UTF-8 aba|2 (noun)|abla|anne (noun)|barak|çuha|çul|keçe|kebe|şayak|palas abacı|3 (noun)|bedavacı|asalak (noun)|keçeci (noun)|kâbus|umacı abacılık|1 (noun)|keçecilik abadan|3 (adj)|şen|bayındır|mamur (adj)|cömert|verici (adj)|bağışlayıcı|gönül yapıcı abad etmek|1 (noun)|bayındırlaştırmak abad olmak|1 (noun)|bayındırlaşmak abajur|1 (noun)|kumaş|lamba abakan|1 (noun)|cömert|onurlu|şerefli|alicenap abakıymış|1 (noun)|gönül abak|1 (noun)|temiz|iffetli abaküs|1 (noun)|çörkü|sayı boncuğu abala|1 (noun)|abla abalı|1 (noun)|güçsüz|kimsesiz abandone|1 (noun)|bırakmak|vazgeçmek abanges|1 (noun)|akılsız abanmak|1 (noun)|üstelemek|dayanmak abanoz|1 (noun)|abanozgillerden|koyu|kerhane|sedef kakma abanoz gibi|1 (noun)|kapkara abanozgillerden|1 (noun)|abanoz abanozlaşmak|1 (noun)|yanmak âba|2 (noun)|pederler|babalar (noun)|mürşidler|ileri gelenler abar|1 (noun)|gösteriş|heybetlilik|dirençli|dayanıklı|avar abartıcı|1 (noun)|abartmacı|mübalâğacı|mübalağacı|obartıcı abartıcılık|1 (noun)|abartmacılık|mübalâğacılık|mübalağacılık abartılı|1 (noun)|mübalâğalı|abartmalı|mübalağalı|cart curt abartılmak|1 (noun)|obartılmak abartılmamış|1 (noun)|abartısız|abartmasız abartılmış|1 (noun)|abartmalı|ilâveli abartı|1 (noun)|mübalâğa|abartma|obartı abartısız|1 (noun)|mübalâğasız|abartılmamış|abartmasız|abartmadan|doğal abartmacı|1 (noun)|abartıcı|mübalâğacı abartmacılık|1 (noun)|abartıcılık|mübalâğacılık abartmadan|1 (noun)|abartısız|abartmasız abartmak|1 (noun)|bire beş katmak|bire beşkatmak|büyültmek|büyütmek|habbeyi kubbe yapmak|izam etmek|mübalâğa etmek|obartmak|şişirmek|zortlamak abartmalı|1 (noun)|abartılı|abartılmış|mübalâğalı|barok abartma|1 (noun)|mübalâğa|abartı|mübalağa|ilâve|izam|obartma abartmasız|1 (noun)|mübalâğasız|abartısız|abartılmamış|abartmadan abasıyanık|1 (noun)|vurulmuş abaşo|1 (noun)|alt|alttaki|aşağı abataj|1 (noun)|kazma|martopikör|kazı abat|1 (noun)|bayındır|mamur|şen|rahat|mutlu abat etmek|1 (noun)|zenginleştirmek|gönendirmek|abat eylemek abat eylemek|1 (noun)|zenginleştirmek|abat etmek abat olmak|1 (noun)|gönenmek abay|1 (noun)|beceri|sezgi|anlayış|dikkat abayı yakmak|1 (noun)|sevdalanmak|tutulmak abazaca|1 (noun)|abhazca abbağ|1 (noun)|bembeyaz abbak|1 (noun)|tertemiz abbasî|1 (noun)|abbasoğlu abbasoğlu|1 (noun)|abbasî abbastanza|1 (noun)|yeterince|epey|hayli abçar|1 (noun)|ışin|uyumlu|itaatkar abdal|1 (noun)|çingene|evliya|aptal|aptala malum olur abdan|1 (noun)|kova|mesane|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı abdestan|1 (noun)|abdest abdestbozan otu|1 (noun)|gülgillerden|aptesbozan otu abdestbozan|1 (noun)|şerit|şeritgillerden|tenya|aptesbozan abdesthane|1 (noun)|tuvalet|apteshane|ayakyolu|hacet yeri|helâ|memişhane|yüznumara abdestinde namazında|1 (noun)|dindar abdestini vermek|1 (noun)|azarlamak abdestli|1 (noun)|aptesli abdestlik|1 (noun)|apteslik abdest|1 (noun)|müslümanların|ağız|burun|yüz|kol|yunum|abdestan|aptes abdestsiz|1 (noun)|aptessiz abd|1 (noun)|kul|köle|dolar abdler|1 (noun)|ibad abdlik|1 (noun)|çâkeri abdomen|1 (noun)|karın abdurrahman|1 (noun)|rahman abdüksiyon|1 (noun)|dışaçekim abdüktör|1 (noun)|uzaklaştırıcı abdülhay|1 (noun)|abdülhey abdülhey|1 (noun)|abdülhay abece|1 (noun)|alfabe|imcelik|elifbâ abecesayisal|1 (noun)|harfler abecesel|1 (noun)|alfabetik abece sırası|1 (noun)|alfabe sırası abede|1 (noun)|tapanlar aberasyon|1 (noun)|sapınç abes bulmak|1 (noun)|gereksiz abes|1 (noun)|gereksiz|lüzumsuz|yersiz|boş abesiyet|1 (noun)|abeslik|saçmalık abeslik|1 (noun)|abesiyet abgah|1 (noun)|havuz|karnın abgun|1 (noun)|mavi|gök|parlak|nişasta abhazca|1 (noun)|abazaca abı|1 (noun)|can|ruh|soyluluk abıç|1 (noun)|gönüllü abıdan|1 (noun)|içli ab-ı hayat|1 (noun)|bengisu|dirim suyu|hayat suyu|yaşam suyu abıhayat|1 (noun)|bengisu|dirim suyu|hayat suyu|yaşam suyu abıkan|1 (noun)|mec.soylu abık|1 (noun)|ıçli|gönüllü abıl|1 (noun)|gönüllü|istekli abınç|1 (noun)|avunç|teselli abıru|1 (noun)|yüzsuyu|ırz|namus|şeref|haysiyet abış|1 (noun)|abuş abışka|1 (noun)|ıçten abız|1 (noun)|tinsel abi|1 (noun)|ağabey|aga abide|1 (noun)|anıt|bakan|toldıkorgan abideleşme|1 (noun)|anıtlaşma abideleşmek|1 (noun)|anıtlaşmak abideleştirme|1 (noun)|anıtlaştırma abideleştirmek|1 (noun)|anıtlaştırmak abidemsi|1 (noun)|anıtsı abidevî|1 (noun)|anıtsal abidik gubidik|1 (noun)|anlamsız abidin|1 (noun)|duacı abike|1 (noun)|alicenap abin|1 (noun)|mutlu|memnun|hoşnut abiye|1 (noun)|tuvalet ablacılık|1 (noun)|sevicilik|lezbiyenlik ablacı|1 (noun)|sevici|lezbiyen abla|1 (noun)|çaça|mama|dudu|aba|apa|abu|abala|abula|apala|bacı|bılla|eci ablak|1 (noun)|oval ablavut|1 (noun)|bön|aptal abliyi kaçırmak|1 (noun)|şaşırmak abluka etmek|1 (noun)|kuşatmak|ablukaya almak abluka|1 (noun)|kuşatma|ihata ablukaya almak|1 (noun)|kuşatmak|abluka etmek abnormalite|1 (noun)|olağandışılık|kusur|bozukluk|anormalite abokat|1 (noun)|avukat abone etmek|1 (noun)|sürdürümletmek abone olmak|1 (noun)|sürdürülmemek abone|1 (noun)|sürdürümcü abonman|1 (noun)|sürdürüm aborda etmek|1 (noun)|yanaşmak|yaslanmak aborjin|1 (noun)|avustralya aborjin turizmi|1 (noun)|kültür abra|1 (noun)|demir|dara abrama|1 (noun)|idare abrasion|1 (noun)|silinti abraş|1 (noun)|çarpık|eğri|ters|kaba|çilli|çapar|görgüsüz|alaten abrıl|1 (noun)|nisan abril|1 (noun)|nisan|april abrul|1 (noun)|nisan absorban|1 (noun)|soğurgan absorbe etmek|1 (noun)|soğurmak|emmek absorbe olmak|1 (noun)|soğurulmak absorbe|1 (noun)|soğurma absorbsiyon|1 (noun)|soğurma absorpsiyon|1 (noun)|emilim abstraksiyonizm|1 (noun)|soyutçuluk abstraksiyon|1 (noun)|soyutlama abstre sayı|1 (noun)|soyut sayı abstre|1 (noun)|soyut|mücerret|ressam absürd|1 (noun)|saçma absürt|1 (noun)|saçma|anlamsız|zırva absürt tiyatro|1 (noun)|saçma tiyatro abşar|1 (noun)|avşar|şelale|afşar|apşar abuhava|1 (noun)|iklim abuk sabuk|1 (noun)|akla|abuk subuk abuk sabukluk|1 (noun)|saçmalık|ciddiyetsizlik abuk subuk|1 (noun)|abuk sabuk|sabuk abuk subukluk|1 (noun)|saçmalık abula|1 (noun)|abla abula etmek|1 (noun)|çalmak|aşırmak abuli|1 (noun)|aptal|düşüncesiz|kafasız|irade yitimi abullabut|1 (noun)|hantal|beceriksiz abur cubur|1 (noun)|sırası|tadı|lezzetsiz|sağlıksız|boş abuse etmek|1 (noun)|durmak|duraklamak abus|1 (noun)|somurtkan|çatık|garip|acayip abuş|1 (noun)|abış abu|1 (noun)|zampara|abla|dudu aca|1 (noun)|amca acaba|1 (noun)|merak|acep|şüphe|kuşku|ola acaip|1 (noun)|yabansı ac|1 (noun)|aktinyum acara|1 (noun)|acar acaralp|1 (noun)|güçlü|yiğit|bece­rikli acar|1 (noun)|atılgan|yiğit|kabadayı|yılmaz|taşkın|becerikli|atıl­gan|ye­ni|taze|gayretli|hareketli|yırtıcı|acara|çevik|enerjik|yeni acarkan|1 (noun)|güçlü|gözüpek|atılgan acayibine gitmek|1 (noun)|yadırgamak acayip karşılamak|1 (noun)|yadırgamak acayipleşmek|1 (noun)|başkalaşmak acayipleştirmek|1 (noun)|acayip acayiplik|1 (noun)|yabansılık|gariplik|tuhaflık acayip|1 (noun)|sağduyuya|göreneğe|garip|tuhaf|yadırganan|yabansı|şaşılacak|abus|acayipleştirmek|antika|gayritabiî|ibret accık|1 (noun)|azıcık acebe kalmak|1 (noun)|şaşırmak ace|1 (noun)|ehli acelecilik|1 (noun)|ivecenlik|evecenlik aceleci sinek süte düşer|1 (noun)|acele işe şeytan karışır aceleci|1 (noun)|telâşlı|ivecen|canı tez|farfara|fırtına gibi|içi tez|iveğen|kıvrak|sabırsız|tez canlı|telaşlı|acul|evecen|evgin acele etmek|1 (noun)|ivmek|telesmek|sabırsızlanmak acele giden ecele gider|1 (noun)|acele ile menzil alınmaz|acele işe şeytan karışır|acele yürüyen yolda kalır acele ile menzil alınmaz|1 (noun)|acele işe şeytan karışır|acele giden ecele gider|acele yürüyen yolda kalır acele işe şeytan karışır|1 (noun)|acele giden ecele gider|acele ile menzil alınmaz|acele yürüyen yolda kalır|aceleci sinek süte düşer acele|1 (noun)|ivedi|ivecenlik|çabuk|tez|becit|alaminüt|evgi|müstacel aceleleştirmek|1 (noun)|çabuklaştırmak aceleten|1 (noun)|çabucak aceleye|1 (noun)|telâşa vermek|vakti olmak aceleyle|1 (noun)|telâşına dalmak|yelmek acele yürüyen yolda kalır|1 (noun)|acele işe şeytan karışır|acele giden ecele gider|acele ile menzil alınmaz acemce|1 (noun)|farsça|farisî acem|1 (noun)|eliaçık|tömbekici|iranlı acemice|1 (noun)|toyca|beceriksizce|öküze boyunduruğunu kuyruğundan vurmak acemi çaylak|1 (noun)|toy|beceriksiz|deneyimsiz|tecrübesiz acemi|1 (noun)|işinde|toy|bilgisiz|tecrübesiz|cim karnında bir nokta|çaylak|çolpa|dünkü|dünkü çocuk|idmansız|mektep çocuğu|müptedi|saftirik|tıfıl|tor|torlak acemileşmek|1 (noun)|bocalamak acemilik çekmek|1 (noun)|bocalamak acemilik|1 (noun)|toyluk|çaylaklık|torluk|toy acem lalesi|1 (noun)|güneştopu acemlalesi|1 (noun)|güneş topu acem lâlesi|1 (noun)|taşkırangillerden|güneştopu acemleştirmek|1 (noun)|yaygınlaştırmak acem sanatkâr|1 (noun)|yabancı acenta|1 (noun)|acente acente|1 (noun)|acenta acep|1 (noun)|acaba aceze|1 (noun)|acizler|güçsüzler|düşkünler|zayıflar|iktidarsızlar|kuvvetsizler|beceriksizler|şaşırmışlar|dermansızlar|ehliyetsizler|şaşkınlar acı acı|1 (noun)|kırıcı|dokunaklı acı ağaç|1 (noun)|kavasya acıbadem şerbeti|1 (noun)|somata acı bakla|1 (noun)|termiye|baklagillerden|delice bakla|gâvur baklası|koyun baklası|kurt baklası|yaban baklası|yahudi baklası acı balık|1 (noun)|sazangillerden|gördek acıçektirmek|1 (noun)|azap vermek acı çiğdem|1 (noun)|zambakgillerden|güz çiğdemi acıdaş|1 (noun)|hemdert|dert ortağı acıduymak|1 (noun)|cız etmek acı elma|1 (noun)|ebucehil karpuzu|acı hıyar|it hıyarı|acı karpuz acı gelmek|1 (noun)|dokunaklı|kırıcı acı hıyar|1 (noun)|ebucehil karpuzu|acı elma|it hıyarı|acı karpuz acı|1 (noun)|ıstırap|ölüm|yangın|keder|elem|keskin|şiddetli|koyu|ağrı|sancı|kırıcı|üzücü|incitici|dokunaklı|korkunç|üzüntü|acık|ağır söylemek|ağlamak|anam!|ateş|ateşten gömlek|bağrı yanık|biberli|canhıraş|dağ|dert|inlemek|insaf|kâbus|meryem|muazzep|muazzep olmak|muazzep etmek|muazzep olmak|sabır|tat vermek|telh|teskin|teskin etmek|tolgan|uf|uflamak|ünlem işareti|yara|zehir|zehir zıkkım acık|1 (noun)|acı|yas|dert acıkara|1 (noun)|sık acı karpuz|1 (noun)|ebucehil karpuzu|acı hıyar|acı elma|it hıyarı acı kavun|1 (noun)|eşek hıyarı acıklanmak|1 (noun)|dertlenmek acıklı|1 (noun)|acındıracak|dokunaklı|koygun|üzücü|yaslı|kederli|dramatik|elîm|feci|hazin|müellim acıklı komedi|1 (noun)|trajikomik acıkmış|1 (noun)|karnı aç acı kuvvet|1 (noun)|sert|etkili acılanmak|1 (noun)|acılaşmak|üzülmek acılan|1 (noun)|münbasıt acılar|1 (noun)|teessürat acılaşmak|1 (noun)|acılanmak|acımak|zakkumlaşmak acılık|1 (noun)|dokunaklılık|kederlilik|yaslılık acılı|1 (noun)|kederli|acımak|baharlı|ıstıraplı|mükedder|üzüntülü|yanık|yanıklık acımadan|1 (noun)|göz kırpmadan|merhametsizce acımak|1 (noun)|acılaşmak|acılı|batmak|insaf etmek|kalbi sızlamak|merhamet etmek|teessüf etmek|teessür etmek|uf olmak acımalık|1 (noun)|sadaka acımamak|1 (noun)|insafsızlık etmek acıma|1 (noun)|merhamet|âtıfet|hanân|rikkat|vah|yarlıg acı marul|1 (noun)|bileşikgillerden|birleşikgillerden acımasızca|1 (noun)|zalimce|zalimane acımasızlık|1 (noun)|merhametsizlik|zulüm|gadir|gâvurluk|kalpsizlik|taş yüreklilik|taşyüreklilik|zalimlik acımasız|1 (noun)|merhametsiz|merhametsizce|acımaz|allah'tan korkmaz|allahsız|astığı astık, kestiği kestik|başkara|canavar|ceberut|cellât|cellât gibi|deli balta|dinsiz|gaddar olmak|gâvur|gâvurca|gâvurluk etmek|imanı yok|imansız|kâfir|kalpsiz|kansız|kaskatı|katı|katı yürekli|katılık|moskof|taş kalpli|taş yürekli|taşyürekli|tiran|yarlıgamas acımaz|1 (noun)|acımasız|biaman|nemrut|yarlıgamas acımazlık|1 (noun)|kıygı acı meyan|1 (noun)|dikenli meyan acımığ|1 (noun)|acımık acımıh|1 (noun)|acımık acımık|1 (noun)|belemir|mavikantaron|peygamber çiçeği|pelemir|acımığ|acımıh|acımuk|acimik|belemür|melemür acımsı|1 (noun)|acımtırak|dokunaklı|karanfil acımtırak|1 (noun)|acımsı|acırak acımuk|1 (noun)|acımık acınacak|1 (noun)|elîm acınan|1 (noun)|müteessif acınarak|1 (noun)|esefle acınası|1 (noun)|eline vur ekmeğini ağzından al acındıracak|1 (noun)|acıklı acındırıcı|1 (noun)|boynunu bükmek acınma|1 (noun)|esef|hayıf|teessüf|yazık|yerinç acınmak|1 (noun)|yazıklanmak|yerinmek|eseflenmek|esef etmek|hayıflanmak|müteessif olmak|vahvahlanmak acı patlıcanı kırağı çalmaz|1 (noun)|feleğin çemberinden geçmiş acırak|1 (noun)|acımtırak acırga|1 (noun)|yabani turp|yaban turpu|yabanî turp acısı çıkmak|1 (noun)|olumsuz acısı|1 (noun)|içinin ateşi küllenmek acısını|1 (noun)|serinlik vermek acısız|1 (noun)|ağrı|kedersiz|üzüntüsü|üzüntü|bibersiz|üzüntüsüz acı soğuk|1 (noun)|keskin acıtmak|1 (noun)|ağrı|yakmak acıvermek|1 (noun)|burkmak|can yakmak acı vermek|1 (noun)|incitmek acıya|1 (noun)|canı pek acıyan|1 (noun)|rahîm acıyarak|1 (noun)|insaflı|merhameten acı yavşan|1 (noun)|par yavşanı acı yeşil|1 (noun)|nefti acıyı|1 (noun)|ağrı kesici|ateşini almak|yarasını deşmek acı yitimi|1 (noun)|analjezi|ağrı kesimi acı yonca|1 (noun)|kızılkantarongillerden acıyonca|1 (noun)|su yoncası acibe|1 (noun)|alışılmamış acil|1 (noun)|derhal|ivedi|ivedili|evgin|müstacel|tez acilen|1 (noun)|çabucak|hemen|gecikmeden|ivedilikle acil kültür|1 (noun)|hissedilmeli|yaşanmalı acil tıp teknisyeni|1 (noun)|ruhen|hasta acimik|1 (noun)|acımık acin|1 (noun)|hamur|macun acip|1 (noun)|tuhaf|şaşılacak aciyo|1 (noun)|acyo acizane|1 (noun)|fakirane âciz|1 (noun)|güçsüz|beceriksiz|fakir|zavallı|zebun aciz|1 (noun)|güçsüzlük|beceriksizlik|miskin acizler|1 (noun)|aceze âcizleri|1 (noun)|bendeniz|ben âcizlik|1 (noun)|beceriksizlik|güçsüzlük aclan|1 (noun)|açık|açılan action|1 (noun)|başolgu acu|1 (noun)|açık|keskin|sert|açı|aralık acube|1 (noun)|tuhaf|alışılmadık acul|1 (noun)|hızlı|çabuk|ivecen|aceleci|evecen acun|1 (noun)|evren|dünya|yerküre|cihan|kainat|alem|kosmos|uzay acunluk|1 (noun)|dünya|dünyalık acur|1 (noun)|kabakgillerden|şirret|münasebetsiz|ajur|sarımtırak acurlu|1 (noun)|ajurlu acuze|1 (noun)|huysuz|çirkin acür|1 (noun)|tuğla|kiremit|kerpiç acyo|1 (noun)|aciyo acz içinde olmak|1 (noun)|becerememek açacak|1 (noun)|anahtar|kalemtıraş açalya|1 (noun)|açelya|kokusuz|azelya açan|1 (noun)|fatih açar|1 (noun)|anahtar|aperitif aç doyurmak|1 (noun)|yoksulları beslemek açelya|1 (noun)|kokusuz|açalya|azelya aç göz|1 (noun)|doymaz|tamahkâr|haris açgöz|1 (noun)|doymaz|tamahkâr|haris aç gözlü|1 (noun)|karşıtı|doymaz|tamahkâr|haris|camgöz açgözlülük|1 (noun)|doymazlık|tamahkârlık|tamah|hırs aç gözlülük|1 (noun)|karşıtı|doymazlık|tamahkârlık|tamah açgözlü|1 (noun)|mala|gözü aç|doymaz|tamahkâr|haris|hırslı|cam göz|gümüşgöz|uzun dişli aç|1 (noun)|haris|aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez açıcı|1 (noun)|gûşu açı|1 (noun)|görüş|bakım|yön|zaviye|acu|çakışmak|geometri açığa çıkmak|1 (noun)|anlaşılmak açık açık|1 (noun)|saklamaksızın|içtenlikle açık|1 (noun)|açılmış|engelsiz|örtüsüz|çıplak|boş|münhal|vazıh|resim|açıkça|aclan|acu|açıl|alenî|aşikâr|ay aydın, hesap belli|ayan|aydın|bariz|belgin|belirgin|belirtik|berrak|berraklaştırmak|besbelli|bulutsuz|bülbül gibi konuşmak|celî|çınayaz|dekolte|dolambaçsız|eşkere|fasih|fâş|gizli kapaklı|hatip|kategorik|kepik|kızılşap|kilitsiz küreksiz|konkre|küşade|meydanda|mübîn|peyda|saman rengi|sarahat|sarih|sırsız|tangayaz|tas gibi|yalınlık|yıldızlı|zahir açıkağızlı|1 (noun)|aptal|bön açık ağızlı|1 (noun)|aptal|sersem|ahmak açık almak|1 (noun)|yanaşmamak|değmemek açık artırma|1 (noun)|artırma|müzayede açıkartırma|1 (noun)|müzayede açık bono|1 (noun)|açık senet açıkça|1 (noun)|açık|alenen|aşikâre|fasîhane|hüveyda|resmen|sarahaten açıkçası|1 (noun)|doğrusu|düpedüz|kaba türkçesi|türkçesi açık deniz|1 (noun)|engin açık devlet|1 (noun)|şeffaf devlet açık dizge|1 (noun)|ısıldevimbilimde açık elli|1 (noun)|cömert açık ellilik|1 (noun)|cömertlik açıkgöz|1 (noun)|cingöz|uyanık|kurnaz|ayık|bitirmiş|cin fikirli|jandarma açıkgözlük|1 (noun)|açıkgözlülük açıkgözlükle|1 (noun)|diplomatça açıkgözlülük|1 (noun)|açıkgözlük|jandarmalık açık hava|1 (noun)|bahçe açık hava müzesi|1 (noun)|evlerin açık kabuk|1 (noun)|yörüngeçleri açık kaldırımcı|1 (noun)|dışarıda açık kalpli|1 (noun)|açık yürekli açık kalplilik|1 (noun)|açık yüreklilik açık kapı bırakmak|1 (noun)|gereğinde açık kapıbırakmak|1 (noun)|gereğinde açık kredi|1 (noun)|ücretine açıklamak|1 (noun)|yorumlamak|belirtmek|göstermek|açık vermek|afişe etmek|aşikâr etmek|belli etmek|beyan etmek|bodoslamak|deklare etmek|dışarı vurmak|dışarıvurmak|dile getirmek|faş etmek|gözler önüne sermek|ilân vermek|izah etmek|ortaya dökmek|sadakatsizlik göstermek|tavzih etmek|tel-vih|telvih|yayımlamak|yürütmek açıklamalar|1 (noun)|izahat|meşruhat açıklamalı|1 (noun)|izahlı|bertafsil açıklama|1 (noun)|makale|tanımlama|izah|deklarasyon|tabelâ|tafsil|tavzih açıklamaya|1 (noun)|ad|isim açıklanmak|1 (noun)|belli olmak|faş olmak|faşolmak açıklanmış|1 (noun)|deşifre|mübeyyen açıklık|1 (noun)|aralık|genişlik|kapalı|uzaklık|mesafe|örtüsüz|vuzuh|dürbün|aleniyet|ara|aylan|duruluk|glâsnost|kapı|küşayiş|meydanlık|nas|por|sarahat açıklıkla|1 (noun)|sarahaten|sarahatle açık oturum|1 (noun)|güncel|siyasî açık seçik|1 (noun)|seçik açık senet|1 (noun)|açık bono açıkta|1 (noun)|meydanda bırakmak açıktan açığa|1 (noun)|gizliolmayarak açıktan|1 (noun)|alarga|havadan|lüpten açık toplum|1 (noun)|sosyal|siyasî açık vermek|1 (noun)|açıklamak|gelir açık yara|1 (noun)|kapanmamış açıkyürekli|1 (noun)|içten|içtenlikli|samimi açıkyüreklilik|1 (noun)|içtenlik|samimiyet açık yüreklilik|1 (noun)|samimiyet|açık kalplilik açık yürekli|1 (noun)|samimî|açık kalpli açıl|1 (noun)|açık|açılmış açılama|1 (noun)|ileride açılan|1 (noun)|aclan açılım|1 (noun)|açılma açılış|1 (noun)|açılma|küşat|açım açılış töreni|1 (noun)|resmiküşat açılma|1 (noun)|çatlama|açılım|açılış|fethi|inkişaf|teferrüç açılmak|1 (noun)|ferahlamak|uzaklaşmak|sıkılması|çekinmesi|genişlemek|bollaşmak|delinmek|yırtılmak|karanlık|sırrını|üzüntüsünü|kapı|boşalmak|ferahlanmak|hava almak|yayılmak açılmamış|1 (noun)|boz|kapalı açılması|1 (noun)|zorlamak açılmış|1 (noun)|açık|açıl|küşade|mekşuf|mepsuten açım|1 (noun)|açma|açılış|küşat açımlamak|1 (noun)|şerh etmek|teşrih etmek açımlama|1 (noun)|teşrih|şerh açınık|1 (noun)|i|e|o|u|ı|ö|sait açınım|1 (noun)|inkişaf açınımsız|1 (noun)|şizokarp açınma|1 (noun)|itiraf açınmak|1 (noun)|gelişmek|itiraf etmek açınsama|1 (noun)|istikşaf açıölçer|1 (noun)|iletki açı ölçüm|1 (noun)|gonyometri açısal|1 (noun)|zaviyevî açıt|1 (noun)|pencere açkıcı|1 (noun)|perdahçı|anahtarcı açkılamak|1 (noun)|perdahlamak açkılanmak|1 (noun)|perdahlanmak|açkıyapılmak açkılatmak|1 (noun)|perdahlatmak açkılı|1 (noun)|perdahlanmış|perdahlı açkı|1 (noun)|perdah|anahtar açkısız|1 (noun)|perdahlanmamış|perdahsız açkı sözcük|1 (noun)|anahtar sözcük açkıyapılmak|1 (noun)|açkılanmak açlığınıgidermek|1 (noun)|doyurmak açlığı öldürmek|1 (noun)|yatıştırmak açlık|1 (noun)|kıtlık|yoksulluk|bayılmak|gözleri kararmak|mecaat açma|1 (noun)|açım|fayrap|feth|fethi|keşif|küşat|menfez|şerh|teftih açmak|1 (noun)|uzaklaşmak|gitmek|kaçmak|yaramak|sarılmış|katlanmış|yarmak|yakışmak|fethetmek|yapmak|düzenlemek|ayırmak|sıkılganlığını|boşaltmak|fayrap etmek|fora etmek açması|1 (noun)|hava değişimi açmazlık|1 (noun)|ketumiyet|ketumluk açmaz vermek|1 (noun)|anahtar vermek açmaz yapmak|1 (noun)|dalavere açtı ağzını yumdu gözünü|1 (noun)|kötü ada balığı|1 (noun)|amber balığı adabımuaşeret|1 (noun)|terbiyeli|görgü|davranış töresi|davranış bilgisi|topluluk töresi|görgü kuralları|muaşeret adabı ada|1 (noun)|cezire|sokak|yol|kanal|ark|dere|göl|refüj adacılık|1 (noun)|nominalizm adacyo|1 (noun)|yavaş ada çayı|1 (noun)|adaçayı|dağ çayı adaçayı|1 (noun)|ballıbabagillerden|ada çayı adagio|1 (noun)|yavaş|ağır adaklanmak|1 (noun)|nişanlanmak adaklı|1 (noun)|nişanlı|yavuklu|sözlü|adanmış adak|1 (noun)|nezir|tela|yoloğlu adalan|1 (noun)|ünlü|şöhretli|adlı|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adalarda|1 (noun)|deniz iklimi adaldı|1 (noun)|ünlü|adlı|adalan|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adale|1 (noun)|kas adaleli|1 (noun)|kaslı|gelişmiş|adalî adalesiz|1 (noun)|kassız adalet dağıtmak|1 (noun)|tanınmak adalet|1 (noun)|doğruluk|türe|hak|hayr|ülev|yargı|yulu adalete teslim etmek|1 (noun)|sanığı adalete teslim olmak|1 (noun)|sanık adaletine sığınmak|1 (noun)|hoşgörü adaletin|1 (noun)|hak adalet kapısı|1 (noun)|mahkeme adaletli|1 (noun)|adil|beğde|edgü|tenşi adalet mahkemesi|1 (noun)|adliye mahkemesi adaletten|1 (noun)|adil adalır|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adalî|1 (noun)|kasıl|adaleli|kaslı adalmış|1 (noun)|ünlü|adlı|adalan|adaldı|adalır|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adal|1 (noun)|sadık|güvenilir adam adası|1 (noun)|man adası adam akıllı|1 (noun)|adamakıllı adamakıllıazarlanmak|1 (noun)|alabandayıyemek adamakıllıdövmek|1 (noun)|eşek sudan gelinceye kadar dövmek adamakıllı|1 (noun)|iyice|adam akıllı|bal gibi|bihakkın|bir temiz|domuz gibi|domuzuna|evire çevire|fena hâlde|güzelce|iyicene|iyiden iyiye|pir|sunturlu|temiz adamak|1 (noun)|nezretmek|ayırmak|vakfetmek adamca|1 (noun)|adamcasına adamcağız|1 (noun)|adamcık adamcasına|1 (noun)|adamca adamcık|1 (noun)|yerilen|adamcağız adamcıl|1 (noun)|sıcakkanlı|munis adamdan saymak|1 (noun)|saygıduymak adam|1 (noun)|eş|koca|konuk|mertlik|sporcu|insan|kayırıcı|herkes|âdem|herif|sırasına geçmek adamet|1 (noun)|akılsızlık adam etmek|1 (noun)|eğitmek|yetiştirmek adam gibi|1 (noun)|terbiyeli|adamlığa|iyice adam hesabına koymak|1 (noun)|saygıgöstermek adamım|1 (noun)|arkadaşım|kardeşim adamına çatmak|1 (noun)|tam adamına çatmak adamın adı çıkacağına canı çıksın|1 (noun)|insanın adı çıkacağına canı çıksın adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışında|1 (noun)|insanın alacası içinde adamın iyisi alışverişte belli olur|1 (noun)|hileyapmaz adam kayırma|1 (noun)|kayırmak|tutmak|nepotizm|iltimas|dayıcılık adamkökü|1 (noun)|adamotu adamlığa|1 (noun)|adam gibi adamlık|1 (noun)|insanlık|yabanlık|âdemiyet|kişilik adamlıksız|1 (noun)|değerbilmez adam olmak|1 (noun)|gelişmek|büyümek|şişmanlamak adamotu|1 (noun)|mavimsi|patlıcangillerden|kankurutan|adamkökü|muhabbetotu|âdemotu adam sarrafı|1 (noun)|insan sarrafı adamsende|1 (noun)|aldırma adamsendecilik|1 (noun)|umursamazlık adamsendeci|1 (noun)|tutumuna|umursamaz adamsızlık|1 (noun)|kocasız adamsız|1 (noun)|yardımcısız|hizmetçisiz|erkeksiz|kocasız adam yanıla yanıla, pehlivan yenile yenile|1 (noun)|kişi adanır|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adanmış|1 (noun)|adaklı|yoloğlu adan|1 (noun)|uygunluk|liyakat adaptasyon|1 (noun)|uyma|intibak|göreneklerine|uyarlama adapte etmek|1 (noun)|uyarlamak adapte olmak|1 (noun)|uymak adapte|1 (noun)|uyarlanmış|uyarlama adaptör|1 (noun)|uyarlaç|uyarlayıcı adap|1 (noun)|usul|âdet|töre ada soğanı|1 (noun)|zambakgillerden adaş|1 (noun)|kardeş|arkadaş|isimdeş adavet|1 (noun)|düşmanlık|yağılık adâvet|1 (noun)|hıkd adaylık|1 (noun)|namzetlik aday|1 (noun)|namzet adbilim|1 (noun)|onomastik adcılık|1 (noun)|nominalizm|isimcilik adcı|1 (noun)|nominalist ad cümlesi|1 (noun)|isim cümlesi ad çekimi|1 (noun)|isim çekimi adçekimi|1 (noun)|kura ad çekme|1 (noun)|kura|kur'a addan türeme fiil|1 (noun)|isimden türeme fiil addedilen|1 (noun)|ma'dûd addedilmek|1 (noun)|sayılmak ad değişimi|1 (noun)|mecazimürsel addetmek|1 (noun)|saymak addolunmak|1 (noun)|sayılmak ad durumu|1 (noun)|isim hâli adedimürettep|1 (noun)|tam sayı|tüm sayı adedî|1 (noun)|sayıca|adetçe adele|1 (noun)|kas adelesiz|1 (noun)|kassız âdem|1 (noun)|adam|insan|insanoğlu âdem baba|1 (noun)|afyonkeş âdem evlâdı|1 (noun)|âdemoğlu âdem evladı|1 (noun)|insan ademi|1 (noun)|ademoğlu ademimerkeziyet|1 (noun)|yerinden yönetim adem-i nef'i|1 (noun)|menfaatçı ademi tediye|1 (noun)|ödemezlik adem-i tenâfür|1 (noun)|akışma âdemiyet|1 (noun)|insanlık|adamlık ademiyet|1 (noun)|yokluk ademoğlu|1 (noun)|ademi|insan âdemoğlu|1 (noun)|insan|âdem evlâdı|beniâdem|insanoğlu âdemoğulları|1 (noun)|beniâdem âdemotu|1 (noun)|adamotu adem|1 (noun)|yokluk|hiçlik|ölüm|iyi|nuh adenit|1 (noun)|ak kan yangısı adese|1 (noun)|mercek|kovucuk|inceliği âdet|1 (noun)|alışkı|töre|alışkanlık|aybaşı|görenek|adap|örf|tabiat âdeta|1 (noun)|sanki|bayağı|basbayağı|şöyle böyle adetçe|1 (noun)|sayıca|adedî adetimürettep|1 (noun)|tam sayı adet kanaması|1 (noun)|menstrüasyon adetler|1 (noun)|anane adet|1 (noun)|tane|sayı|anakronizm|çağaşım|kıt'a|pare|yol|yola ad gövdesi|1 (noun)|isim gövdesi adha|1 (noun)|kurbanlar adıanılmamak|1 (noun)|esamisi okunmamak adı|1 (noun)|atığ adı belirsiz|1 (noun)|tanınmayan adı duyulmak|1 (noun)|tanınmak|ünlenmek adıduyulmak|1 (noun)|tanınmak|ünlenmek adı geçmek|1 (noun)|anılmak adıgeçmek|1 (noun)|anılmak|adıyazılmak adıkaynak|1 (noun)|eponyme adıktı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adıkutluğ|1 (noun)|uğurlu adıkutlu|1 (noun)|uğurlu adıl|1 (noun)|kişi|özlük|gösterme|zamir adım atmamak|1 (noun)|gitmemek|uğramamak|aramamak adım|1 (noun)|kadem|girişim|hamle|etap adımlarını sıklaştırmak|1 (noun)|ivmek adımlarınısıklaştırmak|1 (noun)|ivmek adımsayar|1 (noun)|pedometre adına|1 (noun)|namına|ağzından|nama adınçığ|1 (noun)|seçkin|olağanüstü|fevkalade|bambaşka adından|1 (noun)|paravan adını|1 (noun)|gıyaben adın|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adı olmak|1 (noun)|gereksiz adıolmak|1 (noun)|gereksiz adıvar|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı adı var|1 (noun)|yaşamayan adıyakşı|1 (noun)|güzel adıyazılmak|1 (noun)|adıgeçmek adıyeke|1 (noun)|mec. adıyla sanıyla|1 (noun)|ismiyle cismiyle adil|1 (noun)|adaletten|adaletli|haklı|doğru|eşit|eş|müsavi|adil|haktanır|hakkaniyetli|beğde|edgü|tenşi|yulyu adilâne|1 (noun)|hakça adileşmek|1 (noun)|bayağılaşmak adîleşmek|1 (noun)|bayağılaşmak adilik|1 (noun)|aşağılık|banallik|basitlik|bayağılık adîlik|1 (noun)|bayağılık|düşüklük|aşağılık adi merkep ketesi|1 (noun)|civanperçemi adi|1 (noun)|olağan|ucuz adî|1 (noun)|sıradan|aşağılık|bayağı|alçak|aşağı|siftinlik|siktirici|süflî|tezyif|tezyifkâr|yoz adisyon|1 (noun)|hesap adiyabatik|1 (noun)|ıssız adjoint|1 (noun)|sınırdaş adjonction ou zeugma|1 (noun)|koşku adkır|1 (noun)|aygır|at ad koymak|1 (noun)|adlandırmak|tesmiye ad kökü|1 (noun)|isim kökü adlandırmak|1 (noun)|ad koymak|ad takmak|ad vermek|anmak|isimlendirmek|tesmiye etmek adlandırma|1 (noun)|tesmiye adlar|1 (noun)|esame|esami|esma adları|1 (noun)|bağlaçlı tamlama adlık|1 (noun)|küçük|kartvizit|nomonklatür adlı sanlı|1 (noun)|ünlü adlı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı|diye adliyede|1 (noun)|gizli duruşma adliye mahkemesi|1 (noun)|adalet mahkemesi adliye teşkilâtı|1 (noun)|derecelerini adl|1 (noun)|marûf admış|1 (noun)|ün|tanınmış adonis|1 (noun)|gezegencik adrenalin sporu|1 (noun)|ekstrem spor adres|1 (noun)|bulunak adres değiştirmek|1 (noun)|ölmek adriya denizi|1 (noun)|adriyatik denizi adriyatik denizi|1 (noun)|yunanistan|arnavutluk|hırvatistan|adriya denizi adsız|1 (noun)|isimsiz|türklerde adsız sansız|1 (noun)|bilinmeyen adsorban|1 (noun)|yüzergen adsorpsiyon|1 (noun)|yüzerme ad takmak|1 (noun)|adlandırmak ad tamlaması|1 (noun)|isim tamlaması ad|1 (noun)|tanımlamaya|açıklamaya|isim|ezberleme|kedi|ağaç|düşünce|iyilik|ahmet|ün|nam|şöhret|önem|sayma|sayılma|titr ad uzayı|1 (noun)|sınıfları ad vermek|1 (noun)|adlandırmak adwafwd|1 (noun)|bir çoğu aerometre|1 (noun)|havaölçer aerosol|1 (noun)|havaçözüt|bulut|sis aet|1 (noun)|avrupa birliği afacan|1 (noun)|bagay|bakan|bugay|durulmaz|mıncırık afacanlaşmak|1 (noun)|yaramazlaşmak|yaramaz afacanlık|1 (noun)|yaramazlık afakan|1 (noun)|hafakan afaki|1 (noun)|amaçsız|gelişigüzel afakilik|1 (noun)|nesnellik afakîlik|1 (noun)|objektiflik afakî|1 (noun)|nesnel|objektif afak|1 (noun)|ufuklar afallamak|1 (noun)|dumur olmak|felfellemek afar|1 (noun)|etiyopya|eritre afaroz|1 (noun)|aforoz afat|1 (noun)|afetler|belâlar|kıranlar afazi|1 (noun)|söz yitimi af|1 (noun)|bağışlama|mağfiret afdaha|1 (noun)|aftafa|aftaka af dilemek|1 (noun)|bağışlanmasınıistemek aferin|1 (noun)|beğenme|takdir|alkış|okşama|alkışlama|bravo aferist|1 (noun)|vurguncu|dalavereci|çıkarcı afetler|1 (noun)|afat afet|1 (noun)|yıkım|kıran|çapgur|facia|yıkın affan|1 (noun)|te­miz affa uğramak|1 (noun)|bağışlanmak|affedilmek affeden|1 (noun)|gâfir affedersiniz|1 (noun)|edeptir söylemesi affedilme|1 (noun)|bağışlanma affedilmek|1 (noun)|bağışlanmak|affa uğramak|affolunmak affedilmiş|1 (noun)|muaf affetme|1 (noun)|bağışlama affetmek|1 (noun)|bağışlamak|affeylemek|mağfiret etmek|mazur görmek affetmemek|1 (noun)|bağışlamamak|hoşgörmemek affeylemek|1 (noun)|affetmek affinity|1 (noun)|ilginlik affolunmak|1 (noun)|bağışlanmak|affedilmek affolunmuş|1 (noun)|mağfur afgan|1 (noun)|afganlı afganistan|1 (noun)|çin|farisi|güney asya|orta asya afganlı|1 (noun)|afgan afife|1 (noun)|namuslu|iffetli|sili afif|1 (noun)|iffetli|agah|sili afi|1 (noun)|gösteriş|çalım|caka|cav|fiyaka afili|1 (noun)|gösterişli|çalımlı|afilli afilli|1 (noun)|afili afi sökmek|1 (noun)|kanmak afiş|1 (noun)|ası|hile|dalavere|yalan|grafik tasarımcısı|grafik teknisyeni afişe|1 (noun)|duyulmuş afişe etmek|1 (noun)|açıklamak|belirtmek|duyurmak afişlemek|1 (noun)|nitelemek|göstermek afişler|1 (noun)|reklam ressamı afiyet bulmak|1 (noun)|ıyileşmek|sağlığınıkazanmak|iyileşmek afiyetle|1 (noun)|keyifle afiyet|1 (noun)|sağlık|esenlik afiyet üzere olmak|1 (noun)|sağlıklı afkurma|1 (noun)|bağırma|havlama|sinirlenme afoni|1 (noun)|ses yitimi aforizma|1 (noun)|özdeyiş aforizm|1 (noun)|özdeyiş aforoz edilmek|1 (noun)|toplumdışılanmak aforoz etmek|1 (noun)|toplumdışılamak|kovmak aforoz|1 (noun)|kovma|toplumdışılama|afaroz aforozlamak|1 (noun)|kovmak aforozlanmak|1 (noun)|dayılanmak aforozlu|1 (noun)|kovulmuş|uzaklaştırılmış afralı tafralı|1 (noun)|çalımlı afra tafra|1 (noun)|çalımlı|çalım afrika boynuzu|1 (noun)|etiyopya|somali afrika'da|1 (noun)|firavun faresi afrika kaşıkçısı|1 (noun)|ak kaşıkçı afrika|1 (noun)|kıt'a afrika menekşesi|1 (noun)|mor|pembe afsiyon|1 (noun)|yalan|uyduruk afsun|1 (noun)|büyü|füsun|sihir|efsun afsuncu|1 (noun)|büyücü|üfürükçü afsuncuya|1 (noun)|ürüng afsunlamak|1 (noun)|büyülemek afsunlanmak|1 (noun)|büyülenmek afsunlu|1 (noun)|büyülü|sihirli|füsunkâr|füsun afşar|1 (noun)|aksi|çevik|kama|avşar|afşarı|abşar afşarı|1 (noun)|kama|afşar afşın|1 (noun)|zırh afşin|1 (noun)|zırh aftafa|1 (noun)|afdaha|aftaka aftaka|1 (noun)|afdaha|aftafa aftos piyos|1 (noun)|değersiz aftos|1 (noun)|sevgili|oynaş|metres|gizli sevgili aft|1 (noun)|pamukçuk afur tafur|1 (noun)|çalım afyon|1 (noun)|afyonkarahisar|tiryaki|uyuşturucu madde afyonkarahisar|1 (noun)|afyon afyonkeş|1 (noun)|âdem baba afyonlamak|1 (noun)|uyutmak afyonlu|1 (noun)|dalgın|uyuşmuş aga|1 (noun)|ağabey|saygıdeğer|cömert|büyük|ağa|abi agaçtan maşa olmaz|1 (noun)|yeteneksiz agâh|1 (noun)|bilgili|uyanık|haberli|öngörülü|bilir agah|1 (noun)|malumatlı|bilen|afif aganigi|1 (noun)|aşk|sevişme agaragar|1 (noun)|jeloz ag|1 (noun)|gümüş aglomerasyon|1 (noun)|pelet aglütinasyon|1 (noun)|kümeleşim agnosi|1 (noun)|tanısızlık agnostik|1 (noun)|bilinemezci agnostisizm|1 (noun)|insanın|bilinemezcilik agnostiszm|1 (noun)|bilinmezcilik agnozi|1 (noun)|tanısızlık agola|1 (noun)|yönetici|amir agorafobi|1 (noun)|alan korkusu agrafi|1 (noun)|yazma yitimi agraf|1 (noun)|kanca|kopça agrandise etmek|1 (noun)|büyültmek agrandisman|1 (noun)|büyültme agrandisman yaptırmak|1 (noun)|büyülttürmek agrandisor|1 (noun)|büyülteç agrandisör|1 (noun)|büyülteç agrega|1 (noun)|katışmaç|çakıl agreje|1 (noun)|doçent agreman|1 (noun)|uygunluk agresif|1 (noun)|saldıran|saldırgan|mütecaviz|girişken|yırtıcı agronomi|1 (noun)|toprakbilim|tarımbilim agronom|1 (noun)|tarımbilimci agunmuş|1 (noun)|avunmuş|sakin agun|1 (noun)|tatmin|avuntu aguş|1 (noun)|kucak ağababa|1 (noun)|dede|ata ağabey|1 (noun)|aka|abi|aga|ağa|dadaş|ede|efe ağa borç eder, uşak harç|1 (noun)|uşak ağaca çıksa pabucu yerde kalmaz|1 (noun)|uyanık ağacımsı|1 (noun)|ağaçsı ağaç balı|1 (noun)|erik ağaçbaskı|1 (noun)|baskıresim ağaçcık|1 (noun)|şüceyne ağaç çileği|1 (noun)|ahududu ağaç|1 (noun)|dal|direk|ad|ahşap|ana dal|bahçıvan|bot|dikme|gravür|hak|hakketmek|ıspatula|ıstampa|ıstampa resim|kazıma resim|keski|kırılmak|ongun|stor|süpürgelik|şiş|totem|törpü|usturmaça|vardavela|zabyan ağaç delen|1 (noun)|ağaçkakan ağaç ebegümeci|1 (noun)|ebegümecigillerden ağaç gaganası|1 (noun)|ağaçkakan ağaç işleri endüstri mühendisi|1 (noun)|kaplama|kontrplak|projelendiren ağaçkakanları|1 (noun)|gökkuzgunumsular ağaçkakan|1 (noun)|serçegillerden|ağaç delen|ağaç gaganası|ala kabak|ala kakan|ala takaç|ala takalak|bodovan|cakcak|cırtlık|cükceleğen|çama çakan|çıkçık|dah diken|dakdaka|dak delen|deddeleğen|deddelek|degelen|dekdelek|deligan|deleyen|devlet kuşu|devletli|dikdelağaç|gagaç|gagana|gölük|guduk dena|gügük|gük güven|hart kakan|hartlagan|hartlağan|kakacan|kakaç|kalli|kekeçen|kıl ibik|kodana|kokar ali|kuş kura|tahta delen|tahta kelleri|tahtakı|tahtalağan|tahtakacan|takacan|takaç|takagan|tak delen|takıç|taktakı|taktiliğen|tarkurtike|tekkuma|telken|tık delek|tık delen|tıktık deleğen|tıksıkıcan|tıktıca|türülik ağaç kavunu|1 (noun)|kabuklu|turunçgillerden ağaç kurbağası|1 (noun)|kurbağagillerden ağaç küpesi|1 (noun)|hatmi ağaçlamak|1 (noun)|ağaçlandırmak ağaçlandırmak|1 (noun)|ağaçlamak ağaçların|1 (noun)|beşleme ağaçları|1 (noun)|tarla açmak ağaçlık|1 (noun)|meşcere ağaç minesi|1 (noun)|kırmızı ağaç mobilya|1 (noun)|oturma|çalışma|lifli ağaç parkı|1 (noun)|arboretum ağaç sakızı|1 (noun)|reçine ağaç sansarı|1 (noun)|sansargillerden|zerdeva ağaç serçesi|1 (noun)|orman serçesi|dağ serçesi ağaçsı|1 (noun)|ağacımsı ağaçtan|1 (noun)|ahşap ağaçta|1 (noun)|yıl halkası ağaç yaprağıyla gürler|1 (noun)|insan|akrabası|yakınları ağa|1 (noun)|koca|cömert|ağabey|aga|hâce ağalbay|1 (noun)|muhterem|saygıdeğer ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz|1 (noun)|işveren ağanın eli tutulmaz|1 (noun)|cömertliği|tartışılmaz ağanın gözü öküzü semiz eder|1 (noun)|çocuklarına ağan|1 (noun)|yüksek|çıkan|geceleri|akanyıldız ağar|1 (noun)|ağı|oturaklı ağarık|1 (noun)|aklaşmış ağarma|1 (noun)|beyazlanma ağarmak|1 (noun)|beyazlamak|beyazlanmak|solmak|aydınlanmak|aklaşmak|kırçıllanmak ağarmış|1 (noun)|akçıl ağartılmak|1 (noun)|temizlenmek|beyazlatılmak ağartı|1 (noun)|yoğurt|ayran|süt|peynir|beyazlık ağartma|1 (noun)|beyazlatma ağartmak|1 (noun)|beyazlatmak|aklaştırmak ağartmış|1 (noun)|namuslu|alçak|mütevazı ağat|1 (noun)|namuslu|gönüllü|iffetli ağaya|1 (noun)|makul|geçerli|uygun ağaz etmek|1 (noun)|başlamak ağcı|1 (noun)|ağıcı ağdacı|1 (noun)|şeker ağdalanmak|1 (noun)|ağdalaşmak ağdalanmış|1 (noun)|ağdalı ağdalaşmak|1 (noun)|ağdalanmak|koyulaşmak ağdalı|1 (noun)|ağdalanmış|karmaşık|viskozite ağdalık|1 (noun)|akışkanlık|viskozite ağdaş|1 (noun)|netizen ağda yapmak|1 (noun)|temizlemek ağduk|1 (noun)|kutsal|muhterem ağı ağacı|1 (noun)|zakkum ağı:|1 (noun)|altağ ağıcı|1 (noun)|ağcı|akçı|akıcı|hazinedar ağı çiçeği|1 (noun)|zakkum ağıç|1 (noun)|varlık|hazine|servet ağı gibi|1 (noun)|keskin ağılamak|1 (noun)|zehirlemek|otalamak ağılama|1 (noun)|zehirleme ağılanmak|1 (noun)|zehirlenmek ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter|1 (noun)|ağılda oğlak doğsa ovada otu biter ağılda oğlak doğsa ovada otu biter|1 (noun)|ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter ağılgat|1 (noun)|saygıdeğer|yıldız|gezegen ağılı|1 (noun)|zehirli ağıl|1 (noun)|koyun|ayla|hale|arkaç|kom|kuzuluk ağıllanmak|1 (noun)|halelenmek ağım|1 (noun)|yükseliş ağıncık|1 (noun)|graviton ağı otu|1 (noun)|baldıran ağır|1 (noun)|ağırbaşlı|gösterişli|çetin|güç|tehlikeli|korkulu|vahim|bunaltıcı|dokunaklı|kırıcı|yavaş|ciddî|yoğun|kısık|alçak|sağır|karşıtı|keskin|adagio|lento|ünlü|saygın|çapı|boğucu|derin|aheste|bati|demediğini bırakmamak|katran|kilolu|koşin|kunt|küf kokusu|leş gibi|okkalı|sakil ağır ağır|1 (noun)|fazlasıyla ağır aksak|1 (noun)|yavaş|düzensiz ağır basmak|1 (noun)|gücü ağırbaşlı|1 (noun)|ağır|gösterişli|vakur|ciddî|ciddi|ağır durmak|ağır ol|ağır ol!|anlı|arsun|baba adam|basagar|kâmil|kıranta|küyük|okkalı|oturaklı|paşa|rabıtalı|vakarlı|yıl uğursuzun|yovaş ağırbaşlılık|1 (noun)|vakar|ciddiyet|ağırlık|oturaklılık|rezanet|temkin ağır başlı|1 (noun)|ölçülü ağırbaş|1 (noun)|olgun ağırca|1 (noun)|andante ağırcanlı|1 (noun)|ağırkanlı ağır canlılık|1 (noun)|hımbıllık ağır canlı|1 (noun)|tembel|ağırkanlı ağırcık|1 (noun)|çekincik|baryon ağırdan almak|1 (noun)|geciktirmek ağır durmak|1 (noun)|ciddî|ağırbaşlı|oturaklı ağır elli|1 (noun)|eli ağır ağır ezgi|1 (noun)|ahenkli ağır hidrojen|1 (noun)|döteryum ağırkanlı|1 (noun)|soğukluk|ağırcanlı|ağır canlı|meleme ağır kayıp|1 (noun)|deprem ağır küre|1 (noun)|barisfer ağırlama|1 (noun)|ikram|izaz|izzetü ikram|izzetüikram|keramet|riayet ağırlamak|1 (noun)|ikram etmek|izaz etmek|ululamak ağırlanmak|1 (noun)|başı üstünde yeri olmak|başıüstünde yeri olmak|itibar görmek ağırlaşmak|1 (noun)|bozulmak|fenalaşmak|yavaşlamak|güçleşmek|zorlaşmak|pelteleşmek ağırlaştıran|1 (noun)|ağırlaştırıcı ağırlaştırıcı|1 (noun)|ağırlaştıran|çoğaltan ağırlaştırmak|1 (noun)|lehd ağırlayan|1 (noun)|mükrim ağırlık|1 (noun)|ağırbaşlılık|sıkıntılı|kalın|takı|yük|külfet|sorumluluk|etki|yetki|baskı|güçlük|bastırık|duymak|el terazi, göz mizan|ölçün|rehavet|sıklet|tartı|yüklülük ağırlıklı|1 (noun)|değerlendirmelerde ağırlık olmak|1 (noun)|sıkıntıvermek ağır ol|1 (noun)|ciddi|ağırbaşlı|soğukkanlı ağır ol!|1 (noun)|ciddî|ağırbaşlı|soğukkanlı ağır otur ki bey desinler|1 (noun)|hoppalık ağırsamak|1 (noun)|önemsememek|ilgilenmemek|yüksünmek ağır satmak|1 (noun)|nazlanmak ağır sıklet|1 (noun)|başağırlık ağır söylemek|1 (noun)|acı|dokunaklı ağırşak|1 (noun)|yün|kurs ağır top|1 (noun)|güçlü|ünlü ağır vasıta|1 (noun)|motoru ağış|1 (noun)|hazine|servet ağıtçı|1 (noun)|sağucu|ağlayıcı|mersiyehan|sagucu ağıt|1 (noun)|mersiye|ölüm|heyecan|üzüntü|türküsü|güzelliğini|iyiliklerini|değerlerini|sağu|ağlama|eleji ağız açmak|1 (noun)|azarlamak|paylamak|konuşmak ağız ağıza|1 (noun)|tamamen ağız aramak|1 (noun)|ağız yoklamak ağız burun birbirine karışmak|1 (noun)|üzüntü|yorulmak ağızcıl|1 (noun)|oral ağız dalaşı|1 (noun)|bağrışma ağızdan burun yakın, kardeşten karın|1 (noun)|insanlar|severler ağızdan|1 (noun)|sözlü|sözle|şifahî|şifahen ağız dil vermemek|1 (noun)|susmak|dil ağız vermemek ağız dolusu|1 (noun)|birçok ağı|1 (noun)|zehir|ağu|sem|ağar|ot|zıkkım ağız ellemek|1 (noun)|istimzaç ağız kavgası|1 (noun)|atışma|dil kavgası ağız kokusu|1 (noun)|istekleri|sözleri ağız kullanmak|1 (noun)|duruma ağızlak|1 (noun)|ağızlık ağızlık|1 (noun)|huni|ağızlak ağızotu|1 (noun)|yemleme ağızsıl ünlü|1 (noun)|ağız ünlüsü ağızsız|1 (noun)|sessiz ağız şakası|1 (noun)|dil şakası ağız tadı ile|1 (noun)|huzurla|rahatça ağız tadıyla|1 (noun)|huzurla ağız tatsızlığı|1 (noun)|huzursuzluk ağız ünlüsü|1 (noun)|ağızsıl ünlü ağız yoklamak|1 (noun)|ağız aramak ağız|1 (noun)|yüzde|munsap|koy|körfez|liman|kavşak|üslûp|uç|kenar|çene|lehçe|dialekt|abdest|akkaraman|aksan|dehan|dudak|femm|fetha|gaga|karakaş|mimik|mor karaman|morkaraman|şive|yüz ağ ipliği|1 (noun)|keten|kenevir ağlama|1 (noun)|ağıt|ahuzar ağlamaklı|1 (noun)|üzüntülü|melül mahzun ağlamak|1 (noun)|üzüntü|acı|sevinç|pişmanlık|sızlanmak|yakınmak|ah u zar etmek|geçişsiz|katılmak|viyaklamak|yaş akıtmak|yaşlara boğulmak ağlamalı|1 (noun)|sızlamalı|ağlamsı ağlamayan çocuğa meme vermezler|1 (noun)|hakkınızıaramalısınız ağlamsı|1 (noun)|ağlamalı ağlanacak|1 (noun)|ağlanç ağlanç|1 (noun)|ağlanılası|ağlanacak ağlanılası|1 (noun)|ağlanç ağlaşmak|1 (noun)|sızlanmak ağlaşma|1 (noun)|tazallüm ağlata ağlata|1 (noun)|üzerek ağlatı|1 (noun)|trajedi|facia ağlaya ağlaya|1 (noun)|ağlayarak ağlayan|1 (noun)|sulu zırtlak ağlayarak|1 (noun)|ağlaya ağlaya ağlayıcı|1 (noun)|ağıtçı|yasçı ağlayıp|1 (noun)|zarıncımak ağlı|1 (noun)|şalvar ağmak|1 (noun)|dönmek|yuvarlanmak|sarkmak|eğilmek|meyletmek|yükselmek|inmek ağma|1 (noun)|şahap|akan yıldız|akanyıldız ağmık|1 (noun)|ünlü ağnam|1 (noun)|koyun|keçi|inek ağnanmak|1 (noun)|yuvarlanmak ağrak|1 (noun)|yükselen|ilerleyen ağrandisman|1 (noun)|büyütme ağreb|1 (noun)|perişan|yıkık ağrıdan|1 (noun)|bükünmek ağrık|1 (noun)|ağrı|sancı|yel ağrıkesen|1 (noun)|analjezik ağrı kesici|1 (noun)|acıyı ağrıkesici|1 (noun)|analjezik ağrı kesimi|1 (noun)|analjezi|acı yitimi ağrılı|1 (noun)|ağrıyan ağrımak|1 (noun)|burulmak|sancımak|tutmak ağrıma|1 (noun)|kırçan|ağrı|kan işeme ağrı|1 (noun)|öte|kırçan|kan işeme|acı|acısız|acıtmak|ağrık|ağrıma|ay|balkı|dert|kıvranmak|sızı|vay|veca ağrısız|1 (noun)|dertsiz|tasasız ağrı sızı|1 (noun)|sancı ağrıyan|1 (noun)|ağrılı ağrıyı|1 (noun)|yatıştırıcı ağ|1 (noun)|şebeke|tuzak|file|apışlık|iplik|sicim|hamak|örgü|tor ağ tabaka|1 (noun)|retina ağ tasarımcısı|1 (noun)|tasarlayan|kuran|değiştirme ağulamak|1 (noun)|ağulamak ağul|1 (noun)|oba|köy ağulu|1 (noun)|zehirli ağustosböceği|1 (noun)|orak böceği ağustos böceği|1 (noun)|orak böceği|cırcır ağustos gülü|1 (noun)|nesrin ağutur|1 (noun)|yükselten|çıkaran ağu|1 (noun)|zehir|ağı|sem ağvun|1 (noun)|gübre ağyar|1 (noun)|yabancılar|eller|başkaları ağ yatak|1 (noun)|hamak ağza almamak|1 (noun)|anmamak ağzı açık ayran delisi|1 (noun)|amaçsız ağzı açık|1 (noun)|hayranlıkla|şaşkın|alık|bön ağzı aşağı|1 (noun)|vulva ağzı bozuk|1 (noun)|küfürbaz ağzıbozuk|1 (noun)|küfürbaz ağzı burnu yerinde|1 (noun)|yakışıklı ağzı dili yok|1 (noun)|asdasdasdasd ağzı dört köşe olmak|1 (noun)|neşelenmek ağzı havada|1 (noun)|alık|şaşkın ağzı kalabalık|1 (noun)|boşboğaz|farfara ağzı kulaklarında|1 (noun)|mutlu ağzına almak|1 (noun)|söylemek ağzına almamak|1 (noun)|anmamak|söylememek ağzına bir kemik atmak|1 (noun)|önüne bir kemik atmak ağzına bir parmak bal çalmak|1 (noun)|oyalamak ağzına burnuna bulaştırmak|1 (noun)|bozmak ağzına gem vurmak|1 (noun)|susturmak|konuşturmamak|söyletmemek ağzına kilit takmak|1 (noun)|konuşmamak|susmak ağzına tıkamak|1 (noun)|susturmak ağzında bakla ıslanmamak|1 (noun)|bakla ıslanmamak ağzında bırakmak|1 (noun)|lâf ağzında kalmak ağzından|1 (noun)|adına ağzından baklayı çıkarmak|1 (noun)|baklayı ağzından çıkarmak ağzından baklayıçıkarmak|1 (noun)|baklayıağzından çıkarmak ağzından girip burnundan çıkmak|1 (noun)|kandırmak ağzın|1 (noun)|dudak ağzını açıp gözünü yummak|1 (noun)|topa tutmak ağzını bozmak|1 (noun)|küfretmek ağzını hayra aç!|1 (noun)|ağzını hayra açmak ağzınıhayra aç!|1 (noun)|ağzını hayra açmak ağzını hayra açmak|1 (noun)|ağzınıhayra aç!|ağzını hayra aç! ağzını mühürlemek|1 (noun)|konuşmamak|susmak ağzının içine girmek|1 (noun)|hayranlıkla ağzının suyu akmak|1 (noun)|imrenmek ağzının tadını bilmek|1 (noun)|anlamak ağzının tadınıbilmek|1 (noun)|anlamak ağzı oynamak|1 (noun)|konuşmak ağzıoynamak|1 (noun)|konuşmak ağzı paça olmak|1 (noun)|sevinmiş ağzı pek|1 (noun)|ketum|ağzı sıkı ağzı sıkı|1 (noun)|ağzı pek ağzısulanmak|1 (noun)|ımrenmek ağzı sulanmak|1 (noun)|imrenmek ağzı var, dili yok|1 (noun)|konuşmayan ağzı varmamak|1 (noun)|söylemeye ahacık|1 (noun)|işte aha|1 (noun)|işte ah alan onmaz|1 (noun)|zulmettiği ahali|1 (noun)|şehir|halk|el|umum ahan|1 (noun)|işte ahar|1 (noun)|başkası|yabancı|nişasta|nişadır|kitre|üstübeç|un ahbap|1 (noun)|arkadaş|biliş|gönüldeş|tanış|dost|âşık|tantık ahbapça|1 (noun)|dostça|içten|teklifsizce|yârenlik|yarenlik etmek ahbaplık|1 (noun)|ünsiyet|hukuk|hususiyet|ülfet ah|1 (noun)|beddua|ilenme|öfke|özlem|beğenme ahbun|1 (noun)|gübre ahcar|1 (noun)|taşlar ahçı|1 (noun)|aşçı|keyveni ahçıbaşı|1 (noun)|aşçıbaşı ahçılık|1 (noun)|aşçılık ahd|1 (noun)|hufre ahdi karip|1 (noun)|yakınçağ ahdinden|1 (noun)|terk-i vefâ ahengi bozulmak|1 (noun)|dirliği âheng-i hurûf u harekât|1 (noun)|akışma ahenk|1 (noun)|anlaşma|dizem|ezgi|uyum|uyuşma|neva|tüze|tüzlüg ahenk kaidesi|1 (noun)|ünlü uyumu ahenklilik|1 (noun)|uyumluluk ahenkli|1 (noun)|uyumlu|düzenli|eğlenceli|ağır ezgi|ahenktar|bağdaşuk|müzikalite|taninli|yaraşuk ahenksizlik|1 (noun)|uyumsuzluk|düzensizlik|kakofoni ahenksiz|1 (noun)|uyumsuz|düzensiz|eğlencesiz ahenktar|1 (noun)|ahenkli ahenk vermek|1 (noun)|düzeni aheste|1 (noun)|yavaş|ağır ah etmek|1 (noun)|ilenmek ahfat|1 (noun)|torunlar|soy ahım şahım|1 (noun)|beğenilecek ahım şahım bir şey değil|1 (noun)|beğenilecek ahıra çevirmek|1 (noun)|bakımsız|dağınık ahır|1 (noun)|at|ahir|dam|sığdamı ahırdan|1 (noun)|mazgal ahıska türkleri|1 (noun)|mesket türkleri ahibba|1 (noun)|dostlar ahi|1 (noun)|cömert|kardeş ahid|1 (noun)|antlaşma ahilik|1 (noun)|cömertlik|kardeşlik|yarenlik|zanaatçı ahiren|1 (noun)|sonraki|yakınlarda ahiret|1 (noun)|ahret|öbür dünya|öteki dünya|maad|öbürdünya|ukba ahiretlik|1 (noun)|ahretlik âhiret|1 (noun)|öbür dünya ahiret yolculuğu|1 (noun)|ölüm ahir|1 (noun)|son|sonraki|ahır|sonra|sonunda ahit|1 (noun)|ant|çağ|sözleşme|antlaşma|devir|zaman ahitleşmek|1 (noun)|antlaşmak ahitname|1 (noun)|antlaşma|anlaşma ahiz|1 (noun)|alma ahize|1 (noun)|alıcı|almaç|reseptör ahkâm|1 (noun)|yargılar|hükümler ahlâf|1 (noun)|halefler|kuşaklar ahlak|1 (noun)|aktöre|alışkanlık|töre|din adamı ahlâk|1 (noun)|aktöre|ayarı bozuk ahlâk bilimi|1 (noun)|yarar|iyi|etik|ilmiahlâk ahlâkçılık|1 (noun)|törecilik|moralizm|törelcilik ahlâkıbozulmak|1 (noun)|baştan çıkmak ahlakı|1 (noun)|sîret ahlâkî|1 (noun)|duygu|etik|püritenlik ahlaki|1 (noun)|törel ahlaksızca|1 (noun)|cinsel taciz ahlâksızca|1 (noun)|gayriahlâkî ahlaksızlık|1 (noun)|fısk ahlâksız|1 (noun)|terbiyesiz|baskısız|çeper|gidi|soysuz ahlamak|1 (noun)|iç çekmek ahlat|1 (noun)|gülgillerden|kaba|taşralı|yaban armudu|çakal armudu|dağ armudu ahlatıerbaa|1 (noun)|kan ahlatın iyisini ayılar yer|1 (noun)|armudun iyisini ayılar yer ahlât|1 (noun)|ögeler ahmak|1 (noun)|bön|beyinsiz|budala|aptal|açık ağızlı|akılsız|andaval|andavallı|angut|embesil|gabi|hafız|hırt|idraksiz|peygamberöküzü|pilâki|seme ahmakça|1 (noun)|aptalca ahmakıslatan|1 (noun)|çisenti ahmaklaşmak|1 (noun)|aptallaşmak ahmaklaştırmak|1 (noun)|aptallaştırmak ahmaklık|1 (noun)|beyinsizlik|bönlük|budalalık|anlayışsızlık|akılsızlık|angutluk|beleh|gabilik|hafızlık|hamakat|hırtlık|kofluk ahmallık|1 (noun)|budalalık ahmet|1 (noun)|beğenilmiş|methedilmiş|ad ahraz|1 (noun)|dilsiz ahret|1 (noun)|ahiret|öbür dünya ahretlik|1 (noun)|beslek|arkadaşlığı|yarenliği|ahiretlik ahret yolculuğu|1 (noun)|ölüm ahşa|1 (noun)|bağır|bağırsak ahşap|1 (noun)|ağaç|tahta|ağaçtan|boyacı|köprü|köşelik|lambri|yakma resim ahşap iskelet|1 (noun)|çatma ahşap iskeletçi|1 (noun)|kanepe ahşap karkas|1 (noun)|çatma ahşap yonga levha|1 (noun)|sunta ahtapot gibi|1 (noun)|sırnaşık|yayılan ahtapot|1 (noun)|polip|sırnaşık|çıkarcı|batak ahu|1 (noun)|ceylan|karaca|güzel|gazal|kardeş|dost|ince|böken|ceren ahududu|1 (noun)|gülgillerden|ağaç çileği ahu gibi|1 (noun)|çekici ahu parçası|1 (noun)|çekici ahuvah|1 (noun)|ah vah ahuzar|1 (noun)|ağlama|inleme ah u zar etmek|1 (noun)|ağlamak|inlemek ah vah etmek|1 (noun)|pişmanlığını ah vah|1 (noun)|inleme|sızlanma|ahuvah ahval|1 (noun)|durumlar|hâller|vaziyetler|davranışlar|olaylar ahvâl-i ism|1 (noun)|hal|durum ahzan|1 (noun)|kederler|sıkıntılar|tasalar|gamlar ahzetmek|1 (noun)|almak ahzüita|1 (noun)|alışveriş|aksata aidat|1 (noun)|ödenti|kesenek|ayidat|yakıt parası aidiyet|1 (noun)|ilişkinlik|değginlik ailat|1 (noun)|aileler aile adı|1 (noun)|soyadı ailece|1 (noun)|ailecek|maaile ailecek|1 (noun)|ailece|maaile aileden|1 (noun)|yabancı aile dostu|1 (noun)|yakın aile ismi|1 (noun)|soyadı aile|1 (noun)|karı|koca|çocuklar|eş|ev|ev bark|familya|fasîle|kurum|ocak|sülâle|takson|yurttaşlar yasası aileler|1 (noun)|ailat ailelere|1 (noun)|nüfus plânlaması aile ocağı|1 (noun)|yerleştiği aile saadeti|1 (noun)|anlaşma aişe|1 (noun)|ayşe ait|1 (noun)|ilgili|için|ilgilendiren|ilişkin|ilişik|artezyen|baltık|değgin|karayip|mütedair|osmanlı|sakson|türkî|yönelik aitlik|1 (noun)|vergi ait olmak|1 (noun)|ılgilendirmek|ilgilendirmek ajan|1 (noun)|aracı|gizmen|görevli|casus|temsilci|çaşıt|çaşut|dil avcısı|gizli polis ajanda|1 (noun)|andaç|akıl defteri ajitasyon|1 (noun)|kışkırtma|çırpıntı|ügit ajitatör|1 (noun)|kışkırtıcı ajite|1 (noun)|kışkırtılmış ajur|1 (noun)|gözenek|acur|antika ajurlu|1 (noun)|gözenekli|acurlu aka|1 (noun)|ağabey|büyük akaba|1 (noun)|yokuş|meyil akabe|1 (noun)|tehlikeli akabinde|1 (noun)|ardından|arkasından akaç|1 (noun)|akıcı|kanal|ark akaçlama|1 (noun)|tefcir|drenaj akademi|1 (noun)|bilginler|yazarlar|yüksekokul|akedemi|yüksek öğretim akademisyen|1 (noun)|öğretim üyesi akağaç|1 (noun)|gürgengillerin akağa|1 (noun)|darüssaade ağası|kızlar ağası akaju|1 (noun)|maun akak|1 (noun)|yatak|mecra|ırmak|dere|çay|eğimi akalan|1 (noun)|harmancıkakalan akalliyet|1 (noun)|azınlık akam|1 (noun)|arkadaşım akamber|1 (noun)|yapışkan akamete uğramak|1 (noun)|başarısız akamet|1 (noun)|kısırlık|verimsizlik|başarısızlık|sonuçsuzluk akan|1 (noun)|akıcı|yükselen|cari akan sular durmak|1 (noun)|itiraza akan su yosun tutmaz|1 (noun)|işleyen demir ışıldar akanyıldız|1 (noun)|ağan|ağma|kayanyıldız|şahap|meteor akan yıldız|1 (noun)|ağma|şahap|meteor akara kokara bakma, çuvala girene bak|1 (noun)|iyi akarap|1 (noun)|kestane|fıstık|mısır|suriye|fellah akarca|1 (noun)|fistül|kaplıca akar|1 (noun)|dere|akarsu|dükkân|tarla|akaret akaret|1 (noun)|akar akarsu|1 (noun)|aralıksız|akar|göllenmek|kavşak|lığlamak|plankton|rudbar|sökmek|su akarsularda|1 (noun)|tatlı su levreği akarsularını|1 (noun)|fizikî harita akarsuların|1 (noun)|ivinti yeri akarsular|1 (noun)|iç sular akarsuyun|1 (noun)|cûyun akar yakıt|1 (noun)|benzin akaryakıt|1 (noun)|benzin|tanker akaryakıt istasyonu|1 (noun)|benzin|gaz akasma|1 (noun)|filbahar|ormansarmaşığı|yaban asması ak asma|1 (noun)|meryemana asması akasya|1 (noun)|baklagillerden|zamk|baklagiller|kolay zamk|salkım ağacı|zamk ağacı akata|1 (noun)|temiz akbaba|1 (noun)|akbabagillerden|ihtiyar|kerkes akbabagillerden|1 (noun)|akbaba akbacı|1 (noun)|temiz akbala|1 (noun)|temiz akbalıkçıl|1 (noun)|leyleksilerden|bataklık akbalık|1 (noun)|sazangillerden|akya|akya balığı akbasma|1 (noun)|katarakt ak basma|1 (noun)|perde|katarakt akbaş|1 (noun)|deniz kazı akbaşlı|1 (noun)|civanperçemi akbay|1 (noun)|dürüst|zengin akbergü|1 (noun)|fıtrat akbuğra|1 (noun)|temiz|namuslu akburçak|1 (noun)|baklagillerden akciğer göbeği|1 (noun)|akciğerin akciğerin|1 (noun)|akciğer göbeği akciğerli|1 (noun)|kuş|sümüklü böcek akciğer zarı|1 (noun)|plevra akçaağaç|1 (noun)|akçaağaçgillerden|isfendan|kelebek ağacı akçaağaçgillerden|1 (noun)|akçaağaç akça armudu|1 (noun)|sarı akça|1 (noun)|beyazca|akçe|fulse akçakavak|1 (noun)|akkavak akçakesme|1 (noun)|kesme akçalama|1 (noun)|finansman akçalamak|1 (noun)|finanse etmek akçalı|1 (noun)|malî akçanın iyisi kesede duran, bahçanın iyisi eve yakın olan|1 (noun)|para|bakımı akçasal|1 (noun)|parasal akça yel|1 (noun)|keşişleme akçayel|1 (noun)|keşişleme akçe|1 (noun)|akça|nâkde|nakit akçı|1 (noun)|ağıcı akçıl|1 (noun)|ağarmış|şehba akçın|1 (noun)|sözüne akçöpleme|1 (noun)|zambakgillerden akdarı|1 (noun)|buğdaygillerden|darı akdeniz|1 (noun)|asya|çuka|hamsi ak deri|1 (noun)|tirşe akdetmek|1 (noun)|sözleşme|muahede akdiken|1 (noun)|hünnapgillerden|geyik dikeni|gövem eriği|gövemeriği|güvem eriği akdoğan|1 (noun)|aksungur ak don kara don geçitte belli olur|1 (noun)|akı karası geçitte belli olur akedemi|1 (noun)|akademi ak gözlü ötleğen|1 (noun)|çalı bülbülü ak gün ağartır, kara gün karartır|1 (noun)|şen|zayıflatır akgünlü|1 (noun)|bahtlı akıbet|1 (noun)|sonuç|sonunda|serencam akı bokuna karışmak|1 (noun)|aklı bokuna karışmak akıbudak|1 (noun)|cömert akıcılık|1 (noun)|söz|selâset akıcı|1 (noun)|okunabilen|selis|ağıcı|akaç|akan|akım|bülbül gibi konuşmak|kıvrak|sümük|tutuk akıcı ünsüz|1 (noun)|l|ğ akı karası geçitte belli olur|1 (noun)|ak don kara don geçitte belli olur akıl almak|1 (noun)|danışmak|görüşalmak|sormak akıl almaz|1 (noun)|inanılmaz akıl|1 (noun)|bellek|öğüt|gözlemleyerek|düşünerek|düşünme|us|hafıza|düşünce|kanı|beyin|entelekt|hatır|iç|kafa yok!|karın|mağz|sedat akılcılık|1 (noun)|rasyonalizm|usçuluk|akliye|usculuk akılcı|1 (noun)|usçu|rasyonalist akılda kalmak|1 (noun)|unutulmamak akıldan çıkarmak|1 (noun)|düşünmemek|unutmak akıldan çıkmak|1 (noun)|unutulmak|unutmak akıldan çıkmamak|1 (noun)|unutamamak akıldan geçirmek|1 (noun)|tasarlamak akılda tutmak|1 (noun)|unutmamak akıl defteri|1 (noun)|ajanda akıl dışı|1 (noun)|akla|gerçeğe|gayriaklî|irrasyonel akıl dışıcılık|1 (noun)|irrasyonalizm akıldışı|1 (noun)|usdışı akıl dişi|1 (noun)|yirmi yaş dişi akıl doktoru|1 (noun)|psikiyatr|psikiyatrist akıl durdurmak|1 (noun)|insanışaşırtmak akıl erdirememek|1 (noun)|kafasına sığmamak akıl erdirmek|1 (noun)|anlamak|sırrınıçözmek akıl hastası|1 (noun)|deli akılık|1 (noun)|sahavet akıllandırma|1 (noun)|durumu akıllandırmak|1 (noun)|aklınıkullanmasınısağlamak akıllanmak|1 (noun)|uslanmak|hanya'yı konya'yı anlamak akıllanmış|1 (noun)|mütenebbih akıllara seza|1 (noun)|akla zarar akıllara şifa|1 (noun)|akla zarar akıllara zarar|1 (noun)|akla zarar akıllara ziyan|1 (noun)|akla zarar akıllı|1 (noun)|aptal|akil|aklıevvel|bellegen|beyinli|cin|çok bilmiş|çokbilmiş|çücen|erâbet|fikirli|iyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder|onat|öger|uslu|zeki akıllı bilet|1 (noun)|??? akıllıca|1 (noun)|doğru|makul|akilâne|akla yatkın|kafası çalışmak|makul olmak akıllılık|1 (noun)|kiyaset akıllı uslu|1 (noun)|makul|dengeli akıl olmayınca ne yapsın sakal?|1 (noun)|kişi akılsız|1 (noun)|aklı|anlayışı kıt|aptal|kalın kafalı|ahmak|budala|dangalak|abanges|alık|ansız|beyinsiz|düdük|ebleh|hayvan|hayvan gibi|holasız|horoz akıllı|kafadan gayri müsellâh|kuş beyinli|şaşkın akılsız başın cezasını ayaklar çeker|1 (noun)|akılsız iti yol kocatır akılsızca|1 (noun)|aklından zoru olmak akılsız iti yol kocatır|1 (noun)|akılsız başın cezasını ayaklar çeker akılsızlık|1 (noun)|adamet|ahmaklık akım|1 (noun)|hava|cereyan|su|sanat|yükseliş|yönelim|akmaktan|akıcı|yayılıcı|sanatta|siyasette|yöntem|hareket|debi|akıntı|ayarlık|iletken akımlı|1 (noun)|cereyanlı akımölçer|1 (noun)|amperölçer|ampermetre akımtoplar|1 (noun)|akü|akümülâtör akıncı|1 (noun)|saldıran|forvet|çapavul|seğirdimci akındırık|1 (noun)|reçine|akma akın etmek|1 (noun)|üşüşmek akıntı|1 (noun)|akım|cereyan|eğiklik|eğim|meyil|seyelân|seyyâle|sızıntı akıntılı|1 (noun)|eğik|meyilli|anaforlu|cereyanlı akın|1 (noun)|yıldırma|hücum|saldırı|akış|atak|atay|ılgaz|istila|seğirdim akı|1 (noun)|seyelân|cömert akışkanlık|1 (noun)|viskozite|ağdalık akışkan|1 (noun)|seyyal|likit akışkansı|1 (noun)|viskoz akışma|1 (noun)|âheng-i hurûf u harekât|adem-i tenâfür akışmaz|1 (noun)|durağan akışölçer|1 (noun)|debimetre akış|1 (noun)|yükseliş|servet|hazine|akın|cereyan|geçiş akıtma|1 (noun)|hayvanların|un|süt|yağ|yumurta|isale akıtmak|1 (noun)|dökmek akide|1 (noun)|inanç|öğreti|akide şekeri|şeker akide şekeri|1 (noun)|akide akife|1 (noun)|sebatlı|kararlı akif|1 (noun)|vakıf akik|1 (noun)|yüzük taşı akil|1 (noun)|akıllı akilâne|1 (noun)|akıllıca akil baliğ|1 (noun)|ergen|erin akim kalmak|1 (noun)|başarısağlayamamak akim|1 (noun)|kısır|verimsiz|sonuçsuz|başarısız akis|1 (noun)|yansıma|yankı|tepki|yansı|evirme|evirtim âkit|1 (noun)|bağıtçı akit|1 (noun)|sözleşme|bağıt|mukavele|kontrat|nikâh ak kan|1 (noun)|lenf akkan|1 (noun)|saf|lenf|lenfa ak kan yangısı|1 (noun)|adenit akkaraman|1 (noun)|ağız|burun ak|1 (noun)|kar|beyaz|sıkıntısız|rahat|temiz|pak|ayran|ak|namuslu|lekesiz|aydın|uğurlu|mutlu|doğuş|doğum|yükseliş|parlaklık|devinim|hareketlilik|namusluluk|akkirpani|dut|kara|pozitif akkarınca|1 (noun)|divik|termit akkarıncalar|1 (noun)|termitler ak kaşıkçı|1 (noun)|afrika kaşıkçısı akkavak|1 (noun)|söğütgillerden|akçakavak akkız|1 (noun)|şevketibostan|bostanotu|mübarekdikeni|şevket otu|şevketotu akkirpani|1 (noun)|ak akkor|1 (noun)|nârıbeyza akkuş|1 (noun)|atmaca akla|1 (noun)|abuk sabuk|akıl dışı|doğru|keyfî|tahmin akla gelmedik|1 (noun)|düşünülemeyen akla gelmez|1 (noun)|hatırlanamaz|düşünülemez akla hayale gelmez|1 (noun)|inanılmaz aklama belgesi|1 (noun)|ibraname aklama|1 (noun)|ibra|tebriye|tezkiye aklamak|1 (noun)|beyazlatmak|ibra etmek|paklamak|tebriye etmek aklandırmak|1 (noun)|temize çıkarmak aklanma|1 (noun)|beraat aklan|1 (noun)|maile aklanmak|1 (noun)|temizlenmek|beraat etmek|ibra edilmek|paklanmak aklanmış|1 (noun)|müberra akla sığar gibi|1 (noun)|makul aklaşmak|1 (noun)|beyazlamak|ağarmak|beyazlaşmak aklaşmasınısağlamak|1 (noun)|aklaştırmak aklaşmış|1 (noun)|ağarık aklaştırmak|1 (noun)|beyazlaştırmak|aklaşmasınısağlamak|ağartmak akla yatkın|1 (noun)|uygun|akıllıca|makul akla zarar|1 (noun)|akla ziyan|akıllara seza|akıllara şifa|akıllara zarar|akıllara ziyan akla ziyan|1 (noun)|akla zarar aklevrek|1 (noun)|tatlı su levreği aklı|1 (noun)|akılsız|kafası çalışmak|kafası işlemek aklıalmak|1 (noun)|aklına sığdırmak aklı almamak|1 (noun)|anlayamamak|kavrayamamak aklıalmamak|1 (noun)|anlayamamak|kavrayamamak aklı başına gelmek|1 (noun)|ayılmak aklıbaşına gelmek|1 (noun)|ayılmak aklı başında|1 (noun)|kusursuz aklı başından bir karış yukarda|1 (noun)|değerlendirmeden aklı bokuna karışmak|1 (noun)|akı bokuna karışmak aklı durmak götü tavana vurmak|1 (noun)|şaşırmak aklı durmak kıçı tavana vurmak|1 (noun)|şaşırmak aklı durmak|1 (noun)|şaşırmak aklıdurmak|1 (noun)|şaşırmak aklı ermek|1 (noun)|anlayabilmek aklıermek|1 (noun)|anlayabilmek aklıevvel|1 (noun)|densiz|münasebetsiz|akıllı aklı fırtmak|1 (noun)|çıldırmak|delirmek aklı gitmek|1 (noun)|bayılmak|şaşırmak|korkmak aklıgitmek|1 (noun)|şaşırmak|korkmak|bayılmak aklı götünde|1 (noun)|dalgın aklı karışmak|1 (noun)|şaşırmak|bocalamak aklıkarışmak|1 (noun)|şaşırmak|bocalamak aklık|1 (noun)|düzgün aklına birşey gelmek|1 (noun)|şüphelenmek aklına düşmek|1 (noun)|hatırlamak aklına gelmek|1 (noun)|tasarlamak|hatırlamak|anımsamak aklına getirmek|1 (noun)|düşünmek|hatırlatmak aklına koymak|1 (noun)|kararlaştırmak aklına sığdırmak|1 (noun)|aklıalmak aklına sığmamak|1 (noun)|anlayamamak|kavrayamamak aklına tükürmek|1 (noun)|kınamak aklına uymak|1 (noun)|davranmak|kafasına uymak aklınca|1 (noun)|aklı sıra aklında kalmak|1 (noun)|hatırlamak|unutmamak aklından çıkarmamak|1 (noun)|devamlıhatırlamak aklından çıkmak|1 (noun)|unutmak aklından geçirmek|1 (noun)|tasarlamak aklından geçmek|1 (noun)|düşünmek aklından zoru olmak|1 (noun)|tutarsız|dengesiz|ölçüsüz|akılsızca aklında olsun!|1 (noun)|unutma! aklında tutmak|1 (noun)|unutmamak|öğrenmek|bellemek aklın|1 (noun)|gerçeküstücülük aklını çelmek|1 (noun)|niyetinden|ayartmak aklınıçelmek|1 (noun)|niyetinden|ayartmak aklını kaçırmak|1 (noun)|delirmek|gereksiz aklınıkaçırmak|1 (noun)|delirmek|gereksiz|cinnet geçirmek|çatlatmak aklınıkullanmasınısağlamak|1 (noun)|akıllandırmak aklını oynatmak|1 (noun)|çıldırmak aklınıoynatmak|1 (noun)|çıldırmak|aklızıvanadan çıkmak aklı selim|1 (noun)|aklıselim aklıselim|1 (noun)|sağduyu|aklı selim aklı sıra|1 (noun)|aklınca aklı zıvanadan çıkmak|1 (noun)|delirmek aklızıvanadan çıkmak|1 (noun)|delirmek|aklınıoynatmak akli|1 (noun)|ussal aklî|1 (noun)|ussal akliye|1 (noun)|akılcılık|usçuluk|rasyonalizm|usculuk akmak|1 (noun)|karışmak|katılmak|gelmek|işlemek|sağılmak|süzülmek akmaktan|1 (noun)|akım akman|1 (noun)|bozulmamış|saf|temiz|apak|bembeyaz ak mantar|1 (noun)|keçi mantarı akma|1 (noun)|reçine|akındırık|çamsakızı|seyelân akmaz|1 (noun)|gölet|tıkamak akordeon|1 (noun)|akordiyon|armonika akordeoncu|1 (noun)|akordiyoncu akordeon olmak|1 (noun)|ezilmek akordiyon|1 (noun)|akordeon|armonika akordiyoncu|1 (noun)|akordeoncu akordu bozuk|1 (noun)|uyumsuz|akortsuz akort etmek|1 (noun)|düzenlemek akort|1 (noun)|keyif|rahatlık|düzen akortlu|1 (noun)|alışık akortsuz|1 (noun)|uyumsuz|akordu bozuk akor|1 (noun)|uygu akos|1 (noun)|saban|çizgi akoza|1 (noun)|konuş!|anlat!|aktize akoz etmek|1 (noun)|susmak|uyarmak akozlamak|1 (noun)|uyarmak ak pak|1 (noun)|bembeyaz|temiz|parlak|tertemiz akpas|1 (noun)|lahana|turp|şalgam ak pas|1 (noun)|lâhana|turp|şalgam akraba|1 (noun)|hısım|biri|ali dibo|harman yel ile, düğün el ile|tuskan akrabalık|1 (noun)|hısımlık|yakınlık|dünürlük|sıhrî|sıhriyet akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini|1 (noun)|kişiye akrabası|1 (noun)|ağaç yaprağıyla gürler|kanadı kolu akranlık|1 (noun)|yaşıtlık akran|1 (noun)|yaşıt|boydaş|öğür|taydaş|başdaş|beğdaş akreditasyon|1 (noun)|denklik akreditif|1 (noun)|kredi mektubu akrep|1 (noun)|akreplerden|ölükuyruğu|burçlar kuşağı|çayan|kuyruklu|zodyak akrepgiller|1 (noun)|akrepler akreplerden|1 (noun)|akrep akrepler|1 (noun)|örümceğimsilerin|akrepgiller akrilik|1 (noun)|renksiz akrobasi|1 (noun)|cambazlık|akrobatlık akrobat|1 (noun)|cambaz akrobatlık|1 (noun)|cambazlık|akrobasi akromatik|1 (noun)|renksemez akromatopsi|1 (noun)|renk körlüğü akromegali|1 (noun)|çene akronim|1 (noun)|kısaltma|kısma ad akrostiş|1 (noun)|ilkleme|muvaşşah|tevşih aksak|1 (noun)|aksayan aksakal|1 (noun)|ermiş|evliya aksaklık|1 (noun)|aksilik|terslik|arıza aksama|1 (noun)|arıza aksamadan|1 (noun)|tıkır tıkır aksamak|1 (noun)|topallamak aksamayan|1 (noun)|arızasız|dakik aksam|1 (noun)|bölümler|kısımlar aksan|1 (noun)|vurgu|söyleyiş|sözcük|şive|ağız aksar|1 (noun)|bin atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin aksata|1 (noun)|alışveriş|ahzüita aksatmak|1 (noun)|sarsmak aksatmamak|1 (noun)|sektirmemek aksayan|1 (noun)|aksak aks|1 (noun)|dingil akse|1 (noun)|kriz akseleratör|1 (noun)|ivdirici akselerograf|1 (noun)|ivmeyazar akselerometre|1 (noun)|ivmeölçer akseptans|1 (noun)|kabul aksesuar|1 (noun)|çanta|kemer|şapka|eldiven|donatımlık|eklenti|takığ|takış aksetmek|1 (noun)|yankılanmak|yayılmak|yansımak|yansılanmak|ulaşmak|duyulmak|evirmek|vurmak aksetmiş|1 (noun)|münakis aksettirmek|1 (noun)|duyurmak|yansıtmak|haberi|durumu|ulaştırmak|yaymak aksıranlara|1 (noun)|şifalar olsun aksırık|1 (noun)|aksırma|hapşırma|hapşırık aksırıklı|1 (noun)|hapşırıklı aksırıklı tıksırıklı|1 (noun)|yaşlı|hastalıklı aksırış|1 (noun)|aksırma aksırma|1 (noun)|aksırık|aksırış|hapşırma aksırmak|1 (noun)|hapşırmak aksırtmak|1 (noun)|hapşırtmak aksi hâlde|1 (noun)|yoksa aksi|1 (noun)|inatçı|huysuz|zıttı|geçimsiz|suratsız|ters|zıt|karşıt|olumsuz|menfi|hırçın|afşar|çarpık|damarı bozuk|damarlı|dik|domuz|eğri yüz|kara damaklı|kocakarılık|kontra|münasebetsiz|pahal aksilenmek|1 (noun)|aksileşmek|huysuzlanmak aksileşmek|1 (noun)|huysuzlanmak|aksilenmek aksilik|1 (noun)|terslik|uygunsuzluk|elverişsizlik|zıtlık|karşıtlık|engel|inatçılık|huysuzluk|aksaklık|sol tarafından kalkmak aksine|1 (noun)|tersine|bilâkis aksiseda|1 (noun)|yankı aksi takdirde|1 (noun)|yoksa aksiyom|1 (noun)|belit|mütearife aksiyoner|1 (noun)|hissedar aksiyon|1 (noun)|eylem|hareket|iş|hikâye|gelişim|hisse senedi aksiyon sporu|1 (noun)|ekstrem spor aksöğüt|1 (noun)|söğütgillerden aksu|1 (noun)|katarakt|perde aksungur|1 (noun)|akdoğan aksülâmel|1 (noun)|tepki|reaksiyon ak sülümen|1 (noun)|süblime|sülümen akşama kalmak|1 (noun)|bitmemek akşama karşı gitme, tana karşı yatma|1 (noun)|yola akşaman|1 (noun)|şamanist akşama sabaha|1 (noun)|neredeyse akşamcı|1 (noun)|içici akşam|1 (noun)|gece|mesâ|zeet akşamıyaptırmak|1 (noun)|akşamlatmak akşamlama|1 (noun)|işi akşamlatmak|1 (noun)|akşamıyaptırmak akşamleyin|1 (noun)|akşam saati|aşamcak akşam-le-yin|1 (noun)|türemiş zarf akşamlı sabahlı|1 (noun)|sabahlı akşam pazarı|1 (noun)|pazarlarda akşam saati|1 (noun)|akşamleyin akşamsefası|1 (noun)|gecesefası akşam üstü|1 (noun)|akşamüstü akşamüstü|1 (noun)|akşamüzeri|akşam üstü akşamüzeri|1 (noun)|akşamüstü akşam yıldızı|1 (noun)|venüs|çulpan akşın|1 (noun)|albino|albinos|çapar akşit|1 (noun)|yürekli|gözükara aktan|1 (noun)|aydınlık|şafak aktan kara kalktı mı|1 (noun)|yasa aktaran|1 (noun)|nâkil aktar|1 (noun)|baharat|iplik|zarf|kâğıt|attar aktarılan|1 (noun)|dökme aktarılarak|1 (noun)|naklen aktarılma|1 (noun)|devir aktarılmış|1 (noun)|muktebes aktarım|1 (noun)|nakil|transfer aktarma|1 (noun)|alıntı|iktibas|virman|kamanço|nakil|transfer aktarma etmek|1 (noun)|aktarmak aktarmak|1 (noun)|pişirmek|uyarlamak|aktarma etmek|alıntılamak|bellemek|devretmek|iktibas etmek|işlemek|nakletmek|transfer etmek|yansıtmak aktif|1 (noun)|etkin|canlı|etkili|etken|hareketli|çalışkan|çımrın|ecevit|faal|türüng|yabır|yeprem aktif fiil|1 (noun)|etken aktifleşmek|1 (noun)|canlıhareketli aktifleştirici|1 (noun)|etkinleştirici aktifleştirmek|1 (noun)|etkinleştirmek aktiflik|1 (noun)|etkinlik aktif metot|1 (noun)|öğrencilerin aktinit|1 (noun)|aktinyum|toryum|protaktinyum|tulyum|amerikyum|plütonyum|plûtonyum aktinitlerden|1 (noun)|küriyum aktinomorf|1 (noun)|ışınsal aktinyum|1 (noun)|ac|aktinit aktivasyon enerjisi|1 (noun)|etkinleşme erkesi aktivite|1 (noun)|canlılık|etkinlik aktivizm|1 (noun)|etkincilik|eylemcilik aktize|1 (noun)|konuş!|anlat!|akoza ak toprak|1 (noun)|asbest aktöre|1 (noun)|ahlâk|ahlak aktörecilik|1 (noun)|moralizm aktöredışı|1 (noun)|amoral|gayri ahlaki aktöredışıcılık|1 (noun)|amoralizm aktör|1 (noun)|oyuncu aktris|1 (noun)|oyuncu aktutma|1 (noun)|albümin işeme aktüalite|1 (noun)|güncellik aktüalizm|1 (noun)|edimselcilik aktüel|1 (noun)|güncel|edimsel|şimdiki aktüellik|1 (noun)|güncellik akualand|1 (noun)|havuzlar|su parkı|su bahçesi|akuapark akuapark|1 (noun)|akualand akur|1 (noun)|azgın akustik|1 (noun)|katı|özelliklerini|yankılanım|sesdağılım|yankıbilim|yankıdüzeni|yankı bilimi akut|1 (noun)|ilerlemiş|şiddetli|evegen|hâd|iveğen akuzatif|1 (noun)|belirtme durumu akuz|1 (noun)|uzman akü|1 (noun)|akümülatör|akımtoplar|deşarj olmak akümülâtör|1 (noun)|akımtoplar akümülatör|1 (noun)|akü akütans|1 (noun)|keskinlik akva|1 (noun)|kuvvetli|sağlam akval|1 (noun)|sözler|konuşmalar akvam|1 (noun)|kavimler akvarist|1 (noun)|akvaryumcu akvaryumcu|1 (noun)|akvarist akya|1 (noun)|akbalık|akya balığı akya balığı|1 (noun)|uskumrugillerden|akbalık|akya akyaprak|1 (noun)|resim|fotoğraf|albüm ak yazılı|1 (noun)|bahtlı|şanslı akyazılı|1 (noun)|rakı|bahtlı ak yel|1 (noun)|lodos ak yem|1 (noun)|istavrit|ızmarit|izmarit akyıldız|1 (noun)|çobanyıldızı|zühre|çulpan|çolpan ak yıldız|1 (noun)|zühre akyuvar|1 (noun)|lökosit|lokosit akzambak|1 (noun)|zambakgillerden âla|1 (noun)|âlâ alabacak|1 (noun)|dönek|uğursuz alabalık|1 (noun)|alabalıkgillerden alabalıkgillerden|1 (noun)|alabalık|gölge balığı alabanda|1 (noun)|askıntı|yakınlık|paylama|azarlama alabanda vermek|1 (noun)|azarlamak|paylamak|haşlamak alabandayıyemek|1 (noun)|adamakıllıazarlanmak alaban|1 (noun)|timsah alabarda|1 (noun)|savruk|başıbozuk|avare alabaş|1 (noun)|turpgillerden ala|1 (noun)|benekli|alaca|bihin|edgüdi|yeğ alabildiğince|1 (noun)|pupa yelken ilerlemek alabildiğine|1 (noun)|sınırsız|gırla|sıvırya alabilirlik|1 (noun)|kapasite alabora olmak|1 (noun)|tekne alaböri|1 (noun)|alabörü alabörü|1 (noun)|alaböri alaca aş|1 (noun)|aşure alacabalıkçıl|1 (noun)|külrengi alacağı|1 (noun)|hakkı olmak alaca karanlık|1 (noun)|şafak|tan|fecir alacakarga|1 (noun)|saksağan alaca|1 (noun)|keklik|meyvelere|ala|alacalı|boz|rengarenk|tülgü|yanal alacaklılara|1 (noun)|tasfiye alacak|1 (noun)|matlûp|algı|matlup|takanak alacakmısın|1 (noun)|alcemin alacakmışsın|1 (noun)|almadığın hayvanı kuyruğundan tutma alaca küçük karga|1 (noun)|dauria kargası alacalı|1 (noun)|alaca|rengârenk|çapar alaçık|1 (noun)|çardak alaçuk|1 (noun)|kulübe|türklerinde|oda alafranga|1 (noun)|avrupai|züppece|batılıca alafranga bebesi|1 (noun)|narin|bilgisiz|deneyimsiz|toy alafrangalık|1 (noun)|batılıcalık alagan|1 (noun)|fatih alagaş|1 (noun)|ender|nadir alageyik|1 (noun)|geyikgillerden|alageyik|sığın|geyikgiller|yağmurca alağ|1 (noun)|ova alâimisema|1 (noun)|eleğimsağma|gök kuşağı alaimisema|1 (noun)|gökkuşağı âlâ|1 (noun)|iyi|pekiyi|üstün|âla alâkabahş|1 (noun)|ilginç|ılgilendirici|ilgilendirici ala kabak|1 (noun)|ağaçkakan alâkadar etmek|1 (noun)|ılgilendirmek|ilgilendirmek alakadar|1 (noun)|ilgili alâkadar|1 (noun)|ilgili|ılgili alâkadar olmak|1 (noun)|ılgilenmek|ilgilenmek alâka|1 (noun)|ilgi|liyazon alaka|1 (noun)|ilişki ala kakan|1 (noun)|ağaçkakan alâkalandırmak|1 (noun)|ılgilendirmek|ilgilendirmek alâkalanmak|1 (noun)|ılgilenmek|ilgilenmek|yüzüne gülmek alâkalı|1 (noun)|ilgili|ılgili alakalı|1 (noun)|ilişkili|ilgili|müteallik alakarga|1 (noun)|kargagillerden|ötücü|saksağan|kestane kargası alâkasız|1 (noun)|ılgisiz|ilgisiz alâkasızlık|1 (noun)|ılgisizlik|ilgisizlik alakok|1 (noun)|rafadan alâkok|1 (noun)|rafadan alak|1 (noun)|yok|öldürücü|alıcı|avlayıcı alalama|1 (noun)|kamuflâj alalamak|1 (noun)|beneklerle|maskelemek|kamufle|kamufle etmek|peçelemek alalanmış|1 (noun)|kamufle al|1 (noun)|aldatma|hile|kandırma|oyun|kaplamak|alüminyum|düzen|tuzak|kızıl|kırmızı|allık|kısa ünlü alamerikan|1 (noun)|amerikansı alamet|1 (noun)|belirti|bugan|yasan alâmet|1 (noun)|belirti|işaret|iz|büyüklük|nişan|belgi|emâre|im|ses seda alameti farika|1 (noun)|ayırtaç alâmetifarika|1 (noun)|marka alâmeti|1 (noun)|nişanlı|nişansız alaminüt|1 (noun)|acele|çabuk|ayaküstü alâminüt|1 (noun)|çarçabuk|anında|hemen|şipşak alanının|1 (noun)|kadastro alan korkusu|1 (noun)|park|agorafobi|meydan korkusu alanölçü|1 (noun)|fenn-i mesahat-i sütuh alan|1 (noun)|saha|düz|meydan|düzlük|kayran|sinema|yarışmaların|aylan|dolantı|ortam|sığınma cebi|stüdyo|talimhane|uçak alanı|vadi|yer alan talan etmek|1 (noun)|dağıtmak alan talan|1 (noun)|karmakarışık|darmadağınık alan topu|1 (noun)|tenis alantopu|1 (noun)|tenis alarga etmek|1 (noun)|uzaklaşmak alarga gelmek|1 (noun)|yaklaşmamak alarga|1 (noun)|uzaktan|açıktan|yaklaşma|engin alarm|1 (noun)|tetikdur alasayvan|1 (noun)|şafak alası|1 (noun)|erek alasmaladık|1 (noun)|allahaısmarladık alasmarladık|1 (noun)|allahaısmarladık alaşağı etmek|1 (noun)|birini|atmak|kovmak alaşağıetmek|1 (noun)|birini|atmak|kovmak alaşa|1 (noun)|şimula alaşım|1 (noun)|c|p|halita ala takaç|1 (noun)|ağaçkakan ala takalak|1 (noun)|ağaçkakan alât edevat|1 (noun)|penis alaten|1 (noun)|abraş|cüzzamlı|cüzamlı alât|1 (noun)|penis alaturkacı|1 (noun)|söyleyen alaturka|1 (noun)|görenek|düzensiz|yöntemsiz|sistemsiz|basit|doğuluca|türkvari alaturkalaşmasınısağlamak|1 (noun)|alaturkalaştırmak alaturkalaştırmak|1 (noun)|alaturkalaşmasınısağlamak alaturkalık|1 (noun)|doğulucalık alavandalı|1 (noun)|andavallı alavereci|1 (noun)|vurguncu|spekülâtör alavere dalavere|1 (noun)|hile alavere|1 (noun)|kargaşalık|alışveriş|karışıklık|hercümerç alaya almak|1 (noun)|eğlenmek alaya|1 (noun)|şathiye alay|1 (noun)|bütünü|hepsi|söz|hande|hezel|kafile|kortej|meze|saraka|topluluk adı alaycı|1 (noun)|müstehzi|küçümseyen|beberuhi|gırgırcı|sarakacı alay etmek|1 (noun)|gülünç|kusurlu alayı|1 (noun)|hepsi|tümü alâyiş|1 (noun)|gösteriş alâyişli|1 (noun)|gösterişli alaylı|1 (noun)|gösterişli|görkemli|debdebeli|küçümseyici|müstehzi|vodvil alay malay|1 (noun)|birlikte alaysılama|1 (noun)|ironi alaz|1 (noun)|alev|yalaz alazlamak|1 (noun)|sızlatmak|yakmak albaga|1 (noun)|hasılat albasma|1 (noun)|albastı|lohusa humması albastı|1 (noun)|albasma|loğusa humması|loğusahumması|lohusa humması albatr|1 (noun)|sumermeri|kaymak taşı|su mermeri albatu|1 (noun)|bürokrat albaylık|1 (noun)|miralaylık albay|1 (noun)|miralay alba|1 (noun)|yükümlülük|yükümlülüğü albedo|1 (noun)|yansıtabilirlik al benden de o kadar|1 (noun)|benden de al o kadar albeni|1 (noun)|cazibe|çekicilik|çekim|sempati|alım|gelgel|hava albenili|1 (noun)|alımlı|çekici|cazibeli|cazip|cazipli|kişmirî|zarif albenisi|1 (noun)|çekicileşmek albergo|1 (noun)|otel albız|1 (noun)|şeytan|yek albino|1 (noun)|akşın|çapar albinos|1 (noun)|akşın|çapar albümin işeme|1 (noun)|aktutma albümin|1 (noun)|oksijen|azot|bitkilerin|zülal albüm|1 (noun)|resim|fotoğraf|uzunçalar|tekerçalar|akyaprak|resimlik alcemin|1 (noun)|alacakmısın alcu|1 (noun)|alıcı alçak|1 (noun)|aşağı|aşağılık|soysuz|namert|adî|ağartmış|ağır|alçakça|basık|denî|dun|efzal|eymen|habis|hasis|köpek soyu|markiz|münhat|pespaye|puf|rezil|sefil|süfli|şerefsiz|yavaş|züllü alçak at binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay|1 (noun)|güçsüz alçakça|1 (noun)|alçak|sefihane|şeni alçakçasına|1 (noun)|sefihane alçak gönüllü|1 (noun)|mütevazı alçaklar|1 (noun)|enzâl alçaklaşmak|1 (noun)|bayağılaşmak alçaklı|1 (noun)|dalga dalga alçaklık|1 (noun)|şenaat|denaet|habaset|namertlik|pespayelik|rezalet|sefillik alçalış|1 (noun)|aşağılaşma|bayağılaşma|mezellet alçalma|1 (noun)|inme|düşkünlük|cezir|zül|inhitat|mezellet|tenezzül|zillet alçalmak|1 (noun)|beş paralık olmak|beşparalık olmak|çöğmek|tenezzül etmek alçalmaya|1 (noun)|zevale yüz tutmak alçaltıcı|1 (noun)|zül saymak alçaltı|1 (noun)|zillet alçaltmak|1 (noun)|kısmak alçı dekorasyoncu|1 (noun)|alçı|kartonpiyer alçıkarıştırmak|1 (noun)|alçılamak alçılamak|1 (noun)|alçıkarıştırmak alçılatmak|1 (noun)|sıvatmak alçı|1 (noun)|sanatta|eroin|alçı dekorasyoncu|kabartma|kavurucu|yontu alçı taşı|1 (noun)|jips aldangıç|1 (noun)|tuzak aldanış|1 (noun)|kanma|kanış aldanma|1 (noun)|igtirâr aldanmak|1 (noun)|yanılmak|avunmak|oyalanmak|atlamak|dolmaları yutmak|faka basmak|kündeye gelmek|lülüye gelmek|oltayı yutmak|yutmak aldanmaz|1 (noun)|kurt|külyutmaz aldanmış|1 (noun)|mağbun aldataç|1 (noun)|sihirbazlıkta aldatamamak|1 (noun)|perende atamamak aldatan|1 (noun)|ferîb aldatarak|1 (noun)|kurnazca aldatıcı|1 (noun)|yanıltıcı|kandırıcı|allak|altamış|ferîb|güzel|kandırıkçı|kayışçı|yaldızlı aldatılamaz|1 (noun)|çöp atlamaz aldatılmak|1 (noun)|çürük tahtaya basmak|faka basmak|ihanete uğramak|kafese girmek|kazık yemek|kündeye getirilmek|muzipliğine uğramak|oyuna gelmek|zokayı yutmak aldatılmamak|1 (noun)|önünde perende atılmamak aldatılmaz|1 (noun)|kantarı belinde aldatı|1 (noun)|safsata aldatma|1 (noun)|al|desise|hıyanet|hile|iğfal|madik|şike aldatmaca|1 (noun)|dubara|yutturmaca aldatmacayla|1 (noun)|dubaracı aldatmak|1 (noun)|kandırmak|kazıklamak|dolandırmak|ilgisizliğinden|ayartmak|oyalamak|avutmak|atlatmak|baymak|düdüklemek|faka bastırmak|hile yapmak|iğfal etmek|iş etmek|kayışa çekmek|kazık atmak|keçe külâh etmek|kundaklamak|mantarlamak|oynamak|oyun etmek|oyuna getirmek|sakala soğan doğramak|tezgâhçı|uyutmak|yutturmak aldatmalar|1 (noun)|hadai' aldığıabdest ürküttüğü kurbağaya değmemek|1 (noun)|sağladığıyarar aldı|1 (noun)|öncü|algan|fatih aldırışetmek|1 (noun)|eslemek aldırış etmemek|1 (noun)|aldırmamak|ilgilenmemek|umursamamak aldırışetmemek|1 (noun)|aldırmamak|ilgilenmemek|umursamamak|bana mısın dememek|gülüp geçmek aldırışsız|1 (noun)|aldırmaz|umursamayan|lakayıt|meraksız|rint|vurdumduymaz aldırışsızlık|1 (noun)|lakaydi|vurdumduymazlık aldırma|1 (noun)|adamsende|siktir et! aldırmak|1 (noun)|sığdırmak|getirtmek aldırmamak|1 (noun)|aldırış etmemek|aldırışetmemek|boş vermek|boşvermek|görmemezlikten gelmek|lâkayt kalmak|omuz silkmek|oralı olmamak|pabuç bırakmamak|pabuç bırakmamak|umurunda olmamak aldırmayarak|1 (noun)|fütursuzca aldırmaz|1 (noun)|kayıtsız|lâkayt|aldırışsız|ilgisiz|kaygısız|kaygısızca|kayıtsızca|lakayıt|rahat|vurdumduymaz aldırmazlık|1 (noun)|tasasızlık|kayıtsızlık|lâkaydî|ilgisizlik|vurdumduymazlık aldur|1 (noun)|ok|oklayış alegori|1 (noun)|anlatma alegorik|1 (noun)|yerinel aleksi|1 (noun)|okuma yitimi alelâcayip|1 (noun)|tuhaf|garip|bambaşka alelacele|1 (noun)|çabucak alelâcele|1 (noun)|çarçabuk|ivedilikle alelade|1 (noun)|görülegelen|alışık|banal|bayağı alelâdelik|1 (noun)|herkeslik alelâde|1 (noun)|olağan|sıradan|bayağı|beribenzer|kapkaççı|olur şey alelhusus|1 (noun)|hele|özellikle al elmaya taş atan çok olur|1 (noun)|meyve veren ağaç taşlanır|meyveli ağaç taşlanır alelumum|1 (noun)|genellikle alelusul|1 (noun)|gelişigüzel|üstünkörü alem|1 (noun)|bayrak|minare|kubbe|ayça|acun|dünya âlemci|1 (noun)|harabi alemdar|1 (noun)|bayraktar|sancaktar|önder aleme cellat lazım; senin olman ne lazım?|1 (noun)|kötü âleme dalmak|1 (noun)|eğlenceye âlem|1 (noun)|evren|dünya|herkes|başkaları|eğlence|eğlenti|yeryüzü|insanlar|yabancılar|elgün|cihan|ortam|çevre|duygu|düşünce|düzeltme işareti|felek|hava âlem-|1 (noun)|evren|eğlence|eğlenti|dünya|yeryüzü|insanlar|herkes|başkaları|yabancılar|elgün âlemin ağzı torba değil ki büzesin|1 (noun)|elin ağzı torba değil ki büzesin âlemi|1 (noun)|omurgalılar âlemşümul|1 (noun)|evrensel|üniversel alenen|1 (noun)|açıkça|gizlemeden|aşikar|göstere göstere alengir|1 (noun)|hile|düzen|tuzak alengirli|1 (noun)|gösterişli|yakışıklı|hoş|çetrefilli|karmaşık|anlaşılmaz alenî|1 (noun)|açık|ortada|meydanda aleniyet|1 (noun)|açıklık alerjen|1 (noun)|duyargan alerji|1 (noun)|ilâçlara|toz|duyarca alesta|1 (noun)|tetikte aleşmek|1 (noun)|yerleşmek|durmak alet|1 (noun)|aygıt|maşa|cihaz|deniz aynası|yağış ölçer|yarak aletli jimnastik|1 (noun)|araçlı jimnastik alev almak|1 (noun)|coşmak|heyecanlanmak|telâşlanmak|öfkelenmek|tutuşmak alev|1 (noun)|flâma|yalım|yalaz|alaz|ateş|sıcaklık|kıvılcım|maric|şule|yalav|yalın alev gibi parlamak|1 (noun)|canlı alevilik|1 (noun)|şah alevlendirmek|1 (noun)|etkisini|çoğaltmak|tutuşturmak|harlatmak alevlenme|1 (noun)|iştial alevlenmek|1 (noun)|zorlu|parlamak|iştial etmek|şulelenmek alevlenmiş|1 (noun)|alevli alevli|1 (noun)|şiddetli|hareketli|alevlenmiş|hararetli|yalımsal alev saçağısarmak|1 (noun)|ateşbacayısarmak aleyhinde konuşmak|1 (noun)|kötülemek aleyh|1 (noun)|karşı|karşıt|zıt aleyhtar|1 (noun)|karşıtçı aleyhtarlık|1 (noun)|karşıtçılık|karşıtçıllık alfabe dışı|1 (noun)|w alfabe sırası|1 (noun)|abece sırası|alfabetik sıralama alfabe|1 (noun)|temeli|abece|elifba|imcelik|elifbâ|yazı alfabetik|1 (noun)|abecesel alfabetik sıralama|1 (noun)|alfabe sırası alfa|1 (noun)|ip|ışın etkinlik|ışınetkinlik|radyoaktivite alfasayisal|1 (noun)|harfler alfenit|1 (noun)|çinko alfons|1 (noun)|pezevenk algan|1 (noun)|aldı|almış|altu algı|1 (noun)|kazanç|alacak|rüşvet|vergi|idrak algılama|1 (noun)|kavrama algılamak|1 (noun)|bellemek algılayıcı|1 (noun)|dedektör algın|1 (noun)|serap|bitiricilik|bitiriş|cılız|zayıf|hastalıklı|tutkun|vurgun algış|1 (noun)|dua|övme|yüceltme algler|1 (noun)|suyosunları|su yosunları algoritma|1 (noun)|harezmi yolu|işlemleyici|harezmî yolu alg|1 (noun)|ovogon|su yosunu algur|1 (noun)|sakin|halinde algu|1 (noun)|tüm|hepsi|toplum|topluluk|silah|alıcı|avcı algün|1 (noun)|ve alı al, moru mor|1 (noun)|sağlıklı alıcı|1 (noun)|alcu|avcı|müşteri|ahize|almaç|azrail|kamera|olay alıcısı|alak|algu|izçeker alıcı çıkmak|1 (noun)|istemek alıcıçıkmak|1 (noun)|istemek alıcı kuş|1 (noun)|atmaca alıcının|1 (noun)|kalite riski|nalını sökmek için ölmüş eşek aramak alıcı ortam|1 (noun)|hava|su alıcı yönetmeni|1 (noun)|kameraman alıç|1 (noun)|gülgillerden alık alık|1 (noun)|aptalca alık alık bakmak|1 (noun)|aptalca alık|1 (noun)|çamaşır|giysi|alıngan|kırgın|akılsız|sersem|budala|ebleh|ağzı açık|ağzı havada|aptal|kafası tembel|koyun dede|lodos balığı|seme|şaban|şabanlaşmak|şapşal|şavalak|tahtası eksik alıklaşmak|1 (noun)|şaşkınlaşmak|aptallaşmak alıklık|1 (noun)|belâhat alıkmak|1 (noun)|süzmek|asılmak alıkonulmak|1 (noun)|menedilmek alıkoyan|1 (noun)|zacir alıkoymak|1 (noun)|birini|hapsetmek|tevkif etmek|tutmak alıkoyma|1 (noun)|tavik alık salık|1 (noun)|aptalca|aptal alıktırmak|1 (noun)|harcatmak alıman|1 (noun)|almanya alımcı|1 (noun)|tahsildar|vergici alım çalım|1 (noun)|gösteriş alım gücü|1 (noun)|değeri alım|1 (noun)|kurum|çalım|çekim|vergi|haraç|gözü|cazibe|gurur|albeni|gelgel|hava alımlı çalımlı|1 (noun)|gösterişli|güzel alımlı|1 (noun)|çekici|cazibeli|albenili|cazip|cazibedar|kurumlu|çalımlı|gururlu|cartı|cazipli|cinsilâtif|dıvrak|dilber|frapan|gelgelli|göz alıcı|göz alıcı güzellik|keklik|keklik gibi|peri alımlılık|1 (noun)|çekicilik|cazibe alım satım|1 (noun)|alışveriş alım satım bürosu|1 (noun)|yer alımsız|1 (noun)|cazibesiz alınan|1 (noun)|alıngan alınçak|1 (noun)|çekici|alıngan|nazik alın damarı çatlamak|1 (noun)|ar damarı çatlamış alın damarıçatlamak|1 (noun)|ar damarıçatlamış alındığı|1 (noun)|köken alındılı|1 (noun)|taahhütlü alındı|1 (noun)|makbuz|ilmühaber alın|1 (noun)|galeri|baca|yüzün|karşı|cebin|pişanı|şakak|şakakları ağarmak|şakakları beyazlamak|yüz alıngan|1 (noun)|kırılan|alınan|incinen|gücenen|alık|alınçak|alungan|dargun|darulgan|hassas|limonî|pirinci su kaldırmamak alınganlık|1 (noun)|sitem alınmak|1 (noun)|uyarlanmak|darılmak|gönül koymak|gönüllenmek|hisse çıkarmak|kalkmak|üstüne alınmak|üstüne yormak|üzerine almak alınmış|1 (noun)|münfail alın teri|1 (noun)|emek alın teri ile kazanmak|1 (noun)|çalışarak alıntı|1 (noun)|aktarma|iktibas|alma alıntılamak|1 (noun)|aktarmak|alıntıyapmak|iktibas etmek alıntılanmış|1 (noun)|muktebes alıntıyapmak|1 (noun)|alıntılamak alınyazısı|1 (noun)|takdir|tecelli alın yazısı|1 (noun)|yazgı|talih|kader|mukadderat alıp verememek|1 (noun)|anlaşamamak|çekememek|geçinememek alıp yürümek|1 (noun)|yayılmak|çoğalmak|artmak alır almaz|1 (noun)|hemen|derhal alışamamak|1 (noun)|garipsemek|yabancılaşmak alışık|1 (noun)|alelade|bayağı|akortlu|ehil|menus|talimli alışıklığıbırakamamak|1 (noun)|alışkanlıktan kopamamak alışıklık|1 (noun)|meleke alışılagelen|1 (noun)|sıradan|rutin alışılandan|1 (noun)|basbayağı alışılan|1 (noun)|munis|mutat alışılmadık|1 (noun)|acube alışılmak|1 (noun)|yerleşmek alışılmamış|1 (noun)|nadir|bilinmeyen|acibe|olmadık|tuhaf|yadırgatıcı|yepyeni alışılmışa|1 (noun)|aykırı alışılmış|1 (noun)|mutat|horoz ölür, gözü çöplükte kalır|munis|öğür|tabiî alışılmıştan|1 (noun)|olağanüstü alışım|1 (noun)|kumpanya|kur alışı|1 (noun)|rutin alışkan|1 (noun)|alışkın alışkanlık|1 (noun)|itiyat|huy|yakınlık|arkadaşlık|ünsiyet|alışkınlık|alışmışlık|âdet|ahlak|meleke|mutat|tabiat|yordam alışkanlıklar|1 (noun)|gelenek alışkanlıklarına|1 (noun)|huyuna suyuna gitmek alışkanlıktan kopamamak|1 (noun)|alışıklığıbırakamamak alışkı|1 (noun)|görenek|âdet|alışma alışkılar|1 (noun)|şemail alışkın|1 (noun)|alışkan|alüfte|eldem alışkınlık|1 (noun)|alışkanlık alışma|1 (noun)|alışkı|baha|istinas|mümarese|ülfet alışmak|1 (noun)|bağlanmak|ısınmak|evcilleşmek|ehlîleşmek|tutuşmak|atmak|düşmek|intibak etmek|müptelâ olmak|ülfet etmek alışmış|1 (noun)|alüfte|menus|öğür|yatkın alışmış kursak, bulamacını ister|1 (noun)|kişi alışmışlık|1 (noun)|alışkanlık alıştırıcı-montör|1 (noun)|kuyruk|kanat|birleştiren alıştırmak|1 (noun)|hazırlamak alıştırma|1 (noun)|temrin|egzersiz|idman|antrenman|bellembeç|bellemcelik|bellengeç|talim alışveriş|1 (noun)|ilişki|münasebet|muamele|ahzüita|aksata|alavere|alım satım|pazar|veriş alış veriş|1 (noun)|ilişki|münasebet|veriş alicenap|1 (noun)|abakan|abike âlicenap|1 (noun)|cömert|onurlu|şerefli ali dibo|1 (noun)|eş-dost|akraba ali kıran baş kesen|1 (noun)|zorba alil|1 (noun)|hastalıklı|sakat alim|1 (noun)|bilen|bilici|bilgen|ilimci|molla|müctehid|şavlı âlim|1 (noun)|bilgin|bilim adamı|iç bükün aliminyum|1 (noun)|alüminyum|alimünyum aliminyum doğramacı|1 (noun)|doğrama|panjur âlimlik|1 (noun)|bilginlik|ulemalık alimünyum|1 (noun)|aliminyum ali rıza|1 (noun)|votka ali|1 (noun)|şanlı|müteal alişka|1 (noun)|patates alivre|1 (noun)|dağıtım|dağıtma âli|1 (noun)|yüce|yüksek|ulu|mualllâ aliyyülâlâ|1 (noun)|mükemmel alizarin|1 (noun)|kök boyası|kök kırmızısı alka|1 (noun)|bitirici|ileri|ilerici alkalik|1 (noun)|kalevî|antiasit alkali metaller|1 (noun)|lityum|potasyum|rubidyum alkalimetre|1 (noun)|alkalölçer alkalölçer|1 (noun)|alkalimetre al kanlara boyanmak|1 (noun)|yaralanmak alkan|1 (noun)|parafin al kan|1 (noun)|parajin alkar|1 (noun)|bitirici|edici alkarna|1 (noun)|midye|ıstiridye|istiridye alkaş|1 (noun)|bitirici|edici alk|1 (noun)|bitirmek|etmek|bitiricilik alkım|1 (noun)|gökkuşağı|gerdan|ebekuşağı|gök kuşağı alkı|1 (noun)|pervasız|vurdumduymaz alkır|1 (noun)|tamamlayıcı|bitirici alkışcı|1 (noun)|şakşakçı alkışçı|1 (noun)|şakşakçı|dalkavuk|yağcı alkış|1 (noun)|dua|övme|yüceltme|alkışlama|aferin|pesent|takdir alkışlama|1 (noun)|aferin|alkış alkışlamak|1 (noun)|beğenmek|el çırpmak|takdir etmek al kiraz üstüne kar yağmış|1 (noun)|düşünülmeyen alkol|1 (noun)|bira|kokulu|uçucu|yanıcı|ispirto|etanol|choh|c2h5oh|etilalkol|hulâsa|likör|naftalin|özüt alkollü|1 (noun)|içkili alkolmetre|1 (noun)|alkolölçer alkolölçer|1 (noun)|alkolmetre allahaısmarladık|1 (noun)|alasmaladık|alasmarladık allah'a|1 (noun)|mü'min allah aşkına|1 (noun)|şaşma allah bağışlasın|1 (noun)|esirgesin allah dostu|1 (noun)|evliyaullah|kümmel-i beşer|insan-ı kamil allah'ım|1 (noun)|ya rabbi allah'ın adamı|1 (noun)|garip|saf allah'ın bildiği kuldan saklanamaz|1 (noun)|insan allah'ın cezası|1 (noun)|şirret allah'ın emri|1 (noun)|kader allah'ın evi|1 (noun)|cami|mescit allah'ın hikmeti|1 (noun)|beklenmeyen allah'ını seversen|1 (noun)|istek allah'ın kulu|1 (noun)|insan|kimse|kişi allah'ı|1 (noun)|tevhid allah için|1 (noun)|gerçekten|doğrusu allahlık|1 (noun)|garip|saf|zavallı allah sevdiğine dert verir|1 (noun)|tanrı allahsızlık|1 (noun)|tanrısızlık allahsız|1 (noun)|tanrısız|acımasız|insafsız|vicdansız allah son gürlüğü versin|1 (noun)|tanrı allah'tan korkmaz|1 (noun)|insafsız|acımasız allah'tan kork!|1 (noun)|utan allah'tan|1 (noun)|yaradılıştan allah uçamayan kuşa alçacık dal verir|1 (noun)|tanrı allah verince kimin oğlu, kimin kızı demez|1 (noun)|üne|zenginliğe allah|1 (noun)|yaradan|tanrı|rab|mevlâ|hüda|mevla|cenabıhak|çalab|çalap|gaffar|hak|halik|ilah|melikü'l-mülûk allak bullak|1 (noun)|karmakarışık|altüst|bullak allak bullak olmak|1 (noun)|karışmak|şaşırmak allak|1 (noun)|dönek|aldatıcı allamak|1 (noun)|süslemek allanmak|1 (noun)|süslenmek allayıp pullamak|1 (noun)|donatmak allegro|1 (noun)|canlı allık|1 (noun)|al|kızıllık alma|1 (noun)|alıntı|elma|iktibas|transfer|ahiz|derç|ittihaz|kabız almaç|1 (noun)|alıcı|ahize|reseptör almadığın hayvanı kuyruğundan tutma|1 (noun)|alacakmışsın almak|1 (noun)|örtmek|koymak|başlamak|çalmak|göreve|görevden|gidermek|soldurmak|kaldırmak|fethetmek|iletilmek|kazanmak|zararlı|bürümek|sarmak|kaplamak|kısaltmak|eksiltmek|yolmak|koparmak|çekmek|temizlemek|ahzetmek|aparmak|bağışlamak|buyurmak|dokunmak|doldurmak|görmek|iktibas etmek|ittihaz etmek|vira etmek al malın iyisini, çekme kaygısını|1 (noun)|güzeldir almanak|1 (noun)|hafta|bayram|meteoroloji|yıllık almanca|1 (noun)|almanya alman dili|1 (noun)|isviçre alman|1 (noun)|feldmareşal alman gümüşü|1 (noun)|çinko|mayşor almansever|1 (noun)|germanofil almanya|1 (noun)|alıman|almanca|belçika almanya'nın|1 (noun)|münih almas|1 (noun)|almaz|nazlı almaşık|1 (noun)|mütenavip|alternatif|alternat almaş|1 (noun)|keşikleme|münavebe almaz|1 (noun)|almas almes|1 (noun)|pembe almıla|1 (noun)|elma almış|1 (noun)|algan|fatih alnaç|1 (noun)|cephe|yamaç alnına yazılmış olmak|1 (noun)|kader alnından öpmek|1 (noun)|beğenmek alnının akı ile|1 (noun)|tertemiz|şerefiyle alogami|1 (noun)|tozlaşma alotropi|1 (noun)|karbon alpaka|1 (noun)|bafon alpata|1 (noun)|kahraman alpay|1 (noun)|cesur|yiğit alp çerigde, bilge tirikde|1 (noun)|yiğit orduda, bilge dernekte belli olur alp dağları|1 (noun)|alpler alper|1 (noun)|babayiğit alp eren|1 (noun)|derviş|mücahit alperen|1 (noun)|derviş|yiğit|cesur alpinist|1 (noun)|dağcı alpinizm|1 (noun)|dağcılık alpler|1 (noun)|alp dağları alplık|1 (noun)|yiğitlik|kahramanlık alp yağıda, alçak çoğuda|1 (noun)|yiğit düşman karşısında, alçak savaşta belli olur alp|1 (noun)|yiğit|kahraman|bagatur alşimi|1 (noun)|simya alşimist|1 (noun)|simyacı alt|1 (noun)|abaşo|ast|baga|zir altağ|1 (noun)|s?e|ağı: alt aile|1 (noun)|takson altamış|1 (noun)|aldatıcı|hileci altan|1 (noun)|kağan altayca|1 (noun)|türk|moğol|mançu-tunguz altay dağları|1 (noun)|sıradağlar altayistik|1 (noun)|moğol|mançu-tunguz|edebiyat alt bölüm|1 (noun)|ayrım|takson alt çene oynamak|1 (noun)|yemek|içmek alt deri|1 (noun)|hipoderm alternat|1 (noun)|almaşık alternatif|1 (noun)|seçenek|almaşık|eşil|şık alternatör|1 (noun)|dalgalı akım üreteci alt etmek|1 (noun)|yenmek altı|1 (noun)|6|vl|şeş altıgen|1 (noun)|müseddes altıkardeş|1 (noun)|zatülkürsi altı karış|1 (noun)|beberuhi|pişbop altı kaval üstü şişhane|1 (noun)|altı kaval üstü şişhane altılı|1 (noun)|iskambil altınbaş|1 (noun)|yuvarlak altıncı duygu|1 (noun)|altıncı his altıncı duyu|1 (noun)|önsezi altıncı his|1 (noun)|önsezi|altıncı duygu altınç|1 (noun)|cuma altında kalmak|1 (noun)|ezilmek altında kalmamak|1 (noun)|karşılığınıvermek altından girip üstünden çıkmak|1 (noun)|malı altından kalkamamak|1 (noun)|becerememek altından kalkmak|1 (noun)|başarmak altında|1 (noun)|sahne aşağısı altın|1 (noun)|değerli|altun|au|ayar|bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun|denek taşı|hazine|kızıl|kupa|kuyumcu|madenî para|mıhlayıcı|nazîr|patent damgası|plasman|varak|zer altın gibi|1 (noun)|sarı altınımsı|1 (noun)|altınsı altın kökü|1 (noun)|ipeka altın pas tutmaz|1 (noun)|şerefli altınsı|1 (noun)|altınımsı altıntop|1 (noun)|greyfurt|turunçgillerden|greyfrut|uzun|kızmemesi altın yumurtlayan tavuk|1 (noun)|mesleği|sanatı|turist altın yürekli|1 (noun)|merhametli altıparmak|1 (noun)|palamut altıpatlar|1 (noun)|revolver altimetre|1 (noun)|yükseklikölçer altkurul|1 (noun)|yarkurul altlı üstlü|1 (noun)|birlikte altmış|1 (noun)|60|lx alt olmak|1 (noun)|yenilmek alto|1 (noun)|viyola|kontralto altöğe|1 (noun)|fıkra altruist|1 (noun)|özgeci|fedakar|özgecil altruizm|1 (noun)|özgecilik alt sınıf|1 (noun)|takson altta|1 (noun)|dun|yan alt takım|1 (noun)|takson alttaki|1 (noun)|abaşo alttan alta|1 (noun)|gizlice altta yok üstte yok|1 (noun)|yoksul|fakir alt tribus|1 (noun)|takson alt tür|1 (noun)|takson altu|1 (noun)|ılk|algan|fatih altun|1 (noun)|altın altüst|1 (noun)|allak bullak|hercümerç alt üst etmek|1 (noun)|yıkmak alt üst olmak|1 (noun)|heyecanlanmak|üzülmek|yıkılmak|rahatsızlanmak alt yapı|1 (noun)|kanalizasyon|su altyapı|1 (noun)|su|elektrik|enfrastrüktür alt yapı teknisyeni|1 (noun)|bina alt yazı|1 (noun)|gazete alungan|1 (noun)|alıngan|nazlı alunur|1 (noun)|nazlı alüfte|1 (noun)|oynak|alışmış|alışkın|ıffetsiz|iffetsiz alümina|1 (noun)|alümin alümin|1 (noun)|alümina alüminyum|1 (noun)|parlak|beyaz|al|aliminyum alüminyum taşı|1 (noun)|boksit alüvyon|1 (noun)|lığ alya|1 (noun)|gök|gökyüzü alyuvar|1 (noun)|çekirdeksiz|yuvarlak|eritrosit ama|1 (noun)|amma|lakin|fakat|ancak|emme|gel gelelim|lâkin|lik|ne var ki|yalnız amacı|1 (noun)|avrupa atom enerjisi topluluğu|gözü yükseklerde olmak amacını|1 (noun)|dünya görüşlü|ön söz amacıyla|1 (noun)|için amaçlama|1 (noun)|istihdaf amaçlamak|1 (noun)|istihdaf etmek|kastetmek amaçlanan|1 (noun)|maksut amaçlı|1 (noun)|gayeli amaç|1 (noun)|maksat|gaye|hedef|erek|garaz|kasıt|meram|murat|ordu|tasavvur|uğur amaçsızca|1 (noun)|serseri serseri amaçsız|1 (noun)|gayesiz|afaki|ağzı açık ayran delisi|arşınlamak|boş boş bakmak|boşboşbakmak|yönsüz amade|1 (noun)|hazır|bayuk|yetiz âmâ|1 (noun)|kör|görmez|görme engelli|gözsüz amaksofobi|1 (noun)|araba amalgam|1 (noun)|cıvalı alaşım|malgama âmâlık|1 (noun)|körlük|görme engellilik amal|1 (noun)|işlemler|ışler|işler aman bulmak|1 (noun)|kurtulmak aman diyene kılıç kalkmaz|1 (noun)|kişi aman|1 (noun)|sertlik amansız|1 (noun)|bîaman|eyletmez amansız hastalık|1 (noun)|kanser aman vermek|1 (noun)|öldürmemek|canınıbağışlamak aman zaman|1 (noun)|fırsat amatörlük|1 (noun)|özengenlik amatör|1 (noun)|özenci|özengen|hevesli|heveskâr|profesyonel amazon|1 (noun)|amazon nehri amazon nehri|1 (noun)|amazon ambalajcı|1 (noun)|karton ambalâj|1 (noun)|kâğıt|tahta ambalâjlamak|1 (noun)|sandıklamak ambalajlanması|1 (noun)|et endüstrisi teknikeri|gıda teknikeri|gıda teknolojisi teknisyeni ambalaj|1 (noun)|sarmalaç|grafik tasarımcısı ambalâj yapmak|1 (noun)|sandıklamak ambalaj yapmak|1 (noun)|sarmaçlamak ambar|1 (noun)|bölge|kum|anbar|enbar|enbik|kiler|mezra ambargo|1 (noun)|engelleyim ambargo koymak|1 (noun)|siyasî|ekonomik amberbalığı|1 (noun)|balinagillerden|dişli amber balığı|1 (noun)|balinagillerden|dişli|ispermeçet balinası|kaşalot|ada balığı amberbaris|1 (noun)|sarıçalı amberbu|1 (noun)|hindistan'da ambiyans|1 (noun)|hava ambiyans:|1 (noun)|hava amblem|1 (noun)|belirtke|yerin|logo|belirtken|grafik teknisyeni amboli|1 (noun)|damar tıkanıklığı ambulans|1 (noun)|ambülans ambülans|1 (noun)|ambulans ambülâns|1 (noun)|cankurtaran amca|1 (noun)|aca|amca baba yarısı|amuca|baba yarısı|emice|emmi amca baba yarısı|1 (noun)|amca amca oğlu|1 (noun)|dayızade|amcazade amcasının|1 (noun)|emmim, dayım kesem; elimi soksam yesem amcazade|1 (noun)|amca oğlu|emmi oğlu amcık|1 (noun)|am|vajina amebosit|1 (noun)|amibimsi|amipsel amel|1 (noun)|edim|ishal|davranış|hareket|iş|çaba|emek|çalışma|eylem|fiil|sürgün|ötürük|fi?l amele|1 (noun)|emekçi|ışçi|işçi|ecir ameli|1 (noun)|kılgısal|uygulamalı amelî|1 (noun)|tatbikî|pratik|işçe|elverişli|kolay|uygun|kestirme|eylemli|kılgılı|kılgın ameliyat|1 (noun)|operatörün|operasyon|faaliyetler|sağaltım|işlemce|işlence|cerrahî müdahale ameliye|1 (noun)|işlem|kılgı|pratik ameller|1 (noun)|ef'al|efalle amenajman|1 (noun)|düzenleyim amenejman|1 (noun)|düzenleyim amenna|1 (noun)|doğru amentü|1 (noun)|kitaplarına|peygamberlerine|kadere amerika armudu|1 (noun)|defnegillerden|avokado amerika elması|1 (noun)|bilader ağacı amerika fiyusu|1 (noun)|amerikan yaban ördeği amerika kara ördeği|1 (noun)|esmer ördek amerika|1 (noun)|kauçuk|yayın balığıgiller amerikalı|1 (noun)|amerikan amerikan|1 (noun)|amerikalı|amerikan bezi|kaput bezi amerikan bar|1 (noun)|lokanta amerikan bezi|1 (noun)|amerikan amerikanbezi|1 (noun)|kaputbezi amerikanca|1 (noun)|amerikan ingilizcesi amerikancılık|1 (noun)|amerikanizm amerikan ingilizcesi|1 (noun)|amerikanca amerikanizm|1 (noun)|amerikancılık amerikansı|1 (noun)|alamerikan amerikan yaban ördeği|1 (noun)|amerika fiyusu amerika tavşanı|1 (noun)|kemiricilerden amerikaüzümü|1 (noun)|şekerciboyası amerikyum|1 (noun)|aktinit|am amete|1 (noun)|hala|bibi amfibi|1 (noun)|yüzergezer|iki yaşayışlı amfibol|1 (noun)|esmer amfibyumları|1 (noun)|omurgalılar amfora|1 (noun)|amfor amfor|1 (noun)|amfora amgak|1 (noun)|emek/zahmet amıt|1 (noun)|armut amibimsi|1 (noun)|amipsel|amebosit amîd|1 (noun)|hasta|önder|kumandan amik|1 (noun)|derin amil|1 (noun)|etken|etmen|sebep|faktör|yapan|tiltay amip|1 (noun)|amitoz amipleri|1 (noun)|kök bacaklılar amipsel|1 (noun)|amibimsi|amebosit amirane|1 (noun)|amirce amir|1 (noun)|buyuran|baş|emreden|üst|agola|ardalı|mir amirce|1 (noun)|amirane âmir|1 (noun)|idareci amiriita|1 (noun)|ita amiri amirler|1 (noun)|ümera amitoz|1 (noun)|amip amiyane|1 (noun)|bayağı|sıradan amma|1 (noun)|ama|emme amma velâkin|1 (noun)|ancak amme efkârı|1 (noun)|kamuoyu amme|1 (noun)|kamu|devlet amnios suyu|1 (noun)|çağnak amniyon sıvısı|1 (noun)|çağnak amonyak2|1 (noun)|nışadırruhu amonyak|1 (noun)|nişadır ruhu|nışadır ruhu|nişadır amoral|1 (noun)|aktöredışı amoralizm|1 (noun)|aktöredışıcılık|töre dışıcılık amorf|1 (noun)|biçimsiz|şekilsiz amortisman|1 (noun)|sönüm|değişmez maliyet amortisör|1 (noun)|yumuşatmalık|cihaz amort|1 (noun)|pektin ampermetre|1 (noun)|akımölçer|amperölçer amperölçer|1 (noun)|akımölçer|ampermetre ampirist|1 (noun)|deneyci ampirizm|1 (noun)|deneycilik|görgücülük ampir|1 (noun)|mobilya amplifikatör|1 (noun)|yükselteç ampul|1 (noun)|içinde amuca|1 (noun)|amca amudî|1 (noun)|dikey|dikine|dik amudufıkari|1 (noun)|belkemiği|omurga amut|1 (noun)|dikme am|1 (noun)|vajina|amerikyum|ferç|vulva|bıtık|amcık amyant|1 (noun)|asbest|tartan ana|1 (noun)|anne|velinimet|temel|asıl|esas|valide|birincil|erzik|kılcal kök|mader|ölürse yer beğensin, kalırsa el beğensin ana baba|1 (noun)|ebeveyn anababa|1 (noun)|ebeveyn|anne baba ana baba günü|1 (noun)|telâşlı ana baba kuzusu|1 (noun)|nazlı|deneyimsiz|toy anabolizma|1 (noun)|özümleme anabölüm|1 (noun)|fasıl anacık|1 (noun)|sevimli anaç|1 (noun)|kurnaz|deneyli|bilgili|iri|kart ana dal|1 (noun)|ağaç anadan doğma|1 (noun)|çırılçıplak anadan görme|1 (noun)|geleneksel anadan üryan|1 (noun)|çırılçıplak ana defter|1 (noun)|defterikebir ana deniz bilimi|1 (noun)|oşinografi ana deniz|1 (noun)|okyanus|umman ana dil|1 (noun)|evindekilerden ana direk|1 (noun)|gemilerde anadolu|1 (noun)|küçük asya|ön asya|rum anadolu otu|1 (noun)|çobanüzümü|keçi yemişi|yaban mersini anadolu yaban koyunu|1 (noun)|ceran|ceren|dağ koyunu|kaya davarı anadut|1 (noun)|dört|beş|dirgen|yaba anaerkil|1 (noun)|maderşahî|matriarkal anaerki|1 (noun)|maderşahîlik anaerobik|1 (noun)|yetişebilen anafora kaptırmak|1 (noun)|emeksiz anafor|1 (noun)|eğrim|çevri|burgaç|girdap|karmakarışık|sinirli|çevrim anaforlu|1 (noun)|akıntılı|cereyanlı anagay|1 (noun)|anaya anagram|1 (noun)|evirmece anagramme|1 (noun)|harfteş anahtar|1 (noun)|açar|açkı|kurgu|komütatör|açacak|vesile|araç|vasıta|çevirgeç|dil|kilit|miftah|şalter anahtarcı|1 (noun)|kapı|açkıcı|çilingir anahtar sözcük|1 (noun)|açkı sözcük anahtar taşı|1 (noun)|kilit taşı anahtar vermek|1 (noun)|açmaz vermek ana kara|1 (noun)|kıta anakaralar|1 (noun)|kıtaat ana kent|1 (noun)|metropol ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış|1 (noun)|evlat doğurdum, gönlünü doğurmadım ana konu|1 (noun)|tema anakronik|1 (noun)|eskimiş|çağaşımsal anakronizm|1 (noun)|nesne|adet|uygulama|kişi|çağaşım ana kuzusu|1 (noun)|sıkıntıya analı|1 (noun)|analı kuzu kınalı kuzu analıkızlı|1 (noun)|yuvalama|salça|tuz|su analı kuzu kınalı kuzu|1 (noun)|analı analı kuzu, kınalı kuzu|1 (noun)|giyimli|temiz|giyim|temizlik analık|1 (noun)|üvey ana|üvey anne analist|1 (noun)|tahlil|çözümleyici|sistem analisti analitik|1 (noun)|çözümlemeli|çözümsel analitik kimya|1 (noun)|çözümsel kimya analiz|1 (noun)|çözümleme|tahlil|çözümlemek analiz etmek|1 (noun)|çözümlemek analizör|1 (noun)|çözümleç analjezi|1 (noun)|acı yitimi|ağrı kesimi analjezik|1 (noun)|ağrıkesici|ağrıkesen analog|1 (noun)|benzer|eş analoji|1 (noun)|benzeşim|benzeşme|andırış|andırışma|örnekseme anamalcılık|1 (noun)|kapitalizm anamalcı|1 (noun)|sermayedar|kapitalist|sermayeci anamal|1 (noun)|sermaye|kapital|başmal anam babam kesem, elimi soksam yesem|1 (noun)|kişi anam!|1 (noun)|beğenme|acı ana mektebi|1 (noun)|anaokulu anamnez|1 (noun)|hastanın|anamnezi anamnezi|1 (noun)|anamnez ana motif|1 (noun)|laytmotif ananas|1 (noun)|ananasgillerden ananasgillerden|1 (noun)|ananas ananasgiller|1 (noun)|tek çenekliler anane|1 (noun)|adetler|gelenekler|töre|örf an'aneci|1 (noun)|gelenekçi an'anecilik|1 (noun)|gelenekçilik ananecilik|1 (noun)|gelenekçilik an'ane|1 (noun)|gelenek ananet|1 (noun)|puluçluk an'anevi|1 (noun)|geleneksel ananevi|1 (noun)|geleneksel an'anevî|1 (noun)|geleneksel anan güzel idi, hani yeri, baban zengin idi, hani evi|1 (noun)|evlerindenolurlar anan turp baban şalgam sen nereden çıktın gülbeşeker|1 (noun)|basit anan yahşi, baban yahşi|1 (noun)|birini anaokulu|1 (noun)|ana mektebi|beslenme odası|beslenme saati ana ortaklık|1 (noun)|holding anapara|1 (noun)|fon|kapital|sermaye anarşi|1 (noun)|kargaşa|hiyerarşi|kuralsızlık|kanunsuzluk|özerklik|başsızlık|başıboşluk|erksizlik|efendisizlik|yöneticisizlik anarşik|1 (noun)|kargaşalı anarşist|1 (noun)|kargaşacı|baştanımaz anarşistlik|1 (noun)|işi anarşizm|1 (noun)|baştanımazlık anasıdır|1 (noun)|ana, yürekten yana anası kılıklı|1 (noun)|görüş|davranış anasıl|1 (noun)|kökten anasından doğduğuna pişman etmek|1 (noun)|bezdirmek|doğduğuna pişman etmek anasından doğduğuna pişman|1 (noun)|üşengeç anasının gözü|1 (noun)|dalavereci|hinoğluhin anasır|1 (noun)|unsurlar|ögeler anason|1 (noun)|maydanozgillerden|maydanozgiller anasoycu|1 (noun)|ırkçı anasoyculuk|1 (noun)|ırkçılık anasoy|1 (noun)|ırk anastrophe|1 (noun)|çevirti anat|1 (noun)|anı|yakın|hısım anatomici|1 (noun)|gövdebilimci anatomi|1 (noun)|insan|teşrih|gövdebilim|kardiyoloji anavaşya|1 (noun)|katavaşya anaya|1 (noun)|anagay ana yarısı|1 (noun)|teyze anayasa|1 (noun)|yasama|yürütme|kanunuesasî|constitution|kanunuesasi|teşkilâtıesasiye kanunu ana yol|1 (noun)|cadde anayol|1 (noun)|cadde ana yön|1 (noun)|güney|kuzey ana, yürekten yana|1 (noun)|anasıdır anbar|1 (noun)|ambar anbean|1 (noun)|gittikçe an beni bir kozla, o da çürük çıksın|1 (noun)|arkadaşlar anca|1 (noun)|böylece|ancak ancak|1 (noun)|yalnız|lâkin|ama|amma velâkin|anca|bir|dar|dara dar|fakat|gel gelelim|gelgelelim|gücün|lakin|lik|mücerret|olsa olsa|sade|sadece|sırf|ucu ucuna|yalnızca|yeter ki anchorman|1 (noun)|başhaberci ançuez|1 (noun)|pizza andaç|1 (noun)|hatıra|ajanda|hatırat|anı|yadigâr|muhtıra andante|1 (noun)|ağırca|yürük and|1 (noun)|antlığ andaval|1 (noun)|andavallı|ahmak|aptal|beceriksiz|saşkın|bön andavallı|1 (noun)|ahmak|saf|alavandalı|andaval andıç|1 (noun)|memorandum|muhtıra|nota andık|1 (noun)|sırtlan andıran|1 (noun)|mail|mümasil|yakın andırın doktoru|1 (noun)|tirşik andırış|1 (noun)|analoji|temsil andırışma|1 (noun)|analoji|iltibas andırma|1 (noun)|çalım andırmak|1 (noun)|çağrıştırmak|bakmak|benzemek|çalmak|kaçmak|okşamak|yaklaşmak andız otu|1 (noun)|bileşikgillerden|birleşikgillerden andız|1 (noun)|servi|ardıç andoskop|1 (noun)|endoskop andoskopi|1 (noun)|endoskopi andropoz|1 (noun)|yaş dönümü androsefal|1 (noun)|insan başlı|insanbaşlı anekdot|1 (noun)|fıkra|hikayecik|gülencek anemi|1 (noun)|kansızlık anemik|1 (noun)|kansız anemogam|1 (noun)|'''anemogam''' anemograf|1 (noun)|yelyazar anemometre|1 (noun)|yelölçer anemon|1 (noun)|dağ lalesi anenge|1 (noun)|tıpkısı anestezik|1 (noun)|bayıltıcı|duyumsuzlaştırıcı|uyuşturucu anestezist|1 (noun)|anestezi uzmanı anestezi|1 (noun)|uyuşturma|duyum yitimi anestezi uzmanı|1 (noun)|anestezist anestezi yapmak|1 (noun)|bayıltmak|duyumsuzlaştırmak|uyuşturmak angaje|1 (noun)|bağlanmış angaje etmek|1 (noun)|bağlamak|tutmak angaje olmak|1 (noun)|bağlanmak angajmanlı|1 (noun)|bağlantısı angajmansız|1 (noun)|bağlantısı angajman|1 (noun)|üstlenme|bağlantı|yüküm|yüklenme|taahhüt|üstenme angarya|1 (noun)|usandırıcı|bıktırıcı|yüklenti angaz|1 (noun)|aptal|avanak angı|1 (noun)|anı|hatıra|yetki|yeterlilik angıç|1 (noun)|kanat angım|1 (noun)|mamur|hakim angın|1 (noun)|ünlü|anılan|anılmış|meşhur angış|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı anglikan|1 (noun)|protestanlık anglo|1 (noun)|ingiliz anglosaksonca|1 (noun)|eski ingilizce anglosakson|1 (noun)|frenk angora tavşanı|1 (noun)|ankara tavşanı angutluk|1 (noun)|ahmaklık|bönlük angut|1 (noun)|ördekgillerden|ahmak anı|1 (noun)|hatıra|anat|andaç|angı|anuş|şiir anık|1 (noun)|hazır|nane|anlayış|yetenek|fehim|hafıza|bellek|mevcutlu anıklamak|1 (noun)|hazırlamak anıklık|1 (noun)|uyanıklık|hazırlık anılan|1 (noun)|angın anılar|1 (noun)|hatırat anılık|1 (noun)|hatıra defteri anılmak|1 (noun)|hatırlamak|adı geçmek|adıgeçmek|zikri geçmek anılmış|1 (noun)|angın anımlık|1 (noun)|plaket anımsama|1 (noun)|hatırlama|ansıma|istihzar anımsamak|1 (noun)|hatırlamak|aklına gelmek|ansımak|bilmek|gözünün önünden geçmek|tahattur etmek anımsanma|1 (noun)|hatırlanma anımsanmak|1 (noun)|hatırlanmak anımsatma|1 (noun)|hatırlatma anımsatmak|1 (noun)|hatırlatmak anında|1 (noun)|çabucak|alâminüt|dakikasında|hemencecik|simultane|takkadak|tam|tetik davranmak anırmasınısağlamak|1 (noun)|anırtmak anırtmak|1 (noun)|anırmasınısağlamak anış|1 (noun)|anuş anıştırmak|1 (noun)|dolaylıanlatmak|dolaylı anlatmak|ima etmek anıştırma|1 (noun)|telmih|ima anıt|1 (noun)|abide|bakan|balbal|bitigen|toldıkorgan|yazdıç anıtkabir|1 (noun)|mozole anıtlaşma|1 (noun)|abideleşme anıtlaşmak|1 (noun)|abideleşmek anıtlaştırma|1 (noun)|abideleştirme anıtlaştırmak|1 (noun)|abideleştirmek anıt mezar|1 (noun)|görkemli anıtsal|1 (noun)|abidevî|büyüklüğü|görkemli anıtsı|1 (noun)|abidemsi anız|1 (noun)|firez anî|1 (noun)|ansızın|birdenbire|apansız anide|1 (noun)|ansızın anîde|1 (noun)|hemencecik|birden anîden|1 (noun)|ansızın|birdenbire|patadak aniden|1 (noun)|apansız|şapadanak|şimşek gibi âniden|1 (noun)|zemberek gibi anif|1 (noun)|sert|kaba anilin boyalar|1 (noun)|fotoğrafçılıkta animasyon|1 (noun)|canlandırma|canlandırı animatör|1 (noun)|canlandırıcı animizm|1 (noun)|canlıcılık anizotropik|1 (noun)|eşyönsüz anizotrop|1 (noun)|yönser anjin|1 (noun)|boğak|hunnak|farenjit|faranjit|soğuk algınlığı anjiyo|1 (noun)|anjiyografi anjiyografi|1 (noun)|anjiyo ankara keçisi|1 (noun)|uzun|tiftik keçisi ankara|1 (noun)|özel ad ankara tavşanı|1 (noun)|parlak|ince|ipeksi|uzun|angora tavşanı anka|1 (noun)|zümrüdüanka|simurg anketçilik|1 (noun)|soruşturmacılık|anketörlük anketçi|1 (noun)|soruşturmacı|anketör anketör|1 (noun)|anketçi anketörlük|1 (noun)|anketçilik anket|1 (noun)|soruşturma|sormaca anksiyete|1 (noun)|bunaltı|kaygı anksiyolitik|1 (noun)|kaygı anlaklı|1 (noun)|zeki anlak|1 (noun)|zekâ|zeki anlamadan|1 (noun)|körlemeden anlamadığı|1 (noun)|elinin hamuruyla erkek işine karışmak anlamadım|1 (noun)|buyur? anlamak|1 (noun)|isteklerini|yararlanmak|ağzının tadını bilmek|ağzının tadınıbilmek|akıl erdirmek|bakmak|bilincine varmak|bilmek|çakmak|çıkarmak|derk etmek|fark etmek|farkına varmak|farkında olmak|fehmetmek|görmek|hanya'yı konya'yı öğrenmek|hissetmek|içine çekmek|idrak etmek|ihata etmek|intikal etmek|kestirmek|meraksız|nüfuz etmek|sezmek|takdir etmek|takip etmek|telakki etmek|tutmak|yakalamak|zapt etmek anlamamak|1 (noun)|hoşlanmamak|ilgilenmemek|kafası almamak|ruhu anlamamazlık|1 (noun)|anlamazlık anlama|1 (noun)|vukuf|biliş|bilseme|derk|fefhem|fehim|intikal|irfan|kapasite|kavrama|kavrayış|taftin|takdir|tefehhüm|zeki anlamayarak|1 (noun)|bön bön bakmak anlamaz|1 (noun)|bilmez anlamazlık|1 (noun)|anlamamazlık anlam bilimi|1 (noun)|semantik anlam bilimsel|1 (noun)|semantik anlambilimsel|1 (noun)|semantik anlambilim|1 (noun)|semantik anlamca|1 (noun)|manaca|mealen anlamdaşlık|1 (noun)|eş anlamlılık anlamdaş|1 (noun)|müradif|müteradif|sinonim|eş anlamlı anlam değişmesi|1 (noun)|genişlemesi anlamı|1 (noun)|dil felsefesi anlamınca|1 (noun)|mealen anlamında|1 (noun)|bereket anlamış|1 (noun)|müdrik anlam iyileşmesi|1 (noun)|isimden türeme fiil anlamla|1 (noun)|gösterge anlamlandıran|1 (noun)|müfessir anlamlandırmak|1 (noun)|ifadelendirmek anlamlar|1 (noun)|meâni anlamlı|1 (noun)|düşündürücü|manalı|manidar|göz süzmek|sosyal ilişki anlam|1 (noun)|mana|fehva|meal|valör|deme|mazmun|medlûl|uyuşum|yazı anlamsal|1 (noun)|semantik anlamsızlık|1 (noun)|manasızlık anlamsız|1 (noun)|manasız|abidik gubidik|absürt|beyhude|boş|bulanık|deli saçması|fart furt|fart furt, farta furta etmek|güzaf|hava|haybe|içsiz|ipi sapı yok|irrasyonel|lâklâka|ötmek|saçmalamak|susak ağızlı|yersiz anlam vermek|1 (noun)|yorumlamak anlar|1 (noun)|bilir anlaşamamak|1 (noun)|alıp verememek|ihtilâfa düşmek|sürtüşmek anlaşamayanlarıuzlaştırmak|1 (noun)|ara bulmak anlaşılamayan|1 (noun)|düğüm anlaşılan|1 (noun)|galiba|banal|belli|mahsus|münfehim|zahir anlaşıldı vehbi'nin kerrakesi|1 (noun)|anlaşıldı vehbi'nin kerrakesi anlaşılır|1 (noun)|fasih|mübîn anlaşılmak|1 (noun)|açığa çıkmak|belli olmak|bilinmek|çakılmak|fark olunmak|tahakkuk etmek|yansımak anlaşılmamış|1 (noun)|garip anlaşılması|1 (noun)|çapraşık|soyut anlaşılmayan|1 (noun)|muamma anlaşılmaz|1 (noun)|karışık|muğlâk|alengirli|apokaliptik|elinin körü|gayrivazıh|tuhaf anlaşılmazlık|1 (noun)|kavram karmaşası anlaşmak|1 (noun)|düşünce|duygu|antant kalmak|bağdaşmak|barışmak|bir kazanda kaynamak|geçinmek|itilâf etmek|ittifak etmek|kavilleşmek|kavletmek|koklaşmak|mutabık olmak|uylaşmak anlaşmalı|1 (noun)|tüzül anlaşma|1 (noun)|uyuşma|itilâf|ekonomik|antant|ahenk|ahitname|aile saadeti|barışma|diyalog|geçim|ger|inikat|itilâfçı|ittifak|kavil|kesim|konvansiyon|muahede|mutabakat|söz birliği anlaşmaya|1 (noun)|uzlaşmazlık anlaşmayı|1 (noun)|anlaştırmak anlaşmazlıklarbelirir|1 (noun)|nerde çokluk, orda bokluk anlaşmazlıkları|1 (noun)|baş yarılır börk içinde, kol kırılır kürk içinde anlaşmazlık|1 (noun)|uyuşmazlık|ihtilâf|maraza|nifak|sürtüşme|yarık anlaşmış|1 (noun)|tüzül anlaştırmak|1 (noun)|anlaşmayı|uzlaşmayı anlata anlata bitirememek|1 (noun)|övmek anlat!|1 (noun)|akoza|aktize anlatan|1 (noun)|müfit|nâkil anlatıcı|1 (noun)|hikâye anlatılan|1 (noun)|naklî anlatılmak|1 (noun)|dile getirilmek|ortaya sürülmek anlatılması|1 (noun)|naklen yayın anlatım bilimi|1 (noun)|inceleme|stilistik anlatımcılık|1 (noun)|ekspresyonizm anlatım|1 (noun)|ifade|aytış|tabir anlatış|1 (noun)|takrir anlatı|1 (noun)|tahkiye|hikâyeleme|üslup anlatma|1 (noun)|alegori|dershane|hikâyeleme|ifham|ilâm|nakil|takrir|tarîf|tefhim|terennüm|üslup anlatmak|1 (noun)|inandırmak|söylemek|nakletmek|belirtmek|ayıt|beyan etmek|bildirmek|bir şey söylemek|boylamak|delâlet etmek|dile getirmek|göstermek|günah çıkarmak|hikâyelemek|ifade etmek|tercüman olmak|terennüm etmek|yanmak anlayabilmek|1 (noun)|aklı ermek|aklıermek anlayamamak|1 (noun)|aklı almamak|aklıalmamak|aklına sığmamak|kafası almamak anlayamaz|1 (noun)|kafası bulanmak anlayışa|1 (noun)|fehmi anlayışı kıt|1 (noun)|akılsız anlayışına|1 (noun)|çağdaşlaşmak anlayışı|1 (noun)|tutuculuk anlayışla|1 (noun)|tatlılıkla anlayışlı|1 (noun)|ferasetli|izanlı|zeki|hoşgörülü|ayık|basîretli|düşünceli|efhem|fahim|fatîn|fefhem|fehîm|ihatalı|iz'anlı|kafalı|yinçkelü|zeyrek|zeyreklik anlayışlılığın|1 (noun)|at yiğidin yoldaşıdır anlayışsız|1 (noun)|kafasız|kavrayışsız|vurdumduymaz|izansız|ferasetsiz|gabi|hoşgörüsüz|ansız|bi-şuur|dibek kafalı|düdük makarnası|dümbelek|düşüncesiz|eşek hoşaftan ne anlar|eşek kafalı|et kafalı|geri|hödük|idraksiz|iz'anı yok|iz'ansız|kafası örümcekli|kalas|kalın kafa|kaz kafalı|maganda|mankafa|meşe odunu|odun gibi|öküz|öküz gibi|sığır anlayışsızlık|1 (noun)|kafasızlık|vurdumduymazlık|izansızlık|gabavet|hoşgörüsüzlük|ahmaklık|gabilik|idraksizlik|iz'ansızlık|mankafalık|odunluk anlayış|1 (noun)|zihniyet|telâkki|feraset|izan|zekâ|abay|anık|basiret|beyin|bilgi|bulu|empati|içtihat|idrak|ihata|iş|iz'an|konsept|mantalite|mezhep|şu­ur|ufuk|varış|zaviye|zihin anlıkçılık|1 (noun)|zihniye|entelektüalizm anlık|1 (noun)|yargılama|müdrike|entelekt anlı şanlı|1 (noun)|güzel|gösterişli|ünlü anlı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|sakin|ağırbaşlı|bellek|hafıza|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı anma|1 (noun)|ihtifal|gönül|tören|yâd|zikir anmak|1 (noun)|zikretmek|hatırlamak|adlandırmak|yâd etmek anmalık|1 (noun)|hatıra|yadigâr|bergüzar|mansiyon anmamak|1 (noun)|ağza almamak|ağzına almamak annak|1 (noun)|yadigar|hatıra anne|1 (noun)|ana|valide|aba|çekirdek aile|kocakarı|mader|nene|ök anne baba|1 (noun)|anababa|ebeveyn anneç|1 (noun)|karşı ano|1 (noun)|anuko anoloji|1 (noun)|kıyas anomali|1 (noun)|sapaklık|aykırılık anonim|1 (noun)|çok ortaklı|lâedri anonim ortaklık|1 (noun)|anonim şirket anonim şirket|1 (noun)|anonim ortaklık anons|1 (noun)|duyuru|duyurma anons etmek|1 (noun)|duyurmak anonsör|1 (noun)|sunucu anorak|1 (noun)|başlıklı anorganik|1 (noun)|inorganik anormal|1 (noun)|dengesiz|olağandışı|sapık|gayritabiî|deli|düzgüsüz|taksuk anormalite|1 (noun)|abnormalite anormallik|1 (noun)|dengesizlik|olağandışılık|sapıklık anot|1 (noun)|artı uç|artıuç ansambl|1 (noun)|topluluk ansıma|1 (noun)|anımsama ansımak|1 (noun)|anımsamak ansız|1 (noun)|ansızın|anlayışsız|akılsız|birdenbire|habersiz ansızın|1 (noun)|birdenbire|anîden|anî|anide|ansız|apansız|apansızın|bedaheten|beklenmedik|birden|dangadak|defaten|durup dururken|gürpedek|lârpadak|nagâh|nagehan|paldır küldür|pat diye|patadak|patlamak|pattadak|pattadan|rappadak|sıkıştırmak|şakkadak|şapadanak|şappadak|şırakkadak|vehleten|yekin yekin|yuvarlanmak ansiklopedi|1 (noun)|bilgilik ansiklopedik|1 (noun)|bilgiliksel ansiklopedilerin|1 (noun)|fasikül ansiklopedist|1 (noun)|bilgilikçi antagonist|1 (noun)|düşmanca|hasım|zıt|muhalif|muarız|karşıt antagonizma|1 (noun)|tezat antagonizm|1 (noun)|düşmanlık antant|1 (noun)|anlaşma|uyuşma|mutabakat|itilâf antant kalmak|1 (noun)|anlaşmak|uyuşmak|uzlaşmak antartika okyanusu|1 (noun)|güney okyanusu anten|1 (noun)|duyarga|lâmise anter|1 (noun)|başçık antet|1 (noun)|başlık antetli|1 (noun)|başlıklı antetsiz|1 (noun)|başlıksız antiasit|1 (noun)|alkalik|kalevî antibiyotik|1 (noun)|bitkilerde|penisilin|dirimkıran ant içmek|1 (noun)|yemin etmek anti-damping|1 (noun)|karşı düşürüm antidot|1 (noun)|panzehir antifriz|1 (noun)|donmaönler antijen|1 (noun)|virüs antika|1 (noun)|genele|olağana|mendil|önlük|acayip|tuhaf|örtü|ajur|antik|çarliston marka|kenar|modern mobilya|sıçan dişi|sıçandişi antikalık|1 (noun)|tuhaflık antik dönemin yedi harikası|1 (noun)|dünyanın yedi harikası antik|1 (noun)|eskil|antika antikite|1 (noun)|eskilik antilop|1 (noun)|antiloplardan antiloplardan|1 (noun)|antilop antimadde|1 (noun)|karşıt özdek antimon|1 (noun)|sb anti|1 (noun)|muzad antinomi|1 (noun)|çatışkı antipatik|1 (noun)|sevimsiz|soğuk|itici antipati|1 (noun)|sevimsizlik|soğukluk|iticilik|karşıt duygu antiseptik|1 (noun)|arıtkan antisimetrik|1 (noun)|tersbakışımlı antite|1 (noun)|varlık antitez|1 (noun)|karşı sav antithesis|1 (noun)|karşıtlama antitoksik|1 (noun)|antitoksin antitoksin|1 (noun)|antitoksik ant kardeşi|1 (noun)|kan kardeşi antlaşmak|1 (noun)|ahitleşmek antlaşma|1 (noun)|muahede|pakt|ahit|ahid|ahitname|misak|nişancı antlığ|1 (noun)|and|yeminli antoloji|1 (noun)|seçki|şairlerin|yazarların|güldeste|derim|derlence antrakt|1 (noun)|ara antrasit|1 (noun)|koku antreman|1 (noun)|antrenman antrenman|1 (noun)|idman|egzersiz|çalışma|alıştırma|antreman antrenmanlı|1 (noun)|idmanlı antrenmansız|1 (noun)|idmansız antrenman yapmak|1 (noun)|çalışmak antrenör|1 (noun)|çalıştırıcı antrenörlük|1 (noun)|çalıştırıcılık antrepo|1 (noun)|ardiye|arayığımlık antre|1 (noun)|yemek|methal|giriş|duhul|girme|terk etme|ordövr|başlangıç antropoit|1 (noun)|insansı antropoitler|1 (noun)|insansılar|insanımsılar antropojen|1 (noun)|yaratılan|oluşturulan antropolog|1 (noun)|insan bilimci antropoloji|1 (noun)|evrimini|insan bilimi antropolojik|1 (noun)|insan bilimsel antropomorfizm|1 (noun)|insan biçimcilik antroposantrizm|1 (noun)|insaniçincilik|insanmerkezcilik antropozoik|1 (noun)|antropozoik devir antropozoik devir|1 (noun)|antropozoik antrparantez|1 (noun)|ayrıca|istitrat ant vermek|1 (noun)|yemin vermek ant|1 (noun)|yemin|ahit|kasem|peyman anuçur|1 (noun)|övülmüş anuko|1 (noun)|ano anuk|1 (noun)|yadigar|hatıra anuş|1 (noun)|anış|anı anut|1 (noun)|inatçı|muannit|direngen anüs|1 (noun)|makat|şerç|büzük|göt|sofra anyon|1 (noun)|eksin anzarot|1 (noun)|rakı an|1 (noun)|zihin|lâhza|dakika|dem|esna|lahza apa|1 (noun)|abla|dudu apaçık|1 (noun)|aşikar|aşikâr|ayan beyan|bedihî|bembeyaz|besbelli|çıplak|görünür|göz önünde|içli dışlı|münceli|sarahaten apağ|1 (noun)|apak|temiz apak|1 (noun)|akman|apağ|bembeyaz apala|1 (noun)|abla apalak|1 (noun)|gürbüz|iri apallo|1 (noun)|hoparlör apandisit|1 (noun)|yangısı apansız|1 (noun)|ansızın|anî|aniden|şappadak apansızın|1 (noun)|ansızın|birdenbire aparey|1 (noun)|cihaz aparmak|1 (noun)|çalmak|almak apartman|1 (noun)|bark|kapıcı apartmanlar|1 (noun)|bina bakımcısı apaş|1 (noun)|kabadayı|hayta|külhanbeyi|efe|külhanî apatit|1 (noun)|doğada apayrı|1 (noun)|bambaşka apaz|1 (noun)|avuç apazlamak|1 (noun)|avuçlamak apçın|1 (noun)|zırh apenin dağları|1 (noun)|apeninler apeninler|1 (noun)|apenin dağları apenin yarımadası|1 (noun)|italya yarımadası aperitif|1 (noun)|açar|ön içki aperiyodik|1 (noun)|dönemsiz apışık|1 (noun)|yorgun|güçsüz|şaşkın apışıp kalmak|1 (noun)|şaşırmak apışlık|1 (noun)|ağ apışmak|1 (noun)|şaşırmak|oturmak apiko|1 (noun)|geminin|hazır|tetik|süslü|şık aplikasyon|1 (noun)|uygulama|inşaat sürveyanı apokaliptik|1 (noun)|anlaşılmaz|kapalı apolet|1 (noun)|omuzluk apollon|1 (noun)|güzellik|erdem apophase|1 (noun)|demezcelik aposteriori|1 (noun)|sonsal apostrof|1 (noun)|kesme işareti apothéoser|1 (noun)|tanrısamak apotr|1 (noun)|yardımcı|koruyucu|havari apraksi|1 (noun)|işlev yitimi apreleme|1 (noun)|düzgünleme aprelemek|1 (noun)|perdahlamak apre|1 (noun)|perdahlanması|dokumacılıkta april|1 (noun)|abril|nisan apriori|1 (noun)|önsel apse|1 (noun)|çıban|irinlenme apse yapmak|1 (noun)|irinlenmek apsis|1 (noun)|koordinat|koordinatlar apşar|1 (noun)|abşar aptal|1 (noun)|alık|ahmak|abdal|ablavut|abuli|açık ağızlı|açıkağızlı|akıllı|akılsız|alık salık|andaval|angaz|avanak|ayran ağızlı|ayran budalası|bal kabağı|balkabağı|bayağı|cacık|düdük makarnası|embesil|gebeş|geri|hafız|hırtapoz|hışır|hindi|inek|kabak kafalı|kafası çatlak|kalın kafa|kaşalot|kaşkaval|kaz kafalı|kek|kelek|keriz|keş|koyun dede|kuş beyinli|malak|mankafa|öküz gibi|pilâki|saçı uzun aklı kısa|susak|sümsük|şaban|şabanlaşmak|şaş|şaşal|şavalak|taş arabası|yarım akıllı aptala malum olur|1 (noun)|abdal aptal aptal|1 (noun)|aptalca aptalca|1 (noun)|ahmakça|alık alık|alık alık bakmak|alık salık|aptal aptal|aptalcasına|öküz gibi bakmak|öküzün trene baktığı gibi bakmak|pahal|sazan gibi aptalcasına|1 (noun)|aptalca aptallaşmak|1 (noun)|alıklaşmak|ahmaklaşmak|bönleşmek|şabanlaşmak aptallaştırmak|1 (noun)|ahmaklaştırmak aptallık|1 (noun)|bönlük|budalalık|hafızlık|keleklik|mankafalık|susaklık|şabanlık apteriks|1 (noun)|kivi aptes|1 (noun)|abdest aptesbozan|1 (noun)|abdestbozan|sığır tenyası|sığırtenyası aptesbozan otu|1 (noun)|abdestbozan otu apteshane|1 (noun)|ayakyolu|suodası|abdesthane aptesli|1 (noun)|abdestli apteslik|1 (noun)|abdestlik aptessiz|1 (noun)|abdestsiz apukurya|1 (noun)|et kesimi ara|1 (noun)|aralık|boşluk|orta|uzaklık|sinemada|ortalık|açıklık|mesafe|fasıla|antrakt|haftayım|mola|haftaym|mabeyin|meyan arabaların|1 (noun)|tekerlek pabucu arabalık|1 (noun)|garaj arabalı vapur|1 (noun)|vapur|feribot arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer|1 (noun)|çocuklar arabanın|1 (noun)|tamlayan durumu arabaşı|1 (noun)|soğuk araba|1 (noun)|tekerlekli|otomobil|amaksofobi|hangar|makine|oto|yük arabellek|1 (noun)|verinin arabesk|1 (noun)|girişik bezeme arabî|1 (noun)|arapça arabistandefnesi|1 (noun)|dulaptalotugillerden arabizasyon|1 (noun)|araplaştırma|arapçalaştırma arabozan|1 (noun)|fesatçı|münafık|müzevir|ara bozucu|fitçi|munafık|müfsit|nifakçı arabozanlık|1 (noun)|münafıklık|müzevirlik|ara bozuculuk|fesatçılık|fesatlık|munafıklık ara bozucu|1 (noun)|arabozan|fesatçı|fitçi|münafık|müfsit ara bozuculuk|1 (noun)|arabozanlık|fitçilik|münafıklık|fesat arabozuculuk|1 (noun)|munafıklık arabozukluğu|1 (noun)|nifak ara bulmak|1 (noun)|anlaşamayanlarıuzlaştırmak ara bulucu|1 (noun)|aracı|uzlaştırıcı ara buluculuk|1 (noun)|uzlaştırıcılık aracılığıyla|1 (noun)|vasıtasıyla|yoluyla|eliyle|marifetiyle|tarafından aracılık|1 (noun)|tavassut|vasıta|delâlet|şefaat|vasıtalık aracısız|1 (noun)|bilâvasıta|direkt|doğrudan|ilk elden aracı|1 (noun)|uzlaştıran|mutavassıt|ajan|ara bulucu|el|elbir|komisyoncu|komprador|marifet|meyancı|uzlaştırıcı|vasıta ara cümle|1 (noun)|ara tümce araççılık|1 (noun)|kuramların|enstrümantalizm araçla|1 (noun)|bi?l-vâsıda araçlar|1 (noun)|vesait araçlı jimnastik|1 (noun)|aletli jimnastik araçlı|1 (noun)|vasıtalı|bilvasıta araçsız|1 (noun)|vasıtasız|bilâvasıta|doğrudan doğruya araç|1 (noun)|vasıta|taşıt|anahtar|aygıt|dolayım|gözden geçirmek|ile|kayıt|kit|pusat|sevkiyat|yapımcılık arada|1 (noun)|ara yerde arafat|1 (noun)|hacıların araf|1 (noun)|geçit aragezinek|1 (noun)|fuaye aragonca|1 (noun)|fabla aragonit|1 (noun)|beyaz|yeşil araka|1 (noun)|bezelye arak|1 (noun)|çalma|hırsızlık|ter arakçı|1 (noun)|araklayan|araklayıcı|çalan|hırsız|uğru arakçılık|1 (noun)|hırsızlık ara kesit|1 (noun)|çizgilerin|yüzeylerin arakibutirofobi|1 (noun)|yerken araklama|1 (noun)|çalma|aşırma araklamak|1 (noun)|çalmak|aşırmak|yürütmek araklayan|1 (noun)|arakçı araklayıcı|1 (noun)|arakçı araknafobia|1 (noun)|araknofobi araknofobi|1 (noun)|araknafobia ara konakçı|1 (noun)|asalağın aralamak|1 (noun)|seyrekleştirmek|aralık etmek aralanmak|1 (noun)|gitmek|uzaklaşmak|seyrelmek aralarına kara kedi girmek|1 (noun)|gücenmek aralarını bulmak|1 (noun)|barıştırmak aralarınıbulmak|1 (noun)|barıştırmak aralı|1 (noun)|fasılalı aralık etmek|1 (noun)|aralamak aralıklı|1 (noun)|espaslı|espase|fasılalı|seyrek aralık oyunu|1 (noun)|bale aralık|1 (noun)|sıra|vakit|uygun|ayakyolu|mesafe|fırsat|geçenek|koridor|espas|açıklık|boşluk|uzaklık|ilk kânun|kânunuevvel|tuvalet|lavabo|yüznumara|wc|hela|acu|ara|fasıla|fetha|kapı|karakış|kış|mabeyn|mesafelik aralıksız|1 (noun)|kesiksiz|sürekli|akarsu|ardı ardına|fasılasız|gece gündüz|geceyi gündüze katmak|kesintisiz|lâyenkati|muttasıl|mütamadî|mütemadi|sakır sakır|vira aramak|1 (noun)|araştırmak|yoklamak|ziyarete|özlemek|bakmak|beklemek|teharrî aramamak|1 (noun)|adım atmamak arama|1 (noun)|taharri|kontrol|mebahis arama tarama|1 (noun)|silâh aramca|1 (noun)|aramîce aramîce|1 (noun)|aramca aramis|1 (noun)|baklagiller ara nağmesi|1 (noun)|ara nağme ara nağme|1 (noun)|şarkı|türkü|başına|ara nağmesi aranan|1 (noun)|geçer akçe aranılan|1 (noun)|matlup aranje etmek|1 (noun)|düzenlemek aranjman|1 (noun)|düzenleme aranjör|1 (noun)|düzenleyici aranmak|1 (noun)|olumsuz|itibar görmek arapça|1 (noun)|arabî|elifba arapçada|1 (noun)|lisân-ı arab arapçalaştırma|1 (noun)|arabizasyon arap|1 (noun)|fellâh|gündüz feneri|zenci arap gibi olmak|1 (noun)|kararmak araplaşmak|1 (noun)|araplığıbenimsemek araplaştırma|1 (noun)|arabizasyon araplığıbenimsemek|1 (noun)|araplaşmak arap sabunu|1 (noun)|yumuşak arap saçı gibi|1 (noun)|karmakarışık arapsaçı|1 (noun)|küçük arap zamkı|1 (noun)|zamkıarabî ar|1 (noun)|argon|utanma ararot kamışı|1 (noun)|maranta arasında|1 (noun)|ara yerde|beyninde|içre|orta arası olmamak|1 (noun)|geçinememek arasıolmamak|1 (noun)|geçinememek ara sıra|1 (noun)|bazen arasıra|1 (noun)|gâh|kâh arasız|1 (noun)|müstemirren|vira|fasılasız ara söz|1 (noun)|istitrat araş. gör.|1 (noun)|arş. gör. araştıran|1 (noun)|araştırıcı|kafa işçisi|muayeneci|müdekkih araştırı|1 (noun)|araştırma araştırıcı|1 (noun)|araştıran|inceleyen|araştırman|meraklı|mütecessis|dikkatli|mütetebbi araştırılmak|1 (noun)|gözden|geçirilmek|teharrî araştırılması|1 (noun)|kazı araştırmacı|1 (noun)|araştırman araştırma görevlisi|1 (noun)|asistan araştırmak|1 (noun)|sormak|soruşturmak|aramak|bakınmak|deşelemek|didiklemek|ele almak|eşmek|etüt etmek|gözlemek|irdelemek|iskandil etmek|karıştırmak|muayene etmek|sondaj yapmak|şavullamak|taharri etmek|teharrî|tetebbu etmek|tetkik etmek|yoklamak araştırmalarda|1 (noun)|lâborant araştırmalar|1 (noun)|tetkikat araştırman|1 (noun)|araştırıcı|araştırmacı araştırmasında|1 (noun)|balıkçı gemisi araştırma|1 (noun)|taharri|araştırı|bilgi|dershane|etüt|istikşaf|muayene|sondaj|tahkîki|tetebbu arat|1 (noun)|cesaret|yüreklilik aratmak|1 (noun)|istetmek aratmamak|1 (noun)|yenisi ara tümce|1 (noun)|ara cümle aratümce|1 (noun)|cümle-i mu'terize|cümle-i mutanza ara vermek|1 (noun)|durmak araya gitmek|1 (noun)|harcanmak|kaybolmak ara yerde|1 (noun)|arasında|arada arayığımlık|1 (noun)|antrepo arayüzey|1 (noun)|sıvı arayüz|1 (noun)|grafiklerin araz|1 (noun)|araz|bulgu|belirti|işaret|esenlik|mutluluk|sel|soğuk|belirtiler|semptom|ilinek arazi açma|1 (noun)|fundalık|koruluk arazi topoğrafı|1 (noun)|haritacılık arazi|1 (noun)|yerey|yer|toprak|yir araziye uymak|1 (noun)|ortama arazöz|1 (noun)|sulama makinesi arbalet|1 (noun)|kundaklı arbede|1 (noun)|kavga|çatışma|patırtı arbelos|1 (noun)|falçata arbitraj|1 (noun)|tahvil arboretum|1 (noun)|ağaç parkı arca|1 (noun)|temiz|arıca|saf|çam arçar|1 (noun)|cömert arçuk|1 (noun)|arın arda|1 (noun)|ardıl ardaklanma|1 (noun)|durumu ardalı|1 (noun)|yönetici|amir ar damarıçatlamış|1 (noun)|alın damarıçatlamak ar damarı çatlamış|1 (noun)|utanmaz|alın damarı çatlamak ardı ardına|1 (noun)|aralıksız ardıç rakısı|1 (noun)|cin ardıç|1 (noun)|servigillerden|andız|selvi|ibre|pür|servigiller ardıkesilmek|1 (noun)|arkasıgelmemek|tükenmek ardı kesilmek|1 (noun)|tükenmek ardıl|1 (noun)|halef|arda|müteakıp ardılmak|1 (noun)|asılmak|takılmak|sataşmak|çatmak ardınç|1 (noun)|servigillerden ardından|1 (noun)|akabinde|arkası sıra|müteakip|peşi sıra|takiben ardını bırakmamak|1 (noun)|peşini bırakmamak ardınıbırakmamak|1 (noun)|peşini bırakmamak ardınıkesmek|1 (noun)|arkasıgelmemek|önlemek|durdurmak ardını kesmek|1 (noun)|önlemek|durdurmak ardı sıra|1 (noun)|peşinden|arkasından|peşi sıra|takiben ardışık bağımlılık|1 (noun)|otokorelasyon ardışık|1 (noun)|mütevali ardışık sayılar|1 (noun)|bir|iki ardışım|1 (noun)|düşün|istihlaf|dizi ardiye|1 (noun)|yığımlık|depo|antrepo arduaz|1 (noun)|kayrak arduvaz|1 (noun)|kayağan taş ar dünyası değil, kar dünyası|1 (noun)|kişi|parakazanmalıdır arefe|1 (noun)|arife arefe günü|1 (noun)|arife günü arena|1 (noun)|yarış areometre|1 (noun)|yoğunlukölçer|sıvıölçer ar etmek|1 (noun)|utanmak argaç|1 (noun)|dokumacılıkta|atkı argaçlamak|1 (noun)|atkılamak argali|1 (noun)|boynuzlugillerden|muflon argan|1 (noun)|kement argıç|1 (noun)|kır|mera|gurur argınlık|1 (noun)|kudretsizlik|mecalsizlik argın|1 (noun)|yorgun|zayıf|bitkin|beceriksiz|kudretsiz|mecalsiz|takatsiz|zebun argıt|1 (noun)|geçit|boğaz|derbent argon|1 (noun)|rengi|ar|asal gazlar|soy gazlar argo|1 (noun)|serserilerin|jargon|külhanbeylerinin|'''yozdil'''|küllük ağzı arguş|1 (noun)|edepli|terbiyeli|haberci argüden|1 (noun)|arlı|edepli argüman|1 (noun)|delil|kanıt|tanıt|tez|iddia|sav arı, bey olan kovana üşer|1 (noun)|halk arı biti|1 (noun)|kör|kanatsız arıca|1 (noun)|arca arıca etek, kuruca yatak|1 (noun)|çamaşırını arıcı|1 (noun)|beslenme arıcılık teknikeri|1 (noun)|balmumu arıç|1 (noun)|barış|sulh arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur|1 (noun)|çalışkan arıgibi sokmak|1 (noun)|ığnelemek arı gibi sokmak|1 (noun)|iğnelemek arık|1 (noun)|ark|cılız|kuru|sıska|zayıf|eti|yunmuş arık çekmek|1 (noun)|tıkanan arık emek|1 (noun)|ışçinin|işçinin arı kil|1 (noun)|kaolin arıklık|1 (noun)|zayıflık|sıskalık|zafiyet arıksayış|1 (noun)|za'f-ı suri arı kuşu|1 (noun)|avrupa arı kuşu arılama|1 (noun)|tenzih arılanma|1 (noun)|arılaşma arılanmak|1 (noun)|arılaşmak arıların|1 (noun)|arı sütü arılar|1 (noun)|vücutları|oğullanmak arılaşmak|1 (noun)|saflaşmak|özleşmek|arılanmak arılaşma|1 (noun)|özleşme|arılanma arılaştırmak|1 (noun)|özleştirmek arılaştırma|1 (noun)|özleştirme arılığını|1 (noun)|öz arılık|1 (noun)|temizlik|katışıksızlık|günahsızlık|kovanlık|saffet|saflık|sililik arın|1 (noun)|arçuk arınmak|1 (noun)|katışıksız|rahatlamak|temizlenmek|pak olmak arınma|1 (noun)|temizlenme|kefaret|teberri arınmışlık|1 (noun)|durul arınmış|1 (noun)|temiz|gönüllü|çuğa|durgun|duru|münezzeh|yalunmuş arı sili|1 (noun)|tertemiz arı sütü|1 (noun)|arıların arış|1 (noun)|çözgü|iriş arıtan|1 (noun)|musaffî arı|1 (noun)|temiz|katışıksız|saf|halis|zarkanatlılardan|tüylü|kirlenmemiş|namuslu|iffetli|münezzeh|günahsız|elez|kraliçe|öz|pak|sade|salt|sili|zar kanatlılar arıtıcı|1 (noun)|deterjan arıtılmamış|1 (noun)|petrol arıtılmış|1 (noun)|musaffa|rafine arıtım evi|1 (noun)|şeker|tasfiyehane|rafineri arıtımevi|1 (noun)|şeker|tasfiyehane|rafineri arıtım|1 (noun)|rafinaj arıtımyeri|1 (noun)|rafineri arıtkan|1 (noun)|antiseptik arıtmaç|1 (noun)|deterjan arıtmak|1 (noun)|temizlemek|lâvaj yapmak|paklamak|tasfiye etmek arıtma|1 (noun)|tasfiye arıtma tesisi|1 (noun)|kimyasal arıza|1 (noun)|aksama|aksaklık|bozulma|engebe|arızalanmak|çaparız|engebelik arızalanma|1 (noun)|bozulma arızalanmak|1 (noun)|arıza arızalar|1 (noun)|sapma arızalı|1 (noun)|engebeli|işlemeyen|bozulmuş arızasız|1 (noun)|engebesiz|düz|aksamayan|huzurlu|rahat|mutlu arıza yapmak|1 (noun)|bozulmak arız|1 (noun)|bulaşmış arızî|1 (noun)|geçici|eğreti arız olmak|1 (noun)|bulaşmak aria|1 (noun)|arya arî|1 (noun)|çıplak|özgür|hür arifane|1 (noun)|biçimde arifane ile|1 (noun)|ortaklaşa arife günü|1 (noun)|arefe günü arife|1 (noun)|öngün|arefe|ön gün arif|1 (noun)|varışlı aristo|1 (noun)|aristoteles aristocu|1 (noun)|aristotelesçi aristoculuk|1 (noun)|aristotelesçilik aristokles|1 (noun)|eflâtun|plato|platon aristokrasi|1 (noun)|ekonomik|soylu erki|zadegân aristokrat|1 (noun)|soylu|beysoylu aristoteles|1 (noun)|aristo aristotelesçi|1 (noun)|aristocu|gezimci aristotelesçilik|1 (noun)|gezimcilik|aristoculuk|peripatetizm aritmetiği|1 (noun)|ilköğretim aritmetik dizi|1 (noun)|3|5|7 aritmetik|1 (noun)|matematiğin|sayal|hesap|hisâb|matematik aritmik|1 (noun)|düzensiz ariya|1 (noun)|sancağı ariyet|1 (noun)|eğreti|ödünç|ödünçleme arjantin|1 (noun)|bolivya|paraguay arka arkaya|1 (noun)|peş peşe|art arda arka arkaya vermek|1 (noun)|dayanışmak arka|1 (noun)|art|peş|beden|koruyucu|kayırıcı|iltimasçı|piston|geçmiş|dal|dip|eğin|geri|iltimas|kıç|pey|sırt|taraf|torpil|tutnak|tutnuk|tutun|tuyuk|üst|yağır|yan arkabahçe|1 (noun)|hinterlant arkaç|1 (noun)|ağıl arka çıkmak|1 (noun)|kayırmak arkadan arkaya|1 (noun)|gizlice arkadan konuşma|1 (noun)|kötülük arkadan|1 (noun)|müteakıben|müteakiben|pupa arkadaşça|1 (noun)|dostça|merdümperest|söyleşi arkadaşım|1 (noun)|adamım|akam arkadaşım!|1 (noun)|mirim arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim|1 (noun)|kişi arkadaşlar|1 (noun)|an beni bir kozla, o da çürük çıksın|ashap|ihvan|rüfeka|rüfekaa arkadaşlar!|1 (noun)|çocuklar! arkadaşlığı|1 (noun)|ahretlik arkadaşlık|1 (noun)|omuzdaşlık|ünsiyet|alışkanlık|mürafakat|refakat|şeriklik|yarenlik arkadaş|1 (noun)|sevgili|hempa|refik|yâren|dost|kanka|yaren|ahbap|adaş|aşina|ayaktaş|aygen|bacanak|emmi oğlu|enes|esirgen|eş|hemşehri|kanki|muhabbetname|nedim|refika|rüfeka|tataş|vedat|yâran|yargın|yarkadaş|yoldaş arkaik|1 (noun)|eskicil arkalamak|1 (noun)|korumak|yüklenmek|müzaheret etmek arkalama|1 (noun)|yardım|müzaheret arkalayanı|1 (noun)|öksüz oğlan göbeğini kendi keser arkalayan|1 (noun)|müzahir arkalıç|1 (noun)|arkalık arkalığı|1 (noun)|arkalıklı|arkalıksız arkalıklı|1 (noun)|arkalığı|sandalye arkalı|1 (noun)|koruyanı|koruyucusu|pistonlu arkalık|1 (noun)|semer|arkalık|arkalıç|hamal semeri arkalıksız|1 (noun)|arkalığı|puf|sedir arka olmak|1 (noun)|maddî arka plânda|1 (noun)|geride|önemsiz|geri plân ark|1 (noun)|arık|hark|cetvel|kanal|karık|ada|akaç|dren|su yolu arkası alınmak|1 (noun)|bitirilmek arkasıalınmak|1 (noun)|bitirilmek arkasıarkasına|1 (noun)|birbiri üstüne gelmek arkasıgelmek|1 (noun)|devamlıolmak arkasıgelmemek|1 (noun)|ardıkesilmek|ardınıkesmek arkası|1 (noun)|güçlü kuvvetli|iltiması olmak|sıra|ters arkası kesilmek|1 (noun)|tükenmek arkasıkesilmek|1 (noun)|tükenmek arkasına almak|1 (noun)|taşımak arkasına|1 (noun)|siper arkasından|1 (noun)|akabinde|ardı sıra|arkası sıra|gıyabında|peşi sıra|sıra arkasını sıvamak|1 (noun)|okşamak|övmek arkasınısıvamak|1 (noun)|okşamak|övmek arkası sıra|1 (noun)|arkasından|ardından|peşinden arkası yere gelmemek|1 (noun)|yenilmemek arkasız|1 (noun)|koruyucusu arka üstü|1 (noun)|sırtüstü arka vermek|1 (noun)|desteklemek|dayamak arkdüzen|1 (noun)|kanalizasyon arkeolog|1 (noun)|yüzey|inceleme|kazı bilimci|arkeoloji uzmanı|arkeoloji bilgini arkeoloji bilgini|1 (noun)|arkeolog arkeoloji|1 (noun)|kazı bilimi arkeolojik|1 (noun)|kazı bilimsel arkeoloji uzmanı|1 (noun)|arkeolog arklar|1 (noun)|iç sular arktik okyanusu|1 (noun)|asya|kuzey buz denizi arkun|1 (noun)|halef|takipçi arkuy|1 (noun)|siper|mevzi arkuz|1 (noun)|edepli arlağ|1 (noun)|arlı|edepli arlanmaz|1 (noun)|utanmaz|sıkılmaz|perdesi yırtık arlat|1 (noun)|biricik arlı|1 (noun)|namuslu|utangaç|sıkılgan|argüden|arlağ armada|1 (noun)|donanma armador|1 (noun)|seren armagun|1 (noun)|armağan|hediye armağan|1 (noun)|hediye|ödül|bağış|ihsan|armagun|bergüzar|boğ|bölek|çekli|dürü|güveylik|peşkeş|tanguk|tela|tuta|tuzgun|ükelge|yeygü armalı|1 (noun)|ongunlu arman|1 (noun)|dürüst|doğru|istek|arzu|özlem arma|1 (noun)|seren|ip|bumba|matafora|ırgat|vinçler|istralyalar|ongun|gabyacı|logo armatür|1 (noun)|donatı armonika|1 (noun)|mızıka|akordeon|akordiyon|armonik armonik|1 (noun)|armonika armoniler|1 (noun)|frekansı armoni|1 (noun)|uyum|harmoni armudun iyisini ayılar yer|1 (noun)|ahlatın iyisini ayılar yer armudu soy ye, elmayı say ye|1 (noun)|armut armut gibi|1 (noun)|bön armut kabağı|1 (noun)|ürünü armut|1 (noun)|yumuşak|gülgillerden|sulu|amıt|armudu soy ye, elmayı say ye|eşelek|gülgiller|kum|ökse otu|ökseotu arnavutlaşma|1 (noun)|arnavutlaşmak arnavutlaşmak|1 (noun)|arnavutlaşma arnavutluk|1 (noun)|adriyatik denizi|balkanlar arnika|1 (noun)|öküzgözü|sığırgözü aromalı|1 (noun)|aromatik aromatik|1 (noun)|aromalı arozöz|1 (noun)|sulamaç|kamyon arpacık|1 (noun)|tüfek|arpat|gelincik|inebe|itdirseği arpalık|1 (noun)|başmaklık|yemlik arpa|1 (noun)|rüşvet|büyü|tılsım|tahıl|buğdaygillerden|başak|başak bağlamak|bire ... vermek|boza|buğdaygiller|cin|elenti|saçı arpası çok gelmek|1 (noun)|coşmak|azmak|kudurmak arpasıçok gelmek|1 (noun)|coşmak|azmak|kudurmak arpa suyu|1 (noun)|bira arpat|1 (noun)|arpacık arp|1 (noun)|harp arsa|1 (noun)|emlâk|yer arsalan|1 (noun)|arslan arsenik|1 (noun)|91|sıçan otu|sıçanotu|zırnık arsıulusal|1 (noun)|uluslararası arsız arsız|1 (noun)|yılışarak|sırnaşarak arsızlaşmak|1 (noun)|yalaka olmak arsızlık etmek|1 (noun)|utanmadan|sıkılmadan arsızlık|1 (noun)|yılışıklık|sırnaşıklık|utanmazlık arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır|1 (noun)|arsız arsız|1 (noun)|utanması|yılışık|arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır|çingene pilici|ekti|fırlama|maya|önüne geleni kapar, ardına geleni teper|utanmaz|yalaka|yıl uğursuzun|yüzsüz arslan|1 (noun)|aslan|arsalan|arslança|haydar arslanbala|1 (noun)|yavrusu arslança|1 (noun)|arslan arslan postunda, gönül dostunda|1 (noun)|canlı arslan yatağından bellidir|1 (noun)|temizliğinden arsun|1 (noun)|efendi|ağırbaşlı|rahata|huzurlu arşetip|1 (noun)|ilktip|ilkörnek arşe|1 (noun)|tren|troleybüs arş. gör.|1 (noun)|araş. gör. arşınlamak|1 (noun)|amaçsız arşiv|1 (noun)|belgelik artagan|1 (noun)|bereket|artuk|fazlalık|bolluk artağan|1 (noun)|bereketli|çoğalan|fazlalaşan|artımlı artağanlık|1 (noun)|bereket artakalan|1 (noun)|baki kalmak artakalmak|1 (noun)|artmak artan|1 (noun)|bakiye|kalan|küsurat|mütezayit|üst|üzeri|zâid art arda|1 (noun)|arka arkaya artar|1 (noun)|faiz art|1 (noun)|arka|geri|barçuk art tigin|peş|pey art bölge|1 (noun)|hinterland|iç bölge artçı|1 (noun)|dümdar artdamaksı|1 (noun)|g art damak ünsüzü|1 (noun)|g|ğ artdil|1 (noun)|o arter|1 (noun)|atardamar artezyen|1 (noun)|ait|artezyen kuyusu artezyen kuyusu|1 (noun)|artezyen artıcık|1 (noun)|pozitron|yeğnicik artık değer|1 (noun)|ışçinin|işçinin artık emek|1 (noun)|ışçinin|işçinin artık|1 (noun)|içildikten|sonra|daha|yeter|bakiye|bundan böyle|çıktı|gala|gali|gari|gayrı|gayri|imdi|şimdi artıklık|1 (noun)|fazlalık artık yıl|1 (noun)|seneikebire artıkyıl|1 (noun)|senei kebise artım|1 (noun)|bereket|bolluk|artma|artış|çoğalma artımlama|1 (noun)|haşv-i melih artımlı|1 (noun)|artağan artın|1 (noun)|katyon artı|1 (noun)|pozitif|sıfat|zait|kıvıllandırma artıran|1 (noun)|zait artırarak|1 (noun)|üstüne üstlük artırılmak|1 (noun)|çoğaltılmak artırım|1 (noun)|tasarruf|zam artırmak|1 (noun)|çoğaltmak|artmasınısağlamak|bırakmak|çıkmak|iktisat etmek|tasarruf etmek|tezyit etmek artırma|1 (noun)|müzayede|açık artırma|askı|mezat|tezyit|zam artış|1 (noun)|artma|artım|çoğalış artı uç|1 (noun)|anot artıuç|1 (noun)|kıvılkesimde|anot artifisyel|1 (noun)|yapma artikülasyon|1 (noun)|boğumlanma artistik|1 (noun)|sanatlı|sanatlıca artist|1 (noun)|sanatçı|oyuncu|sanatkâr|kokoş artlaç|1 (noun)|ile|postposition artlık|1 (noun)|postface artma|1 (noun)|artım|artış|çoğalma|feyiz|tekessür|tezayüt|ziyade artmak|1 (noun)|fazlalaşmak|alıp yürümek|artakalmak|bereketlenmek|büyümek|çıkmak|katmerleşmek|kaynamak|pekişmek|tekessür etmek|tezayüt etmek|üremek|yükselmek artmasınısağlamak|1 (noun)|artırmak artmış|1 (noun)|fazla|kalık|müstezat|yoğun artrit|1 (noun)|mafsal iltihabı|kireçlenme|eklem romatizması artroz|1 (noun)|iltihapsız artsama|1 (noun)|tevriye arttırma|1 (noun)|ilâve arttırmak|1 (noun)|yükseltmek|çavgoodmorning|tezyid artuç|1 (noun)|mızrak artuk|1 (noun)|artagan artun|1 (noun)|vakarlı|ölçülü artur|1 (noun)|cazibeli|çekici|işveli|fettan arturu|1 (noun)|ekstrem|bereket|bolluk art zamanlı|1 (noun)|diyakronik art zamanlılık|1 (noun)|diyakroni ar ve hayâ perdesi yırtılmak|1 (noun)|utanmamak arvışçı|1 (noun)|simyacı arvış|1 (noun)|sihir|büyü|tılsım arvit|1 (noun)|ma'ariv arya|1 (noun)|aria ar yılı değil, kar yılı|1 (noun)|çağımız arz cazibesi|1 (noun)|yer çekimi arz dairesi|1 (noun)|enlem dairesi arz derecesi|1 (noun)|enlem arz etmek|1 (noun)|bildirmek|sunmak arzık|1 (noun)|fanatik|bağnaz|sofu arziyat|1 (noun)|birleşimini|jeoloji|yer bilimi arz|1 (noun)|sunma|bildirme|yer|yeryüzü|sunum|sunmak|dünya|yerküre|enlem|en|genişlik|bahre|sunu|yir arzu etmek|1 (noun)|dilemek|istemek arzuhâl|1 (noun)|dilekçe|istida arzuhal|1 (noun)|istida arzu|1 (noun)|istek|dilek|heves|arman|gönül|ikbal|irâde|istem|iştah|iştiyak|mirad|rağbet|şevk|umu|yelen arzulamak|1 (noun)|özlemek|istemek|canı çekmek|canıçekmek|istek duymak|iştaha gelmek|özlemini çekmek arzular|1 (noun)|marziyat arzulu|1 (noun)|istekli|hevesli|iştahlı arzunun|1 (noun)|nirvana arz zinciri|1 (noun)|tedarik|üretim|nakliye|depolama|üretici|toptancı asabîleşmek|1 (noun)|kızmak|öfkelenmek|sinirlenmek asabilik|1 (noun)|sinirlilik asabi|1 (noun)|öfkeli|sinirsel|taşgın asabî|1 (noun)|sinirli|sinirsel asabiyet|1 (noun)|sinirlilik asa|1 (noun)|hükümdarların|mareşallerin asalağın|1 (noun)|ara konakçı asalağı|1 (noun)|sağaltıcı asalak bilimi|1 (noun)|yaşayışını|parazitoloji asalakbilim|1 (noun)|parazitoloji asalaklık|1 (noun)|parazitlik asalak|1 (noun)|tufeyli|parazit|ekti|sömürücü|abacı|tufeylî asal|1 (noun)|başlıca|esasî|esas asaleten|1 (noun)|köklü|köklüce|temelli|temellice asalet|1 (noun)|soyluluk|asillik|hasebi?l|kerem|töre asal gazlar|1 (noun)|neon|argon|kripton|soy gazlar asal sayı|1 (noun)|3 asamble|1 (noun)|kurul asan|1 (noun)|sağlıklı|zinde asap|1 (noun)|sinir|sinirler asarıatika|1 (noun)|eski eserler asar|1 (noun)|yapılar|eserler asayiş|1 (noun)|güvenlik|düzenlilik|baysal asbest|1 (noun)|amyant|ak toprak|çorak toprak|gök toprak|çelpek|höllük|ceren toprağı|kaya lifi|taş pamuğu|taşpamuğu asbestos|1 (noun)|yanmaz asdam|1 (noun)|kürek asdasdasdasd|1 (noun)|ağzı dili yok asenkron|1 (noun)|yadın kurun asetat|1 (noun)|saydam asetik asit|1 (noun)|sirke ruhu asetilen|1 (noun)|renksiz asfalt|1 (noun)|asfaltlanmış asfaltlanmış|1 (noun)|asfalt asgarî|1 (noun)|minimum asgarî ücret|1 (noun)|sağlık ashap|1 (noun)|sahipler|arkadaşlar|edilenler|sahabeler ası|1 (noun)|afiş asıglı|1 (noun)|faydalı|gerekli asık|1 (noun)|somurtkan|asılı asık suratlı|1 (noun)|hoşnutsuzluğunu asılanma|1 (noun)|intifa asılı|1 (noun)|asık|asma|muallâk asıl|1 (noun)|kök|kaynak|gerçeklik|örnek|köken|esas|hakikat|soy|nesep|gerçek|ana|cins|erzik|hamur|mahiyet|maye|orijinal|temel|töz|tözlük|uknum|üs asıllar|1 (noun)|usul asıllı|1 (noun)|uyruklu|kökenli asılmak|1 (noun)|alıkmak|ardılmak|balta olmak|tutmak asılmışadam|1 (noun)|salepgillerden asılmış|1 (noun)|asma|berdar|muallâk|takılı asılsız|1 (noun)|temelsiz|dayanaksız|batıl|tıraş|tıraşçı|tıraşlamak|uydurma|yalan asıltı|1 (noun)|süspansiyon asım|1 (noun)|koruyan|men'eden asıntı olmak|1 (noun)|sırnaşmak asıntıolmak|1 (noun)|tebelleşolmak|sırnaşmak asıntı|1 (noun)|tehir|tavik|sırnaşan asırdide|1 (noun)|yüzyıllık asırlarca|1 (noun)|yüzyıllarca asırlık|1 (noun)|yüzyıllık asır|1 (noun)|yüzyıl|çağ aside|1 (noun)|un|hasuda asidimetre|1 (noun)|asitölçer asi|1 (noun)|hayırsız|başkaldırıcı|dikbaşlı|baştanımaz|isyancı|kıray asileşmek|1 (noun)|karşıgelmek|başkaldırmak asilik etmek|1 (noun)|karşıgelmek|başkaldırmak asilik|1 (noun)|isyankârlık asillik|1 (noun)|asalet|soyluluk asil|1 (noun)|soylu|aykan|çöklü|kerim|soysal|töre|tüzün|yeğ asilzadelik|1 (noun)|soyluluk asilzade|1 (noun)|soylu asimetri|1 (noun)|bakışımsızlık asimetrik|1 (noun)|bakışımsız|simetrisiz asimilasyon|1 (noun)|özümleme asimilâsyon|1 (noun)|özümleme|benzeşme asimile etmek|1 (noun)|benzeştirmek|özümlemek asimptot|1 (noun)|sonuşmaz asimtot, asimtotik|1 (noun)|kavuşmaz asismik|1 (noun)|depremsiz asistanlık|1 (noun)|asistan asistan|1 (noun)|yardımcı|araştırma görevlisi|asistanlık|yardak asistlik|1 (noun)|yardımcılık asist|1 (noun)|yardımcı asit borik|1 (noun)|borik asit asit fenik|1 (noun)|fenol asit|1 (noun)|hamız|ekşit asitölçer|1 (noun)|asidimetre asitsiz|1 (noun)|cilâ yağı âsiya|1 (noun)|değirmen as|1 (noun)|kakım|bey|birli|ermin askarit|1 (noun)|bağırsak solucanı ask|1 (noun)|asklı askercik|1 (noun)|cüneyt asker|1 (noun)|er|disiplinli|çeri|koşun|leşker|soldat|yeşillim asker gibi|1 (noun)|disiplinli|düzgün askerî|1 (noun)|bağlantısız|bağlantısızlık politikası askerî inzibat|1 (noun)|disiplini askeriye|1 (noun)|askerlik|ordu askerlere|1 (noun)|komut askerlik|1 (noun)|bayrakaltı|askeriye|askerlik hizmeti|mürüvvetini görmek|vatan borcu askerlik hizmeti|1 (noun)|askerlik askerlikte|1 (noun)|silâh başı etmek asker ocağı|1 (noun)|ordugâh|gemi askersin|1 (noun)|ersin askı|1 (noun)|artırma|çay|fener|portmanto askılık|1 (noun)|vestiyer|meyve|portmanto askıntı|1 (noun)|alabanda|şergil askıya almak|1 (noun)|savsaklamak|bilgisayarı askıyeri|1 (noun)|vestiyer asklı|1 (noun)|ask asla|1 (noun)|hiç değil|kat'iyen|katiyen|zinhar aslanağzı|1 (noun)|güzel|sıracagillerden|danaburnu aslanca|1 (noun)|yiğitçe aslanım!|1 (noun)|gençler aslanımsı|1 (noun)|aslansı aslan|1 (noun)|kedigillerden|yırtıcı|yeleli|gürbüz|zodyak|arslan|burçlar kuşağı|kedigiller aslankuyruğu|1 (noun)|ballıbabagillerden|yer pırasası aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir|1 (noun)|aslan kükrerse beygir titrer aslan kükrerse beygir titrer|1 (noun)|aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir aslanlık|1 (noun)|yiğitlik|cesaretlilik aslanpençesi|1 (noun)|gülgillerden|sarı|şirpençe aslansı|1 (noun)|aslanımsı aslan sütü|1 (noun)|rakı aslansütü|1 (noun)|rakı aslı astarı|1 (noun)|içyüzü|esası|doğruluğu|geçerliliği aslı faslı yok|1 (noun)|yalan|uydurma aslında|1 (noun)|bir kere|gerçekte|haddizatında|zaten aslını|1 (noun)|ezbere|kazımak|kurdun oğlu akıbet kurt olur asli|1 (noun)|birincil asliye|1 (noun)|temel|esas asma|1 (noun)|asmagillerden|asılmış|asılı|bordu|herek|küsküt|talik|tevek asma bıyığı|1 (noun)|sülük asmagillerden|1 (noun)|asma|frenk asması|japon sarmaşığı asmak|1 (noun)|kuşanmak|çekmek|sallandırmak|sarkıtmak|sehpaya çekmek|sermek|talik etmek|urganı çekmek asmanın|1 (noun)|üzüm asparagas|1 (noun)|kuşkonmaz|uydurma aspidistra|1 (noun)|zambakgillerden aspiratör|1 (noun)|emmeç|üfleç aspur|1 (noun)|papağan yemi asrak|1 (noun)|himaye|koruma asri|1 (noun)|çağdaş asrîleşme|1 (noun)|çağdaşlaşma|çağcıllaşma asrîleşmek|1 (noun)|çağcıllaşmak|çağdaşlaşmak asrileştirme|1 (noun)|çağdaşlaştırma asrîleştirmek|1 (noun)|çağcıllaştırmak asrilik|1 (noun)|çağdaşlık asrîlik|1 (noun)|modernlik|çağcıllık asrî|1 (noun)|modern|çağcıl|naylon kız ast|1 (noun)|alt|madun astarıyüzünden pahalıolmak|1 (noun)|masraflıolmak astar|1 (noun)|kalıp|giyecek|perde|çanta|halat|boğası astarlamak|1 (noun)|boyacılıkta astarlanmış|1 (noun)|astarlı astarlı|1 (noun)|astarlanmış astat|1 (noun)|astatin astatin|1 (noun)|astat|at asterisk|1 (noun)|yıldız astığı astık, kestiği kestik|1 (noun)|acımasız astım|1 (noun)|yen astik|1 (noun)|pezevenk|godoş|muhabbet tellalı astr.|1 (noun)|astronomi astrofizik|1 (noun)|gök fiziği|yıldız fiziği|gökfiziği astrolog|1 (noun)|müneccim|yıldız falcısı astroloji|1 (noun)|yıldızbilim|müneccimlik|yıldız falcılığı astronomi bilgini|1 (noun)|astronom astronomi|1 (noun)|felekiyat|astr.|gök bilimi|heyet|yıldız bilimi astronomik|1 (noun)|aşırı|'''abartık'''|gök bilimsel astronom|1 (noun)|kitleleri|şekilleri|durumları|uzaklıkları|hareketleri|medarı|astronomi bilgini|gök bilimci|müneccim|yıldız bilimci astronot|1 (noun)|uzayadamı|kozmonot|uzay adamı astsubay|1 (noun)|gedikli astsubay kıdemli başçavuş|1 (noun)|başgedikli asturca|1 (noun)|asturyasça asturyasça|1 (noun)|asturca asudelik|1 (noun)|sakinlik|rahatlık|mutluluk asude|1 (noun)|sessiz|rahat|sakin|dingin|tıbık asuman|1 (noun)|gök|gökyüzü asurca|1 (noun)|samî asya|1 (noun)|akdeniz|arktik okyanusu|ban otu|kıt'a|kuzey buz denizi|üçüncü dünya ülkeleri asya'da|1 (noun)|bahreyn|çin asya yağmurcunu|1 (noun)|doğu cılıbıtı aşağı|1 (noun)|adî|kötü|bayağı|aşağıya|abaşo|alçak|dun|hor|süflî|zir aşağı almak|1 (noun)|devirmek|yıkmak aşağıalmak|1 (noun)|devirmek|yıkmak aşağı cuk oturmak|1 (noun)|cuk aşağıda|1 (noun)|dun aşağıdakiler|1 (noun)|kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur aşağı düşmek|1 (noun)|düzeyi|miktarı aşağıdüşmek|1 (noun)|düzeyi|miktarı aşağı görmek|1 (noun)|beğenmemek aşağıgörmek|1 (noun)|beğenmemek aşağılama|1 (noun)|hakaret|istihkar|tahkir|tenezzül aşağılamak|1 (noun)|boyamak|burunlamak|dehletmek|hakaret etmek|istihkar etmek|tahkir etmek|tezyif etmek|zelil etmek aşağılanan|1 (noun)|zelil aşağılanmak|1 (noun)|hakaret görmek|zelil olmak aşağılanmaktan|1 (noun)|mazoşist|özezer aşağılanma|1 (noun)|tezellül aşağılaşmak|1 (noun)|suflîleşmek aşağılaşma|1 (noun)|mezellet|alçalış aşağılatmak|1 (noun)|tahkir etmek aşağılatma|1 (noun)|tahkir|tenzil aşağılayıcı|1 (noun)|kötülemek|pejoratif|tezyifkâr aşağılık|1 (noun)|adilik|adî|adîlik|alçak|bayağı|beş paralık|daltaban|dun|iğrenmek|mal|mayası bozuk|pabuçtan aşağı|pespaye|rezil|rezilce|siktirici|süflî|sütü bozuk|süzme aşağı mahalle|1 (noun)|genelev aşağısama|1 (noun)|hakaret aşağısamak|1 (noun)|hafifsemek|hakaret etmek aşağı tükürsem sakal|1 (noun)|yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık|1 (noun)|darıltmak aşağıya|1 (noun)|aşağı aşamalı|1 (noun)|kademeli|tedrici aşama|1 (noun)|rütbe|mertebe|paye|evre|basamak|merhale|derece|etap|kademe|menzile|yukarı aşama sırası|1 (noun)|hiyerarşi aşamcak|1 (noun)|akşamleyin aşan|1 (noun)|transandantal aşarî|1 (noun)|ondalık aşar|1 (noun)|ondalık|öşür aşçı|1 (noun)|ahçı|lokanta|aş evi|bökevul aşçıbaşı|1 (noun)|ahçıbaşı aşçılık|1 (noun)|ahçılık aş damı|1 (noun)|mutfak aşerat|1 (noun)|onluklar aş ermek|1 (noun)|tiksinmek|aş yermek aşermek|1 (noun)|tiksinmek|aşyermek aş evi|1 (noun)|aşçı|lokanta|aşhane aşevi|1 (noun)|lokanta|aşhane|külliye aşğılık|1 (noun)|hevân aşhane|1 (noun)|mutfak|aşevi|aş evi aşı|1 (noun)|göz|telkih aşık|1 (noun)|aşırma|aşık kemiği|bilun|emre|sevdalı|tafte|tuzağı|yanuk|zevdeli aşık atmak|1 (noun)|yarışmak|yarışetmek aşık kemiği|1 (noun)|aşık aşıklar|1 (noun)|uşşak âşıklısı|1 (noun)|düşkünü âşık olmak|1 (noun)|sevmek|tutulmak âşıktaşlık etmek|1 (noun)|karşılıklısevişmek âşıktaşlık|1 (noun)|muaşaka|korte âşık|1 (noun)|vurgun|tutkun|dalgın|ahbap|gönlü yaralı|halk ozanı|meyilli|müptelâ|ozan|yangın|yüreği yaralı aşılama|1 (noun)|ilkah|aşlama|telkih|telkin aşılamak|1 (noun)|etkilemek|aşlamak|ilkah etmek|telkin etmek aşılanma|1 (noun)|döllenme aşılanmak|1 (noun)|döllenmek aşılanmamış|1 (noun)|çandır aşılmak|1 (noun)|pabucu dama atılmak aşılması|1 (noun)|çember aşındıran|1 (noun)|kostik aşındırmak|1 (noun)|eğelemek|kemirmek|yemek aşındırma|1 (noun)|korozyon aşınım|1 (noun)|erozyon aşınma|1 (noun)|erozyon|korozyon|itikal|itikâl aşınmak|1 (noun)|eskimek|yıpranmak|düzleşmek|çıkıntılarısilinmek|farımak|palazlanmak|yalama olmak|yenmek aşınmış|1 (noun)|fersude|yenik|yıprak aşıolmak|1 (noun)|aşıyapılmak aşıramento|1 (noun)|çalma|aşırma aşırıcılık|1 (noun)|aşırmacılık aşırı gitmek|1 (noun)|usandırmak aşırıgitmek|1 (noun)|usandırmak aşırıheyecanlandırmak|1 (noun)|başdöndürmek aşırıistemek|1 (noun)|gözünü hırs bürümek aşırılaştırma|1 (noun)|büyütürlük aşırılıkçılık|1 (noun)|ultraïsme aşırılık|1 (noun)|taşkınlık aşırılmak|1 (noun)|uçmak aşırılmış|1 (noun)|aşırma aşırıolmak|1 (noun)|geçilmemek aşırı|1 (noun)|ötede|ötesinde|çok|taşkın|müfrit|ekstrem|çokça|astronomik|baş döndürücü|begayet|bin|çılgın|fahiş|fevkalâde|hâd|haddinden fazla|hiper|ihtiras|kapak atmak|katmerli|kıpkızıl|kötü|ölçüsüz|radikal|sarı kart|sivri|şiddetli aşırıüzülmek|1 (noun)|doğduğuna pişman olmak aşırıüzüntü|1 (noun)|dövünmek aşırıyemekten|1 (noun)|çatlamak aşırmacılık|1 (noun)|aşırıcılık aşırma|1 (noun)|intihal|aşırılmış|aşık|kova|bakraç|araklama|aşıramento|aşırmasyon|aşırtı|ihtilâs aşırmak|1 (noun)|abula etmek|araklamak|aşırtmak|çalmak|gelberi etmek|kaçırmak|kaldırmak|omuzlamak|tırtıklamak|tüydürmek|zula etmek aşırmaktan...|1 (noun)|aşur aşırmasyon|1 (noun)|çalma|aşırma aşırtı|1 (noun)|aşırma|ihtilâs aşırtmak|1 (noun)|aşırmak aşıt|1 (noun)|siper aşıvurmak|1 (noun)|aşıyapmak aşıyapılmak|1 (noun)|aşıolmak aşıyapmak|1 (noun)|aşıvurmak aşikâr|1 (noun)|açık|besbelli|ortada|apaçık|belli|celî|hüveyda|mahsus|meydanda aşikâre|1 (noun)|açıkça|saklamadan aşikâr etmek|1 (noun)|açıklamak aşikar|1 (noun)|görünen|apaçık|alenen|aydın|mübîn|peyda aşikâr olmak|1 (noun)|belirginleşmek aşina|1 (noun)|bildik|tanıdık|dost|arkadaş|bilinen|biliş|tanış|aşna aşinalık göstermek|1 (noun)|ılgilenmek|ilgilenmek aşinalık|1 (noun)|tanıma|tanışıklık aşiret|1 (noun)|oymak|el|uruk aşiyan|1 (noun)|yuva|ev|mesken aşka düşmek|1 (noun)|tutulmak aşka gelmek|1 (noun)|coşmak aşkar|1 (noun)|kuyruk aş kazanı|1 (noun)|kelle kazanı aşkenazca|1 (noun)|yidce aşkın|1 (noun)|çok|fazla|transandan aşkınıkazanmak|1 (noun)|gönlünü çelmek aşkınlık|1 (noun)|transandans aşkı|1 (noun)|trans aşk|1 (noun)|sevi|sevgi|aganigi|bade|koşma|pembe dizi|sevda aşktan|1 (noun)|yürek yarası aşk yapmak|1 (noun)|sevişmek aşlama|1 (noun)|aşılama|meyan şerbeti aşlamak|1 (noun)|aşılamak aşlıh|1 (noun)|bulgur|nohut aşlık|1 (noun)|zahire|taranaşı aşmak|1 (noun)|bitmek|yüksek|geçmek|tecavüz etmek aşma|1 (noun)|tecavüz aşna|1 (noun)|aşina aşne fişne|1 (noun)|kırıştırma|sevişme aş taşarsa çömçenin değeri kalmaz|1 (noun)|aş taşınca kepçeye paha olmaz aş taşınca kepçeye paha olmaz|1 (noun)|aş taşarsa çömçenin değeri kalmaz aş tavası|1 (noun)|karnıyarık aşur|1 (noun)|aşırmaktan...|gayretli aşure|1 (noun)|buğday|alaca aş aşüfte|1 (noun)|oynak|kokot aşyağı|1 (noun)|tereyağı aş|1 (noun)|yemek|ekmek|taam aş yermek|1 (noun)|aş ermek aşyermek|1 (noun)|aşermek ata|1 (noun)|baba|ağababa|cet|dede|edi atabay|1 (noun)|lala atabeg|1 (noun)|lala atabek|1 (noun)|atabey|lala atabey|1 (noun)|lala|atabek ata binen nalını, mıhını arar|1 (noun)|kişi ata binersen allah'ı, attan inersen atı unutma|1 (noun)|suyunu atacık|1 (noun)|atilay atacılık|1 (noun)|atavizm ataç|1 (noun)|tutacak|tutturgaç atadan babadan görmek|1 (noun)|yapmak|uygulamak atadan|1 (noun)|miras at, adımına göre değil, adamına göre yürür|1 (noun)|çabasına ataerkil|1 (noun)|pederşahî|patriarkal ataerki|1 (noun)|pederşahîlik ata et|1 (noun)|ite ot, ata et vermek atağ|1 (noun)|ün|nam|şöhret|atılgan|çağlayan at ahırı|1 (noun)|at|eşek|at damı|tavla atak|1 (noun)|atılım|akın|saldırı|saldırış|hücum|hamle|cüretkâr|cür'etkâr|geveze|yalancı|çapın|dadaş|yahiryaman|yırtıcı ataklığı|1 (noun)|süngüsü düşük ataklık|1 (noun)|davranış|cür'et|cüret ataklı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı atalan|1 (noun)|ünlü|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı atalar|1 (noun)|ecdat ataların sözü kura'a girmez; ama yanınca yürür|1 (noun)|atasözleri atalar sözü|1 (noun)|atasözü atala|1 (noun)|tanınmış atâlet|1 (noun)|ateme atalet|1 (noun)|tembellik|işsizlik|işlemezlik|gevşeklik|uyuşukluk|dinginlik|eylemsizlik|süredurum atalık|1 (noun)|miras|babalık atalmış|1 (noun)|ünlü|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı atamak|1 (noun)|emrine vermek|kaldırmak|nasbetmek|tayin etmek atama|1 (noun)|tayin|nasıp at anası|1 (noun)|atlar anası atanmak|1 (noun)|tayin edilmek|tayin olmak|tayin olunmak|tayini çıkmak atan|1 (noun)|rami atardamar|1 (noun)|şiryan|arter atarlı|1 (noun)|çarpıcı|güçlü|kuvvetli atasözleri|1 (noun)|ataların sözü kura'a girmez; ama yanınca yürür atasözü|1 (noun)|darbımesel|atalar sözü|darb-ı mesel|mesel|sav ataşe|1 (noun)|elçilik uzmanı ataş|1 (noun)|tutturgaç|tutacak at at oluncaya kadar sahibi mat olur|1 (noun)|yıpranır atatürkçü düşünce|1 (noun)|atatürkçülük atatürkçü|1 (noun)|kemalist atatürkçülük|1 (noun)|'''akla'''|kemalizm|atatürkçü düşünce atatürk|1 (noun)|kamâl atavizm|1 (noun)|atacılık atay|1 (noun)|ünlü|tanınmış|akın|hücum at beslenirken, kız istenirken|1 (noun)|at|besili at binicisine göre kişner|1 (noun)|insanların at binicisini tanır|1 (noun)|işçi at|1 (noun)|binme|satrançta|astatin|atgillerden|beygir|feres|adkır|ahır|at ahırı|at beslenirken, kız istenirken|at sineği|cambaz|çav|çifte|dörtnala|gemi azıya almak|gölük|hayvan|höst|nal|satranç|seki|sekil|semer|tenbe|toynak|toynaklılar|yele|yılkı at damı|1 (noun)|tavla|at ahırı ate|1 (noun)|ateist ateh|1 (noun)|bunama|bunaklık ateh getirmek|1 (noun)|bunamak ateist|1 (noun)|tanrıtanımaz|ate|kâfir ateizm|1 (noun)|tanrıtanımazlık atelye|1 (noun)|atölye ateme|1 (noun)|atâlet|tembellik aterina|1 (noun)|gümüş balığı ateş alev ile söndürülmez|1 (noun)|kan, kanla yunmaz ateş almak|1 (noun)|yanmak|tutuşmak|telâşlanmak|öfkelenmek|heyecanlanmak|coşmak ateşalmak|1 (noun)|yanmak|tutuşmak|telâşlanmak|öfkelenmek|heyecanlanmak|coşmak ateşbacayısarmak|1 (noun)|alev saçağısarmak ateş balığı|1 (noun)|sardalya|sardalye ateş basmak|1 (noun)|kızarmak ateşbasmak|1 (noun)|kızarmak ateş böceği|1 (noun)|yıldız böceği|yıldız kurdu ateş çıkmak|1 (noun)|yangın çıkmak ateşçıkmak|1 (noun)|yangın çıkmak ateşçi|1 (noun)|fabrika|vapur|kazancı|ocakçı ateş demekle ağız yanmaz|1 (noun)|kişi ateş düştüğü yeri yakar|1 (noun)|kavurur|geçer ateş gibi|1 (noun)|zeki|kıpkırmızı ateşi başına vurmak|1 (noun)|sinirlenmek|coşmak ateşin|1 (noun)|ateşli|coşkun ateşini almak|1 (noun)|acıyı|yanmayıazaltmak ateşkes|1 (noun)|bırakışma|mütareke ateşkesilmek|1 (noun)|ateşpüskürmek ateşlemek|1 (noun)|top|kışkırtmak|heveslendirmek|tutuşturmak|yakmak ateşlendirmek|1 (noun)|coşturmak|kışkırtmak|şiddetlendirmek ateşlenmek|1 (noun)|coşmak|kızışmak|şiddetlenmek|derecelemek ateşlenmiş|1 (noun)|mahrur ateşle oynamak|1 (noun)|girişmek ateşleyici|1 (noun)|güdüleyici ateşli|1 (noun)|coşkun|coşturucu|coşkulu|ateşin|hararetli|kızamık|koray|mahrur|taşar|taşgan|taşgın|tezürek|yanar|yibek ateşlilik|1 (noun)|cıvıltı|hararet|yangal ateş|1 (noun)|öfke|hırs|hınç|emir|od|coşkunluk|tehlike|felâket|acı|kırmızı|alev|kızdırma|mecus|menenjit|nâr|pavkırmak|sam|satlıcan|sinüzit|sûz|yangal|zatülcenp ateş parçası|1 (noun)|hareketli|becerikli|çalışkan ateşperest|1 (noun)|âzerperest ateş püskürmek|1 (noun)|şiddetli ateşpüskürmek|1 (noun)|şiddetli|ateşkesilmek ateşsiz|1 (noun)|odsuz ateşten gömlek|1 (noun)|acı|dayanılmaz ateşte|1 (noun)|pişmek ateş tuğlası|1 (noun)|ocak ateş vermek|1 (noun)|tutuşturmak ateşvermek|1 (noun)|tutuşturmak atfen|1 (noun)|yükleyerek|dayanarak atfetme|1 (noun)|isnat atfetmek|1 (noun)|yüklemek|yöneltmek|çevirmek|vermek atf-ı beyan|1 (noun)|koşuntu atgıç|1 (noun)|sündürme atgiller|1 (noun)|atları atgillerden|1 (noun)|at|eşek|katır|tarpan|yaban eşeği at gözlüğü|1 (noun)|değerlendirememe atgözlüğü|1 (noun)|değerlendirememe|gözlük athena|1 (noun)|sanat|strateji atıcılık|1 (noun)|yalancılık|uydurmacılık atıcı|1 (noun)|yalancı|figen|rami atıfet|1 (noun)|iyilik|bağış|kayra|lütuf|ihsan|inayet âtıfet|1 (noun)|koruma|esirgeme|sevgi|acıma atıf|1 (noun)|yöneltme|çevirme atıgay|1 (noun)|ünlü|tanınmış|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı atığ|1 (noun)|adı atık|1 (noun)|atılmış|atılan|çöp atık kâğıt|1 (noun)|kâğıt atık su|1 (noun)|evlerde atıksuya|1 (noun)|ön arıtma atılan|1 (noun)|atık atıl­gan|1 (noun)|acar atılgan|1 (noun)|girişken|acar|acarkan|atağ|atılmış atılganlık|1 (noun)|cesaret|cesurluk atılğan|1 (noun)|pek gözlü atılı|1 (noun)|atılmış|ertelenmiş|tehirli atılımcı|1 (noun)|hamleci atılım|1 (noun)|hamle|savlet|hücum|atak atılış|1 (noun)|atılma atılma|1 (noun)|atılış|endaht atılmak|1 (noun)|saldırmak|başlamak|patlamak|yumulmak atılmış|1 (noun)|atılgan|gözüpek|atık|atılı|tulup atıl|1 (noun)|süreduran|ünlü|tanınmış|meşhur|tembel|işsiz|aylak|etkisiz|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı atımcılık|1 (noun)|hallaçlık atımcı|1 (noun)|yünü|pamuğu|hallaç atımlık|1 (noun)|konuşacak atım tepmez, itim kapmaz deme|1 (noun)|siziincitirler atın bahtsızı arabaya düşer|1 (noun)|değerli atın ölümü arpadan olsun|1 (noun)|dahası atın|1 (noun)|şah atıp|1 (noun)|kafasına geçirmek atışbilim|1 (noun)|balistik atışma|1 (noun)|ağız kavgası|dırıltı atışmak|1 (noun)|aytışmak|cenkleşmek atıştırmak|1 (noun)|sinek bar atış|1 (noun)|ünlü|meşhur|çarpış|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı|daraban|endaht atış yeri|1 (noun)|poligon ati|1 (noun)|gelecek|geldeç|istikbal atik|1 (noun)|çevik|eski|çalâk|erki|eşkin|kıvrak|tavgaç|tavlı atiklik|1 (noun)|çabukluk|çeviklik|çalâkî atik tetik|1 (noun)|çevik atilay|1 (noun)|atacık|atlı/ay|atlı/han atilla|1 (noun)|büyük|ünlü|babacık|savaşçı|fatih at izi it izine karışmak|1 (noun)|it izi, at izine karışmak at kestanesi|1 (noun)|hint kestanesi atkı|1 (noun)|başa|argaç|bürgü|kaşkol|yaba atkılamak|1 (noun)|argaçlamak at kudümüy yurt kudümü, avrat kudümü|1 (noun)|yurtlarını atkuyruğu|1 (noun)|atkuyruğugillerden|zemberek otu atkuyruğugillerden|1 (noun)|atkuyruğu atlama|1 (noun)|atletizm|tafra atlamak|1 (noun)|binmek|okuma|yanılmak|aldanmak|çıkmak|inmek|çıvmak|ıska geçilmek|ıska geçmek atlama taşı|1 (noun)|atlangıç atlangıç|1 (noun)|atlama taşı atlanılmak|1 (noun)|atlanmak atlanmak|1 (noun)|atlanılmak|düşmek atlantik|1 (noun)|atlas okyanusu atlar anası|1 (noun)|at anası atları|1 (noun)|atgiller atlas çiçeğigiller|1 (noun)|kaktüsgiller atlas|1 (noun)|dünyanın|saten atlas okyanusu|1 (noun)|atlantik atlatılmak|1 (noun)|ekilmek atlatmak|1 (noun)|savmak|savsaklamak|aldatmak|derdine deva bulunmak|ekmek|paketlemek|savuşturmak atlayarak|1 (noun)|atlaya zıplaya atlaya zıplaya|1 (noun)|atlayarak|istekle|isteyerek atlet fanilası|1 (noun)|kolsuz atletik|1 (noun)|biçimli|babrak atletizmde|1 (noun)|sırıkla atlama atletizm|1 (noun)|yarışımcılık|çevikliği|atlama atlet|1 (noun)|kolsuz|sporcu|yarışımcı|koşucu atlı/ay|1 (noun)|atilay atlığ|1 (noun)|ünlü|zengin atlı/han|1 (noun)|atilay atlı|1 (noun)|süvari atma|1 (noun)|atmış|endaht atmaca|1 (noun)|sapan|kartalgillerden|akkuş|alıcı kuş|delice atmak|1 (noun)|göndermek|koymak|yerleştirmek|uzatmak|tokat|gülle|örtmek|kovmak|çıkarmak|kabartmak|bilmeden|çatlamak|çarpmak|söylemek|yollamak|haykırmak|bağırmak|alışmak|bırakmak|götürmek|sahiplenmek|alaşağı etmek|alaşağıetmek|çalmak|çekmek|hecl|metûr|tart etmek|yaka paça etmek|yallah etmek atman|1 (noun)|ünlü|saygın atma recep, din kardeşiyiz|1 (noun)|farkındayız atmasyoncu|1 (noun)|uydurmacı atmasyon|1 (noun)|uydurma|palavra atm|1 (noun)|bankamatik atmık|1 (noun)|bel|meni|sperma|döl suyu|er suyu|sperm atmış|1 (noun)|atma atmosfer|1 (noun)|hava|havayuvarı|gaz yuvarı|gök|hava yuvarı atmosferik|1 (noun)|cevvî at nalı kadar|1 (noun)|madalya|elmas atol|1 (noun)|mercan adası atomculuk|1 (noun)|evrenin atomizasyon|1 (noun)|öğecikleşme atom|1 (noun)|öğecik at oynatmak|1 (noun)|yarışmak atölye|1 (noun)|işlik|atelye atraksiyon|1 (noun)|eğlendiri|eğlendirici atriyum|1 (noun)|içavlu atsak|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı at sineği|1 (noun)|at attar|1 (noun)|aktar atuk|1 (noun)|bolluk|bereket atversin|1 (noun)|otomat at which|1 (noun)|where at yiğidin yoldaşıdır|1 (noun)|türk|soyluluğun|anlayışlılığın|inceliğin|yürekliliğin|vefalılığın au|1 (noun)|altın|ay uzaklığı aurikulat|1 (noun)|yaprak aurora|1 (noun)|kutup ışığı ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz|1 (noun)|kuşlar|tehlikeden aval|1 (noun)|şaşkın avam|1 (noun)|cahil|basit|sıradan|halk avanak|1 (noun)|aptal|bön|angaz|enayi avane|1 (noun)|kafadarlar|yardakçılar avangard|1 (noun)|avangart avangart|1 (noun)|öncü|avangard avans|1 (noun)|öndelik|peşinat avantacı|1 (noun)|çıkarcı|beleşçi|bedavacı avantacılık|1 (noun)|çıkarcılık|beleşçilik|bedavacılık avantadan|1 (noun)|bedavadan|beleşten avantajsız|1 (noun)|yararsız avantaj|1 (noun)|yarar|kâr|çıkar|üstünlük avantüriyer|1 (noun)|maceracı avantür|1 (noun)|macera|serüven avan|1 (noun)|vakit|zaman avara|1 (noun)|kötü|işsiz|başıboş|bozuk avare dolaşmak|1 (noun)|başıboş|ışsiz|işsiz avare|1 (noun)|işsiz|aylak|başıboş|başıboşluk|alabarda|boş gezenin boş kalfası|evsiz barksız|kaldırım mühendisi|nabekâr|serseri serseri avarelik|1 (noun)|işsizlik|başıboşluk|aylaklık|aylakçılık avar|1 (noun)|gösteriş|heybetlilik|dirençli|dayanıklı|abar avarız|1 (noun)|kazalar|belâlar|engebeler|engeller|tümsekler|yüzey şekilleri avaz|1 (noun)|nara|çığlık avcı|1 (noun)|cebbar|orion|algu|alıcı|seyyâd avcıların|1 (noun)|bavlı avcıl|1 (noun)|avlayıcı avcı otu|1 (noun)|kokusuz avcı üzümü|1 (noun)|çobanüzümü|keçi yemişi|yaban mersini avdet|1 (noun)|dönüş|maad avdet etmek|1 (noun)|dönmek avene|1 (noun)|yardakçı|yardakçılar averaj|1 (noun)|ortalama|sayı farkı avınça|1 (noun)|avunç avınç|1 (noun)|avuntu|teselli avıngu|1 (noun)|avunç|teselli avize ağacı|1 (noun)|zambakgillerden avize imalatçısı|1 (noun)|avize|cam|metal avize|1 (noun)|şamdanlı|lâmbalı|billûr|avize imalatçısı av|1 (noun)|karada|denizde|sayd|şikâr av köpeği|1 (noun)|tazı|kopoy avlamak|1 (noun)|tuzağa düşürmek|tutmak avlanma|1 (noun)|istihsal yerleri avlanmak|1 (noun)|sayd avlayıcı|1 (noun)|alak|avcıl avlu|1 (noun)|hanay|hayat|meydancı|sahn|teras avokado|1 (noun)|amerika armudu avrat|1 (noun)|kadın|karı|eş|zenne|hatun avrat malı, kapı mandalı|1 (noun)|eve-girerken|çıkarken avro|1 (noun)|ekü avrupa arı kuşu|1 (noun)|arı kuşu avrupa atom enerjisi topluluğu|1 (noun)|amacı avrupa|1 (noun)|beyaz ırk|çulluk|diyar-ı küfr|eski dünya|kafkasya|kaya güvercini|kukumav|kurt|orman gülü|sazan avrupa birliği|1 (noun)|aet avrupa bodur mürveri|1 (noun)|bodur mürver avrupa ekonomik alanı|1 (noun)|kişilerin avrupai|1 (noun)|alafranga avrupa kömür ve çelik topluluğu|1 (noun)|italya|belçika avrupalı|1 (noun)|beyaz adam avrupalılaşma|1 (noun)|avrupalılaşmak avrupalılaşmak|1 (noun)|avrupalılaşma avrupa sakası|1 (noun)|ökse kuşu|saka|saka kuşu avrupa saksağanı|1 (noun)|kargagillerden|kara|saksağan avsun|1 (noun)|üfürük|büyü avşar|1 (noun)|afşar|becerikli|abşar avşarlamak|1 (noun)|hiddetlenmek|avşarlandırmak avşarlandırmak|1 (noun)|hiddetlenmek|avşarlamak avşarlanmak|1 (noun)|hiddetlenmek avuç|1 (noun)|apaz|hapaz|kısım|koşam avuç avuç|1 (noun)|avuçlayarak avuçlamak|1 (noun)|apazlamak|hapazlamak avuçlayarak|1 (noun)|avuç avuç avuçu|1 (noun)|avunç avukatlık|1 (noun)|gereksiz avukat|1 (noun)|mahkemelerde|savunman|abokat|müdafi avunan|1 (noun)|müteselli avunç|1 (noun)|avuntu|teselli|abınç|avınça|avıngu|avuçu avundurma|1 (noun)|serinlik vermek avunmak|1 (noun)|aldanmak|müteselli olmak|teselli bulmak avunma|1 (noun)|teselli avunmuş|1 (noun)|agunmuş|müteselli avuntu|1 (noun)|teselli|agun|avınç|avunç avurtlamak|1 (noun)|büyülenmek avurt ünsüzü|1 (noun)|bel|el|dal|bal avurt zavurt etmek|1 (noun)|zavurt avustralya|1 (noun)|aborjin|norfolk adası avustralya kara tavuğu|1 (noun)|serçegillerden avustralya karatavuğu|1 (noun)|serçegillerden avustralya kaşıkçısı|1 (noun)|avustralya kaşıkgagası avustralya kaşıkgagası|1 (noun)|avustralya kaşıkçısı avusturya|1 (noun)|feldmareşal avutan|1 (noun)|avutucu avutmak|1 (noun)|oyalamak|aldatmak|ayak çekmek|eğlemek|teselli etmek|yol yapmak avutma|1 (noun)|teselli avutucu|1 (noun)|avutan|kar susuzluk kandırmaz aya|1 (noun)|ayak tabanı ayağa kalkmak|1 (noun)|dikilmek|telâşlanmak|heyecanlanmak|iyileşmek ayağı düşmek|1 (noun)|yolu düşmek ayağıdüşmek|1 (noun)|yolu düşmek ay ağılı|1 (noun)|hale ayağına getirmek|1 (noun)|sıra ayağını denk almak|1 (noun)|dikkat ayağını kesmek|1 (noun)|uğramamak ayağının bağınıçözmek|1 (noun)|karısınıboşamak ayağınısürümek|1 (noun)|ayaklarını sürümek ay|1 (noun)|ağrı|şaşırma|ayol|kamer|batmak|devrisi|doğdurmak|doğmak|geçen|gök cismi|leke|mah ayakaltında bırakmak|1 (noun)|ezilmesine|korumamak ayak atmak|1 (noun)|girmek|ayak basmak ayak atmamak|1 (noun)|uğramamak ayak|1 (noun)|bacak|basamak|kadem|30|fut|sıradan|bayağı|bukanak|ciğerci|duraç|göl ayağı|kalde|kıç|ricl|tabanlık|tapkır|topurgan ayakbağı|1 (noun)|paybent ayak basmak|1 (noun)|girmek|gelmek|uğramak|bağlanmak|ulaşmak|ayak atmak ayakbastı|1 (noun)|toprakbastı ayakçak|1 (noun)|merdiven|çocukların|ayaklık ayak çekmek|1 (noun)|avutmak ayakçı|1 (noun)|çerçi ayakkabıcılık|1 (noun)|pabuççuluk ayakkabıcı|1 (noun)|pabuççu|başmakçı|kunduracı ayakkabıcıya|1 (noun)|ölçü vermek ayakkabı|1 (noun)|pabuç|başmak|babıç|kundura|rugan|şoson ayaklanma|1 (noun)|başkaldırı|isyan|kıyam|başkaldırma|ihtilal|indifa|kalkışma ayaklanmak|1 (noun)|başkaldırmak|uyanmak|baş kaldırmak|bayrak açmak|isyan etmek ayaklar altına almak|1 (noun)|çiğnemek ayaklar altında kalmak|1 (noun)|çiğnenmek ayakları birbirine dolaşmak|1 (noun)|heyecan ayaklarını sürümek|1 (noun)|ayağınısürümek ayaklarla|1 (noun)|sıçrama|sıçramak ayaklı canavar|1 (noun)|yaramaz ayaklık|1 (noun)|pedal|ayakçak|taban|kaide ayak oyunu|1 (noun)|hile ayaksız|1 (noun)|cefni|yılan ayak tabanı|1 (noun)|aya ayakta kalmak|1 (noun)|yıkılmamak|çökmemek ayak takımı|1 (noun)|bilgisiz|görgüsüz ayaktakımı|1 (noun)|lümpen|parya ayak tarağı|1 (noun)|tarak ayaktaşlık|1 (noun)|omuzdaşlık ayaktaş|1 (noun)|omuzdaş|arkadaş|hempa ayakta|1 (noun)|telâşlı|heyecanlı|gondol|hazır ol ayakta tutmak|1 (noun)|bozulmasına|yıkılmasına ayak topu|1 (noun)|futbol ayaktopu|1 (noun)|futbol ayak ucu|1 (noun)|yeri ayak üstü|1 (noun)|ayaküstü ayaküstü|1 (noun)|oturmadan|festfut|alaminüt|ayak üstü|ayaküzeri ayaküzeri|1 (noun)|ayaküstü ayakyolu|1 (noun)|tuvalet|abdesthane|helâ|kademhane|memişhane|kenef|apteshane|hela|aralık|yüznumara ayak yolu|1 (noun)|tuvalet|yüz numara ayal|1 (noun)|karı|eş ayam|1 (noun)|hava ayan|1 (noun)|belli|açık ayan beyan|1 (noun)|besbelli|apaçık ayar|1 (noun)|altın|kalibrasyon ayarı bozuk|1 (noun)|ahlâk ayarlama|1 (noun)|kalibraj|tanzim ayarlamak|1 (noun)|doğrulamak|kandırmak|peylemek|tayin etmek ayarlı|1 (noun)|düzeltilmiş|düzenli|doğru ayarlık|1 (noun)|basınç|çap|akım|gauge ayarlı pense|1 (noun)|vida ayarsız|1 (noun)|düzensiz ayarsızlık|1 (noun)|ölçüsüzlük|düzensizlik ayartan|1 (noun)|ayartıcı|müşevvik ayartıcı|1 (noun)|ayartan|muharrik ayartık|1 (noun)|induit ayartma|1 (noun)|iğfal ayartmak|1 (noun)|kandırmak|birini|aklını çelmek|aklınıçelmek|aldatmak|baştan çıkarmak ayata|1 (noun)|şamanist ay aydın, hesap belli|1 (noun)|açık ayaz|1 (noun)|duru|don ayazlamak|1 (noun)|üşümek ayazlandırılmak|1 (noun)|ayazlanmasısağlanmak ayazlandırmak|1 (noun)|ayazlanmasınısağlamak ayazlanmasınısağlamak|1 (noun)|ayazlandırmak ayazlanmasısağlanmak|1 (noun)|ayazlandırılmak ayazlık|1 (noun)|teras|tahtaboş|balkon|taraça aybakım|1 (noun)|bakmaktan|bakış aybala|1 (noun)|parlak aybalığı|1 (noun)|aybalığıgillerden|pervanebalığı|kamerbalığı aybalığıgillerden|1 (noun)|aybalığı ay balığı|1 (noun)|kamer balığı|pervane balığı ay balta|1 (noun)|teber aybandı|1 (noun)|banmak aybar|1 (noun)|heybet|heybetlilik|aypar aybaşı|1 (noun)|âdet|ay dönümü aybı|1 (noun)|ımdat|medet aybın|1 (noun)|onur|şeref aybike|1 (noun)|dolunay ayça|1 (noun)|hilâl|alem|yeni ay|hilal ay çekirdeği|1 (noun)|çiğdem ayçiçeği|1 (noun)|birleşikgillerden|günebakan|gündöndü|gün çiçeği|günâşık ayçiçeği yağı|1 (noun)|çiçek yağı aydan|1 (noun)|aylu aydar|1 (noun)|perçem aydınalp|1 (noun)|münevver|bilgili|yiğit aydıncılık|1 (noun)|entelektüalizm aydınger|1 (noun)|saydam aydın|1 (noun)|ışıklı|aydınlık|münevver|vazıh|bilgili|parlak|ruşen|ziyadar|açık|belli|or­tada|aşikar|bahir|kutlu|uğurlu|mübarek|mesut|kültürlü|okumuş|görgülü|entelektüel|ak|aydinç|aytın|güzide|intelijans aydınlanmak|1 (noun)|ağarmak|gün ışığına çıkmak|ışıklanmak|ışımak|şıkırdamak|tavazzuh etmek|tenevvür etmek aydınlanma|1 (noun)|tenevvür|ışıma|tavazzuh aydınlatan|1 (noun)|enver|ışıtan|münnevvir aydınlatıcı|1 (noun)|fener aydınlatılmış|1 (noun)|münevver aydınlatma|1 (noun)|belediye|ışıklandırma|konjektür|şehremaneti|takım|tavzih|tenvir|tenvirat aydınlatmak|1 (noun)|cilâ vermek|ışıklandırmak|tavzih etmek|tenvir etmek aydınlatmaz|1 (noun)|sönmek aydınlık|1 (noun)|ışık|vazıh|temiz|saf|aktan|aydın|aykın|aytın|berrak|fer|ferah|gün ışığı|güneşli|ışıklı|nur|nurlu|senâ|tafte|vuzuh|yaktu|yaş|ziya|ziyadar aydınlıkölçer|1 (noun)|lüksmetre aydinç|1 (noun)|cesur|aydın aydolun|1 (noun)|dolunay|mehtap aydos|1 (noun)|aydost aydost|1 (noun)|aydos ay dönümü|1 (noun)|aybaşı ay evi|1 (noun)|ayla ayevi|1 (noun)|ayla aygan|1 (noun)|ıçten|samimi|yaren aygay|1 (noun)|nara|bağırtı aygen|1 (noun)|sevgili|yar|dost|arkadaş aygın baygın|1 (noun)|güçsüz|bitkin|vurgun aygın|1 (noun)|geniş|yayılmış|sınırsız|uçsuz|bitkin aygır|1 (noun)|adkır|torum aygıt|1 (noun)|cihaz|alet|araç|cihaz, aparat|kit aygıtçık|1 (noun)|parçacık ay gibi|1 (noun)|ay parçası ayguçı|1 (noun)|yönetici|danışman|yarıcı ayı akım, kirpi yumuşağım demiş|1 (noun)|erdemleri ayı balığı|1 (noun)|fok ayıbalığı|1 (noun)|fok ayıbı|1 (noun)|ayıplı|ayıpsız ayıcılık|1 (noun)|mesleği ayıcı|1 (noun)|sert ayı|1 (noun)|ertesi|hırızma|kocaoğlan|orman kibarı ayı gibi|1 (noun)|kaba ayıgillerden|1 (noun)|panda ayık|1 (noun)|anlayışlı|uyanık|açıkgöz|zeki ayıklama|1 (noun)|ıstıfa|taraklama|tasfiye ayıklamak|1 (noun)|temizlemek|elekten geçirmek|elemek|öğürtlemek ayıklanma|1 (noun)|ıstıfa ayıklanmış|1 (noun)|mustafa|münakkah ayıkmak|1 (noun)|ayılmak|uyanmak ayılık|1 (noun)|kabalık ayılmak|1 (noun)|sarhoşluk|aklı başına gelmek|aklıbaşına gelmek|ayıkmak|aymak|gözlerini açmak|kendine gelmek ayıltı|1 (noun)|mahmurluk ayım|1 (noun)|çekicilik|sempati ayınga|1 (noun)|tütün ay'ın|1 (noun)|güneş tutulması ayın|1 (noun)|ilk dördün ayın on dördü|1 (noun)|dolunay ayıntap|1 (noun)|mehtap ayıp|1 (noun)|kusur|eksiklik|rezalet|şaibe|züllü ayıplamak|1 (noun)|kınamak|muaheze etmek|takbih etmek ayıplama|1 (noun)|takbih|kınama|melâmet|mezam|muaheze|tayip ayıplanmış|1 (noun)|mehmuz ayıplı|1 (noun)|ayıbı ayıpsız|1 (noun)|ayıbı ayıraç|1 (noun)|cisimleri|miyar|reaktif|belirteç ayırbaş|1 (noun)|mübadele ayır|1 (noun)|değişik|farklı|başka|fark ayırdetmeksizin|1 (noun)|lalettayin ayırıcı|1 (noun)|separatör|dalkıran ayırım|1 (noun)|ayırt|sekans ayırma|1 (noun)|bölme|düşünme|fek|hasır|nifak|şerh|tahsis|tecrit|tefrik ayırmaç|1 (noun)|farika|logo ayırmak|1 (noun)|bölmek|koparmak|saklamak|seçmek|açmak|adamak|cüda etmek|fasletmek|ifraz|istisna etmek|kesmek|koymak|nez'etmek|öğürtlemek|sökmek|tahsis etmek|tecrit etmek|tefrik etmek|uzaklaştırmak|vermek ayırtaç|1 (noun)|alameti farika ayırt|1 (noun)|fark|farklılık|ayırım ayırtım|1 (noun)|rezerve ayırtı|1 (noun)|nüans ayırtkanlaştırmak|1 (noun)|karakterize etmek ayırtmanlık|1 (noun)|mümeyyizlik ayırtman|1 (noun)|sınavlarda|mümeyyiz ayırtma|1 (noun)|otel|gazino|tren|rezervasyon ayırtsama|1 (noun)|tefrik ayısıg|1 (noun)|ısısı|sıcaklığı ay ışığı|1 (noun)|mehtap ayıtgu|1 (noun)|temyiz ayıt|1 (noun)|söylemek|anlatmak|mavi|hayıt ayı üzümü|1 (noun)|fundagillerden|çobanüzümü|keçi yemişi|yaban mersini ayidat|1 (noun)|aidat âyin|1 (noun)|ibadet|kült ayin|1 (noun)|ibadet|rituel|ritüel aykaç|1 (noun)|ozan|şair|konuşkan|konuşmacı|hatip aykan|1 (noun)|soylu|asil aykın|1 (noun)|geniş|ferah|aydınlık aykırıdavranmak|1 (noun)|delinmek aykırıkanı|1 (noun)|paradoks aykırılık|1 (noun)|mugayeret|muhalefet|anomali|ihtilâf|kontrast|tehalüf|uymazlık aykırı|1 (noun)|ters|çapraz|alışılmışa|karşıt|mugayir|çap|hilâf|kontrast|marjinalite|muhalif|münafi|uymaz|uyumsuz|yeraltı ayla|1 (noun)|hale|ağıl|ay evi|ayevi aylakçılık|1 (noun)|işsizlik|avarelik aylak|1 (noun)|işsiz|avare|atıl|flauner|it taşlayan aylaklık etmek|1 (noun)|çalışmamak|boşdurmak|boşoturmak aylaklık|1 (noun)|işsizlik|avarelik aylak olmak|1 (noun)|boşoturmak aylamak|1 (noun)|sürmek|beklemek aylan|1 (noun)|açıklık|alan|tarla aylandız|1 (noun)|kokak ağaç|kokar ağaç aylanmak|1 (noun)|gezmek aylarını|1 (noun)|takvim aylık|1 (noun)|birine|maaş|gelir|mahane|mahiye aylıklı|1 (noun)|maaşlı aylıksız|1 (noun)|maaşsız aylı|1 (noun)|mehtaplı|gebe|hamile aylu|1 (noun)|aydan aymak|1 (noun)|ayılmak aymazlık|1 (noun)|gaflet|dalgı|uyku aymaz|1 (noun)|vurdumduymaz|gafil|gözü bağlı aynabakar|1 (noun)|büyük|yumurtamsı aynacı|1 (noun)|hileci ayna gibi|1 (noun)|durgun aynalı|1 (noun)|yakışıklı|güzel aynasız|1 (noun)|kötü|yakışıksız|çirkin|ters|biçimsiz|polis ayna taşı|1 (noun)|yapı ayna|1 (noun)|yolunda|durum|şey|gözgü|mecla|mirat|tulay|tuli|tülin aynaz|1 (noun)|bataklık aynen|1 (noun)|değiştirmeden|aynıyla|kelimesi kelimesine|motamot|tıpı tıpına aynılık|1 (noun)|özdeşlik|ayniyet aynısefa|1 (noun)|bileşikgillerden|birleşikgillerden aynı|1 (noun)|tıpkısı|özdeş|tıpkı|değişmeyen|ayrımsız|bir|bir kalem|nüsha|tam|yoldaş aynıyla|1 (noun)|aynen aynı yolun yolcusu|1 (noun)|yazgısı ayniyat|1 (noun)|özdek ayniyet|1 (noun)|aynılık|özdeşlik|tıpkılık ayn|1 (noun)|meydanda|göz|madde|cisim aynştayniyum|1 (noun)|einsteiniyum ayol|1 (noun)|ay ay parçası|1 (noun)|ay gibi aypar|1 (noun)|görkem|aybar ayraç|1 (noun)|parantez|bellik|mutarıza ayral|1 (noun)|değişik|istisnai ayrallık|1 (noun)|istisna ayralsız|1 (noun)|istisnasız ayran|1 (noun)|ağartı|ak|çalhama|çalhamaç|katık ayran ağızlı|1 (noun)|aptal|budala|sersem ayran budalası|1 (noun)|aptal|sersem|budala ayran delisi|1 (noun)|bön|safdil ayranı kabarmak|1 (noun)|öfkelenmek|coşmak ayranıkabarmak|1 (noun)|öfkelenmek|coşmak ayrı ayrı|1 (noun)|değişik ayrı|1 (noun)|başka|değişik|farklı|yalnız|istisnai|munfasıl|münferit|uzak ayrıca|1 (noun)|başkaca|antrparantez|ayrıyeten|başka|hassaten|hatta|üste|üstelik ayrıcalık|1 (noun)|imtiyaz ayrıcalıklı|1 (noun)|imtiyazlı|müstesna ayrıcalıksız|1 (noun)|imtiyazsız ayrıcalı|1 (noun)|müstesna|ayrık ayrıcasız|1 (noun)|istisnasız ayrı cinsten|1 (noun)|heterojen ayrıç|1 (noun)|bölüşüm|taksimat ayrı düşmek|1 (noun)|uyuşmamak ayrıdüşmek|1 (noun)|uyuşmamak ayrıkça|1 (noun)|derviş|mecnun ayrıklı|1 (noun)|istisnaî|istisnai ayrıklık|1 (noun)|istisna|daire|parabol|derogasyon ayrık|1 (noun)|müstesna|ayrılmış|ayrıcalı|çarpık|kural dışı|munfasıl|şaz ayrık otu|1 (noun)|buğdaygillerden ayrıksı|1 (noun)|eksantrik|istisnai ayrıksılık|1 (noun)|istisna ayrıksız|1 (noun)|istisnasız|bilâistisna ayrılamaz|1 (noun)|bölünmez ayrılaşma|1 (noun)|teferrüt ayrılganlık|1 (noun)|dispersivite ayrılıkçı|1 (noun)|düşünce|mübayenet ayrılık|1 (noun)|düşünce|mubayenet|firak|firkat|hasretlik|hicran|ihtilâf|istisna|koşma|mufâraka|mübayenet|uçurum ayrılım|1 (noun)|ebret ayrılı|1 (noun)|munfasıl ayrılış|1 (noun)|çözelti|firak|firkat ayrılma|1 (noun)|infirak|metrukiyet|tayf|tecerrüt|tecezzi|terk|teşettüt|yat elemanı ayrılmak|1 (noun)|çekip gitmek|çıkmak|fırlamak|hasrolunmak|kalkmak|mufâraka|palamarı koparmak|payandaları çözmek|terk etmek|yıramak ayrılması|1 (noun)|emisyon ayrılmaz|1 (noun)|başgöz|münfekk ayrılmazlık|1 (noun)|özelliklerin ayrılmış|1 (noun)|ayrık|elimine|için|lime lime|mukassem|munfasıl|münfek|münkasim|müteferrik ayrımlanmak|1 (noun)|fark etmek ayrımlaşma|1 (noun)|farklılaşma ayrımlaşmak|1 (noun)|farklılaşmak ayrımlı|1 (noun)|değişik|farklı ayrımlılaşmak|1 (noun)|farklılaşmak ayrımlılık|1 (noun)|farklılık ayrımsamak|1 (noun)|fark etmek ayrımsanmak|1 (noun)|fark edilmek ayrımsız|1 (noun)|aynı|farksız|kalır yeri yok ayrımsızlık|1 (noun)|farksızlık ayrım|1 (noun)|tefrik|fark|başkalık|alt bölüm|noktalama|tefrikat|tümeller ayrınç|1 (noun)|ton ayrıntı|1 (noun)|detay|teferruat|tafsilât|ilim|incelik|tafsilat ayrıntılar|1 (noun)|füru|girdisi çıktısı|müfredat|tafsilât|teferruat ayrıntılarıyla|1 (noun)|uzun boylu|uzun uzadıya ayrıntılı|1 (noun)|teferruatlı|tafsilâtlı|detaylı|mufassal|etraflı|ince|mutavvel|uzun ayrıntısız|1 (noun)|teferruatsız ayrışan|1 (noun)|yarıyaşam ayrışık|1 (noun)|muhtelif|heterojen ayrışmak|1 (noun)|moleküller ayrışma|1 (noun)|moleküllerin|tahallül|inhilal|emisyon|gerilimölçer|inhilâl ayrıştırma|1 (noun)|laboratuvar ayrıtutmak|1 (noun)|farklıdavranmak|gözetmek ayrıyeten|1 (noun)|ayrıca aysberg|1 (noun)|buz dağı aysberk|1 (noun)|buzdağı aysel|1 (noun)|ışıklı|güzel aysfild|1 (noun)|buzla|bankiz ay'sın|1 (noun)|aysun aysız|1 (noun)|kamersiz aysun|1 (noun)|ay'sın ayşe|1 (noun)|dirlik|hayat|aişe|özel ad ayşekadın|1 (noun)|kılçıksız|fasulye ay takvimi|1 (noun)|kamerî takvim aytar|1 (noun)|haberci aytek|1 (noun)|konuşmacı|hatip aytın|1 (noun)|aydın|aydınlık aytışan|1 (noun)|hatip|konuşmacı aytışmak|1 (noun)|atışmak|tartışmak aytış|1 (noun)|nutuk|anlatım|hitabet aytolun|1 (noun)|dolunay aytuk|1 (noun)|hatip|konuşmacı ay tutulması|1 (noun)|husuf ayur|1 (noun)|konu|bahis ay uzaklığı|1 (noun)|au ayün|1 (noun)|karahanlılar ayva|1 (noun)|gülgillerden|tüylü|mayhoş|kütür kütür ayvan|1 (noun)|eyvan|teras|sundurma ayvayı yemek|1 (noun)|kazıklanmak ayvaz|1 (noun)|koca|erkek|eş ayyar|1 (noun)|dolandırıcı|hilekâr ayyarlık|1 (noun)|dolandırıcılık ayyaş|1 (noun)|içkici|içken|bekri|içici|küplü ayyaşlık|1 (noun)|bekrilik|bekrîyelik ay yılı|1 (noun)|kamerî yıl ayyuka çıkmak|1 (noun)|yayılmak azab|1 (noun)|helak azade azade|1 (noun)|uzak azade|1 (noun)|başıboş|erkin|serbest azadelik|1 (noun)|serbestlik aza demişler, nereye|1 (noun)|az aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz|1 (noun)|çoklar azakeğiri|1 (noun)|eğirotu azalan|1 (noun)|mütenakıs azalma|1 (noun)|eksilme|tenakus azalmak|1 (noun)|hafiflemek|düşmek|eksilmek|kırılmak azaltan|1 (noun)|yıpratıcı azaltılmış|1 (noun)|inhibe azaltma|1 (noun)|kısıntı|tenkis|tenzil azaltmak|1 (noun)|kırmak|hafifletmek|budamak|düşürmek|indirmek|kesmek|kısmak|tenkis etmek azaltmalar|1 (noun)|tenkisat azamet|1 (noun)|gurur|görkem|heybet|debdebe|çalım|onur|gösteriş|saltanat|şatafat|ululuk|büyüklük|kurum|tekebbür|zülcelâl azametli|1 (noun)|ulu|gururlu|görkemli|heybetli|debdebeli|çalımlı|kurumlu|yandık|yantuk azamet satmak|1 (noun)|böbürlenmek azamî|1 (noun)|maksimum âzam|1 (noun)|ulu azan|1 (noun)|dall aza|1 (noun)|organ|sabır|organlar|üye azap|1 (noun)|ezinç|eziyet|dert|işkence azap vermek|1 (noun)|üzmek|acıçektirmek azar azar|1 (noun)|peyapey azar işitmek|1 (noun)|azarlanmak azarlamak|1 (noun)|paylamak|abdestini vermek|ağız açmak|alabanda vermek|çıkışmak|darılmak|ders vermek|gagalamak|görünmek|haşlamak|itap etmek|kalafata çekmek|sapartayı vermek|söylenmek|takaza etmek|tekdir etmek|terslemek|zılgıt çekmek|zılgıt vermek azarlama|1 (noun)|paylama|alabanda|behey|da / de|hay|itap|melâmet|takaza|tekdir|zılgıt azarlanmak|1 (noun)|paylanmak|azar işitmek|gagalanmak|laf işitmek|payını almak|sapartayı yemek azarlanma|1 (noun)|paylanma azarlatmak|1 (noun)|paylatmak azarlıyan|1 (noun)|muâtib azar|1 (noun)|paylama|hey|papara|saparta azat etmek|1 (noun)|salıvermek azatlık|1 (noun)|serbestlik azâzîl|1 (noun)|şeytan az|1 (noun)|azot|nicelik|güç|nitelik|aza demişler, nereye|bir avuç|birkaç|cımık|cüz'î|cüzi|dar|düşük|eksik|kötü|mahdut|nadir|nebze|parça pürçük|tek tük|tike|tutam|yufkalık|yüksük kadar azboy|1 (noun)|heyecan az buçuk|1 (noun)|biraz az bulmak|1 (noun)|azımsamak az çok|1 (noun)|oldukça az daha|1 (noun)|neredeyse azdıran|1 (noun)|muharriş azdırıcı|1 (noun)|dall azdırılmak|1 (noun)|taharrüş etmek azdırılma|1 (noun)|taharrüş azdırmak|1 (noun)|şımartmak|fitil vermek aze|1 (noun)|kalça az el aş kotarır , çok el iş kotarır|1 (noun)|bir elin nesi var, iki elin sesi var azel|1 (noun)|oligopol azelya|1 (noun)|açelya|açalya|fundagiller azeotrop|1 (noun)|eşkaynar azerbaycan|1 (noun)|azerbeycan|bağımsız devletler topluluğu azerbaycanca|1 (noun)|türkî azerbeycan|1 (noun)|azerbaycan|tar azerice|1 (noun)|azeri türkçesi azeri|1 (noun)|oguz|uguz azerî|1 (noun)|oğuz azeri türkçesi|1 (noun)|azerice âzerperest|1 (noun)|ateşperest az gelmek|1 (noun)|yetmemek azgın|1 (noun)|azılı|zapt|akur|bağy|deli|kudurgan|kuduruk|mart kedisi gibi azgınlık|1 (noun)|kudurganlık az görmek|1 (noun)|azımsamak azı|1 (noun)|azı dişi|belirsizlik zamiri|öğütücü diş azıcık|1 (noun)|biraz|accık|bir parça|cımcık|cüz'î|cüzi|çatpat|kırtık|tike|tutam azı dişi|1 (noun)|azı azık|1 (noun)|yiyecek|besin|gıda|caize|kumanya|nevale|rızk azılı|1 (noun)|azgın|yılmayan|şiddetli|korkunç azımsamak|1 (noun)|az bulmak|az görmek|bunmak azınlık|1 (noun)|ekalliyet|akalliyet|azlık azışmak|1 (noun)|şiddetlenmek azil|1 (noun)|azledilmesi azim|1 (noun)|azmeden|azimli|büyük|ulu|ce­sim|iri|muhteşem|kuvvetli|şid­detli|ehemmiyet­li|mühim|müthiş|bagrı|baylam|tenik|tulgar azimet etmek|1 (noun)|gitmek azimet|1 (noun)|gidiş azimkârane|1 (noun)|kararlı|kararlılıkla azimli|1 (noun)|kararında|kararlı|azim|bağrı|bekim|dönmez|yılma aziz|1 (noun)|ermiş|eren|yüce|saygıdeğer|muhterem|sayın|sevgili|veli|evliya|mü'min|muazzez|beğde|beğdi|cânı|pak azizlik|1 (noun)|muziplik azledilmesi|1 (noun)|azil azledilmiş|1 (noun)|münazil azletmek|1 (noun)|çıkarmak|görevden almak azlık|1 (noun)|azınlık|eksük|ekşi|küçültme eki|nedret azlolunmak|1 (noun)|görevden alınmak azmak|1 (noun)|taşmak|gölcük|bataklık|arpası çok gelmek|arpasıçok gelmek|ipini kırmak azma|1 (noun)|melez|kırma|metis|azman azman|1 (noun)|azma|sarman azmanlaşmak|1 (noun)|ırileşmek|irileşmek azmeden|1 (noun)|azim azmetmek|1 (noun)|vazgeçmemek azmış|1 (noun)|bıçılgan|deli|kuduz azmi|1 (noun)|kemikli|kasıt|niyetlilik|ka­rar|güçlü|kuvvetli aznavur|1 (noun)|gürcüce azotometre|1 (noun)|azotölçer azotölçer|1 (noun)|azotometre azot|1 (noun)|rengi|kokusu|nitrojen|albümin|az|hemoglobin azra|1 (noun)|bakire azrail|1 (noun)|kukuletalı|ölüm meleği|alıcı|can alıcı|ezrail azrak|1 (noun)|değerli azrlayan|1 (noun)|muatib az söyle, çok dinle|1 (noun)|kişi azuk|1 (noun)|geçimlik|yiyecek azvay|1 (noun)|sarısabır az veren candan, çok veren maldan|1 (noun)|yardım baba adam|1 (noun)|yaşlı|olgun|ağırbaşlı babaanne|1 (noun)|nene|nine baba bucağı|1 (noun)|baba ocağı|babadan babacan|1 (noun)|olgun|güvenilir|hoşgörülü|pederane babacık|1 (noun)|sevimli|hoş|atilla babacılık|1 (noun)|paternalizm babadan|1 (noun)|baba bucağı|baba evi|baba ocağı|babaevi baba evi|1 (noun)|babadan|toprak|yurt babaevi|1 (noun)|babadan|toprak|yurt|baba ocağı baba|1 (noun)|koruyucu|yaratıcı|ata|velinimet|bir baba dokuz oğlu besler, dokuz oğul bir babayı beslemez|çocuk düşe kalka büyür|eba|kaynata|moruk|peder|usul|vesîle babalanmak|1 (noun)|öfkelenmek|diklenmek babalarımız|1 (noun)|bizden babalık|1 (noun)|kayınbaba|atalık|üvey baba baba ocağı|1 (noun)|babadan|toprak|yurt|babaevi|baba bucağı|baba yurdu ba|1 (noun)|baryum babasızlık|1 (noun)|yetimlik babasız|1 (noun)|yetim baba tatlısı|1 (noun)|şambaba babat|1 (noun)|cins|tür babayani|1 (noun)|gösterişsiz|özentisiz|sade baba yarısı|1 (noun)|amca babayiğitlik|1 (noun)|kabadayılık babayiğit|1 (noun)|mert|yiğit|korkusuz|kabadayı|alper|gakgoş|güçlü kuvvetli baba yurdu|1 (noun)|baba ocağı babıç|1 (noun)|ayakkabı|terlik babında|1 (noun)|konusunda|babından babından|1 (noun)|babında bab|1 (noun)|kapı babrak|1 (noun)|hızlı|çevik|atletik babür|1 (noun)|böbürlenme bacağın|1 (noun)|incik bacak|1 (noun)|ayak|oğlan|vale|fanti|gıç|vurmak|yüzmek bacak kadar|1 (noun)|ufacık bacaksız|1 (noun)|bodur|kurt baca|1 (noun)|lâğım|alın|ocaklık|şapka bacanak|1 (noun)|dost|arkadaş baca temizleyicisi|1 (noun)|ocak bacı|1 (noun)|abla|hemşire baç|1 (noun)|vergi|haraç|paç badana etmek|1 (noun)|badanalamak badanalamak|1 (noun)|badana etmek badat|1 (noun)|birleşikgillerden badem|1 (noun)|gülgillerden|çağla|kiraz zamkı|payam badem parmak|1 (noun)|başparmak bade|1 (noun)|şarap|içki|aşk|kadeh badıç|1 (noun)|bakla|fasulye|baklamsı meyve badılcan|1 (noun)|patlıcan badigard|1 (noun)|koruma badi|1 (noun)|ördek|giysi badire|1 (noun)|sıkıntı badiye|1 (noun)|çöl bad|1 (noun)|rüzgâr|yel baduruk|1 (noun)|sadık|güvenilir|batur|kahraman badya|1 (noun)|yayvan bafon|1 (noun)|alpaka baga|1 (noun)|alt|küçük|boğa bagaj|1 (noun)|tren|portbagaj bagatur|1 (noun)|yiğit|kahraman|batur|alp|bahadır|bağatur bagay|1 (noun)|afacan|yaramaz baget|1 (noun)|tıraşlanmış|çubuk|ince bagrı|1 (noun)|kararlılık|azim bagşi|1 (noun)|baksı bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun|1 (noun)|kişi bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun|1 (noun)|kişi bağa|1 (noun)|kaplumbağa|ur|kakma bağam|1 (noun)|destek|kuvvet bağamsı|1 (noun)|ebonit|helyum bağan|1 (noun)|düşüt|düşük bağatur|1 (noun)|bagatur bağ babadan, zeytin dededen kalmalı|1 (noun)|bağ bağban|1 (noun)|bahçıvan bağboğan|1 (noun)|küsküt|şeytansaçı|cinsaçı bağ bozumu|1 (noun)|güz|sonbahar bağbozumu|1 (noun)|güz|sonbahar bağcak|1 (noun)|ip bağcı|1 (noun)|bağman bağcıklı|1 (noun)|bulunan bağcıksız|1 (noun)|bağsız bağdadi|1 (noun)|0 bağdaşıklaşma|1 (noun)|homojenleşme bağdaşıklaştırma|1 (noun)|homojenleştirme bağdaşıklaştırmak|1 (noun)|homojenleştirmek bağdaşıklık|1 (noun)|homojenlik bağdaşık|1 (noun)|mütecanis|homojen bağdaşım|1 (noun)|tutarlık|tutarlılık|insicam bağdaşma|1 (noun)|imtizaç|denge bağdaşmak|1 (noun)|anlaşmak|uzlaşmak|uymak|bir kazanda kaynamak|imtizaç etmek|uygun olmak bağdaşmamış|1 (noun)|gayrimütecanis bağdaşmazlık|1 (noun)|uyuşmazlık|geçimsizlik bağdaşmaz|1 (noun)|uyuşmayan|uyuşmaz|tutarsız|gayrimütecanis bağdaştırmak|1 (noun)|telif etmek bağdaşuk|1 (noun)|uyumlu|ahenkli|uzlaşmacı bağdat|1 (noun)|salyane bağdu|1 (noun)|ışık|şua|ışın bağ-fiil|1 (noun)|ulaç bağfiil|1 (noun)|ulaç bağ fiil|1 (noun)|ulaç|koş-arak bağfill|1 (noun)|güzel bağı|1 (noun)|büyü|efsun|bağlılık|sihir|bağlık bahçelik,-ği|ilintili bağıcı|1 (noun)|büyüleyici|büyücü bağıldak|1 (noun)|bağırdak bağıl|1 (noun)|izafî|görece|izafi|nispi|saymaca|itibari bağıllık|1 (noun)|izafiyet|rölativite|rölâtivite|bağıntı bağıllılık|1 (noun)|izafiyet bağım|1 (noun)|bağımlılık|tabiiyet|bağlı|bağlılık|tâbiiyet bağımlılığına|1 (noun)|salmak bağımlılık|1 (noun)|tâbiiyet|bağım|tutsu bağımlı|1 (noun)|özgürlüğü|tâbi|meclüp bağımsız devletler topluluğu|1 (noun)|azerbaycan|gürcistan|kazakistan|moldovya|rusya|tacikistan|türkmenistan bağımsızlık|1 (noun)|istiklâl|erkindik|muhtariyet bağımsız milletvekili|1 (noun)|bağımsız bağımsız|1 (noun)|özgür|bağlı|davranışlarını|tutumunu|hür|müstakil|bağımsız milletvekili|baydak|ferih fahur|gerilla|saltık|serbest bağımsız sıralı cümle|1 (noun)|tümleçleri bağıntıcılık|1 (noun)|izafiye|rölâtivizm|görecilik bağıntıcı|1 (noun)|rölâtivist|göreci bağıntı|1 (noun)|ilinti|münasebet|kullanıcının|eşyayı|bağlılık|görelik|bağıllık|izafet|rölâtivite|izafiyet|nispet|ulam bağıntılı|1 (noun)|göreli|izafî|nispî|rölâtif|göreceli|relatif bağıntılık|1 (noun)|görelilik bağıntılılık|1 (noun)|görelilik|izafiyet|rölâtivite bağıran|1 (noun)|bavırgan|münadî bağırarak|1 (noun)|böğüre böğüre bağırdak|1 (noun)|bağıldak bağır|1 (noun)|göğüs|sine|kucak|kalp|gönül|ciğer|ahşa|döş bağırış çağırış|1 (noun)|gürültü|şamata|gürültüyle bağırışma|1 (noun)|bağrışma bağırışmak|1 (noun)|bağrışmak bağırış|1 (noun)|sayha bağırma|1 (noun)|afkurma|feryad ü figan|feryat figan|haykırı|nara|nida bağırmak|1 (noun)|atmak|banlamak|böğürmek bağırsak|1 (noun)|ahşa|barsak|çöz|iç|mumbar bağırsak otu|1 (noun)|farekulağı bağırsak solucanı|1 (noun)|insanların|askarit bağırtı|1 (noun)|çığlık|aygay|baradan bağırtlak|1 (noun)|bozkır tavuğu bağırtmak|1 (noun)|ünletmek bağısıklık|1 (noun)|koruma bağış|1 (noun)|hibe|teberru|armağan|atıfet|galı|ihsan|keramet|mevhibe|yardım|yarlıgaç|yarluka bağışıklık bilimi|1 (noun)|immünoloji|mekanizmalarını|gelişimini bağışıklık|1 (noun)|muafiyet bağışık|1 (noun)|muaf bağışıt|1 (noun)|özür bağışlama|1 (noun)|affetme|af|hibe|teberru|gufran|ihsan|mağfiret|yarlıg|yarlıgama bağışlamak|1 (noun)|almak|affetmek|bahşetmek|büyüklük göstermek|göz yummak|hibe etmek|mazur görmek|teberru etmek|unutmak bağışlamamak|1 (noun)|affetmemek|göz yummamak bağışlaması|1 (noun)|sert bağışlamaz|1 (noun)|yarlıgamas bağışlanma|1 (noun)|affedilme bağışlanmak|1 (noun)|affedilmek|affolunmak|affa uğramak bağışlanmasınıistemek|1 (noun)|af dilemek bağışlanmış|1 (noun)|mağfur|muaf bağışlayan|1 (noun)|bağışlayıcı|gaffar|gâfir bağışlayıcı|1 (noun)|bağışlayan|abadan|donatur|verdi|yarlıgamış|yarlıgan|yarlıgar|yarlıgasun bağışlayınız|1 (noun)|pardon bağışlayın|1 (noun)|pardon bağışta|1 (noun)|kerem etmek bağış yapmak|1 (noun)|para bağıtçı|1 (noun)|âkit|sözleşmeci bağıtla|1 (noun)|bağıtlı bağıtlı|1 (noun)|mukaveleli|bağıtla bağıt|1 (noun)|sözleşme|akit|mukavele|kontrat bağkesen|1 (noun)|makaslı böcek bağlaçlı tamlama|1 (noun)|adları|isimleri bağlaç|1 (noun)|ya|veya|edât-ı rabt|kelime türü|rabıt edatı|söz bölükleri bağlağı|1 (noun)|baraj bağlak|1 (noun)|röle bağlama|1 (noun)|ger|ilhak|kuşak bağlama|rabıt|saz|tutku bağlamak|1 (noun)|düğümlemek|oluşmak|tutmak|bitirmek|tamamlamak|angaje etmek|cezbetmek|ilhak etmek|izafe etmek|kayış|rabt|talik etmek|tutturmak|vurmak bağlam|1 (noun)|kontekst|demet|deste|taneciklerin|buket|bent|durumlar|bağ|kelep|külte bağlanak|1 (noun)|bağlantı|irtibat bağlanarak|1 (noun)|demet bağlanma|1 (noun)|intisap|takayyüt|tutku bağlanmak|1 (noun)|sevmek|alışmak|angaje olmak|ayak basmak|bent olmak|gözü bağlı olmak|intisap etmek|kapılmak|tapmak bağlanmamış|1 (noun)|başıboş bağlanmış|1 (noun)|angaje|ilişik|melfuf|merbut|mukayyet|müntesib|tutgun|tutkun|vurgun bağlantı|1 (noun)|ilişki|irtibat|angajman|bağlanak|birlik|dirsek teması|el|kontak|liyazon|manşon|temas bağlantılı|1 (noun)|irtibatlı|rabıtalı|enterkonnekte bağlantısı|1 (noun)|angajmanlı|angajmansız bağlantısız|1 (noun)|askerî|bloksuz|ferih fahur|irtibatsız|saf dışı bağlantısızlık|1 (noun)|bloksuzluk|irtibatsızlık bağlantısızlık politikası|1 (noun)|askerî bağlantı ünlüsü|1 (noun)|bağlayıcı ünlü bağlantı ünsüzü|1 (noun)|bağlayıcı ünsüz bağlarda|1 (noun)|dürmece bağları|1 (noun)|bahçelik bağlaşık|1 (noun)|sonuç|müttefik bağlaşım|1 (noun)|eşleme bağlaşımlı|1 (noun)|enterkonnekte bağlaşma|1 (noun)|ittifak|misak bağlaşmak|1 (noun)|ittifak etmek bağlayıcı|1 (noun)|bakan bağlayıcı ünlü|1 (noun)|aç-ı-l-mak|bağlantı ünlüsü bağlayıcı ünsüz|1 (noun)|bağlantı ünsüzü bağlıbağış|1 (noun)|vakıf bağlı kalmak|1 (noun)|uymak bağlıkalmak|1 (noun)|uymak bağlık bahçelik,-ği|1 (noun)|bağı bağlılaşım|1 (noun)|bağlılık|korelâsyon|korelasyon bağlılık|1 (noun)|merbutiyet|sevgi|sadakat|bağlılaşım|bağı|bağım|bağıntı|birlik|görelik|görelilik|ibadet|ilişik|öpmek|rabıta|tâbiiyet|tügün bağlı|1 (noun)|tâbi|vabeste|tutkun|sınırlanmış|sınırlı|kapalı|sadık|bağım|bağımsız|bazman|göreceli|ilişkin|kânit|mecbur|mensup|merbut|muallâk|mülhak|torum|yanbaş|yoloğlu bağman|1 (noun)|bahçıvan|bağcı bağnazlık|1 (noun)|taassup|fanatiklik|fanatizm|mutaassıplık bağnaz|1 (noun)|mutaassıp|fanatik|arzık bağ|1 (noun)|nesneler|ortamlar|varlıklar|düğüm|sicim|şerit|sargı|bağlam|deste|demet|ilgi|ilişki|rabıta|bağ babadan, zeytin dededen kalmalı|bahçıvan|bandaj|baylam|bent|çit|dirsek teması|dökümhan|elçin|korkuluk|peyvend|rabıt|rençper|taraklamak|taraş|taraşlamak|yer adı bağrı|1 (noun)|kararlı|azimli bağrına basmak|1 (noun)|yetiştirmek|kucaklamak bağrını ezmek|1 (noun)|üzülmek|dertlenmek bağrınıezmek|1 (noun)|üzülmek|dertlenmek bağrış çağrış|1 (noun)|gürültü|şamata|gürültüyle bağrışma|1 (noun)|ağız dalaşı|bağırışma|velvele bağrışmak|1 (noun)|bağırışmak bağrış|1 (noun)|sayha bağrı yanık|1 (noun)|kederli|acı bağrı yufka|1 (noun)|merhametli bağsız|1 (noun)|bağcıksız|kundura bağşı|1 (noun)|kam|doktor bağy|1 (noun)|azgın bahadır|1 (noun)|cesur|savaşlarda|bagatur|batur|keleş bahadırlık|1 (noun)|durumu|yiğitlik|celadet baha|1 (noun)|güzellik|zariflik|parıltı|alışma|dadanma|paha|kemâl bahane|1 (noun)|nedensi|kulp|mahana|mazeret|vesile baharatçı|1 (noun)|baharcı baharat|1 (noun)|karanfil|zencefil|tarçın|aktar|çiğ köfte|hamsikuşu baharatlı|1 (noun)|baharlı baharcı|1 (noun)|baharatçı bahar|1 (noun)|ilkbahar|karanfil|zencefil|ilkyaz|yaygaru baharlı|1 (noun)|karanfil|acılı|baharatlı|macun bahar nezlesi|1 (noun)|saman nezlesi bahçe|1 (noun)|bostan|açık hava|bahçıvan|barı|çit|gal'ba|galba|göbek|malta taşı|mukataa|rençper|tapu kadastro teknikeri|yer adı bahçeci|1 (noun)|çiçek|bahçıvan bahçecilik|1 (noun)|bahçıvanlık bahçeler|1 (noun)|ferâdis|meydancı bahçelerin|1 (noun)|çim bahçelik|1 (noun)|bağları bahçe mimarı|1 (noun)|parklar bahçıvan|1 (noun)|bağ|bahçe|ağaç|sebze|fide|bahçeci|bağban|bağman|hortikültör bahçıvanlık|1 (noun)|bahçecilik bahdeniz|1 (noun)|maydanoz bahir|1 (noun)|deniz|aydın bahis|1 (noun)|konu|söz|ayur|lâf bahre|1 (noun)|arz|belde bahreyn|1 (noun)|asya'da|dinar bahrî|1 (noun)|yalıçapkını bahsedilmek|1 (noun)|ismi geçmek|lâfı geçmek|sözü geçmek bahsetmek|1 (noun)|konuşmak|temas etmek bahsetme|1 (noun)|temas bahsı|1 (noun)|baksı bahsız|1 (noun)|sanssız bahşetmek|1 (noun)|bağışlamak|sunmak|eriştirmek|vermek bahşi|1 (noun)|baksı|doktor|bilgin|büyücü|hoca bahşiş|1 (noun)|bürge|çoldu|kahve parası|tuta|tuzgun|tügün|üğdül|ükelge|yeygü bahşişler|1 (noun)|mevâhib bahtabakan|1 (noun)|bukalemun bahtı açık|1 (noun)|talihli bahtı kara|1 (noun)|mutsuz|talihsiz bahtiyarlık|1 (noun)|mutluluk|felâh bahtiyar|1 (noun)|mutlu|bahtlı|talihli|yolluk baht|1 (noun)|kader|talih|yazgı|yazı|kut|felek|olacakların|şans|mutluluk|çarh|nasip|tuğba|yıldız|yol bahtlı|1 (noun)|mutlu|talihli|akgünlü|akyazılı|ak yazılı|bahtiyar|şanslı bahtsız|1 (noun)|karagünlü|karayazılı|mutsuz|talihsiz|bedbaht|bîbaht bahtsızlık|1 (noun)|mutsuzluk|bedbahtlık|idbar|talihsizlik bahusus|1 (noun)|özellikle|hele|üstelik bakaç|1 (noun)|dürbün|vizör|bakıcı|bakan|nazır bakadurmak|1 (noun)|durmak bakakalmak|1 (noun)|birleşik fiil bakam|1 (noun)|baklagillerden|bakkam bakanlar kurulu|1 (noun)|hükûmet|kabine|hükümet bakanlığı|1 (noun)|maarif vekâleti bakanlıklarda|1 (noun)|müsteşar bakanlık|1 (noun)|vekillik|nezaret|vekâlet bakan|1 (noun)|vekil|nazır|anıt|abide|bağlayıcı|birleştirici|haşarı|afacan|bakaç|baktı|icra vekili|muraî bakara|1 (noun)|inek bakarak|1 (noun)|göre|yüzden bakar|1 (noun)|öküz|sığır bakaya|1 (noun)|kalıntı|kalıntılar bakay|1 (noun)|haşarı bakıcı|1 (noun)|falcı|bakaç|ege|eke|gözetici bakıcılık|1 (noun)|falcılık bakı|1 (noun)|fal|denetleme|teftiş bakılırsa|1 (noun)|göre bakılmak|1 (noun)|bırakmak|elinde büyümek bakılmamış|1 (noun)|bakımsız|mühmel bakımcı|1 (noun)|suvanyör bakımevi|1 (noun)|bakımyurdu|darülaceze|klinik bakım evi|1 (noun)|kademe bakımı|1 (noun)|akçanın iyisi kesede duran, bahçanın iyisi eve yakın olan|elektronik teknikeri|elinde|makine teknikeri bakımına|1 (noun)|bayan kuaförü bakımından|1 (noun)|yönü|çoban|itibarıyla|itibariyle|yönden|yönden yönünden bakım|1 (noun)|ihtimam|bakma|nazar|bakış|açı|bobinajcı|budamacı|gemi makine kontrolörü|hizmet|istasyon|kimya teknisyeni|revizyon|zirai sulamacı bakımlı|1 (noun)|cennete çevirmek|çiçek gibi|kalıplı kıyafetli|yuluk|yulyu bakımsız|1 (noun)|bakılmamış|ahıra çevirmek|berbat|berduş|çorak|kaburgaları sayılmak|kalıpsız kıyafetsiz|külüstür|nursuz pirsiz|örümcekli|paspal bakımsızlık|1 (noun)|paspallık bakımyurdu|1 (noun)|düşkünlerevi|bakımevi|darülaceze bakım yurdu|1 (noun)|düşkünlerevi|darülâceze bakıncak|1 (noun)|nişangâh bakınmak|1 (noun)|araştırmak bakırcı|1 (noun)|oluklar bakır|1 (noun)|cu|fakfon|heykel|kılâptan|madenî para|oyma baskı|tunç bakırdan|1 (noun)|büğlü bakıreç|1 (noun)|kova bakırımsı|1 (noun)|bakırsı bakırpası|1 (noun)|patina bakırsı|1 (noun)|bakırımsı bakır taşı|1 (noun)|malakit bakırtaşı|1 (noun)|malakit bakış açısı|1 (noun)|konuyu bakış|1 (noun)|aybakım|bakım|göz|nazar bakışıksız|1 (noun)|bakışımsız bakışık|1 (noun)|simetrik|bakışımlı bakışı|1 (noun)|manzara bakışımlama|1 (noun)|simetrikleştirme bakışımlı|1 (noun)|mütenazır|simetrik|bakışık|simetrili bakışımsız|1 (noun)|asimetrik|bakışıksız|simetrisiz bakışımsızlık|1 (noun)|asimetri|simetrisizlik bakışım|1 (noun)|simetri|tenazur bakışla|1 (noun)|hipnotizma|ipnotizma bakışlarınıayıramamak|1 (noun)|gözlerini alamamak bakî|1 (noun)|kalımlı baki kalmak|1 (noun)|sürekli|artakalan|öteki bakire|1 (noun)|kız|erden|azra|betül|bige|kız oğlan|kız oğlan kız|kızoğlan kız bakirelik|1 (noun)|erdenlik bakir|1 (noun)|kullanılmamış|eskimemiş|yıpranmamış|yeni|erden bakirlik|1 (noun)|kızlık|bozulmamışlık|erdenlik baki|1 (noun)|sürekli|öteki|kalıcı|daimî bak!|1 (noun)|işte bakiye|1 (noun)|kalan|artık|artan|kalıntı bakkal defteri|1 (noun)|karışık bakkal|1 (noun)|yiyecek|düggen bakkam|1 (noun)|bakam bakka|1 (noun)|üzümsü meyve bakla|1 (noun)|baklagillerden|badıç|baklagiller baklagiller|1 (noun)|bakla|fasulye|akasya|fasülye|bakliye|aramis baklagillerden|1 (noun)|acı bakla|akasya|akburçak|bakam|bakla|bezelye|boy otu|brezil|burçak|çayır tirfili|çivit otu|demirhindi|erguvan|evliya otu|evliyaotu|fiğ|geven|hıyarşembe|hint bezelyesi|karaburçak|kardeşkanı ağacı|katırkuyruğu|katırtırnağı|kayışkıran|keçiboynuzu|küstüm otu|mercimek|mimoza|mor salkım|mürdümük|nohut|salkım|sarısalkım|sinameki|sökü otu|yandık|yer fıstığı|yonca bakla ıslanmamak|1 (noun)|ağzında bakla ıslanmamak baklamsı meyve|1 (noun)|badıç bakla oda nohut sofa|1 (noun)|nohut oda baklava|1 (noun)|fıstık|ceviz baklayı ağzından çıkarmak|1 (noun)|ağzından baklayı çıkarmak baklayıağzından çıkarmak|1 (noun)|ağzından baklayıçıkarmak bakliye|1 (noun)|baklagiller bakma|1 (noun)|bakım|dikiz|iaşe|nazar|nezaret bakmak|1 (noun)|aramak|beslemek|geçindirmek|yoklamak|incelemek|denemek|gözetmek|ilgilenmek|renklerde|benzemek|andırmak|anlamak|büyütmek|esermek|görmek|göz kulak olmak|göz ucuyla süzmek|iaşe etmek|karışmak|nezaret etmek|seyretmek|temaşa etmek bakmaktan|1 (noun)|aybakım bakmamak|1 (noun)|salmak|terk etmek bakraç|1 (noun)|aşırma|helke|herke baksı|1 (noun)|bagşi|bahsı|ruhanidir|bahşi bakteri|1 (noun)|toprakta|suda|çürüme|küresel|klorofilsiz|canlılarda|silindirimsi bakteriyel|1 (noun)|bakteryel bakteryel|1 (noun)|bakteriyel baktı|1 (noun)|bakan|nazır bakuy|1 (noun)|ulu|tecrübeli balaban|1 (noun)|iri|büyük|şişman|nazik balabanlaşmak|1 (noun)|irileşmek balaca|1 (noun)|yavrucak|ufaklık bala|1 (noun)|çocuk|yavru balad|1 (noun)|ortaçağda|batıda|romantik balak gazi|1 (noun)|belek gazi balak|1 (noun)|kömüş|manda|malak|erkek manda balaklava|1 (noun)|kafa balama|1 (noun)|karagöz balaman|1 (noun)|cüsseli balamir|1 (noun)|gürbüz balandı|1 (noun)|ıri|gösterişli balans|1 (noun)|denge|muvazene balarısı|1 (noun)|zarkanatlılardan balar|1 (noun)|pedavra|padavra balasagun|1 (noun)|özlenen balast|1 (noun)|kırmataş|safra balat|1 (noun)|batıda|romantik balayı|1 (noun)|cicim ayı balbal|1 (noun)|heykel|anıt balçak|1 (noun)|kabza|barçak balçık|1 (noun)|koyu|mil|çamur|yağlı|çökelge baldıran|1 (noun)|maydanozgillerden|ağı otu|baldırgan|şeytantersi baldırcan|1 (noun)|patlıcan baldırgan|1 (noun)|baldıran|şeytantersi baldırı çıplak|1 (noun)|işsiz|serseri baldırıkara|1 (noun)|karabaldır|venüssaçı baldır|1 (noun)|incik baldırsokan|1 (noun)|çiftkanatlıların baldız|1 (noun)|hâzen bal dudak|1 (noun)|bal dudaklı baldudak|1 (noun)|baldudaklı bal dudaklı|1 (noun)|bal dudak baldudaklı|1 (noun)|baldudak balduk|1 (noun)|balta bale|1 (noun)|bale:müziksiz|aralık oyunu|koreograf bale:müziksiz|1 (noun)|bale balgamtaşı|1 (noun)|hacıbektaştaşı|mühresenk balgam taşı|1 (noun)|mühresenk balgay|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı bal gibi|1 (noun)|adamakıllı balığıavlamak|1 (noun)|balık tutmak balık adam|1 (noun)|dalgıç balıkadam|1 (noun)|dalgıç|kurbağaadam balıkçı barınağı|1 (noun)|elektriği balıkçı gemisi|1 (noun)|üretim|araştırmasında balıkçıların|1 (noun)|çıramoz balıkçıl|1 (noun)|uzunbacaklılardan balıkçın|1 (noun)|deniz kırlangıcı balıkçı yaka|1 (noun)|boğazlık balık çiftliği|1 (noun)|deniz balık çorbası|1 (noun)|yağ|havuç balıketi|1 (noun)|balıketinde balıketinde|1 (noun)|balıketi|etine dolgun balık eti|1 (noun)|omurgalılardan balık kartalı|1 (noun)|kartallardan|beyaz balıkkartalı|1 (noun)|kartallardan|beyaz balıklandırmak|1 (noun)|göl|süslemek balıklarda|1 (noun)|yüzme kesesi balıkların|1 (noun)|pul balıklar|1 (noun)|su ürünleri balıklava|1 (noun)|deniz balık|1 (noun)|omurgalılardan|ızgara|madrabaz|piyaz|salamura|tavalık balık tutmak|1 (noun)|balığıavlamak balık yumurtası|1 (noun)|havyar baliğ|1 (noun)|ergen|erin baliğolmak|1 (noun)|bulmak|erişmek|erinleşmek baliğ olmak|1 (noun)|erinleşmek|bulmak|erişmek bal ile kaymak isteyen akçesine kıymak gerek|1 (noun)|güzel balina|1 (noun)|balinalardan|esnek|yassı|dar balinagillerden|1 (noun)|amber balığı|amberbalığı|denizgergedanı balinalardan|1 (noun)|balina|ispermeçet balinası|yunus balığı|yunusbalığı balistik|1 (noun)|atışbilim bal kabağı|1 (noun)|aptal balkabağı|1 (noun)|aptal|iri balkanlarda|1 (noun)|türkiye türkçesi balkanlar|1 (noun)|hırvatistan|sırbistan|karadağ|kosova|slovenya|arnavutluk|makedonya|bosna-hersek|bulgaristan|romanya balkarca|1 (noun)|malkarca balkar|1 (noun)|malkar bal kelebeği|1 (noun)|bal balkımak|1 (noun)|parıldamak|parlamak|dalgalanmak|sancımak balkın|1 (noun)|parlak|gözalıcı balkı|1 (noun)|parlak|güzel|süslü|ağrı|sancı balkır|1 (noun)|parıltı|şimşek balkonsu|1 (noun)|balkonumsu balkon|1 (noun)|tiyatro|ayazlık|çıkma|gezinti|gurfe|hayat balkonumsu|1 (noun)|balkonsu bal|1 (noun)|koyu|avurt ünsüzü|bal kelebeği|külek|melis|nûş balköpüğü|1 (noun)|krem rengi|fildişi ballandıra ballandıra|1 (noun)|ballandırarak ballandırarak|1 (noun)|ballandıra ballandıra ballanmak|1 (noun)|tatlılaşmak|olgunlaşmak|tatlanmak ballas|1 (noun)|sanayi elması ballıbaba|1 (noun)|ballıbabagillerden|ballık ballıbabagillerden|1 (noun)|adaçayı|aslankuyruğu|ballıbaba|biberiye|dalak otu|fesleğen|kedi nanesi|kekik|köpekayası|lâvanta çiçeği|lavantaçiçeği|nane|oğul otu|yarpuz ballıbabagiller|1 (noun)|nane|lavanta ballıdarı|1 (noun)|incir ballık|1 (noun)|ballıbaba ballı|1 (noun)|şanslı balmumu|1 (noun)|arıcılık teknikeri|şem balon|1 (noun)|palavra|usturmaça balo vermek|1 (noun)|düzenlemek baloz|1 (noun)|gemici balözülük|1 (noun)|çiçeklerde bal özü|1 (noun)|nektar balsam|1 (noun)|belsem baltadan kurtulmak|1 (noun)|kesilmemek balta|1 (noun)|kesmek|yarmak|balduk|bileda|teber baltalamak|1 (noun)|sabotaj yapmak|sabote etmek baltalama|1 (noun)|sabotaj|sabote baltalanmak|1 (noun)|çelmelenmek baltalayıcılık|1 (noun)|sabotajcılık baltalayıcı|1 (noun)|sabotajcı baltalıyıcı|1 (noun)|sabotajcı balta olmak|1 (noun)|asılmak balta sapını yonamaz|1 (noun)|kişi balta vurmak|1 (noun)|parçalamak balteg|1 (noun)|çamur|çamurlu baltık|1 (noun)|ait baltık denizi devletleri konseyi|1 (noun)|isveç|norveç|danimarka|finlandiya|izlanda|estonya|litvanya|letonya|polonya|rusya baluk|1 (noun)|şehir|kent balya|1 (noun)|çelik çember|denk balyalamak|1 (noun)|balya yapmak balya yapmak|1 (noun)|balyalamak balyoz|1 (noun)|varyos bambaşka|1 (noun)|apayrı|değişik|farklı|adınçığ|alelâcayip|gayrikabilikıyas bambu|1 (noun)|buğdaygillerden|mobilya|merdiven|hezaren|hint kamışı bambul|1 (noun)|kahverengi bam teli|1 (noun)|sakalın bamteli|1 (noun)|sakalın bamya|1 (noun)|ebegümecigillerden bamya tarlası|1 (noun)|mezarlık bamyatarlası|1 (noun)|mezarlık ban ağacı|1 (noun)|sorgun banak|1 (noun)|lokma banal|1 (noun)|bayağı|sıradan|anlaşılan|alelade banallik|1 (noun)|bayağılık|adilik bana mısın dememek|1 (noun)|aldırışetmemek banar|1 (noun)|demet|tutam|deste bana|1 (noun)|tarafıma bandaj|1 (noun)|bağ|sargı bandırasız|1 (noun)|serseri bandırmak|1 (noun)|banmak bandocu|1 (noun)|mızıkacı bando|1 (noun)|mızıka bangır bangır|1 (noun)|gürültüyle bangladeş|1 (noun)|güney asya bani|1 (noun)|yapan|kurucu|kuran bankacı|1 (noun)|banker banka cüzdanı|1 (noun)|banka defteri|mevduat defteri banka defteri|1 (noun)|banka cüzdanı banka|1 (noun)|kredi|iskonto|fon yöneticisi|gişe|havale|işletmeci|kasa|kavas|muhasebeci|portföy|vezne|vezneci|veznedarlık bankamatik|1 (noun)|atm|bankomat bankaya yatırmak|1 (noun)|biriktirmek banker|1 (noun)|para|bankacı bankiz|1 (noun)|buzla|aysfild bank|1 (noun)|kanepe|sıra|etibank banknot|1 (noun)|taşıyana bankomat|1 (noun)|bankamatik banlak|1 (noun)|çağrı|davet|ezan banlamak|1 (noun)|bağırmak banliyö|1 (noun)|çevre|varoş|dolaylık|yörekent|dolay banmak|1 (noun)|aybandı|bandırmak ban otu|1 (noun)|asya banotu|1 (noun)|patlıcangillerden bant|1 (noun)|düz|ensiz|şerit|remayözcü banyağı|1 (noun)|hintyağı banyo|1 (noun)|hamam|yıkama|yıkanma|yunak|yapılarda|bordür|cağ|ıslak zemin|oda|pis su banyo yapmak|1 (noun)|yıkamak|yıkanmak baobap|1 (noun)|ebegümecigillerden bap|1 (noun)|kapı|başlık|konu|husus baradan|1 (noun)|boradan|nara|bağırtı baraj|1 (noun)|büğet|bağlağı|engel|büvet|jeoteknik teknikeri|su ürünleri baraj gölü|1 (noun)|gölet barajların|1 (noun)|mansap baraj yapmak|1 (noun)|duvar yapmak baraka|1 (noun)|tahta|bark|borka barak|1 (noun)|tüylü|kebe|köpek baran|1 (noun)|yağmur barata|1 (noun)|kep baratarya|1 (noun)|kaptanın|tayfaların bar bağlamak|1 (noun)|paslanmak barbarca|1 (noun)|gotik barbar|1 (noun)|uygarlaşmamış|ilkel|yabani|topluluk|vahşi barbunya|1 (noun)|barbunyagillerden|fasulye barbunyagillerden|1 (noun)|barbunya barçak|1 (noun)|balçak barçuk art tigin|1 (noun)|art bardabaş|1 (noun)|serseri|haşarı bardacık|1 (noun)|bardakeriği bardacık eriği|1 (noun)|bardak eriği bardağıtaşırmak|1 (noun)|sabrınıtüketmek bardak|1 (noun)|boduç|çamçak|bardaklık|cıncık|dikmek|kupa|şangırtı bardakeriği|1 (noun)|bardacık bardak eriği|1 (noun)|bardacık eriği bardaklık|1 (noun)|bardak bardam|1 (noun)|varlık|ganimet|bolluk bar|1 (noun)|danslı|barmen|pas barfiks|1 (noun)|jimnastik bargâh|1 (noun)|otağ bargı|1 (noun)|kadife bargıt|1 (noun)|kadife bargu|1 (noun)|nimet|ganimet barguş|1 (noun)|ganimet barhana|1 (noun)|göç|kafile barı|1 (noun)|çit|bahçe barık|1 (noun)|esas|mahfuz barım|1 (noun)|varım|servet|varlık barınağı|1 (noun)|barınaksız barınakçı|1 (noun)|pansiyonculuk barınak|1 (noun)|melce|barunduk|ikametgâh|mezra|pansiyon|tahaffuz yeri barınaksız|1 (noun)|barınağı barındırma|1 (noun)|ibate barındırmak|1 (noun)|ibate etmek barınılacak|1 (noun)|dam altı barınılan|1 (noun)|çatı barınmak|1 (noun)|yerleşmek barınma|1 (noun)|tahaffuz barışantlaşmasınıimzalamak|1 (noun)|barışyapmak barışçı|1 (noun)|barışsever|sulhçu|sulhsever|sulhperver|barışçıl barışçıl|1 (noun)|barışsever|barışçı|sulhçu|sulhperver barışçılık|1 (noun)|kavgaya barışık|1 (noun)|sevecen|hoşgörülü barışlandırına|1 (noun)|pasifikasyon barışmak|1 (noun)|uzlaşmak|anlaşmak|sevmek barışma|1 (noun)|uzlaşma|anlaşma barış|1 (noun)|savaşsızlık|sulh|uyum|arıç|beybut|el|hazar|selâm|tüze barışsever|1 (noun)|barışçı|barışçıl|sulhçu|sulhsever|sulhperver|yaraşuk barışseverlik|1 (noun)|sulhçuluk|sulhseverlik barıştırmak|1 (noun)|aralarını bulmak|aralarınıbulmak barışyapmak|1 (noun)|barışantlaşmasınıimzalamak bâri|1 (noun)|düzgün barigat|1 (noun)|parakete barika|1 (noun)|parıltı|parıldayan bari|1 (noun)|keşke barisfer|1 (noun)|ağır küre|pirosfer baritin|1 (noun)|baryum sülfat bariyer|1 (noun)|engebe|engel bariz|1 (noun)|açık|belirgin barkan|1 (noun)|bataklık barkat|1 (noun)|heykel|büst bark|1 (noun)|baraka|ev bark|apartman barkod|1 (noun)|stok barkot|1 (noun)|çizgi im barkuk|1 (noun)|servet|varlık barlak|1 (noun)|parlak barlam|1 (noun)|barlam barlanmak|1 (noun)|kirlenmek barlar|1 (noun)|meydancı barlı|1 (noun)|kirli|varlıklı|zengin barlık|1 (noun)|varlık barmak|1 (noun)|varmak barmen|1 (noun)|bar|tezgâhtar barograf|1 (noun)|yükseltiyazar|yükseklikölçer barok|1 (noun)|abartmalı|etkileyici barometre|1 (noun)|basınçölçer|gösterge baroskop|1 (noun)|havanın barparalel|1 (noun)|jimnastik barsak|1 (noun)|bağırsak barsama|1 (noun)|marsama barsamaotu|1 (noun)|civanperçemi barsuk|1 (noun)|porsuk bartık|1 (noun)|heykel|büst bartıl|1 (noun)|rüşvet bartu|1 (noun)|varlık|servet|menzil|hedef barug|1 (noun)|mesned|dayanak barunduk|1 (noun)|sığınılacak|barınak barut fıçısı|1 (noun)|fıçı barut gibi|1 (noun)|öfkeli|huysuz|sert barut kabağı|1 (noun)|barutluk barutluk|1 (noun)|barut kabağı barut|1 (noun)|patlayıcı baryon|1 (noun)|ağırcık baryum|1 (noun)|ba baryum karbonat|1 (noun)|karbondioksidin baryum sülfat|1 (noun)|baritin basaç|1 (noun)|kompresör basagar|1 (noun)|ağırbaşlı|mütevazi basak|1 (noun)|merdiven|baskak basamak|1 (noun)|derece|aşama|kerte|hane|evre|ayak|doktora|gömlek|hiyerarşi|inşaat elemanları kalıpçısı|iskele tavası|kademe|merhale|sekmen basamaklar|1 (noun)|derecat basamaklı|1 (noun)|kademeli|tedrici basan|1 (noun)|basgan|tabi basar|1 (noun)|göz|basır basbayağı|1 (noun)|alışılandan|âdeta basdı|1 (noun)|bastık basgan|1 (noun)|basan|baskıncı basıcı|1 (noun)|kitap|tabi|tâbi|editör basıcılık|1 (noun)|editörlük|tâbilik basık|1 (noun)|basılmış|yassılaşmış|alçak|kısık|basınç|tazyik|baskı|izbe|pat basıla|1 (noun)|basımcılıkta basılacak|1 (noun)|mazrıb basılgan|1 (noun)|baskıncı|reccessive basılı|1 (noun)|matbu basılmış|1 (noun)|basık|basma|matbu|muntabı basımcılık|1 (noun)|matbaacılık|tabaat|tipografi basımcılıkta|1 (noun)|basıla|stereotipi basımcı|1 (noun)|matbaacı|tabi basımda|1 (noun)|hurufat basım evi|1 (noun)|matbaa basımevi|1 (noun)|matbaa basım|1 (noun)|tabı|tipografya|enerji|güç|tabaat|edisyon|tipografi basıncına|1 (noun)|hâl değişimi basıncın|1 (noun)|tikel basınç basınçölçer|1 (noun)|barometre|metre basınç|1 (noun)|tazyik|ayarlık|basık|takviyeli yığma yapım basın dünyası|1 (noun)|medya camiası basın|1 (noun)|gazete|matbuat|reklam yazarı basıölçer|1 (noun)|manometre basır|1 (noun)|basar bası|1 (noun)|tabı basîretli|1 (noun)|anlayışlı basiretli|1 (noun)|sağgörülü basiret|1 (noun)|sezme|seziş|uyanıklık|anlayış|kavrayış|dikkat|sağgörü|eldek basiretsizlik|1 (noun)|sağgörüsüzlük|gerçekleri basiretsiz|1 (noun)|sağgörüsüz basîr|1 (noun)|it|köpek|kelp basit|1 (noun)|bayağı|süssüz|gösterişsiz|kolay|yalın|görgüsüz|olağan|alaturka|anan turp baban şalgam sen nereden çıktın gülbeşeker|avam|çakaralmaz|çarpık çurpuk|çığırtma|dümdüz|düpedüz|düzayak|kaldırım kabadayısı|kara|kıytırık|kulübe|macerasız|mahdut|niteliksiz|saman alevi|ucuz|ucuza gitmek|yalın kat|yalınç basite indirgemek|1 (noun)|basitleştirmek basitleştirmek|1 (noun)|basite indirgemek basitlik|1 (noun)|bayağılık|adilik baskak|1 (noun)|basak|cesur|farklı basketbolcu|1 (noun)|basketçi basketbolda|1 (noun)|kapatma basketbol|1 (noun)|sepettopu|sepet topu basketçi|1 (noun)|basketbolcu baskı altında tutmak|1 (noun)|kısıtlamak baskıaltında tutmak|1 (noun)|kısıtlamak baskıcı|1 (noun)|rakam|fitil|cer-penye|kısıtlayıcı|ezdi baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir|1 (noun)|kullanılan|saklanan baskıncı|1 (noun)|basgan|basılgan|bastık baskınlık|1 (noun)|üstünlük|başatlık|dominantlık baskın|1 (noun)|saldırma|başat|komando|vurgun|yeğin baskıresim|1 (noun)|taşbaskı|ağaçbaskı baskısız|1 (noun)|disiplinsiz|terbiyesiz|ahlâksız|başıboş|vurgusuz baskı|1 (noun)|tazyik|pres|ağırlık|basık|basruk|bastırık|basuç|el|forsa|print|tabı|tahakküm|tekstil teknikeri|yumruk|zor baskıya|1 (noun)|zora gelememek baskül|1 (noun)|kantar basmaca|1 (noun)|saruç basmacılık|1 (noun)|pamuklu|matbaacılık basmacı|1 (noun)|pamuklu|bohçacı basma|1 (noun)|gazete|dergi|matbua|basılmış|matbu|gübre|tezek|istila basma kalıbı|1 (noun)|kitap basmakalıp|1 (noun)|harcıâlem|klişe|beylik|klasik|konvansiyonel|orta malı basmak|1 (noun)|tabetmek|örtmek|bürümek|kaplamak|çökmek|istila etmek|vurmak basmaya|1 (noun)|kâğıt basra|1 (noun)|salyane basruk|1 (noun)|baskı|tazyik bassız|1 (noun)|başsız bas|1 (noun)|sifon|yay|yaz bastana salatası|1 (noun)|domates|yeşilbiber|maydanoz bastarda|1 (noun)|baştarda bastıbacak|1 (noun)|yaramaz bastı|1 (noun)|bastırma bastığ|1 (noun)|pestil bastık|1 (noun)|basdı|baskıncı|pestil bastırak|1 (noun)|kum bastıran|1 (noun)|batsık bastırık|1 (noun)|ağırlık|baskı|yük bastırılmak|1 (noun)|tepmek bastırılmış|1 (noun)|muntafi bastırı|1 (noun)|suppression bastırma|1 (noun)|bastı|dokunma duyusu bastırmak|1 (noun)|gidermek|boğmak|kaplamak|susturmak|tefevvuk etmek|yatırmak|yenmek|yırtmak baston|1 (noun)|dayak|kötek|teginek baston francala|1 (noun)|ince baston yutmuş gibi|1 (noun)|kazık yutmuş gibi basuç|1 (noun)|baskı|tazyik basur|1 (noun)|hemoroit|emoroit|mayasıl basurlu|1 (noun)|hemoroitli basurotu|1 (noun)|düğünçiçeğigillerden basübadelmevt|1 (noun)|diriliş basya|1 (noun)|sapotgillerden başa|1 (noun)|bazı|atkı başacı|1 (noun)|reis|lider|öncü başagut|1 (noun)|önde|sevilen başa güreşmek|1 (noun)|yağlıgüreşte başağırlık|1 (noun)|ağır sıklet başağrısıolmak|1 (noun)|sıkıntıvermek|uğraştırmak baş ağrısı olmak|1 (noun)|uğraştırmak başağrısı|1 (noun)|sıkıntı başak|1 (noun)|arpa|buğday|zodyak|tarlalarda|burçlar kuşağı|spika başak bağlamak|1 (noun)|arpa|buğday başaklamak|1 (noun)|tarlalarda başaklanmak|1 (noun)|tutmak başaktör|1 (noun)|başoyuncu başaktris|1 (noun)|başoyuncu başalmış|1 (noun)|öncü|düşmanını|yoketmiş başaramamak|1 (noun)|çuvallamak|işin içinden çıkamamak başaramayacağın|1 (noun)|büyük lokma ye büyük söyleme başaran|1 (noun)|muvaffak başarıdan|1 (noun)|baş döndürmek|başdöndürmek başarıgösterememek|1 (noun)|başarısız olmak başarılamayan|1 (noun)|başarısız başarılar|1 (noun)|erken kalktım işime, şeker kattım aşıma başarılı|1 (noun)|muvaffakiyetli|muvaffakıyetli|başarılmış|kalburüstü|kudretli|liyakat sahibi|liyakatli başarılmış|1 (noun)|başarılı|muvaffak başarım|1 (noun)|performans|takat sınırı başarı|1 (noun)|muvaffakıyet|muvaffakiyet|başkır|nusret|sükse|yüzakı başarısağlamak|1 (noun)|duman etmek başarısağlayamamak|1 (noun)|akim kalmak|başarısız olmak başarısızlık|1 (noun)|muvaffakiyetsizlik|muvaffakıyetsizlik|akamet|denenmişi denemek ahmaklıktır başarısız|1 (noun)|muvaffakıyetsiz|muvaffakiyetsiz|başarılamayan|akamete uğramak|akim|eli böğründe|liyakatsiz|oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş|sıfır|tatar ağası başarısız olmak|1 (noun)|başarısağlayamamak|başarıgösterememek başarıyla|1 (noun)|yerini tutmak başarmak|1 (noun)|başarmak|altından kalkmak|kıvırmak|liyakat göstermek|muvaffak olmak|uhdesinden gelmek|üstesinden gelmek başarmış|1 (noun)|muvaffak|nail baş aşağı|1 (noun)|iniş başat|1 (noun)|baskın|hâkim|dominant|önder başatlık|1 (noun)|hâkimiyet|baskınlık başbağ|1 (noun)|başı|gözde|sevgili başbakan|1 (noun)|başvekil|hükûmeti kurmak|şansölye başbakanlık|1 (noun)|başüstü|başvekâlet baş başa bırakmak|1 (noun)|birinin başbaşa bırakmak|1 (noun)|birinin baş başa|1 (noun)|birlikte|beraberce|karşılıklı baş başa vermek|1 (noun)|dayanışmak|dertleşmek başbayan|1 (noun)|first lady baş belâsı|1 (noun)|sıkıntı baş bezi|1 (noun)|mendil baş bıçağı|1 (noun)|ustura baş biti|1 (noun)|bit başbuğ|1 (noun)|başkan|komutan|başkomutan|şef başçeşnici|1 (noun)|çeşnicibaşı başçık|1 (noun)|haşefe|anter başçı|1 (noun)|kuzu|patron başçıl|1 (noun)|şef|lider başdanışman|1 (noun)|başmüşavir başdaş|1 (noun)|denk|akran başdenetçi|1 (noun)|başmurakıp başdenetmen|1 (noun)|başmüfettiş başdizgici|1 (noun)|başmürettip|sermürettip başdizgicilik|1 (noun)|başmürettiplik|sermürettiplik baş döndürmek|1 (noun)|başarıdan|gururdan başdöndürmek|1 (noun)|başarıdan|gururdan|aşırıheyecanlandırmak baş döndürücü|1 (noun)|aşırı|şaşkına başdönmesi|1 (noun)|gözleri kararmak başdu|1 (noun)|başta başefendi|1 (noun)|başkâtip başeğmek|1 (noun)|dize gelmek baş elde iken|1 (noun)|ölmeden başel|1 (noun)|gösterici başeser|1 (noun)|şaheser|başyapıt başgak|1 (noun)|başkan başgarsonluk|1 (noun)|metrdotellik başgarson|1 (noun)|metrdotel başgedikli|1 (noun)|astsubay kıdemli başçavuş baş gelmek|1 (noun)|yenmek başgelmek|1 (noun)|yenmek baş göstermek|1 (noun)|belirmek başgöstermek|1 (noun)|belirmek başgöz|1 (noun)|birleşik|ayrılmaz|evlilik baş göz etmek|1 (noun)|evlendirmek başgöz etmek|1 (noun)|evlendirmek baş|1 (noun)|göz|kulak|burun|temel|oluş|doğuş|doruk|kafa|ser|başlangıç|esas|sarrafiye|çıban|amir|beden|ciğerci|kelle|mebde|mir|saksı|server|şef|yalın isim baş göz olmak|1 (noun)|evlenmek başgöz olmak|1 (noun)|evlenmek başhaberci|1 (noun)|enkırmen|anchorman başhakem|1 (noun)|başyargıcı başhekim|1 (noun)|hastanenin|tıbbi|baştabip|sertabip başhekimlik|1 (noun)|baştabiplik başhemşire|1 (noun)|hastane başı bağlı|1 (noun)|evli başı|1 (noun)|başbağ|gökkuzgun|patron|uzatmak başıboş|1 (noun)|bağlanmamış|yönetimsiz|baskısız|denetimsiz|avara|avare|avare dolaşmak|azade|başlak|berduş|derbeder|evsiz barksız|hayta|inzibatsız|kaytaban|külhanbeyi|sapı silik|serseri serseri başıboşbırakmak|1 (noun)|dizginleri salıvermek başıboş kalmak|1 (noun)|karışanı başıboşkalmak|1 (noun)|karışanı başıboşluk|1 (noun)|anarşi|avare|avarelik|çapaçulculuk|haytalık başıbozuk|1 (noun)|kargaşalı|karışık|alabarda başıbozukluk|1 (noun)|düzensizlik|disiplinsizlik başı devletli|1 (noun)|talihli başı dimdik|1 (noun)|onurlu|gururlu başı dönmek|1 (noun)|bunalmak|insana başıdönmek|1 (noun)|ınsana başı havada|1 (noun)|sevinçli başıl|1 (noun)|önde|şef başımla beraber|1 (noun)|memnunlukla başına|1 (noun)|ara nağme başına çıkarmak|1 (noun)|şımartmak başına çorap örmek|1 (noun)|birine|çorap örmek başına devlet kuşu konmak|1 (noun)|servete başına gelmek|1 (noun)|beklenmedik başına güneşgeçmek|1 (noun)|güneşçarpmak başına kakınç etmek|1 (noun)|kakınç başına kan çıkmak|1 (noun)|öfkelenmek başına vur elinden ekmeğini al|1 (noun)|sessiz|uysal başında|1 (noun)|baykuş başında kavak yeli esmek|1 (noun)|zevk başından almak|1 (noun)|kurtulmak başından aşağı kaynar sular dökülmek|1 (noun)|utandırıcı başından|1 (noun)|esasen başını ağrıtmak|1 (noun)|uğraştırmak başınıağrıtmak|1 (noun)|uğraştırmak başını alıp gitmek|1 (noun)|savuşmak başınıalıp gitmek|1 (noun)|savuşmak başını beklemek|1 (noun)|gözetlemek başınıbeklemek|1 (noun)|gözetlemek başını belâya sokmak|1 (noun)|birini başınıbelâya sokmak|1 (noun)|birini başını bir yere bağlamak|1 (noun)|işsizlikten başınıbir yere bağlamak|1 (noun)|işsizlikten başını dinlemek|1 (noun)|sessiz başınıdinlemek|1 (noun)|sessiz başınıeğmek|1 (noun)|boyun kesmek başını kaldırmamak|1 (noun)|baş kaldırmamak başınıkaldırmamak|1 (noun)|başkaldırmamak başını kaşıyacak vakti olmamak|1 (noun)|kafasını kaşıyacak vakti olmamak başınıkurtarmak|1 (noun)|canınıkorumak başının dikine gitmek|1 (noun)|uyarısınıdinlememek başının gözünün sadakası|1 (noun)|özveri başını taştan taşa çarpmak|1 (noun)|kafasını taştan taşa çarpmak başını uçurmak|1 (noun)|kellesini uçurmak başınıuçurmak|1 (noun)|kellesini uçurmak başı önünde|1 (noun)|uslu başı üstünde yeri olmak|1 (noun)|ağırlanmak başıüstünde yeri olmak|1 (noun)|ağırlanmak başı yerde|1 (noun)|utangaç|utançla|kırgınlıkla|üzüntüyle başı yukarda|1 (noun)|onurlu|kibirli başı yumuşak|1 (noun)|uysal başkaca|1 (noun)|ayrıca başka|1 (noun)|diğer|öbür|öteki|ayrıca|üstelik|değişik|farklı|özge|ayır|ayrı|gayrı|gayri|sair başkahraman|1 (noun)|başkişi başkaları|1 (noun)|ağyar|âlem|âlem-|el elin eşeğini türkü çağırarak arar|el gün|ibretiâlem başkalarına|1 (noun)|ele verir talkını, kendi yutar salkımı başkalarınıaldatmak|1 (noun)|gösteriş yapmak başkalarını|1 (noun)|beberuhi başkalaşım|1 (noun)|istihale|metamorfizm başkalaşma|1 (noun)|istihale|metamorfoz|disimilâsyon|tagayyür başkalaşmak|1 (noun)|değişmek|kötüleşmek|bozulmak|acayipleşmek|fark etmek|istihale etmek|tuhaflaşmak başkalaştırmak|1 (noun)|tağyir etmek başkalaştırma|1 (noun)|tağyir başkaldıran|1 (noun)|serkeş başkaldırı|1 (noun)|ayaklanma|isyan başkaldırıcı|1 (noun)|isyancı|asi|isyankâr başkaldırma|1 (noun)|ayaklanma|isyan|mukabele baş kaldırma|1 (noun)|isyan başkaldırmak|1 (noun)|ayaklanmak|asileşmek|asilik etmek|bayrak açmak|isyan bayrağını çekmek baş kaldırmak|1 (noun)|ayaklanmak|kabarmak baş kaldırmamak|1 (noun)|başını kaldırmamak başkaldırmamak|1 (noun)|başınıkaldırmamak başkal|1 (noun)|emir|ferman başkalık|1 (noun)|değişiklik|ayrım|fark|farklılık|mübayenet|uymazlık başkanlar|1 (noun)|rüesa başkanlık|1 (noun)|reislik|riyaset başkan|1 (noun)|yönetici|lider|şef|reis|başbuğ|başgak|böke|reis bey|ser|server|yerçi|yolçu başka olmak|1 (noun)|farklıolmak başkara|1 (noun)|sert|acımasız başkası|1 (noun)|diğeri|ötekisi|ahar|gayr|sağîr başkâtip|1 (noun)|başyazman|başefendi başkâtiplik|1 (noun)|başyazman|başyazmanlık başkent|1 (noun)|başşehir|hükûmet merkezi|payıtaht|payitaht başkır|1 (noun)|başarı|muvaffakıyet başkilise|1 (noun)|katedral başkişi|1 (noun)|kahraman|başkahraman başkomutan|1 (noun)|başkumandan|serdar|başbuğ başkomutanlık|1 (noun)|başkumandanlık başkoşul|1 (noun)|farz başköşe|1 (noun)|tör başkumandan|1 (noun)|başkomutan başkumandanlık|1 (noun)|başkomutanlık başladaçu|1 (noun)|başlatıcı|yönetici|hakem başlag|1 (noun)|başlangıç|ilk başlak|1 (noun)|başıboş|salınmış|başlangıç başlama|1 (noun)|bidayet|mübaşeret|tevessül başlamak|1 (noun)|çalışır|işler|olmak|oluşmak|doğmak|görünmek|ağaz etmek|almak|atılmak|bayrak açmak|gelmek|girmek|kalkışmak|kalkmak|koyulmak|kuyruğu dikmek|start almak|tutmak|yüz tutmak başlangıç|1 (noun)|mukaddime|antre|baş|başlag|başlak|bidayet|dibace|ilig|iliğ|ilk adım|iptida|kökteş|mebde|menşe|mübteda|nirengi noktası|orijin başlangıçta|1 (noun)|ilk plânda|ilkin|önce|önceden|önceleri başlangıç tutmak|1 (noun)|belirtmek başlanılmak|1 (noun)|başlanmak başlanmak|1 (noun)|başoluşmak|başlanılmak başlantı|1 (noun)|uvertür başlarken|1 (noun)|önceden başlatan|1 (noun)|başlatıcı başlatıcı|1 (noun)|başlatan|başladaçu başlayıcı|1 (noun)|müptedi başlıca|1 (noun)|asal|esas|ezcümle|gerçek başlı|1 (noun)|çivi başlıklarda|1 (noun)|dendan başlıklı|1 (noun)|antetli|anorak başlıksız|1 (noun)|antetsiz|başnak baş-lık|1 (noun)|türemiş isim başlık vermek|1 (noun)|bazıbölgelerde başlık|1 (noun)|yazı|yönetici|şef|takke|külâh|serpuş|serlevha|antet|evlenirken|top|bap|boğtag|bone|dolambaç|kapüşon|kep|şapka|terlik başmakale|1 (noun)|başyazı başmak|1 (noun)|ayakkabı|paşmak başmakçı|1 (noun)|camilerde|ayakkabıcı|paşmakçı başmaklık|1 (noun)|has|arpalık başmal|1 (noun)|anamal|sermaye|kapital başmuallim|1 (noun)|başöğretmen başmuallimlik|1 (noun)|başöğretmenlik başmuharrir|1 (noun)|başyazar|sermuharrir başmuharrirlik|1 (noun)|başyazarlık başmurakıp|1 (noun)|başdenetçi başmüfettiş|1 (noun)|başdenetmen başmürettip|1 (noun)|başdizgici|sermürettip başmürettiplik|1 (noun)|başdizgicilik başmüşavir|1 (noun)|başdanışman başnak|1 (noun)|başlıksız|tulgasız başolgu|1 (noun)|action başoluşmak|1 (noun)|başlanmak başoyuncu|1 (noun)|başaktör|başaktris başöğretmenlik|1 (noun)|başmuallimlik başöğretmen|1 (noun)|müdür|başmuallim başörtü|1 (noun)|eşarp|baş örtüsü baş örtüsü|1 (noun)|başörtü|eşarp başparmak|1 (noun)|badem parmak başrejisör|1 (noun)|başyönetmen başrejisörlük|1 (noun)|başyönetmenlik başsağlığıdilemek|1 (noun)|ecir sabır dilemek başsızlık|1 (noun)|erksizlik|anarşi başsız|1 (noun)|yöneticisi|bassız başşad|1 (noun)|ordu|general başşehir|1 (noun)|başkent|birleşik isim|hükûmet merkezi|payitaht başta|1 (noun)|başdu|bilhassa|dang|ibtidâda|ilkin|yüz baştabip|1 (noun)|başhekim baştabiplik|1 (noun)|başhekimlik baştacı|1 (noun)|tâcser baştaki|1 (noun)|baştınki|önce baştan aşağı|1 (noun)|hepsi|bütünü baştan başa|1 (noun)|tamamen|bütünüyle baştan çıkarmak|1 (noun)|ayartmak baştan çıkmak|1 (noun)|ahlâkıbozulmak baştanımaz|1 (noun)|asi|isyancı|anarşist baştanımazlık|1 (noun)|anarşizm baştansavma|1 (noun)|kapkaççı baştan savma|1 (noun)|özenmeksizin|üstünkörü baştan sona|1 (noun)|daima baştan|1 (noun)|yeniden baştarda|1 (noun)|bastarda baştınki|1 (noun)|baştaki|öndeki|önder baştın|1 (noun)|selef|önceki baş tutamamak|1 (noun)|rüzgâr baştutamamak|1 (noun)|rüzgâr baştutmak|1 (noun)|elebaşıolmak başucu noktası|1 (noun)|semtürreis başüstü|1 (noun)|başbakanlık başvekâlet|1 (noun)|başbakanlık başvekil|1 (noun)|başbakan başveren|1 (noun)|fedai baş vermek|1 (noun)|çevirmek başvermek|1 (noun)|çevirmek başvermiş|1 (noun)|kurban|fedai baş vurmak|1 (noun)|başvurmak başvurmak|1 (noun)|baş vurmak|gezmek|gitmek|müracaat etmek|tevessül etmek|yoluna sapmak başvurma|1 (noun)|müracaat başvurucu|1 (noun)|müracaatçı başvuru|1 (noun)|referans|müracaat|gönderim başyapıt|1 (noun)|şaheser|klasik|başeser başyargıcı|1 (noun)|başhakem baş yarılır börk içinde, kol kırılır kürk içinde|1 (noun)|anlaşmazlıkları|sızdırılmamalıdır başyaver|1 (noun)|seryaver başyazar|1 (noun)|başmuharrir|sermuharrir başyazarlık|1 (noun)|başmuharrirlik|sermuharrirlik başyazı|1 (noun)|başmakale başyazman|1 (noun)|başkâtip|başkâtiplik başyazmanlık|1 (noun)|başkâtiplik başyönetmen|1 (noun)|başrejisör başyönetmenlik|1 (noun)|başrejisörlük batak|1 (noun)|çamur|bataklık|gizli|gömülü|batmış|ahtapot batak çulluğu|1 (noun)|çullukgillerden batakçulluğu|1 (noun)|çullukgillerden bataklık|1 (noun)|akbalıkçıl|aynaz|azmak|barkan|batak|çökek|çökelge|sazak|sulak alan bataklıkçulluğu|1 (noun)|suçulluğu bataklık gazı|1 (noun)|metan bataklıklarda|1 (noun)|sfagnum batal|1 (noun)|büyük batar|1 (noun)|zatürre|zatürree batbat|1 (noun)|ördek bateri|1 (noun)|davul baterist|1 (noun)|davulcu batı avrupa|1 (noun)|isviçre|italya batıcı|1 (noun)|garpçı batıcılık|1 (noun)|batının|garpçılık batıda|1 (noun)|balad|balat batı|1 (noun)|garp|garbî|günindi|batsık|gün batısı|mağrip batık|1 (noun)|çekik batıl|1 (noun)|çürük|temelsiz|dayanaksız|geçersiz|asılsız|yanlış batılıca|1 (noun)|alafranga batılıcalık|1 (noun)|alafrangalık batılı|1 (noun)|garplı batılılaşma|1 (noun)|garplılaşma batılılaşmak|1 (noun)|çalışmada|garplılaşmak batılılaşmasınısağlamak|1 (noun)|batılılaştırmak batılılaşmış|1 (noun)|garplılaşmış|müstağrip batılılaştırma|1 (noun)|garplılaştırma batılılaştırmak|1 (noun)|garplılaştırmak|batılılaşmasınısağlamak batılılık|1 (noun)|garplılık batıl inanç|1 (noun)|batıl itikat|hurafe batıl itikat|1 (noun)|batıl inanç|hurafe batım|1 (noun)|batma|boy|derinlik batının|1 (noun)|batıcılık bâtın|1 (noun)|iç|dahil|içyüz|sır|esrar|künh|gizli|görünmeyen batınî|1 (noun)|içrek|ezoterik bâtıni|1 (noun)|öğreti|içrek|ezoterik batın|1 (noun)|karın|göbek|kuşak|gömlek batıran|1 (noun)|baturgan batırık|1 (noun)|soğan|domates|nane|maydanoz batırmak|1 (noun)|kirletmek|mahvetmek|gark etmek|gömmek|siplemek|sokmak batış|1 (noun)|gurup batik|1 (noun)|kumaş batimetre|1 (noun)|derinlikölçer bati|1 (noun)|yavaş|ağır batkı|1 (noun)|iflâs|hüsran|batkınlık batkınlık|1 (noun)|iflas|iflâs|batkı batkın|1 (noun)|müflis batmak|1 (noun)|acımak|ay|kirlenmek|saplanmak|dokunmak|incitmek|çökmek|boylamak|canım dese, canım çıksın diyor sanmak|gark olmak|iflas bayrağını çekmek|iflâs etmek|inkıraz bulmak|inkıraza uğramak|sançmak|yemek batma|1 (noun)|yıkılma|güneş|inkıraz|batım batmaz|1 (noun)|diri|mücadeleci batmış|1 (noun)|batak|gömülü|munkariz batonsale|1 (noun)|tuzluçubuk batruş|1 (noun)|çorba batsık|1 (noun)|bastıran|yanaştıran|gün|batı battal edilmek|1 (noun)|bozulmak battal|1 (noun)|kullanılmaz battal olmak|1 (noun)|kullanılamaz batu|1 (noun)|batuga batuga|1 (noun)|batu|kahraman|gizli|gizlenmiş batur|1 (noun)|bahadır|baduruk|bagatur baturgan|1 (noun)|saklayan|gizleyen|gizli|batıran|saplayan batut|1 (noun)|gizli|saklı bavcı|1 (noun)|köpek bavırgan|1 (noun)|şefkatli|koruyucu|bağıran bavlı|1 (noun)|avcıların bavul|1 (noun)|yolculukta|kösele baya|1 (noun)|bay|zenginleşmiş bayağı|1 (noun)|aşağılık|pespaye|aptal|salak|sıradan|amiyane|banal|âdeta|gerçekten|çok|oldukça|epey|pekâlâ|alelade|alışık|adî|alelâde|aşağı|ayak|basit|beribenzer|beş paralık|döküntü|hasis|hoşur|katır|kırtıpil|kıtıpiyos|kıtipiyoz|kıytırık|küçük|mal|müptezel|seviyesiz|siftinlik|siktirici|süflî|süprüntü|tezyif|tezyifkâr|yoz bayağıkaçmak|1 (noun)|davranış bayağılaşma|1 (noun)|alçalış|iptizal|mezellet|tezellül bayağılaşmak|1 (noun)|adileşmek|adîleşmek|alçaklaşmak|düşmek bayağılık|1 (noun)|adilik|adîlik|banallik|basitlik|düşüklük bayahtan|1 (noun)|demin bayak|1 (noun)|selef bayan|1 (noun)|eş|karı|dişeyli|hanım|hatun|kadın bayan kuaförü|1 (noun)|renklendirilmesine|bakımına bayan terzisi|1 (noun)|dikme|süsleme bayar|1 (noun)|ulu|yüce|kudretli bayat|1 (noun)|güncelliğini|önemini|günü geçmiş|kerti bayatlamak|1 (noun)|yelsemek bay|1 (noun)|bey|zengin|varlık|zenginlik|egemenlik|erklik|üstünlük|güçlendiren|parası|baya|çelebi bayça|1 (noun)|varlıklı|muktedir bayçu|1 (noun)|varlıklı|devletli baydak|1 (noun)|bağımsız|hür|bekar baydan|1 (noun)|cömert|şık|yakışıklı baygı|1 (noun)|koma baygın|1 (noun)|bayılmış|süzgün|yığılmış|dökülmüş baygınlık|1 (noun)|baygıntı|saka baygınlık geçirmek|1 (noun)|bayılmak|telâşlanmak baygıntı|1 (noun)|baygınlık bayıla bayıla|1 (noun)|isteyerek|istekle|severek bayılma|1 (noun)|gaşiy bayılmak|1 (noun)|sıcak|açlık|susuzluk|vermek|ödemek|aklı gitmek|aklıgitmek|baygınlık geçirmek|bitmek|kendinden geçmek|kendini kaybetmek|oğunmak bayılmasınısağlamak|1 (noun)|bayılttırmak bayılmış|1 (noun)|baygın bayıltan|1 (noun)|bayıltıcı bayıltıcı|1 (noun)|bayıltan|anestezik|öldürücü bayıltmak|1 (noun)|anestezi yapmak bayılttırmak|1 (noun)|bayılmasınısağlamak bayın|1 (noun)|çekici|güzel|yakışıklı bayındırlaşmak|1 (noun)|abad olmak bayındırlaştırmak|1 (noun)|abad etmek|imar etmek bayındırlık|1 (noun)|ümran|imar|ıs|mamure|nafıa|umran bayındır|1 (noun)|mamur|abadan|abat|ongun|şenlikli|şerefli|ümranlı bayırdan|1 (noun)|tarlayı düz al, kadını kız al bayır|1 (noun)|kıran|pah|şev|yaka|yokuş bayırkuşu|1 (noun)|çalıbülbülü bayır kuşu|1 (noun)|çalı bülbülü|ötleğen bayırlaşmak|1 (noun)|dikleşmek bayırlık|1 (noun)|birleşenleri|y|gradyent bayır turpu|1 (noun)|kaba bayırturpu|1 (noun)|kaba bayıtmış|1 (noun)|zengin bayi|1 (noun)|satıcı baykuş|1 (noun)|başında|kuku|kukumav baykuşgillerden|1 (noun)|kukumav|puhu baylam|1 (noun)|azim|kararlılık|demet|bağ baylamış|1 (noun)|varlıklı baylanış|1 (noun)|ılişki|münasebet baylanlık|1 (noun)|zenginlik|şımarıklık|naz|işve baylanmak|1 (noun)|zenginleşmek|nazlanmak|şımarmak baylan|1 (noun)|nazlı|şımarık bayla|1 (noun)|varlıklı baymak|1 (noun)|aldatmak|kandırmak baypas|1 (noun)|by-pass bayraç|1 (noun)|zengin bayrak açmak|1 (noun)|başkaldırmak|ayaklanmak|başlamak bayrakaltı|1 (noun)|askerlik bayrakçık|1 (noun)|mühendislerin|flama bayraklı|1 (noun)|eli bayraklı bayrak merasimi|1 (noun)|bayrak töreni bayrak|1 (noun)|millet|öncü|simge|sembol|alem|sancak bayraktar|1 (noun)|alemdar bayrak töreni|1 (noun)|bayrak merasimi bayram ayı|1 (noun)|şevval bayram|1 (noun)|bayram|sevinç|neşe|festival|almanak|çağan|kortej|mürüvvet|şenlik bayram çocuğu|1 (noun)|donatılmış bayramdan bayrama|1 (noun)|seyrek|nadiren bayramda seyranda|1 (noun)|seyrek bayram haftasını mangal tahtası anlamak|1 (noun)|sözü bayram haftasınımangal tahtasıanlamak|1 (noun)|sözü bayram havası|1 (noun)|neşeli bayramlarda|1 (noun)|donanma bayramlaşma|1 (noun)|muayede bayramlık ağız|1 (noun)|küfür bayramlık ağzını açmak|1 (noun)|küfretmek bayramlık ağzınıaçmak|1 (noun)|küfretmek bayramüstü|1 (noun)|bayramüzeri bayramüzeri|1 (noun)|bayramüstü bayrı|1 (noun)|kadim bayrılık|1 (noun)|kıdem baysal|1 (noun)|bolluk|rahatlık|asayiş|sükunet baysa|1 (noun)|madalya baysan|1 (noun)|yakışıklı|levent|gösterişli baysin|1 (noun)|zengillik|kudret baytag|1 (noun)|bolluk|çokluk|kalabalık baytarlık|1 (noun)|veterinerlik baytar|1 (noun)|veteriner bayuk|1 (noun)|hazır|amade bazal|1 (noun)|esasî bazalt|1 (noun)|sert bazar|1 (noun)|çarşı|pazar|pazarlık bazda|1 (noun)|hoş|latif|çekici bazende|1 (noun)|oyuncu bazen|1 (noun)|kimileyin|ara sıra|bazı|gâh|gâhî|kâh|kimi zaman|zaman zaman baz|1 (noun)|esas|temel|emin|güvenilir|merkeze|taban bazı|1 (noun)|bazen|birtakım|kimi|başa|bir iki bazı bazı|1 (noun)|gâh|kâh bazıbölgelerde|1 (noun)|başlık vermek bazısı|1 (noun)|birtakımı|kimisi|kimi baziçe|1 (noun)|oyun bazlama|1 (noun)|bazlamaç bazlamaç|1 (noun)|bazlama|taplama bazman|1 (noun)|tabi|bağlı|muti bazuka|1 (noun)|roketatar b|1 (noun)|'''b''' bebe|1 (noun)|bebek bebe bölük|1 (noun)|gençler|çoluk çocuk bebeklere|1 (noun)|bez bağlamak bebek|1 (noun)|plâstik|tahta|bebe|çağa|süt kuzusu be|1 (noun)|berilyum|hey|yahu beberuhi|1 (noun)|başkalarını|yılışık|sulu|alaycı|sevimsiz|budala|altı karış|pişbop bécasse|1 (noun)|bekas becelleşme|1 (noun)|cedelleşme becelleşmek|1 (noun)|cebelleşmek becerememek|1 (noun)|acz içinde olmak|altından kalkamamak|eline yüzüne bulaştırmak beceren|1 (noun)|muvaffak becerik|1 (noun)|beçirik bece­rikli|1 (noun)|acaralp beceriklilik|1 (noun)|ustalık|maharet|cerbeze|dirayet|hüner|maharetlilik becerikli|1 (noun)|usta|maharetli|mahir|acar|ateş parçası|avşar|buluşgan|cebbar|celasun|cetiz|cidagu|çelen|çevrimli|dirayetli|eli işe yatmak|eli yatkın|elinden iyi iş gelmek|elinden iyi işgelmek|eşim|gözü açık|hamarat|idareci|işe yarar|işgüzar|mahirane|tedik|tirendaz|uyanık|uz|yaman yahşi|yapşın|yatkın|yeprem|yeti|yırtıkça|yordamlı|yurçı beceriksiz|1 (noun)|abullabut|acemi çaylak|âciz|andaval|argın|boş çuval ayakta durmaz|cudam|çolpa|dirayetsiz|eme yaramaz|gaf|gıygıycı|holasız|iktidarsız|maharetsiz|mıcırık|müzebzeb|tatar ağası beceriksizce|1 (noun)|acemice beceriksizler|1 (noun)|aceze beceriksizleşmek|1 (noun)|uyuzlaşmak beceriksizlik|1 (noun)|aciz|âcizlik|idaresizlik|iktidarsızlık|meskenet|uyuzluk becerili|1 (noun)|yatuk beceri|1 (noun)|maharet|hüner|marifet|yeterlilik|ustalık|vücudun|abay|beçirik|gönüllülük|istidat|teknik|usta|yatı|yet|yitüt|yordam|yüzakı becerisini|1 (noun)|hüner göstermek becermek|1 (noun)|kirletmek|sikmek|bozmak|kıvırmak|konuşmak|pişirmek|uhdesinden gelmek|uydurmak|üstesinden gelmek becet|1 (noun)|serçegillerden|süs|makyaj|tezniyat becik|1 (noun)|oğlak becir|1 (noun)|birçok becit|1 (noun)|gerekli|lüzumlu|ivedi|acele beçirik|1 (noun)|becerik|beceri|marifet beç tavuğu|1 (noun)|tavukgillerden bedahet|1 (noun)|besbelli|bellilik bedaheten|1 (noun)|ansızın|birdenbire|düşünmeksizin bedavacı|1 (noun)|abacı|avantacı|beleşçi|lüpçü bedavacılık|1 (noun)|avantacılık|beleşçilik|lüpçülük bedavadan|1 (noun)|cabadan|avantadan|bedavasına|bedavaya|haybeden|lüpten|parasız bedavasına|1 (noun)|bedavadan bedava|1 (noun)|ücretsiz|karşılıksız|parasız|emeksiz|caba|hasbeten|meccanen|meccanî|müft|sudan ucuz bedavaya|1 (noun)|bedavadan bedbaht etmek|1 (noun)|üzmek bedbahtlık|1 (noun)|mutsuzluk|bahtsızlık|talihsizlik bedbaht|1 (noun)|mutsuz|bahtsız|talihsiz|felek düşkünü bedbaht olmak|1 (noun)|üzülmek bedbin etmek|1 (noun)|üzmek bedbin|1 (noun)|kötümser|karamsar|pesimist bedbinleşmek|1 (noun)|kötümserleşmek bedbinleştirmek|1 (noun)|kötümser bedbinlik|1 (noun)|kötümserlik|karamsarlık|pesimizm bedçehre|1 (noun)|lânetlenmiş|suratsız beddua etmek|1 (noun)|ilenmek beddua|1 (noun)|hınçları|ilenme|ilenç|kargış|ah|intizar|lânet|vah bedelci|1 (noun)|bedelli bedel|1 (noun)|değer|fiyat|kıymet|eşit|denk|uşak|hizmetçi|çoban|karşılık|yantut bedelli|1 (noun)|bedelci bedelsiz|1 (noun)|eşsiz|bibedel bedence|1 (noun)|cismen beden eğitimi|1 (noun)|beden terbiyesi bedenen|1 (noun)|bedeniyle|vücuduyla|fiilen bedenî|1 (noun)|bedensel|eşitlik bedeni|1 (noun)|gövdesel beden işçisi|1 (noun)|taşıma|kaldırma|istifleme|kürekleme|kürek bedeniyle|1 (noun)|bedenen bedensel|1 (noun)|bedenî|beşerî beden terbiyesi|1 (noun)|beden eğitimi beden|1 (noun)|vücut|gövde|vücudun|baş|arka|cisim|çelim|eğin|endam|üst|üzeri|yetişkin beder|1 (noun)|ziynet|mücevher bedeva|1 (noun)|meccan bedevî|1 (noun)|çölde bedeviler|1 (noun)|urban bedhah|1 (noun)|kötücül bedi|1 (noun)|eşi bedihî|1 (noun)|besbelli|apaçık|belli bediî|1 (noun)|beğenilen|estetik bediiyat|1 (noun)|estetik|güzel duyu bedir|1 (noun)|dolunay bedirik|1 (noun)|yumağı bedirlenmek|1 (noun)|bedirleşmek bedirleşmek|1 (noun)|bedirlenmek bedizci|1 (noun)|ressam|heykeltıraş|nakışçı bediz|1 (noun)|resim|heykel|nakış|bezek bed|1 (noun)|kötü|çirkin|tuhaf beduh|1 (noun)|4|6|8 bedük|1 (noun)|reçine|büyük|iri|cesim|ulu begayet|1 (noun)|aşırı begen|1 (noun)|beğeni|hoşluk|şehzade|prens begençe|1 (noun)|şehzade|prens begesin|1 (noun)|doğruluk|sevap|hayr begisi|1 (noun)|doğru|sevap|beğenilen|imrenilen begonya|1 (noun)|begonyagillerden begonyagillerden|1 (noun)|begonya|paşaçadırı begonyagiller|1 (noun)|ikiçeneklilerden beğ|1 (noun)|bey|beğeç beğceğiz|1 (noun)|beycik beğdaş|1 (noun)|akran|eş|denk beğde|1 (noun)|aziz|saygıdeğer|adil|adaletli beğdeş|1 (noun)|nazir|benzer beğdi|1 (noun)|aziz|saygıdeğer beğdüz emen|1 (noun)|ruh beğeç|1 (noun)|beğ beğence|1 (noun)|takriz beğendiği|1 (noun)|yemek seçmek beğendi|1 (noun)|hünkârbeğendi beğendirmek|1 (noun)|beğenilmesini beğenen|1 (noun)|beynen|takdirkâr beğenilecek|1 (noun)|ahım şahım|ahım şahım bir şey değil beğenilen|1 (noun)|bediî|begisi|beğeni|beğenilir|bigen|bigendik|geçer|geçer akçe|geçerli|gözde|güzel|hoş|imrenmek|iyi|makbul|manzur|mazbut|mergup|meziyetli|mübarek|münasip|peynir ekmek gibi|talıku|yaman|yaygın|zarif|zevkli beğenilerek|1 (noun)|radiyen beğenilir|1 (noun)|beğenilen beğenili|1 (noun)|zevkli beğenilmek|1 (noun)|sevilmek|hora geçmek|hoşa gitmek|makbul olmak|rağbet görmek|takdir olunmak beğenilmemek|1 (noun)|kötü olmak beğenilmesini|1 (noun)|beğendirmek beğenilmeyen|1 (noun)|berbat|evlere şenlik|itici|kabak tadı|kötü|kötü söylemek|tipsiz|yuh çekmek|zevksiz beğenilmez|1 (noun)|nâ-pesend beğenilmiş|1 (noun)|ahmet|mebrur|meşkûr beğeniş|1 (noun)|beğenme beğeni|1 (noun)|zevk|gusto|hoşa|beğenilen|begen|tabiat beğenme|1 (noun)|aferin|ah|anam!|beğeniş|nur ol!|oh|pehpeh|pesent|rağbet|sevgi|tahsin|tahsine|takdir beğenmek|1 (noun)|onaylamak|alkışlamak|alnından öpmek|bitmek|gözü tutmak|iltifat etmek|meyli olmak|razı olmak|takdir etmek|tutmak beğenmeme|1 (noun)|beğenmezlik beğenmemek|1 (noun)|küçümsemek|onaylamamak|aşağı görmek|aşağıgörmek|bunmak|burun bükmek|burun kıvırmak|gözü tutmamak|noksan bulmak|yermek beğenmezlik|1 (noun)|beğenmeme beğer|1 (noun)|beyoğlu|prens|şehzade beğlik|1 (noun)|beylik beğrek|1 (noun)|beyrek behavyorizm|1 (noun)|davranışçılık behemehal|1 (noun)|mutlaka behey|1 (noun)|azarlama behimi|1 (noun)|hayvanca behişt|1 (noun)|cennet|uçmak behlül|1 (noun)|şakacı behre|1 (noun)|pay|nasip|hisse behresiz|1 (noun)|payı|nasibi beis|1 (noun)|boğumlama|engel|uymazlık|kötülük|zarar beis görmemek|1 (noun)|sakınca beka bulmak|1 (noun)|ölümsüzleşmek beka|1 (noun)|kalıcılık|ölmezlik bekâra karı boşaması kolaydır|1 (noun)|önemsememesi bekar|1 (noun)|baydak bekâr|1 (noun)|bekârlık|boydak|ergen|mücerret bekâret|1 (noun)|kızlık|saflık|temizlik|masumluk|erdenlik|yenilik|doğallık|tazelik bekarın parasını it yer, yakasını bit|1 (noun)|bitlidir bekârların|1 (noun)|bekâr odası bekârlık|1 (noun)|bekâr bekarlık maskaralık|1 (noun)|kılıksızdır bekâr odası|1 (noun)|bekârların bekas|1 (noun)|bécasse|çulluk bekçi|1 (noun)|bina|depo|dideban|nokta|turgak|turkak|yasakçı|yasvul bekçi kalmak|1 (noun)|koruyucu|gözcü bekem|1 (noun)|bey|beyim beken|1 (noun)|dayanıklı|metin beket|1 (noun)|kuvvet|dayanıklılık bekik|1 (noun)|güvenli bekim|1 (noun)|azimli|kararlılık bekinme|1 (noun)|ısrar bekinmek|1 (noun)|direnmek|kapanmak|tıkanmak bekitmek|1 (noun)|kapamak|tıkamak beki|1 (noun)|yiğit|eş|koca|şaman beklediğim|1 (noun)|işte beklediğini|1 (noun)|inkisarıhayal|ümidi boşa çıkmamak beklemeden|1 (noun)|transit|transit geçmek bekleme|1 (noun)|intizar beklemek|1 (noun)|durmak|ummak|aramak|istemek|korumak|aylamak|eğlenmek|fırsat kollamak|gözetmek|intizar etmek|istasyon yapmak|memul etmek|muntazır olmak|sorutmak|ümit etmek|yol gözlemek|yoluna bakmak bekleme salonu|1 (noun)|doktor beklenen|1 (noun)|muhtemel beklenildiği|1 (noun)|tersine dönmek beklenilenin|1 (noun)|tersine beklenilmek|1 (noun)|beklenmek|memul olmak beklenilmeyen|1 (noun)|sürpriz|zıppadak beklenir|1 (noun)|muhtemel beklenmedik|1 (noun)|birdenbire|ansızın|başına gelmek|eyvah|fevkalâde|gayrikabilitahmin|hayret|hesaba gelmez|öp babanın elini|sürpriz yapmak|tepeden inme beklenmek|1 (noun)|beklenilmek|muhtemel olmak beklenmeyen|1 (noun)|allah'ın hikmeti|görünmez beklentisi|1 (noun)|ümidi boşa çıkmak beklenti|1 (noun)|tapın|tapun|ümit beklersin!|1 (noun)|naş beklerulak|1 (noun)|postrestant bekletmeden|1 (noun)|lâhzada bekleyen|1 (noun)|muntazır|uman bekleyerek|1 (noun)|durup durup bekri|1 (noun)|içkici|ayyaş bekrilik|1 (noun)|ayyaşlık bekrîyelik|1 (noun)|ayyaşlık bek|1 (noun)|sert|savunucu|katı bektaşi|1 (noun)|buhurdan|sürahi belâ|1 (noun)|felâket belâgatli|1 (noun)|beliğ belâgat|1 (noun)|retorik belagat|1 (noun)|sözbilim|uzdillilik|retorik belâhat|1 (noun)|alıklık belâlar|1 (noun)|afat|avarız belalar|1 (noun)|fecayi|rezaya belâlar mübareği|1 (noun)|istenilmeyen belâlı|1 (noun)|yorucu|üzücü|kavgacı|şirret bela|1 (noun)|mihnet belarus|1 (noun)|beyaz rusya belarus cumhuriyeti|1 (noun)|beyaz rusya cumhuriyeti belbağı|1 (noun)|kuşak|kemer|uçkur bel bağlamak|1 (noun)|güvenmek bel bel|1 (noun)|durgun bel|1 (noun)|bilgi|bilim|belirti|damga|işaret|atmık|meni|sperm|avurt ünsüzü|belen|böksik|dalgalanma|döl suyu|kesek|sperma belcek|1 (noun)|kuşak|kemer|uçkur belçika|1 (noun)|hollanda|almanya|avrupa kömür ve çelik topluluğu|galya belçin|1 (noun)|belirti|iz|damga beldek|1 (noun)|ız|işaret|emare belde|1 (noun)|yer|çevre|şehir|mekân|bahre belediye|1 (noun)|il|ilçe|aydınlatma|kasaba|su|şehremaneti|emlakçı|uray belediyeler|1 (noun)|kooperatif beledî|1 (noun)|yerleşik beleh|1 (noun)|bönlük|ahmaklık belek gazi|1 (noun)|balak gazi belek|1 (noun)|kundak belemek|1 (noun)|bulamak|bulaştırmak belemir|1 (noun)|peygamberçiçeği|acımık|mavi kantaron|mavikantaron|pelemir belemür|1 (noun)|acımık belen|1 (noun)|bel|tepe belenmek|1 (noun)|kundaklanmak|bulanmak|bulaşmak|örtülmek belertmek|1 (noun)|gözlerini beleşçilik|1 (noun)|bedavacılık|avantacılık beleşçi|1 (noun)|lüpçü|bedavacı|avantacı beleşe konmak|1 (noun)|emek beleş|1 (noun)|karşılıksız|emeksiz|müft beleşten|1 (noun)|karşılıksız|avantadan belet|1 (noun)|belge|delil beletmek|1 (noun)|kundaklatmak belgeç|1 (noun)|belgegeçer|faks belgeçerlemek|1 (noun)|fakslamak belgegeçer|1 (noun)|yazılı|faks|belgeç belgelemek|1 (noun)|tevsik etmek belgeleme|1 (noun)|tevsik|dokümantasyon belgeleri|1 (noun)|dosya belgeler|1 (noun)|vesaik belgelik|1 (noun)|arşiv belgeselci|1 (noun)|belgesel belgesel|1 (noun)|dokümanter|belgeselci belgesiz|1 (noun)|kanıtı belge|1 (noun)|vesika|fotoğraf|resim|doküman|belet|belgü|evrak|kıymetli evrak|şahadetname belgin|1 (noun)|belirgin|net|açık|sarih|sârih belginlik|1 (noun)|sarahat belgisiz|1 (noun)|belirsiz|gayrimuayyen belgisiz sıfat|1 (noun)|belirsizlik sıfatı belgisiz zamir|1 (noun)|belirsizlik zamiri belgi|1 (noun)|şiar|duyuş|alâmet|nişan|kesit belgit|1 (noun)|senet|hüccet|burhan belgü|1 (noun)|belge|sınır|yüzük|nişane beli bükük|1 (noun)|güçsüz|zavallı beli çökmek|1 (noun)|kamburlaşmak beli|1 (noun)|evet|ek fiil beliğ|1 (noun)|belâgatli belik|1 (noun)|doruk|zirve|şahika|örgü beliklemek|1 (noun)|saçlarıörmek belini vermek|1 (noun)|dayamak|yaslanmak belinlemek|1 (noun)|irkilmek|benildemek belirgi|1 (noun)|bulgu|sendrom belirgin|1 (noun)|besbelli|açık|bariz|sarih|belgin|göz önünde|kabartılı|kupkuru|saydam|saydamlaşmak|tanıt belirginleşmek|1 (noun)|aşikâr olmak belirlemek|1 (noun)|sınırlamak|gün koymak|karakterize etmek|tarihlendirmek|tayin etmek|vurgulamak|yakalamak belirleme|1 (noun)|tayin|şablon|tespit belirlenimci|1 (noun)|gerekirci|determinist belirlenimcilik|1 (noun)|gerekircilik|determinizm belirlenim|1 (noun)|içeriğinin|gerektirim|determinasyon belirlenmek|1 (noun)|sınırlanmak|tayin olmak|tayin olunmak belirlenmezcilik|1 (noun)|indeterminizm|yadgerekircilik|yad gerekircilik belirlenmezci|1 (noun)|yadgerekirci|indeterminist|yad gerekirci belirlenmiş|1 (noun)|sınırlı belirli geçmiş|1 (noun)|biçti belirlilik|1 (noun)|yakınsaklık belirli|1 (noun)|muayyen|belli|belli başlı|makul|mukannen|sınırlı belirmek|1 (noun)|baş göstermek|başgöstermek|dolaşmak|kendini göstermek|peydâ olmak|peydahlamak|taayyün etmek|tebarüz etmek|tebellür etmek|tecelli etmek|tecessüm etmek|teşekkül etmek|tezahür etmek|uç vermek|uçmak|uyanmak|yüze çıkmak|zuhur etmek belirme|1 (noun)|taayyün|tebarüz|tebellür|tecelli|tecessüm|tezahür|tezahürat|zuhur belirsiz|1 (noun)|gayrimuayyen|belgisiz|müphem|bilinmeyen|meçhul|ibham|inceden inceye|kaç zamandır|muzlim|müşevveş|uçuk|vuzuhsuz belirsiz geçmiş|1 (noun)|gülmüş belirsizlik|1 (noun)|müphemiyet|ipham|kim bilir|müphemlik|varagele|vuzuhsuzluk belirsizlik sıfatı|1 (noun)|birkaç|her|birtakım|belgisiz sıfat belirsizlik zamiri|1 (noun)|birkaçı|birçoğu|azı|herkes|belgisiz zamir belirteç|1 (noun)|yer|ölçü|nitelik|ayıraç|zarf belirten|1 (noun)|tamlayan belirtev|1 (noun)|karakter belirti|1 (noun)|alamet|nişan|alâmet|nişane|araz|bel|belçin|emare|endikasyon|ezim|ezinç|gösterge|işaret|karine|koku|ses seda|tezahür|tezahürat belirti bilimi|1 (noun)|fenoloji belirtibilim|1 (noun)|semptomatoloji belirtik|1 (noun)|açık|belli|sarih belirtilen|1 (noun)|tamlanan belirtiler|1 (noun)|araz|maalim belirtili nesne|1 (noun)|sarih mef'ul belirtilmek|1 (noun)|ortaya sürülmek belirtilmezlik|1 (noun)|nicemde belirtilmiş|1 (noun)|marke|müstahkem belirtim|1 (noun)|etiket|yafta belirtke|1 (noun)|amblem|logo|gösterge belirtken|1 (noun)|amblem|gösterge belirtme durumu|1 (noun)|yükleme durumu|yükleme hâli|akuzatif belirtmek|1 (noun)|açıklamak|afişe etmek|anlatmak|başlangıç tutmak|bir şey söylemek|bodoslamak|delâlet etmek|dile getirmek|duyguları açığa vurmak|duygularıaçığa vurmak|göstermek|ifade etmek|ima etmek|işaret etmek|izhar etmek|kaydetmek|kesmek|tasrih etmek|tebarüz ettirmek|teberrüz ettirmek|zikretmek belirtme sıfatı|1 (noun)|soru belirtme|1 (noun)|tasrih|izhar|tayin|tebyîn belî|1 (noun)|salim|kurtulmuş|temiz belit|1 (noun)|mütearife|aksiyom beliye|1 (noun)|felâket|keder|tasa beliz|1 (noun)|iz bel kemeri|1 (noun)|deri belkemiği|1 (noun)|omurga|temel|esas|amudufıkari bel kemiği|1 (noun)|omurga|temel|esas|oma bel kırmak|1 (noun)|gövdeyi belki|1 (noun)|ihtimal|olabilir|muhtemel|tahminen|tahmini|yaklaşık|hatta|ihtimal ki|ola ki|olur ki belkili|1 (noun)|olasılı|muhtemel|ihtimalî belladonna|1 (noun)|güzelavrat otu bellegen|1 (noun)|akıllı belleğinde|1 (noun)|ezberinde bellekli|1 (noun)|hafızalı bellek|1 (noun)|yaşananları|hafıza|akıl|dağarcık|zihin|anık|anlı|kafa|yeti bellembeç|1 (noun)|alıştırma|temrin bellemcelik|1 (noun)|alıştırma|temrin bellemek|1 (noun)|aktarmak|sikmek|sanmak|algılamak|aklında tutmak|ezberlemek|hıfz etmek|öğrenmek belleme|1 (noun)|yapık|haşa|yuna bellengeç|1 (noun)|alıştırma|temrin bellenmek|1 (noun)|öğrenilmek bellenti|1 (noun)|bilgi|talimat|yönerge belletici|1 (noun)|çalıştırıcı|öğretici|müzakereci|belletmen belletmek|1 (noun)|öğretmek belletmen|1 (noun)|belletici belli başlı|1 (noun)|belirli|muayyen|önemli belli belirsiz|1 (noun)|duyulabilen belli etmek|1 (noun)|sezdirmek|hissettirmek|açıklamak bellik|1 (noun)|işaret|marka|ayraç bellilik|1 (noun)|bedahet|muayyeniyet belli|1 (noun)|malûm|anlaşılan|bedihî|zahir|aşikâr|belirli|muayyen|ayan|aydın|belirtik|görünür|göze görünmek|ma'dûd|mahsus|maruf|meydanda|mukannen|peyda|sarahat|vazıh belli olmak|1 (noun)|anlaşılmak|açıklanmak bellisiz|1 (noun)|bilinemeyen belo|1 (noun)|köpek belsem|1 (noun)|balsam bembeyaz|1 (noun)|apak|apaçık|abbağ|ak pak|akman|beyza|süt beyaz benbenci|1 (noun)|kibirli|gururlu|megaloman benbencilik|1 (noun)|övüngenlik bence|1 (noun)|kanımca benci|1 (noun)|hodpesent|megaloman bencil|1 (noun)|egoist|düşünen|hodbin|hodkâm|hodpesent|nefsine düşkün bencilik|1 (noun)|hodpesentlik|egoizm bencillik|1 (noun)|hodbinlik|egoistlik|egoizm|enaniyet|hodkâmlık bencmarking|1 (noun)|bilsat bendegân|1 (noun)|kullar|köleler bendegî|1 (noun)|kulluk|kölelik bendehane|1 (noun)|bendenin bende|1 (noun)|kul|köle bendelik|1 (noun)|ubûdiyyet benden de al o kadar|1 (noun)|al benden de o kadar benden günah gitti|1 (noun)|benden söylemesi bendenin|1 (noun)|bendehane bendeniz|1 (noun)|âcizleri benden söylemesi|1 (noun)|benden günah gitti benden|1 (noun)|tarafımdan bendi|1 (noun)|esir|köle bene-|1 (noun)|doğru benefşe|1 (noun)|menekşe benekçik|1 (noun)|spot benek|1 (noun)|fakül|nokta|puan|fekül|börte|çinke|fatül|spot beneklerle|1 (noun)|alalamak benekli akbaba|1 (noun)|rüppell akbabası benekli|1 (noun)|ala|bıldırcın bengilemek|1 (noun)|ölümsüzleştirmek|ebedîleştirmek bengileşmek|1 (noun)|ölümsüzleşmek|ebedîleşmek bengilik|1 (noun)|sonsuzluk|ölmezlik|ebedîlik bengi|1 (noun)|ölümsüz|ebedî|sonsuz|ebedi|mengü bengi su|1 (noun)|abıhayat bengisu|1 (noun)|ab-ı hayat bengü|1 (noun)|sonsuzluk beniâdem|1 (noun)|âdemoğlu|insan|âdemoğulları|insanlar benibeşer|1 (noun)|insan benice|1 (noun)|sonsuzluk beniçinci|1 (noun)|egosantrik|benmerkezci beniçincilik|1 (noun)|egosantrizm|benmerkezcilik benildemek|1 (noun)|belinlemek benimsemediği|1 (noun)|sahipsiz eve it buyruk benimseme]|1 (noun)|elitizm benimsemek|1 (noun)|ısınmak|kabullenmek|katılmak|kulağına girmek|razı olmak|sarılmak|şiar edinmek|tesahup etmek|tutmak benimseme|1 (noun)|tesahup|ikrar|tekelci benimsemiş|1 (noun)|yatkın benimsenilmeyen|1 (noun)|itici benimsenme|1 (noun)|hazım benimsenmek|1 (noun)|oturmak benimsenmiş|1 (noun)|oturmuşluk benimseyememe|1 (noun)|hazımsızlık benimseyemeyen|1 (noun)|hazımsız benimseyen|1 (noun)|hazımlı|razı benin|1 (noun)|togo|nijerya beniz|1 (noun)|yüz benk|1 (noun)|muhkem benliğinde|1 (noun)|özlü benlikçi|1 (noun)|gururlu|mağrur benlikçilik|1 (noun)|egotizm benlik|1 (noun)|kibir|gurur|kişiliği|kendilik|şahsiyet benli|1 (noun)|senli benli benmerkezci|1 (noun)|beniçinci|benözekçil benmerkezcilik|1 (noun)|beniçincilik benözekçi|1 (noun)|egosantrist benözekçil|1 (noun)|benmerkezci|egosantrik benözekçilik|1 (noun)|egosantrizm ben|1 (noun)|saçta|ego|âcizleri bent|1 (noun)|büğet|bağ|rabıt|bağlam|kanun maddesi bentler|1 (noun)|iç sular bent olmak|1 (noun)|bağlanmak|tutulmak ben yokum|1 (noun)|yokum benzek|1 (noun)|öyküntü benzemek|1 (noun)|andırmak|bakmak|çağrıştırmak|çalmak|çekmek|dönmek|görünmek|göstermek|kaçmak|kesilmek|okşamak|yaklaşmak benzeme|1 (noun)|münasebe|müşâkele benzen|1 (noun)|benzin benzeri|1 (noun)|benzer|biricik|eş|gibisi|misli menendi yok|tıpkı benzerler|1 (noun)|emsal benzerlerine|1 (noun)|güdük kalmak benzerlik|1 (noun)|birlik|müşabehet|paralellik benzer|1 (noun)|nitelik|müşabih|mümasil|benzeşim|dublör|analog|beğdeş|benzeri|bir kalem|emsal|eş|homo-|kabil|menent|misal|misil|misl|model|münâsib|nazir|nüsha|takım benzersiz|1 (noun)|eşsiz|bulunmak|harikulade|nazirsiz benzeşim|1 (noun)|analoji|benzer benzeşlik|1 (noun)|müşabehet benzeşme|1 (noun)|analoji|asimilâsyon|dönüşme|temessül benzeşmezlik|1 (noun)|disimilasyon|disimilâsyon benzeş|1 (noun)|müşabih|nazir|mümasil|nazire benzeştirici|1 (noun)|benzeteç benzeştirim|1 (noun)|simülasyon benzeştirmek|1 (noun)|asimile etmek benzetçi|1 (noun)|mukâllit|taklitçi benzeteç|1 (noun)|benzeştirici|simülatör benzeterek|1 (noun)|kıyasen benzetgeç|1 (noun)|benzetici benzeti|1 (noun)|benzetme|teşbih benzetici|1 (noun)|sahteci|kopyacı|benzetgeç benzetilen|1 (noun)|müşebbeh benzetim|1 (noun)|simülasyon benzetlemek|1 (noun)|taklit etmek benzetlemeli|1 (noun)|taklidi benzetmek|1 (noun)|bozmak|dövmek|imâle|taklit etmek|teşbih etmek benzetme|1 (noun)|teşbih|benzeti|tanzir benzet|1 (noun)|taklit benzeyen|1 (noun)|mail|mümasil|yakın benzin istasyonu|1 (noun)|benzinlik benzinli|1 (noun)|çalışan benzinlik|1 (noun)|benzin istasyonu benzin|1 (noun)|renksiz|uçucu|benzen|akar yakıt|akaryakıt|akaryakıt istasyonu|süt beraat|1 (noun)|aklanma beraat etmek|1 (noun)|aklanmak beraatızimmet|1 (noun)|borcu|borçsuzluk beraat-i istihlal|1 (noun)|sezdiriş beraber|1 (noun)|birlikte|birge|bu arada beraberce|1 (noun)|birlikte|baş başa|bir ağızdan|birden|kucak kucağa berabere kalmak|1 (noun)|yenişememek beraberinde|1 (noun)|yanında|birlikte|sıra|yanı sıra beraberlik|1 (noun)|el birliği|elbirliği|ile|kardeşlik|maiyyet|muadele beraberlik müziği|1 (noun)|orkestra bera|1 (noun)|seçkin berat gecesi|1 (noun)|berat kandili berat kandili|1 (noun)|berat gecesi berat|1 (noun)|san|patent|kandil gecesi|nişancı berbat|1 (noun)|kötü|bozuk|çirkin|beğenilmeyen|darmadağın|bakımsız|perişan|viran|döküntü|ite atsan yemez|kenef|lânet|nuhuset|siftinlik|sunturlu küfür|tu kaka berbat olmak|1 (noun)|bozulmak berber balığı|1 (noun)|hanigillerden berber|1 (noun)|berber dükkânı|perukâr berber dükkânı|1 (noun)|berber berceste|1 (noun)|seçilmiş|seçme berçin|1 (noun)|toplayıcı berdar|1 (noun)|asılmış berdi|1 (noun)|verdi berduş|1 (noun)|başıboş|pis|bozuk|bakımsız|serseri|çulsuz berdül'acz fırtınası|1 (noun)|kocakarı soğuğu bere|1 (noun)|ezik|yuvarlak|bertik|börk|kukul beregen|1 (noun)|eli|cömert|verici bereket|1 (noun)|bolluk|artağanlık|verim|neyseki|şükür|anlamında|gürlük|ongunluk|feyz|feyezan|yağmur|artagan|artım|arturu|atuk|bulça|çoku|doyum|feyiz|kevser|kut|meymenet|toru|yağadur bereketlenmek|1 (noun)|çoğalmak|artmak bereketli|1 (noun)|bol|verimli|artağan|mübarek|üregen|yeğin bereketsiz|1 (noun)|onmadık berelemek|1 (noun)|zedelemek berenarı|1 (noun)|biraz|oldukça beren|1 (noun)|güçlü|kuvvetli berge|1 (noun)|vergi|berke|kamçı|değnek bergilik|1 (noun)|doğal|tabi bergi|1 (noun)|vergi|eli|cömert bergüzar|1 (noun)|armağan|yadigâr|anmalık berhane|1 (noun)|büyük|harap berhava etmek|1 (noun)|bitirmek berhava|1 (noun)|uçurulmuş|yararsız|boş berhayat|1 (noun)|canlı|yaşayan berhudar|1 (noun)|mutlu beribenzer|1 (noun)|alelâde|sıradan|bayağı beri|1 (noun)|festekiz berik|1 (noun)|berk|sağlam|gürbüz|dayanıklı|cömert beril|1 (noun)|saydam|verici|cömert|fedakar berilyum|1 (noun)|gökyeşitözü|be berin|1 (noun)|veren|cömert beriş|1 (noun)|veriş|hibe berkan|1 (noun)|pırıltı berke|1 (noun)|berge|birge|burke berkelyum|1 (noun)|bk berkemal|1 (noun)|mükemmel berkem|1 (noun)|düşmana berkimek|1 (noun)|sağlamlaşmak|pekişmek|berkinmek berkin|1 (noun)|güçlü|güçlendirilmiş berkinmek|1 (noun)|pekiştirilmek|berkimek berkit|1 (noun)|güçlü|güçlendirilmiş|muhkem berkitmek|1 (noun)|sağlamlaştırmak|takviye etmek berkitme|1 (noun)|sağlamlaştırma|tahkim|takviye berkli|1 (noun)|berkliğ berkliğ|1 (noun)|berkli|güçlü|dayanıklı berklik|1 (noun)|sağlamlık|sertlik|katılık berk|1 (noun)|sert|katı|sağlam|berik berkuk|1 (noun)|sert|dayanıklı berna|1 (noun)|genç|körpe|delikanlı|yiğit bernier çamurcunu|1 (noun)|madagaskar çamurcunu berrak|1 (noun)|duru|parlak|temiz|aydınlık|açık|bulutsuz|çanayaz|yılduru berraklaşmak|1 (noun)|durulaşmak berraklaştırmak|1 (noun)|durulaştırmak|açık berraklık|1 (noun)|duruluk|safa berri|1 (noun)|karasal berrî|1 (noun)|karasal berşe|1 (noun)|odun|kül bertafsil|1 (noun)|açıklamalı bertaraf etmek|1 (noun)|gidermek bertaraf|1 (noun)|kaldırılmış|giderilmiş bertik|1 (noun)|yara|bere|incinmiş|burkulmuş|çürük bertilmek|1 (noun)|burkulmak|morarmak|çürümek|ıncinmek|incinmek|bertmek bertmek|1 (noun)|bertilmek berzah|1 (noun)|kıstak|dil besâir|1 (noun)|kur'an besalet|1 (noun)|yiğitlik|yararlılık besbelli|1 (noun)|apaçık|açık|aşikâr|ayan beyan|bedahet|bedihî|belirgin|hüveyda|lacerem besbeter|1 (noun)|beş beter beselemek|1 (noun)|eselemek beselemek besen|1 (noun)|bezen|makyaj|gösteriş besermek|1 (noun)|esermek besermek besibilim|1 (noun)|diyetetik besibilimsel|1 (noun)|diyetetik besici|1 (noun)|sığır besili|1 (noun)|semiz|semirtilmiş|at beslenirken, kız istenirken|besli|semirmek|semirtmek|yağlı|zağlı besinlerin|1 (noun)|kalori besinli|1 (noun)|gıdalı besinsiz|1 (noun)|gıdasız besinsizlik|1 (noun)|gıdasızlık besin|1 (noun)|yenilebilir|azık|gıda|yaşamak beslek|1 (noun)|besleme|hizmetçi|ahretlik besleme|1 (noun)|beslek|besleme kız|beslemelik|beslengi|iaşe|iaşe ve ibate besleme kız|1 (noun)|besleme beslemek|1 (noun)|yedirmek|semirtmek|çoğaltmak|doldurmak|pekiştirmek|yetiştirmek|desteklemek|eklemek|katmak|eklenmek|katılmak|bakmak|esermek|iaşe etmek|yedirip içmek|yemlemek beslemelik|1 (noun)|besleme beslenen|1 (noun)|sönümsüz beslengi|1 (noun)|hizmetçi|evlâtlık|besleme beslenme|1 (noun)|arıcı|hemşire|tagaddi|tarım coğrafyası beslenmek|1 (noun)|nemalanmak|yiyip içmek beslenme odası|1 (noun)|anaokulu beslenme saati|1 (noun)|anaokulu beslenmesini|1 (noun)|çocuk bakıcısı besleyen|1 (noun)|besleyici|mugaddi besleyici|1 (noun)|besleyen|mugaddi|muz besli|1 (noun)|besili besmele|1 (noun)|bismillah beste bağlamak|1 (noun)|bestelemek besteci|1 (noun)|bestekâr|kompozitör|bestekar|maestro bestecinin|1 (noun)|opus bestekâr|1 (noun)|besteci bestekar|1 (noun)|kompozitör|besteci bestelemek|1 (noun)|beste bağlamak|yakmak bestelenmiş|1 (noun)|besteli besteli|1 (noun)|bestelenmiş bestseller|1 (noun)|çoksatar beş altı|1 (noun)|biraz|birkaç beş|1 (noun)|anadut|kontrplak beşaret|1 (noun)|muştu|müjde|erim beş aşağı beş yukarı|1 (noun)|üç aşağı beşaşet|1 (noun)|güleçlik beş beter|1 (noun)|besbeter beşbıyık|1 (noun)|muşmula beş bir|1 (noun)|pencüyek beş dört|1 (noun)|oyunda beş duyu|1 (noun)|dokunma|görme|işitme|koklama beşerî|1 (noun)|bedensel|coğrafya|yereybilim beşer|1 (noun)|insanoğlu|insan beşeriyetçi|1 (noun)|insancıl|hümanist beşeriyetçilik|1 (noun)|hümanizm|insancıllık beşeriyet|1 (noun)|insanlık|insanoğulları beşerleme|1 (noun)|taştir beşgen|1 (noun)|muhammes beşibirarada|1 (noun)|beşibirlik beşibirlik|1 (noun)|beşibirarada|beşibiryerde beşibiryerde|1 (noun)|beşibirlik beş iki|1 (noun)|pencüdü beşikörtüsü|1 (noun)|eşeksırtı beşiksandalye|1 (noun)|sallanır sandalye beşîr|1 (noun)|kur'an beş kardeş|1 (noun)|şamar|tokat beşkardeş|1 (noun)|şamar|tokat beşleme|1 (noun)|tahmis|ağaçların beşli|1 (noun)|iskambil|muhammes|kentet|kuintet beş on|1 (noun)|biraz beş paralık|1 (noun)|değersiz|aşağılık|bayağı beş paralık etmek|1 (noun)|on paralık etmek beşparalık etmek|1 (noun)|on paralık etmek beş paralık olmak|1 (noun)|alçalmak beşparalık olmak|1 (noun)|alçalmak beş parasız|1 (noun)|yoksul|parasız beşparmak|1 (noun)|beşpençe beşparmak otu|1 (noun)|gülgillerden beşparmakotu|1 (noun)|gülgillerden beşpençe|1 (noun)|beşparmak beşuş|1 (noun)|güleç|gülümser beş üç|1 (noun)|pencüse beta|1 (noun)|ışın|radyoaktivite betelemek|1 (noun)|etelemek betelemek betelenmek|1 (noun)|dikleşmek beti|1 (noun)|figür betikevi|1 (noun)|betikler|izleme betikler|1 (noun)|betikevi betik|1 (noun)|mektup|tezkere|java|kitap|pusula|metin betil|1 (noun)|betül betili|1 (noun)|figüratif betim|1 (noun)|betimleme|tasvir betimlemeci|1 (noun)|tasvirci betimlemek|1 (noun)|tasvir etmek betimlemeli|1 (noun)|betimsel betimleme|1 (noun)|tasarlama|tasvir|betim betimsel|1 (noun)|tasvirî|betimlemeli|tasviri betisiz|1 (noun)|nonfigüratif bet|1 (noun)|kötü|çirkin|tuhaf betonarmeci|1 (noun)|kiriş betonarmede|1 (noun)|donatı betonarme|1 (noun)|demirli beton|donatılı beton betondan|1 (noun)|karo beton|1 (noun)|dayanıklı|çimentonun|heykeltıraş|parapet beton gibi|1 (noun)|dayanıklı|sert|güçlü betoniyer|1 (noun)|betonkarar betonkarar|1 (noun)|betoniyer|betonyer betonyer|1 (noun)|betonkarar betül|1 (noun)|bakire|betil bevliyeci|1 (noun)|ürolog bevliye|1 (noun)|üroloji bevvap|1 (noun)|kapıcı beyaban|1 (noun)|çöl beyanat|1 (noun)|demeç|bildiri beyan etmek|1 (noun)|bildirmek|söylemek|açıklamak|anlatmak beyanname|1 (noun)|bildirge|bildiri beyan|1 (noun)|söyleme|bildirme|düşüncelerin|duyguların bey armudu|1 (noun)|iri beyaz adam|1 (noun)|avrupalı beyaz|1 (noun)|ak|alüminyum|aragonit|balık kartalı|balıkkartalı|beyaz zehir|borik asit|çanta çiçeği|gül|ihram|kamelya|kar|kar gibi|kaymak taşı|kekik|köpük gibi|lântan|leylâk|leylek|mermer gibi|mor salkım|naftalin|ölmez otu|örümcek kuşu|palûze gibi|parafin|porselen|sarımsak otu|sedef|sodyum|şeker|tavşankulağı|telgraf çiçeği|telgrafçiçeği|yaban gülü|yasemin|yeşilbaş beyaz ayı|1 (noun)|deniz ayısı|kutup ayısı|kuzeyli ayı beyazca|1 (noun)|akça beyaz eşya|1 (noun)|buzdolabı beyaz et|1 (noun)|tavuk beyazımsı|1 (noun)|beyazımtırak|çağan|kediayağı beyazımtırak|1 (noun)|beyazımsı beyaz ırk|1 (noun)|avrupa beyazlamak|1 (noun)|ağarmak|aklaşmak beyazlanma|1 (noun)|ağarma beyazlanmak|1 (noun)|ağarmak beyazlaşmak|1 (noun)|aklaşmak beyazlaştırmak|1 (noun)|aklaştırmak beyazlatılmak|1 (noun)|ağartılmak beyazlatma|1 (noun)|ağartma beyazlatmak|1 (noun)|ağartmak|aklamak beyazlık|1 (noun)|ağartı beyaz perde|1 (noun)|sinema beyazperde|1 (noun)|sinema beyaz rusya|1 (noun)|belarus beyaz rusya cumhuriyeti|1 (noun)|belarus cumhuriyeti beyaz zehir|1 (noun)|eroin|beyaz beybut|1 (noun)|barış|sulh beycik|1 (noun)|beğceğiz beyefendi|1 (noun)|bey|don bey erki|1 (noun)|plütokrasi|plutokrasi beyge|1 (noun)|bike beygir|1 (noun)|at|gölük|semer beyhude|1 (noun)|boşuna|nafile|yararsız|anlamsız|güzaf beyim|1 (noun)|bekem beyincik|1 (noun)|dimağçe beyin jimnastiği|1 (noun)|zihin jimnastiği beyinli|1 (noun)|akıllı|düşünceli beyin|1 (noun)|muhakeme|bilgisi|eğitimi|akıl|anlayış|dimağ|mağz|sakatat beyinsiz|1 (noun)|akılsız|düşüncesiz|ahmak beyinsizlik|1 (noun)|ahmaklık beyin takımı|1 (noun)|think-tank|tink-tank beyin yıkamak|1 (noun)|insanı beyin zarı|1 (noun)|korteks beyit|1 (noun)|ev beyiye|1 (noun)|satımlık bey|1 (noun)|koca|as|beyefendi|boyun|eş|zengin|bay|komutan|beğ|bekem|mir beylem|1 (noun)|buket|demet beylen|1 (noun)|beyli beyler buyruğu yoksula kan ağlatır|1 (noun)|ezerler beyler|1 (noun)|ümera beyli|1 (noun)|beylen beylik|1 (noun)|mirî|basmakalıp|emirlik|emaret|hükûmet|beğlik|biket bey mi yaman, el mi yaman|1 (noun)|el mi yaman beynamaz|1 (noun)|namazsız|bînamaz beynelmilelcilik|1 (noun)|enternasyonalizm|enternasyonalcilik|uluslar arasıcılık beynelmilelci|1 (noun)|uluslararasıcı|uluslar arasıcı|enternasyonalci beynelmilel|1 (noun)|uluslararası|enternasyonal|uluslar arası beynen|1 (noun)|beğenen beyni atmak|1 (noun)|tepesi atmak beyni bulanmak|1 (noun)|sersemlemek beyni|1 (noun)|ince zar beyni kaynamak|1 (noun)|bunalmak beyninde|1 (noun)|arasında beyninde şimşek çakmak|1 (noun)|kafasında şimşek çakmak beyninde şimşekler çakmak|1 (noun)|sarsılmak beynine vurmak|1 (noun)|içki beynin|1 (noun)|konuşma merkezi beyni sulanmak|1 (noun)|bunamak beyoğlu|1 (noun)|beğer|pera beyrek|1 (noun)|beğrek beysoylu|1 (noun)|aristokrat beyt-i lâhık|1 (noun)|yetişen|ulaşan beyyine|1 (noun)|kanıt|tutamak|delil|bilit|tanıt beyza|1 (noun)|bembeyaz beyzadelik|1 (noun)|soyluluk beyzi|1 (noun)|oval beyzî|1 (noun)|söbe|oval bez alırsan musul'dan, kız alırsan asilden|1 (noun)|güzelolduğuna bez bağlamak|1 (noun)|bebeklere bezdirmek|1 (noun)|bıktırmak|usandırmak|anasından doğduğuna pişman etmek|içini çürütmek|tüketmek|uısandırmak|usanç vermek bezekçi|1 (noun)|nakkaş bezeklemek|1 (noun)|süslemek|bezemek bezekler|1 (noun)|tezyinat bezekli|1 (noun)|süslü|süslenmiş|bezeli bezeksel|1 (noun)|tezyini bezek|1 (noun)|süs|ziynet|bediz|bezen|bezgi|nakış|piraye|tezyinat bezeli|1 (noun)|bezekli bezelye|1 (noun)|baklagillerden|araka|külür|rus salatası bezemci|1 (noun)|dekoratör bezem|1 (noun)|dekor bezemecilikle|1 (noun)|tezyinî bezemek|1 (noun)|süslemek|donatmak|bezeklemek|nakşetmek|süsleyip püslemek|tezyin etmek bezemelik|1 (noun)|tezyini bezemeli|1 (noun)|süslü|dekoratif bezeme|1 (noun)|süsleme|tezyin|süs|tezhip|tezyinat bezemleme|1 (noun)|dekorasyon bezemlemek|1 (noun)|dekore etmek bezemsel|1 (noun)|dekoratif bezenmek|1 (noun)|süslenmek bezenmiş|1 (noun)|süslü|müzeyyen bezen|1 (noun)|süs|makyaj|bezek|besen bezenti|1 (noun)|garnitür beze|1 (noun)|pazı|gudde bezetmek|1 (noun)|süsletmek bezeyici|1 (noun)|dekoratör|iç mimar bezgin|1 (noun)|bez...mekden.|bıkmış|doğduğuna bin pişman|gönlün yazı var, kışı var|hayata küsmek|melül bezginlik getirmek|1 (noun)|yorulmak|usanmak|bıkmak bezginlik|1 (noun)|usanç|bıkkınlık|yorgunluk|fütur|of|oflamak|öf|puf bezginlik vermek|1 (noun)|yormak|usandırmak|bıktırmak bezgi|1 (noun)|süs|bezek bezik|1 (noun)|iki bezir|1 (noun)|bezir yağı bezirgânbaşı|1 (noun)|bez bezirgân pilavı|1 (noun)|yağ bezirgân|1 (noun)|tüccar bezirlemek|1 (noun)|doğurmak|çoğalmak|yumurtlamak bezir yağı|1 (noun)|bezir bezler|1 (noun)|ukad bezmek|1 (noun)|bir hâl olmak|bizar olmak|canına yetmek|fütur getirmek|illâllah demek|usanç getirmek|usanmak|yangın var diye bağırmak bez...mekden.|1 (noun)|bezgin bezmiş|1 (noun)|bıkkın|bîzar bez|1 (noun)|pamuktan|çaput|gudde|bezirgânbaşı|kukla|pala|tablo bezzaka|1 (noun)|salyangoz bezzazlık|1 (noun)|manifaturacılık bezzaz|1 (noun)|manifaturacı bh|1 (noun)|bohriyum bhutan|1 (noun)|hindistan bıcı bıcı yapmak|1 (noun)|yıkanmak bıcıbıcıyapmak|1 (noun)|yıkanmak bıcılgan|1 (noun)|bıçılgan bıcik|1 (noun)|köşe bıçak atmak|1 (noun)|bıçaklamak bıçakçı|1 (noun)|çakıcı bıçak gibi kesilmek|1 (noun)|konuşma|duruvermek bıçak gibi|1 (noun)|keskin|ince bıçak|1 (noun)|jilet|bileği taşı|fora etmek|gedilmek|karda|kesmek|kın|servis|sofra takımı bıçaklamak|1 (noun)|bıçak atmak|bıçak vurmak|hacamat etmek|hacamat yapmak|zımbalamak bıçaklanmak|1 (noun)|bıçak yemek bıçakları|1 (noun)|kesici aletler bileyicisi bıçak vurmak|1 (noun)|bıçaklamak bıçak yarası onulur, dil yarası onulmaz|1 (noun)|hakaret bıçak yemek|1 (noun)|bıçaklanmak bıçgın|1 (noun)|kesen|biçen bıçılgan|1 (noun)|azmış|ter|pislik|bıcılgan bıçik|1 (noun)|buzağı bıçkıevi|1 (noun)|bıçkıhane bıçkıhane|1 (noun)|bıçkıevi bıçkı|1 (noun)|hızar bıçkın|1 (noun)|külhanbeyi|kabadayı|korkusuz|yürekli|cesur bıdık|1 (noun)|bodur|bücür bıkılan|1 (noun)|bok canına olsun bıkılmak|1 (noun)|usanılmak bıkılmayan|1 (noun)|doyumsuz bıkkınlık|1 (noun)|bezginlik|usanç bıkkınlık gelmek|1 (noun)|bıkmak|usanmak|bunalmak bıkkın|1 (noun)|usanmış|bezmiş|yanık|yanıklık bıkma|1 (noun)|gına|usanç|usançlık bıkmak|1 (noun)|tekrarlanması|usanmak|bezginlik getirmek|bıkkınlık gelmek|bizar olmak|canına yetmek|dili yanmak|dilinde tüy bitmek|gına gelmek|gına getirmek|illâllah demek|illâllah etmek|usanç getirmek|yaka silkmek|yılmak bıkmış|1 (noun)|bezgin|bizar|usangın|yılgın bıktıran|1 (noun)|muacciz bıktırıcı|1 (noun)|angarya|elinin körü|usandırıcı bıktırmak|1 (noun)|usandırmak|bezdirmek|bezginlik vermek|kabak tadı vermek|tat vermek|usanç vermek bıldırcın gibi|1 (noun)|dolgunca bıldırcın|1 (noun)|tavukgillerden|benekli bıldırki|1 (noun)|kıdemli bıldır|1 (noun)|tombul bılkımak|1 (noun)|bozulmak|yumuşamak|zedelenmek|erimek bılla|1 (noun)|abla bıngıldamak|1 (noun)|titremek bıngıl|1 (noun)|imik bırakılma|1 (noun)|mayna|metrukiyet bırakılmış|1 (noun)|metrûk|metruke|mevdu|mühmel bırakışma|1 (noun)|ateşkes|mütareke bırakışmak|1 (noun)|savaşma bırakıt|1 (noun)|tereke|miras bırak ki|1 (noun)|saymasak bırakmak|1 (noun)|koymak|unutmak|saklamak|artırmak|görevlendirmek|sarkıtmak|kişi|boşamak|döndürmek|bakılmak|abandone|atmak|boşlamak|bozmak|dinmek|dökmek|geçilmek|geçmek|salıvermek|salmak|sarfınazar etmek|talik etmek|tergemek|terk etmek|teslim etmek|tevdi etmek bırakmamak|1 (noun)|tutmak|yolları tutmak bırakma|1 (noun)|salıverme|terk|eliminasyon|ibka|rafz|teslim|tevdi bırakmasınısağlamak|1 (noun)|bıraktırmak bıraktırmak|1 (noun)|bırakmasınısağlamak bıtık|1 (noun)|am|vajina|vulva|ferç bıyığıçıkmak|1 (noun)|bıyıklanmak bıyığı|1 (noun)|kıllanmak|köse bıyık|1 (noun)|kumral|tıraş bıyıklanmak|1 (noun)|bıyığıçıkmak bıyıklı balık|1 (noun)|sazangillerden bıyıklı|1 (noun)|trikacı bızdık|1 (noun)|kıç bızır|1 (noun)|klitoris|dılak bi-|1 (noun)|#AD?|için|ile biaman|1 (noun)|acımaz bîaman|1 (noun)|hoşgörüsüz|amansız|gaddar|zalim bîbaht|1 (noun)|bahtsız|kadersiz bibedel|1 (noun)|bedelsiz biber dolması|1 (noun)|dolma biberimsi|1 (noun)|bibersi biberiye|1 (noun)|ballıbabagillerden biberli|1 (noun)|acı biberon|1 (noun)|emzik biber|1 (noun)|patlıcangillerden|bübe|kâğıt kebabı|patlıcangiller|şakşuka|tantuni|tarhana|tavuk yelpazesi|yalancı dolma bibersi|1 (noun)|biberimsi bibersiz|1 (noun)|acısız bibi|1 (noun)|hala|kibar|eğitimli|amete|çiçe bi|1 (noun)|bizmut biblio|1 (noun)|kimlikçe bibliosoph|1 (noun)|kitapbilir biblisof|1 (noun)|kitapbilir bibliyofil|1 (noun)|kitapsever bibliyografi|1 (noun)|bibliyografya|kaynakça bibliyografya|1 (noun)|kaynakça|kaynaklar|bibliyografi bibliyotekçi|1 (noun)|kütüphaneci bibliyotek|1 (noun)|kitaplık|kütüphane biblo|1 (noun)|süslük bici|1 (noun)|cici bici bicik|1 (noun)|meme bicili|1 (noun)|cicili bicili bîçare|1 (noun)|çaresiz bîçâre|1 (noun)|fakir bîçarelik|1 (noun)|zavallılık|çaresizlik biçembilim|1 (noun)|stilistik biçemlemek|1 (noun)|stilize etmek biçemleme|1 (noun)|stilizasyon biçe|1 (noun)|model biçem|1 (noun)|üslûp|stil biçen|1 (noun)|bıçgın|biçin biçerdöver|1 (noun)|döven biçik|1 (noun)|biçilmiş|biçimlenmiş biçilmiş|1 (noun)|biçik|biçin biçim almak|1 (noun)|biçimlenmek|şekillenmek biçim bilimi|1 (noun)|morfoloji biçimbilimsel|1 (noun)|morfolojik biçimbilim|1 (noun)|varlıkların|morfoloji|sarf|şekilbilim|şekliyat biçim birimi|1 (noun)|morfem biçimbirim|1 (noun)|morfem biçim bozulması|1 (noun)|deformasyon biçimce|1 (noun)|şeklen biçimcilik|1 (noun)|formalizm|özü|şekilcilik biçimci|1 (noun)|tutum|şekilci|formaliteci|formalist biçimde|1 (noun)|arifane biçimdizim|1 (noun)|morfoloji biçimi|1 (noun)|deforme|deforme olmak biçiminde|1 (noun)|şeklinde biçimine getirmek|1 (noun)|sırasını|fırsatınıbulmak biçimin|1 (noun)|gösterge biçimini|1 (noun)|yamala yamala|yamalmak biçimlendirmek|1 (noun)|şekillendirmek|şekil vermek biçimlendirme|1 (noun)|şekillendirme biçimlenmek|1 (noun)|şekillenmek|biçim almak|şekil almak biçimlenme|1 (noun)|şekillenme|formasyon biçimlenmiş|1 (noun)|biçik|dilim biçimler|1 (noun)|eşkâl biçimleri|1 (noun)|bulut biçimlerini|1 (noun)|yapı bilimi biçimli|1 (noun)|mevzun|atletik|kalıplı|kıyak biçimsel|1 (noun)|şeklî|formel|morfolojik biçimsizleşme|1 (noun)|deformasyon biçimsizleşmek|1 (noun)|deforme olmak biçimsizleşmiş|1 (noun)|deforme biçimsizlik|1 (noun)|çirkinlik|yakışıksızlık|şekilsizlik biçimsiz|1 (noun)|şekilsiz|kötü|yakışıksız|amorf|aynasız|kalıpsız|kubat biçim|1 (noun)|şekil|format|örnek|form|tarz|dadacılık|dalan|dil bilimi|fason|filoloji|forma|gestalt|grafik|harita teknikeri|heyet|kalıp|köken|lengüistik|merkez|minval|model|simge|suret|uzbilim|yönet|yönten|yörtem|zarif biçin|1 (noun)|biçilmiş|girmiş|ekin|tahıl|biçen|doğrayan biçintilik|1 (noun)|patron biçit|1 (noun)|pattern biçkiyi|1 (noun)|oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi biçmek|1 (noun)|paha|değer|ekini|tırpanla|yarmalamak biçme|1 (noun)|prizma|menşur|pay bırakmak biçti|1 (noun)|belirli geçmiş bidar|1 (noun)|uyanık bîdar|1 (noun)|uyanık|uyumayan bidayet|1 (noun)|başlama|başlangıç bider|1 (noun)|tohum bidon|1 (noun)|tutacaklı|sac bî-emanî|1 (noun)|emniyetsizlik bienal|1 (noun)|yılaşırı bifyografi|1 (noun)|yaşamöyküsü bîgâne|1 (noun)|yabancı|ilgisiz bîgaye|1 (noun)|gayesiz|sonsuz|çok bige|1 (noun)|bakire bigem|1 (noun)|sevilen bigen|1 (noun)|beğenilen bigendik|1 (noun)|beğenilen bigudi|1 (noun)|sarmaç bîgünah|1 (noun)|suçsuz|günahsız bîhaber|1 (noun)|habersiz|bilgisiz bîhâb|1 (noun)|uykusuz|uyanık bihakkın|1 (noun)|adamakıllı|iyice|gerçekten bihin|1 (noun)|ala|iyi bîhuş|1 (noun)|şaşkın|sersem|deli bîilâç|1 (noun)|çaresiz|ilâçsız|umutsuz biilâç|1 (noun)|ılâçsız bîkarar|1 (noun)|kararsız|tereddütlü bike|1 (noun)|beyge bîkes|1 (noun)|kimsesiz biket|1 (noun)|beylik bikir|1 (noun)|kızlık|erdenlik bilader ağacı|1 (noun)|amerika elması bilağ|1 (noun)|yetiştirme bilahara|1 (noun)|sonradan|sonunda bilâhare|1 (noun)|sonra|sonradan|sonraları bilâistisna|1 (noun)|ayrıksız|istisnasız|ıstisnasız bilakis|1 (noun)|tersine bilâkis|1 (noun)|tersine|aksine bilanço|1 (noun)|dengelem bilârdoda|1 (noun)|pike yapmak bilârdo|1 (noun)|kahve|kahvehane bilardo sopası|1 (noun)|isteka bilasebep|1 (noun)|gereksizce bilâvasıta|1 (noun)|dolaysız|vasıtasız|araçsız|aracısız bil|1 (noun)|bilgi|bilim bilcümle|1 (noun)|bütün|hep bildiğini|1 (noun)|çenesini tutmak bildik|1 (noun)|tanıdık|bilinen|tanınan|ünlü|aşina|biliş|tanış bildiren|1 (noun)|ihbarcı|mûlin|mübelliğ bildirerek|1 (noun)|bilgiç bilgiç bildirge|1 (noun)|beyanname|doldurmak bildirilme|1 (noun)|ihbar bildirilmek|1 (noun)|duyurulmak bildirilmiş|1 (noun)|deklâre bildirimlik|1 (noun)|ihbarname bildirim|1 (noun)|tebliğ|ihbarname|ihbar|ihbariye|tebligat bildirişim|1 (noun)|iletişim|haberleşme|komünikasyon|iletişim ortamı bildiri|1 (noun)|tebliğ|tebligat|beyanname|deklerasyon|beyanat|çav|deklârasyon|ihbarname|manifesto|mesaj bildirme|1 (noun)|beyan|arz|deklârasyon|ifham|ihbar|ikrar|ilâm|itiraf|tebliğ|tefhim bildirmek|1 (noun)|anlatmak|arz etmek|beyan etmek|değirmek|deklâre etmek|getirmek|haber vermek|haberdar etmek|ihbar etmek|ilâm etmek|itiraf etmek|lütfetmek|tebliğ etmek|vermek|yayımlamak bildirme kipleri|1 (noun)|gelmiş|gel-iyor|gel-ir bile bile|1 (noun)|bilerek|isteyerek|düşünülerek|kasten bile|1 (noun)|birlikte|da|de|dahi|üstelik|hâlâ|hatta bilecen|1 (noun)|ukalâ|bilgiç|bilmiş bileda|1 (noun)|balta bileğinde altın bileziği olmak|1 (noun)|kolunda altın bileziği olmak bileği taşı|1 (noun)|bıçak|çakı bilek damarı|1 (noun)|nabız bilek gibi|1 (noun)|kalın bilek|1 (noun)|güç|kuvvet|bukağılık|bülek bilemek|1 (noun)|güçlendirmek|keskinleştirmek|yülümek bilememek|1 (noun)|paniğe kapılmak bilen|1 (noun)|agah|alim|bilgen|bilici|vâkıf bilenmek|1 (noun)|hırslanmak bilerek|1 (noun)|isteyerek|kasten|bile bile|bilgili|kastî|mahsus bileşen|1 (noun)|komponent bileşikgillerden|1 (noun)|acı marul|andız otu|aynısefa|civanperçemi|deve dikeni|dulavratotu|kasımpatı|kediayağı|kenger|öküzgözü|suketeni|tarhun|tekesakalı|tilkikuyruğu bileşik|1 (noun)|mürekkep bileşim|1 (noun)|terkip|kombinezon bileşke|1 (noun)|muhassala bileşme|1 (noun)|terekküp bileştirmek|1 (noun)|geometrik|terkip etmek bilet|1 (noun)|konser|sinema|marka bileyicilik|1 (noun)|zağcılık bileyici|1 (noun)|zağcı|çarkçı bilez|1 (noun)|bilye|zıpçık bilezik|1 (noun)|yağlama|soğutma|kelepçe|dikdörtgen|silindir|takı|takıştırmak bilfiil|1 (noun)|gerçekten|edimlice|birfiil bilge|1 (noun)|bilgili|hakim|eriken|ertim|tela|tolmış|toluk|tuluk bilgece|1 (noun)|hâkimane|hakimane|hikmetli bilgelik|1 (noun)|bilgi|hikmet|vukuf|büyü|derin|toldı bilgen|1 (noun)|bilen|bilgin|alim bilgicilik|1 (noun)|sofizm|safsatacılık bilgici|1 (noun)|sofist bilgiç|1 (noun)|bilecen|ukala bilgiç bilgiç|1 (noun)|bildirerek bilgi edinmek|1 (noun)|öğrenmek bilgi işlem|1 (noun)|veri işlem bilgi kuramı|1 (noun)|epistemoloji bilgilendirme|1 (noun)|brifing bilgilenmek|1 (noun)|öğrenmek bilgiler|1 (noun)|bilig|dizge bilgileşim|1 (noun)|bilsat bilgilik|1 (noun)|ansiklopedi bilgilikçi|1 (noun)|ansiklopedist bilgiliksel|1 (noun)|ansiklopedik bilgili|1 (noun)|malûmatlı|haberli|bilerek|agâh|anaç|aydın|aydınalp|bilge|bir ağacın gölgesinde bir sürü yatar|bitirmiş|boş fıçı çok langırdar|dağarcığı yüklü|danişment|delikli taş yerde kalmaz|derin su yavaş akar|ergil|et ne kadar arık olsa ekmek üstünde yaraşır|haberdar|kafalı|malûmattar|meyveli ağacı taşlarlar|olgaç|tedik|uyanık|yetik|yolbilir|yoleri bilgi|1 (noun)|malûmat|vukuf|eğitim|öğretim|araştırma|anlayış|öğrenme|bilim|bel|bellenti|bil|bilgelik|bilgü|bili|çap|elinde büyümek|fen|gelenek|güneş|haber|kara haber|katkı|katkıda bulunmak|kemal|marifet|olgunluk sınavı|ödev bilgisi|selen|yarışma|yoklamak bilgin|1 (noun)|âlim|bahşi|bilgen|bilim adamı|bilimci|celayır|doku bilimci|ilimci|şavlı bilginin|1 (noun)|bilimcilik bilginler|1 (noun)|akademi|ulema bilginlik|1 (noun)|âlimlik|ulemalık bilgisayarı|1 (noun)|askıya almak bilgisayar|1 (noun)|kompüter|elektronik beyin bilgisayar mühendisi|1 (noun)|tasarımı bilgisayar programcısı|1 (noun)|programcı bilgisi|1 (noun)|beyin|dümdüz bilgisini|1 (noun)|sınamak bilgisizler|1 (noun)|cühelâ bilgisizlik|1 (noun)|cehalet|bilisizlik|cahiliyet|cahillik|cehil|kabaklık|kofluk|vukufsuzluk bilgisiz|1 (noun)|malûmatsız|cahil|acemi|alafranga bebesi|ayak takımı|bîhaber|boş|eşek hoşaftan ne anlar?|gafil|kabak|kafasız|kakavan|kof|nadan|racilen|sepette pamuğu olmamak|tıntın|vukufsuz|yavan|yayan|yazının cahili olmak bilgi şöleni|1 (noun)|sempozyum bilgiyazar|1 (noun)|printer bilgiye|1 (noun)|rastlantı bilgiyi|1 (noun)|deneycilik|kodlamak bilgü|1 (noun)|bilgi bilhassa|1 (noun)|özellikle|hele|başta|mahsus|hususiyetle|hassaten bilibamın|1 (noun)|biliyormuyum bili|1 (noun)|bilgi|malûmat bilici|1 (noun)|bilen|alim bilig|1 (noun)|bilgiler|bilim bilim adamı|1 (noun)|bilgin|âlim|bilim kadını|ilim kadını bilimci|1 (noun)|bilgin bilimcilik|1 (noun)|bilginin|ilimcilik bilimde|1 (noun)|deha|köktencilik bilimdışı|1 (noun)|gayri ilmi bilim dışı|1 (noun)|gayriilmî bilime|1 (noun)|bilimsiz bilim|1 (noun)|ilim|fen|irfan|bel|bil|bilgi|bilig|entelektüel|makale|marifet|polemik|terim|üst yapı|yazar bilim kadını|1 (noun)|bilim adamı bilim kuramı|1 (noun)|ilkelerini bilim kurgusal|1 (noun)|biyonik bilimkurgu|1 (noun)|saynsfikşın|science-fiction bilimler|1 (noun)|ulûm bilimsel|1 (noun)|ilmî|ideoloji|polemik|uygulayımcı bilimsel sosyalizim|1 (noun)|marxçılık bilimsel sosyalizm|1 (noun)|marksçılık bilimsel toplantı|1 (noun)|kolokyum bilimsiz|1 (noun)|bilime bilinci|1 (noun)|kendinde olmamak|özne bilincin|1 (noun)|davranışçılık bilincine varmak|1 (noun)|anlamak|kavramak bilinçaltı|1 (noun)|şuuraltı|tahteşşuur bilinçlenmek|1 (noun)|şuurlanmak bilinçlenme|1 (noun)|şuurlanma bilinçlilik|1 (noun)|nesne|şuurluluk bilinçli|1 (noun)|şuurlu bilinçsizlik|1 (noun)|şuursuzluk|nesne bilinçsiz|1 (noun)|şuursuz bilinç|1 (noun)|şuur|çevresini|dimağ|zihin bilindik|1 (noun)|bilinen bilinemeyen|1 (noun)|bellisiz bilinemezci|1 (noun)|lâedri|agnostik bilinemezcilik|1 (noun)|lâedriye|agnostisizm bilinen|1 (noun)|bilindik|malûm|aşina|bildik|mâ?lum|mahut|maruf|mekik dokumak|ya bilinenden|1 (noun)|öteki bilinircilik|1 (noun)|gnostisizm biliniyor|1 (noun)|malûm bilinmedik|1 (noun)|bilinmeyen|gayrimalûm|meçhul bilinmek|1 (noun)|anlaşılmak|öğrenilmek|tanılmak bilinme|1 (noun)|marufiyet bilinmeyenin|1 (noun)|ön sezi|önsezi bilinmeyen|1 (noun)|meçhul|bilinmez|bilinmedik|adsız sansız|alışılmamış|belirsiz|gayrimalûm|gizli|gümen|meçhulât|meğer|nedense|yabancı|yeni bilinmeyerek|1 (noun)|yanlışlıkla bilinmez|1 (noun)|bilinmeyen|muğlâk|kuşkulu|meçhul|gayrimalûm bilinmezcilik|1 (noun)|agnostiszm bilir|1 (noun)|anlar|sayar|agâh|elinde... var bilirkişi|1 (noun)|ehlihibre|ehlivukuf|uzman|eksper bilisiz|1 (noun)|cahil bilisizlik|1 (noun)|bilgisizlik|cahillik|cehalet bilistifade|1 (noun)|yararlanarak biliş çıkmak|1 (noun)|tanımak bilişçıkmak|1 (noun)|tanımak bilişim ağı|1 (noun)|teknik bilişimde|1 (noun)|güdüm|veri bilişim|1 (noun)|teknik|informatik|sibernitik|bl.|enformatik bilişmek|1 (noun)|öğrenmek bilişsel|1 (noun)|kognitif|yetiyitim biliş|1 (noun)|uygulama|anlama|canlının|vukuf|bildik|tanıdık|dost|ahbap|aşina bilit|1 (noun)|beyyine biliyormuyum|1 (noun)|bilibamın billahi|1 (noun)|vallahi billboard|1 (noun)|grafik tasarımcısı billûr cisim|1 (noun)|gözde billur|1 (noun)|çanayaz|yılduru billûr gibi|1 (noun)|gerdan billuri, kristalin|1 (noun)|kırılcal billûr|1 (noun)|kristal|avize billur, kristal|1 (noun)|kırılca billûrlaşmak|1 (noun)|kristalleşmek|tebellür etmek billûrlaşma|1 (noun)|kristalleşme|tebellür billûrlaşmış|1 (noun)|lâl billursu|1 (noun)|billurumsu billûrsu|1 (noun)|kristaloit|granit billurumsu|1 (noun)|billursu bilmece gibi konuşmak|1 (noun)|açık bilmeceli|1 (noun)|muammalı bilmece|1 (noun)|muamma|eşyaları|varyant bilmeden|1 (noun)|bilmeyerek|atmak|ezbere|ezbere konuşmak|gaf yapmak|kazara|körlemeden|maksatsız bilmediği|1 (noun)|çizmeden yukarı çıkmak|çizmeden yukarıçıkmak bilme|1 (noun)|irfan|vukuf bilmeksizin|1 (noun)|körlemeden bilmek|1 (noun)|tanımak|sanmak|varsaymak|anımsamak|hatırlamak|anlamak|inanmak|saymak|şaşma|çakmak|göbeğini kesmek|haberi olmak|üstüne almak|vâkıf olmak bilmemezlik|1 (noun)|bilmezlik|cehalet bilmeyerek|1 (noun)|bilmeden|kazara bilmez|1 (noun)|anlamaz|kavramaz|hatırbilmez bilmezcelik|1 (noun)|tecahülü ârif bilmezlemek|1 (noun)|teçhil etmek bilmezleme|1 (noun)|teçhil bilmezlenmek|1 (noun)|tecahül etmek bilmezlenme|1 (noun)|tecahül bilmezlik|1 (noun)|cehalet|bilmemezlik|cehil bilmezlikten gelme|1 (noun)|yazarın|tecahülüarifane bilmiş|1 (noun)|çok bilmiş|bilecen|feleğin çemberinden geçmiş bilsat|1 (noun)|kuruluşlar|bilgileşim|bencmarking bilseme|1 (noun)|görme|anlama|yapabilme|merak|tecessüs bilumum|1 (noun)|bütün|tüm|tamamı|hep|kamu bilun|1 (noun)|esir|tutsak|aşık bi?l-vâsıda|1 (noun)|araçla bilvasıta|1 (noun)|dolaylı|araçlı bilyeli yatak|1 (noun)|bisiklet bilye|1 (noun)|taş|maden|toprak|misket|bilez|cıncık|zıpçık|zıpzıp bilyon|1 (noun)|milyar bimarhane|1 (noun)|tımarhane bin|1 (noun)|1000|aşırı|?|m bina bakımcısı|1 (noun)|apartmanlar binaenaleyh|1 (noun)|dolayısıyla binaen|1 (noun)|böylece|dayanarak bina etmek|1 (noun)|yapmak|kurmak|dayamak binalar|1 (noun)|iç tezyinat dekoratörü binalaşmak|1 (noun)|yapılaşmak bînamaz|1 (noun)|beynamaz bina|1 (noun)|tarımsal|endüstriyel|ticari|kültürel|yapı|çatı|alt yapı teknisyeni|bekçi|güvenlik müdürü|hane|inşaat çeliği montörü|markör bin atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin|1 (noun)|hırpalanır|aksar|sakatlanır binbaşı|1 (noun)|üst subay|üstsubay binbiryaprak|1 (noun)|civanperçemi bin can ile|1 (noun)|gönülden binde bir|1 (noun)|nadir bindi|1 (noun)|destek|hamil bindirimli|1 (noun)|zamlı bindirim|1 (noun)|zam bindirmek|1 (noun)|eklemek|katmak bindirme|1 (noun)|kiremit binek|1 (noun)|oto döşemecisi|oto elektrikçi binen|1 (noun)|binici binici|1 (noun)|binen binicilik|1 (noun)|parkur bini|1 (noun)|kapı binilecek|1 (noun)|binit binit|1 (noun)|binilecek binme|1 (noun)|at|rüzgar payı binmek|1 (noun)|eklenmek|katılmak|vapur|uçak|atlamak binnetice|1 (noun)|nihayet bin tasa bir borç ödemez|1 (noun)|borçlu binyıl|1 (noun)|milenyum biomekanik|1 (noun)|biyoloji bîperva|1 (noun)|çekinmez|sakınmaz|korkusuz|çekinmeden|korkmadan bira|1 (noun)|arpa suyu|alkol|kahve|kahvehane|pastörizasyon bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır|1 (noun)|bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır birader|1 (noun)|dost bir ağacın gölgesinde bir sürü yatar|1 (noun)|iyiliksever|bilgili bir ağızdan|1 (noun)|beraberce bir ağızdan çıkan bin dile yayılır|1 (noun)|duyulur bir alay|1 (noun)|birçok bir anda|1 (noun)|çabucak bir araba|1 (noun)|odun|fazla bir arada|1 (noun)|birlikte bir araya gelmek|1 (noun)|buluşmak bir araya getirmek|1 (noun)|toplamak bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun|1 (noun)|altın|harcanan bir avuç|1 (noun)|az bir avuç toprak olmak|1 (noun)|ölmek biraz|1 (noun)|az buçuk|azıcık|berenarı|beş altı|beş on|bir çift|bir derece|bir dereceye kadar|bir iki|bir ölçüde|bir parça|bir zaman|bozukça|çat pat|hafif tertip|kafası bulutlu|nebze|nev?an|pahalıca|uzaktan uzağa birazcık|1 (noun)|bir dirhem|şuncacık bir baba dokuz oğlu besler, dokuz oğul bir babayı beslemez|1 (noun)|baba bir bardak suda fırtına koparmak|1 (noun)|önemsiz bir bir|1 (noun)|hepyek|eksiksiz birbirine girmek|1 (noun)|karışmak|çarpışmak|dolaşmak|dövüşmek birbirini tutmaz|1 (noun)|tutarsız birbiri üstüne gelmek|1 (noun)|arkasıarkasına birbiri|1 (noun)|yekdiğeri bir boy|1 (noun)|hele bircilik|1 (noun)|tekçilik|monizm birci|1 (noun)|tekçi|monist birçe|1 (noun)|biricik|yegane birçek|1 (noun)|biricik birçeneklilerden|1 (noun)|telgrafçiçeği bir çırpıda|1 (noun)|çabucak bir çiçekle bahar olmaz|1 (noun)|küçük bir çiçekle yaz olmaz|1 (noun)|güzel bir çift|1 (noun)|biraz bir çoğu|1 (noun)|adwafwd birçoğu|1 (noun)|belirsizlik zamiri|çokları bir çok|1 (noun)|birçok birçok|1 (noun)|çok|çoğu|müteaddit|ağız dolusu|becir|bir alay|bir çok|bir dolu|bir nice|bir yığın bir dalda duramamak|1 (noun)|yer bir defa|1 (noun)|hele bir de|1 (noun)|fazladan birdemlemek|1 (noun)|birleştirmek birden|1 (noun)|ansızın|hemencecik|birlikte|beraberce|anîde|def'aten|demeye kalmamak|derhal|şimşek gibi|şipşak|takkadak|yekten birdenbire|1 (noun)|ansızın|hemencecik|anî|anîden|ansız|apansızın|bedaheten|beklenmedik|damlamak|dangadak|defaten|doğaçlama|doğaçtan|durup dururken|emprovizasyon|fevrî|fırtına gibi|fücceten|gümbedek|mantar gibi bitmek|nagâh|nagehan|pat diye|patadak|şakkadak|şırakkadak|vehleten|yayıvermek|yekin yekin|yekten|zemberek gibi bir derece|1 (noun)|biraz bir dereceye kadar|1 (noun)|biraz bir dikili ağacı olmamak|1 (noun)|evi|toprağı bir dirhem|1 (noun)|birazcık bir dirhem gümüşün üstünde oturmaya bir kantar göt gerek|1 (noun)|tutumluluk bir dolu|1 (noun)|birçok bir düzine|1 (noun)|çok bire beş katmak|1 (noun)|eklemek|abartmak bire beşkatmak|1 (noun)|eklemek|abartmak bire bir|1 (noun)|miktar birebir|1 (noun)|uygun bir elinin verdiğini öbür elin görmesin|1 (noun)|işitsin bir elin nesi var, iki elin sesi var|1 (noun)|az el aş kotarır , çok el iş kotarır bir elmanın yarısı o|1 (noun)|elmanın yarısı o, yarısı bu birem|1 (noun)|karakter bireşimli|1 (noun)|sentetik bireşim|1 (noun)|sentez|terkip bir evcikli|1 (noun)|mısır|ceviz bire ... vermek|1 (noun)|arpa|nohut bireyci|1 (noun)|ferdiyetçi|individüalist bireycilik|1 (noun)|ferdiyetçilik|individüalizm|bütüne|bireye bireye|1 (noun)|bireycilik|cinsiyet|ebe|eşey birey|1 (noun)|fert|kişi|duygusal|can bireyin|1 (noun)|güdülenme|öz bağışıklık|yönelim bireyi|1 (noun)|nitelik bireylere|1 (noun)|finans bireyler|1 (noun)|efrat|erkincilik bireylerin|1 (noun)|ırk ayrımı|tecim bireyleri|1 (noun)|sosyal hizmet uzmanı bireylik|1 (noun)|ferdiyet birey oluş|1 (noun)|ontogenez bireysel|1 (noun)|ferdî|individüel bireyselleştirme|1 (noun)|özelliklerin bireysellik|1 (noun)|ferdiyet birfiil|1 (noun)|bilfiil bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır|1 (noun)|bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır birge|1 (noun)|beraber|birlikte|biricik|berke birgen|1 (noun)|ıçine|münzevi bir görüş, bir kör biliş|1 (noun)|öğrenilmez bir gözeli|1 (noun)|bir hücreli bir günden bir güne|1 (noun)|hiç bir güzel|1 (noun)|iyice bir hâl olmak|1 (noun)|usanmak|bezmek|ölmek bir hamlede|1 (noun)|çabucak bir hayli|1 (noun)|epey|çok|hayli bir hoş eylemek|1 (noun)|hüzünlendirmek bir hoşeylemek|1 (noun)|hüzünlendirmek bir hoş|1 (noun)|garip bir hoş olmak|1 (noun)|şaşırmak|hüzünlenmek bir hoşolmak|1 (noun)|şaşırmak|hüzünlenmek bir hücreli|1 (noun)|bir gözeli biri|1 (noun)|akraba|polimerlik|rahmet okumak|yavuz hırsız ev sahibini bastırır|yekî|zemzemle yıkanmış olmak birice|1 (noun)|tek biricik|1 (noun)|tek|yegâne|eşi|benzeri|arlat|bir tane|birçe|birçek|birge biridin|1 (noun)|güneyli birifing|1 (noun)|brifing bir iğne bir iplik olmak|1 (noun)|iğne ipliğe dönmek bir iki|1 (noun)|birtakım|bazı|biraz birikimcilik|1 (noun)|tasarrufçuluk birikimci|1 (noun)|tasarrufçu birikim|1 (noun)|gözlemler|birikme|deneyim|repertuar|yığ birikimi|1 (noun)|koruncak birikimlik|1 (noun)|tank biriki|1 (noun)|rezerv birikme|1 (noun)|birikim|tahaşşüt|tecemmu|tedahül|temerküz|teraküm birikmek|1 (noun)|irkmek|oyulgalanmak|teraküm etmek|üşüşmek|yığılıp kalmak|yığışmak birikmiş|1 (noun)|kümülâtif|müterakim|nakit para biriktirici|1 (noun)|sarnıç|rezervuar biriktiri|1 (noun)|derlem|koleksiyon biriktirim|1 (noun)|biriktirme biriktirmek|1 (noun)|öğrenme|bankaya yatırmak|bir köşeye koymak|depo etmek|depolamak|düğüm vurmak|irkmek|kümelemek|stok etmek|tasarruf etmek|tutmak|yığmak biriktirme|1 (noun)|tasarruf|biriktirim biriktirrnek|1 (noun)|depo etmek birim|1 (noun)|ünite|vahit|dilin birinci çağ|1 (noun)|paleozoik birincil grup|1 (noun)|içten|samimî birincil|1 (noun)|sırada|ana|temel|esas|asli birinci orun|1 (noun)|vapur birincisi|1 (noun)|evlâ|muharrem birincivasıf|1 (noun)|birleşikgillerden birinci|1 (noun)|zaman|yer|sırada|sınıf|orun|bir numara|bir numaralı|ekstra|ilig|iliğ|yeküm birinde|1 (noun)|isteklendirmek birinden|1 (noun)|bir koyundan iki post çıkmaz|dayanmak birine|1 (noun)|aylık|başına çorap örmek|kargımak|lekelemek|miras|saygı duymak|velinimet birini|1 (noun)|alaşağı etmek|alaşağıetmek|alıkoymak|anan yahşi, baban yahşi|ayartmak|başını belâya sokmak|başınıbelâya sokmak|dağa kaldırmak|damarına basmak|eline doğmak|fitlemek|foslatmak|hesap sormak|ipini çekmek|kayırmak|koşmak|kuyruğuna teneke bağlamak|mimlemek|mitleştirmek|muhtaç etmek|musallat etmek|övgü|pohpohlamak|posta etmek|provokasyon|sürpriz yapmak birinin|1 (noun)|baş başa bırakmak|başbaşa bırakmak|gözaltı|paylatmak|sırtlamak|sizden iyi olmasın|uşaklık|vekil|yampala|yan pala zeydün bir iştir oldu|1 (noun)|istenmeyen birkaç|1 (noun)|az|belirsizlik sıfatı|beş altı|bir kaç|üç dört|yek-çend bir kaç|1 (noun)|birkaç birkaçı|1 (noun)|belirsizlik zamiri bir kalem|1 (noun)|aynı|benzer bir kalem geçmek|1 (noun)|boşvermek bir kararda bir allah|1 (noun)|tanrı'dır bir katar deveyi bir eşek yeder|1 (noun)|sessiz|niteliksiz bir kazanda kaynamak|1 (noun)|uyuşmak|bağdaşmak|anlaşmak birke|1 (noun)|gölcük bir kere|1 (noun)|aslında birkit|1 (noun)|birleşik|birleşmiş bir korkak bir orduyu bozar|1 (noun)|savaşta|telaş bir koşu|1 (noun)|çabucak|koşarak bir koyundan iki post çıkmaz|1 (noun)|birinden bir köşeye koymak|1 (noun)|saklamak|biriktirmek bir küme|1 (noun)|fazla bir lahzada|1 (noun)|çabucak birlemek|1 (noun)|zikretmek birleme|1 (noun)|tevhit birler|1 (noun)|yegân birleşenleri|1 (noun)|bayırlık birleşik fiil|1 (noun)|hissetmek|kaybolmak|bakakalmak birleşikgillerden|1 (noun)|acı marul|andız otu|ayçiçeği|aynısefa|badat|birincivasıf|civanperçemi|deve dikeni|devetabanı|dulavrat otu|hindiba|iskorçina|kadife çiçeği|kantaron|karahindiba|kasımpatı|kenger|koyungözü|marul|mavikantaron|mübarek otu|öküzgözü|papatya|pat|pelin|solucan otu|su keteni|tarhun|tekesakalı|tilkikuyruğu|yalancı safran|yer elması birleşikgillereden|1 (noun)|kediayağı birleşik isim|1 (noun)|başşehir|kaptıkaçtı birleşik krallık|1 (noun)|galler birleşik|1 (noun)|müttehit|başgöz|bir|birkit|federal|mürekkep birleşilmek|1 (noun)|buluşulmak|kavuşulmak birleşimini|1 (noun)|arziyat|jeoloji|yer bilimi birleşim|1 (noun)|inikat|sentez|terkip birleşimlerini|1 (noun)|karama|kimya birleşimli|1 (noun)|sentetik birleşkecilik|1 (noun)|kooperatifçilik birleşmek|1 (noun)|buluşmak|uyuşmak|kaynaşmak|ittifak etmek|ittihat etmek|kavuşmak|terekküp etmek birleşme|1 (noun)|sikişmek|düzüşmek|entegrasyon|füzyon|ger|iltisak|ittihat|ittihatçı|terekküp birleşmiş|1 (noun)|birkit|birlik|mevsul|mürekkep birleşmiş milletler|1 (noun)|birleşmiş milletler örgütü birleşmiş milletler örgütü|1 (noun)|birleşmiş milletler birleştiren|1 (noun)|alıştırıcı-montör birleştirici|1 (noun)|bakan|teriş|yumutgan birleştirilmiş|1 (noun)|konsolide birleştirme|1 (noun)|düşünme|kombinasyon|teriş|terkip|tevhit birleştirmek|1 (noun)|birdemlemek|çitmek|terkip etmek|tevhit etmek birliğini|1 (noun)|çözülmek birli|1 (noun)|iskambil|as|maça beyi birlikte|1 (noun)|beraberce|yanında|beraberinde|alay malay|altlı üstlü|baş başa|beraber|bile|bir arada|birden|birge|bu arada|hep beraber|hep beraber|koşağırmak|müştereken|müttehiden|omuz omza|yan|yan yana|yanı sıra birlikteş|1 (noun)|federe birlik|1 (noun)|vahdet|tek|vahdaniyet|birleşmiş|bağlılık|benzerlik|bağlantı|tabur|bütün|dört dörtlük|ehadiy|federasyon|iştirak|ittihat|kardeşlik|müşterek|ünite|yekvücut birmanya|1 (noun)|çin|myanmar bir nebzecik|1 (noun)|küçücük bir nice|1 (noun)|birçok bir numaralı|1 (noun)|birinci bir numara|1 (noun)|tek|birinci bir o yana, bir bu yana|1 (noun)|rastgele bir ölçüde|1 (noun)|biraz birörnekçilik|1 (noun)|üniformitaryanizm birörnek kaynak kimliği|1 (noun)|bkk birörneklik|1 (noun)|tecanüs bir örnek|1 (noun)|yeknesak bir parça|1 (noun)|biraz|azıcık birsam|1 (noun)|sanrı|halüsinasyon bir seksen uzanmak|1 (noun)|ölmek bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge|1 (noun)|suçlu bir solukta|1 (noun)|çabucak|çarçabuk|hemen bir söyledi pir söyledi|1 (noun)|uzatmadan bir söz bin büyüye bedeldir|1 (noun)|büyü bir şey|1 (noun)|olay|durum|söz|iş bir şey söylemek|1 (noun)|konuşmak|belirtmek|anlatmak bir tabur|1 (noun)|çok bir tahtada|1 (noun)|yekten birtakımı|1 (noun)|bazısı|kimi|kimisi birtakım|1 (noun)|kimi|bazı|belirsizlik sıfatı|bir iki bir tane|1 (noun)|biricik|yegâne bir|1 (noun)|tek|ı|birleşik|eş|aynı|müşterek|değer|sadece|ancak|yalnız|ardışık sayılar|vahit|yek|yeksan bir temiz|1 (noun)|adamakıllı bir terimli|1 (noun)|bölme bir tomar|1 (noun)|fazla bir vakitler|1 (noun)|eskiden|vaktiyle bir yana|1 (noun)|sayılmazsa biryan|1 (noun)|büryan biryancı|1 (noun)|büryancı bir yığın|1 (noun)|birçok bir zaman|1 (noun)|eskiden|vaktiyle|biraz bir zamanlar|1 (noun)|zamanında|vaktiyle|eskiden biseksüel|1 (noun)|lgbt bisikletçi|1 (noun)|çifttekerci bisiklet|1 (noun)|çiftteker|bilyeli yatak|cambaz|derrace|parkur|velesbik|velespit bisikletçilik|1 (noun)|çifttekercilik bisküvi|1 (noun)|un|süt|büsgevit bismillah|1 (noun)|besmele bisturi|1 (noun)|neşter bişi|1 (noun)|çörek bi-şuur|1 (noun)|şuursuz|anlayışsız bişük|1 (noun)|nesil|kavim|kardeş bîtap|1 (noun)|bitkin|yorgun bitaraflık|1 (noun)|yansızlık bîtaraf|1 (noun)|yansız|tarafsız bitek|1 (noun)|verimli|mümbit|mahsuldar biten|1 (noun)|final biterge|1 (noun)|gerek|hacet|ihtiyaç bitevi|1 (noun)|biteviye|tekdüze biteviyelik|1 (noun)|tekdüzelik|yeknesaklık biteviye|1 (noun)|sonsuz|elbette|bitevi|fasılasız|muttasıl|mütemadiyen|tekdüze bitev|1 (noun)|soylu bitey|1 (noun)|flora|bitki örtüsü bitigçi|1 (noun)|katip|yazıcı bitigen|1 (noun)|anıt|yazıt bitig|1 (noun)|yazı|yazıt bitik|1 (noun)|fena|yapışık|dolaşık|ekli|tin bitim|1 (noun)|gaye|hedef|ülkü|son|nihayet|münteha|hitam|pâyân bitimi|1 (noun)|son bitimli|1 (noun)|sonlu bitimsiz|1 (noun)|namütenahi bitiren|1 (noun)|mütemmim|tüketici bitirici|1 (noun)|alka|alkar|alkaş|alkır bitiricilik|1 (noun)|algın|alk bitirilmek|1 (noun)|arkası alınmak|arkasıalınmak|sonuçlanmak|tamamlanmak bitirilme|1 (noun)|mayna bitirimhane|1 (noun)|kumarhane|bitirim yeri bitirim|1 (noun)|kahve|kumarhane|yaman|zeki bitirim yeri|1 (noun)|kumarhane|bitirimhane bitiriş|1 (noun)|algın bitirme|1 (noun)|itmam|mezuniyet|hatim|ikmal|intaç|kat|tekmil bitirmek|1 (noun)|yorgun|tüketmek|tamamlamak|sonuçlandırmak|yormak|mahvetmek|alk|bağlamak|berhava etmek|çizgi çekmek|dağarcıkta bir şey kalmamak|dibine darı ekmek|dibine darıekmek|hatmetmek|hitam vermek|ikmal etmek|intaç etmek|itmam etmek|kapatmak|kotarmak|nihayet vermek|son vermek|sonlamak|sonuçlamak|süpürmek|tekmil etmek|tekmillemek|temizlemek|temizlenmek|yemek|yetirmek|yetiştirmek bitirmiş|1 (noun)|bilgili|açıkgöz|mezun bitiş|1 (noun)|final|bitme bitişik|1 (noun)|komşu|yandaki|yan|muttasıl|mültasık|münfekk bitişimli|1 (noun)|bitişken bitişken|1 (noun)|iltisakî|bitişimli|eklemeli|iltisaki bitişk|1 (noun)|mülasık bitişme|1 (noun)|ittisal|iltisak|mukarenet|muvasala bitiştirim|1 (noun)|juxtaposition bitiştirmek|1 (noun)|rabt bit|1 (noun)|kehle|baş biti|filo|sirke|ufaklık|yarım kanatlılar bitki bilimci|1 (noun)|botanikçi|botanist bitki bilimi|1 (noun)|botanik|nebatat bitkilerde|1 (noun)|antibiyotik|kovucuk|özümleme dokusu|yemiş bitkilerin|1 (noun)|albümin|çiçek|sürme mantarları bitkiler|1 (noun)|kırağı|nebatat bitkimsi hayvanlar|1 (noun)|mercan bitkin|1 (noun)|argın|aygın|aygın baygın|bîtap|dermansız|dirileşmek|hâli harap olmak|hâlsiz|harap|haşat|kansız cansız|omuzları çökmek|pestil gibi|yergin bitkinleşmek|1 (noun)|haşatı çıkmak|turşu olmak|turşuya dönmek|tükenmek bitkinlik|1 (noun)|dermansızlık|hâlsizlik bitki örtüsü|1 (noun)|bitey|flora bitkisel hayat|1 (noun)|bitkisel yaşam|koma bitkisel kazein|1 (noun)|kazein bitkisel|1 (noun)|nebatî|tiryak bitkisel yaşam|1 (noun)|koma|bitkisel hayat bitki|1 (noun)|yosun|ot|nebat|bitmek|çiçek|genetik|kalıtım bilimi|kaplan böcekler bitli baklanın kör alıcısı olur|1 (noun)|kötü bitli|1 (noun)|cimri|pinti bitlidir|1 (noun)|bekarın parasını it yer, yakasını bit bitlis köftesi|1 (noun)|pirinç|yağ|nar bitme|1 (noun)|bitiş|finiş|helak bitmek|1 (noun)|tükenmek|bayılmak|beğenmek|bitki|tüy|aşmak|can çekişmek|çıkmak|dinmek|erimek|geçmek|hitam bulmak|nesli tükenmek|nihayetlenmek|sıfıra inmek|sonu gelmek|sürmek|takat kalmamak|tamam bulmak|yer bakır gök demir kesilmek|yetişmek bitmek tükenmek bilmemek|1 (noun)|eksilmemek bitmeme|1 (noun)|devam bitmemek|1 (noun)|akşama kalmak|yarıda kalmak bitmemiş|1 (noun)|güdük kalmak|nakıs|natamam bitmeyen|1 (noun)|devamlı|tükenmez|zevalsiz bitmiş|1 (noun)|münteha|müntehi|tamam|tükenik bit oranı|1 (noun)|bitoranı bitoranı|1 (noun)|bit oranı bit otu|1 (noun)|sıracagillerden bittabi|1 (noun)|haliyle|tabiî|elbette bi't-tab|1 (noun)|yorgun|takatsiz|güçsüz bitüm|1 (noun)|yer sakızı bit yeniği|1 (noun)|kurt yeniği bîvefa|1 (noun)|vefasız biyan balı|1 (noun)|meyan şerbeti biyan|1 (noun)|buyan biye|1 (noun)|kol biyel|1 (noun)|makinelerde biyofizik|1 (noun)|biyolojik fizik|dirilfizik biyogaz|1 (noun)|gübre gazı biyografi|1 (noun)|yaşamöyküsü|hayat hikâyesi|öz geçmiş|tercümeihâl biyokimya|1 (noun)|dirilkimya biyokimya mütehassısı|1 (noun)|endüstriyel biyolog|1 (noun)|tıp|laboratuvarda|biyoloji uzmanı|dirimbilimci|dirim bilimci biyoloji|1 (noun)|gelişme|dirim bilimi|dirimbilim|biomekanik|biyomekanik|mühendis|temel bilimler biyolojik çeşitlilik|1 (noun)|ekosistemlerin|türlerin biyolojik|1 (noun)|dirimsel|dirimbilimsel|dirim bilimsel|soysuzlaşmak biyolojik fizik|1 (noun)|biyofizik biyolojinin|1 (noun)|hayvan bilimi|hücre bilimi|zooloji biyoloji uzmanı|1 (noun)|biyolog biyomedikal mühendisi|1 (noun)|yapımını biyomekanik|1 (noun)|biyoloji biyometri|1 (noun)|dirimölçüm biyonik|1 (noun)|dirimkurgusal|bilim kurgusal|dirim kurgu biyopolimer|1 (noun)|dirilçoğuz biyosfer|1 (noun)|dirimyuvar biyum|1 (noun)|cömert bizar|1 (noun)|bıkmış|tedirgin bizar etmek|1 (noun)|usandırmak bizar olmak|1 (noun)|bıkmak|bezmek|usanmak bîzar|1 (noun)|tedirgin|bezmiş|usanmış bizatihi|1 (noun)|kendiliğinden|kendisi|kendinden|özünden bi-zâtihi|1 (noun)|kendiliğinden|otomatik biz biçiminde|1 (noun)|subulat bizden|1 (noun)|babalarımız bizim gelin bizden kaçar, tutar ellere başını açar|1 (noun)|dostumuz bizmut|1 (noun)|271|bi|talk pudrası bizon|1 (noun)|boynuzlugiller biz|1 (noun)|tığ|şip bizzat|1 (noun)|kendi|kendisi|şahsen bk|1 (noun)|berkelyum bkk|1 (noun)|birörnek kaynak kimliği blâstulâ|1 (noun)|morulâ bl.|1 (noun)|bölük|bilişim blokaj|1 (noun)|tutmak bloke etmek|1 (noun)|kapatmak|durdurmak bloksuz|1 (noun)|bağlantısız bloksuzluk|1 (noun)|bağlantısızlık blok|1 (noun)|voleybolda|topluluk blöf|1 (noun)|kandırmaca|kuru sıkı blucin|1 (noun)|kot|kot kumaşı boa|1 (noun)|boagillerden|zehirsiz boagillerden|1 (noun)|boa|piton boartz|1 (noun)|sanayi elması bobinajcı|1 (noun)|bakım|onarım bobin|1 (noun)|makara boca etmek|1 (noun)|dökmek bocalamak|1 (noun)|acemileşmek|acemilik çekmek|aklı karışmak|aklıkarışmak boca|1 (noun)|poca bocit|1 (noun)|ibrik bocuk|1 (noun)|domuz bocurgat|1 (noun)|ırgat bod|1 (noun)|boy|uruk bodoslamak|1 (noun)|açıklamak|belirtmek bodoslama|1 (noun)|pervasızca bodovan|1 (noun)|ağaçkakan boduç|1 (noun)|bardak bodur kalmak|1 (noun)|gelişmemek bodur|1 (noun)|kısa|bücür|bıdık|bacaksız|gücük bodur mürver|1 (noun)|avrupa bodur mürveri|cüce mürver boga|1 (noun)|boğa boğaç|1 (noun)|buğuçan boğak|1 (noun)|anjin|hunnak boğanak|1 (noun)|sağanak|bora boğan|1 (noun)|bugan|hânık boğar|1 (noun)|boğucu|güçlü|kuvvetli boğarcık|1 (noun)|güçlü|boğucu boğası|1 (noun)|astar boğazıağrımak|1 (noun)|boğaz olmak boğazı inmek|1 (noun)|iltihaplanmak boğazına dikkat etmek|1 (noun)|yiyeceğine boğazına dizilmek|1 (noun)|iştahıkesilmek boğazını sıkmak|1 (noun)|bunaltmak|sıkıntıvermek boğaziçi|1 (noun)|istanbul boğazı boğaz|1 (noun)|imik|şişe|derbent|iaşe|argıt|cendere|difteri|gırtlak|istanbul boğazı|ümük boğazlak|1 (noun)|guatr boğazlamak|1 (noun)|gaddarca|kesmek boğazlanmışçasına|1 (noun)|mezbuhane boğazlı|1 (noun)|iştahlı boğazlık|1 (noun)|balıkçı yaka boğa|1 (noun)|zodyak|baga|boga|buga|buka|burçlar kuşağı|kele|ök boğaz ola|1 (noun)|yarasın boğaz olmak|1 (noun)|boğazıağrımak boğazsız|1 (noun)|iştahsız boğaz uru|1 (noun)|bokuk boğdan beyliği|1 (noun)|boğdan prensliği boğdan prensliği|1 (noun)|boğdan beyliği boğ|1 (noun)|hediye|armağan boğma|1 (noun)|incir|dut boğmak|1 (noun)|el|bunaltmak|bastırmak|sarmak|gark etmek|sebf boğma rakı|1 (noun)|incir boğtag|1 (noun)|şapka|başlık boğucu|1 (noun)|ağır|boğar|boğarcık|buğuçan|bunaltıcı|hânık boğuk|1 (noun)|boğunuk boğuklaşmak|1 (noun)|kısıklaşmak boğulma|1 (noun)|gark|hâbe boğulmak|1 (noun)|bunalmak boğulmuş|1 (noun)|boğum boğum|1 (noun)|boğulmuş|ma& boğumlama|1 (noun)|beis boğumlanmak|1 (noun)|telâffuz edilmek boğumlanma noktası|1 (noun)|çıkak|mahreç boğumlanma|1 (noun)|telâffuz|artikülasyon boğumlu|1 (noun)|eklemli|kamış|parmak boğumluluk|1 (noun)|eklemlilik boğumsuz|1 (noun)|boru kabağı boğuntu|1 (noun)|sıkıntı|vurgunculuk|ihtikar boğunuk|1 (noun)|kısık|boğuk|sıkıntılı|kapalı|donuk boğuşma|1 (noun)|dalaş boğuşmak|1 (noun)|dövüşmek boğut|1 (noun)|nitrojen bohçacı|1 (noun)|basmacı bohça|1 (noun)|çığın|çıkın|yazma bohçasını koltuğuna vermek|1 (noun)|kovmak bohriyum|1 (noun)|bh bok böceği|1 (noun)|pislik böceği bok canına olsun|1 (noun)|bıkılan bok|1 (noun)|dışkı|tiksinilen|kaka|feçes boklanmak|1 (noun)|pislenmek bokluk|1 (noun)|pislik bok püsür|1 (noun)|püsür boksit|1 (noun)|korindon|alüminyum taşı boksör|1 (noun)|yumrukoyuncusu|yumruk oyuncusu boks|1 (noun)|yumrukoyunu|sıklet|yumruk oyunu boktan|1 (noun)|temelsiz|yararsız bokuk|1 (noun)|boğaz uru bok yoluna gitmek|1 (noun)|yararsız|top yoluna gitmek bolaki|1 (noun)|inşallah bolalmak|1 (noun)|bollaşmak bol bolamat|1 (noun)|refah|zenginlik|bolluk bol bol|1 (noun)|fazlasıyla|fazla bolbol|1 (noun)|kasavetsiz ağız anahtarsız açılır bolca|1 (noun)|çokça|çamçak çamçak|zırıl zırıl bolcal|1 (noun)|vade|müddet bolçak|1 (noun)|gürz|topuz bolduçağ|1 (noun)|uygun bolgan|1 (noun)|keşşaf|mucit|olgun|olmuş|ermiş bolgu|1 (noun)|orijinal|özgün bolivya|1 (noun)|arjantin bol kepçe|1 (noun)|cömert bol keseden|1 (noun)|ölçüsüz|çok bollanmak|1 (noun)|genişlemek bollaşmak|1 (noun)|açılmak|bolalmak bollatmak|1 (noun)|genişletmek bolluk|1 (noun)|fazlalık|artagan|artım|arturu|atuk|bardam|baysal|baytag|bereket|bol bolamat|bulça|çoku|ferahî|genlik|gına|gönenç|gümrahlık|gün görmek|halil ibrahim bereketi|külliyet|mebzuliyet|ongunluk|refah|toru|vefret|verim|yağadur|yağmur|yediği önünde, yemediği ardında bolometre|1 (noun)|ışınımölçer bol paça|1 (noun)|dökük|saçı|şapşal bol|1 (noun)|şarap|bereketli|dolgunca|ferah|feyizli|gani|gümrah|gür|ibadullah|iyi|mebzul|ongun|şapşal bolşevik|1 (noun)|bolşevik bolşeviklik|1 (noun)|bolşevizm bolşevizm|1 (noun)|bolşeviklik|komünistlik|bolşevizm bomba gibi|1 (noun)|iyi|sağlam|gösterişli bomba gibi patlamak|1 (noun)|öfkelenerek bombalama|1 (noun)|bombardıman bomba patlatmak|1 (noun)|çalmak bombardıman|1 (noun)|bombalama bombardon|1 (noun)|pistonlu bomba|1 (noun)|torpil bombeli|1 (noun)|kabarık|şişkin|şişkinliği bombe|1 (noun)|şişkin|kabarık|tümsekli|şişkinlik|kabarıklık bomboş|1 (noun)|büsbütün|ecinniler top oynuyor|tıntın bonbon şekeri|1 (noun)|bonbon bonbon|1 (noun)|şekerleme|bonbon şekeri boncuk boncuk|1 (noun)|yuvarlak boncuk|1 (noun)|cam|taş|sedef|tahta|cıngıl boncuklanmak|1 (noun)|gözyaşı|çiy bone|1 (noun)|başlık bonjur|1 (noun)|günaydın bonkör|1 (noun)|cömert|eli açık|koçak bonkörlük|1 (noun)|cömertlik bono|1 (noun)|emre muharrer senet bon otu|1 (noun)|patlıcangillerden bonti|1 (noun)|panti bonus|1 (noun)|özence booklet|1 (noun)|risale bora|1 (noun)|boğanak boradan|1 (noun)|baradan bora gibi|1 (noun)|öfkeli|şiddetli boralı|1 (noun)|yağmurlu borani|1 (noun)|pirinçli boran|1 (noun)|rüzgar borazan|1 (noun)|boru borca batmak|1 (noun)|borç gırtlağına çıkmak borca girmek|1 (noun)|borçlanmak borcu|1 (noun)|beraatızimmet borç etmek|1 (noun)|borçlandırmak borç gırtlağına çıkmak|1 (noun)|borca batmak borçlandırmak|1 (noun)|borç etmek borçlanma|1 (noun)|istikraz borçlanmak|1 (noun)|borca girmek|içeri düşmek|istikraz etmek borçlar|1 (noun)|düyan|düyun borçlunun dili kısa gerek|1 (noun)|borçlu borçlunun döşeği ateşten olur|1 (noun)|borçlu borçlunun yalımı alçak olur|1 (noun)|borçlu|büzülür borçlu|1 (noun)|verecekli|medyun|bin tasa bir borç ödemez|borçlunun dili kısa gerek|borçlunun döşeği ateşten olur|borçlunun yalımı alçak olur borç|1 (noun)|pancar|gerekliği|yükümlülük|vecibe|borç yiğidin kamçısıdır|takanak|verecek borçsuzluk|1 (noun)|beraatızimmet borçtan|1 (noun)|hesaptan düşmek borç yiğidin kamçısıdır|1 (noun)|borç bordak|1 (noun)|semiz|şişman bordomsu|1 (noun)|bordomtırak bordomtırak|1 (noun)|bordomsu bordu|1 (noun)|üzüm|asma bordür|1 (noun)|banyo|kenar|taraf borik asit|1 (noun)|beyaz|asit borik bor|1 (noun)|işlenmemiş|taşlık|sert borka|1 (noun)|baraka|ev borla|1 (noun)|burla|üzüm bornoz|1 (noun)|geniş boru ajüstörü|1 (noun)|su boru|1 (noun)|borazan|enbube|şapka borucuk|1 (noun)|enbube boru çiçeği|1 (noun)|tatula boru döşeyici|1 (noun)|büz boru kabağı|1 (noun)|boğumsuz boruk|1 (noun)|kokulu boru mengenesi|1 (noun)|kesme boru yolu|1 (noun)|petrolü|payplayn bosbolamadık|1 (noun)|geniş bos|1 (noun)|boy bos boslu|1 (noun)|boylu boslu bosna-hersek|1 (noun)|balkanlar|bosna hersek|karadağ bosna hersek|1 (noun)|bosna-hersek bosna sarayı|1 (noun)|saraybosna bosnasaray|1 (noun)|saraybosna bostan|1 (noun)|bahçe|kavun bostan bozuntusu|1 (noun)|korkak|yüreksiz bostanotu|1 (noun)|şevketibostan|akkız|mübarekdikeni|şevket otu|şevketotu bosum|1 (noun)|endam|zerafet boşa çıkmak|1 (noun)|gerçekleşmemek boşalım|1 (noun)|deşarj boşalma|1 (noun)|inhilâl|rahatlama|deşarj boşalmak|1 (noun)|dökülmek|gevşemek|açılmak|derdini|deşarj olmak|tenhalaşmak boşaltaç|1 (noun)|boşluk tulumbası|hava boşaltma makinesi boşaltı|1 (noun)|boşaltım boşaltıcı|1 (noun)|vidanjör boşaltım|1 (noun)|tükürük|ifrağ|boşaltı boşaltma|1 (noun)|endaht|tahliye boşaltmak|1 (noun)|dökmek|kusmak|gevşetmek|açmak|tahliye etmek boşamak|1 (noun)|bırakmak boşama|1 (noun)|talak boşandırmak|1 (noun)|boşanmasınısağlamak boşanma|1 (noun)|kadı|metrukiyet|talak boşanmak|1 (noun)|dertlerini|boş olmak|boşolmak boşanmasınısağlamak|1 (noun)|boşandırmak boşa vermek|1 (noun)|boşgeçirmek boşay|1 (noun)|vakum boşbırakmak|1 (noun)|boşkalmak boşboğaz|1 (noun)|geveze|ağzı kalabalık|boşboğazı cehenneme atmışlar, odun yaş diye bağırmış|çatlak zurna|çenesi düşük|gevşek ağızlı|lavgar|yalak boşboğazı cehenneme atmışlar, odun yaş diye bağırmış|1 (noun)|boşboğaz boşboğazlık etmek|1 (noun)|gereksiz|yersiz boş boş bakmak|1 (noun)|amaçsız boşboşbakmak|1 (noun)|amaçsız boş böğür|1 (noun)|böğür boşçıkmak|1 (noun)|fos çıkmak boş çuval ayakta durmaz|1 (noun)|beceriksiz|deneyimsiz boş durmak|1 (noun)|çalışmamak boşdurmak|1 (noun)|çalışmamak|aylaklık etmek boş fıçı çok langırdar|1 (noun)|bilgili boşgeçirmek|1 (noun)|boşa vermek boş gezenin boş kalfası|1 (noun)|avare boşgur|1 (noun)|eğitmen|öğretmen|talimci boşgut|1 (noun)|öğrenci|şakirt boş|1 (noun)|içinde|işsiz|bilgisiz|münhal|verimsiz|anlamsız|abes|abur cubur|açık|berhava|eli koynunda|evinsiz|fasarya|fos|gayrimeskûn|güzaf|hali|havacıva|havadan|havaî|havaiyat|haybe|hiç|kimsesiz|kof|manasız|muattal|nafile|safsata|safsatacı|tehi|tekin|tenha|tıngır|tıntın|tırı vırı|ucca|vahi|vala|yâve|zayi|zırva|zifos|züğürt tesellisi boş inanç|1 (noun)|dar boşkalmak|1 (noun)|boşbırakmak boş kile dipsiz ambar|1 (noun)|dipsiz kile boş ambar boş lâf|1 (noun)|gereksiz|verimsiz boşlama|1 (noun)|ihmal boşlamak|1 (noun)|bırakmak|ihmal etmek|sermek boşluk|1 (noun)|oyuk|çukur|kesinti|kopukluk|eksiklik|yetersizlik|vakum|ara|aralık|gedik|göz|por boşluk tulumbası|1 (noun)|boşaltaç boş olmak|1 (noun)|boşanmak boşolmak|1 (noun)|boşanmak boşoturmak|1 (noun)|uğraşıolmamak|aylak olmak|aylaklık etmek|el el üstünde oturmak boşu boşuna|1 (noun)|boşuna boşuna|1 (noun)|gereksiz|beyhude|nafile|tevekkeli|boş yere|boşu boşuna|havaya|kuru kuruya|nahak|nahak yere|ölme eşeğim ölme|pisi pisine|ziyan zebil olmak boş vermek|1 (noun)|aldırmamak boşvermek|1 (noun)|aldırmamak|bir kalem geçmek|es geçmek boş yere|1 (noun)|boşuna boşyere|1 (noun)|tevekkeli bot|1 (noun)|ağaç botanikçi|1 (noun)|bitki bilimci|botanist botanik|1 (noun)|nebatat|bitki bilimi botanist|1 (noun)|botanikçi|bitki bilimci botsvana|1 (noun)|zambiya bovling|1 (noun)|devirmece boy abdesti|1 (noun)|gusül boyacı|1 (noun)|ahşap|sac|giyecek boyacılıkla|1 (noun)|fenol boyacılıkta|1 (noun)|astarlamak|fenol|macun çekmek boyacı sandığı|1 (noun)|fırça boya çekmek|1 (noun)|uzamak boya kullanmak|1 (noun)|boyanmak boyalı basın|1 (noun)|renkli basın boyalı|1 (noun)|renkli|makyajlı boyamak|1 (noun)|aşağılamak|renklemek boyam|1 (noun)|pentür boyana|1 (noun)|boyna boyanmak|1 (noun)|boya kullanmak boyanması|1 (noun)|tekstil baskı teknikeri boya|1 (noun)|renk|saptayıcı|tekstil teknikeri boyar|1 (noun)|transilvanya'da|pentür boyasıatmak|1 (noun)|boyasısolmak boyasısolmak|1 (noun)|boyasıatmak boyasız|1 (noun)|renksiz|makyajsız boy atmak|1 (noun)|boylanmak|gelişmek boyayan|1 (noun)|mülevvin boy bos|1 (noun)|geçerlilik|değer|bos|boy pos boydak|1 (noun)|bekâr|yalnız|serbest boyda|1 (noun)|soyut|mücerred boydaş|1 (noun)|akran|öğür boy göstermek|1 (noun)|görünmek|gösterişyapmak boyhane|1 (noun)|foşa boy|1 (noun)|kabile|klân|uzunluk|yol|ırmak|süre|uzaklık|destan|uruk|uyruk|eda|endam|batım|bod|en|gestalt|kamet|ok|ölçmek|tul boylamak|1 (noun)|batmak|düşmek|yükselmek|çıkmak|anlatmak boylam|1 (noun)|tul|matematiksel coğrafya|tul dairesi|tul derecesi boylanmak|1 (noun)|boy atmak|kad çekmek boylu boslu|1 (noun)|yakışıklı|gösterişli|boslu|boylu poslu boylu|1 (noun)|endamlı boyluğ|1 (noun)|soylu|yakışıklı boylu poslu|1 (noun)|boylu boslu boy menteşe|1 (noun)|75-3 boyna|1 (noun)|boyana boynu altında kalsın!|1 (noun)|ölsün|gebersin boynu bükük|1 (noun)|zavallı|üzgün|kırılmış|kimsesiz boynu|1 (noun)|gerdan kırmak boynuna|1 (noun)|üstüne boynunu bükmek|1 (noun)|acındırıcı|boyun bükmek boynuzlamak|1 (noun)|süsmek boynuzlatmak|1 (noun)|erkek boynuzlugillerden|1 (noun)|argali boynuzlugiller|1 (noun)|keçi|koyun|sığır|manda|bizon boynuzlu|1 (noun)|troleybüs boynuzsu|1 (noun)|boynuzumsu boynuz takmak|1 (noun)|yaldızlamak boynuzumsu|1 (noun)|boynuzsu boynuz|1 (noun)|uzun|keratin boy otu|1 (noun)|baklagillerden boyoz|1 (noun)|patates|ıspanak|izmir böreği boy ölçüşmek|1 (noun)|yarışmak boy pos|1 (noun)|boy bos boysan|1 (noun)|yakışıklı|heybetli boyu|1 (noun)|boyunca|cüce|kısa boyuma göre boy buldum, huyuma göre huy bulamadım|1 (noun)|zenginliği boyuna|1 (noun)|boyunca|uzunlamasına|tulânî|durmaksızın|müdâm boyun bağı|1 (noun)|kravat boyunbağı|1 (noun)|kravat boyun borcu|1 (noun)|vecibe boyun bükmek|1 (noun)|boynunu bükmek boyunca|1 (noun)|süresince|boyu|boyuna boyunduruk|1 (noun)|esaret|lento|tavk|yug boyundurukluk|1 (noun)|enyâr boyunduruk parası|1 (noun)|kaynatanın boyun eğmek|1 (noun)|katlanmak boyun kesmek|1 (noun)|başınıeğmek boyun|1 (noun)|şişe|sorumluluk|bey|burkulma|dal|flambaj boyut|1 (noun)|doğruların|buut|nitelik|genişlik|kapsam|durum|ebat|eşit|uzanım boyut katmak|1 (noun)|genişlik boyut kazanmak|1 (noun)|içerik|genişlik boyutlar|1 (noun)|ebat boyutları|1 (noun)|büyük|küçük|matematiksel coğrafya boyutlarında|1 (noun)|ebadında boy vermek|1 (noun)|büyümek boy vermemek|1 (noun)|sığolmak bozacının şahidi şıracı|1 (noun)|meyhaneciden kefil istemişler,bozacıyı göstermiş boz|1 (noun)|açılmamış|sert|şiddetli|alaca|gri|külrengi|kumru bozan|1 (noun)|buzan|fâsih|muhil boza olmak|1 (noun)|utanmak bozarak|1 (noun)|nakzen boza sarısı|1 (noun)|tahini boza|1 (noun)|üretilen|tüketilen|arpa|darı|mısır bozbakkal|1 (noun)|karatavukgillerden bozca|1 (noun)|işlenmemiş bozcak|1 (noun)|cesur bozca sarı|1 (noun)|tahini bozçin|1 (noun)|dürüst|güvenilir bozdurmak|1 (noun)|bozdurtmak|bozmak bozdurtmak|1 (noun)|bozdurmak bozguna uğramak|1 (noun)|dağılmak bozguncu|1 (noun)|cizvit|fasid bozgun|1 (noun)|çökmüş|yılgın|bozulmuş|dağılmış|yenilgi|hezimet|bozgunluk|çözülüm bozgunluk|1 (noun)|bozgun bozgunsuz|1 (noun)|dirlikli bozkır|1 (noun)|step bozkır tavuğu|1 (noun)|bağırtlak bozlak|1 (noun)|otlak|mera bozma|1 (noun)|fek|fesih|halel|ihlâl|iptal|nakız|tağyir|tahrif|tahrifat|tahrip bozmak|1 (noun)|dokunmak|yenmek|bozdurmak|bırakmak|dağıtmak|ağzına burnuna bulaştırmak|becermek|benzetmek|cılk etmek|çalmak|duman etmek|feshetmek|gölgelendirmek|haklamak|halel vermek|haşat etmek|ihlâl etmek|iptal etmek|kılçık atmak|mahvetmek|mat etmek|mundar etmek|nakzetmek|piç etmek|sakatlamak|sıçmak|sımak|suyu bulandırmak|tağyir etmek|tahrif etmek|tahrip etmek|yıkmak|yüzüne gözüne bulaştırmak bozukça|1 (noun)|biraz|bozuk bozuk düzen|1 (noun)|düzensiz bozuk|1 (noun)|kızgın|sıkıntılı|kötümser|gergin|huzursuz|karışık|madenî|avara|berbat|berduş|bozuk para|bozukça|çakaralmaz|çap|çarkıt|çepel|çürük iş|defolu|ekini belli etmemek|fasit|haşat|kaput|muhtel|müntin|pimpirik|sakametli|sakim|taka bozukluk|1 (noun)|ufaklık|abnormalite|defekt|defo|fesat|halel|illet|özür|sakamet|sekte|su almak bozuk para|1 (noun)|ufaklık|bozuk bozulabilen|1 (noun)|nazik bozulgu|1 (noun)|hasar bozulma|1 (noun)|arıza|arızalanma|infisah|rölöve|tefessüh|zeval bozulmadan|1 (noun)|taptaze bozulmak|1 (noun)|ekşimek|içerlemek|dağılmak|ağırlaşmak|arıza yapmak|başkalaşmak|battal edilmek|berbat olmak|bılkımak|bozuşmak|cılkı çıkmak|cılkıçıkmak|çöle dönmek|deforme olmak|dejenere olmak|eprimek|fena olmak|fıkramak|halel gelmek|haleldar olmak|haşat olmak|haşatı çıkmak|lâçkalaşmak|mosmor olmak|rezili çıkmak|sınmak|soysuzlaşmak|şişmek|tefessüh etmek|yozlaşmak bozulmaması|1 (noun)|kutsal bozulmamış|1 (noun)|akman|katkısız|kız|sağlam|taze bozulmamışlık|1 (noun)|bakirlik bozulmasına|1 (noun)|ayakta tutmak|yıkıcı bozulmaya|1 (noun)|zevale yüz tutmak bozulmuş|1 (noun)|arızalı|bozgun|deforme|fâsit|mefsuh|münfesih|münhezim|onarmak|silik bozum etmek|1 (noun)|utandırmak bozum havası|1 (noun)|utangaçlık|mahcupluk|yenilmişlik bozum olmak|1 (noun)|utanmak bozum|1 (noun)|utangaçlık|mahçupluk bozunma|1 (noun)|dekompozisyon bozuntu|1 (noun)|döküntü bozuşmak|1 (noun)|bozulmak|ihtilâfa düşmek bozuşma|1 (noun)|niza boz yel|1 (noun)|lodos bozyeşil|1 (noun)|deniz yeşili|gümüşi böbrek|1 (noun)|sakatat böbülük|1 (noun)|koca|gül böbürlenen|1 (noun)|tafracı böbürlenerek|1 (noun)|kabara kabara böbürlenme|1 (noun)|babür|böbür|böbürtü böbürlenmek|1 (noun)|övünerek|kabarmak|kurulmak|azamet satmak|büyüklük taslamak|hindi gibi kabarmak|kurum satmak|tafra satmak böbür|1 (noun)|memelilerden|böbürlenme|kibir böbürtü|1 (noun)|böbürlenme böce|1 (noun)|böcü böce bötü|1 (noun)|böcekler böcek bilimci|1 (noun)|entomolojist böcek bilimi|1 (noun)|entomoloji böcekçil|1 (noun)|kertenkele böcek|1 (noun)|göğüs|haşere|kelebek|böcü|bugu|karafatma|serçegiller böcekhane|1 (noun)|böceklik böcek kabuğu|1 (noun)|böcekkabuğu böcekkabuğu|1 (noun)|böcek kabuğu böceklenmiş|1 (noun)|böcekli böcekler|1 (noun)|böce bötü|haşarat|haşerat böceklerde|1 (noun)|tüm başkalaşma böcekleri|1 (noun)|sinekkapan böcekli|1 (noun)|böceklenmiş böceklik|1 (noun)|böcekhane böcü|1 (noun)|kurt|böcek|böce bödge|1 (noun)|çağ|zaman bög|1 (noun)|kısmet|nasip bögür|1 (noun)|ordunun|cenah böğdün|1 (noun)|bürokrat böğet|1 (noun)|havuz böğsü|1 (noun)|örümcek böğür|1 (noun)|boş böğür böğüre böğüre|1 (noun)|bağırarak böğürmek|1 (noun)|bağırmak|manda|öğürmek böğürmüş|1 (noun)|şamatacı|gürültücü böğürtlen|1 (noun)|gülgillerden|it üzümü|diken dutu|bük|çalı böğüş|1 (noun)|zeka böke|1 (noun)|kahraman|şampiyon|önder|başkan|reis|kabadayı|cesur|efe|güreşçi|pehlivan|güçlü bökelik|1 (noun)|şampiyonluk|şampiyona böken|1 (noun)|ahu|ceylan bökevul|1 (noun)|aşçı bökli|1 (noun)|yakışıklı böksik|1 (noun)|göğüs|karın|bel bölecik|1 (noun)|parça böleç|1 (noun)|diyafram bölek|1 (noun)|hizip|klik|hediye|armağan bölekleşmek|1 (noun)|klikleşmek böle|1 (noun)|kuzen|pay|nasip|kısmet|cüz|fasikül bölen|1 (noun)|bölücü|yarıcı bölgesel|1 (noun)|çevre yönetimi|lehçe|mevzii bölge|1 (noun)|toprak|mıntıka|nahiye|ambar|bulug|havza|kesim|ortam|yer bölmece|1 (noun)|tefrika bölmecik|1 (noun)|kabin bölmek|1 (noun)|parçalamak|taksim etmek|ayırmak|fasletmek|katetmek|kesmek|şaklamak bölmeleri|1 (noun)|logaritma bölme|1 (noun)|taksim|ayırma|parçalama|salon|bir terimli|kompartıman|sayıbilgisi bölücü|1 (noun)|bölen|fesatçı|münafık bölük|1 (noun)|kısım|hizip|bl.|hane|kıt'a|tölis|yarıp|yartım|zümre bölümce|1 (noun)|paragraf bölüm|1 (noun)|departman|kısım|seksiyon|çağ|devir|büro|cirim|cüz|dal|dilim|fasıl|göz|kesim|köşe|parti|pasaj|reyon|sektör|şube|taraf|ülegü|ülke|ülüş|yarım bölümlemek|1 (noun)|sınıflamak|tasnif etmek bölümleme|1 (noun)|sınıflama|tasnif|klâsman bölümlendirmek|1 (noun)|sınıflandırmak bölümlendirme|1 (noun)|sınıflandırma bölümlenmek|1 (noun)|sınıflanmak bölümlenme|1 (noun)|sınıflanma bölümler|1 (noun)|aksam bölümsel|1 (noun)|kısmî|kısmi bölünç|1 (noun)|taksit bölünebilen|1 (noun)|madde|özdek bölünen|1 (noun)|münkasım|ülüş bölüngü|1 (noun)|fraksiyon bölünme|1 (noun)|hücrelerin|inhilâl|inkısam|tecezzi|yarık bölünmek|1 (noun)|kamplaşmak|tecezzi etmek bölünmez|1 (noun)|parçalanamaz|ayrılamaz bölünmüş|1 (noun)|dilim|mukassem|munsadı|münkasim|tölis|yarım|yarıp bölüntü|1 (noun)|fraksiyon bölüntüler|1 (noun)|taksimat bölün|1 (noun)|yönetici|şef bölüşme|1 (noun)|bölüşüm|mukaseme bölüşmek|1 (noun)|paylaşmak|üleşmek|pay etmek bölüştürmek|1 (noun)|paylaştırmak|taksim etmek|üleştirmek bölüştürme|1 (noun)|taksim|üleştirme bölüş|1 (noun)|ülüş bölüşüm|1 (noun)|bölüşme|paylaşma|ayrıç|üleşür bölüt|1 (noun)|halka bölütlere|1 (noun)|bölütlü bölütlü|1 (noun)|bölütlere bön bön bakmak|1 (noun)|anlamayarak|safça bön|1 (noun)|budala|saf|avanak|ablavut|açıkağızlı|ağzı açık|ahmak|andaval|armut gibi|ayran delisi|cacık|hafız|inek|öküz bönce|1 (noun)|budala|saf bönger|1 (noun)|tekmeleyici bönleşmek|1 (noun)|aptallaşmak bönlük|1 (noun)|budalalık|aptallık|sersemlik|saflık|ahmaklık|angutluk|beleh|gabilik|ineklik bönlük:|1 (noun)|gabavet börçek|1 (noun)|zülüf börçe|1 (noun)|zülüf börek|1 (noun)|peynir|kıyma|çay|yaprak böri|1 (noun)|kurt börk|1 (noun)|bere börkenek|1 (noun)|külâh börklüce|1 (noun)|saygıdeğer börte|1 (noun)|benek börtmek|1 (noun)|haşlamak börü|1 (noun)|çol börülce|1 (noun)|karnıkara böü/tigin|1 (noun)|burçigen böyle böyle|1 (noun)|böylelikle böyle|1 (noun)|bu türlü|hakeza böylecene|1 (noun)|böylece|böylelikle böylece|1 (noun)|sonunda|böylelikle|anca|binaen|böylecene|bu suretle|kezâlik|öyle öyle böyle gelmiş böyle gider|1 (noun)|halk böylelikle|1 (noun)|sonunda|böyle böyle|böylece|böylecene|bu suretle böylemesine|1 (noun)|böylesine böylesine|1 (noun)|böylemesine brahman|1 (noun)|brehmen brahmanizm|1 (noun)|brahmanlık brahmanlık|1 (noun)|brahmanizm brakisefal|1 (noun)|kısa kafalı branda bezi|1 (noun)|branda|yelken bezi|çadır bezi branda|1 (noun)|branda bezi branş|1 (noun)|kol|dal|şube bravo|1 (noun)|aferin|yaşa! br|1 (noun)|brom brehmen|1 (noun)|brahman bre|1 (noun)|şaşkınlık|ey breş|1 (noun)|kavkılı|kabuklu brezil|1 (noun)|baklagillerden brifing|1 (noun)|bilgilendirme|birifing briket|1 (noun)|linyit britanya|1 (noun)|ingiltere|iskoçya briz|1 (noun)|meltem brode|1 (noun)|işleme brokkoli|1 (noun)|küçük brokoli|1 (noun)|hardalgillerden|küçük brom|1 (noun)|br|halon bronz|1 (noun)|tunç|madenî para broşür|1 (noun)|risale|dizgi teknisyeni|reprodüksiyon ve klişe teknisyeni|teknik yazar bröve|1 (noun)|diploma|şehadetname|şahadetname bruxelles lâhanası|1 (noun)|brüksel lâhanası brüksel lâhanası|1 (noun)|bruxelles lâhanası|frenk lahanası brülör|1 (noun)|yakmaç|yakar|yakarlık brüt beton|1 (noun)|çıplak beton brüt|1 (noun)|kesintisiz bsah|1 (noun)|bütünleştirilmiş sayısal ağ hizmetleri bu arada|1 (noun)|birlikte|beraber|bu meyanda buat|1 (noun)|kutu bubik|1 (noun)|konca|gül bucak|1 (noun)|coğrafya|ekonomi|kenar|köşe|yer|ilçelerin|nahiye|zâviye bucak döşşeği|1 (noun)|minder buçan|1 (noun)|buçang buçang|1 (noun)|buçan buçuklu|1 (noun)|kesirli budacık|1 (noun)|filiz budak|1 (noun)|dal budaklanmak|1 (noun)|dallanmak budaklı|1 (noun)|düğümlü budala|1 (noun)|ahmak|akılsız|alık|ayran ağızlı|ayran budalası|beberuhi|bön|bönce|cennet öküzü|divane|ebleh|embesil|enayi|hırt|hıyar|kabak kafalı|kafası tembel|kakavan|kalın kafa|kaşalot|kaz|koyun bakışlı|koyun gibi|kuş beyinli|peygamberöküzü|saftirik|şaban|şaşkın|şavalak|tahtası eksik budala budala|1 (noun)|budalaca budalaca|1 (noun)|budala budala|budalacasına|öküzlük budalacasına|1 (noun)|budalaca budalalık|1 (noun)|ahmallık|aptallık|ahmaklık|bönlük|hırtlık|öküzlük budamacı|1 (noun)|bakım budamak|1 (noun)|kısaltmak|azaltmak|dallamak budan|1 (noun)|budun budayan|1 (noun)|tahtacı buday|1 (noun)|buğday buddh|1 (noun)|buddhizm buddhist|1 (noun)|budist buddhizm|1 (noun)|buddh budist|1 (noun)|buddhist budraç|1 (noun)|gözü|cesur budulgan|1 (noun)|yürekli|cesur budun betimci|1 (noun)|etnograf budunbetimci|1 (noun)|etnograf budun betimi|1 (noun)|etnografya|kavmiyat budun bilimci|1 (noun)|etnolog budunbilim|1 (noun)|etnoloji budun bilimi|1 (noun)|etnoloji|ırkiyat budun bilimsel|1 (noun)|etnolojik buduncu|1 (noun)|budunçi budunçi|1 (noun)|buduncu|ulusçu budunçiyir|1 (noun)|toprak budunsal|1 (noun)|kavmî|etnik|kavmi budun|1 (noun)|töre|topluluğu|kavim|ulus|millet|budan buga|1 (noun)|boğa bugan|1 (noun)|boğan|alamet|işaret|iz bugay|1 (noun)|afacan|buğu|ceylan bugu|1 (noun)|buğu|ceylan|böcek|örümcek|canavar bugur|1 (noun)|sürekli bugünden tezi yok|1 (noun)|derhal bugünkü günde|1 (noun)|şimdi bugünlerde|1 (noun)|hâlihazırda|şimdilerde bugün|1 (noun)|zaman|hâlen|imrûz buğday biti|1 (noun)|ekin biti buğday|1 (noun)|buğdaygillerin|aşure|başak|başak bağlamak|buday|cin|değirmen|dene|ekin|gözer|kavurga|tahıl|yarmak|zere buğdaycıl|1 (noun)|patates buğdaygillerde|1 (noun)|dilcik buğdaygillerden|1 (noun)|akdarı|arpa|ayrık otu|bambu|çavdar|çayır yulafı|çim|darı|delice|domuz ayrık otu|fleol|halfa|hint darısı|hint pirinci|kamış|kandıra otu|karaca darısı|karaçayır|kokulu çayır otu|kuşyemi|pirinç|pisi pisi otu|süpürge darısı|şeker kamışı|şekerkamışı|yulaf|zembil otu|zembilotu buğdaygillerin|1 (noun)|buğday buğdaygiller|1 (noun)|kamış|yulaf|arpa|pirinç|çavdar|mısır|tek çenekliler buğday hicaz'a giderken arpaya ince yufkaya karışma demiş|1 (noun)|yetki|yetenek buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa ermeyince|1 (noun)|yapmıyormu buğdaysı meyve|1 (noun)|buğdaysı tane|buğdaysı tohum buğdaysı tane|1 (noun)|buğdaysı meyve buğdaysı tohum|1 (noun)|buğdaysı meyve buğra|1 (noun)|buğur buğu|1 (noun)|ceylan|buhar|bugay|bugu buğuçan|1 (noun)|boğucu|boğaç buğu evi|1 (noun)|tephirhane buğu kebabı|1 (noun)|et|domates|sarımsak buğulama|1 (noun)|tephir buğulanmak|1 (noun)|puslanmak buğulanmış|1 (noun)|buğulu buğulaşma|1 (noun)|buharlaşma|tebahhur buğulaşmak|1 (noun)|buharlaşmak|tebahhur etmek buğulu|1 (noun)|buğulanmış|süzgün buğulu buğulu|1 (noun)|nemli|yaşlı buğur|1 (noun)|buğra buğz|1 (noun)|hıkd buhar|1 (noun)|buğu|gerilimölçer|sıhhi tesisatçı|türbin buharlaşma|1 (noun)|buğulaşma|tebahhur|tephir buharlaşmak|1 (noun)|dalgınlaşmak|buğulaşmak|tebahhur etmek buharlaşmasına|1 (noun)|ısı buharlaştırma|1 (noun)|tephir buharlı|1 (noun)|lokomotif buhar olmak|1 (noun)|kaybolmak buhran|1 (noun)|bunalım|bunluk|kriz buhranlı|1 (noun)|bunalımlı buhurdan|1 (noun)|buhurluk|bektaşi|tütsülük buhurluk|1 (noun)|buhurdan|tütsülük buhur|1 (noun)|tütsü buhurumeryem|1 (noun)|tavşankulağı|siklâmen bu kabilden|1 (noun)|gibi|çeşidinden buka|1 (noun)|boğa bukağı|1 (noun)|kelepçe bukağılık|1 (noun)|bilek bukalemun|1 (noun)|bukalemungillerden|davranışını|kaya keleri|bahtabakan bukalemungillerden|1 (noun)|bukalemun bukanak|1 (noun)|ayak bukan|1 (noun)|güçlü|yenilmez buke|1 (noun)|rayiha|koku buket|1 (noun)|demet|bağlam|beylem|elçin|tutam|tutuşuk bukle|1 (noun)|büklüm bukuk|1 (noun)|guatr bulaç|1 (noun)|bulucu|keşşaf|mucit bulagan|1 (noun)|olgun|kamil|bulan|bulucu bulak|1 (noun)|kaynak|pınar bulamaç|1 (noun)|sulu|karışık|bulmeç bulama|1 (noun)|katma aşı bulamak|1 (noun)|kirletmek|belemek bulan|1 (noun)|bulagan|bulugan|icatçı bulandırıcı|1 (noun)|tiksindirici bulandırmak|1 (noun)|gölgelendirmek|leke sıçratmak bulandırma|1 (noun)|teşviş bulanık|1 (noun)|bulutlu|kapalı|donuk|anlamsız|fersiz|buldak|çepel|sisli bulanıklık|1 (noun)|kesafet bulanık su, balıkçının yarı kazancıdır|1 (noun)|kazancınınmuştusudur bulanmak|1 (noun)|karışmak|belenmek|dumanlanmak|kabarmak|sislenmek bular|1 (noun)|bulur|mucit bulası|1 (noun)|ülkü bulaşan|1 (noun)|bulaşıcı|geçici bulaşıcı|1 (noun)|bulaşan|sri|çiçek|geçici|grip|kızamık|kızıl|sâri|suçiçeği bulaşık adam|1 (noun)|yolsuz bulaşıkhane|1 (noun)|kışla|okul bulaşık iş|1 (noun)|yolsuz|uygunsuz bulaşık|1 (noun)|yapışkan|sulu|iz|etki|kalıntı|çepel bulaşım|1 (noun)|enfeksiyon bulaşkan|1 (noun)|yapışkan|sataşma bulaşma|1 (noun)|enfeksiyon|sirayet bulaşmak|1 (noun)|çatmak|sataşmak|arız olmak|belenmek|çıkmak|girmek|sıvaşmak|sıvışmak|sirayet etmek bulaşmış|1 (noun)|arız|mülemma bulaştırmak|1 (noun)|belemek|bulatmak|geçirmek|sıvaştırmak bulatmak|1 (noun)|bulaştırmak bula|1 (noun)|yenge bulça|1 (noun)|bolluk|ganimet|bereket|bulucu|mucit bulçu|1 (noun)|bulucu|mucit bulçum|1 (noun)|keşif|buluş buldak|1 (noun)|bulanık|karışık|karma|kıyı|sahil buldok|1 (noun)|köpekgillerden buldozer|1 (noun)|dozer buldum bilemedim, bildim bulamadım|1 (noun)|kişi buldu|1 (noun)|önemli|değerli bulganç|1 (noun)|karma|kırma|karışık bulgan|1 (noun)|olgun|bulucu|mucit bulgaristan|1 (noun)|balkanlar bulgari|1 (noun)|tambura bulgar|1 (noun)|slav bulgaş|1 (noun)|karışıklık|karmaşa bulgucuk|1 (noun)|ihdas bulgu|1 (noun)|icat|netice|araz|semptom|belirgi|gözlem|keşif bulgur çorbası|1 (noun)|domates|bulgur|soğan bulgur|1 (noun)|karışık|aşlıh|bulgur çorbası|hedik|kol değirmeni bulgursu|1 (noun)|bulgurumsu bulgurumsu|1 (noun)|bulgursu bullak|1 (noun)|allak bullak bulma|1 (noun)|icat bulmak|1 (noun)|keşfetmek|ulaşmak|seçmek|sağlamak|suç|erişmek|hatırlamak|baliğ olmak|baliğolmak|çıkarmak|eline geçmek|etmek|icat etmek|tedarik etmek|uydurmak bulmeç|1 (noun)|bulamaç bulu|1 (noun)|anlayış|idrak|izan bulucu|1 (noun)|kâşif|dedektör|gazları|mayınları|detektör|bulaç|bulagan|bulça|bulçu|bulgan|bulugan|icatçı bulucukçu|1 (noun)|nüktedan bulucuk|1 (noun)|espri|nükte bulugan|1 (noun)|bulan|bulucu bulug|1 (noun)|keşif|bölge|fidye|haraç bulûğa ermek|1 (noun)|erinleşmek buluğ|1 (noun)|ergenlik bulûğ|1 (noun)|erinlik bulum|1 (noun)|ırfan bulunabilir|1 (noun)|ola bulunak|1 (noun)|adres bulunan|1 (noun)|bağcıklı|kâin|mevcut|mündemiç bulunduğu|1 (noun)|düşmek bulundurur|1 (noun)|elinde... var bulung|1 (noun)|bulunulan|yön|taraf bulunmak|1 (noun)|bulunmaz|eşsiz|benzersiz|çıkmak|düşmek|eksilmek|gezmek|mevcut olmak|olmak|otlamak|yara bere içinde|yatmak|yer almak bulunmama|1 (noun)|gıyap|yoksuzluk bulunmayan|1 (noun)|namevcut|yok|yoksuz bulunmayış|1 (noun)|gaybubet bulunmaz|1 (noun)|bulunmak|hak getire|ne gezer bulunulan|1 (noun)|bulung|yer bulunur|1 (noun)|dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur bulup buluşturmak|1 (noun)|yaratmak bulur|1 (noun)|bular buluşan|1 (noun)|mülâki buluş belgesi|1 (noun)|patent buluşgan|1 (noun)|maharetli|becerikli buluş|1 (noun)|icat|konu|duygu|bulçum|keşif buluşma|1 (noun)|kavuşma|mülâkat|mülteka|telâki|vuslat buluşmak|1 (noun)|kavuşmak|bir araya gelmek|birleşmek|çıkmak|mülâki olmak buluşması|1 (noun)|toplantı buluşturuculuk|1 (noun)|randevuculuk buluşulmak|1 (noun)|birleşilmek buluşumevi|1 (noun)|randevuevi bulut|1 (noun)|biçimleri|keder|endişe|aerosol bulutlanmak|1 (noun)|kederlenmek|hüzünlenmek bulutlanmış|1 (noun)|bulutlu bulutlu|1 (noun)|bulutlanmış|bulanık|güneşsiz|kapalı|yıldızsız bulutsu|1 (noun)|nebülöz bulutsuz|1 (noun)|açık|berrak|yıldızlı bumba|1 (noun)|arma bumbar|1 (noun)|kıyma|çöz bumburuşuk|1 (noun)|çok bu meyanda|1 (noun)|bu arada bumin|1 (noun)|merkez buna|1 (noun)|bu bunak|1 (noun)|bunlu|üzüntülü|matuh bunaklık|1 (noun)|ateh bunalarak|1 (noun)|oflaya puflaya bunalım|1 (noun)|kriz|buhran|bunluk|bun|can sıkıntısı bunalımlı|1 (noun)|gerginlik|buhranlı bunalma|1 (noun)|hâbe|halsizlik bunalmak|1 (noun)|başı dönmek|beyni kaynamak|bıkkınlık gelmek|boğulmak|daralmak|hafakanlar basmak|içi daralmak|içi kapanmak|içi sıkılmak|tayfalmak|yüreği daralmak|zehir olmak bunalmış|1 (noun)|üzgün|mahzun bunaltıcı|1 (noun)|boğucu|sıkıcı|ağır|ezici|mukassi|müziç|öldürücü bunaltı|1 (noun)|sıkıntı|anksiyete|yürek darlığı bunaltma|1 (noun)|iz'aç bunaltmak|1 (noun)|boğazını sıkmak|boğmak|dumana boğmak|iz'aç etmek|sıkıntı vermek|sıkmak|zehretmek bunama|1 (noun)|frengi|ateh|kısıt bunamak|1 (noun)|ihtiyarlamak|frengi|ateh getirmek|beyni sulanmak bunamış|1 (noun)|matuh bunca|1 (noun)|epey|çok bunda|1 (noun)|bu bundan böyle|1 (noun)|artık bundan|1 (noun)|bu bu ne perhiz bu ne lâhana turşusu!|1 (noun)|çelişiyor bung|1 (noun)|bun|keder bungunluk|1 (noun)|sıkıntı bungun|1 (noun)|sıkıntılı bunlu|1 (noun)|gamlı|dertli|sıkıntılı|bunak|bunluğ bunluğ|1 (noun)|bunlu|kederli bunluk|1 (noun)|bunalım|sıkıntı|buhran bunmak|1 (noun)|beğenmemek|azımsamak|küçümsemek bun|1 (noun)|sıkıntı|kaygı|üzüntü|keder|bunalım|bung bura|1 (noun)|burası burada|1 (noun)|çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte buradan|1 (noun)|buradan burak|1 (noun)|güçlü|yenilmez buralı|1 (noun)|yerli buran|1 (noun)|burmaktan...burucu burası|1 (noun)|bura burcu|1 (noun)|ıtır burçak|1 (noun)|baklagillerden burçigen|1 (noun)|böü/tigin|tigin burçlar kuşağı|1 (noun)|zodyak|boğa|ikizler|yengeç|aslan|başak|terazi|akrep|yay|oğlak|kova burçlu|1 (noun)|kale burçugin|1 (noun)|özü|güvenilir burçuk|1 (noun)|varlık|servet|çiçek|gül burç|1 (noun)|yuvarlak|karbon burgacık|1 (noun)|kargacık burgacık|eskülâbî burgaç|1 (noun)|anafor|girdap|çevri|eğrim burgaçlı sütun|1 (noun)|burma sütun burg|1 (noun)|kale|şato burgu|1 (noun)|yivli|keskin|tirbuşon burhan|1 (noun)|kanıt|belgit burjuva|1 (noun)|kentsoylu|kent soylu burjuvazi|1 (noun)|kentsoylular|kent soyluluk burkan|1 (noun)|totem|heykelcilik|hüzün burka|1 (noun)|yüz|burke burke|1 (noun)|burka|berke|kamçı burkmak|1 (noun)|burkulmak|üzmek|acıvermek burkucu|1 (noun)|üzücü burkulma|1 (noun)|boyun|fizyoterapist burkulmak|1 (noun)|bertilmek|burkmak burkulmuş|1 (noun)|bertik burla|1 (noun)|borla burma|1 (noun)|burulmuş|kıvrılmış|musluk|myanmar burmadal|1 (noun)|kıvrımdal burmak|1 (noun)|iğdişetmek|üzmek|enemek|iğdiş etmek burmaktan...burucu|1 (noun)|buran burma sütun|1 (noun)|burgaçlı sütun burnu büyük|1 (noun)|kibirli burnu büyümek|1 (noun)|kibirlenmek|büyüklenmek burnu havalarda|1 (noun)|kibirli burnundan ayrılmamak|1 (noun)|uzaklaşmamak burnundan gelmek|1 (noun)|fitil fitil burnundan gelmek burnundan solumak|1 (noun)|sinirlenmek burnunun yeli harman savurmak|1 (noun)|büyüklenmek|kibirlenmek burnunu sokmak|1 (noun)|maydanoz olmak burnu yere düşse almaz|1 (noun)|kibirli bursalı|1 (noun)|bursevi bursevi|1 (noun)|bursalı burs|1 (noun)|öğrenimlik|öğrenmelik burtag|1 (noun)|burtak burtak|1 (noun)|burtag burtlak|1 (noun)|taşlık buruk|1 (noun)|küsmüş|ekşimsi|kekremsi burukluk|1 (noun)|küskünlük|gücenmişlik|kekrelik burul|1 (noun)|ıçli|içten|samimi burulma|1 (noun)|gamba|torsiyon burulmak|1 (noun)|sancımak|ağrımak|gücenmek burulmuş|1 (noun)|burma|burunçuk|enek burun bükmek|1 (noun)|beğenmemek burun|1 (noun)|çıkıntılı|karanın|kibir|büyüklenme|abdest|akkaraman|baş|isli küf|kafa|kalak|karakaş|kemircik|koku alma organı|kulakçı|yüz burunçuk|1 (noun)|burulmuş|buruşuk burundi|1 (noun)|orta afrika burunduruk|1 (noun)|yavaşa burungu|1 (noun)|geçmiş|mazi|hatıra burun kıvırmak|1 (noun)|küçümsemek|beğenmemek burunlamak|1 (noun)|dışlamak|aşağılamak burunluk|1 (noun)|burunsak burunlu|1 (noun)|onurlu|kibirli burun otu|1 (noun)|enfiye burunsak|1 (noun)|burunluk|burunsalık burunsalık|1 (noun)|burunsak burun şişirmek|1 (noun)|kibirlenmek buruntu|1 (noun)|buru|sancı burun yüzden düşmez|1 (noun)|koparılamaz buruölçer|1 (noun)|torsiyometre buru|1 (noun)|sancı|buruntu buruşmak|1 (noun)|tiksinmek|hoşlanmamak buruşturarak|1 (noun)|büzmek buruşuk|1 (noun)|gerginliği|burunçuk buselik|1 (noun)|puselik buse|1 (noun)|öpücük|öpme|öpüş bu suretle|1 (noun)|böylece|böylelikle buşku|1 (noun)|telaş|heyecan butan|1 (noun)|güney asya but|1 (noun)|hayvanların butik|1 (noun)|mücevher butik otel|1 (noun)|diplomat butlan|1 (noun)|hiçlik|yoksayılma|geçersizlik|hükümsüzlük|yanlışlık|haksızlık bu türlü|1 (noun)|böyle buut|1 (noun)|boyut|uzunluk buyan|1 (noun)|biyan buyandı|1 (noun)|kutlu buydurmak|1 (noun)|dondurmak bu|1 (noun)|yerde|buna|bunda|bundan|festekiz|haza|işbu|oşul|uş buyra|1 (noun)|kıvırcık|kıvrılmış|bürülmüş buyrat|1 (noun)|engebe|engel buyrukçu|1 (noun)|buyuran buyruk|1 (noun)|emir|buyruk|ferman|egemenlik|buyuru|buyurucu|buyuruk|ferman dinlememek|irade|kaime|komut|yarlıg|yarluğ|yumuş buyruldu|1 (noun)|yarlığ buyrultu|1 (noun)|sadrazam|vezir|irade buyrultusal|1 (noun)|keyfi buyrultusallık|1 (noun)|keyfilik buyrumcu|1 (noun)|karşılayan|çağırıcı buyrum|1 (noun)|irade buyrumlu|1 (noun)|iradi buyrun|1 (noun)|lebbeyk buyuran|1 (noun)|amir|buyrukçu buyur?|1 (noun)|anlamadım|söyleyiniz|emrediniz buyurgan|1 (noun)|despot|diktatör buyurmak|1 (noun)|emretmek|söylemek|demek|gelmek|gitmek|geçmek|girmek|almak|'etmek|emir vermek|emreylemek|teşrif etmek buyurma|1 (noun)|teşrif buyuru|1 (noun)|buyruk|emir buyurucu|1 (noun)|buyruk|yaratur buyurucular|1 (noun)|ümera buyuruk|1 (noun)|buyruk|emir buyururcasına|1 (noun)|hâkimane buzağı|1 (noun)|bıçik buz alanı|1 (noun)|buzla buzan|1 (noun)|bozan buzçözer|1 (noun)|defroster buz dağı|1 (noun)|aysberg buzdağı|1 (noun)|aysberk buzdolabı|1 (noun)|beyaz eşya|frijider buzdolabından|1 (noun)|sıpırtmak buz kesilmek|1 (noun)|donmak|şaşılacak buzla|1 (noun)|bankiz|aysfild|buz alanı buzlar çözülmek|1 (noun)|dargınlık buz|1 (noun)|sert buztutmaz|1 (noun)|nofrost buzuki|1 (noun)|divane buzul bilimci|1 (noun)|glâsyolojist buzul bilimi|1 (noun)|glâsyoloji buzul|1 (noun)|cumudiye|cümudiye buzul çağı|1 (noun)|pleistosen buzul dönemi|1 (noun)|pleistosen buzul taş|1 (noun)|moren buz üstüne yazı yazmak|1 (noun)|süresi buz üstüne yazıyazmak|1 (noun)|süresi buz yalağı|1 (noun)|yalak bübe|1 (noun)|biber bübülük|1 (noun)|gül|konca bücür|1 (noun)|bıdık|bodur büdü|1 (noun)|edi ile büdü büfe|1 (noun)|içki|yiyecek|içecek|gazete büğe|1 (noun)|büve büğelek|1 (noun)|büve büğet|1 (noun)|gölcük|baraj|bent|büvet büğlü|1 (noun)|bakırdan büğrü|1 (noun)|eğri büğrü bühtan|1 (noun)|iftira bük|1 (noun)|böğürtlen|dönemeç|büklük büke badraç|1 (noun)|mitolojideki bükemediğin eli öpeceksin|1 (noun)|taşı ısıramayanın öpmesi gerekir bükin|1 (noun)|hanımcık büklük|1 (noun)|bük büklüm|1 (noun)|bükülmüş|dönemeç|viraj|bukle|jül|kıvrım bükme|1 (noun)|büküş|eğir bükmek|1 (noun)|kıvırmak|eğmek|katlamak|döndürmek|yamultmak|büküş büktürmek|1 (noun)|kıvırtmak büküç|1 (noun)|köşe bükü|1 (noun)|ejderha bükük|1 (noun)|bükülmüş bükülgen|1 (noun)|bükünlü|insirafi|kıkırdak bükülme|1 (noun)|devrim|inhina|kıvrılma bükülmek|1 (noun)|eğilmek|katlanmak|yönelmek|bükünmek|dürülmek bükülmüş|1 (noun)|büklüm|bükük|eğik|katlı|lüle|tafte büküm|1 (noun)|kat|kıvrım bükün|1 (noun)|insiraf bükünlü|1 (noun)|insirafî|bükülgen bükünmek|1 (noun)|ağrıdan|kıvrılmak|bükülmek büküntü|1 (noun)|dönemeç|viraj büküş|1 (noun)|bükme|bükmek bülbül gibi konuşmak|1 (noun)|akıcı|açık bülbül|1 (noun)|karatavukgillerden|çelek bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım demiş|1 (noun)|kişi bülek|1 (noun)|bilek bülent|1 (noun)|yüce|ulu bülke|1 (noun)|havuz bülte|1 (noun)|demet|deste|top bülten|1 (noun)|dergi büluğ|1 (noun)|ergenleşme büngü|1 (noun)|tos bünye|1 (noun)|yapı|kuruluş|constitution|yapılış bürge|1 (noun)|kellik|bahşiş|hediye bürgus|1 (noun)|pire bürgü|1 (noun)|çarşaf|atkı|şal bürgülemek|1 (noun)|perdeleme bürhan|1 (noun)|kur'an bürkev|1 (noun)|himaye|vesayet büro|1 (noun)|işyeri|yazıhane|bölüm|şube|iç mimar|idarehane|ofis bürokrasi|1 (noun)|kırtasiyecilik bürokrat|1 (noun)|kırtasiyeci|albatu|böğdün|darga|daruka bürolara|1 (noun)|resepsiyoncu büro nezaretçisi|1 (noun)|muhasebe|personel|organizasyon-metot|istatistik bürudet|1 (noun)|soğukluk bürük|1 (noun)|duvak bürülmüş|1 (noun)|buyra|bürüm bürülü|1 (noun)|bürünmüş bürüm|1 (noun)|bürülmüş|dürülmüş bürümcek|1 (noun)|kokon bürümcük|1 (noun)|bürümçek bürümcükten|1 (noun)|kese bürümçek|1 (noun)|bürümcük bürüme|1 (noun)|istilâ bürümek|1 (noun)|sarmak|kaplamak|örtmek|basmak|çok|almak|istilâ etmek|tutmak bürüncük|1 (noun)|ıpekten|şal|fular bürünmek|1 (noun)|sarınmak|örtünmek bürünmüş|1 (noun)|bürülü bürün|1 (noun)|vurgu|ezgi|durak|ulama|ton|prozodi büryan|1 (noun)|biryan büryancı|1 (noun)|biryancı büryan pilâvı|1 (noun)|pirinç|soğan|domates büsbütün|1 (noun)|iyice|tamamen|tamamıyla|temelli|bomboş|bütün bütün|hepten|kâmilen|serapa|sırf büsgevit|1 (noun)|bisküvi büst|1 (noun)|vücudun|göğsü|barkat|bartık büşrâ|1 (noun)|kur'an büşra|1 (noun)|müjde bütçe|1 (noun)|devletin|geçinge|kasa büte|1 (noun)|fidan|bütünlük bütünbirimsel|1 (noun)|üniter devlet bütünbirim|1 (noun)|ünite bütün bütün|1 (noun)|büsbütün|tamamıyla bütün bütüne|1 (noun)|tamamıyla bütüncül|1 (noun)|totaliter bütüne|1 (noun)|bireycilik bütün|1 (noun)|eksiksiz|tam|parçalanmamış|bütünü|ufaklık|birlik|tamlık|bilcümle|bilumum|bütünleme|cemi|cemîh|cümle|dip doruk|ful|gamağ|hep|kâffe|kamu|kül|mecmu|mecmuu|olanca|tamam|tekmil|topyekûn|tüzbayküç|umum|yapa|yekpare bütünlemek|1 (noun)|tamamlamak|ufak|ikmal etmek|tekmillemek bütünleme sınavı|1 (noun)|ikmal imtihanı bütünleme|1 (noun)|tamamlama|bütün|ikmal bütünlenmek|1 (noun)|tamamlanmak bütünler|1 (noun)|mütemmim bütünleşik|1 (noun)|tümleşik bütünleşme|1 (noun)|entegrasyon bütünleşmek|1 (noun)|hemhâl olmak|kopyalanmak|senli benli olmak bütünleştirilmiş sayısal ağ hizmetleri|1 (noun)|bsah bütünleştirmek|1 (noun)|kompoze bütünletmek|1 (noun)|tamamlatmak bütünleyen|1 (noun)|mütemmim bütünlük|1 (noun)|büte|gamağ|kontekst|külliyet|tamamiyet|tamlık|toldı|top|varlıg|yapa bütünsel|1 (noun)|total bütünü|1 (noun)|alay|baştan aşağı|bütün|hepsi|kâffesi|kala kala|tüm|yüzde yüz bütünüyle|1 (noun)|baştan başa|heyetiyle|külliyen|olanca|sapına kadar|tam tamına|tamamı tamamına|top|toptan|tümden büve|1 (noun)|büğe|büğelek|büvelek büvelek|1 (noun)|büve|eğrice büvet|1 (noun)|büğet|tiyatro|baraj|set büyücülük|1 (noun)|sihirbazlık büyücü|1 (noun)|sihirbaz|afsuncu|bağıcı|bahşi|caman|perihan|sâhir büyük abdest|1 (noun)|dışkı|kaka|hacet büyük anne|1 (noun)|nine|nene büyükayı|1 (noun)|yedigir|dübbüekber büyük baba|1 (noun)|dede büyükbaş|1 (noun)|sığır|kocabaş büyük britanya|1 (noun)|ingiltere büyükçe|1 (noun)|kabaca|sandık büyükelçi|1 (noun)|sefirikebir büyük harf|1 (noun)|majüskül büyük iskender|1 (noun)|makedonyalı ııı. aleksander büyük kalori|1 (noun)|kilokalori büyük lâf etmek|1 (noun)|büyük söz söylemek büyüklenen|1 (noun)|kasıntı|kasıntılı|kibirli büyüklenerek|1 (noun)|mağrurca büyüklenme|1 (noun)|kibir|burun|gurur|kasıntı|kurum|tavır|tecebbür|tekebbür büyüklenmek|1 (noun)|kibirlenmek|burnu büyümek|burnunun yeli harman savurmak|gururlanmak|hava atmak|hava basmak|kasılmak|kasınmak|kurum satmak|şişmek|tafra satmak büyüklenmesini|1 (noun)|kibrine yedirememek büyüklenmeyen|1 (noun)|kasıntısız|kibirsiz büyüklenmiş|1 (noun)|kibirli büyükler|1 (noun)|erkân|kibar|rical büyük lokma ye büyük söyleme|1 (noun)|başaramayacağın büyüklüğü|1 (noun)|anıtsal|görkemli büyüklüğünde|1 (noun)|ebadında|kadar büyüklüğünü|1 (noun)|öp babanın elini büyüklük göstermek|1 (noun)|bağışlamak büyüklük hastalığı|1 (noun)|megalomani büyüklük taslamak|1 (noun)|böbürlenmek büyüklük|1 (noun)|ululuk|alâmet|azamet|celâl|cesamet|çap|devlet|fehamet|fehametlu|heybet|hökelek|ihtişam|izzet|kerem|kibir|mecd|mehabet|oran|ortanca|şevket|yükseliş büyük mağaza|1 (noun)|mega store büyük mevlit ayı|1 (noun)|rebiyülevvel büyük okyanus|1 (noun)|pasifik okyanusu büyük önerme|1 (noun)|majör büyük peder|1 (noun)|dede büyük sahra çölü|1 (noun)|sahra çölü büyükseme|1 (noun)|büyümseme|izam büyük sesli uyumu|1 (noun)|ı|o|i|ö büyük söz söylemek|1 (noun)|büyük lâf etmek büyük tövbe ayı|1 (noun)|cemaziyülevvel büyük tövbe ayı ve küçük tövbe ayı|1 (noun)|tövbe ayları büyük|1 (noun)|yetişkin|önemli|boyutları|çok|aga|aka|atilla|aynabakar|azim|balaban|batal|bedük|berhane|cesim|çarkıfelek|eke|eşek kadar|fahim|goca|gölge balığı|heybetli|iri|iri iri|kalkan|kamelya|kâşâne|kazma gibi|kebir|koca|koca koca|kocaman|koskocaman|kötek|leylek|mağara|majör|malta eriği|manas|mavna|mefret|mehabetli|mozole|muazzam|müteal|okkalı|oylumlu|öp de başına koy|pir|şanlı|şato gibi|tamtuk|temel direği|tonka|ulvi|yumruk kadar|yüce büyülemek|1 (noun)|afsunlamak|efsunlamak|teshir etmek büyüleme|1 (noun)|teshir büyülenmek|1 (noun)|afsunlanmak|avurtlamak|gözleri kamaşmak|sihirlenmek büyülenmişbulunmak|1 (noun)|gözü bağlı olmak büyüleyici|1 (noun)|etkileyen|bağıcı|efsunkar|karizmatik|rukiye büyüleyicilik|1 (noun)|karizma büyüleyim|1 (noun)|güç|karizma büyüleyimli|1 (noun)|karizmatik büyülteç|1 (noun)|agrandisor|agrandisör büyültme|1 (noun)|agrandisman büyültmek|1 (noun)|abartmak|büyütmek|agrandise etmek büyülttürmek|1 (noun)|agrandisman yaptırmak büyülü|1 (noun)|sihirli|afsunlu|efsunkâr|füsun|füsunkâr büyümek|1 (noun)|genişlemesi|yetişmek|yaşlanmak|artmak|güçlenmek|genişlemek|irileşmek|adam olmak|boy vermek|çıkmak|dal budak salmak|kabarmak|meydana çıkmak|palazlanmak|palazlaşmak|serpilmek|şenelmek|yayılmak büyüme|1 (noun)|nema|tahaccüm büyümesini|1 (noun)|küçük büyümeyi|1 (noun)|yaşatkan büyümseme|1 (noun)|büyükseme büyümüş|1 (noun)|eke toka|yetik büyür|1 (noun)|yok büyümez, arık büyür büyü|1 (noun)|sihir|afsun|füsun|bağı|bilgelik|arpa|arvış|avsun|bir söz bin büyüye bedeldir|efsun|kam|kamçı|kurşun dökmek|nefes etmek|tılsım|yada|yaluy büyüteç|1 (noun)|pertavsız|lup büyütme|1 (noun)|ağrandisman|ilâve|izam büyütmek|1 (noun)|abartmak|genişletmek|yetiştirmek|bakmak|büyültmek|izam etmek büyütülmek|1 (noun)|elinde büyümek|yetiştirilmek büyütülmüş|1 (noun)|mübeccel büyütürlük|1 (noun)|aşırılaştırma büyüyememek|1 (noun)|güdük kalmak|küsmek büzdürmek|1 (noun)|büzmek büz|1 (noun)|künk|boru döşeyici büzmek|1 (noun)|buruşturarak|kapatmak|büzdürmek büzüktaş|1 (noun)|kafadar büzük|1 (noun)|yüreklilik|cesaret|anüs büzülerek|1 (noun)|dertop büzülme|1 (noun)|inkıbaz|kasılma büzülmek|1 (noun)|korku|şaşkınlık|küçülmek|ufalmak büzülmüş|1 (noun)|munkabız büzülür|1 (noun)|borçlunun yalımı alçak olur büzüşmek|1 (noun)|kırışmak|takallüs etmek büzüşme|1 (noun)|takallüs by-pass|1 (noun)|baypas|damar aktarma c2h5oh|1 (noun)|alkol caba|1 (noun)|bedava|üstelik cabadak|1 (noun)|hayret|şaşma cabadan|1 (noun)|karşılıksız|fazladan|bedavadan cabalak|1 (noun)|yabalak|yaygın cablusi|1 (noun)|dalkavukluk cacık|1 (noun)|yoğurt|aptal|bön|yahter cadaloz|1 (noun)|şirret cadde|1 (noun)|anayol|ana yol caddeyi tutmak|1 (noun)|kapamak|uzaklaşmak cadı|1 (noun)|huysuz|çirkin|cazu cadı kazanı|1 (noun)|dedikodunun cadılık|1 (noun)|huysuzluk cafcaf|1 (noun)|gösteriş|şatafat|şirret cafcaflı|1 (noun)|gösterişli|şatafatlı|karışık|tehlikeli|sahte süslü|cavlı|frapan cafer ağanın abdest suyu|1 (noun)|tatsız cağ|1 (noun)|hamam|duş|parmaklık|korkuluk|cav|lavabo|banyo cağımda|1 (noun)|yaratıcı|üretken cağımdı|1 (noun)|lütufkar cağlık|1 (noun)|dokumacılıkta cağlı|1 (noun)|namuslu|dürüst cahal|1 (noun)|cahil cahilâne|1 (noun)|cahilce cahilce|1 (noun)|cahilâne cahilin dostluğundan, alimin düşmanlığı yeğdir|1 (noun)|hayırlıdır cahiliyet|1 (noun)|bilgisizlik|cahillik cahiller|1 (noun)|cühelâ cahillik|1 (noun)|bilgisizlik|gençlik|toyluk|bilisizlik|cahiliyet cahillik etmek|1 (noun)|gençlik|toyluk cahil|1 (noun)|okumamış|bilgisiz|deneysiz|genç|avam|bilisiz|cahal|cim karnında bir nokta|kafası boş|nadan|tıntın cah|1 (noun)|yer caize|1 (noun)|azık caiz|1 (noun)|uygun|din|yasa|doğru|geçer|helal cakacı|1 (noun)|fiyakacı caka|1 (noun)|çalım|fiyaka|göşteris|gösteriş|kabadayılık|afi cakalı|1 (noun)|gösterişli|fiyakalı ca|1 (noun)|kalsiyum cakcak|1 (noun)|ağaçkakan cakşı|1 (noun)|yakşı|yakışıklı|güzel california martısı|1 (noun)|kaliforniya martısı calip|1 (noun)|çeken|çekici calî|1 (noun)|yapmacıklı|düzme|sahte calman|1 (noun)|yalman calût|1 (noun)|golyat calvinci|1 (noun)|kalvenci calvincilik|1 (noun)|kalvencilik camanbay|1 (noun)|gelenekte|doktoru caman|1 (noun)|yaman|kam|büyücü cambaz|1 (noun)|at|tehlikeli|usta|kurnaz|hileci|bisiklet|hilekâr|akrobat|canbaz|jonglör cambaz ipte, balık dipte gerek|1 (noun)|kişi cambazlık|1 (noun)|akrobatlık|akrobasi|kurnazlık|hilecilik camcı|1 (noun)|montajına|cam evi cam çivisi|1 (noun)|5-2 camdan|1 (noun)|lamel camekân|1 (noun)|göstermelik|sergen|vitrin|camlık|gözlük camekânlı kutu|1 (noun)|televizyon cam evi|1 (noun)|camcı camevi|1 (noun)|cam yuvası cam gibi|1 (noun)|şeffaf|saydam|cansız cam göbeği|1 (noun)|camgöbeği camgöbeği|1 (noun)|cam göbeği camgöz|1 (noun)|aç gözlü|tamahkâr cam göz|1 (noun)|tamahkâr|açgözlü camgüzeli|1 (noun)|pembe camış|1 (noun)|tombay camız|1 (noun)|manda|kömüş camia|1 (noun)|topluluk|zümre|dünya cami duvarına işeyen itin ölümü yakındır|1 (noun)|cezalandırılır camilerde|1 (noun)|başmakçı|maksure caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur|1 (noun)|yetiştiren camit|1 (noun)|cansız|donmuş cami|1 (noun)|toplayan|toplak|allah'ın evi|darül kurra|hazire|mescit|mihrap|vaaz|vaaz etmek|vaaz vermek|vaiz cam kanatlılar|1 (noun)|kurtçukları|elma|kayın|kavak camlık|1 (noun)|çiçek|camekân camlı köşk|1 (noun)|salon camlifi|1 (noun)|fiber optik campione d'ıtalia|1 (noun)|italya'nın camsı|1 (noun)|kız böcekleri cam|1 (noun)|sırça|pencere|kadeh|içki|avize imalatçısı|boncuk|çakmak|kâse|restorasyon teknisyeni|sürahi|tapa|zücaciye camyuvar|1 (noun)|fanus cam yuvası|1 (noun)|camevi cana kıymak|1 (noun)|öldürmek can alıcı|1 (noun)|çarpıcı|azrail canan|1 (noun)|sevgili|yargın can arkadaşı|1 (noun)|can dostu canavar gibi|1 (noun)|saldırgan canavar kesilmek|1 (noun)|hırçınlaşmak canavar|1 (noun)|kurt|haşarı|acımasız|bugu canavarlaşmak|1 (noun)|korkunç canayakın|1 (noun)|sempatik cana yakın|1 (noun)|sevimli canbaz|1 (noun)|cambaz canberk|1 (noun)|güçlü|dayanıklı can borcunu ödemek|1 (noun)|ölmek can bostanda bitmez|1 (noun)|insan can ciğer kuzu sarması|1 (noun)|candan can ciğer|1 (noun)|samimi can çekişmek|1 (noun)|tükenmek|bitmek candan geçmek|1 (noun)|ölmek candan|1 (noun)|içten|yürekten|gönülden|içtenlikle|istekle|ilgiyle|samimî|samimi|can ciğer kuzu sarması|özden|yanaçı candanlık|1 (noun)|yelek candan yürekten|1 (noun)|içtenlikle candarma|1 (noun)|jandarma can dostu|1 (noun)|can arkadaşı caner|1 (noun)|sevilen canevas|1 (noun)|önörgü canevi|1 (noun)|kalb-gâh can evi|1 (noun)|yürek canfes|1 (noun)|parlak|tok can gelmek|1 (noun)|canlanmak|güçlenmek cangıl|1 (noun)|cengel|karışıklık|kargaşa can gözdesi|1 (noun)|sevgili can havli|1 (noun)|can korkusu canhıraş|1 (noun)|acı canı acımak|1 (noun)|çarpma|üzülmek canıacımak|1 (noun)|çarpma|üzülmek cânı|1 (noun)|aziz|katil|öldüren canı çekmek|1 (noun)|arzulamak canıçekmek|1 (noun)|arzulamak canı çıkmak|1 (noun)|ölmek canıçıkmak|1 (noun)|ölmek canı gönülden|1 (noun)|canı yürekten canıgönülden|1 (noun)|içtenlikle|canıyürekten canım dese, canım çıksın diyor sanmak|1 (noun)|batmak canı|1 (noun)|meleküt canına ezan okumak|1 (noun)|öldürmek canına yandığım|1 (noun)|sevgi canına yetmek|1 (noun)|bezmek|bıkmak canınıbağışlamak|1 (noun)|aman vermek canını çıkarmak|1 (noun)|hırpalamak|yıprandırmak canınıkorumak|1 (noun)|başınıkurtarmak canınıyakmak|1 (noun)|eziyet etmek canı pek|1 (noun)|acıya canı sıkılmak|1 (noun)|yarıüzülmek|yarıöfkelenmek canı tez|1 (noun)|aceleci|sabırsız canı yürekten|1 (noun)|canı gönülden canıyürekten|1 (noun)|canıgönülden canice|1 (noun)|caniyane cani|1 (noun)|kıyacı|katil canip|1 (noun)|yan|taraf|yanaçı caniyane|1 (noun)|canice can korkusu|1 (noun)|can havli can kulağı|1 (noun)|sırdaş cankulağı|1 (noun)|sırdaş canku|1 (noun)|meşveret cankurtaran|1 (noun)|ambülâns|geçiş üstünlüğü|tepe lâmbası cankurtaran sandalı|1 (noun)|filika cankurtaran yeleği|1 (noun)|can yeleği can kuşu|1 (noun)|ruh canlandırı|1 (noun)|animasyon canlandırıcı|1 (noun)|animatör canlandırma|1 (noun)|animasyon|kişileştirme|diriltme|öykünleme|reanimasyon canlandırmak|1 (noun)|yoğunluk|yaşatmak|canlılık|tazelik|doldurmak|harekete geçirmek|harekete getirmek|hayat vermek|ihya etmek|kırbaçlamak|şevke getirmek canlanma|1 (noun)|diriliş|tecessüm canlanmak|1 (noun)|depreşmek|can gelmek|gözlerine fer gelmek|hararetlenmek|renk gelmek|tazeleşmek|tecessüm etmek canlı canlı|1 (noun)|heyecanla canlı cenaze|1 (noun)|cansız canlıcılık|1 (noun)|animizm canlıhareketli|1 (noun)|aktifleşmek canlılarda|1 (noun)|bakteri canlılığını|1 (noun)|yaşamak canlılığı|1 (noun)|ölgün canlılık|1 (noun)|neşelilik|hareketlilik|aktivite|canlandırmak|cümbüş|dermek|dinamizm|dirilik|elektrik|faaliyet|fer|hayatiyet|keyif|nazret|renklenmek|ruh|şenlenmek|tiril|tur|yaşagu|zindelik canlı müzik|1 (noun)|gazino canlının|1 (noun)|biliş canlı özdekçilik|1 (noun)|hilozoizm canlı|1 (noun)|yaşayan|güçlü|etkili|hareketli|hayvan|diri|hayat dolu|dinamik|aktif|alev gibi parlamak|allegro|arslan postunda, gönül dostunda|berhayat|cevval|cıvıl cıvıl|civelek|dallı güllü|dimdik|dinç|dirik|doran|durdu|ercan|faal|hararetli|hare|hayat|hayatiyetli|işlek|kıpırdak|kıvrak|koray|organik|papağangiller|pitoresk|renkli|ruhlu|sağ|sağlık|şıldır şıldır|terilgen|tınglığ|tirgeç|tirig|toğmuş|tüvana|yaratık|zihayat|zinde can olmak|1 (noun)|sevimli|hoşgörünmek can sıkıcı|1 (noun)|üzücü can sıkıntısı|1 (noun)|bunalım cansızlar|1 (noun)|cemadat cansızlık|1 (noun)|hareketsizlik|ölülük cansızolarak|1 (noun)|dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur cansız|1 (noun)|ölmüş|güçsüz|mecalsiz|sönük|durgun|camit|cam gibi|canlı cenaze|fersiz|gevşek|ruhsuz|üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi|yordamsız cansiparane|1 (noun)|özveriyle cansu|1 (noun)|sevgili|sevimli cantiyane|1 (noun)|kantiyane can vermek|1 (noun)|ölmek can yakmak|1 (noun)|üzmek|zulmetmek|acıvermek can|1 (noun)|yaşama|güç|kişi|birey|hayat:|dirilik|hayat|dirlik|özü|gönül|sevimli|sevilen|şirin|abı|diril|emanet|melis|tın|tıngı|tin|tiril|üzüt can yeleği|1 (noun)|cankurtaran yeleği capacity|1 (noun)|yetiklik carcar|1 (noun)|geveze|yaygaracı carcur|1 (noun)|şarjör|fermuar car|1 (noun)|çağrı|imdat|yardım|zar carıp|1 (noun)|yakın|dost cari|1 (noun)|akan|olagelen|geçen cârih|1 (noun)|cerheden|çürüten cariye|1 (noun)|halayık|çaker|esire|kırnak cariyelik|1 (noun)|çâkeri cariyeniz|1 (noun)|eskiden carlamak|1 (noun)|haykırmak carlık|1 (noun)|yarlık|emir|ferman cartadak|1 (noun)|cartadan cartadan|1 (noun)|cartadak carta|1 (noun)|yellenme cartayı çekmek|1 (noun)|ölmek cart curt|1 (noun)|abartılı cartı|1 (noun)|şık|alımlı cart kaba kâğıt|1 (noun)|zırt kaba kâğıt caruz|1 (noun)|heyecan cascavlak|1 (noun)|çırılçıplak|örtüsüz casteddu|1 (noun)|katalan castilla|1 (noun)|katalan casus|1 (noun)|ajan|çaşıt|devr|dil avcısı casusluk|1 (noun)|çaşıtlık catalexe|1 (noun)|güdükleme catuk|1 (noun)|halim|haluk cavalacoz|1 (noun)|değersiz|önemsiz cavcava|1 (noun)|kocakarı fındığı cav|1 (noun)|gösteriş|afi|fiyaka|cağ cavıldak|1 (noun)|neşeli cavlağı çekmek|1 (noun)|ölmek cavlak|1 (noun)|çıplak|tüysüz cavlaklık|1 (noun)|çıplaklık cavlamak|1 (noun)|kavlamak|ölmek cavlı|1 (noun)|gösterişli|cafcaflı caydırıcı|1 (noun)|kararından|yaldır|yaldıran caydırılmak|1 (noun)|vazgeçirilmek|caymasısağlanmak caydırmak|1 (noun)|vazgeçirmek|caymasınısağlamak caygın|1 (noun)|dönek cayır cayır|1 (noun)|şiddetli cayırdatmak|1 (noun)|uzun cayırtı|1 (noun)|gürültü caymak|1 (noun)|sözünden|vazgeçmek|nükul etmek|pas geçmek cayma|1 (noun)|rücu caymasınısağlamak|1 (noun)|caydırmak caymasısağlanmak|1 (noun)|caydırılmak caymaz|1 (noun)|cesur|kararlı caymazlık|1 (noun)|dik caynak|1 (noun)|pençe cazbantçı|1 (noun)|cazcı cazcı|1 (noun)|cazbantçı cazgır|1 (noun)|fitneci cazır cazır|1 (noun)|cazur cazur cazibe|1 (noun)|çekicilik|alım|alımlılık|albeni|çekim|çeken|elektrik|gelgel|hava|karizma cazibedar|1 (noun)|alımlı cazibeleşmek|1 (noun)|çekici cazibeleştirmek|1 (noun)|çekici cazibeli|1 (noun)|çekici|alımlı|albenili|önemli|artur|çekimlü|davetkâr|yırtıkça cazibesiz|1 (noun)|alımsız cazip|1 (noun)|çekici|elverişli|alımlı|albenili|çeken|tutu cazipli|1 (noun)|çekici|alımlı|albenili cazu|1 (noun)|cadı|örtü cazur cazur|1 (noun)|cazır cazır c|1 (noun)|'''cilt'''|karbon|alaşım|diş ünsüzü|ötümlü|patlayıcı ünsüz|romen rakamları|tonlu ünsüz|yumuşak ünsüz|yüz cd|1 (noun)|kadmiyum cd-rom|1 (noun)|e-öğrenme cebân|1 (noun)|korkak cebbar|1 (noun)|becerikli|zorlayıcı|zorba|tanrı|avcı|orion cebel|1 (noun)|dağ|sahipsiz cebelitarık|1 (noun)|ismi cebelleşme|1 (noun)|cedelleşme cebelleşmek|1 (noun)|uğraşmak|becelleşmek ceben|1 (noun)|gayretli|çalışkan cebe/noyan|1 (noun)|cebenoyan cebenoyan|1 (noun)|cebe/noyan ceberut|1 (noun)|zorbalık|acımasız|merhametsiz|zorba cebe|1 (noun)|zırh|silâh|çebi|çokal cebi delik|1 (noun)|savurgan cebinde akrep olmak|1 (noun)|cimri cebin|1 (noun)|korkak|alın|yüz|yüreksiz cebire|1 (noun)|süyek|koaptör cebirsel deyim|1 (noun)|cebirsel formül|cebirsel ifade cebirsel formül|1 (noun)|cebirsel deyim cebirsel ifade|1 (noun)|cebirsel deyim cebir|1 (noun)|y|zor|zorlayış|kuvvet|matematik|uzbilim|zorbilim cebrail|1 (noun)|cibril cebrâil|1 (noun)|cibrîl cebren|1 (noun)|zorla|zoraki cebretmek|1 (noun)|zorlamak cebriye|1 (noun)|yazgıcılık|kadercilik|fatalizm cebrî|1 (noun)|zorlama cece|1 (noun)|yenge cedelleşme|1 (noun)|becelleşme|cebelleşme cedit|1 (noun)|yeni cedre|1 (noun)|guatr|guşa cefa etmek|1 (noun)|üzmek cefakâr|1 (noun)|cefalı cefakeş|1 (noun)|cefalı cefalı|1 (noun)|sıkıntı|sıkıntıya|cefakâr|cefakeş cefa|1 (noun)|üzgü|sıkıntı|eziyet|cevir|zulüm cefni|1 (noun)|ayaksız cehalet|1 (noun)|bilgisizlik|bilmemezlik|bilmezlik|bilisizlik cehennem azabı|1 (noun)|eziyet cehennemi|1 (noun)|tamusal cehennemî|1 (noun)|üzücü|yakıcı cehennemlik|1 (noun)|külhan cehennem ol|1 (noun)|defol! cehennem olmak|1 (noun)|defolmak cehennem|1 (noun)|tamu cehennem zebanisi|1 (noun)|zalim cehil|1 (noun)|bilgisizlik|bilmezlik cehiz|1 (noun)|cihaz|çeyiz cehre|1 (noun)|pamuk|yün|iğ cehri|1 (noun)|meyve ceht|1 (noun)|çaba|çabalama ceketatay|1 (noun)|jaketatay ceket|1 (noun)|kostüm|saku celadet|1 (noun)|bahadırlık celâdet|1 (noun)|yiğitlik|kahramanlık celâl|1 (noun)|büyüklük|ululuk|öfke|kızgınlık|zülcelâl celallendirmek|1 (noun)|yangına körükle gitmek celâllenmek|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak celâlli|1 (noun)|hırçın|coşkun celal|1 (noun)|yücelik celasun|1 (noun)|delikanlı|cesur|savaşçı|becerikli celayır|1 (noun)|bilgin|tecrübeli|savaşçı celden|1 (noun)|yel celep|1 (noun)|koyun|keçi|topkapı|galata|iç oğlanı celeplik|1 (noun)|koyun|keçi celil|1 (noun)|ulu celî|1 (noun)|parlak|cilâlı|açık|aşikâr cellât|1 (noun)|acımasız|zalim cellât gibi|1 (noun)|acımasız cellâtlık|1 (noun)|zalimlik celme|1 (noun)|çalım|fiyaka|gösteriş celp etmek|1 (noun)|çağırmak|getirmek celp|1 (noun)|getirme|getirtme celp kâğıdı|1 (noun)|celpname celpname|1 (noun)|celp kâğıdı celse|1 (noun)|oturum cemaatçilik|1 (noun)|sosyalizm cemaat|1 (noun)|topluluk|cevfet|ehil|yığnak cemadat|1 (noun)|cansızlar ceman|1 (noun)|toplamı cem'an|1 (noun)|toplayarak|hepsi cemaziyülâhır|1 (noun)|küçük tövbe ayı cemaziyülevvel|1 (noun)|büyük tövbe ayı cember|1 (noun)|eşarp cembiye|1 (noun)|hançer cemetmek|1 (noun)|toplamak cem etmek|1 (noun)|toplamak|yığmak cemi|1 (noun)|bütün|toplama|çoğul|hepsi|hep|çokluk cemîh|1 (noun)|bütün|hep cemilendirmek|1 (noun)|çoğullandırmak cemilenmek|1 (noun)|çoğullanmak cemîl|1 (noun)|güzel cemiyet|1 (noun)|dernek|topluluk|toplum|düğün|sosyete cem olmak|1 (noun)|toplanmak cem|1 (noun)|toplama|çokluk|çoğul cenabet|1 (noun)|cünüp|pis|kötü cenabıhak|1 (noun)|allah|tanrı cenah|1 (noun)|yan|kanat|kol|pazı|taraf|bögür|ganad cenap|1 (noun)|saygı cendere|1 (noun)|boğaz|geçit|pres cengaver|1 (noun)|ergil cengâverlik|1 (noun)|savaşçılık|savaşkanlık|dövüşçülük cengâver|1 (noun)|savaşçı|dövüşçü|savaşkan|vuruşkan cengel|1 (noun)|hafif|ince|cangıl cengiz|1 (noun)|çengiz|tengiz|deniz cengşi|1 (noun)|gengşi cenin|1 (noun)|dölüt|yük ceninisakıt|1 (noun)|düşük cenini sakıt|1 (noun)|düşüt cenkçi|1 (noun)|savaşçı|kavgacı cenk etmek|1 (noun)|savaşmak cenkleşmek|1 (noun)|savaşmak|atışmak|çekişmek cenk|1 (noun)|savaş|kavga|uğraş|çarpışma|çekişme|cidal|kıtal cennete çevirmek|1 (noun)|temiz|bakımlı cennete dönmek|1 (noun)|güzel cennet gibi|1 (noun)|güzel cennet|1 (noun)|günahsızların|uçmağ|behişt|kenan|refref|uçmak cennet kuşu|1 (noun)|güzel cennetler|1 (noun)|ferâdis cennetlik|1 (noun)|cennetmekân|naci cennetmekân|1 (noun)|cennetlik cennet öküzü|1 (noun)|budala centilmen|1 (noun)|saygılı|görgülü cenubî|1 (noun)|güney cenup|1 (noun)|kıble|güney cenuplu|1 (noun)|güneyli cepçilik|1 (noun)|yankesicilik cepçi|1 (noun)|yankesici cep|1 (noun)|çökertme|remayözcü cep faresi|1 (noun)|yankesici cephaneci|1 (noun)|kara cephane|1 (noun)|mühimmat|park cephe almak|1 (noun)|direnmek cepheden cepheye koşmak|1 (noun)|durmadan cepheli|1 (noun)|yönlü|taraflı cephe|1 (noun)|yan|alnaç|önyüz|yön|taraf|mozaikçi|ordu|yüz ceplemek|1 (noun)|kazanmak cep saati|1 (noun)|köstekli saat cep telefonu|1 (noun)|taşınabilir cerahat|1 (noun)|irin|yara|ufunet|üfunet cerahatlendirmek|1 (noun)|ufunetlendirmek cerahatlenme|1 (noun)|irinlenme cerahatlenmek|1 (noun)|irinlenmek cerahatli|1 (noun)|irinli cerahatsiz|1 (noun)|irinsiz ceran|1 (noun)|anadolu yaban koyunu cerbeze|1 (noun)|beceriklilik|girginlik|kurnazlık|hilekârlık cerbezeli|1 (noun)|girgin|dilli cer|1 (noun)|çekme cereme|1 (noun)|zarar|cerime ceren|1 (noun)|ceylan|ahu|gazel|anadolu yaban koyunu|ceyran|gazal ceren toprağı|1 (noun)|asbest cereyan|1 (noun)|akıntı|akış|akım|kurander cereyan etmek|1 (noun)|yapılmak|olagelmek|sürmek|geçmek|olmak cereyanlı|1 (noun)|akıntılı|akımlı|anaforlu cerheden|1 (noun)|cârih cerh etmek|1 (noun)|yaralamak|çürütmek cerh|1 (noun)|yaralama|inanç ceride|1 (noun)|gazete|tutanak ceriha|1 (noun)|yara cerime|1 (noun)|cereme cerkin|1 (noun)|hısım|yakın cer-penye|1 (noun)|baskıcı cerrahîde|1 (noun)|ıspatula cerrahî|1 (noun)|hekimliğin cerrahî müdahale|1 (noun)|ameliyat cerrah|1 (noun)|operatör cerrar|1 (noun)|çekici|sürükleyici|dilenci cesamet|1 (noun)|büyüklük|irilik cesametli|1 (noun)|kocaman|iri cesarete gelmek|1 (noun)|yüreklenmek cesaret gelmek|1 (noun)|yüreklenmek|yılgınlığıgitmek cesaretini kırmak|1 (noun)|korkutmak cesaretle|1 (noun)|cesurane|yüreklilikle cesaretlendirilmek|1 (noun)|yüreklendirilmek cesaretlendirilme|1 (noun)|yüreklendirilme cesaretlendirmek|1 (noun)|yüreklendirmek|yiğitlendirmek|moral vermek|yürek vermek cesaretlendirme|1 (noun)|yüreklendirme|yiğitlendirme|teşci cesaretlenmek|1 (noun)|yüreklenmek|yiğitlenmek|yılgınlığıgitmek cesaretlenme|1 (noun)|yiğitlenme|yüreklenme cesaretlilik|1 (noun)|yüreklilik|aslanlık cesaretli|1 (noun)|yürekli|yiğit|cesur cesaretsizlik|1 (noun)|yüreksizlik cesaretsiz|1 (noun)|yüreksiz|çekingen cesaret vermek|1 (noun)|yüreklendirmek cesaret|1 (noun)|yüreklilik|yiğitlik|çekinmezlik|atılganlık|arat|büzük|cür'et|cüret|güven|hamaset|yürek ce|1 (noun)|seryum ceset|1 (noun)|naaş ce­sim|1 (noun)|azim cesim|1 (noun)|büyük|iri|kocaman|bedük|yilun cesurane|1 (noun)|cesurca|cesaretle|yüreklice|yiğitçesine cesurca|1 (noun)|cesurane cesurluk|1 (noun)|yüreklilik|atılganlık cesur|1 (noun)|yürekli|cesaretli|yiğit|alpay|alperen|aydinç|bahadır|baskak|bıçkın|bozcak|böke|budraç|budulgan|caymaz|celasun|çatal yürekli|çatlı|çuğa|dadaş|dayı|dönmez|eren|erez|gözü pek|haydar|keleş|mert|salcan|şakar|şecaatli|şecia|tokur|üreklü|yavuz|yılma cetbecet|1 (noun)|soyca cet|1 (noun)|dede|ata cetik|1 (noun)|yetkin|uzman|olgun cetiz|1 (noun)|yetkin|becerikli cetvel|1 (noun)|çizelge|ark|tahtadan|çizgilik|liste|geometrik çizim cevahirci|1 (noun)|kuyumcu|mücevherci cevahir|1 (noun)|elmas|mücevher cevaplamak|1 (noun)|yanıtlamak|yanıt vermek cevaplama|1 (noun)|yanıtlama cevaplandırılmak|1 (noun)|yanıtlandırılmak|karşılığıverilmek cevaplandırılma|1 (noun)|yanıtlandırılma cevaplandırmak|1 (noun)|yanıtlandırmak cevaplandırma|1 (noun)|yanıtlandırma|mücavebe cevaplanmak|1 (noun)|yanıtlanmak cevaplaşma|1 (noun)|tecâvüb cevaplı|1 (noun)|yanıtlı cevapsız|1 (noun)|karşılıksız|yanıtsız cevap vermek|1 (noun)|yanıtlamak cevap|1 (noun)|yanıt|karşılık|kaçamaklı cevaz|1 (noun)|izin|müsaade cevaz vermek|1 (noun)|hoşgörmek cevdet|1 (noun)|güzellik cevelân|1 (noun)|dolaşma|dolanma|gezinme|gezinti cevfet|1 (noun)|cemaat|topluluk cevheri fiil|1 (noun)|ekeylem cevher|1 (noun)|maya|gevher|mücevher|töz|kuyu|mağz|zat cevir|1 (noun)|eziyet|cefa|üzgü ceviz|1 (noun)|koz|baklava|bir evcikli|sucuk|tarator cevval|1 (noun)|canlı|devingen|işlek cevvaliyet|1 (noun)|çabukluk|hareketlilik cevvî|1 (noun)|atmosferik cevza|1 (noun)|ikizler ceylan|1 (noun)|ahu|gazal|böken|bugay|bugu|buğu|ceren|karaca ceylân|1 (noun)|zarif|gazal ceyran|1 (noun)|elektirik|ceren ceza alanı|1 (noun)|ceza sahası ceza evi|1 (noun)|hapishane|mahpushane cezaevi|1 (noun)|suçlularevi|dam|hapishane|mahbes|mahpushane|mapushane ceza görmek|1 (noun)|cezalandırılmak ceza kesmek|1 (noun)|ceza yazmak cezalandırılır|1 (noun)|cami duvarına işeyen itin ölümü yakındır cezalandırılmak|1 (noun)|ceza görmek|ceza yemek cezalandırılmamış|1 (noun)|cezasız cezalandırmak|1 (noun)|ceza vermek|cezaya çarptırmak|haddini bildirmek|hesabını görmek|tecziye etmek cezalandırma|1 (noun)|tecziye ceza sahası|1 (noun)|ceza alanı ceza|1 (noun)|sıkıntı|özgürlüğüne|mallarına|ikab|nemesis|ukubet cezasız|1 (noun)|cezalandırılmamış ceza vermek|1 (noun)|cezalandırmak ceza vuruşu|1 (noun)|penaltı cezaya çarptırmak|1 (noun)|cezalandırmak ceza yazmak|1 (noun)|ceza kesmek ceza yemek|1 (noun)|cezalandırılmak cezayir|1 (noun)|dinar|kuzey afrika|mağrip|salyane cezayir menekşesi|1 (noun)|zakkumgillerden cezbe|1 (noun)|coşku cezbedilmiş|1 (noun)|müncezib cezbetmek|1 (noun)|bağlamak cezire|1 (noun)|ada cezir|1 (noun)|kök|alçalma cezrî|1 (noun)|köklü|kökten|temelden|radikal cezve|1 (noun)|saplı|kahve takımı cf|1 (noun)|kaliforniyum cgs|1 (noun)|santim|gram charter|1 (noun)|çartır check up|1 (noun)|çekap chiamare q.cuno al cellulare|1 (noun)|chiamare q.cuno sul cellulare chiamare q.cuno sul cellulare|1 (noun)|chiamare q.cuno al cellulare chiloe yaban ördeği|1 (noun)|şili fiyusu choh|1 (noun)|alkol ch|1 (noun)|tolüen cıbıldak|1 (noun)|çıplak cıbıl|1 (noun)|yoksun|çıplak|yoksul|parasız|fakir|sefil cıbır|1 (noun)|parasız cıcık|1 (noun)|güzel|süs cıdağı|1 (noun)|derin cıdak|1 (noun)|mızrak cıda|1 (noun)|mızrak cıgara|1 (noun)|sigara cıgı|1 (noun)|şamanist cılduz|1 (noun)|yıldız cılız|1 (noun)|eneze|nahif|sönük|algın|arık|cırboğa|enez|hıra|kaburgaları sayılmak|kel|kuş kadar canı olmak|zayıf cılızlaşmak|1 (noun)|gücünü|zayıflamak|kurumak|zayıf düşmek cılkava|1 (noun)|çılkava cılk|1 (noun)|cıvık|irinlenmiş cılk çıkmak|1 (noun)|kusurlu cılk etmek|1 (noun)|bozmak|çürütmek cılkı çıkmak|1 (noun)|bozulmak cılkıçıkmak|1 (noun)|bozulmak cımbar|1 (noun)|çımbar|filiz|sürgün cımcık|1 (noun)|azıcık cımık|1 (noun)|az cıncık|1 (noun)|bilye|deşenek|bardak|kadeh|züccaciye cıngı|1 (noun)|kıvılcım cıngıl|1 (noun)|boncuk|cingil cırboğa|1 (noun)|cılız|zayıf cırcır böceği|1 (noun)|fırınlarda|cırlak cırcır|1 (noun)|geveze|ağustos böceği cır cır ötmek|1 (noun)|gereksiz cırlak|1 (noun)|tiz|cırcır böceği|cırtlak cırlayık|1 (noun)|ormanlık cırmalamak|1 (noun)|tırmalamak cırnaklamak|1 (noun)|tırmalamak cırt|1 (noun)|kâğıt cırtlak|1 (noun)|cırlak cırtlık|1 (noun)|ağaçkakan cıva|1 (noun)|civa|jive cıvalı alaşım|1 (noun)|amalgam cıvık|1 (noun)|cılk|yılışık cıvıklaşmak|1 (noun)|yıvışmak cıvıl cıvıl|1 (noun)|canlı|neşeli|hareketli|kalabalık cıvıldamak|1 (noun)|göğsünü yırtmak cıvıltı|1 (noun)|ateşlilik cıvıtmak|1 (noun)|manyamak|su koyuvermek cıvmak|1 (noun)|sekmek cıyak cıyak|1 (noun)|ciyak ciyak cıyaklama|1 (noun)|ciyaklama cıyaklamak|1 (noun)|ince|ınce|ciyaklamak cız etmek|1 (noun)|acıduymak cızık|1 (noun)|çizgi|iz cızıktırmak|1 (noun)|yazmak|karalamak cızıldamak|1 (noun)|cızırdamak cızıltı|1 (noun)|cızırtı cızıltılı|1 (noun)|cızırtılı cızırdamak|1 (noun)|cızıldamak cızırdayan|1 (noun)|cızırtılı cızırtı|1 (noun)|cızıltı cızırtılı|1 (noun)|cızırdayan|cızıltılı cızlam|1 (noun)|kaçma|savuşma cızlavut|1 (noun)|sandalet cibelik|1 (noun)|sonsuz|sonsuzluk cibilliyetsiz|1 (noun)|soysuz cibilliyet|1 (noun)|yaradılış|maya cibindirik|1 (noun)|cibinlik cibinlik|1 (noun)|cibindirik cibin|1 (noun)|sinek|sivrisinek cibril|1 (noun)|cebrail cibrîl|1 (noun)|cebrâil cibuti|1 (noun)|etyopya cici bici|1 (noun)|bici cicik|1 (noun)|cuci cicili bicili|1 (noun)|bicili cicim ayı|1 (noun)|balayı cici|1 (noun)|sevimli|hoş|güzel|çiçek|gül|konuk|sevim|sevimlilik|cuci|minyon cicozlamak|1 (noun)|kaçmak|uzaklaşmak cidagu|1 (noun)|yetkin|yetenekli|becerikli cidalci|1 (noun)|savaşçı cidâl etmek|1 (noun)|savaşmak cidal|1 (noun)|savaşma|cenk|çekişme|muharebe cidar|1 (noun)|duvar|çeper|zar cidden|1 (noun)|gerçekten ciddi|1 (noun)|ağır ol|ağırbaşlı ciddî|1 (noun)|gerçek|ağırbaşlı|tehlikeli|ağır|vahim|gülmeyen|güvenilir|sağlam|önemli|ağır durmak|ağır ol!|önemlice|resmî ciddîlik|1 (noun)|ciddiyet ciddîlikten|1 (noun)|vıcık vıcıklık ciddiye almak|1 (noun)|inanmak|ınanmak ciddiyet|1 (noun)|ağırbaşlılık|ciddîlik ciddiyetsiz|1 (noun)|lâubali|gayriciddî ciddiyetsizlik|1 (noun)|abuk sabukluk|sallapatilik cife|1 (noun)|leş cigara|1 (noun)|sigara ciga|1 (noun)|taç ciğara|1 (noun)|sigara ciğerci|1 (noun)|baş|ayak|sakatatçı ciğeri beş para etmez|1 (noun)|değersiz ciğeri parçalanmak|1 (noun)|yüreği parçalanmak ciğer sarma|1 (noun)|pirinç|yağ ciğer sotesi|1 (noun)|sote ciğer|1 (noun)|yürek|iç|bağır|sote ciğil|1 (noun)|hafif|yeğni|kolay cihana gelmek|1 (noun)|doğmak cihândîde|1 (noun)|tecrübeli cihânefrüz|1 (noun)|parlatan cihan|1 (noun)|evren|âlem|dünya|acun cihangir|1 (noun)|evrenğzip cihanıtutmak|1 (noun)|dünyayıtutmak cihannüma|1 (noun)|kule cihanşümul|1 (noun)|evrensel|üniversal ciharıyek|1 (noun)|dört bir cihat|1 (noun)|su cihaz, aparat|1 (noun)|aygıt cihaz|1 (noun)|aygıt|alet|takım|çeyiz|amortisör|aparey|cehiz|üreteç|yapımcılık cihetiyle|1 (noun)|sebebiyle|hasebi?l cihet|1 (noun)|yön|yan|taraf|semt cilâlamak|1 (noun)|saykallamak cilalama|1 (noun)|temizlik görevlisi cilalı|1 (noun)|mutalla|saykal cilâlı|1 (noun)|mücellâ|celî|yaldırak cilâ|1 (noun)|parlaklık|gösteriş|parlatıcı cilâsun|1 (noun)|yiğit cilâ vermek|1 (noun)|aydınlatmak cilâ yağı|1 (noun)|asitsiz cilbent|1 (noun)|klâsör|sıralaç cildiyeci|1 (noun)|dermatolog|deri hastalıkları uzmanı cildiye|1 (noun)|dermatoloji cilet|1 (noun)|jilet cillop|1 (noun)|parlak ciltçilik|1 (noun)|mücellitlik ciltçilikte|1 (noun)|kambura makinesi|şiraze ciltçi|1 (noun)|mücellit|cilt evi cilt evi|1 (noun)|ciltçi ciltevi|1 (noun)|mücellithane cilt|1 (noun)|formaları|defter|deri|ten|kap ciltlenmiş|1 (noun)|mücelled ciltli|1 (noun)|mücelled cilvebaz|1 (noun)|cilveli cilvegân|1 (noun)|cilveli cilvekâr|1 (noun)|cilveli cilve|1 (noun)|kırıtma|naz|görünme|tecelli|delâl|işve|şen|yanı cilvelenmek|1 (noun)|fıkırdamak cilveleşme|1 (noun)|fıkırtı cilveli|1 (noun)|cilvekâr|cilvebaz|cilvegân|fettan|fettane|fıkır fıkır|fıkırdak|fındık kurdu gibi|fındıkçı|fındıkçılık|fingir fingir|işveli|kırnak|nazenin|şivekâr cima etmek|1 (noun)|sikişmek cim karnında bir nokta|1 (noun)|cahil|acemi|toy cimnastikçi|1 (noun)|jimnastikçi cimnastik|1 (noun)|jimnastik cimri|1 (noun)|eli sıkı|pinti|nekes|bitli|cebinde akrep olmak|çingene ciğer pişirir, yemeden karnın şişirir|çingene pilici|ekti|gıtmır|gümüşgöz|hasis|imsakli|kısmık|kibritçi|mıhsıçtı|sıkı|varyemez|yahudi cimrilik etmek|1 (noun)|esirgemek|pintileşmek cimrilik|1 (noun)|pintilik|nekeslik|çingenelik|eli sıkılık|hisset|imsak|mıhsıçtılık|sıkılık cin|1 (noun)|akıllı|zeki|buğday|pamuklu|arpa|ardıç rakısı|ecinni|jin|uğramak cinas|1 (noun)|ündeş cinayet|1 (noun)|kıya cin darısı|1 (noun)|cin mısırı cin fikirli|1 (noun)|açıkgöz|zeki cingil|1 (noun)|cıngıl|galip|utkan|güvenilir|sadık cingöz|1 (noun)|açıkgöz|kurnaz|uyanık cingü|1 (noun)|zafer|utku cin ifrit kesilmek|1 (noun)|cin ifrit olmak cin ifrit olmak|1 (noun)|cin ifrit kesilmek cinlenmek|1 (noun)|öfkelenmek cinleri ayağa kalkmak|1 (noun)|sinirlenmek cinleri başına toplanmak|1 (noun)|öfkelenmek|sinirlenmek cinli|1 (noun)|öfkeli|çardu cin mısırı|1 (noun)|cin darısı cinnet|1 (noun)|delilik cinnet geçirmek|1 (noun)|delirmek|aklınıkaçırmak cin saçı|1 (noun)|küsküt cinsaçı|1 (noun)|küsküt|şeytansaçı|bağboğan cins cibilliyet|1 (noun)|nitelik cins cins|1 (noun)|çeşitli cinsel birleşme|1 (noun)|sikişmek cinsel|1 (noun)|cinsî|eşeysel|seksüel cinsel ilişki|1 (noun)|sikiş cinsellik bilimci|1 (noun)|seksolog cinsellik bilimi|1 (noun)|seksoloji cinsellik|1 (noun)|cinsiyet|seks cinsel taciz|1 (noun)|ahlaksızca cinsî|1 (noun)|cinsel|eşeysel|seksüel cinsilâtif|1 (noun)|alımlı cinsilatif|1 (noun)|kadın cins-i sâlis|1 (noun)|yansız cins ismi|1 (noun)|nehir|düşünce cinsiyet|1 (noun)|cinsellik|bireye|eşey|cinslik|seks|cins cinslik bilimi|1 (noun)|seksoloji cinslik|1 (noun)|cinsiyet|eşey|seks cinsliksiz|1 (noun)|eşeysiz cins|1 (noun)|tuhaf|cinsiyet|tür|çeşit|soy|kök|asıl|garip|babat|çekimsiz|janr|kabil|nev|nevi|takson|tümeller|zümre cip|1 (noun)|hafif|jip cips|1 (noun)|ince cirim|1 (noun)|hacim|oylum|miktar|tutar|bölüm cirit|1 (noun)|değnek|diğnek|deynek|çavgan|cirit oyunu|çevgen cirit oyunu|1 (noun)|cirit cirit ucu|1 (noun)|temren ciro etmek|1 (noun)|döndürümlemek ciro|1 (noun)|haftalık|döndürüm cisim|1 (noun)|gövde|beden|vücut|ayn|tanecik cisimle|1 (noun)|cismanî cisimlenmek|1 (noun)|tecessüm etmek cisimlenme|1 (noun)|tecessüm cisimleri|1 (noun)|ayıraç|mufla cismanî|1 (noun)|cisimle cismanîlik|1 (noun)|maddîlik cismen|1 (noun)|vücutça|bedence civa|1 (noun)|cıva|hg civan|1 (noun)|genç|dıvrak civanmert|1 (noun)|yiğit civanperçemi|1 (noun)|bileşikgillerden|birleşikgillerden|adi merkep ketesi|akbaşlı|barsamaotu|marsamaotu|binbiryaprak|kandil çiçeği|kandilçiçeği civar|1 (noun)|yöre|dolay|nahiye|ön|tegre civciv|1 (noun)|cugul|cücük|kuluçka dönemi civcivli|1 (noun)|telâşlı civelek|1 (noun)|canlı ciyak ciyak|1 (noun)|cıyak cıyak ciyaklama|1 (noun)|cıyaklama ciyaklamak|1 (noun)|cıyaklamak cizvit|1 (noun)|bozguncu|fesatçı|müfsit cizye|1 (noun)|yulyu cl|1 (noun)|klor cm|1 (noun)|santimetre|küriyum cocos adaları|1 (noun)|keeling adaları coğrafî|1 (noun)|coğrafik coğrafik|1 (noun)|coğrafî coğrafya|1 (noun)|ekonomik|beşerî|niteleyen|fiziksel|siyasî|fizikî|bucak|harita|jeopolitik cokey|1 (noun)|jokey co|1 (noun)|kobalt colda|1 (noun)|yolcu communication|1 (noun)|ortaksama compulsiveness|1 (noun)|zorlanımlık congalaz|1 (noun)|cöngelez constitution|1 (noun)|anayasa|kuruluş|bünye|huy|karakter conte|1 (noun)|dinlemece cop|1 (noun)|kalın cosmopolitism|1 (noun)|evrendeşçilik coşan|1 (noun)|coşkun coşarak|1 (noun)|kabara kabara coşku|1 (noun)|heyecan|cezbe|coşuntu|cümbüş|çalkantı|güzellik|kasırga coşkulu|1 (noun)|ateşli|coşkun|nefes kesici|taşgın|yerinden oynamak coşkunca|1 (noun)|coşkun coşkun|1 (noun)|coşkulu|coşan|ateşin|ateşli|celâlli|coşkunca|deli|hararetli|huruşan|lirik coşkunluk|1 (noun)|ateş|cuşiş|cuşuhuruş|çalkanmak|hararet|yangın coşma|1 (noun)|galeyan|cuşiş|teheyyüç coşmak|1 (noun)|alev almak|arpası çok gelmek|arpasıçok gelmek|aşka gelmek|ateş almak|ateşalmak|ateşi başına vurmak|ateşlenmek|ayranı kabarmak|ayranıkabarmak|çağlamak|çalkanmak|galeyan etmek|galeyana gelmek|göğsünü yırtmak|kükremek|ruhunda güneş açmak|şaha kalkmak|şahlanmak|vecde kapılmak|yüreği parlamak coşmuş|1 (noun)|zahir coşturan|1 (noun)|coşturucu coşturmak|1 (noun)|ateşlendirmek|galeyana getirmek|kanını kaynatmak|tehyiç etmek|tutuşturmak coşturma|1 (noun)|tehyiç coşturucu|1 (noun)|coşturan|ateşli|müheyyiç coşuntu|1 (noun)|coşku|heyecan cozutmak|1 (noun)|zırvalamak cömertçe|1 (noun)|sakınmadan|hovardaca cömert davranmak|1 (noun)|sakınmadan cömert|1 (noun)|eliaçık|selek|semih|verimli|abadan|abakan|açık elli|aga|ağa|ahi|akı|akıbudak|âlicenap|arçar|baydan|beregen|bergi|berik|beril|berin|biyum|bol kepçe|bonkör|donatur|eli açık|eli bol|eli geniş|eli selek|eyletür|gani gönüllü|kerem sahibi|kerim|koçak|muhsin|mürüvvet-mend|semiha|tonat|tögi|tökü|verdi|verimcil cömertliği|1 (noun)|ağanın eli tutulmaz cömertlik|1 (noun)|verimlilik|semahat|mürüvvet|açık ellilik|ahilik|bonkörlük|donat|ecvad|sahavet|serv cöngelez|1 (noun)|congalaz cönk|1 (noun)|sığırdili crescendo|1 (noun)|kreşendo cs|1 (noun)|sezyum cu|1 (noun)|bakır cubo|1 (noun)|küp cuci|1 (noun)|cici|çiçi|cicik|çiçek|çuçu|çuçi|konuk..bu cudam|1 (noun)|beceriksiz|güçsüz cud|1 (noun)|marûf cugul|1 (noun)|civciv cuk|1 (noun)|aşağı cuk oturmak culuk|1 (noun)|hindi culum|1 (noun)|narin|nazik|hassas cuma|1 (noun)|altınç cumbadak|1 (noun)|cuppadak cumbadak dalmak|1 (noun)|dalmak cumba|1 (noun)|gurfe|şahniş cumbalak|1 (noun)|takla cumhurbaşkanı|1 (noun)|reisicumhur|cumhurreis|cumhur reisi|cumhurreisi cumhur|1 (noun)|halk|topluluk cumhuriyetçi|1 (noun)|cumhuriyetperver cumhuriyet|1 (noun)|milletin|halk yönetimi|halk idaresi cumhuriyetperver|1 (noun)|cumhuriyetçi cumhurreis|1 (noun)|cumhurbaşkanı|reisicumhur cumhur reisi|1 (noun)|cumhurbaşkanı cumhurreisi|1 (noun)|cumhurbaşkanı cumudiye|1 (noun)|buzul cumuk|1 (noun)|yumuk|yumulmuş cupar|1 (noun)|parfüm cuppadak|1 (noun)|cumbadak cura|1 (noun)|gelişmemiş|dımbırdatmak|saz|tambura curcuna|1 (noun)|gürültülü|festival curcunalı|1 (noun)|ses curcunasız|1 (noun)|gürültüsüz|şamatasız curnalci|1 (noun)|ihbarcı|ispiyoncu curnal|1 (noun)|jurnal curuk|1 (noun)|hindi custom|1 (noun)|seçmeli|seçimlik|özel cuşiş|1 (noun)|coşkunluk|coşma cuşuhuruş|1 (noun)|coşkunluk cûyun|1 (noun)|nehirin|akarsuyun|ırmağın|derenin|çayın cübbe|1 (noun)|hukukçuların|cüppe cübür|1 (noun)|pislik cüce|1 (noun)|boyu|gelişmemiş|güdük cüce mürver|1 (noun)|bodur mürver cücük|1 (noun)|civciv|filiz|tomurcuk|soğan cücüklenmek|1 (noun)|filizlenmek cüda etmek|1 (noun)|ayırmak cüda|1 (noun)|vatan cühelâ|1 (noun)|bilgisizler|cahiller cükceleğen|1 (noun)|ağaçkakan cümbüş|1 (noun)|eğlence|canlılık|coşku|eğlenti cümbüşlü|1 (noun)|eğlentili|hareketli cümle âlem|1 (noun)|herkes cümlecik|1 (noun)|önerme cümle|1 (noun)|dizge|sistem|tümce|bütün|hep|herkes|kâffe|mesel olmak cümle-i mutanza|1 (noun)|aratümce cümle-i mu'terize|1 (noun)|aratümce cümlemsi|1 (noun)|tümcemsi cümlenin ögeleri|1 (noun)|özne|tümleç|yüklem cümlesi|1 (noun)|hepsi cümud|1 (noun)|donukluk cümudiye|1 (noun)|buzul cüneyt|1 (noun)|askercik cünun|1 (noun)|çılgınlık|delilik cünüp|1 (noun)|cenabet cüppe|1 (noun)|cübbe cür'at|1 (noun)|yiğitlik cür'etkâr|1 (noun)|atak|cür'etli cüretkâr|1 (noun)|yürekli|atak cür'etli|1 (noun)|cür'etkâr cür'et|1 (noun)|yüreklilik|ataklık|cesaret|düşüncesizce cüret|1 (noun)|yüreklilik|ataklık|cesaret|saygısızlık cürmü meşhut|1 (noun)|suçüstü cürmümeşhut|1 (noun)|suçüstü|meşhut suç cüruf|1 (noun)|dışık|dışkı cürüm|1 (noun)|kabahat|kusur|hata|isyan|günah|suç|yanlışlık cüsseli|1 (noun)|gövdeli|iriyarı|balaman cüssesiz|1 (noun)|güçsüz cüzam|1 (noun)|lepra cüzamlı|1 (noun)|alaten cüzdan|1 (noun)|para|kimlik cüz|1 (noun)|fasikül|böle|tike|bölüm|parça|kıt'a|pâre cüz'î|1 (noun)|az|azıcık|tikel|kısmî cüzî|1 (noun)|tikel cüzi|1 (noun)|tikel|az|azıcık cüziyet|1 (noun)|tikellik cüzzam|1 (noun)|lepra cüzzamlı|1 (noun)|alaten cyclothme|1 (noun)|dönerlik cylindroid|1 (noun)|yuvaksı çabacı|1 (noun)|gayretli|enerjik çaba|1 (noun)|çaba|gayret|enerji|zorlu|ceht|amel|çekişmek|efor|hız|sağdıç emeği|uğraş|üste|yapa çaba göstermek|1 (noun)|uğraşmak çabalama|1 (noun)|ceht çabalamak|1 (noun)|çalışmak|dürüşmek|gayret etmek|koşturmak|pala çalmak|pala sallamak|pala sürtmek|yanmak çabalayan|1 (noun)|çabuk çabanın|1 (noun)|gevşeme çabar|1 (noun)|çapar|davranır|ulak|kurye|elçi çabasına|1 (noun)|at, adımına göre değil, adamına göre yürür çabucacık|1 (noun)|çabucak|sür'atle|çabukça|çarçabuk|peynir ekmek gibi çabucak|1 (noun)|çabucacık|hızla|sür'atle|aceleten|acilen|alelacele|anında|bir anda|bir çırpıda|bir hamlede|bir koşu|bir lahzada|bir solukta|çabuk|çabukça|çarçabuk|dakikasında|derhâl|dünden bugüne|enstantane|hemen|hemencecik|hızlı hızlı|ivedilikle|lahzada|müstacelen|rüzgâr gibi|serian|süratle|şimşek gibi|şipşak|tez elden|tezce|tezelden|yellim yelalim çabuk|1 (noun)|çabucak|tez|hızlı|çapan|çabalayan|acele|acul|alaminüt|çala kalem|çalâk|çildu|duygululuk|fıldır|heyecanlı|heyecansız|hızla|ivedi|ivedili|ivedilik|kora|presto|serian|sür'atle|üstün zekâ|ütgür|yarız çabuk çabuk|1 (noun)|ivedilikle çabukça|1 (noun)|çabucak|çabucacık|tez beri çabuklaşmak|1 (noun)|hızlanmak|tezleşmek çabuklaştırmak|1 (noun)|aceleleştirmek|tacil etmek|tesri etmek çabuklaştırma|1 (noun)|tacil|tesri çabukluk|1 (noun)|sür'at|atiklik|cevvaliyet|çalâkî|hadi hadi|hız|ivinti|sür?at|sürat|yordam çaçaça|1 (noun)|hareketli çaça|1 (noun)|mama|gemici|çiçi|çiçik|abla çaçaron|1 (noun)|geveze|kavgacı|şirret çader|1 (noun)|çadır çad gölü|1 (noun)|kamerun çadır bezi|1 (noun)|branda bezi çadır çiçeği|1 (noun)|nilüfergillerden çadır|1 (noun)|keçe|deri|çerge|oba|otağ|çader|etek|yunt çadırnişin|1 (noun)|göçebe çadır uşağı|1 (noun)|maydanozgillerden çadıruşağı|1 (noun)|maydanozgillerden|kasnı çad|1 (noun)|orta afrika çağakan|1 (noun)|çağ|çağdaş çağanak|1 (noun)|çalgı çağanak|çalgı|enstrüman çağanaklı|1 (noun)|çalgılı|neşeli|eğlenceli çağan|1 (noun)|bayram|şenlik|şimşek|gürz|çakan|beyazımsı çağaşım|1 (noun)|nesne|adet|uygulama|kişi|anakronizm çağaşımsal|1 (noun)|anakronik çağaş|1 (noun)|kırlangıç çağatay|1 (noun)|tay çağa|1 (noun)|yavru|çocuk|bebek çağcıllaşmak|1 (noun)|asrîleşmek|modernleşmek çağcıllaşma|1 (noun)|modernleşme|çağdaşlaşma|asrîleşme çağcıllaştırma|1 (noun)|çağdaşlaştırma|modernleştirmek|modernleştirme çağcıllaştırmak|1 (noun)|asrîleştirmek|modernleştirmek çağcıllık|1 (noun)|çağdaşlık|asrîlik|modernlik çağcıl|1 (noun)|modern|tekniğin|çağdaş|asrî|gündeş çağdaşlaşmak|1 (noun)|anlayışına|muasırlaşmak|koşullarına|asrîleşmek|modernleşmek çağdaşlaşma|1 (noun)|muasırlaşma|asrîleşme|çağcıllaşma|modernleşme çağdaşlaştırma|1 (noun)|asrileştirme|çağcıllaştırma|modernleştirme|muasırlaştırma çağdaşlaştırmak|1 (noun)|modernleştirmek çağdaşlık|1 (noun)|modernlik|asrilik|çağcıllık|muasırlık çağdaş|1 (noun)|muasır|çağdaş|modern|çağcıl|asri|çağakan|çağıl|muhasır|naylon kız çağ dışı|1 (noun)|köhne çağıgeçmek|1 (noun)|eskimek çağı geçmek|1 (noun)|yaşlanmak|eskimek çağıl|1 (noun)|çağdaş çağıldak|1 (noun)|çağlayan|şelale çağıldar|1 (noun)|çağlar çağıldasın|1 (noun)|çağlasın çağıltı|1 (noun)|suyun|su çağımız|1 (noun)|ar yılı değil, kar yılı çağını aşmak|1 (noun)|düşünce çağınıaşmak|1 (noun)|düşünce çağın|1 (noun)|yıldırım|şimşek|çakın|gürz|topuz çağır|1 (noun)|çağırı|çağrı çağırıcı|1 (noun)|davetçi|buyrumcu çağırı|1 (noun)|davetli|çağır çağırılma|1 (noun)|çağrılma çağırılmak|1 (noun)|çağrılmak çağırma|1 (noun)|davet|nida çağırmak|1 (noun)|seslenmek|celp etmek|çığırmak|davet etmek|haykırmak|seslemek çağırman|1 (noun)|dellal çağırtkan|1 (noun)|çığırtkan çağırtmaç|1 (noun)|tellâl çağırtmak|1 (noun)|çığırtmak|ünletmek çağla|1 (noun)|badem|kayısı|olmamış çağlak|1 (noun)|namuslu|dürüst|çağlayan|şelale çağlamak|1 (noun)|coşmak çağlar|1 (noun)|çağlayan|çağıldar|şelale|devran|edvar çağlasın|1 (noun)|çağıldasın çağlasun|1 (noun)|dürüst çağlav|1 (noun)|dürüst çağlayan|1 (noun)|çağlayan|atağ|çağıldak|çağlak|çağlar|çavlak|çaylan|gürel|gürlek|harlak çağlayık|1 (noun)|kaynak çağnak|1 (noun)|amniyon sıvısı|amnios suyu çağrıcı|1 (noun)|davetçi|mübaşir çağrı|1 (noun)|davet|banlak|car|çağır çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme|1 (noun)|kişi çağrılı|1 (noun)|davetli çağrılık|1 (noun)|davetiye|okuntu çağrılma|1 (noun)|çağırılma çağrılmak|1 (noun)|çağırılmak|ünlenmek çağrışım|1 (noun)|düşüncelerin|yer|zaman|etki|davranışlar|tedaî|dağılım|tedai çağrışım yapmak|1 (noun)|çağrıştırmak çağrıştırmak|1 (noun)|andırmak|benzemek|hatırlatmak|çağrışım yapmak çağüstü|1 (noun)|ültramodern çağ|1 (noun)|vakit|devir|zaman|devran|şırıltı|yaş|dönem|kurun|ahit|asır|bödge|bölüm|çağakan|dem|gün|yüzyıl|zamane çaka|1 (noun)|çakı|fiyaka|çalım|gösteriş çakal armudu|1 (noun)|ahlat çakal eriği|1 (noun)|sert çakal|1 (noun)|kurnaz|yalancı|düzenci|titiz|huysuz|görgüsüz|etoburlardan|köpekgiller çakaloz|1 (noun)|fener çakan|1 (noun)|çağan çakaralmaz|1 (noun)|basit|bozuk çakar|1 (noun)|flaş|gürz|denizde çâkeri|1 (noun)|abdlik|esirlik|cariyelik çaker|1 (noun)|kul|köle|cariye|yanaşma çakıcı|1 (noun)|bıçakçı çakı|1 (noun)|deniz çakısı|bileği taşı|çaka|sokmak|sustalı çakıl|1 (noun)|çakıl|çakıl taşı|agrega çakıldak|1 (noun)|koyun|delisava|gökfındık çakıldamak|1 (noun)|sürtünen çakılı|1 (noun)|çivi|sabit çakılıp kalmak|1 (noun)|kımıldamadan çakılmak|1 (noun)|anlaşılmak çakılmış|1 (noun)|geçme çakıl taşı|1 (noun)|çakıl çakıltaşı|1 (noun)|salkım sakulta çakım|1 (noun)|şimşek|kıvılcım|çakın|şerare çakın|1 (noun)|kıvılcım|çakım|çağın|şerare|şimşek|yargın çakıntı|1 (noun)|flaş|parlaması|düşünce çakırcı|1 (noun)|eskiden çakır|1 (noun)|çakır|çakırdoğan|şarap çakır dikeni|1 (noun)|deve çökerten çakırdiken|1 (noun)|maydanozgillerden|deveelması|deve elması çakırdoğan|1 (noun)|çakır|toğrul çakırkeyf|1 (noun)|çakırkeyif|keyif hâli çakırkeyif|1 (noun)|çakırkeyf|keyif hâli çakışmak|1 (noun)|doğru|açı çakmak|1 (noun)|çelik|taş|cam|anlamak|vurmak|sezinlemek|saplamak|bilmek|parıldamak|çıkmak|mıhlamak çakmaksız|1 (noun)|eski|kibrit çakma|1 (noun)|yara|çıban çakmur|1 (noun)|tutumlu|pinti çaktırmadan|1 (noun)|gizlice|sezdirmeden çaktırmak|1 (noun)|sezdirmek çaktu|1 (noun)|ıri|gösterişli çâk|1 (noun)|yırtık|yarık çalab|1 (noun)|yaratıcı|allah çala kalem|1 (noun)|çabuk|gelişigüzel çalakalem|1 (noun)|gelişigüzel çalâk|1 (noun)|atik|çevik|çabuk çalâkî|1 (noun)|çabukluk|çeviklik|atiklik çalan|1 (noun)|arakçı|muhtelis|sârik çalap|1 (noun)|tanrı|yaratıcı|allah çalar|1 (noun)|nüans|ince ayrım çala|1 (noun)|süreklilik|dikkatsizlik|şiddetlilik çalçene|1 (noun)|çenebaz çalgar|1 (noun)|çalıcı|vurucu çalgı aleti|1 (noun)|çalgı|enstrüman çalgıcı|1 (noun)|kerizci|yıragu çalgıcılık|1 (noun)|sazendelik çalgıcı otu|1 (noun)|turpgillerden çalgı çağanak|1 (noun)|çalgı|çağanak çalgıç|1 (noun)|kemik|tezene|mızrap|çalkı|pena çalgı|1 (noun)|enstrüman|müzik|çağanak|çalgı aleti|çalgı çağanak|müzik aleti|saz çalgılı|1 (noun)|çağanaklı|çalgılı çağanaklı çalgılı çağanaklı|1 (noun)|eğlenceli|şarkılı|çalgılı|neşeli çalgın|1 (noun)|çalık|kötürüm|inmeli|sakat çalgı orağı|1 (noun)|tırpan çalhama|1 (noun)|ayran|çalhamaç çalhamaç|1 (noun)|ayran|çalhama çalı|1 (noun)|böğürtlen|çaltı|fasulye çalıbülbülü|1 (noun)|bayırkuşu çalı bülbülü|1 (noun)|serçegillerden|ak gözlü ötleğen|bayır kuşu|ötleğen çalıcı|1 (noun)|çalgar çalı dikeni|1 (noun)|karaçalı çalı horozu|1 (noun)|tavukgillerden çalık|1 (noun)|çarpık|çalgın|çaluk çalı kuşu|1 (noun)|serçegillerden çalıları|1 (noun)|tarla açmak çalım|1 (noun)|gösteriş|kurum|caka|menzil|erim|andırma|fiyaka|afi|afra tafra|afur tafur|alım|azamet|celme|çaka|gurur|hökelek|poz|şataf|tekebbür|yordam çalımlanmak|1 (noun)|çalımlıdavranmak çalımlıdavranmak|1 (noun)|çalımlanmak çalımlı|1 (noun)|gösterişli|kurumlu|afili|afra tafra|afralı tafralı|alımlı|azametli|gururlu|kırnak|kostak çalımlu|1 (noun)|gösterişli|çekici çalımsız|1 (noun)|gösterişsiz|pozsuz çalın|1 (noun)|çiğ|jale çalınmış|1 (noun)|çalma çalıntı|1 (noun)|ganimet çalışamamak|1 (noun)|işten güçten kalmak çalışamaz|1 (noun)|kapamak|kapanmak çalışan aptal, yatan akıllıdan iyidir|1 (noun)|işleyen demir ışıldar çalışan|1 (noun)|benzinli|etkin|icraatçı|müteharrik|proleter çalışanları|1 (noun)|yemekçilik çalışarak|1 (noun)|alın teri ile kazanmak|fiilen çalışgan|1 (noun)|çalışkan|işgüzar çalışılacak|1 (noun)|iş alanı çalışılan|1 (noun)|mobilya çalışım|1 (noun)|kampanya çalışır|1 (noun)|başlamak|faaliyet|meşgul çalışkan|1 (noun)|çalışkan|faal|aktif|arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur|ateş parçası|ceben|çalışgan|çapar|çelen|çigendik|ecevit|eşim|eşingen|gayretkeş|gayretli|hamarat|hamarattaze|işçen|talpın|türüng|yabır|yeprem|yerünmes|yüğrük çalışkanlık|1 (noun)|faaliyet çalışkan-sın|1 (noun)|ek fiil çalışmacı|1 (noun)|sağlık çalışmada|1 (noun)|batılılaşmak çalışma ekonomisti|1 (noun)|işçi-işveren|sendika çalışma|1 (noun)|emek|say|ağaç mobilya|amel|antrenman|etkinlik|faaliyet|himmet|iş|iştigal|mesai|mizansen|mücahede|uğraş çalışmak|1 (noun)|üretmek|iş görmek|işlemek|çabalamak|yaratmak|teşebbüs etmek|denemek|antrenman yapmak|düşmek|faaliyet göstermek|gitmek|hizmet etmek|iş tutmak|iş yapmak|iştigal etmek|oda çalışmalar|1 (noun)|icraat çalışmamak|1 (noun)|aylaklık etmek|boş durmak|boşdurmak|durmak|ense yapmak|istop etmek|yatmak çalışmasıdurdurulmak|1 (noun)|faaliyetten alıkoymak çalışmasınısağlamak|1 (noun)|çalıştırmak çalışmayan|1 (noun)|gayretsiz|kaput çalıştıran|1 (noun)|işveren çalıştırıcı|1 (noun)|antrenör|belletici|koç çalıştırıcılık|1 (noun)|antrenörlük çalıştırılan|1 (noun)|verim çalıştırma|1 (noun)|istihdam çalıştırmak|1 (noun)|çalışmasınısağlamak|istihdam etmek|işletmek|kullanmak çalkağı|1 (noun)|çalkar çalkak|1 (noun)|çalkar çalkalamak|1 (noun)|elemek çalkalanmak|1 (noun)|dalgalanmak çalkalatmak|1 (noun)|çalkatmak çalkanan|1 (noun)|köpük çalkanmak|1 (noun)|coşmak|coşkunluk çalkantı|1 (noun)|dalgalanma|coşku|karışık çalkar|1 (noun)|çalkağı|çalkak çalkatmak|1 (noun)|çalkalatmak çalkı|1 (noun)|çalgıç|tırpan çalkın|1 (noun)|darbeci|hamleci|vurucu çalkoyun|1 (noun)|sırtüstü çalma|1 (noun)|hırsızlık|sirkat|çalınmış|kibrit|maden|işleme|arak|araklama|aşıramento|aşırmasyon|çelme|intihal|makas çalmak|1 (noun)|aşırmak|kırmak|süpürmek|temizlemek|benzemek|andırmak|atmak|çarpmak|vurmak|bozmak|abula etmek|almak|aparmak|araklamak|bomba patlatmak|çelmek|çırpmak|gelberi etmek|kaçırmak|kaldırmak|sırıklamak|tırtıklamak|tüydürmek|uğrulamak|yürütmek|zula etmek çaltı|1 (noun)|diken|çalı çaluk|1 (noun)|çalık çama çakan|1 (noun)|ağaçkakan çaman|1 (noun)|çemen çam|1 (noun)|arca|çamgiller|ibre|pür|tayga çamaşır|1 (noun)|alık|dövmek|giysi çamaşırhane|1 (noun)|çamaşırlık çamaşırını|1 (noun)|arıca etek, kuruca yatak çamaşırlık|1 (noun)|çamaşırhane çamaşır takımı|1 (noun)|fanilâ|don|gömlek|çorap çamçak çamçak|1 (noun)|bolca çamçak|1 (noun)|çapçak|bardak çamça|1 (noun)|yassı|sazangillerden çâmegûy|1 (noun)|şair çam fıstığı|1 (noun)|fıstık çamı çamgillerden|1 (noun)|köknar|lâdin çamgiller|1 (noun)|kozalaklılardan|çam|köknar çamıç|1 (noun)|hırçın|geçimsiz çamış|1 (noun)|huysuz çam kese böceği|1 (noun)|kese kurdu çamsakızı|1 (noun)|akma çamura taş atmak|1 (noun)|çirkefe taş atmak çamur|1 (noun)|balçık|sataşkan|balteg|batak|çepel|heykeltıraş çamurcuk|1 (noun)|sazangillerden çamur ıslah metodu|1 (noun)|fiziksel çamurlamak|1 (noun)|kötülemek çamurlu|1 (noun)|balteg çamuru karnında, çiçeği burnunda|1 (noun)|çiçeği burnunda çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar|1 (noun)|kişi çanak anten|1 (noun)|yayvan çanak|1 (noun)|kalça|göstermelik|uyduruk|toprak|kâse|tas|çömlekçi|çömlekçilik|dağar|seramik|tağar çanak yalayıcı|1 (noun)|dalkavuk çanak yalayıcılık|1 (noun)|dalkavukluk çanayaz|1 (noun)|berrak|billur çançiçeğigillerden|1 (noun)|kanaryaçiçeği çandı|1 (noun)|çivisiz çandır|1 (noun)|karışık|melez|aşılanmamış|yaban çane|1 (noun)|çene çangal|1 (noun)|sırık çanga|1 (noun)|soylu|pençe çangıl çungul etmek|1 (noun)|düşme çangır çungur|1 (noun)|düşme çanına ot tıkamak|1 (noun)|susturmak çan|1 (noun)|kampana çan kulesi|1 (noun)|kule çanta çiçeği|1 (noun)|beyaz çanta imalatçısı|1 (noun)|deri çanta|1 (noun)|kösele|meşin|evrak|aksesuar|astar|fötör|fötr|kap|moda tasarım asistanı çapa|1 (noun)|çipo|demir çapaçulculuk|1 (noun)|serserilik|başıboşluk çapaçulcu|1 (noun)|serseri çapaçul|1 (noun)|pasaklı çapalamayan|1 (noun)|tarlada izi olmayanın harmanında yüzü olmaz çapanak|1 (noun)|ganimet çapan|1 (noun)|çabuk çapar|1 (noun)|haberci|enerjik|çalışkan|giysi|saldırgan|albino|postacı|ulak|alacalı|derisi|akşın|albinos|abraş|çabar çaparız|1 (noun)|engel|mânia|arıza çapari|1 (noun)|horoz|kaz|martı|tavuk çapavul|1 (noun)|akıncı çapçak|1 (noun)|çamçak çapgın|1 (noun)|enerjik|koşan çapgur|1 (noun)|tufan|afet|deprem çapı|1 (noun)|ağır çapın|1 (noun)|atak|hücum|savlet çapında|1 (noun)|ebadında çapkımak|1 (noun)|çaplamak çapkın|1 (noun)|haylaz|gönül avcısı|hızlı|hovarda|pırpırı|yaramaz|zampara çapkınlık|1 (noun)|kalgımak|yaramazlık|zamparalık çap|1 (noun)|kutur|büyüklük|ölçü|değer|bilgi|bozuk|eğri|dolaşık|aykırı|ayarlık çaplamak|1 (noun)|çapkımak çap...mak|1 (noun)|çapul çapmak|1 (noun)|koşmak|koşturmak çaprak|1 (noun)|şaprak çapraşık|1 (noun)|karışık|dolaşık|girift|anlaşılması|muğlâk|çapraşmak|dallı budaklı|dolambaçlı|kılçıklı çapraşmak|1 (noun)|karışık|çapraşık çapraza sarmak|1 (noun)|çaprazlaşmak çapraz|1 (noun)|kopça|düğme|aykırı|diyagonal|kruvaze|paçarız çaprazlama|1 (noun)|makaslama|evirme|kılıçlama|melezleme çaprazlamasına|1 (noun)|çaprazvari çaprazlaşmak|1 (noun)|çapraza sarmak çaprazvari|1 (noun)|çaprazlamasına çapsız|1 (noun)|değersiz|mikro çaptuğ|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı çapulculuk|1 (noun)|yağmacılık çapulcu|1 (noun)|talancı|yağmacı|plâçkacı çapullamak|1 (noun)|yağmalamak çapul|1 (noun)|yağma|talan|plâçka|saldırı|çap...mak|vuran|saldıran|doyumluk çaput|1 (noun)|paçavra|bez çarçabuk|1 (noun)|çabucak|kolaylıkla|çabucacık|hemencecik|alâminüt|alelâcele|bir solukta|çırpıştırma|haber deyince|lâhzada|palas pandıras|serian|tez elden çârçeşm|1 (noun)|dörtgöz çardak|1 (noun)|tarla|kameriye|alaçık çardu|1 (noun)|cinli|perili çaresizlik|1 (noun)|bîçarelik|dövünmek|ıstırar|ıztırar|umarsızlık çaresizlikten|1 (noun)|elinden gelmemek çaresiz|1 (noun)|onulmaz|umarsız|bîçare|bîilâç|devasız|eli ermez gücü yetmez|kanayaklı|muztar|nâ-çâr|naçar|nevmit çare|1 (noun)|umar|deva|çıkar yol|derman|ilâç|merhem|reçete|tılsım çarh|1 (noun)|çark|talih|baht çarık çarıkla, sarık sarıkla|1 (noun)|kişi çarık dikeni|1 (noun)|deve çökerten çark|1 (noun)|çarh|diş çarkçı|1 (noun)|bileyici çarkıfelek|1 (noun)|büyük|talih|kader|fırıldak çiçeği çarkıt|1 (noun)|eski|bozuk|sakat çarktan çıkma|1 (noun)|yepyeni|güzel çarleston|1 (noun)|çarliston çarliston biber|1 (noun)|çarliston çarliston|1 (noun)|ince|çarleston|çarliston biber çarliston marka|1 (noun)|antika çarliston marka kereste|1 (noun)|terbiyesiz çarmagun|1 (noun)|görevli|görevlendirilmiş çarmıh|1 (noun)|çarmık çarmık|1 (noun)|çarmıh çarpan balığı|1 (noun)|levrekgillerden|trakunya çarpan|1 (noun)|mazrup|çoğaltan çarpıcı|1 (noun)|etkili|atarlı|can alıcı|flaş|sert çarpıcılık|1 (noun)|dalgalanım|elektrik çarpık|1 (noun)|aksi|ters|huysuz|abraş|ayrık|çalık|eğri|kargacık burgacık|münharif|paytak|vuruk|yamuk|yılık çarpık çurpuk|1 (noun)|değersiz|basit|eciş bücüş çarpıklık|1 (noun)|eğrilik|yampirilik çarpılan|1 (noun)|madrup çarpılmış|1 (noun)|vuruk çarpım cetveli|1 (noun)|çarpım tablosu çarpım tablosu|1 (noun)|çarpım cetveli|kerrat cetveli çarpınçlı|1 (noun)|sansasyonel çarpınım|1 (noun)|faktöriyel çarpınmak|1 (noun)|çırpınmak çarpıntı|1 (noun)|hafakan çarpıntılı|1 (noun)|heyecanlı|telâşlı çarpıntısı tutmak|1 (noun)|heyecen çarpıntısıtutmak|1 (noun)|heyecen çarpış|1 (noun)|atış|darbe çarpışmak|1 (noun)|vuruşmak|tokuşmak|birbirine girmek çarpışma|1 (noun)|müsademe|sadme|cenk|harekât|karambol|tegiş çarpıştırmak|1 (noun)|tokuşturmak çarpma|1 (noun)|darp|zarp|canı acımak|canıacımak|döşek|incinmek|isabet|oto kaportacı|sayıbilgisi|zedelenmek çarpmak|1 (noun)|vurmak|kurnazlıkla|şaşırtmak|atmak|çalmak|darb etmek|darbelemek|darp etmek|dızlamak|dövmek|eleşmek|isabet etmek çarşafa dolanmak|1 (noun)|çarşaflamak çarşaf gibi|1 (noun)|göl çarşaflamak|1 (noun)|çarşafa dolanmak çarşaf|1 (noun)|pelerinli|bürgü|pikoya vermek|silindir ütücü çarşak|1 (noun)|kulvar çarşamba|1 (noun)|törtünç çarşı|1 (noun)|bazar|muhtesip çarşıya|1 (noun)|kantarcı|kantariye çartır|1 (noun)|charter|dolmuş uçak çârûb|1 (noun)|süpürge çaryar|1 (noun)|çihardost çaşıt|1 (noun)|ajan|casus çaşıtlık|1 (noun)|casusluk çaşka|1 (noun)|sabi|yavru çaşut|1 (noun)|haberci|muhbir|ajan çatak|1 (noun)|yapışık|kavgacı|girişik çatal ağız|1 (noun)|delta çatalağzı|1 (noun)|delta çatal bıçak takımı|1 (noun)|kaşık çatal kazık|1 (noun)|karışık çatalmuk|1 (noun)|ot çatal|1 (noun)|yol|dirgen|ıki|çatgal|kaşıklık|servis çatal yürekli|1 (noun)|cesur|korkusuz çatana|1 (noun)|istimbot çatapat|1 (noun)|çatpat|çıtpıt çatgal|1 (noun)|çatal çatı ekleri|1 (noun)|edilgen|işteş çatı eteği|1 (noun)|çatının çatık|1 (noun)|çatılmış|tersleşmiş|abus|çatkın çatılmış|1 (noun)|çatık çatının|1 (noun)|çatı eteği çatırdamak|1 (noun)|çökmeye çatı|1 (noun)|sapak|barınılan|hikâye|roman|kurgu|bina|ruf|sakaf çatışık|1 (noun)|çelişkili|çelişik|mütenakız|mütenakıs çatışkı|1 (noun)|antinomi|kontras|paradoks çatışkılı|1 (noun)|kontraslı çatışma|1 (noun)|arbede|dek|kavgasız|tearuz çatışmak|1 (noun)|karşılıklıvuruşmak|mücadele etmek çat|1 (noun)|kavşak çatkın|1 (noun)|çatık çatkı|1 (noun)|sehpa|kaşbastı|çatmak|şasi çatlak|1 (noun)|çatlama|deli|çatlaklık|diyaklâz|macunlamak|şak|uhdut çatlaklık|1 (noun)|çatlak|delilik çatlak ses|1 (noun)|pürüzlü çatlak zurna|1 (noun)|geveze|boşboğaz çatlama|1 (noun)|açılma|çatlak çatlamak|1 (noun)|içmekten|aşırıyemekten|sıkıntı|sevinç|yalnızlık|heyecan|sabırsızlık|atmak çatlamış|1 (noun)|münşak çatlatmak|1 (noun)|aklınıkaçırmak çatlı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|gözü|cesur çatma|1 (noun)|kavşak|ahşap iskelet|ahşap karkas|iskelet|karkas|taarruz çatmak|1 (noun)|rastlamak|karşılaşmak|değnek|kılıç|odun|kaşı|üzücü|çatkı|ardılmak|bulaşmak çat pat|1 (noun)|biraz çatpat|1 (noun)|çatapat|azıcık çavalye|1 (noun)|çavela|çavelâ çavaş|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı çava|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı çavdar|1 (noun)|buğdaygillerden|buğdaygiller|tahıl çavela|1 (noun)|çavalye çavelâ|1 (noun)|çavalye çavgan|1 (noun)|cirit çavgoodmorning|1 (noun)|arttırmak çavlak|1 (noun)|çağlayan|şelale çavlan|1 (noun)|şelâle çavlı|1 (noun)|tanınmış|ünlü|meşhur çavmak|1 (noun)|saçılmak|sapmak|güneşdoğmak|çıvmak çavunt|1 (noun)|ün|şöhret çavuş|1 (noun)|huni çavuş kuşu|1 (noun)|ibibik çavut|1 (noun)|duvar|sütun çav|1 (noun)|ün|ses|haber|at|şöhret|yansıma|duyuru|bildiri çayan|1 (noun)|akrep|yılan|çıyan çay bahçesi|1 (noun)|çay çay|1 (noun)|çaygillerden|börek|akak|askı|çay bahçesi|fincan|harmanlanmak|kafeterya|kahve|kahvehane|öz|punç|rudbar|yatak çaydanlık|1 (noun)|çay takımı|emzik çay demlemek|1 (noun)|demlemek çay evi|1 (noun)|çayhane çayevi|1 (noun)|çay ocağı|çayhane çaygillerden|1 (noun)|çay|kamelya çayhane|1 (noun)|çayevi|çay evi çayı görmeden paçaları sıvamak|1 (noun)|dereyi görmeden paçaları sıvamak çayın|1 (noun)|cûyun çayırkuşu|1 (noun)|tarlakuşu çayırlamak|1 (noun)|çayırlanmak çayırlanmak|1 (noun)|çayırlamak çayırlanmasınısağlamak|1 (noun)|çayırlatmak çayırlarda|1 (noun)|keçisakalı|kuzu mantarı çayırlatmak|1 (noun)|çayırlanmasınısağlamak çayırlık|1 (noun)|melis|mera çayır madımağı|1 (noun)|kuş ekmeği çayırmelikesi|1 (noun)|erkeçsakalı|keçisakalı çayır|1 (noun)|melis çayır tirfili|1 (noun)|baklagillerden çayır yulafı|1 (noun)|buğdaygillerden çaykara|1 (noun)|kaynak|pınar çay kenarında kuyu kazmak|1 (noun)|elde çaylaklık|1 (noun)|toyluk|acemilik|deneyimsizlik|tecrübesizlik çaylak|1 (noun)|yırtıcılardan|toy|tecrübesiz|acemi çaylan|1 (noun)|çağlayan çay ocağı|1 (noun)|çayevi çay takımı|1 (noun)|çaydanlık|sütlük çay üzümü|1 (noun)|çobanüzümü|keçi yemişi|yaban mersini çay vermek|1 (noun)|çörek ç ç|1 (noun)|katışık ç|1 (noun)|diş eti damak ünsüzü|diş ünsüzü|patlayıcı ünsüz çebe|1 (noun)|çebi çeber|1 (noun)|usta|mahir|hoş|latif çebiç|1 (noun)|çepiç çebi|1 (noun)|usta|yetenekli|cebe|çebe|silah çecik|1 (noun)|halka|çivi çedene|1 (noun)|kendir|çetene çedik|1 (noun)|terlik çehiz|1 (noun)|galı|galın çehresi bozulmak|1 (noun)|yüzü|tavırlarıdüşmek çehresiz|1 (noun)|nemrut çehre uzatmak|1 (noun)|küsmek|somurtmak çehre|1 (noun)|yüz|sima|somurtkanlık|kimlik|görünüş|çıray|çiray|didar|faça|peyker|surat|suret|vecih|vücüh çekâçak|1 (noun)|kılıç çek|1 (noun)|açık çek|döviz|taşınabilir çekap|1 (noun)|check up|tam bakım çe|1 (noun)|katışık çekberi|1 (noun)|gelberi çekecek|1 (noun)|maden|kerata çekek|1 (noun)|kayık çekelez|1 (noun)|sincap çekelge|1 (noun)|süre|mesafe|uzam|çekerge çekem|1 (noun)|dikensi çekememek|1 (noun)|katlanamamak|alıp verememek|günülemek|haset etmek|hasetlenmek|içi götürmemek çekememezlik|1 (noun)|çekemezlik|günü|haset|zıddiyet çekemez|1 (noun)|kıskanç çekemezlik|1 (noun)|çekememezlik çeken|1 (noun)|cazip|cazibe|çekicilik|calip çekerge|1 (noun)|çekelge çekerli|1 (noun)|manyetizma çekersel|1 (noun)|manyetizma çeke|1 (noun)|virgül çekici|1 (noun)|alımlı|cazibeli|cazip|ahu gibi|ahu parçası|albenili|alınçak|artur|bayın|bazda|calip|cazibeleşmek|cazibeleştirmek|cazipli|cerrar|çalımlu|davetkâr|dişi|göz alıcı güzellik|havalı|ısıtmak|kişmirî|pitoresk|tögün|tutu|yetkin çekicileşmek|1 (noun)|güzelliği|albenisi çekiciliği|1 (noun)|mıknatıs çekicilik|1 (noun)|cazibe|albeni|alımlılık|ayım|çeken|çekim|gelgel|hava|zarif çekiç|1 (noun)|tokmak|orta kulak çeki düzen|1 (noun)|düzenlilik|özen|itina|intizam|ihtimam|çeki çeki düzen vermek|1 (noun)|düzeltmek|düzenlemek çekik|1 (noun)|batık çekilgi|1 (noun)|inziva|römork çekilgin|1 (noun)|münzevi çekiliş|1 (noun)|keşide çekilme|1 (noun)|istifa|savaşta|ricat|ferağ|incizap|recat çekilmek|1 (noun)|gerilemek|katılmamak|vazgeçmek|katlanmak|üstlenmek|fariğ olmak|fariğolmak|istifa etmek|kaçılmak|voltasını almak çekilmez|1 (noun)|karın ağrısı|somurtuk|tahammül fersa çekilmiş|1 (noun)|fariğ|munkabız|müncezib çekim|1 (noun)|cazibe|tasrif|plân|çekicilik|albeni|alım|gelgel|isim tasrifi|traksiyon çekimci|1 (noun)|yapımcı|kameraman çekim ekleri|1 (noun)|fiil|çokluk|zaman|ev-im|ev-ler|gel-di|gel-di-m çekimlemek|1 (noun)|tasrif etmek çekimli|1 (noun)|çekimlü çekimlü|1 (noun)|çekimli|cazibeli çekimölçer|1 (noun)|gravimetre çekimsenmek|1 (noun)|kaçınmak çekimser|1 (noun)|müstenkif çekimsiz|1 (noun)|cins|sayı çekince koymak|1 (noun)|çekindiğini|sakındığınıbelirtmek çekinceli|1 (noun)|tehlikeli çekince|1 (noun)|rezerv|ihtiraz|tehlike|ürk çekincikler|1 (noun)|temel tanecik çekincik|1 (noun)|nükleon|ağırcık çekindiğini|1 (noun)|çekince koymak çekine çekine|1 (noun)|çekinerek çekinerek|1 (noun)|çekine çekine|ıkına sıkına çekinge|1 (noun)|kaçınma|sakınca çekingence|1 (noun)|ürkekçe çekingenlik|1 (noun)|korku çekingenlikle|1 (noun)|ürkek ürkek çekingen|1 (noun)|ürkek|sıkılgan|muhteriz|cesaretsiz|güre|ıslak karga|kaçıngan|mütereddit|pasif|sıngın|tor|tutuk çekinik|1 (noun)|resesif çekinilmesi|1 (noun)|sakınca çekinin|1 (noun)|sakın çekinmeden|1 (noun)|bîperva|gözünü kırpmadan|pervasızca|sellemehüsselâm|serpe serpe|ulu orta|üstüne üstüne gitmek|üzerine üzerine gitmek çekinme|1 (noun)|içtinab|içtinap|ihtiraz|imtina|irkinti|istinkâf|perva|takıyye|tevakki|tırsma çekinmek:|1 (noun)|gönlü varmamak çekinmek|1 (noun)|saygı|korku|kaçınmak|gocunmak|gönlü varmamak|ictinâb|içtinap etmek|imtina etmek|istinkâf etmek|korkmak|ocumak|takıyye yapmak|tevakki etmek|tırsmak|utanmak|ürkmek|yabancı gibi durmak çekinmemek|1 (noun)|pabuç bırakmamak|pervası olmamak çekinmesi|1 (noun)|açılmak|yırtılmak çekinmesiz|1 (noun)|pervasız çekinmez|1 (noun)|bîperva|fütursuz|pervasız|yüzsüz çekinmezlik|1 (noun)|cesaret|pervasızlık|yırtıklık çekinsel|1 (noun)|nükleer çekinti|1 (noun)|duraksama|kararsızlık|tereddüt çekip almak|1 (noun)|uzaklaştırmak|koparmak çekip çevirmek|1 (noun)|yönetmek çekip gitmek|1 (noun)|ayrılmak|savuşmak çekirdek aile|1 (noun)|anne çekirdek ekşiti|1 (noun)|t|g çekirdekli|1 (noun)|çiğitli|kütlü çekirdek|1 (noun)|nüve|çiğit çekirdeksel|1 (noun)|nükleer çekirdeksiz|1 (noun)|alyuvar çekirdekten yetişme|1 (noun)|meslekte çekirge kuşu|1 (noun)|çoğurcuk çekişme|1 (noun)|cenk|cidal|dırıltı|kızılca kıyamet|maraza|muaraza|münazaa|niza çekişmek|1 (noun)|niyet|çaba|cenkleşmek|maraza aramak çekişmeli|1 (noun)|sert|çetin|zorlu|fırtınalı çekiştiren|1 (noun)|fassâl çekiştirici|1 (noun)|gammaz|gıybetçi çekiştirme|1 (noun)|fitnelik|gıybet çekiştirmek|1 (noun)|fitnelemek|gammazlamak|geçmek|gıybet etmek|zemmetmek çeki|1 (noun)|tartı|odun|çeki düzen|üzüntü|sıkıntı çekit|1 (noun)|lokomotif çekiye gelmez|1 (noun)|düzeltilemez çekkin|1 (noun)|ilgisiz çekli|1 (noun)|armağan|hediye çekmeceli|1 (noun)|konsol çekmece|1 (noun)|masa|çekme|göz|mücre çekmek|1 (noun)|benzemek|döşemek|niyet|vantuz|öğütmek|poliçe|sarmak|koymak|germek|atmak|vurmak|dayanmak|katlanmak|yüklenmek|yürütmek|sürmek|örtmek|giymek|söylemek|asmak|yollamak|almak|kaldırmak|metûr|tahammül etmek|tasrif etmek|taşımak|tutmak|yısa etmek çekme|1 (noun)|masa|çekmece|cer|göz|incizap|medd çekmen|1 (noun)|vantuz çekmergen|1 (noun)|nişancı|silahşör çektiri|1 (noun)|çektirme çektirme|1 (noun)|çektiri çekül|1 (noun)|şakul|şavul çekyat|1 (noun)|kanepe çelebi|1 (noun)|efendi|kibar|görgülü|terbiyeli|bay|şehzade|yovaş çelek|1 (noun)|bülbül çelem|1 (noun)|şalgam çelen|1 (noun)|becerikli|çalışkan|fettan|yanıltıcı çelenk|1 (noun)|çiçek çelik çember|1 (noun)|balya|eşya çelik çomak|1 (noun)|çocukların çelik gibi|1 (noun)|zayıf çelikleştirmek|1 (noun)|güçlendirmek çelik macunu|1 (noun)|yağ|vernik çelik|1 (noun)|pulat|gemilerde|çakmak|polat çelim|1 (noun)|güç|kuvvet|beden|endam|gösteriş çelimli|1 (noun)|güçlü çelimsiz|1 (noun)|güçsüz|nahif|zayıf|çerden çöpten|çiroz|endamsız|hıra|kıl kuyruk|kılkuyruk|kukla gibi|kürdan gibi|lâgar|tüy sıklet|ufacık tefecik|zıbıdı çelişik|1 (noun)|çelişmeli|mütenakız|çatışık|çelişken|mütenakıs çelişiyor|1 (noun)|bu ne perhiz bu ne lâhana turşusu! çelişken|1 (noun)|çelişik çelişki|1 (noun)|çelişme|tenakuz|tezat çelişkili|1 (noun)|tutarsız|çelişmeli|mütenakız|çatışık|çelişkin|tezatlı çelişkin|1 (noun)|çelişkili çelişkisiz|1 (noun)|çelişmesiz çelişmeli|1 (noun)|çelişkili|çelişik çelişme|1 (noun)|önerme|yargı|çelişki|tenakuz çelişmesiz|1 (noun)|çelişkisiz çello|1 (noun)|viyolonsel çelme|1 (noun)|çalma çelmek|1 (noun)|engellemek|düşürmek|çalmak|zikretmek çelmelenmek|1 (noun)|baltalanmak çelpek|1 (noun)|asbest çelpeşük|1 (noun)|karışık|dolaşık çeltek|1 (noun)|yardımcı|uşak çeltik kargası|1 (noun)|kara leylek çembalo|1 (noun)|klâvsen|klavsen çember|1 (noun)|döngü|sandık|denk|aşılması|çenber|ufuk|yüre çemberi yarmak|1 (noun)|kuşatmadan çemberlemek|1 (noun)|kasnaklamak çemçe|1 (noun)|çömçe çemen|1 (noun)|çaman|çimen|pastırma çenber|1 (noun)|çember çençen|1 (noun)|geveze çenebaz|1 (noun)|çalçene|geveze|çeneli|tilmen çene kavafı|1 (noun)|geveze çene|1 (noun)|köşe|ağız|akromegali|çane|enek|köpekkuyruğu|sagak çeneli|1 (noun)|çenebaz çenesi düşük|1 (noun)|boşboğaz|geveze çenesini açtırmamak|1 (noun)|konuşturmamak çenesini kapatmak|1 (noun)|susturmak çenesini tutmak|1 (noun)|bildiğini çene yarıştırma|1 (noun)|söz göstergesi|talkşov çengel atış|1 (noun)|çengel|hukşat çengel|1 (noun)|çengel atış çengelleme atışı|1 (noun)|hukşat çengelleme|1 (noun)|hukşat çengel sakızı|1 (noun)|kenger sakızı çengiz|1 (noun)|deniz|cengiz|timuçin çengşi|1 (noun)|mucize|olağanüstülük çentik atmak|1 (noun)|çentiklemek çentiklemek|1 (noun)|çentik atmak çentikli|1 (noun)|tırtık tırtık çentik|1 (noun)|tırtık|kertikli|kertik|kertme çentiyan|1 (noun)|çintiyan çentmek|1 (noun)|soğan|gedmek|kertmek çepçevre|1 (noun)|çepeçevre çepeçevre|1 (noun)|fırdolayı|çepçevre çep-e-çevre|1 (noun)|pekiştirme ünlüsü çepel|1 (noun)|bulaşık|koyu|kesif|kirli|bulanık|kir|çamur|pislik|bozuk|kapalı çepellemek|1 (noun)|karıştırmak çepelli|1 (noun)|taş çepen|1 (noun)|hatip çeper|1 (noun)|çit|ahlâksız|huysuz|zar|cidar çepiç|1 (noun)|çebiç çerağ|1 (noun)|çırağ|mum|kandil|ışık çerçeveci|1 (noun)|resimlere çerçeve|1 (noun)|resim|yazı|kapı|pencere|söve çerçici|1 (noun)|çerçi çerçi|1 (noun)|köy|ayakçı|çerçici|kırkambar çer çöp|1 (noun)|döküntü|süprüntü|çör çöp çerçöp|1 (noun)|süprüntü|zel çerden çöpten|1 (noun)|dayanıksız|çürük|zayıf|narin|çelimsiz çerezlenmek|1 (noun)|çimlenmek çerez|1 (noun)|peynir|fındık fıstık|ordövr çerge|1 (noun)|otağ|çadır|çergi çergi|1 (noun)|çerge çeri|1 (noun)|asker çerkes|1 (noun)|kökenli|çerkez çerkez|1 (noun)|çerkes çerkez tavuğu|1 (noun)|tavuk çermik|1 (noun)|kaplıca|ılıca çeşidinden|1 (noun)|bu kabilden|kabilinden|tarafından çeşitçe|1 (noun)|nev?an çeşitleme|1 (noun)|varyasyon çeşitlenme|1 (noun)|tenevvü çeşitler|1 (noun)|enva|envâ-ı çeşitlilik|1 (noun)|tenevvü|yelpaze çeşitli|1 (noun)|türlü|mütenevvi|cins cins|değişik|muhtelif|ötesinde berisinde çeşit|1 (noun)|tür|nevi|türlü|cins|kalem|kap|makule|nev|soy|tip çeşme|1 (noun)|hayrat|pınar|yalak çeşnicibaşı|1 (noun)|başçeşnici çeşni katmak|1 (noun)|değişik çeşni|1 (noun)|tadımlık|tadım|tat çetele|1 (noun)|ekmekçi çetene|1 (noun)|çedene çetik|1 (noun)|pabuç çetince|1 (noun)|çetin çetin|1 (noun)|çözümlenmesi|zor|müşkül|ağır|çekişmeli|çetince|dikenli|güç|key|mudil|yavuz|yüklü çetinleşmek|1 (noun)|yavuzlanmak çetinleştirme|1 (noun)|işkâl çetinleştirmek|1 (noun)|işkâl etmek çetinlik|1 (noun)|sertlik|suubet çetrefilli|1 (noun)|alengirli çetrefil|1 (noun)|sarp|engelli çeven|1 (noun)|çevre|muhit çevgen|1 (noun)|değnek|polo|cirit|çöven çevikliği|1 (noun)|atletizm çeviklik|1 (noun)|atiklik|çalâkî|tav|yordam çevik|1 (noun)|tetik|acar|afşar|atik|atik tetik|babrak|çalâk|erki|filinta gibi|kayış baldırlı|kertenkele|lâstik gibi|pars|pire gibi|yahiryaman|yüğrük çevireç|1 (noun)|konvertisör çeviren|1 (noun)|çevirmen|muhît|müdevvir çevirgeç|1 (noun)|anahtar|şalter|komütatör|turnike çevirge|1 (noun)|modem çevirici|1 (noun)|dilmaç|tercüman|mütercim|komütatör|çevirmen çeviriciler|1 (noun)|öğretim yardımcıları çeviricilik|1 (noun)|çevirmenlik|dilmaçlık|tercümanlık çevirim|1 (noun)|evirgen çeviriş|1 (noun)|eğir çeviri|1 (noun)|tercüme|çevirme|çevri çevirmece|1 (noun)|tevil çevirmek|1 (noun)|yönetmek|çevrilemek|hile|dolap|kuşatmak|dönüştürmek|atfetmek|baş vermek|başvermek|döndürmek|evirmek|ihata etmek|imale etmek|irca etmek|kırmak|sarmak|tahvil etmek|tedvir etmek|tercüme etmek|tevcih etmek|vermek|yöneltmek çevirmeler|1 (noun)|tebdilat çevirmenlik|1 (noun)|mütercimlik|çeviricilik|dilmaçlık çevirmen|1 (noun)|mütercim|tercüman|dilmaç|çevirici|çeviren|tilmaç çevirme|1 (noun)|tedvir|kuzu|kuşatma|ihata|tercüme|atıf|çeviri|harekât|ifrağ|irca|muhasara|müdâvele|sarma|tahvil|taklip,-bi çevir sesi|1 (noun)|sinyal çevirti|1 (noun)|anastrophe çevirtim|1 (noun)|konversiyon çevlik|1 (noun)|kapısuyu çevre açı|1 (noun)|geometride çevre bilimci|1 (noun)|ekolojist çevre bilimi|1 (noun)|ekoloji çevre bilimsel|1 (noun)|ekolojik çevrede|1 (noun)|yakınlarda çevrelemek|1 (noun)|kuşatmak|sarmak|ihata etmek çevreleme|1 (noun)|kuşatma|ihata|tahdit çevrelenmek|1 (noun)|kuşatılmak çevreli|1 (noun)|değirmi çevrelik|1 (noun)|marangozlukta çevre|1 (noun)|muhit|fiziksel|sosyal|toplumsal|konteks|dolayı|etraf|âlem|banliyö|belde|çeven|çevrim|dolay|dünya|ekolojik ortam|hava|havali|kıran|nahiye|ortalık|periferi|tegre|teker|tigrek|ufuk|yağlık|yağlıkçı çevrendekiler|1 (noun)|iki kişi başında fes yok derse başını yokla çevren|1 (noun)|ufuk çevresini|1 (noun)|bilinç|şümullendirmek|yüzü gözü açılmak çevresiyle|1 (noun)|yalıtık dizge çevreyi|1 (noun)|silip süpürmek çevre yönetimi|1 (noun)|idari|teknik|hukuki|politik|ekonomik|bölgesel çevri|1 (noun)|anafor|çeviri|tevil|burgaç çevrik|1 (noun)|çevrilmiş|dönük çevrilemek|1 (noun)|çevirmek çevrilerek|1 (noun)|döne döne çevrilgen|1 (noun)|konvertibl çevrilgenlik|1 (noun)|konvertibilite çevrili|1 (noun)|çevrilmiş|kuşatılmış|dönük çevrilme|1 (noun)|devrim çevrilmek|1 (noun)|mahsur kalmak çevrilmiş|1 (noun)|çevrik|çevrili|dönük|mahdut|mahsur|muhat|mütercem|yatık çevrim|1 (noun)|girdap|anafor|çevre|muhit|devir|devre çevrimli|1 (noun)|becerikli|idareli çevrimsel çizelge|1 (noun)|öğeciklerin çevrimsel|1 (noun)|devrî çevrinme|1 (noun)|tavaf çevriyazı|1 (noun)|transkripsiyon çeyiz|1 (noun)|cihaz|cehiz|dürü çeyiz çemen|1 (noun)|eksiksiz çeyrek|1 (noun)|urup çıbanbaşı|1 (noun)|kurcalandığı çıban|1 (noun)|kızartı|apse|baş|çakma çıdamak|1 (noun)|sabretmek çıdamlı|1 (noun)|metin|dayanıklı çıdam|1 (noun)|sabır|dayanıklılık|metanet çıdık|1 (noun)|güç|dayanıklılık çıfıt|1 (noun)|düzenbaz|hileci|yahudi çıfıtlık|1 (noun)|düzenbazlık|hilekârlık|yahudilik çıgay|1 (noun)|fakir|varlıksız|kurt çığa|1 (noun)|horoz çığal|1 (noun)|omuz çığın|1 (noun)|çıkın|bohça çığırmak|1 (noun)|çağırmak|seslenmek|ünlemek çığır|1 (noun)|patika|iz|janr|keçi yolu|meslek çığırtkan|1 (noun)|çağırtkan|şarlatan çığırtma|1 (noun)|basit|küçük çığırtmak|1 (noun)|çağırtmak çığlan|1 (noun)|saf|halis çığla|1 (noun)|saf|halis çığlık|1 (noun)|feryat|figan|avaz|bağırtı|sayha|vaveylâ çığrış|1 (noun)|haykırış çığ|1 (noun)|su|kırağı|kar|çilen çıkacak|1 (noun)|çıkma çıkak|1 (noun)|mahreç|çıkıt|boğumlanma noktası çıkanak|1 (noun)|dirsek çıkan|1 (noun)|kaynak|kaynarca|yeğen|ağan|sâdır|süreli çıkaran|1 (noun)|ağutur|naşir çıkarcılık|1 (noun)|menfaatçilik|menfaatperestlik|avantacılık çıkarcı|1 (noun)|menfaatçi|menfaatperest|aferist|ahtapot|avantacı|eşek eşeği ödünç kaşır|istismarcı|menfaat düşkünü|menfaatperver|zübük çıkarılmak|1 (noun)|ihraç edilmek çıkarılmış|1 (noun)|matrûh|matrut çıkarım|1 (noun)|istidlâl|konjektür çıkarını|1 (noun)|köşe dönücü çıkarı|1 (noun)|sürtünüp durmak çıkarken|1 (noun)|avrat malı, kapı mandalı çıkarlarından|1 (noun)|uzlaşmacılık çıkarmak|1 (noun)|anlamak|bulmak|hatırlamak|söylemek|tat|hırs|sağlamak|giysi|soymak|yayımlamak|gidermek|yapmak|üretmek|sunmak|göstermek|yollamak|göndermek|atmak|azletmek|düşmek|fayrap etmek|fora etmek|görevden almak|hazfetmek|hazletmek|hesaptan düşmek|ihraç etmek|ikram etmek|istihsal etmek|kazımak|lanse etmek|ortaya dökmek|peyda etmek|peyda eylemek|tarh etmek|tayyetmek|uzaklaştırmak|yaka paça etmek çıkarma|1 (noun)|tarh|dört işlem|eliminasyon|fayrap|ib'ad|ihraç|istihsal|sayıbilgisi|tart çıkar|1 (noun)|menfaat|yarar|avantaj|kazanç çıkarsama|1 (noun)|intikal|istihraç çıkartmabaskı|1 (noun)|ofset çıkartmalar|1 (noun)|seramik dekoratörü çıkartma|1 (noun)|tenzil çıkar yol|1 (noun)|çare çıkçık|1 (noun)|ağaçkakan çıkı|1 (noun)|çıkın çıkıkçı|1 (noun)|sınıkçı|kırıkçı çıkık|1 (noun)|fırlak|fizyoterapist|sınık|zılgıt çıkılamak|1 (noun)|çıkıyapmak çıkılatmak|1 (noun)|çıkıyaptırmak çıkılmaz|1 (noun)|ikilem çıkın|1 (noun)|bohça|çığın|çıkı çıkın etmek|1 (noun)|çıkınlamak çıkınlamak|1 (noun)|çıkın etmek çıkıntı|1 (noun)|kambur|çıkma|hörgüç|kabartı|pürtük|pütür çıkıntılarısilinmek|1 (noun)|aşınmak çıkıntılı|1 (noun)|burun çıkıntısız|1 (noun)|kabak çıkışan|1 (noun)|muatib çıkışlı|1 (noun)|mezun|neşetli çıkışmak|1 (noun)|azarlamak|yetmek|söylenmek|tutunmak|zılgıt çekmek|zılgıt vermek çıkışma|1 (noun)|melâmet|zılgıt çıkış|1 (noun)|mezuniyet|yokuş|depar|gümrük komisyoncusu|huruç|sorti|start çıkış yolu|1 (noun)|çözüm çıkıt|1 (noun)|çıkak çıkıyapmak|1 (noun)|çıkılamak çıkıyaptırmak|1 (noun)|çıkılatmak çıkkın|1 (noun)|kabarık|şişkin çıkma|1 (noun)|eski|kullanılmış|balkon|çıkacak|derkenar|çıkmış|çıkmak|neşet|çıkıntı|hamiş|huruç|isabet çıkmak|1 (noun)|ayrılmak|yayılmak|gitmek|sağlanmak|yürümek|eksilmek|vurmak|koyulmak|varmak|duyulmak|olmak|bulunmak|taşınmak|oluşmak|büyümek|sürmek|artmak|unutmak|kopmak|görmek|buluşmak|olmak:|yapılmak|sıyrılmak|bulaşmak|bitmek|verilmek|yükselmek|artırmak|giderilmek|yayımlanmak|gelmek|gerçekleşmek|erişmek|kaynak|çakmak|atlamak|boylamak|çıkma|dökülmek|husul bulmak|intişar etmek|isabet etmek|kazanmak|peyda olmak|peydahlanmak|sadır olmak|sızmak|uğratmak çıkması|1 (noun)|sökmek çıkmaza girmek|1 (noun)|çözülemeyecek çıkmış|1 (noun)|çıkma|fırlak|müştak çıkrık|1 (noun)|dolap çıktı|1 (noun)|artık|output çıktığı|1 (noun)|köken çıldım|1 (noun)|seri|enerjik çıldır çıldır|1 (noun)|parlayarak çıldırı|1 (noun)|psikoz çıldırmak|1 (noun)|delirmek|aklınıoynatmak|aklı fırtmak|aklını oynatmak|deli çıkmak|fırttırmak|mecnun olmak|tecennün etmek|zihnini oynatmak çıldırma|1 (noun)|tecennün|tırlatma çıldırmış|1 (noun)|kafası kontak çıldırtmak|1 (noun)|delirtmek çılgına dönmek|1 (noun)|sevniç|öfke çılgınca|1 (noun)|delicesine|çılgıncasına|delimsirek çılgıncasına|1 (noun)|çılgınca çılgın|1 (noun)|deli|mecnun|aşırı|olağanüstü|deli divane|kafası kontak|kafasının bir tahtası noksan olmak|zırdeli çılgınlaşmak|1 (noun)|kafayı üşütmek çılgınlık|1 (noun)|cünun çılkava|1 (noun)|cılkava çımbar|1 (noun)|çımbar|cımbar çımrın|1 (noun)|aktif|faal çınak|1 (noun)|sevap|hayr|güvenilir|sadık çınayaz|1 (noun)|açık|mehtaplı çın|1 (noun)|doğru|gerçek|sağlam|dayanıklı|güvenilir çıngar çıkarmak|1 (noun)|gürültü çıngar|1 (noun)|kavga|gürültü çıngar kopmak|1 (noun)|gürültü çıngay|1 (noun)|özü çıngı|1 (noun)|kıvılcım|parça|zerre çıngılıç|1 (noun)|kılıç çıngırağı çekmek|1 (noun)|ölmek çıngırağıçekmek|1 (noun)|ölmek çıngırak|1 (noun)|çıngırdak|zil çıngırdak|1 (noun)|çıngırak çınlaç|1 (noun)|rezonatör çınlak|1 (noun)|çınlaması çınlamak|1 (noun)|tınlamak çınlaması|1 (noun)|çınlak çınlama|1 (noun)|tanin|tınnet çınlayan|1 (noun)|tannan çınsabah|1 (noun)|sabahleyin çıntay|1 (noun)|soylu|güvenilir çın tutmak|1 (noun)|doğrulamak çıpa|1 (noun)|çipo|demir çıpır|1 (noun)|yonga çıplak beton|1 (noun)|brüt beton çıplaklar kampı|1 (noun)|içinde|ıçinde çıplaklık|1 (noun)|cavlaklık çıplak resim|1 (noun)|nü çıplak ücret|1 (noun)|vergiler çıplak|1 (noun)|yalın|apaçık|nü|muhafazasız|korunmayan|kel|hayvan|çorak|gizlenmeyen|katışıksız|saf|net|fakir|yoksul|güçsüz|içinde|süssüz|üryan|cıbıldak|cıbıl|açık|arî|cavlak|dal|donsuz|elbisesiz|iskelet|kabak gibi|kellik|kuru|sivil|şallak|yalıncak|yalınçak|yalunmuş çıra dibine ışık vermek|1 (noun)|mum dibine ışık vermek çırağ|1 (noun)|mum|kandil|çerağ çıraklar|1 (noun)|şakirdan çıraklık|1 (noun)|yamaklık|toy çırakman|1 (noun)|çırakma çırakma|1 (noun)|şamdan|çırakman çırak|1 (noun)|saray|şakirt|tilmiz|torlak|usta öğretici çıra|1 (noun)|lâmba çıramoz|1 (noun)|balıkçıların çıray|1 (noun)|yüz|eda|çehre çırçıplak|1 (noun)|çırılçıplak|dımdızlak|sivil çırçırlamak|1 (noun)|pamuk çırganış|1 (noun)|zevk|haz|tat çırılçıplak|1 (noun)|çırçıplak|anadan doğma|anadan üryan|cascavlak|şallak mallak çırpıcı|1 (noun)|mikser çırpı|1 (noun)|dal|tuturuk çırpınarak|1 (noun)|çırpını çırpını çırpını çırpını|1 (noun)|çırpınarak çırpınma|1 (noun)|çırpıntı|ihtilâç|isteri çırpınmak|1 (noun)|çarpınmak|debelenmek|ihtilâç etmek çırpıntı|1 (noun)|çırpınma|ajitasyon|helecan çırpış|1 (noun)|çırpma çırpıştırma|1 (noun)|çarçabuk çırpmak|1 (noun)|çalmak çırpma|1 (noun)|pıttırma|çırpış çıtak|1 (noun)|kaba|huysuz|kavgacı çıtçıt|1 (noun)|fermejüp|kopça çıtı pıtı|1 (noun)|narin|küçük çıtırbom|1 (noun)|türedi|ehliyetsiz çıtır çıtır etmek|1 (noun)|çıtırdamak çıtırdamak|1 (noun)|çıtır çıtır etmek çıtırdata çıtırdata|1 (noun)|çıtırdatarak çıtırdatarak|1 (noun)|çıtırdata çıtırdata çıtırkı|1 (noun)|ışık|nur|ziya çıtkırıldım|1 (noun)|küçük bey çıtlık|1 (noun)|çitlembik|menengiç çıtpıt|1 (noun)|çatapat çıvgın|1 (noun)|filiz çıvmak|1 (noun)|sekmek|çavmak|sapmak|atlamak|sıçramak|zıplamak çıyan|1 (noun)|hain|çayan çıyanlık|1 (noun)|hainlik çızıktırma|1 (noun)|çiziktirme çızıktırmak|1 (noun)|çiziktirmek çiçeği burnunda|1 (noun)|genç|yeni|çamuru karnında, çiçeği burnunda çiçeğimsi|1 (noun)|çiçeksi çiçeğin|1 (noun)|meyve yaprak çiçe|1 (noun)|hala|bibi çiçek|1 (noun)|bitkilerin|bulaşıcı|bitki|süs bitkisi|variola|çiçek hastalığı|bahçeci|burçuk|camlık|cici|cuci|çelenk|fötör|kımıl|kırılmak|kökçü çiçek boyası|1 (noun)|kırmız çiçek bozuğu|1 (noun)|çopur çiçekçi|1 (noun)|düzenlemesi çiçekçi esnafı|1 (noun)|kabzımal|komisyoncusu çiçek dürbünü|1 (noun)|kaleydoskop çiçek gibi|1 (noun)|temiz|bakımlı|güzel çiçek hastalığı|1 (noun)|çiçek çiçeklenmek|1 (noun)|çiçeksimek çiçeklerde|1 (noun)|balözülük çiçekli bitkiler|1 (noun)|tohumlu bitkiler çiçeklik|1 (noun)|vazo çiçek olmak|1 (noun)|yaşına çiçeksi|1 (noun)|çiçeğimsi çiçeksimek|1 (noun)|çiçeklenmek|sivilce çiçeksiz|1 (noun)|mantarlar çiçek yağı|1 (noun)|ayçiçeği yağı çiçi|1 (noun)|cuci|çaça çiçik|1 (noun)|çaça çiftçeneklilerden|1 (noun)|tikağacı çiftçiler|1 (noun)|zürra çiftçilik|1 (noun)|tarım|rençberlik|ziraat çiftçilikte|1 (noun)|maraba çiftçi|1 (noun)|rençber|ziraatçı|dikici|ekici ol, bilici olma|ekinci|fellâh|maraba|martta sürmez, eylülde ekmezsen sabanı bırak|rençper çift|1 (noun)|çüt|koşa çift dalma|1 (noun)|çifte dalmak çift dikiş|1 (noun)|çifte dikiş çift dişliler|1 (noun)|omurgalılardan çiftdudaksıl|1 (noun)|şefevi samit çifte dalmak|1 (noun)|çift dalma çifte dikiş|1 (noun)|çift dikiş çifte|1 (noun)|ikili|at|tekme çifteli|1 (noun)|sataşkan|uğursuz çift görmek|1 (noun)|sarhoşolmak çiftkanatlıların|1 (noun)|baldırsokan çiftlemek|1 (noun)|ikilemek çiftleşmek|1 (noun)|eşleşmek|ikileşmek|karınmak çiftlik|1 (noun)|kom|rüsta çiftlik nezaretçisi|1 (noun)|hayvan|fide|kahya çift sayı|1 (noun)|4|6 çift sürmek|1 (noun)|saban çiftteker|1 (noun)|bisiklet çifttekerci|1 (noun)|bisikletçi çifttekercilik|1 (noun)|bisikletçilik çiftucay|1 (noun)|dipol çift vuruş|1 (noun)|endirekt atış çigan|1 (noun)|çingene çigendik|1 (noun)|gayretli|çalışkan çigen|1 (noun)|gayretli çiger|1 (noun)|gayret|çökertiş|çökertme çigermiş|1 (noun)|çökertmiş çigil|1 (noun)|olgun|olmuş çigilvar|1 (noun)|kısa çignenmiş|1 (noun)|paymal çiğ|1 (noun)|çalın|ham|jale|tutmak çiğde|1 (noun)|hünnap çiğdem|1 (noun)|zambakgillerden|mahmur çiçeği|ay çekirdeği|mahmurçiçeği|soğan|zambakgiller çiğdüşmek|1 (noun)|hoşkarşılanmamak çiğeskin|1 (noun)|çiğiskin çiğindirik|1 (noun)|omuzluk çiğin|1 (noun)|omuz|sırt çiğiskin|1 (noun)|çiğeskin çiğit|1 (noun)|çekirdek|peynir çiğitli|1 (noun)|çekirdekli çiğ köfte|1 (noun)|soğan|baharat|salça çiğlik|1 (noun)|kaba|yersiz çiğnek|1 (noun)|yolüstü çiğnem|1 (noun)|çiğnemlik çiğnemek|1 (noun)|öğütmek|hükmetmek|ayaklar altına almak|delinmek|ezmek|paymal etmek çiğnemlik|1 (noun)|çiğnem çiğnenmek|1 (noun)|ayaklar altında kalmak çiğnenmez|1 (noun)|hak yerde kalmaz çiğnenmiş|1 (noun)|payimal çiğ sarı|1 (noun)|çingene sarısı çiğ süt emmiş|1 (noun)|insanoğlu çiğ süt emmiş çihardost|1 (noun)|çaryar çiklet|1 (noun)|sakız|jiklet çikolata|1 (noun)|süt|fıstık|şokola çil çil|1 (noun)|parlak çil|1 (noun)|dağ tavuğu çildu|1 (noun)|hızlı|seri|çabuk çilek|1 (noun)|gülgillerden|pembe|gülgiller çilemek|1 (noun)|nemlenmek|ıslanmak çilen|1 (noun)|çığ|jale çilenti|1 (noun)|serpinti çile|1 (noun)|zahmet|sıkıntı|ipek|yün çilingir|1 (noun)|kilit|anahtarcı çil kuşu|1 (noun)|turaç çilli|1 (noun)|abraş çilpi|1 (noun)|ince çimbali|1 (noun)|klavsen çim|1 (noun)|buğdaygillerden|bahçelerin çimçik|1 (noun)|saf|masum çim çim|1 (noun)|isteksizce çimdik|1 (noun)|çitmik çimdiklemek|1 (noun)|pizzicato çimen|1 (noun)|çemen|otlamak çimenlik|1 (noun)|yaşıl çimentonun|1 (noun)|beton çimento|1 (noun)|silikat çimerlik|1 (noun)|plaj çimlenmek|1 (noun)|çerezlenmek çimmek|1 (noun)|yıkanmak çinakop|1 (noun)|lüfer çin anasonu|1 (noun)|manolyagillerden çin|1 (noun)|asya'da|laos|birmanya|hindistan|afganistan|tacikistan|omuz|pagoda|rami çin çamı|1 (noun)|mabet ağacı çinçilya|1 (noun)|çinçilyagillerden çinçilyagillerden|1 (noun)|çinçilya çin dili ve edebiyatı|1 (noun)|sinoloji çin floryası|1 (noun)|doğu floryası çingen|1 (noun)|çingene|kıpti çingene ahtapotu|1 (noun)|ur çingene ciğer pişirir, yemeden karnın şişirir|1 (noun)|cimri çingene dili|1 (noun)|romanca çingene|1 (noun)|kara|esmer|çingen|esmer vatandaş|kara kuvvetleri|kıpti|merdikıpti|poşa|mırtıp|mutruf|abdal|çigan|elekçi|roman|sepetçi çingenelik|1 (noun)|cimrilik çingene parası|1 (noun)|ufaklık çingene pilici|1 (noun)|arsız|cimri çingene sarısı|1 (noun)|çiğ sarı|sapsarı çin gülü|1 (noun)|kamelya|japon gülü çini mürekkebi|1 (noun)|simsiyah çini|1 (noun)|sırlıtaş|pişmiş|fayans|desen|kâse çinkay|1 (noun)|sözüne çinke|1 (noun)|sağlam|benek çinko|1 (noun)|37|alfenit|alman gümüşü|krank|oyma baskı|tutya|zn çin kocabaşı|1 (noun)|göçmen kocabaş çin leylağı|1 (noun)|tespih ağacı çintiyan|1 (noun)|çentiyan çipli|1 (noun)|narin çipo|1 (noun)|çapa|çıpa çipura|1 (noun)|çupra|çupra balığı çip|1 (noun)|yonga çiray|1 (noun)|yüz|çehre|eda çirişlemek|1 (noun)|mersin çiriş otu|1 (noun)|zambakgillerden çir|1 (noun)|kayısı|erik çirkefe taş atmak|1 (noun)|çamura taş atmak çirkefe taş atma, üstüne sıçrar|1 (noun)|kirlenirsin çirkef|1 (noun)|keriz çirkin|1 (noun)|karanlık|dalavereli|şüpheli|acuze|aynasız|bed|berbat|bet|cadı|galiz|ibret|kaba|kabahat|kaka|kaknem|keleş|maymun|münasebetsiz|müstehcin|nahoş|nekpet|pis|sakil|suratsız|şeni|tipsiz|yakışıksız çirkinlik|1 (noun)|biçimsizlik çiroz|1 (noun)|çelimsiz|es demiri çirozluk|1 (noun)|zayıflık|kuruluk çise|1 (noun)|çisenti çiselemek|1 (noun)|çisemek çisemek|1 (noun)|çiselemek çisenti|1 (noun)|ahmakıslatan|çise|çiyleme çis|1 (noun)|helvası çişetmek|1 (noun)|ışemek çiş etmek|1 (noun)|işemek|ışemek çiş|1 (noun)|sidik|küçük abdest çiş yapmak|1 (noun)|işemek çitar|1 (noun)|çitari çitari|1 (noun)|izmaritgillerden|çitar çit|1 (noun)|bağ|bahçe|kamış|yazma|yemeni|barı|çeper çitilemek|1 (noun)|çiti yapmak|çitmek çiti yapmak|1 (noun)|saçları|çitilemek çitlembik|1 (noun)|yuvarlak|çıtlık|melengiç|menengiç çitmek|1 (noun)|birleştirmek|çitilemek çitmik|1 (noun)|çimdik çit sarmaşığıgiller|1 (noun)|mahmude çit sarmaşığı|1 (noun)|sarılıcı çivi|1 (noun)|başlı|mıh|düğme|çakılı|çecik|nalbur|pafta çivi gibi olmak|1 (noun)|donmak çivilemek|1 (noun)|mıhlamak|vurmak|öldürmek|sabitleştirmek çivileme|1 (noun)|smaç|mıhlama çivilenmek|1 (noun)|mıhlanmak çivirdik|1 (noun)|kirkitle çivisiz|1 (noun)|çandı çivit otu|1 (noun)|baklagillerden|turpgillerden çiyleme|1 (noun)|çisenti çiy|1 (noun)|şebnem|jale|boncuklanmak çizelge|1 (noun)|cetvel|doldurmak|tablo çizen|1 (noun)|çizici çizenek|1 (noun)|diyagram|çizge|grafik çizer|1 (noun)|çizer|karikatürist çizeylemleme|1 (noun)|programlama çizeylem|1 (noun)|program çizge|1 (noun)|grafik|çizenek|diyagram çizgen|1 (noun)|saban çizgesel kullanıcı arayüzü|1 (noun)|çka çizgi çekmek|1 (noun)|bitirmek çizgi|1 (noun)|çizi|hat|temel|sınır|akos|cızık|çizik|eşlenik|geometri|kenar|tahril çizgidışı|1 (noun)|marjinal çizgi im|1 (noun)|barkot çizgiler|1 (noun)|hutut çizgilerin|1 (noun)|ara kesit|uzambilim çizgili|1 (noun)|fasone|tahrilli|yol yol|yollu|zefir çizgilik|1 (noun)|cetvel çizgisiz|1 (noun)|düz çizici|1 (noun)|çizen çizi|1 (noun)|çizgi|tutum|davranış çizik|1 (noun)|çizilmiş|çizgi|sıyrık çiziktirme|1 (noun)|çızıktırma çiziktirmek|1 (noun)|çızıktırmak çizilmesi|1 (noun)|sert çizilmiş|1 (noun)|çizik çizim|1 (noun)|dizayn çizin çizin|1 (noun)|sırayla çizinti|1 (noun)|tümce çizitçi|1 (noun)|dizayncı çizmece|1 (noun)|karikatür çizmeden yukarı çıkmak|1 (noun)|bilmediği çizmeden yukarıçıkmak|1 (noun)|bilmediği çizmek|1 (noun)|resmetmek|yemek çizme|1 (noun)|mûze çka|1 (noun)|çizgesel kullanıcı arayüzü çobanaldatan|1 (noun)|çobanaldatangillerden|keçisağan|dağ kırlangıcı çobanaldatangillerden|1 (noun)|çobanaldatan çobanaldatanları|1 (noun)|gökkuzgunumsular çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti|1 (noun)|malını çoban|1 (noun)|bakımından|davar|koyun|keçi|sığır|çulpan|olan|muhtar|bedel|çuban|güdücü|nahırcı|sürücü çobançantası|1 (noun)|turpgillerden çoban çökerten|1 (noun)|deve çökerten çobandağarcığı|1 (noun)|kuşekmeği|kuş ekmeği çobandeğneği|1 (noun)|karabuğdaygillerden çobandüdüğü|1 (noun)|ikiçeneklilerden|meyhaneci otu çobanıl|1 (noun)|tabiatta|pastoral çobanlama|1 (noun)|pastoral çobanpüsküllügillerden|1 (noun)|çobanpüskülü çobanpüskülü|1 (noun)|çobanpüsküllügillerden|çobanpüskülügillerden çobanpüskülügillerden|1 (noun)|çobanpüskülü çoban salatası|1 (noun)|domates çobansız koyunu kurt kapar|1 (noun)|koruyucusu çobantarağı|1 (noun)|maydanozgillerden çobantuzluğu|1 (noun)|sarıçalı çobanüzümü|1 (noun)|keçi yemişi|ayı üzümü|avcı üzümü|anadolu otu|çay üzümü|yayla likabası|likaba|yaban mersini çobanyıldızı|1 (noun)|venüs|akyıldız çoban yıldızı|1 (noun)|venüs|çulpan|kervankıran|kervan yıldızı|zühre çobar|1 (noun)|değnekli çocuğumsu|1 (noun)|çocuksu çocuğu|1 (noun)|tapduk çocuk bakıcı|1 (noun)|çocuk bakıcısı çocuk bakıcısı|1 (noun)|beslenmesini|çocuk bakıcı çocuk bilimci|1 (noun)|pedolog çocuk bilimi|1 (noun)|pedoloji çocuk düşe kalka büyür|1 (noun)|baba çocuk|1 (noun)|evlât|uşak|çağa|bala|velet|oğul|oğlan|kızancık|evlat|döl|enik|göbel|hazır giyim teknikeri|küçük|ot kökü üstünde biter|tor|tunguç|yavru|zürriyet çocuklar|1 (noun)|aile|arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer|etfâl|füru|sıbyan|sübyan çocuklar!|1 (noun)|arkadaşlar! çocuklara|1 (noun)|tumba yatak çocuklarda|1 (noun)|pedodonti çocuklarına|1 (noun)|ağanın gözü öküzü semiz eder|hanım hanımcık çocukların|1 (noun)|ayakçak|çelik çomak|evcilik çocuklaşmak|1 (noun)|çocuk olmak çocuk olmak|1 (noun)|çocuklaşmak çocuk pornografisi|1 (noun)|çocuk pornosu çocuk pornosu|1 (noun)|çocuk pornografisi çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte|1 (noun)|burada çocuksu|1 (noun)|çocuğumsu|oyuncaklı çocuksuzluk|1 (noun)|kısırlık|gönüllü çocuksuzluk|gönülsüz çocuksuzluk çocuk yuvası|1 (noun)|kreş çogay|1 (noun)|yoğun|kesif çoğalan|1 (noun)|artağan|mütezayit çoğalış|1 (noun)|artış çoğalma|1 (noun)|artma|artım|feyiz|nema|taaddüt|tekessür|tezayüt|üremsel|ziyade çoğalmak|1 (noun)|alıp yürümek|bereketlenmek|bezirlemek|dal budak salmak|fazlalaşmak|katmerleşmek|kaynamak|pekişmek|tekessür etmek|tezayüt etmek|tör|üremek çoğaltan|1 (noun)|ağırlaştırıcı|çarpan|mükessir|zait çoğaltı|1 (noun)|istinsah çoğaltılmak|1 (noun)|artırılmak çoğaltmak|1 (noun)|miktarını|sayısını|alevlendirmek|artırmak|beslemek|faizlendirmek|teksir etmek|tezyid|tezyit etmek çoğaltma makinesi|1 (noun)|müstensih çoğaltma|1 (noun)|teksir|reprodüksiyon|röprodüksiyon|tezyit|üretme çoğaş|1 (noun)|debdebe|şaşa çoğu|1 (noun)|birçok|çokluk çoğu kez|1 (noun)|genellikle|defalarca çoğulculuk|1 (noun)|düşüncelerin|plüralizm çoğulcu|1 (noun)|plüralist çoğul|1 (noun)|çokluk|cem|cemi|tekil|teklik çoğullandırmak|1 (noun)|cemilendirmek çoğullanmak|1 (noun)|cemilenmek çoğunca|1 (noun)|ekseri çoğun|1 (noun)|ekseriya çoğunluk|1 (noun)|ekseriyet|çokluk çoğunlukla|1 (noun)|ekseriyetle|ekseriya|genellikle|tekerleme çoğurcuk|1 (noun)|sığırcık|çekirge kuşu çoğuzlaşma|1 (noun)|polimerizasyon çoğuz|1 (noun)|polimer çokal|1 (noun)|zırh|cebe çokan|1 (noun)|gürz|topuz çokbenzerli|1 (noun)|müteaddit çok bilmiş|1 (noun)|akıllı|zeki|bilmiş çokbilmiş|1 (noun)|zeki|akıllı|kurnaz|zamane çocuğu çokça|1 (noun)|aşırı|fazla|bolca|çokluk|dolgunca|gırla|külliyetli çokçuluk|1 (noun)|plüralizim|plüralizm çokçu|1 (noun)|plüralist çok eşlilik|1 (noun)|poligami çok eşli|1 (noun)|poligram|çok karılı çokgen|1 (noun)|poligon çok görmek|1 (noun)|esirgemek çok gözeli|1 (noun)|çok hücreli çok hücreli|1 (noun)|çok gözeli çok karılı|1 (noun)|çok eşli çok karılılık|1 (noun)|polijini çoklar|1 (noun)|aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz çokları|1 (noun)|birçoğu çokluk|1 (noun)|kesret|ekseriyet|çoğunluk|çokça|çoğu|çoğul|baytag|cem|cemi|çekim ekleri|deniz|ekseriya|fazlalık|galebe|kesafet|külliyet|mebzuliyet|sayı|tul|vefret|yağmur çoklukla|1 (noun)|genellikle|ekseriyetle çok ortaklı|1 (noun)|anonim çoksatar|1 (noun)|bestseller çok|1 (noun)|sayı|nicelik|değer|güç|güçlük|aşırı|aşkın|bayağı|bîgaye|bir düzine|bir hayli|bir tabur|birçok|bol keseden|bumburuşuk|bunca|bürümek|büyük|deste|domuzuna|düzine|esbol|etmek|fena|gayet|geniş|gırla|gümrah|hesapsız|hiper|iyice|karşılaştırma derecesi|kat kat|katı|kötü|mebzul|mülti|müteaddit|ne kadar|o denli|o kadar|orman gibi|öte|sonsuz|şu denli|şu kadar|şunca|tantık|temiz|yalın zarf|yığınla|yoğun|yüksek|ziyade çok seslilik|1 (noun)|polifoni çok sesli|1 (noun)|polifonik çok sözlü|1 (noun)|konuşkan çoktan|1 (noun)|çoktandır|dünden çoktandır|1 (noun)|çoktan çok tanrıcılık|1 (noun)|politeizm|paganizm çok terimli|1 (noun)|homojen çoktürel|1 (noun)|heterojen çoktürel tezlendirme|1 (noun)|tezgenin çoku|1 (noun)|debdebe|şaşa|bolluk|bereket çoldu|1 (noun)|bahşiş|mükafat|ganimet çol|1 (noun)|kurt|börü çolpa|1 (noun)|beceriksiz|acemi çolpan|1 (noun)|çulpan|venüs|akyıldız çoluk çocuk elinde kalmak|1 (noun)|tecrübesiz çoluk çocuk|1 (noun)|gençler|bebe bölük çomak|1 (noun)|değnek çomar|1 (noun)|köpek çomça|1 (noun)|kepçe|çömçe çongar|1 (noun)|şongar çopra|1 (noun)|çupra çopur|1 (noun)|çiçek bozuğu|işkembe suratlı çorak toprak|1 (noun)|asbest çorak|1 (noun)|verimsiz|kısır|bakımsız|yoksul|çıplak|çöllük|gayrimümbit|hamhalat|kepir|kurak|tuzlak çorapbağı|1 (noun)|jartiyer çorap|1 (noun)|çamaşır takımı|tuhafiye çorap örmek|1 (noun)|başına çorap örmek çorba etmek|1 (noun)|karıştırmak çorba olmak|1 (noun)|çorbaya dönmek çorba|1 (noun)|sebze|tahıl|batruş|mün|tabldot aşçısı çorbaya dönmek|1 (noun)|çorba olmak çor|1 (noun)|hastalık|dert çorlanmak|1 (noun)|zıkkımlanmak çorlu|1 (noun)|hastalıklı|dertli çorman|1 (noun)|karman çorman çotak|1 (noun)|kabza çotira|1 (noun)|çotiragillerden|dikenli çotiragillerden|1 (noun)|çotira çotuk|1 (noun)|tevek çotur|1 (noun)|kabza çöğdürmek|1 (noun)|işemek çöğmek|1 (noun)|alçalmak çöğüncek|1 (noun)|tahterevalli çöğür|1 (noun)|tambura çökek|1 (noun)|bataklık|sazlık çökel|1 (noun)|çökelti|rüsup çökelek|1 (noun)|kesik|ekşimik|tortu|minzi çökelge|1 (noun)|bataklık|balçık çökelme|1 (noun)|sedimantasyon|teressüp çökelti|1 (noun)|rüsup|çökel|posa|toput|tortu çökerek|1 (noun)|kara delik çökermiş|1 (noun)|çökertmiş çökertiş|1 (noun)|çiger çökertme|1 (noun)|cep|çiger çökertmek|1 (noun)|göçürmek çökertmiş|1 (noun)|çigermiş|çökermiş çökkün|1 (noun)|vücut çöklü|1 (noun)|soylu|asil çökme|1 (noun)|inhitat|çöküntü|inhidam|izmihlâl çökmek|1 (noun)|çukurlaşmak|çömelmek|oturmak|yayılmak|basmak|batmak|çözülmek|çürümek|göçmek|inhitat etmek|inkıraz bulmak|inkıraza uğramak|kepmek çökmemek|1 (noun)|ayakta kalmak çökmeye|1 (noun)|çatırdamak çökmüş|1 (noun)|bozgun|çökük|göçük|munkariz|muzmahil|pinpon|yılgın çökük|1 (noun)|çökmüş|çukurlaşmış çöküm|1 (noun)|inhitat çöküntü|1 (noun)|çökme|enkaz|depresyon|gerileme|kriz|göçük|rüsub çöküntü hendeği|1 (noun)|yer çöküntüsü|graben çöküş|1 (noun)|inhitat|yıkılma|mahvolma|dağılış|iniş|inkıraz çölde|1 (noun)|bedevî|ılgım çöle dönmek|1 (noun)|bozulmak çöl|1 (noun)|kumluk|sahra|badiye|beyaban|yaban yer|yam çöllük|1 (noun)|çorak çömber|1 (noun)|pullu çömçe|1 (noun)|çomça|çemçe çömelmek|1 (noun)|çökmek|çömmek çömlekçi|1 (noun)|çanak|çömlek çömlekçilik|1 (noun)|çanak|çömlek|seramikçilik çömlek|1 (noun)|çömlekçi|çömlekçilik|dağar|kumkuma|tağar|tuluk çömmek|1 (noun)|çömelmek çöp arabası|1 (noun)|süprüntülerin|değersiz çöp atlamaz|1 (noun)|aldatılamaz çöpçü|1 (noun)|gübürcü çöp gibi|1 (noun)|sıska|zayıf çöp kovası|1 (noun)|çöp torbası çöple|1 (noun)|çöplü çöpleme|1 (noun)|marulcuk çöplenme|1 (noun)|scanveging çöplü|1 (noun)|çöple çöplük horozu|1 (noun)|güzeli çöplük|1 (noun)|süprüntülük|mezbele|çöp|çöp tenekesi|gübürlük|küllük|mezbelelik çöp tenekesi|1 (noun)|çöplük|kötü çöp torbası|1 (noun)|çöp kovası çöp|1 (noun)|yararsız|atık|çöplük|gübür|künge çör çöp|1 (noun)|çer çöp çörek|1 (noun)|kurs|bişi|çay vermek|gato çöreklenmek|1 (noun)|yerleşmek çörek otu|1 (noun)|karacaot|karamuk|şehniz|çöre otu çöre otu|1 (noun)|çörek otu çörkü|1 (noun)|abaküs|sayı boncuğu çört|1 (noun)|sakar çöven|1 (noun)|çevgen|karanfilgillerden|yükselici|sabun otu|helvacı kökü|karanfilgiller çöz|1 (noun)|bumbar|bağırsak çözeli|1 (noun)|kıpçak çözelti|1 (noun)|solüsyon|ayrılış|kopuş|firak çözgen|1 (noun)|solvent çözgü|1 (noun)|arış|problem çözgülü|1 (noun)|çözülmüş çözgün|1 (noun)|çözülmüş|dağılmış|yumuşamış çözme|1 (noun)|fek|hal|nakız çözmek|1 (noun)|düğümlü|halletmek|deşifre etmek|fasletmek|fora etmek|formüle etmek çözücü|1 (noun)|dekoder çözülemeyecek|1 (noun)|çıkmaza girmek çözülemeyen|1 (noun)|kördüğüm çözülen|1 (noun)|münhal çözülmek|1 (noun)|dağılmak|birliğini|parçalanmak|gevşemek|çökmek|hallolunmak çözülme|1 (noun)|savaşta|çözüntü|dağılış çözülmüş|1 (noun)|çözgülü|çözgün|deşifre|mahlûl çözülüm|1 (noun)|dağılım|bozgun çözülüş|1 (noun)|dağılış|yıkılış çözüm|1 (noun)|hal|çıkış yolu|solüsyon|tahlil çözümleç|1 (noun)|analizör çözümlemek|1 (noun)|analiz|analiz etmek|tahlil etmek çözümlemeli|1 (noun)|tahlil|analitik|tahlilî çözümleme|1 (noun)|tahlil|tümleç|analiz|yazmak|karama|kimya çözümlenmek|1 (noun)|hallolmak çözümlenmesi|1 (noun)|çetin çözümleyici|1 (noun)|analist çözümsel kimya|1 (noun)|analitik kimya çözümsel|1 (noun)|tahlilî|analitik çözüm yolu|1 (noun)|düşünce|eylem|yöntem çözünmek|1 (noun)|dağılmak|erimek çözüntü|1 (noun)|çözülme çözünük|1 (noun)|özdecik çözünürlük|1 (noun)|solubilite çuban|1 (noun)|çoban|muhtar|obabaşı çubuğunu tüttürmek|1 (noun)|üzüntüsüz çubuk ağacı|1 (noun)|sütleğengillerden çubukağacı|1 (noun)|sütleğengillerden çubuk|1 (noun)|baget|lüleci|taban çubuklamak|1 (noun)|halı çubuklar|1 (noun)|kızbân çubukluk|1 (noun)|çubuk odası çubuk makarna|1 (noun)|ince|uzun çubuk odası|1 (noun)|çubukluk çucu|1 (noun)|semerci çuçi|1 (noun)|cuci çuçu|1 (noun)|cuci çufçuf|1 (noun)|tren çuğa|1 (noun)|yürekli|cesur|arınmış|duru|narin çuhaçiçeğigillerden|1 (noun)|kanaryaotu|tavşankulağı çuha çiçeği|1 (noun)|on bir aylık çuha|1 (noun)|hav çuka|1 (noun)|akdeniz çukurlaşmak|1 (noun)|çökmek çukurlaşmış|1 (noun)|çökük çukurluk|1 (noun)|kasis çukur|1 (noun)|sin|mezar|boşluk|emen|kasis|mukaar|oylum|oyuntu|uhdut|yarıntı çulçu|1 (noun)|serçe çul|1 (noun)|kıyafet|giyim|giysi çulluk|1 (noun)|çullukgillerden|avrupa|göçebe|bekas|lökeşe çullukgillerden|1 (noun)|batak çulluğu|batakçulluğu|çulluk çulpan|1 (noun)|venüs|çolpan|akşam yıldızı|akyıldız|çoban|çoban yıldızı|târık|zühre çulsuz|1 (noun)|yoksul|berduş|varlıksız|parasız çultar|1 (noun)|çultarı çultarı|1 (noun)|çultar çul tutmaz|1 (noun)|derbeder|serseri çunmak|1 (noun)|imrenmek çupra balığı|1 (noun)|çipura|çupra çupra|1 (noun)|çipura|çopra|çupra balığı çurçur|1 (noun)|önemsiz|değersiz çurlatmak|1 (noun)|hızla|hızlandırmak çuşka|1 (noun)|kırmızıbiber çuvaldız|1 (noun)|kıyık çuvallamak|1 (noun)|başaramamak çuvallamasınısağlamak|1 (noun)|çuvallatmak çuvallatmak|1 (noun)|çuvallamasınısağlamak çuval|1 (noun)|pamuk|mevzuat çücen|1 (noun)|akıllı çükündür|1 (noun)|pancar çünki|1 (noun)|çünkü çünkü|1 (noun)|zira|çünki|ki|lâkin çürükçe|1 (noun)|kangren çürükçeleşmek|1 (noun)|kangrenleşmek çürükçül|1 (noun)|saprofit çürük iş|1 (noun)|bozuk|kötü çürüklük|1 (noun)|sakıncalı|şüpheli çürük|1 (noun)|sakat|batıl|bertik|çerden çöpten|eften püften|ezgin|ezik|fos|hıyar akçesiyle alınan eşeğin ölümü sudan olur|kırık dökük|remim|yara|yara bere içinde|yatkın çürük tahtaya basmak|1 (noun)|aldatılmak çürüme|1 (noun)|bakteri|tefessüh çürümek|1 (noun)|sağlamlığını|çökmek|bertilmek|tefessüh etmek|turfa olmak çürümeye|1 (noun)|mikrop çürümüş|1 (noun)|remim çürüten|1 (noun)|cârih|fâsih çürütmek|1 (noun)|cerh etmek|cılk etmek|iptal etmek|reddetmek çürütüm|1 (noun)|reddiye çüt|1 (noun)|çift da|1 (noun)|bile|dahi dadacı|1 (noun)|dadaist dadacılık|1 (noun)|dadaizm|vezin|kafiye|biçim|kuralları dadaist|1 (noun)|dadacı dadaizm|1 (noun)|dadacılık dadal|1 (noun)|tat|sezen dadanma|1 (noun)|baha dadanmak|1 (noun)|yarar dadaş|1 (noun)|kardeş|kahraman|güvenilir|ağabey|cesur|atak|delikanlı da / de|1 (noun)|azarlama|yalvarma|küçümseme|yakınma|de...de|de dadı|1 (noun)|daye|taya dadılık etmek|1 (noun)|sahiplenmek dadılık|1 (noun)|tayalık dadlana|1 (noun)|nane dag|1 (noun)|dekagram dağa kaldırmak|1 (noun)|birini dağa|1 (noun)|oturak dağarcığı yüklü|1 (noun)|bilgili dağarcık|1 (noun)|bellek|repertuar|dağar dağarcıkta bir şey kalmamak|1 (noun)|bitirmek dağar|1 (noun)|çanak|küp|çömlek|dağarcık|repertuar dağ armudu|1 (noun)|ahlat dağ aslanı|1 (noun)|puma dağ ayısı|1 (noun)|görgüsüz dağ bayır|1 (noun)|kır dağcı|1 (noun)|alpinist dağcılık|1 (noun)|alpinizm dağ çayı|1 (noun)|ada çayı dağda|1 (noun)|eşkıya dağdağa|1 (noun)|gürültü|patırtı|telâş|sıkıntı dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur|1 (noun)|insanlar|tanışlar dağdağasız|1 (noun)|gürültüsüz|patırtısız dağer|1 (noun)|kıymet|para|nafız dağılım|1 (noun)|dağıtılması|çağrışım|çözülüm dağılış|1 (noun)|çözülme|yıkılış|çöküş|çözülüş dağılma|1 (noun)|infisah|inhilâl|inkıraz|sirayet|teşettüt dağılmak|1 (noun)|ufalanmak|fesholunmak|etkisi|bozguna uğramak|bozulmak|çözülmek|çözünmek|ıstıfıl olmak|infisah etmek|inhilâl etmek|inkıraz bulmak|inkıraza uğramak|intişar etmek|perişan olmak|saçılmak|savrulmak|sirayet etmek|tarumar olmak|tuzla buz|yalpa vurmak dağılması|1 (noun)|dezorganizasyon dağılmış|1 (noun)|bozgun|çözgün|mahlûl|muzmahill|münfesih dağınık|1 (noun)|karışık|düzensiz|tertipsiz|ahıra çevirmek|derbeder|gayrimuntazam|harabatî|jülide|karmakarışık|müteferrik|paçavrasını çıkarmak|paspal|pejmürde|perakende|perişan|salkım saçak|savruk|tarumar|yalınayak başı kabak dağınıklık|1 (noun)|harabatîlik|paspallık dağıntı|1 (noun)|karışık dağıtarak|1 (noun)|döke saça dağıtıcılık|1 (noun)|distribütörlük dağıtıcı|1 (noun)|mektup|müvezzi|distribütör|distrübütör|yayuçı dağıtık|1 (noun)|distributed|sarhoş dağıtılma|1 (noun)|fesih dağıtılmak|1 (noun)|feshedilmek|lağvolmak dağıtılması|1 (noun)|dağılım dağıtılmış|1 (noun)|mefsuh|menşur dağıtımcı|1 (noun)|distrübütör dağıtımcılık|1 (noun)|distribütörlük dağıtım|1 (noun)|tevzi|alivre|tevziat dağıtma|1 (noun)|alivre|fesih|neşir|tefviz|tevzi|tevziat|üleştirme dağıtmak|1 (noun)|paylaştırmak|feshetmek|etkisini|gidermek|iletmek|ulaştırmak|alan talan etmek|bozmak|darmadağın etmek|döküp saçmak|duman etmek|gargaraya getirmek|lâğvetmek|neşretmek|perişan etmek|saçıştırma|saçıştırmak|savurmak|sebil etmek|tarumar etmek|tevzi etmek|yaymak dağıtmalar|1 (noun)|tevziat dağ iklimi|1 (noun)|sert dağ kırlangıcı|1 (noun)|çobanaldatan|keçisağan dağ koyunu|1 (noun)|anadolu yaban koyunu dağ lalesi|1 (noun)|anemon dağlama resim|1 (noun)|pirogravür|yakma resim dağlama resmi|1 (noun)|pirogravür dağlarda|1 (noun)|kır gerillâsı dağlı|1 (noun)|görgüsüz|tavlı dağlık|1 (noun)|keçiler|yayla dağ|1 (noun)|nişan|acı|yüksek|cebel|doruk|etek|inmek|kepez|tağma|tav|yer adı dağ oluşu|1 (noun)|orojeni dağ serçesi|1 (noun)|serçegillerden|ağaç serçesi|orman serçesi dağ servisi|1 (noun)|sedir dağ tavuğu|1 (noun)|çil daha bir|1 (noun)|değişik|farklı dahacık|1 (noun)|işte|şurada daha|1 (noun)|henüz|artık|elan|karşılaştırma derecesi dahası|1 (noun)|ilâvesi|atın ölümü arpadan olsun dahdah|1 (noun)|dehdeh dah|1 (noun)|deh dah diken|1 (noun)|ağaçkakan dah etmek|1 (noun)|sürmek|yürütmek dâhice|1 (noun)|dâhiyane dahi|1 (noun)|da|bile|de|eçe|ege|eke|öke|ve dahilek|1 (noun)|yalvarırım dâhilen|1 (noun)|içeriden|içten|yutularak dahile|1 (noun)|önek dâhil etmek|1 (noun)|katmak dâhil|1 (noun)|içinde|iç|içeri dâhilî deniz|1 (noun)|iç deniz dâhilî harp|1 (noun)|iç savaş dahili|1 (noun)|iç|içsel dahilî|1 (noun)|içsel dahilik|1 (noun)|deha dâhilik|1 (noun)|ökelik|deha dahiliyeci|1 (noun)|iç hastalıkları uzmanı dahiliye|1 (noun)|içişleri|iç hastalıkları dahil|1 (noun)|karışma|bâtın|iç dahil olmak|1 (noun)|girmek dâhil olmak|1 (noun)|katılmak dâhi|1 (noun)|öke|deha|üst insan dâhiyane|1 (noun)|dâhice dahletmek|1 (noun)|karışmak dahli olmak|1 (noun)|karışmak dahra|1 (noun)|tahra daima|1 (noun)|sürgit|baştan sona|daim|ebediyen|hep|her daim|her zaman|müdâm|peyveste|sabah akşam|sürekli daimi|1 (noun)|devamlı|kalıcı|müdâmî|sonsuz|yindek dâimî|1 (noun)|sermed daimî|1 (noun)|sürekli|kalıcı|temelli|gedikli|baki daim|1 (noun)|sürekli|sonsuz|daima daire|1 (noun)|kat|ölçü|ayrıklık|kapıcı|kavşak adası|ofis|tegre|teker|tigrek|yüre dairelerde|1 (noun)|masa|mutemet dairesel|1 (noun)|dairevî|kemer dairevî|1 (noun)|dairesel dair|1 (noun)|üzerine|konusunda|üstüne|dayalı|değgin|man|norman|nors|türk|türkî dakdaka|1 (noun)|ağaçkakan dak delen|1 (noun)|ağaçkakan dakika|1 (noun)|an|zaman dakik|1 (noun)|aksamayan|saat gibi dakikası dakikasına uymaz|1 (noun)|değişken dakikasında|1 (noun)|çabucak|anında daklaşmak|1 (noun)|ilişmek daktilo|1 (noun)|daktilograf|tuşlamak daktiloda|1 (noun)|şapirograf daktilograf|1 (noun)|daktilo dalak otu|1 (noun)|ballıbabagillerden|güçlendirici|duvar sedefi dalakotu|1 (noun)|duvar sedefi dalak|1 (noun)|yassı|uzunca|damarlı dalâlet|1 (noun)|sapınç|sapkınlı dalâl|1 (noun)|sapıklık dalamak|1 (noun)|köpek|kurt|ısırmak|haşlamak|yemek dalamuk|1 (noun)|narin dalan|1 (noun)|biçim|şekil|lobi|koridor|dehliz dalancılık|1 (noun)|lobicilik dalancı|1 (noun)|lobici dalaş|1 (noun)|kavga|döğüş|boğuşma|dalaşma|hır dalaşma|1 (noun)|dalaş dalavereci|1 (noun)|aferist|anasının gözü|dümenci|kolpocu|polimce|polimci dalaverecilik|1 (noun)|dümencilik dalavereler|1 (noun)|hadai' dalavereli|1 (noun)|çirkin dalavere|1 (noun)|oyun|açmaz yapmak|afiş|dalga|dolma|dümen|dümen yapmak|entrika|kolpa|orostopolluk dalay|1 (noun)|deniz dalbay|1 (noun)|vasi dalboy|1 (noun)|vasi dal budak salmak|1 (noun)|çoğalmak|büyümek daldan dala|1 (noun)|düzensiz|kararsız daldan|1 (noun)|koparmak daldırmak|1 (noun)|dalmak daldırma|1 (noun)|kızdırma daldırmasınısağlamak|1 (noun)|daldırtmak daldırtmak|1 (noun)|daldırmasınısağlamak dalfidan boylu|1 (noun)|ince dalga boyu aynı olmak|1 (noun)|örtüşmek dalgacılık|1 (noun)|kaytarıcılık dalgacı mahmut|1 (noun)|kaytarıcı dalga dalga|1 (noun)|alçaklı|yüksekli dalga geçmek|1 (noun)|eğlenmek|gırgır geçmek dalgakıran|1 (noun)|tekneleri dalgalandırıcı|1 (noun)|sansasyonel dalgalandırmak|1 (noun)|savurmak dalgalanım|1 (noun)|dalgalanma|çarpıcılık|sansasyon dalgalanımlı|1 (noun)|sansasyonel dalgalanma|1 (noun)|kalça|bel|sırt|çalkantı|dalgalanım|temevvüç dalgalanmak|1 (noun)|kıpırdamak|balkımak|çalkalanmak|harelenmek|kaynamak|sıçraşmak|talazlanmak|yehleplenmek|yüzmek dalgalı akım üreteci|1 (noun)|alternatör dalgalı|1 (noun)|eğrim|ondüle dalgasız|1 (noun)|limanlık|ölü deniz dalgaya almak|1 (noun)|eğlenmek dalgaya düşmek|1 (noun)|yanılmak dalga|1 (noun)|yeğinliği|dalgınlık|macera|soğuk|dalavere|esrar|dış güçler|mevc|mevce|talaz dalgıcın|1 (noun)|vurgun dalgıç|1 (noun)|balıkadam|kurbağaadam|balık adam|kurbağa adam dalgıçlık|1 (noun)|su altı işleri dalgı|1 (noun)|gaflet|aymazlık dalgın|1 (noun)|gafil|afyonlu|aklı götünde|âşık|dikkatsiz|gaflet basmak dalgınlaşmak|1 (noun)|buharlaşmak dalgınlık|1 (noun)|dalga|dikkatsizlik|gaflet|sarhoşluk dalgır|1 (noun)|meneviş|hare dalgündüz|1 (noun)|güpegündüz dalına binmek|1 (noun)|sıkıştırmak dalınç|1 (noun)|istiğrak|meditasyon dalıp çıkmak|1 (noun)|deniz dalış|1 (noun)|plonjon dalkavuklaşmak|1 (noun)|yalaka olmak dalkavukluk|1 (noun)|şaklabanlık|cablusi|çanak yalayıcılık|iki büklüm olmak|tekâpu|yağcılık|yaltaklanma|yaltaklık dalkavuk|1 (noun)|şaklaban|alkışçı|çanak yalayıcı|fino|hulûskâr|kaytak|kemik yalayıcı|kılbaz|müdâhin|yağcı|yağdanlık|yalaka|yalpak|yaltakçı|yardakçı|zilli bebek dalkıran|1 (noun)|kırıcı|ayırıcı dal|1 (noun)|kol|şube|çıplak|yalın|uzantı|sade|dekalitre|bölüm|arka|sırt|boyun|ağaç|avurt ünsüzü|branş|budak|çırpı|fışkın|kısım|sektör dallamak|1 (noun)|budamak dallanmak|1 (noun)|yayılmak|genişlemek|budaklanmak dallanması|1 (noun)|habitus dallar|1 (noun)|füru|kızbân dall|1 (noun)|azan|azdırıcı dallı budaklı|1 (noun)|çapraşık dallı güllü|1 (noun)|canlı dalmaçyalı|1 (noun)|sakin|sadık dalmaçya pelikanı|1 (noun)|tepeli pelikan dalma|1 (noun)|istiğrak|topuk kapmak dalmak|1 (noun)|uyumak|cumbadak dalmak|daldırmak dalsı|1 (noun)|görevi daltaban|1 (noun)|aşağılık|serseri dal vermek|1 (noun)|dayanmak|yaslanmak dalyanın|1 (noun)|dalyan tarlası dalyan|1 (noun)|sığ|deniz dalyan tarlası|1 (noun)|dalyanın dalya|1 (noun)|yıldız çiçeği dama demek|1 (noun)|tükenmek damak ünsüzü|1 (noun)|k|n dam altı|1 (noun)|barınılacak damar aktarma|1 (noun)|by-pass damar damar|1 (noun)|katmanlı damarı bozuk|1 (noun)|huysuz|sinirli|aksi damarına basmak|1 (noun)|birini damarlı|1 (noun)|aksi|huysuz|sinirli|geçimsiz|dalak damar|1 (noun)|mermerde|soy|yaradılış|huy|mizaç damar sertliği|1 (noun)|yıpranma damarsız|1 (noun)|uysal damar tıkanıklığı|1 (noun)|amboli dama|1 (noun)|taş|taş sürmek damat|1 (noun)|güvey|güvey,-i|güveyi|içgüveyi|içgüveysi damatlık|1 (noun)|güveylik|güveyilik|hûtun dam|1 (noun)|cezaevi|dekametre|ahır|hapishane|örtü|ruf|sakaf damgacı|1 (noun)|tamgaç damga|1 (noun)|işaret|nitelik|bel|belçin|ıstampa|kaşe|mühür damgalamak|1 (noun)|damga vurmak|damgasını vurmak damgalanmamış|1 (noun)|damgasız damgalanmış|1 (noun)|meskûk|muntabı damgalatmak|1 (noun)|kaşeletmek|sikkelemek damgasını vurmak|1 (noun)|damgalamak damgasız|1 (noun)|damgalanmamış damga vurmak|1 (noun)|damgalamak damın|1 (noun)|tahtaboş damıtıcı|1 (noun)|imbik damıtık|1 (noun)|mukattar damıtılmış|1 (noun)|mukattar damıtmak|1 (noun)|karmaşık|damlatmak|imbikten çekmek|taktir etmek damıtma|1 (noun)|taktir|distilasyon|taktir etme|imbikten çekme damızlık|1 (noun)|maya damla hastalığı|1 (noun)|gut|nıkris damla|1 (noun)|kadre|katre|ölü gözü kadar|tamiz|yutum damlamak|1 (noun)|birdenbire|düşmek damlasakızı|1 (noun)|duru damla taş|1 (noun)|sarkıt damlataş|1 (noun)|sarkıt damlatmak|1 (noun)|damıtmak damper|1 (noun)|döker damping|1 (noun)|ucuzluk danaayağı|1 (noun)|yılanyastığıgillerden|yılanyastığıgiller danaburnu|1 (noun)|aslanağzı|kökkurdu|kök kurdu dana|1 (noun)|ineğin|ınek|kol danakıran otu|1 (noun)|salepgillerden dan dan|1 (noun)|kaba|kırıcı dandik|1 (noun)|düzmece|kurmaca|sikindirik dandini|1 (noun)|düzensiz|karışık|darmadağınık dane|1 (noun)|kuşyemi dangadak|1 (noun)|ansızın|birdenbire dangalak|1 (noun)|akılsız|düşüncesiz dang|1 (noun)|başta|kaslarda dangıldamak|1 (noun)|dangırdamak dangırdamak|1 (noun)|dangıldamak danışıklı dövüş|1 (noun)|şike danışıklık|1 (noun)|muvazaa danışıklı|1 (noun)|muvazaalı danışık|1 (noun)|muvazaa danışım|1 (noun)|konsültasyon danışmak|1 (noun)|akıl almak|istişare etmek|kafa kafaya vermek|meşveret etmek danışmalar|1 (noun)|müzakerat danışma|1 (noun)|müşavere|istişare|müzakere|meşveret|müracaat|enformasyon|istihbarat|konuşma danışmanlık|1 (noun)|müşavirlik danışman|1 (noun)|müşavir|ayguçı|müsteşar|tanış danış|1 (noun)|müşavere danıştay|1 (noun)|şûrayıdevlet danimarka|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi daniska|1 (noun)|katmerli danişman|1 (noun)|müşavir danişment|1 (noun)|bilgili dansçı|1 (noun)|dans sanatçısı dansık|1 (noun)|olağanüstü|fevkalade dansimetre|1 (noun)|yoğunlukölçer danslı|1 (noun)|bar dans|1 (noun)|raks|koreograf|varyete dans sanatçısı|1 (noun)|yalnız|dansçı dantelâ|1 (noun)|dantel|tentene dantelâlı|1 (noun)|tenteneli dantelli|1 (noun)|tenteneli dantel|1 (noun)|tentene|dantelâ|mekik oyası daraban|1 (noun)|vuruş|vurma|atış daracık|1 (noun)|düdük gibi daraç|1 (noun)|dar dara dar|1 (noun)|güçlükle|ancak dara|1 (noun)|demir|abra darağacı|1 (noun)|idam sehpası|sehpa|yağlı ip darakotu|1 (noun)|dereotu daralmak|1 (noun)|güçleşmek|zorlaşmak|sıkışmak|bunalmak|zayıflamak|darlaşmak daralması|1 (noun)|küçülmek daraltan|1 (noun)|kısıtlayıcı daraltmak|1 (noun)|darlaştırmak|kasmak|kısıtlamak daraltma|1 (noun)|tahdit daraş|1 (noun)|dar daraşlık|1 (noun)|durum|darlık dar|1 (noun)|az|elverişsiz|sınırlı|güçlükle|ancak|sıkıntılı|yetersiz|ensiz|balina|boş inanç|daraç|daraş|delik|ev|futa|kancabaş|kik|lâm|mahdut|mevziî|mukassi|pervaz|sıkı|şerit|tıkılmak|u, u|ü, ü darbecik|1 (noun)|küçük darbeci|1 (noun)|vuran|çalkın darbelemek|1 (noun)|vurmak|çarpmak darb etmek|1 (noun)|vurmak|çarpmak darbe|1 (noun)|vuruş|çarpış|doku bozukluğu|togu darbhane|1 (noun)|darphane darb-ı mesel|1 (noun)|atasözü darbımesel|1 (noun)|atasözü darboğazdan geçmek|1 (noun)|toplum dar boğaz|1 (noun)|kısık|toplumun darb|1 (noun)|vuruş darga|1 (noun)|vali|bürokrat dargın|1 (noun)|küskün|darılmış|soğuk|ilgisiz|döngün|hânif|kavgalı|küs|üzbe dargınlık|1 (noun)|adını ağzına almamak|adınıağzına almamak|buzlar çözülmek|küslük dargun|1 (noun)|alıngan|kırılan|narin darı|1 (noun)|buğdaygillerden|akdarı|mısır|sıkı|sıkıntı|zorluk|boza darı darına|1 (noun)|güçlükle dârıdünya|1 (noun)|dünya|yeryüzü dârıfülfül|1 (noun)|tırmanıcı darılma|1 (noun)|hanak darılmak|1 (noun)|gücenmek|kırılmak|alınmak|incinmek|azarlamak|paylamak|gönül koymak|gönüllenmek|kakımak|küsmek|yüzüne bakmamak darılmış|1 (noun)|dargın darıltmak|1 (noun)|aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık dari|1 (noun)|farisi darlanma|1 (noun)|hâbe darlanmak|1 (noun)|sıkılmak darlanmış|1 (noun)|üzbe darlaşmak|1 (noun)|daralmak darlaştırmak|1 (noun)|daraltmak darlaştırma|1 (noun)|tazyik darlığa|1 (noun)|dişini sıkmak darlık|1 (noun)|daraşlık|müzayaka|sıkıntı|sıkıntıya düşmek darmadağın etmek|1 (noun)|dağıtmak|karıştırmak darmadağınık|1 (noun)|darmadağın|alan talan|dandini|haşat|hercümerç darmadağınıklık|1 (noun)|darmadağınlık darmadağınlık|1 (noun)|darmadağınıklık darmadağın|1 (noun)|tarumar|berbat|darmadağınık|doğram doğram darmaduman|1 (noun)|karmakarışık darmstadtium|1 (noun)|ds darp etmek|1 (noun)|vurmak|çarpmak darphane|1 (noun)|darbhane darp|1 (noun)|vurma|dövme|çarpma|vuruş|zarp darsık|1 (noun)|öfkeli|hiddetli dart|1 (noun)|oklama daru|1 (noun)|ilaç daruka|1 (noun)|vali|yönetici|bürokrat darulfünun|1 (noun)|üniversite darulgan|1 (noun)|alıngan|nazlı darülâceze|1 (noun)|bakım yurdu|düşkünler evi darülaceze|1 (noun)|düşkünlerevi|bakımevi|bakımyurdu darülbedayi|1 (noun)|kuruluşu darülfünun|1 (noun)|üniversite darül kurra|1 (noun)|cami dar ünlü|1 (noun)|ü darüssaade ağası|1 (noun)|akağa darüşşifa|1 (noun)|hastane|sağlık yurdu dasda|1 (noun)|eşarp dasitan|1 (noun)|destan dasitanî|1 (noun)|destanî dâsitanî|1 (noun)|destansı|destanvari dasnik|1 (noun)|pezevenk|godoş|muhabbet tellalı dasprosyum|1 (noun)|dy daşkı|1 (noun)|taşkı|taşmış daş|1 (noun)|taş data|1 (noun)|veri|haberleşme teknikeri|telekomünikasyon teknikeri datlı|1 (noun)|yemiş dauria kargası|1 (noun)|alaca küçük karga daüssıla|1 (noun)|yurtsama|nostalji davacı|1 (noun)|müddei|soruncacı|müddeî|savlayıcı davacın kadı olursa yardımcın allah olsun|1 (noun)|düşmanın/rakibin davalı|1 (noun)|soruncalı|müddeialeyh|mahkemeli davar|1 (noun)|çoban|ganem dava|1 (noun)|sav|sorun|ülkü|sevgili|sorunca|dilev|inanç|mahkeme|mutalebe davası|1 (noun)|haklı|haklı olmak|haksız davasını|1 (noun)|hak vermek|haklı bulmak davasının|1 (noun)|haklı çıkmak davet|1 (noun)|çağrı|çağırma|banlak|şeref konuğu davetçi|1 (noun)|çağrıcı|çağırıcı davet etmek|1 (noun)|çağırmak davetiye|1 (noun)|çağrılık|okuntu davetkâr|1 (noun)|çekici|cazibeli davetli|1 (noun)|çağrılı|çağırı dav|1 (noun)|postu davranı|1 (noun)|jest davranılmak|1 (noun)|muamele görmek davranım|1 (noun)|davranış davranır|1 (noun)|çabar davranış bilgisi|1 (noun)|adabımuaşeret davranışçılık|1 (noun)|bilincin|behavyorizm davranışı|1 (noun)|haklı olmak|haksız|şizofreni|ülevsiz davranışını|1 (noun)|bukalemun davranışın|1 (noun)|salgın davranışıyla|1 (noun)|vadetmek davranışlar|1 (noun)|ahval|çağrışım|harekât|rol çatışması|şemail davranışları|1 (noun)|esrik devenin çulu eğri gerek|hafifmeşrep|makineleşmek davranışlarını|1 (noun)|bağımsız|ispiyon|ispiyonlamak davranışta|1 (noun)|dönemeç davranış töresi|1 (noun)|adabımuaşeret davranış|1 (noun)|tutum|muamele|hareket|amel|anası kılıklı|ataklık|bayağı kaçmak|bayağıkaçmak|çizi|davranım|devin|eda|fiil|gidiş|gidişat|hâl|hattıhareket|hava|iş|kibar|maske|saçmalık|takım|tavır|teamül|yapmacık|yol davranmak|1 (noun)|girişmek|hazırlanmak|aklına uymak|girişimde bulunmak|hareket etmek|ırgamak|kalkmak|muamele etmek|tav|yapmak|yekinmek|zortlamak davranma!|1 (noun)|kımıldama! davranma|1 (noun)|lâtinlik|muamele|özgür davudî|1 (noun)|kalın davul|1 (noun)|bateri|tabl|vurma çalgılar davulcu|1 (noun)|baterist davulcuların|1 (noun)|kalçalık davulga|1 (noun)|koca yemiş davulu biz çaldık, parsayı başkası topladı|1 (noun)|uğraştık davut'un mezmurları|1 (noun)|zebur dayak atmak|1 (noun)|dövmek dayak|1 (noun)|destek|patak|kötek|payanda|sürgü|değnek|baston|sopa|tutnuk|tuyak|tuyuk dayaklamak|1 (noun)|sürgülemek dayak yemek|1 (noun)|dövülmek dayalı|1 (noun)|dayanmış|ilgili|dair|müstenit|mebni dayalı döşeli|1 (noun)|döşeli dayamak|1 (noun)|hızla|uzatmak|kalitesiz|varmak|ulaşmak|arka vermek|belini vermek|bina etmek|diremek|vermek|vurmak|yaslamak|yastamak dayanabilen|1 (noun)|dayanıklı dayanacak|1 (noun)|istinatgâh|tutamak|tutamaksız dayanak|1 (noun)|destek|istinatgâh|mesnet|yardımcı|barug|dayanak noktası|dayanaklık|dayanç|direngeç|medar|müsned|tayang|taygan|temel taşı|zemin dayanaklık|1 (noun)|dayanak dayanaklı|1 (noun)|mesnetli dayanak noktası|1 (noun)|dayanak dayanaksız|1 (noun)|mesnetsiz|asılsız|batıl dayanamamak|1 (noun)|katlanamamak|sabredememek|elden gelmemek|içi götürmemek|yüreği kaldırmamak|yüzüne duramamak dayanamama|1 (noun)|zaaf dayanan|1 (noun)|müstenit|raci dayanarak|1 (noun)|atfen|binaen|isnaden|istinaden|izafeten|müsteniden dayancalı|1 (noun)|metin dayanca|1 (noun)|metanet|tahammül dayanç|1 (noun)|dayanak|sabır|destek|güven|mukavemet dayançsızlık|1 (noun)|sabırsızlık dayançsız|1 (noun)|sabırsız dayandığı|1 (noun)|tuttuğu dal elinde kalmak dayandırmak|1 (noun)|dayanmasınısağlamak|isnat etmek dayangan|1 (noun)|dayanıklı|metin dayanıklık|1 (noun)|dayantı dayanıklılaştırmak|1 (noun)|dayanıklı dayanıklılık|1 (noun)|metanet|beket|çıdam|çıdık|dirayet|peklik|rasafet|şekibe|tokum dayanıklıolmak|1 (noun)|dayanmak dayanıklı|1 (noun)|sağlam|metanetli|metin|mütehammil|dayanabilen|güçlü|mukavim|zorlu|abar|avar|beken|berik|berkliğ|berkuk|beton|beton gibi|canberk|çıdamlı|çın|dayangan|dayanıklılaştırmak|dipçin|dongu|ebrek|erez|eşkin|granit gibi|it canlı|kavi|kıkırdak|kurçer|mukavemetli|pek|pek canlı|polietilen|stabil|şekib|takatli|tığ gibi|turuşkan|yabalak|yılma|yige|yiğin dayanıksız|1 (noun)|dayanmayan|güçsüz|metanetsiz|çerden çöpten|eften püften|kum torbası|mukavemetsiz|yalın kat|yufka dayanıksızlık|1 (noun)|metanetsizlik dayanılarak|1 (noun)|istinaden dayanılmaz|1 (noun)|katlanılamaz|ateşten gömlek|müthiş|tahammül fersa|tahammülfersa dayanım|1 (noun)|direnç dayanım ömrü|1 (noun)|dayanma ömrü dayanırlık|1 (noun)|direnç|mukavemet dayanışarak|1 (noun)|omuz omza dayanışçılık|1 (noun)|solidarizm dayanışık|1 (noun)|topluluk|mütesanit dayanışmacılık|1 (noun)|solidarizm dayanışmacı|1 (noun)|solidarist dayanışmak|1 (noun)|arka arkaya vermek|baş başa vermek|el birliği etmek|sırt sırta vermek dayanışma|1 (noun)|tesanüt|el birliği|elbirliği|imtihan|omuzdaşlık|sınav|solidarite dayanma|1 (noun)|direnç|direniş|direnme|götürüm|irtifak|istinat|metanet|mukavemet|tahammül dayanmak|1 (noun)|birinden|tutunmak|çekmek|sabretmek|varmak|ulaşmak|yetişmek|dayanıklıolmak|varlığınıkorumak|abanmak|dal vermek|direşmek|dişini sıkmak|gelmek|gitmek|göğüs germek|götürmek|hazmetmek|istinat etmek|karşı durmak|karşı koymak|metanet göstermek|mukavemet etmek|omuz vermek|raci olmak|sırtını dayamak|tahammül etmek|takat getirmek|yaslanmak dayanmamak|1 (noun)|yüreği götürmemek dayanma ömrü|1 (noun)|dayanım ömrü dayanmasınısağlamak|1 (noun)|dayandırmak dayanmayan|1 (noun)|dayanıksız dayanmış|1 (noun)|dayalı dayantı|1 (noun)|dayanıklık dayar|1 (noun)|hazır|hazırlıklı dayatışma|1 (noun)|inatlaşma dayatışmak|1 (noun)|inatlaşmak dayatmacı|1 (noun)|direten dayatma|1 (noun)|ısrar dayayıp döşemek|1 (noun)|evi daye|1 (noun)|dadı dayıcılık|1 (noun)|adam kayırma dayı|1 (noun)|kayıran|cesur|yiğit|kuzen|kuzin|tumaçı dayılanmak|1 (noun)|aforozlanmak dayılık|1 (noun)|kayırıcılık|kabadayılık|külhanbeylik dayı oğlu|1 (noun)|dayızade dayıoğlu|1 (noun)|dayızade dayızade|1 (noun)|amca oğlu|dayı oğlu|dayıoğlu dayze|1 (noun)|teyze daz|1 (noun)|dazlak dazlak|1 (noun)|daz|dızlak|kabak|kabak kafalı|tas gibi dazlaklaşmak|1 (noun)|kabaklaşmak dazlaklık|1 (noun)|kabaklık db|1 (noun)|dubniyum|ha debagat|1 (noun)|tabaklık|sepicilik debba|1 (noun)|diyor debbağ|1 (noun)|sepici|tabak debbe|1 (noun)|güğüm debboy|1 (noun)|silâh|deppoy debdebe|1 (noun)|görkem|gösteriş|şatafat|ihtişam|azamet|çoğaş|çoku|fantazya|kevkebe|tumturak debdebeli|1 (noun)|görkemli|gösterişli|alaylı|azametli|müdebdeb debelenmek|1 (noun)|çırpınmak|tepinmek|kımıldamak debi|1 (noun)|akım debil|1 (noun)|zayıf|güçsüz debimetre|1 (noun)|akışölçer debiölçer|1 (noun)|denetleyen debret|1 (noun)|kımıldayış|devinim debretmek|1 (noun)|oynatmak debriyaj|1 (noun)|kavrama deccal|1 (noun)|yalancı|fesat|dedikoducu de|1 (noun)|dahi|da / de|bile|ve deddeleğen|1 (noun)|ağaçkakan deddelek|1 (noun)|ağaçkakan dede|1 (noun)|ata|büyük baba|ağababa|büyük peder|cet de...de|1 (noun)|da / de dedektif|1 (noun)|detektif dedektör|1 (noun)|gaz|mayın|detektör|algılayıcı|bulucu dedeler|1 (noun)|ecdat dedi|1 (noun)|didi|guft dediği dedik, çaldığı düdük|1 (noun)|inatçı dediğim dedikçi|1 (noun)|inatçı dediğinde|1 (noun)|iddiacı dediğin|1 (noun)|sayılan dedikoducu|1 (noun)|deccal|dillek|dilli|fassâl|gammaz|lâfçı|lâkırdıcı dedikodu|1 (noun)|kılükal|güftügû|laf|lâkırdı|lakırtı|müzevver dedikodunun|1 (noun)|cadı kazanı dedikodusever|1 (noun)|dillek dedüksiyon|1 (noun)|tümdengelim|tümden gelim defa|1 (noun)|kez|kere|el|kat|merre|nöbet|öğün|posta|sefer|yol defalarca|1 (noun)|çoğu kez|merraren|tekraren|yüz kere defansif|1 (noun)|savunmalı defans|1 (noun)|savunma defaten|1 (noun)|ansızın|birdenbire def'aten|1 (noun)|birden defedilmek|1 (noun)|haydalanmak defedilmiş|1 (noun)|mündefi defekt|1 (noun)|bozukluk|eksiklik def'etmek|1 (noun)|lehd defetmek|1 (noun)|savmak|kovmak|savuşturmak|deflemek|han kapısından teğelti atmak|haydamak defet!|1 (noun)|siktir et! defigam etmek|1 (noun)|üzüntüyü|sıkıntıyıatmak defile|1 (noun)|giyim gösterisi defilelerde|1 (noun)|podyum define|1 (noun)|gömü|hazine deflâsyon|1 (noun)|durgunluk|para darlığı deflektör|1 (noun)|hava|saptırıcı deflemek|1 (noun)|defetmek defne|1 (noun)|defnegillerden|develik|orman endüstri mühendisi defnedilme|1 (noun)|gömülme defnegillerden|1 (noun)|amerika armudu|defne|kâfur ağacı|tarçın defnetme|1 (noun)|gömme defnetmek|1 (noun)|gömmek defnolunmak|1 (noun)|gömülmek defo|1 (noun)|kusur|özür|bozukluk defol|1 (noun)|gazla! defolmak|1 (noun)|cehennem olmak|yıkılmak defolu|1 (noun)|bozuk|özürlü defol!|1 (noun)|uzaklaş|cehennem ol|siktir! deformasyon|1 (noun)|biçimsizleşme|biçim bozulması deforme|1 (noun)|biçimsizleşmiş|bozulmuş|biçimi deforme olmak|1 (noun)|biçimsizleşmek|bozulmak|biçimi defosuz|1 (noun)|sağlam defroster|1 (noun)|buzçözer def|1 (noun)|tef|savma defter|1 (noun)|cilt|kaplık|kırtasiye|okul kooperatifi|seçmen kütüğü defterde|1 (noun)|ortalı defteri dürülmek|1 (noun)|ölmek|öldürülmek defterikebir|1 (noun)|ana defter defterini dürmek|1 (noun)|öldürmek degaje|1 (noun)|serbest|geniş degelen|1 (noun)|ağaçkakan degeneracy|1 (noun)|yozlaşım değdirmek|1 (noun)|değirmek|sürmek|tutturmak değen|1 (noun)|mütemâs|yapışık değerbilir|1 (noun)|kadirşinas|iyilikbilir|kadirbilir|vefalı değerbilirlik|1 (noun)|iyilikbilirlik|kadirbilirlik|kadirşinaslık değerbilmez|1 (noun)|hatırsız|adamlıksız|iyilikbilmez|kadirbilmez değer düşürümü|1 (noun)|devalüasyon değeri|1 (noun)|alım gücü|haysiyetli|haysiyetsiz|saygı|saymak|takdir olunmak değerinde|1 (noun)|mesabesinde değerini|1 (noun)|düşürmek|iki paralık etmek|iki paralık olmak|kadük|ölmek değerleme|1 (noun)|valüasyon değerlendirememe|1 (noun)|at gözlüğü|atgözlüğü değerlendirememek|1 (noun)|elden kaçmak değerlendiren|1 (noun)|ebe|eleştirmen|muhabir|sistem değerlendirmeci değerlendirici|1 (noun)|mükâfat değerlendirilme|1 (noun)|kıymetlendirilme değerlendirilmek|1 (noun)|kıymetlendirilmek değerlendirilmesi|1 (noun)|ekonometrist değerlendirmeden|1 (noun)|aklı başından bir karış yukarda değerlendirme|1 (noun)|kıymetlendirme|istimara|ölçümleme|reyting|takdir|yorum değerlendirmek|1 (noun)|kıymetlendirmek|önemini|gitmek|görmek|kullanmak|ölçüp biçmek|takdir etmek değerlendirmelerde|1 (noun)|ağırlıklı değerlenme|1 (noun)|kıymetlenme değerlenmek|1 (noun)|kıymetlenmek değerlerini|1 (noun)|ağıt değerler|1 (noun)|sosyal değerler değerli kâğıt|1 (noun)|pasaport değerli|1 (noun)|kıymetli|altın|atın bahtsızı arabaya düşer|azrak|buldu|değerlü|döğerli|giranbaha|inci|itibar|kalburüstü|kıymettar|kibar|maliyetli|minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır|muteber|okkalı|pırlanta gibi|revaçta olmak|saygın|tegen|yükte hafif, pahada ağır|zikıymet değerlilik|1 (noun)|kıymetlilik değerlü|1 (noun)|değerli|kıymetli değersizliğini|1 (noun)|küpe küp deyince küp adama düp der değersizlik|1 (noun)|kıymetsizlik|vıcık vıcıklık değersiz|1 (noun)|önemsiz|kıymetsiz|naçiz|aftos piyos|beş paralık|cavalacoz|ciğeri beş para etmez|çapsız|çarpık çurpuk|çöp arabası|çurçur|derme çatma|döküntü|ez de suyunu iç|fındık kabuğunu doldurmaz|güruh|hakir|havadan|havaî|hiç|hor|hoşur|iki paralık|işporta malı|it|it kopuk|kepaze|kırık dökük|kırtıpil|kıtıpiyos|kıtipiyoz|kıvır zıvır|kıytırık|kof|kof çıkmak|kofti|kokmuş|körle yatan şaşı kalkar|küçük|maliyetsiz|masal|moloz|molozluk|müptezel|nedir ki|paçavra|pestenkerani|pırpıt|suyuna tirit|tırı vırı|turfa|ucuz değer|1 (noun)|üstün|kıymet|paha|bedel|biçmek|bir|boy bos|çap|çok|eder|eşit|fazl|fehamet|haysiyet|hüküm|kadir|kemal|kırat|kıymetiharbiye|körelmek|körleşmek|küçük görmek|layık|mesabe|nesne|ölçü|paye vermek|porte|şayan|tegrek|teker|tülüş|valör değgin|1 (noun)|ilişkin|dair|müteallik|üstüne|ait değginlik|1 (noun)|aidiyet değilmi|1 (noun)|hemi değil mi ki|1 (noun)|madem|mademki değil|1 (noun)|olumsuzlama değimli|1 (noun)|liyakatli|liyakat değim|1 (noun)|liyakat değimsiz|1 (noun)|liyakatsiz değini|1 (noun)|değinme|temas değin|1 (noun)|kadar|sincap|ta değinmeceli|1 (noun)|kinayeli değinmek|1 (noun)|dokunmak|ilişmek|temas etmek değinme|1 (noun)|temas|değini değinti|1 (noun)|temas değirmek|1 (noun)|duyurmak|bildirmek|ulaştırmak|değdirmek|dokundurmak değirmenci|1 (noun)|kırmacı değirmende|1 (noun)|değirmen taşı değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz|1 (noun)|kavga|değirmende doğmuş sıçan gök gürlemesinden korkmaz değirmende doğmuş sıçan gök gürlemesinden korkmaz|1 (noun)|değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz değirmendere fındığı|1 (noun)|yassıbadem|yuvarlakbadem değirmendir|1 (noun)|devlet oğul, mal tahıl, mülk değirmen değirmen|1 (noun)|kahve|buğday|değmen|âsiya değirmenlerde|1 (noun)|yöre değirmen taşı|1 (noun)|değirmende değirmilik|1 (noun)|yuvarlaklık değirmi|1 (noun)|yuvarlak|yemeni|yazma|mendil|çevreli|toparlak|tegrek değişebilen|1 (noun)|kip değişebilir|1 (noun)|değiştirilebilen|değişken değişen|1 (noun)|dönüşümlü|mütebeddil değişerek|1 (noun)|dönüşümlü değişici|1 (noun)|değişken değişik|1 (noun)|değiştirilmiş|çeşitli|farklı|ayır|ayral|ayrı|ayrı ayrı|ayrımlı|bambaşka|başka|çeşni katmak|daha bir|değişkin|derece derece|tatlısı tuzlusu|yad değişikleme|1 (noun)|enallage değişiklikler|1 (noun)|tebeddülât değişiklik|1 (noun)|tadil|başkalık|fark|modifiye|tadilât|varyasyon değişiklik yapmak|1 (noun)|değiştirmek değişim|1 (noun)|varyasyon|takas|trampa|değişme|halk bilimi|tahavvül|tegiş değişinimcilik|1 (noun)|mutasyonizm değişinimci|1 (noun)|mutasyonist değişinim|1 (noun)|mutasyon|modülasyon değişke|1 (noun)|modifikasyon değişken|1 (noun)|değişebilir|kararsız|değişici|mütehavvil|dakikası dakikasına uymaz|kapılgı|kapris yapmak|nesne|oynak|parametre|yelkin değişkenlik|1 (noun)|tahavvül değişkin|1 (noun)|değişik|muaddel değişki|1 (noun)|variante değişmeceli|1 (noun)|mecazi değişmecesel|1 (noun)|mecazi değişme|1 (noun)|değişim|mübadele|evolüsyon|inkılab|modifikasyon|modülasyon|tagayyür|tahavvül|tebeddül|tegiş değişmek|1 (noun)|değiştirmek|başkalaşmak|dönmek|fark etmek|hallenmek|tagayyür etmek|tahavvül etmek|yürümek değişmeksizin|1 (noun)|tekdüze değişmeler|1 (noun)|tebeddülât değişmemek|1 (noun)|yerinde saymak değişmeyen|1 (noun)|aynı|karar|sabit değişmeyerek|1 (noun)|tekdüze değişmez|1 (noun)|fark etmez|kesin|kesme|lâmı cimi yok değişmezlerini|1 (noun)|ilinge değişmezlik|1 (noun)|yeknesaklık değişmez maliyet|1 (noun)|komisyon|amortisman değişmiş|1 (noun)|munkalip değiş|1 (noun)|mübadele|trampa|değiş tokuş|dokunak|trok değiştireç|1 (noun)|komütatör değiştiren|1 (noun)|muhavvil değiştirgeç|1 (noun)|konvertisör|röle değiştirgen|1 (noun)|parametre değiştirge|1 (noun)|tadil teklifi değiştiri|1 (noun)|2|3|permütasyon değiştirildiği|1 (noun)|zaman damgası değiştirilebilen|1 (noun)|değişebilir değiştirilmiş|1 (noun)|değişik|muaddel|mübeddel değiştirmeden|1 (noun)|aynen değiştirmek|1 (noun)|değişiklik yapmak|değişmek|göçermek|kafayı bulandırmak|rötuş etmek|tadil etmek|tadilât etmek|tağyir etmek|tahrif etmek|tahvil etmek|tebdil etmek değiştirmeksizin|1 (noun)|harfiyen değiştirmemek|1 (noun)|ipka etmek değiştirme|1 (noun)|tebdil|tahrif|ağ tasarımcısı|kavanço|tadilat|tağyir|tağyir ve tebdil|tahrifat|tahvil değiş tokuş|1 (noun)|değiş|mübadele|trampa|tokuş değme gitsin|1 (noun)|deme değmek|1 (noun)|dokunmak|ulaşmak|erişmek|dürtmek|düşmek|ilmek|isabet etmek|temas etmek|tuşe etmek|yetişmek değmemek|1 (noun)|açık almak|el sürmemek değmen|1 (noun)|değirmen değme|1 (noun)|temas|her|gelişigüzel|rastgele|seçkin|seçme|ittisal|kontak|teğme değnekçi|1 (noun)|kâhya değnekli|1 (noun)|çobar değnek|1 (noun)|sopa|berge|cirit|çatmak|çevgen|çomak|dayak|deynek|matrak|teginek|tuyak deha|1 (noun)|bilimde|sanatta|dâhilik|dâhi|dahilik|ökelik|öke|ekelik dehalet|1 (noun)|sığınma|korunma dehan|1 (noun)|ağız deh|1 (noun)|dah dehdeh|1 (noun)|dahdah dehlemek|1 (noun)|kovmak|haydamak dehlenmek|1 (noun)|haydalanmak dehletmek|1 (noun)|aşağılamak dehliz|1 (noun)|koridor|dalan dehr|1 (noun)|zaman dehşetengiz|1 (noun)|korkunç|ürkünç dehşetlenme|1 (noun)|tedehhüş dehşetli|1 (noun)|korkunç|şaşırtıcı|müthiş|sunturlu dehşet|1 (noun)|olağanüstü|korku|ürkü|yılgı|ürk deizm|1 (noun)|yaradancılık|neden tanrıcılık dejenerasyon|1 (noun)|soysuzlaşma|yozlaşma dejenere etmek|1 (noun)|soysuzlaştırmak|yozlaştırmak dejenereleşmek|1 (noun)|soysuzlaşmak|yozlaşmak dejenerelik|1 (noun)|soysuzluk|soysuz|yozluk dejenere olmak|1 (noun)|soysuzlaşmak|yozlaşmak|bozulmak dejenere|1 (noun)|soysuz|yoz dekagram|1 (noun)|dag dekalitre|1 (noun)|dal dekametre|1 (noun)|dam dekapaj|1 (noun)|kazılması|yüklenmesi|taşınması|serilmesi dekartçı|1 (noun)|kartezyen|descartes'çı dekartçılık|1 (noun)|kartezyenizm|descartes'çılık dekbaz|1 (noun)|hileci dekdelek|1 (noun)|ağaçkakan deke düşmek|1 (noun)|hileye dek|1 (noun)|kadar|düzen|hile|tokuşma|çatışma|sağlam|tek|entrika|ta deklarasyon|1 (noun)|açıklama|deklerasyon deklârasyon|1 (noun)|bildiri|bildirme|duyurma deklâre|1 (noun)|bildirilmiş deklare etmek|1 (noun)|açıklamak deklâre etmek|1 (noun)|bildirmek deklerasyon|1 (noun)|deklarasyon|bildiri dekoder|1 (noun)|çözücü dekolte|1 (noun)|kollarının|açık dekompozisyon|1 (noun)|bozunma dekorasyon|1 (noun)|bezemleme|tefrişat dekoratif|1 (noun)|bezemsel|süsleyici|tezyinî|göstermelik|bezemeli dekoratör|1 (noun)|bezemci|tiyatro|bezeyici|iç mimar dekoratörlük|1 (noun)|iç mimarlık dekor|1 (noun)|bezem|tiyatro|görünüş|manzara|orta oyunu|rejisör|sahneye koymak|uyuşum|yönetmen dekore etmek|1 (noun)|bezemlemek delâil|1 (noun)|deliller delâl|1 (noun)|cilve|naz|durum delâlet etmek|1 (noun)|göstermek|anlatmak|belirtmek delâlet|1 (noun)|kılavuzluk|aracılık|iz|işaret delecek|1 (noun)|delgeç|zımba delegasyon|1 (noun)|seçilmenler|seçilmenler kurulu delege|1 (noun)|elçi|murahhas|seçilmen delegelik|1 (noun)|murahhaslık delen|1 (noun)|delici|tela delep delep|1 (noun)|parlayarak delepmek|1 (noun)|parlamak deleyen|1 (noun)|ağaçkakan delgeç|1 (noun)|mukavva|kâğıt|kayış|delecek|zımba delgi|1 (noun)|maden|tahta|matkap deli arlanmaz soyu arlanır|1 (noun)|densizce|utanırlar deli balta|1 (noun)|acımasız|gaddar deli boynuz|1 (noun)|erguvan deliboynuz|1 (noun)|erguvan delibozuk|1 (noun)|denyo delice bakla|1 (noun)|acı bakla|termiye delice|1 (noun)|delicesine|buğdaygillerden|atmaca|şahin|deli deli|delimsirek|kaçıklık|zincirden boşanmak delicesine|1 (noun)|çılgınca|deli gibi|delice|delimsirek delici|1 (noun)|delen|etkileyici|silah|tela deli çıkmak|1 (noun)|çıldırmak deli deli|1 (noun)|delice deli deliden hoşlanır, imam ölüden|1 (noun)|kişi deli divane|1 (noun)|çılgın deli divane olmak|1 (noun)|divane olmak deli dolu|1 (noun)|patavatsız delidolu|1 (noun)|patavatsız deligan|1 (noun)|ağaçkakan deli gibi|1 (noun)|delicesine deli güllâbicisi|1 (noun)|güllâbici deliğe tıkmak|1 (noun)|tutuklamak|hapsetmek deliğini|1 (noun)|tıkamak deli ile çıkma yola, başına getirir bela|1 (noun)|deli delikanlı|1 (noun)|dürüst|berna|celasun|dadaş|dilâver|gakgoş|kıray|şâb|yağız|yiğit delik|1 (noun)|dar|delinmiş|fetha|göz|menfez|rahne|yama|yama vurmak delik eğirmek|1 (noun)|tutuklanmak deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş|1 (noun)|densiz delikli|1 (noun)|kevgir|kefeki delikli taş yerde kalmaz|1 (noun)|bilgili deliler|1 (noun)|devletli ile deli bildiğini işler delilik|1 (noun)|cinnet|cünun|çatlaklık|divanelik delil|1 (noun)|kanıt|ipucu|tanıt|emare|kılavuz|rehber|argüman|belet|beyyine deliller|1 (noun)|delâil delilsiz cennete bile girilmez|1 (noun)|kişiye deli|1 (noun)|mecnun|çılgın|coşkun|azgın|usu|azmış|dellenen|yiğit|akıl hastası|anormal|bîhuş|çatlak|deli ile çıkma yola, başına getirir bela|divane|kafası kontak|kafasının bir tahtası noksan olmak|meczup|tahterevalli|üşütük|yelli|yeyni delimsirek|1 (noun)|delice|çılgınca|delicesine delinmek|1 (noun)|çiğnemek|uymamak|aykırıdavranmak|açılmak delinmiş|1 (noun)|delik deliorman|1 (noun)|rusçuk|razgrad|silistre deli otu|1 (noun)|turpgillerden|kuduz otu delirmek|1 (noun)|çıldırmak|aklı fırtmak|aklı zıvanadan çıkmak|aklını kaçırmak|aklınıkaçırmak|aklızıvanadan çıkmak|cinnet geçirmek|fırttırmak|kaçırmak|kafayı üşütmek|korkudan çıldırmak|mecnun olmak|tecennün etmek|üşütmek|zihnini oynatmak delirme|1 (noun)|tecennün|tırlatma delirtmek|1 (noun)|çıldırtmak deli saçması|1 (noun)|anlamsız|tutarsız delisava|1 (noun)|çakıldak delişmen|1 (noun)|güçlü|zıpır|hareketli|hoppa|zırtapoz|zırzop|zıvanasız|zirzop delişmenlik|1 (noun)|zıpırlık|zırtapozluk deliye her gün bayram|1 (noun)|üzülmeyen delk|1 (noun)|ovma|ovuşturma|sürtünme dellal|1 (noun)|çağırman dellenen|1 (noun)|deli delmek|1 (noun)|incitmek|kırmak|deşmek|gedmek|yemek delme|1 (noun)|yelek|mermer tornacısı|perforaj delta|1 (noun)|çatalağzı|çatal ağız demagog|1 (noun)|sözavcısı|halk avcısı demagoji|1 (noun)|sözavcılığı|halk avcılığı dem çekmek|1 (noun)|demlenmek deme|1 (noun)|anlam|değme gitsin|demem o deme değil|deyiş demeç|1 (noun)|beyanat demediğini bırakmamak|1 (noun)|ağır demek|1 (noun)|söylemek|oranlamak|ummak|yeltenmek|buyurmak|derken|eyitmek|tabir etmek|yani demem o deme değil|1 (noun)|deme demet|1 (noun)|bağlanarak|bağlam|buket|hazne|hüzme|huzme|bağ|banar|baylam|beylem|bülte|deste|elçim|elçin|kelep|külte|loda|tutam|tutuşuk demet demet|1 (noun)|demetleme demetleme|1 (noun)|demet demet demevi|1 (noun)|kanlı demevî|1 (noun)|kanlı|öfkeli|sinirli demeye kalmamak|1 (noun)|söylemeye|birden|hemen demezcelik|1 (noun)|apophase demin|1 (noun)|bayahtan|deminden|şimdi deminden|1 (noun)|demin demirağ|1 (noun)|zırh demir almak|1 (noun)|ölmek|gitmek|uzaklaşmak demirbaştan düşmek|1 (noun)|kaydınısilmek demir bilek|1 (noun)|güçlü kuvvetli demircilik|1 (noun)|hirfet demirci|1 (noun)|temir yalup demirden|1 (noun)|mala|maymuncuk demir|1 (noun)|güçlü|kuvvetli|sert|847|çıpa|çapa|abra|dara|fe|hadid|heykeltıraş|mıknatıs|miğfer|raspa|rezerv|sıcak metal dövmeci|temir|teymur|timur|turmalin demir hat|1 (noun)|demiryolu demirhindi|1 (noun)|baklagillerden|pinti|hasis demirî|1 (noun)|gri demirkapan|1 (noun)|mıknatıs demirkazık|1 (noun)|kutup yıldızı demir kırı|1 (noun)|siyah demir kuş|1 (noun)|uçak demirlemek|1 (noun)|kapatmak demirli beton|1 (noun)|betonarme demirsiz beton|1 (noun)|grobeton demir tavında, dilber çağında|1 (noun)|evlendirilir demir yolu|1 (noun)|lokomotif demiryolu|1 (noun)|lokomotif|demir hat|jeoteknik teknikeri|ulaştırma teknikeri demiryolu servis nezaretçisi|1 (noun)|denetleyen demir yumruk|1 (noun)|güçlü kuvvetli demlemek|1 (noun)|çay demlemek|demlendirmek demlendirmek|1 (noun)|demlemek demlenmek|1 (noun)|dem çekmek demlenmiş|1 (noun)|demli demli|1 (noun)|demlenmiş|rengini|kokusunu demode olmak|1 (noun)|modasıgeçmek demodülasyon|1 (noun)|kipçözüm demodülatör|1 (noun)|kipçözer demografik|1 (noun)|nüfus bilimsel demografi|1 (noun)|nüfus bilimi demograf|1 (noun)|nüfus bilimci demokrasi|1 (noun)|demokratlık|el erki|elerki demokratik devlet|1 (noun)|yasama demokratlık|1 (noun)|demokrasi demonstrasyon|1 (noun)|gösteri dem|1 (noun)|soluk|nefes|zaman|an|çağ|içki|koku|kan denaet|1 (noun)|alçaklık dendan|1 (noun)|başlıklarda denden|1 (noun)|denden işareti denden işareti|1 (noun)|denden denek taşı|1 (noun)|altın|mihenk denektaşı|1 (noun)|mihenk denemek|1 (noun)|bakmak|çalışmak|gözden geçirmek|imtihan etmek|imtihana çekmek|mihenge vurmak|sınamak|tecrübe etmek|tecrübe yapmak|test etmek deneme|1 (noun)|sınama|tecrübe|gözden geçirmek|prova deneme tahtası|1 (noun)|tedavi deneme yayını|1 (noun)|radyo denenmek|1 (noun)|imtihan olmak denenme|1 (noun)|prova denenmişi denemek ahmaklıktır|1 (noun)|başarısızlık denenmiş|1 (noun)|mücerrep deneştirme|1 (noun)|görelik dene|1 (noun)|tane|buğday denetçilik|1 (noun)|murakıplık|kontrolörlük|müfettişlik denetçi|1 (noun)|murakıp|kontrolör|sesin|kontrol|kontrolcü denetici|1 (noun)|sıcaklık denetim|1 (noun)|denetleme|murakabe|kontrol|nezaret|teftiş denetim kurulu|1 (noun)|denetleme kurulu denetimsiz|1 (noun)|başıboş denetlemek|1 (noun)|teftişetmek|gözden geçirmek|kontrol etmek|murakabe etmek|nezaret etmek|teftiş etmek denetleme kurulu|1 (noun)|denetim kurulu denetleme|1 (noun)|murakabe|kontrol|denetim|bakı|teftiş denetleyen|1 (noun)|debiölçer|demiryolu servis nezaretçisi denetleyici|1 (noun)|yamun denet|1 (noun)|teftiş deneyci|1 (noun)|ampirist deneycilik|1 (noun)|görgücülük|ampirizm|bilgiyi deneyimli|1 (noun)|tecrübeli|deniz kurdu|denizkurdu|enkiş|ergen|ergil|eski diye atma kürkünü; gerek olur bürünürsün bir günü deneyimsel|1 (noun)|empirik deneyimsizlik|1 (noun)|tecrübesizlik|çaylaklık deneyimsiz|1 (noun)|tecrübesiz|acemi çaylak|alafranga bebesi|ana baba kuzusu|boş çuval ayakta durmaz|naif deneyim|1 (noun)|tecrübe|birikim|deney|ergi|görgü deneylerde|1 (noun)|ölçün sapma deneylere|1 (noun)|olguculuk deneylerle|1 (noun)|deneysel deneyli|1 (noun)|deneysel|anaç deneylik|1 (noun)|laboratuvar deneyselcilik|1 (noun)|eksperimantalizm deneysel|1 (noun)|tecrübî|deneylerle|tecrübi|deneyli deneysiz|1 (noun)|cahil deney|1 (noun)|tecrübe|deneyim|gözlem deneyüstücülük|1 (noun)|mütealiye|transandantalizm|tanrı deneyüstü|1 (noun)|transandantal denge duru denklemi|1 (noun)|moloylumu denge|1 (noun)|ısıldevimbilimde|bağdaşma|muvazene|istikrar|toplumsal denge|balans dengelem|1 (noun)|bilanço dengelemek|1 (noun)|muvazene|stabilize etmek dengelenmiş|1 (noun)|stabilize dengeleşim|1 (noun)|homeostasis dengeleyici|1 (noun)|stabilizatör dengeli kılmak|1 (noun)|huzura dengeli|1 (noun)|muvazeneli|istikrarlı|akıllı uslu|kararlı|muvaz|muvazîn|tartılı|tutarlı dengesizlik|1 (noun)|istikrarsızlık|anormallik|dingildeklik|muvazenesizlik dengesiz|1 (noun)|muvazenesiz|istikrarsız|aklından zoru olmak|anormal|denyo|kontak|mütebeddil|tartısız dengini|1 (noun)|lâyığını bulmak dengiz|1 (noun)|deniz|denklik denî|1 (noun)|alçak|kötü denilir|1 (noun)|iyi insan sözünün üstüne gelir denilmek|1 (noun)|söylenmek denim|1 (noun)|kot kumaşı denizaltılarda|1 (noun)|periskop denizaltı|1 (noun)|tahtelbahir denizanası|1 (noun)|saydam|sölenterlerden|selenterelerden|medüz|pelte deniz ayısı|1 (noun)|beyaz ayı|kutup ayısı|kuzeyli ayı deniz aynası|1 (noun)|alet denizbilimci|1 (noun)|oşinograf deniz bilimi|1 (noun)|oşinografi denizcilik|1 (noun)|denizle|melâhat denizci|1 (noun)|mellah deniz çakısı|1 (noun)|çakı denizçakısı|1 (noun)|yumuşakça deniz|1 (noun)|çokluk|yoğunluk|deniz|dalay|bahir|balık çiftliği|balıklava|cengiz|çengiz|dalıp çıkmak|dalyan|dengiz|der­ya|derya|gensu|istiap haddi|karaya ayak basmak|karşı|orduevi|plankton|sığ|su|su altı|tortulaşma|tulay|yalı|yar|yemm denizde|1 (noun)|av|çakar denizden çıkmış balığa dönmek|1 (noun)|sudan çıkmış balığa dönmek denizden çıkmışbalığa dönmek|1 (noun)|sudan çıkmışbalığa dönmek denizden|1 (noun)|deniz yolu ile deniz fili|1 (noun)|fokgillerden denizgergedanı|1 (noun)|balinagillerden denizgüzeli|1 (noun)|sarıağız deniz hamamı|1 (noun)|plâj deniz hırsızı|1 (noun)|korsan denizibiği|1 (noun)|deniz rezenesi deniz iklimi|1 (noun)|denizlerde|adalarda denizin|1 (noun)|açık deniz|koy deniz kazı|1 (noun)|akbaş denizkedisi|1 (noun)|denizmaymunu deniz kırlangıcı|1 (noun)|balıkçın denizköpüğü|1 (noun)|lületaşı deniz kulağı|1 (noun)|lâgün|lagün deniz kurdu|1 (noun)|deneyimli denizkurdu|1 (noun)|deneyimli denizle|1 (noun)|denizcilik denizlerde|1 (noun)|deniz iklimi|eş bacaklılar|su yosunları|suyosunları denizler|1 (noun)|su ürünleri denizliği|1 (noun)|mermerci ve süsleme taşçısı denizlik|1 (noun)|mozaikçi denizmaymunu|1 (noun)|denizkedisi denizpalamudu|1 (noun)|küçük deniz rezenesi|1 (noun)|maydanozgillerden|denizibiği deniz sarmaşığı|1 (noun)|sürünücü deniztavşanı|1 (noun)|uzun deniz yeli|1 (noun)|imbat deniz yeşili|1 (noun)|gümüşi|bozyeşil denizyıldızı|1 (noun)|denizyıldızlarından denizyıldızlarından|1 (noun)|denizyıldızı deniz yolu ile|1 (noun)|denizden denk gelmek|1 (noun)|rastlamak denk getirmek|1 (noun)|rastlatmak denklem|1 (noun)|muadele|eşitlik|düzenek denkleşme|1 (noun)|teadül denklik bagıntısı|1 (noun)|yansıma denklik|1 (noun)|eşitlik|müsavat|akreditasyon|dengiz|muadele|muadelet|teadül denktaş|1 (noun)|denk|eşit|küfüv|denkteş denkteş|1 (noun)|denktaş denk|1 (noun)|yatak|yorgan|balya|uygun|başdaş|bedel|beğdaş|çember|denktaş|emsal|hemayar|küfüv|mehel|muadil|muvaz|muvazîn|müsavi|tay|yaşıt denli densiz söz söylemek|1 (noun)|uygunsuz denli|1 (noun)|kadar|edepli|terbiyeli|derece|takt sahibi denlilik|1 (noun)|takt denme|1 (noun)|denmek denmek|1 (noun)|söylenilmek|söylenmek|denme densiz|1 (noun)|aklıevvel|deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş densizce|1 (noun)|deli arlanmaz soyu arlanır denşirik|1 (noun)|dna den|1 (noun)|takt denyo|1 (noun)|dengesiz|delibozuk deontoloji|1 (noun)|ödev bilgisi depar|1 (noun)|çıkış departman|1 (noun)|bölüm depegen|1 (noun)|tekmeleyen deplasman|1 (noun)|yerdeğişim depoda|1 (noun)|depo hamalı depo etmek|1 (noun)|yığmak|biriktirmek|toplamak|biriktirrnek depo hamalı|1 (noun)|depoda depo|1 (noun)|korunmak|koruncak|ardiye|bekçi|hazne|magazin|methar depolama|1 (noun)|arz zinciri depolamak|1 (noun)|biriktirmek depolanması|1 (noun)|et endüstrisi teknikeri depozit|1 (noun)|depozito|güvence akçesi depozito|1 (noun)|önödence|depozit deppoy|1 (noun)|debboy deprembilimci|1 (noun)|sismolog deprembilim|1 (noun)|depremlerin|sismoloji deprem bilimi|1 (noun)|depremleri|sismoloji depremçizer|1 (noun)|depremyazar|sismograf deprem|1 (noun)|hareket|zelzele|sarsılma|ağır kayıp|çapgur|sarsıntı|tabiî âfetler|yayuk|yer sarsıntısı depremleri|1 (noun)|deprem bilimi depremlerin|1 (noun)|deprembilim depremsiz|1 (noun)|asismik depremyazar|1 (noun)|süresini|sismograf|depremçizer deprenmek|1 (noun)|kımıldamak|sarsılmak|teprenmek depresyon|1 (noun)|çöküntü depreşmek|1 (noun)|nüksetmek|canlanmak|kanamak|nüks etmek|tepmek|tepreşmek|uyanmak|üstelemek deragüş|1 (noun)|kucaklamak derakap|1 (noun)|hemencecik|derhal derbeder|1 (noun)|başıboş|dağınık|çul tutmaz|harabatî|hırpanî|kuskunsuz derbederlik|1 (noun)|harabatîlik derbent|1 (noun)|boğaz|argıt dercetmek|1 (noun)|yazmak dercolunmuş|1 (noun)|münderic derç|1 (noun)|alma|toplama der demez|1 (noun)|hemen derdest etmek|1 (noun)|yakalamak|tutmak derdest|1 (noun)|yakalama|tutma derdine deva bulunmak|1 (noun)|atlatmak|sıkıntıyıhalletmek derdin|1 (noun)|harâzet derdini|1 (noun)|boşalmak|derdini dökmek|yüreğini boşaltmak derdini dökmek|1 (noun)|derdini dere|1 (noun)|ada|akak|akar|öz derebeyi|1 (noun)|zorba derebeylik|1 (noun)|feodalite|feodallik derecat|1 (noun)|dereceler|basamaklar|kademeler|yükseklikler|mertebeler derece5|1 (noun)|sıcaklıkölçer derece|1 (noun)|basamak|aşama|rütbe|mertebe|sıcaklıkölçer|termometre|denli|kadar|gömlek|grado|had|kademe|kerte|merhale|mesabe|nokta|numara|pâ-yı|pâye|perese|radde|üstüngü derece derece|1 (noun)|tedricen|değişik derecelemek|1 (noun)|ateşlenmek dereceler|1 (noun)|derecat|ruteb derecelerini|1 (noun)|adliye teşkilâtı dereceli|1 (noun)|kademeli derecesinde|1 (noun)|kadar dereden tepeden konuşmak|1 (noun)|konuşmak deren|1 (noun)|derleyen|toplayan|tırmık derenin|1 (noun)|cûyun dereotu|1 (noun)|maydanozgillerden|yabantırak|durakotu|tarhanaotu|tereotu|turakotu|darakotu|mücver|samut dereyi görmeden paçaları sıvamak|1 (noun)|çayı görmeden paçaları sıvamak dergâh|1 (noun)|tekke dergilerin|1 (noun)|grafik teknisyeni dergiler|1 (noun)|reklam ressamı dergi|1 (noun)|siyaset|edebiyat|mecmua|teknik|basma|bülten|dizgi teknisyeni|grafik tasarımcısı|içindekiler|naşir|reprodüksiyon ve klişe teknisyeni|tanıtma yazısı|yayın evi derhal|1 (noun)|birden|hemen|acil|alır almaz|bugünden tezi yok|derakap|şipşak|tezi yok|vakit kaybetmeden derhâl|1 (noun)|çabucak derhatır|1 (noun)|hatırlama deride|1 (noun)|siğil|zona deri hastalıkları uzmanı|1 (noun)|cildiyeci|dermatolog derim|1 (noun)|antoloji derinden derine|1 (noun)|uzaklardan derinden|1 (noun)|etraflıca|içten|dikçe derinin|1 (noun)|sarılık derinlemesine|1 (noun)|derinliğine|etraflıca|uzun|uzun boylu derinleşmek|1 (noun)|koyulaşmak derinleşmemek|1 (noun)|yüzeyleşmek derinleştirerek|1 (noun)|uzun uzadıya derinleştirmeden|1 (noun)|üstten derinleştirmek|1 (noun)|kaynaşmak|tamik etmek derinleştirme|1 (noun)|tamik derinliğine|1 (noun)|derinlemesine derinlik...den|1 (noun)|derin derinlikölçer|1 (noun)|batimetre derinlik|1 (noun)|özü|batım derin su yavaş akar|1 (noun)|bilgili derinti|1 (noun)|toplantı|güruh derin|1 (noun)|yoğun|dip|derinlik...den|bilgelik|ağır|amik|cıdağı|koyu|mağara sesi|sarılık derisi|1 (noun)|çapar|mors derisini yüzmek|1 (noun)|sıyırmak derişiklik|1 (noun)|konsantrasyon derişik|1 (noun)|mütemerkiz|müteksif|konsantre|mütekâsif derişme|1 (noun)|konsantrasyon|tekâsüf derişmek|1 (noun)|temerküz etmek deri|1 (noun)|toplantı|düğün|dernek|cilt|ten|bel kemeri|çadır|çanta imalatçısı|dikmek|evrak çantası|göz taşı|ışkı|kolan|organik gübre|saraç|sepi|sepilemek|soymak|terlik|tutkal|yen derk|1 (noun)|anlama|kavrama derkâr|1 (noun)|mâlum derkenar|1 (noun)|çıkma|hâmiş derken|1 (noun)|demek derk etmek|1 (noun)|anlamak|kavramak derlemci|1 (noun)|koleksiyoncu derlemcilik|1 (noun)|koleksiyonculuk derlemek|1 (noun)|dermek|devşirmek|tedvin etmek derleme|1 (noun)|tedvin|halk bilimci|teriş derlem|1 (noun)|koleksiyon|biriktiri derlence|1 (noun)|antoloji derleniş|1 (noun)|tiril derlenmek|1 (noun)|toplanmak derlenme|1 (noun)|tiril derlenmiş|1 (noun)|müdevven|mürettep derleyen|1 (noun)|deren derli toplu|1 (noun)|düzenli derli|1 (noun)|türü derman|1 (noun)|çare|güç|takat|mecal|ilâç|hâl dermansız|1 (noun)|bitkin|hâlsiz|kof|mecalsiz|takatsiz dermansızlar|1 (noun)|aceze dermansızlaşmak|1 (noun)|güçsüzleşmek dermansızlık|1 (noun)|güçsüzlük|bitkinlik|zafiyet|hâlsizlik|hoşaflık|iskorbüt|kofluk|mecalsizlik dermatit|1 (noun)|dermit dermatolog|1 (noun)|cildiyeci|deri hastalıkları uzmanı dermatoloji|1 (noun)|cildiye derme çatma|1 (noun)|önemsiz|değersiz dermek|1 (noun)|derlemek|toplamak|devşirmek|dirilik|canlılık derme|1 (noun)|koleksiyon dermeyan|1 (noun)|ortada dermit|1 (noun)|dermatit derneği|1 (noun)|dhkd dernekevi|1 (noun)|lokal dernek|1 (noun)|toplantı|düğün|deri|cemiyet|lonca|korporasyon|ödenti|terim|ternek derneşik|1 (noun)|düzenli derogasyon|1 (noun)|ayrıklık derpiş etmek|1 (noun)|öngörmek derpişetmek|1 (noun)|öngörmek derpiş|1 (noun)|öngörme derrace|1 (noun)|bisiklet ders almak|1 (noun)|ders görmek ders görmek|1 (noun)|ders almak dershane|1 (noun)|derslik|öğrencilerin|anlatma|araştırma|sınıf|sıra dersiz topsuz|1 (noun)|düzensiz|karmakarışık derslerde|1 (noun)|sıfırcı|tepegöz derslik|1 (noun)|sınıf|dershane ders|1 (noun)|öğüt|ibret ders vermek|1 (noun)|azarlamak|öğretmek|yetiştirmek ders yapmak|1 (noun)|öğretim yapmak dert babası|1 (noun)|rahatlıkla dert değil|1 (noun)|önemsemeye dert|1 (noun)|hastalık|ağrı|üzüntü|sorun|kaygı|ur|teessür|sıkıntı|acı|elem|azap|hicran|acık|çor|efkar|gaile|gönül belâsı|hâl|kambur|keder|kor|yara|yüreği göz göz olmak dert küpü|1 (noun)|sorunları dertlendirmek|1 (noun)|içine dokunmak dertlenmek|1 (noun)|kaygılanmak|acıklanmak|bağrını ezmek|bağrınıezmek|göynümek|yüreği boğazına tıkanmak dertler|1 (noun)|envâ-ı gam dertlerini|1 (noun)|boşanmak dertleşmek|1 (noun)|baş başa vermek|halleşmek dertli|1 (noun)|bunlu|çorlu|gaileli|naçar|yanık|yaralı|yüreği delik|yüreği yanık dertop|1 (noun)|büzülerek dertop etmek|1 (noun)|toparlamak dert ortağı|1 (noun)|acıdaş dert sahibi|1 (noun)|üzüntüsü|hastalıklı dertsiz|1 (noun)|ağrısız|gailesiz dertsizlik|1 (noun)|gailesizlik|gönül ferahlığı deruhte etmek|1 (noun)|yüklenmek|üstlenmek deruhte|1 (noun)|üstlenme derun|1 (noun)|iç|yürek|içeri|öz|gönül|ruh derunî|1 (noun)|içten|özünlü deruni|1 (noun)|özünlü derûn|1 (noun)|kalp dervişan|1 (noun)|dervişler dervişane|1 (noun)|dervişçe dervişçe|1 (noun)|dervişane dervişin fikri ne ise zikri de odur|1 (noun)|insan dervişler|1 (noun)|dervişan derviş|1 (noun)|muhtaç|fakir|yoksulluğu|alp eren|alperen|ayrıkça|fukara|torlak|zâviyenişin der­ya|1 (noun)|deniz derya|1 (noun)|deniz desais|1 (noun)|vesveseler descartes'çı|1 (noun)|dekartçı descartes'çılık|1 (noun)|dekartçılık desen|1 (noun)|tahta|çini|kumaş|tasvir|süs|tasar çizim|tıpkıbasım desigram|1 (noun)|dg desikatör|1 (noun)|kurutma kabı desilitre|1 (noun)|dl desimetre|1 (noun)|dm desinatör|1 (noun)|endüstri desise|1 (noun)|oyun|düzen|aldatma|hile|entrika|dolan desister|1 (noun)|dst deskriptif|1 (noun)|tasvirî despot|1 (noun)|buyurgan|müstebit|tiran|zorba despotça|1 (noun)|despotik despotik|1 (noun)|despotça despotizm|1 (noun)|despotluk|istibdat despotluk|1 (noun)|müstebitlik|istibdat|despotizm dessas|1 (noun)|düzenci|entrikacı destanî|1 (noun)|dasitanî destan|1 (noun)|konu|tanrıça|epope|boy|dasitan|ertegi|menkıbe destansı|1 (noun)|epik|dâsitanî destanvari|1 (noun)|dâsitanî destarlı|1 (noun)|sarıklı destar|1 (noun)|sarık desteci|1 (noun)|desteleyici deste|1 (noun)|demet|bağlam|çok|kılıç|kabza|bağ|banar|bülte|tutam desteği|1 (noun)|kanadı kolu destekçi|1 (noun)|sponsor|şürekâ destek|1 (noun)|dayanak|dayak|tutturmaya|hamil|yardımcı|bağam|bindi|dayanç|direngeç|gayır|koltuk|payanda|takviye|tayang|taygan|tutnak|tutnuk|tutun|tuyak|tuyuk|yartım desteklemek|1 (noun)|arka vermek|beslemek|doğrulamak|takviye etmek|tarafa olmak|terviç etmek|tutmak|vurmak destekleme|1 (noun)|sübvansiyon|muzaheret|müzaheret|terviç|tutma|yanında desteklenmemiş|1 (noun)|desteksiz desteklenmiş|1 (noun)|destekli destekleyen|1 (noun)|gelenekçilik|muzahir|yandaş|zahir destekleyici|1 (noun)|müzahir|zahir destekli|1 (noun)|desteklenmiş destek olmak|1 (noun)|yardımcıolmak desteksiz atmak|1 (noun)|mübalâğalıkonuşmak desteksiz|1 (noun)|desteklenmemiş desteleyici|1 (noun)|desteci destere|1 (noun)|testere destroyer|1 (noun)|muhrip destur|1 (noun)|izin|müsaade|ruhsat|savulun|karanlık destûr|1 (noun)|kunun|destûr destursuz|1 (noun)|izinsiz|müsaadesiz|sellemehüsselâm destur!|1 (noun)|varda deşarj|1 (noun)|boşalma|rahatlama|boşalım deşarj olmak|1 (noun)|boşalmak|akü|rahatlamak deşelemek|1 (noun)|araştırmak|karıştırmak deşenek|1 (noun)|cıncık deşifre|1 (noun)|çözülmüş|açıklanmış deşifre etmek|1 (noun)|çözmek|sökmek deşmek|1 (noun)|oymak|delmek|yazmak|karıştırmak|kazmak|hatırlatmak|kurcalamak|neşterlemek detant|1 (noun)|yumuşama detay|1 (noun)|ayrıntı detaylı|1 (noun)|ayrıntılı detektif|1 (noun)|dedektif|hafiye|polis hafiyesi detektör|1 (noun)|bulucu|gazları|mayınları|dedektör deterjan|1 (noun)|arıtıcı|arıtmaç|temizleme|toz|temizlik malzemesi determinasyon|1 (noun)|belirlenim|sınırlama determinist|1 (noun)|belirlenimci|gerekirci determinizm|1 (noun)|belirlenimcilik|gerekircilik detone|1 (noun)|yanlış|perdesizleşme|kusurlu deva|1 (noun)|ilâç|çare devalüasyon|1 (noun)|değer düşürümü devam etmek|1 (noun)|sürdürmek|sürmek devamlıhatırlamak|1 (noun)|aklından çıkarmamak devamlılık|1 (noun)|süreklilik devamlıolmak|1 (noun)|arkasıgelmek devamlı|1 (noun)|sürekli|bitmeyen|daimi|fırt fırt|kesiksiz|mütamadî|sabah akşam|temelli|vire vire devamsızlık|1 (noun)|süreksizlik devamsız|1 (noun)|süreksiz devam|1 (noun)|sürme|sürek|kesilmeme|bitmeme|ek|parça|kesme|sürdür|mabat devasız|1 (noun)|iyileştirilemeyen|çaresiz|ıyileştirilemeyen deve bir akçeye , deve bin akçeye|1 (noun)|insan devecilik|1 (noun)|sarbanlık deveci|1 (noun)|sarban deve çökerten|1 (noun)|çakır dikeni|çoban çökerten|çarık dikeni deve dikeni|1 (noun)|bileşikgillerden|birleşikgillerden|meryemana dikeni|peygamber dikeni deve dişi gibi|1 (noun)|tanınmış|güçlü deve elması|1 (noun)|çakırdiken deveelması|1 (noun)|çakırdiken deve|1 (noun)|kığ|mahfe|mekkâre develik|1 (noun)|defne developman|1 (noun)|gelişme|geliştirme deveran|1 (noun)|dolaşım|dönme devetabanı|1 (noun)|birleşikgillerden deve tımarı|1 (noun)|özensiz deveyi hamuduyla yutmak|1 (noun)|deveyi havutuyla yutmak deveyi havuduyla yutmak|1 (noun)|havuduyla yutmak deveyi havutuyla yutmak|1 (noun)|deveyi hamuduyla yutmak devimbilim|1 (noun)|dinamik|sinematik devim bilimi|1 (noun)|dinamik devimbilimsel|1 (noun)|dinamik devim|1 (noun)|devinim devimselcilik|1 (noun)|dinamizm|gürecilik devimsel erke|1 (noun)|kinetik enerji devimsel|1 (noun)|harekî|dinamik devimsel kuram|1 (noun)|kinetik teori devin duyumu|1 (noun)|kinestezi devingen|1 (noun)|hareketli|müteharrik|hareketli, dinamik|cevval|dinamik|mobilize devingenlik|1 (noun)|dinamizm|hareketlilik devingi|1 (noun)|dinamik devin|1 (noun)|hareket|kımıldanma|kıpırdanma|kımıldanış|davranış devinim|1 (noun)|hareket|nesnenin|devim|ak|debret|yelim devinimli|1 (noun)|hareketli devinimsiz|1 (noun)|hareketsiz devinirlik|1 (noun)|moment|momentum|sakınım deviniş|1 (noun)|hareket devinme|1 (noun)|hareket devinmek|1 (noun)|kımıldanmak|hareket etmek devinme olayı|1 (noun)|presesyon devirici|1 (noun)|yıkmış devirler|1 (noun)|devran|edvar devirli|1 (noun)|devrî devirmece|1 (noun)|bovling devirme|1 (noun)|devrim devirmek|1 (noun)|aşağı almak|aşağıalmak|yıkmak|yuvarlamak devir|1 (noun)|periyot|dönme|dönüş|çağ|evre|dönem|dolaşma|aktarılma|çevrim|ahit|bölüm|devran|gün|ruzgar|zaman|zamane devise|1 (noun)|ülkülük devitken|1 (noun)|muharrik dev|1 (noun)|korkunç|div|mega devleşme|1 (noun)|irileşme devleşmek|1 (noun)|irileşmek devlet baba|1 (noun)|devlet devletçe|1 (noun)|resmen devletçi|1 (noun)|elban devletçilik|1 (noun)|kültür|erkincilik devlet-i aliyye-i osmaniye|1 (noun)|osmanlı devleti|osmanlı imparatorluğu devletin|1 (noun)|bütçe|istimval|üniter devlet|vergi kanunu devlet kuşu|1 (noun)|ağaçkakan devletler|1 (noun)|düvel devletleri|1 (noun)|sömürgecilik devletleştirmek|1 (noun)|kamulaştırmak devletleştirme|1 (noun)|nationalization|kamulaştırma devletli|1 (noun)|ağaçkakan|bayçu|devletlû devletli ile deli bildiğini işler|1 (noun)|deliler devletliye dokun geç, fukaradan sakın geç|1 (noun)|zenginle devletlû|1 (noun)|devletli devlet|1 (noun)|mevki|kut|talih|orun|büyüklük|amme|devlet baba|elçin|hamiyetsiz|müstevli|organizasyon|ülke devlet oğul, mal tahıl, mülk değirmen|1 (noun)|değirmendir devlet şeref madalyası|1 (noun)|fedakarlık devran|1 (noun)|zaman|devir|dünya|kader|talih|devirler|çağlar|çağ devr|1 (noun)|casus|hafiye devreden|1 (noun)|müdevvir devrederek|1 (noun)|devren devredilmek|1 (noun)|devrolunmak devre|1 (noun)|dönem|çevrim|ters|yanlış|fasıl devren|1 (noun)|devrederek devretme|1 (noun)|havale|müdâvele|teslim devretmek|1 (noun)|dönmek|dolaşmak|aktarmak|göçermek|havale etmek|teslim etmek devreye girmek|1 (noun)|karışmak|ılgilenmek|ilgilenmek devreye sokmak|1 (noun)|karıştırmak devrî|1 (noun)|devirli|çevrimsel devrik|1 (noun)|yatırılmış|yıkılmış|yatık devrilmek|1 (noun)|yıkılmak devrilme|1 (noun)|sukût devrimci|1 (noun)|ihtilâlci|inkılapçı devrimcilik|1 (noun)|ihtilâlcilik devrim|1 (noun)|çevrilme|katlanma|bükülme|devirme|yıkma|..ihtilal|ihtilâl devrisaadet|1 (noun)|saadet asrı devrisi|1 (noun)|hafta|ay|ertesi devriye gezmek|1 (noun)|karakol gezmek devriye|1 (noun)|karakol|kol devrolmak|1 (noun)|geçmek devrolma|1 (noun)|müdâvele devrolunmak|1 (noun)|devredilmek devşirmek|1 (noun)|katlamak|derlemek|toplamak|dermek deyibilim|1 (noun)|stylistique deyi|1 (noun)|dil|söz|işaret|logos deyim|1 (noun)|tabir|ekspresyon|fehva|yaygın yanlış deyin|1 (noun)|sincap deyip de geçmek|1 (noun)|önemsememek deyip de geçmemek|1 (noun)|önemsemek deyiş|1 (noun)|deme|üslûp|ifade|söyleyiş|ibare|tabir|üslup deynek|1 (noun)|değnek|cirit deyola|1 (noun)|diyorlar deyvecen|1 (noun)|söyleyeceğim dezavantaj|1 (noun)|engelleme|yitirim dezenfekte etmek|1 (noun)|mikropsuzlaştırmak dezorganizasyon|1 (noun)|dağılması dg|1 (noun)|desigram dhkd|1 (noun)|derneği dığa|1 (noun)|oğlan dılak|1 (noun)|bızır|klitoris dımbırdatmak|1 (noun)|cura dımdızlak|1 (noun)|çırçıplak dımdızlak kalmak|1 (noun)|imkânlarınıyitirmek dıngıllıfistan|1 (noun)|tahteravalli dırdırcı|1 (noun)|geveze dırdır|1 (noun)|dırıltı dır dır|1 (noun)|sürekli dırıltı|1 (noun)|dırdır|çekişme|atışma dırlaşmak|1 (noun)|dilleşmek dışaçekim|1 (noun)|abdüksiyon dışa|1 (noun)|dışarı dış âlem|1 (noun)|dünya dış alımcı|1 (noun)|ithalâtçı dışalımcılık|1 (noun)|ithalatçılık dış alımcılık|1 (noun)|ithalâtçılık dış alım|1 (noun)|ithalât|ıthalât dışalımlamak|1 (noun)|ithal etmek dışardan|1 (noun)|haricen dışarı atmak|1 (noun)|kovmak dışarıatmak|1 (noun)|kovmak dışarıda|1 (noun)|açık kaldırımcı|eliminasyon dışarıdan evlenme|1 (noun)|dış evlilik dışarıdan|1 (noun)|haricen dışarı|1 (noun)|hariç|dışa dışarık|1 (noun)|haricî dışarılık|1 (noun)|dışarlık dışarılı|1 (noun)|taşralı|dışarlıklı dışarısı|1 (noun)|kapalı dışarı vurmak|1 (noun)|açıklamak dışarıvurmak|1 (noun)|açıklamak dış-arı|1 (noun)|yön gösterme eki dışarlıklı|1 (noun)|taşralı|dışarılı dışarlık|1 (noun)|taşra|dışarılık dışatım|1 (noun)|egzoz dışaverimcilik|1 (noun)|expressionnisme dışa vurumcu|1 (noun)|ekspresyonist|dış vurumcu dışa vurumculuk|1 (noun)|olayların|ekspresyonizm dışavurumculuk|1 (noun)|olayların|ekspresyonizm dışa vurum|1 (noun)|ifade|dış vurum dışbaşkalaşım|1 (noun)|dış başkalaşım dış başkalaşım|1 (noun)|dışbaşkalaşım|egzomorfizm dışbeslenen|1 (noun)|heterotrof dış beslenme|1 (noun)|heterotrofi dışbükey|1 (noun)|tümsekli|muhaddep|konveks dış deri|1 (noun)|ektoderm dış evlilik|1 (noun)|egzogami|dışarıdan evlenme|dıştan evlilik dış güçler|1 (noun)|yel|dalga dış|1 (noun)|hariç|görülen|dünya|harici dışık|1 (noun)|cüruf|posa dışıl|1 (noun)|harici dışında kalmak|1 (noun)|karışmamak|ilgilenmemek dışındaki|1 (noun)|müstesna dışında|1 (noun)|sayılmazsa dışınlı|1 (noun)|öd dışı dışınsal|1 (noun)|ekstrensek dış işleri|1 (noun)|hariciye dışişleri|1 (noun)|hariciye dışkı|1 (noun)|kazurat|bok|büyük abdest|cüruf|kaka|necaset|pislik dışkısal|1 (noun)|pislikçil dışkısı|1 (noun)|tıh dış kulak|1 (noun)|kulağın dışla|1 (noun)|dışsal dışlaklama|1 (noun)|externalization dışlamak|1 (noun)|ilgilenmemek|burunlamak dışlanmaları|1 (noun)|ırk ayrımı dışmerkezli|1 (noun)|eksantrik dışsal|1 (noun)|haricî|dışla|ilgili dış satımcı|1 (noun)|ihracatçı dışsatımcı|1 (noun)|ihracatçı dış satımcılık|1 (noun)|ihracatçılık dışsatım|1 (noun)|eksport dış satım|1 (noun)|ihracat|ıhracat dışsatımlamak|1 (noun)|ihraç etmek dıştan evlilik|1 (noun)|dış evlilik dıştan|1 (noun)|haricen dış vurumcu|1 (noun)|dışa vurumcu dış vurum|1 (noun)|dışa vurum dışyüz|1 (noun)|zevahir dıvrak|1 (noun)|yakışıklı|alımlı|civan dızdız|1 (noun)|vızıltı dızlak|1 (noun)|dazlak dızlamak|1 (noun)|dolandırmak|çarpmak|soymak dızman|1 (noun)|şişman dialekt|1 (noun)|ağız dialkol|1 (noun)|glikol diaspora|1 (noun)|kopuntu dibace|1 (noun)|başlangıç|giriş dibek kafalı|1 (noun)|anlayışsız|kaba dibek kolu|1 (noun)|tokmak dibekte|1 (noun)|soku dibelcek|1 (noun)|tokmak dibi düşmek|1 (noun)|hoşlanmak|sırnaşmak dibine darı ekmek|1 (noun)|bitirmek dibine darıekmek|1 (noun)|bitirmek didaktik|1 (noun)|öğretici|öğretim bilgisi didar|1 (noun)|yüz|çehre dideban|1 (noun)|gözcü|bekçi|nöbetçi|gözetleyici dide|1 (noun)|gözcü|gözbebeği|gözucu|göz didem|1 (noun)|gözüm didi|1 (noun)|dedi didik didik didik didik etmek|1 (noun)|didiklemek didik didik|1 (noun)|didikleyerek didiklemek|1 (noun)|üzmek|gagalamak|araştırmak|didik didik didik didik etmek didikleyerek|1 (noun)|didik didik didinmeden|1 (noun)|gökten zembille mi indi didinmek|1 (noun)|pala çalmak|pala sallamak|paralanmak|parçalanmak didinti|1 (noun)|didişme didişim|1 (noun)|eristik didişme|1 (noun)|didinti didişmek|1 (noun)|uğraşmak didona|1 (noun)|didon didon|1 (noun)|didona diesel|1 (noun)|dizel diferansiyel|1 (noun)|türetik difraksiyon|1 (noun)|kırınım difteri|1 (noun)|kuşpalazı|boğaz|streptomisin diftong|1 (noun)|sesli|ikili ünlü difüzör|1 (noun)|yayıcı difüzyon|1 (noun)|yayım di|1 (noun)|geçmiş zaman digitalis|1 (noun)|mayasıl otu diğer|1 (noun)|başka|öteki|öbür|özge|gayrı|gayri|sair|vesair diğeri|1 (noun)|ötekisi|başkası|öbürü|sağîr diğerkâmlık|1 (noun)|özgecilik diğerkamlık|1 (noun)|özgecilik|elcilik diğerkâm|1 (noun)|özgeci|özgecil diğnek|1 (noun)|cirit dijital|1 (noun)|sayısal dikbaşlı|1 (noun)|asi|dikkafalı dik başlı|1 (noun)|kurumlu|kibirli|inatçı dikçe|1 (noun)|diklemesine|derinden dikdatör|1 (noun)|diktatör dikdelağaç|1 (noun)|ağaçkakan dikdörtgen|1 (noun)|bilezik|mustatil dikeç|1 (noun)|kazık|sırık|sütun|dikil|dikilmiş dikel|1 (noun)|döl suyu|meni|sperm dikelmek|1 (noun)|dikleşmek|dinelmek diken diken|1 (noun)|dikleşmiş diken dutu|1 (noun)|böğürtlen dikenli kabak|1 (noun)|kabak dikenli meyan|1 (noun)|acı meyan dikenli|1 (noun)|zor|çetin|çotira|öz dikeni|pıtrak|sarıdiken dikensi|1 (noun)|çekem|kulakçık|stipul dikensi çıkıntı|1 (noun)|omurların dikensiz|1 (noun)|sıkıntısız|üzüntüsüz diken üstünde oturmak|1 (noun)|iğne üstünde oturmak diken|1 (noun)|yaprak|çaltı dikey|1 (noun)|amudî dikey titreşim kipleri|1 (noun)|özdecikte dikici|1 (noun)|çiftçi|dikişçi dikil|1 (noun)|dikeç dikilen|1 (noun)|ek dikili taş|1 (noun)|obelisk dikili|1 (noun)|tiken dikilmek|1 (noun)|engellemek|ayağa kalkmak|durmak|sorutmak dikilmiş|1 (noun)|dikeç dikimevi|1 (noun)|dikimhane dikimhane|1 (noun)|dikimevi dikine|1 (noun)|diklemesine|inadına|amudî dikişçi|1 (noun)|terzi|dikici dikişsiz|1 (noun)|yapıştırma dikiş|1 (noun)|terzilik dikit|1 (noun)|stalagmit|istalagmit|stalâgmit dikiz|1 (noun)|bakma|gözetleme|erkete dikizci|1 (noun)|gözcü|gözetleyici|erketeci|röntgenci dikizcilik|1 (noun)|gözcülük|gözetleyicilik|erketecilik|erketelik|röntgencilik dikizlemek|1 (noun)|gözetlemek dikkafalı|1 (noun)|dikbaşlı dikkatini çekmek|1 (noun)|uyarmak dikkatle|1 (noun)|gözlemci dikkatleri|1 (noun)|şimşekleri üzerine çekmek|yıldırımları üstüne çekmek dikkatli|1 (noun)|titiz|araştırıcı|sorgulayıcı|eşitgen|pürdikkat|sak durmak|sıkı|tetik|tetik üstünde beklemek|tuyak dikkatsizce|1 (noun)|langır lungur|sallapati|tepegöz dikkatsiz|1 (noun)|dalgın|savruk|özensiz|gafil|sağını solunu bilmemek dikkatsizlik|1 (noun)|dalgınlık|savrukluk|özensizlik|çala|gaflet|taksir dikkatsizlikle|1 (noun)|gafilâne dikkat toplaşımı|1 (noun)|konsantrasyon dikkat|1 (noun)|uyanıklık|ilgi|özen|abay|ayağını denk almak|basiret|irade yitimi|mübalat|nazarıitibar diklemesine|1 (noun)|dikçe|dikine diklenmek|1 (noun)|karşıgelmek|babalanmak|efelenmek|kafa tutmak dikleşmek|1 (noun)|karşıdurmak|bayırlaşmak|betelenmek|dikelmek dikleşmiş|1 (noun)|diken diken dikme|1 (noun)|amut|fidan|ağaç|direk|bayan terzisi|erkek terzisi|rekiz|terzi dikmek|1 (noun)|kadeh|top|deri|bardak|rekzetmek dikmelik|1 (noun)|fidanlık|sinüs dikmiş|1 (noun)|tiken dik|1 (noun)|sert|kalın|tok|aksi|yersiz|yükseklik|yükseliş|kararlılık|yıkılmazlık|caymazlık|ınat|amudî|fırça gibi|sarp|tiken|yalçın|yalman diksıra|1 (noun)|kolon diksiyoner|1 (noun)|sözlük diksiyon|1 (noun)|seslerin|vurguların|sözcüklerin|sözlerin|duru|söyleyim diktatör|1 (noun)|zorba|buyurgan|dikdatör dikte|1 (noun)|yazdırma|yazdırım|yazım dil ağız vermemek|1 (noun)|konuşmamak|ağız dil vermemek dil atlası|1 (noun)|dilleri dilâtometre|1 (noun)|genleşmeölçer dil avcısı|1 (noun)|ajan|casus dilâver|1 (noun)|yiğit|delikanlı dil balığı|1 (noun)|pullu dilbaz|1 (noun)|şuh|konuşkan dilber|1 (noun)|alımlı|gerez dilbilgisel|1 (noun)|gramatikal dil bilgisi|1 (noun)|gramer dilbilgisine|1 (noun)|pürizm dilbilgisi|1 (noun)|sarf|sarf ü nahiv dil bilimci|1 (noun)|dilci|lengüist dilbilimci|1 (noun)|lengüist dilbilimcilik|1 (noun)|mesleği dil bilimi|1 (noun)|gelişmesini|biçim|lisaniyat|lengüistik|filoloji dil cambazı|1 (noun)|hatip dilci|1 (noun)|dil bilimci dilcik|1 (noun)|buğdaygillerde|küçük dil çıkarmak|1 (noun)|eğlenmek dilde|1 (noun)|züppe dilediğince|1 (noun)|hayatını yaşamak|keyfince dilediğini yapmak|1 (noun)|kendi|düşünce dile gelen ele gelir|1 (noun)|insanlar dile gelmek|1 (noun)|yeteneği|dillenmek dile getirilmek|1 (noun)|anlatılmak dile getirmek|1 (noun)|belirtmek|anlatmak|açıklamak|konuşturmak dilekçe|1 (noun)|istida|arzuhâl dilek|1 (noun)|istek|talep|rica|murat|arzu|iltimas|irade|isteme kipleri|kâm|mirad|tapuk|temenni|tilbi|yağrık|yakarı|yelen dilekleme|1 (noun)|terecci dileme|1 (noun)|irade|rica|talep|temenni dilemek|1 (noun)|arzu etmek|istemek|istirham etmek|murat etmek|rica etmek|temenni etmek dilemma|1 (noun)|ikilem dilenci|1 (noun)|cerrar|geda|goygoycu|sulûk dilencilik etmek|1 (noun)|dilenmek dilenmek|1 (noun)|dilencilik etmek|el açmak dilev|1 (noun)|dava dile vermek|1 (noun)|duyurmak|yaymak dilevi|1 (noun)|ülevli|ülevsiz dileyiş|1 (noun)|rica dil felsefesi|1 (noun)|kökeni|anlamı dil|1 (noun)|gönül|yürek|tatmaya|yutkunmaya|uzun|lisan|mesleklere|anahtar|berzah|deyi|harita|irredantizm|kıstak|millet|millî kimlik|pamukçuk|sakatat|sosyolengüistik|tat alma organı|tükürük bezleri|ulus|zeban|zeba­n dili bir karış dışarı çıkmak|1 (noun)|koşmaktan dili bir karış|1 (noun)|susamak|dili pabuç kadar dili dolaşmak|1 (noun)|korku|heyecan|hastalık|utangaçlık dili durmak|1 (noun)|susmak dilim dilim etmek|1 (noun)|dilimlemek dilimin ucunda|1 (noun)|dilinin ucunda dilim|1 (noun)|kesik|bölüm|bölünmüş|biçimlenmiş|şerha|tike dilimlemek|1 (noun)|dilim dilim etmek dilimlenmiş|1 (noun)|yoğurtlu kebap dilin|1 (noun)|birim dilinde tüy bitmek|1 (noun)|bıkmak diline dolamak|1 (noun)|diline pelesenk etmek diline pelesenk etmek|1 (noun)|diline dolamak dilinim|1 (noun)|dilinme dilinin belasını çekmek|1 (noun)|ölçüsüz dilinin ucunda|1 (noun)|dilimin ucunda dilinin ucuyla|1 (noun)|içten dilini zaptetmek|1 (noun)|konuşmamak dilinme|1 (noun)|kayaçların|dilinim dili pabuç kadar|1 (noun)|dili bir karış dili tutuk|1 (noun)|serbestçe dili tutulmak|1 (noun)|sevinç|korku dili uzamak|1 (noun)|saygısız|sataşmak dili uzun|1 (noun)|küstah dili varmamak|1 (noun)|söyleyememek dili yanmak|1 (noun)|bıkmak dil kavgası|1 (noun)|ağız kavgası dil lâboratuvarı|1 (noun)|lâboratuvar dillek|1 (noun)|dedikoducu|dedikodusever dillendirme|1 (noun)|intak dillenmek|1 (noun)|dile gelmek|lisana gelmek dilleri|1 (noun)|dil atlası diller|1 (noun)|li­sânları dilleşmek|1 (noun)|dırlaşmak|karşılıklıtatlıtatlısöyleşmek dilli düdük|1 (noun)|söğüt dilli|1 (noun)|konuşkan|dedikoducu|cerbezeli|natuk dilmaç|1 (noun)|çevirici|tercüman|çevirmen|mütercim|dragoman dilmaçlık|1 (noun)|çevirmenlik|çeviricilik|tercümanlık dilmek|1 (noun)|yarmak|lama dil peyniri|1 (noun)|yağlı|lezzetli dilsiz|1 (noun)|ahraz|epkem|lal|lâl|lâlüebkem|tat dil şakası|1 (noun)|ağız şakası dilüe etmek|1 (noun)|sulandırmak|seyreltmek dil yüreğin kepçesidir|1 (noun)|kişi dimağ|1 (noun)|beyin|bilinç|zihin dimağçe|1 (noun)|beyincik dimdik ayakta durmak|1 (noun)|yıkılmamak dimdik durmak|1 (noun)|yılmamak dimdik|1 (noun)|sağlıklı|sağlam|zinde|metin|ısrarlı|dosdoğru|kaskatı|dinç|canlı|diri|sapasağlam|mıhlı|mum direk|mum gibi|sırık gibi dimmer|1 (noun)|reosta dimorfizm|1 (noun)|ikibiçimlilik din adamı|1 (noun)|din|ahlak dinamik|1 (noun)|canlı|devimbilim|devimbilimsel|devingen|devingi|hareket|devimsel|etkin|hareketli|devim bilimi dinamitlenmek|1 (noun)|engellenmek dinamit lokumu|1 (noun)|kömürtozu dinamit|1 (noun)|tutku|özlem|heyecan|şiddetli|korkunç|hırslı dinamizm|1 (noun)|canlılık|devingenlik|devimselcilik dinamometre|1 (noun)|kuvvetölçer dinamo|1 (noun)|üreteç|sürükleyici|jeneratör dinar|1 (noun)|bahreyn|cezayir|iran|ırak|kuveyt|libya|tunus|ürdün dinazor|1 (noun)|dinozor dincelmek|1 (noun)|dinçleşmek dinci erki|1 (noun)|din erki dincierkil|1 (noun)|teokratik dincierki|1 (noun)|teokrasi|dinerki dinçer|1 (noun)|genç|güçlü dinçleşmek|1 (noun)|dincelmek dinçlik|1 (noun)|zindelik|mecal dinçlilik|1 (noun)|zindelik dinç|1 (noun)|zinde|canlı|tendürüst|tüvana|sağlam|dirençli|dimdik|gailesiz|genç|güre|taze|tazelik|zihayat dindar|1 (noun)|mütedeyyin|abdestinde namazında|kânit|mutekit|müslüman|taki dinde|1 (noun)|köktencilik dindışı|1 (noun)|ladini din dışı|1 (noun)|lâdini dindirmek|1 (noun)|teskin etmek dinelmek|1 (noun)|dikelmek dinerkçilik|1 (noun)|klerikalizm dinerki|1 (noun)|dincierki din erki|1 (noun)|teokrasi|dinci erki dinge|1 (noun)|evlerde dingil|1 (noun)|aks|eksen dingildeklik|1 (noun)|dengesizlik dingildek|1 (noun)|yıpranmış|kaypak|oynak dingildemek|1 (noun)|sallanmak|oynamak|korkmak|kuşkulanmak dingincilik|1 (noun)|sekincilik dinginlik|1 (noun)|durgunluk|sükûnet|atalet|sakinlik dingin|1 (noun)|sakin|durgun|kımıldamayan|yorgun|mecalsiz|asude|hareketsiz|tin dinî|1 (noun)|dinsel|ideoloji dinimbilim|1 (noun)|statik dinine yandığım|1 (noun)|öfke dinin|1 (noun)|şefaaddin dink|1 (noun)|şayak din|1 (noun)|kurumlar|tanrı'ya|ilmek|caiz|din adamı|diyanet|dönmek|hamiyetsiz|hasebi?l|helal kazanç ile yağlı pilav yenmez|kült|oymak|üst yapı|yasak aşk dinlemece|1 (noun)|conte dinlemek|1 (noun)|uymak|istima'|kulak tutmak|kulaklarını tıkamak|seslemek dinlememek|1 (noun)|yabana atmak dinleme salonu|1 (noun)|müzik|oditoryum dinlemeyen|1 (noun)|kulağı tıkalı dinlemezlik|1 (noun)|riayetsizlik dinlence|1 (noun)|tatil dinlendiren|1 (noun)|tatlı dinlendirici|1 (noun)|düşkü dinlendirmek|1 (noun)|gölgelendirmek|huzur vermek dinlenek|1 (noun)|kamp dinlenilecek|1 (noun)|yayımlamak dinlenilen|1 (noun)|mesmû dinlenmeden|1 (noun)|transit|transit geçmek dinlenme|1 (noun)|istirahat|mobilya|mola|paydos|tatil dinlenmek|1 (noun)|önemsenmek|dinlenme yapmak|istirahat etmek|nefes almak|rahat etmek|soluk almak|soluklanmak|turist|turizm|yorgunluk çıkarmak dinlenmelik|1 (noun)|fuaye dinlenme yapmak|1 (noun)|dinlenmek dinler|1 (noun)|terbiyeli|munis|muti|tınglar dinleti|1 (noun)|konser dinleyen|1 (noun)|kişi dinleyerek|1 (noun)|kulaktan dinleyicilere|1 (noun)|konser vemek dinmek|1 (noun)|vazgeçmek|bırakmak|bitmek|durmak|yağmur|kesilmek dinme|1 (noun)|sükûnet dinmeyen|1 (noun)|dinmez dinmez|1 (noun)|dinmeyen dinmiş|1 (noun)|tin dinozor|1 (noun)|dinazor dinsel|1 (noun)|dinî|misyon dinsiz|1 (noun)|acımasız|farmason|kitapsız|mülhid|mülhit dinsizlik|1 (noun)|gâvurluk dinyayar|1 (noun)|misyoner dinyayıcı|1 (noun)|misyoner dioik|1 (noun)|iki evcikli dipçin|1 (noun)|sağlam|dayanıklı dipdam|1 (noun)|hapishane dip doruk|1 (noun)|bütün dipfriz|1 (noun)|donduraç diploma|1 (noun)|icazetname|şahadetname|bröve|icazet|şehadetname diplomasi|1 (noun)|mesleği|diplomatlık diplomat|1 (noun)|butik otel diplomatça|1 (noun)|kurnazlıkla|açıkgözlükle diplomatlık|1 (noun)|diplomasi diplomatlıkta|1 (noun)|protokol dipnot|1 (noun)|haşiye dipol|1 (noun)|çiftucay dipsiz kile boş ambar|1 (noun)|boş kile dipsiz ambar dipsiz kile, boş ambar|1 (noun)|para dip|1 (noun)|taban|arka|kıç|derin|göt|kök|makat|törkin|töz diptarih|1 (noun)|prehistorya dipyüzey|1 (noun)|fon dirayetli|1 (noun)|yetenekli|becerikli dirayetsiz|1 (noun)|yeteneksiz|beceriksiz dirayet|1 (noun)|yetenek|beceriklilik|seziş|dayanıklılık|zekâ direk|1 (noun)|ağaç|dikme|düver|kazık direksiyon sallamak|1 (noun)|taksi|dolmuş direksiyon|1 (noun)|yönelteç direkt|1 (noun)|dolaysız|aracısız|duraksız|doğruca direktif almak|1 (noun)|emredilmek direktif|1 (noun)|yönerge|talimat direktörlük|1 (noun)|yönetmenlik|müdürlük direktör|1 (noun)|yönetmen|müdür diremek|1 (noun)|direnmek|dayamak|durdurmak|karşıkoymak dirence|1 (noun)|mukavemet direnci|1 (noun)|mukavemeti kırılmak dirençli|1 (noun)|abar|avar|dinç|mukavemetli|mukavim|toran|turuşkan direnç|1 (noun)|mukavemet|dayanma|rezistans|dayanım|dayanırlık|diren|peklik|tokum dirençsiz|1 (noun)|mukavemetsiz diren|1 (noun)|dirgen|direnç|dirilik direnen|1 (noun)|direngen direnerek|1 (noun)|kuvvetle direngeç|1 (noun)|destek|dayanak|muannit direngen|1 (noun)|direnen|anut|inatçı|muannit|sertap direngenlik|1 (noun)|inatçılık direnim|1 (noun)|inat|taannüt|temerrüt direnirlik|1 (noun)|resistivity direniş|1 (noun)|dayanma|mukavemet direnme|1 (noun)|dayanma|ısrar|imtihan|inat|mukavemet|sınav|taannüt|temerrüt direnmek|1 (noun)|bekinmek|cephe almak|diremek|diretmek|göğüslemek|inat etınek|inat etmek|karşı durmak|karşı koymak|mukavemet etmek|mukavemet göstermek|sıkı basmak|taannüt etmek|taanün etmek|ter ter|tutunmak|üstelemek direşim|1 (noun)|sebat direşken|1 (noun)|sebatkâr|sebatlı direşmek|1 (noun)|dayanmak|sebat etmek direşme|1 (noun)|sebat direten|1 (noun)|dayatmacı diretme|1 (noun)|inat diretmek|1 (noun)|direnmek|inat etmek|tepinmek direy|1 (noun)|fauna dirgen|1 (noun)|anadut|çatal|diren dirhem|1 (noun)|3 diri diri|1 (noun)|taptaze dirig|1 (noun)|önleme diriğ|1 (noun)|esirgeme diriğ etmek|1 (noun)|esirgemek diriğetmek|1 (noun)|esirgemek dirik|1 (noun)|diri|canlı diriklik|1 (noun)|dynamism diriksel|1 (noun)|diril dirilçoğuz|1 (noun)|biyopolimer dirilçoğuzları|1 (noun)|üstözekkaç diril|1 (noun)|diriksel|can|ruh|tin dirileşmek|1 (noun)|bitkin dirilfizik|1 (noun)|biyofizik dirilik|1 (noun)|canlılık|can|dermek|diren|tiril|yaş diriliş|1 (noun)|dirilme|canlanma|basübadelmevt dirilkimya|1 (noun)|biyokimya dirilme|1 (noun)|diriliş dirilmek|1 (noun)|iyileşmek diriltme|1 (noun)|canlandırma|ihya diriltmece|1 (noun)|terviç diriltmek|1 (noun)|ihya etmek dirim bilimci|1 (noun)|biyolog dirimbilimci|1 (noun)|biyolog dirimbilim|1 (noun)|gelişme|biyoloji dirim bilimi|1 (noun)|biyoloji dirim bilimsel|1 (noun)|biyolojik dirimbilimsel|1 (noun)|biyolojik dirim|1 (noun)|hayat|yaşam dirimkıran|1 (noun)|antibiyotik dirim kurgu|1 (noun)|biyonik dirimkurgusal|1 (noun)|biyonik dirimlik|1 (noun)|dirimsel|hayat|yaşam|sağlık|gelir dirimölçüm|1 (noun)|biyometri dirimsel|1 (noun)|hayatî|biyolojik|dirimlik dirim suyu|1 (noun)|abıhayat dirimyuvar|1 (noun)|biyosfer diriörtü|1 (noun)|ormanda diri|1 (noun)|yaşayan|güçlü|zinde|solmamış|pörsümemiş|canlı|batmaz|dimdik|dirik|doran|ercan|piliç gibi|tazelik|terilgen|tınglığ|tirgeç|tirig dirlig|1 (noun)|yaşam|hayat dirliği|1 (noun)|ahengi bozulmak|ölgün dirlik düzenlik|1 (noun)|düzenlik dirlikli|1 (noun)|bozgunsuz dirliksiz|1 (noun)|geçimsiz dirliksizlik|1 (noun)|geçimsizlik dirlik|1 (noun)|yaşayış|hayat|sağlık|varlık|geçim|huzur|erinç|ayşe|can|ömer|tirigliğ|yaşam dirsek|1 (noun)|köşe|makas|çıkanak|vurmak dirseklik|1 (noun)|koltuk dirsek teması|1 (noun)|ilişki|bağ|bağlantı disimilasyon|1 (noun)|benzeşmezlik disimilâsyon|1 (noun)|benzeşmezlik|başkalaşma disiplini|1 (noun)|askerî inzibat disiplinli|1 (noun)|asker|asker gibi|tüzül disiplinsiz|1 (noun)|baskısız disiplinsizlik|1 (noun)|başıbozukluk disiplin|1 (noun)|zapturapt|sıkı düzen|düzen bağı|düzence|sıkı|sıkıdüzen|yasal diskçalar|1 (noun)|diskpleyır disket|1 (noun)|tekercik diskjokey|1 (noun)|tekerçalarcı disko|1 (noun)|diskotek diskotek|1 (noun)|plâk|disko disk-player|1 (noun)|tekerçalar diskpleyır|1 (noun)|diskçalar disk|1 (noun)|teker diskur|1 (noun)|söylev|nutuk dispersivite|1 (noun)|ayrılganlık dispersiyon|1 (noun)|serpinme distilasyon|1 (noun)|damıtma distorsiyon|1 (noun)|yamultma distributed|1 (noun)|dağıtık distribütör|1 (noun)|dağıtıcı distribütörlük|1 (noun)|dağıtıcılık|dağıtımcılık distrübütör|1 (noun)|dağıtıcı|dağıtımcı|toptancı diş bademi|1 (noun)|sakız bademi dişbudak|1 (noun)|zeytingillerden|zeytingiller diş|1 (noun)|çark|testere|dişçi|dişçilik dişçi|1 (noun)|diş|diş doktoru|diş tabibi|diş hekimi|eli hafif dişçilik|1 (noun)|diş|diş hekimliği|diş tababeti diş damak ünsüzü|1 (noun)|diş eti damak ünsüzü diş doktoru|1 (noun)|diş hekimi|dişçi diş-dudaksı|1 (noun)|f diş dudak ünsüzü|1 (noun)|diş eti dudak ünsüzü dişe diş|1 (noun)|iyi dişe dokunur|1 (noun)|önemli diş eti damak ünsüzü|1 (noun)|ç|z|s|n|j|ş|diş damak ünsüzü diş eti dudak ünsüzü|1 (noun)|v|diş dudak ünsüzü diş eti ünsüzü|1 (noun)|ş dişeyli|1 (noun)|bayan|kadın diş hekimi|1 (noun)|dişçi|diş doktoru|diş tabibi diş hekimliği|1 (noun)|dişçilik dişi|1 (noun)|kadın|şuh|işveli|çekici|yumuşak|kız dişilik|1 (noun)|feminen dişilik organı|1 (noun)|dişi organ dişil|1 (noun)|müennes dişine vurmak|1 (noun)|ısırmak|dişlemek dişini sıkmak|1 (noun)|katlanmak|dayanmak|darlığa dişini tırnağına takmak|1 (noun)|dişiyle tırnağıyla dişi organ|1 (noun)|dişilik organı dişisel|1 (noun)|şuh dişiyle tırnağıyla|1 (noun)|dişini tırnağına takmak dişlemek|1 (noun)|dişine vurmak dişlenmek|1 (noun)|tanelenmek|güçlenmek|diştutmak dişleri dökülmek|1 (noun)|yaşlanmak|ihtiyarlamak dişlerin|1 (noun)|diş özü dişli|1 (noun)|amber balığı|amberbalığı diş otu|1 (noun)|kurşun otu diş özü|1 (noun)|dişlerin dişsildudaksıl|1 (noun)|şefevi sinni dişsil|1 (noun)|sinni samit diş tababeti|1 (noun)|dişçilik diş tabibi|1 (noun)|dişçi|diş hekimi diştutmak|1 (noun)|dişlenmek diş ünsüzü|1 (noun)|t|c|ç ditmek|1 (noun)|yün|tiftmek divan edebiyatı|1 (noun)|İslami Türk edebiyatı|yüksek zümre edebiyatı|havâs edebiyatı|saray edebiyatı|Enderun edebiyatı|klasik Türk edebiyatı|eski Türk edebiyatı|ümmet devri Türk edebiyatı|aristokrat edebiyatı divanelik|1 (noun)|kaçıklık|delilik divane olmak|1 (noun)|deli divane olmak divane|1 (noun)|ud|lavta|buzuki|telli|deli|kaçık|budala divanhane|1 (noun)|kubbealtı divanıâli|1 (noun)|yüce divan divanıhümayun|1 (noun)|padişah divanı divanımuhasebat|1 (noun)|sayıştay divan sazı|1 (noun)|meydan sazı divan|1 (noun)|sedir|meclis diva|1 (noun)|tanrıça div|1 (noun)|dev divik|1 (noun)|akkarınca|termit diyabet|1 (noun)|şeker diyafram|1 (noun)|böleç diyagonal|1 (noun)|köşegen|çapraz diyagram|1 (noun)|çizge|çizenek diyaklâz|1 (noun)|çatlak diyakroni|1 (noun)|art zamanlılık diyakronik|1 (noun)|art zamanlı diyalektik|1 (noun)|eytişim|eytişimsel diyalekt|1 (noun)|lehçe diyalektoloji|1 (noun)|lehçe bilimi diyalog|1 (noun)|oyun|roman|anlaşma|söyleşim diyanet|1 (noun)|din diyapazon|1 (noun)|tınlaç diyapozitif|1 (noun)|slâyt|slayt diyarıgurbet|1 (noun)|iş|ış diyar-ı küfr|1 (noun)|avrupa|ülke|memleket diyar|1 (noun)|ülke|dünya|memleket|iklim|yurt diya|1 (noun)|slayt diyecek|1 (noun)|itiraz diye diye|1 (noun)|söyleyerek diye|1 (noun)|niteleyerek|sanarak|diyerek|adlı diyen|1 (noun)|tekbencilik diyerek|1 (noun)|diye diyesi|1 (noun)|meram diyetetik|1 (noun)|besibilim|besibilimsel diyetisyen|1 (noun)|hastane|diyet uzmanı diyet|1 (noun)|perhiz|rejim|kan pahası|kan parası|kefaret diyet uzmanı|1 (noun)|diyetisyen diyor|1 (noun)|debba diyorit|1 (noun)|saydam diyorlar|1 (noun)|deyola diyot|1 (noun)|ikizuç diz ağırşağı|1 (noun)|diz kapağı kemiği dizanteri|1 (noun)|kanlı basur dizayncı|1 (noun)|çizitçi|tasarçizimci dizayn|1 (noun)|çizim|tasarım|tasarçizim|tasar çizim dizaynır|1 (noun)|tasarımcı diz çökmek|1 (noun)|yenilmek|dize gelmek dize gelmek|1 (noun)|başeğmek|diz çökmek dizek|1 (noun)|porte dizel|1 (noun)|diesel dizelgelemek|1 (noun)|listelemek dizelge|1 (noun)|liste dize|1 (noun)|mısra|dizlik dizemli|1 (noun)|tartımlı|ritmli|ritmik|ritimli dizemsiz|1 (noun)|tartımsız|ritmsiz|ritimsiz dizem|1 (noun)|tartım|ritm|ahenk|ritim dizey|1 (noun)|matris|eklenik dizgelerde|1 (noun)|sakınım dizgelerin|1 (noun)|etkileşim dizgeli|1 (noun)|sistemli|dizgesel|sistematik dizge|1 (noun)|manzume|sistem|bilgiler|cümle|düzenek|meslek dizgesel|1 (noun)|sistemli|sistematik|dizgeli dizgesiz|1 (noun)|sistemsiz dizgeyi|1 (noun)|tedirginlik dizgicilik|1 (noun)|mürettiplik dizgici|1 (noun)|mürettip|dizici dizgi|1 (noun)|kelimeleri|satırları|tertip|tüzüm dizgine gelmek|1 (noun)|düzelmek dizginleri salıvermek|1 (noun)|başıboşbırakmak dizginsiz|1 (noun)|ölçüsüz dizgiodası|1 (noun)|mürettiphâne dizgi teknisyeni|1 (noun)|dergi|broşür dizgi yeri|1 (noun)|mürettiphane dizici|1 (noun)|dizgici dizi dizi|1 (noun)|dizilerek dizilerek|1 (noun)|dizi dizi dizili|1 (noun)|sıralanmış|mürettep|sıralı dizilmek|1 (noun)|sıra olmak dizilmıknatıslık|1 (noun)|paramanyetizm dizilmiş|1 (noun)|mürettep dizim|1 (noun)|dizme|sentagma dizin|1 (noun)|konu|indeks|fihrist|kitaplık|liste dizi|1 (noun)|sıra|seri|paradigma|ardışım|emsile|kol|saf diz kapağı kemiği|1 (noun)|diz ağırşağı diz|1 (noun)|kaval|rükbe dizlek|1 (noun)|hazır|konuşkan dizlik|1 (noun)|dize|şalvar dizman|1 (noun)|uzun|şeytan|kaslı|kuvvetli dizme|1 (noun)|dizim|istif dizmek|1 (noun)|düzenlemek|hazırlamak|tertip etmek dizmen|1 (noun)|mürettip dizüstü bilgisayar|1 (noun)|dizüstü dizüstü|1 (noun)|dizüstü bilgisayar dl|1 (noun)|desilitre dm|1 (noun)|desimetre dna|1 (noun)|denşirik dobra dobra|1 (noun)|sakınmadan dobra|1 (noun)|iyi|güzel dobruca|1 (noun)|gagavuz doç.|1 (noun)|doçent doçent|1 (noun)|agreje|doç. do|1 (noun)|gam dogmacı|1 (noun)|inakçı dogmacılık|1 (noun)|dogmatizm|inakçılık dogma|1 (noun)|nas|inak dogmatik|1 (noun)|inaksal dogmatizm|1 (noun)|dogmacılık doğa bilimcilik|1 (noun)|uğraşısı doğa bilimci|1 (noun)|tabiatçı doğa bilimleri|1 (noun)|kimya doğacak|1 (noun)|gelecek doğacılık|1 (noun)|natürizm doğacı|1 (noun)|natürist doğaç|1 (noun)|düşünmeden|irtical doğaçlama|1 (noun)|birdenbire|doğmaca|emprovizasyon doğaçtan|1 (noun)|birdenbire|düşünmeden|irticalen doğada|1 (noun)|apatit doğadışı|1 (noun)|gayri tabii doğa dışı|1 (noun)|gayritabiî doğalcılık|1 (noun)|natüralizm doğalcı|1 (noun)|natüralist doğal gaz|1 (noun)|hidrojen doğalgaz tesisat teknisyeni|1 (noun)|ocak|şofben|kombi doğal kaynak|1 (noun)|hava|su doğallaşmak|1 (noun)|tabiîleşmek doğallaştırmak|1 (noun)|tabiîleştirmek doğallayın|1 (noun)|tabiatıyla doğallık|1 (noun)|tabiîlik|bekâret doğal|1 (noun)|tabiî|abartısız|yapmacıksız|gereğince|kendiliğinden|bergilik|farklılık|kanonik|naif|natürel|tabii doğal varlık|1 (noun)|hayvan doğancı|1 (noun)|tuğançı doğan|1 (noun)|kartalgillerden|duvan|lâçin|pırlak|şarık|toğan|toğrulça|tugan doğaötesi|1 (noun)|fizikötesi|metafizik doğa ötesi|1 (noun)|metafizik doğa|1 (noun)|tabiat|natür|toga|yasun|yisun doğaüstücülük|1 (noun)|sürnatüralizm|tabiatüstücülük doğaüstücü|1 (noun)|sürnatüralist|tabiatüstücü doğaüstü|1 (noun)|tabiatüstü|keramet|masal âlemi|okült doğayı|1 (noun)|izlenimcilik doğduğuna bin pişman|1 (noun)|bezgin|tembel doğduğuna pişman etmek|1 (noun)|anasından doğduğuna pişman etmek doğduğuna pişman olmak|1 (noun)|aşırıüzülmek doğduğunda|1 (noun)|duvaklı doğdurmak|1 (noun)|ay doğmaca|1 (noun)|irticalen|doğaçlama|emprovizasyon doğma|1 (noun)|doğmuş|mevlit|şüruk|tevellüt|tor|velâdet doğmak|1 (noun)|ay|başlamak|cihana gelmek|gelmek|husul bulmak|ileri gelmek|neşet etmek|nücûm doğmuş|1 (noun)|doğma|mütevellit|toğmuş|tuğma|zade doğramacı|1 (noun)|neccar doğramak|1 (noun)|kesip biçmek|kesmek|yarmalamak doğrama|1 (noun)|pencere|dolap|aliminyum doğramacı doğram doğram|1 (noun)|paramparça|darmadağın doğranmak|1 (noun)|kesilmek doğrayan|1 (noun)|biçin doğru bulmak|1 (noun)|onamak doğruca|1 (noun)|dolaşmayarak|direkt|doğru doğrucu|1 (noun)|harbici doğrudan|1 (noun)|aracısız|vasıtasız doğrudan doğruya|1 (noun)|dolaysız|araçsız|resen doğru dürüst|1 (noun)|kusursuz|yanlışsız doğru|1 (noun)|gerçek|dürüst|sapmadan|akla|yasa|namuslu|hakikat|yanlışsız|eksiksiz|dosdoğru|doğruca|yakınlarında|yalansız|adil|akıllıca|amenna|arman|ayarlı|begisi|bene-|caiz|çakışmak|çın|düz|eğri|esaslı|essah|esseh|fatıma|güzel|hak|haklı|haklı söz haksızı bağdat'tan çevirir|harbi|harbi basmak|hile hurda bilmez|korekt|korrekt|mevsuk|muhik|müslüman|müstakim|rast|sadık|sağduyu|sağlıklı|sağlıksız|sahih|selim|şaşırmak|tamam|tüze|ülevli doğrulamak|1 (noun)|desteklemek|ayarlamak|çın tutmak|tasdik etmek|teyit etmek doğrulamalar|1 (noun)|teyidat doğrulama|1 (noun)|teyit|tasdik|teslim doğrulanmamış|1 (noun)|tasdiksiz doğrulanmış|1 (noun)|tasdikli doğruların|1 (noun)|boyut doğrulatılmış|1 (noun)|mahkuk doğrulmak|1 (noun)|kazanılmak|yönelmek|kalkınmak|kalkmak|toğrul doğrulmasınısağlamak|1 (noun)|doğrultmak doğrultmacı|1 (noun)|kaportacı doğrultmaç|1 (noun)|redresör doğrultma|1 (noun)|kaporta doğrultmak|1 (noun)|düzeltmek|yöneltmek|doğrulmasınısağlamak|kazanmak|tashih etmek doğrultucu|1 (noun)|redresör doğrultu|1 (noun)|istikamet|yön|tutulan|taraf|veçhe doğrultusu|1 (noun)|vektör doğruluğu|1 (noun)|aslı astarı|muhakkak doğruluk|1 (noun)|dürüstlük|adalet|begesin|hak|hak yolu|hakıkat|hakkaniyet|harbilik|madelet|namus|sedat|sıdk|sıhhat|türe|ülev doğrulukla|1 (noun)|hakça|ülevce doğruluktan|1 (noun)|ecnef doğrulum|1 (noun)|yönelim|tropizm doğrulu|1 (noun)|olan|müstakim doğrunun|1 (noun)|tüze doğrusal bileşim|1 (noun)|yöneylerin doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar|1 (noun)|hile doğru söz acıdır|1 (noun)|kusurları|yanlışları|düzensizlikleri|yolsuzlukları doğru söz yemin istemez|1 (noun)|yemin doğrusu|1 (noun)|açıkçası|allah için|elhak|esasen|fi'l-hakîka|filhakika|hakçası|hakikat|yani|zaten doğu asya|1 (noun)|japonya doğu bilimci|1 (noun)|şarkiyatçı|müsteşrik|oryantalist doğu bilimi|1 (noun)|tarihlerini|şarkiyat|oryantalizm doğubilim|1 (noun)|oryantalistik|şarkiyat doğu cılıbıtı|1 (noun)|asya yağmurcunu doğuç|1 (noun)|doğuş doğudan|1 (noun)|doğulu|toğul doğu floryası|1 (noun)|çin floryası doğuluca|1 (noun)|alaturka doğulucalık|1 (noun)|alaturkalık doğululaşma|1 (noun)|şarklılaşma doğululuk|1 (noun)|şarklılık doğulu|1 (noun)|şarklı|doğudan|oryantal|toğul doğumdan|1 (noun)|doğumsal doğumevi|1 (noun)|doğumhane doğum günü|1 (noun)|yaş günü doğumhane|1 (noun)|doğumevi doğumlu|1 (noun)|tevellütlü doğumsal|1 (noun)|doğumdan doğum|1 (noun)|tevellüt|velâdet|ak|ebe|mevlit|mevlût|toğsık|toğul|tokum doğ-um|1 (noun)|türemiş isim doğumu|1 (noun)|künye doğum yapmak|1 (noun)|doğurmak doğuran|1 (noun)|fotojen doğurgan|1 (noun)|velût doğurmak|1 (noun)|bezirlemek|doğum yapmak|dünyaya getirmek|kurtulmak|tevlit etmek|zaden doğurma|1 (noun)|tevlit|vaz'ıhamil|vazıhamil doğurtmak|1 (noun)|tevlit etmek doğurtma|1 (noun)|tevlit doğusal|1 (noun)|oryantal doğuş|1 (noun)|ak|baş|doğuç|şüruk|tekevvün|togu|toğsık|toğul|tokum|tulû|velâdet doğu|1 (noun)|şark|maşrık|şarkî|gün doğusu|oryan|togu|toku doğuşlarını|1 (noun)|mitoloji doğuştancılık|1 (noun)|fıtriye|nativizm doğuştan|1 (noun)|yaradılıştan|fıtrî|fıtraten|fıtri|maderzad doksan|1 (noun)|90|xc doktora|1 (noun)|basamak doktor|1 (noun)|hekim|tabip|bağşı|bahşi|bekleme salonu|dr. doktorlar|1 (noun)|etıbba doktorluk|1 (noun)|hekimlik|tabiplik doktoru|1 (noun)|camanbay doktrin|1 (noun)|öğreti doku bilimci|1 (noun)|bilgin dokubilim|1 (noun)|histoloji doku bilimi|1 (noun)|histoloji doku bozukluğu|1 (noun)|yara|darbe|yıpranma|yangı|lezyon|iltihap dokuları|1 (noun)|farmakolog dokumacı|1 (noun)|dokuyucu|tokur dokumacılık|1 (noun)|tekstil dokumalar|1 (noun)|mensucat dokumalı|1 (noun)|dokunmuş dokuma|1 (noun)|mensucat|tekstil|yapı|oluşum|kolan|nesiç|tekstil teknikeri|tokurgak dokuman|1 (noun)|doküman dokuma teknisyeni|1 (noun)|yün dokunacak|1 (noun)|tüyüne dokunmamak dokunaç|1 (noun)|dokunmaya dokunak|1 (noun)|dokunuş|değiş|mahsun|dokunç dokunaklı|1 (noun)|etkili|müessir|patetik|acı|acı acı|acı gelmek|acıklı|acımsı|ağır|ağır söylemek|firaklı|garip|hazin|iğneli söz|incitici|kânî|koygun|sokmak|sokuşturmak|yakıcı|yanık dokunaklılık|1 (noun)|acılık dokunan|1 (noun)|muhil|mümas|mütemâs|raci|yapışık dokuncalı|1 (noun)|zararlı dokuncasızlık|1 (noun)|zararsızlık dokuncasız|1 (noun)|zararsız dokunca|1 (noun)|zarar|yıkım|tahrip dokunç|1 (noun)|dokunak|hüzün dokundurmaca|1 (noun)|tariz dokundurmak|1 (noun)|değirmek|ima etmek|sürmek|sürtmek|tariz etmek dokundurma|1 (noun)|tariz dokundurucu|1 (noun)|imalı doku|1 (noun)|nesiç dokunmabana|1 (noun)|kanser dokunma duyusu|1 (noun)|vurma|bastırma dokunmak|1 (noun)|soğukluk|sertlik|değmek|karıştırmak|almak|kullanmak|sataşmak|duygulandırmak|etkilemek|koymak|batmak|ilişkin|değinmek|onur|bozmak|dürtmek|içine işlemek|ilişmek|ilmek|raci olmak|temas etmek|tesir etmek|tuşe etmek|vurmak dokunmamak|1 (noun)|el sürmemek dokunma|1 (noun)|temas|beş duyu|duymak|isabet|ittisal|tuşe dokunmaya|1 (noun)|dokunaç dokunmaz|1 (noun)|ziyansız dokunmuş|1 (noun)|dokumalı dokuntu|1 (noun)|kontak dokunulmaması|1 (noun)|kutsal dokunulmamış|1 (noun)|el değmemiş dokunulmaz|1 (noun)|ilişilmez|dokunulmazlık dokunulmazlık|1 (noun)|dokunulmaz|ilişilmez|masuniyet dokunum|1 (noun)|soğukluk|sertlik|lâmise dokunuş|1 (noun)|temas|dokunak|tuşe dokurcun|1 (noun)|tokurcun|dokuztaş dokur|1 (noun)|tokur dokuyucu|1 (noun)|dokumacı dokuz|1 (noun)|9|ıx dokuzaltmışbeş|1 (noun)|dokuzaltmışbeşlik dokuzaltmışbeşlik|1 (noun)|dokuzaltmışbeş dokuz arka|1 (noun)|dokuz/arka dokuz/arka|1 (noun)|dokuz arka dokuz doğurmak|1 (noun)|merakla|heyecanla dokuz keçe, su geçe; bir deri, soğuk geri|1 (noun)|kişi dokuztaş|1 (noun)|dokurcun doküman|1 (noun)|belge|vesika|dokuman|döküman dokümantasyon|1 (noun)|belgeleme dokümanter|1 (noun)|belgesel dolak|1 (noun)|yazma dolamak|1 (noun)|şerit|sarmak|kavuşturmak|iplik|ıplik dolamaotugiller|1 (noun)|ikiçeneklilerden dolama|1 (noun)|poşu|sarık dolambaç|1 (noun)|başlık dolambaçlı|1 (noun)|çapraşık|lamelif|örelemek|yılankavi dolambaçsız|1 (noun)|açık dolamlılar|1 (noun)|halkalılar dolanan|1 (noun)|dolandı dolanarak|1 (noun)|dolanı dolanı dolanca|1 (noun)|mahrek|orbit dolandı|1 (noun)|dolanan|gezgin dolandırarak|1 (noun)|yolmak dolandırcı|1 (noun)|kantinci dolandırıcı|1 (noun)|ayyar|kaldırımcı|pantuflacı|tokatçı|üçkâğıtçı dolandırıcılık|1 (noun)|ayyarlık|hilekârlık|kaldırımcılık|ketenpere|tokatçılık|üçkâğıtçılık dolandırılmak|1 (noun)|tokat yemek dolandırmak|1 (noun)|dolaştırmak|aldatmak|dızlamak|söğüşlemek|tokat atmak dolangaç|1 (noun)|labirent dolanı dolanı|1 (noun)|dolanarak|gezerek dolanım|1 (noun)|tedavül|sirkülâsyon|dolaşım dolanı|1 (noun)|sirkülasyon dolanış|1 (noun)|sirkülâsyon dolanma|1 (noun)|cevelân dolanmak|1 (noun)|gezmek|karışmak|dolaşmak dolantı|1 (noun)|alan|sarmal dolan|1 (noun)|yalan dolan|dolap|oyun|desise|entrika|hile dolapçı|1 (noun)|hileci|düzenci dolap|1 (noun)|düzen|pencere|dönme dolap|hile|manevra|çıkrık|kuyu çıkrığı|çevirmek|doğrama|dolan|dönmek|entrika|fırıldak|kapak|kaşkariko|madik|okus pokus|orostopolluk|üçkâğıt dolar|1 (noun)|abd|kanada|pasifik|karahipler dolaşan|1 (noun)|sağîr dolaşarak|1 (noun)|dolayı dolayı dolaşık|1 (noun)|sarmaşık|bitik|çap|çapraşık|çelpeşük|girift|komplike|püsür|yalan dolan dolaşılmak|1 (noun)|gezilmek dolaşım|1 (noun)|deveran|dolanım|kan dolaşımı|sirkülasyon dolaşı|1 (noun)|turne dolaşma|1 (noun)|cevelân|devir|dönü|tur dolaşmak|1 (noun)|gezinmek|gezmek|saç|belirmek|birbirine girmek|devretmek|dolanmak|dönelemek|kol gezmek|kol vurmak|piyasa etmek|tur atmak|volta atmak dolaşmayarak|1 (noun)|doğruca dolaşmaya|1 (noun)|yürüyüşe çıkmak dolaş|1 (noun)|sarmaş dolaş dolaştırmak|1 (noun)|dolandırmak|gezdirmek dolay|1 (noun)|çevre|havali|etraf|banliyö|civar|dolayı|ufuk dolayı|1 (noun)|dolay|çevre|ötürü|yüzünden|sebebiyle|hasebi?l|mütedair|naşi dolayı dolayı|1 (noun)|dolaşarak|dönerek dolayım|1 (noun)|araç|vasıta dolayısıyla|1 (noun)|nedeniyle|sebebiyle|yüzünden|hasebiyle|binaenaleyh|haysiyetiyle|münasebetiyle|zımnen|zımnında dolayısiyle|1 (noun)|zımnen dolaylama|1 (noun)|süslü|ıtnab-ı makbul dolaylı anlatmak|1 (noun)|anıştırmak dolaylıanlatmak|1 (noun)|anıştırmak dolaylı|1 (noun)|bilvasıta|vasıtalı|endirekt|şaşı çakır demektense kör de de kurtul dolaylıca|1 (noun)|zımnen dolaylık|1 (noun)|banliyö dolaylı özne|1 (noun)|sözde özne dolaylı tümleç|1 (noun)|kalma dolaysız|1 (noun)|vasıtasız|bilâvasıta|direkt|doğrudan doğruya doldurmak|1 (noun)|bildirge|çizelge|yaşını|almak|canlandırmak|beslemek|dolgu yapmak|günü dolmak|imlâ etmek|isâbet|şarj etmek doldurma|1 (noun)|yükleme|özdeciklerin|filler|haşiv|imlâ|şarj doldurulma|1 (noun)|imlâ doldurulmuş|1 (noun)|dolgulu|sıkı doldu|1 (noun)|toldı dolgucu|1 (noun)|taş dolgulu|1 (noun)|doldurulmuş dolgunca|1 (noun)|fazlaca|çokça|bol|bıldırcın gibi dolgun|1 (noun)|öfke|kızgınlık|etli|fıstık gibi|hoşur|kalın|şişko|tıkız|tolgan|tolkan|tombul|tulay dolgu yapmak|1 (noun)|doldurmak dolikosefal|1 (noun)|uzun kafalı dolmak|1 (noun)|erginleşmek|kaplamak|yükünü almak dolmaları yutmak|1 (noun)|kanmak|aldanmak dolma|1 (noun)|yalan|hile|dalavere|biber dolması|domates dolması|iç dolmuş|1 (noun)|meşbu|motor|direksiyon sallamak|dolu|tolmış dolmuş uçak|1 (noun)|çartır dolu|1 (noun)|dolmuş|meşbu|meşgul|uğraş|dulak|kırcı|komple|mahmul|malî|pür|tilun|toldı|tolgan|tolmış|toluk|tulan|tulay|tuli|tuluk|tulun|yoğun doluluk|1 (noun)|toldı dolumlamak|1 (noun)|şarj etmek dolum|1 (noun)|yükleme dolunay|1 (noun)|bedir|aybike|aydolun|ayın on dördü|aytolun|takay dolun|1 (noun)|tilun domalan|1 (noun)|keme|yer mantarı domalıç|1 (noun)|tümsekli|fırlak domat|1 (noun)|domates domates dolması|1 (noun)|dolma domates|1 (noun)|patlıcangillerden|domat|bastana salatası|batırık|buğu kebabı|bulgur çorbası|büryan pilâvı|çoban salatası|izmir köfte|kâğıt kebabı|orospu yemeği|patlıcan böreği|patlıcan salatası|sac kavurması|sos|sote|tatar çorbası|tavuk yahni|tomati dombay|1 (noun)|manda domdom kurşunu|1 (noun)|dumdum domestik|1 (noun)|evcil|iç|yerel|yerli dominant|1 (noun)|hâkim|egemen|başat dominantlık|1 (noun)|baskınlık domino|1 (noun)|kahve|kahvehane domurcuk|1 (noun)|gül|tomurcuk domur|1 (noun)|kabarcık|tomurcuk domuşmak|1 (noun)|somurtmak domuz ayrık otu|1 (noun)|buğdaygillerden domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz|1 (noun)|inanmayınız domuz gibi|1 (noun)|adamakıllı|iyice domuzgillerden|1 (noun)|yaban domuzu domuz|1 (noun)|hain|aksi|ters|inatçı|bocuk|hınzır|tonguz domuzluk|1 (noun)|hainlik domuzuna|1 (noun)|inadına|adamakıllı|çok dona çekmek|1 (noun)|hava donakalmak|1 (noun)|donup kalmak|dumur olmak|küçük dilini yutmak|taaccüp etmek|taşlaşmak donak|1 (noun)|kuşam|süs donamak|1 (noun)|süslemek|tezyin etmek donama|1 (noun)|süsleme|tezyin donam|1 (noun)|pencere|tavan donanımlı|1 (noun)|zinde kuvvet donanım|1 (noun)|tesisat|döşem donanma|1 (noun)|bayramlarda|armada|donanma gecesi donanma gecesi|1 (noun)|donanma donanmak|1 (noun)|süslenmek donanmış|1 (noun)|mücehhez|mütecehhiz donatan|1 (noun)|mücehhiz donat|1 (noun)|giyim|kuşam|zenginlik|cömertlik|tonat donatılı beton|1 (noun)|betonarme donatılmış|1 (noun)|bayram çocuğu|mücehhez donatım|1 (noun)|donatma|teçhiz|uyuşum donatımları|1 (noun)|üs donatımlık|1 (noun)|aksesuar donatısız beton|1 (noun)|grobeton donatı|1 (noun)|teçhizat|betonarmede|armatür donatmak|1 (noun)|süslemek|allayıp pullamak|bezemek|teçhiz etmek donatma|1 (noun)|teçhiz|donatım donatmış|1 (noun)|giydirip|kuşatmış|sevindirmiş donatur|1 (noun)|cömert|bağışlayıcı donduraç|1 (noun)|dipfriz donduran|1 (noun)|dondurucu dondurmak|1 (noun)|buydurmak dondurma|1 (noun)|rulo dondurucu|1 (noun)|donduran done|1 (noun)|veri don|1 (noun)|giysi|külot|kıyafet|içlik|ayaz|beyefendi|çamaşır takımı|paça|tuman|tumba dongu|1 (noun)|dayanıklı don kesmek|1 (noun)|donmak donmak|1 (noun)|gelişmemek|sıvı|buz kesilmek|çivi gibi olmak|don kesmek|don tutmak donmaönler|1 (noun)|antifriz donmuş|1 (noun)|camit|müncemid donra|1 (noun)|kalınlaşmış donsuz|1 (noun)|çıplak|fakir|varlıksız don tutmak|1 (noun)|donmak donuk donuk|1 (noun)|mat donuklaşmak|1 (noun)|fersizleşmek|pelteleşmek donukluk|1 (noun)|cümud donuk|1 (noun)|mat|fersiz|durgun|uyuşuk|boğunuk|bulanık|fildişi gibi|mühasif|müncemid|opak|sağır donup kalmak|1 (noun)|donakalmak don yağı gibi|1 (noun)|konuşmayan dopdolu|1 (noun)|hıncahınç|tıkış tıkış dora|1 (noun)|doruk|zirve|şahika doran|1 (noun)|diri|canlı|yaşayan doru|1 (noun)|doruk|zirve|yağız|toru doruk|1 (noun)|dağ|zirve|şahika|maksimum|tepe|baş|belik|dora|doru|erzene|torug|toruk doruklama|1 (noun)|tepeleme doruklanım|1 (noun)|orgazm dosdoğru|1 (noun)|dimdik|doğru|harbi konuşmak|mum gibi dostane|1 (noun)|dostça dostça|1 (noun)|ahbapça|arkadaşça|dostane|kardeş kardeş|kardeşçe|sohbet|sohbet etmek dost düşman|1 (noun)|herkes dost evinde başını bağla, düşman evinde tırnağını kes|1 (noun)|süslenmek dost kazığı|1 (noun)|zarar dostlar|1 (noun)|ahibba|dustan|duvarın beri yüzü beri, öte yüzü öte|yârân dostluğaçevrilemez|1 (noun)|eski düşman dost olmaz dostluk|1 (noun)|görüşmek|hukuk|tüze|ülfet|yarenlik dostluk kurmak|1 (noun)|yakınlık dostlukla|1 (noun)|kardeş kardeş dost|1 (noun)|sevilen|güvenilen|müttefik|metres|zamazingo|gönüldaş|ahbap|ahu|arkadaş|aşina|aygen|bacanak|biliş|birader|carıp|emmi oğlu|esirgen|eşlik|evliyaullah|gaco|habib|halil|muhip|refik|sadık dost|sevgili|tutaç|vedat|yâr|yâren|yargın|yoldaş|zamkinos dostumuz|1 (noun)|bizim gelin bizden kaçar, tutar ellere başını açar dosya|1 (noun)|belgeleri|evrakları dosyalama|1 (noun)|hukuk sekreteri dosyaları|1 (noun)|evrak dolabı doygunluk|1 (noun)|tatmin|istiğna|gönül tokluğu doygun|1 (noun)|müstağni doygunüstü|1 (noun)|oversatu ration doygu|1 (noun)|rızk doymaduk|1 (noun)|doyumsuz|doyulmayan doyma|1 (noun)|işba doymak|1 (noun)|kanmak|doyulmak|doyum|doyunmak doymaz|1 (noun)|açgözlü|aç göz|aç gözlü|açgöz|kanmaz doymazlık|1 (noun)|açgözlülük|aç gözlülük|hırs doymuş|1 (noun)|meşbu|doyumlu|toga|tok|toygur doyulmak|1 (noun)|doymak doyulmayan|1 (noun)|doymaduk doyum evi|1 (noun)|gösterişsiz doyumevi|1 (noun)|gösterişsiz doyumlanmak|1 (noun)|tatmin olmak doyumlu|1 (noun)|doymuş doyumluk|1 (noun)|çapul|yağma doyumluluk|1 (noun)|toy doyumsama|1 (noun)|istiğna doyumsamak|1 (noun)|tatmin olmak doyumsatmak|1 (noun)|tatmin etmek doyumsuz|1 (noun)|bıkılmayan|doymaduk|toymaduk doyum|1 (noun)|tatmin|kanaat|doymak|ganimet|bereket|toy doyunmak|1 (noun)|doymak doyurgan|1 (noun)|doyurucu doyurma|1 (noun)|işba|tatmin doyurmak|1 (noun)|geçindirmek|kandırıcı|inandırıcı|açlığınıgidermek|yaşamasınısağlamak|tatmin etmek doyurmalıdır|1 (noun)|inek ağzından sağılır doyurucu|1 (noun)|tatminkâr|kandırıcı|inandırıcı|yeterli|doyurgan doyurulmak|1 (noun)|tatmin olmak doyuşmak|1 (noun)|karşılıklıdoymak dozaj|1 (noun)|düzem doz|1 (noun)|düze|verit dozer|1 (noun)|buldozer|yoldüzler döğen|1 (noun)|döven döğerli|1 (noun)|değerli döğmeci|1 (noun)|dövmeci döğme|1 (noun)|dövme döğmek|1 (noun)|dövmek döğmelik|1 (noun)|dövmelik döğünme|1 (noun)|dövünme döğünmek|1 (noun)|dövünmek döğüşçü|1 (noun)|dövüşçü|düyeci döğüşçülük|1 (noun)|dövüşçülük döğüş|1 (noun)|dövüş|savaş|kavga|dalaş|vuruş döğüşgen|1 (noun)|kavgacı|savaşçı döğüşken|1 (noun)|dövüşken döğüşmek|1 (noun)|dövüşmek döke döke|1 (noun)|dökerek döker|1 (noun)|damper|töker dökerek|1 (noun)|döke döke döke saça|1 (noun)|dağıtarak dökme|1 (noun)|aktarılan dökmeci|1 (noun)|dökümcü dökmecilik|1 (noun)|dökümcülük dökme demir|1 (noun)|font dökmek|1 (noun)|akıtmak|düşürmek|saçmak|serpmek|salmak|bırakmak|kızıl|maden|taşımak|ödemek|söylemek|yakmak|tutuşturmak|kullanmak|harcamak|boca etmek|boşaltmak dökük|1 (noun)|dökülmüş|dökümlü|bol paça dökülme|1 (noun)|fire|hasar dökülmek|1 (noun)|kır|düşmek|çıkmak|salınmak|kaplamak|yayılmak|boşalmak|saçalanmak|sepelemek|ulaşmak dökülmüş|1 (noun)|baygın|dökük|döküntü dökülüp saçılmak|1 (noun)|soyunmak dökülür|1 (noun)|üç göç, bir yangın yerini tutar döküman|1 (noun)|doküman dökümcü|1 (noun)|dökmeci dökümcülük|1 (noun)|dökmecilik döküm|1 (noun)|envanter|kum püskürtücü dökümevi|1 (noun)|dökümhane dökümhan|1 (noun)|düğüm|bağ dökümhanede|1 (noun)|lango dökümhane|1 (noun)|dökümevi dökümlü|1 (noun)|dökük döküntü|1 (noun)|değersiz|dökülmüş|leke|kötü|berbat|bayağı|yuvarlanması|bozuntu|çer çöp|enkaz|saçıntı döküp saçmak|1 (noun)|dağıtmak dölek|1 (noun)|düz|uslu dölen|1 (noun)|muti döl eşi|1 (noun)|etene|son|meşime döleşi|1 (noun)|memelilerde|etene|son|meşime|plasenta dölgöze|1 (noun)|zigot dölleme|1 (noun)|ilkah|yapay dölleme döllemek|1 (noun)|ilkah etmek|tohumlamak döllenme|1 (noun)|aşılanma|ilkah|tozlaşma döllenmek|1 (noun)|aşılanmak döllenmesiz üreme|1 (noun)|partenogenez döl suyu|1 (noun)|atmık|meni|er suyu|bel|dikel|sperm|sperma dölüt|1 (noun)|embriyonun|cenin dölütte|1 (noun)|göbek döl vermek|1 (noun)|üremek dölyatağı|1 (noun)|memelilerde|rahim döl yatağı|1 (noun)|rahim döl yolu|1 (noun)|vagina dölyolu|1 (noun)|vagina|kuku döl|1 (noun)|zürriyet|nesil|evlat|soy|meni|yavru|çocuk|evlât|sperm|sulp|tohum dönbaba|1 (noun)|turnagagası döndüren|1 (noun)|müdevvir döndürmece|1 (noun)|iade döndürme|1 (noun)|irca|tahvil|taklip,-bi|tedvir döndürmek|1 (noun)|çevirmek|yönetmek|bırakmak|bükmek|evirmek|irca etmek|kırmak|tedvir etmek|tekerlemek|vermek döndürüm|1 (noun)|ciro döndürümlemek|1 (noun)|ciro etmek döndürü|1 (noun)|tedvir döneç|1 (noun)|rotor döne döne|1 (noun)|dönerek|çevrilerek dönek|1 (noun)|ideolojinin|kaypak|alabacak|allak|caygın|kahpe|kancık|ordubozan döneklik|1 (noun)|kaypaklık dönelemek|1 (noun)|dolaşmak dönelmek|1 (noun)|zevale yüz tutmak dönem|1 (noun)|devre|devir|periyot|raunt|çağ|yarıyıl|zaman dönemeçsiz|1 (noun)|virajsız dönemeç|1 (noun)|tutum|viraj|tutumda|davranışta|bük|büklüm|büküntü|kıvrıntı dönemi|1 (noun)|festival dönemleri|1 (noun)|edebiyat tarihi dönemsiz|1 (noun)|aperiyodik dönenceli|1 (noun)|münavebeli dönence|1 (noun)|tropika|medar dönen|1 (noun)|döner|felfellemek döner-basar|1 (noun)|rotatif dönerci|1 (noun)|pişirme döner|1 (noun)|dönen|döner kebap|mütedavil dönerek|1 (noun)|dolayı dolayı|döne döne dönergeçit|1 (noun)|turnike döner kebap|1 (noun)|döner dönerlik|1 (noun)|etkinlik-durgunluk|cyclothme döner sermaye|1 (noun)|mütedavil sermaye döngeç|1 (noun)|pervane döngel|1 (noun)|muşmula döngü|1 (noun)|kısır döngü|dönüşüm|çember|rotasyon döngün|1 (noun)|dargın dönme dolap|1 (noun)|dolap dönmek|1 (noun)|benzemek|yönelmek|sapmak|inanç|değişmek|hatırlamak|yöneltilmek|din|dolap|yönetilmek|ağmak|avdet etmek|devretmek|kesilmek|kıvrılmak|raci olmak|tekerlenmek|tur atmak dönme|1 (noun)|mühtedi|deveran|devir|maad dönmez|1 (noun)|kararlı|cesur|azimli dönmüş|1 (noun)|dönük dönü|1 (noun)|dolaşma|tur dönük|1 (noun)|dönmüş|çevrilmiş|yönelmiş|çevrik|çevrili|müteveccih dönümcül|1 (noun)|kritik dönüş|1 (noun)|avdet|devir|gidip gelme dönüşlü fiil|1 (noun)|mutavaat fiili dönüşlü|1 (noun)|mutavaat dönüşme|1 (noun)|benzeşme|tahavvül dönüşmek|1 (noun)|girmek|olmak|tahavvül etmek dönüşmüş|1 (noun)|münkalib dönüştüreç|1 (noun)|transformatör dönüştüren|1 (noun)|dönüştürücü|muhavvil dönüştürmek|1 (noun)|çevirmek|kalp etmek|tahvil etmek dönüştürmeler|1 (noun)|tebdilat dönüştürme|1 (noun)|tahvil|kalp dönüştürücü|1 (noun)|trafo|dönüştüren|muhavvile|transformatör dönüştürüm|1 (noun)|tahvil|transformasyon dönüşümce|1 (noun)|hysteria|histeri|isteri dönüşümcülük|1 (noun)|transformizm dönüşümlerini|1 (noun)|karama|kimya dönüşümlü|1 (noun)|değişerek|değişen|münavebeli dönüşüm|1 (noun)|tahavvül|transformasyon|döngü|evirgen|inkılâp dördül aktarımı|1 (noun)|içinde dördül|1 (noun)|murabba|kare|rubaî dördültaş|1 (noun)|karo dördüncü|1 (noun)|rabia dördün|1 (noun)|terbî|terbi|yarım ay dört|1 (noun)|4|lv|anadut|pamuk|serendi dört başı mamur|1 (noun)|eksiksiz|kusursuz dört bir|1 (noun)|ciharıyek dörtcihar|1 (noun)|oyunda dört dörtlük|1 (noun)|birlik|tam|kusursuz|mükemmel dört duvar arasında kalmak|1 (noun)|evde dörtgen|1 (noun)|dörtkenar|kavşak adası dörtgöz|1 (noun)|çârçeşm dört işlem|1 (noun)|toplama|çıkarma dörtkenar|1 (noun)|dörtgen dörtköşe|1 (noun)|keyifli|sevinçli dörtleme|1 (noun)|terbî|terbi dörtlü|1 (noun)|iskambil|kuartet|murabba dörtlük|1 (noun)|kıta|kıt'a dörtnala|1 (noun)|at dörtucay|1 (noun)|ucay döşeğe düşmek|1 (noun)|yatağa düşmek döşek|1 (noun)|yatak|çarpma|mazca|menâm|refref döşeli|1 (noun)|mefruş|dayalı döşeli döşemci|1 (noun)|döşeyici|tesisatçı döşemcilik|1 (noun)|tesisatçılık döşemecilik teknisyeni|1 (noun)|sandalye|koltuk|kanepe döşemeci|1 (noun)|perde|koltuk|mefruşatçı döşemek|1 (noun)|tahta|karo|yerleştirmek|çekmek|tefriş etmek döşemelik|1 (noun)|kanepe|mefruşat döşeme|1 (noun)|mefruşat|koltuk|kanepe|yay|kilim|mesnet|zemin döşemesini|1 (noun)|inşaat marangozu döşem|1 (noun)|tesisat|donanım döşengi|1 (noun)|mobilya döşenmek|1 (noun)|yayılmak döşenmemiş|1 (noun)|kuru|mobilyasız döşenmiş|1 (noun)|mobilyalı döşeyici|1 (noun)|tesisatçı|döşemci döş|1 (noun)|göğüs|bağır döteryum|1 (noun)|ağır hidrojen d|1 (noun)|ötümlü|patlayıcı ünsüz|tonlu ünsüz|yumuşak ünsüz döveç|1 (noun)|tokmak dövenci|1 (noun)|düvenci döven|1 (noun)|düven|biçerdöver|döğen|düve|tabar döviz|1 (noun)|özyazı|çek|hazine dövmeci|1 (noun)|döğmeci dövmeç|1 (noun)|patlıcan dövme|1 (noun)|darp|döğme|ekşili çorba|keşîd|zed dövmek|1 (noun)|çamaşır|çarpmak|vurmak|benzetmek|dayak atmak|döğmek|dümdüz etmek|hırpalamak|işini görmek|marizlemek|sopalamak|yuğlamak dövmelik|1 (noun)|döğmelik dövücü|1 (noun)|düveci dövülmek|1 (noun)|dayak yemek|kötek yemek|pataklanmak|sopa yemek dövümlük|1 (noun)|hedef dövünme|1 (noun)|döğünme dövünmek|1 (noun)|çaresizlik|aşırıüzüntü|döğünmek dövüşçü|1 (noun)|cengâver|döğüşçü|düve|düveci|düyeci|rambo|tabar|yabır dövüşçülük|1 (noun)|cengâverlik|döğüşçülük dövüşken|1 (noun)|döğüşken|vuruşkan dövüşkenlik|1 (noun)|vuruşkanlık dövüşmek|1 (noun)|birbirine girmek|boğuşmak|döğüşmek|kavga etmek|pençeleşmek|vuruşmak dövüş|1 (noun)|tokat|yumruk|döğüş|tegiş|toka|toku|tutu dragoman|1 (noun)|tercüman|dilmaç dragon|1 (noun)|ejderha|ejder drama|1 (noun)|dram dramatik|1 (noun)|üzgüsel|üzünçlü|acıklı|içler acısı dramatizasyon|1 (noun)|oyunlaştırma dram|1 (noun)|üzgü|üzünç|drama|tiyatro dr.|1 (noun)|doktor drenaj|1 (noun)|akaçlama|tefcir dren|1 (noun)|ark|hendek dripling|1 (noun)|top sürme dripling yapmak|1 (noun)|futbol drosera|1 (noun)|droseragillerden droseragillerden|1 (noun)|drosera|sinekkapan|sinekkapan bitkisi|venüs sinekkapanı drupa|1 (noun)|eriksi meyve ds|1 (noun)|darmstadtium dst|1 (noun)|desister duacı|1 (noun)|abidin|yağrıkçı dua|1 (noun)|yakarış|algış|alkış|yakarı duba|1 (noun)|kerteriz noktası dubaracılık|1 (noun)|hilekârlık dubaracı|1 (noun)|oyunla|hileyle|aldatmacayla|düzenci dubara|1 (noun)|oyunda|oyun|hile|aldatmaca|düzen dubar|1 (noun)|kefalgillerden dubaya|1 (noun)|rampa dublâjcılık|1 (noun)|sözlendiricilik|seslendiricilik dublâjcı|1 (noun)|sözlendirici|seslendirici dublaj|1 (noun)|sözlendirme dublâj|1 (noun)|sözlendirme dublör|1 (noun)|benzer dubniyum|1 (noun)|hahnyum|db duçar olmak|1 (noun)|uğramak|tutulmak duçar|1 (noun)|uğramış|yakalanmış|tutulmuş dudak|1 (noun)|ağzın|ağız|emmek|lep|şefe dudak boyası|1 (noun)|ruj dudak bükmek|1 (noun)|umursamamak|küçüksemek dudak eşlemesi|1 (noun)|sözlendirmede dudak ısırtmak|1 (noun)|hayrete dudak sarkıtmak|1 (noun)|somurtmak dudaksıl|1 (noun)|şefevi samit dudaksı|1 (noun)|p dudak yarığı|1 (noun)|tavşandudağı|tavşan dudağı dudu|1 (noun)|hanım|abla|aba|apa|abu|eci du|1 (noun)|geçmiş zaman duhul|1 (noun)|girme|giriş|antre duhuliye|1 (noun)|eskiden|giriş|giriş ücreti duhuliye kartı|1 (noun)|girimlik dulak|1 (noun)|dolu|olgun|tecrübeli dulaptalotugillerden|1 (noun)|arabistandefnesi dulavratotu|1 (noun)|bileşikgillerden dulavrat otu|1 (noun)|birleşikgillerden duldalamak|1 (noun)|korumak duldalanmak|1 (noun)|korumak dulda tutmak|1 (noun)|örtünmek dulda|1 (noun)|yağmur|siper|esirgeme|koruma|himaye duluk|1 (noun)|yüz|şakak|yanak dumağı|1 (noun)|nezle|ingin|zükâm|nevazil|tumağı dumana boğmak|1 (noun)|bunaltmak duman attırmak|1 (noun)|korkutmak duman etmek|1 (noun)|yenmek|dağıtmak|bozmak|başarısağlamak dumanı üstünde|1 (noun)|meyve|taze|gıcır|yeni dumanıvermek|1 (noun)|ortalığıkarıştırmak duman|1 (noun)|kötü|yaman|esrar|uçucu|parçacık|sis|göz gözü görmemek|püskürme|teoman|toman|tumağan|tuman|tütük|tütün dumanlanmak|1 (noun)|bulanmak|karışmak dumanlı|1 (noun)|sisli|sıkıntılı|sarhoş duman olmak|1 (noun)|işi|ışi duman rengi|1 (noun)|füme dumdum|1 (noun)|domdom kurşunu dumrul|1 (noun)|tumrul dumura uğramak|1 (noun)|körelmek dumur|1 (noun)|körelme dumur olmak|1 (noun)|şaşırmak|afallamak|donakalmak|kalakalmak dun|1 (noun)|alçak|aşağı|aşağılık|altta|aşağıda duo|1 (noun)|düet|düo|ikili duraç|1 (noun)|kaide|turaç|heykel|ayak|taban durağan|1 (noun)|gelişmemiş|sabit|akışmaz|yerli|hareketsiz|sakin|yerinür durağanlaşmak|1 (noun)|sabitleşmek durağan yıldız|1 (noun)|sabite duraklamak|1 (noun)|duraksamak|abuse etmek|duralamak|istasyon yapmak|tereddüt etmek duraklama|1 (noun)|vakitsiz|tevakkuf|vakfe duraklı dalga|1 (noun)|kararlı dalga duraklık|1 (noun)|durgunluk durakotu|1 (noun)|dereotu duraksamadan|1 (noun)|gözü kapalı|tereddütsüz duraksamak|1 (noun)|duraklamak|tereddüt etmek duraksamalı|1 (noun)|duraksayan|tereddütlü|mütereddit duraksamasız|1 (noun)|tereddütsüz duraksama|1 (noun)|tereddüt|çekinti duraksayan|1 (noun)|duraksamalı duraksayarak|1 (noun)|tereddütle duraksız|1 (noun)|direkt|molasız|non-stop durak|1 (noun)|tren|tramvay|konuşmada|bürün|durgaç|nokta|tevakkuf mahalli dur-ak|1 (noun)|türemiş isim duralamak|1 (noun)|duraklamak duralandırma|1 (noun)|noktalama duralga|1 (noun)|terminal duran|1 (noun)|durdu|toran|turgan dura|1 (noun)|nokta durarak|1 (noun)|durup durup durcu|1 (noun)|durucu durdu|1 (noun)|duran|kalıcı|canlı|yaşayan|yaşam|hayat|turdu durduğu|1 (noun)|düşmek durduraç|1 (noun)|fren durdurmak|1 (noun)|durmasınısağlamak|ardını kesmek|ardınıkesmek|bloke etmek|diremek|eğlemek|frenlemek|karşılamak|önünü almak|tevkif etmek|yol kesmek durdurma|1 (noun)|tevkif durdurtmak|1 (noun)|durmasınısağlamak durendiş|1 (noun)|öngörülü|uzgörür durgaç|1 (noun)|durak|durulan durgan|1 (noun)|sabit durguluk|1 (noun)|park durgunlaşmak|1 (noun)|sakinleşmek durgunluk çökmek|1 (noun)|sessiz durgunluk|1 (noun)|deflâsyon|dinginlik|duraklık|kış uykusu|resesyon|sakinlik|sükûnet|turum durgun|1 (noun)|sakin|dingin|neşesiz|keyifsiz|sessiz|sönük|hareketsiz|durulmuş|süzülmüş|arınmış|ayna gibi|bel bel|cansız|donuk|pasif|râkid|sakin sakin|sükûnetli|sütliman|tutuk durgun şişkinlik|1 (noun)|stagflâsyon durgu|1 (noun)|sekte durmadan|1 (noun)|kesintisiz|sürekli|cepheden cepheye koşmak|fasılasız|ha bire|vira|vire durma|1 (noun)|eğleşme|eğlenme|tevakkuf|mayna|sekte|tural durmak|1 (noun)|çalışmamak|eğlenmek|eğleşmek|dinmek|kesilmek|beklemek|dikilmek|yaşamak|kalmak|bakadurmak|getiredurmak|abuse etmek|aleşmek|ara vermek|istop etmek|stop etmek|tevakkuf etmek|tur|yüzmek durmaksızın|1 (noun)|boyuna|fırt fırt|geceli gündüzlü|harıl harıl|kırık plâk gibi|kopuksuz|zırt pırt durması|1 (noun)|dursun durmasınısağlamak|1 (noun)|durdurmak|durdurtmak durmuş oturmuşluk|1 (noun)|olgunluk|tutarlılık durmuş oturmuş|1 (noun)|olgun|tutarlı durmuş|1 (noun)|tormış dursayı|1 (noun)|sabit dur|1 (noun)|stop dur!|1 (noun)|stop dursun|1 (noun)|durması durucu|1 (noun)|oturan|durcu|duruk|payidar|turçik duruk|1 (noun)|statik|stator|duru|durucu|sabit duruksun|1 (noun)|mütereddit|kararsız durulan|1 (noun)|durgaç|turut durulaşmak|1 (noun)|berraklaşmak durulaştırmak|1 (noun)|berraklaştırmak durulca|1 (noun)|masum|günahsız durulma|1 (noun)|istikrar durulmak|1 (noun)|kımıldanış|karışıklık|yağış|uslanmak|sakinleşmek|kalınmak|istikrar bulmak|yatışmak durulmaz|1 (noun)|afacan|yaramaz durulmuş|1 (noun)|durgun|müstakar durul|1 (noun)|sükun|günahsızlık|arınmışlık durultum|1 (noun)|stabilization duruluk|1 (noun)|açıklık|berraklık duruma|1 (noun)|ağız kullanmak durumda|1 (noun)|merkezde durum|1 (noun)|hâl|vaziyet|keyfiyet|mevki|pozisyon|konum|yaşam|hayat|süreğenlik|duruş|ahvâl-i ism|ayna|bir şey|boyut|daraşlık|delâl|gestalt|gidiş|gidişat|halet|hatır|hava|kalıp|kondisyon|manzara|merkez|perese|şekil|tavır|yeğlemek|yer|yetmek|yoklamak durumlar|1 (noun)|ahval|bağlam|kontekst durumları|1 (noun)|astronom|gün güne uymaz durum ortacı|1 (noun)|sıfat-fiil durumu|1 (noun)|akıllandırma|aksettirmek|ardaklanma|bahadırlık|hâli tavrı yerinde|kendinde|soyutlamak durum ulacı|1 (noun)|zarf-fiil durumuna düşmek|1 (noun)|şartlarıkötüleşmek durumunda|1 (noun)|eşek kuyruğu gibi ne uzar, ne kısalır|yerinde durum vaziyeti|1 (noun)|görünüş durup durup|1 (noun)|durarak|bekleyerek durup dururken|1 (noun)|birdenbire|ansızın durur dalga|1 (noun)|sıfır duruş|1 (noun)|durum|poz|toru|vakfe duruşmak|1 (noun)|mümârese duruşma|1 (noun)|mahkeme|murafaa duru|1 (noun)|temiz|arınmış|berrak|hal|ayaz|çuğa|damlasakızı|diksiyon|duruk|monolitik|saf|safi|yıldızlı duruvermek|1 (noun)|bıçak gibi kesilmek|stop etmek dustan|1 (noun)|dostlar duşaklamak|1 (noun)|kösteklemek duş|1 (noun)|cağ dutar|1 (noun)|kırgız dut|1 (noun)|dutgillerden|ak|kara|boğma|dutgiller|pekmez dut gibi olmak|1 (noun)|utanmak dutgillerden|1 (noun)|dut|ekmek ağacı|ekmekağacı|incir|inekağacı|kâğıt dutu|kâğıtdutu|yaban inciri dutgiller|1 (noun)|dut dut yemiş bülbüle dönmek|1 (noun)|susmak dut yemişbülbüle dönmek|1 (noun)|susmak duva|1 (noun)|düve duvak|1 (noun)|küp|tandır|örtül|bürük duvaklı|1 (noun)|doğduğunda|perdeli duvan|1 (noun)|doğan duvara|1 (noun)|reklâm levhası duvarcılık|1 (noun)|hirfet duvarcı|1 (noun)|tuğla duvar çekmek|1 (noun)|görüşmemek duvar dişi|1 (noun)|ekleme dişi duvarın beri yüzü beri, öte yüzü öte|1 (noun)|hısımlar|dostlar duvarlara|1 (noun)|yapışıcı sap duvarlarda|1 (noun)|takçagöz duvar sedefi|1 (noun)|dalakotu|dalak otu duvar|1 (noun)|sonuçsuz|tuğla|engel|cidar|çavut|kaş|örek|prefabrik konut|taş duvarcı duvar yapmak|1 (noun)|baraj yapmak duyan|1 (noun)|duyucu|hissedici|duyuşan|tuyak|tuyan duyarca|1 (noun)|alerji duyar|1 (noun)|duygulu|duyarlı|duygun|hassas|hisli duyarga|1 (noun)|lâmise|anten duyargan|1 (noun)|alerjen duyarı|1 (noun)|duyarlılık|hislilik duyarlı|1 (noun)|hassas|duyar|şair duyarlık|1 (noun)|hassasiyet|duygunluk|hassaslık duyarlılık|1 (noun)|duyarı|duyuş|empati duyduğu|1 (noun)|tanık duygudan|1 (noun)|soğuk duygudaşlık|1 (noun)|sempati|empati duygudaş|1 (noun)|sempatizan|sempatik duygu|1 (noun)|his|önsezi|ahlâkî|âlem|anlaşmak|buluş|dünya|hâkim|ihtisas|iletişim|kalp|kendini yoklamak|kıtlık|millet|müzik|romantizm|ruh|şiir duygulandıran|1 (noun)|içli duygulandırmak|1 (noun)|dokunmak|rikkat vermek duygulanım|1 (noun)|etkilenme|duygulanma|tahassüs|teessür duygulanmak|1 (noun)|gözleri yaşarmak|hislenmek|içine işlemek|içlenmek|kendinden geçmek|mütehassis olmak|yüreği titremek duygulanma|1 (noun)|tahassüs|duygulanım|ihtisas|kabarma duygulanmış|1 (noun)|mütehassis duygular|1 (noun)|havâs|hissiyat duyguları açığa vurmak|1 (noun)|belirtmek duygularıaçığa vurmak|1 (noun)|belirtmek duyguları|1 (noun)|mimik duyguların|1 (noun)|beyan duygularını|1 (noun)|kalbini açmak duygulu|1 (noun)|duygusu|içli|hassas|duyar|duygun|espressivo|hisli|noktrün|rafine|rebabî|rikkatli|santimantal|yanık|yüreği yanık duygululuk|1 (noun)|çabuk|içlilik|santimantalite duygun|1 (noun)|duygulu|duyar|hassas duygunluk|1 (noun)|hassasiyet|duyarlık duygusal|1 (noun)|hissî|birey|romanesk|romantik duygusu|1 (noun)|duygulu|duygusuz duygusuz|1 (noun)|hissiz|duygusu|umursamaz|eşek derisi gibi|hayvan|hayvan gibi|heykel gibi|kalpsiz|kansız|suratı mahkeme duvarı|vurdumduymaz duygusuzlaşmak|1 (noun)|nasır bağlamak duygusuzluk|1 (noun)|hissizlik|kalpsizlik|kansızlık duyma|1 (noun)|işitme|komaya girmek|sema duymak|1 (noun)|hissetmek|işitmek|öğrenmek|dokunma|sezmek|soğukluk|sertlik|ağırlık|istihbar etmek|tadına varmak|taşımak|tatmak|yaşamak duymamazlık|1 (noun)|duymazlık duymazlık|1 (noun)|duymamazlık duynak|1 (noun)|toynak duyucu|1 (noun)|duyan duyu|1 (noun)|işitme|koklama|hasse|duyum|his duyuk|1 (noun)|haber duyulabilen|1 (noun)|belli belirsiz duyulan|1 (noun)|duyulur|mahsus duyulanlardan|1 (noun)|yaşantı duyulmak|1 (noun)|aksetmek|çıkmak|işitilmek|kulağına çarpmak|şüyu bulmak|vurmak duyulmaz|1 (noun)|gayrimahsus duyulmuş|1 (noun)|afişe duyulsun|1 (noun)|şanver duyultucu|1 (noun)|ravi duyultulamak|1 (noun)|rivayet etmek duyultu|1 (noun)|şayia duyulur|1 (noun)|duyulan|bir ağızdan çıkan bin dile yayılır duyumculuk|1 (noun)|sansüalizm duyum|1 (noun)|haber|istihbarat|duyu|duyuş|ihsas|ruh bilimi|ruhbilim duyum ikiliği|1 (noun)|sinestezi duyumlar|1 (noun)|havâs duyumsamak|1 (noun)|hissetmek duyumsatmak|1 (noun)|hissettirmek duyumsuzlaştırıcı|1 (noun)|anestezik duyumsuzlaştırmak|1 (noun)|anestezi yapmak duyum yitimi|1 (noun)|anestezi duyuran|1 (noun)|mübelliğ duyur|1 (noun)|haber duyurma|1 (noun)|anons|deklârasyon|suç duyurusu|yansıtma duyurmak|1 (noun)|sezdirmek|afişe etmek|aksettirmek|anons etmek|değirmek|dile vermek|faş etmek|faşetmek|hissettirmek|ilan etmek|işittirmek|tattırmak|yaftalamak|yansıtmak|yayımlamak|yetiştirmek duyurmamak|1 (noun)|saklamak duyuru|1 (noun)|ilân|anons|çav duyurulan|1 (noun)|yayın duyurulmak|1 (noun)|bildirilmek duyurulması|1 (noun)|naklen yayın duyurulmayan|1 (noun)|gizli duyuşan|1 (noun)|duyan|hisseden duyuş|1 (noun)|seziş|duyum|hissediş|duyarlılık|belgi|üslûp düalist|1 (noun)|ikici|ıkici düalizm|1 (noun)|ikicilik dübbüasgar|1 (noun)|küçükayı dübbüekber|1 (noun)|büyükayı dübeş|1 (noun)|oyunda dübür|1 (noun)|kıç|kaba et düçar|1 (noun)|uğramış|yakalanmış|tutulmuş düdük|1 (noun)|akılsız|tütük düdük gibi|1 (noun)|daracık düdük gibi kalmak|1 (noun)|zayıflamak düdük gibi olmak|1 (noun)|yapayalnız düdüklemek|1 (noun)|aldatmak|kandırmak düdükler|1 (noun)|mezamir düdüklü|1 (noun)|düdüklü tencere düdüklü tencere|1 (noun)|düdüklü düdük makarnası|1 (noun)|aptal|anlayışsız düello|1 (noun)|söz düellosu düet|1 (noun)|duo dü|1 (noun)|geçmiş zaman düggen|1 (noun)|dükkan|bakkal düğeç|1 (noun)|tokmak düğmeci|1 (noun)|düğme|fermuar düğme|1 (noun)|giyecek|metal|kapayan|komütatör|çapraz|çivi|düğmeci düğmelemek|1 (noun)|iliklemek düğmelenmek|1 (noun)|iliklenmek düğmük|1 (noun)|düğüm düğüm atmak|1 (noun)|düğümlemek düğüm|1 (noun)|ip|iplik|anlaşılamayan|ıplik|bağ|dökümhan|düğmük|tügün|ukde düğümlemek|1 (noun)|bağlamak|düğüm atmak|düğüm vurmak düğümleme|1 (noun)|te?kîd düğümlenmek|1 (noun)|sıkışmak düğümlenme|1 (noun)|te?kîd düğümler|1 (noun)|ukad düğümlü|1 (noun)|budaklı|sorunlu|karışık|çözmek düğüm vurmak|1 (noun)|biriktirmek|düğümlemek düğüncü|1 (noun)|toycu düğünçiçeğigillerden|1 (noun)|basurotu|manisalalesi|şakayık düğün çiçeği|1 (noun)|turnaayağı düğün çorbası|1 (noun)|et|un düğüne|1 (noun)|gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar düğün|1 (noun)|eğlence|cemiyet|toy|deri|dernek|konfeti|mürüvvet|mürüvvetini görmek|tügün düğün hamamı|1 (noun)|müzik düğü|1 (noun)|pirinç düğürcek|1 (noun)|gelin boğan|simit düğürcük|1 (noun)|simit düğüş|1 (noun)|töküş dühul|1 (noun)|farsça dükkan|1 (noun)|dükkân|düggen|hanut dükkân|1 (noun)|kumarhane|satışlık|akar|dükkan|emlâk vergisi|mülk dükkanlar|1 (noun)|hânât düktil|1 (noun)|sünek dülger balığı|1 (noun)|peygamber balığı dülger|1 (noun)|yapıların|köşker|neccar dümbelek|1 (noun)|anlayışsız|sersem dümbüklük|1 (noun)|pezevenklik dümbük|1 (noun)|pezevenk dümdar|1 (noun)|artçı dümdüz|1 (noun)|basit|bilgisi|girintisiz çıkıntısız|yamyassı dümdüz etmek|1 (noun)|ezmek|dövmek dümencilik|1 (noun)|dalaverecilik|düzenbazlık|hilecilik dümenci|1 (noun)|sonuncu|dalavereci|hileci|düzenbaz dümen çevirmek|1 (noun)|hileye dümen|1 (noun)|dalavere|hile|entrika|yönetim|idare dümeni kırmak|1 (noun)|kaçmak|uzaklaşmak dümen neferi|1 (noun)|sonuncu dümen yapmak|1 (noun)|dalavere dünden bugüne|1 (noun)|çabucak dünden|1 (noun)|çoktan dün|1 (noun)|geçmiş dünkü|1 (noun)|acemi|yeni|toy dünkü çocuk|1 (noun)|toy|acemi dünürcü|1 (noun)|görücü dünür|1 (noun)|görücü dünürlük|1 (noun)|akrabalık|sıhriyet dünya âlem|1 (noun)|herkes dünya başına yıkılmak|1 (noun)|umutlarınıyitirmek dünya bol olmuş neye yarar, pabuç dar olduktan sonra|1 (noun)|rahatlık|özgürlük dünyacı|1 (noun)|sekülarist dünya|1 (noun)|çevre|ortam|camia|dış|duygu|herkes|acun|yer|yerküre|yer yuvarı|yer yuvarlağı|alem|grup|acunluk|âlem|âlem-|arz|cihan|dârıdünya|devran|dış âlem|diyar|felek|kâinat|küre|yeryüzü|yir|zemin dünyada|1 (noun)|materyalizm dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur|1 (noun)|cansızolarak|bulunur dünya durdukça|1 (noun)|ebediyen dünya evi|1 (noun)|evlilik dünyaevi|1 (noun)|evlilik dünya evine girmek|1 (noun)|evlenmek dünya görüşlü|1 (noun)|amacını dünya gözü ile görmek|1 (noun)|sağlığında dünya kelâmı etmek|1 (noun)|konuşmak dünya kelâmıetmek|1 (noun)|konuşmak dünyalık|1 (noun)|mal|mülk|servet|para|acunluk dünya malı|1 (noun)|varlık|servet dünyanın|1 (noun)|atlas dünyanın yedi harikası|1 (noun)|antik dönemin yedi harikası dünya nimeti|1 (noun)|içeceği dünya penceresi|1 (noun)|göz dünyaya getirmek|1 (noun)|doğurmak dünyaya kazık kakmak|1 (noun)|ölmemek dünyayı gözü görmemek|1 (noun)|üzüntü|öfke dünyayıgözü görmemek|1 (noun)|üzüntü|öfke|ölçülü dünya yıkılsa umurunda değil|1 (noun)|sorumsuz|kaygısız dünyayıtutmak|1 (noun)|cihanıtutmak düo|1 (noun)|duo düpedüz|1 (noun)|açıkçası|gerçekten|yalın|basit|süssüz|sade dürbün|1 (noun)|ırakgörür|açıklık|bakaç dürbünün tersiyle bakmak|1 (noun)|küçümsemek dür|1 (noun)|inci dürmece|1 (noun)|bağlarda|tomurcuk dürme|1 (noun)|lâhana|dürüm dürrâc|1 (noun)|turaç dürtmek|1 (noun)|uyarmak|değmek|dokunmak|parmaklamak dürtükleme|1 (noun)|dürtüklemek|işi dürtüklemek|1 (noun)|dürtükleme dürtü|1 (noun)|muharrik dürtüşmek|1 (noun)|kakışmak dürü|1 (noun)|armağan|hediye|çeyiz dürülmek|1 (noun)|bükülmek|toplanmak|sarılmak|katlanmak|kıvrılmak dürülmüş|1 (noun)|bürüm|dürülü|türü dürülü|1 (noun)|dürülmüş|kıvrılmış dürüm|1 (noun)|dürme dürüm dürüm|1 (noun)|kıvırarak dürümlemek|1 (noun)|kıvırmak dürüst|1 (noun)|doğru|güvenilir|onurlu|yanlışsız|akbay|arman|bozçin|cağlı|çağlak|çağlasun|çağlav|delikanlı|eline eteğine doğru|fatıma|gakgoş|keleş|müslüman adam|onat|selim|turus|yüzlüg dürüstlük|1 (noun)|doğruluk|hak deyince akan sular durur|ismet|namus dürüst oyun|1 (noun)|fair-play dürüşmek|1 (noun)|çabalamak dürüşt|1 (noun)|sert|gücendirici|kırıcı düse|1 (noun)|oyunda düstur|1 (noun)|kaide düşçü|1 (noun)|hayalperest|romanesk düşe kalka|1 (noun)|güçlükle düşelge|1 (noun)|pay|hisse düşenin dostu olmaz|1 (noun)|zenginle düşen|1 (noun)|sakıt düşerge|1 (noun)|miras|pay düşeş|1 (noun)|oyunda düşeyazmak|1 (noun)|düşeyazmak düşey|1 (noun)|şakulî düşgele|1 (noun)|rasgele|rastlantıyla|tesadüfen düşgelim|1 (noun)|rastlantı düşgelme|1 (noun)|isabet düşgelmek|1 (noun)|rastlamak|tesadüf etmek düş gücü|1 (noun)|yaratma|muhayyile düşkurucu|1 (noun)|hayalperest düşkü|1 (noun)|hobi|dinlendirici düşkünezenlik|1 (noun)|zebunküşlük düşkünler|1 (noun)|aceze düşkünlere|1 (noun)|hayırsever düşkünlerevi|1 (noun)|darülaceze|bakım yurdu|bakımyurdu|düşkünler yurdu düşkünler evi|1 (noun)|darülâceze|düşkünler yurdu düşkünler yurdu|1 (noun)|düşkünlerevi|düşkünler evi düşkünleşmek|1 (noun)|düşmek düşkünlük|1 (noun)|rezillik|iptilâ|iptila|alçalma|merak|nekbet|nikbet|zaaf|zeval|zül düşkün|1 (noun)|meraklı|müptelâ|yaşlılık|fakir|fülûsüahmere muhtaç|mecbur|meyyâl|müdbir|münhemik|müptela|naçar|nizâr|yangın|zebun|züllü düşkünü|1 (noun)|tutkun|âşıklısı düşlemek|1 (noun)|hayal etmek düşmana|1 (noun)|berkem düşmanca|1 (noun)|antagonist düşmanını|1 (noun)|başalmış düşmanın/rakibin|1 (noun)|davacın kadı olursa yardımcın allah olsun düşmanlık|1 (noun)|yağılık|hasımlık|husumet|adavet|antagonizm|garaz|muhasamat|münazaa düşman|1 (noun)|yağı|hasım|kucağına düşmek düşme|1 (noun)|çangıl çungul etmek|çangır çungur|isabet|patır kütür|patır patır|sukut|tedenni|tenezzül düşmek|1 (noun)|durduğu|bulunduğu|yağmak|vurmak|değmek|rastlamak|hızı|gücü|azalmak|düşkünleşmek|damlamak|olmak|bayağılaşmak|alışmak|atlanmak|çıkarmak|eksiltmek|gitmek|uğramak|kapılmak|yakışmak|bulunmak|çalışmak|boylamak|dökülmek|geçişsiz|gelmek|giriftar olmak|isabet etmek|kadük olmak|kalmak|sakıt olmak|sukut etmek|tedenni etmek|yığılıp kalmak|yığılmak düşmez kalkmaz bir allah|1 (noun)|tanrı'dır düşmüş|1 (noun)|kadük|sakıt düş|1 (noun)|rüya|imge|hayal|umut|imaj|töştük|tüş düşsel|1 (noun)|hayalî düştüğünde|1 (noun)|yazı tura düşük|1 (noun)|az|ceninisakıt|sakıt|bağan|düşüt|sıkıt|ucuz düşüklük|1 (noun)|adîlik|bayağılık|seviyesizlik düşünceden|1 (noun)|mesnetlenmek düşünceler|1 (noun)|efkâr|fikriyat|mülâhazat düşüncelerin|1 (noun)|beyan|çağrışım|çoğulculuk düşüncelerini|1 (noun)|kalbiyle konuşmak düşünceli|1 (noun)|kaygılı|tasalı|anlayışlı|beyinli|eli şakağında|fikirli|iz'anlı|izanlı|mehmum|neşesiz|sıngın düşünce|1 (noun)|mütalâa|fikir|mülâhaza|ide|tasa|kaygı|sıkıntı|niyet|tasarı|ilke|ad|akıl|âlem|anlaşmak|ayrılık|ayrılıkçı|cins ismi|çağını aşmak|çağınıaşmak|çakıntı|çözüm yolu|dilediğini yapmak|düşünek|edebiyat|endişe|esin|fanatiklik|fanatizm|fosil|fuat|gâile|ışık|içrek|idea|ince|isabet|kanaat|kanı|kendi hesabına|kibar|konsept|kuvve|mutedil|nabız|öneri|plân|rey|şizofreni|tasavvur|tema, tem|usyarılım|uyarlık|uyuşmak|ültramodern|yankı|yankı uyandırmak|yazın|zihniyet düşüncenin|1 (noun)|şekil düşüncesince|1 (noun)|için düşüncesinde|1 (noun)|hakkı olmak düşüncesini|1 (noun)|haklı bulmak düşüncesizce|1 (noun)|cür'et|iz'ansızca|kapris|önüne arkasına bakmadan|sallapati düşüncesizlik|1 (noun)|fikirsizlik|iz'ansızlık|izansızlık düşüncesiz|1 (noun)|tasasız|kaygısız|anlayışsız|abuli|beyinsiz|dangalak|eşek gibi|fikirsiz|iz'ansız|izansız|kafadan kontak|kafası örümcekli|kakavan|saçı uzun aklı kısa|sağını solunu bilmemek düşünceyi|1 (noun)|haksız bulmak düşündaş|1 (noun)|düşündeş düşündeş|1 (noun)|hemfikir|oydaş|fikirdeş|düşündaş düşündüğüm|1 (noun)|işte düşündüğünü|1 (noun)|sözünü esirgememek düşündürmek|1 (noun)|tasalandırmak|kaygılandırmak|hatırlatmak|kafasını kurcalamak düşündürücü|1 (noun)|tasalandıran|kaygılandıran|anlamlı düşüne düşüne görmeli işi, sonra pişman olmamalı kişi|1 (noun)|insan düşünek|1 (noun)|düşünce düşünen|1 (noun)|bencil düşünerek|1 (noun)|akıl|fikren düşün|1 (noun)|fikir|ide|ardışım|düşünüm düşüngücü|1 (noun)|ideolog düşüngü|1 (noun)|ideoloji düşüngüsel|1 (noun)|ideolojik düşünme|1 (noun)|ayırma|birleştirme|tefekkür|akıl|hatır|konjektür|psikoloji düşünmeden|1 (noun)|doğaç|doğaçtan|ezbere|gayri ihtiyari|gayriihtiyarî|gözü kapalı|mihanikî düşünmediği|1 (noun)|rast gelmek düşünmeksizin|1 (noun)|bedaheten|ihtiyarsız düşünmek|1 (noun)|tasarlamak|tasalanmak|kaygılanmak|aklına getirmek|aklından geçmek|hayalinden geçirmek|hesap etmek|içinden geçmek|iz'an etmek|kurmak|muhakeme|muhakeme etmek|muhakeme yürütmek|mülâhaza yapmak|niyet etmek|tasavvur etmek|teemmül etmek|tefekkür etmek|yüreğinden geçmek düşünmemek|1 (noun)|akıldan çıkarmak düşünsel|1 (noun)|fikrî|fikri|ideografik düşüntüler|1 (noun)|mülahazat düşüntülü|1 (noun)|spekülâtif|kurgusal düşünücü|1 (noun)|düşünür düşünü|1 (noun)|fikir düşünülemeyen|1 (noun)|akla gelmedik düşünülemez|1 (noun)|akla gelmez düşünülen|1 (noun)|gerçek|kuvveden fiile çıkarmak|melhuz|memul düşünüleni|1 (noun)|kinaye düşünülerek|1 (noun)|bile bile düşünülmek|1 (noun)|sanılmak düşünülmeyen|1 (noun)|al kiraz üstüne kar yağmış düşünülmüş|1 (noun)|mutasavver düşünüm|1 (noun)|düşün|fikir|ide düşünürken|1 (noun)|iç dil düşünür|1 (noun)|mütefekkir|düşünücü düşünüş|1 (noun)|mütalâa|insanın|gönül|kurumlaşma|psikoloji|sapmak|tefekkür|zihniyet|züppeleşmek düşünüşü|1 (noun)|kafasız düşürme|1 (noun)|ıskat düşürmek|1 (noun)|değerini|azaltmak|uğratmak|fiyatınıindirmek|çelmek|dökmek|indirmek|sıyırmak düşürülme|1 (noun)|ıskat düşüt|1 (noun)|düşük|bağan|cenini sakıt düşyıkımı|1 (noun)|hüsran düttürü leylâ|1 (noun)|tuhaf düveci|1 (noun)|dövücü|dövüşçü düve|1 (noun)|genç|döven|dövüşçü|duva düvel|1 (noun)|devletler düvenci|1 (noun)|dövenci düven|1 (noun)|döven düver|1 (noun)|direk|mertek düvlek|1 (noun)|şamama düyan|1 (noun)|borçlar düyeci|1 (noun)|dövüşçü|döğüşçü düyun|1 (noun)|borçlar düzayak|1 (noun)|basit|yavan|kuru|sathî düz baskı|1 (noun)|ofset düzbaskı|1 (noun)|tipografi düzdeğişmece|1 (noun)|mürsel mecaz düzdizgi|1 (noun)|hiza düz|1 (noun)|doğru|müstevî|yayvan|yalın|sade|süssüz|çizgisiz|düzlük|ova|düziko|alan|arızasız|bant|dölek|düz rakı|düzlem|düzlenmek|hasırotu|ı, ı|i, i|kahve tepsisi|kayan|kaymak|müstevi|niteliksiz|ponje|raptiye|say|tahta|tügüz|tüze|virajsız|yalçın|yeksan düzdöner|1 (noun)|jiroskop düzeç|1 (noun)|kabarcıklı düzeç|tesviye aleti düzeçleme|1 (noun)|tesviye düze|1 (noun)|doz|düzen|uslup|tarz düzelememek|1 (noun)|hayır etmemek düzelmek|1 (noun)|kötü|düzleşmek|dizgine gelmek|ıslah olmak|iflâh olmak|salâh bulmak|yola gelmek düzelme|1 (noun)|salâh düzelmez|1 (noun)|ıslah olmaz düzelten|1 (noun)|musahhih düzeltici|1 (noun)|düzeltmen|musahhih düzelticilik|1 (noun)|musahhihlik düzeltilemez|1 (noun)|çekiye gelmez düzeltilmek|1 (noun)|tamir görmek düzeltilmesi|1 (noun)|macunlamak düzeltilmiş|1 (noun)|ayarlı|rendide|rötuşlu düzeltilmiş hava hızı|1 (noun)|kalibre hava sürati düzeltim|1 (noun)|reform düzelti|1 (noun)|tashih|düzeltme düzeltme işareti|1 (noun)|k|âlem|lâmba|telâş;|uzatma işareti düzeltmek|1 (noun)|onarmak|çeki düzen vermek|doğrultmak|eğe|ıslah etmek|mührelemek|rötuş yapmak|tanzim etmek|tapanlamak|tashih etmek|tedavi etmek|tensik etmek|toplamak|yatırmak düzeltmeler|1 (noun)|ıslahat düzeltmen|1 (noun)|düzeltici|musahhih düzeltme|1 (noun)|tashih|reform|iyileştirme|ıslahat|düzelti|ıslah|revizyon|silici|tanzim|tensik düzem|1 (noun)|dozaj düzen bağı|1 (noun)|disiplin|düzence düzenbağı|1 (noun)|zapturapt düzenbazdır|1 (noun)|kalp kazanır, kaltaban gönenir düzenbaz|1 (noun)|düzenci|hileci|çıfıt|dümenci|kampanacı|mantarcı düzenbazlık|1 (noun)|çıfıtlık|dümencilik düzence|1 (noun)|disiplin|düzen bağı|zapturapt düzenci|1 (noun)|düzen|hileci|oyunbaz|düzenbaz|dessas|çakal|dolapçı|dubaracı|entrikacı|fırıldakçı|iblis|oyuncu düzencilik|1 (noun)|köpoğluluk|oyunbazlık|oyunculuk|üçkâğıtçılık düzenek|1 (noun)|mekanizma|nesne|dizge|denklem|mekanik|sıfırlayıcı|sistem düzengeç|1 (noun)|regülatör düzeni|1 (noun)|ahenk vermek düzen kurmak|1 (noun)|düzenlemek düzenleç|1 (noun)|regülatör düzenle|1 (noun)|manita düzenleme|1 (noun)|aranjman|kodifikasyon|kombinezon|organizasyon|regülasyon|tabiye|tanzim|tensik|tertip|yaratu düzenlemek|1 (noun)|yapmak|hazırlamak|düzenli|açmak|akort etmek|aranje etmek|balo vermek|çeki düzen vermek|dizmek|düzen kurmak|ipe dizmek|organize etmek|regüle etmek|sıraya koymak|tanzim etmek|tertip etmek|tertiplemek düzenlemeler|1 (noun)|tensikat düzenlemesi|1 (noun)|çiçekçi düzenlenen|1 (noun)|plânlı düzenleniş|1 (noun)|tertibat|tertip düzenlenmek|1 (noun)|yapılmak|düzenli|tertiplenmek düzenlenmesinde|1 (noun)|şehircilik düzenlenmiş|1 (noun)|müdevven|organize|sıralı düzenleyen|1 (noun)|istatistikçi|mürettip|nâzım|tertipleyici düzenleyici|1 (noun)|organizatör|regülâtör|aranjör|inzibatî düzenleyim|1 (noun)|amenajman|amenejman düzenlik|1 (noun)|dirlik düzenlik|huzur düzenlilik|1 (noun)|asayiş|çeki düzen|ittırat|karar düzenli|1 (noun)|sistemli|kararlı|tertipli|muntazam|nizamlı|metodik|ahenkli|ayarlı|derli toplu|derneşik|düzenlemek|düzenlenmek|düzgün|intizam|intizamlı|manzum|mazbut|muttarit|organize|örgün eğitim|rabıtalı|tekdüze|türü|tüzli|yaratun düzensiz|1 (noun)|karışık|tertipsiz|intizamsız|gayrimuntazam|sistemsiz|ağır aksak|ahenksiz|alaturka|aritmik|ayarsız|bozuk düzen|dağınık|daldan dala|dandini|dersiz topsuz|gayri muntazam|gayrinizamî|gevezelik|inzibatsız|kararsız|kargacık burgacık|karışmak|karmakarışık|kaytaban|mükesser|mülevves|müşevveş|nizamsız|perişan|plânsız programsız|rabıtasız|savruk|sırasız|yaka bir tarafta, paça bir tarafta|yolsuz|yöntemsiz düzensizlikleri|1 (noun)|doğru söz acıdır düzensizliklerin|1 (noun)|satirik şiir düzensizlik|1 (noun)|tertipsizlik|intizamsızlık|nizamsızlık|ahenksizlik|ayarsızlık|başıbozukluk|ihtilâl|kararsızlık|kargaşa|yöntemsizlik düzen teker|1 (noun)|makinelerde|volan düzenteker|1 (noun)|volan düzen|1 (noun)|uyum|nizam|sistem|yerleştirme|tertip|rejim|akort|dolap|hile|kural|al|alengir|dek|desise|dubara|düze|düzenci|entrika|fent|fent çevirmek|fırıldak|huda|ığrıp|kapan|kapanca|kaşkariko|katakulli|kol|kombinezon|külâh kapmak|künde|madik|numara|okus pokus|olta|oyun|rabıta|sıra|şiraze|tertibat|tesis|tonga|tozun|tüze|tüzen|üçkâğıt|yapılandırmak|yasan düzeyi|1 (noun)|aşağı düşmek|aşağıdüşmek|seviyeli|seviyesiz düzeyli|1 (noun)|seviyeli düzey|1 (noun)|seviye|kırat düzeysizleşmek|1 (noun)|seviyesizleşmek düzeysizlik|1 (noun)|seviyesizlik düzgeçiş|1 (noun)|transit düzge|1 (noun)|süs|makyaj düzgülü|1 (noun)|normal düzgünce|1 (noun)|sırlanca düzgüncülük|1 (noun)|makyajcılık düzgüncü|1 (noun)|makyajcı düzgünleme|1 (noun)|apreleme düzgünleştirmek|1 (noun)|taşa tutmak düzgünlük|1 (noun)|insicam|tüzüm düzgün|1 (noun)|muntazam|düzenli|kusursuz|insicamlı|rabıtalı|fondöten|iyi|kadınların|düzülü|gidişat|teamül|aklık|asker gibi|bâri|far|fasih|girintisiz çıkıntısız|intizamlı|kalıplı|kaymak kâğıdı|kızıllık|kitabî|konuşucu|makine gibi adam|makyaj|mazbut|mevzun|natuk|onat|pürüzsüz|rast|sırlak|sırlan|temiz düzgü|1 (noun)|norm düzgüsel|1 (noun)|kurallarla|kural|normatif düzgüsüz|1 (noun)|anormal düziko|1 (noun)|rakı|düz|düz rakı düzine|1 (noun)|çok düzlem|1 (noun)|düz|yassı|üzerine|müstevî|eğimölçer|müstevi düzlemek|1 (noun)|tesviye etmek düzleme|1 (noun)|tesviye düzlenmek|1 (noun)|düz düzleşmek|1 (noun)|aşınmak|düzelmek|yatmak düzlük|1 (noun)|geniş|alan|düz|kayran düzmece|1 (noun)|düzme|sahte|dandik|masnu|uydurmaca düzmecilik|1 (noun)|düzmecilik|sahtekârlık|sahtecilik düzmeci|1 (noun)|sahtekâr|sahteci düzmek|1 (noun)|sıralamak|elverişli|yaratmak|oluşturmak|uydurmak|söylemek|tertip etmek düzmelik|1 (noun)|kalplık düzme|1 (noun)|uydurma|sahte|calî|düzmece|kalp|masnu|musanna|müzevver|naylon|tasni|yapmacık düz rakı|1 (noun)|düziko|düz düztaban|1 (noun)|uğursuz düzülmüş|1 (noun)|ıvaz düzülü|1 (noun)|düzgün|tüzül düz ünlü|1 (noun)|e|ı|i düzüşmek|1 (noun)|birleşme düz yazı|1 (noun)|nesir|mensur dvd|1 (noun)|e-öğrenme dy|1 (noun)|dasprosyum dynamism|1 (noun)|diriklik e|1 (noun)|açınık|düz ünlü|küçük ünlü uyumu|ünlü eba|1 (noun)|baba ebabil|1 (noun)|keçisağan ebadında|1 (noun)|boyutlarında|çapında|ölçüsünde|büyüklüğünde ebat|1 (noun)|boyut|boyutlar ebedi|1 (noun)|bengi|mengü|müebbed|sermedi|sonsuz|yindek ebedidir|1 (noun)|kelâm-ı arabî ebedîleşmek|1 (noun)|sonsuzlaşmak|ölümsüzleşmek|bengileşmek ebedîleştirmek|1 (noun)|sonsuzlaştırmak|ölümsüzleştirmek|bengilemek ebedilik|1 (noun)|ölümsüzlük ebedîlik|1 (noun)|sonsuzluk|bengilik|ölümsüzlük ebedî|1 (noun)|sonsuz|ölümsüz|bengi|sermed ebedî uyku|1 (noun)|ölüm ebedî uykuya dalmak|1 (noun)|ölmek ebediyen|1 (noun)|ilelebet|daima|dünya durdukça|ezel ebet ebediyet|1 (noun)|sonsuzluk ebegümeci|1 (noun)|ebegümecigillerden ebegümecigillerden|1 (noun)|ağaç ebegümeci|bamya|baobap|ebegümeci|hatmi|pamuk ebekuşağı|1 (noun)|alkım|gökkuşağı|ebemkuşağı ebemkuşağı|1 (noun)|ebekuşağı|gökkuşağı ebe|1 (noun)|nine|geliştirilmesi|uygulayan|bireye|doğum|değerlendiren|kabile|lâvta|oyun ebesi ebenin|1 (noun)|kovalamaca ebet|1 (noun)|sonsuzluk ebeveyn|1 (noun)|ana baba|anababa|anne baba ebinç|1 (noun)|refah|huzur ebiri|1 (noun)|erim|erdem|fazilet ebleh|1 (noun)|akılsız|budala|alık|gabi eblehleşme|1 (noun)|eblehlik eblehlik|1 (noun)|eblehleşme ebonit|1 (noun)|bağamsı ebrek|1 (noun)|dayanıklı|sebatkar ebret|1 (noun)|ayrılım|ihtilaf ebrişim|1 (noun)|ipek ebucehil karpuzu|1 (noun)|kabakgillerden|acı hıyar|acı elma|acı karpuz|it hıyarı ebulfeth|1 (noun)|mimarı ecdat|1 (noun)|dedeler|atalar ece|1 (noun)|kraliçe ecel aman verirse|1 (noun)|ölmezsem ecel beşiği|1 (noun)|taşıt|yer eceli gelen köpek cami duvarına işer|1 (noun)|eceli gelen sıçan kedinin taşaklarını kaşır eceli gelen sıçan kedinin taşaklarını kaşır|1 (noun)|eceli gelen köpek cami duvarına işer ecel şerbeti içmek|1 (noun)|ölmek ecevit|1 (noun)|çalışkan|aktif|haşarı|yaramaz eci|1 (noun)|abla|dudu ecinni|1 (noun)|cin ecinniler top oynuyor|1 (noun)|bomboş ecir sabır dilemek|1 (noun)|başsağlığıdilemek ecir|1 (noun)|sevap|ücret|gündelikçi|işçi|amele|isâbet eciş bücüş|1 (noun)|çarpık çurpuk|eğri büğrü ecnebi|1 (noun)|yabancı|esneb ecnef|1 (noun)|haktan|doğruluktan ecu|1 (noun)|ekü ecvad|1 (noun)|cömertlik eczacı|1 (noun)|farmakolog eczacılık|1 (noun)|ispençiyari|laboratuvar eczacılıkta|1 (noun)|sodyum fosfat eczahane|1 (noun)|eczane ecza|1 (noun)|kısımlar|parçalar eczalı|1 (noun)|karıştırılmış eczane|1 (noun)|eczahane eçe|1 (noun)|dahi|saygıdeğer eda etmek|1 (noun)|ödemek eda|1 (noun)|hayal|davranış|tavır|naz|işve|verme|ödeme|boy|çıray|çiray|edi|şive|yordam edalı|1 (noun)|işveli|nazlı|şiveli edalım|1 (noun)|erkem edat-ı haber|1 (noun)|koşaç edât-ı lâhika|1 (noun)|takı edât-ı rabt|1 (noun)|bağlaç edat|1 (noun)|ilgeç|kelime türü|söz bölükleri edatlı|1 (noun)|ilgeçli edavat|1 (noun)|yağış ölçer ede|1 (noun)|ağabey edeb-i kelam|1 (noun)|örtmece edebikelâm|1 (noun)|örtmece edebiyat bilimi|1 (noun)|inceleyen edebiyatçılık|1 (noun)|yazıncılık edebiyatçı|1 (noun)|yazıncı|yazın eri edebiyat|1 (noun)|literatür|olay|düşünce|yazın|gereksiz|altayistik|dergi|ed.|eski eserler|gökçe yazın|güzel sanatlar|halk bilimci|sinoloji|yazar edebiyat tarihi|1 (noun)|dönemleri edebi|1 (noun)|yazınsal edebî|1 (noun)|yazınsal edebli|1 (noun)|müeddeb ed.|1 (noun)|edebiyat|editör eden|1 (noun)|fail edep etmek|1 (noun)|utanmak|sıkılmak edeplenmek|1 (noun)|uslanmak edepli|1 (noun)|saygıbilir|uslu|ince|terbiyeli|müeddep|uygun|arguş|argüden|arkuz|arlağ|denli|yığlınç edep|1 (noun)|saygıbilirlik|incelik edepsizcesine|1 (noun)|edepsizce edepsizce|1 (noun)|terbiyesizce|utanmadan|edepsizcesine edepsizleşmek|1 (noun)|terbiyesizleşmek|şirretleşmek edepsizleşme|1 (noun)|terbiyesizleşme edepsizlik|1 (noun)|saygıbilmezlik|utanmazlık|sıkılmazlık|terbiyesizlik|şirretlik|fezahat edepsiz|1 (noun)|saygıbilmez|utanmaz|sıkılmaz|terbiyesiz|şirret|eli bayraklı|zilli|zilli maşa edeptir söylemesi|1 (noun)|affedersiniz eder|1 (noun)|fiyat|paha|değer ederkon|1 (noun)|konmaktan|ruh edgüdi|1 (noun)|eğitici|öğretici|ıyi|ala edgü|1 (noun)|ıyi|güzel|hoş|adil|adaletli|eğitmen|öğretmen edibane|1 (noun)|terbiyeli|nazik edici|1 (noun)|alkar|alkaş edi|1 (noun)|eda|ata edi ile büdü|1 (noun)|büdü edik|1 (noun)|lâpçın edilenler|1 (noun)|ashap edil|1 (noun)|etil edilgen fiil|1 (noun)|oku-n-mak edilgenlemek|1 (noun)|edilgenleştirmek edilgenleştirmek|1 (noun)|edilgenlemek edilgen|1 (noun)|meçhul|pasif|çatı ekleri edilgi|1 (noun)|infial edilgin|1 (noun)|pasif|munfail|münfail edilmek|1 (noun)|yapılmak|sayrûret edimbilim|1 (noun)|kullanımbilim edimci|1 (noun)|fail edimler|1 (noun)|fiiliyat edimlice|1 (noun)|bilfiil edimselcilik|1 (noun)|aktüalizm edimsel|1 (noun)|fiilî|aktüel edimsiz|1 (noun)|virtuel edim|1 (noun)|yapılmış|amel|fiil|ivaz|fiiliyat|ivazsız edinç|1 (noun)|müktesebat edinilen|1 (noun)|edinti|müktesebat edinilmek|1 (noun)|ele geçmek edinilmiş|1 (noun)|müktesep edinim|1 (noun)|kazanma|iktisap edinme|1 (noun)|kazanma|iktisap edinmek|1 (noun)|eline geçmek|iktisap etmek|kazanmak|olmak|peyda etmek|peyda eylemek|tutmak|üzerine almak|yapmak edinti|1 (noun)|edinilen edipler|1 (noun)|üdeba edip|1 (noun)|yazar|yazıneri|kalem sahibi edisyon|1 (noun)|basım editörlük|1 (noun)|yayımcılık|basıcılık|tâbilik editör|1 (noun)|yayımcı|basıcı|naşir|tâbi|ed. edvar|1 (noun)|çağlar|devirler ef'al|1 (noun)|işler|ameller|fiâl|fiil efalle|1 (noun)|işler|ameller efdal|1 (noun)|erdemli efektif|1 (noun)|nakit para efekt|1 (noun)|optik|mekanik|etkileme efelek|1 (noun)|lâbada|evelik|labada efelenmek|1 (noun)|diklenmek efelik|1 (noun)|kabadayılık efemine|1 (noun)|kadınsı efendiden bir adam|1 (noun)|terbiyeli efendi gibi yaşamak|1 (noun)|sıkıntısız efendi|1 (noun)|koca|saygıdeğer|ince|çelebi|arsun|hâce|ıs|lord|mevlâ|tınglak|yatman|yovaş efendiler|1 (noun)|meval efendimiz|1 (noun)|mevlânâ efendim|1 (noun)|lebbeyk efendisizlik|1 (noun)|anarşi efe|1 (noun)|yiğit|zeybek|ağabey|kabadayı|apaş|böke|kaptan effüzyon|1 (noun)|sızınım efhem|1 (noun)|anlayışlı efil efil|1 (noun)|saç efkâr basmak|1 (noun)|tasalanmak|kaygılanmak efkâr dağıtmak|1 (noun)|sıkıntıyıgidermek efkar|1 (noun)|dert|hüzün|fikir efkâr etmek|1 (noun)|efkârlanmak efkarıumumiye|1 (noun)|efkâr efkârıumumiye|1 (noun)|kamuoyu efkârlanmak|1 (noun)|tasalanmak|kaygılanmak|üzülmek|efkâr etmek efkarlanmak|1 (noun)|teessür olmak efkârlı|1 (noun)|tasalanmış|tasalı|kaygılı efkâr|1 (noun)|tasa|kaygı|fikirler|kamuoyu|efkarıumumiye|düşünceler eflâk|1 (noun)|gökler eflak prensliği|1 (noun)|eflak voyvodalığı eflak voyvodalığı|1 (noun)|eflak prensliği eflâtun|1 (noun)|aristokles|plato eflâtunî|1 (noun)|plâtonik eflatun|1 (noun)|leylak efor|1 (noun)|emek|çaba|güç efrat|1 (noun)|bireyler|fertler|erler|erat efriz|1 (noun)|friz efsane|1 (noun)|söylence|epizot|ertingü|varyant efsanevî|1 (noun)|hayvan efsanevi|1 (noun)|söylencesel|menkıbevi efsun|1 (noun)|büyü|sihir|afsun|bağı|kam|kamçı|rukiye|tılsım efsuncu|1 (noun)|perihan efsunkar|1 (noun)|büyüleyici efsunkâr|1 (noun)|sihirli|büyülü efsunlamak|1 (noun)|büyülemek efsus|1 (noun)|yazık|eyvah eftal|1 (noun)|yeğ eften püften|1 (noun)|dayanıksız|çürük efzal|1 (noun)|alçak ege denizi|1 (noun)|şimali akdeniz|yunan egemen|1 (noun)|hükümran|hâkim|egemen|dominant|ege|eke|erkeli|erki|erklig egemenliği|1 (noun)|eline düşmek egemenliğin|1 (noun)|milli egemenlik egemenlik|1 (noun)|hükümranlık|hâkimiyet|bay|buyruk|hüküm|milli egemenlik ege|1 (noun)|veli|iye|dahi|egemen|sahip|bakıcı|eğitici ego|1 (noun)|ben egoist|1 (noun)|bencil|hodbin|hodkâm egoistlik|1 (noun)|bencillik egoizm|1 (noun)|bencillik|hodbinlik|bencilik|hodkâmlık egosantrik|1 (noun)|benözekçil|beniçinci egosantrist|1 (noun)|benözekçi egosantrizm|1 (noun)|beniçincilik|benözekçilik egotizm|1 (noun)|benlikçilik egsoz|1 (noun)|egzoz egzama|1 (noun)|kaşınma|sulanma|mayasıl|temre|tuzlu balgam egzersiz|1 (noun)|idman|alıştırma|antrenman egzistansiyalist|1 (noun)|varoluşçu egzistansiyalizm|1 (noun)|varoluşçuluk egzogami|1 (noun)|dış evlilik egzomorfizm|1 (noun)|dış başkalaşım egzos|1 (noun)|egzoz egzost|1 (noun)|egzoz egzotik|1 (noun)|yabancıl|uzak egzotizm|1 (noun)|yabancıllık|kişileri egzoz|1 (noun)|susturucu|dışatım|egsoz|egzos|egzost|eksoz|eksozt eğber|1 (noun)|eğri|eğrilmiş eğelemek|1 (noun)|aşındırmak eğe|1 (noun)|maden|kaburga|madenleri|düzeltmek|sert|ensiz eğer|1 (noun)|şayet eğiklik|1 (noun)|eğim|yamukluk|meyil|akıntı eğik|1 (noun)|mail|şev|bükülmüş|yalman|meyil|akıntılı|eğinik|eğri|meyilli|pah|yatık eğik yazı|1 (noun)|italik eğilimli|1 (noun)|istekli|meyyal|mail|meyilli|mütemayil|yatkın eğilim|1 (noun)|meyil|temayül|heves|nabız|sevgi|tandans|trend|trent|ültramodern|yordam eğilmek|1 (noun)|ağmak|bükülmek|meyletmek|temayül etmek|yamulmak|yatmak eğilme|1 (noun)|yükünük eğilmez|1 (noun)|gururlu|mağrur eğilmiş|1 (noun)|sümeyra eğim|1 (noun)|eğiklik|meyil|akıntı eğimi|1 (noun)|akak eğimli|1 (noun)|meyyal|meyilli|şev eğimölçer|1 (noun)|düzlem|klinometre eğin|1 (noun)|arka|sırt|beden|vücut|endam|eğirilmiş eğinik|1 (noun)|mail|eğik|meyilli|yalman eğinmek|1 (noun)|meyletmek|gönül vermek|temayül etmek eğirilmiş|1 (noun)|eğin eğirmek|1 (noun)|yün eğirmen|1 (noun)|kirmen|iğ eğirotu|1 (noun)|azakeğiri|hintkamışı|yelotu eğir|1 (noun)|sarış|çeviriş|kuşatma|bükme|kıvırma eğiş|1 (noun)|kesecek eğitbilim|1 (noun)|eğitim bilimi eğiten|1 (noun)|müeddib eğitici|1 (noun)|mürebbi|edgüdi|ege|eke|terbiyevi eğitilmek|1 (noun)|elinde büyümek|yetiştirilmek eğitilmemiş|1 (noun)|eğitimsiz eğitilmiş|1 (noun)|eğitimli|talimli eğitim bilimi|1 (noun)|pedagoji|eğitbilim eğitimci|1 (noun)|terbiyeci|pedagog|tıbbi teknolog eğitimi|1 (noun)|beyin|talim eğitimli|1 (noun)|eğitilmiş|bibi|töre|uygar eğitimsel|1 (noun)|terbiyevî|pedagojik|terbiyevi eğitimsiz|1 (noun)|eğitilmemiş|ilkel eğitim|1 (noun)|terbiye|bilgi|personel uzmanı|rahleitedrisinde|töre|yetişek|yetiştirmek eğitmek|1 (noun)|adam etmek|terbiye etmek|terbiyelemek eğitmen|1 (noun)|boşgur|edgü eğitmeyurdu|1 (noun)|ıslahevi eğitsel|1 (noun)|terbiyevî|terbiyevi eğlek|1 (noun)|han|konak eğlemek|1 (noun)|avutmak|oyalamak|durdurmak eğlenceli|1 (noun)|eğlendiren|ahenkli|çağanaklı|çalgılı çağanaklı|gır gır|gırgır|matrak|operet|safalı|sefalı|şen|şenlikli eğlence|1 (noun)|sefahat|âlem|âlem-|cümbüş|düğün|gece|meze|parti|sefa|tantana|zevk|zevkusefa|zevküsefa eğlencesiz|1 (noun)|ahenksiz|şenliksiz eğlenceye|1 (noun)|âleme dalmak eğlendiren|1 (noun)|eğlenceli|eğlendirici|oyalayıcı eğlendirici|1 (noun)|eğlendiren|atraksiyon|gıdıklamak|maskara|maskaralaşmak|maskaralık eğlendiri|1 (noun)|gülmece|mizah|gazino|atraksiyon eğlendirmek|1 (noun)|gülmece|oyalamak eğlenmek|1 (noun)|beklemek|neşeli|oyalanmak|alaya almak|dalga geçmek|dalgaya almak|dil çıkarmak|durmak|eğleşmek|film çevirmek|gezinmek|gülmek|izlemek|kafaları çekmek|matrağa almak|matrak geçmek|maytaba almak|misafir ev sahibinin kuzusudur|saraka etmek|seyretmek|tatil|tevakkuf etmek|tezyif etmek|tiye almak|turist|turizm|yan gelip yatmak|zevk etmek|zevklenmek eğlenme|1 (noun)|neşeli|oyalanma|durma|hande|oynamak|tatil|tezyif|zevkusefa|zevküsefa eğlenti|1 (noun)|âlem|âlem-|cümbüş|keriz|parti eğlentili|1 (noun)|cümbüşlü eğleşen|1 (noun)|mukim eğleşme|1 (noun)|eğleşmek|tevakkuf|durma eğleşmek|1 (noun)|yaşamak|oyalanmak|eğlenmek|durmak|eğleşme|ikamet etmek|kalmak|tevakkuf etmek eğlim|1 (noun)|istidat eğmeç|1 (noun)|kavis eğmeçli|1 (noun)|kavisli|mukavves|eğri eğme|1 (noun)|imale eğmek|1 (noun)|bükmek|iğmek|imale etmek|yatırmak eğmür|1 (noun)|eymir eğnez|1 (noun)|narin|zayıf|ince eğreltiotugillerden|1 (noun)|geyikdili eğreti|1 (noun)|geçici|iğreti|muvakkat|takma|uyumsuz|yakışmamış|üstünkörü|palyatif|arızî|ariyet|iare|salaş|sun'î eğretileme|1 (noun)|istiare|iğretileme eğretilik|1 (noun)|iğritilik|iğretilik eğretinin canı berk olur|1 (noun)|insanlar eğreti oturmak|1 (noun)|ilişmek eğri büğrü|1 (noun)|büğrü|eciş bücüş eğrice|1 (noun)|büvelek|sığır sineği eğri|1 (noun)|eğik|doğru|çarpık|iğri|eğmeçli|mukavves|mail|yanlış|münhani|abraş|çap|eğber|eğrim|yanpiri|yay gibi eğrilik|1 (noun)|çarpıklık|iğrilik eğrilme|1 (noun)|inhina eğrilmek|1 (noun)|iğrilmek eğrilmiş|1 (noun)|eğber eğriltmek|1 (noun)|eğritmek|ta'kif|yamıltmak eğrim|1 (noun)|burgaç|eğri|dalgalı|anafor eğri otur , doğru söyle|1 (noun)|oturuşun|giyinişin eğri özdecik|1 (noun)|öğecikleri eğritmek|1 (noun)|eğriltmek|iğritmek eğri yüz|1 (noun)|aksi eğsi|1 (noun)|köseği ehadiy|1 (noun)|birlik|vahtaniyet ehemmiyet­li|1 (noun)|azim ehemmiyetli|1 (noun)|önemli|mühim ehemmiyet|1 (noun)|önem ehemmiyetsiz|1 (noun)|önemsiz ehil|1 (noun)|alışık|topluluk|cemaat|yeterli|erbap|eş|sahip|yaray|yetkin ehil olmak|1 (noun)|ustalaşmak ehli|1 (noun)|ace ehlidil|1 (noun)|kalender|rint|gönül eri ehlî|1 (noun)|evcil ehlihibre|1 (noun)|bilirkişi ehlikitap|1 (noun)|kitap ehli ehlîleşme|1 (noun)|evcilleşme ehlîleşmek|1 (noun)|evcilleşmek|alışmak ehlîleştirilme|1 (noun)|evcilleştirilme ehlîleştirilmek|1 (noun)|evcilleştirilmek ehlîleştirme|1 (noun)|evcilleştirme ehlîleştirmek|1 (noun)|evcilleştirmek ehlisalip|1 (noun)|haçlılar ehlivukuf|1 (noun)|bilirkişi ehliyetli|1 (noun)|yeterli|yeterlikli|kifayetli|tam ehliyetname|1 (noun)|ehliyet|sürücü belgesi ehliyetsizler|1 (noun)|aceze ehliyetsizlik|1 (noun)|yetersizlik ehliyetsiz|1 (noun)|yetersiz|çıtırbom ehliyet|1 (noun)|üstat|uzluk|sürücü belgesi|ehliyetname|yeterlik|yeterlik belgesi eh|1 (noun)|olur ehram|1 (noun)|piramit ehveniyet|1 (noun)|ehvenlik ehvenlik|1 (noun)|ehveniyet ehven|1 (noun)|yeğ|ucuz|zararsız|yeyni eidetic imagery|1 (noun)|silimsiz imge eigenfonksiyon|1 (noun)|özişlev einsteinium|1 (noun)|es einsteiniyum|1 (noun)|aynştayniyum ejder|1 (noun)|ejderha|dragon ejderha|1 (noun)|ejder|bükü|dragon|su'bân ejektör|1 (noun)|fışkırtıcı ekâbir|1 (noun)|kodaman ekalim|1 (noun)|iklimler|memleketler|mıntıkalar ekalliyet|1 (noun)|azınlık ekarte etmek|1 (noun)|uzaklaştırmak ekâsire|1 (noun)|kisralar ek bileziği|1 (noun)|manşon ekçe|1 (noun)|zeyilname eke|1 (noun)|büyük|yetişkin|yaşlı|kart|dahi|sahip|egemen|bakıcı|eğitici ekecek|1 (noun)|tohum ekelik|1 (noun)|deha|kıymet ekenek|1 (noun)|mezraa eke toka|1 (noun)|büyümüş ekeylem|1 (noun)|cevheri fiil|ek fiil|fiil-i cevheri|takı-fiil ek fiil|1 (noun)|sıfat|çalışkan-sın|isim|ısim|beli|ekeylem|imek ekici ol, bilici olma|1 (noun)|çiftçi ek|1 (noun)|ilâve|dikilen|eklenmiş|katılmış|lâhika|devam|katkı|munzam|supleman|ulama|zeyil ekili|1 (noun)|mezru ekilmek|1 (noun)|atlatılmak ekilmemiş|1 (noun)|gayrimezru|yabanlık ekilmiş|1 (noun)|mezru ekim|1 (noun)|teşrinievvel|ilk teşrin|ortagüz|zeri ekin biti|1 (noun)|buğday biti ekinci|1 (noun)|çiftçi|fellâh ekincilik|1 (noun)|tarım ekinç|1 (noun)|kültür ekinçsel|1 (noun)|kültürel ekini belli etmemek|1 (noun)|eksik|bozuk|yanlış ekini|1 (noun)|biçmek ekin|1 (noun)|kültür|hars|buğday|biçin|firez|sanat ekinoks|1 (noun)|ılım|gün-tün eşitliği|güntün eşitliği ekinsel|1 (noun)|kültürel ekipman|1 (noun)|takım ekip|1 (noun)|takım|grup|kol eklektik|1 (noun)|seçmeci eklektizm|1 (noun)|seçmecilik eklem bacaklılar|1 (noun)|örümcekler ekleme dişi|1 (noun)|duvar dişi ekleme|1 (noun)|eklenmiş|ilâve|ilhak|izafe|munzam eklemek|1 (noun)|ulamak|beslemek|bindirmek|bire beş katmak|bire beşkatmak|ilâve etmek|ilhâk|izafe etmek|koymak|üste vurmak|üstüne vurmak|üzerine koymak eklemeli|1 (noun)|bitişken eklemlenme|1 (noun)|oynaklanma eklemler|1 (noun)|ortopedi eklemli|1 (noun)|boğumlu eklemlilik|1 (noun)|boğumluluk eklem|1 (noun)|mafsal eklem romatizması|1 (noun)|artrit eklenen|1 (noun)|zâid eklenik|1 (noun)|dizey|yöney eklenme|1 (noun)|inzimam eklenmek|1 (noun)|beslemek|binmek|gelmek|inzimam etmek eklenmiş|1 (noun)|ek|ekleme|ilâve|ilişik|katma|melfuf|munzam|mülhak eklenti|1 (noun)|aksesuar eklentiler|1 (noun)|müştemilât ekler|1 (noun)|mülhakat ekleştirmek|1 (noun)|vurmak ekleyerek|1 (noun)|ilâveten ekli|1 (noun)|bitik|ekli püklü|mülhak ekli püklü|1 (noun)|ekli|püklü ekmeği dizinde|1 (noun)|nankör ekmek ağacı|1 (noun)|dutgillerden ekmekağacı|1 (noun)|dutgillerden ekmek|1 (noun)|atlatmak|savuşmak|kazanç|yemek|aş|serpmek|somun|nan|maişet|taam|fırın|küf|nanıaziz|papara|pişirici|tike|yağımçur ekmekçi|1 (noun)|çetele ekmek dolması|1 (noun)|soğan ekme|1 (noun)|tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın|zeri ekolâli|1 (noun)|yankıca ekolog|1 (noun)|ekoloji uzmanı ekoloji|1 (noun)|çevre bilimi ekolojik|1 (noun)|çevre bilimsel|evrim ekolojik ortam|1 (noun)|çevre ekolojist|1 (noun)|çevre bilimci ekoloji uzmanı|1 (noun)|ekolog ekol|1 (noun)|okul|meslek ekolu|1 (noun)|yankılı ekonometrist|1 (noun)|değerlendirilmesi|ekonometri uzmanı ekonometri uzmanı|1 (noun)|ekonometrist ekonomi|1 (noun)|iktisat|tutum|bucak|gazete|jeopolitik|kampanya|kapalı bölge|küreselleşmek|oymak ekonomik|1 (noun)|iktisadî|kazançlı|hesaplı|ambargo koymak|anlaşma|aristokrasi|coğrafya|çevre yönetimi|göç|güç|idareli|istatistikçi|kolokyum|önemli|soylu erki|strateji|sürdürülebilir çevre|yereybilim ekonomist|1 (noun)|iktisatçı|ekonomi uzmanı|evcimik|tecimen|tecimer ekonomi uzmanı|1 (noun)|ekonomist ekopraksi|1 (noun)|yansıca ekosistemlerin|1 (noun)|biyolojik çeşitlilik ekosuz|1 (noun)|yankısız eko|1 (noun)|yankı|yanku ekran|1 (noun)|görüntülük|pano eksantrik|1 (noun)|ayrıksı|dışmerkezli|uçrak eksendeş|1 (noun)|koaksiyal eksen|1 (noun)|mihver|dingil eksen oyuncu|1 (noun)|haf|oyun kurucu ekser|1 (noun)|enser ekseri|1 (noun)|genellikle|çoğunca ekseriya|1 (noun)|çoğunlukla|çokluk|genellikle|çoğun ekseriyet|1 (noun)|çoğunluk|çokluk ekseriyetle|1 (noun)|genellikle|çoğunlukla|çoklukla eksibe|1 (noun)|kumul eksicik|1 (noun)|elektron|yeğnicik eksicikleri|1 (noun)|metal şerit kuramı eksicil|1 (noun)|elektrofil eksiçekerlik|1 (noun)|elektronegativite eksiği|1 (noun)|şaibeli eksik etek|1 (noun)|kadın eksik etmemek|1 (noun)|sürdürmek eksik gelmek|1 (noun)|yetişmemek|yetmemek eksikliğini|1 (noun)|iyileştirmek|kusur aramak eksiklikleri|1 (noun)|kalaylamak eksiklikler|1 (noun)|nekais eksiklik|1 (noun)|noksan|nakısa|fıkdan|ayıp|boşluk|defekt|gedik|kalıklık|kusur|nakisa|noksanlık|özür|özürlü|sakamet|şaibe|zaaf eksikli|1 (noun)|muhtaç|kadın eksik|1 (noun)|noksan|natamam|kusurlu|muallel|sakat|az|ekini belli etmemek|kem|kıt|mehar|nakıs|sakim|yarım|yarım yamalak eksik olsun|1 (noun)|ölsün! eksiksizce|1 (noun)|enine boyuna eksiksizlik|1 (noun)|kemal eksiksiz|1 (noun)|tam|tamam|iyi|namuslu|temiz|bir bir|bütün|çeyiz çemen|doğru|dört başı mamur|etraflı|ful|halis muhlis|harika|haza|kâmil|komple|kuruşu kuruşuna|mükellef|mükemmel|mükemmelen|mükemmellik|noksansız|noktası noktasına|ongun|tamamlamak|tekmil|tıpatıp|tilun|töre|tügüz|yonat eksilen|1 (noun)|mütenakıs eksilmek|1 (noun)|bulunmak|rastlanmak|azalmak|çıkmak eksilmemek|1 (noun)|bitmek tükenmek bilmemek eksilme|1 (noun)|tenakus|azalma eksilmiş|1 (noun)|kehet eksilti|1 (noun)|elips|hazf ü takdir|hazif eksiltili|1 (noun)|mahzuf eksiltmek|1 (noun)|sayısınıazaltmak|almak|düşmek|tenkis etmek eksiltmeler|1 (noun)|tenkisat eksiltme|1 (noun)|münakaşa|ihale|münakasa|tenkis eksi|1 (noun)|nakıs|negatif|ekşi eksin|1 (noun)|anyon eksinti|1 (noun)|fire eksi sayı|1 (noun)|negatif sayı eksite|1 (noun)|uyarık eksi uç|1 (noun)|katot eksiuç|1 (noun)|kıvılkesimde|katot ekskavatör|1 (noun)|kazmaç|kazaratar eksoz|1 (noun)|egzoz eksozt|1 (noun)|egzoz ekspansiyonist|1 (noun)|yayılımcı ekspansiyonizm|1 (noun)|yayılımcılık ekspansiyon|1 (noun)|yayılım eksper|1 (noun)|bilirkişi|uzman eksperimantalizm|1 (noun)|deneyselcilik eksperlik|1 (noun)|uzmanlık ekspertiz|1 (noun)|keşif|muayene eksperyans|1 (noun)|tecrübe eksport|1 (noun)|dışsatım ekspozisyon|1 (noun)|sergi ekspres|1 (noun)|ivedilikle|özel ulak ekspresyon|1 (noun)|deyim ekspresyonist|1 (noun)|dışa vurumcu ekspresyonizm|1 (noun)|dışavurumculuk|anlatımcılık|dışa vurumculuk ekstra|1 (noun)|fazladan|birinci|eşsiz|üstün ekstrafor|1 (noun)|kol ekstrem|1 (noun)|aşırı|müfrit|uç|arturu|eniş ekstrem spor|1 (noun)|adrenalin sporu|aksiyon sporu|macera sporu ekstrensek|1 (noun)|dışınsal ekstre|1 (noun)|öz|hülâsa|özüt eksük|1 (noun)|azlık|yokluk|yoksulluk ekşi|1 (noun)|eksi|azlık|yokluk|eşki|kımız|türş ekşi elma|1 (noun)|sert ekşi kiraz|1 (noun)|vişne ekşikulak|1 (noun)|kuzukulağı ekşili çorba|1 (noun)|nohut|dövme|patlıcan|sarmısak ekşili|1 (noun)|tuturuk ekşimcek|1 (noun)|evelik ekşimek|1 (noun)|mayalanmak|utanmak|sırnaşmak|bozulmak|fıkramak|sirkeleşmek|turşu olmak ekşime|1 (noun)|tahammuz|tahammür ekşimik|1 (noun)|çökelek|kesmik|kesik ekşimsi|1 (noun)|buruk|ekşimtırak|mayhoş ekşimtırak|1 (noun)|ekşimsi ekşit|1 (noun)|asit ekti|1 (noun)|asalak|tufeylî|arsız|yüzsüz|görgüsüz|cimri|pinti|görmemiş|parazit ektoderm|1 (noun)|dış deri ekü|1 (noun)|avro|ecu ekümenik|1 (noun)|evrensel ekvatoral|1 (noun)|eşleksel ekvator|1 (noun)|eşlek|fındık|istiva hattı ekzotermik|1 (noun)|ısıveren el açmak|1 (noun)|dilenmek|kâğıt açmak el ağzına bakan, karısını tez boşar|1 (noun)|kişi el âlem|1 (noun)|herkes|yabancılar elâlem|1 (noun)|yârüağyar el alışkanlığı|1 (noun)|ustalık|maharet el almak|1 (noun)|mürşidinden el altında|1 (noun)|hazırda el altından|1 (noun)|gizlice elan|1 (noun)|daha|şimdi|hâlâ|henüz el arabası|1 (noun)|taş elâstik|1 (noun)|elastikî elastik|1 (noun)|esnek elastikî|1 (noun)|elâstik elastiki|1 (noun)|esnek elâstikî|1 (noun)|esnek elâstikiyet|1 (noun)|esneklik elatma|1 (noun)|müdahale el ayak çekilmek|1 (noun)|el etek çekilmek el ayası|1 (noun)|elin elban|1 (noun)|devletçi|sadık el bebek gül bebek|1 (noun)|nazlı|şımarık elbe|1 (noun)|elbe nehri elbe nehri|1 (noun)|elbe elbet|1 (noun)|elbette|şüphesiz|kuşkusuz elbette|1 (noun)|kuşkusuz|elbet|biteviye|bittabi|kolay değil|mis gibi|nasıl|nasılsa|oldu|öyle ya|pekâlâ|tabiî|zahir elbir|1 (noun)|aracı el birliği|1 (noun)|beraberlik|dayanışma elbirliği|1 (noun)|beraberlik|dayanışma el birliği etmek|1 (noun)|dayanışmak elbirliğiyle|1 (noun)|müttefikan elbise|1 (noun)|giysi|esvab|esvap|farbala|fırfır|kıyafet|örgücü|pala|üst baş elbiseli|1 (noun)|giyinik elbisesiz|1 (noun)|çıplak elbiseye|1 (noun)|yamacı elcek|1 (noun)|munis|sessiz elcilik|1 (noun)|diğerkamlık el çekmek|1 (noun)|vazgeçmek elçek|1 (noun)|tokmak el çırpmak|1 (noun)|alkışlamak elçik|1 (noun)|eldiven elçilerin|1 (noun)|kongre elçiliğin|1 (noun)|elçilik uzmanı elçiliklerde|1 (noun)|kançılar elçilik|1 (noun)|sefaret|sefirlik|sefarethane elçilik uzmanı|1 (noun)|elçiliğin|ataşe elçim|1 (noun)|tutam|demet elçin|1 (noun)|demet|bağ|buket|devlet elçi|1 (noun)|sefir|yalvaç|peygamber|resul|çabar|delege|yalavaç elde bulunan beyde bulunmaz|1 (noun)|güçlüdür elde bulunan|1 (noun)|hazırdaki eldeci|1 (noun)|zilyet elde|1 (noun)|çay kenarında kuyu kazmak|işaret parmağı eldeç|1 (noun)|tokmak el değmemiş|1 (noun)|dokunulmamış eldek|1 (noun)|basiret|kabiliyet|yedek eldeki|1 (noun)|hazırdaki eldem|1 (noun)|alışkın|yetişkin|sevimli elden çıkarmak|1 (noun)|satmak elden çıkmak|1 (noun)|satılmak elden gelmemek|1 (noun)|yapamamak|dayanamamak elden gel!|1 (noun)|ver!|kutlayalım elden kaçmak|1 (noun)|değerlendirememek|fırsatıkaçırmak eldiven|1 (noun)|aksesuar|elçik|ellik|moda tasarım asistanı eldüz|1 (noun)|yurtsever ele almak|1 (noun)|incelemek|araştırmak|işlemek elebaşı|1 (noun)|kötü|sergerde elebaşılık|1 (noun)|sergerdelik elebaşıolmak|1 (noun)|baştutmak eleddirik|1 (noun)|elektirik ele geçirmek|1 (noun)|yakalamak ele geçmek|1 (noun)|edinilmek|yakalanmak ele gelmek|1 (noun)|tutulabilmek ele güne karşı|1 (noun)|herkese eleğimsağma|1 (noun)|alâimisema|gökkuşağı|gök kuşağı eleji|1 (noun)|ağıt|içli|üzünçleme elekçi|1 (noun)|çingene elek|1 (noun)|kıl|kasnakçı elekten geçirmek|1 (noun)|ayıklamak|elemek elektirik|1 (noun)|ceyran|eleddirik elektrifikasyon|1 (noun)|elektriklendirme|elektriklendirilme|kıvıllandırma elektriği|1 (noun)|balıkçı barınağı elektrik anahtarı|1 (noun)|ısı elektrikçi|1 (noun)|ev elektrik istihsal mühendisi|1 (noun)|tesisini|işletilmesini elektriklendirilme|1 (noun)|elektrifikasyon elektriklendirme|1 (noun)|elektrifikasyon elektriklendirmek|1 (noun)|kıvlandırmak elektriklenmek|1 (noun)|gerginleşmek elektrikli|1 (noun)|ırgat|lokomotif elektrik montörü|1 (noun)|fabrika elektrik mühendisi|1 (noun)|projelerini|tadilini|tesisini|gelişimini elektrik|1 (noun)|pozitron|fiziğin|çarpıcılık|cazibe|canlılık|altyapı|elektroloji|jeofizikçi|masaj|mühendis|mühür pensi|sayaç|yıltırık elektrik teknikeri|1 (noun)|işletilmesi elektrik teknisyeni|1 (noun)|tesisi elektrik üreteci|1 (noun)|jeneratör elektrik yükü|1 (noun)|kıvıl yük elektrodinamik|1 (noun)|kıvıldevimbilim elektro|1 (noun)|elektrokardiyografi elektrofil|1 (noun)|eksicil elektrokardiyografi|1 (noun)|kardiyografi|elektro elektrokardiyograf|1 (noun)|kardiyograf elektrokardiyogram|1 (noun)|kardiyogram elektrokimya|1 (noun)|kıvılkimya elektrolitik solüsyon|1 (noun)|kıvılkesimsel çözelti elektrolit|1 (noun)|kıvılkesilgen elektroliz|1 (noun)|kıvılkesim elektroloji|1 (noun)|elektrik elektromanyetik teori|1 (noun)|kıvılmıknatıs kuramı elektromanyetizm|1 (noun)|kıvılmıknatıslık elektromotor kuvvet|1 (noun)|kıvıliter kuvvet elektronegativite|1 (noun)|eksiçekerlik elektron|1 (noun)|eksicik|parçacık elektronik beyin|1 (noun)|bilgisayar elektronik çalgı|1 (noun)|elektrosaz elektronik|1 (noun)|endüstriyel otomasyon teknisyeni elektronik montörü|1 (noun)|fabrika elektronik mühendisi|1 (noun)|tesisat elektronik posta|1 (noun)|e-posta elektronik teknikeri|1 (noun)|bakımı elektrosaz|1 (noun)|elektronik çalgı elektroskop|1 (noun)|yükgözler elektrostatik|1 (noun)|kıvıldinimbilim elektrot|1 (noun)|kıvıluç el el için ağlamaz; başına kara bağlamaz|1 (noun)|herkes el elin eşeğini türkü çağırarak arar|1 (noun)|başkaları el el üstünde oturmak|1 (noun)|boşoturmak elem|1 (noun)|acı|üzüntü|dert|keder eleman|1 (noun)|öge|unsur eleme|1 (noun)|elenmiş|eliminasyon elemek|1 (noun)|ayıklamak|çalkalamak|elekten geçirmek|kalburdan geçirmek|tepirlemek element|1 (noun)|öge elemi|1 (noun)|elemsiz elemler|1 (noun)|envâ-ı gam elemli|1 (noun)|üzüntülü|kederli|göynük elemsiz|1 (noun)|elemi|üzüntüsü elence|1 (noun)|yunanca elenmek|1 (noun)|seçilmek|süzülmek elenmiş|1 (noun)|eleme|elimine elenti|1 (noun)|arpa el erki|1 (noun)|demokrasi elerki|1 (noun)|demokrasi eleşmek|1 (noun)|çarpmak eleştirel|1 (noun)|tenkidî|eleştirmeli eleştirici|1 (noun)|eleştirmeci|eleştirmen|tenkitçi|münekkit eleştiricilik|1 (noun)|kritisizm|eleştirmenlik|tenkitçilik|münekkitlik|eleştirimcilik eleştirili|1 (noun)|tenkidî eleştirimcilik|1 (noun)|eleştiricilik eleştiri|1 (noun)|tenkit|kritik|sınama|yargılama|muaheze eleştirmeci|1 (noun)|eleştirmen|tenkitçi|münekkit|eleştirici eleştirmecilik|1 (noun)|münekkitlik eleştirmek|1 (noun)|ıcığını cıcığını çıkarmak|kritik etmek|söylenmek|tenkit etmek|yermek eleştirmeli|1 (noun)|eleştirel|tenkidî|tenkitli eleştirmen|1 (noun)|değerlendiren|eleştirmeci|tenkitçi|münekkit|kritikçi|eleştirici|kritik eleştirmenlik|1 (noun)|eleştiricilik|münekkitlik eleştirme|1 (noun)|tenkit|kritik el etek çekilmek|1 (noun)|el ayak çekilmek el etek öpmek|1 (noun)|yaltaklanmak ele verir talkını, kendi yutar salkımı|1 (noun)|başkalarına elez|1 (noun)|arı|temiz|munis|uyumlu elezerlik|1 (noun)|sadistlik|sadizm elezer|1 (noun)|sadist elgay|1 (noun)|yurtsever elgin|1 (noun)|yabancı|garip|konuk|gu elgün|1 (noun)|âlem|âlem- el gün|1 (noun)|başkaları|yabancılar elhac|1 (noun)|hacı elhak|1 (noun)|gerçekten|doğrusu elhal|1 (noun)|halen elhan|1 (noun)|nağmeler|sesler|ezgiler elhap|1 (noun)|oyun elhasıl|1 (noun)|kısacası|özü|velhasıl elhazer|1 (noun)|sakın|sakınınız eliaçık|1 (noun)|acem|cömert eli açık|1 (noun)|cömert|bonkör eli ağır|1 (noun)|ağır elli eli ayağı dolaşmak|1 (noun)|şaşırmak|korku|telâşlanmak eli ayağıdolaşmak|1 (noun)|şaşırmak|telâşlanmak eli ayağı titremek|1 (noun)|korku eli ayağıtitremek|1 (noun)|korku eli bayraklı|1 (noun)|şirret|edepsiz|kavgacı|bayraklı eli|1 (noun)|beregen|bergi|eli kırılmak|tökü|uzak eli bol|1 (noun)|cömert eli böğründe|1 (noun)|başarısız eli çabuk|1 (noun)|hamarat eli dursa ayağı durmaz|1 (noun)|kıpırdak|hareketli eli ermez gücü yetmez|1 (noun)|çaresiz|zavallı elifbâ|1 (noun)|alfabe|abece elifba|1 (noun)|arapça|alfabe elifi elifine|1 (noun)|tam eli geniş|1 (noun)|cömert eli hafif|1 (noun)|dişçi eli işe yatmak|1 (noun)|becerikli eli kalem tutmak|1 (noun)|yazıyazmayıbilmek eli kırılmak|1 (noun)|eli eli koynunda|1 (noun)|boş elîm|1 (noun)|acınacak|acıklı eli maşalı|1 (noun)|kavgacı|şirret eliminasyon|1 (noun)|eleme|çıkarma|dışarıda|bırakma elimine|1 (noun)|seçilmiş|ayrılmış|elenmiş elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi|1 (noun)|elini sallasa ellisi elin ağzı torba değil ki büzesin|1 (noun)|âlemin ağzı torba değil ki büzesin elinde avcunda nesi varsa|1 (noun)|parasının elinde|1 (noun)|bakımı|yetkisinde|tutan elinde büyümek|1 (noun)|eğitilmek|bilgi|yetiştirilmek|büyütülmek|bakılmak elinden gelmek|1 (noun)|yapabilmek elinden gelmemek|1 (noun)|çaresizlikten elinden iyi iş gelmek|1 (noun)|becerikli elinden iyi işgelmek|1 (noun)|becerikli elinden|1 (noun)|yüzünden elinde... var|1 (noun)|yapar|bilir|bulundurur eline ayağına çabuk|1 (noun)|hamarat|titiz eline doğmak|1 (noun)|birini eline düşmek|1 (noun)|yakalanmak|egemenliği|rastlamak eline eteğine doğru|1 (noun)|dürüst eline geçmek|1 (noun)|rastlamak|bulmak|yakalamak|kazanmak|edinmek elin|1 (noun)|el ayası eline vur ekmeğini ağzından al|1 (noun)|miskin|pısırık|sessiz|zavallı|acınası eline yüzüne bulaştırmak|1 (noun)|becerememek elinin hamuruyla erkek işine karışmak|1 (noun)|anlamadığı elinin körü|1 (noun)|bıktırıcı|kötü|anlaşılmaz elini oynatmak|1 (noun)|parayıesirgememek elini sallasa ellisi|1 (noun)|elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi eli olmak|1 (noun)|karışmışolmak elips|1 (noun)|eksilti eli selek|1 (noun)|cömert eli sıkı|1 (noun)|cimri|pinti eli sıkılık|1 (noun)|cimrilik eli sopalı|1 (noun)|zorba eli şakağında|1 (noun)|düşünceli|kaygılı el işi|1 (noun)|mukavva elişi|1 (noun)|mukavva elitist|1 (noun)|[seçkinci|secen elitizm|1 (noun)|[seçkincilik|benimseme] elit|1 (noun)|seçkin|seçkinler eli uzun|1 (noun)|hırsız eli uz|1 (noun)|usta|mahir eli yatkın|1 (noun)|becerikli eliyle|1 (noun)|aracılığıyla|marifetiyle|tarafından|kanalıyla eli yordamlı|1 (noun)|yatkın eli yüzü düzgün|1 (noun)|güzelce elkab|1 (noun)|lakaplar el kadar|1 (noun)|küçük|küçücük el kantarı|1 (noun)|kantar el kapısı|1 (noun)|gelir elkızı|1 (noun)|gelin el kızı|1 (noun)|gelin|kadın|eş el koymak|1 (noun)|incelemek elkoyucu|1 (noun)|emperyalist elkoyuculuk|1 (noun)|emperyalizm ellemek|1 (noun)|kurcalamak elleme|1 (noun)|seçilmiş|iyi eller|1 (noun)|ağyar ellerde|1 (noun)|ödem ellerinde|1 (noun)|yazma yitimi elleşmek|1 (noun)|yardımlaşmak elli|1 (noun)|50|l ellik|1 (noun)|eldiven|manşon elma|1 (noun)|gülgillerden|sert|alma|almıla|cam kanatlılar|eşelek|gülgiller|kak|kütür kütür|ökse otu|ökseotu|pres|tükenmez elmanın yarısı o, yarısı bu|1 (noun)|bir elmanın yarısı o elmas|1 (noun)|saydam|elmastıraş|at nalı kadar|cevahir|kırat elmastıraş|1 (noun)|elmas elmek|1 (noun)|e-posta el mi yaman|1 (noun)|bey mi yaman, el mi yaman eloğlu|1 (noun)|el|yabancı elöpen|1 (noun)|kertenkele el sanatları teknikeri|1 (noun)|turizm el sürmemek|1 (noun)|ilgilenmemek|dokunmamak|değmemek eltâf|1 (noun)|iyilikler el tası|1 (noun)|el eltası|1 (noun)|el el terazi, göz mizan|1 (noun)|ağırlık el topu|1 (noun)|hentbol el ulağı|1 (noun)|yardımcı|yamak el ulaklığı|1 (noun)|yamaklık el uzluğu|1 (noun)|ustalık|maharet el|1 (noun)|ülke|mülkiyet|kez|defa|yönetim|baskı|etki|yabancı|yurt|il|halk|ahali|oba|aşiret|sahiplik|aracı|vasıta|ıl|memleket|ılgi|bağlantı|barış|sukunet|kolun|avurt ünsüzü|boğmak|el tası|eloğlu|eltası|işaret|işlev yitimi|işmar|koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir|lâvabo|mendil|mimik|namahrem|pençe|sim|yaban|yad|yalın isim|yed|yerden selâm|yunak el üstünde gezmek|1 (noun)|sevgi el üstünde gömlek eskimez|1 (noun)|ödenir elvan|1 (noun)|renkler elverişli|1 (noun)|uygun|müsait|ergonomik|amelî|cazip|düzmek|göre|ilgilendirmek|işe yarar|makul|müsaade|yarar elverişsiz|1 (noun)|dar|namüsait|ters elverişsizlik|1 (noun)|aksilik elvermek|1 (noun)|yetmek|nasip olmak elyaf değerlendirici|1 (noun)|yün|pamuk elyaf eksperi|1 (noun)|pamuk elyaf|1 (noun)|lifler|teller|telcikler|mensucat beyazlatıcı el yatkınlığı|1 (noun)|mümarese elyazması|1 (noun)|nüsha el yordamıyla|1 (noun)|görmeden elzem|1 (noun)|vazgeçilmez emanetçi|1 (noun)|saklamcı emanet|1 (noun)|inan|vedia|can|saklam|inam emanetullah|1 (noun)|sığıntı emanet yeri|1 (noun)|saklamlık emâre|1 (noun)|alâmet|işaret|nişan emare|1 (noun)|iz|belirti|ipucu|beldek|delil emaret|1 (noun)|beylik|emirlik emaye|1 (noun)|sırlı embesil|1 (noun)|budala|aptal|ahmak embriyon|1 (noun)|oğulcuk|rüşeym embriyonun|1 (noun)|dölüt embriyo|1 (noun)|oğulcuk|rüşeym emcek|1 (noun)|göğüs|meme emcik|1 (noun)|meme emçek|1 (noun)|meme eme|1 (noun)|hala emekçi|1 (noun)|amele|proletarya|proleter emekli aylığı|1 (noun)|emekli maaşı emeklilik|1 (noun)|tekaütlük|tekaüt emekli maaşı|1 (noun)|emekli aylığı emekli olmak|1 (noun)|tekaüt emekli|1 (noun)|zor|zahmetli|mütekait|orta direk|tekaüt emek olmadan yemek olmaz|1 (noun)|yaşayabilmek emek|1 (noun)|say|alın teri|amel|beleşe konmak|çalışma|efor|himmet|iş|mesai|terim emeksiz|1 (noun)|kolay|zahmetsiz|anafora kaptırmak|bedava|beleş|havadan|hazırlop emektar|1 (noun)|eski emek/zahmet|1 (noun)|amgak emel beslemek|1 (noun)|isteği|ısteği emel|1 (noun)|umunç|yetek emen|1 (noun)|çukur|soğurgan emeti|1 (noun)|hala eme yaramak|1 (noun)|yararlıolmak eme yaramaz|1 (noun)|beceriksiz emice|1 (noun)|amca emiceklik vermek|1 (noun)|güvendirmek emik|1 (noun)|imik|ümük em|1 (noun)|ilâç|merhem|ilaç|toy|yakı emilim|1 (noun)|emilme|absorpsiyon emilme|1 (noun)|emilim emin|1 (noun)|inanılır|güvenilir|sakıncasız|emniyetli|tehlikesiz|güvenli|baz emin olmak|1 (noun)|inanmak|güvenmek emirber|1 (noun)|emir eri emircik|1 (noun)|yalıçapkını|iskele kuşu|iskelekuşu emir|1 (noun)|emir|buyruk|komut|ateş|başkal|buyuru|buyuruk|carlık|ferman|mir|yumuş emir eri|1 (noun)|emirber emir etmek|1 (noun)|emretmek emirler|1 (noun)|evamir emirlik|1 (noun)|beylik|emaret emir vermek|1 (noun)|buyurmak emisyon|1 (noun)|sentez|ayrışma|ayrılması|sürüm emlakçı|1 (noun)|belediye emlâk|1 (noun)|ev|arsa|taşınmazlar|gayrimenkul|yurt emlâk vergisi|1 (noun)|dükkân emmeç|1 (noun)|aspiratör emmek|1 (noun)|dudak|soğurmak|somurmak|massetmek|absorbe etmek|içmek|sormak|sorumak emmesi|1 (noun)|soğurma emme|1 (noun)|soğurma|ama|massetme|amma|imtisas|mas emmi|1 (noun)|amca emmim, dayım kesem; elimi soksam yesem|1 (noun)|amcasının emmi oğlu|1 (noun)|dost|arkadaş|amcazade emniyet altına almak|1 (noun)|korumak emniyet etmek|1 (noun)|güvenmek emniyet|1 (noun)|güvenlik|güven|inanma|itimat emniyet kemeri|1 (noun)|uçaklarda|kemer emniyet kilidi|1 (noun)|flâm emniyetli|1 (noun)|inanılır|güvenilir|emin|güvenli emniyetsiz|1 (noun)|inanılmaz|güvenilmez emniyetsizlik|1 (noun)|güvensizlik|bî-emanî emoglobin|1 (noun)|hemoglobin emoroit|1 (noun)|basur|hemoroit empati|1 (noun)|kendimsemek|duygudaşlık|anlayış|duyarlılık|kendimseme empermeabl|1 (noun)|yağmurluk emperyalist|1 (noun)|elkoyucu|yayılımcı|yayılmacı emperyalizm|1 (noun)|yayılmacılık|elkoyuculuk|yayılımcılık empirik|1 (noun)|deneyimsel empirme|1 (noun)|emprime empresyonist|1 (noun)|izlenimci empresyonizm|1 (noun)|izlenimcilik emprime|1 (noun)|empirme emprovizasyon|1 (noun)|birdenbire|doğaçlama|doğmaca emra|1 (noun)|hediye emraz|1 (noun)|hastalıklar|marazlar emre|1 (noun)|aşık|tutkun emreden|1 (noun)|amir emredilmek|1 (noun)|direktif almak emrediniz|1 (noun)|buyur? emredin|1 (noun)|lebbeyk emre muharrer senet|1 (noun)|bono emretmek|1 (noun)|buyurmak|emir etmek|emreylemek emretme|1 (noun)|otorite emreylemek|1 (noun)|buyurmak|emretmek emrihak|1 (noun)|ölüm emrihak vaki olmak|1 (noun)|ölmek emrine vermek|1 (noun)|görevlendirmek|atamak emrivaki|1 (noun)|oldubitti|olupbitti emrivaki yapmak|1 (noun)|oldu bittiye getirmek emsal|1 (noun)|benzerler|yaşıt|eş|denk|örnek|benzer emsalsiz|1 (noun)|eşsiz|ferit|tolan emsalsizlik|1 (noun)|eşsizlik emsile|1 (noun)|dizi emtia|1 (noun)|mallar|mal emülatör|1 (noun)|öykünücü emülsiyon|1 (noun)|sıvıçözüt emval|1 (noun)|mallar emvat|1 (noun)|ölüler emzice|1 (noun)|mizaçlar emzik|1 (noun)|biberon|ibrik|çaydanlık|ibik emzik otu|1 (noun)|hodangillerden|sert emzirmek|1 (noun)|meme vermek|süt vermek enâ|1 (noun)|ermek|idrak enallage|1 (noun)|değişikleme enam|1 (noun)|halk enaniyet|1 (noun)|bencillik enayi|1 (noun)|avanak|budala|et kafalı enayice|1 (noun)|enayicesine enayicesine|1 (noun)|enayice enba|1 (noun)|nebiler|peygamberler enbar|1 (noun)|ambar enbik|1 (noun)|ambar enbiya|1 (noun)|nebiler|peygamberler enbube|1 (noun)|boru|borucuk encam|1 (noun)|son|gelecek encek|1 (noun)|yavru|enik encik|1 (noun)|kedi|enik|köpek enciklemek|1 (noun)|eniklemek encir|1 (noun)|incir encümen|1 (noun)|yarkurul|komisyon|komite endaht|1 (noun)|atma|atış|atılma|boşaltma endamlı|1 (noun)|boylu|gülendam endamsız|1 (noun)|kısa|çelimsiz endam|1 (noun)|vücut|beden|bosum|boy|çelim|eğin|kamet|kesim endazeli|1 (noun)|ölçülü endaze|1 (noun)|ölçü endazesiz|1 (noun)|ölçüsüz endeks|1 (noun)|indeks ender|1 (noun)|seçkin|nadir|alagaş endikasyon|1 (noun)|belirti endikatör|1 (noun)|gösterge endirekt atış|1 (noun)|çift vuruş endirekt|1 (noun)|dolaylı endişe|1 (noun)|düşünce|tasa|korku|bulut|telâş|yüreği titremek endişe etmek|1 (noun)|kaygılanmak|tasalanmak endişelenmek:|1 (noun)|tasalanmak endişelenmek|1 (noun)|tasalanmak|kaygılanmak|kalbi ağzına gelmek|telâş almak|telâş etmek|telâşlanmak|yüreği ağzına gelmek endişeli|1 (noun)|tasalı|korkulu endişesizlik|1 (noun)|gaflet endişesiz|1 (noun)|tasasız|kaygısız|yaşamak endişeye düşmek|1 (noun)|kaygılanmak endoderm|1 (noun)|iç deri endogami|1 (noun)|iç evlilik endokrin|1 (noun)|iç salgı endokrinoloji|1 (noun)|iç salgı bilimi endoktrinasyon|1 (noun)|öğretileme endoskop|1 (noun)|andoskop|içgörür endoskopi|1 (noun)|andoskopi endotermik|1 (noun)|ısıalan endüksiyon|1 (noun)|indükleme|tüme varım|tümevarım endüstride|1 (noun)|otomasyon|öz devim|özdevim endüstrileşmek|1 (noun)|sanayileşmek endüstrileşme|1 (noun)|sanayileşme endüstri mühendisi|1 (noun)|işgücü|geliştiren endüstri|1 (noun)|sanayi|desinatör|işleyim|pilot bölge|uran endüstriyalizm|1 (noun)|sanayicilik endüstriyel otomasyon teknisyeni|1 (noun)|işletilmesi|geliştirilmesi|elektronik|mekanik endüstriyel|1 (noun)|sınaî|işleyimsel|bina|biyokimya mütehassısı|metot mühendisi enek|1 (noun)|enenmiş|burulmuş|çene enemek|1 (noun)|iğdiş etmek|burmak|hadımlaştırmak|hadım etmek enenmiş|1 (noun)|enek|hadım eneolitik|1 (noun)|kalkolitik enerji|1 (noun)|erke|güç|kuvvet|kudret|basım|çaba|yakıt|yakut|yapa enerjik|1 (noun)|acar|çabacı|çapar|çapgın|çıldım enerjisi|1 (noun)|zayıf enerji transferi|1 (noun)|erke atlaması enes|1 (noun)|küheylan|sevecen|arkadaş|seçilmiş enez|1 (noun)|cılız|zayıf|güçsüz|eneze eneze|1 (noun)|enez|cılız|ineze enfeksiyon|1 (noun)|yayılması|bulaşım|bulaşma en fenası|1 (noun)|en kötüsü enfiye|1 (noun)|burun otu enflâsyon|1 (noun)|pahalılık|şişkinlik|para şişkinliği enflüanza|1 (noun)|grip|ingin enflüenza|1 (noun)|paçavra hastalığı enformasyon|1 (noun)|danışma|tanıtma|haberleşme enformatik|1 (noun)|bilişim enfraruj|1 (noun)|kızılötesi|kızıl ötesi|kızılaltı enfrastrüktür|1 (noun)|altyapı enfüsî|1 (noun)|öznel enfüs|1 (noun)|nefisler|ruhlar engebeler|1 (noun)|avarız|yüzey şekilleri engebeli|1 (noun)|arızalı engebelik|1 (noun)|arıza engebesiz|1 (noun)|arızasız engebe|1 (noun)|yayla|ova|koyak|arıza|bariyer|buyrat|yer biçimleri engeç|1 (noun)|yengeç engelemek|1 (noun)|yolunu kesmek engelleme|1 (noun)|istek|obstrüksiyon|dezavantaj|işgal|karışma|nehiy|öfke engellemek|1 (noun)|çelmek|dikilmek|frenlemek|karışmak|kayıt koymak|köstek vurmak|kösteklemek|mâni olmak|set çekmek|takoz koymak engellenmek|1 (noun)|dinamitlenmek|kösteklenmek|yasaklanmak engellenmeyen|1 (noun)|özgür engellenmiş|1 (noun)|inhibe|tutulmuş engeller|1 (noun)|avarız engelleyen|1 (noun)|frenleyici engelleyici|1 (noun)|inhibe|kırıcı|yasaklayıcı engelleyim|1 (noun)|ambargo engellik|1 (noun)|mazeret engelli|1 (noun)|mânialı|çetrefil engel|1 (noun)|mâni|mahzur|müşkül|mânia|pürüz|ket|handikap|aksilik|baraj|bariyer|beis|buyrat|çaparız|duvar|gerelti|güçlük|hail|köstek|mâni,-i|mazeret|özür|yük engel olmak|1 (noun)|önlemek|geciktirmek engelsiz|1 (noun)|mâniasız|açık en|1 (noun)|genişlik|boy|işaret|arz|ölçmek|üstünlük derecesi engerek|1 (noun)|engerekgillerden engerekgillerden|1 (noun)|engerek|sağır yılan engerek otu|1 (noun)|hodangillerden enginar|1 (noun)|iri|yuvarlak engin|1 (noun)|vâsi|ingin|münhat|açık deniz|alarga|geniş enibaz|1 (noun)|iniyoruz enicuk|1 (noun)|hısım enik|1 (noun)|kedi|encik|çocuk|encek|köpek eniklemek|1 (noun)|enciklemek enikonu|1 (noun)|iyice|enine boyuna|ince eni|1 (noun)|küçük eninde sonunda|1 (noun)|nihayetinde enine boyuna|1 (noun)|gösterişli|eksiksizce|enikonu eniş|1 (noun)|ıniş|uçlarda|ekstrem enişte fındığı|1 (noun)|uzunmusa enjektör|1 (noun)|şırınga|iğne enkazcı|1 (noun)|yıkıcı enkaz|1 (noun)|yıkıntı|döküntü|çöküntü|kalıntı enkırmen|1 (noun)|başhaberci enkiş|1 (noun)|tecrübeli|deneyimli|olgun enkizitör|1 (noun)|sorgucu|müfettiş en kötüsü|1 (noun)|en fenası enlem|1 (noun)|arz derecesi|arz|matematiksel coğrafya|paralel enlem dairesi|1 (noun)|arz dairesi enlice|1 (noun)|tahta enli|1 (noun)|geniş|karagöz|palan|sarak|silâhlık ensar|1 (noun)|yardımcı enselemek|1 (noun)|yakalamak enselenmek|1 (noun)|yakalanmak enser|1 (noun)|ekser ensesi kalın|1 (noun)|güçlü ensesinde boza pişirmek|1 (noun)|ısıtmak ense yapmak|1 (noun)|çalışmamak ensiz|1 (noun)|dar|bant|eğe enstantane|1 (noun)|çabucak|enstantane fotoğraf enstantane fotoğraf|1 (noun)|enstantane enstitü|1 (noun)|evrenkent|üniversite enstrümancı|1 (noun)|onarımı enstrüman|1 (noun)|çalgı|çağanak|çalgı aleti|müzik aleti enstrümantalizm|1 (noun)|araççılık entari|1 (noun)|giysi entâri|1 (noun)|kamis entegrasyon|1 (noun)|bütünleşme|birleşme|uyum entegre|1 (noun)|integre entelekt|1 (noun)|akıl|zihin|idrak|anlık|intelekt entelektüalizm|1 (noun)|aydıncılık|anlıkçılık|zihniye|intelektüalizm entelektüel|1 (noun)|bilim|aydın|münevver|entellektüel entellektüel|1 (noun)|entelektüel enteresan|1 (noun)|ilginç enteresanlık|1 (noun)|ilginçlik enterese etmek|1 (noun)|ilgilendirmek enterkoneksiyon|1 (noun)|interkoneksiyon enterkonnekte|1 (noun)|bağlantılı|bağlaşımlı enternasyonalci|1 (noun)|beynelmilelci|uluslararasıcı enternasyonalcilik|1 (noun)|uluslararasıcılık|milletlerarasıcılık|beynelmilelcilik enternasyonalizm|1 (noun)|beynelmilelcilik|uluslararasıcılık|uluslar arasıcılık enternasyonal|1 (noun)|uluslararası|beynelmilel|uluslar arası enternlik|1 (noun)|yetişicilik entern|1 (noun)|yetişici entertip|1 (noun)|tümdizer|tümdizim entipüften|1 (noun)|uydurma entomoloji|1 (noun)|böcek bilimi entomolojist|1 (noun)|böcek bilimci entrikacı|1 (noun)|düzenci|dessas entrika|1 (noun)|oyun|dolap|düzen|dalavere|dek|desise|hile|dolan|dümen envâ-ı gam|1 (noun)|kederler|tasalar|dertler|elemler|kaygılar envâ-ı|1 (noun)|neviler|çeşitler|türler envaiçeşit|1 (noun)|envaitürlü envaiçeşitli|1 (noun)|envaitürlü envaitürlü|1 (noun)|envaiçeşitli|envaiçeşit envanter|1 (noun)|döküm enva|1 (noun)|türler|çeşitler enver|1 (noun)|aydınlatan|nurlandıran enversiyon|1 (noun)|evrilme enversör|1 (noun)|evireç envestisman|1 (noun)|yatırım enyâr|1 (noun)|boyundurukluk enzâl|1 (noun)|soysuzlar|alçaklar enzim|1 (noun)|hızlandıran|ferment|fetment enzim, mayaözü|1 (noun)|özgen e-öğrenme|1 (noun)|intranet|pc|cd-rom|dvd|televizyon epeyce|1 (noun)|epey|oldukça epeyice|1 (noun)|epey epeyi|1 (noun)|epey epey|1 (noun)|oldukça|hayli|abbastanza|bayağı|bir hayli|bunca|epeyce|epeyi|epeyice|şunca epiderm|1 (noun)|üst deri epifit|1 (noun)|üst bitken epigrafi|1 (noun)|yazıt bilimi epik|1 (noun)|kahramanlık|destansı epikurosçu|1 (noun)|epikürcü epikurosçuluk|1 (noun)|epikürcülük epikürcü|1 (noun)|epikurosçu epikürcülük|1 (noun)|epikurosçuluk epilasyon|1 (noun)|güzellik uzmanı epilog|1 (noun)|sondeyiş|sonsöz epistemoloji|1 (noun)|bilgi kuramı epitel|1 (noun)|epitelyum epitelyum|1 (noun)|örtükat|epitel epitome|1 (noun)|hulasa|özetkitap epizone|1 (noun)|üstkuşak epizot|1 (noun)|masal|efsane epkem|1 (noun)|dilsiz|sessiz eponyme|1 (noun)|adıkaynak epope|1 (noun)|destan e-posta|1 (noun)|elmek|elektronik posta eprimek|1 (noun)|bozulmak|yumuşamak|erimek|inhilâl erâbet|1 (noun)|akıllı|zeyrek eralp|1 (noun)|yiğit erat|1 (noun)|erler|efrat eratheme|1 (noun)|zamankatı erbap|1 (noun)|ehil er bezi|1 (noun)|husye|haya|testis erbiyum|1 (noun)|er ercan|1 (noun)|canlı|diri|erkek ercecik|1 (noun)|erkenden erce|1 (noun)|erkekçe erçin|1 (noun)|ülkenin|ilçe erdemleri|1 (noun)|ayı akım, kirpi yumuşağım demiş erdemli|1 (noun)|faziletli|efdal|erman|liyakat sahibi|yüksek erdemlilik|1 (noun)|faziletlilik erdemsiz|1 (noun)|faziletsiz erdemsizlik|1 (noun)|faziletsizlik erdem|1 (noun)|yiğitlik|fazilet|apollon|ebiri|şeref erden|1 (noun)|bakir|bakire|saf|temiz|er|kız|kız oğlan kız erdenlik|1 (noun)|bakirlik|kızlık|bakirelik|bekâret|bikir erdiğine erer, ermediğine taş atar|1 (noun)|sataşkan erdin|1 (noun)|ermiş|olgun er dişi|1 (noun)|erselik|hünsa|hermafrodit er dişilik|1 (noun)|erseliklik erek|1 (noun)|amaç|gaye|maksat|hedef|alası|meram|murat erek bilimi|1 (noun)|teleoloji erekçilik|1 (noun)|finalizm er ekmeği, meydan ekmeği|1 (noun)|kadın erendiz|1 (noun)|jüpiter|müşteri eren|1 (noun)|ermiş|evliya|veli|yetişen|ulaşan|cesur|koca|zevc|kişi|şahıs|aziz|varan|veliyullah erenler|1 (noun)|evliya er|1 (noun)|erkek|kahraman|yiğit|asker|nefer|yetenekli|koca|erken|erbiyum|erden|gakgoş|müzekker erey|1 (noun)|sürekli|limit erez|1 (noun)|erişilen|cesur|dayanıklı erezyon|1 (noun)|erozyon erganun|1 (noun)|org ergen|1 (noun)|bekâr|olgun|deneyimli|akil baliğ|baliğ|erin|yeni yetme ergenleşme|1 (noun)|büluğ|erinleşme ergenlik|1 (noun)|buluğ|ergenlik çağı|yeni yetmelik ergenlik çağı|1 (noun)|ergenlik ergil|1 (noun)|bilgili|deneyimli|yetişkin|savaşçı|cengaver ergilik|1 (noun)|şilt ergi|1 (noun)|mazhariyet|eriş|olgunluk|deneyim ergime|1 (noun)|zeveban erginleşmek|1 (noun)|dolmak|geyik etine girmek|reşit olmak|tekemmül etmek erginlik|1 (noun)|kemal|rüşt|toldı ergin|1 (noun)|olmuş|yetişmiş|reşit|yetkin|kemal|yolluk ergonomi|1 (noun)|işbilim|insanın|iş bilimi ergonomik|1 (noun)|elverişli erguvan|1 (noun)|baklagillerden|deliboynuz|deli boynuz ergün|1 (noun)|yumuşak|uysal ergürmek|1 (noun)|ulaştırmak|eriştirmek eriken|1 (noun)|ermiş|olgun|bilge erik|1 (noun)|gülgillerden|ağaç balı|çir|iccas|kedi balı|kiraz zamkı|nardenk|zeytinsi meyve eriksi meyve|1 (noun)|drupa eril|1 (noun)|müzekker erime|1 (noun)|inhilâl|zeveban erimek|1 (noun)|bitmek|tükenmek|bılkımak|çözünmek|eprimek|zeveban etmek erimesine|1 (noun)|ısı erimli|1 (noun)|vadeli erim|1 (noun)|menzil|beşaret|çalım|ebiri|muştu|vade erincek|1 (noun)|tembel|üşenen erincik|1 (noun)|mahçup|utangaç erinç|1 (noun)|dirlik|rahat|huzur erinçli|1 (noun)|huzurlu|rahat erinçsiz|1 (noun)|tasalı|huzursuz|rahatsız erin|1 (noun)|ergen|baliğ|akil baliğ erinleşme|1 (noun)|ergenleşme erinleşmek|1 (noun)|baliğ olmak|baliğolmak|bulûğa ermek erinlik|1 (noun)|bulûğ erinmek|1 (noun)|üşenmek erinsiz|1 (noun)|huzursuz|rahatsız erir|1 (noun)|münhal eristik|1 (noun)|didişim erişek|1 (noun)|ülkü|gaye erişen|1 (noun)|ulaşan eriş|1 (noun)|gaye|ergi erişilen|1 (noun)|erez erişilmek|1 (noun)|ulaşmak|yetişilmek erişim|1 (noun)|ulaşım|muvasala|rekor erişkin|1 (noun)|kâhil|olgun|kamil|ermiş|ertim|kâmil erişkinlik|1 (noun)|olgunluk|kâhillik erişme|1 (noun)|idrak|ihraz|iktiran|kavuşma|mazhariyet|vüsûl erişmek|1 (noun)|ulaşmak|varmak|varılmasızamana|baliğ olmak|baliğolmak|bulmak|çıkmak|değmek|ermek|etmek|girmek|idrak etmek|iktiran etmek|mazhar olmak|nail olmak erişmesi|1 (noun)|yakın erişmiş|1 (noun)|nail|yetik eriştirme|1 (noun)|iblâ|iblâğ eriştirmek|1 (noun)|bahşetmek|ergürmek|iblâğ etmek|nasip etmek eriticiyi|1 (noun)|yıkama eritmek|1 (noun)|zayıflatmak eritre|1 (noun)|afar|etyopya eritrosit|1 (noun)|alyuvar eriyebilen|1 (noun)|münhal eriyik|1 (noun)|mahlûl|solüsyon erkân|1 (noun)|büyükler|üstler|yol|yöntem erkânıharbiyeiumumiye|1 (noun)|genelkurmay erkânıharp|1 (noun)|kurmay erkan|1 (noun)|rical|yola erke atlaması|1 (noun)|enerji transferi erkeçsakalı|1 (noun)|çayırmelikesi|keçisakalı erke|1 (noun)|enerji|güçlü|erki|ışık|içyapışkanlık|kudret|salmak erkeğimsi|1 (noun)|erkeksi erkekçe|1 (noun)|yiğitçe|mertçe|erce erkekevi|1 (noun)|oğlanevi erkek|1 (noun)|insan|koca|erkek|mert|sert|ayvaz|boynuzlatmak|er|er kişi|ercan|kişi|müzekker|tumaçı erkeklerde|1 (noun)|jimnastik|yaş dönümü erkekler|1 (noun)|rical erkeklik organı|1 (noun)|kamış|penis|fallus erkeklik|1 (noun)|yiğitlik|mertlik|erlik|zükûrat erkek manda|1 (noun)|balak erkeksi|1 (noun)|erkeğimsi|maskulen erkeksin|1 (noun)|ersin erkeksiz|1 (noun)|adamsız erkek terzisi|1 (noun)|dikme|palto erkeleri|1 (noun)|nicemsel sürem erkeli|1 (noun)|egemen erkem|1 (noun)|nazlım|işvelim|edalım erkenden|1 (noun)|ercecik|sabah sabah|sabahın köründe erken|1 (noun)|er erkenin|1 (noun)|eşbölüm erken kalktım işime, şeker kattım aşıma|1 (noun)|başarılar erketeci|1 (noun)|dikizci|gözcü erketecilik|1 (noun)|gözcülük|dikizcilik erkete|1 (noun)|dikiz erketelik|1 (noun)|dikizcilik|gözcülük erki|1 (noun)|güçlü|egemen|erke|atik|çevik erk|1 (noun)|iktidar|kudret|nüfuz|kondisyon|kuvvet|top erkinci|1 (noun)|liberal erkincilik|1 (noun)|liberalizm|bireyler|devletçilik|inanç erkindik|1 (noun)|erkinlik|bağımsızlık|hürriyet erkinlik|1 (noun)|serbestlik|hürriyet|serbest|erkindik|serbestî erkin|1 (noun)|serbest|azade|zengin erki er kişi|1 (noun)|erkek erklig|1 (noun)|egemen|kuvvetli|şevkatli erklik|1 (noun)|bay erkli|1 (noun)|nüfuzlu|muktedir|kadir erksizlik|1 (noun)|başsızlık|anarşi erktekelci|1 (noun)|totaliter erler|1 (noun)|efrat|erat erlik|1 (noun)|erkeklik|yiğitlik erman|1 (noun)|erdemli|güç|mert|kutsal|mukaddes ermanı|1 (noun)|ermeni ermek|1 (noun)|erişmek|kavuşmak|enâ|yetişmek ermeni|1 (noun)|ermanı ermenistan|1 (noun)|gürcistan|kafkasya ermesi|1 (noun)|erse ermin|1 (noun)|kakım|as ermiş|1 (noun)|evliya|veli|aksakal|aziz|bolgan|erdin|eren|eriken|erişkin|evliyaullah|göğe merdiven kurmak|nail|toytimur ermişler|1 (noun)|evliya ermişlik|1 (noun)|evliyalık|velilik ernek|1 (noun)|küçük|parmak eroin|1 (noun)|alçı|beyaz zehir|maden|uyuşturucu madde eroinci|1 (noun)|eroinman eroinman|1 (noun)|eroinci erosal|1 (noun)|erosçu|erotik erosçuluk|1 (noun)|erotizm erosçu|1 (noun)|roman|hikâye|heykel|erosal erotik|1 (noun)|kösnül|erosal|şehevî|şehvanî erotizm|1 (noun)|erosçuluk|kösnüllük|şehvaniyet erozyon|1 (noun)|su|rüzgar|aşınma|aşınım|itikâl|erezyon ersad|1 (noun)|gözlemler|rasatlar ersatz|1 (noun)|erzatz erse|1 (noun)|ermesi erselik|1 (noun)|hermafrodit|hünsa|er dişi erseliklik|1 (noun)|er dişilik ersin|1 (noun)|erkeksin|askersin ersiz|1 (noun)|kocasız ersizlik|1 (noun)|kocasızlık er suyu|1 (noun)|atmık|meni|döl suyu|sperm ersü|1 (noun)|fazla ertegi|1 (noun)|destan|lejant ertelemek|1 (noun)|savsaklamak|talik etmek|tecil etmek|tehir etmek erteleme|1 (noun)|tehir|tecil|talik ertelenmek|1 (noun)|kalmak ertelenmiş|1 (noun)|atılı|muahhar|müeccel|tehirli erteletim|1 (noun)|moratoryum erte|1 (noun)|seher|şafak|yarın|gelecek|sonraki|halef|ferda ertesi|1 (noun)|haftayı|ayı|devrisi ertik|1 (noun)|meslek|sanat ertim|1 (noun)|olgun|erişkin|bilge ertingü|1 (noun)|olağanüstü|fevkalade|efsane|mit ertin|1 (noun)|mahsun|hüzünlü ervahlarına yuf olsun|1 (noun)|sövgü ervah|1 (noun)|ruhlar erzak|1 (noun)|yiyecek erzatz|1 (noun)|yedek|ersatz erzene|1 (noun)|doruk|zirve erzik|1 (noun)|asıl|ana|temel erzi|1 (noun)|veli|vasi|yönetici esame|1 (noun)|adlar|isimler esami|1 (noun)|adlar|isimler esamisi okunmamak|1 (noun)|adıanılmamak esans|1 (noun)|ruh esaret|1 (noun)|kölelik|tutsaklık|esirlik|boyunduruk esasen|1 (noun)|başından|doğrusu|gene|temelinden|kökeninden|zaten|zati|kökünden esası|1 (noun)|aslı astarı|eti kemiği|kaide esasında|1 (noun)|fi'l-hakîka esasî|1 (noun)|asal|bazal|esas esaslandırmak|1 (noun)|sağlamlaştırmak esaslanmak|1 (noun)|temelleşmek esaslı|1 (noun)|köklü|güzel|etkili|doğru esassız|1 (noun)|köksüz|yalan esas|1 (noun)|temel|ana|asal|başlıca|esasî|asıl|asliye|barık|baş|baz|bel kemiği|belkemiği|birincil|hakikat|kök|mahiyet|maye|omurga|temel taşı|tözlük|üs|yapı taşı|zat esatir|1 (noun)|mitoloji|söylenceler esbabı mucibe|1 (noun)|gerekçe esbabımucibe|1 (noun)|gerekçe esbak|1 (noun)|eski|geçmiş|önceki esbap|1 (noun)|sebepler esbol|1 (noun)|çok es demiri|1 (noun)|çiroz esed|1 (noun)|haydar esef|1 (noun)|acınma|yerinme|üzüntü|kaygı|tasa|yazıklanma esef etmek|1 (noun)|üzülmek|acınmak eseflenmek|1 (noun)|acınmak|üzülmek esefle|1 (noun)|üzülerek|acınarak esefli|1 (noun)|üzüntülü|tasalı|kaygılı esef verici|1 (noun)|üzücü es|1 (noun)|einsteinium eselemek beselemek|1 (noun)|kandırmak|beselemek eselik|1 (noun)|selam|selamet eseme|1 (noun)|mantık ese|1 (noun)|mutluluk|sağlık|yel|esinti esenlemek|1 (noun)|selâmlamak esenleme|1 (noun)|selâm|selam esenleşmek|1 (noun)|vedalaşmak|selâmlaşmak|veda etmek esenleşme|1 (noun)|selâmlaşma esenleştirme|1 (noun)|rehabilitasyon esenli|1 (noun)|esenlü esenliğe|1 (noun)|gönendirmek esenlikle|1 (noun)|sağ esen|sağlıcakla esenlik|1 (noun)|sağlık|afiyet|sıhhat|selâmet|araz|gün görmek|iyilik esenlü|1 (noun)|esenli|sağlıklı esen|1 (noun)|sağlıklı|sıhhatli|salim|esnek|iyi|sağ eseri|1 (noun)|mal etmek eserler|1 (noun)|asar esermek|1 (noun)|bakmak|beslemek|yetiştirmek esermek besermek|1 (noun)|besermek esersiz|1 (noun)|ürünsüz eser|1 (noun)|yapıt|iz|işaret|im|nişane|ürün|yabıt|yaratım es geçmek|1 (noun)|önemsememek|boşvermek esham|1 (noun)|paylar|hisseler esin|1 (noun)|etkilenme|düşünce|ilham esinlemek|1 (noun)|telkin etmek esinleme|1 (noun)|telkin esinlenmek|1 (noun)|ilham almak|mülhem olmak esinlenmiş|1 (noun)|mülhem esintili|1 (noun)|yeleser esinti|1 (noun)|nefha|ese|esi|esti|hava|nesim esire|1 (noun)|cariye esirgediğimiz|1 (noun)|sakınılan göze çöp batar esirgemeden|1 (noun)|tepe tepe kullanmak esirgeme|1 (noun)|himaye|vikaye|âtıfet|diriğ|dulda|gayret|kısırganma|rafet esirgemek|1 (noun)|diriğetmek|korumak|cimrilik etmek|çok görmek|diriğ etmek|kıskanmak|refe|sakınmak|saklamak esirgememek|1 (noun)|kıymak esirgemeyen|1 (noun)|verici esirgen|1 (noun)|arkadaş|dost|yaren|korunan esirgenç|1 (noun)|nazlı|nazenin esirgesin|1 (noun)|allah bağışlasın esirgeyen|1 (noun)|korunak|vâki esirgeyici|1 (noun)|koruyan|koruyucu esirkiş|1 (noun)|merhamet esirler|1 (noun)|üsera esirlik|1 (noun)|tutsaklık|kölelik|çâkeri|esaret esirmek|1 (noun)|sertleşmek esir|1 (noun)|tutsak|köle|hava|bendi|bilun|tutguk|tutgun|tutu esi|1 (noun)|yel|esinti eski ahit|1 (noun)|tarihini eskicil|1 (noun)|arkaik eskici|1 (noun)|yamacı eskiden|1 (noun)|geçmişte|mukaddema|bir vakitler|bir zaman|bir zamanlar|cariyeniz|çakırcı|duhuliye|evedden|eveli|evvelce|evvelden|evveli|evvelleri|menzilhane|zamanında eski diye atma kürkünü; gerek olur bürünürsün bir günü|1 (noun)|deneyimli eski dünya|1 (noun)|avrupa eski düşman dost olmaz|1 (noun)|dostluğaçevrilemez eski ermenice|1 (noun)|grabar eski eserler|1 (noun)|edebiyat|asarıatika eski ingilizce|1 (noun)|anglosaksonca eskil|1 (noun)|antik eskiler|1 (noun)|kudema eskileşmek|1 (noun)|eskimek eskilik|1 (noun)|antikite eskimek|1 (noun)|yıpranmış|yaşlanmak|aşınmak|çağı geçmek|çağıgeçmek|eskileşmek|farımak|hurdası çıkmak|ıskartaya çıkmak|kağşamak|köhnemek|laçka olmak|miadı dolmak|palazlanmak|pörsümek|yıpranmak eskimemiş|1 (noun)|bakir eskimiş|1 (noun)|anakronik|evsel atık|fersude|kadük|kağşak|kalık|köhne|kurada|örümcekli|partal|yenilik|yırtık eski püskü|1 (noun)|püskü eskisini aratmak|1 (noun)|yenisi eskişehirtaşı|1 (noun)|lületaşı eskitmek|1 (noun)|yıpratmak|yaşlandırmak|örselemek|telef etmek eski türkçe|1 (noun)|göktürkler eski|1 (noun)|yıpranmış|sabık|atik|çakmaksız|çarkıt|çıkma|emektar|esbak|ezelî|her şeyin yenisi, dostun eskisi|kadim|kırık dökük|köhne|külüstür|müstamel|müzelik|pala|partal|skolâstik|tapon|tuğsavul|turfa|yeytem|yıkık dökük|yıprak eski yunanca|1 (noun)|grekçe eskiz|1 (noun)|taslak eskort|1 (noun)|koruma eskrimci|1 (noun)|kılıç oyuncusu eskrim|1 (noun)|kılıçoyunu|gard|kılıç oyunu eskülâbî|1 (noun)|kargacık|burgacık|özensiz eslâf|1 (noun)|geçmişler|öncel eslek|1 (noun)|itaatli|muti|yumuşak|uysal|selam|selamet eslemek|1 (noun)|aldırışetmek esma|1 (noun)|adlar|isimler esmaülhüsnada|1 (noun)|şehit esmayıhüsnâ|1 (noun)|esmayışerife esmayışerife|1 (noun)|esmayıhüsnâ esmek|1 (noun)|üfürmek esmerleştirmek|1 (noun)|karartmak esmer ördek|1 (noun)|amerika kara ördeği esmer vatandaş|1 (noun)|çingene|roman esmer|1 (noun)|yağız|kurşuni|karaşın|karaca|amfibol|çingene|kara|kara maşa|karaca kuruca|karadul|kişmirî|konur|semra esnasında|1 (noun)|sırasında|iken esna|1 (noun)|sıra|an esneb|1 (noun)|garib|yabancı|ecnebi esnek|1 (noun)|kısalma|kısalmak|elâstikî|uzayan|genişleyen|esen|elastik|elastiki|balina|kıkırdak|lâstik|plâstik cam|streç esneklik|1 (noun)|elâstikiyet|suples esnemek|1 (noun)|uykulu esnetmek|1 (noun)|sündürmek esneye gerine|1 (noun)|esneyerek esneyerek|1 (noun)|esneye gerine espas|1 (noun)|aralık espase|1 (noun)|aralıklı espaslı|1 (noun)|aralıklı espressivo|1 (noun)|duygulu|içten esprili|1 (noun)|nükteli espri|1 (noun)|nükte|yazıda|resimde|bulucuk espritüel|1 (noun)|spritüel espri yapmak|1 (noun)|nükteli esrarengiz|1 (noun)|gizlerle|esrarlı|gizemli esrar|1 (noun)|gizler|sırlar|giz|gizem|bâtın|dalga|duman|fino|keyif|maden|mal|ot|sarıkız|yaşlak esrarlı|1 (noun)|esrarengiz|gizemli esrar otu|1 (noun)|hint keneviri esre|1 (noun)|kesre esri|1 (noun)|esrik|sarhoş esrik devenin çulu eğri gerek|1 (noun)|süslü|davranışları esrik|1 (noun)|esrimiş|sarhoş|mest|sermest|mecnun|esri esriklik|1 (noun)|sarhoşluk esrime|1 (noun)|gaşiy|vecit esrimek|1 (noun)|gaşyolmak|sarhoş olmak|südremek|vecde gelmek esrimiş|1 (noun)|esrik esritmek|1 (noun)|sarhoşetmek essah|1 (noun)|doğru|gerçek|sahi esseh|1 (noun)|doğru estafurullah|1 (noun)|estağfurullah estağfurullah|1 (noun)|estafurullah estampaj|1 (noun)|metal estamp|1 (noun)|metal estanbol|1 (noun)|istanbul estelik|1 (noun)|yadigar|hatıra estetikçilik|1 (noun)|estetizm|güzel duyuculuk estetik|1 (noun)|güzelduyu|güzelduyubilim|güzelduyusal|bediiyat|bediî|güzel duyu|güzel duyusal estetisyen|1 (noun)|güzelduyucu estetizm|1 (noun)|güzelduyuculuk|estetikçilik|güzel duyuculuk estirmek|1 (noun)|rüzgârlamak esti|1 (noun)|yel|esinti estonca|1 (noun)|estonca estonya|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi esvab|1 (noun)|elbise|giysi esvap|1 (noun)|giysi|giyecek|elbise esvât|1 (noun)|sesler eş adlılık|1 (noun)|sesteşlik|eş seslilik eşadlı|1 (noun)|mütecanis lafız eş adlı|1 (noun)|sesteş|eş sesli eş anlam|1 (noun)|eşanlam eşanlam|1 (noun)|eş anlam eş anlamlı|1 (noun)|anlamdaş|müteradif|sinonim|müradif eş anlamlılık|1 (noun)|anlamdaşlık eşanlamlılık|1 (noun)|teradüf eşanlık|1 (noun)|simultanéité eşantiyon|1 (noun)|örneklik eşarp|1 (noun)|başörtü|baş örtüsü|cember|dasda|moda tasarım asistanı eş bacaklılar|1 (noun)|denizlerde eşbasınç eğrisi|1 (noun)|izobar eş basınç eğrisi|1 (noun)|izobar eğrisi eşbaskı|1 (noun)|reprint eş biçim|1 (noun)|izomorf eş biçimli|1 (noun)|izomorfik eş biçimlilik|1 (noun)|izomorfizm eşbölüm|1 (noun)|erkenin eşbütünleşik|1 (noun)|kointegre eşbütünleşim|1 (noun)|kointegrasyon eş cinsel|1 (noun)|homoseksüel eşcinsel|1 (noun)|homoseksüel|ibne|lezbiyen|zürefa eş cinsellik|1 (noun)|homoseksüellik eşcinsellik|1 (noun)|homoseksüellik eşçekim|1 (noun)|fotokopi|tıpkıçekim eş çekim|1 (noun)|tıpkı çekim eş değerlik|1 (noun)|muadelet eş değer|1 (noun)|muadil eşdeğer|1 (noun)|muadil eş-dost|1 (noun)|ali dibo eş dost|1 (noun)|tanıdıklar eşeğe rakı içirmişler; çulunu bahşiş vermiş|1 (noun)|keçiye içki içirmişler kurdun evini sormuş eşeği düğüne çağırmışlar, ya odun eksik, ya su demiş|1 (noun)|işi eşek|1 (noun)|atgillerden|kaba|yeteneksiz|merkep|karakaçan|at ahırı|eşşek|gölük|hayvan|marsıvan|nalça|semer|toynaklılar|uzun kulaklı eşekçe|1 (noun)|kaba eşekçi|1 (noun)|merkepçi eşek derisi gibi|1 (noun)|duygusuz eşek dikeni|1 (noun)|kenger eşek eşeği ödünç kaşır|1 (noun)|çıkarcı eşek eyeri|1 (noun)|palan eşek gibi|1 (noun)|kaba|düşüncesiz eşek hıyarı|1 (noun)|acı kavun eşek hoşaftan ne anlar|1 (noun)|anlayışsız eşek hoşaftan ne anlar?|1 (noun)|bilgisiz|ince eşek kadar|1 (noun)|büyük eşek kafalı|1 (noun)|anlayışsız eşekkulağı|1 (noun)|karakafes eşek kuyruğu gibi ne uzar, ne kısalır|1 (noun)|durumunda eşeksırtı|1 (noun)|beşikörtüsü eşek sudan gelinceye kadar dövmek|1 (noun)|adamakıllıdövmek eşekten düşmüş karpuza dönmek|1 (noun)|kötü eşelek|1 (noun)|elma|armut eşelemek|1 (noun)|toprak|kurcalamak eş|1 (noun)|etene|son|meşime|benzeri|benzer|refik|refika|kuma|ortak|arkadaş|adam|adil|aile|analog|avrat|ayal|ayvaz|bayan|beğdaş|beki|bey|bir|ehil|el kızı|emsal|familya|hanım|harem|harman yel ile, düğün el ile|hatun|hayat arkadaşı|homo-|ikiz|kadın|karı|kaşık düşmanı|kişi|koca|koşa|küldöken|menent|misil|misl|nazir|övret|partner|tay|yar|yaşıt|zevce|zevç eşey|1 (noun)|cinsiyet|bireye|cinslik eşey hücresi|1 (noun)|gamet eşeysel|1 (noun)|cinsel|cinsî eşeysiz|1 (noun)|cinsliksiz eşgin|1 (noun)|eşkin eş güdümcü|1 (noun)|koordinatör eş güdüm|1 (noun)|ilişki|koordinasyon eşgüdüm|1 (noun)|koordinasyon eşgüdümlemek|1 (noun)|koordine etmek eş güdümlü|1 (noun)|koordine eşhas|1 (noun)|kişiler|şahıslar eşi|1 (noun)|bedi|biricik eşik|1 (noun)|yükünleşme|yakını|söve eşil|1 (noun)|alternatif eşim|1 (noun)|çalışkan|becerikli eşingen|1 (noun)|çalışkan|eşit|müsavi eşir|1 (noun)|küstah eşitçilik|1 (noun)|müsavatçılık eşitgen|1 (noun)|ışitken|işiten|dikkatli eşitlik|1 (noun)|denklik|müsavat|muadelet|bedenî|ruhî|denklem|gerek|muadele eşitsiz|1 (noun)|gayrimüsavi|gayrimüsavî eşitsizlik|1 (noun)|müsavatsızlık eşit|1 (noun)|yapı|değer|boyut|müsavî|adil|bedel|denktaş|eşingen|hemayar|muadil|muvaz|muvazîn|müsavi|tay|tenşi|yaşıt|yeksan eşiz|1 (noun)|izomer eşizlenme|1 (noun)|izomerleşme, izomerizasyon eşkâl|1 (noun)|biçimler|şekiller|kılık eşkaynar|1 (noun)|azeotrop eşkenar dörtgen|1 (noun)|main eşkere|1 (noun)|açık eşkıya|1 (noun)|dağda|haydutlar|haydut|eşkiya|harami|şaki eşkıya gibi|1 (noun)|yüzü eşkıyalık|1 (noun)|leventlik eşki|1 (noun)|ekşi eşkin|1 (noun)|sürgün|filiz|hızlı|atik|dayanıklı|metin|rüzgarlı|ışkın|eşgin eşkiya|1 (noun)|eşkıya|izbandut eş koşmak|1 (noun)|şirk koşmak eşkoşmak|1 (noun)|şirk koşmak eş koşma|1 (noun)|şirk eşlek|1 (noun)|ekvator eşleksel|1 (noun)|ekvatoral eşleme|1 (noun)|senkronizasyon|bağlaşım eşlem|1 (noun)|kopya|parite|harita|nüsha eşlenik|1 (noun)|çizgi eşleşmek|1 (noun)|çiftleşmek|eştutmak eşleşme|1 (noun)|replikasyon eşlik|1 (noun)|dost|yaren|refik|haremlik|refakat|zevcelik eşmek|1 (noun)|araştırmak|incelemek eşme|1 (noun)|kaynak|pınar eşofman|1 (noun)|eşortman eşortman|1 (noun)|eşofman eşoylum eğrisi|1 (noun)|izokron eşöğecikli|1 (noun)|homonükleer eşölçüm|1 (noun)|izometri|ızometri eşraf|1 (noun)|ileri gelenler eş seslilik|1 (noun)|sesteşlik|eş adlılık eş sesli|1 (noun)|sesteş|homonim|eş adlı eş sıcak eğrisi|1 (noun)|izoterm eğrisi eş sıcak|1 (noun)|izoterm eşsıcaklık eğrisi|1 (noun)|izoterm eşsiz|1 (noun)|benzersiz|bedelsiz|bulunmak|ekstra|emsalsiz|harikulade|kadınsız|nazirsiz|şazimet|tolan|yekta eşsizlik|1 (noun)|emsalsizlik eşşek|1 (noun)|eşek eştirmek|1 (noun)|koşturmak eştutmak|1 (noun)|eşleşmek eşyada|1 (noun)|lüks eşyaları|1 (noun)|bilmece eşya|1 (noun)|taşınabilir|nesne|çelik çember|etiketçi|kayıt|ongun|paket|pırtı|şey|totem|yük eşyayı|1 (noun)|bağıntı eşyönlü|1 (noun)|izotropik eşyönsüz|1 (noun)|özellikleri|anizotropik eş yükselti eğrisi|1 (noun)|izohips eğrisi eş yükselti|1 (noun)|izohips eş zamanlılık|1 (noun)|senkroni eş zamanlı|1 (noun)|senkronik eş zaman|1 (noun)|senkron etamin|1 (noun)|pamuk etanol|1 (noun)|alkol etap|1 (noun)|aşama|merhale|adım|evre et bağlamak|1 (noun)|şişmanlamak etçi|1 (noun)|kasap etçil|1 (noun)|et obur|kartal|pars|sırtlan etçillerden|1 (noun)|firavun faresi|kırmızı panda|kızıl panda|küçük panda|panda etçiller|1 (noun)|et oburlar eteği arı|1 (noun)|namuslu|iffetli eteği|1 (noun)|kilt eteği temiz|1 (noun)|iffetli etek|1 (noun)|çadır|dağ|tepe|eteklik|farbala|kemer|pürümbek|yerleri süpürmek etekleri zil çalmak|1 (noun)|telâşlanmak|sevinmek eteklik|1 (noun)|etek|keşan etek öpmek|1 (noun)|yaltaklanmak etelemek betelemek|1 (noun)|betelemek et endüstrisi teknikeri|1 (noun)|ambalajlanması|depolanması etene|1 (noun)|son|eş|meşime|plâsenta|döl eşi|döleşi|eten eten|1 (noun)|etene eter|1 (noun)|lokman ruhu|lokmanruhu etfâl|1 (noun)|çocuklar etfali|1 (noun)|uşaklar etfal|1 (noun)|yeğrek etgü|1 (noun)|ıyi|iyilik|etki|şiddet etıbba|1 (noun)|doktorlar|hekimler etibank|1 (noun)|bank etige|1 (noun)|öğretmen|mürebbiye eti|1 (noun)|hitit|arık|keçi|kocabaş|koyun|semiz|zayıf etik|1 (noun)|ahlâkî|ahlâk bilimi|ilmiahlâk|töre bilimi eti kemiği|1 (noun)|esası etiketçi|1 (noun)|eşya|paket etiketlemek|1 (noun)|yaftalamak etiket|1 (noun)|miktar|teşrifat|kimlik|belirtim|titr|yafta etilalkol|1 (noun)|alkol etil|1 (noun)|edil etilen|1 (noun)|yanıcı|renksiz|0 etime|1 (noun)|yemekler etimolog|1 (noun)|köken bilimci etimolojik|1 (noun)|köken bilimsel etimoloji|1 (noun)|köken bilimi eti ne budu ne?|1 (noun)|imkânları etine dolgun|1 (noun)|balıketinde etingü|1 (noun)|olağanüstü|fevkalade et|1 (noun)|insanlarda|ten|buğu kebabı|düğün çorbası|halk bilimi|ızgara|közlemek|özbek pilâvı|salamura|tabldot aşçısı|tavuk köftesi etioloji|1 (noun)|sebep bilimi etiyoloji|1 (noun)|neden bilimi etiyopya|1 (noun)|afar|afrika boynuzu etiyopyalı|1 (noun)|habeş|habeşî etiz|1 (noun)|yüksek|ulu et kafalı|1 (noun)|anlayışsız|kaba|enayi et kanlı gerek, yiğit canlı|1 (noun)|hareketsizolmamalı etken fiil|1 (noun)|etken etken|1 (noun)|müessir|faktör|malûm|aktif|aktif fiil|amil|etken fiil|tiltay et kesimi|1 (noun)|apukurya etkilemek|1 (noun)|aşılamak|dokunmak|işlemek|koymak|müessir olmak|rikkat vermek|silkelemek|tesir etmek etkileme|1 (noun)|tesir|efekt etkilendirmek|1 (noun)|tesir etmek etkilenme|1 (noun)|duygulanım|esin|sarsılma etkilenmek|1 (noun)|feyzalmak|içine işlemek|müteessir olmak etkilenmiş|1 (noun)|müteessir etkiler|1 (noun)|etkileşim etkileşim|1 (noun)|dizgelerin|etkiler etkileşimli|1 (noun)|interaktif etkileyen|1 (noun)|büyüleyici etkileyici|1 (noun)|barok|delici|karizmatik|nüfuzkâr|tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır|yetkin etkileyicilik|1 (noun)|karizma etkililik|1 (noun)|müessiriyet etkili|1 (noun)|tesirli|müessir|acı kuvvet|aktif|canlı|çarpıcı|dokunaklı|esaslı|güçlü|hasiyetli|hatırlı|içli|keskin|koygun|kuvvetli|patetik|ruhlu|sert|sırtı yufka|yakıcı|yaman|yanık|yüksek etkime|1 (noun)|tesir etkincilik|1 (noun)|aktivizm|eylemcilik etkin|1 (noun)|hareketli|işleyen|çalışan|faal|aktif|dinamik etkinlemek|1 (noun)|etkinleştirmek etkinleşme erkesi|1 (noun)|aktivasyon enerjisi etkinleştirici|1 (noun)|aktifleştirici etkinleştirmek|1 (noun)|aktifleştirmek|etkinlemek etkinliği|1 (noun)|süngüsü düşük etkinlik|1 (noun)|çalışma|faaliyet|aktiflik|aktivite|müessiriyet etkinlik-durgunluk|1 (noun)|dönerlik etkisi|1 (noun)|dağılmak|güçlü|hafiflemek|zayıf etkisini|1 (noun)|alevlendirmek|dağıtmak|susturmak|şümullendirmek etkisizleştirmek|1 (noun)|etkisiz etkisizleştirme|1 (noun)|nötralizasyon etkisiz|1 (noun)|tesirsiz|atıl|etkisizleştirmek|hatırsız|haza|kuvvetsiz|pasif|ruhsuz|sönük etki|1 (noun)|tesir|ağırlık|bulaşık|çağrışım|el|etgü|hasiyet|hüküm|intiba|yardım etleç|1 (noun)|mülahham etlenmek|1 (noun)|şişmanlamak|semirmek etleri|1 (noun)|sıcak mutfak aşçısı etli canlı|1 (noun)|sağlıklı|güçlü etli|1 (noun)|dolgun|kalın|gödeş|gulaş|kara turp|karaturp|kiraz|mango|tokmak tokmak|tombul|üzümsü etli ekmek|1 (noun)|etli pide etlik|1 (noun)|kavurma etli pide|1 (noun)|etli ekmek etme|1 (noun)|ika etmek|1 (noun)|erişmek|yapmak|oluşturmak|sıfat|bulmak|vermek|çok|alk|eylemek|geçirmek|görmek|göstermek|kılmak|yardımcı fiil etmen|1 (noun)|şartlardan|amil|faktör et ne kadar arık olsa ekmek üstünde yaraşır|1 (noun)|bilgili etnik|1 (noun)|budunsal|kavmî|ırk|soy|kavmi etnograf|1 (noun)|budunbetimci|budun betimci etnografya|1 (noun)|kavmiyat|budun betimi etnolog|1 (noun)|etnoloji uzmanı|budun bilimci etnolojik|1 (noun)|budun bilimsel etnoloji|1 (noun)|oluşumunu|ırkiyat|budunbilim|budun bilimi|ırk bilimi etnoloji uzmanı|1 (noun)|etnolog et obur|1 (noun)|etçil etoburlardan|1 (noun)|çakal et oburlar|1 (noun)|etçiller etraf|1 (noun)|çevre|yakınlar|muhit|yanlar|taraflar|tarafar|yönler|dolay|ortalık|tegre etrafını almak|1 (noun)|kuşatmak etrafınıalmak|1 (noun)|kuşatmak etraflı|1 (noun)|ayrıntılı|eksiksiz|kapsayıcı|etraflıca etraflıca|1 (noun)|derinlemesine|etraflı|derinden et rengi|1 (noun)|ten rengi et sineği|1 (noun)|kül rengi et sineği etsiz|1 (noun)|kuru|sıska|zayıf|lâgar et sotesi|1 (noun)|sote et toprak|1 (noun)|yumuşak et tutmak|1 (noun)|şişmanlamak et unu|1 (noun)|tırnak etüt|1 (noun)|araştırma|öğrencilerin|mütalâa|müzakere|inceleme|ön çalışma etüt etmek|1 (noun)|araştırmak|incelemek|ıncelemek etüv|1 (noun)|yiyecekleri et ve et ürünleri işlemecisi|1 (noun)|yüzülmesi|sosis|salam|pastırma etyaran|1 (noun)|kurlağan etyemezlik|1 (noun)|vejetaryenlik etyemez|1 (noun)|vejetaryen etyopya|1 (noun)|eritre|cibuti|somali eu|1 (noun)|yuropyum ev açmak|1 (noun)|evlenmek ev|1 (noun)|aile|soy|nesil|konut|kültürel|mesken|ikametgâh|dar|yuva|hane|hanedan|sülale|aşiyan|beyit|borka|elektrikçi|emlâk|ev bark|güneş girmeyen eve doktor girer|kuşgözü|mekân|mülk|ocak|tapu kadastro teknikeri|taşınmaz|tekil|yerel alan ağı|yunt evamir|1 (noun)|emirler|kanunlar ev bark|1 (noun)|ev|mülk|aile|bark evce|1 (noun)|evcek evcek|1 (noun)|evce evc|1 (noun)|eviç evcik|1 (noun)|küçük evcil|1 (noun)|ehlî|evine|evcimen|domestik|evcim|evgin|turamun|veteriner sağlık teknisyeni evcilik|1 (noun)|çocukların evcilleşme|1 (noun)|ehlîleşme evcilleşmek|1 (noun)|ehlîleşmek|alışmak evcilleştirilme|1 (noun)|ehlîleştirilme evcilleştirilmek|1 (noun)|ehlîleştirilmek evcilleştirme|1 (noun)|ehlîleştirme evcilleştirmek|1 (noun)|ehlîleştirmek evcimen|1 (noun)|evine|sakin|evcil|evcim|turamun evcim|1 (noun)|evcimen|evcil|ışgüzar|hamarat evcimik|1 (noun)|ekonomist|muktesit evç|1 (noun)|eviç|günöte|yeröte evde|1 (noun)|dört duvar arasında kalmak evdemonizm|1 (noun)|mutçuluk evdeş|1 (noun)|hanım evecen|1 (noun)|aceleci|acul|ivecen evecenlik|1 (noun)|acelecilik evedden|1 (noun)|eskiden evegen|1 (noun)|ivecen|iveğen|had|akut|ıvecen|hâd eve-girerken|1 (noun)|avrat malı, kapı mandalı eveli|1 (noun)|eskiden evelik|1 (noun)|ekşimcek|efelek|kıvırcık labada|yabani pazı eve|1 (noun)|nazar evermek|1 (noun)|evlendirmek evet|1 (noun)|beli|he|heyya|hı|malûm|oldu|peki|tamam evetçe|1 (noun)|permi evetleme|1 (noun)|itiraf evetlemek|1 (noun)|onaylamak|itiraf etmek ev ev dolaşmak|1 (noun)|gezmek evgi|1 (noun)|ıvedi|acele evgin|1 (noun)|ivedili|müstacel|acil|aceleci|telaşlı|evcil evham|1 (noun)|kuruntular|kuşkular|vehimler|kuruntu evhamlanmak|1 (noun)|kuşkulanmak|vehmetmek evhamlı|1 (noun)|kuruntulu|kuşkulu|vehimli|mütevehhim|gölgesinden korkmak evi|1 (noun)|bir dikili ağacı olmamak|dayayıp döşemek|nekahethane|silip süpürmek eviç|1 (noun)|evc|evç evi ev eden avrat|1 (noun)|güzelliğini|rahatlığını ev-im|1 (noun)|çekim ekleri|teklik evin bağlamak|1 (noun)|olgunlaşmak evindekilerden|1 (noun)|ana dil evine|1 (noun)|evcil|evcimen|evinin kadını|gözü dışarda|hanım hanımcık evine göre pişir aşını; erine göre bağla başını|1 (noun)|kişi evini|1 (noun)|evsemek evinin kadını|1 (noun)|evine evin|1 (noun)|özü|lüp|habbe evinsiz|1 (noun)|özsüz|boş|kof evireç|1 (noun)|enversör evire çevire|1 (noun)|adamakıllı|iyice|ıyice evirgeç|1 (noun)|pişirgeç evirgen|1 (noun)|tedbir|tedbirli|dönüşüm|çevirim|pratik evirip çevirmek|1 (noun)|iyice eviriş|1 (noun)|version evirme|1 (noun)|akis|çaprazlama evirmece|1 (noun)|anagram evirmek çevirmek|1 (noun)|iyice|ıyice evirmek|1 (noun)|döndürmek|çevirmek|yapısınıdeğiştirmek|aksetmek|taklip etmek evirtim|1 (noun)|akis evkaf|1 (noun)|vakıflar ev kargası|1 (noun)|hint kargası evlâ|1 (noun)|birincisi|yeğ evlâd|1 (noun)|zâde evlat|1 (noun)|çocuk|döl|oğul balı|tor|tunguç|tutunç|zürriyet evlât|1 (noun)|çocuk|soy|döl|yavru|zade evlat doğurdum, gönlünü doğurmadım|1 (noun)|ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış evlâtlık|1 (noun)|beslengi evlatlık|1 (noun)|tunguç|tungut evla|1 (noun)|yeğrek|yekrek evlek|1 (noun)|tarlanın|mandal|maşala evlendirilir|1 (noun)|demir tavında, dilber çağında evlendirmek|1 (noun)|baş göz etmek|başgöz etmek|evermek|yapmak evlendirme|1 (noun)|tezviç evlenirken|1 (noun)|başlık evlenme|1 (noun)|izdivaç|münkehe|müt'a nikâhı|teehhül|tezevvüç|tören evlenmek|1 (noun)|baş göz olmak|başgöz olmak|dünya evine girmek|ev açmak|güveyi girmek|izdivâc|izdivaç etmek|kocaya gitmek|koltuğa girmek|köşeye oturmak|teehhül etmek|tezevvüç etmek|varmak|yuva kurmak|yuva yapmak evlenmemiş|1 (noun)|karabaş|mücerret|subay evlenmeyi|1 (noun)|kısmet beklemek evlenmiş|1 (noun)|evli barklı ev-ler|1 (noun)|çekim ekleri evlerde|1 (noun)|atık su|dinge|halk sağlığı hemşiresi|karafatma evlere|1 (noun)|saka evlere şenlik|1 (noun)|beğenilmeyen evler|1 (noun)|iç tezyinat dekoratörü|inşaat kalfası evlerin|1 (noun)|açık hava müzesi evlerindenolurlar|1 (noun)|anan güzel idi, hani yeri, baban zengin idi, hani evi evleviyetle|1 (noun)|öncelikle evleviyet|1 (noun)|öncelik evli barklı|1 (noun)|evlenmiş evli|1 (noun)|başı bağlı evlik|1 (noun)|hanelik evliliği|1 (noun)|mürüvvet evlilik|1 (noun)|başgöz|dünya evi|dünyaevi|kurum evlilik dışı|1 (noun)|gayrimeşru evlilikdışı|1 (noun)|gayri meşru evliya|1 (noun)|erenler|ermişler|veliler|yatır|eren|ermiş|veli|evliya|abdal|aksakal|aziz|veliyullah evliya gibi|1 (noun)|uysal evliyalık|1 (noun)|ermişlik evliyaotu|1 (noun)|baklagillerden evliya otu|1 (noun)|baklagillerden|peygamber otu evliyaullah|1 (noun)|veli|dost|sevgili|ermiş|allah dostu evlürü|1 (noun)|yeterli evmek|1 (noun)|ivmek evolüsyon|1 (noun)|değişme|gelişme evrak|1 (noun)|belge|çanta|posta evrak çantası|1 (noun)|kösele|deri evrak dolabı|1 (noun)|dosyaları evrakları|1 (noun)|dosya evre|1 (noun)|aşama|safha|merhale|faz|basamak|devir|etap|mertebe evre çizgesi|1 (noun)|faz diyagramı evre geçişi|1 (noun)|katı|sıvı evreler|1 (noun)|safahat evren bilimi|1 (noun)|kozmoloji evren bilimsel|1 (noun)|kozmolojik evrencil|1 (noun)|kozmik evrendeğer|1 (noun)|parametre evrendeşçilik|1 (noun)|cosmopolitism evrendoğum|1 (noun)|kozmogoni evren doğumu|1 (noun)|kökeni|kozmogoni evrenğzip|1 (noun)|cihangir|imparator evreni|1 (noun)|evrensel|tek tanrıcılık evrenin|1 (noun)|atomculuk evren|1 (noun)|kâinat|kozmos|acun|âlem|âlem-|cihan|varlıg|yirdinçü|yirtinçü evrenkent|1 (noun)|öğretim|enstitü|üniversite evren pulu|1 (noun)|mika evrenpulu|1 (noun)|mika evrensel|1 (noun)|âlemşümul|cihanşümul|üniversal|evreni|ekümenik|kozmik|üniversel evrenselcilik|1 (noun)|üniversalizm evrilme|1 (noun)|enversiyon evrimini|1 (noun)|antropoloji evrim|1 (noun)|kesintisiz|tekâmül|inkılâp|ekolojik|halk bilimi evsaf|1 (noun)|nitelikler|vasıflar evsel atık|1 (noun)|eskimiş evsemek|1 (noun)|evini ev sineği|1 (noun)|sinek evsin|1 (noun)|öneze evsiz barksız|1 (noun)|avare|başıboş evvelâ|1 (noun)|önce|ilkin evvel can, sonra canan|1 (noun)|insan evvelce|1 (noun)|önce|önceleri|eskiden|evvelden|mukaddema|önceden|sabikan evvelden|1 (noun)|önceden|eskiden|evvelce evvele|1 (noun)|mâ?lum evvelemirde|1 (noun)|öncelikle evveli|1 (noun)|eskiden|önceki|evvelki evveliyat|1 (noun)|öncesi|önceleri evvelki|1 (noun)|önceki|evveli|evvelsi|ileri evvelleri|1 (noun)|eskiden|geçmişte|önceleri evvel|1 (noun)|önce|ilk|önceki|geçmiş|kabl evvelsi|1 (noun)|evvelki evvel zaman|1 (noun)|önceleri exchange|1 (noun)|verişim exciton|1 (noun)|uyarcık expressionnisme|1 (noun)|dışaverimcilik externalization|1 (noun)|dışlaklama ey|1 (noun)|bre|lan|ulan eygi|1 (noun)|ıyi|salih|temiz eygü|1 (noun)|ıyi|iyice eyinç|1 (noun)|refah|mutluluk eyin|1 (noun)|vücut eyip|1 (noun)|kusur eyitmek|1 (noun)|demek eylemcilik|1 (noun)|aktivizm|etkincilik eylemdeş|1 (noun)|hemfiil eylemek|1 (noun)|etmek|yapmak|yardımcı fiil eylem|1 (noun)|fiil|aksiyon|amel|hareket|çözüm yolu|fi?l|yelim eylemli|1 (noun)|amelî|fiilî|kadrolu eylemlik|1 (noun)|mastar|isim-fiil eylemsel|1 (noun)|fiili eylemsi|1 (noun)|fiilimsi|fer-i fiil eylemsiler|1 (noun)|fiilimsiler eylemsizlik|1 (noun)|atalet|süredurum eylemsiz|1 (noun)|pasif eyletmez|1 (noun)|amansız eyletür|1 (noun)|ıyilik|cömert eylik|1 (noun)|iyilik eylül|1 (noun)|üzüm|eylül|öğrüm|sonbahar eymen|1 (noun)|alçak|mütevazı|yardımsever|hayırşinas eymir|1 (noun)|eğmür eyşi|1 (noun)|salça eytam|1 (noun)|yetimler eytemiş|1 (noun)|güzel|hatip eytişim|1 (noun)|diyalektik eytişimsel|1 (noun)|diyalektik eyüge|1 (noun)|ıyi|iyice eyvah|1 (noun)|beklenmedik|kötü|efsus|hayfa eyvan|1 (noun)|ayvan|teras|sundurma eyyam|1 (noun)|günler ezan|1 (noun)|banlak|ezen ezancı|1 (noun)|müezzin eza|1 (noun)|üzgü|sıkıntı|üzme ezbercilik|1 (noun)|hafızlık ezberden|1 (noun)|ezbere ezbere|1 (noun)|ezberleyerek|aslını|bilmeden|düşünmeden|incelemeden|ezberden ezbere konuşmak|1 (noun)|bilmeden ezberinde|1 (noun)|belleğinde ezberleme|1 (noun)|ad|hıfz ezberlemek|1 (noun)|bellemek|hafızlamak|yalayıp yutmak ezberleyerek|1 (noun)|ezbere ezcümle|1 (noun)|başlıca ez de suyunu iç|1 (noun)|değersiz ezdi|1 (noun)|ezen|ezici|baskıcı ezel ebet|1 (noun)|ebediyen ezelidir|1 (noun)|kelâm-ı arabî ezelî ebedî|1 (noun)|önsüz|sonsuz ezeli|1 (noun)|ezelî|öncesiz ezelî|1 (noun)|öncesiz|eski|kadîm|ezeli|kadim|sermed ezelî takdir|1 (noun)|yazgı ezeliyet|1 (noun)|öncesizlik ezel|1 (noun)|öncesizlik ezen|1 (noun)|ezan|ezdi|kahir ezerler|1 (noun)|beyler buyruğu yoksula kan ağlatır ezgiler|1 (noun)|elhan ezgili|1 (noun)|melodik ezgi|1 (noun)|nağme|melodi|gidiş|yol|tarz|tempo|üzüntü|sıkıntı|ahenk|bürün|şarkı|terane|tonlama|yır ezgin|1 (noun)|çürük|ezik|ezilmiş|mahzun ezginlik|1 (noun)|üzüntü|sıkıntı|ezinç ezici|1 (noun)|üstün|yıpratıcı|bunaltıcı|sıkıntılı|ezdi|kahir|kahir kuvvet ezik|1 (noun)|üzüntülü|bere|çürük|ezgin|taşı ölçeyim|yara|yara bere içinde ezile büzüle|1 (noun)|utangaçlıkla|sıkılganlıkla ezilgen|1 (noun)|mazlum ezilir|1 (noun)|kıyılmak ezilmek|1 (noun)|akordeon olmak|altında kalmak|turşusu çıkmak|zedelenmek ezilmesine|1 (noun)|ayakaltında bırakmak ezilmiş|1 (noun)|ezgin|mustazaf ezilmişlik|1 (noun)|mazlumluk ezim|1 (noun)|belirti|iz|zorunluluk|mecburiyet ezinç|1 (noun)|azap|belirti|iz|ezginlik|mahzunluk|zulüm ezinti|1 (noun)|sıkıntı eziyete|1 (noun)|göğüs vermek eziyet etmek|1 (noun)|canınıyakmak eziyetler|1 (noun)|şedâid eziyetli|1 (noun)|üzgülü|mihnetli|zahmetli eziyetsiz|1 (noun)|üzgüsüz|sıkıntısız|mihnetsiz|zahmetsiz eziyet|1 (noun)|üzgü|sıkıntı|azap|cefa|cehennem azabı|cevir|ikab|tavlandırmak|zahmet|zulüm ezkar|1 (noun)|zikirler ezkaza|1 (noun)|yanlışlıkla|rastgele|kazara ezme|1 (noun)|kahır|püre ezmek|1 (noun)|üzmek|yenmek|sindirmek|harcamak|çiğnemek|dümdüz etmek|kahretmek|öğütmek|pastırmasını çıkarmak|pestilini çıkarmak ezogelin çorbası|1 (noun)|yağ|nane|karabiber ezoterik|1 (noun)|öğreti|batınî|içrek|gizlem|gizlemli|bâtıni ezrail|1 (noun)|azrail ezvâc|1 (noun)|kocalar faal|1 (noun)|çalışkan|canlı|hareketli|aktif|etkin|çımrın|türüng|yeprem faaliyet|1 (noun)|çalışkanlık|çalışma|etkinlik|canlılık|hareket|çalışır|kimya teknisyeni|telekomünikasyon teknisyeni faaliyet göstermek|1 (noun)|çalışmak faaliyetler|1 (noun)|ameliyat faaliyetten alıkoymak|1 (noun)|çalışmasıdurdurulmak fabla|1 (noun)|aragonca fabl|1 (noun)|öykünce fabrikacı|1 (noun)|*fabrikatör|fabrikatör fabrikasyon|1 (noun)|yapım fabrikatör|1 (noun)|fabrikacı fabrika|1 (noun)|üretimlik|ateşçi|elektrik montörü|elektronik montörü|kantin|kesenek|muhasebeci|şantiye|üretim evi|üretimevi facia|1 (noun)|ağlatı|afet|trajedi fâcire|1 (noun)|yalancı|fitneci|fesatçı façalı|1 (noun)|havalı|gösterişli façası olmak|1 (noun)|havalı façasıolmak|1 (noun)|havalı faça|1 (noun)|yüz|çehre|surat|giysi façeta|1 (noun)|faseta fadik|1 (noun)|fatıma|fadime|fatma|fadiş|fatoş fadime|1 (noun)|fatıma|fadik|fatma|fadiş|fatoş fadiş|1 (noun)|fatıma|fatma|fadik|fadime|fatoş fa|1 (noun)|gam fagositoz|1 (noun)|gözeyutarlığı|göze yutarlığı|hücre yutarlığı fagosit|1 (noun)|yutargöze|yutar hücre fagot|1 (noun)|perdeli fağfurdan|1 (noun)|fağfuri fağfuri|1 (noun)|fağfurdan fağfur|1 (noun)|tabak fahimane|1 (noun)|şerefli fahim|1 (noun)|anlayışlı|büyük|ulu fahir|1 (noun)|şanlı|şerefli|onurlu|övünen|müftehir fahiş|1 (noun)|aşırı|fazla fahişelik|1 (noun)|orospuluk fahişe|1 (noun)|orospu|telekız|seks işçisi|hayat kadını|orta malı|paçavra|paçoz|sürtük fahri|1 (noun)|maaşsız|ücretsiz|ünvan fahrî|1 (noun)|onursal|üyelik|gönüllü|karşılıksız fahriye|1 (noun)|övünüş fahr|1 (noun)|övünme|şeref|gururlanma fahur|1 (noun)|kibirli|mütekebbir faide|1 (noun)|sûd fâikıyat|1 (noun)|üstünlük|yükseklik faikıyet|1 (noun)|üstünlük|yükseklik faikiyet|1 (noun)|üstünlük faik|1 (noun)|üstün|yüksek|üste|üstek|yeğin|yeğinek|yekül fail|1 (noun)|eden|yapan|işleyen|müessir|suçlu|özne|edimci faillerini|1 (noun)|muhbir fair-play|1 (noun)|dürüst oyun faizcilik|1 (noun)|tefecilik faizcilk|1 (noun)|murabaha faizci|1 (noun)|tefeci faizlendirmek|1 (noun)|çoğaltmak|nemalandırmak faiz|1 (noun)|ürem|nema|kâr|artar|getiri|repo faka basmak|1 (noun)|aldatılmak|kanmak|aldanmak faka bastırmak|1 (noun)|aldatmak faka|1 (noun)|fakirlik|yoksulluk|ihtiyar fakat|1 (noun)|yalnız|ancak|ama|lâkin|gel gelelim|gelgelelim|ne var ki fakfon|1 (noun)|bakır fakılık|1 (noun)|hocalık fakır|1 (noun)|yoksulluk|fukaralık|fakr fakı|1 (noun)|ünvan fakih|1 (noun)|fıkıh fakirane|1 (noun)|acizane fakirce|1 (noun)|yoksul fakir düşmek|1 (noun)|yoksullaşmak fakir fukara|1 (noun)|yoksullar fakirleşmek|1 (noun)|yoksullaşmak fakirleşme|1 (noun)|yoksullaşma fakirleştirmek|1 (noun)|yoksul|yoksullaştırmak fakirlik|1 (noun)|yoksulluk|verimsizlik|kısırlık|yetersizlik|faka|fukaralık|ihtiyaç|meskenet|yokluk|zaruret fakir|1 (noun)|yoksul|fukara|zavallı|muhtaç|düşkün|bîçâre|âciz|altta yok üstte yok|cıbıl|çıgay|çıplak|derviş|donsuz|geda|kara|yalınçak|yok yoksul fakr|1 (noun)|yoksulluk|fukaralık|fakır|helak faks|1 (noun)|belgegeçer|belgeç faksimile|1 (noun)|sûret|tıpkıbasım fakslama|1 (noun)|fakslama fakslamak|1 (noun)|belgeçerlemek faktöriyel|1 (noun)|çarpınım faktör|1 (noun)|müessir|etken|etmen|amil|üretim faktörü fak|1 (noun)|tuzak|kapan fakül|1 (noun)|benek fakülte|1 (noun)|medrese falakacı|1 (noun)|sadrazamın falaka|1 (noun)|felak falanca|1 (noun)|falan|filânca falan festekiz|1 (noun)|falan filân|festekiz falan feşmekân|1 (noun)|falan filân|feşmekân falan fıstık|1 (noun)|falan filân falan filân|1 (noun)|falan festekiz|falan feşmekân|falan fıstık|filân falan|filân festekiz falanga|1 (noun)|palanga falanıncı|1 (noun)|filânıncı falan|1 (noun)|tarih|yer|falanca|filan fal|1 (noun)|bakı|falcılık falcı|1 (noun)|bakıcı falcılık|1 (noun)|bakıcılık|fal|taoizm falçata|1 (noun)|falçete|arbelos|falçeta falçeta|1 (noun)|falçata falçete|1 (noun)|falçata falez|1 (noun)|yalı yar falkland adaları|1 (noun)|malvin adaları fallus|1 (noun)|erkeklik organı falsolu|1 (noun)|yanlış|hatalı|kusurlu falsosuz|1 (noun)|hatasız|kusursuz falso|1 (noun)|yanlışlık|yanlış falso yapmak|1 (noun)|söylemek|yanlışçalmak falya|1 (noun)|salıverme|gözükme familier|1 (noun)|konuşmalık familya|1 (noun)|aile|fasile|karı|eş familyası|1 (noun)|kabakgiller|ördekgiller fanatiklik|1 (noun)|düşünce|bağnazlık fanatik|1 (noun)|mutaassıp|bağnaz|arzık|tutgan fanatizm|1 (noun)|taassup|bağnazlık|düşünce fâni dünya|1 (noun)|ölümlü fanî|1 (noun)|kalımsız fanilâ|1 (noun)|çamaşır takımı|iç çamaşırı fanilik|1 (noun)|ölümlülük fani|1 (noun)|ölümlü fâni|1 (noun)|ölümlü|kalımsız fan|1 (noun)|pervane fantasma|1 (noun)|hayal fantastik|1 (noun)|hayalî fantaziye|1 (noun)|fantezi fantazya|1 (noun)|gösteriş|debdebe fantezi|1 (noun)|sonsuz|fantaziye fanti|1 (noun)|bacak|vale fantoma|1 (noun)|hayalet fantom|1 (noun)|hayalet fanus|1 (noun)|süslü|saat|mum|camyuvar|korunan faranjit|1 (noun)|anjin|yutak iltihabı faraş|1 (noun)|kürek faraza|1 (noun)|sözgelişi farazi|1 (noun)|varsayımsal farazî|1 (noun)|varsayımsal|hipotetik|ipotetik|sanal faraziyat|1 (noun)|varsayımlar faraziye|1 (noun)|varsayım|hipotez|varsıyım farba|1 (noun)|fırfır|farbala farbala|1 (noun)|fırfır|elbise|etek|perde|volan|farba far|1 (noun)|düzgün fâre|1 (noun)|fâr farekulağı|1 (noun)|sıçankulağı|bağırsak otu farenjit|1 (noun)|hunnak|anjin fare otu|1 (noun)|sütleğengillerden fare|1 (noun)|sıçangillerden|kemirgen|vücutlu|sıçan farfaracı|1 (noun)|gürültücü farfara|1 (noun)|gürültücü|övüngen|ağzı kalabalık|aceleci fâr|1 (noun)|fâre farımak|1 (noun)|yorulmak|eskimek|yıpranmak|vazgeçmek|usanmak|kocamak|yaşlanmak|ihtiyarlamak|terketmek|aşınmak fariğ olmak|1 (noun)|vazgeçmek|çekilmek fariğolmak|1 (noun)|vazgeçmek|çekilmek fariğ|1 (noun)|vazgeçmiş|çekilmiş|sıkıntısız|rahat farika|1 (noun)|ayırmaç farisî|1 (noun)|acemce|farsça farisi|1 (noun)|iran|afganistan|peştu|irani|farsi|farsça|dari|persçe faris|1 (noun)|süvari fariza|1 (noun)|görev fark|1 (noun)|başkalık|ayrım|değişiklik|ayır|ayırt|marjin|nüans|tefrikat fark edilmek|1 (noun)|ayrımsanmak fark etmek|1 (noun)|görmek|seçmek|anlamak|sezmek|değişmek|başkalaşmak|ayrımlanmak|ayrımsamak fark etmez|1 (noun)|değişmez farkına varmak|1 (noun)|anlamak farkında olmak|1 (noun)|sezmek|anlamak farkındayız|1 (noun)|atma recep, din kardeşiyiz farklı|1 (noun)|ayrımlı|değişik|ayır|ayrı|bambaşka|baskak|başka|daha bir|marjinalite|nispetsiz|şazimet|teğme|yad farklıdavranmak|1 (noun)|ayrıtutmak farklılaşma|1 (noun)|ayrımlaşma farklılaşmak|1 (noun)|ayrımlılaşmak|ayrımlaşmak farklılık|1 (noun)|ayrımlılık|başkalık|doğal|ayırt|tefavüt farklıolmak|1 (noun)|başka olmak fark olunmak|1 (noun)|anlaşılmak|sezilmek farksız|1 (noun)|ayrımsız|kalır yeri yok farksızlık|1 (noun)|ayrımsızlık farmakolog|1 (noun)|dokuları|farmakoloji uzmanı|eczacı farmakoloji uzmanı|1 (noun)|farmakolog farmason|1 (noun)|dinsiz|imansız|mason farmasonluk|1 (noun)|masonluk faroz|1 (noun)|kolbastı farsça|1 (noun)|farisi|farsi|parsça|parsi|acemce|dühul|farisî|girdâb farsi|1 (noun)|farisi|farsça fars|1 (noun)|ilkel|güldürü farta furta|1 (noun)|fart furt|furta fart furt|1 (noun)|anlamsız|farta furta fart furt, farta furta etmek|1 (noun)|anlamsız faruk|1 (noun)|haklıyı|keskin farzet|1 (noun)|güya farz etmek|1 (noun)|varsaymak farzetmek|1 (noun)|var saymak farzımuhal|1 (noun)|olmayacak|sayarak farz|1 (noun)|müslümanlıkta|başkoşul|varsayma|zorunlu|sayıltı fasarya|1 (noun)|boş|yeteneksiz faseta|1 (noun)|façeta fasık|1 (noun)|fesatçı fasıla|1 (noun)|aralık|ara|kesinti fasılalı|1 (noun)|aralı|aralıklı|kesintili fasılasız|1 (noun)|kesintisiz|biteviye|arasız|aralıksız|durmadan fasıla vermek|1 (noun)|kesmek fasıl|1 (noun)|bölüm|kısım|devre|peşrev|nakış|şarkı|anabölüm fasid|1 (noun)|bozguncu fasih|1 (noun)|açık|anlaşılır|düzgün fasîhane|1 (noun)|açıkça|pürüzsüzce|yanlışsız fâsih|1 (noun)|bozan|çürüten|vazgeçen fasikül|1 (noun)|cüz|ansiklopedilerin|böle fasîle|1 (noun)|aile|zümre fasile|1 (noun)|familya fâsit|1 (noun)|bozulmuş|yanlış fasit daire|1 (noun)|kısır döngü fasit|1 (noun)|kötü|bozuk|müfsit fasit olmak|1 (noun)|oruç fasletmek|1 (noun)|çözmek|sonuçlandırmak|ayırmak|bölmek fasone|1 (noun)|çizgili fason|1 (noun)|kesim|biçim|fason mal fason mal|1 (noun)|fason fassâl|1 (noun)|kötüleyen|dedikoducu|çekiştiren fast food|1 (noun)|festfut fasulya|1 (noun)|fasulye fasulye|1 (noun)|fasulyegillerden|barbunya|çalı|ayşekadın|badıç|baklagiller|fasulya|helme|ikiçenekliler|kılçık|lobye|sırıklamak fasulyegillerden|1 (noun)|fasulye|mercan ağacı|meyan kökü fasulye sırığı gibi|1 (noun)|zayıf fasülye|1 (noun)|baklagiller fâş|1 (noun)|açık faşetmek|1 (noun)|duyurmak faş etmek|1 (noun)|duyurmak|açıklamak faşing|1 (noun)|karnaval faşistlik|1 (noun)|faşizm faşizm|1 (noun)|ırkçılığa|yetkinin|faşistlik faş olmak|1 (noun)|açıklanmak faşolmak|1 (noun)|açıklanmak fatalist|1 (noun)|yazgıcı|kaderci fatalite|1 (noun)|yazgı|kader|uğursuzluk fatalizm|1 (noun)|kadercilik|yazgıcılık|cebriye fatıma|1 (noun)|doğru|dürüst|fatma|fadime|fadik|fadiş|fatoş fâtır|1 (noun)|yaratıcı|yaratan|hâlık fatih|1 (noun)|fetheden|açan|alagan|aldı|almış|altu|atilla fatih sultan mehmet köprüsü|1 (noun)|istanbul'da fatîn|1 (noun)|zeki|uyanık|anlayışlı fatma|1 (noun)|fatıma|fadime|fadik|fadiş|fatoş fatoş|1 (noun)|fatıma|fatma|fadik|fadime|fadiş fatura|1 (noun)|satımca|satımlık fatül|1 (noun)|leke|benek fauna|1 (noun)|direy|hayvan varlığı fayans|1 (noun)|sırlıtaş|çini|seramik|seramik teknikeri faydacı|1 (noun)|fayda|yararcı faydacılık|1 (noun)|yararcılık faydacıl|1 (noun)|yararcıl fayda etmemek|1 (noun)|yararlıolmamak faydalanan|1 (noun)|müntefi faydalandırmak|1 (noun)|yararlandırmak faydalanılmak|1 (noun)|yararlanılmak faydalanmak|1 (noun)|yararlanmak|müstefit olmak faydalanma|1 (noun)|yararlanma|intifa|istifade faydalar|1 (noun)|menafi faydalıolmak|1 (noun)|yararlıolmak faydalı|1 (noun)|yararlı|asıglı|hayır|müfid|müfit|yağrıkçı|yaragu|yarağ|yarayışlı|yargan faydasıdokunmak|1 (noun)|yararlıolmak faydasını görmek|1 (noun)|iyileştirmek faydasınıgörmek|1 (noun)|iyileştirmek faydasıolmak|1 (noun)|yararlıolmak faydasız|1 (noun)|yararsız|tırışka fayda vermemek|1 (noun)|yararlıolmamak fayda|1 (noun)|yarar|kâr|faydacı|leh|menfaat|yaragu|yarağ fay|1 (noun)|kırık fayrap etmek|1 (noun)|açmak|çıkarmak fayrap|1 (noun)|pencere|açma|çıkarma faysal|1 (noun)|hüküm|hakim faytoncu|1 (noun)|paytoncu fayton|1 (noun)|payton faz diyagramı|1 (noun)|evre çizgesi faz|1 (noun)|evre|safha fazıl|1 (noun)|faziletli fâzıl|1 (noun)|olgun|kamil fazilet|1 (noun)|erdem|ebiri|kemal faziletkâr|1 (noun)|faziletli faziletli|1 (noun)|erdemli|fazıl|faziletkâr|yüksek faziletlilik|1 (noun)|erdemlilik faziletsiz|1 (noun)|erdemsiz faziletsizlik|1 (noun)|erdemsizlik faz kalemi|1 (noun)|priz fazla|1 (noun)|aşkın|gereksiz|yersiz|gereğinden|ziyade|artmış|bir araba|bir küme|bir tomar|bol bol|çokça|ersü|fahiş|fena|karşılaştırma derecesi|o kadar|öylesine|şu denli|şu kadar fazlaca|1 (noun)|dolgunca|fena hâlde fazladan|1 (noun)|bir de|cabadan|ekstra|üste fazlalaşan|1 (noun)|artağan fazlalaşmak|1 (noun)|çoğalmak|ziyadeleşmek|sayısıartmak|artmak fazlalaşma|1 (noun)|ziyadeleşme fazlalık|1 (noun)|çokluk|artagan|artıklık|bolluk|toru|tul fazlalıklar|1 (noun)|zevaid fazlasıyla|1 (noun)|ağır ağır|bol bol|ziyadesiyle fazl|1 (noun)|değer|hüner|mârifet fecayi|1 (noun)|musibetler|belalar feci|1 (noun)|acıklı|trajik fecî|1 (noun)|korkunç|tesirli fecir|1 (noun)|alaca karanlık|şafak feçes|1 (noun)|bok feda etmek|1 (noun)|kıymak fedaîlik|1 (noun)|serdengeçtilik fedaî|1 (noun)|serdengeçti fedai|1 (noun)|serdengeçti|muhafız|başveren|başvermiş|yoloğlu fedakar|1 (noun)|altruist|beril|yulum|yulyu fedakârca|1 (noun)|özverili fedâkâr|1 (noun)|hamiyetli fedakârlığa katlanmak|1 (noun)|üzüntüye fedakarlık|1 (noun)|devlet şeref madalyası fedakârlık etmek|1 (noun)|vazgeçmek fedakârlık|1 (noun)|özveri fedakâr|1 (noun)|özverili fedâ olmak|1 (noun)|ölmek fe|1 (noun)|demir federal|1 (noun)|birleşik federasyon|1 (noun)|birlik|üstbirlik|örgüt federe|1 (noun)|birlikteş feemmâ|1 (noun)|gelince|lâkin feeri|1 (noun)|kahramanları;cinler|periler|melekler|ruhlar fefhem|1 (noun)|anlayışlı|anlama fehamet|1 (noun)|büyüklük|ululuk|değer fehametlu|1 (noun)|büyüklük fehim|1 (noun)|anlama|kavrama|anık fehîm|1 (noun)|zeki|anlayışlı fehme|1 (noun)|karanlık fehmetmek|1 (noun)|anlamak|kavramak fehmi|1 (noun)|anlayışa fehva|1 (noun)|anlam|deyim|kavram|terim fehvasınca|1 (noun)|uyarınca fek|1 (noun)|bozma|kesme|kaldırma|çözme|kurtarma|feshetme|ayırma|koparma fekül|1 (noun)|benek felâh bulmak|1 (noun)|kurtulmak|onmak felah|1 (noun)|kurtuluş felâh|1 (noun)|kurtuluş|selâmet|bahtiyarlık|onma felaket|1 (noun)|karayıkım|karabulut felaketler|1 (noun)|rezaya felaketli|1 (noun)|taş yağar kıyamet kopar felâket|1 (noun)|yıkım|belâ|şaşkınlık|hayret|ateş|beliye|kucağına düşmek|nikbet|ukubet felak|1 (noun)|tomruk|falaka felç|1 (noun)|inme|nüzul|fizyoterapist|paralizi|sekte|selâmünkavlen felçli|1 (noun)|inmeli|meflûç|nüzullü feldmareşal|1 (noun)|alman|avusturya|ingiliz feldspat|1 (noun)|potasyumlu|granit|granülit feleğin çemberinden geçmek|1 (noun)|güngörmüş feleğin çemberinden geçmiş|1 (noun)|olgunlaşmış|tecrübeli|bilmiş|yaşamış|acı patlıcanı kırağı çalmaz felek düşkünü|1 (noun)|bedbaht felek|1 (noun)|gökyüzü|gök|sema|dünya|âlem|talih|baht|şans|filenk felekiyat|1 (noun)|astronomi|gök bilimi felekzede|1 (noun)|talihsiz felfelek|1 (noun)|hurmagillerden felfellemek|1 (noun)|yorulmak|afallamak|şaşırmak|dönen fel|1 (noun)|görüngü fellah|1 (noun)|akarap|siyahî|zenci fellâh|1 (noun)|çiftçi|ekinci|zenci|arap fellek fellek|1 (noun)|telâşla|heyecanla|koşarak|koşuşturarak fellik fellik|1 (noun)|telâşla|koşuşturmayla felsefeci|1 (noun)|maddenin|filozof felsefe|1 (noun)|ideoloji|filozofi|hikmet|üst yapı felsefî|1 (noun)|ideoloji feminen|1 (noun)|kadınsı|dişilik feminizm|1 (noun)|kadın hareketi femm|1 (noun)|ağız fena bulmak|1 (noun)|ölmek fena hâlde|1 (noun)|fazlaca|adamakıllı fena|1 (noun)|kötü|çok|üzücü|fazla|ölümlülük|bitik|kec-hûy|kem|yavuz fenalaşmak|1 (noun)|ağırlaşmak|fena olmak fenalık|1 (noun)|kötülük|şer fena olmak|1 (noun)|fenalaşmak|kötüleşmek|bozulmak fenasına gitmek|1 (noun)|üzülmek|gücenmek|kırılmak|sinirlenmek fen bilimi|1 (noun)|fizik|kimya fener|1 (noun)|aydınlatıcı|askı|çakaloz fen|1 (noun)|fizik|kimya|teknik|bilim|bilgi|hile|hilekârlık fenn-i mesahat-i sütuh|1 (noun)|alanölçü fenol|1 (noun)|boyacılıkta|boyacılıkla|asit fenik fenoloji|1 (noun)|üreme|belirti bilimi fenomenizm|1 (noun)|görüngücülük|olaycılık fenomen|1 (noun)|olay|olgu|görüngü fenomenoloji|1 (noun)|görüngü bilimi|olay bilimi fenotip|1 (noun)|soyserim fent çevirmek|1 (noun)|düzen fent|1 (noun)|düzen|hile feodalite|1 (noun)|derebeylik feodallik|1 (noun)|derebeylik ferace|1 (noun)|yakasız ferâdis|1 (noun)|bahçeler|cennetler feragatli|1 (noun)|vazgeçebilen ferağ|1 (noun)|çekilme ferah bulmak|1 (noun)|ferahlamak ferah fahur|1 (noun)|kolaylıkla|rahatlıkla ferah ferah|1 (noun)|rahatlıkla|haydi haydi ferahfeza|1 (noun)|ferahlatıcı ferah|1 (noun)|geniş|bol|havadar|aydınlık|gönül|tasasız|sevinme|sevinç|aykın|hafif|münşerih ferahî|1 (noun)|bolluk|genişlik|ucuzluk ferahlamak|1 (noun)|sıkıntısı|tasasıdağılmak|genişlemek|açılmak|ferah bulmak|gözü gönlü açılmak|hava almak|içi açılmak|içini dökmek|inşirah bulmak|nefes almak|su serpilmek ferahlamasısağlanmak|1 (noun)|ferahlandırmak ferahlama|1 (noun)|teferrüç ferahlandırmak|1 (noun)|ferahlamasısağlanmak ferahlanmak|1 (noun)|rahatlamak|açılmak|genişlemek|rahat etmek ferahlatıcı|1 (noun)|rahatlatan|ferahfeza ferahlatmak|1 (noun)|rahatlatmak|sadıra şifa vermek|sadra şifa vermek|terfih etmek ferahlatma|1 (noun)|terfih ferahlık duymak|1 (noun)|rahatlığınıhissetmek|rahatlamak ferahlık|1 (noun)|genişlik|inşirah|küşayiş|yum ferahlı|1 (noun)|münşerih feraset|1 (noun)|anlayış|seziş|sezgi|zekâ|iz'an ferasetli|1 (noun)|anlayışlı ferasetsiz|1 (noun)|anlayışsız fer|1 (noun)|canlılık|parlaklık|aydınlık|pahalılık|ışık|nur ferç|1 (noun)|vulva|am|bıtık ferdâniyet|1 (noun)|yalnızlık ferda|1 (noun)|yarın|erte|yarınki ferdaya salmak|1 (noun)|geciktirmek ferde|1 (noun)|top ferdî|1 (noun)|bireysel|kişisel ferdiyetçi|1 (noun)|bireyci ferdiyetçilik|1 (noun)|bireycilik|individüalizm ferdiyet|1 (noun)|teklik|bireysellik|bireylik ferd|1 (noun)|zat feres|1 (noun)|at feresrân|1 (noun)|süvari ferîb|1 (noun)|aldatıcı|aldatan feribot|1 (noun)|arabalı vapur fer-i fiil|1 (noun)|eylemsi|ortaç ferih fahur|1 (noun)|bağımsız|bağlantısız ferih|1 (noun)|neşeli ferik elması|1 (noun)|ferik ferik|1 (noun)|piliç|ferik elması|korgeneral|tümgeneral feriş|1 (noun)|melek ferişte|1 (noun)|melek ferit|1 (noun)|emsalsiz ferman|1 (noun)|buyruk|emir|yarlık|başkal|carlık|irâde|kaime|yarlıg|yarlığ|yumuş ferman dinlemek|1 (noun)|kanun|yol ferman dinlememek|1 (noun)|yasa|kural|buyruk fermantasyon|1 (noun)|mayalanma|tahammür|fermentasyon fermantasyon teknikeri|1 (noun)|turşu fermejüp|1 (noun)|çıtçıt fermentasyon|1 (noun)|fermantasyon ferment|1 (noun)|maya|enzim fermiyum|1 (noun)|fm fermuar|1 (noun)|giysi|carcur|düğmeci fersiz|1 (noun)|cansız|sonuk|güçsüz|donuk|ışık|bulanık|ölü gözü gibi fersizleşmek|1 (noun)|donuklaşmak|matlaşmak fersude|1 (noun)|eskimiş|yıpranmış|aşınmış fert|1 (noun)|birey ferteği çekmek|1 (noun)|kaçmak fertiği çekmek|1 (noun)|kaçmak|sıvışmak fertik|1 (noun)|kaçma|uzaklaşma|sıvışma fertiklemek|1 (noun)|sıvışmak fertler|1 (noun)|efrat feryad ü figan|1 (noun)|haykırma|bağırma feryat figan|1 (noun)|haykırma|bağırma feryat|1 (noun)|haykırış|çığlık|zarılık feryat koparmak|1 (noun)|haykırmak ferz|1 (noun)|vezir fesat|1 (noun)|bozukluk|karışıklık|kargaşalık|karıştırıcı|hile|ara bozuculuk|deccal|kundak fesatçılık|1 (noun)|karıştırıcılık|ordubozanlık|arabozanlık fesatçı|1 (noun)|ordubozan|müfsit|fitneci|arabozan|fasık|ara bozucu|bölücü|cizvit|fâcire|münafık fesatlık|1 (noun)|arabozanlık|fitnelik|mikropluk feshedilmek|1 (noun)|kapatılmak|dağıtılmak|lâğvedilmek feshedilmiş|1 (noun)|mefsuh|münfesih feshetme|1 (noun)|fek|lâğıv feshetmek|1 (noun)|bozmak|dağıtmak|kapatmak|kaldırmak|fesh etmek|lâğvetmek fesh etmek|1 (noun)|feshetmek fesholunmak|1 (noun)|dağılmak fesih|1 (noun)|geniş|bozma|dağıtma|dağıtılma fes|1 (noun)|kırmızı fesleğen|1 (noun)|ballıbabagillerden|reyhan festekiz|1 (noun)|şu|bu|öte|beri|falan festekiz festfut|1 (noun)|ayaküstü|fast food festival|1 (noun)|şenlik|dönemi|curcuna|bayram feşmekân|1 (noun)|falan feşmekân fetha|1 (noun)|aralık|ağız|delik|üstün feth|1 (noun)|açma feth dâl|1 (noun)|izinli fetheden|1 (noun)|fatih fethetmek|1 (noun)|açmak|almak|girmek|kazanmak|teshir etmek|ülke açmak fethi|1 (noun)|açma|açılma fetihler|1 (noun)|fütuhat fetihname|1 (noun)|şehzadelere fetişist|1 (noun)|tapıncakçı fetişizm|1 (noun)|tapıncakçılık|putperestlik fetiş|1 (noun)|tapınacak|put|tapıncak fetment|1 (noun)|mayai|enzim fetret|1 (noun)|fitret fettane|1 (noun)|cilveli fettan|1 (noun)|fitneli|karıştırıcı|cilveli|artur|çelen|yosma fetvahane|1 (noun)|şeyhülislâm kapısı feveran etmek|1 (noun)|köpürmek|parlamak|öfkelenmek|sinirlenmek feveran|1 (noun)|fışkırma|kaynama|köpürme|parlama fevkalade|1 (noun)|adınçığ|dansık|ertingü|etingü|üzlünçüğ fevkalâdelik|1 (noun)|olağanüstülük fevkaladelik|1 (noun)|tüng fevkalâde|1 (noun)|olağanüstü|beklenmedik|görülmedik|işitilmedik|aşırı fevkalbeşer|1 (noun)|insanüstü fevkanî|1 (noun)|üstte|üstteki fevk|1 (noun)|üst|yukarı fevrî|1 (noun)|birdenbire fevt etmek|1 (noun)|yitirmek fevt olmak|1 (noun)|yitirmek|ölmek fevt|1 (noun)|yitme|kaçırma|ölme|kaybeden fevvare|1 (noun)|fıskiye fevz|1 (noun)|gariplik|zafer|üstünlük;selâmet|kurtuluş feyezan|1 (noun)|taşma|taşkın|seylâp|bereket|yayın feyizli|1 (noun)|verimli|bol feyiz|1 (noun)|verimlilik|gürlük|ongunluk|ilerleme|olgunluk|bereket|artma|çoğalma|mutluluk feylesofça|1 (noun)|filozofça feylesof|1 (noun)|filozof feylosofluk|1 (noun)|filozofluk feyyaz|1 (noun)|gür feyzalmak|1 (noun)|etkilenmek|olgunlaşmak feyz|1 (noun)|bereket fezahat|1 (noun)|rezalet;alçaklık|edepsizlik feza|1 (noun)|uzay|gök|mekân|yaykıru fezleke|1 (noun)|özet|hulâsa|hülasa f|1 (noun)|fiyat|fiyatı|flor|diş-dudaksı|ötümsüz|sert ünsüz|tonsuz ünsüz fıçı gibi|1 (noun)|göbekli fıçı|1 (noun)|yuvarlak|barut fıçısı|kavran fıkara|1 (noun)|fukara fıkdan|1 (noun)|yokluk|eksiklik fıkıh|1 (noun)|fakih fıkırdak|1 (noun)|cilveli|yelli fıkırdamak|1 (noun)|cilvelenmek fıkır fıkır|1 (noun)|suyun|cilveli|oynak fıkırtı|1 (noun)|cilveleşme fıkramak|1 (noun)|ekşimek|bozulmak|fışlamak fıkra|1 (noun)|paragraf|omur|nükteli|anekdot|nükte|hiciv|hikâyecik|altöğe|kanun maddesi|kıssa|köşe yazısı fıldır|1 (noun)|çabuk|hızlı|telâşlı fındık altını|1 (noun)|fındıkî fındık ateşi|1 (noun)|küçük fındıkçı|1 (noun)|cilveli fındıkçılık|1 (noun)|cilveli fındık faresi|1 (noun)|kemiricilerden|fındık sıçanı fındık fıstık|1 (noun)|kuruyemiş|çerez fındıkî|1 (noun)|fındık altını fındık kabuğunu doldurmaz|1 (noun)|değersiz fındık|1 (noun)|kayıngillerden|ekvator|fındıkkıran|gürgengiller|kadehçik|krokant|kuru yemiş fındıkkıran|1 (noun)|işveli|şuh|fındık fındık kurdu gibi|1 (noun)|cilveli fındık sıçanı|1 (noun)|fındık faresi fıransa|1 (noun)|pırasa fırça|1 (noun)|boyacı sandığı fırça çekmek|1 (noun)|fırçalamak fırça gibi|1 (noun)|dik fırçalamak|1 (noun)|fırça çekmek fırçalanmak|1 (noun)|temizlenmek fırdolayı|1 (noun)|çepeçevre fırdöndü|1 (noun)|fırıldak|tunçtan fırfılak|1 (noun)|fırıldak fırfır|1 (noun)|elbise|giysi|farba|farbala fırıldakçı|1 (noun)|düzenci fırıldak çiçeği|1 (noun)|çarkıfelek fırıldak|1 (noun)|fırdöndü|dolap|düzen|hile|fırfılak fırıncı|1 (noun)|kek fırında|1 (noun)|pişmek fırın|1 (noun)|ekmek|haddehane|kürekçi|kürekçilik|tuğla örücü fırınlanmış|1 (noun)|fırınlı fırınlarda|1 (noun)|cırcır böceği fırınlı|1 (noun)|fırınlanmış fırın süpürgesi|1 (noun)|zayıf fırkacılık|1 (noun)|particilik fırkacı|1 (noun)|partici fırkata|1 (noun)|hızlı|firkate fırkate|1 (noun)|firkate fırka|1 (noun)|tümen|öğür|parti|yartım fırlak|1 (noun)|çıkmış|çıkık|domalıç|lokma gözlü fırlama|1 (noun)|arsız|piç|fır fırlamak|1 (noun)|sıçramak|hızla|ayrılmak|kalgımak|kalkımak fırlamış|1 (noun)|püskürtme fırlatmak|1 (noun)|itmek|savurmak fırlatmalara|1 (noun)|judo fır|1 (noun)|piç|fırlama fırsat bulmak|1 (noun)|uygun fırsatçı|1 (noun)|oportünist fırsatıkaçırmak|1 (noun)|elden kaçmak fırsatınıbulmak|1 (noun)|biçimine getirmek fırsatınıdüşürmek|1 (noun)|kolayınıbulmak fırsat kollamak|1 (noun)|beklemek fırsat|1 (noun)|vesile|aman zaman|aralık|meydan|okazyon|punt|vakit fırt fırt|1 (noun)|durmaksızın|devamlı|ikidebir fırtına gibi|1 (noun)|hızla|birdenbire|telâşlı|aceleci fırtınalı|1 (noun)|çekişmeli|gürültülü|karışık fırtına|1 (noun)|sıkıntı|tabiî âfetler|yelen fırttırmak|1 (noun)|çıldırmak|delirmek|fıttırmak fısfıs|1 (noun)|kolonya|koku fısfıslamak|1 (noun)|koku fısfıslanmak|1 (noun)|koku fısıldamak|1 (noun)|fıslamak|kulağına söylemek fısıldayarak|1 (noun)|fısıl fısıl fısıldayıcı|1 (noun)|suflör fısıl fısıl|1 (noun)|fısıldayarak fısıltı|1 (noun)|fısırtı fısırtı|1 (noun)|fısıltı fısk|1 (noun)|ahlaksızlık fıskıye|1 (noun)|fışkırık fıskiye|1 (noun)|*fevvare|fışkırık|fevvare fıslamak|1 (noun)|fısıldamak fıstık çamı|1 (noun)|çam fıstığı fıstık gibi|1 (noun)|dolgun fıstıki|1 (noun)|sürgün yeşili fıstık|1 (noun)|tombul|akarap|baklava|çikolata|iç pilâv|kuru yemiş|örgülü pilâv fışkılık|1 (noun)|işkembe fışkın|1 (noun)|sürgün|filiz|dal|piç fışkırık|1 (noun)|fıskiye|fıskıye fışkırma|1 (noun)|feveran fışkırmasınısağlamak|1 (noun)|fışkırtmak fışkırmasısağlanmak|1 (noun)|fışkırtılmak fışkırtıcı|1 (noun)|ejektör fışkırtılmak|1 (noun)|fışkırmasısağlanmak fışkırtmak|1 (noun)|fışkırmasınısağlamak|püskürtmek fışkı|1 (noun)|tersi fışlamak|1 (noun)|fıkramak fıtık|1 (noun)|kavlıç|yarımlık fıtıklı|1 (noun)|kavlıç fıtık olmak|1 (noun)|kahrolmak fıtıkotu|1 (noun)|kasık otu fıtır bayramı|1 (noun)|ramazan bayramı|şeker bayramı fıtraten|1 (noun)|yaradılıştan|doğuştan fıtrat|1 (noun)|yaradılış|hilkat|karakter|huy|akbergü fıtri|1 (noun)|doğuştan fıtrî|1 (noun)|yaradılıştan|doğuştan fıtriye|1 (noun)|doğuştancılık fıttırmak|1 (noun)|fırttırmak fiâl|1 (noun)|ef'al fiber optik|1 (noun)|camlifi fibril|1 (noun)|kas|kemik fidan|1 (noun)|dikme|büte|nihal|turçak|turçik fidanlık|1 (noun)|dikmelik fidan yetiştiricisi|1 (noun)|tohum fide|1 (noun)|bahçıvan|çiftlik nezaretçisi|kökertmek|sadır fideizm|1 (noun)|imaniye|inancılık|ınancılık fidias|1 (noun)|phidias fidyeinecat|1 (noun)|kurtulmalık|fidye fidye|1 (noun)|kurtulmalık|fidyeinecat|bulug figan etmek|1 (noun)|inlemek figan|1 (noun)|inleme|çığlık|nale|zarılık figen|1 (noun)|atıcı|tutan|koparan|yaralayan|kızgın figüratif|1 (noun)|figürlü|figürcü|betili figür|1 (noun)|beti figürcü|1 (noun)|figüratif figürler|1 (noun)|heykeltıraş figürlü|1 (noun)|figüratif fiğ|1 (noun)|baklagillerden fihrist|1 (noun)|içindekiler|katalog|dizin|indeks fiilen|1 (noun)|gerçekten|çalışarak|bedenen fiil|1 (noun)|eylem|iş|davranış|hareket|amel|çekim ekleri|edim|ef'al|kelime türü|söz bölükleri|tırmanmak fiil-i cevheri|1 (noun)|ekeylem fiilî|1 (noun)|edimsel|eylemli fiili|1 (noun)|eylemsel|zarf fiilî hizmet|1 (noun)|memur fiilimsiler|1 (noun)|eylemsiler fiilimsi|1 (noun)|sıfat-fiil|eylemsi fiiliyat|1 (noun)|edim|edimler|işler fikirden|1 (noun)|mesnetlenmek fikirdeş|1 (noun)|düşündeş|oydaş fikir|1 (noun)|düşünce|mülâhaza|mütalâa|düşün|ide|kuruntu|düşünü|düşünüm|efkar|görüş|idea|kültür|rey|tekeline|uygar|uygarlık fikirler|1 (noun)|efkâr fikirli|1 (noun)|akıllı|düşünceli fikirsiz|1 (noun)|düşüncesiz fikirsizlik|1 (noun)|düşüncesizlik fikren|1 (noun)|düşünerek|zihnen fikri|1 (noun)|düşünsel fikrî|1 (noun)|düşünsel fikrini çelmek|1 (noun)|kandırmak fikrisabit|1 (noun)|saplantı|idefiks fikriyat|1 (noun)|düşünceler fiksiyon|1 (noun)|imge fiktif|1 (noun)|kurmaca|itibarî filament|1 (noun)|iplikçik filânca|1 (noun)|falanca filan|1 (noun)|falan filân falan|1 (noun)|falan filân filân festekiz|1 (noun)|falan filân filânıncı|1 (noun)|falanıncı filântrop|1 (noun)|insansever|ınsansever filateli|1 (noun)|pulculuk filatelist|1 (noun)|pulcu filayağı|1 (noun)|filpaye|pilpaye filbahar|1 (noun)|taşkırangillerden|akasma|filbahri filbahri|1 (noun)|taşkırangillerden|filbahar fildişi|1 (noun)|balköpüğü|fildişi rengi fildişi gibi|1 (noun)|donuk fildişi rengi|1 (noun)|fildişi fil elması|1 (noun)|turunçgillerden filenk|1 (noun)|felek file|1 (noun)|yün|ağ filgillerden|1 (noun)|mamut filhakika|1 (noun)|gerçekten|doğrusu|hakikaten fi'l-hakîka|1 (noun)|hakikatte|esasında|hakikaten|doğrusu filibit|1 (noun)|flebit filigran|1 (noun)|su yolu filika|1 (noun)|cankurtaran sandalı filik|1 (noun)|yumuşak filinta gibi|1 (noun)|genç|çevik filinta|1 (noun)|güzel|yakışıklı filistin|1 (noun)|kenan|orta doğu fi?l|1 (noun)|iş|kâr|amel|eylem filizlenmek|1 (noun)|gelişmeye|cücüklenmek|süymek filiz|1 (noun)|sürgün|budacık|cımbar|cücük|çıvgın|eşkin|fışkın|ılgar|şıvgın|turçak|turşak|ulasır filiz sürmek|1 (noun)|filiz vermek filiz vermek|1 (noun)|filiz sürmek filler|1 (noun)|doldurma filmcilik|1 (noun)|sinemacılık filmci|1 (noun)|sinemacı film çevirmek|1 (noun)|eğlenmek film|1 (noun)|izleti|fotoğrafçılıkta|selülozdan|saydam|sinemacılıkta|kitaplık|kütüphane film yıldızı|1 (noun)|star filo|1 (noun)|bit filogenez|1 (noun)|soy oluş filolog|1 (noun)|mahiyetini filoloji|1 (noun)|gelişmesini|biçim|lisaniyat|dil bilimi|lengüistik filozofça|1 (noun)|feylesofça filozofi|1 (noun)|felsefe filozofluk|1 (noun)|feylosofluk filozof|1 (noun)|sakin|felsefeci|feylesof filpaye|1 (noun)|filayağı|pilpaye fil|1 (noun)|satranç|tahtırevan filtre|1 (noun)|süzek|süzgeç filvaki|1 (noun)|gerçekte|gerçekten|vakıa final|1 (noun)|biten|bitiş finalizm|1 (noun)|erekçilik finansal|1 (noun)|mali finanse etmek|1 (noun)|akçalamak finansman|1 (noun)|akçalama finans|1 (noun)|para|mal|bireylere fincan|1 (noun)|çay|kahve takımı|tepsi fince|1 (noun)|ural dilleri fingir fingir|1 (noun)|oynak|cilveli fin hamamı|1 (noun)|sauna finiş|1 (noun)|bitme|varış finlandiya|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi fino|1 (noun)|esrar|dalkavuk|yağcı|köpek firak|1 (noun)|ayrılış|ayrılık|çözelti firaklı|1 (noun)|üzüntülü|dokunaklı firara kadem basmak|1 (noun)|kaçmak firar etmek|1 (noun)|kaçmak firarî|1 (noun)|kaçak|kaçkın firar|1 (noun)|kaçma|kurtulma firavun faresi|1 (noun)|etçillerden|afrika'da firavun|1 (noun)|kibirli firavunlaşmak|1 (noun)|kötü fire|1 (noun)|dökülme|eksinti firek|1 (noun)|yeşili firez|1 (noun)|ekin|anız firkat|1 (noun)|ayrılış|ayrılık firkate|1 (noun)|fırkata|fırkate firma|1 (noun)|işletme şirketi first lady|1 (noun)|başbayan firuze|1 (noun)|turkuaz|türkuaz fistan|1 (noun)|giysi fistül|1 (noun)|akarca fiş açmak|1 (noun)|fişlemek fişaçmak|1 (noun)|fişlemek fişek gibi|1 (noun)|hızla fişeklik|1 (noun)|kargılık|kütüklük fişek|1 (noun)|tüfek|kurşun|fitillemek fişkele|1 (noun)|salyangoz fiş|1 (noun)|kumarda|makbuz fişlemek|1 (noun)|fiş açmak|fişaçmak fitçi|1 (noun)|kışkırtıcı|kovcu|arabozan|ara bozucu fitçilik|1 (noun)|kışkırtıcılık|kovculuk|ara bozuculuk fitil fitil burnundan gelmek|1 (noun)|burnundan gelmek fitili almak|1 (noun)|kaygılanmak|öfkelenmek fitil|1 (noun)|lâmbada|koltuk|0|baskıcı fitillemek|1 (noun)|fişek fitillenmek|1 (noun)|kızdırılmak|kışkırtılmak fitil vermek|1 (noun)|kızdırmak|azdırmak|kışkırtmak fitlemek|1 (noun)|birini|fitnelemek|kışkırtmak|kovlamak fitneci|1 (noun)|karıştırıcı|cazgır|fâcire|fesatçı|fitne|fitne kumkuması|gammaz|kovcu|müzevir fitnecilik|1 (noun)|gammazlık|karıştırıcılık|kovculuk fitne fücur|1 (noun)|karıştırıcı|fücur fitne|1 (noun)|karışıklık|kargaşa|geçimsizlik|fitneci|fücur|kundak|müzevver fitne kumkuması|1 (noun)|fitneci fitnelemek|1 (noun)|çekiştirmek|yermek|gammazlamak|kovlamak|fitlemek fitneli|1 (noun)|fettan fitnelik|1 (noun)|karıştırma|fesatlık|çekiştirme fit olmak|1 (noun)|ödeşme|razıolmak fit|1 (noun)|ödeşme fitret|1 (noun)|fetret fiyakacı|1 (noun)|gösterişçi|cakacı fiyaka|1 (noun)|gösteriş|çalım|afi|caka|cav|celme|çaka|racon fiyakalı|1 (noun)|gösterişli|cakalı fiyaka satmak|1 (noun)|gösterişyapmak fiyat|1 (noun)|eder|paha|bedel|f fiyatıdüşürmek|1 (noun)|fiyat kırmak fiyatı|1 (noun)|f|götürü tur fiyatıindirmek|1 (noun)|fiyat kırmak fiyatınıbelirtmek|1 (noun)|fiyatlandırmak fiyatınıindirmek|1 (noun)|düşürmek fiyat kırmak|1 (noun)|fiyatıdüşürmek|fiyatıindirmek fiyatlandırmak|1 (noun)|fiyatlandırmak|fiyatınıbelirtmek fiyatlanmak|1 (noun)|pahalılaşmak fiyatlı|1 (noun)|pahalı fiyonk|1 (noun)|yay fiyort|1 (noun)|norveç fizibilite|1 (noun)|yapılabilirlik|uygulanabilirlik fiziğin|1 (noun)|elektrik|ışık ölçümü fizikî|1 (noun)|fiziksel|coğrafya fizikî harita|1 (noun)|ovalarını|plâtolarını|akarsularını fizik|1 (noun)|ölçülebilen|f.k.b|fen|fen bilimi|güç|harf|hikmet|laboratuvar|önsel|su bilimi|teknik|uygulayım fizikötesi|1 (noun)|doğaötesi fiziksel|1 (noun)|maddeye|gerçek|coğrafya|çamur ıslah metodu|çevre|fizikî|gıda laboratuvar elemanı|kilitlenmek|kretenizm|tehlikeli atık|tehlikeli kimyasallar fizik tedavisi|1 (noun)|ışık|hava|fizyoterapi fizyolog|1 (noun)|fizyolojist|fizyoloji bilgini fizyoloji bilgini|1 (noun)|fizyolog fizyolojik|1 (noun)|normal|kan bilimi fizyolojist|1 (noun)|fizyolog fizyoterapi|1 (noun)|fizik tedavisi fizyoterapist|1 (noun)|kırık|burkulma|çıkık|felç f.k.b|1 (noun)|fizik|kimya flama|1 (noun)|bayrakçık flâma|1 (noun)|mühendislerin|alev flâmanca|1 (noun)|hollanda flaman kuşu|1 (noun)|flamingo flâman kuşu|1 (noun)|flâmingo flambaj|1 (noun)|boyun flâm|1 (noun)|emniyet kilidi flamingo|1 (noun)|flaman kuşu flâmingo|1 (noun)|leyleksilerden|pembe|flâman kuşu flândra balığı|1 (noun)|kurdele balığı flaş|1 (noun)|çakıntı|çakar|çarpıcı|ünlü|gözde|ışıltı|parıltı flâş|1 (noun)|gösterişe flauner|1 (noun)|aylak|rahat flâvta|1 (noun)|flüt flebit|1 (noun)|filibit|flibit fleol|1 (noun)|buğdaygillerden flibit|1 (noun)|flebit flit|1 (noun)|sinek flora|1 (noun)|bitey|bitki örtüsü floresan|1 (noun)|flüoresan floresans|1 (noun)|flüoresans flor|1 (noun)|flüor|f florin|1 (noun)|gulden florya|1 (noun)|flurya floş|1 (noun)|selülozdan|yapay|parlak flört|1 (noun)|oynaş|korte flûrcun|1 (noun)|kocabaş flurya|1 (noun)|florya|yelve flûrya|1 (noun)|ispinozgillerden|ıspinozgillerden flüor|1 (noun)|265|flor flüoresan|1 (noun)|flüorışıl|floresan|ışınır flüoresans|1 (noun)|flüorışı|floresans|ışınırlık flüorışı|1 (noun)|flüoresans flüorışıl|1 (noun)|flüoresan flüt|1 (noun)|flâvta fm|1 (noun)|fermiyum fobi|1 (noun)|yılgı|korkuntu|korku fodul|1 (noun)|kibirlenen fok|1 (noun)|ayı balığı|ayıbalığı fokgillerden|1 (noun)|deniz fili fokurdamasınısağlamak|1 (noun)|fokurdatmak fokurdatmak|1 (noun)|fokurdamasınısağlamak fokurdayarak|1 (noun)|fokur fokur fokur fokur|1 (noun)|fokurdayarak folk|1 (noun)|halk folklorcu|1 (noun)|folklorist|halk bilimci folklor|1 (noun)|halk bilimi|halkiyat folklorik|1 (noun)|halk bilimsel folklorist|1 (noun)|folklorcu folyo|1 (noun)|haddeci fol yok yumurta yok|1 (noun)|ortada fol yok yumurta yok fondöten|1 (noun)|düzgün|kadınların fonem|1 (noun)|ses birimi|sesbirim fonetik|1 (noun)|sesçil|ses bilgisi fonksiyonalist|1 (noun)|işlevci fonksiyonalizm|1 (noun)|işlevcilik|görevcilik fonksiyonel|1 (noun)|işlevsel fonksiyon|1 (noun)|işlev|görev fonograf|1 (noun)|gramofon|sesyazar|pikap fonolit|1 (noun)|sesli taş fonoloji|1 (noun)|ses bilimi fon|1 (noun)|sinemada|görüntü|anapara|dipyüzey font|1 (noun)|pik|dökme demir fon yöneticisi|1 (noun)|banka|sigorta|karlılık fora etmek|1 (noun)|açmak|çözmek|çıkarmak|bıçak for|1 (noun)|güçlü|sağlam forklift|1 (noun)|kaldırmaç forma|1 (noun)|biçim|şekil|öğrencilerin|sporcuların|milli forma formaları|1 (noun)|cilt formalist|1 (noun)|biçimci|formaliteci|şekilci|kırtasiyeci formaliteci|1 (noun)|biçimci|şekilci|şekilperest|formalist formalizm|1 (noun)|biçimcilik formasyon|1 (noun)|biçimlenme|yetişme|yetişim format|1 (noun)|biçim form|1 (noun)|biçim|şekil formel|1 (noun)|biçimsel|resmî|şeklî formen|1 (noun)|ustabaşı formika|1 (noun)|kakma formik asit|1 (noun)|karınca asidi formüle etmek|1 (noun)|çözmek formül|1 (noun)|yöntem|kalıplaşmış forsa|1 (noun)|baskı forslu|1 (noun)|güçlü|sayılır fors|1 (noun)|saygınlık|güç|general|gidon forsu olmak|1 (noun)|gücü forum|1 (noun)|tartışmalık|toplu tartışma forvet|1 (noun)|akıncı|ileri uç forza|1 (noun)|güçlü|kuvvetli fos çıkmak|1 (noun)|boşçıkmak fos|1 (noun)|çürük|temelsiz|boş|kof foseptik|1 (noun)|lağım çukuru fosfor|1 (noun)|fosforik asit|p fosforik asit|1 (noun)|fosfor fosforik|1 (noun)|gübre|sabun fosforlu|1 (noun)|ışıklı|parlak|gösterişli fosforoskop|1 (noun)|katı fosil|1 (noun)|düşünce|taşıl|müstehase fosilleşmek|1 (noun)|taşıllaşmak|gerilemek|köhneleşmek fosilleşme|1 (noun)|taşıllaşma fosilleştirici|1 (noun)|taşıllaştırıcı fosilleştirmek|1 (noun)|taşıllaştırmak fosilli|1 (noun)|taşıllı fosil yakıt|1 (noun)|mineral yakıtlar foslatmak|1 (noun)|birini|utandırmak|mahçup etmek fosseptik|1 (noun)|lâğım çukuru foşa|1 (noun)|yomra|boyhane foşurdata foşurdata|1 (noun)|foşurdayarak foşurdayarak|1 (noun)|foşurdata foşurdata fotin|1 (noun)|potin fotoelektrik|1 (noun)|yaratma fotogrametri mühendisi|1 (noun)|harita mühendisi fotoğrafçı|1 (noun)|fotoğrafhane|resimci fotoğrafçılık|1 (noun)|fotoğraf fotoğrafçılıkta|1 (noun)|anilin boyalar|film|sodyum hiposülfit fotoğraf|1 (noun)|görüntüyü|fotoğrafçılık|foto|akyaprak|albüm|belge|gösterici|kılık|moturaf|radyofoto|resim|suret|telefotografi fotoğrafhane|1 (noun)|fotoğrafçı fotoğrafınıçekmek|1 (noun)|fotoğraflamak fotoğraflamak|1 (noun)|görüntülemek|fotoğrafınıçekmek fotoğraf makinesi|1 (noun)|kamera fotoğraf yönetmeni|1 (noun)|ışıklandırma foto|1 (noun)|ışık|fotoğraf fotojen|1 (noun)|doğuran fotojenik|1 (noun)|resmegider fotokimya|1 (noun)|fotoşimi fotokopi|1 (noun)|tıpkıçekim|eşçekim fotoliz|1 (noun)|ışıkla|ışılkesim fotometre|1 (noun)|lşıkölçer|ışıkölçer fotometri|1 (noun)|ışık ölçümü foton|1 (noun)|ışıközü|ışıncık fotosel|1 (noun)|ışıkgözü fotosentez|1 (noun)|ışılbireşim|fotsentez fotosfer|1 (noun)|ışık yuvarı fotoşimi|1 (noun)|fotokimya fototaksi|1 (noun)|fototaktizm|ışığa göçüm fototaktizm|1 (noun)|fototaksi|ışığa göçüm fotsentez|1 (noun)|fotosentez foyasını belli etmek|1 (noun)|suçu foyasınıbelli etmek|1 (noun)|suçu foyasız|1 (noun)|pırlanta fön|1 (noun)|sıcak fötör|1 (noun)|şapka|çanta|çiçek fötr|1 (noun)|şapka|çanta fragman|1 (noun)|tanıtma filmi frak|1 (noun)|siyah fraksiyon|1 (noun)|bölüngü|bölüntü fransa|1 (noun)|katalan|lüksemburg fransızca|1 (noun)|ladino|lâtin dilleri fransızlaşmak|1 (noun)|fransızlığıbenimsemek fransız|1 (noun)|lâtin halkları fransızlığıbenimsemek|1 (noun)|fransızlaşmak fransiyum|1 (noun)|fr frapan|1 (noun)|alımlı|gözalıcı|cafcaflı frapanlık|1 (noun)|gözalıcılık frekansı|1 (noun)|armoniler frekansölçer|1 (noun)|sıklıkölçer frekans|1 (noun)|sıklık|kelime sıklığı|sıksayı frekans standardı|1 (noun)|sıksayı ölçünü fren|1 (noun)|durduraç frengi|1 (noun)|körlük|bunama|bunamak|sifilis|yenirce frenk|1 (noun)|anglosakson frenk asması|1 (noun)|asmagillerden frenk çileği|1 (noun)|kokusuz frenk inciri|1 (noun)|kaktüsgillerden frenk lahanası|1 (noun)|brüksel lâhanası frenk maydanozu|1 (noun)|maydanozgillerden frenk menekşesi|1 (noun)|turpgillerden frenk soğanı|1 (noun)|sarımsak frenlemek|1 (noun)|gemlemek|durdurmak|engellemek frenleyici|1 (noun)|engelleyen|ilerlemeye freze|1 (noun)|tornacılıkta fr|1 (noun)|fransiyum frigorifik|1 (noun)|soğutucu|soğutmalı frigo|1 (noun)|sevimsiz|soğuk frijider|1 (noun)|soğutucu|buzdolabı frijit|1 (noun)|soğuk frikik|1 (noun)|serbest vuruş friksiyon|1 (noun)|ovma|ovuşturma|sürtünme fritöz|1 (noun)|patates friz|1 (noun)|efriz front|1 (noun)|örtübaşı früktoz|1 (noun)|levüloz fuad|1 (noun)|fuat fuâd|1 (noun)|gönül fuâdî|1 (noun)|kalple fuâk|1 (noun)|hıçkırık fuar|1 (noun)|kongre ve fuar hostesi fuat|1 (noun)|gönül|yürek|düşünce|fuad fuaye|1 (noun)|dinlenmelik|aragezinek|gezinek fuel-oil|1 (noun)|yağyakıt|yağ yakıt fuhuş|1 (noun)|taşkınlık|orospuluk fukaralık|1 (noun)|güçsüzlük|yoksulluk|fakirlik|fakır|fakr fukara|1 (noun)|yoksul|fakir|zavallı|derviş|fıkara fular|1 (noun)|bürüncük full- time|1 (noun)|fultaym fulse|1 (noun)|akça|pul ful|1 (noun)|taşkırangillerden|tam|bütün|eksiksiz fultaym|1 (noun)|full- time|tam gün fulya|1 (noun)|nergisgillerden|nergis|zerrin|nergisgiller|soğan çiçeği fundagiller|1 (noun)|azelya fundagillerden|1 (noun)|ayı üzümü|koca yemiş|kocayemiş|süpürge otu|yaban mersini|yabanmersini fundalık|1 (noun)|arazi açma funda|1 (noun)|süpürge çalısı|süpürge otu furkan|1 (noun)|kur'an furta|1 (noun)|farta furta fut|1 (noun)|30|ayak|kadem futa|1 (noun)|dar|kik|peştemalcı futbolcu|1 (noun)|topçu futbolda|1 (noun)|plonjon|sağ iç futbol|1 (noun)|topu|ayaktopu|ayak topu|dripling yapmak|ilk yarı|kanat|orta saha|orta yuvarlak|sıfıra inmek|taç|vole fuzuli|1 (noun)|lüzumsuz fuzulî|1 (noun)|yersiz|gereksiz fücceten|1 (noun)|birdenbire fücur|1 (noun)|fitne|fitne fücur fülûsüahmere muhtaç|1 (noun)|düşkün|zavallı füme|1 (noun)|duman rengi|vapurdumanı füru|1 (noun)|dallar|kollar|ayrıntılar|çocuklar|torunlar fürumaye|1 (noun)|soysuz füsunkâr|1 (noun)|sihirli|büyülü|afsunlu füsun|1 (noun)|sihirli|büyülü|afsunlu|büyü|afsun|kam fütuhat|1 (noun)|fetihler|zaferler fütur|1 (noun)|bezginlik|umutsuzluk|usanç|melal fütur etmemek|1 (noun)|umursamamak|önemsememek fütur getirmek|1 (noun)|bezmek fütursuzca|1 (noun)|önemsemeyerek|aldırmayarak fütursuz|1 (noun)|çekinmez|umursamaz fütürist|1 (noun)|gelecekçi fütürizm|1 (noun)|gelecekçilik fütüroloji|1 (noun)|gelecek bilimi fütz|1 (noun)|'''fırsatlar|üstünlükler|tehditler füzen|1 (noun)|kömür kalem füze|1 (noun)|uçul füzyon|1 (noun)|birleşme|kaynaşma gaa|1 (noun)|geniş alan ağı gabağ|1 (noun)|'''ön''' gabavet|1 (noun)|anlayışsızlık|bönlük: gabır|1 (noun)|kabir|mezar gabi|1 (noun)|anlayışsız|ahmak|ebleh|kalın kafalı gabilik|1 (noun)|anlayışsızlık|ahmaklık|bönlük gabyacı|1 (noun)|arma|gabyar gabyar|1 (noun)|gabyacı gacı|1 (noun)|gaco gaco|1 (noun)|kadın|dost|sevgili|metres|gacı gaddarca|1 (noun)|insafsızca|boğazlamak|gaddar gaddar|gaddarlık etmek gaddar gaddar|1 (noun)|gaddarca gaddarlık etmek|1 (noun)|gaddarca gaddarlık|1 (noun)|kıyıcılık:|kıyıcılık|gâvurluk gaddar|1 (noun)|merhametsiz|kıyıcı|bîaman|deli balta|hınzır|kıyak|tiran|zalim gaddar olmak|1 (noun)|acımasız|haksız gadifa|1 (noun)|kadife gadir|1 (noun)|acımasızlık|merhametsizlik|kıygı|gadirlik gadirlik|1 (noun)|kıygı|gadir gadolinyum|1 (noun)|gd gadretmek|1 (noun)|haksızlık etmek gaffar|1 (noun)|allah|bağışlayan gafilâne|1 (noun)|dikkatsizlikle gafil avlamak|1 (noun)|umulmadık gafil|1 (noun)|bilgisiz|dalgın|dikkatsiz|hazırlıksız|sezmeyen|aymaz|gözü bağlı gafillik etmek|1 (noun)|sezmemek gafillik|1 (noun)|gaflet gâfir|1 (noun)|bağışlayan|affeden gaflet basmak|1 (noun)|dalgın gaflet|1 (noun)|dalgınlık|dikkatsizlik|aymazlık|dalgı|ihtiyatsızlık|endişesizlik|vurdumduymazlık|gafillik|kasaved|uyku gaf yapmak|1 (noun)|bilmeden gaf|1 (noun)|yersiz|beceriksiz|patavatsızlık|pot:|pot gaga|1 (noun)|ağız gagaç|1 (noun)|ağaçkakan gagalamak|1 (noun)|azarlamak|hırpalamak|didiklemek gagalanmak|1 (noun)|azarlanmak|hırpalanmak gagalı|1 (noun)|kuş gagalı memeli|1 (noun)|ornitorenk ga|1 (noun)|galyum gagana|1 (noun)|ağaçkakan gagası|1 (noun)|kılkuyruk gagavuzca|1 (noun)|gagavuz gagavuz|1 (noun)|gagavuzca|dobruca gag|1 (noun)|gülüt gâhî|1 (noun)|bazen gâh|1 (noun)|kâh|kimi vakit|bazı bazı|arasıra|bazen|geh gaile açmak|1 (noun)|sıkıntıyaratmak gâile|1 (noun)|düşünce gaileli|1 (noun)|dertli gaile|1 (noun)|sıkıntı|dert|uğraştırıcı|yük|keder|üzüntü gailesiz|1 (noun)|dertsiz|huzurlu|dinç gailesizlik|1 (noun)|dertsizlik gaiz|1 (noun)|sinirli|öfkeli gakgoş|1 (noun)|er|mert|delikanlı|dürüst|babayiğit gala|1 (noun)|artık galaksi|1 (noun)|gök ada|gökada galata|1 (noun)|celep galatasaray|1 (noun)|kulübü galatıhis|1 (noun)|yanılsama galatımeşhur|1 (noun)|yaygın yanlış galat|1 (noun)|yanlış gal'ba|1 (noun)|bahçe galba|1 (noun)|bahçe galebe çalmak|1 (noun)|yenmek galebe|1 (noun)|yengi|yenme|üstünlük|çokluk|yeniş ga'leb|1 (noun)|yeğinlik galeri|1 (noun)|sergilik|sergiyeri|alın galesiz|1 (noun)|kaygısız galeyana gelmek|1 (noun)|coşmak|hiddetlenmek galeyana getirmek|1 (noun)|coşturmak galeyan|1 (noun)|coşma|kaynama galeyan etmek|1 (noun)|kaynamak|coşmak galgamak|1 (noun)|zıplamak galı|1 (noun)|kalın|hediye|bağış|çehiz galın|1 (noun)|hediye|çehiz gali|1 (noun)|artık galiba|1 (noun)|anlaşılan|zahir galibiyet|1 (noun)|yengi|yenme|yeniş galip gelmek|1 (noun)|yenmek galip|1 (noun)|karşılaşma|yengin|cingil|üste|üstek|yenin|yeyin galiz|1 (noun)|iğrenç|çirkin|kaba gallât|1 (noun)|zahireler galler|1 (noun)|birleşik krallık galon|1 (noun)|patlak galoş|1 (noun)|kaloş galoşsuz|1 (noun)|kaloşsuz galsame|1 (noun)|solungaç galvanizleme|1 (noun)|metal temizleyici galya|1 (noun)|belçika galyum|1 (noun)|9|29|ga gama|1 (noun)|gamma gamaglobülin|1 (noun)|kanda|lenfte gamağ|1 (noun)|bütünlük|bütün|tüm gamba|1 (noun)|burulma gambot|1 (noun)|topçeker gam çekmek|1 (noun)|tasalanmak|kaygılanmak|üzülmek gamet|1 (noun)|eşey hücresi gamlanmak|1 (noun)|tasalanmak|kaygılanmak gamlar|1 (noun)|ahzan gamlı|1 (noun)|kaygılı|tasalı|bunlu|kedernâk|mağmum|üzgün gamlılık|1 (noun)|melal gamma|1 (noun)|gama gammaz|1 (noun)|kovcu|fitneci|çekiştirici|dedikoducu gammazlamak|1 (noun)|kovlamak|kötülemek|çekiştirmek|fitnelemek gammazlama|1 (noun)|kovlama gammazlanmak|1 (noun)|kovlanmak gammazlık|1 (noun)|fitnecilik|kovculuk gammaz olmasa tilki pazarda gezer|1 (noun)|gizli gam|1 (noun)|re|mi|fa|sol|lâ|si|tasa|kaygı|üzüntü|do|hâcis|ıskala|kemed|skala gamsızlık|1 (noun)|tasasızlık|kaygısızlık gamsız|1 (noun)|tasasız|kaygısız|üzüntüsüz|içi geniş|karnı geniş|rahat gam:|1 (noun)|tasa gam yememek|1 (noun)|kaygılanmamak|üzülmemek ganad|1 (noun)|kanat|cenah ganem|1 (noun)|koyun|davar gani gönüllü|1 (noun)|cömert ganimet|1 (noun)|çalıntı|bardam|bargu|barguş|bulça|çapanak|çoldu|doyum|şikâr gani|1 (noun)|zengin|varlıklı|bol ganlı|1 (noun)|kağnı gapız|1 (noun)|karpuz garabet|1 (noun)|gariplik|tuhaflık|yadsınlık|şaşılasılık garacu|1 (noun)|sivil garaip|1 (noun)|görülmemiş garajcı|1 (noun)|otomobil garaj|1 (noun)|otomobil|otogar|arabalık|kamyon gara|1 (noun)|kara garametli|1 (noun)|kadersiz garanti|1 (noun)|güvence|inanca|teminat|kesinlikle garantili|1 (noun)|güvenceli garantisiz|1 (noun)|güvencesiz garantör|1 (noun)|güvenceci garaz|1 (noun)|kin|hedef|amaç|maksat|düşmanlık|garez garazsız|1 (noun)|güdeksiz garbî|1 (noun)|batı gard|1 (noun)|eskrim gardıropçu|1 (noun)|giydirici gardırop|1 (noun)|giysilik|gardrop gardiyan|1 (noun)|infaz ve koruma memuru gardrop|1 (noun)|gardırop garez|1 (noun)|garaz|kin|nefsâniyyet gargaraya getirmek|1 (noun)|gürültüye|dağıtmak gargara|1 (noun)|yutmadan gargılı|1 (noun)|kargılı|mızraklı garıv|1 (noun)|yabancı gari|1 (noun)|artık gariban|1 (noun)|kimsesiz|zavallı|garip garib|1 (noun)|esneb garibine gitmek|1 (noun)|yadırgamak|şaşırmak garip garip|1 (noun)|zavallı garip itin kuyruğu bacağı arasında gerek|1 (noun)|sessiz garip|1 (noun)|kimsesiz|zavallı|yabancı|elgin|yadırganan|anlaşılmamış|yabansı|tuhaf|dokunaklı|abus|acayip|alelâcayip|allah'ın adamı|allahlık|bir hoş|cins|gariban|manyak|tuhaf olmak|yalınçak gariplik|1 (noun)|garabet|acayiplik|fevz|yadlık garipsemek|1 (noun)|alışamamak|yadırgamak gark|1 (noun)|boğulma gark etmek|1 (noun)|batırmak|boğmak gark olmak|1 (noun)|gömülmek|batmak garnitür|1 (noun)|süs|süslenti|bezenti|yanlık garp|1 (noun)|batı|günindi garpçı|1 (noun)|batıcı garpçılık|1 (noun)|batıcılık garplı|1 (noun)|batılı garplılaşma|1 (noun)|batılılaşma garplılaşmak|1 (noun)|batılılaşmak garplılaşmış|1 (noun)|batılılaşmış garplılaştırma|1 (noun)|batılılaştırma garplılaştırmak|1 (noun)|batılılaştırmak garplılık|1 (noun)|batılılık garson|1 (noun)|lokanta|otel|pastahane g|1 (noun)|artdamaksı|art damak ünsüzü|çekirdek ekşiti|ön damak ünsüzü|ötümlü|patlayıcı ünsüz|sol|tonlu ünsüz|yumuşak ünsüz gasbetmek|1 (noun)|kapmak gaseyan etmek|1 (noun)|kusmak gaseyan|1 (noun)|kusma gaspak|1 (noun)|süslü|müzeyyen gaspetmek|1 (noun)|zorla gastroenterolog|1 (noun)|sindirim bilimci gastroenteroloji|1 (noun)|sindirim bilimi gastroentrolog|1 (noun)|sindirimbilimci gastroentroloji|1 (noun)|sindirimbilim gastroskopi|1 (noun)|mide görüm gastroskop|1 (noun)|midegörür gaşiy|1 (noun)|esrime|bayılma gaşyolmak|1 (noun)|esrimek gato|1 (noun)|pasta|çörek gauge|1 (noun)|ayarlık gavaser|1 (noun)|kavaser|kavvaser gavın|1 (noun)|kavun gavıt|1 (noun)|öğütülmüş gâvur baklası|1 (noun)|acı bakla|termiye gâvurca|1 (noun)|acımasız|insafsızca gâvurcasına|1 (noun)|insafsızcasına gâvur|1 (noun)|hristiyan|merhametsiz|acımasız|inatçı|gayrimüslim|kâfir gâvur inadı|1 (noun)|yumuşatılamayan gâvurlar|1 (noun)|küffar gâvurluk|1 (noun)|dinsizlik|acımasızlık|insafsızlık|gaddarlık gâvurluk etmek|1 (noun)|acımasız gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar|1 (noun)|kişi gaybana|1 (noun)|kaybolasıca|hayırsız gaybubetinde|1 (noun)|yokluğunda gaybubet|1 (noun)|yokluk|bulunmayış gayda|1 (noun)|şarkı|türkü|tulum gaye|1 (noun)|amaç|hedef|maksat|erek|bitim|eriş|erişek|meram|murat|uğur|yetek|yol gayeli|1 (noun)|amaçlı gayesiz|1 (noun)|amaçsız|bîgaye gayet|1 (noun)|pek|çok gayfa|1 (noun)|kahve|kahvehane gayfaltı|1 (noun)|kahvaltı gayınna|1 (noun)|kaynana gayır|1 (noun)|taraf|destek|kayırma|lütuf|ihsan|hediye gaymıkam|1 (noun)|kaymakam gayr|1 (noun)|başkası|yabancı gayret almak|1 (noun)|yüreklenmek gayret|1 (noun)|çaba|koruma|esirgeme|çiger|hız|himmet|mücahede|uğraş gayret dayıya düştü|1 (noun)|iş|iş dayıya düştü gayret etmek|1 (noun)|çabalamak|uğraşmak gayretkeş|1 (noun)|çalışkan|kayıran gayretli|1 (noun)|çalışkan|acar|aşur|ceben|çabacı|çigen|çigendik|gayur gayretsiz|1 (noun)|çalışmayan gayret vermek|1 (noun)|özendirmek|yüreklendirmek|isteklendirmek|ısteklendirmek gayrı|1 (noun)|artık|başka|diğer|gayri gayrımeşru|1 (noun)|gayrimeşru gayriahlâkî|1 (noun)|ahlâksızca gayri ahlaki|1 (noun)|aktöredışı gayriaklî|1 (noun)|irrasyonel|akıl dışı gayri|1 (noun)|artık|başka|diğer|gayrı|maada gayriciddî|1 (noun)|lâubalî|ciddiyetsiz gayri ihtiyari|1 (noun)|düşünmeden|istemeksizin gayriihtiyarî|1 (noun)|istemeksizin|düşünmeden gayri ilmi|1 (noun)|bilimdışı gayriilmî|1 (noun)|bilim dışı gayri iradi|1 (noun)|istençdışı|istençsiz gayriiradî|1 (noun)|istençsiz|iradesiz|istenç dışı gayrikabilikıyas|1 (noun)|karşılaştırılamaz|ölçülemez|bambaşka gayr-i kabil-i nüfûz|1 (noun)|geçirimsiz gayrikabilişifa|1 (noun)|onulmaz gayrikabilitahmin|1 (noun)|kestirilemez|beklenmedik gayrikabilitelâfi|1 (noun)|onarılamaz gayrikabil|1 (noun)|olamaz|olamayacak gayrikâfi|1 (noun)|yetersiz|yetmez gayri kanuni|1 (noun)|yasadışı gayrikanunî|1 (noun)|yasa dışı gayri kıyasi|1 (noun)|kuralsız gayrikıyasî|1 (noun)|kuralsız gayrilâyık|1 (noun)|yakışmaz|yakışıksız gayrimahdut|1 (noun)|sınırsız|sonsuz|uçsuz gayrimahsus|1 (noun)|duyulmaz|sezilmez gayrimakul|1 (noun)|saçma gayrimalûm|1 (noun)|bilinmeyen|bilinmez|bilinmedik gayrimemnun|1 (noun)|kızgın|hoşnutsuz|küskün|kırgın|sızlanan gayrimenkuller|1 (noun)|muhammin gayrimenkul|1 (noun)|taşınmaz|emlâk gayrimeskûn|1 (noun)|boş|ıssız|şenliksiz gayrimesul|1 (noun)|sorumsuz gayri meşru|1 (noun)|evlilikdışı|yolsuz gayrimeşru|1 (noun)|kurallara|yolsuz|evlilik dışı|gayrımeşru gayrimezru|1 (noun)|ekilmemiş gayrimuayyen|1 (noun)|belirsiz|belgisiz gayrimuntazam|1 (noun)|düzensiz|dağınık|gelişigüzel gayri muntazam|1 (noun)|düzensiz|gelişigüzel gayrimümbit|1 (noun)|çorak|verimsiz gayrimümkün|1 (noun)|olmaz|imkânsız|olamaz|olanaksız gayrimünasip|1 (noun)|uygunsuz|yakışıksız gayrimüsavi|1 (noun)|eşitsiz gayrimüsavî|1 (noun)|eşitsiz gayrimüslim|1 (noun)|gâvur|kâfir gayrimüsmir|1 (noun)|yararsız|verimsiz|sonuçsuz gayri müteaddi|1 (noun)|geçişsiz gayrimütecanis|1 (noun)|bağdaşmaz|karışmamış|bağdaşmamış gayrinizamî|1 (noun)|düzensiz gayrisafi|1 (noun)|karışık|katışık gayri safi|1 (noun)|katışık|kesintisiz gayrisıhhî|1 (noun)|sağlıksız gayrişahsi|1 (noun)|kişilikdışı gayrişahsî|1 (noun)|kişilik dışı gayritabiî|1 (noun)|acayip|anormal|doğa dışı|sapık gayri tabii|1 (noun)|doğadışı|olağandışı gayritabii|1 (noun)|olağandışı|olağan dışı gayrivaki|1 (noun)|olmamış|olmadık gayrivazıh|1 (noun)|anlaşılmaz|kapalı|örtülü gayur|1 (noun)|gayretli gayurmuş|1 (noun)|kayırmış gayzerit|1 (noun)|kaynaç taşı gayzer|1 (noun)|kaynaç gayz|1 (noun)|öfke|hınç gazaba gelmek|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak gazab-ı nefsânî|1 (noun)|hiddet|öfke gazabını yenmek|1 (noun)|öfkesini gazabınıyenmek|1 (noun)|öfkesini gazab|1 (noun)|kızgınlık|öfke gazal|1 (noun)|ceylân|ceren|ahu|ceylan gazali rana|1 (noun)|güzel gazanfer|1 (noun)|haydar gazan|1 (noun)|kazanma|kazanç|üstünlük|kızgın gazaplandırmak|1 (noun)|öfkelendirmek|kızdırmak gazaplanmak|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak gazaplı|1 (noun)|öfkeli|kızgın|hiddetli gazap|1 (noun)|öfke|kızgınlık|hiddet gazel|1 (noun)|yaprak|ceren gazeteci|1 (noun)|gazete muhabiri|postacı gazetecilikte|1 (noun)|sayfalandırmak gazete muhabiri|1 (noun)|gazeteci gazete|1 (noun)|politika|ekonomi|hazırlandığı|haber|günlük betik|günce|alt yazı|basın|basma|büfe|ceride|gazete satıcısı|içindekiler|idarehane|imza sahibi|kesik|mizanpaj|postacı|reprodüksiyon ve klişe teknisyeni|sayfa|sütun|tiraj|yayımlamak|yazı kadrosu|yazı kurulu gazete satıcısı|1 (noun)|gazete gazilik|1 (noun)|yiğitlik gazino|1 (noun)|ayırtma|canlı müzik|eğlendiri|konsomasyon|konsomatris|ortalıkçı|rezervasyon|takdimci gazi olmak|1 (noun)|savaştan gazla!|1 (noun)|defol|git! gazlamak|1 (noun)|kaçmak gaz lâmbası|1 (noun)|şişeli gazları|1 (noun)|bulucu|detektör gazoil|1 (noun)|gazoyl gazometre|1 (noun)|gazölçer gazometri|1 (noun)|gaz ölçümü gazoyl|1 (noun)|gazoil gazölçer|1 (noun)|gazometre gaz ölçümü|1 (noun)|gazometri gaz|1 (noun)|tül|petrol|akaryakıt istasyonu|dedektör|işletme şirketi|kavara|sıhhi tesisatçı|yer altı kaynakları gazup|1 (noun)|öfkeli gazyağı|1 (noun)|neft|taşyağı gaz yuvarı|1 (noun)|atmosfer gd|1 (noun)|gadolinyum gebelerde|1 (noun)|havale gebelik|1 (noun)|hamilelik geberik|1 (noun)|ölü|ölmüş gebermek|1 (noun)|ölmek|mürd olmak|mürt olmak|zıbarmak gebersin|1 (noun)|boynu altında kalsın! gebertilmek|1 (noun)|öldürülmek gebertmek|1 (noun)|öldürmek gebeş|1 (noun)|aptal|sersem gebe|1 (noun)|yüklü|hamile|aylı|iki canlı gebol|1 (noun)|heyre gececi|1 (noun)|leyla gece|1 (noun)|geceleyin|eğlence|tün|şeb|gündüz karşıtı|akşam|tüng gece gösterimi|1 (noun)|suare gece gündüz|1 (noun)|aralıksız gecekondu|1 (noun)|kondu gece kuşu|1 (noun)|yarasa geceleri|1 (noun)|ağan geceletme|1 (noun)|ibâte geceleyin|1 (noun)|gece|serenat|sinsin geceli gündüzlü|1 (noun)|sürekli|durmaksızın gecelik|1 (noun)|gömlek|şile bezi geceli|1 (noun)|sürekli gecesefası|1 (noun)|akşamsefası geceyi gündüze katmak|1 (noun)|aralıksız gecikmeden|1 (noun)|acilen|hemen gecikmek|1 (noun)|geç kalmak|geri kalmak gecikmeli|1 (noun)|tehirli|rötarlı gecikmesiz|1 (noun)|tehirsiz gecikme|1 (noun)|teehhür|rötar geciktirici|1 (noun)|inhibe geciktirilmiş|1 (noun)|inhibe|tehirli geciktirim|1 (noun)|gerginlik geciktirmeden|1 (noun)|yarından tezi yok geciktirmek|1 (noun)|ağırdan almak|engel olmak|ferdaya salmak|savsaklamak|tehir etmek geciktirme|1 (noun)|tehir|tavik|zühul geçe|1 (noun)|geçerken|yaka|geçmiş|mazi|geçen geçeğen|1 (noun)|geçici geçek|1 (noun)|geçit|köprü|güzergah|güzergâh|hat geçeli|1 (noun)|geçer geçelim|1 (noun)|her ne hâl ise geçen|1 (noun)|ay|yaz|cari|geçe|güzeşte|marr|mütedavil|sabık geçenek|1 (noun)|koridor|aralık geçenlerde|1 (noun)|yakında geçer akçe|1 (noun)|herkesçe|aranan|beğenilen|muteber geçerdeğer|1 (noun)|kur geçerken|1 (noun)|geçe geçer|1 (noun)|kullanılan|beğenilen|makbul|mergup|geçeli|caiz|ateş düştüğü yeri yakar|mütedavil geçerli durum|1 (noun)|konjonktür geçerliğini|1 (noun)|ölmek geçerlik|1 (noun)|revaç|valör|geçerlilik|tedavül geçerliliği|1 (noun)|aslı astarı geçerlilik|1 (noun)|geçerlik|boy bos|hüküm|kıymetiharbiye geçerli|1 (noun)|uygulanan|beğenilen|tutulan|muteber|meri|ağaya|geçgil|makbul|mer'i|tasdikli geçersiz|1 (noun)|hükümsüz|batıl geçersizlik|1 (noun)|hükümsüzlük|butlan|hiçlik geçgeçlemek|1 (noun)|geçgeç yapmak geçgeç yapmak|1 (noun)|geçgeçlemek geçgeç|1 (noun)|zaping|zappino geçgel|1 (noun)|makbul|nafız geçgil|1 (noun)|geçerli|makbul geçgin|1 (noun)|geçkin|geçmiş geçici|1 (noun)|geçeğen|muvakkat|palyatif|bulaşan|bulaşıcı|yaya|yolcu|arızî|eğreti|gelgeç|kapılgı|kapris|sâri|yalan dünya|yalancı dünya geçici madde|1 (noun)|yasa geçilen|1 (noun)|güzergah geçilirlik|1 (noun)|viyabilite geçilmek|1 (noun)|bırakmak geçilmemek|1 (noun)|aşırıolmak geçilmez|1 (noun)|tıkamak geçim|1 (noun)|geçinme|maişet|anlaşma|uyuşma|yaşam|dirlik|rısk|yiyecek|nafaka|kapı|tirigliğ|tirim|tüzlüg|vakit|yürik geçimlik|1 (noun)|nafaka|azuk geçimli|1 (noun)|yönet geçimlü|1 (noun)|munis geçimsiz|1 (noun)|huysuz|şirret|aksi|çamıç|damarlı|dirliksiz|kıl|kocakarılığı tutmak|kocakarılık|nobran|şirret karı|tabiatsız|yedi belâ geçimsizlik|1 (noun)|bağdaşmazlık|dirliksizlik|fitne|hırgür|hırıltı|nifak|zıddiyet|zırıltı geçindirmek|1 (noun)|bakmak|doyurmak geçinememek|1 (noun)|alıp verememek|arası olmamak|arasıolmamak geçinge|1 (noun)|bütçe geçinme|1 (noun)|geçim|maişet|taayyüş geçinmek|1 (noun)|uzlaşmak|anlaşmak|taslamak|ölmek|gül gibi bakmak|karın doyurmak|yaşamak geçiren|1 (noun)|nâkil geçirgen|1 (noun)|geçirimli|saydam geçirgenlik|1 (noun)|sıvı|kayaçların|geçirimlilik geçirilen|1 (noun)|ömrühayat geçirilmek|1 (noun)|araştırılmak geçirimli|1 (noun)|geçirgen geçirimlilik|1 (noun)|geçirgenlik geçirimsiz|1 (noun)|gayr-i kabil-i nüfûz geçirmek|1 (noun)|nakletmek|yazmak|kaydetmek|selâmetlemek|oturmak|kalmak|giymek|giyinmek|uğramak|etmek|yapmak|bulaştırmak|uğraşmak|görmek|savmak|takmak|teşyi etmek geçirme|1 (noun)|nakil geçirmiş|1 (noun)|hazandide|mücerreb geçişim|1 (noun)|geçişme|tedahül|intikal geçiş|1 (noun)|intikal|akış|güzer|transit geçişlik|1 (noun)|pasaport geçişli|1 (noun)|müteaddi geçişme|1 (noun)|ozmos|ozmoz|geçişim|hulûl geçişsiz|1 (noun)|ağlamak|düşmek|gitmek|küsmek|gayri müteaddi geçiştirmecilik|1 (noun)|idareimaslahat geçiştirme|1 (noun)|idareimaslahat geçiştirmek|1 (noun)|kurtulmak|savuşturmak geçiş üstünlüğü|1 (noun)|cankurtaran|itfaiye geçit|1 (noun)|araf|argıt|cendere|geçek|kapuz|pasaj geçitler|1 (noun)|maabir geçitlik|1 (noun)|kapı geç kalmak|1 (noun)|gecikmek geç|1 (noun)|kararlaştırılan geçkin|1 (noun)|geçmiş|geçgin geçmek|1 (noun)|olmak|işletmek|kalmak|devrolmak|aşmak|tükenmek|bitmek|harcamak|sönmek|yazılmak|girmek|satılmak|bırakmak|vazgeçmek|yaşamak|okulda|sıyrılmak|kurtulmak|çekiştirmek|yermek|buyurmak|cereyan etmek|gitmek|intikal etmek|işlemek|kalkmak|kapmak|kuş gibi uçup gitmek|murur|nüfuz etmek|oturmak|savmak|sirayet etmek|sökmek|tecavüz etmek|yatışmak|yürümek geçmelik|1 (noun)|müruriye geçme|1 (noun)|mürur|çakılmış|güzer|intikal geçmez akçe|1 (noun)|kalp|sahte geçmez|1 (noun)|sahte|kalp geçmişi kandilli|1 (noun)|sövgü geçmişi kınalı|1 (noun)|yaramaz geçmişi|1 (noun)|makabil geçmişler|1 (noun)|eslâf geçmiş|1 (noun)|mazi|kocamış|arka|burungu|dün|esbak|evvel|geçe|geçgin|geçkin|geri|güzeşte|marr geçmiş olsun|1 (noun)|hastalık geçmişseverlik|1 (noun)|nostalji geçmişte|1 (noun)|eskiden|evvelleri|kan davası geçmiş zaman|1 (noun)|di|du|dü|tı|ti|tu|mazi geçmiş zaman sıfat-fiili|1 (noun)|tanıdık geçtim olsun|1 (noun)|vazgeçtim|kalsın geda|1 (noun)|dilenci|yoksul|fakir gedek|1 (noun)|görev|vazife|oyuk|kırılıp gedikli|1 (noun)|sürekli|daimî|astsubay|müdavim gedik|1 (noun)|rahne|boşluk|eksiklik|güçlük|imtiyaz|kertik|yara|yarık gedilmek|1 (noun)|bıçak gedime|1 (noun)|tere gediz|1 (noun)|gölcük gedmek|1 (noun)|çentmek|delmek ge|1 (noun)|germanyum gegez|1 (noun)|mümkün|uyumlu geğin|1 (noun)|set|şiddetli geğirme|1 (noun)|teftih geh|1 (noun)|gâh gelberi etmek|1 (noun)|aşırmak|çalmak gelberi|1 (noun)|tırmık|ocaklardan|çekberi geldeç|1 (noun)|gelecek|ati|istikbal gel-di|1 (noun)|çekim ekleri geldi|1 (noun)|gelecek|istikbal gel-di-m|1 (noun)|çekim ekleri geldim|1 (noun)|tekil geleceği|1 (noun)|ilerisi gelecek bilimi|1 (noun)|fütüroloji gelecekçi|1 (noun)|fütürist gelecekçilik|1 (noun)|fütürizm gelecek|1 (noun)|istikbal|ati|müstakbel|doğacak|encam|erte|geldeç|geldi|gelecek zaman|ileri|yarın gelecekte|1 (noun)|ileride gelecekteki|1 (noun)|mâ-ba'd|müstakbel gelecek zaman|1 (noun)|gelecek|gelesi|gelse gelek|1 (noun)|halef|sonraki gelenek|1 (noun)|alışkanlıklar|bilgi|an'ane|irredantizm|kültür|örf|töre|tradisyon|yol gelenekçi|1 (noun)|an'aneci|töre|yolçu gelenekçilik|1 (noun)|destekleyen|ananecilik|an'anecilik gelenekler|1 (noun)|anane geleneklerin|1 (noun)|gerçeküstücülük geleneklerini|1 (noun)|halk bilimi geleneksel|1 (noun)|an'anevî|an'anevi|anadan görme|ananevi|klâsik|konvansiyonel|tradisyonel gelenekte|1 (noun)|camanbay gelen geçen|1 (noun)|gelenler|uğrayanlar gelen giden|1 (noun)|gelenler|uğrayanlar gelenler|1 (noun)|gelen geçen|gelen giden gelen|1 (noun)|mevrut gelesi|1 (noun)|gelecek zaman gelgeç|1 (noun)|yerli|geçici|sebatsız|hercaî gelgel|1 (noun)|albeni|alım|çekicilik|çekim|cazibe gelgelelim|1 (noun)|ancak|fakat|ille velakin gel gelelim|1 (noun)|fakat|ama|ancak gelgelli|1 (noun)|alımlı gel|1 (noun)|gelmek|yalın kelime gelgit|1 (noun)|meddücezir|kabarma-alçalma|med cezir|medcezir geliban|1 (noun)|geliyorum gelibbamın|1 (noun)|geliyormusun gelikli|1 (noun)|halef gelin abla|1 (noun)|yenge gelin boğan|1 (noun)|düğürcek|simit gelin böceği|1 (noun)|uğur böceği gelince|1 (noun)|feemmâ gelincikgillerden|1 (noun)|haşhaş|kırlangıç otu|kırlangıçotu gelincikgiller|1 (noun)|haşhaş gelincik|1 (noun)|sansargillerden|mezgitgillerden|yılancık|arpacık|gün gülü|ikiçenekliler|sansargiller gelin|1 (noun)|el kızı|elkızı gelin etmek|1 (noun)|kızıevlendirmek gelinkuşağı|1 (noun)|gökkuşağı gelin olmayan kızın vebali amcası oğlunun boynuna|1 (noun)|nikahlamalıdır gelin otu|1 (noun)|güveyfeneri gelinotu|1 (noun)|güveyfeneri gelin teli|1 (noun)|parlak|uzun gelirat|1 (noun)|gelirler gel-ir|1 (noun)|bildirme kipleri gelirini|1 (noun)|keseneğe almak gelirler|1 (noun)|gelirat|varidat gelirli|1 (noun)|rantabl gelir|1 (noun)|varidat|aylık|irat|açık vermek|dirimlik|el kapısı|hâsılat|kapı|kısmet kapısı gelişememek|1 (noun)|küsmek|yerinde saymak gelişememiş|1 (noun)|geri gelişen|1 (noun)|gence gelişigüzel|1 (noun)|özensiz|itinasız|rastgele|lâlettayin|afaki|alelusul|çala kalem|çalakalem|değme|gayri muntazam|gayrimuntazam|lâklak etmek|orasına burasına|ölçüsüz|şöyle bir|ters türs|vakitli vakitsiz|yüzeysel gelişim|1 (noun)|ilerleme|inkişaf|tekâmül|aksiyon|yaş gelişimini|1 (noun)|bağışıklık bilimi|elektrik mühendisi|havacılık mühendisi|sosyal antropolog gelişir|1 (noun)|karpuz kökeninde büyür|yok büyümez, arık büyür gelişkin|1 (noun)|mütekâmil gelişki|1 (noun)|senaryo gelişme|1 (noun)|inkişaf|neşvünema|tekâmül|zenginleştiği|biyoloji|developman|dirimbilim|evolüsyon|nema|statik|terakki|tor|uç vermek gelişmek|1 (noun)|yetişmek|ilerlemek|olgunlaşmak|genişlemek|şişmanlamak|açınmak|adam olmak|boy atmak|gürbüzleşmek|inkişaf etmek|meydan almak|neşvünema bulmak|palazlanmak|palazlaşmak|parıldamak|serilip serpilmek|serpilmek|tekâmül etmek gelişmemek|1 (noun)|bodur kalmak|donmak|yerinde saymak gelişmemiş|1 (noun)|cura|cüce|durağan|gücük|kel|kurada|küskün gelişmesi|1 (noun)|gübrelenme|siyaset bilimcisi gelişmesini|1 (noun)|dil bilimi|filoloji|lengüistik gelişmeye|1 (noun)|filizlenmek gelişmiş|1 (noun)|adaleli|mütekâmil|ümranlı gelişmiş yapılandırma ve güç arayüzü|1 (noun)|gyga geliştiğini|1 (noun)|terakki göstermek geliştiren|1 (noun)|endüstri mühendisi|inşaat mühendisi|metot mühendisi geliştirilmesi|1 (noun)|ebe|endüstriyel otomasyon teknisyeni|gemi yapım mühendisi|silvikültör geliştirme|1 (noun)|developman|gıda ve içki teknolojisti|ihya|imar geliştirmek|1 (noun)|imar etmek|inkişaf ettirmek|işlemek|yetiştirmek|yükseltmek geliş|1 (noun)|vürut gel-iyor|1 (noun)|bildirme kipleri geliyormusun|1 (noun)|gelibbamın geliyorum|1 (noun)|geliban gelmek-sizin|1 (noun)|türemiş zarf gelmek|1 (noun)|ulaşmak|varmak|oturmaya|yaşamak|doğmak|çıkmak|yönelmek|izlemek|katılmak|eklenmek|türemek|dayanmak|kazanılmak|sağlanılmak|uymak|olmak|akmak|düşmek|görünmek|sanılmak|başlamak|gel|ayak basmak|buyurmak gelmeli|1 (noun)|gereklik kipi gelmelisin|1 (noun)|gereklik kipi gelmelisiniz|1 (noun)|gereklik kipi gelmeliyiz|1 (noun)|gereklik kipi gelme|1 (noun)|yetişme|hulûl|vürut gelmeyince|1 (noun)|olumsuz fiil gelmiş|1 (noun)|bildirme kipleri|mevrut gelmişsin|1 (noun)|yalın zaman gelse|1 (noun)|gelecek zaman gemi adamı|1 (noun)|subay gemi aslanı|1 (noun)|gösterişli gemi azıya almak|1 (noun)|at gemici|1 (noun)|baloz|çaça|mellah gemicilik|1 (noun)|melâhat gemi doğramacısı|1 (noun)|planya gemi karaya oturmak|1 (noun)|gemi gemilerde|1 (noun)|ana direk|çelik|kabin|kepçe|manika|muço gemiler|1 (noun)|iç tezyinat dekoratörü gemileri|1 (noun)|lok gemilik|1 (noun)|tersane gemi makine kontrolörü|1 (noun)|bakım gemi marangozu|1 (noun)|takmak gemi mühendisi|1 (noun)|pompalar|inşası|tesisi|işletilmesi geminin|1 (noun)|apiko|karaya oturmak|orsa gemi|1 (noun)|sefine|asker ocağı|gemi karaya oturmak|markör|mürettebat|ranza|saldırmak gemisini kurtaran kaptan|1 (noun)|yetenekli gemisi şapa oturmak|1 (noun)|iş|ış gemi yapım mühendisi|1 (noun)|geliştirilmesi gemlemek|1 (noun)|frenlemek gem vurmak|1 (noun)|isteği genbirlik|1 (noun)|konfederasyon gencelmek|1 (noun)|gençleşmek gencer|1 (noun)|panayır|havuz|güreş gence|1 (noun)|taze|yavru|genişleyen|gelişen genç|1 (noun)|dinç|toy|berna|cahil|civan|çiçeği burnunda|dinçer|düve|filinta gibi|jön|kıray|körpe|piliç gibi|şâb|torlak|toygan|yaşıt|yeni gençken|1 (noun)|giydiği yakışırken eller bakışırken gençler|1 (noun)|aslanım!|bebe bölük|çoluk çocuk gençleşmek|1 (noun)|gencelmek|tazeleşmek gençlik|1 (noun)|cahillik|cahillik etmek|şebabet|toy|yaş|yaşıl|yeniyetmelik gendime|1 (noun)|keşkef genealoji|1 (noun)|soyağacı|soybilim gene de|1 (noun)|rağmen genel ağ|1 (noun)|internet genel coğrafya|1 (noun)|işleyişini genel dilbilim|1 (noun)|kuramsal dilbilim genele|1 (noun)|antika geneleme|1 (noun)|tamim genel ev|1 (noun)|kerhane|umumhane genelev|1 (noun)|kırmızıfener|koltuk|kerhane|umumhane|aşağı mahalle genelge|1 (noun)|tamim|sirküler genelkurmay|1 (noun)|erkânıharbiyeiumumiye genellemek|1 (noun)|tamim etmek genelleme|1 (noun)|tamim|yargı genelleşmek|1 (noun)|taammüm etmek|yayılmak genelleşme|1 (noun)|taammüm genelleşmiş|1 (noun)|müteammim genelleştirmek|1 (noun)|umumileştirmek genelleştirme|1 (noun)|tamim genellikle|1 (noun)|umumiyetle|çoğunlukla|çoklukla|ekseri|ekseriya|ekseriyetle|alelumum|çoğu kez|leğen|monolog|olta|torba|yaş yetmiş, iş bitmiş genellik|1 (noun)|yaygınlık|umumiyet genelmek|1 (noun)|genişlemek genel|1 (noun)|umum|umumi|umumî|yasama|yığınca general|1 (noun)|başşad|fors geneş|1 (noun)|müşavere|meşveret genetik|1 (noun)|bitki|jenetik|kalıtım bilimi gene|1 (noun)|yine|yeniden|tekrar|esasen|gine gen|1 (noun)|geniş|üçgen|kenar|jen gengşi|1 (noun)|cengşi|mucize gengüdüm|1 (noun)|strateji geniş alan ağı|1 (noun)|gaa genişçe konuşmak|1 (noun)|söyleşmek geniş|1 (noun)|enli|yaygın|çok|vasi|hoşgörülü|rahat|engin|vâsi|aygın|aykın|bornoz|bosbolamadık|degaje|düzlük|ferah|fesih|gen|harar gibi|kalça kemiği|koca|koskocaman|meydanlık|münferiç|mütebahhir|oylumlu|pala|pelerin|tepsi|yayuk|zühresarığı genişleme|1 (noun)|imbisat|tevessü genişlemek|1 (noun)|büyümek|açılmak|ferahlamak|bollanmak|dallanmak|ferahlanmak|gelişmek|genelmek|imbisat etmek|kabarmak|kol atmak|şişmek|tevessü etmek|yayılmak genişlemesi|1 (noun)|anlam değişmesi|büyümek genişleterek|1 (noun)|uzun uzadıya genişletmek|1 (noun)|bollatmak|büyütmek|sebf|tevsi etmek genişletme|1 (noun)|teşmil|tevsi genişleyen|1 (noun)|esnek|gence|münbasıt|münbasit genişliğinde|1 (noun)|kadar genişlik|1 (noun)|en|açıklık|arz|boyut|boyut katmak|boyut kazanmak|ferahî|ferahlık|genlik|vüs'at|vüsat geniş mezhepli|1 (noun)|mezhebi geniş geniş yürekli|1 (noun)|hemen|tasasız|tasalanmayan genital|1 (noun)|üremsel|jenital genitif|1 (noun)|tamlayan genizsi|1 (noun)|genzel genizsil|1 (noun)|nazal geniz ünlüsü|1 (noun)|sonra|o genleşmeölçer|1 (noun)|dilâtometre genleşmesine|1 (noun)|ısı genlik|1 (noun)|genişlik|bolluk|refah genosit|1 (noun)|jenosit|soykırım|soykırımı gensoru|1 (noun)|istizah gensu|1 (noun)|deniz genzel|1 (noun)|genizsi geologist|1 (noun)|yerbilgini geometride|1 (noun)|çevre açı|parametre geometrik çizim|1 (noun)|cetvel geometrik|1 (noun)|hendesî|bileştirmek geometri|1 (noun)|nokta|çizgi|açı|ölçümlerini|hendese|uzambilim gepegencecik|1 (noun)|körpe gepegenç|1 (noun)|gepgenç gepgenç|1 (noun)|gepegenç geray|1 (noun)|uygun|münasip|layık gerçeğe|1 (noun)|akıl dışı|keyfî gerçeğe aykırı|1 (noun)|hilâfıhakikat gerçeğin|1 (noun)|hiççilik gerçekçilik|1 (noun)|realizm gerçekçi|1 (noun)|realist gerçekdışı|1 (noun)|yanlış gerçek|1 (noun)|hakikî|temel|başlıca|asıl|gerçeklik|realite|düşünülen|tasarımlanan|sahici|ciddî|çın|doğru|essah|fiziksel|hak|hakıkat|hakikat|otantik|özbeöz|reel|sadık|sağlam|sağlıklı|sahih|şeniyet|tam gerçeklemek|1 (noun)|teyit etmek gerçekleme|1 (noun)|teyit gerçeklenmek|1 (noun)|teeyyüt etmek gerçeklenme|1 (noun)|teeyyüt gerçeklenmiş|1 (noun)|gerçekli gerçekleri|1 (noun)|basiretsizlik gerçekleşemez|1 (noun)|olmaz gerçekleşmek|1 (noun)|çıkmak|hakikat olmak|sahileşmek|tahakkuk etmek|tutmak gerçekleşmemek|1 (noun)|boşa çıkmak|kaynamak gerçekleşmesine|1 (noun)|ümide düşmek gerçekleşme|1 (noun)|tahakkuk|sübut gerçekleşmeyecek|1 (noun)|olmayacak duaya âmin demek gerçekleştirilememek|1 (noun)|hayal olmak gerçekleştirilmek|1 (noun)|yapılmak gerçekleştirmek|1 (noun)|yapmak|görüntülemek|hazırlamak|sahileştirmek gerçekleştirme|1 (noun)|temin gerçekli|1 (noun)|gerçeklenmiş|muhakkak gerçeklik|1 (noun)|hakikat|realite|asıl|gerçek|sahihlik|sıdk|şeniyet gerçekte|1 (noun)|aslında|hakikatte|filvaki gerçekten|1 (noun)|hakikaten|sahi|sahiden|filhakika|filvaki|allah için|bayağı|bihakkın|bilfiil|cidden|düpedüz|elhak|fiilen|hakikat|nitekim gerçeküstücülük|1 (noun)|aklın|geleneklerin|sürrealizm gerçeküstücü|1 (noun)|sürrealist gerçeküstü|1 (noun)|sürrealite gerçek zamanlı işletim sistemi|1 (noun)|gzis gerçi|1 (noun)|vakıa gerdan|1 (noun)|alkım|billûr gibi|gıdık gerdan kırmak|1 (noun)|boynu gerdanlık|1 (noun)|kolye|gerdenbend|kılâde gerdek|1 (noun)|zifaf gerdenbend|1 (noun)|gerdanlık gerd|1 (noun)|toprak gereçler|1 (noun)|levâzım gereç|1 (noun)|malzeme|materyal|karikatürlük gere gere|1 (noun)|güvenerek gereği|1 (noun)|hiçten gereğince|1 (noun)|mucibince|doğal|göre|hasebi?l|uyarınca|yeterince gereğinde|1 (noun)|açık kapı bırakmak|açık kapıbırakmak|icabında gereğinden|1 (noun)|fazla gereğinin|1 (noun)|inadına gerekçe|1 (noun)|esbabımucibe|esbabı mucibe|lâzıme|mucip|mucip sebep|münasebet gerekenler|1 (noun)|levazımat gereken|1 (noun)|mukteza|muktezi|müstelzim|pek|yetersiz gerekince|1 (noun)|icabında|sırasında gerekirci|1 (noun)|belirlenimci|determinist gerekircilik|1 (noun)|belirlenimcilik|determinizm gerekirse|1 (noun)|icabında|lüzumu halinde gerek|1 (noun)|lâzım|kelimeleri|eşitlik|icap|biterge|hacet|ister|lüzum|lüzumlu gerekli gereksiz|1 (noun)|yersiz|zamansız gerekliği|1 (noun)|borç gerekliıik|1 (noun)|lüzum gereklik kipi|1 (noun)|gelmelisin|gelmeli|gelmeliyiz|gelmelisiniz gereklik|1 (noun)|lüzum|icap|iktiza|hacet gereklilik|1 (noun)|lüzum|zaruret gerekli|1 (noun)|yapılması|lüzumlu|vacip|asıglı|becit|lâzım|lâzim|lüzum var|mukteza|muktezi|mübrem|tarım|zarurî gerekme|1 (noun)|iktiza|istilzam|terettüp gerekmek|1 (noun)|icap etmek|iktiza etmek|şart olmak|terettüp etmek gerekseme|1 (noun)|ihtiyaç gereksemek|1 (noun)|ihtiyacı olmak|muhtaç olmak gereksinim|1 (noun)|ihtiyaç gereksinme|1 (noun)|ihtiyaç gereksinmek|1 (noun)|ihtiyacı olmak|ihtiyaç duymak|muhtaç olmak gereksizce|1 (noun)|bilasebep gereksizlik|1 (noun)|lüzumsuzluk gereksiz|1 (noun)|yararsız|lüzumsuz|abes|abes bulmak|adı olmak|adıolmak|aklını kaçırmak|aklınıkaçırmak|avukatlık|boş lâf|boşboğazlık etmek|boşuna|cır cır ötmek|edebiyat|fazla|fuzulî|hacıağa|iki dinle bir söyle|iş çıkarmak|kalabalık|kuru gürültü|lâklâka|lüzum yok|mevsimli|mevsimli mevsimsiz|nahak|ne hacet|neme lâzım|olmadık|olur olmaz|palavra|saçmalamak|zait gerektiğince|1 (noun)|lâyıkıyla gerektiren|1 (noun)|mucip|müstelzim gerektirici|1 (noun)|mucip gerektirim|1 (noun)|belirlenim gerektirme|1 (noun)|istilzam gerektirmek|1 (noun)|icap ettirmek|mucip olmak gerelti|1 (noun)|engel|perde geren|1 (noun)|verimsiz|tuzlu gerey|1 (noun)|tensör gerez|1 (noun)|dilber gergedan|1 (noun)|gergedangillerden gergedangillerden|1 (noun)|gergedan gergen|1 (noun)|tansör gergin|1 (noun)|huzursuz|sinirli|bozuk|kip|tayt gerginleşmek|1 (noun)|elektriklenmek gerginliği|1 (noun)|buruşuk|yangına körükle gitmek|yangını körüklemek gerginlik|1 (noun)|bunalımlı|geciktirim|gerilim|tansiyon|yüklülük gergi|1 (noun)|perde|ip|kayış gergöz|1 (noun)|zabit|zabıta geri|1 (noun)|arka|son|sonuç|geçmiş|mazi|art|gelişememiş|aptal|anlayışsız geriatri|1 (noun)|yaşlılık bilimi gericilik|1 (noun)|irtica|ticanî gerici|1 (noun)|mürteci|kafası küflü|kafası örümcekli|reaksiyoner|ticani geri çekilme|1 (noun)|ricat geri çevirmek|1 (noun)|reddetmek geride|1 (noun)|arka plânda geriden geriye|1 (noun)|gizlice|sinsice geri gitmek|1 (noun)|kötüleşmek geri hizmet|1 (noun)|veteriner|tahliye|lojistik geri kalmak|1 (noun)|gecikmek gerile gerile|1 (noun)|kasılarak gerilemek|1 (noun)|çekilmek|fosilleşmek|inhitat etmek|ric'at etmek|sönmek|tedenni etmek gerileme|1 (noun)|ricat|çöküntü|inhitat|ric'at|tedenni gerileyen|1 (noun)|gerileyici gerileyici|1 (noun)|gerileyen gerileyiş|1 (noun)|iniş gerilimölçer|1 (noun)|buhar|ayrışma|tansiyometre gerilim ölçümü|1 (noun)|tansiyometri gerilim|1 (noun)|tansiyon|tevettür|voltaj|gerginlik|potansiyel|potansiyel farkı gerilla|1 (noun)|bağımsız gerilmek|1 (noun)|öfkelenmek|sinirlenmek|kızmak|kasılmak|sünmek gerilme|1 (noun)|tevettür gerine gerine|1 (noun)|rahatlık|mutluluk gerinmek|1 (noun)|rahatlık|mutluluk|kollarıaçarak geri plân|1 (noun)|arka plânda gerisingeriye|1 (noun)|gerisingeri gerisingeri|1 (noun)|yeniden|tekrar|gerisingeriye geriş|1 (noun)|sırt geriz|1 (noun)|lâğım|keriz gerken|1 (noun)|muktezî germanofil|1 (noun)|almansever germanyum|1 (noun)|937|ge germek|1 (noun)|ilişki|sinirlendirmek|çekmek|uzatmak germen|1 (noun)|kale|kermen|hisar germiyyet|1 (noun)|sıcaklık germ|1 (noun)|sıcak ger|1 (noun)|söz|bağlama|anlaşma|birleşme gerundium|1 (noun)|zarf-fiil|ulaç|zarffiil ges kazanı|1 (noun)|kaynar kazanı gestalt|1 (noun)|biçim|boy|durum|yapı gestus|1 (noun)|gestus getiredurmak|1 (noun)|durmak getiren|1 (noun)|musil getiri|1 (noun)|faiz|ürem getirimci|1 (noun)|rantiye getirim|1 (noun)|kazanç|rant getirimli|1 (noun)|rantabl getirme|1 (noun)|celp getirmek|1 (noun)|iletmek|bildirmek|celp etmek|ithal etmek getirtme|1 (noun)|celp getirtmek|1 (noun)|aldırmak getr|1 (noun)|tozluk geven|1 (noun)|baklagillerden|keven geveze|1 (noun)|lâfçı|lâfazan|zevzek|boşboğaz|atak|carcar|cırcır|çaçaron|çatlak zurna|çençen|çene kavafı|çenebaz|çenesi düşük|dırdırcı|gevşek ağızlı|gıldır|kalabalık ağızlı|lâkırdı ebesi|lâkırdı kavafı|lâkırdıcı|lakırtı ebesi|lakırtı kavafı|lavgar|mavracı|öçbe|yanşak|yavşak gevezelenme|1 (noun)|zevzeklenme gevezelik|1 (noun)|lâfazanlık|düzensiz|yazma|lâklâk|mavra|yanşaklık|zevzeklik gevher|1 (noun)|cevher gevişgetirenlerden|1 (noun)|okapi gevrecik|1 (noun)|yumuşacık gevrek|1 (noun)|neşeli|şen|simit gevşek ağızlı|1 (noun)|geveze|boşboğaz gevşek|1 (noun)|ilgisiz|kayıtsız|cansız|hareketsiz|iradesiz|idaresiz|kendini bırakmak|lâpa gibi|matruk|salpa|sarkık|uyuşuk gevşeklik|1 (noun)|ilgisiz|uyuşukluk|kesiklik|rehavet|atalet|idaresizlik|kesel|lapacılık|tekâsül|vıcık vıcıklık gevşeme|1 (noun)|isteğin|çabanın|kaygı gevşemek|1 (noun)|çözülmek|yumuşamak|yatışmak|sakinleşmek|sevmek|hoşlanmak|boşalmak|hamurlaşmak|ipe un sermek|kağşamak|kesel gelmek|lâçkalaşmak|sölpümek|tavsamak gevşemiş|1 (noun)|kağşak|lâçka gevşetmek|1 (noun)|rahatlatmak|sakinleştirmek|boşaltmak|lâçka etmek|tavsatmak geyik dikeni|1 (noun)|akdiken geyikdili|1 (noun)|eğreltiotugillerden geyik etine girmek|1 (noun)|erginleşmek geyik|1 (noun)|geyikgillerden|kalem kulaklı|ök|zaby geyikgiller|1 (noun)|alageyik geyikgillerden|1 (noun)|alageyik|geyik|karaca geyiklerin|1 (noun)|göç geyikotu|1 (noun)|sedefotugillerden gey|1 (noun)|lgbt gezdirmek|1 (noun)|dolaştırmak|sürterek|sunmak gezegencik|1 (noun)|adonis gezegenler|1 (noun)|gök cismi gezegen|1 (noun)|seyyare|plânet|ağılgat gezeğen|1 (noun)|gezenti gezelemek|1 (noun)|gezinmek gezenti|1 (noun)|gezeğen gezerçalar|1 (noun)|walkman gezerek|1 (noun)|dolanı dolanı gezginci|1 (noun)|gezici|seyyar gezgin|1 (noun)|gezmek|tanımak|görmek|dolandı|gezmen|mobil|seyyah|seyyar|turist gezginlik|1 (noun)|turistlik|seyyahlık gezici|1 (noun)|gezginci|seyyar gezilik|1 (noun)|park gezilmek|1 (noun)|dolaşılmak gezimci|1 (noun)|aristotelesçi gezimcilik|1 (noun)|aristotelesçilik|peripatetizm gezim|1 (noun)|turizm gezinek|1 (noun)|fuaye gezinilen|1 (noun)|yer gezinmek|1 (noun)|dolaşmak|eğlenmek|gezelemek gezinme|1 (noun)|seyran|cevelân gezinti|1 (noun)|tenezzüh|koridor|sofa|balkon|cevelân|teferrüç gezinti yeri|1 (noun)|promönat gezip tozmak|1 (noun)|tozmak gezi|1 (noun)|seyahat|yolculuk gezi yazısı|1 (noun)|özelliklerini gezlemek|1 (noun)|nişan almak gezmek|1 (noun)|yürümek|gitmek|başvurmak|bulunmak|aylanmak|dolanmak|dolaşmak|ev ev dolaşmak|gezgin|görmek|misafir ev sahibinin kuzusudur gezmen|1 (noun)|gezgin|turist gezme|1 (noun)|seyran gezmeye|1 (noun)|seyrana çıkmak gez|1 (noun)|okun|tüfek gıcak|1 (noun)|kabak kemane gıccek|1 (noun)|kabak kemane gıcık almak|1 (noun)|kızmak gıcık etmek|1 (noun)|sinirlendirmek|kızdırmak|öfkelendirmek gıcık|1 (noun)|kaba|sözleriyle|sinirlendiren gıcıklamak|1 (noun)|kaşındırmak|kuşkulandırmak gıcıklanmak|1 (noun)|kuşkulanmak|huylanmak gıcırdamak|1 (noun)|gıcırtıçıkarmak gıcır gıcır|1 (noun)|tertemiz|yepyeni|gıcırtı gıcırı bükme|1 (noun)|zoraki|iletilen gıcırtıçıkarmak|1 (noun)|gıcırdamak gıcırtı|1 (noun)|protesto|gıcır gıcır gıcır|1 (noun)|yeni|dumanı üstünde|yepyeni|yesyeni gıç|1 (noun)|bacak gıda|1 (noun)|besin|azık gıda laboratuvar elemanı|1 (noun)|fiziksel gıdalı|1 (noun)|besinli gıdasız|1 (noun)|besinsiz gıdasızlık|1 (noun)|besinsizlik gıda teknikeri|1 (noun)|ambalajlanması gıda teknolojisi teknisyeni|1 (noun)|ambalajlanması gıda ve içki teknolojisti|1 (noun)|geliştirme gıdık|1 (noun)|gerdan gıdıklamak|1 (noun)|eğlendirici gıdıklanmak|1 (noun)|katılmak gıdik|1 (noun)|oğlak gıjek|1 (noun)|kabak kemane gık demek|1 (noun)|yakınmak gılaf|1 (noun)|kılıf gıldır|1 (noun)|geveze gıllıgış|1 (noun)|gıllügiş gıllıgışlı|1 (noun)|gıllügişli|kandırıcı gıllıgışsız|1 (noun)|gıllügişsiz gıllügiş|1 (noun)|kin|gıllıgış gıllügişli|1 (noun)|kandırıcı|gıllıgışlı gıllügişsiz|1 (noun)|gıllıgışsız gına gelmek|1 (noun)|usanmak|bıkmak gına getirmek|1 (noun)|bıkmak|usanmak gına|1 (noun)|zenginlik|bolluk|bıkma|usanma gındıgeç|1 (noun)|tahterevalli gıpta etmek|1 (noun)|imrenmek gıpta|1 (noun)|imrenme|imrenti|imren gıptasını çekmek|1 (noun)|imrenmek|özenmek gıptasınıçekmek|1 (noun)|imrenmek|özenmek gırağa|1 (noun)|'''kenara''' gır atmak|1 (noun)|konuşmak gırgırcı|1 (noun)|alaycı gırgır geçmek|1 (noun)|dalga geçmek gır gır|1 (noun)|komik|matrak|eğlenceli gırgır|1 (noun)|komik|matrak|eğlenceli gırla|1 (noun)|alabildiğine|çok|çokça gırnatacı|1 (noun)|klârnetçi gırnata|1 (noun)|klârnet gır|1 (noun)|söz|lâkırdı|yalan|uydurma|lakırtı gırtlak|1 (noun)|imik|hançere|yapısı|boğaz|ümük gırtlaksıl|1 (noun)|hançere samiti gırtlakta|1 (noun)|hemze gıtmır|1 (noun)|cimri|pinti gıyaben|1 (noun)|adını|görmeden|uzaktan|yokluğunda gıyabında|1 (noun)|arkasından gıyabi|1 (noun)|görüşmeden|yokken gıyabî|1 (noun)|verilen|uzaktan gıyap|1 (noun)|yokluk|bulunmama|yitiklik gıybet|1 (noun)|çekiştirme|yerme|kötüleme|kov gıybetçi|1 (noun)|çekiştirici|kovcu gıybet etmek|1 (noun)|çekiştirmek|yermek gıygıycı|1 (noun)|kemancı|beceriksiz gibi|1 (noun)|imişçesine|bu kabilden|görünüş almak|görünüşalmak|kabil|kabilinden|kadar|takım|üç|üzere gibisi|1 (noun)|benzeri gibisine gelmek|1 (noun)|sanmak gibisine getirmek|1 (noun)|sanısıuyandırmak|sanısıvermek gibi:|1 (noun)|takım gicişmek|1 (noun)|kaşınmak|gidişmek gideceğim|1 (noun)|gitcen gideğen|1 (noun)|göl ayağı gidemediğimiz|1 (noun)|gidilmeyen yer senin olmaz gidememek|1 (noun)|yolundan kalmak gidenek|1 (noun)|prosedür giden|1 (noun)|revan|zâhib giderek|1 (noun)|gittikçe|tedricen|gitgide|gün günden|tedricî olarak|zamanla gidergenlik|1 (noun)|koersivite giderilmek|1 (noun)|çıkmak giderilmesine|1 (noun)|gidertmek giderilmiş|1 (noun)|bertaraf giderler|1 (noun)|masarif gider|1 (noun)|masraf|harcama|sarfiyat giderme|1 (noun)|izale gidermek|1 (noun)|almak|bastırmak|bertaraf etmek|çıkarmak|dağıtmak|hazfetmek|hazletmek|izale etmek|kesmek|refetmek|susturmak gidertmek|1 (noun)|giderilmesine gidi|1 (noun)|ahlâksız|pezevenk gidiban|1 (noun)|gidiyorum gidici|1 (noun)|zâhib gidilmeyen yer senin olmaz|1 (noun)|gidemediğimiz gidimizi|1 (noun)|parkur gidim|1 (noun)|menzil gidip gelme|1 (noun)|gidiş|dönüş gidişat|1 (noun)|tutum|durum|davranış|düzgün gidiş geliş|1 (noun)|trafik|seyrüsefer gidişmek|1 (noun)|kaşınmak|gicişmek gidiş|1 (noun)|tempo|tutum|durum|davranış|azimet|ezgi|gidip gelme|gûn|reviş|seyir gidiyorum|1 (noun)|gidiban gidon|1 (noun)|yönelteç|fors giliç|1 (noun)|pütür gine|1 (noun)|gene|yine ginez|1 (noun)|herhalde ginseng|1 (noun)|japonya gipür|1 (noun)|kumaş giranbaha|1 (noun)|değerli girdâb|1 (noun)|farsça girdap|1 (noun)|burgaç|anafor|çevrim girdi|1 (noun)|input girdisi çıktısı|1 (noun)|ayrıntılar girecek delik aramak|1 (noun)|korku girenlemek|1 (noun)|serinlemek giresun karası|1 (noun)|kalınkara giresun yağlısı|1 (noun)|tombul girgin|1 (noun)|cerbezeli|pişkin girginlik|1 (noun)|cerbeze giriftar olmak|1 (noun)|yakalanmak|tutuklanmak|düşmek|tutulmak|uğramak giriftar|1 (noun)|tutulmuş|yakalanmış girift|1 (noun)|girişik|çapraşık|karışık|dolaşık girilmesi|1 (noun)|memnu mıntaka girim|1 (noun)|girme girimlik|1 (noun)|duhuliye kartı girintisiz çıkıntısız|1 (noun)|düzgün|dümdüz girişik bezeme|1 (noun)|kıvrılarak|arabesk girişik|1 (noun)|girift|çatak girişilen|1 (noun)|girişim|proje girişimci|1 (noun)|müteşebbis|ticaret girişimde bulunmak|1 (noun)|davranmak girişimgücü|1 (noun)|inisiyatif girişimölçer|1 (noun)|interferometre girişim|1 (noun)|teşebbüs|girişilen|proje|adım|inisiyatif giriş katı|1 (noun)|yer katı girişken|1 (noun)|müteşebbis|agresif|atılgan|yırtıkça girişlik|1 (noun)|girizgâh girişmek|1 (noun)|ateşle oynamak|davranmak|girmek|kalkışmak|kalkmak|koyulmak|sarılmak|temel atmak|teşebbüs etmek|teşebbüse geçmek|tevessül etmek|tutuşmak|yumulmak girişme|1 (noun)|teşebbüs|mübaşeret|müsaraat|tevessül giriş|1 (noun)|methal|antre|girizgâh|duhuliye|dibace|duhul|uvertür giriş ücreti|1 (noun)|duhuliye girizgâh|1 (noun)|girişlik|giriş girme|1 (noun)|antre|duhul|girim|hulûl|intisap girmek|1 (noun)|başlamak|sığmak|katılmak|fethetmek|incelemek|girişmek|bulaşmak|saplanmak|dönüşmek|erişmek|ulaşmak|yazılmak|ayak atmak|ayak basmak|buyurmak|dahil olmak|geçmek|hulûl etmek|intisap etmek|kaçmak|pazarlıga tutuşmak|sokulmak|vurmak girmiş.2-mensub|1 (noun)|müntesib girmiş|1 (noun)|biçin|methaldar gişe|1 (noun)|sinema|banka|istasyon|ıstasyon|şalter gitarcı|1 (noun)|gitarist gitarist|1 (noun)|gitarcı gitar|1 (noun)|kitara|göğüs tahtası|perde gitcen|1 (noun)|gideceğim git!|1 (noun)|gazla! gitgide|1 (noun)|giderek|gittikçe|ileride|yavaş yavaş gitmek|1 (noun)|ölmek|başvurmak|yapmak|çalışmak|satılmak|değerlendirmek|saymak|karşılamak|çıkmak|ulaşmak|varmak|yakışmak|yaraşmak|tüketilmek|harcanmak|götürülmek|gönderilmek|yetmek|yetişmek|yürümek|dayanmak|geçmek|açmak|aralanmak|azimet etmek|buyurmak|demir almak|düşmek|geçişsiz|gezmek|kaçırmak|kapağı atmak|peşinden yürümek|revan olmak|taban çekmek|uzanmak|voltasını almak|yabana gitmek gitmemek|1 (noun)|adım atmamak gitme|1 (noun)|rahîl|zehap gitmeyen|1 (noun)|tebelleş gittikçe|1 (noun)|gitgide|giderek|anbean|günden güne|tedricen gitti|1 (noun)|yapılacağını git|1 (noun)|yallah giydiği yakışırken eller bakışırken|1 (noun)|gençken|güzelken giydirici|1 (noun)|gardıropçu giydirip|1 (noun)|donatmış giydirip kuşatmak|1 (noun)|temiz giydirmiş|1 (noun)|tonatmış giyecek|1 (noun)|giysi|giyim|astar|boyacı|düğme|esvap|göcek|kıyafet|kuşantı|önlük|paçavra|roba|ruba|sosyal yardım|üst|üst baş giyecekler|1 (noun)|üst baş giyimçizer|1 (noun)|stilist giyimde|1 (noun)|lüks giyimevi|1 (noun)|konfeksiyon mağazası giyim|1 (noun)|giysi|giyecek|analı kuzu, kınalı kuzu|çul|donat|kılık giyim gösterisi|1 (noun)|defile giyim kuşam|1 (noun)|kuşam giyimli|1 (noun)|giyinmiş|giyinik|analı kuzu, kınalı kuzu|tona|tonlu giyimli kuşamlı|1 (noun)|kuşamlı giyinik|1 (noun)|elbiseli|giyimli giyinişinden|1 (noun)|salak giyinişin|1 (noun)|eğri otur , doğru söyle giyinişte|1 (noun)|züppe giyiniş|1 (noun)|züppeleşmek giyinmek|1 (noun)|geçirmek|kuşanmak|vurunmak giyinme|1 (noun)|kuşam|tuvalet giyinmiş|1 (noun)|giyimli giyit|1 (noun)|giysi giymek|1 (noun)|çekmek|geçirmek|kullanmak|taşımak giysi|1 (noun)|giyecek|elbise|libas|çamaşır|alık|badi|çapar|çıkarmak|çul|don|entari|esvab|esvap|faça|fermuar|fırfır|fistan|giyim|giyit|kıyafet|kostüm|roba|ruba|tor|urba|üst|ütücü|üzeri giysilerde|1 (noun)|vatka giysilerin|1 (noun)|ilik giysiler|1 (noun)|üst baş giysilik|1 (noun)|gardırop giysisi|1 (noun)|tonyukuk gizaçım|1 (noun)|itiraf gizaçımlamak|1 (noun)|itiraf etmek gizdöküm|1 (noun)|itiraf gizdökümlemek|1 (noun)|itiraf etmek gizdüzen|1 (noun)|komplo gizemciliği|1 (noun)|tasavvuf gizemcilik|1 (noun)|mistisizm gizemci|1 (noun)|mistik gizemli|1 (noun)|esrarengiz|esrarlı|orhun gizemsel|1 (noun)|mistik gizem|1 (noun)|sır|esrar|yaşru giziletimci|1 (noun)|jurnalcı giziletimcilik|1 (noun)|jurnalcılık gizil güç|1 (noun)|potansiyel gizilgüç|1 (noun)|potansiyel gizil|1 (noun)|potansiyel gizlemeden|1 (noun)|alenen gizleme|1 (noun)|inkâr|kamuflâj|örtmece|setir|takiye gizlemek|1 (noun)|saklamak|görünmeyecek|hâb-ı|kamufle etmek|maskelemek|peçelemek|perde inmek|perdelemek|setretmek|takıyye|üstüne perde çekmek gizlem|1 (noun)|ezoterik gizlemli|1 (noun)|ezoterik gizlenen|1 (noun)|mektum gizlenilecek|1 (noun)|maakıl gizlenilmek|1 (noun)|saklanmak|gizlenmek gizlenmek|1 (noun)|gizlenilmek|saklanmak|köşeye sinmek|sipere yatmak gizlenmeyen|1 (noun)|çıplak|örtüsüz gizlenmiş|1 (noun)|saklanmış|batuga|kamufle|mahf?uz|pinhan gizler|1 (noun)|esrar gizlerle|1 (noun)|esrarengiz gizleyen|1 (noun)|baturgan|muzmir gizli|1 (noun)|bilinmeyen|saklı|görünmez|duyurulmayan|mahrem|mestur|saklayarak|batak|bâtın|batuga|baturgan|batut|gammaz olmasa tilki pazarda gezer|hâb-ı|hafi|iş çevirmek|kapalı|mahfi|mesture|muzlim|muzmer|nihan|nihâni|orhun|pinhan|zımnî gizlice|1 (noun)|alttan alta|arkadan arkaya|çaktırmadan|el altından|geriden geriye|gizliden gizliye|gölge gibi|habersizce|hırsız gibi|hırsızlama|kaçak|kulak kulağa|sızmak|sinsice|uğrun|uğrun uğrun gizlicilik|1 (noun)|okültizm gizliden gizliye|1 (noun)|gizlice gizli duruşma|1 (noun)|adliyede gizli gizli|1 (noun)|saklayarak gizli kapaklı|1 (noun)|açık|kapaklı gizlilik|1 (noun)|halvet|mahremiyet|şifreyazım|yasguç|yaşru gizlilikle|1 (noun)|nihâni gizliolmayarak|1 (noun)|açıktan açığa gizli oturum|1 (noun)|hafi celse gizli polis|1 (noun)|ajan gizli sevgili|1 (noun)|aftos gizli sorak|1 (noun)|tecessüs gizli tutmak|1 (noun)|saklamak gizmen|1 (noun)|ajan giz|1 (noun)|sır|esrar|peçe|yaşlak|yaşru gizsömürü|1 (noun)|şantaj gizyazılamak|1 (noun)|şifrelemek gizyazılı|1 (noun)|şifreli glâsnost|1 (noun)|açıklık|şeffaflık glâsyoloji|1 (noun)|buzul bilimi glâsyolojist|1 (noun)|buzul bilimci glâyöl|1 (noun)|kuzgunkılıcı glikol|1 (noun)|dialkol glikoz|1 (noun)|karbon|üzüm şekeri gliserin|1 (noun)|tatlı globalleşmek|1 (noun)|küreselleşmek globalleşme|1 (noun)|küreselleşme globalleştirme|1 (noun)|küreselleştirme global|1 (noun)|toptan|toplam|küresel glokom|1 (noun)|karasu glokum|1 (noun)|karasu gloss|1 (noun)|saplama glotis|1 (noun)|ünlek glüten tutkalı|1 (noun)|kemik gnays|1 (noun)|kuvars gnostisizm|1 (noun)|bilinircilik gobal|1 (noun)|odun goca|1 (noun)|koca|büyük gocalmak|1 (noun)|'''ihtiyarlamak''' gocuk|1 (noun)|pelüş gocunmak|1 (noun)|çekinmek|kaçınmak god|1 (noun)|kod|kot godoş|1 (noun)|astik|dasnik|pezevenk godoşluk|1 (noun)|pezevenklik gohle|1 (noun)|salyangoz golanyağı|1 (noun)|kolonya golcü|1 (noun)|ileri uç oyuncusu golyat|1 (noun)|calût gol yemek|1 (noun)|topun goncagül|1 (noun)|yumuk gonca|1 (noun)|tomurcuk|konca gondol|1 (noun)|ayakta|yayvan gonyometri|1 (noun)|açı ölçüm goril|1 (noun)|koruyucu gotça|1 (noun)|gotik gotik|1 (noun)|gotça|barbarca govanmak|1 (noun)|kıvanmak goygoycu|1 (noun)|dilenci göbeğini kesmek|1 (noun)|bilmek göbeği sokakta kesilmiş|1 (noun)|sürtük göbek bağlamak|1 (noun)|göbek salmak göbek|1 (noun)|dölütte|kuşak|nesil|batın|bahçe|halı|tavan|kindik|gömlek|poyra göbek havası|1 (noun)|hafif göbeklenmek|1 (noun)|göbek salıvermek göbekli|1 (noun)|fıçı gibi göbek salıvermek|1 (noun)|göbeklenmek göbek salmak|1 (noun)|göbek bağlamak göbek taşı|1 (noun)|hamamlarda göbel|1 (noun)|kimsesiz|piç|çocuk|yetim göcek|1 (noun)|giyecek göcen|1 (noun)|kedi|göçken göce|1 (noun)|tarhana göçebe|1 (noun)|göçer|çadırnişin|çulluk|göçkün|nomad|turna|yürük göç|1 (noun)|ekonomik|kuşların|geyiklerin|yarasaların|iklim|toplumsal|muhaceret|nakil|taşınma|hicret|barhana|huruç göçer|1 (noun)|göçebe|göçer konar göçer konar|1 (noun)|göçer göçermek|1 (noun)|değiştirmek|göçürmek|devretmek göç etmek|1 (noun)|göçmek|ölmek göçken|1 (noun)|göcen göçkün|1 (noun)|göçebe göçme|1 (noun)|intikal|muhaceret|rahîl göçmek|1 (noun)|köy|çökmek|ölmek|oturmak|göç etmek|taşınmak|yıkılmak göçmen kocabaş|1 (noun)|çin kocabaşı göçmenlik|1 (noun)|muhacirlik göçmen|1 (noun)|muhacir göçü|1 (noun)|kayşa|heyelân göçük|1 (noun)|çökmüş|çöküntü|yıkıntı göçüm|1 (noun)|ısı|metastaz|taksi göçüp gitmek|1 (noun)|ölmek göçürmek|1 (noun)|çökertmek|göçermek göçüş|1 (noun)|intikal göçüşme|1 (noun)|metatez|ünsüz göçüşmesi göden bağırsağı|1 (noun)|göden göden|1 (noun)|rektum|karın|işkembe|mide|göden bağırsağı gödeş|1 (noun)|semiz|etli gögüdsüz|1 (noun)|görgüsüz göğçek|1 (noun)|gökçek göğe merdiven kurmak|1 (noun)|ermiş göğermek|1 (noun)|gövermek göğerti|1 (noun)|göverti|morartı göğsü|1 (noun)|büst göğsü kabarmak|1 (noun)|kıvanmak göğsün|1 (noun)|mediyastin göğsünü gere gere|1 (noun)|övünerek göğsünü kabartmak|1 (noun)|övünmek göğsünü yırtmak|1 (noun)|coşmak|cıvıldamak göğüsbağı|1 (noun)|sutyen göğüs boşluğu|1 (noun)|göğüs çukuru|göğüs kovuğu göğüs çukuru|1 (noun)|göğüs boşluğu göğüs germek|1 (noun)|dayanmak göğüs kovuğu|1 (noun)|göğüs boşluğu göğüslemek|1 (noun)|direnmek|karşıdurmak göğüslük|1 (noun)|önlük göğüs|1 (noun)|sine|meme|kökirek|bağır|böcek|böksik|döş|emcek|sadır göğüs tahtası|1 (noun)|mandolin|gitar göğüs vermek|1 (noun)|eziyete gökada|1 (noun)|galaksi gök ada|1 (noun)|galaksi|gök adası gök adası|1 (noun)|gök ada gök|1 (noun)|atmosfer|uzay|feza|sema|gökyüzünün|olgunlaşmamış|abgun|alya|asuman|felek|gök kubbe|kök|ök|tin gök bilimci|1 (noun)|astronom gök bilimi|1 (noun)|hareketlerini|felekiyat|astronomi gök bilimsel|1 (noun)|astronomik gök cismi|1 (noun)|ay|gezegenler gökçeağıl|1 (noun)|kemente gökçek|1 (noun)|güzel|göğçek gökçe|1 (noun)|semavî|güzel|mavi gökçe yazın|1 (noun)|edebiyat|yazın gökçül|1 (noun)|mavimsi|semavî gökdelen|1 (noun)|yirmi|gök tırmalayıcı|göktırmalayan|göktırmalayıcı gök evi|1 (noun)|güneş|plânetaryum gökfındık|1 (noun)|çakıldak gökfiziği|1 (noun)|astrofizik gök fiziği|1 (noun)|astrofizik|yıldız fiziği gökgözler|1 (noun)|ırakgörür gök gürlemesi|1 (noun)|gök gürültüsü gök gürültüsü|1 (noun)|gök gürlemesi gök kubbe|1 (noun)|gök gökkuşağı|1 (noun)|alkım|ebekuşağı|ebemkuşağı|eleğimsağma|hacılarkuşağı|yağmurkuşağı|alaimisema|gelinkuşağı|meryemanakuşağı gök kuşağı|1 (noun)|alkım|eleğimsağma|alâimisema gökkuzgun|1 (noun)|başı gökkuzgunları|1 (noun)|gökkuzgunumsular gökkuzgunumsular|1 (noun)|gökkuzgunları|ağaçkakanları|çobanaldatanları gökler|1 (noun)|eflâk göknar|1 (noun)|köknar göksel|1 (noun)|semavî|semavi|tin göktaşı|1 (noun)|meteortaşı|havataşı|meteorit gök taşı|1 (noun)|meteroit göktaş|1 (noun)|meteor gökten zembille inmek|1 (noun)|uzman gökten zembille mi indi|1 (noun)|uğraşmadan|didinmeden göktırmalayan|1 (noun)|gökdelen gök tırmalayıcı|1 (noun)|gökdelen göktırmalayıcı|1 (noun)|gökdelen gök toprak|1 (noun)|asbest göktürkçe|1 (noun)|köktürkçe göktürk|1 (noun)|köktürk göktürkler|1 (noun)|eski türkçe gök yakut|1 (noun)|safir gökyakut|1 (noun)|safir gökyeşil|1 (noun)|tirşe gökyeşitözü|1 (noun)|berilyum gökyolu|1 (noun)|samanyolu|samanuğrusu gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar|1 (noun)|kadınlar|düğüne gökyüzünün|1 (noun)|gök gökyüzü|1 (noun)|sema|asuman|alya|felek|hava göl|1 (noun)|ada|balıklandırmak|çarşaf gibi|plankton|tortulaşma|yar|yer adı göl ayağı|1 (noun)|ayak|gideğen göl bilimi|1 (noun)|limnoloji gölcük|1 (noun)|azmak|birke|büğet|gediz|gölek gölcül|1 (noun)|göllerde gölek|1 (noun)|gölcük|gölet gölet|1 (noun)|gölek|akmaz|baraj gölü|su ürünleri gölgebalığı2|1 (noun)|taşlevreği gölge balığı|1 (noun)|alabalıkgillerden|büyük gölge gibi|1 (noun)|gizlice gölge|1 (noun)|koruma|himaye|siluet|hayal|hayalet|sanrıl|saye|zıll gölgelendirmek|1 (noun)|bulandırmak|bozmak|dinlendirmek gölgelik|1 (noun)|sayeban gölgeli|1 (noun)|mutazallil gölgesinden korkmak|1 (noun)|evhamlı|kuşkulu gölgeye yatmak|1 (noun)|makam göllenmek|1 (noun)|akarsu|göl olmak göllerde|1 (noun)|gölcül göller|1 (noun)|iç sular göl olmak|1 (noun)|göllenmek gölük|1 (noun)|eşek|at|beygir|ağaçkakan gömeç|1 (noun)|gümeç gömgök|1 (noun)|masmavi gömlek|1 (noun)|kombinezon|kılıf|göbek|batın|basamak|kat|derece|göynek|köynek|çamaşır takımı|gecelik|işlik|kamis|kola|pirahen|şile bezi|şömiz gömlekler|1 (noun)|keşan gömleklilerden|1 (noun)|tulumlular gömme|1 (noun)|defnetme|tedfin gömme dolap|1 (noun)|yerli dolap gömmek|1 (noun)|defnetmek|batırmak|sokmak gömü|1 (noun)|define gömük|1 (noun)|gömülü gömülme|1 (noun)|defnedilme gömülmek|1 (noun)|kaybolmak|yerleşmek|oturtulmak|defnolunmak|gark olmak gömülü|1 (noun)|metfun|batmış|batak|gömük|meknuz gömütlük|1 (noun)|mezarlık|kabristan|sinlik gömüt|1 (noun)|mezar|kabir|makber|sin|metfen|kara yer gönç|1 (noun)|zengin|varlıklı gönderen|1 (noun)|mürsil gönderici|1 (noun)|telgraf gönderildiği|1 (noun)|zaman damgası gönderilen|1 (noun)|münbais gönderiler|1 (noun)|irsalât gönderilmek|1 (noun)|gitmek|koşulmak|sevk olmak|yollanmak gönderilmesini|1 (noun)|sipariş gönderilmiş|1 (noun)|münbais gönderim|1 (noun)|başvuru|havale gönderi|1 (noun)|telgraf|uğurlama gönderme belgesi|1 (noun)|irsaliye gönderme|1 (noun)|irsal|ib'as|sevk|sevkıyat göndermek|1 (noun)|ulaşmak|yollamak|ulaşmasını|atmak|çıkarmak|havale etmek|sevk etmek|sevketmek|sunmak|uzatmak gönder|1 (noun)|üvendire gönder:|1 (noun)|üvendire gönence|1 (noun)|konfor gönenceli|1 (noun)|konforlu gönenci|1 (noun)|gönençli gönenç|1 (noun)|bolluk|refah|huzur gönençle|1 (noun)|müreffehen gönençli|1 (noun)|gönenci|müreffeh gönendirmek|1 (noun)|mutluluğa|esenliğe|sevindirmek|abat etmek|terfih etmek gönendirme|1 (noun)|terfih gönendirtmek|1 (noun)|mutluluğa gönenmek|1 (noun)|mutlu|sevinmek|abat olmak gönen|1 (noun)|nem|rutubet gön|1 (noun)|kösele gönlü bulanmak|1 (noun)|kuşkulanmak gönlü çelinmek|1 (noun)|kapılmak gönlü kalmak|1 (noun)|gücenmek gönlü kırılmak|1 (noun)|üzülmek|incinmek|yerinmek:|yerinmek gönlüne doğmak|1 (noun)|sezmek|hissetmek gönlüne dokunmak|1 (noun)|üzülmek gönlünü çelmek|1 (noun)|kandırmak|aşkınıkazanmak gönlünü düşürmek|1 (noun)|sevdalanmak gönlünün dümeni bozuk|1 (noun)|isteklerinde gönlünü serin tutmak|1 (noun)|sakin|soğukkanlıolmak gönlünü söndürmek|1 (noun)|küstürmek|kırmak|incitmek gönlünü yaralamak|1 (noun)|incitmek|kırmak|üzmek:|üzmek gönlün yazı var, kışı var|1 (noun)|iyimser|kötümser|bezgin gönlü|1 (noun)|sadıra şifa vermek|sadra şifa vermek gönlü tok|1 (noun)|müstağni|gözü gönlü tok gönlü varmamak|1 (noun)|istememek|çekinmek:|çekinmek gönlü yaralı|1 (noun)|âşık|tutkun gönül akıtmak|1 (noun)|sevmek gönül almak|1 (noun)|hatır almak gönül avcısı|1 (noun)|çapkın gönül avlamak|1 (noun)|tavlamak:|tavlamak gönül bağlamak|1 (noun)|sevmek gönül belâsı|1 (noun)|dert gönül borcu|1 (noun)|minnet|minnettarlık|şükran gönül borçlusu|1 (noun)|minnettar gönül bulandırmak|1 (noun)|kuşkulandırmak gönül çekmek|1 (noun)|sevdalıolmak gönüldaş|1 (noun)|dost gönülden|1 (noun)|bin can ile|candan|kalben gönülden ırak olmak|1 (noun)|sevilmemek gönüldeş|1 (noun)|ahbap gönül eri|1 (noun)|rint|ehlidil gönül ferahlığı|1 (noun)|dertsizlik gönülgücü|1 (noun)|moral gönül|1 (noun)|istek|sevgi|düşünüş|anma|arzu|abakıymış|bağır|can|derun|dil|ferah|fuâd|fuat|hatır|iç|içeri|kalp|karın|sine|yürek gönül karımaz|1 (noun)|tazeliginiyitirmez gönül koymak|1 (noun)|gücenmek|alınmak|darılmak gönüllenmek|1 (noun)|gücenmek|darılmak|alınmak gönüllü|1 (noun)|abıç|abık|abıl|ağat|arınmış|fahrî gönüllü çocuksuzluk|1 (noun)|çocuksuzluk gönüllülük|1 (noun)|gönüllülük|zaman|beceri|hasbîlik gönül rahatlığı|1 (noun)|huzur gönül rızası|1 (noun)|isteyerek|ısteyerek gönülsüzce|1 (noun)|istemeye istemeye gönülsüz çocuksuzluk|1 (noun)|çocuksuzluk gönülsüz|1 (noun)|isteksiz|istemeyerek|kerhen|rağbetsiz|veresiye gönülsüzlük|1 (noun)|isteksizlik|rağbetsizlik gönül tokluğu|1 (noun)|doygunluk|istiğna gönül ummadığı yere küser|1 (noun)|insan gönül vermek|1 (noun)|sevmek|eğinmek|meyletmek gönül yakmak|1 (noun)|sarsmak gönül yıkmak|1 (noun)|gücendirmek gördek|1 (noun)|acı balık görece|1 (noun)|bağıl|izaf|itibari|izafi|nispi|relatif görececilik|1 (noun)|görecilik göreceli|1 (noun)|izafî|bağıntılı|bağlı|göreli|izafi|nispi|rölatif görecelik|1 (noun)|izafîlik|izamik|rölâtivizm göreci|1 (noun)|bağıntıcı görecilik|1 (noun)|bağıntıcılık|izafiye|rölâtivizm|görececilik göre|1 (noun)|gereğince|bakılırsa|nazaran|sorulursa|uygun|elverişli|için|bakarak|nispeten|üzerine göreli|1 (noun)|bağıntılı|izafi|izaf|nisp|rölâtif|göreceli|izafî|nispî görelik|1 (noun)|bağıntı|korelasyon|izafet|bağlılık|deneştirme|izafîlik|izafiyet|izamik|rölâtivite görelilik|1 (noun)|bağıntılık|bağlılık|izafiyet|rölâtivite|bağıntılılık görelmek|1 (noun)|yorgunluktan görememek|1 (noun)|gözünden kaçmak göreneğe|1 (noun)|acayip görenek|1 (noun)|âdet|alaturka|alışkı göreneklerine|1 (noun)|adaptasyon gören gözün hakkı vardır|1 (noun)|yiyecek gören|1 (noun)|müşâhid göresimek|1 (noun)|özlemek görevcilik|1 (noun)|işlevcilik|fonksiyonalizm görevdaşlık|1 (noun)|sinerji görevden alınmak|1 (noun)|azlolunmak görevden|1 (noun)|almak görevden almak|1 (noun)|çıkarmak|azletmek görevdeşlik|1 (noun)|sinerji göreve|1 (noun)|almak görevi|1 (noun)|dalsı|palamarcı görevini|1 (noun)|işine bak! görev|1 (noun)|işlev|fonksiyon|vazife|fariza|gedek|hayvan bilimi|hizmet|hücre bilimi|iş güç|memuriyet|suistimal|uhde|yer|zooloji görevlendirilmek|1 (noun)|vazifelendirilmek görevlendirilmiş|1 (noun)|çarmagun görevlendirmek|1 (noun)|vazifelendirmek|bırakmak|emrine vermek|göstermek|memur etmek|tavzif etmek görevlendirme|1 (noun)|tavzif görevliler|1 (noun)|personel|posta etmek görevlilik|1 (noun)|memurluk görevli|1 (noun)|vazifeli|memur|ajan|çarmagun|işyar|muvazzaf görevselcilik|1 (noun)|işlevcilik görevsever|1 (noun)|vazifeperver görgücülük|1 (noun)|deneycilik|ampirizm görgü kuralları|1 (noun)|adabımuaşeret görgülü|1 (noun)|aydın|centilmen|çelebi|görmüş geçirmiş|tecrübeli|töre|töremen|umur görmüş|yolbilir görgüsü|1 (noun)|tecrübesi olmak görgüsüz|1 (noun)|abraş|ayak takımı|basit|çakal|dağ ayısı|dağlı|ekti|gögüdsüz|hamhalat|hıyar|hıyarağa|hödük|ilkel|kaba saba|kabak|kapaksız|kütük|maganda|mahalle karısı|mektep görmemiş|odun gibi|orman kibarı|öküz|tor|yavan|zıpçıktı görgüsüzce|1 (noun)|hödükçe görgüsüzlük|1 (noun)|kabaklık görgü tanığı|1 (noun)|tanıklığı görgü|1 (noun)|terbiye|deneyim|adabımuaşeret|tecrübe|töre|umur görkem|1 (noun)|debdebe|ihtişam|tantana|haşmet|gösteriş|şatafat|aypar|azamet|şaşaa görkemli|1 (noun)|haşmetli|muhteşem|anıtsal|büyüklüğü|gösterişli|alaylı|anıt mezar|azametli|debdebeli|göz kamaştırıcı|mutantan|saltanatlı|saray|sunturlu|şahruh|şaşaalı|şatafatlı|tantanalı|tuna görkemsiz|1 (noun)|saltanatsız görk|1 (noun)|güzellik|gösteriş görklü|1 (noun)|güzel|gösterişli görmeden|1 (noun)|el yordamıyla|gıyaben|kararlamadan|sessiz sedasız görme engelli|1 (noun)|kör|âmâ|görmez görme engellilik|1 (noun)|körlük|âmâlık görme gözesi|1 (noun)|ommatidyum görmek|1 (noun)|seçmek|anlamak|kavramak|sezmek|değerlendirmek|yapmak|etmek|almak|bakmak|karşılaşmak|rastlaşmak|geçirmek|saymak|gezmek|vermek|çıkmak|fark etmek|gezgin|izlemek|seyretmek gör-me|1 (noun)|mastar görmemek|1 (noun)|uyumak görmemezlik|1 (noun)|görmezlik görmemezlikten gelmek|1 (noun)|aldırmamak görmemiş|1 (noun)|ekti görme|1 (noun)|rüyet|beş duyu|bilseme|göz kulak olmak|müşahede|tanısızlık|tecessüs görmez|1 (noun)|kör|âmâ|görme engelli|gözsüz görmezlik|1 (noun)|görmemezlik görmüş geçirmiş|1 (noun)|görgülü|tecrübeli görmüş|1 (noun)|hazandide|mücerreb görmüşlük duygusu|1 (noun)|kişinin görsel işitsel|1 (noun)|odyovizüel görsel-işitsel|1 (noun)|odyovizüel görsel sanatlar|1 (noun)|resim|oymacılık|heykelcilik görsü|1 (noun)|hayal görücü|1 (noun)|dünür|dünürcü görüldüğünü|1 (noun)|sanrılamak görülebilen|1 (noun)|göz önü görülegelen|1 (noun)|alelade|olur şey görülen|1 (noun)|dış|tanıdık|ya görülenlerden|1 (noun)|yaşantı görülmedik|1 (noun)|fevkalâde|nadide görülmek|1 (noun)|karşılaşılmak|rastlanmak|seçilmek|gözler önüne serilmek|yakayı ele vermek görülmemiş|1 (noun)|garaip|nadide|yeni|yepyeni görülmeyen|1 (noun)|manevî görümce|1 (noun)|görüm görüm|1 (noun)|görümce görümlük|1 (noun)|vizite|vitrin görümsetme|1 (noun)|klip görünçlemek|1 (noun)|temaşa etmek görünçlükleme|1 (noun)|mizansen görünen|1 (noun)|aşikar|görünür|hasıl|nümâyân|sâdır|zahirî|zuhuri görü|1 (noun)|nezaret görünge|1 (noun)|temsil|perspektif görüngü bilimi|1 (noun)|fenomenoloji görüngücülük|1 (noun)|olaycılık|fenomenizm görüngü|1 (noun)|fenomen|fel görünme|1 (noun)|cilve|hasıl olmak|tebarüz|teberrüz|tecelli|tezahür|zuhur görünmek|1 (noun)|benzemek|azarlamak|başlamak|boy göstermek|gelmek|göstermek|gözükmek|köşe tutmak|meydana çıkmak|nabzı atmak|peydahlamak|sahneye çıkmak|sökün|tebarüz etmek|tecelli etmek|tezahür etmek|uç vermek|vurmak|zuhur etmek görünmemek|1 (noun)|gözden kaybetmek görünmeyecek|1 (noun)|gizlemek|kamufle görünmeyen|1 (noun)|bâtın|görünmez görünmez|1 (noun)|görünmeyen|beklenmeyen|gizli görüntü birimi|1 (noun)|göstereç görüntü|1 (noun)|hayalet|hayal|manzara|fon|sahne|tayf|yalgın görüntü keskinliği|1 (noun)|keskinlik görüntüleme|1 (noun)|klip görüntülemek|1 (noun)|yaratmak|gerçekleştirmek|fotoğraflamak görüntülük|1 (noun)|ekran görüntüsüz|1 (noun)|nezaretsiz görüntüyü|1 (noun)|fotoğraf görünüleme|1 (noun)|illüstrasyon görünüm|1 (noun)|manzara|görünüş|sahne|tezahür|zevahir görünürdeki|1 (noun)|zahirî görünürde|1 (noun)|ortada|meydanda görünür|1 (noun)|görünen|belli|apaçık|orta|zevahir görünürlerde|1 (noun)|ortalıkta|meydanda görünüş almak|1 (noun)|gibi görünüşalmak|1 (noun)|gibi görünüşlü|1 (noun)|nezaretli görünüşte|1 (noun)|sureta|zahirde|zahiren görünüşü|1 (noun)|hâli tavrı yerinde görünüşü kurtarmak|1 (noun)|zevahiri kurtarmak görünüş|1 (noun)|zevahir|manzara|görünüm|çehre|dekor|durum vaziyeti|suret|şekil ve şemail|zahir|zarif görüp gözetmek|1 (noun)|korumak görüşalmak|1 (noun)|akıl almak görüşen|1 (noun)|mülâki görüş|1 (noun)|fikir|açı|anası kılıklı|göz|içtihat|inanç|kafatasçı|kaymak|konsept|mezhep|mütalâa|nazar|noktainazar|rey|telâkki|tema|tema, tem|ufuk|üst insan|zaviye görüşleri|1 (noun)|grup görüşmeci|1 (noun)|ziyaretçi görüşmeden|1 (noun)|gıyabi görüşmek|1 (noun)|dostluk|kulüp|mülâki olmak|müzakere etmek|temas etmek|temasa geçmek|ülfet etmek|ziyaret etmek görüşmemek|1 (noun)|duvar çekmek görüşme|1 (noun)|müzakere|mülâkat|mülakat|hasbıhal|konuşma|kulüp|musahabe|temas|ülfet|ziyaret görüşme yapmak|1 (noun)|tartışmak görüşmeyi|1 (noun)|turpun sıkından seyreği iyidir görüşüm|1 (noun)|röportaj görüşü|1 (noun)|yöneltimsiz görüşme|perde göstereç|1 (noun)|görüntü birimi göstere göstere|1 (noun)|alenen gösteren|1 (noun)|mübriz gösterge|1 (noun)|belirti|im|işaret|indikatör|anlamla|biçimin|belirtke|barometre|belirtken|endikatör|müşir|sembol gösterge bilimi|1 (noun)|semiyoloji|semiyotik göstergeç|1 (noun)|indikatör göstergeleşim|1 (noun)|semiosis gösteri adamı|1 (noun)|gösterici gösterici|1 (noun)|nümayişçi|fotoğraf|projektör|başel|gösteri adamı gösterilmemiş|1 (noun)|yeni gösterilmesi|1 (noun)|naklen yayın gösterimlemek|1 (noun)|temsil etmek gösterim|1 (noun)|projeksiyon|sinema|tiyatro|seans|süreç|vizyon gösterişçi|1 (noun)|fiyakacı|nümayişçi gösterişe|1 (noun)|flâş gösterişi|1 (noun)|acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da gösterişli|1 (noun)|görkemli|saltanatlı|afili|ağır|ağırbaşlı|alâyişli|alaylı|alengirli|alımlı çalımlı|anlı şanlı|balandı|baysan|bomba gibi|boylu boslu|cafcaflı|cakalı|cavlı|çaktu|çalımlı|çalımlu|debdebeli|enine boyuna|façalı|fiyakalı|fosforlu|gemi aslanı|görklü|kalıplı kıyafetli|kibar lokması|lüks|muhteşem|müdebdeb|müşekkel|oturaklı|öktem|sunturlu|şaşaalı|tağalap|tantanalı|tonka|tumturaklı|tuna|tuvalet|yakışıklı|yandık|yantuk|yıldırgan|yilun|zengin gösterişlilik|1 (noun)|ihtişam|şan|vechet gösterişsizlik|1 (noun)|sadelik|tevazu gösterişsiz|1 (noun)|mütevazı|babayani|basit|çalımsız|doyum evi|doyumevi|kalender|kalıpsız|kalıpsız kıyafetsiz|sade|saltanatsız|süssüz|şansız|ünsüz|yalın gösteriş|1 (noun)|şaşırtmak|çalım|kurum|görkem|abar|afi|alâyiş|alım çalım|avar|azamet|besen|cafcaf|caka|cav|celme|cilâ|çaka|çelim|debdebe|fantazya|fiyaka|görk|hökelek|lolo|lüks|nümayiş|racon|rol|sükse|şan|şaşaa|tantana|tekellüf|tulgar|tumturak gösterişyapmak|1 (noun)|boy göstermek|fiyaka satmak gösteriş yapmak|1 (noun)|şaşırtmak|başkalarınıaldatmak gösteri|1 (noun)|tezahürat|şov|ilgi|nümayiş|demonstrasyon|kukla oyunu|temsil göstermecilik|1 (noun)|teşhircilik|teşhir hastalığı|ut açıcılık göstermeci|1 (noun)|teşhirci|ut açıcı gösterme hakkı|1 (noun)|sinema|tiyatro göstermek|1 (noun)|belirtmek|anlatmak|öğretmek|açıklamak|görevlendirmek|görünmek|benzemek|etmek|afişlemek|çıkarmak|delâlet etmek|gözler önüne sermek|ibraz etmek|işaret etmek|izhar etmek|meydana koymak|ortaya dökmek|öne sermek|sahneye çıkmak|tayin etmek|teşhir etmek göstermelik|1 (noun)|örnek|numune|mostralık|camekân|çanak|dekoratif|mostra gösterme parmağı|1 (noun)|işaret parmağı|şehadet parmağı göstermeparmağı|1 (noun)|şahadetparmağı gösterme sıfatı|1 (noun)|işaret sıfatı gösterme|1 (noun)|teşhir|sergileme|adıl|ibraz|izhar|tayin|zamir göstermeyi|1 (noun)|teşhirci göşteris|1 (noun)|caka götçü|1 (noun)|homoseksüel|ibne göt|1 (noun)|dip|popo|anüs|kıç|makat göt etmek|1 (noun)|kızdırmak|sinirlendirmek götünün kılı ağarmak|1 (noun)|yaşlanmak|ihtiyarlamak götüren|1 (noun)|götürücü götürmek|1 (noun)|taşımak|öldürmek|dayanmak|katlanmak|kaybolmasına|atmak|iletmek|kaldırmak|sevk etmek|sökmek|sürüklemek|tahammül etmek|vardırmak götürme|1 (noun)|sevk götürücü|1 (noun)|götüren|yönelten götürülmek|1 (noun)|gitmek götürüm|1 (noun)|dayanma|sabır|tahammül götürümlü|1 (noun)|sabırlı|mütehammil götürü|1 (noun)|toptan|kabala|kesene|maktu götürü tur|1 (noun)|fiyatı|ulaşım|otel götveren|1 (noun)|hilekâr|yalancı|ibne gövde|1 (noun)|beden|cisim|madde-i asliye|tallı bitkiler|tallıbitkiler|üst|vücut gövdebilim|1 (noun)|anatomi gövdebilimci|1 (noun)|anatomici gövdeli|1 (noun)|cüsseli|iri kıyım gövdesel|1 (noun)|bedeni gövdesi|1 (noun)|kaktüsgiller gövdeyi|1 (noun)|bel kırmak gövem eriği|1 (noun)|akdiken gövemeriği|1 (noun)|akdiken göveri|1 (noun)|sebze|yeşillik|göverti|zerzevat gövermek|1 (noun)|morarmak|yeşermek|göğermek göverti|1 (noun)|sebze|göveri|zerzevat|göğerti göymek|1 (noun)|yakmak göynek|1 (noun)|gömlek göynük|1 (noun)|yanık|elemli|yanmış göynümek|1 (noun)|dertlenmek|üzülmek|içlenmek|göyünmek göyük|1 (noun)|yanık|yanmış|humma göyünmek|1 (noun)|göynümek göz alıcı|1 (noun)|alımlı gözalıcı|1 (noun)|balkın|frapan|pitoresk göz alıcı güzellik|1 (noun)|alımlı|çekici gözalıcılık|1 (noun)|frapanlık|pitoresk gözaltı|1 (noun)|birinin|nezaret|gözetim gözaltına almak|1 (noun)|gözetime almak gözaydın|1 (noun)|güzel göz bağcı|1 (noun)|illüzyonist|sihirbaz göz bağcılık|1 (noun)|illüzyonizm göz|1 (noun)|bakış|görüş|delik|boşluk|sevgi|ilgi|bölüm|hane|çekmece|tutkular|kaynak|nazar|çekme|ayn|aşı|basar|baş|dide|dünya penceresi|kafa|mimik|mor karaman|morkaraman|niş|oda|şakak|yüz gözbebeği|1 (noun)|dide|mukle göz bilimi|1 (noun)|oftalmoloji göz boyamak|1 (noun)|kandırmak gözceğen|1 (noun)|ufuk gözcülük|1 (noun)|dikizcilik|erketecilik|erketelik gözcülük etmek|1 (noun)|kollamak gözcü|1 (noun)|sınavda|bekçi kalmak|dide|dideban|dikizci|erketeci|nokta gözdağı vermek|1 (noun)|korkutmak|yıldırmak gözdağı|1 (noun)|yıldırma|tehdit|zılgıt gözde|1 (noun)|beğenilen|başbağ|billûr cisim|flaş|sarı benek göz değmek|1 (noun)|uğursuzluk gözden|1 (noun)|araştırılmak gözden çıkarmak|1 (noun)|para gözden geçirmek|1 (noun)|incelemek|deneme|araç|denemek|denetlemek|okumak gözden ırak olan gönülden de ırak olur|1 (noun)|insan gözden kaybetmek|1 (noun)|görünmemek gözden kaybolmak|1 (noun)|kaybolmak gözden nihan olmak|1 (noun)|kaybolmak gözden sürmeyi çalmak|1 (noun)|gözünden sürmeyi çalmak gözden sürmeyi çekmek|1 (noun)|sürmeyi gözden çekmek göze bilimi|1 (noun)|sitoloji göze çekirdeği ekşiti|1 (noun)|nükleik asit göze görünmek|1 (noun)|belli göze görünmemek|1 (noun)|saklanmak göze göz|1 (noun)|misilleme göze|1 (noun)|hücre|kaynak gözel|1 (noun)|güzel gözene|1 (noun)|gözlük gözenekler|1 (noun)|mesamat gözenekli|1 (noun)|ajurlu gözenek|1 (noun)|mesame|pencere|örgüde|ajur gözer|1 (noun)|buğday göz erimi|1 (noun)|ufuk gözeten.bekçi|1 (noun)|rakîb gözeten|1 (noun)|hami|karayan gözetici|1 (noun)|koruyucu|bakıcı|kollayıcı|sürveyan gözetilmek|1 (noun)|himaye görmek gözetime almak|1 (noun)|gözaltına almak gözetiminde|1 (noun)|nezdinde gözetim|1 (noun)|nezaret|himaye|gözaltı|patronaj gözetlek|1 (noun)|takvim gözetleme|1 (noun)|dikiz|tarassut gözetlemek|1 (noun)|korumak|başını beklemek|başınıbeklemek|dikizlemek|göz hapsine almak|gözlemek|iskandil etmek|namusuna sinek kondurmamak|tarassut etmek|taslamak gözetleyici|1 (noun)|dideban|dikizci gözetleyicilik|1 (noun)|dikizcilik gözetme|1 (noun)|himaye|kayıt|nezaret|vikaye gözetmek|1 (noun)|kollamak|kayırmak|beklemek|korumak|bakmak|ayrıtutmak|göz kulak olmak|himaye etmek|mukayyet olmak|sakınmak gözetmen|1 (noun)|mubassır|sürveyan göz evi|1 (noun)|göz yuvası gözevi|1 (noun)|gözyuvası göze yutarlığı|1 (noun)|fagositoz gözeyutarlığı|1 (noun)|hücreyutarlığı|fagositoz göz gördüğünü ister|1 (noun)|kişi göz görür, gönül ister|1 (noun)|kişi göz gözü görmemek|1 (noun)|duman gözgü|1 (noun)|ayna göz hapsine almak|1 (noun)|gözetlemek göz kamaştırıcı|1 (noun)|muhteşem|parlak|görkemli göz kırpmadan|1 (noun)|acımadan gözkorkutum|1 (noun)|şantaj göz kulak olmak|1 (noun)|gözetmek|görme|kollamak|korumak|bakmak gözlegörü|1 (noun)|otopsi gözlemci|1 (noun)|müşahit|dikkatle|gözleyici|rasatçı|rasıt gözlemek|1 (noun)|incelemek|araştırmak|gözetlemek|gözlemlemek|intizar etmek|izlemek|kollamak|muntazır olmak|perde çekmek|ta'kib|tarassut etmek gözleme|1 (noun)|tarassut|intizar gözlem evi|1 (noun)|rasathane|observatuvar gözlemevi|1 (noun)|rasathane|observatuvar gözlemlemek|1 (noun)|gözlemek|müşahede etmek gözlemler|1 (noun)|birikim|ersad gözlemleyerek|1 (noun)|akıl gözlem|1 (noun)|müşahede|deney|rasat|bulgu|gözlem raporu|observasyon gözlem raporu|1 (noun)|gözlem gözleri açılmak|1 (noun)|uyanmak|gözü açılmak gözleri bayılmak|1 (noun)|uyku gözleri çakmak çakmak olmak|1 (noun)|parlaması gözleri fıldır fıldır etmek|1 (noun)|zekice|şeytanca gözleri kamaşmak|1 (noun)|büyülenmek gözleri kan çanağına dönmek|1 (noun)|kan çanağı gibi gözleri kapanmak|1 (noun)|ölmek gözleri kararmak|1 (noun)|açlık|başdönmesi gözlerine fer gelmek|1 (noun)|canlanmak gözlerini açmak|1 (noun)|ayılmak|uyanmak gözlerini alamamak|1 (noun)|bakışlarınıayıramamak gözlerini|1 (noun)|belertmek|gözlerini belertmek gözlerini belertmek|1 (noun)|gözlerini|gözünü ağartmak gözlerini fal taşı gibi açmak|1 (noun)|şaşkınlıkla gözlerini kan bürümek|1 (noun)|gözünü kan bürümek gözlerini kapamak|1 (noun)|ölmek gözleri velfecri okumak|1 (noun)|velfecri gözleri yaşarmak|1 (noun)|duygulanmak gözleri yollarda kalmak|1 (noun)|merak gözleri yuvalarından fırlamak|1 (noun)|korku gözler önüne serilmek|1 (noun)|görülmek gözler önüne sermek|1 (noun)|açıklamak|sergilemek|göstermek|tanıtmak gözle|1 (noun)|süzmek gözleyen|1 (noun)|muntazır gözleyici|1 (noun)|gözlemci|müşahit|rasıt gözlükçü|1 (noun)|optikçi gözlük|1 (noun)|gözene|atgözlüğü|camekân|lünet gözlüklü yılan|1 (noun)|kobra göz önü|1 (noun)|görülebilen göz önünde|1 (noun)|apaçık|belirgin göz önüne almak|1 (noun)|hesaplamak göz önüne getirmek|1 (noun)|tasarlamak gözsüz|1 (noun)|görmez|âmâ|kör göz süzmek|1 (noun)|anlamlı göz taşı|1 (noun)|deri gözucu|1 (noun)|dide göz ucuyla süzmek|1 (noun)|bakmak gözü aç|1 (noun)|açgözlü gözü açık|1 (noun)|uyanık|becerikli gözü açılmak|1 (noun)|gözleri açılmak gözü|1 (noun)|alım|budraç|çatlı|tokur gözü bağlı|1 (noun)|aymaz|gafil gözü bağlı olmak|1 (noun)|bağlanmak|tutulmak|büyülenmişbulunmak gözü dışarda|1 (noun)|evine gözü gönlü açılmak|1 (noun)|neşelenmek|ferahlamak gözü gönlü tok|1 (noun)|gönlü tok gözü kapalı|1 (noun)|düşünmeden|duraksamadan gözükara|1 (noun)|akşit gözü kara|1 (noun)|korkusuz gözükme|1 (noun)|falya|tezahür gözükmek|1 (noun)|görünmek|tezahür etmek gözüm|1 (noun)|didem gözünde|1 (noun)|nazarında|indinde gözünden kaçmak|1 (noun)|görememek gözünden sürmeyi çalmak|1 (noun)|gözden sürmeyi çalmak gözüne bakmak|1 (noun)|gözünün içine bakmak gözüne kestirmek|1 (noun)|hoşlanmak gözünü açmak|1 (noun)|uyanık|uyarmak gözünü ağartmak|1 (noun)|gözlerini belertmek gözünü hırs bürümek|1 (noun)|aşırıistemek|hırs bürümek gözünü kan bürümek|1 (noun)|gözlerini kan bürümek gözünü kapamak|1 (noun)|ölmek gözünü kırpmadan|1 (noun)|çekinmeden|korkusuzca gözünü korkutmak|1 (noun)|yıldırmak|gözünü yıldırmak gözünün içine bakmak|1 (noun)|gözüne bakmak gözünün kapamak|1 (noun)|gözünü yummak gözünün önünden geçmek|1 (noun)|hatırlamak|anımsamak gözünün önüne gelmek|1 (noun)|hatırlamak gözün üstünde kaşın var dememek|1 (noun)|kaşının altında gözün var dememek gözünü toprak doyursun|1 (noun)|toprak doyursun gözünü gözünü yıldırmak|1 (noun)|gözünü korkutmak gözünü yummak|1 (noun)|gözünün kapamak|ölmek gözü önünde|1 (noun)|yanında|mevcudiyetinde gözüpek|1 (noun)|acarkan|atılmış gözü pek|1 (noun)|korkusuz|yürekli|cesur gözü pek olmak|1 (noun)|korkmamak gözü su içmemek|1 (noun)|güvenmemek gözü sulu|1 (noun)|sulugözlü gözü tok|1 (noun)|paraya gözü tutmak|1 (noun)|güvenmek|beğenmek gözü tutmamak|1 (noun)|güvenmemek|beğenmemek gözü uyku tutmamak|1 (noun)|uyuyamamak gözü yükseklerde olmak|1 (noun)|amacı gözyaşı|1 (noun)|boncuklanmak|kadre|yaş göz yummak|1 (noun)|bağışlamak|hoşgörmek göz yummamak|1 (noun)|bağışlamamak|hoşgörmemek göz yuvası|1 (noun)|göz evi gözyuvası|1 (noun)|gözevi grabar|1 (noun)|eski ermenice graben|1 (noun)|çöküntü hendeği grado|1 (noun)|derece gradyent|1 (noun)|bayırlık grafik|1 (noun)|çizge|biçim|çizenek grafiklerin|1 (noun)|arayüz grafik tasarımcısı|1 (noun)|afiş|billboard|ambalaj|kitap|dergi grafik teknisyeni|1 (noun)|kitapların|dergilerin|katalog|afiş|amblem grafit|1 (noun)|yumuşak grafoloji|1 (noun)|yazı bilgisi gramağırlık|1 (noun)|gramkuvvet gramaj|1 (noun)|gram gramatikal|1 (noun)|dilbilgisel|gramere gramer|1 (noun)|dil bilgisi gramere|1 (noun)|gramatikal gram|1 (noun)|gram|cgs|gramaj gramkuvvet|1 (noun)|gramağırlık gramofon|1 (noun)|sesyazar|fonograf|pikap granat|1 (noun)|grena granit gibi|1 (noun)|güçlü|dayanıklı|sert granit|1 (noun)|kuvars|feldspat|billûrsu|granülit granülit|1 (noun)|kuvars|feldspat|granit gravimetre|1 (noun)|çekimölçer graviton|1 (noun)|ağıncık gravür|1 (noun)|ağaç|kazıma resim gravyer|1 (noun)|gravyer peyniri gravyer peyniri|1 (noun)|gravyer grejuva|1 (noun)|rum ateşi grekçe|1 (noun)|eski yunanca grek|1 (noun)|helen grena|1 (noun)|magnezyum|granat gres|1 (noun)|gres yağı|makine yağı gres yağı|1 (noun)|gres grevci|1 (noun)|iş bırakımcı grev|1 (noun)|iş bırakımı|protesto greyder|1 (noun)|yerdüzler|iş makineleri teknikeri greyfrut|1 (noun)|altıntop greyfurt|1 (noun)|altıntop greypfurt|1 (noun)|kızmemesi gri|1 (noun)|boz|külrengi|demirî|kır|kül rengi|su tavuğu gril|1 (noun)|ızgara grimsi|1 (noun)|grimtırak grimtırak|1 (noun)|grimsi grip|1 (noun)|yorgunluk|kırıklık|bulaşıcı|enflüanza|paçavra hastalığı grizumetre|1 (noun)|grizuölçer grizuölçer|1 (noun)|grizumetre grobeton|1 (noun)|demirsiz beton|donatısız beton|kaba beton gruba|1 (noun)|kışkırtma grup|1 (noun)|küme|öbek|görüşleri|dünya|ekip|kategori|kol|posta|takım|ulam|zümre guatr|1 (noun)|guşa|cedre|boğazlak|bukuk gubar|1 (noun)|toz gudde|1 (noun)|bez|beze gudubet|1 (noun)|korkunç|ürkütücü guduk dena|1 (noun)|ağaçkakan gu|1 (noun)|elgin gufran|1 (noun)|yarlıgama|bağışlama guft|1 (noun)|dedi|söyledi|söz|kelâm gugu çiçeği|1 (noun)|hüsnüyusuf gugukgillerden|1 (noun)|guguk guguk|1 (noun)|gugukgillerden gulam|1 (noun)|oğlan|uşak gulaş|1 (noun)|etli gulden|1 (noun)|florin gulgule|1 (noun)|gürültü|şamata guluguluk|1 (noun)|hindi gulüv|1 (noun)|şişirmece gûn|1 (noun)|tarz|gidiş|sıfat|renk gurbet acısı|1 (noun)|sıkıntı gurbetçi|1 (noun)|yadelci|taşrık gurbetlik|1 (noun)|gurbet gurbet|1 (noun)|yadel|gurbetlik|yad el|yad eller gurfe|1 (noun)|cumba|balkon gurk|1 (noun)|kuluçka|kurk gurlamak|1 (noun)|guruldamak gurme|1 (noun)|tatbilir gursaklı|1 (noun)|izzetinefisli|gururlu guruldamak|1 (noun)|gurlamak gurup|1 (noun)|güneş|batış|gün batımı guru|1 (noun)|pir gurur|1 (noun)|büyüklenme|kurum|kibir|övünme|çalım|onur|şeref|benlik|kasıntı|övünç|şişinme|alım|argıç|azamet|tackın|taçkın gururdan|1 (noun)|baş döndürmek|başdöndürmek gurur duymak|1 (noun)|gururlanmak gurur gelmek|1 (noun)|kurumlanmak gururlanarak|1 (noun)|kabara kabara|mağrurca gururlanma|1 (noun)|fahr|igtirâr|ihtiyâl gururlanmak|1 (noun)|övünmek|büyüklenmek|kurumlanmak|gurur duymak|hava basmak|hindi gibi kabarmak|kabarmak|kasılmak|mağrurlanmak|payalanmak|şişinmek|şişmek gururlu|1 (noun)|kurumlu|onurlu|mağrur|çalımlı|benlikçi|kasıntılı|övünçlü|alımlı|azametli|başı dimdik|benbenci|eğilmez|gursaklı|şaylan gusto|1 (noun)|beğeni|zevk gustulüp|1 (noun)|pamuk gusül|1 (noun)|boy abdesti gusülhane|1 (noun)|suluk guşa|1 (noun)|guatr|cedre gûşu|1 (noun)|açıcı gut|1 (noun)|nıkris|damla hastalığı|nikris guval|1 (noun)|kaval guyana|1 (noun)|surinam gûy|1 (noun)|konuşan gübre gazı|1 (noun)|biyogaz gübre|1 (noun)|kemre|ahbun|tezek|kesek|kığalak|ağvun|basma|fosforik gübrelemek|1 (noun)|kemrelemek gübreleme|1 (noun)|tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın gübrelenme|1 (noun)|gelişmesi gübrelik|1 (noun)|kemrelik|tesik gübürcü|1 (noun)|çöpçü gübür|1 (noun)|çöp|süprüntü gübürdemek|1 (noun)|koşuşturmak gübürlük|1 (noun)|çöplük gücemlemek|1 (noun)|icbar etmek gücemli|1 (noun)|mecbur gücendiren|1 (noun)|gücendirici gücendirici|1 (noun)|gücendiren|dürüşt gücendirmek|1 (noun)|incitmek|gönül yıkmak|hatırını kırmak|yaralamak gücenen|1 (noun)|alıngan gücenik|1 (noun)|gücenmiş|kırılmış|incinmiş|küskün|küskün küskün|muğber güceniklik|1 (noun)|iğbirar|kırıklık gücenme|1 (noun)|iğbirar|infial|inkisar gücenmek|1 (noun)|üzülmek|aralarına kara kedi girmek|burulmak|darılmak|fenasına gitmek|gönlü kalmak|gönül koymak|gönüllenmek|hatırı kalmak|incinmek|kırılmak|muğber olmak|yaralanmak|yüzüne bakmamak gücenmiş|1 (noun)|gücenik|kırık|muğber|münfail|münkesir|şikeste gücenmişlik|1 (noun)|burukluk güce sarmak|1 (noun)|güçleşmek gücü|1 (noun)|ağır basmak|düşmek|forsu olmak|güçlü kuvvetli|iktidarsız|kesilmek|kuvvetsiz|önder gücü gücüne|1 (noun)|zorla|zorlayarak|güçlükle gücük ay|1 (noun)|şubat gücük|1 (noun)|şubat|kısa|bodur|gelişmemiş|güdük|kuyruksuz gücünden|1 (noun)|paravan yapmak|sesini kesmek gücün|1 (noun)|güçlükle|ancak|zorla gücünü|1 (noun)|cılızlaşmak|ikdar|kırmak|kül bağlamak|sağlam durmak güç beğenir|1 (noun)|müşkülpesent güç belâ|1 (noun)|zorlukla güçlendiren|1 (noun)|bay güçlendirici|1 (noun)|dalak otu|kuvvetlendirici güçlendirilmiş|1 (noun)|berkin|berkit güçlendirme|1 (noun)|ihya güçlendirmek|1 (noun)|bilemek|çelikleştirmek|pekiştirmek|pekitmek|perçinlemek|yükseltmek güçlenir|1 (noun)|iş insanın kalayı güçlenmek|1 (noun)|büyümek|can gelmek|dişlenmek|pekişmek|pekleşmek|yükselmek güçlenmesi|1 (noun)|tırmanma güçlenmiş|1 (noun)|oturmuş güçler|1 (noun)|kuvva güçleşmek|1 (noun)|zorlaşmak|ağırlaşmak|daralmak|güce sarmak|müşkülleşmek güçleştirme|1 (noun)|işkâl güçleştirmek|1 (noun)|işkâl etmek|kesmek|ket vurmak|zorlaştırmak güçlüdür|1 (noun)|elde bulunan beyde bulunmaz güçlü|1 (noun)|etkisi|forslu|etkili|acaralp|acarkan|ağır top|atarlı|azmi|beren|berkin|berkit|berkliğ|beton gibi|boğar|boğarcık|böke|bukan|burak|canberk|canlı|çelimli|dayanıklı|delişmen|demir|deve dişi gibi|dinçer|diri|ensesi kalın|erke|erki|etli canlı|for|forza|granit gibi|hükûmet gibi|kadir|kara yağız|kartal|kavi|korkunç|kudretli|kuvvetli|metin|mökkem|muazzam|mukavemetli|mukavim|muzaffer|nüfuzkâr|öktem|pençeli|sıkı durmak|sırtı pek|tağalp|takatli|tirig|tüvânâ|üstelik|vahşî|yavuz|yıkmış|yiğit|yüğrük|yüksek|zarp|zinde kuvvet|zorlu güçlüğe|1 (noun)|meşakkate katlanmak güçlükle|1 (noun)|güç|zar zor|dar|dara dar|darı darına|düşe kalka|gücü gücüne|gücün|ıkıl ıkıl|ıkına sıkına|tepmek|zor|zor belâ|zorlukla|zoru zoruna güçlü kuvvetli|1 (noun)|sağlığı|gücü|arkası|babayiğit|demir bilek|demir yumruk güçlük|1 (noun)|zorluk|zahmet|meşakkat|engel|ağırlık|çok|gedik|mecal|meşekkat|müşkül|müşkülât|pürüz|sarp|suubet|vahamet|zor güçlülük|1 (noun)|pehlivanlık güç|1 (noun)|müşkül|çetin|zorlukla|kuvvet|fizik|takat|sınırsız|siyasî|ekonomik|ağır|az|basım|bilek|büyüleyim|can|çelim|çıdık|çok|derman|efor|enerji|erman|fors|güçlükle|hâl|hız|iktidar|kahır|kudret|marazlık|marazlık etmek|mecal|mechud|meşakkatli|mudil|polat|sarp|tabütüvan|yet|yüklü|zahmetli güçsüz|1 (noun)|âciz|abalı|alçak at binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay|apışık|aygın baygın|beli bükük|bi't-tab|cansız|cudam|cüssesiz|çelimsiz|çıplak|dayanıksız|debil|enez|fersiz|kansız|kof|kopuk|kuvvetsiz|mukavemetsiz|nanemolla|ölü|pestil|ruhsuz|sökel|süzük|yarım adam|yenilmek|zayıf|zayıf yerinden yakalamak|zebun|zebun kalmak güçsüzler|1 (noun)|aceze güçsüzleşmek|1 (noun)|dermansızlaşmak|kağşamak|mecal kalmamak|mecalsiz düşmek|turşu olmak|tükenmek|zayıf düşmek güçsüzleşmiş|1 (noun)|süzgün güçsüzleştirmek|1 (noun)|tüketmek güçsüzlük|1 (noun)|kuvvetsizlik|aciz|iktidarsızlık|âcizlik|dermansızlık|fukaralık|hoşaflık|kofluk|zafiyet güdâz|1 (noun)|mahveden|yakan güdeksiz|1 (noun)|garazsız güdelemek|1 (noun)|kovalamak|sürmek güdücü|1 (noun)|çoban|sığırtmaç|sürücü güdük kalmak|1 (noun)|bitmemiş|benzerlerine|büyüyememek|küçük güdükleme|1 (noun)|catalexe güdük|1 (noun)|tamamlanmamış|kısa|yetersiz|cüce|gücük güdülebilen|1 (noun)|güdümlü güdülemek|1 (noun)|motive etmek güdüleme|1 (noun)|motivasyon güdülen|1 (noun)|maksut güdülenme|1 (noun)|bireyin|motivasyon güdüleyici|1 (noun)|ateşleyici güdüm bilimi|1 (noun)|kibernetik|sibernetik güdüm|1 (noun)|idare|bilişimde güdümlü|1 (noun)|güdülebilen|yönetilebilir güdümlülük|1 (noun)|yaratıcılığını|politik|sosyal güdü|1 (noun)|saik güfteci|1 (noun)|söz yazarı güfte|1 (noun)|söz güftügû|1 (noun)|dedikodu gügük|1 (noun)|ağaçkakan güğüm|1 (noun)|debbe güherçile|1 (noun)|potasyum nitrat gük güven|1 (noun)|ağaçkakan güldeste|1 (noun)|antoloji|seçki güldü gülecek|1 (noun)|gülümser güldür güldür|1 (noun)|hızla güldürmek|1 (noun)|şaka güldürücü|1 (noun)|komik|gülünç|gülünçlü|maskara|tuhaf güldürü|1 (noun)|ilkel|insanların|olayların|komedi|fars gülecen|1 (noun)|güleç güleçlik|1 (noun)|beşaşet güleç|1 (noun)|mütebessim|beşuş|gülecen güle güle|1 (noun)|otur|kullan|gülerek|mutlu gülek|1 (noun)|sevimli gülencek|1 (noun)|anekdot gülendam|1 (noun)|ince|uzun|zarif|endamlı güle oynaya|1 (noun)|sevinerek gülerek|1 (noun)|güle güle güler yüzlü|1 (noun)|neşeli güler yüz|1 (noun)|yakınlık|samimiyet|yumuşak gül gibi bakmak|1 (noun)|iyi|geçinmek gülgiller|1 (noun)|çilek|armut|elma gülgillerden|1 (noun)|abdestbozan otu|ahlat|ahududu|alıç|armut|aslanpençesi|ayva|badem|beşparmak otu|beşparmakotu|böğürtlen|çilek|elma|erik|kayısı|keçisakalı|kızılyaprak|kiraz|kuş kirazı|mahlep|malta eriği|muşmula|şeftali|taflan|türbe eriği|türbeeriği|üvez|vişne|yaban gülü|yemişen gülistan|1 (noun)|huzurlu|güllük güllâbici|1 (noun)|güllâbi|deli güllâbicisi güllâbi|1 (noun)|güllâbici gülle|1 (noun)|atmak gülle gibi|1 (noun)|hâlsiz güllük|1 (noun)|gülistan gülmeceli|1 (noun)|mizahî gülmece|1 (noun)|mizah|eğlendirmek|humor|eğlendiri|ironi gülmecesel|1 (noun)|mizahi gülme|1 (noun)|kahkaha|hande gülmek|1 (noun)|mutlu|eğlenmek gülmeyen|1 (noun)|ciddî gülmüş|1 (noun)|belirsiz geçmiş gül|1 (noun)|pembe|kırmızı|beyaz|gün gülü|böbülük|bubik|burçuk|bübülük|cici|domurcuk|yumuk gülücük|1 (noun)|gülümseme|tebessüm gülük|1 (noun)|hindi gülümsemek|1 (noun)|tebessüm etmek|tebesüm etmek|yanağında güller açmak gülümseme|1 (noun)|tebessüm|gülücük|meyl-i ibtisam gülümser|1 (noun)|sevimli|beşuş|güldü gülecek gülümseyen|1 (noun)|mütebessim gülünç|1 (noun)|güldürücü|tuhaf|komik|alay etmek|karnaval maskarası|kepaze|manyak|matrak gülünçleme|1 (noun)|parodi gülünçleşmek|1 (noun)|komikleşmek gülünçleşme|1 (noun)|komikleşme gülünçleştirmek|1 (noun)|karikatürize etmek gülünçlü|1 (noun)|güldürücü|hikâye gülünçlük|1 (noun)|komiklik gülüntübetim|1 (noun)|karikatür gülüntübetimlemek|1 (noun)|karikatürize etmek gülüntüçizim|1 (noun)|karikatür gülüntüçizimlemek|1 (noun)|karikatürize etmek gülüp geçmek|1 (noun)|umursamamak|aldırışetmemek gülüş|1 (noun)|hande gülüt|1 (noun)|gag gümbedek|1 (noun)|gümbürdeyerek|birdenbire gümbürdeyerek|1 (noun)|gümbedek gümbürtü|1 (noun)|gürültü gümeç|1 (noun)|gömeç güme|1 (noun)|gümele gümele|1 (noun)|güme gümen|1 (noun)|bilinmeyen gümrahlık|1 (noun)|bolluk|sıklık|gürlük gümrah|1 (noun)|sık|çok|gür|saç|bol gümrük komisyoncusu|1 (noun)|çıkış gümrük koymak|1 (noun)|kısıtlamak gümrüksüz|1 (noun)|kaçak gümüş|1 (noun)|88|ag|hazine|kakma|kaplamacı|kupa|madenî para|sim gümüş balığı|1 (noun)|aterina gümüşgöz|1 (noun)|açgözlü|cimri gümüşi|1 (noun)|bozyeşil|deniz yeşili|gümüş rengi gümüşî|1 (noun)|gümüş rengi|gümüşü gümüşîleşmek|1 (noun)|gümüşüleşmek gümüş rengi|1 (noun)|gümüşî|gümüşi gümüşsü|1 (noun)|gümüşümsü gümüşü|1 (noun)|gümüşî gümüşüleşmek|1 (noun)|gümüşîleşmek gümüşümsü|1 (noun)|gümüşsü günah çıkarmak|1 (noun)|anlatmak|suçlarınıaçıklamak günahkâr|1 (noun)|günahlı|suçlu|yazıklı|kara yüzlü günâhkâr|1 (noun)|ibahî günahlar|1 (noun)|seyyiat|zünûb günahlı|1 (noun)|günahkâr günahsız|1 (noun)|arı|bîgünah|durulca|masum|melekler gibi|pak|tertemiz|yalıksuz|yazıksız|yüzak|zemzemle yıkanmış günahsızların|1 (noun)|cennet günahsızlık|1 (noun)|arılık|durul|ismet günah|1 (noun)|yazık|vebal|kabahat|suç|cürüm|hata|ma'siyyet gün almak|1 (noun)|yaşını günâşık|1 (noun)|ayçiçeği gün atmak|1 (noun)|güneşdoğmak günaydın|1 (noun)|bonjur günaydın!|1 (noun)|sabahlar hayrolsun! gün balığı|1 (noun)|lâpinagillerden gün batımı|1 (noun)|gurup gün batısı|1 (noun)|batı gün batmak|1 (noun)|güneş batmak|güneşbatmak gün beri|1 (noun)|yer'in günberi|1 (noun)|yer'in günce|1 (noun)|günlük|gazete güncek|1 (noun)|şemsiye güncelik|1 (noun)|muhtıra güncelliğini|1 (noun)|bayat güncellik|1 (noun)|aktüalite|aktüellik güncel|1 (noun)|şimdiki|aktüel|açık oturum|gündeş gün çiçeği|1 (noun)|ayçiçeği|günebakan|gündöndü gündaş|1 (noun)|gündeş gündelikçi|1 (noun)|ecir|yevmiyeci gündelik|1 (noun)|sıradan|yevmî|yevmiye|yevmiye, gündem|1 (noun)|meclis|ruzname günden güne|1 (noun)|gittikçe gündeş|1 (noun)|çağcıl|güncel|gündaş gün dikilmesi|1 (noun)|zeval gün doğusu|1 (noun)|doğu gündöndü|1 (noun)|ayçiçeği|gün çiçeği gündüşkünlügü|1 (noun)|ikbalperestlik gündüşkünü|1 (noun)|ikbalperest gündüz feneri|1 (noun)|zenci|arap gündüz gözüyle|1 (noun)|gündüzün gündüz|1 (noun)|gün gündüz karşıtı|1 (noun)|gece gündüzlü|1 (noun)|neharî|nehari|yatısız gündüzsefası|1 (noun)|kahkaha çiçeği gündüzün|1 (noun)|gündüz gözüyle|sabah günebakan|1 (noun)|ayçiçeği|gün çiçeği güne doğrulum|1 (noun)|yönelim güneğik|1 (noun)|hindiba güneş balçıkla sıvanmaz|1 (noun)|yadsınamaz|örtbasedilemez güneş banyosu|1 (noun)|güneşlendirme|güneşlenmek güneş batmak|1 (noun)|gün batmak güneşbatmak|1 (noun)|gün batmak|gün kavuşmak güneşçarpmak|1 (noun)|başına güneşgeçmek|gün geçmek güneşdoğmak|1 (noun)|çavmak|gün atmak güneş girmeyen eve doktor girer|1 (noun)|ev güneş günü|1 (noun)|güneş'in güneş hayvancıkları|1 (noun)|günsüler güneş'in|1 (noun)|güneş günü güneşin|1 (noun)|gün|sekstant güneşlendirme|1 (noun)|güneş banyosu güneşlenmek|1 (noun)|güneş banyosu güneşli|1 (noun)|aydınlık güneşlik|1 (noun)|siperlik|parasoley güneş odası|1 (noun)|solaryum güneş|1 (noun)|ortam|bilgi|zafer|mutluluk|batma|gök evi|gurup|gün|şems|şemsin güneşsiz|1 (noun)|kapalı|bulutlu güneş sütü|1 (noun)|koruyucu güneşte|1 (noun)|ışık yuvarı güneşten|1 (noun)|sayvan güneş topu|1 (noun)|acemlalesi güneştopu|1 (noun)|acem lâlesi|acem lalesi güneş tutulması|1 (noun)|ay'ın|küsuf|gün tutulması güney asya|1 (noun)|pakistan|bangladeş|nepal|butan|afganistan|myanmar güney atlantik|1 (noun)|güney atlas okyanusu güney atlas okyanusu|1 (noun)|güney atlantik güney avrupa|1 (noun)|portekiz|italya güney|1 (noun)|cenup|lodos|cenubî|ana yön|küney|lodosluk güneyli|1 (noun)|cenuplu|biridin güney okyanusu|1 (noun)|antartika okyanusu güney yarımküre|1 (noun)|yeryüzünün gün geçmek|1 (noun)|güneşçarpmak gün görmek|1 (noun)|esenlik|bolluk güngörmüş|1 (noun)|feleğin çemberinden geçmek gün gülü|1 (noun)|gelincik|gül gün günden|1 (noun)|giderek gün|1 (noun)|gündüz|zaman|sıra|çağ|devir|tarih|güneşin|güneş|batsık|ruz gün güne uymaz|1 (noun)|durumları|işleri gün ışığı|1 (noun)|aydınlık gün ışığına çıkmak|1 (noun)|aydınlanmak günindi|1 (noun)|batı|garp gün kavuşmak|1 (noun)|güneşbatmak gün koymak|1 (noun)|belirlemek günlemeç|1 (noun)|tarih günlemek|1 (noun)|tarihlendirmek günlerden bir gün|1 (noun)|vaktiyle günler|1 (noun)|eyyam günlük betik|1 (noun)|gazete günlük|1 (noun)|günce|muhtıra|jurnal|yevmî günlük güneşlik görünmek|1 (noun)|sıkıntısız|sorunsuz günlük güneşlik|1 (noun)|sıcak günlü|1 (noun)|tarihli günoğluculuk|1 (noun)|oportünizm günoğlu|1 (noun)|oportünist gün ortası|1 (noun)|öğle günöte|1 (noun)|evç günsüler|1 (noun)|güneş hayvancıkları günsüleri|1 (noun)|kök bacaklılar günsüz|1 (noun)|tarihsiz gün tutulması|1 (noun)|güneş tutulması gün-tün eşitliği|1 (noun)|ekinoks güntün eşitliği|1 (noun)|ekinoks günübirliğine|1 (noun)|günübirlik günübirlik|1 (noun)|günübirliğine günücü|1 (noun)|kıskanç|hasetçi|hasut günücülük|1 (noun)|kıskançlık|hasetlik günü dolmak|1 (noun)|doldurmak günü geçmiş|1 (noun)|bayat günü gününe|1 (noun)|gününde günü gününe uymaz|1 (noun)|kararsız günü|1 (noun)|kıskançlık|çekememezlik|haset günülemek|1 (noun)|kıskanmak|çekememek|haset etmek günün adamı|1 (noun)|zamane adamı gününde|1 (noun)|günü gününe güpegündüz|1 (noun)|dalgündüz gür|1 (noun)|bol|verimli|feyyaz|gümrah|inlemek|pala bıyık|pala bıyıklı gürbüzleşmek|1 (noun)|gelişmek gürbüz|1 (noun)|sağlam|iri|apalak|aslan|balamir|berik|kara yağız|yavuz gürcistan|1 (noun)|ermenistan|bağımsız devletler topluluğu|kafkasya gürcüce|1 (noun)|aznavur gürecilik|1 (noun)|devimselcilik güre|1 (noun)|kuvvetli|dinç|çekingen|korkak|ürkek gürel|1 (noun)|çağlayan|gürleyen gürelik|1 (noun)|takat|kuvvet güreşçi köprüsü|1 (noun)|vücudun güreşçilik|1 (noun)|pehlivanlık güreşçinin|1 (noun)|kazık|künde güreşçi|1 (noun)|pehlivan|böke|yabır güreş|1 (noun)|gencer|hakem|horoz ağırlık|sıklet güreşirken|1 (noun)|güreş mayosu güreş mayosu|1 (noun)|güreşirken güreşmek|1 (noun)|yıkışmak güreşte|1 (noun)|orta ağırlık|saban sürmek gürgengillerden|1 (noun)|gürgen|huş|kızılağaç gürgengiller|1 (noun)|huş|fındık gürgengillerin|1 (noun)|akağaç gürgen|1 (noun)|gürgengillerden gür gür|1 (noun)|gürül gürül gürlek|1 (noun)|çağlayan gürleyen|1 (noun)|gürel gürlük|1 (noun)|verimlilik|feyiz|bereket|gümrahlık gürpedek|1 (noun)|ansızın güruh|1 (noun)|değersiz|derinti|sürü|hoşlanılmayan gürül gürül|1 (noun)|gür gür gürültücü|1 (noun)|velveleci|böğürmüş|farfara|farfaracı|kavaracı|palavracı gürültü çıkmak|1 (noun)|kavga gürültülü|1 (noun)|curcuna|fırtınalı|har har|şamatalı|tangırtılı|tantanalı|uğultu|yerinden oynamak gürültü patırtı|1 (noun)|kavga|gürültü|tantana gürültü|1 (noun)|patırtı|şamata|bağırış çağırış|bağrış çağrış|cayırtı|çıngar|çıngar çıkarmak|çıngar kopmak|dağdağa|gulgule|gümbürtü|gürültü patırtı|haraza|hengâme|kavara|kıyamet|ses soluk|şamatacı|velvele|velveleci gürültüsüzce|1 (noun)|sessizce gürültüsüz|1 (noun)|curcunasız|dağdağasız|sütliman gürültüye|1 (noun)|gargaraya getirmek gürültüyle|1 (noun)|bağırış çağırış|bağrış çağrış|bangır bangır gürz|1 (noun)|bolçak|çağan|çağın|çakar|çokan gütme|1 (noun)|takip güvem eriği|1 (noun)|akdiken güven beslemek|1 (noun)|inanmak güvence akçesi|1 (noun)|depozit güvenceci|1 (noun)|garantör güvenceli|1 (noun)|garantili güvencelik|1 (noun)|itimatname güvencesiz|1 (noun)|garantisiz güvence|1 (noun)|teminat|inanca|garanti|mutemet|talşık|tutun|tutunç güvenç|1 (noun)|itimat|tulgar güvendirmek|1 (noun)|emiceklik vermek güven duymak|1 (noun)|güvenmek|inanmak güvenecek|1 (noun)|istinatgâh güvenerek|1 (noun)|gere gere|istinaden güvenilen|1 (noun)|dost|güvenilir|mutemet güvenilerek|1 (noun)|istinaden güvenilir|1 (noun)|güvenilen|adal|babacan|baduruk|baz|bozçin|burçugin|ciddî|cingil|çın|çınak|çıntay|dadaş|dürüst|emin|emniyetli|itimatlı|kaynak kişi|muteber|müemmen|sağlam|sağlıklı|tekinik|yargan güvenilirliği|1 (noun)|kredisi düşmek güvenilmez|1 (noun)|emniyetsiz|inan olmaz|kancık|mart ayların çingenesidir güveni olmak|1 (noun)|güvenmek|inanmak güveniş|1 (noun)|güvenme güven|1 (noun)|korku|yüreklilik|cesaret|itimat|dayanç|emniyet|kredi güvenli|1 (noun)|emniyetli|emin|bekik güvenlik|1 (noun)|emniyet|asayiş güvenlik müdürü|1 (noun)|bina güvenme|1 (noun)|güveniş|istinat|itminan güvenmek|1 (noun)|bel bağlamak|emin olmak|emniyet etmek|gözü tutmak|güven duymak|güveni olmak|inanmak|itimat beslemek|itimat etmek|sığınmak|yaslanmak güven mektubu|1 (noun)|itimatname|itimat mektubu güvenmelik|1 (noun)|kapora|itimatname|kaparo güvenmemek|1 (noun)|gözü su içmemek|gözü tutmamak|güvensizlik duymak güvenme varlığa, düşersin darlığa|1 (noun)|insan güvensiz|1 (noun)|itimatsız güvensizlik duymak|1 (noun)|güvenmemek güvensizlik|1 (noun)|itimatsızlık|emniyetsizlik|paranoya güvercinboynu|1 (noun)|yeşil güvercingillerden|1 (noun)|güvercin|kaya güvercini güvercingiller|1 (noun)|güvercin güvercin|1 (noun)|güvercingillerden|güvercingiller|güvercinimsiler|güvercinler|kâlûc|üveymek güvercinimsiler|1 (noun)|güvercin güvercinlerden|1 (noun)|üveyik güvercinler|1 (noun)|güvercin güve|1 (noun)|yapağı güvey|1 (noun)|damat güveyfeneri|1 (noun)|patlıcangillerden|gelin otu|gelinotu güvey,-i|1 (noun)|damat güveyi|1 (noun)|damat güveyi girmek|1 (noun)|evlenmek güveyilik|1 (noun)|damatlık güveylik|1 (noun)|damatlık|armağan güya|1 (noun)|sözde|sanki|farzet|neymiş|sözüm ona güzaf|1 (noun)|boş|manasız|beyhude|anlamsız güzârişnâme|1 (noun)|tabırnâme güz çiğdemi|1 (noun)|acı çiğdem güzelavrat otu|1 (noun)|patlıcangillerden|belladonna güzelce|1 (noun)|adamakıllı|iyice|eli yüzü düzgün|hoşça|zarifçe güzeldir|1 (noun)|al malın iyisini, çekme kaygısını güzelduyubilim|1 (noun)|estetik güzelduyucu|1 (noun)|estetisyen güzel duyuculuk|1 (noun)|estetikçilik|estetizm güzelduyuculuk|1 (noun)|estetizm güzelduyu|1 (noun)|estetik güzel duyu|1 (noun)|estetik|bediiyat güzel duyusal|1 (noun)|estetik güzelduyusal|1 (noun)|estetik güzele köken yakışır, çirkine allar neylesin|1 (noun)|güzel güzelhatun çiçeği|1 (noun)|nergis zambağı güzel|1 (noun)|hoş|okşayıcı|aldatıcı|kandırıcı|doğru|beğenilen|iyi|adıyakşı|ahu|alımlı çalımlı|anlı şanlı|aslanağzı|aynalı|aysel|bağfill|bal ile kaymak isteyen akçesine kıymak gerek|balkı|bayın|bir çiçekle yaz olmaz|cakşı|cemîl|cennet gibi|cennet kuşu|cennete dönmek|cıcık|cici|çarktan çıkma|çiçek gibi|dobra|edgü|esaslı|eytemiş|filinta|gazali rana|gökçe|gökçek|görklü|gözaydın|gözel|güzele köken yakışır, çirkine allar neylesin|hayırlı|ipek gibi|kaktüs|kalburüstü|keklik gibi|keleş|kılıklı|kırnak|kıvrak|kıyak|konuşucu|körpe|kurabiye|leziz|lokman hekimin ye dediği|lokum gibi|meh-ru|melih|muhassenat|nağme|nasibini almak|nur topu gibi|oflaz|oya gibi|ömre bedel|patina|rânâ|sabih|servi boylu|sıcacık|sözü sohbeti yerinde|şeker gibi|şeliha|şerbet gibi|şık|tarhun|tatlı dilli|tatlı tatlı|tatlıca|tutu|tütük|uz|yahşi|yakışıklı|yakşi|yakuşuk|yalabık|yavru|yavuz|yosma güzeli|1 (noun)|çöplük horozu güzelim|1 (noun)|sevilen güzelken|1 (noun)|giydiği yakışırken eller bakışırken güzelleme|1 (noun)|şen güzeller|1 (noun)|güzellerin talihi çirkin olur güzellerin talihi çirkin olur|1 (noun)|güzeller güzelleşir|1 (noun)|iş insanın kalayı güzelleşmek|1 (noun)|güzel olmak|türemiş fiil güzelleştirme|1 (noun)|tahsine güzelliği|1 (noun)|çekicileşmek|yüzü açılmak güzelliğini|1 (noun)|ağıt|evi ev eden avrat güzellik|1 (noun)|coşku|hüsün|iyilik|yumuşaklık|apollon|baha|cevdet|görk|hasan|kaş ile göz, gerisi söz|küşat|letafet|melâhat|revnak vermek|talavet|tuğba|vechet|yahşilik|yakşılık|zarafet güzellikle|1 (noun)|iyilikle güzellik salonu|1 (noun)|kuaför güzellik uzmanı|1 (noun)|makyaj|masaj|epilasyon güzelolduğuna|1 (noun)|bez alırsan musul'dan, kız alırsan asilden güzel olmak|1 (noun)|güzelleşmek güzel sanatlar|1 (noun)|edebiyat|müzik|resim|heykel|mimarlık güzel yazı sanatı|1 (noun)|hüsnühat|kaligrafi güzergâh|1 (noun)|geçek güzergah|1 (noun)|geçilen|geçek güzer|1 (noun)|geçme|geçiş güzeşte|1 (noun)|geçmiş|geçen güzide|1 (noun)|seçkin|seçilmiş|seçme|aydın|okumuş|üründük|üründül|yeğ güzin|1 (noun)|seçilmiş|seçkin güz noktası|1 (noun)|güzün güz|1 (noun)|sonbahar|bağ bozumu|bağbozumu|harîf|hazan|yaprak dökümü güzün|1 (noun)|sonbaharda|güz noktası gyga|1 (noun)|gelişmiş yapılandırma ve güç arayüzü gyte|1 (noun)|lisansüstü gzis|1 (noun)|gerçek zamanlı işletim sistemi ğ|1 (noun)|akıcı ünsüz|art damak ünsüzü|ön damak ünsüzü|tonlu ünsüz|yarı ünlü haba|1 (noun)|halı habaset|1 (noun)|kötülük|alçaklık habbe|1 (noun)|evin|karagöz|matiz habbeyi kubbe yapmak|1 (noun)|abartmak|pireyi deve yapmak haber almak|1 (noun)|öğrenmek haber bülteni|1 (noun)|radyonun haberci|1 (noun)|ulak|muhbir|telgrafları|arguş|aytar|çapar|çaşut|karakulak|resul|savacı haberdar etmek|1 (noun)|bildirmek haberdar|1 (noun)|haberli|bilgili haber deyince|1 (noun)|çarçabuk haber geçmek|1 (noun)|teleks haberi|1 (noun)|aksettirmek haberi olmak|1 (noun)|bilmek haberler|1 (noun)|istihbarat haberleşme|1 (noun)|iletişim|muhabere|yazışma|bildirişim|enformasyon|komünikasyon|lojistik|mürasele haberleşmek|1 (noun)|iletişmek|muhabere etmek haberleşmeler|1 (noun)|muhaberat|müraselat haberleşme servisi nezaretçisi|1 (noun)|telsiz|telefon haberleşme teknikeri|1 (noun)|radyo|telefon|data|kurulması haberli|1 (noun)|agâh|bilgili|haberdar haber|1 (noun)|salık|bilgi|yüklem|duyuk|çav|duyum|duyur|gazete|peyam|peyk|sav|sava|selen|ses seda|ses soluk|telekomünikasyon|uz iletişim|uziletişim habersizce|1 (noun)|habersiz|gizlice habersiz|1 (noun)|habersizce|ansız|bîhaber haber vermek|1 (noun)|bildirmek hâbe|1 (noun)|sıkılma|bunalma|darlanma|boğulma habeş|1 (noun)|etiyopyalı|habeşî|salyane habeşî|1 (noun)|habeş|etiyopyalı hâb-ı|1 (noun)|gizli|saklı|hafi|gizlemek|örtmek|setretmek habibe|1 (noun)|sevgili habib|1 (noun)|sevgili|sevilen|seven|dost habip|1 (noun)|sevilen|sevgili ha bire|1 (noun)|durmadan habire|1 (noun)|vire habis|1 (noun)|kötü|alçak|kötücül habitat|1 (noun)|yerleşme|oturma|yurt habitus|1 (noun)|dallanması ha bugün ha yarın|1 (noun)|neredeyse hab|1 (noun)|uyku hacamat etmek|1 (noun)|bıçaklamak hacamat yapmak|1 (noun)|bıçaklamak hâce|1 (noun)|hoca|köle|efendi|ağa|sahip|vezir hacer|1 (noun)|taş hacet kapısı|1 (noun)|hacet penceresi hacet|1 (noun)|lüzum|gerek|gereklik|biterge|büyük abdest|küçük abdest hacet penceresi|1 (noun)|hacet kapısı hacet yeri|1 (noun)|abdesthane|tuvalet hacet yok|1 (noun)|istemez hacıağa|1 (noun)|gereksiz hacıbektaştaşı|1 (noun)|balgamtaşı hacı|1 (noun)|kudüs'ü|elhac hacıların|1 (noun)|arafat hacılarkuşağı|1 (noun)|gökkuşağı hacılaryolu|1 (noun)|samanyolu|hacıyolu hacı mekke'de, derviş tekkede|1 (noun)|kişi hacısı hocası|1 (noun)|herkes|hepsi hacıyolu|1 (noun)|samanyolu|hacılaryolu hacimlice|1 (noun)|oylumluca hacimli|1 (noun)|oylumlu hacim|1 (noun)|oylum|cirim|sıygı hacimsiz|1 (noun)|oylumsuz hacir altına almak|1 (noun)|kısıtlamak|hastalık hacir|1 (noun)|kısıt|kısıtlılık|kısıtlama hâcis|1 (noun)|tasa|keder|hüzün|gam hacizli|1 (noun)|haczedilmiş|mahcuz hacmi|1 (noun)|kısılmak haczedilmiş|1 (noun)|hacizli haç çıkarmak|1 (noun)|karın|istavroz çıkarmak haç|1 (noun)|istavroz|salip|put haçlılar|1 (noun)|ehlisalip hadai'|1 (noun)|dalavereler|aldatmalar|yalanlar haddeci|1 (noun)|saç|folyo hadde fabrikası|1 (noun)|köşebent|levha haddehane|1 (noun)|fırın haddi hesabı yok|1 (noun)|sınırı haddinden fazla|1 (noun)|aşırı haddini bildirmek|1 (noun)|cezalandırmak haddizatında|1 (noun)|aslında hademelik|1 (noun)|odacılık hademe|1 (noun)|odacı|müstahdem|hizmetli hadımaağası|1 (noun)|haremağası hadım etmek|1 (noun)|kısırlaştırmak|enemek|iğdiş etmek hadım|1 (noun)|kısırlaştırılmış|enenmiş hadımlaştırmak|1 (noun)|kısırlaştırmak|enemek hadid|1 (noun)|demir hadi hadi|1 (noun)|çabukluk hadi|1 (noun)|haydi hadim|1 (noun)|yarar hâdisat|1 (noun)|olaylar|hadiseler hadiseler|1 (noun)|hâdisat hadiseli|1 (noun)|olaylı hâdiseli|1 (noun)|olaylı hadisene|1 (noun)|haydisene hadise|1 (noun)|olay|vaka hâdise|1 (noun)|olay|vak'a hâdisesiz|1 (noun)|olaysız hadis|1 (noun)|nebevî hâd|1 (noun)|iveğen|akut|aşırı|evegen had|1 (noun)|sınır|uç|derece|terim|evegen hafakanlar basmak|1 (noun)|bunalmak hafakan|1 (noun)|sıkıntı|çarpıntı|afakan haf|1 (noun)|eksen oyuncu|oyun kurucu hafıza|1 (noun)|bellek|akıl|anık|anlı|hatır|zihin hafızalı|1 (noun)|bellekli hafızıkütüp|1 (noun)|kitaplık görevlisi hafız|1 (noun)|koruyan|saklayan|aptal|ahmak|bön hafızlamak|1 (noun)|ezberlemek|ineklemek hafızlık|1 (noun)|aptallık|ahmaklık|ezbercilik hafi celse|1 (noun)|gizli oturum hafifçe|1 (noun)|yavaşça|yeğnice|yeğnilce|hafiften hafife almak|1 (noun)|küçümsemek|önemsememek hafiflemek|1 (noun)|etkisi|rahatlamak|azalmak|hafifleşmek|yeğnilmek hafifleşmek|1 (noun)|hafiflemek hafifleştirmek|1 (noun)|hafifletmek hafifletici|1 (noun)|yumuşatıcı hafifletmek|1 (noun)|hafifleştirmek|azaltmak|tahfif etmek|yeğniltmek hafifletme|1 (noun)|tahfif hafiflik|1 (noun)|rahatlık|yeğnilik hafifmeşrep|1 (noun)|davranışları|hafif yollu|yelloz|yırtıkça hafifsemek|1 (noun)|yeğnisemek|aşağısamak|istihfaf etmek|yeğnilemek hafifseme|1 (noun)|yeğniseme|istihfaf|haydi hafifsemeye|1 (noun)|şakaya gelmemek hafiften|1 (noun)|hafifçe hafif tertip|1 (noun)|biraz hafif|1 (noun)|yeğni|kolay|hoppa|sıkıntısız|ferah|yeğnil|cengel|ciğil|cip|göbek havası|ince|inceden inceye|kaleska|kefeki|öz|pes|puset|sızı|sten|tabanca|uçuk|yavaş|yemeni|yencilek|yenlicek|yumuşak|yünkül|zülal hafif yollu|1 (noun)|hafifmeşrep hafi|1 (noun)|gizli|saklı|hâb-ı hafiye|1 (noun)|detektif|devr hafniyum|1 (noun)|hf hafriyat|1 (noun)|kazı|harfiyat hafta|1 (noun)|almanak|devrisi haftalık|1 (noun)|ciro haftayı|1 (noun)|ertesi haftayım|1 (noun)|ara haftaym|1 (noun)|ara|yarı|half-time haftı hambal|1 (noun)|mart dokuzu ha ... ha ...|1 (noun)|neredeyse hah|1 (noun)|ha şöyle hahnyum|1 (noun)|dubniyum|ha hahvolmuş|1 (noun)|münkariz hail|1 (noun)|engel haince|1 (noun)|haincesine haincesine|1 (noun)|haince hain|1 (noun)|çıyan|domuz|harın|hayın|ibne|köpoğlu|mayası bozuk|yılan gibi hainlik|1 (noun)|çıyanlık|domuzluk|hıyanet|ihanet|ihanet etmek|yezitlik haiz olmak|1 (noun)|taşımak haiz|1 (noun)|taşıyan hakan|1 (noun)|türk|han|ilhan|kağan|melik hakaret|1 (noun)|aşağılama|aşağısama|bıçak yarası onulur, dil yarası onulmaz|taşlama hakaret etmek|1 (noun)|aşağılamak|aşağısamak hakaret görmek|1 (noun)|aşağılanmak hakça|1 (noun)|doğrulukla|adilâne hakçası|1 (noun)|doğrusu hak deyince akan sular durur|1 (noun)|dürüstlük|tarafsızlık hak dini|1 (noun)|islâmiyet hak|1 (noun)|doğru|gerçek|maden|ağaç|adalet|adaletin|kazanç|doğruluk|pay|allah hakem heyeti|1 (noun)|jüri|yarışma hakemlik|1 (noun)|yargıcılık hakem|1 (noun)|yargıcı|güreş|başladaçu hak etmek|1 (noun)|kazanımlamak hak evi|1 (noun)|kâbe hakeza|1 (noun)|böyle hak getire|1 (noun)|yoktur|bulunmaz hakıkat|1 (noun)|mahiyeti|gerçek|kadirbilirlik|sadâkat|doğruluk hakikaten|1 (noun)|gerçekten|sahiden|fi'l-hakîka|filhakika|nitekim hakikat|1 (noun)|gerçek|asıl|esas|gerçeklik|gerçekten|doğrusu|doğru hakikatı|1 (noun)|münkir-i hakikat hakikatli|1 (noun)|vefalı|vefakâr hakikat olmak|1 (noun)|gerçekleşmek hakikatsizlik|1 (noun)|vefasızlık hakikatsiz|1 (noun)|vefasız hakikatte|1 (noun)|fi'l-hakîka|gerçekte hakikî|1 (noun)|gerçek|sahih hakiki|1 (noun)|pakize hâk ile yeksan etmek|1 (noun)|yeksan hakimane|1 (noun)|bilgece hâkimane|1 (noun)|buyururcasına|hükmedercesine|bilgece hakim|1 (noun)|bilge|tanrı|yargıç|angım|faysal|yarguci|yarguçi hâkimiyet|1 (noun)|egemenlik|başatlık|hüküm|hükümranlık hâkimlik|1 (noun)|yargıçlık hâkim olmak|1 (noun)|hükmetmek hâkim|1 (noun)|yargıç|duygu|dominant|başat|egemen hakir|1 (noun)|değersiz|hor hakir görmek|1 (noun)|önemsememek|küçümsemek hakka|1 (noun)|haksızca hakkâk|1 (noun)|oymacı hakkaniyet|1 (noun)|doğruluk|nasfet hakkaniyetli|1 (noun)|adil hakkedilmiş|1 (noun)|mahkûk hakketmek|1 (noun)|maden|ağaç|kazımak|oymak|kazmak hakkı|1 (noun)|hakkını helal etmek hakkıhıyar|1 (noun)|muhayyerlik|seçme hakkı hakkına|1 (noun)|payını almak hakkından gelmek|1 (noun)|yenmek hakkında|1 (noun)|üzerine|için|karşı hakkın emri|1 (noun)|takdîri hakkını|1 (noun)|hakkını helal etmemek hakkını helal etmek|1 (noun)|hakkı hakkını helal etmemek|1 (noun)|hakkını hakkınızıaramalısınız|1 (noun)|ağlamayan çocuğa meme vermezler hakk'ın rahmetine kavuşmak|1 (noun)|ölmek hakkı olmak|1 (noun)|payı|alacağı|sözünde|düşüncesinde hakkısükût|1 (noun)|susmalık hakkıyla|1 (noun)|iyice haklamak|1 (noun)|bozmak|yenmek|kırmak haklar|1 (noun)|hukuk|tüze hakları|1 (noun)|kul hakkı haklaşmak|1 (noun)|ödeşmek haklı bulmak|1 (noun)|davasını|iddiasını|düşüncesini haklı çıkmak|1 (noun)|davasının|iddiasının haklı|1 (noun)|doğru|yerinde|davası|iddiası|adil|muhik haklı olmak|1 (noun)|davası|iddiası|davranışı haklı söz haksızı bağdat'tan çevirir|1 (noun)|doğru haklıyı|1 (noun)|faruk hakperest|1 (noun)|haksever hakperestlik|1 (noun)|hakseverlik hak sahibi|1 (noun)|kazanımlı|sağpaylı haksever|1 (noun)|hakperest hakseverlik|1 (noun)|hakperestlik haksız bulmak|1 (noun)|düşünceyi haksızca|1 (noun)|hakka haksız|1 (noun)|davası|iddiası|davranışı|gaddar olmak|nahak|nahak yere haksızlık|1 (noun)|butlan|hayıf|kıygı|yanlış|zulüm haksızlık etmek|1 (noun)|gadretmek haksızlıklar|1 (noun)|mezalim hakşinas|1 (noun)|haktanır hakşinaslık|1 (noun)|haktanırlık haktan|1 (noun)|ecnef haktanır|1 (noun)|hakşinas|adil haktanırlık|1 (noun)|hakşinaslık hâk|1 (noun)|toprak hakuran|1 (noun)|kumru hak vermek|1 (noun)|davasını hak yerde kalmaz|1 (noun)|çiğnenmez hak yolu|1 (noun)|doğruluk hala|1 (noun)|amete|bibi|çiçe|eme|emeti|tumaçı|yeğen hâlâ|1 (noun)|henüz|bile|şimdi|elan halaoğlu|1 (noun)|halazade halâskâr|1 (noun)|kurtarıcı halâs|1 (noun)|kurtuluş halâs olmak|1 (noun)|kurtulmak halat|1 (noun)|astar|malya halat ve kablo ekleyicisi|1 (noun)|kablo halâvet|1 (noun)|sevimlilik|şirinlik|tatlılık halayık|1 (noun)|cariye halazade|1 (noun)|halaoğlu halbuki|1 (noun)|ki|meğer hâlbuki|1 (noun)|oysa|oysaki|meğerse hal|1 (noun)|çözme|sebze|ahvâl-i ism|çözüm|duru hâl değişimi|1 (noun)|basıncına|yoğunluğuna hâl|1 (noun)|durum|davranış|güç|dert|derman|istenmeyen|tasa|vaziyet|tutum|tavır|kuvvet|takat|sıkıntı|hatır|ilmühaber|şekil hale|1 (noun)|ağıl|ayla|halka|ay ağılı halef|1 (noun)|ardıl|arkun|erte|gelek|gelikli halefler|1 (noun)|ahlâf halel|1 (noun)|bozma|bozukluk haleldar olmak|1 (noun)|bozulmak|sarsılmak halelenmek|1 (noun)|ağıllanmak halel gelmek|1 (noun)|bozulmak halel vermek|1 (noun)|bozmak|sarsmak halen|1 (noun)|elhal hâlen|1 (noun)|şimdi|bugün halep çıbanı|1 (noun)|şark çıbanı halet|1 (noun)|durum hâle yola koymak|1 (noun)|tertiplemek halfa|1 (noun)|buğdaygillerden half-time|1 (noun)|haftaym halhal|1 (noun)|mengel hâl hatır sormak|1 (noun)|hatır sormak hâlık|1 (noun)|fâtır halı|1 (noun)|nakışlı|çubuklamak|göbek|haba|ıstar|kürk böceği|overlok|zemin hali|1 (noun)|boş|ıssız|tenha haliç|1 (noun)|koy|körfez halife|1 (noun)|hükümdar halifelik|1 (noun)|hilâfet|hilafet hâli|1 (noun)|hâlsiz|işi bitmek hâli harap olmak|1 (noun)|bitkin hâlihazırda|1 (noun)|şimdi|bugünlerde hâlik|1 (noun)|hüda halik|1 (noun)|yaratıcı|yaratan|tanrı|yaradan|allah|ilah|törütgen halil ibrahim bereketi|1 (noun)|bolluk|refah halil|1 (noun)|sadık|samimi|dost halim|1 (noun)|catuk|yovaş halim selim|1 (noun)|uysal|yumuşak halinde|1 (noun)|algur hâlinden|1 (noun)|yaşama sevinci halisane|1 (noun)|içtenlikle|samimiyetle halis|1 (noun)|katışıksız|saf|katkısız|arı|çığla|çığlan|mahz|pak|pakize halis muhlis|1 (noun)|katışıksız|eksiksiz|öz|muhlis halisüddem|1 (noun)|katışıksız halita|1 (noun)|alaşım hâli tavrı yerinde|1 (noun)|durumu|görünüşü hâli vakti yerinde|1 (noun)|zengince haliyle|1 (noun)|bittabi halkalılardan|1 (noun)|solucanlar|yer solucanı halkalılar|1 (noun)|dolamlılar halka|1 (noun)|uykusuzluk|yorgunluk|bölüt|çecik|hale halk avcılığı|1 (noun)|demagoji halk avcısı|1 (noun)|demagog halkbilgisi|1 (noun)|halkbilimin halk bilimci|1 (noun)|derleme|folklorcu|edebiyat|hukuk|yönetim halk bilimi|1 (noun)|geleneklerini|törelerini|inançlarını|mutfağını|müziğini|oyunlarını|evrim|yayılım|değişim|sonuç|kural|folklor|halkiyat|et halkbilimin|1 (noun)|halkbilgisi halk bilimsel|1 (noun)|folklorik halkçılık|1 (noun)|popülizm halkçı|1 (noun)|popülist halk etmek|1 (noun)|yaratmak halk idaresi|1 (noun)|cumhuriyet halkiyat|1 (noun)|folklor|halk bilimi halk matinesi|1 (noun)|tiyatro halk odası|1 (noun)|oda halk oylaması|1 (noun)|halkoylaması|referandum halkoylaması|1 (noun)|referandum|plebisit|halk oylaması halk oyu|1 (noun)|kamuoyu halk ozanı|1 (noun)|âşık|ozan halk sağlığı hemşiresi|1 (noun)|evlerde|okullarda halk|1 (noun)|yaratma|şehirde|ahali|arı, bey olan kovana üşer|avam|böyle gelmiş böyle gider|cumhur|el|enam|folk|kamu|tüze|umum halk yardakçılığı|1 (noun)|tahrikçilik halk yönetimi|1 (noun)|cumhuriyet hallaçlamak|1 (noun)|pamuk atmak hallaçlık|1 (noun)|atımcılık hallaç|1 (noun)|yünü|atımcı halledilmesi|1 (noun)|keşmekeşlik hallenmek|1 (noun)|değişmek hâller|1 (noun)|ahval halleşmek|1 (noun)|dertleşmek halletmek|1 (noun)|çözmek hallolmak|1 (noun)|çözümlenmek|sonuçlanmak hallolmuş|1 (noun)|mahlûl hallolunmak|1 (noun)|çözülmek halojen|1 (noun)|klor halojenlerden|1 (noun)|klor hâl olmak|1 (noun)|ölmek halon|1 (noun)|brom hâlsiz düşmek|1 (noun)|hâlsizleşmek hâlsiz|1 (noun)|hâli|bitkin|dermansız|takatsiz|gülle gibi|ölük hâlsizleşmek|1 (noun)|hâlsiz düşmek hâlsizlik|1 (noun)|bitkinlik|dermansızlık|takatsizlik|kesiklik vermek halsizlik|1 (noun)|sıkılma|bunalma hâl tercümesi|1 (noun)|öz geçmiş hal tercümesi|1 (noun)|özgeçmiş|yaşamöyküsü halter|1 (noun)|sıklet haluk|1 (noun)|catuk hâl ulacı|1 (noun)|zarf-fiil halüsinasyon|1 (noun)|birsam halveti|1 (noun)|halvetiyye halvetiyye|1 (noun)|halveti halvet|1 (noun)|yalnızlık|gizlilik hamail|1 (noun)|hamaylı|muska hamak|1 (noun)|ağ|ağ yatak hamakat|1 (noun)|ahmaklık hamaliye|1 (noun)|hamallık hamallık|1 (noun)|hamaliye|taşıyıcılık|sırtçılık|yükçülük hamal semeri|1 (noun)|arkalık hamal|1 (noun)|taşıyıcı|yükçü|sırtçı hamama giren terler|1 (noun)|özveriyi|horona kalkan silkelenir hamamlarda|1 (noun)|göbek taşı|kurna hamam leğeni|1 (noun)|leğen hamam takımı|1 (noun)|kese hamam yapmak|1 (noun)|yıkanmak hamam|1 (noun)|yunak|ısıdam|sıcak|banyo|cağ|ısı dam|ısıcak|keseci haman|1 (noun)|harman hamarat|1 (noun)|çalışkan|becerikli|eli çabuk|eline ayağına çabuk|evcim|işçen|kıpır kıpır|kıvracık|yerünmes hamarattaze|1 (noun)|çalışkan hamaset|1 (noun)|yiğitlik|kahramanlık|cesaret hamasi|1 (noun)|koçaklamalı hamaylı|1 (noun)|hamail|muska hambelî|1 (noun)|hanbelî hamburg limanı|1 (noun)|limanı hamdan|1 (noun)|ham|işlenmemiş hamdolsun|1 (noun)|tanrı'ya şükür ham ervah|1 (noun)|yersiz hamhalat|1 (noun)|görgüsüz|verimsiz|çorak|kuru ham hum|1 (noun)|önemsiz hamız|1 (noun)|asit hamide|1 (noun)|şükreden ham|1 (noun)|idmansız|kaba|incelmemiş|çiğ|işlenmemiş|olgunlaşmamış|hamdan|olmamış|pompacı|tor|torlak|toruk|yeşil hâmi|1 (noun)|kayırıcı hami|1 (noun)|koruyan|koruyucu|gözeten|kayıran hâmi.koruyucu|1 (noun)|penah hamil|1 (noun)|destek|bindi hamile|1 (noun)|gebe|yüklü|aylı|iki canlı hamilelik|1 (noun)|gebelik hamil olmak|1 (noun)|taşımak haminne|1 (noun)|hanımnine hamisiz|1 (noun)|koruyucusu hamiş|1 (noun)|çıkma|post-scriptum hâmiş|1 (noun)|derkenar|hâşiye hamiyetli|1 (noun)|fedâkâr|hamiyetperver hamiyetperver|1 (noun)|hamiyetli hamiyetsiz|1 (noun)|din|devlet hamlaç|1 (noun)|üfleç hamlama|1 (noun)|hamlamak hamlamak|1 (noun)|hamlama hamle|1 (noun)|atılım|saldırış|savlet|adım|atak|hücum hamleci|1 (noun)|atılımcı|çalkın hamletmek|1 (noun)|yormak hamlık|1 (noun)|idmansızlık|tor hammadde|1 (noun)|heyula|kimya laboratuvarı görevlisi hammallık|1 (noun)|sırtçılık hamsigillerden|1 (noun)|hamsi|sardalye|tirsi hamsigiller|1 (noun)|ringa|sardalye hamsi|1 (noun)|hamsigillerden|akdeniz hamsikuşu|1 (noun)|baharat hamsinin|1 (noun)|kaygana hamukta|1 (noun)|yaban çileği hamule|1 (noun)|yük hamurcu|1 (noun)|hamurkâr hamurkâr|1 (noun)|hamurcu hamurkar|1 (noun)|un|su hamurlaşmak|1 (noun)|gevşemek hamur|1 (noun)|nitelik|tür|öz|asıl|maya|acin|mablak hamursu|1 (noun)|hamurumsu hamursuz bayramı|1 (noun)|pesah hamursuz|1 (noun)|yahudilerin hamur tahtası|1 (noun)|yastağaç hamurumsu|1 (noun)|hamursu hâmûşî|1 (noun)|susma|sükunet hanak|1 (noun)|darılma hanân|1 (noun)|acıma|merhamet hânât|1 (noun)|dükkanlar|meyhaneler hanay|1 (noun)|sofa|hol|avlu hanbelî|1 (noun)|hambelî hanca|1 (noun)|hanzi|kanji hançer|1 (noun)|cembiye hançere|1 (noun)|gırtlak hançere samiti|1 (noun)|gırtlaksıl handan|1 (noun)|şen|neşeli hande|1 (noun)|gülme|gülüş|alay|istihza|eğlenme|şiir handikap|1 (noun)|engel handiyse|1 (noun)|neredeyse hanedan|1 (noun)|ev hânedan|1 (noun)|uruk hane|1 (noun)|ev|konut|bölük|göz|basamak|bina|yapı|yer|yüzler hanek|1 (noun)|söz|konuşma hanelik|1 (noun)|evlik hanendelik|1 (noun)|şarkıcılık|okuyuculuk hanende|1 (noun)|şarkıcı|okuyucu ha|1 (noun)|neredeyse|hahnyum|db hangar|1 (noun)|uçak|araba|sundurma hangi|1 (noun)|ne hangisi|1 (noun)|neyi hangi taşı kaldırsan altından çıkar|1 (noun)|yaramaz|haylaz han|1 (noun)|hakan|hükümdar|imparator|eğlek|kağan|ulukan hânık|1 (noun)|boğan|boğucu hanımanne|1 (noun)|kayınvalide|kaynana hanım|1 (noun)|bayan|karı|eş|dudu|evdeş|hatun hanımböceği|1 (noun)|kınkanatlılardan|uçuçböceği hanım böceği|1 (noun)|uğur böceği hanımcık|1 (noun)|bükin hanımefendi|1 (noun)|kadın kadıncık hanımeligillerden|1 (noun)|kartopu|mürver|türüz otu hanımeligillilerden|1 (noun)|hanımeli hanımeli|1 (noun)|korularda|hanımeligillilerden hanım evlâdı|1 (noun)|piç hanım hanımcık|1 (noun)|evine|çocuklarına hanımnine|1 (noun)|haminne hânif|1 (noun)|küskün|dargın hanigillerden|1 (noun)|berber balığı|hani|lâhos|lüfer|orfoz|sarıhani|yazılı hani hani|1 (noun)|hanigillerden|nerede|hani ya hani ya|1 (noun)|hani han kapısından teğelti atmak|1 (noun)|defetmek|kovmak hannas|1 (noun)|şeytan|iblis hantal|1 (noun)|kocaman|iri|kaba|işi|abullabut hanuman|1 (noun)|ocak hanut|1 (noun)|dükkan hanüman|1 (noun)|ocak hanya'yı konya'yı anlamak|1 (noun)|akıllanmak hanya'yı konya'yı öğrenmek|1 (noun)|anlamak hanzi|1 (noun)|hanca|??|kanji|??? hapaz|1 (noun)|avuç hapazlamak|1 (noun)|avuçlamak hap etmek|1 (noun)|yemek|yutmak hapishane|1 (noun)|dam|kodes|cezaevi|ceza evi|dipdam|hapis|içeri|kafes|mahbes|mahpushane|mehterhane hapishane kaçkını|1 (noun)|kötü|serseri hapis|1 (noun)|hapishane|mahpus|tutguk|tutgun hap|1 (noun)|komprime haploloji|1 (noun)|orta hece yutumu hapsedilmek|1 (noun)|kapatılmak|yatmak hapsetmek|1 (noun)|alıkoymak|deliğe tıkmak|kapamak hapşırık|1 (noun)|aksırık hapşırıklı|1 (noun)|aksırıklı hapşırma|1 (noun)|aksırma|aksırık hapşırmak|1 (noun)|aksırmak hapşırtmak|1 (noun)|aksırtmak harabatî|1 (noun)|dağınık|derbeder harabatîlik|1 (noun)|dağınıklık|derbederlik harabat|1 (noun)|yıkıntılar|harabeler|viraneler|meyhane haraba|1 (noun)|virane harabeler|1 (noun)|harabat harabelik|1 (noun)|ören|örenlik harabe|1 (noun)|ören|kalıntı|yıkı|örenlik|yıkık dökük harabi|1 (noun)|âlemci haraç|1 (noun)|alım|baç|bulug|vergi|yulyu hara|1 (noun)|hare harama uçkur çözmek|1 (noun)|uçkur çözmek harami|1 (noun)|hırsız|haydut|eşkıya haramilik|1 (noun)|hırsızlık|haydutluk haram|1 (noun)|yasak haramzade|1 (noun)|piç haraplaşmak|1 (noun)|harap olmak|viran olmak haraplık|1 (noun)|yıkkınlık harap olmak|1 (noun)|haraplaşmak harap|1 (noun)|yıkkın|viran|bitkin|yorgun|perişan|yıkık|berhane|münhedim|pimpirik hararetlenmek|1 (noun)|canlanmak|kızışmak|koyulaşmak hararetli|1 (noun)|coşkun|ateşli|ısısı|canlı|alevli|hummalı|yibek hararet|1 (noun)|susama|coşkunluk|ateşlilik|ısı|sıcaklık|susuzluk|yangal hararet vermek|1 (noun)|susatmak harar gibi|1 (noun)|geniş harar|1 (noun)|sepet haraza|1 (noun)|kavga|gürültü|karışıklık|öfke|sinir harâzet|1 (noun)|derdin harbe|1 (noun)|harbi harbi basmak|1 (noun)|doğru harbici|1 (noun)|doğrucu harbi|1 (noun)|doğru|hilesiz|temiz|mert|harbe harbi konuşmak|1 (noun)|dosdoğru harbilik|1 (noun)|doğruluk|temizlik|mertlik harbiye|1 (noun)|harp okulu harcamak|1 (noun)|tüketmek|dökmek|ezmek|geçmek|kullanmak|sarf etmek|sökülmek|sulamak|vermek|yatırmak|yemek harcamalar|1 (noun)|sarfiyat harcama|1 (noun)|sarf|gider harcanan|1 (noun)|bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun harcanır|1 (noun)|para dediğin el kiri harcanmak|1 (noun)|araya gitmek|gitmek|yemek harcanmış|1 (noun)|masruf harcatmak|1 (noun)|alıktırmak harcıâlem|1 (noun)|basmakalıp harcırah|1 (noun)|yolluk harcı|1 (noun)|ucuz harç|1 (noun)|masraf|toprak|kireç|karışım|karmaş hardalgillerden|1 (noun)|brokoli hardal|1 (noun)|turpgiller hare|1 (noun)|canlı|meneviş|dalgır|mermer|hara harekât|1 (noun)|davranışlar|işler|çarpışma|çevirme|operasyon: hareket|1 (noun)|devinim|davranış|akım|deprem|deviniş|devinme|aksiyon|amel|devin|dinamik|eylem|faaliyet|fiil|manevra|oynak|yelim harekete geçirmek|1 (noun)|kımıldatmak|canlandırmak harekete getirmek|1 (noun)|kımıldatmak|canlandırmak hareket etmek|1 (noun)|devinmek|davranmak hareketlenmek|1 (noun)|kızışmak hareketleri|1 (noun)|astronom|lâyık hareketlerini|1 (noun)|gök bilimi hareketler|1 (noun)|mimik hareketli|1 (noun)|canlı|devingen|müteharrik|kıpırdak|devinimli|acar|aktif|alevli|ateş parçası|cıvıl cıvıl|cümbüşlü|çaçaça|delişmen|dinamik|eli dursa ayağı durmaz|etkin|faal|işlek|keklik gibi|kıvrak|koyu|mobil|mobilize|oynak|pop müzik|ruh kazandırmak|uyuz|vodvil|vurdulu kırdılı hareketli, dinamik|1 (noun)|devingen hareketlilik|1 (noun)|devingenlik|ak|canlılık|cevvaliyet|kaynaşma hareketsiz|1 (noun)|durgun|durağan|devinimsiz|dingin|gevşek|heykel gibi|koşin|ölü|ölü gibi|râkid|sükûnetli|tek hareketsizlik|1 (noun)|cansızlık|sükûnet hareketsizolmamalı|1 (noun)|et kanlı gerek, yiğit canlı hareketten|1 (noun)|uyuşturucu harekî|1 (noun)|devimsel harelenmek|1 (noun)|dalgalanmak|menevişlenmek haremağası|1 (noun)|hadımaağası harem|1 (noun)|karı|eş haremlik|1 (noun)|karılık|eşlik harezmi yolu|1 (noun)|algoritma harezmî yolu|1 (noun)|algoritma harf çevirisi|1 (noun)|transliterasyon harfi harfine|1 (noun)|tastamam|uygun harf-i tarif|1 (noun)|tanımlık harfitarif|1 (noun)|tanımlık harfiyat|1 (noun)|hafriyat harfiyen|1 (noun)|değiştirmeksizin|kelimesi kelimesine harfler|1 (noun)|abecesayisal|alfasayisal|hurufat harf|1 (noun)|matematik|fizik|imce|kod harfteş|1 (noun)|anagramme har gür|1 (noun)|har harhara|1 (noun)|hırıltı har har|1 (noun)|gürültülü harharyasgillerden|1 (noun)|harharyas harharyas|1 (noun)|harharyasgillerden har hur|1 (noun)|har harı geçmek|1 (noun)|kızgınlığı|sıcaklığı|hevesi harıl harıl|1 (noun)|durmaksızın harın|1 (noun)|hain|huysuz|obur haricen|1 (noun)|dıştan|dışarıdan|dışardan haricî|1 (noun)|dışarık|dışsal harici|1 (noun)|dış|dışıl hariciye|1 (noun)|dışişleri|dış işleri hariç|1 (noun)|dışarı|dış|müstesna harîf|1 (noun)|sonbahar|güz harika|1 (noun)|eksiksiz|kusursuz|tam|mükemmel|olağanüstü harikulade|1 (noun)|benzersiz|eşsiz harikulâdelik|1 (noun)|olağanüstülük harikulâde|1 (noun)|olağanüstü harir|1 (noun)|ipek haris|1 (noun)|istekli|hırslı|açgözlü|aç|aç göz|aç gözlü|açgöz harita alanı|1 (noun)|izdüşüm alan haritacı|1 (noun)|kartograf haritacılık|1 (noun)|kartografi|kartografya|arazi topoğrafı harita|1 (noun)|coğrafya|tarih|dil|eşlem haritadan silmek|1 (noun)|savaş harita kadastro teknisyeni|1 (noun)|imar|iskan harita mühendisi|1 (noun)|madencilik|inşaat|su|havacılık|jeodezi mühendisi|fotogrametri mühendisi harita teknikeri|1 (noun)|biçim|konum hark|1 (noun)|ark harlak|1 (noun)|çağlayan harlatmak|1 (noun)|alevlendirmek harlı|1 (noun)|kuvvetli harmancıkakalan|1 (noun)|akalan harman çevirmek|1 (noun)|harmanlamak harman çorman|1 (noun)|karman çorman harman dövmek keçinin işi değil|1 (noun)|önemli harmani|1 (noun)|pelerin|harmaniye harmaniye|1 (noun)|harmani harmanlamak|1 (noun)|harman çevirmek harmanlanmak|1 (noun)|tütün|çay harman|1 (noun)|tütün|haman harman yel ile, düğün el ile|1 (noun)|akraba|eş harmoni|1 (noun)|armoni harnıp|1 (noun)|harnup|keçiboynuzu harnup|1 (noun)|keçiboynuzu|harnıp|harrup harp açmak|1 (noun)|savaş açmak harpetmek|1 (noun)|muharebe harp malulü|1 (noun)|savaş malulü harp okulu|1 (noun)|harbiye harp|1 (noun)|savaş|arp harput köftesi|1 (noun)|kıyma harrup|1 (noun)|harnup har|1 (noun)|sıcak|kızgın|yakıcı|har gür|har hur hars|1 (noun)|kültür|kazanmak|ekin hartadak|1 (noun)|hartadan|harttadak hartadan|1 (noun)|hartadak harta|1 (noun)|sırasız hart kakan|1 (noun)|ağaçkakan hartlagan|1 (noun)|ağaçkakan hartlağan|1 (noun)|ağaçkakan harttadak|1 (noun)|hartadak hasa|1 (noun)|hasse|patiska hasan|1 (noun)|güzellik|iyilik hasara uğramak|1 (noun)|yıkılmak hasar|1 (noun)|kırılma|dökülme|bozulgu|yıkılgı hasatçı|1 (noun)|toplama hasbahçe|1 (noun)|hayaldeki hasbelkader|1 (noun)|tesadüfen hasbeten|1 (noun)|karşılıksız|parasız|bedava hasbıhâl etmek|1 (noun)|söyleşmek hasbıhal|1 (noun)|görüşme|konuşma hasbıhâl|1 (noun)|söyleşi|sohbet hasbihâl etmek|1 (noun)|söyleşmek|hoşbeş etmek|laflamak|sohbet etmek hasbihâl|1 (noun)|söyleşi|sohbet hasbîlik|1 (noun)|gönüllülük hasbî|1 (noun)|sebepsiz hasebi?l|1 (noun)|din|asalet|şan|dolayı|cihetiyle|gereğince hasebiyle|1 (noun)|dolayısıyla|haysiyetiyle|nedeniyle|sebebiyle hasenat|1 (noun)|yararlı|iyi hasep|1 (noun)|nitelikler|nitelik hasetçi|1 (noun)|kıskanç|günücü hasetçilik|1 (noun)|kıskançlık haset etmek|1 (noun)|kıskanmak|çekememek|günülemek haset|1 (noun)|kıskançlık|çekememezlik|günü hasetlenmek|1 (noun)|kıskanmak|çekememek hasetlik|1 (noun)|kıskançlık|günücülük hasılat|1 (noun)|albaga hâsılat|1 (noun)|ürün|gelir|kazanç hasıl|1 (noun)|görünen|ürün|verim hâsılıkelâm|1 (noun)|hâsılı velkelâm hâsılı|1 (noun)|kısacası hâsılı velkelâm|1 (noun)|kısacası|özetlersek|hâsılıkelâm hâsıl|1 (noun)|olan hasıl olmak|1 (noun)|görünme hâsıl olmak|1 (noun)|türemek hasım|1 (noun)|düşman|yağı|antagonist hasımlık|1 (noun)|düşmanlık|yağılık|husumet hasır altı etmek|1 (noun)|minder altı etmek hasırotugillerden|1 (noun)|hasırotu hasırotu|1 (noun)|hasırotugillerden|düz|kofa hasır otu|1 (noun)|kofa|kamış|kiliz|saz|su kamışı hasır|1 (noun)|saz|kabuk|ayırma hasis|1 (noun)|cimri|pinti|kısmık|bayağı|alçak|demirhindi hasiyetli|1 (noun)|etkili hasiyet|1 (noun)|özgülük|hassa|etki haslet|1 (noun)|huy has|1 (noun)|özgü|mahsus|katışıksız|iyi|öze|başmaklık|saf hasret kalmak|1 (noun)|özlemek hasretlik|1 (noun)|ayrılık hasretli|1 (noun)|özlemli hasretmek|1 (noun)|vermek|özgülemek hasret|1 (noun)|özlem|özlenti hasrolunmak|1 (noun)|ayrılmak hassa|1 (noun)|özgülük|özellik|hasiyet hassas|1 (noun)|duygun|duyarlı|duyar|içli|alıngan|duygulu|culum|nazik|rafine|santimantal hassasiyet|1 (noun)|duyarlık|hassaslık|duygunluk|ilim hassaslık|1 (noun)|hassasiyet|duyarlık|santimantalite hassaten|1 (noun)|ayrıca|özellikle|bilhassa hasse|1 (noun)|patiska|duyu|hasa hassiyum|1 (noun)|hs hastahanelerde|1 (noun)|karantina hastahane|1 (noun)|sayrılar evi|şifahane|tabelâ hastalanmak|1 (noun)|keyfi bozulmak|kötülemek|marazlanmak|rahatsızlanmak|şifayı kapmak hastalanmaz|1 (noun)|olumsuz fiil hastalıkbilim|1 (noun)|patoloji hastalıkbilimsel|1 (noun)|patolojik hastalık kantarla girer, miskalle çıkar|1 (noun)|hastalık hastalıklar|1 (noun)|emraz hastalıklı|1 (noun)|mariz|aksırıklı tıksırıklı|algın|alil|çorlu|dert sahibi|marazî|marazlı|yarım hastalık|1 (noun)|sayrılık|maraz|tutku|çor|dert|dili dolaşmak|geçmiş olsun|hacir altına almak|hastalık kantarla girer, miskalle çıkar|hidroterapi teknikeri|iki büklüm olmak|illet|malûliyet|maraza|marazlı|rahatsızlık|yayılmak|zabzab|zayıflama hastalıktan|1 (noun)|onmak hastanelere|1 (noun)|resepsiyoncu hastanenin|1 (noun)|başhekim hastane|1 (noun)|sayrılarevi|darüşşifa|başhemşire|diyetisyen|kahya|şapel|tabela|tuvalet|uzman hemşire hastanın|1 (noun)|anamnez hasta ol benim için, öleyim senin için|1 (noun)|kişi hasta|1 (noun)|parasız|züğürt|sayrı|acil tıp teknisyeni|amîd|malül|marazlı|mustarip|pestil|rahatsız|rencür|sa­kîm|sayru hasuda|1 (noun)|yağ|aside hasut|1 (noun)|kıskanç|günücü hasutluk|1 (noun)|kıskançlık haşa|1 (noun)|belleme haşarat|1 (noun)|böcekler haşarı|1 (noun)|huysuz|yaramaz|bakan|bakay|bardabaş|canavar|ecevit haşat|1 (noun)|darmadağınık|bozuk|kötü|yorgun|bitkin haşat etmek|1 (noun)|bozmak haşatı çıkmak|1 (noun)|bozulmak|bitkinleşmek haşat olmak|1 (noun)|bozulmak|yorulmak haşefe|1 (noun)|başçık haşerat|1 (noun)|böcekler haşere|1 (noun)|böcek haşhaş|1 (noun)|gelincikgillerden|gelincikgiller haşırdamak|1 (noun)|kâğıt haşırdayan|1 (noun)|haşırtılı haşırdayarak|1 (noun)|haşır huşur haşır huşur|1 (noun)|haşırdayarak haşırtılı|1 (noun)|haşırdayan haşinleşmek|1 (noun)|sertleşmek haşin|1 (noun)|sert|kırıcı haşir neşir etmek|1 (noun)|kaynaştırmak haşir neşir|1 (noun)|kaynaşma haşir neşir olmak|1 (noun)|kaynaşmak haşir|1 (noun)|toplanma haşiv|1 (noun)|doldurma haşiye|1 (noun)|dipnot hâşiye|1 (noun)|hâmiş haşlak|1 (noun)|kızgın|kaynar haşlamak|1 (noun)|dalamak|azarlamak|alabanda vermek|börtmek haşlanmak|1 (noun)|kaynamak haşmet|1 (noun)|görkem|yücel haşmetli|1 (noun)|görkemli ha şöyle|1 (noun)|hah haşv-i melih|1 (noun)|artımlama haşyet|1 (noun)|korku|korkma hatalı|1 (noun)|falsolu|teltikli|yanlış hatalı yürüme|1 (noun)|step hatasız|1 (noun)|falsosuz|teltiksiz hatasız kul olmaz|1 (noun)|yanılmayan hataya düşmek|1 (noun)|yanılmak hata|1 (noun)|yanılgı|yanlış|yanlışlık|yanılma|suç|günah|kusur|cürüm|hatia|pot|sakatlık|taksîr|taksîre|teltik hat bekçisi|1 (noun)|telefon hat çekmek|1 (noun)|telefon|önemsememek hat|1 (noun)|çizgi|yazı|yol|geçek|telefon|telgraf|kanal|sınır hatıra|1 (noun)|anı|andaç|anmalık|yadigâr|angı|annak|anuk|burungu|estelik hatıra defteri|1 (noun)|anılık hatır almak|1 (noun)|gönül almak hatırat|1 (noun)|anılar|andaç hatır belâsı|1 (noun)|sevgi hatırbilmez|1 (noun)|bilmez hatırdan|1 (noun)|unutmak hatır|1 (noun)|gönül|düşünme|hafıza|zihin|akıl|kalp|sevgi|durum|keyif|hâl|sıtıra|yâd hatır hatır|1 (noun)|yenilir|hatır hutur hatır hutur|1 (noun)|hatır hatır hatırı için|1 (noun)|yüzünden|sebebiyle hatırı kalmak|1 (noun)|gücenmek|kırılmak hatırına gelmek|1 (noun)|hatırlamak hatırında kalmak|1 (noun)|unutmamak|hatırlamak hatırından çıkmamak|1 (noun)|sevdiği hatırında tutmak|1 (noun)|unutmamak hatırını hoş etmek|1 (noun)|sevindirmek hatırını kırmak|1 (noun)|üzmek|gücendirmek hatırı sayılır|1 (noun)|önemli|saygın|saygıdeğer hatır için çiğ tavuk yenir|1 (noun)|insan hatırlama|1 (noun)|anımsama|derhatır|istihzar|tahattur|tezekkür hatırlamak|1 (noun)|anımsamak|aklına düşmek|aklına gelmek|aklında kalmak|anılmak|anmak|bilmek|bulmak|çıkarmak|dönmek|gözünün önünden geçmek|gözünün önüne gelmek|hatırına gelmek|hatırında kalmak|tahattur etmek|yâd etmek hatırlamamak|1 (noun)|unutmak hatırlanamaz|1 (noun)|akla gelmez hatırlanan|1 (noun)|muhtır hatırlanma|1 (noun)|anımsanma hatırlanmak|1 (noun)|anımsanmak|unutulmak hatırlanmaz|1 (noun)|unutulmak hatırlatılmış|1 (noun)|tembihli hatırlatma|1 (noun)|anımsatma|tezkîr hatırlatmak|1 (noun)|anımsatmak|uyarmak|aklına getirmek|çağrıştırmak|deşmek|düşündürmek|ihtar etmek|nodullamak|okşamak|söylemek|tembihlemek hatırlatsın|1 (noun)|yadigâr olsun hatırlı|1 (noun)|etkili|saygın|zülfüyâre dokunmak hatırsız|1 (noun)|etkisiz|değerbilmez|teltiksiz hatır sormak|1 (noun)|hâl hatır sormak hatırşinas|1 (noun)|saygılı hatia|1 (noun)|yanlış|hata hatim|1 (noun)|bitirme hatime|1 (noun)|son|sonuç|son deyiş hatim indirmek|1 (noun)|hatmetmek hatip|1 (noun)|açık|konuşmacı|aykaç|aytek|aytışan|aytuk|çepen|dil cambazı|eytemiş|konferansçı|tilmen hatmetmek|1 (noun)|bitirmek|hatim indirmek hatmi|1 (noun)|ebegümecigillerden|ağaç küpesi hatta|1 (noun)|bile|üstelik|ayrıca|belki|velev hattâb|1 (noun)|oduncu hattıhareket|1 (noun)|davranış|tutum hat-trick|1 (noun)|üçleme hatun|1 (noun)|kadın|bayan|hanım|eş|zevce|avrat hatun kişi|1 (noun)|kadın havaalanı|1 (noun)|tayyare meydanı hava almak|1 (noun)|ferahlamak|açılmak hava atmak|1 (noun)|büyüklenmek|hava basmak hava basmak|1 (noun)|büyüklenmek|hava vermek|gururlanmak|hava atmak hava bilgisi|1 (noun)|meteoroloji hava boşaltma makinesi|1 (noun)|boşaltaç havacılık|1 (noun)|harita mühendisi havacılık mühendisi|1 (noun)|gelişimini|tesisini|tadilini havacıva|1 (noun)|sığırdiligillerden|boş havaçözüt|1 (noun)|aerosol havada|1 (noun)|kalamin|yol havadan|1 (noun)|emeksiz|açıktan|boş|değersiz havadar|1 (noun)|yeleken|yeleç|ferah|havalı|yeles|yeleser|yelis|yeliz|yelkim hava|1 (noun)|davranış|renksiz|kokusuz|gökyüzü|esinti|âlem|tarz|durum|ortam|atmosfer|sonuçsuz|anlamsız|çekicilik|albeni|alım|cazibe|üslûp:|çevre|muhit|ambiyans:|keyif|üslûp|akım|alıcı ortam|ambiyans|ayam|deflektör|doğal kaynak|dona çekmek|esir|fizik tedavisi|tokurdamak hava değişimi|1 (noun)|tebdilihava|açması|ısınması hava gemisi|1 (noun)|zeplin havaî fişek|1 (noun)|törenlerde havaî|1 (noun)|hoppa|değersiz|boş|uçarı|yeleme havaîlik|1 (noun)|uçarılık|hoppalık havai|1 (noun)|tutarsız|hoppa havaiyat|1 (noun)|boş hava kuvvetleri|1 (noun)|helikopter havale etmek|1 (noun)|ısmarlamak|devretmek|yollamak|göndermek havale|1 (noun)|ısmarlama|devretme|banka|postahane|havalename|gebelerde|gönderim|postacı havalename|1 (noun)|havale havalı|1 (noun)|iyi|havadar|önemsemeyen|çekici|façalı|façası olmak|façasıolmak|payalı|yelis|yeliz havalimanı|1 (noun)|hava meydanı havali|1 (noun)|yöre|çevre|dolay hava meydanı|1 (noun)|havalimanı havan dövücünün hınk deyicisi|1 (noun)|kahve dövücünün hınk deyicisi havanın|1 (noun)|baroskop havan|1 (noun)|tahta|taş havaölçer|1 (noun)|aerometre havari|1 (noun)|apotr havarî|1 (noun)|yardımcı havâs|1 (noun)|duyumlar|duygular havasını bulmak|1 (noun)|keyiflenmek|neşelenmek havasız|1 (noun)|mahalle kahvesi gibi havas|1 (noun)|nitelikler|özellikler hava tahmincisi|1 (noun)|meteorolog havataşı|1 (noun)|göktaşı hava vermek|1 (noun)|hava basmak havaya|1 (noun)|boşuna hava yolu ile|1 (noun)|uçakla havayolu|1 (noun)|ulaştırma teknikeri hava yuvarı|1 (noun)|atmosfer havayuvarı|1 (noun)|atmosfer havf|1 (noun)|helak havhav|1 (noun)|köpek havi|1 (noun)|kapsayan havil|1 (noun)|korku havi olmak|1 (noun)|kapsamak|içermek havis|1 (noun)|kuymak hav|1 (noun)|kadife|çuha|pamuk havlama|1 (noun)|afkurma havlamak|1 (noun)|ürümek havlanmak|1 (noun)|kabarmak havlıcan|1 (noun)|zencefilgillerden havlı|1 (noun)|havlu havlu|1 (noun)|havlı|sandık eşyası|silgi|yağlık|yağlıkçı havra|1 (noun)|sinagog havsala|1 (noun)|leğen havsalasına sığmamak|1 (noun)|kavrayamamak havsız|1 (noun)|kilim havuç|1 (noun)|maydanozgillerden|yeregeçen|pürçüklü|balık çorbası|kuzu kapama|mevlevî pilâvı|özbek pilâvı|pırçıklı|rus salatası|şeker havuduyla yutmak|1 (noun)|deveyi havuduyla yutmak havuz|1 (noun)|kum|abgah|böğet|bülke|gencer|plankton havuzlar|1 (noun)|akualand havyar|1 (noun)|balık yumurtası havza|1 (noun)|tekne|bölge|yöre haya|1 (noun)|er bezi|taşak hayalât|1 (noun)|hayaller hayalbaz|1 (noun)|hayalci|hayalî hayalci|1 (noun)|hayalî|hayalperest|hayalbaz hayaldeki|1 (noun)|hasbahçe hayal|1 (noun)|düş|imge|hulya|görüntü|gölge|görsü|eda|fantasma|hülya|imaj|rüya|soyut isim|ütopya hayal düzeyi|1 (noun)|seviyesi hayale|1 (noun)|şiir hayal etmek|1 (noun)|düşlemek|kurmak hayalet|1 (noun)|peri|görüntü|gölge|sanrıl|karaltı|fantom|fantoma|hortlak|karakoncolos|ruh|tayf hayal gibi|1 (noun)|ince|zarif hayal gücü|1 (noun)|imgeleme|muhayyile hayal gücü|1 (noun)|imgeleme|muhayyile hayâlı|1 (noun)|utangaç|sıkılgan hayalinden geçirmek|1 (noun)|düşünmek hayalî|1 (noun)|sanal|hayalci|karagözcü|düşsel|fantastik|hayalbaz|imgesel hayaller|1 (noun)|hayalât hayal meyal|1 (noun)|meyal hayal olmak|1 (noun)|gerçekleştirilememek hayalperest|1 (noun)|düşçü|düşkurucu|hayalci hayâsızlık|1 (noun)|utanmazlık|sıkılmazlık|perdesizlik hayâsız|1 (noun)|sıkılmayan|sıkılmaz|utanmaz|perdesiz hayat ağacı|1 (noun)|soy ağacı hayata küsmek|1 (noun)|bezgin hayat arkadaşı|1 (noun)|eş hayat:|1 (noun)|can hayat dolu|1 (noun)|neşeli|canlı hayat geçirmek|1 (noun)|yaşamak hayat hikâyesi|1 (noun)|özgeçmiş|biyografi|öz geçmiş hayatı kaymak|1 (noun)|mahvolmak hayatını yaşamak|1 (noun)|dilediğince hayatî|1 (noun)|önemli|dirimsel|yaşamsal hayatiyet|1 (noun)|canlılık|yaşarlık hayatiyetli|1 (noun)|canlı hayat kadını|1 (noun)|fahişe|orospu hayat memat meselesi|1 (noun)|ölüm kalım meselesi hayat memat|1 (noun)|ölüm kalım hayat pahalılığı|1 (noun)|yiyecek|içecek hayat sigortası|1 (noun)|yaşam güvencesi hayatta olmak|1 (noun)|yaşamak hayat vermek|1 (noun)|canlandırmak hayat|1 (noun)|yaşam|yaşantı|kaynaşma|yazgı|avlu|balkon|dirim|ömür|kader|sundurma|canlı|meslek|ayşe|can|dirimlik|dirlig|dirlik|durdu|durum|sigorta memuru|varlık|yürik|yürüm hayâ|1 (noun)|utanç|utanma|sıkılma hay|1 (noun)|azarlama haybe|1 (noun)|boş|anlamsız haybeden|1 (noun)|bedavadan haydalanmak|1 (noun)|defedilmek|dehlenmek haydamak|1 (noun)|dehlemek|kovmak|defetmek haydar|1 (noun)|arslan|esed|gazanfer|şir|cesur haydarî|1 (noun)|kolsuz|kısa haydarî yaka|1 (noun)|yelek haydi canım sende|1 (noun)|haydi oradan haydi haydi|1 (noun)|kolaylıkla|rahatlıkla|ferah ferah haydi|1 (noun)|isteklendirmek|hafifseme|ısteklendirmek|hadi|yallah haydin|1 (noun)|isteklendirme|ısteklendirme haydi oradan|1 (noun)|kovmak|haydi canım sende haydisene|1 (noun)|hadisene haydut|1 (noun)|eşkıya|şaki|yaramaz|harami|izbandut haydutlar|1 (noun)|eşkıya haydutluk|1 (noun)|şakilik|şekavet|haramilik|soygunculuk hayfa|1 (noun)|eyvah|yazık|heyhat! hay hayı gitmek vay vayı kalmak|1 (noun)|sağlığını hayhay|1 (noun)|isteyerek hayıf|1 (noun)|haksızlık|insafsızlık|acınma|üzülme hayıflanmak|1 (noun)|acınmak|üzülmek|yerinmek hayıflanma|1 (noun)|yerinç hayın|1 (noun)|hain hayır dile eşine , hayır gele başına|1 (noun)|yapsın hayır etmemek|1 (noun)|iyileşmemek|düzelememek hayırhah|1 (noun)|iyicil|hayırsever|iyilikçi hayır|1 (noun)|inkâr|onamama|iyilik|iyi|hayırlı|yararlı|faydalı|yok|hıgııı|mecur|meymenet|yo|yok canım hayırlıdır|1 (noun)|cahilin dostluğundan, alimin düşmanlığı yeğdir hayırlı|1 (noun)|yararı|uğurlu|iyi|güzel|hayır|mebrur|muhassenat hayırperver|1 (noun)|iyiliksever|yardımsever|hayırsever hayır sahibi|1 (noun)|iyiliksever|hayırsever hayırseverlik|1 (noun)|yardımseverlik|iyilikseverlik hayırsever|1 (noun)|yardımsever|yoksullara|düşkünlere|iyiliksever|hayır sahibi|hayırhah|hayırperver|iyilikçi|vergili hayırsız|1 (noun)|vefasız|asi|gaybana hayırşinas|1 (noun)|eymen hayıt|1 (noun)|ayıt haykırı|1 (noun)|bağırma haykırış|1 (noun)|çığrış|feryat haykırma|1 (noun)|feryad ü figan|feryat figan|haykırtı|nara haykırmak|1 (noun)|telâş|çağırmak|seslenmek|atmak|carlamak|feryat koparmak haykırtı|1 (noun)|haykırma haylaz|1 (noun)|hayta|tembel|çapkın|hangi taşı kaldırsan altından çıkar|ipsiz|nabekâr|orospu çocuğu|scallywag haylazlaşmak|1 (noun)|yaramazlaşmak haylazlıklarıyla|1 (noun)|oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni hayli|1 (noun)|epey|oldukça|abbastanza|bir hayli haymana|1 (noun)|tembel haymatlos|1 (noun)|vatansız hayr|1 (noun)|adalet|ihsan|begesin|çınak hayranlıkla|1 (noun)|ağzı açık|ağzının içine girmek hayranlık|1 (noun)|tutku|oh hayran|1 (noun)|takdirkâr hayrat|1 (noun)|çeşme hayret|1 (noun)|beklenmedik|şaşırma|cabadak|felâket|olamaz|tansığ hayrete|1 (noun)|dudak ısırtmak hayret etmek|1 (noun)|şaşmak|şaşırmak|şaşakalmak hayretle|1 (noun)|şaşkınlıkla|şaşarak hayretten donakalmak|1 (noun)|inanamamak haysiyet|1 (noun)|değer|saygınlık|itibar|onur|şeref|abıru|öz saygı|vechet|yasut haysiyetiyle|1 (noun)|dolayısıyla|sebebiyle|onuruyla|nedeniyle|hasebiyle haysiyeti|1 (noun)|yüz suyu haysiyetli|1 (noun)|değeri|onurlu|saygın haysiyetsiz|1 (noun)|değeri|onursuz|maskara haysiyetsizlik|1 (noun)|onursuzluk haytalık|1 (noun)|serserilik|başıboşluk|külhanbeyilik|kabadayılık hayta|1 (noun)|serseri|külhanbeyi|kabadayı|holigan|başıboş|apaş|haylaz|ipsiz|ipsiz sapsız|külhanî|zırtapoz hayvanat bahçesi|1 (noun)|korunduğu hayvan|1 (noun)|at|eşek|akılsız|duygusuz|kaba|canlı|çıplak|çiftlik nezaretçisi|doğal varlık|efsanevî|madrabaz|sürücü|tanrı|yabanî hayvanat|1 (noun)|hayvanlar|zooloji|hayvan bilimi hayvan bilimci|1 (noun)|zoolog hayvan bilimi|1 (noun)|biyolojinin|görev|zooloji|hayvanat hayvanca|1 (noun)|behimi|hayvanî hayvancağız|1 (noun)|hayvancık hayvancık|1 (noun)|hayvancağız hayvan gibi|1 (noun)|akılsız|duygusuz|kaba hayvanımsı|1 (noun)|hayvansı hayvanî|1 (noun)|hayvansal|hayvanca hayvaniyet|1 (noun)|hayvanlık hayvanlara|1 (noun)|tabu hayvanlarda|1 (noun)|sterol|topak hayvanlardır|1 (noun)|yaşı at pazarında sorarlar hayvanlar|1 (noun)|hayvanat hayvanların|1 (noun)|akıtma|but|köpük|sakatat hayvanlaşma|1 (noun)|kabalaşma hayvanlaşmak|1 (noun)|kabalaşmak hayvanlık|1 (noun)|hayvaniyet hayvansal|1 (noun)|hayvanî hayvansı|1 (noun)|hayvanımsı hayvan varlığı|1 (noun)|fauna hazâb|1 (noun)|odun hazakat|1 (noun)|uzluk haza|1 (noun)|kusursuz|bu|şu|o|etkisiz|eksiksiz haz almak|1 (noun)|hoşlanmak hazandide|1 (noun)|görmüş|geçirmiş|solgun|sararmış|solmuş hazan|1 (noun)|güz|sonbahar hazar|1 (noun)|barış hazcı|1 (noun)|hedonist hazcılık|1 (noun)|hedonizm|zevki|hazza haz duymak|1 (noun)|hoşlanmak hâzen|1 (noun)|baldız hazfetmek|1 (noun)|gidermek|kaldırmak|çıkarmak|silmek hazf ü takdir|1 (noun)|eksilti hazık|1 (noun)|uz|usta hazımlı|1 (noun)|benimseyen|katlanan|kabullenen|işkembesi geniş hazımsız|1 (noun)|benimseyemeyen|katlanamayan|kabullenemeyen hazımsızlık|1 (noun)|benimseyememe|katlanamama|kabullenememe hazım|1 (noun)|sindirme|sindirim|benimsenme hazır|1 (noun)|anık|amade|müheyya|apiko|bayuk|dayar|dizlek|terilgen|tetik üstünde beklemek|yetiz hazırda|1 (noun)|el altında hazırdaki|1 (noun)|elde bulunan|eldeki hazır giyim teknikeri|1 (noun)|çocuk|kalıp-desenleme hazır kahve|1 (noun)|neskafe|instant coffee hazırlama|1 (noun)|ızgara köftecisi|ihzar|istihzar|tabiye|tertip hazırlamak|1 (noun)|gerçekleştirmek|alıştırmak|anıklamak|dizmek|düzenlemek|kurmak|tertip etmek|tertiplemek hazırlandığı|1 (noun)|gazete hazırlanmak|1 (noun)|davranmak|olmak|tertiplenmek|yapınmak|yetişmek hazırlanmış|1 (noun)|ıvaz|mücehhez|müstahzar|tertipli hazırlayan|1 (noun)|mürettip|müstahzır hazırlayıcı|1 (noun)|ihzarî hazırlık|1 (noun)|anıklık|tedbir hazırlıklı|1 (noun)|dayar|mücehhez|tedarikli hazırlık sınıfı|1 (noun)|öğrencilere hazırlıksız|1 (noun)|gafil hazırlop|1 (noun)|sağlanmış|emeksiz|külfetsiz|lop hazır ol|1 (noun)|ayakta hazır para|1 (noun)|nakit|likit hazırun|1 (noun)|mevcut hazif|1 (noun)|eksilti hazin|1 (noun)|acıklı|dokunaklı|hüzünlü|müellim hazine|1 (noun)|altın|gümüş|kaynak|döviz|define|ağıç|ağış|akış|hazne hazinedar|1 (noun)|ağıcı haziran böceği|1 (noun)|manas haziranböceği|1 (noun)|mayısböceklerinden haziran|1 (noun)|kiraz|yaz hazire|1 (noun)|cami|türbe hazletmek|1 (noun)|gidermek|kaldırmak|çıkarmak|silmek hazmetmek|1 (noun)|sindirmek|katlanmak|dayanmak|sabretmek|sinirlemek hazmolulan|1 (noun)|münhazım hazne|1 (noun)|hazine|depo|demet hazreti|1 (noun)|hz hazza|1 (noun)|hazcılık hazzetme|1 (noun)|hoşlanma hazzetmek|1 (noun)|hoşlanmak haz|1 (noun)|zevklenme|nasip|hisse|hoşlanma|zevk|çırganış|lezzet hebrid adaları|1 (noun)|hebridler hebridler|1 (noun)|hebrid adaları heccav|1 (noun)|yergici hecelemek|1 (noun)|seslemlemek hece|1 (noun)|seslem|söyleyiş hece vezni|1 (noun)|parmak hesabı hecl|1 (noun)|atmak hedef almak|1 (noun)|nişan almak hedef|1 (noun)|amaç|gaye|maksat|nişangâh|erek|bartu|bitim|dövümlük|garaz|nişane|uğur hedefi|1 (noun)|kör nişancılık he demek|1 (noun)|onamak hedik|1 (noun)|bulgur hediye|1 (noun)|armağan|armagun|boğ|bölek|bürge|çekli|dürü|emra|galı|galın|gayır|ikram|tanguk|tügün hedonist|1 (noun)|hazcı hedonizm|1 (noun)|hazcılık he|1 (noun)|evet|helyum hegit|1 (noun)|kabak kemane hekim|1 (noun)|doktor|tabip|olçum|otacı hekimler|1 (noun)|etıbba hekimliğin|1 (noun)|cerrahî hekimlik|1 (noun)|doktorluk|otacılık|tababet|tabiplik|tıp hekimlikte|1 (noun)|tuvalet ispirtosu hela|1 (noun)|aralık|ayakyolu|tuvalet helâk etmek|1 (noun)|öldürmek helâk olmak|1 (noun)|ölmek|yorulmak helâk|1 (noun)|ölme|öldürme helak|1 (noun)|yıkılma|bitme|mahvolma|azab|korku|havf|fakr helal|1 (noun)|caiz helal kazanç ile yağlı pilav yenmez|1 (noun)|din|yasa helâl|1 (noun)|kurallara helâ|1 (noun)|tuvalet|abdesthane|ayakyolu|kabine|kademhane|lâvabo|yüznumara hele bir|1 (noun)|hele helecan|1 (noun)|çırpıntı hele de|1 (noun)|üstelik helen|1 (noun)|grek helenistik|1 (noun)|tarihi helenist|1 (noun)|tarihi hele|1 (noun)|özellikle|uyarma|alelhusus|bahusus|bilhassa|bir boy|bir defa|hele bir|hususuyla|ille helezoni|1 (noun)|sarmal helezonî|1 (noun)|sarmal|yılankavi|helisel helezon|1 (noun)|kıvrımlı|helis|yüre helezonlaşmak|1 (noun)|sarmal helezonlu|1 (noun)|sarmal helikopter|1 (noun)|hava kuvvetleri helisel|1 (noun)|sarmal|helezonî helis|1 (noun)|helezon helke|1 (noun)|kova|herke|bakraç helme|1 (noun)|fasulye|pirinç helmintoloji|1 (noun)|kurt bilimi helvacı kabağı|1 (noun)|kabakgillerden helvacı kökü|1 (noun)|çöven helvası|1 (noun)|çis helva|1 (noun)|şeker|yağ helyum|1 (noun)|bağamsı|he hemame|1 (noun)|kakule hematit|1 (noun)|kan taşı hematolog|1 (noun)|kan bilimci hematoloji|1 (noun)|kan bilimi hemayar|1 (noun)|denk|eşit hemcinslik|1 (noun)|türdeşlik hemcins|1 (noun)|türdeş|soydaş hemdert|1 (noun)|acıdaş hemencecik|1 (noun)|çarçabuk|anında|çabucak|anîde|birden|birdenbire|derakap|sıcağı sıcağına|şipşak hemencik|1 (noun)|şöyle bir hemen|1 (noun)|çabucak|gecikmeden|sadece|acilen|alâminüt|alır almaz|bir solukta|demeye kalmamak|der demez|derhal|geniş yürekli|hoppadak|lâhzada|o saat|palas pandıras|sıcağı sıcağına|şıp diye|takkadak|tezi yok|vakit kaybetmeden|yemeden içmeden hemfiil|1 (noun)|eylemdeş hemfikir|1 (noun)|oydaş|düşündeş hemhâl olmak|1 (noun)|bütünleşmek hemhudut|1 (noun)|sınırdaş hemi|1 (noun)|değilmi hemodiyaliz|1 (noun)|kansüzüm hemoglobin|1 (noun)|azot|oksijen|hidrojen|kanboya|emoglobin hemoroit|1 (noun)|basur|emoroit hemoroitli|1 (noun)|basurlu hem|1 (noun)|özellikle|zaten|pekiştirme|ve hempa|1 (noun)|omuzdaş|ayaktaş|arkadaş hem suçlu hem güçlü|1 (noun)|hem uyuz hem yavuz hemşehri|1 (noun)|memleketli|arkadaş|yirdeş hemşeri|1 (noun)|ildeş|yerdeş hemşire|1 (noun)|bacı|beslenme|şvester hem uyuz hem yavuz|1 (noun)|hem suçlu hem güçlü hemze|1 (noun)|gırtlakta hendek|1 (noun)|dren|tahkimat|trap|uhdut hendeklerden|1 (noun)|kros hendese|1 (noun)|geometri hendesî|1 (noun)|geometrik hengâme|1 (noun)|patırtı|gürültü|kavga|hengâm hengâm|1 (noun)|hengâme|zaman|vakit|ruzgar hentbol|1 (noun)|el topu|taç henüz|1 (noun)|yeni|hâlâ|daha|şimdi|elan hepatit|1 (noun)|sarılık|ikter hep beraber|1 (noun)|birlikte hep beraber|1 (noun)|birlikte hep|1 (noun)|bütün|daima|hepiniz|bilcümle|bilumum|cemi|cemîh|cümle|hepimiz|hepsi|kâffe|kamu|mecmu|olanca|umum|yapa|yatıp kalkıp hepimiz|1 (noun)|hep hepiniz|1 (noun)|hep heple hiç ilkesi|1 (noun)|tür hepsi|1 (noun)|bütünü|tamamı|tümü|cümlesi|hep|topu|alayı|alay|algu|baştan aşağı|cem'an|cemi|hacısı hocası|ıcığı cıcığı|kâffesi|kapı kapamaca|takım taklavat|topu topu|tüm|tüzbayküç hepsi hepsi|1 (noun)|tamamen hepten|1 (noun)|tamamıyla|büsbütün hepyek|1 (noun)|bir bir heralda|1 (noun)|herhalde her|1 (noun)|belirsizlik sıfatı|değme hercaî menekşe|1 (noun)|menekşegillerden|mor|sarı hercai|1 (noun)|yanardöner|yeltek hercaî|1 (noun)|yeltek|gelgeç|vefasız hercümerç etmek|1 (noun)|karıştırmak hercümerç|1 (noun)|karmakarışık|darmadağınık|altüst|alavere her daim|1 (noun)|daima herek|1 (noun)|asma|ispalya hereklemek|1 (noun)|sırıklamak hergele|1 (noun)|terbiyesiz her gün papaz pilâv yemez|1 (noun)|papaz her gün pilâv yemez her gün|1 (noun)|süreklice herhalde|1 (noun)|ginez|heralda her hâlde|1 (noun)|kesinlikle|mutlaka her hâlükârda|1 (noun)|kesinlikle herhangi|1 (noun)|rastgele|kimse herif|1 (noun)|adam heriflik|1 (noun)|kabadayılık herke|1 (noun)|bakraç|kova|helke herkes|1 (noun)|adam|âlem|âlem-|belirsizlik zamiri|cümle|cümle âlem|dost düşman|dünya|dünya âlem|el âlem|el el için ağlamaz; başına kara bağlamaz|hacısı hocası|herkez|ibretiâlem|kâinat|millet|ortalık|şunun bunun|tepeden tırnağa|umum|yedi düvel|yedi mahalle|yediden yetmişe herkesçe|1 (noun)|geçer akçe herkese|1 (noun)|ele güne karşı|rahman herkese tükrüğü bal|1 (noun)|sever herkesin arşınına göre bez vermezler|1 (noun)|herkesin yorulduğu yere han yapılmaz herkesin gönlünde bir aslan yatar|1 (noun)|her yiğidin gönlünde bir aslan yatar herkesin|1 (noun)|taş yerinde ağırdır herkesin yorulduğu yere han yapılmaz|1 (noun)|herkesin arşınına göre bez vermezler herkeslik|1 (noun)|alelâdelik herkes sevdiğini öper, bayram da bahane|1 (noun)|kişi herkeste|1 (noun)|şunda bunda herkez|1 (noun)|herkes hermafrodit|1 (noun)|er dişi|erselik|hünsa her ne hâl ise|1 (noun)|uzatmayalım|geçelim her ne pahasına olursa olsun|1 (noun)|ne pahasına olursa olsun herrü|1 (noun)|ya herrü ya merrü herslenmek|1 (noun)|kızmak her şeyin yenisi, dostun eskisi|1 (noun)|eski|yıpranmış herşey|1 (noun)|tepeden tırnağa her tarakta bezi olmak|1 (noun)|kırk tarakta bezi olmak her yiğidin gönlünde bir aslan yatar|1 (noun)|herkesin gönlünde bir aslan yatar her zaman|1 (noun)|sürekli|daima herze|1 (noun)|zevzeklik|saçma hesaba gelmez|1 (noun)|umulmadık|beklenmedik hesabedilen|1 (noun)|ma'dûd hesabına|1 (noun)|yönünden|için|yararına|üstüne hesabını görmek|1 (noun)|cezalandırmak hesabı yok|1 (noun)|sayısız hesabî|1 (noun)|hesaplı hesap|1 (noun)|aritmetik|oranlama|tahmin|adisyon|hesap pusulası|hisâb hesapça|1 (noun)|tahminî hesapçı|1 (noun)|tutumlu hesap etmek|1 (noun)|düşünmek|tasarlamak hesaplamak|1 (noun)|göz önüne almak|oranlamak hesaplaşmak|1 (noun)|sayışmak hesaplaşma|1 (noun)|muhasebe hesaplıca|1 (noun)|hesaplı hesaplı|1 (noun)|ölçülü|ekonomik|tutumlu|plânlı|rasyonel|hesabî|hesaplıca|tecimer hesap pusulası|1 (noun)|hesap hesapsızca|1 (noun)|hesapsız hesapsız kitapsız|1 (noun)|sorumsuz|ölçüsüz hesapsız|1 (noun)|ölçüsüz|tutumsuz|savruk|müsrif|çok|hesapsızca|plânsız hesap sormak|1 (noun)|birini hesaptan düşmek|1 (noun)|hesaptan|borçtan|çıkarmak hesaptan|1 (noun)|hesaptan düşmek hesap uzmanı|1 (noun)|muhasip heterogen|1 (noun)|heterojen heterojen|1 (noun)|ayrışık|ayrı cinsten|çoktürel|heterogen heterotrof|1 (noun)|dışbeslenen heterotrofi|1 (noun)|dış beslenme hevân|1 (noun)|horluk|aşğılık hevesi|1 (noun)|harı geçmek|maymun iştahlı hevesini almak|1 (noun)|istediği hevesini kırmak|1 (noun)|isteklerini|ısteklerini hevesini|1 (noun)|kurtlarını dökmek heves|1 (noun)|istek|eğilim|arzu|şevk|keyif|merak heveskâr|1 (noun)|hevesli|amatör heveslendirme|1 (noun)|isteklendirme heveslendirmek|1 (noun)|ateşlemek heveslenmek|1 (noun)|isteklenmek|özenmek|iştahı kabarmak hevesli|1 (noun)|istekli|özengen|amatör|arzulu|heveskâr|profesyonel|şaik|şaika heyakil|1 (noun)|heykeller heybet|1 (noun)|korku|mehabet|büyüklük|ululuk|azamet|aybar|şevket|tulgar heybetli|1 (noun)|büyük|ulu|azametli|boysan|odunumsu|tağalp|tala|yandık|yilun heybetlilik|1 (noun)|abar|avar|aybar|tulgar heyecana düşürmek|1 (noun)|heyecanlandırmak heyecana gelmek|1 (noun)|heyecanlanmak heyecan duymak|1 (noun)|heyecanlanmak heyecanı|1 (noun)|kuru heyecanla|1 (noun)|canlı canlı|dokuz doğurmak|fellek fellek heyecanlandırmak|1 (noun)|heyecana düşürmek|kanını kaynatmak|oynatmak|tehyiç etmek heyecanlandırma|1 (noun)|tehyiç heyecanlanmak|1 (noun)|alev almak|alt üst olmak|ateş almak|ateşalmak|ayağa kalkmak|heyecan duymak|heyecana gelmek|kalbi yerinden oynamak|paçaları tutuşmak|yüreği kalkmak|yüreği parlamak heyecanlanma|1 (noun)|teheyyüç heyecanlı|1 (noun)|çabuk|müteheyyiç|ayakta|çarpıntılı|nefes kesici|tezürek|yanar|yibek heyecan|1 (noun)|sevinç|korku|kızgınlık|üzüntü|kıskançlık|coşku|coşuntu|ağıt|ayakları birbirine dolaşmak|azboy|buşku|caruz|çatlamak|dili dolaşmak|dinamit|ruh bilimi|ruhbilim|sakin sakin|tüyleri diken diken olmak heyecansız|1 (noun)|çabuk|ruhsuz heyecen|1 (noun)|çarpıntısı tutmak|çarpıntısıtutmak heyelân|1 (noun)|kayşa|göçü heyelan|1 (noun)|kayşa|toprak kayması heyetiyle|1 (noun)|bütünüyle heyet|1 (noun)|kurul|astronomi|biçim|kılık heyhat!|1 (noun)|hayfa heyhat|1 (noun)|yazık heyhey|1 (noun)|sinirlilik heykelci|1 (noun)|heykeltıraş|yontucu heykelci kalemi|1 (noun)|kil heykelcilik|1 (noun)|heykeltıraşlık|yontuculuk|burkan|görsel sanatlar|plastik sanatlar heykel gibi|1 (noun)|hareketsiz|duygusuz heykeller|1 (noun)|heyakil heykel|1 (noun)|taş|tunç|bakır|kil|yontu|balbal|barkat|bartık|bediz|duraç|erosçu|güzel sanatlar|plâstik sanatlar|statü heykeltıraş|1 (noun)|heykelci|yontucu|tahta|taş|kil|çamur|beton|demir|saç|figürler|bedizci|heykeltraş heykeltıraşlık|1 (noun)|yontuculuk|heykelcilik heykeltraş|1 (noun)|heykeltıraş heyre|1 (noun)|gebol hey|1 (noun)|sitem|yakınma|azar|be|hiş|yahu heyula|1 (noun)|töz|hammadde|materia heyya|1 (noun)|evet hezaren|1 (noun)|bambu|saray çiçeği hezel|1 (noun)|şaka|alay|mizah hezeyan etmek|1 (noun)|saçmalamak hezeyan|1 (noun)|saçmalama|sayıklama|sabuklama|sabuklanma hezimet|1 (noun)|yenilgi|bozgun hf|1 (noun)|hafniyum hg|1 (noun)|civa h|1 (noun)|'''hicri'''|hidrojen|ötümsüz|sert ünsüz|tonsuz ünsüz hıçkıra hıçkıra|1 (noun)|hıçkırarak|hıçkırıklarla hıçkırarak|1 (noun)|hıçkıra hıçkıra hıçkırık|1 (noun)|fuâk|hıggıdık hıçkırıklarla|1 (noun)|hıçkıra hıçkıra hıçkırık tutmak|1 (noun)|hık tutmak hı|1 (noun)|evet hıfız|1 (noun)|saklama hıfz etmek|1 (noun)|saklamak|bellemek|korumak hıfzıssıhha|1 (noun)|hijyen hıfz|1 (noun)|saklama|ezberleme hıggıdık|1 (noun)|hıçkırık hıgııı|1 (noun)|hayır hıkd|1 (noun)|kin|buğz|adâvet hık tutmak|1 (noun)|hıçkırık tutmak hıla|1 (noun)|yaygı hımbıllaşmak|1 (noun)|miskinleşmek hımbıllık|1 (noun)|ağır canlılık hımbıl|1 (noun)|uyuşuk|tembel hımış|1 (noun)|taş hına|1 (noun)|kına hıncahınç|1 (noun)|dopdolu hınç|1 (noun)|kin|gayz|ateş|kuyruk acısı hınçları|1 (noun)|beddua hınçlı|1 (noun)|öfkeli|yüreği dolu hınçsız|1 (noun)|öfkesiz hınk|1 (noun)|kahve dövücüsünün hınk deyicisi hınna|1 (noun)|kına hınzırca|1 (noun)|kurnazca hınzır|1 (noun)|domuz|gaddar hınzırlaşmak|1 (noun)|muzipleşmek hınzırlık etmek|1 (noun)|sinirlendirici hınzırlık|1 (noun)|muziplik hıraman|1 (noun)|üzeri hıra|1 (noun)|zayıf|çelimsiz|cılız|obur hırboluk|1 (noun)|sersemlik|salaklık hırbo|1 (noun)|sersem hır çıkarmak|1 (noun)|kavga hırçık|1 (noun)|paçavra hırçınlaşmak|1 (noun)|canavar kesilmek hırçınlığı|1 (noun)|mum olmak hırçın|1 (noun)|öfkeli|aksi|huysuz|celâlli|çamıç|sert|yumuşak hırdavatçılık|1 (noun)|nalburluk hırdavatçı|1 (noun)|nalbur hırdavat|1 (noun)|kilit|tel|önemsiz|reze hırgür|1 (noun)|geçimsizlik|kavga hır gür|1 (noun)|kavga hırıldaşmak|1 (noun)|hırlaşmak hırıltı|1 (noun)|geçimsizlik|kavga|harhara hırızma|1 (noun)|ayı|küpe|hızma hıristiyan|1 (noun)|hristiyan hıristiyanlık|1 (noun)|hristiyanlık hıristo|1 (noun)|kazayağı hırka|1 (noun)|kollu|kumaştan hır|1 (noun)|kavga|dalaş hırlaşmak|1 (noun)|hırıldaşmak hırlı|1 (noun)|uslu|yaramaz|şımarık hırpalamak|1 (noun)|örselemek|dövmek|canını çıkarmak|gagalamak|pastırmasını çıkarmak|tepelemek|tozunu almak|tozunu atmak|yiyip bitirmek hırpalanır|1 (noun)|bin atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin hırpalanmak|1 (noun)|gagalanmak|tartaklanmak hırpanî|1 (noun)|derbeder|süflî hırs bürümek|1 (noun)|gözünü hırs bürümek hırsız adım|1 (noun)|yavaş hırsız anahtarı|1 (noun)|maymuncuk hırsız|1 (noun)|arakçı|uğru|eli uzun|harami hırsız gibi|1 (noun)|gizlice hırsızlama|1 (noun)|gizlice hırsızlık|1 (noun)|çalma|sirkat|arakçılık|arak|haramilik|manita|uğruluk|yankesicilik hırslandırmak|1 (noun)|öfkelendirmek|kızdırmak hırslanmak|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak|bilenmek|kafası kızmak hırslı|1 (noun)|tutkulu|haris|öfkeli|kızgın|açgözlü|muhteris|dinamit|toymaduk|uzun dişli hırs|1 (noun)|öfke|kızgınlık|açgözlülük|doymazlık|ateş|çıkarmak|tamah hırtapoz|1 (noun)|sersem|aptal|şaşkın hırtlamba|1 (noun)|perişan hırtlık|1 (noun)|sersemlik|budalalık|ahmaklık hırt|1 (noun)|sersem|budala|ahmak hırvatistan|1 (noun)|adriyatik denizi|balkanlar hırvat|1 (noun)|slav hısım|1 (noun)|akraba|kandaş|yakın|anat|cerkin|enicuk|tuskan hısımlar|1 (noun)|duvarın beri yüzü beri, öte yüzü öte hısımlık|1 (noun)|karabet|akrabalık|neseb|sıhrî|sıhriyet hışıldamak|1 (noun)|hışlamak hışıldayarak|1 (noun)|hışıl hışıl hışıl hışıl|1 (noun)|hışıldayarak hışımlanmak|1 (noun)|öfkelenmek hışımlı|1 (noun)|öfkeli|kızgın|sinirli hışım|1 (noun)|öfke|kızgınlık hışır|1 (noun)|aptal|sersem hışırdamak|1 (noun)|kâğıt|meşin hışlamak|1 (noun)|hışıldamak hıtap|1 (noun)|kömbe hıyanet|1 (noun)|hainlik|ihanet|aldatma|vefasızlık|vefasız|satkınlık|hıyanetlik hıyanetlik|1 (noun)|hıyanet hıyarağa|1 (noun)|görgüsüz|yontulmamış|hıyarağası hıyarağası|1 (noun)|hıyarağa hıyar akçesiyle alınan eşeğin ölümü sudan olur|1 (noun)|çürük hıyarcık|1 (noun)|hıyarcıl hıyarcıl|1 (noun)|hıyarcık hıyarın önü, dutun sonu|1 (noun)|hıyar hıyar|1 (noun)|kabakgillerden|uzun|sürüngen|görgüsüz|budala|salatalık|hıyarın önü, dutun sonu hıyarlaşmak|1 (noun)|hıyarlık etmek hıyarlık etmek|1 (noun)|hıyarlaşmak hıyarşembe|1 (noun)|baklagillerden|hint hıyarı hızar|1 (noun)|bıçkı hızarcı|1 (noun)|kereste hızbilim|1 (noun)|kinetik hız|1 (noun)|çabukluk|sür'at|şiddet|çaba|güç|gayret|takat|sürat|hüküm|ivinti|momentum|sür?at|vites|yol hızı|1 (noun)|düşmek|yatışmak hızını alamamak|1 (noun)|yatışamamak|hızlanamamak hızını almak|1 (noun)|yatışmak|yavaşlamak hızla|1 (noun)|çabucak|çabuk|sür'atle|çurlatmak|dayamak|fırlamak|fırtına gibi|fişek gibi|güldür güldür|jet gibi|tam gaz|yel gibi hızlanamamak|1 (noun)|hızını alamamak hızlandıran|1 (noun)|enzim hızlandırmak|1 (noun)|çurlatmak|hız vermek|sür'atlendirmek|tacil etmek|tesri etmek hızlandırma|1 (noun)|ta?cîl|tacil|tesri hızlanmak|1 (noun)|çabuklaşmak|kızışmak|sür'atlenmek|şiddetlenmek hızlı|1 (noun)|çabuk|seri|sür'atli|şiddetle|ivedilikle|uçarı|çapkın|hovarda|süratli|acul|babrak|çildu|eşkin|fıldır|fırkata|külüg|külük|sıkı|şiddetli|tavar|tavgaç|tavlı|tez|ütgür|yarız|yeğin|yelçi|yelegen hızlı hızlı|1 (noun)|çabucak|ivedilikle hızlılık|1 (noun)|sür'at|momentum|sürat|tez hızma|1 (noun)|hırızma hızölçer|1 (noun)|ivmeölçer|takigraf hız vermek|1 (noun)|hızlandırmak|isteklendirmek hibe|1 (noun)|bağış|bağışlama|beriş hibe etmek|1 (noun)|bağışlamak hibeş|1 (noun)|limon|zeytinyağı hibrit|1 (noun)|melez|metis hicap|1 (noun)|utanma|utanç|sıkılma hiciv|1 (noun)|yergi|fıkra hicran|1 (noun)|ayrılık|dert hicret|1 (noun)|göç hicvetmek|1 (noun)|taşa tutmak|yermek hicviye|1 (noun)|yergi|taşlama hiç bir|1 (noun)|hiçbir hiçbir|1 (noun)|hiç bir|tek hiç|1 (noun)|boş|değersiz|bir günden bir güne|hiç mi hiç|on paralık|tek|zerre kadar hiççilik|1 (noun)|yokçuluk|nihilizm|gerçeğin hiççi|1 (noun)|nihilist|yokçu hiç değil|1 (noun)|asla|kesinlikle hiç de|1 (noun)|kesinlikle|kat'iyen hiçlik|1 (noun)|yokluk|geçersizlik|hükümsüzlük|butlan|adem hiç mi hiç|1 (noun)|kesinlikle|hiç hiçten|1 (noun)|önemsiz|gereği hiddete kapılmak|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak hiddet etmek|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak hiddetlendirmek|1 (noun)|kızdırmak|öfkelendirmek hiddetlenmek|1 (noun)|kızmak|öfkelenmek|avşarlamak|avşarlandırmak|avşarlanmak|galeyana gelmek|kan beynine çıkmak|kan beynine sıçramak|öfkeye kapılmak|tersinmek hiddetli|1 (noun)|kızgın|öfkeli|darsık|gazaplı|pürhiddet|sert hiddet|1 (noun)|öfke|kızgınlık|gazab-ı nefsânî|gazap hiddetsiz|1 (noun)|kızgınlığı|kızgın hidra-|1 (noun)|hidro- hidrofil|1 (noun)|sucul|susever|nemcil hidrofobi|1 (noun)|su korkusu hidrofor|1 (noun)|subasar hidrografi|1 (noun)|subilgisi hidro-|1 (noun)|hidra- hidrojen|1 (noun)|rengi|ıslatkı|doğal gaz|h|hemoglobin|müvellidülma hidrojeoloji|1 (noun)|içme|kullanma|sulama hidrojeoloji mühendisi|1 (noun)|içme|kullanma|sulama hidrokarbon|1 (noun)|hidrokarbür hidrokarbür|1 (noun)|hidrokarbon hidroklorik asit|1 (noun)|renksiz hidrolik|1 (noun)|ırgat hidrolik-pnömatik teknisyeni|1 (noun)|işyerlerinde hidroliz|1 (noun)|sukırım|suylakesim hidrolog|1 (noun)|su bilimci hidroloji|1 (noun)|su bilimi hidrometre|1 (noun)|suölçer hidrosfer|1 (noun)|su küre|su yuvarı hidroterapi|1 (noun)|su tedavisi hidroterapi teknikeri|1 (noun)|yaralanma|hastalık higrofil|1 (noun)|nemcil higrometre|1 (noun)|nemölçer higroskopik|1 (noun)|nemçeker higroskop|1 (noun)|nemçeker higrostat|1 (noun)|nemdenetir higrotropizm|1 (noun)|neme yönelim hijyen|1 (noun)|hıfzıssıhha|sağlık bilgisi hijyenik|1 (noun)|sağlıksal hikayecik|1 (noun)|anekdot hikâyecik|1 (noun)|fıkra hikâyecilik|1 (noun)|öykücülük hikâyeci|1 (noun)|öykücü hikâye etmek|1 (noun)|söylemek hikâyeleme|1 (noun)|anlatma|tahkiye|anlatı hikâyelemek|1 (noun)|anlatmak hikâyeler|1 (noun)|hikayet|kısas|pandispanya gazetesi hikayeler|1 (noun)|mitoloji hikâye|1 (noun)|öykü|olay|aksiyon|anlatıcı|çatı|erosçu|gülünçlü|kahraman|kıssa|mikrofona koymak|tip|tipolojik tasnif hikayet|1 (noun)|hikâyeler hikem|1 (noun)|hikmetler hikmet|1 (noun)|bilgelik|felsefe|sebep|vecize|fizik|sağsöz hikmetler|1 (noun)|hikem hikmetli|1 (noun)|bilgece|sağsöz hilâf|1 (noun)|aykırı|karşıt|ters|yalan hilafet|1 (noun)|halifelik hilâfet|1 (noun)|halifelik hilâfıhakikat|1 (noun)|gerçeğe aykırı hilâf olmasın|1 (noun)|yanılmıyorsam hilafsız|1 (noun)|inanılmaz hilâfsız|1 (noun)|yalansız hilal|1 (noun)|ayça|yanç hilâl|1 (noun)|ayça|yeni ay hil'at|1 (noun)|padişahların hilebaz|1 (noun)|hileci hileci|1 (noun)|hilebaz|hilekâr|altamış|aynacı|cambaz|çıfıt|dekbaz|dolapçı|dümenci|düzenbaz|düzenci|kaltaban|kayışçı|madrabaz|oyunbaz|oyuncu|soytarı|şeytana külahını ters giydirmek|şeytana pabucunu ters giydirmek|üçkâğıtçı hilecilik|1 (noun)|hilekârlık|cambazlık|dümencilik|oyunbazlık|oyunculuk hile|1 (noun)|dolap|oyun|desise|entrika|aldatma|düzen|dolan|afiş|al|alavere dalavere|alengir|ayak oyunu|çevirmek|dek|doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar|dolma|dubara|dümen|fen|fent|fesat|fırıldak|huda|kapan|kapanca|kumpas|külâh|künde|madik|mekr|nakış|numara|okus pokus|olta|şeytanlık|tertip|tonga|üçkâğıt|zor oyunu bozar hile hurda bilmez|1 (noun)|doğru hilekâr|1 (noun)|hileci|ayyar|cambaz|götveren|kallab|kampanacı|orospu çocuğu|polimci hilekârlık|1 (noun)|hilecilik|dolandırıcılık|cerbeze|çıfıtlık|dubaracılık|fen hilekar|1 (noun)|polimce hilesi, hurdası yok|1 (noun)|yalanı hilesiz|1 (noun)|harbi|namuslu|pakize hile yapmak|1 (noun)|aldatmak hileyapmaz|1 (noun)|adamın iyisi alışverişte belli olur hileye|1 (noun)|deke düşmek|dümen çevirmek hileyle|1 (noun)|dubaracı|manita hilkaten|1 (noun)|yaradılıştan hilkat|1 (noun)|yaradılış|fıtrat|toga|toka hilozoizm|1 (noun)|canlı özdekçilik himayeci|1 (noun)|korumacı himayecilik|1 (noun)|korumacılık himaye etmek|1 (noun)|korumak|kayırmak|gözetmek himaye görmek|1 (noun)|kayrılmak|gözetilmek himaye|1 (noun)|koruma|gözetme|esirgeme|koruyuculuk|kayırma|asrak|bürkev|dulda|gölge|gözetim himayesine almak|1 (noun)|korumak himayesiz|1 (noun)|korumasız himen|1 (noun)|kızlık zarı himmetli|1 (noun)|talpın himmet|1 (noun)|yardım|kayırma|çalışma|emek|gayret|lütuf hindiba|1 (noun)|birleşikgillerden|güneğik|karakavuk hindi gibi kabarmak|1 (noun)|gururlanmak|kurumlanmak|övünmek|böbürlenmek hindistancevizi|1 (noun)|malibu hindistan cevizi|1 (noun)|palmiyegillerden hindistan'da|1 (noun)|amberbu hindistan ödağacı|1 (noun)|öd ağacı hindistan|1 (noun)|pakistan|çin|nepal|bhutan hindi|1 (noun)|tavukgillerden|aptal|şaşkın|parlak|culuk|curuk|guluguluk|gülük|keloğlan|mısır tavuğu hin|1 (noun)|kurnaz|zaman|zamane|hinlik hinlik|1 (noun)|hin|kurnazlık hinoğluhin|1 (noun)|anasının gözü|orospu çocuğu hinoğlu|1 (noun)|kurnaz hint armudu|1 (noun)|mersingillerden hint bademi|1 (noun)|kakao hint bezelyesi|1 (noun)|baklagillerden hint darısı|1 (noun)|buğdaygillerden hint domuzu|1 (noun)|kobay hinterland|1 (noun)|art bölge hinterlant|1 (noun)|iç bölge|arkabahçe hint fıstığı|1 (noun)|kürkas hint fulü|1 (noun)|mısır fulü hint hıyarı|1 (noun)|hıyarşembe hinthorozu|1 (noun)|ispençhorozu hint hurması|1 (noun)|palmiyegillerden hint irmiği|1 (noun)|sagu hint kamışı|1 (noun)|bambu hintkamışı|1 (noun)|eğirotu hint kargası|1 (noun)|ev kargası hint keneviri|1 (noun)|esrar otu hint kertenkelesi|1 (noun)|iguana|ıguana hint kestanesi|1 (noun)|at kestanesi hint kirazı|1 (noun)|mango hint pirinci|1 (noun)|buğdaygillerden hint safranı|1 (noun)|zerdeçal hint'ten|1 (noun)|kısmet ise gelir hint'ten, yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden? hintyağı|1 (noun)|banyağı hiper|1 (noun)|çok|aşırı hipnotizma|1 (noun)|ipnotizma|sözle|bakışla hipnoz|1 (noun)|uyku|ipnos|ipnoz hipoderm|1 (noun)|alt deri hipopotamgiller|1 (noun)|su aygırıgiller hipopotam|1 (noun)|su aygırı hipostaz|1 (noun)|uknum hipotalamus|1 (noun)|uyku hipotetik|1 (noun)|varsayımlı|farazî|varsayımsal hipotez|1 (noun)|varsayım|ipotez|faraziye hirfet|1 (noun)|kunduracılık|duvarcılık|demircilik|marangozluk|marangozculuk hisâb|1 (noun)|hesap|aritmetik hisar|1 (noun)|kermen|germen hisarlar|1 (noun)|kılâ his|1 (noun)|duygu|duyu|sezgi|sezme|kalp hislenmek|1 (noun)|duygulanmak hisli|1 (noun)|duygulu|içli|duyar hislilik|1 (noun)|duyarı hisse çıkarmak|1 (noun)|alınmak hissedâr|1 (noun)|paydaş hissedar|1 (noun)|paydaş|aksiyoner|ortak|yarçı|yarşı hisseden|1 (noun)|duyuşan hissedici|1 (noun)|duyan hissedilen|1 (noun)|mahsus hissedilen;sezilen|1 (noun)|mahsûs hissedilmek|1 (noun)|sezilmek hissedilmeli|1 (noun)|acil kültür hissediş|1 (noun)|duyuş hisseler|1 (noun)|esham hisseli|1 (noun)|paydaşlı|paylı hisse|1 (noun)|pay|behre|düşelge|haz|lot|sehim|tutam hisse senedi|1 (noun)|aksiyon hissesine|1 (noun)|payını almak hisset|1 (noun)|cimrilik|pintilik hissetmek|1 (noun)|duymak|sezmek|anlamak|duyumsamak|sezinlemek|birleşik fiil|gönlüne doğmak|içinde duymak|taşımak|tatmak|yaşamak hissettirmek|1 (noun)|duyurmak|sezdirmek|duyumsatmak|sezinletmek|belli etmek|tattırmak hissî|1 (noun)|duygusal hissikablelvuku|1 (noun)|önsezi|ön sezi hissiselim|1 (noun)|sağduyu hissiyat|1 (noun)|duygular|sezişler hissiz|1 (noun)|duygusuz hissizlik|1 (noun)|duygusuzluk histeri|1 (noun)|isteri|dönüşümce histerik|1 (noun)|isterik histoloji|1 (noun)|dokubilim|doku bilimi hiş|1 (noun)|hey|hişt hişt|1 (noun)|hiş hitabe|1 (noun)|söylev hitabet|1 (noun)|uzkonuşma|aytış hitabı|1 (noun)|selamünaleyküm hitam bulmak|1 (noun)|bitmek hitam|1 (noun)|son|bitim hitam vermek|1 (noun)|bitirmek hitap etmek|1 (noun)|seslenmek hitap|1 (noun)|seslenme hitit|1 (noun)|eti hitlercilik|1 (noun)|nasyonal sosyalizm|nazizm hiyerarşi|1 (noun)|basamak|sıralanım|anarşi|aşama sırası hiyerarşik|1 (noun)|tüzül hiyeroglif|1 (noun)|resim yazı hiza|1 (noun)|düzdizgi hizip|1 (noun)|bölük|kısım|klik|bölek hizipçi|1 (noun)|klikçi hizipleşmek|1 (noun)|klikleşmek hizipleşme|1 (noun)|klikleşme hizmetçi|1 (noun)|bedel|beslek|beslengi|kadın|tutma hizmetçisiz|1 (noun)|adamsız hizmet etmek|1 (noun)|çalışmak hizmet|1 (noun)|görev|iş|bakım|özen|ihtimam|müşteri|tabuk hizmet içi eğitim|1 (noun)|iş başında eğitim hizmetkârlık|1 (noun)|uşaklık hizmetkâr|1 (noun)|uşak hizmetli|1 (noun)|kapıcılık|müstahdem|hademe|odacı hmong|1 (noun)|tayland hobi|1 (noun)|düşkü|merak|uğraşı|oyalantı|uğraş hocalık|1 (noun)|fakılık hoca|1 (noun)|öğretmen|bahşi|hâce|imam|sarıklı hodangillerden|1 (noun)|emzik otu|engerek otu|hodan hodan|1 (noun)|hodangillerden hodbehot|1 (noun)|kendiliğinden hodbin|1 (noun)|bencil|egoist hodbinlik|1 (noun)|bencillik|egoizm hodkâm|1 (noun)|bencil|egoist hodkâmlık|1 (noun)|bencillik|egoizm hodpesent|1 (noun)|bencil|benci hodpesentlik|1 (noun)|bencilik hofurlanmak|1 (noun)|öfkelenmek ho|1 (noun)|holmiyum hokkabaz|1 (noun)|hokkobaz|jonglör|sihirbaz hokkabazlık|1 (noun)|varyete hokka|1 (noun)|metal|yaldırmaç hokkobaz|1 (noun)|hokkabaz holasız|1 (noun)|beceriksiz|izansız|akılsız holding|1 (noun)|ana ortaklık holigan|1 (noun)|serseri|hayta|huligan hollanda|1 (noun)|belçika|flâmanca hol -lü|1 (noun)|sofa holmiyum|1 (noun)|94|ho holosön|1 (noun)|'''holosön=mikrokozm=ekosistem''' hol|1 (noun)|sofa|hanay homeostasis|1 (noun)|dengeleşim homo-|1 (noun)|benzer|eş homo|1 (noun)|ibne homojen|1 (noun)|bağdaşık|mütecanis|çok terimli|tektürel homojenleşme|1 (noun)|bağdaşıklaşma homojenleştirme|1 (noun)|bağdaşıklaştırma homojenleştirmek|1 (noun)|bağdaşıklaştırmak homojenlik|1 (noun)|bağdaşıklık homolog|1 (noun)|uygan homonim|1 (noun)|sesteş|eş sesli|sestaş homonükleer|1 (noun)|eşöğecikli homoseksüel|1 (noun)|eşcinsel|eş cinsel|götçü|ibne homoseksüellik|1 (noun)|eş cinsellik|eşcinsellik homotopik|1 (noun)|uzamdaş homurdanarak|1 (noun)|homur homur homurdanmadan|1 (noun)|homurtusuz homurdanmak|1 (noun)|öfke|kızgınlık|mızırdanmak|sokranmak|somurdanmak homur homur|1 (noun)|homurdanarak homurtusuz|1 (noun)|homurdanmadan hoparlör|1 (noun)|radyo|pikap|sesyayar|apallo|oparlör hoplamak|1 (noun)|sevinçten|kalkımak|metlemek hoplatmak|1 (noun)|zıplatmak hop oturup hop kalkmak|1 (noun)|öfke hoppadak|1 (noun)|hemen hoppa|1 (noun)|delişmen|serbest|koket|havai|hafif|havaî hoppalık|1 (noun)|ağır otur ki bey desinler|havaîlik hoptek|1 (noun)|kolbastı hopurdatma|1 (noun)|höpürdetme hopurdatmak|1 (noun)|höpürdetmek hora geçmek|1 (noun)|beğenilmek hor|1 (noun)|değersiz|aşağı|hakir horgörülen|1 (noun)|zelil horlanmak|1 (noun)|üvey evlât gibi tutmak horluk|1 (noun)|hevân hormon|1 (noun)|insülin hornblent|1 (noun)|kalsiyum horona kalkan silkelenir|1 (noun)|hamama giren terler horoz ağırlık|1 (noun)|güreş horoz akıllı|1 (noun)|akılsız horozbinagillerden|1 (noun)|horozbina horozbina|1 (noun)|horozbinagillerden horozcuk otu|1 (noun)|turpgillerden horozcuk|1 (noun)|yaban teresi horozgözü|1 (noun)|maydanozgillerden horoz ibiği|1 (noun)|horoz ibiği|pembe|kırmızı horozlaşmak|1 (noun)|kabadayılaşmak horoz ölür, gözü çöplükte kalır|1 (noun)|yaşanılmış|alışılmış horozsu|1 (noun)|horozumsu horoz|1 (noun)|tavukgillerden|çapari|çığa|ibik horozumsu|1 (noun)|horozsu hortikültör|1 (noun)|bahçıvan hortlak|1 (noun)|hayalet hortum|1 (noun)|hotum|hoyraz hostes|1 (noun)|konukçu hoşa|1 (noun)|beğeni hoşaf|1 (noun)|komposto|soğukluk hoşaflık|1 (noun)|güçsüzlük|dermansızlık hoşa gitmek|1 (noun)|beğenilmek hoş|1 (noun)|beğenilen|alengirli|babacık|bazda|cici|çeber|edgü|güzel|körpe|lâtif|lâtifçe|leziz|maskara|matrak|rânâ|sıcacık|şirin|tatlıca|tayyibe|yağ bal|yumuşak hoşbeş etmek|1 (noun)|laflamak|hasbihâl etmek|sohbet etmek hoş bulmak|1 (noun)|hoşlanmak hoşça|1 (noun)|iyice|güzelce|zarifçe hoşgörme|1 (noun)|idare hoşgörmek|1 (noun)|cevaz vermek|göz yummak hoşgörmemek|1 (noun)|affetmemek|göz yummamak hoşgörücü|1 (noun)|hoşgörülü|müsamahakâr|toleranslı hoşgörülük|1 (noun)|müsamahakârlık hoşgörülü|1 (noun)|müsamahalı|toleranslı|anlayışlı|babacan|barışık|geniş|hoşgörücü|idareci|liberal hoşgörü|1 (noun)|müsamaha|tolerans|adaletine sığınmak|kıyak hoşgörünmek|1 (noun)|can olmak hoşgörürlük|1 (noun)|müsamahakârlık hoşgörüsüzlük|1 (noun)|müsamahasızlık|toleranssızlık|anlayışsızlık hoşgörüsüz|1 (noun)|müsamahasız|toleranssız|anlayışsız|bîaman|kaskatı|katı hoşkarşılanmamak|1 (noun)|çiğdüşmek hoşlanan|1 (noun)|mütelezziz hoşlandığı|1 (noun)|kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır , ya zurnacıya hoşlanılmayan|1 (noun)|güruh hoşlanmacılık|1 (noun)|istilzaziye hoşlanma|1 (noun)|haz|hazzetme|teveccüh hoşlanmak|1 (noun)|sevmek|hoş bulmak|hazzetmek|dibi düşmek|gevşemek|gözüne kestirmek|haz almak|haz duymak|içi ısınmak|lezzet almak|zevklenmek|zevkli gelmek hoşlanmamak|1 (noun)|anlamamak|buruşmak|midesi bulanmak|nefret duymak|yermek hoşluk|1 (noun)|letafet|begen|küşat|revnak vermek|tatlılık hoşluluk|1 (noun)|koketri hoşmeşreb|1 (noun)|sevimli hoşnut|1 (noun)|abin|mutayyeb hoşnut etmek|1 (noun)|sevindirmek hoşnutluk|1 (noun)|şinanay|yaşa hoşnut olmak|1 (noun)|yakınmamak hoşnutsuz|1 (noun)|gayrimemnun hoşnutsuzluğunu|1 (noun)|asık suratlı hoşnutsuzluk|1 (noun)|sevimsiz|sızıltı hoşşik|1 (noun)|yaramaz hoşt|1 (noun)|hoşt hoşt hoşt hoşt|1 (noun)|hoşt hoşur|1 (noun)|değersiz|kaba|bayağı|şişman|dolgun hotum|1 (noun)|hortum hovardaca|1 (noun)|cömertçe hovarda|1 (noun)|çapkın|hızlı|pırpırı hoyratça|1 (noun)|kaba|tepe tepe kullanmak hoyrat|1 (noun)|kaba hoyraz|1 (noun)|hortum|kasırga hozalmak|1 (noun)|kibirlenmek hödükçe|1 (noun)|görgüsüzce hödük|1 (noun)|görgüsüz|kaba|korkak|ürkek|anlayışsız hökelek|1 (noun)|büyüklük|çalım|gösteriş höllük|1 (noun)|asbest höl|1 (noun)|nem|yaşlık|öl höpürdetme|1 (noun)|hopurdatma höpürdetmek|1 (noun)|hopurdatmak hörgüç|1 (noun)|çıkıntı höst|1 (noun)|at|katır höşmerim|1 (noun)|peynir tatlısı höt demek|1 (noun)|korkutmak höyük|1 (noun)|kurgan hristiyan|1 (noun)|isevî|nasranî|gâvur|hıristiyan|isevi|reaya hristiyanlarda|1 (noun)|keşiş hristiyanların|1 (noun)|noel|pagan|paskalya hristiyanlaşma|1 (noun)|tanassur hristiyanlık|1 (noun)|isevîlik|nasranîlik|hıristiyanlık hs|1 (noun)|hassiyum hububat|1 (noun)|tahıl huda|1 (noun)|tanrı|hile|düzen hudayinabit|1 (noun)|kendiliğinden hudutlandırmak|1 (noun)|sınırlandırmak hudutlu|1 (noun)|sınırlı|sınırlanmış|sınırsız|sonsuz hudut|1 (noun)|sınır|uç|son hudutsuz|1 (noun)|sınırsız huffâş|1 (noun)|yarasa hufre|1 (noun)|ahd|söz hukşat|1 (noun)|çengelleme|çengel atış|çengelleme atışı hukukçuların|1 (noun)|cübbe hukukî metroloji|1 (noun)|metrolojinin hukuki|1 (noun)|türel|çevre yönetimi hukukî|1 (noun)|tüzel|hukuksal|ideoloji|islâmcı|şeriatçı|türel hukuksal|1 (noun)|hukukî|tüzel hukuk sekreteri|1 (noun)|dosyalama|yazışma hukuk|1 (noun)|tüze|haklar|ahbaplık|dostluk|halk bilimci|türel|yargı|yasak aşk hulasa|1 (noun)|epitome hulâsa etmek|1 (noun)|özetlemek hulâsa|1 (noun)|özet|kısacası|fezleke|öz|alkol|özüt hulâsaten|1 (noun)|kısaca huligan|1 (noun)|holigan hulliyat|1 (noun)|takı hulûl etmek|1 (noun)|girmek hulûl|1 (noun)|gelme|girme|sinme|geçişme|ozmos hulûskâr|1 (noun)|içten|dalkavuk|şakşakçı hulûskârlık|1 (noun)|içtenlik hulya|1 (noun)|kuruntu|hayal humanizma|1 (noun)|insancılık humbaracı|1 (noun)|kumbaracı humbarahane|1 (noun)|kumbarahane humbara|1 (noun)|kumbara hummalı|1 (noun)|sürekli|sıkı|yoğun|hararetli humma|1 (noun)|sıtma|göyük humor|1 (noun)|gülmece hu|1 (noun)|neredesin! hunhar|1 (noun)|kasap hunharlık|1 (noun)|zalimlik|kasaplık huni|1 (noun)|ağızlık|çavuş hun|1 (noun)|kan hunnak|1 (noun)|anjin|boğak|farenjit hunriz|1 (noun)|kanlı hunu|1 (noun)|tas hurafe|1 (noun)|batıl itikat|batıl inanç hura|1 (noun)|hurra hurç|1 (noun)|yorgan|yastık hurdahaş etmek|1 (noun)|parçalamak hurdahaş|1 (noun)|paramparça hurda|1 (noun)|parçalanmış hurdası çıkmak|1 (noun)|eskimek hurmagillerden|1 (noun)|felfelek hurra|1 (noun)|hura huruç|1 (noun)|çıkma|çıkış|göç hurufat|1 (noun)|harfler|basımda huruşan|1 (noun)|coşkun husuf|1 (noun)|ay tutulması husul bulmak|1 (noun)|olmak|oluşmak|doğmak|çıkmak husul|1 (noun)|olma|oluş|oluşma husumet|1 (noun)|düşmanlık|yağılık|hasımlık|sertlik hususî|1 (noun)|özel hususiyetle|1 (noun)|bilhassa hususiyet|1 (noun)|özellik|ahbaplık|yakınlık husus|1 (noun)|konu|madde|özellik|yön|bap hususuyla|1 (noun)|özellikle|hele husye|1 (noun)|testis|er bezi|torba huş|1 (noun)|gürgengillerden|gürgengiller huşkî|1 (noun)|kuruluk|yubuset huşunet|1 (noun)|sertlik|kabalık|kırıcılık hûtun|1 (noun)|tezevvüc|teehhül|damatlık hutut|1 (noun)|çizgiler huylandırmak|1 (noun)|iç gıcıklamak|pirelendirmek huylanmak|1 (noun)|kuşkulanmak|işkillenmek|pirelenmek|gıcıklanmak huylar|1 (noun)|şemail huylu|1 (noun)|işkilli|kuşkulu|sinirli huy|1 (noun)|mizaç|tabiat|alışkanlık|constitution|damar|fıtrat|haslet|itiyat|karakter|meşrep|seciye|sinmek|şemail|tabı|tıynet|toga|toka|vergi|yaradılış huysuz|1 (noun)|geçimsiz|şirret|acuze|aksi|barut gibi|cadı|çakal|çamış|çarpık|çeper|çıtak|damarı bozuk|damarlı|harın|haşarı|hırçın|kaknem|kıl|meymenetsiz|önüne geleni kapar, ardına geleni teper|suratsız|şirret karı|tabiatsız|ters|titiz huysuzlanmak|1 (noun)|aksilenmek|aksileşmek|ters tarafından kalkmak|titizlenmek huysuzlaşmak|1 (noun)|şirretleşmek huysuzluğu|1 (noun)|sakin huysuzluk|1 (noun)|aksilik|cadılık|sol tarafından kalkmak huyuna suyuna gitmek|1 (noun)|alışkanlıklarına huyunu|1 (noun)|iş insanın aynasıdır huzme|1 (noun)|demet huzura|1 (noun)|dengeli kılmak huzur|1 (noun)|dirlik|yan|kat|makam|rahatlık|düzenlik|erinç|ön|ebinç|gönenç|gönül rahatlığı|karşı|rahat|selâm|sükûnet|taraf huzurevi|1 (noun)|yaşlılaryurdu|yaşlılar yurdu huzurla|1 (noun)|ağız tadı ile|ağız tadıyla huzurlu|1 (noun)|rahat|arızasız|arsun|erinçli|gailesiz|gülistan|içi geniş|refahlı|yumlu huzursuzluk|1 (noun)|ağız tatsızlığı|kaynaşma huzursuz|1 (noun)|tedirgin|rahatsız|bozuk|erinçsiz|erinsiz|gergin|karmakarışık|paslı|zindan etmek|zindan olmak huzuru|1 (noun)|mahzar|üzerinde kara bulutlar dolaşmak huzurunda|1 (noun)|nezdinde huzurunu kaçırmak|1 (noun)|tedirgin huzur vermek|1 (noun)|dinlendirmek hüccet|1 (noun)|belgit|tanıt hücre bilimi|1 (noun)|biyolojinin|görev|sitoloji hücre|1 (noun)|göze|niş hücrelerin|1 (noun)|bölünme hücre yutarlığı|1 (noun)|fagositoz hücreyutarlığı|1 (noun)|gözeyutarlığı hücumbot|1 (noun)|saldırıteknesi hücumcu|1 (noun)|saldıran hücum etmek|1 (noun)|saldırmak hücum|1 (noun)|hamle|ileri|saldırma|saldırı|saldırış|üşüşme|akın|atak|atay|atılım|çapın|ılgaz|seğirdim|tegiş hüda|1 (noun)|allah|rabb|tanrı|hâlik|ilah hüdâ|1 (noun)|kur'an hükmeden|1 (noun)|mütehakkim hükmedercesine|1 (noun)|hâkimane hükmedici|1 (noun)|tutar hükmetmek|1 (noun)|çiğnemek|hâkim olmak|tahakküm etmek hükmetme|1 (noun)|tahakküm hükmi şahıs|1 (noun)|tüzelkişi hükmî|1 (noun)|tüzel hükmünde|1 (noun)|mesabesinde hükûmet gibi|1 (noun)|güçlü hükûmeti kurmak|1 (noun)|başbakan hükûmetin|1 (noun)|mirî hükûmet|1 (noun)|kabine|bakanlar kurulu|beylik hükûmet merkezi|1 (noun)|başkent|başşehir hükümdara|1 (noun)|şahvâr hükümdarca|1 (noun)|hüsrevane hükümdarın|1 (noun)|otokrasi hükümdarların|1 (noun)|asa hükümdarlar|1 (noun)|müluk hükümdarlık|1 (noun)|padişahlık|taç|taht hükümdar|1 (noun)|padişah|kral|halife|han|hükümferma|ilhan|melik|şehriyar|tacaver hüküm|1 (noun)|egemenlik|hâkimiyet|değer|önem|geçerlilik|etki|hız|şiddet|karar|yargı|faysal|mahkeme kararı hükümet|1 (noun)|bakanlar kurulu hükümferma|1 (noun)|hükümdar hükümler|1 (noun)|ahkâm hükümlü|1 (noun)|mahkûm hükümran|1 (noun)|egemen hükümranlık|1 (noun)|egemenlik|hâkimiyet hükümsüz|1 (noun)|geçersiz hükümsüzlük|1 (noun)|geçersizlik|butlan|hiçlik hülâsa|1 (noun)|ekstre hülasa|1 (noun)|özet|fezleke|özetleyin hülasaten|1 (noun)|kısaca hülya|1 (noun)|hayal|imaj|imge hümanist|1 (noun)|insancıl|beşeriyetçi hümanite|1 (noun)|insanlık hümanizma|1 (noun)|hümanizm|insancılık|insancıllık hümanizm|1 (noun)|insancılık|insanları|ihtiyaçları|kabiliyetleri|beşeriyetçilik|hümanizma|insancıllık hümayun|1 (noun)|kutlu|mutlu hümermek|1 (noun)|kabarmak hüner|1 (noun)|beceriklilik|beceri|fazl|marifet|olçum hüner göstermek|1 (noun)|becerisini hünerli|1 (noun)|marifetli hünkârbeğendi|1 (noun)|beğendi hünkâr|1 (noun)|padişah hünnap|1 (noun)|çiğde hünnapgillerden|1 (noun)|akdiken|karaçalı|topalak|yabanî akdiken|yabaniakdiken hünsa|1 (noun)|erselik|hermafrodit|er dişi hürlük|1 (noun)|hür hürmeten|1 (noun)|saygılıca hürmet etmek|1 (noun)|saymak hürmetkârane|1 (noun)|hürmetlice hürmetkâr|1 (noun)|hürmetli hürmetkar|1 (noun)|tınglar hürmetlice|1 (noun)|hürmetkârane hürmetli|1 (noun)|saygılı|hürmetkâr hürmet|1 (noun)|saygı hürmetsizlik|1 (noun)|saygısızlık hürmetsiz|1 (noun)|saygısız hür|1 (noun)|özgür|arî|bağımsız|baydak|hürlük|salman|serbest hürriyetçi|1 (noun)|hürriyetperver hürriyet|1 (noun)|özgürlük|erkindik|erkinlik hürriyetperver|1 (noun)|hürriyetçi hür teşebbüs|1 (noun)|özel sektör hüsnühâl|1 (noun)|iyi hâl hüsnühat|1 (noun)|güzel yazı sanatı|kaligrafi hüsnüniyet|1 (noun)|sağistem|iyi niyet hüsnüyusuf|1 (noun)|karanfilgillerden|gugu çiçeği hüsran|1 (noun)|zarar|ziyan|düşyıkımı|yoksunluk|batkı hüsrevane|1 (noun)|şahça|hükümdarca|şahane hüsün|1 (noun)|güzellik hüthüt|1 (noun)|ibibik hüveyda|1 (noun)|besbelli|açıkça|meydanda|aşikâr hüviyet|1 (noun)|kimlik|kafa kâğıdı|kafakâğıdı hüzme|1 (noun)|demet hüznü|1 (noun)|içinin ateşi küllenmek hüzüne kapılmak|1 (noun)|hüzünlenmek hüzünlendirmek|1 (noun)|bir hoş eylemek|bir hoşeylemek hüzünlenmek|1 (noun)|bir hoş olmak|bir hoşolmak|bulutlanmak|hüzüne kapılmak|içine hüzün çökmek hüzünlü|1 (noun)|ertin|hazin|melil|pürmelal|yanık|yergin hüzüntülü|1 (noun)|pürmelâl hüzün|1 (noun)|üzgünlük|üzüntü|burkan|dokunç|efkar|hâcis|tutgak hypericum|1 (noun)|mayasıl otu hypermètre|1 (noun)|taşkınımsı hypnagogic|1 (noun)|mızganma hysteria|1 (noun)|dönüşümce hz|1 (noun)|hazreti ı|1 (noun)|açınık|bir|büyük sesli uyumu|düz ünlü|küçük ünlü uyumu|tonlu ünsüz|ünlü ıbadet|1 (noun)|namaz niyaz ıbis|1 (noun)|mısır turnası ıblık|1 (noun)|ımlık ıcığı cıcığı|1 (noun)|hepsi|iciği ciciği ıcığını cıcığını çıkarmak|1 (noun)|incelenmemiş|eleştirmek ıçbükey|1 (noun)|obruk ıçermek|1 (noun)|tazammun etmek ıçinde|1 (noun)|çıplaklar kampı|karıncalı|pis su borusu|rapsodi|yıldız taşı ıçindekiler|1 (noun)|mündericat ıçinden|1 (noun)|için için ıçine|1 (noun)|birgen ıçli|1 (noun)|abık|burul ıçten|1 (noun)|abışka|aygan|samimi olmak|yakın dost|yapmacıksız ıdadî|1 (noun)|idadiye ıdareli|1 (noun)|tecimen ıdare|1 (noun)|tüze ıddianame|1 (noun)|savca ıdiomorphe|1 (noun)|özbiçim ıdukkut|1 (noun)|idikut ıffetli|1 (noun)|yığlınç ıffetsiz|1 (noun)|alüfte ıguana|1 (noun)|hint kertenkelesi ığnelemek|1 (noun)|arıgibi sokmak ığneyi|1 (noun)|iğne ardı ığralamak|1 (noun)|sallamak|ırgalamak ığrenç|1 (noun)|mekruh ığrenmiş|1 (noun)|müteneffir ığrıp|1 (noun)|ırıp|yalan|düzen ığşalamak|1 (noun)|silkmek ıhı|1 (noun)|işte ıhlamurgiller|1 (noun)|ikiçeneklilerden ıhlamur|1 (noun)|ıhlamurgillerden|kahve|kahvehane|ökse otu|ökseotu|tilya ıhracat|1 (noun)|dış satım ı, ı|1 (noun)|düz ııı|1 (noun)|üç ıı|1 (noun)|iki ıkıl ıkıl|1 (noun)|güçlükle|zorla ıkına sıkına|1 (noun)|çekinerek|sıkılarak|güçlükle ıkına tıkına|1 (noun)|sıkılarak ıkici|1 (noun)|düalist ıki|1 (noun)|çatal ıkircik|1 (noun)|ikircim ıklaya sıklaya|1 (noun)|sıklamak ıklığ|1 (noun)|kabak kemane ılâç|1 (noun)|ilâçlık ılâçsız|1 (noun)|biilâç ılaç|1 (noun)|yakı ılâhî|1 (noun)|lâhuti ılâhiyat|1 (noun)|tanrı bilimi ıldız|1 (noun)|yıldız ıle|1 (noun)|ilen ıl|1 (noun)|el|vilâyet|yerel yönetim|yerleşim merkezi ılenmek|1 (noun)|lânet etmek ıleride|1 (noun)|ilerde ılerlemek|1 (noun)|terakki etmek ılerlemiş|1 (noun)|ilerlek ılgar etmek|1 (noun)|ılgarlamak ılgar|1 (noun)|filiz ılgarlamak|1 (noun)|ılgar etmek ılgaz|1 (noun)|hücum|akın ılgım|1 (noun)|çölde|yalgın|pusarık|serap ılgıncar|1 (noun)|kuşkirazı|kuş kirazı ılgıngillerden|1 (noun)|ılgın ılgın|1 (noun)|ılgıngillerden|serap ılgi|1 (noun)|el|yakınlık görmek ılgilendirici|1 (noun)|alâkabahş ılgilendirmek|1 (noun)|ait olmak|alâkadar etmek|alâkalandırmak ılgilenmek|1 (noun)|alâkadar olmak|alâkalanmak|aşinalık göstermek|devreye girmek ılgili|1 (noun)|alâkadar|alâkalı ılgiliye|1 (noun)|suç duyurusunda bulunmak ılgisi|1 (noun)|ilintili|ilişiği kalmamak ılgisiz|1 (noun)|alâkasız|lâkayt ılgisizlik|1 (noun)|alâkasızlık ılgiyi|1 (noun)|ilgi çekici ılıca|1 (noun)|kaplıca|çermik|kudret hamamı ılıcak|1 (noun)|ılıkça ılıkça|1 (noun)|ılıcak ılıklaştırmak|1 (noun)|ılıtmak ılık|1 (noun)|sıcaklık ılımak|1 (noun)|ılınmak ılımanlık|1 (noun)|mutedillik ılıman|1 (noun)|mutedil|yumuşak ılımlılık|1 (noun)|mutedillik|itidal ılımlı|1 (noun)|ölçülü|mutedil|itidalli|orta|ölçü|yatıştırmak|yumuşaklık ılım|1 (noun)|ölçülülük|itidal|ekinoks ılıncık|1 (noun)|nötron ılınlama|1 (noun)|nötralize etme, nötürleştirme ılınmak|1 (noun)|ılımak ılın|1 (noun)|nötr, nötür ılıtmak|1 (noun)|ılıklaştırmak ılı|1 (noun)|uluk ılişki|1 (noun)|baylanış ıliştirilmiş|1 (noun)|ilişik ılk|1 (noun)|altu ılkeli|1 (noun)|üyen ılke|1 (noun)|umde ılkı|1 (noun)|yılkı ılle|1 (noun)|illâ|illâki ıltifat|1 (noun)|nevaziş ıltihaplanmada|1 (noun)|kortizonlu ilâç ımdat|1 (noun)|aybı ımızganmak|1 (noun)|uyuklamak ımleç|1 (noun)|kaydedici ımlık|1 (noun)|ıblık ımrenmek|1 (noun)|ağzısulanmak ımtiyazlı|1 (noun)|tarduş ınancılık|1 (noun)|fideizm|imaniye ınançlı|1 (noun)|yandu ınanç|1 (noun)|tını ınanmak|1 (noun)|ciddiye almak|mutmain olmak ınanmış|1 (noun)|iman sahibi|mutmain ınatçı|1 (noun)|katırlık ınat|1 (noun)|dik ınayet|1 (noun)|yarlıgaç ınce|1 (noun)|cıyaklamak|kalem pil|kaşmir|minyon|nükteci|tereçe|toruk|yanuç|yinçke|yuğka ıncelemek|1 (noun)|etüt etmek ınceleyici|1 (noun)|müdekkik ıncelikle|1 (noun)|nazikâne ıncinmek|1 (noun)|bertilmek ınciten|1 (noun)|incitici ındirimli|1 (noun)|ıskontolu|tenzilâtlı ındirimsiz|1 (noun)|tam tarife ınek|1 (noun)|dana|yelin ınen|1 (noun)|nazil ıngin|1 (noun)|tumağı ınilti|1 (noun)|tutgak ın|1 (noun)|indiyum ıniş|1 (noun)|eniş ınlemek|1 (noun)|inildemek|inilemek ınleyen|1 (noun)|nâlekâr ınleyici|1 (noun)|nalân ınmeli|1 (noun)|meflûç ınsana|1 (noun)|başıdönmek ınsanın|1 (noun)|nefis mücadelesi ınsanı|1 (noun)|nonfigüratif|takılgan ınsanları|1 (noun)|kışkırtıcı ajan ınsanlığına|1 (noun)|sütüne kalmak ınsansever|1 (noun)|filântrop ıpekli|1 (noun)|krepsaten ıpekten|1 (noun)|bürüncük ıpıssız|1 (noun)|ıssız ıplik|1 (noun)|dolamak|düğüm|örmek ıpsiler|1 (noun)|iplik solucanlar ıradesiz|1 (noun)|istenç dışı ırade|1 (noun)|tur|yarluğ ıradıyo|1 (noun)|radyo ırahat|1 (noun)|rahat ıra|1 (noun)|karakter|seciye ırakgörür|1 (noun)|dürbün|teleskop|gökgözler ırakı|1 (noun)|rakı ıraklaşmak|1 (noun)|uzaklaşmak ıraklık|1 (noun)|uzaklık ıraksama|1 (noun)|istibat ıraksamak|1 (noun)|istibat etmek ırak|1 (noun)|uzak|dinar|yırak ıramak|1 (noun)|uzaklaşmak|uzamak ıramatlık|1 (noun)|rahmetlik ıramık|1 (noun)|römork ırat|1 (noun)|rahat ırfan|1 (noun)|bulum ırgalamak|1 (noun)|sarsmak|ilgilendirmek|sallamak|ığralamak ırgalama|1 (noun)|vurgun ırgalanmak|1 (noun)|sarsılmak|sallanmak ırgamak|1 (noun)|davranmak|oynatmak|kımıldatmak ırganmak|1 (noun)|sallanmak|kıpırdanmak ırgatlık|1 (noun)|rençberlik|rençperlik ırgat|1 (noun)|rençber|rençper|hidrolik|elektrikli|bocurgat|arma|rencber ırıp|1 (noun)|ığrıp ıri|1 (noun)|balandı|çaktu|susak burunlu|tala|tonka|yilun ırileşmek|1 (noun)|azmanlaşmak ırinlendirmek|1 (noun)|ufunetlendirmek ıriölçekte|1 (noun)|kırılca ırk ayrımı|1 (noun)|bireylerin|dışlanmaları ırk bilimi|1 (noun)|etnoloji|ırkiyat ırkçı|1 (noun)|anasoycu ırkçılığa|1 (noun)|faşizm ırkçılık|1 (noun)|anasoyculuk ırki|1 (noun)|ırksal ırkî|1 (noun)|ırksal ırkiyat|1 (noun)|etnoloji|budun bilimi|ırk bilimi ırksal|1 (noun)|ırkî|ırki ırk|1 (noun)|soy|nesil|zürriyet|sülale|nesep|anasoy|etnik|uruk ırlamak|1 (noun)|yırlamak ırmağın|1 (noun)|cûyun ırmağı|1 (noun)|tuna ırmaklarda|1 (noun)|limbo ırmak|1 (noun)|nehir|akak|boy|soğulmak|yatak|yer adı ırmak roman|1 (noun)|nehir roman ırmızan|1 (noun)|ramazan ırsî|1 (noun)|kalıtımsal|kalıtsal ır|1 (noun)|yır|iridyum ırz ehli|1 (noun)|namuslu|iffetli ırz|1 (noun)|namusu|abıru ırzsız|1 (noun)|namuzsuz ıshalli|1 (noun)|ötürüklü ısı aktarımı|1 (noun)|ısının ısıalan|1 (noun)|endotermik ısıcak|1 (noun)|sıcak|hamam ısı dam|1 (noun)|hamam ısıdam|1 (noun)|hamam ısıdenetir|1 (noun)|termostat ısı|1 (noun)|genleşmesine|buharlaşmasına|erimesine|hararet|sıcaklık|elektrik anahtarı|göçüm|iletken|iletmek|jeofizikçi|tropizm|yangal|yanmak|yapı yalıtımcısı|yönelim ısı iletimi|1 (noun)|ısının ısıldevimbilimde|1 (noun)|açık dizge|denge ısıldevimbilim|1 (noun)|termodinamik ısıl erke|1 (noun)|termal enerji ısılkesim|1 (noun)|özdecikleri|piroliz ısılkimya|1 (noun)|termokimya ısılpil|1 (noun)|termopil ısıl|1 (noun)|termik|termik, termal ısınamamak|1 (noun)|perisi hoşlanmamak|yadırgamak ısının|1 (noun)|ısı aktarımı|ısı iletimi|ışınım ısın|1 (noun)|kalori ısınma|1 (noun)|istinas ısınmak|1 (noun)|alışmak|benimsemek ısınması|1 (noun)|hava değişimi ısıot|1 (noun)|isot ısıölçer|1 (noun)|kalorimetre|metre ısı ölçümü|1 (noun)|kalorimetri ısıran|1 (noun)|ısırıcı ısırgangillerden|1 (noun)|ısırgan|rami|süt ağacı|yapışkan otu ısırgan|1 (noun)|ısırgangillerden ısırgın|1 (noun)|isilik ısırıcı|1 (noun)|ısıran|kaşındıran|soğuk ısırmak|1 (noun)|kaşındırmak|dalamak|dişine vurmak|yemek ısısavar|1 (noun)|radyatör ısısı|1 (noun)|ayısıg|hararetli ısıtaççı|1 (noun)|kaloriferci ısıtaç|1 (noun)|kalorifer ısıtıcı|1 (noun)|şofben ısıtmaç|1 (noun)|şofben ısıtmak|1 (noun)|çekici|olumlu|ensesinde boza pişirmek|kızdırmak|teshin etmek ısıtma|1 (noun)|teshin|sıtma|ocak ısıveren|1 (noun)|ekzotermik ısıyayar|1 (noun)|konvektör|radyatör ısı yayımı|1 (noun)|iletim|konveksiyon ısı yuvarı|1 (noun)|termosfer ısim|1 (noun)|ek fiil|sayı sıfatı ıska geçilmek|1 (noun)|atlamak ıska geçmek|1 (noun)|atlamak|önemsememek ıskala|1 (noun)|gam|skala ıskara|1 (noun)|ızgara ıskaralık|1 (noun)|ızgaralık ıskarmoz|1 (noun)|uzunca|pullu ıskarpelâ|1 (noun)|iskarpelâ ıskartaya çıkmak|1 (noun)|eskimek ıskat|1 (noun)|düşürme|düşürülme ıskonta|1 (noun)|kırdırma ıskonto|1 (noun)|indirim|kırdırma|tenzilât|iskonto ıskontolu|1 (noun)|tenzilâtlı|indirimli|ındirimli ıskontosuz|1 (noun)|indirimsiz|tenzilâtsız ıskotaların|1 (noun)|pupa yelken ıslahatçılık|1 (noun)|reformculuk ıslahatçı|1 (noun)|reformcu ıslahat|1 (noun)|reform|düzeltmeler|iyileştirmeler|düzeltme ıslah|1 (noun)|düzeltme|iyileştirme ıslah etmek|1 (noun)|düzeltmek|iyileştirmek ıslahevi|1 (noun)|eğitmeyurdu ıslah evi|1 (noun)|ıslahhane|kurum ıslahhane|1 (noun)|ıslah evi ıslah olmak|1 (noun)|düzelmek ıslah olmaz|1 (noun)|düzelmez|iyileşmez ıslak karga|1 (noun)|çekingen|ürkek ıslaklığını|1 (noun)|kurumak ıslaklık|1 (noun)|yaşlık|yıvışıklık ıslak|1 (noun)|sulanmış:|yapış yapış|yaş|yıvışık ıslak zemin|1 (noun)|banyo ıslamak|1 (noun)|ıslatmak ıslanmak|1 (noun)|çilemek|rutubetlenmek|yaşarmak ıslatıcı|1 (noun)|zarfları ıslatkı|1 (noun)|hidrojen ıslatmak|1 (noun)|ıslamak ıslıklı ünsüz|1 (noun)|z|ş|j ısmarıç|1 (noun)|sipariş ısmarlama hac, hac olmaz|1 (noun)|kişi ısmarlamak|1 (noun)|havale etmek|sipariş etmek|yüz etmek ısmarlama|1 (noun)|sipariş|havale ısmılak|1 (noun)|ıspanak ısot|1 (noun)|isot ıspanakgillerden|1 (noun)|ıspanak|ıştır|kazayağı|pancar|şeker pancarı|şekerpancarı ıspanakgiller|1 (noun)|pazı ıspanak|1 (noun)|ıspanakgillerden|boyoz|ısmılak|sac böreği ıspanaklı börek|1 (noun)|yağ ıspatula|1 (noun)|cerrahîde|ağaç|teysıran ıspazmoz|1 (noun)|kasılma ıspinozgillerden|1 (noun)|flûrya ıspiyon|1 (noun)|ispiyoncu ısrarcı|1 (noun)|musırr ısrar|1 (noun)|direnme|üsteleme|bekinme|dayatma ısrarla|1 (noun)|yana yana istemek ısrarlı|1 (noun)|dimdik ıs|1 (noun)|sahip|malik|efendi|bayındırlık|mamurluk ıssı|1 (noun)|sahip ıssız kalmak|1 (noun)|tenhalaşmak|ıssızlaşmak ıssızlaşmak|1 (noun)|tenhalaşmak|ıssız kalmak ıssızlık çökmek|1 (noun)|ıssız|tenhalaşmak ıssızlık|1 (noun)|yalnızlık|tenhalık|vahşet ıssız|1 (noun)|tenha|yalnız|sessiz|kötü|adiyabatik|gayrimeskûn|hali|ıpıssız|ıssızlık çökmek|in cin top oynuyor|kenar|kıyı|kimsesiz|kuhi|kuytu ıstaka|1 (noun)|isteka ıstakoz gibi kızarmak|1 (noun)|ıstakoz gibi olmak ıstakoz gibi olmak|1 (noun)|ıstakoz gibi kızarmak ıstakoz|1 (noun)|ıstakozlardan|su ürünleri teknisyeni ıstakozlardan|1 (noun)|ıstakoz ıstampa|1 (noun)|damga|ağaç|mühür|içinde ıstampa resim|1 (noun)|ağaç ıstanbulin|1 (noun)|istanbulin ıstanpa|1 (noun)|mühür ıstar|1 (noun)|halı ıstasyon|1 (noun)|gişe ıstavroz|1 (noun)|istavroz ısteği|1 (noun)|emel beslemek|şevke gelmek|şevki kırılmak ısteklendirme|1 (noun)|haydin ısteklendirmek|1 (noun)|gayret vermek|haydi|şevk vermek ısteklerini|1 (noun)|hevesini kırmak ısteksizlik|1 (noun)|rağbetsizlik ısteksiz|1 (noun)|rağbetsiz ıstemesine|1 (noun)|istek uyandırmak ıstemeyerek|1 (noun)|istemeye istemeye ıstenççilik|1 (noun)|volontarizm ıstenileni|1 (noun)|yerine getirmek ıstenilen|1 (noun)|matlup|umut kapısı|yoluna girmek ıstenilmek|1 (noun)|istenilme|istenmek|rağbet görmek ısteyerek|1 (noun)|gönül rızası|kasıtsız ıstıfa|1 (noun)|ayıklanma|seçme|ayıklama ıstıfıl olmak|1 (noun)|dağılmak ıstılah|1 (noun)|terim ıstırap|1 (noun)|acı|üzüntü|sıkıntı|keder|ıztırap|sızı ıstıraplı|1 (noun)|acılı|sıkıntılı ıstırar|1 (noun)|çaresizlik|mecburiyet|zorunluk|zorunluluk ıstırarî|1 (noun)|zorunlu|mecburî ıstirahat|1 (noun)|yornuk ıstiridye|1 (noun)|alkarna ıstisnasız|1 (noun)|bilâistisna ışaretlenmiş|1 (noun)|marke ışaret|1 (noun)|nişan|tuşgül ışçi|1 (noun)|amele ışçinin|1 (noun)|arık emek|artık değer|artık emek ış|1 (noun)|diyarıgurbet|gemisi şapa oturmak|iş ayağa düşmek|iş sarpa sarmak ışemek|1 (noun)|çiş etmek|çişetmek ışgüzar|1 (noun)|evcim ışığa göçüm|1 (noun)|fototaktizm|fototaksi ışığını akşamdan önce yakan sabaha çırasında yağ bulamaz|1 (noun)|savurganlık ışığın|1 (noun)|ışınkıvıl etki|sönüm katsayısı|yayılma|yayınma ışığı|1 (noun)|renkçi ışıkçı|1 (noun)|opera|ışıkçı|tiyatro ışık|1 (noun)|erke|ziya|nur|şavk|mutluluk|düşünce|aydınlık|bağdu|çerağ|çıtırkı|fer|fersiz|fizik tedavisi|foto|ışın bilimi|kırınım|minyatür|radyo-tv yayıncılığı teknikeri|radyoloji|sena|uyuşum|yaktu|yanar|yansıtmak|yönelim ışıkgözü|1 (noun)|fotosel ışık küre|1 (noun)|ışık yuvarı ışıkla|1 (noun)|fotoliz ışıklandıran|1 (noun)|münnevvir ışıklandırılmış|1 (noun)|ışıklı ışıklandırma|1 (noun)|aydınlatma|fotoğraf yönetmeni|tenvir|tenvirat ışıklandırmak|1 (noun)|aydınlatmak|ışıtmak|tenvir etmek ışıklanma|1 (noun)|ışıma ışıklanmak|1 (noun)|aydınlanmak|ışımak|şulelenmek ışıklı|1 (noun)|aydınlık|ışıklandırılmış|nurlu|nuranî|mutlu|aydın|aysel|fosforlu|ışıl|ışıntı|nurten|tabdan ışıkölçer|1 (noun)|fotometre ışık ölçümü|1 (noun)|fiziğin|yansıtma|fotometri ışıközü|1 (noun)|foton ışıksız|1 (noun)|karanlık|ışıksızlık|ziyasız ışıksızlık|1 (noun)|ışıksız ışık tutmak|1 (noun)|ışıtmak ışık yuvarı|1 (noun)|güneşte|fotosfer|ışık küre ışılak|1 (noun)|parıltı ışılamak|1 (noun)|ışıldamak|parlamak ışılatmak|1 (noun)|parıldatmak ışılbireşim|1 (noun)|fotosentez ışıldak|1 (noun)|projektör|parlayan|ışıltılı ışıldamak|1 (noun)|titrek|parıldamak|ışılamak|parlamak|pırıldamak|şahlanmak|yalabımak ışıldatmak|1 (noun)|parıldatmak ışıldayan|1 (noun)|parlak ışıl|1 (noun)|ışıklı ışıl ışıl|1 (noun)|parıltılı|ışıltılı ışılkesim|1 (noun)|fotoliz ışıl küf|1 (noun)|sığır ışıltı|1 (noun)|flaş|ışıntı|pırıltı|yalap|yanar ışıltılı|1 (noun)|ışıl ışıl|ışıldak|parıltılı|pırıltılı|yalabık ışıma|1 (noun)|ışıklanma|aydınlanma|ışınım ışımak|1 (noun)|ışıklanmak|aydınlanmak|yaş ışın bilimci|1 (noun)|radyolog ışın bilimi|1 (noun)|ışık|radyoloji ışıncık|1 (noun)|foton ışın etkinlik|1 (noun)|alfa|radyoaktivite ışınetkinlik|1 (noun)|?|alfa|radyoaktivite ışın etkin|1 (noun)|radyoaktif ışınetkin|1 (noun)|radyoaktif ışınetki|1 (noun)|radyoaktivite ışınım kimyası|1 (noun)|radyasyon kimyası ışınımölçer|1 (noun)|bolometre ışınım|1 (noun)|radyasyon|ısının|ışıma ışınır|1 (noun)|flüoresan ışınırlık|1 (noun)|flüoresans ışınkıvıl etki|1 (noun)|ışığın ışınlandırmak|1 (noun)|insan ışınların|1 (noun)|kırınım ışınlılar|1 (noun)|protoplazmalarından|şuâiye ışınölçer|1 (noun)|radyometre ışınsal|1 (noun)|aktinomorf ışın|1 (noun)|şua|beta|bağdu|salmak ışıntı|1 (noun)|ışıltı|ışıklı ışıtan|1 (noun)|aydınlatan ışıtmak|1 (noun)|ışıklandırmak|ışık tutmak ışıyan|1 (noun)|yaldız ışi|1 (noun)|duman olmak ışin|1 (noun)|abçar ışitilmiş|1 (noun)|mesmu ışitken|1 (noun)|eşitgen ışitme|1 (noun)|semi ışkı|1 (noun)|deri ışkın|1 (noun)|eşkin ışlemez|1 (noun)|muattal|suyu kesilmiş değirmene dönmek ışler|1 (noun)|amal ışsiz|1 (noun)|avare dolaşmak|minder çürütmek ıştahlı|1 (noun)|toymagur ıştır|1 (noun)|ıspanakgillerden|pancargillerden|yaban pazısı ıterek|1 (noun)|tıkmak ıthalât|1 (noun)|dış alım ıtır|1 (noun)|burcu|sardunyagiller ıtır çiçeği|1 (noun)|sardunyagillerden ıtırlı|1 (noun)|muattar|ıtrî|nane ıtibarı|1 (noun)|itibarlı|itibarsız ıtibarsız|1 (noun)|itibarsızlık ıtlak|1 (noun)|salıverme|koyuverme ıtlenmek|1 (noun)|itleşmek ıtmek|1 (noun)|kakmak ıtnab-ı makbul|1 (noun)|dolaylama ıtrî|1 (noun)|ıtırlı|kokulu ıttıla|1 (noun)|öğrenme ıvaz|1 (noun)|hazırlanmış|düzülmüş ıvecen|1 (noun)|evegen ıvedi|1 (noun)|evgi ıvedilikle|1 (noun)|yelalim ıvır zıvır|1 (noun)|küçük|önemsiz ıx|1 (noun)|dokuz ıy|1 (noun)|ıyy ıyice|1 (noun)|evire çevire|evirmek çevirmek ıyi|1 (noun)|edgü|edgüdi|etgü|eygi|eygü|eyüge ıyileşmek|1 (noun)|afiyet bulmak ıyileşmez|1 (noun)|onulmaz ıyileştirilemeyen|1 (noun)|devasız ıyileştirmek|1 (noun)|terfih etmek ıyileştirme|1 (noun)|terapi ıyilik|1 (noun)|eyletür|uğur getirmek|üyen|üygen|yakşılık ıyonlaşma|1 (noun)|iyonlanma ıyon|1 (noun)|yükün ıyy|1 (noun)|ıy ız|1 (noun)|beldek ızci|1 (noun)|yerçilig ızgara|1 (noun)|et|balık|gril|ıskara|piyaz ızgara köftecisi|1 (noun)|hazırlama ızgaralık|1 (noun)|ıskaralık ızin|1 (noun)|icazet almak ızleyen|1 (noun)|muakkip ızmarit|1 (noun)|ak yem ızmaritgillerden|1 (noun)|ispari|istrongilos|izmarit|kupes|melânurya|sinarit|trança ızometri|1 (noun)|eşölçüm ıztırap|1 (noun)|ıstırap ıztırar|1 (noun)|çaresizlik|ihtiyaç i|1 (noun)|açınık|büyük sesli uyumu|düz ünlü|ince ünlü|ünlü iadeli|1 (noun)|iadeli taahhütlü|iade iadeli taahhütlü|1 (noun)|iadeli iade|1 (noun)|reddetme|döndürmece|iadeli iaks|1 (noun)|kaks iane|1 (noun)|yardım iare|1 (noun)|eğreti|ödünç iaşe|1 (noun)|besleme|bakma|boğaz iaşe etmek|1 (noun)|beslemek|bakmak iaşe ve ibate|1 (noun)|besleme ibad|1 (noun)|abdler|kullar ibâdat|1 (noun)|ibadetler ibadet etmek|1 (noun)|tapınmak ibadetgâh|1 (noun)|ibadethane ibadethane|1 (noun)|tapınak|ibadetgâh|mabet ibadetler|1 (noun)|ibâdat ibâdet|1 (noun)|sulehâ ibadet|1 (noun)|tapınma|âyin|kült|bağlılık|tapınış|ayin|namaz niyaz|tapun ibadullah|1 (noun)|bol ib'ad|1 (noun)|uzaklaştırma|çıkarma ibahî|1 (noun)|günâhkâr ibare|1 (noun)|deyiş|sözce ibaret|1 (noun)|oluşan ib'as|1 (noun)|gönderme ibate|1 (noun)|barındırma ibate etmek|1 (noun)|barındırmak ibâte|1 (noun)|yatırma|geceletme ibcal|1 (noun)|ululama ibdaî|1 (noun)|orijinal ibdakâr|1 (noun)|yaratıcı ibda|1 (noun)|yaratma|ululama ibham|1 (noun)|belirsiz ibibik|1 (noun)|hüthüt|çavuş kuşu ibibullah sivri külah|1 (noun)|yapayalnız ibik|1 (noun)|horoz|emzik|köşe|kenar|uç ibis|1 (noun)|leyleksilerden|yılancıl|mısır turnası ibiş|1 (noun)|şapşal|palyaço ibka|1 (noun)|bırakma iblâğ etmek|1 (noun)|ulaştırmak|eriştirmek iblâğ|1 (noun)|ulaştırma|eriştirme iblâ|1 (noun)|yetiştirme|eriştirme|ulaştırma|vardırma iblisane|1 (noun)|iblisçe iblisçe|1 (noun)|şeytanca|iblisane iblis|1 (noun)|şeytan|kötü|düzenci|hannas ibne|1 (noun)|eşcinsel|homo|homoseksüel|oğlan|götveren|hain|orospu|götçü|inek ibra|1 (noun)|aklama ibra edilmek|1 (noun)|aklanmak ibra etmek|1 (noun)|aklamak ibraname|1 (noun)|aklama belgesi ibranca|1 (noun)|ibranîce ibranîce|1 (noun)|ibranca ibraz etmek|1 (noun)|göstermek ibraz|1 (noun)|gösterme ibre|1 (noun)|çam|ardıç ibret almak|1 (noun)|öğütlenmek ibretiâlem|1 (noun)|herkes|başkaları ibret|1 (noun)|yanlış|ders|çirkin|kötü|acayip|öğütörnek ibrik|1 (noun)|bocit|emzik ibriktar usta|1 (noun)|karavaş ibrişim|1 (noun)|ipek temizleyici ibrişim kurdu|1 (noun)|ipek böceği ibtidâda|1 (noun)|başta icabında|1 (noun)|gerekince|gerekirse|gereğinde icap etmek|1 (noun)|gerekmek icap ettirmek|1 (noun)|gerektirmek icap|1 (noun)|gerek|gereklik|ister|lüzum|olumlama|olumluluk icar|1 (noun)|kira icat|1 (noun)|bulma|bulgu|buluş|tapır icatçı|1 (noun)|bulan|kâşif|bulucu icat etmek|1 (noun)|bulmak|türetmek|uydurmak|yaratmak icazet almak|1 (noun)|izin|ızin icazet|1 (noun)|izin|onay|onaylama|diploma|müsaade icazetname|1 (noun)|diploma icbar etmek|1 (noun)|zorlamak|gücemlemek icbar|1 (noun)|zorlama iccas|1 (noun)|erik iciği ciciği|1 (noun)|ıcığı cıcığı icmal etmek|1 (noun)|özetlemek icmal|1 (noun)|özet|kısaltma|yorum icma|1 (noun)|toplama icraat|1 (noun)|çalışmalar|uygulamalar icraatçı|1 (noun)|uygulayan|çalışan icra etmek|1 (noun)|yapmak|yürütmek icra vekili|1 (noun)|bakan icra|1 (noun)|yapma|yönetme|yürütme ictinâb|1 (noun)|çekinmek içavlu|1 (noun)|atriyum iç bağlamak|1 (noun)|iç tutmak iç bölge|1 (noun)|hinterlant|art bölge içbükey|1 (noun)|obruk|mukaar|konkav iç bükün|1 (noun)|muallim|âlim iç cep|1 (noun)|palto|pardösü iç çamaşırı|1 (noun)|fanilâ iç çekmek|1 (noun)|ahlamak iççevre|1 (noun)|internal environment iç deniz|1 (noun)|dâhilî deniz iç deri|1 (noun)|endoderm iç dil|1 (noun)|düşünürken içeceği|1 (noun)|dünya nimeti içeceğim|1 (noun)|işcen içecekler|1 (noun)|meşrubat içecek|1 (noun)|meşrubat|büfe|hayat pahalılığı|içit|tesellüm görevlisi içeriden|1 (noun)|dâhilen içeriden evlenmek|1 (noun)|iç evlilik içeri düşmek|1 (noun)|borçlanmak içeriğinin|1 (noun)|belirlenim içeri|1 (noun)|iç|gönül|yürek|hapishane|dâhil|derun|içerisi içerikli|1 (noun)|muhtevalı içerik|1 (noun)|muhteva|zımnî|boyut kazanmak|mâfiha|mazruf|muhteviyat içerisi|1 (noun)|içeri içerlek|1 (noun)|kuytu içerleme|1 (noun)|infial içerlemek|1 (noun)|bozulmak içermek|1 (noun)|havi olmak|ihtiva etmek|tazammun etmek içerme|1 (noun)|tazammun|ihtiva içetek|1 (noun)|jupon iç evlilik|1 (noun)|endogami|içeriden evlenmek|içten evlilik içe yöneliklik|1 (noun)|otizm iç gıcıklamak|1 (noun)|huylandırmak içgörü|1 (noun)|insight içgörür|1 (noun)|endoskop içgüç|1 (noun)|moral içgüdü|1 (noun)|insiyak|sevkıtabiî|sevkitabii|radar|sevkıtabii içgüdülü|1 (noun)|insiyakî içgüdüsel|1 (noun)|insiyakî iç güvey|1 (noun)|iç güveyi|iç güveysi içgüveyi|1 (noun)|damat iç güveyi|1 (noun)|iç güvey içgüveysi|1 (noun)|damat iç güveysi|1 (noun)|iç güvey iç hastalıkları|1 (noun)|dahiliye iç hastalıkları uzmanı|1 (noun)|dahiliyeci iç ısıtıcı|1 (noun)|neşelendiren içi açılmak|1 (noun)|ferahlamak içici|1 (noun)|içkici|ayyaş|akşamcı içi daralmak|1 (noun)|sıkılmak|bunalmak içi dar|1 (noun)|sabırsız içi dayanmamak|1 (noun)|içi götürmemek içi dışına çıkmak|1 (noun)|kusmak içi ezilmek|1 (noun)|üzülmek içi geçmek|1 (noun)|yaşlılıktan|kavun|ihtiyarlamak içi geniş|1 (noun)|sabırlı|rahat|huzurlu|gamsız|tasasız içi götürmemek|1 (noun)|kıskanmak|çekememek|dayanamamak|içi dayanmamak içi ısınmak|1 (noun)|hoşlanmak|sevmek içi içine sığmamak|1 (noun)|telâş|sabırsızlık içi|1 (noun)|kabuk yönetim içi kan ağlamak|1 (noun)|içinden kan gitmek içi kapanmak|1 (noun)|sıkılmak|bunalmak içi kararmak|1 (noun)|sıkılmak içildikten|1 (noun)|artık içilebilen|1 (noun)|tatlı içim|1 (noun)|içiş içimli|1 (noun)|lezzetli için|1 (noun)|amacıyla|maksadıyla|özgü|ayrılmış|düşüncesince|kendince|göre|hakkında|oranla|karşılığında|uğruna|yoluna|ait|bi-|hesabına|karşı|mütedair|zımnında içinde duymak|1 (noun)|hissetmek içindekiler|1 (noun)|kişi|konu|fihrist|dergi|gazete|münderecat|muhteviyat|mündericat içinden geçmek|1 (noun)|düşünmek içinden|1 (noun)|için için içinden kan gitmek|1 (noun)|içi kan ağlamak içinde|1 (noun)|süresince|zarfında|ortamında|ampul|boş|çıplak|çıplaklar kampı|dâhil|dördül aktarımı|ıstampa|içre|karıncalı|kaset|maden suyu|madensuyu|pis su borusu|rapsodi|yıldız taşı içine almak|1 (noun)|kapsamak içine baygınlıklar çökmek|1 (noun)|sıkıntı içine çekilmek|1 (noun)|kabuğuna çekilmek içine çekmek|1 (noun)|anlamak içine doğmak|1 (noun)|kalbe doğmak içine dokunmak|1 (noun)|dertlendirmek|üzmek içine etmek|1 (noun)|içine sıçmak içine hüzün çökmek|1 (noun)|kederlenmek|hüzünlenmek içine işlemek|1 (noun)|duygulanmak|etkilenmek|dokunmak içine|1 (noun)|öz|salt içine sıçmak|1 (noun)|içine etmek için için|1 (noun)|içinden|ıçinden içini çürütmek|1 (noun)|bezdirmek|yıldırmak içini dökmek|1 (noun)|ferahlamak|rahatlamak içini ezmek|1 (noun)|üzüntüsünü içinin ateşi küllenmek|1 (noun)|acısı|hüznü|sürmek içi pır pır etmek|1 (noun)|içi vık vık etmek içirik|1 (noun)|pamuk içirip|1 (noun)|ziyafet çekmek içi sıkılmak|1 (noun)|bunalmak içiş|1 (noun)|içim içişleri|1 (noun)|dahiliye içi tez|1 (noun)|aceleci|sabırsız içit|1 (noun)|içecek|meşrubat içitim|1 (noun)|zerk içitmek|1 (noun)|zerk etmek içitme|1 (noun)|zerk içi vık vık etmek|1 (noun)|içi pır pır etmek içi yağ bağlamak|1 (noun)|yüreği yağ bağlamak içken|1 (noun)|ayyaş içki|1 (noun)|bade|beynine vurmak|büfe|cam|dem|ispirto|işret|tütsü içkici|1 (noun)|içici|ayyaş|bekri içkiler|1 (noun)|müskirat içkili|1 (noun)|alkollü|kafeşantan|keyif hâli|oturak içkin|1 (noun)|mündemiç içküme|1 (noun)|in-group iç lâstik|1 (noun)|şambriyel içlem|1 (noun)|tazammun içlenmek|1 (noun)|duygulanmak|tanelenmek|göynümek|kahretmek|kahrolmak içler acısı|1 (noun)|dramatik içli dışlı|1 (noun)|apaçık içli|1 (noun)|duygulu|hassas|hisli|duygulandıran|etkili|abıdan|eleji|koygun|noktrün|santimantal içlik|1 (noun)|don içlilik|1 (noun)|duygululuk içmece|1 (noun)|içmeler içmeden|1 (noun)|oruç içme|1 (noun)|içmeler|hidrojeoloji|hidrojeoloji mühendisi|kandırmak içmek|1 (noun)|sigara|emmek|alt çene oynamak|kullanmak içmekten|1 (noun)|çatlamak içmeler|1 (noun)|içme|içmece iç|1 (noun)|mide|karın|gönül|muhteva|bâtın|kalb|vicdan|dolma|sarma|mantı|pirinç|bağırsak|akıl|şehirde|dahil|ciğer|dâhil|dahili|derun|domestik|içeri|kucak|mağz|sine|yürek|zamir iç mimar|1 (noun)|dekoratör|büro|sinema|bezeyici iç mimarlık|1 (noun)|dekoratörlük iç oğlanı|1 (noun)|celep iç pilâv|1 (noun)|fıstık|pirinç içre|1 (noun)|içinde|arasında içrek|1 (noun)|batınî|düşünce|bâtıni|ezoterik iç salgı bilimi|1 (noun)|işlevlerini|endokrinoloji iç salgı|1 (noun)|endokrin iç savaş|1 (noun)|dâhilî harp içsel|1 (noun)|dahilî|dahili içsiz|1 (noun)|kuru|anlamsız|tubeless iç sular|1 (noun)|göller|bentler|regülatörler|kanallar|arklar|akarsular|mansaplar içsürdürücü|1 (noun)|müshil iç sürme|1 (noun)|ishal içteki|1 (noun)|muhteva içten evlilik|1 (noun)|iç evlilik içtenlikle|1 (noun)|samimiyetle|halisane|açık açık|candan|candan yürekten|canıgönülden|kardeşçe|samimî içtenlikli|1 (noun)|içten|samimî|açıkyürekli içtenlik|1 (noun)|samimîlik|samimiyet|açıkyüreklilik|hulûskârlık|santimantalite içtenliksizlik|1 (noun)|samimiyetsizlik içtenliksiz|1 (noun)|samimiyetsiz içten pazarlıklı|1 (noun)|öfkesini içtensizlik|1 (noun)|samimiyetsizlik içtensiz|1 (noun)|samimiyetsiz içten|1 (noun)|yürekten|candan|samimî|açıkyürekli|ahbapça|birincil grup|burul|dâhilen|derinden|derunî|dilinin ucuyla|espressivo|hulûskâr|içtenlikli|kalben|kalbî|özden|samimî olmak|sargın|sıcacık|tatlıca|yakın dost|yapmacıksız|zorlamasız içtepi|1 (noun)|tepi iç tezyinat dekoratörü|1 (noun)|evler|binalar|gemiler içtihat|1 (noun)|görüş|anlayış|kavrayış içtima etmek|1 (noun)|toplanmak içtimaî|1 (noun)|toplumsal|sosyal içtimaiyatçı|1 (noun)|sosyolog|toplum bilimci içtimaiyat|1 (noun)|sosyoloji|toplumbilim|toplum bilimi içtima|1 (noun)|toplanma|toplantı|kavuşum içtime|1 (noun)|zerk içtim|1 (noun)|zerk içtinab|1 (noun)|çekinme|sakınma|kaçınma içtinap etmek|1 (noun)|sakınmak|çekinmek|kaçınmak içtinap|1 (noun)|sakınma|çekinme|kaçınma iç tutmak|1 (noun)|iç bağlamak iç tüzük|1 (noun)|meclis içyağı|1 (noun)|şahım|mum|sızırmak içyapışkanlık|1 (noun)|erke|kohezyon içyüz|1 (noun)|bâtın|künh|mahiyet|zamir iç yüz|1 (noun)|mahiyet|zamir|künh içyüzü|1 (noun)|aslı astarı idadî|1 (noun)|idadiye idadiye|1 (noun)|idadî|ıdadî idam cezası|1 (noun)|ölüm cezası idame etmek|1 (noun)|sürdürmek idame|1 (noun)|sürdürme idam sehpası|1 (noun)|darağacı idarecilik|1 (noun)|yöneticilik idareci|1 (noun)|yönetici|hoşgörülü|becerikli|tutumlu|yöneten|yeten|yetişen:|kurtaran:|âmir|tüzli idare etmek|1 (noun)|yönetmek|yetmek|yetişmek|kurtarmak idarehane|1 (noun)|gazete|büro idareimaslahat|1 (noun)|geçiştirme|geçiştirmecilik idare lambası|1 (noun)|şinanay idareli|1 (noun)|tutumlu|ekonomik|çevrimli idaresiz|1 (noun)|gevşek|tutumsuz idaresizlik|1 (noun)|gevşeklik|beceriksizlik|tutumsuzluk idare|1 (noun)|yönetme|yönetim|tutum|hoşgörme|yetinme|abrama|dümen|güdüm|organizasyon idari|1 (noun)|çevre yönetimi idarî|1 (noun)|yönetimsel idbar|1 (noun)|talihsizlik|bahtsızlık|kadersizlik iddiacı|1 (noun)|dediğinde|inatçı iddia etmek|1 (noun)|savlamak|ileri sürmek iddianame|1 (noun)|savlık|savca iddia|1 (noun)|sav|inat|argüman|iflâs etmek|mutalebe|mübahase|tez iddiası|1 (noun)|haklı|haklı olmak|haksız iddiasını|1 (noun)|haklı bulmak iddiasının|1 (noun)|haklı çıkmak iddiasız|1 (noun)|mütevazı idea|1 (noun)|düşünce|fikir|ide idealist|1 (noun)|ülkücü idealizasyon|1 (noun)|ülküleştirme idealizm|1 (noun)|ülkücülük ideallerini|1 (noun)|renk vermemek idealleştirmek|1 (noun)|ülküleştirmek idealleştirme|1 (noun)|ülküleştirme ideal|1 (noun)|ülkü|mefkûre|ülküsel idefiks|1 (noun)|saplantı|fikrisabit ide|1 (noun)|idea|düşünce|düşün|düşünüm|fikir identik|1 (noun)|özdeş ideografi|1 (noun)|karakter ideografik|1 (noun)|düşünsel ideolog|1 (noun)|düşüngücü ideoloji|1 (noun)|hukukî|bilimsel|felsefî|dinî|moral|düşüngü|felsefe ideolojik|1 (noun)|düşüngüsel ideolojinin|1 (noun)|dönek idikut|1 (noun)|ıdukkut idiopati|1 (noun)|kapan duygu idiş|1 (noun)|iğdiş idmanlı|1 (noun)|antrenmanlı idmansız|1 (noun)|ham|acemi|antrenmansız idmansızlık|1 (noun)|hamlık idman|1 (noun)|spor|jimnastik|alıştırma|egzersiz|antrenman idrak|1 (noun)|anlayış|erişme|ulaşma|algı|bulu|enâ|entelekt idrak etmek|1 (noun)|anlamak|kavramak|erişmek|ulaşmak idrak-i dakik|1 (noun)|tamalgı idraksiz|1 (noun)|anlayışsız|ahmak idraksizlik|1 (noun)|anlayışsızlık idrar|1 (noun)|sidik|küçük abdest idris ağacı|1 (noun)|mahlep|kokulu kiraz ifade|1 (noun)|anlatım|deyiş|dışa vurum|söylem|tabir ifade etmek|1 (noun)|anlatmak|belirtmek|söylemek ifadelendirmek|1 (noun)|anlamlandırmak ifadesi alınmak|1 (noun)|sorgulanmak ifa etmek|1 (noun)|yapmak|ödemek ifa|1 (noun)|ödeme iffetli|1 (noun)|sili|afif|pâk|temiz|abak|afife|ağat|arı|eteği arı|eteği temiz|ırz ehli|utlu iffet|1 (noun)|sililik|namus iffetsizlik|1 (noun)|silisizlik iffetsiz|1 (noun)|silisiz|alüfte|kaltak|malın gözü ifham|1 (noun)|bildirme|anlatma iflâh|1 (noun)|kötü|onma iflâh olmak|1 (noun)|onmak|düzelmek iflâh olmamak|1 (noun)|onmamak iflasa|1 (noun)|kanını emmek iflâs|1 (noun)|batkı|batkınlık iflas|1 (noun)|batkınlık iflas bayrağını çekmek|1 (noun)|batmak iflâs etmek|1 (noun)|batmak|iddia|tez iflâs masası|1 (noun)|masa ifna etmek|1 (noun)|tüketmek ifna|1 (noun)|tüketme ifrağ|1 (noun)|çevirme|boşaltım ifrat|1 (noun)|taşkınlık ifrazat|1 (noun)|irin|salgılar ifraz etmek|1 (noun)|salgılamak ifraz|1 (noun)|salgı|ayırmak ifrit|1 (noun)|öfkeli|ruhlar ifsat|1 (noun)|kargaşalık ifşa etmek|1 (noun)|yaymak ifşa|1 (noun)|yayma iftihar etmek|1 (noun)|övünmek|kıvanmak iftihar|1 (noun)|övünme|kıvanma|kıvanç|övünç iftira|1 (noun)|bühtan|isnat|karacılık iftiracı|1 (noun)|müfteri|karacı iglo|1 (noun)|iglu iglu|1 (noun)|iglo igtirâr|1 (noun)|gururlanma|aldanma iguanagillerden|1 (noun)|iguana iguana|1 (noun)|iguanagillerden|pullu|hint kertenkelesi iğbirar|1 (noun)|gücenme|güceniklik|kırgınlık iğdişetmek|1 (noun)|burmak iğdiş etmek|1 (noun)|burmak|enemek|hadım etmek iğdiş|1 (noun)|idiş iğfal|1 (noun)|aldatma|ayartma|kandırma iğfal etmek|1 (noun)|aldatmak|kandırmak iğ iplik|1 (noun)|iğ iğmek|1 (noun)|eğmek iğne ardı|1 (noun)|iğneyi|ığneyi iğne deliği gibi|1 (noun)|küçücük iğne deliğine girmek|1 (noun)|saklanmak iğnedenlik|1 (noun)|iğnelik iğne|1 (noun)|ince|uzun|enjektör|şırınga|tığ|kıyık iğne ipliğe dönmek|1 (noun)|bir iğne bir iplik olmak iğnelemek|1 (noun)|arı gibi sokmak iğnelenmiş|1 (noun)|iğneli iğneleyici|1 (noun)|kırıcı iğneli|1 (noun)|iğnelenmiş|kırıcı|kinayeli|kinayeli kinayeli iğnelik|1 (noun)|iğnedenlik|iğne yastığı iğneli söz|1 (noun)|dokunaklı iğne üstünde oturmak|1 (noun)|diken üstünde oturmak iğne yapraklılar|1 (noun)|kozalaklılar iğne yastığı|1 (noun)|iğnelik iğneyi|1 (noun)|iğne ardı iğ|1 (noun)|pamuk|eğirmen|kirmen|iğ iplik|cehre iğrençlik|1 (noun)|kerahat|şenaat iğrenç|1 (noun)|tiksindiren|müstekreh|tiksindirici|galiz|itilme|kerih|mekruh|mendebur|menfur|tiksinç iğrendirici|1 (noun)|pis iğrenerek|1 (noun)|kerhen iğrenme|1 (noun)|iğrenti|ikrah|istikrah|kerahet|kerh|nefret|pöf iğrenmek|1 (noun)|aşağılık|tiksinmek|ikrah etmek|istikrah etmek|midesi bulanmak|nefret etmek iğrenmiş|1 (noun)|müteneffir iğrenti|1 (noun)|iğrenme iğreti|1 (noun)|eğreti iğretileme|1 (noun)|eğretileme iğretilik|1 (noun)|eğretilik iğri|1 (noun)|eğri iğrilik|1 (noun)|eğrilik iğrilmek|1 (noun)|eğrilmek iğritilik|1 (noun)|eğretilik iğritmek|1 (noun)|eğritmek iğtinam|1 (noun)|yağma iğtiyar|1 (noun)|yaderklik ihada|1 (noun)|kuşatmak|sarılmak ihale|1 (noun)|üsterme|eksiltme|tefviz ihanet etmek|1 (noun)|hainlik ihanete uğramak|1 (noun)|aldatılmak ihanet|1 (noun)|hıyanet|hainlik|sadakatsizlik ihata etmek|1 (noun)|çevirmek|çevrelemek|kuşatmak|sarmak|kavramak|anlamak ihata|1 (noun)|kuşatma|sarma|çevirme|çevreleme|kavrayış|anlayış|abluka|ufuk ihatalı|1 (noun)|kavrayışlı|anlayışlı|şuhuduna iha|1 (noun)|uav ihbar|1 (noun)|bildirme|bildirim|bildirilme ihbarcılık|1 (noun)|muhbirlik ihbarcı|1 (noun)|muhbir|bildiren|curnalci ihbar etmek|1 (noun)|bildirmek ihbariye|1 (noun)|bildirim|ihbarname ihbarname|1 (noun)|bildirim|ihbariye|bildiri|bildirimlik ihdas etmek|1 (noun)|kurmak ihdas|1 (noun)|kurma|bulgucuk ihlâl|1 (noun)|bozma ihlâl etmek|1 (noun)|bozmak ihlal etmek|1 (noun)|uymamak ihmal|1 (noun)|boşlama|savsama|savsaklama ihmalci|1 (noun)|ihmalkâr|savsak ihmalcilik|1 (noun)|teseyyüp ihmal edilmek|1 (noun)|unutulmak|kaldırılmak ihmal etmek|1 (noun)|savsamak|savsaklamak|boşlamak ihmalkârlık|1 (noun)|savsaklama ihmalkâr|1 (noun)|savsak|ihmalci ihnaklama|1 (noun)|sıkıştırma ihracatçı|1 (noun)|dışsatımcı|dış satımcı|ihraççı ihracatçılık|1 (noun)|dış satımcılık ihracat|1 (noun)|dış satım ihraççı|1 (noun)|ihracatçı ihraç|1 (noun)|çıkarma ihraç edilmek|1 (noun)|çıkarılmak ihraç etmek|1 (noun)|çıkarmak|dışsatımlamak ihram|1 (noun)|romalıların|beyaz ihraz|1 (noun)|kazanma|erişme ihsan|1 (noun)|bağışlama|kayra|lütuf|inayet|atıfet|iyilik|bağış|armağan|gayır|hayr|ikram|marûf|mevhibe|nimet|üğdül|yeygü ihsas etmek|1 (noun)|sezdirmek ihsas|1 (noun)|sezdirme|ima|duyum ihtar etmek|1 (noun)|uyarmak|hatırlatmak ihtarname|1 (noun)|protesto ihtar|1 (noun)|uyarma|uyarı|ikaz|uyartı ihtifal|1 (noun)|anma ihtikar|1 (noun)|boğuntu ihtikâr|1 (noun)|vurgunculuk|vurgun|spekülâsyon ihtilâç|1 (noun)|çırpınma ihtilâç etmek|1 (noun)|çırpınmak ihtilâfa düşmek|1 (noun)|anlaşamamak|bozuşmak|uyuşamamak ihtilâf|1 (noun)|ayrılık|anlaşmazlık|aykırılık|uyuşmazlık ihtilaf|1 (noun)|ebret ihtilal|1 (noun)|ayaklanma ihtilâlci|1 (noun)|devrimci ihtilâlcilik|1 (noun)|devrimcilik ihtilâl|1 (noun)|devrim|kargaşalık|düzensizlik|karışıklık ihtilâs|1 (noun)|aşırma|aşırtı ihtimalî|1 (noun)|belkili|olabilen|olasılı ihtimaliyet hesabı|1 (noun)|ihtimaller hesabı ihtimal ki|1 (noun)|belki ihtimaller hesabı|1 (noun)|ihtimaliyet hesabı ihtimalli|1 (noun)|olasılı ihtimal|1 (noun)|olabilirlik|olasılık|belki|olasılı|yahtemil ihtimam göstermek|1 (noun)|özenmek ihtimam|1 (noun)|özen|özenme|itina|iyi|bakım|çeki düzen|hizmet ihtirâk|1 (noun)|yanmak|tutuşmak ihtiram|1 (noun)|saygı|törün ihtiras|1 (noun)|aşırı|tutku ihtiraslı|1 (noun)|tutkulu ihtirassız|1 (noun)|tutkusuz ihtira|1 (noun)|türetme ihtiraz|1 (noun)|çekinme|sakınma|çekince ihtisaren|1 (noun)|kısaltılmış ihtisar|1 (noun)|kısaltma|kısaltış ihtisas|1 (noun)|duygu|duygulanma|uzmanlık|uzmanlaşma ihtisaslaşmak|1 (noun)|ihtisas yapmak ihtisas yapmak|1 (noun)|uzmanlaşmak|ihtisaslaşmak ihtişam|1 (noun)|büyüklük|görkem|gösterişlilik|debdebe ihtiva etmek|1 (noun)|kapsamak|içermek ihtiva|1 (noun)|içerme|kapsama ihtiyacı olmak|1 (noun)|gereksemek|gereksinmek ihtiyaç duymak|1 (noun)|gereksinmek ihtiyaçları|1 (noun)|hümanizm ihtiyaç|1 (noun)|yoksulluk|yokluk|gerekseme|gereksinme|gereksinim|muhtaçlık|fakirlik|biterge|ıztırar|mefkaret ihtiyâl|1 (noun)|gururlanma|kibirlenme ihtiyarcık|1 (noun)|zavallı ihtiyar etmek|1 (noun)|seçmek|yaşlandırmak|kocaltmak|katlanmak ihtiyar heyeti|1 (noun)|ihtiyar meclisi ihtiyarî|1 (noun)|seçimlik ihtiyari|1 (noun)|seçmeli ihtiyarlamak|1 (noun)|yaşlanmak|kocamak|bunamak|dişleri dökülmek|farımak|götünün kılı ağarmak|içi geçmek|kağşamak|kamburu çıkmak|karımak|moruklaşmak|yaş ilerlemek ihtiyarlama|1 (noun)|yaşlanma ihtiyarlık sigortası|1 (noun)|yaşlılık sigortası ihtiyarlık|1 (noun)|yaşlılık|yetersizlik|zayıflık ihtiyar meclisi|1 (noun)|ihtiyar heyeti ihtiyar olmak|1 (noun)|yaşlanmak ihtiyarsız|1 (noun)|seçmesiz|düşünmeksizin ihtiyar|1 (noun)|yaşlı|seçme|akbaba|faka|karı|pir|pirifani ihtiyatkâr|1 (noun)|sakıngan|ihtiyatlı ihtiyatkar|1 (noun)|yeksek ihtiyatlı|1 (noun)|sakıngan|ihtiyatkâr|ölçülü|sakıntılı|sakınımlı ihtiyat|1 (noun)|sakınma|yedek|sakıntı|rezerv|sakınım ihtiyatsızlık|1 (noun)|gaflet ihtizaz|1 (noun)|titreşme|titreşim iht|1 (noun)|umutlanmak ihvan|1 (noun)|arkadaşlar ihya|1 (noun)|diriltme|geliştirme|güçlendirme|umut ihya etmek|1 (noun)|canlandırmak|diriltmek ihzar|1 (noun)|hazırlama ihzarî|1 (noun)|hazırlayıcı iıenmek|1 (noun)|intizar etmek i, i|1 (noun)|düz iik|1 (noun)|internet iletişim kuralları ikab|1 (noun)|eziyet|ceza ika etmek|1 (noun)|yapmak|işlemek ikamet etmek|1 (noun)|eğleşmek|kalmak|yerleşmek ikametgâh ilmühaberi|1 (noun)|ikametgâh kâğıdı ikametgâh kâğıdı|1 (noun)|ikametgâh ilmühaberi ikametgâh|1 (noun)|konut|barınak|ev|mesken ika|1 (noun)|yapma|etme ikaz etmek|1 (noun)|uyarmak ikaz|1 (noun)|uyarma|uyarı|ihtar|tembih|uyandırma ikbağı|1 (noun)|iliştirilmiş kaynak bilgisayar ağı ikbal|1 (noun)|istek|arzu|odalık|olcay|yükseliş ikbalperest|1 (noun)|gündüşkünü ikbalperestlik|1 (noun)|gündüşkünlügü ikdar|1 (noun)|gücünü iken|1 (noun)|esnasında iki|1 (noun)|2|ıı|ardışık sayılar|bezik|piket iki anlamlı|1 (noun)|ikircil iki anlamlılık|1 (noun)|ikircil ikibiçimlilik|1 (noun)|dimorfizm iki bir|1 (noun)|oyunda iki büklüm olmak|1 (noun)|hastalık|dalkavukluk iki cambaz bir ipte oynamaz|1 (noun)|kurnaz iki canlı|1 (noun)|hamile|gebe|yüklü ikici|1 (noun)|düalist ikicilik|1 (noun)|düalizm iki cinslikli|1 (noun)|iki eşeyli ikiçeneklilerden|1 (noun)|begonyagiller|çobandüdüğü|dolamaotugiller|ıhlamurgiller|kabakulak otu|kahkahaçiçeği|karaasma|kurtluca|loğusaotu|lohusa otu|mahunya|meşecik|nevruzotu|sığırdiligiller|şahteregiller|zeravent ikiçenekliler|1 (noun)|fasulye|gelincik ikiçenekli|1 (noun)|sinirotları ikidebir|1 (noun)|fırt fırt ikide bir|1 (noun)|sürekli iki dinle bir söyle|1 (noun)|gereksiz|on iki eşeyli|1 (noun)|iki cinslikli iki evcikli|1 (noun)|dioik ikievcikli|1 (noun)|sünayiülmesken iki karılı bitten, iki analı sütten ölür|1 (noun)|işleri iki kişi başında fes yok derse başını yokla|1 (noun)|çevrendekiler iki lâfı bir araya getirememek|1 (noun)|iki lâkırdıyı bir araya getirmek iki lâkırdıyı bir araya getirmek|1 (noun)|iki lâfı bir araya getirememek ikilemek|1 (noun)|tekrarlamak|yinelemek|çiftlemek ikilem|1 (noun)|kıyasımukassim|mantıkta|dilemma|çıkılmaz|kıyasımukassem ikileşmek|1 (noun)|çiftleşmek ikili çatı|1 (noun)|toplanmak ikili|1 (noun)|iskambil|duo|çifte ikilik|1 (noun)|tefrika ikili önekler|1 (noun)|mebi|uek önekleri ikili ünlü|1 (noun)|diftong ikil|1 (noun)|tesniye ikinci çağ|1 (noun)|mezozoik ikinci el|1 (noun)|kullanılmış ikinci ferik|1 (noun)|tümgeneral ikincil|1 (noun)|tali|sekunder ikinci|1 (noun)|yeni ikinci zaman|1 (noun)|mezozoyik ikindi|1 (noun)|ikindi namazı ikindi namazı|1 (noun)|ikindi ikindiüstü|1 (noun)|ikindiüzeri ikindiüzeri|1 (noun)|ikindiüstü ikindi vakti|1 (noun)|ikindi zamanı ikindi zamanı|1 (noun)|ikindi vakti iki ön dişliler|1 (noun)|kangurular iki paralık|1 (noun)|değersiz|önemsiz iki paralık etmek|1 (noun)|değerini iki paralık olmak|1 (noun)|değerini ikircik|1 (noun)|işkil|kararsızlık|tereddüt|şüphe|kuruntu|ikircim ikirciklenmek|1 (noun)|işkillenmek|tereddüt etmek ikircikli|1 (noun)|kararsız|mütereddit|işkilli|ikircimli ikirciklik|1 (noun)|tereddüt|ikircimlik ikircil|1 (noun)|iki anlamlı|iki anlamlılık ikircim|1 (noun)|ikircik|ıkircik ikircimli|1 (noun)|ikircikli|mütereddit ikircimlik|1 (noun)|ikirciklik iki seksen uzanmak|1 (noun)|vurma|neşelenmek|ölmek ikişer|1 (noun)|toplanırlık iki terimli|1 (noun)|iki terimli iki yaşayışlı|1 (noun)|amfibi ikiyüzlülükle|1 (noun)|riyakârane ikiyüzlülük|1 (noun)|riyakârlık|müraîlik|mürailik|riya|takiye ikiyüzlü|1 (noun)|riyakâr|müraî|mürai|yalabık|yüze gülücü ikiz|1 (noun)|eş|koşa ikizkenar|1 (noun)|ikizkenar üçgen|ikizkenar yamuk ikizkenar üçgen|1 (noun)|ikizkenar ikizkenar yamuk|1 (noun)|ikizkenar ikizleme|1 (noun)|tevcih ikizler|1 (noun)|zodyak|burçlar kuşağı|cevza ikizuç|1 (noun)|diyot iklim bilimci|1 (noun)|klimatolog iklim bilimi|1 (noun)|klimatoloji iklimleme cihazı|1 (noun)|klima iklimler|1 (noun)|ekalim iklim|1 (noun)|ülke|diyar|abuhava|göç ikmal|1 (noun)|bütünleme|bitirme|tamamlama ikmal etmek|1 (noun)|bütünlemek|tamamlamak|bitirmek ikmal imtihanı|1 (noun)|bütünleme sınavı ikna etmek|1 (noun)|inandırmak|kandırmak ikna|1 (noun)|inandırma|kandırma ikna olmak|1 (noun)|inanmak|kanmak ikona|1 (noun)|ikon ikon|1 (noun)|ikona ikrah etmek|1 (noun)|tiksinmek|iğrenmek ikrah getirmek|1 (noun)|tiksinmeye ikrahlık|1 (noun)|tiksinti ikrah|1 (noun)|tiksinme|iğrenme ikramcı|1 (noun)|mükrim|mün'im ikram etmek|1 (noun)|ağırlamak|çıkarmak|sunmak|tutmak ikram|1 (noun)|sunma|hediye|ihsan|ağırlama|keramet ikrar|1 (noun)|bildirme|benimseme|onama|kabul|tasdik ikter|1 (noun)|sarılık|hepatit iktibas|1 (noun)|alıntı|aktarma|alma iktibas etmek|1 (noun)|alıntılamak|aktarmak|almak iktidar|1 (noun)|erk|kudret|güç|yetenek|kifayet|taç iktidarsız|1 (noun)|gücü|beceriksiz|yetersiz iktidarsızlar|1 (noun)|aceze iktidarsızlık|1 (noun)|güçsüzlük|beceriksizlik|yetersizlik iktifa etmek|1 (noun)|yetinmek iktifa|1 (noun)|yetinme iktiran etmek|1 (noun)|ulaşmak|erişmek iktiran|1 (noun)|yaklaşma|erişme iktisadî|1 (noun)|ekonomik iktisad|1 (noun)|iktisat iktisap etmek|1 (noun)|kazanmak|edinmek iktisap|1 (noun)|kazanma|edinme|edinim iktisatçı|1 (noun)|ekonomist iktisat|1 (noun)|ekonomi|tutum|iktisad iktisat etmek|1 (noun)|artırmak iktisatlı|1 (noun)|tutumlu iktisatsız|1 (noun)|tutumsuz iktiza etmek|1 (noun)|gerekmek iktiza|1 (noun)|gerekme|gereklik ilaç|1 (noun)|em|daru|toy ilâç|1 (noun)|em|deva|çare|önlem|derman|ilâçlık|ot|tarife ilâçlanmamış|1 (noun)|ilâçsız ilâçlanmış|1 (noun)|ilâçlı ilâçlara|1 (noun)|alerji ilâçlı|1 (noun)|ilâçlanmış ilâçlık|1 (noun)|ilâç|ılâç ilâçsız|1 (noun)|ilâçlanmamış|bîilâç ilah|1 (noun)|allah|rab|mevla|halik|hüda|oğan ilahe|1 (noun)|tanrıça ilâhe|1 (noun)|tanrıça|mabude ilâhî kitap|1 (noun)|kur'an ilahi|1 (noun)|kutyır ilahiler|1 (noun)|ilahiyat ilahî|1 (noun)|tanrısal|lahuti ilâhî|1 (noun)|tanrısal|mükemmel|lâhutî ilahiyatçı|1 (noun)|tanrıbilimci ilâhiyatçı|1 (noun)|teolog|tanrı bilimci ilahiyat|1 (noun)|tanrıbilim|ilahiler ilâhiyat|1 (noun)|teoloji|tanrı bilimi ilâh|1 (noun)|tanrı|mabut ilâm|1 (noun)|bildirme|anlatma ilâm etmek|1 (noun)|bildirmek ilân|1 (noun)|duyuru ilan etmek|1 (noun)|duyurmak ilân tahtası|1 (noun)|pano ilân vermek|1 (noun)|açıklamak ilan|1 (noun)|yılan ilâve etmek|1 (noun)|eklemek|katmak|ulamak ilâve|1 (noun)|katma|ekleme|ulama|ek|eklenmiş|arttırma|büyütme|abartma ilâveli|1 (noun)|abartılmış|mübalâğalı ilaveli|1 (noun)|müzeyyel ilâvesi|1 (noun)|dahası ilâveten|1 (noun)|ekleyerek ilbay|1 (noun)|vali ilca etmek|1 (noun)|zorlamak ilca|1 (noun)|zorlama ilçebay|1 (noun)|kaymakam ilçe belediyesi|1 (noun)|su ilçe|1 (noun)|kaymakamlık|kaza|belediye|erçin|sınır|şehremaneti|yerel basın|yerleşim merkezi ilçelerin|1 (noun)|bucak ildeş|1 (noun)|hemşeri ile|1 (noun)|beraberlik|araç|işteşlik|artlaç|bi-|ilen|ve ilelebet|1 (noun)|sürgit|ebediyen ilenç|1 (noun)|ilenme|beddua|lanet|kargış|inkisar ilen|1 (noun)|ile|ıle|inen ilenme|1 (noun)|beddua|ah|ilenç|inkisar|intizar|lanet|vah ilenmek|1 (noun)|ah etmek|beddua etmek|kahretmek|kargımak|lânet etmek ilerde|1 (noun)|ileride|ıleride|kabl ilerici|1 (noun)|terakkiperver|alka ileride|1 (noun)|gelecekte|ötede|açılama|gitgide|ilerde|yarın öbür gün|yazın harmana sıçan öküzün kışın yemlikte ağzına gelir ileri|1 (noun)|gelecek|sonra|önceki|evvelki|alka|hücum|müterakki|piş ileri gelenler|1 (noun)|eşraf ileri gelmek|1 (noun)|oluşmak|doğmak ilerisi|1 (noun)|geleceği|ötesi ileri sürmek|1 (noun)|serdetmek|önermek|iddia etmek ileri uç|1 (noun)|forvet ileri uç oyuncusu|1 (noun)|golcü ileriyi görmek|1 (noun)|uzağı görmek ilerlek|1 (noun)|ilerlemiş|ılerlemiş ilerlemek|1 (noun)|gelişmek|kalkınmak|tefeyyüz etmek|terakki etmek|yol gitmek|yürümek ilerleme|1 (noun)|terakki|terfi|feyiz|gelişim|tefeyyüz ilerlemeye|1 (noun)|frenleyici ilerlemiş|1 (noun)|akut|ilerlek|müterakki ilerletme|1 (noun)|teceddüt ilerleyen|1 (noun)|ağrak|ilerleyici|süreç ilerleyici|1 (noun)|ilerleyen ilerleyiş|1 (noun)|seyir|tempo ileteç|1 (noun)|kablo iletilen|1 (noun)|gıcırı bükme iletilmek|1 (noun)|almak ileti|1 (noun)|mesaj iletim|1 (noun)|konveksiyon|ısı yayımı|nakil iletişim|1 (noun)|bildirişim|haberleşme|komünikasyon|duygu|telefon|telgraf|televizyon|muhabere|örgü|veri iletişim ortamı|1 (noun)|bildirişim|medya iletişmek|1 (noun)|haberleşmek iletken|1 (noun)|ısı|akım|nakil|kondüktör|nâkil iletki|1 (noun)|minkale|açıölçer|mastara iletmek|1 (noun)|götürmek|ulaştırmak|nakletmek|ısı|dağıtmak|getirmek|vermek|yansıtmak|yetiştirmek iletme|1 (noun)|transport|yansıtma iletmez|1 (noun)|izolant ilgeç|1 (noun)|edat ilgeçli|1 (noun)|edatlı ilgi çekici|1 (noun)|ilgiyi|ılgiyi ilgi|1 (noun)|ilişki|alâka|taallûk|bağ|dikkat|gösteri|göz|ilişik|kompliman|kontak|merbutiyet|nazarıdikkat|nazarıitibar|nispet|peyvend|rabıta|rağbet|yakınlık görmek|yüz vermek ilgilemek|1 (noun)|teyellemek|ilintilemek ilgilendiren|1 (noun)|ait|raci ilgilendirici|1 (noun)|alâkabahş ilgilendirmek|1 (noun)|elverişli|ait olmak|alâkadar etmek|alâkalandırmak|enterese etmek|ırgalamak|taallûk etmek ilgilenilen|1 (noun)|üst ilgilenme|1 (noun)|iltifat|iştigal|ne lâzım ilgilenmek|1 (noun)|alâkalanmak|uğraşmak|alâkadar olmak|aşinalık göstermek|bakmak|devreye girmek|iltifat etmek|iştigal etmek|karışmak|raci olmak|tınmak|yanaşmak ilgilenmemek|1 (noun)|ağırsamak|aldırış etmemek|aldırışetmemek|anlamamak|dışında kalmak|dışlamak|el sürmemek|kendi hâline bırakmak|köşeye atılmak|salmak|tınmamak|yüzüne bakmamak ilgiler|1 (noun)|münasebat ilgili|1 (noun)|alâkalı|alâkadar|müteallik|alakalı|alakadar|ait|dayalı|dışsal|ilişkin|muvaneset|müntesip|üzerine|yadsımak ilgilik|1 (noun)|relatif ilgililer|1 (noun)|taallukat ilgililik|1 (noun)|mensubiyet ilgiliye|1 (noun)|suç duyurusunda bulunmak ilginç|1 (noun)|enteresan|alâkabahş|pitoresk|renkli ilginçlik|1 (noun)|enteresanlık ilginlik|1 (noun)|affinity ilgisi|1 (noun)|ilintili|ilişiği kalmamak|ilişkin ilgisiz|1 (noun)|kayıtsız|aldırmaz|alâkasız|lâkayt|bîgâne|çekkin|dargın|gevşek|gevşeklik|kayıtsız olmak|kayıtsızca|lakayıt|saf dışı|soğuk|soğuk durmak|soğuklaşmak ilgisizliğinden|1 (noun)|aldatmak ilgisizlik|1 (noun)|aldırmazlık|alâkasızlık|kayıtsızlık|lâkaydî|lakaydi|soğukluk ilgiyi|1 (noun)|ilgi çekici ilgiyle|1 (noun)|candan ilhâk|1 (noun)|eklemek ilhak etmek|1 (noun)|katmak|bağlamak ilhak|1 (noun)|katma|bağlama|ekleme ilham almak|1 (noun)|esinlenmek ilham|1 (noun)|esin|tanrı'nın ilhana|1 (noun)|lahana ilhanî|1 (noun)|ilhanlı ilhan|1 (noun)|imparator|hakan|hükümdar ilhanlı|1 (noun)|ilhanî ilhanlık|1 (noun)|imparatorluk ilig|1 (noun)|prens**|ünlü|tanınmış|meşhur|ilk|birinci|başlangıç|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı iliğini kemirmek|1 (noun)|sömürmek iliğ|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|ilk|birinci|başlangıç|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı ilik|1 (noun)|giysilerin iliklemek|1 (noun)|düğmelemek iliklenmek|1 (noun)|düğmelenmek iliklenmiş|1 (noun)|ilikli ilikli|1 (noun)|iliklenmiş iliksiz|1 (noun)|salta iliman|1 (noun)|limon ilim|1 (noun)|bilim|ayrıntı|özellik|nitelik|hassasiyet ilimci|1 (noun)|bilgin|alim|ilimcilik|siyantist ilimcilik|1 (noun)|bilimcilik|ilimci ilim kadını|1 (noun)|bilim adamı ilimler|1 (noun)|ulûm ilinçak|1 (noun)|salıncak ilinek|1 (noun)|araz ilinge|1 (noun)|değişmezlerini|topoloji ilinti|1 (noun)|ilişki|teyel|bağıntı|münasebet|nispet|taallûk ilintilemek|1 (noun)|teyellemek|ilgilemek ilintili|1 (noun)|ilişkisi|bağı|ilgisi|ılgisi ilistir|1 (noun)|süzgeç ilişiği kalmamak|1 (noun)|ilgisi|ılgisi ilişik|1 (noun)|eklenmiş|bağlanmış|merbut|iliştirilmiş|ilgi|bağlılık|ilişki|münasebet|ilişkin|ait|ıliştirilmiş ilişikli|1 (noun)|ilişkin ilişilmez|1 (noun)|dokunulmaz|dokunulmazlık ilişkiler|1 (noun)|münasebat ilişkili|1 (noun)|alakalı|mensup|münasebetli ilişkin|1 (noun)|ilgisi|bağlı|ilgili|ait|merbut|müteallik|değgin|dokunmak|ilişik|ilişikli|üstüne|üzerine ilişkinlik|1 (noun)|aidiyet|mensubiyet ilişkisi|1 (noun)|ilintili ilişki|1 (noun)|temas|bağ|münasebet|bağlantı|nesneler|ortamlar|varlıklar|oran|korelasyon|alaka|alış veriş|alışveriş|dirsek teması|eş güdüm|germek|ilgi|ilinti|ilişik|mülabese|rabıta|takanak ilişmek|1 (noun)|takılmak|dokunmak|karışmak|değinmek|daklaşmak|eğreti oturmak ilişme|1 (noun)|taarruz iliştirilmiş|1 (noun)|ilişik iliştirilmiş kaynak bilgisayar ağı|1 (noun)|ikbağı iliştirmek|1 (noun)|kondurmak|leffetmek|raptetmek|takmak iliştirme|1 (noun)|lef ilk adım|1 (noun)|başlangıç ilk ağızda|1 (noun)|önce|öncelikle ilkah|1 (noun)|dölleme|döllenme|aşılama ilkah etmek|1 (noun)|döllemek|aşılamak ilkbahar|1 (noun)|ilkyaz|bahar|mart|nevbahar|yaygaru|yeniyaz ilk dördün|1 (noun)|ayın ilkelce|1 (noun)|ilkel ilkelcilik|1 (noun)|primitivizm|kaba|saf ilk elden|1 (noun)|aracısız ilkelerini|1 (noun)|bilim kuramı ilkellik|1 (noun)|iptidaîlik ilkel|1 (noun)|primitif|iptidaî|eğitimsiz|kültürsüz|görgüsüz|barbar|fars|güldürü|ilkelce ilkel toplum|1 (noun)|sanayileşmemiş ilke|1 (noun)|umde|unsur|prensip|öge|mebde|düşünce ilkeyi|1 (noun)|uygulama|uygulamak ilkgirişim|1 (noun)|inisiyatif ilk gösteri|1 (noun)|prömiyer ilkin|1 (noun)|başta|başlangıçta|önce|iptida|evvelâ ilk kânun|1 (noun)|aralık ilkleme|1 (noun)|akrostiş ilkokul|1 (noun)|iptidaî|iptidaî mektep ilköğrenim|1 (noun)|ilköğretim ilköğretim|1 (noun)|aritmetiği|ilköğrenim ilkönce|1 (noun)|mâ?lum ilk önce|1 (noun)|önce ilkörnek|1 (noun)|arşetip|ilktip ilk plânda|1 (noun)|önce|başlangıçta ilk teşrin|1 (noun)|ekim ilktip|1 (noun)|ilkörnek|arşetip ilk ve son|1 (noun)|tek|yegâne ilk yarı|1 (noun)|futbol ilkyaz|1 (noun)|ilkbahar|bahar ilk|1 (noun)|zaman|sıra|başlag|evvel|ilig|iliğ|öğretim yılı|yeküm illa|1 (noun)|ille illâ|1 (noun)|ille|ılle illâki|1 (noun)|ille|ılle illâllah demek|1 (noun)|usanmak|bıkmak|bezmek illâllah etmek|1 (noun)|usanmak|bıkmak illegalite|1 (noun)|illegallik illegallik|1 (noun)|illegalite illegal|1 (noun)|yasa dışı ille|1 (noun)|hele|özellikle|yoksa|olmazsa|illa|illâ|illâki illet etmek|1 (noun)|sinirlendirmek|kızdırmak|sakatlamak illet|1 (noun)|hastalık|bozukluk|kızdıran|sebep|maraz|maraza|neden ille velakin|1 (noun)|gelgelelim illi|1 (noun)|nedensel illî|1 (noun)|nedensel illiyet|1 (noun)|nedensellik illuzyon|1 (noun)|yanılsama illüstrasyon|1 (noun)|resimleme|resmetme|görünüleme illüzyonist|1 (noun)|göz bağcı|sihirbaz illüzyonizm|1 (noun)|göz bağcılık illüzyon|1 (noun)|yanılsama ilmek|1 (noun)|ilmik|değmek|dokunmak|din ilmiahlâk|1 (noun)|ahlâk bilimi|etik|töre bilimi ilmiarz|1 (noun)|jeoloji ilmi belagat|1 (noun)|sözbilim ilmî|1 (noun)|bilimsel ilm-i evzan|1 (noun)|ölçübilim ilmik|1 (noun)|ilmek ilmini almak|1 (noun)|işleyişini ilmiye|1 (noun)|sarıklılar ilmühaber|1 (noun)|hâl|alındı ilsizleşmek|1 (noun)|yurtsuz ilteber|1 (noun)|vatana iltibas|1 (noun)|karışıklık|andırışma|yanlışlık|karıştırılma iltica etmek|1 (noun)|sığınmak iltica hakkı|1 (noun)|sığınma hakkı iltica|1 (noun)|sığınma iltifat etmek|1 (noun)|ilgilenmek|beğenmek iltifat|1 (noun)|ilgilenme|nevaziş iltifatkâr|1 (noun)|mültefit iltihabî|1 (noun)|yangılı|iltihaplı iltihak etmek|1 (noun)|katılmak iltihak|1 (noun)|katılma iltihaplanmada|1 (noun)|kortizonlu ilâç iltihaplanmak|1 (noun)|yangılanmak|boğazı inmek|irinlenmek iltihaplanma|1 (noun)|yangılanma|irinlenme iltihaplı|1 (noun)|yangılı|iltihabî iltihapsız|1 (noun)|yangısız|artroz iltihap|1 (noun)|yangı|kırmızılık|doku bozukluğu|ufunet iltimas|1 (noun)|arka|dilek|kayırma|adam kayırma|piston iltimasçı|1 (noun)|kayırıcı|arka iltimasçılık|1 (noun)|kayırıcılık iltiması olmak|1 (noun)|arkası iltimaslı|1 (noun)|pistonlu iltisaki|1 (noun)|bitişken iltisakî|1 (noun)|bitişken iltisak|1 (noun)|kavuşma|bitişme|birleşme|yapışım iltizamcı|1 (noun)|kesenekçi|mültezim iltizamî|1 (noun)|isteyerek iltizam|1 (noun)|kayırma|kesenek il|1 (noun)|vilâyet|ülke|yurt|vilayet|valilik|belediye|el|sokak|şehremaneti|yerel basın|yerel yönetim|yerleşim merkezi ilyen|1 (noun)|leğen ilzam etmek|1 (noun)|susturmak ilzam|1 (noun)|susturma ima|1 (noun)|anıştırma|işaretleme|ihsas|sezdiri|imleme ima etmek|1 (noun)|anıştırmak|belirtmek|dokundurmak|sezdirmek imaj|1 (noun)|imge|düş|hayal|hülya|izlenim|intiba imajinasyon|1 (noun)|imgelem imajiner|1 (noun)|sanal imalatçılık|1 (noun)|yapımcılık|üreticilik imalâtçı|1 (noun)|yapımcı imalâthane|1 (noun)|yapım evi imalathane|1 (noun)|yapımlık|yapımevi imalatını|1 (noun)|ziraat mühendisi imalât resmi|1 (noun)|yarıklar imalat|1 (noun)|yapım imâle|1 (noun)|benzetmek imale|1 (noun)|eğme|uzatma imale etmek|1 (noun)|eğmek|çevirmek imal etmek|1 (noun)|yapmak imalı|1 (noun)|dokundurucu|örtülü imal|1 (noun)|yapım|işleme|yapma imamet|1 (noun)|imamlık imamın kayığına binmek|1 (noun)|ölmek imam kayığı|1 (noun)|tabut imamkayığı|1 (noun)|tabut imamlık|1 (noun)|imamet imam|1 (noun)|önder|hoca|mortocu|müctehid imam suyu|1 (noun)|rakı iman etmek|1 (noun)|tanrı'ya iman|1 (noun)|inanç|itikat|inan|tını imaniye|1 (noun)|fideizm|inancılık|ınancılık imanlı|1 (noun)|inançlı|mutekit|insaflı|vicdanlı|inanlı|itikatlı|mümin|yandu iman sahibi|1 (noun)|inanmış|ınanmış imansız|1 (noun)|inançsız|inansız|insafsız|acımasız|farmason|itikatsız|mülhit|münkir imansızlık|1 (noun)|inançsızlık|inansızlık|itikatsızlık|münkirlik imar|1 (noun)|bayındırlık|geliştirme|harita kadastro teknisyeni imarethane|1 (noun)|imaret imaret|1 (noun)|imarethane|külliye imar etmek|1 (noun)|bayındırlaştırmak|geliştirmek imbat|1 (noun)|yazın|deniz yeli imbik|1 (noun)|damıtıcı imbikten çekme|1 (noun)|damıtma imbikten çekmek|1 (noun)|damıtmak imbisat etmek|1 (noun)|yayılmak|genişlemek imbisat|1 (noun)|yayılma|genişleme imce|1 (noun)|harf imcelik|1 (noun)|abece|alfabe imdat|1 (noun)|yeter!|yetişin!|car|medet imdi|1 (noun)|artık imece|1 (noun)|yardımlaşma imek|1 (noun)|ek fiil imge|1 (noun)|hayal|imaj|düş|hülya|fiksiyon imgeleme|1 (noun)|tahayyül|hayal gücü|hayal gücü imgelem|1 (noun)|muhayyile|imajinasyon imgesel|1 (noun)|hayalî imgeye|1 (noun)|şiir imik|1 (noun)|gırtlak|boğaz|bıngıl|emik|ümük im|1 (noun)|işaret|alâmet|eser|gösterge|logo|simge imişçesine|1 (noun)|gibi imitasyon|1 (noun)|taklit|öyküntü imkânı yok|1 (noun)|olanaksız|olamaz imkânları|1 (noun)|eti ne budu ne? imkânlarınıyitirmek|1 (noun)|dımdızlak kalmak imkân|1 (noun)|olanak|olumsallık|vakit imkânsızlaşmak|1 (noun)|olanaksızlaşmak imkânsızlaşma|1 (noun)|olanaksızlaşma imkansızlık|1 (noun)|nerede imkânsızlık|1 (noun)|olanaksızlık imkansız|1 (noun)|mümteni'|müstehil imkânsız|1 (noun)|olanaksız|gayrimümkün|kabil değil|ne mümkün|olmaz imlâ etmek|1 (noun)|doldurmak imlâ|1 (noun)|yazım|doldurulma|doldurma imleç|1 (noun)|kaydedici imlek|1 (noun)|logo imleme|1 (noun)|ima imlem|1 (noun)|sinyal immoralizm|1 (noun)|töretanımazlık immoral|1 (noun)|töretanımaz immünoloji|1 (noun)|bağışıklık bilimi imparator|1 (noun)|ilhan|evrenğzip|han|kağan imparatorluk|1 (noun)|ilhanlık imparator otu|1 (noun)|maydanozgillerden impulsion|1 (noun)|tepilenim imren|1 (noun)|gıpta imrenilen|1 (noun)|begisi|magbut imrenme|1 (noun)|gıpta|imrenti|özenç imrenmek|1 (noun)|beğenilen|ağzı sulanmak|ağzının suyu akmak|çunmak|gıpta etmek|gıptasını çekmek|gıptasınıçekmek|kıskanmak imrenti|1 (noun)|imrenme|gıpta imrûz|1 (noun)|bugün|imrûz imsakli|1 (noun)|cimri imsak|1 (noun)|perhiz|cimrilik imtihana çekmek|1 (noun)|denemek|sınamak imtihan etmek|1 (noun)|sınamak|denemek imtihan olmak|1 (noun)|denenmek|sınanmak imtihan|1 (noun)|sınav|direnme|dayanışma imtina etmek|1 (noun)|çekinmek|kaçınmak|sakınmak imtina|1 (noun)|kaçınma|sakınma|çekinme imtisal etmek|1 (noun)|uymak imtisal|1 (noun)|uyma imtisas|1 (noun)|emme imtiyaz|1 (noun)|ayrıcalık|gedik imtiyazlı|1 (noun)|ayrıcalıklı|tarang imtiyazsız|1 (noun)|ayrıcalıksız imtizaç etmek|1 (noun)|bağdaşmak|uyuşmak imtizaç|1 (noun)|karışabilme|uygunluk|uyuşma|kaynaşma|bağdaşma imtizaçsız|1 (noun)|uyumsuz imyazım|1 (noun)|steno imzâ|1 (noun)|? imzalanmış|1 (noun)|mümza imzalayan|1 (noun)|mümzî imza sahibi|1 (noun)|gazete imza|1 (noun)|sanatçı inadına|1 (noun)|gereğinin|dikine|domuzuna inakçı|1 (noun)|dogmacı inakçılık|1 (noun)|dogmacılık inak|1 (noun)|dogma|nas inaksal|1 (noun)|dogmatik inam|1 (noun)|emanet|vedia inanamamak|1 (noun)|hayretten donakalmak inanan|1 (noun)|mutekid|mümin|türk inanca|1 (noun)|güvence|garanti inancılık|1 (noun)|imaniye|fideizm inancı|1 (noun)|taraflı inanç|1 (noun)|iman|tanrı'ya|itikat|görüş|öğreti|dava|akide|cerh|dönmek|erkincilik|kanaat|kanı|tulgar inançlarını|1 (noun)|halk bilimi inançlı|1 (noun)|imanlı|itikatlı|mutekit|mutekid|mümin inançsız|1 (noun)|imansız|itikâtsız inançsızlık|1 (noun)|imansızlık|itikatsızlık inandığı|1 (noun)|riya inandıran|1 (noun)|inandırıcı|mukni inandırıcı|1 (noun)|inandıran|mukni|doyurmak|doyurucu|kandırıcı|kuvvetli inandırma|1 (noun)|ikna inandırmak|1 (noun)|anlatmak|ikna etmek|kandırmak|yutturmak inanılır|1 (noun)|emin|emniyetli|muteber inanılmaz|1 (noun)|olağanüstü|akıl almaz|akla hayale gelmez|emniyetsiz|hilafsız inanış|1 (noun)|inanma inan|1 (noun)|iman|itikat|emanet inanlı|1 (noun)|imanlı|mümin|mutekit inanma|1 (noun)|emniyet|inanış|itikat|itminan|kanaat inanmak|1 (noun)|güvenmek|sevecek|bilmek|ciddiye almak|emin olmak|güven beslemek|güven duymak|güveni olmak|ikna olmak|itimat etmek|kanaat getirmek|kani olmak|mutmain olmak|yutmak inanmayınız|1 (noun)|domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz inanmayın|1 (noun)|yok canım inanmaz|1 (noun)|kanmaz inanmış|1 (noun)|iman sahibi|kail|kani|mutmain|yandu inan olmaz|1 (noun)|güvenilmez inansız|1 (noun)|imansız inansızlık|1 (noun)|imansızlık inatçı|1 (noun)|direngen|aksi|anut|dediği dedik, çaldığı düdük|dediğim dedikçi|dik başlı|domuz|gâvur|iddiacı|inat|kara damaklı|katırlık|keçi|keçi geberse de kuyruğunu indirmez|kocakarılığı tutmak|marid|merîd|muannit|nobran|pek başlı|sertap|sırpat inatçılık|1 (noun)|direngenlik|aksilik|keçilik|unud inat|1 (noun)|diretme|direnim|inatçı|direnme|iddia inat etınek|1 (noun)|direnmek inat etmek|1 (noun)|direnmek|diretmek inatlaşma|1 (noun)|dayatışma inatlaşmak|1 (noun)|dayatışmak|katırlaşmak inaye|1 (noun)|iyilik inayet|1 (noun)|iyilik|kayra|atıfet|ihsan|lütuf|yartım ince ağrı|1 (noun)|verem ince ayrım|1 (noun)|çalar|nüans incecik|1 (noun)|incerek|ipince|kıl gibi|kürdan gibi|pul inceden inceye|1 (noun)|titizlikle|titizce|hafif|belirsiz ince|1 (noun)|düşünce|zarif|hafif|ayrıntılı|zayıf|tiz|enikonu|ahu|ankara tavşanı|baget|baston francala|bıçak gibi|cengel|cıyaklamak|cips|çarliston|çilpi|çubuk makarna|dalfidan boylu|edepli|efendi|eğnez|eşek hoşaftan ne anlar?|gülendam|hayal gibi|iğne|iris|kâğıt helvası|kâğıthelvası|kalem pil|karavana|karıncayı bile incitmemek|kaşmir|keman gibi|kızbân|kibar|kontrplâk|lambri|minyon|murakkak|muslin|narin|nazikçe|nezaketli|nükteci|opal|organtin|oya gibi|parke|pide|püskül kuyruklular|rafine|rakik|rebabî|rikkatli|rüveyde|saçak bulut|safiha|say|selofan|seloteyp|servi|servi boylu|sırık fasulyesi|sırık gibi|sızı|şampanya bardağı|terebentin|tığ gibi|tiril tiril|törpü|yağsız|yencilek|yılan|zürafa gibi ince hastalık|1 (noun)|ince hastalık|verem ince iş|1 (noun)|nakış incekabuk|1 (noun)|uzunmusa incelemeden|1 (noun)|ezbere incelemek|1 (noun)|bakmak|el koymak|ele almak|eşmek|etüt etmek|girmek|gözden geçirmek|gözlemek|izlemek|karıştırmak|muayene etmek|teharrî|tetkik etmek incelemeler|1 (noun)|tetkikat inceleme|1 (noun)|tetkik|anlatım bilimi|arkeolog|etüt|revizyon|sonda|yöneylem araştırması incelenmemiş|1 (noun)|ıcığını cıcığını çıkarmak inceleyen|1 (noun)|araştırıcı|edebiyat bilimi|inceleyici|müdekkih inceleyerek|1 (noun)|süzmek inceleyici|1 (noun)|inceleyen|müdekkik inceliği|1 (noun)|adese inceliğin|1 (noun)|at yiğidin yoldaşıdır incelikle|1 (noun)|kibarca|nazikâne|nezaketen inceliklerini|1 (noun)|tafsilât vermek incelikli|1 (noun)|kibar inceliksiz|1 (noun)|yobaz incelik|1 (noun)|zarafet|nezaket|ayrıntı|edep|kibarlık|letafet|rikkat|tor|zariflik|zerafet incelmek|1 (noun)|kibarlaşmak|zayıflamak|nezelmek|yıpramak incelmemiş|1 (noun)|ham incelmiş|1 (noun)|murakkak|rafine inceltici|1 (noun)|tiner inceltmek|1 (noun)|törpülemek incentive|1 (noun)|yelteyici incerek|1 (noun)|incecik ince saz|1 (noun)|ney|tambur|kemençe|ut|kanun ince tıraşcı|1 (noun)|teleskop|tüfek ince ünlü|1 (noun)|i|ö|ü|'''i'''|'''ö'''|'''ü''' ince yapılı|1 (noun)|narin|nazik|zayıf ince zar|1 (noun)|beyni inci balığı|1 (noun)|sazangillerden inci çiçeği|1 (noun)|zambakgillerden|müge inci|1 (noun)|değerli|küçük|sert|dür|su altı işleri inci gibi|1 (noun)|küçük|temiz incik|1 (noun)|bacağın|baldır incil|1 (noun)|kitapsız incinen|1 (noun)|alıngan incinmek|1 (noun)|çarpma|sıkışma|gücenmek|kırılmak|bertilmek|darılmak|gönlü kırılmak|rencide olmak|yaralanmak incinmiş|1 (noun)|bertik|gücenik|rencide in cin top oynuyor|1 (noun)|kimsesiz|ıssız incir|1 (noun)|dutgillerden|ballıdarı|boğma|boğma rakı|encir|rakı|yemiş incir kuşu|1 (noun)|kuyruksallayangillerden incirkuşu|1 (noun)|kuyruksallayangillerden incirlik|1 (noun)|yemişlik inci taşı|1 (noun)|perlit inciten|1 (noun)|incitici|muzî incitici|1 (noun)|dokunaklı|inciten|ınciten|acı incitmebeni|1 (noun)|kanser incitmek|1 (noun)|üzmek|acı vermek|batmak|delmek|gönlünü söndürmek|gönlünü yaralamak|gücendirmek|kalbini kırmak|kalp kırmak|kırmak|rencide etmek|yaralamak incizap|1 (noun)|çekme|çekilme inç|1 (noun)|parmak|pus indeks|1 (noun)|dizin|fihrist|endeks indeterminist|1 (noun)|belirlenmezci|yad gerekirci indeterminizm|1 (noun)|belirlenmezcilik|yad gerekircilik indifa|1 (noun)|kızamık|ayaklanma|püskürme indikatör|1 (noun)|gösterge|göstergeç indinde|1 (noun)|yanında|gözünde indirgeç|1 (noun)|redüktör indirgeme|1 (noun)|irca|redüksiyon indirgemek|1 (noun)|irca etmek indirgenme|1 (noun)|redüksiyon indirgenmiş sıcaklık|1 (noun)|sıcaklığın indirilme|1 (noun)|inzal indirilmek|1 (noun)|tenzil etmek indirilmiş|1 (noun)|inik|münzel indirimli|1 (noun)|tenzilâtlı|ıskontolu|iskontolu indirimsiz|1 (noun)|ıskontosuz|iskontosuz|tam tarife|tenzilâtsız indirim|1 (noun)|tenzilât|iskonto|ıskonto indir|1 (noun)|mayna indirme|1 (noun)|inzal|tenzil indirmek|1 (noun)|yüksekten|azaltmak|düşürmek|kapamak|kırmak|tarh etmek|tenzil etmek|yağdırmak|yelkenci individüalist|1 (noun)|bireyci individüalizm|1 (noun)|bireycilik|ferdiyetçilik individüel|1 (noun)|bireysel indiyum|1 (noun)|ın induit|1 (noun)|ayartık indükleme|1 (noun)|endüksiyon|indüksiyon indüksiyon|1 (noun)|indükleme indüksiyon, indükleme, indüklem|1 (noun)|irgitim indüktör|1 (noun)|irkilteç|irgiteç inebe|1 (noun)|arpacık ineb|1 (noun)|üzüm ineç|1 (noun)|tekne ineğin|1 (noun)|dana inekağacı|1 (noun)|dutgillerden inek ağzından sağılır|1 (noun)|doyurmalıdır inek|1 (noun)|aptal|bön|ibne|ağnam|bakara|mecus|sarıkız|yelin ineklemek|1 (noun)|hafızlamak ineklik|1 (noun)|bönlük inen|1 (noun)|ilen|nazil ineze|1 (noun)|eneze infaz etmek|1 (noun)|uygulamak infaz|1 (noun)|uygulama|yürütüm infaz ve koruma memuru|1 (noun)|gardiyan infiale kapılmak|1 (noun)|kızgınlık infial|1 (noun)|gücenme|edilgi|içerleme|kızgınlık infilâk etmek|1 (noun)|patlamak infilak|1 (noun)|patlama infirak|1 (noun)|ayrılma infiratçılık|1 (noun)|yalnızcılık infiratçı|1 (noun)|yalnızcı infisah|1 (noun)|bozulma|dağılma|kokuşma infisah etmek|1 (noun)|dağılmak|kokuşmak informatik|1 (noun)|bilişim ingilizce|1 (noun)|ingiltere'de|kanada|ingiliz ingilizcesi ingiliz ingilizcesi|1 (noun)|ingilizce ingiliz|1 (noun)|ingiltereli|anglo|feldmareşal ingiliz ipi|1 (noun)|ingiliz sicimi ingiliz sicimi|1 (noun)|ingiliz ipi ingiliz tabancası gibi kurulmak|1 (noun)|kasılmak ingiltere|1 (noun)|britanya|büyük britanya ingiltere'de|1 (noun)|ingilizce ingiltereli|1 (noun)|ingiliz inginlik|1 (noun)|yaşlanma|inhitat ingin|1 (noun)|münhat|nezle|solunum|dumağı|nevazil|zükâm|engin|enflüanza|tumağı in-group|1 (noun)|içküme inhibe|1 (noun)|engelleyici|geciktirici|engellenmiş|geciktirilmiş|azaltılmış inhidam|1 (noun)|çökme|yıkılma inhilal|1 (noun)|ayrışma inhilâl|1 (noun)|dağılma|bölünme|parçalanma|ayrışma|erime|boşalma|eprimek inhilâl etmek|1 (noun)|dağılmak inhimak|1 (noun)|kapılma inhina|1 (noun)|eğrilme|bükülme inhiraf etmek|1 (noun)|sapmak inhiraf|1 (noun)|sapma inhisarcılık|1 (noun)|tekelcilik inhisarcı|1 (noun)|tekelci inhisar etmek|1 (noun)|verilmek|tanınmak|sınırlamak inhisar|1 (noun)|tekel inhitat|1 (noun)|çökme|gerileme|alçalma|inginlik|yaşlanma|çöküm|çöküş inhitat etmek|1 (noun)|çökmek|gerilemek inikâs etmek|1 (noun)|yansımak|yankılanmak inikâs|1 (noun)|yansı|yankılanma|yankı|yansıma inikat|1 (noun)|toplanma|birleşim|anlaşma|kararlaştırma ini|1 (noun)|kayınbirader inik|1 (noun)|inmiş|indirilmiş inildemek|1 (noun)|inlemek|ınlemek inilemek|1 (noun)|inlemek|ınlemek iniltili|1 (noun)|inlemeli|ulumak inilti|1 (noun)|nalan|nale inisiyatif|1 (noun)|girişim|girişimgücü|ilkgirişim|öncecilik|üstünlük|öngüdü|insiyatif iniş|1 (noun)|gerileyiş|çöküş|baş aşağı|nazil inişliyer|1 (noun)|pah iniyoruz|1 (noun)|enibaz inkarcılık|1 (noun)|münkirlik inkâr etmek|1 (noun)|varlamamak|yadsımak inkar mahkemenin kilidi|1 (noun)|mahkeme inkâr|1 (noun)|yadsıma|yaptığını|söylediğini|gizleme|varlamama|hayır inkıbaz|1 (noun)|peklik|kabızlık|toplanma|büzülme|sıkıntı|keder inkılab|1 (noun)|değişme|reform inkılapçı|1 (noun)|devrimci inkılâp|1 (noun)|dönüşüm|inkılap|evrim inkılap|1 (noun)|inkılâp inkıraza uğramak|1 (noun)|batmak|dağılmak|çökmek inkıraz|1 (noun)|batma|dağılma|çöküş inkıraz bulmak|1 (noun)|batmak|çökmek|dağılmak inkısam|1 (noun)|bölünme|parçalanma inkıtaa uğramak|1 (noun)|kesilmek inkıta|1 (noun)|kesilme|kesinti inkıyat|1 (noun)|uyma inkisarıhayal|1 (noun)|beklediğini inkisar|1 (noun)|kırılma|gücenme|ilenme|ilenç|yikilis|intizar inkişaf etmek|1 (noun)|gelişmek inkişaf ettirmek|1 (noun)|geliştirmek inkişaf|1 (noun)|gelişme|gelişim|açınım|açılma inleme|1 (noun)|ah vah|ahuzar|figan|nalan|nale|nalîş|tolgan inlemek|1 (noun)|acı|gür|uğultulu|ah u zar etmek|figan etmek|inildemek|inilemek inlemeli|1 (noun)|iniltili inleyen|1 (noun)|nalân|nâlekâr inleyerek|1 (noun)|zari zari inleyici|1 (noun)|nalân inleyiş|1 (noun)|tutgak in|1 (noun)|mağara|insan|moda inme|1 (noun)|felç|nüzul|alçalma|sekte|selâmünkavlen|tenezzül inmek|1 (noun)|dağ|varmak|konaklamak|vurmak|yıkılmak|kaymak|uzamak|ulaşmak|ağmak|atlamak inmeli|1 (noun)|meflûç|çalgın|felçli|nüzullü|paralitik inmiş|1 (noun)|inik inorganik|1 (noun)|anorganik input|1 (noun)|girdi insaf etmek|1 (noun)|acımak insafla|1 (noun)|munsifane insaflı|1 (noun)|acıyarak|vicdanlı|imanlı|munsif insaflılık|1 (noun)|madelet insaf|1 (noun)|merhamete|acı insafsızca|1 (noun)|gaddarca|gâvurca|insafsızlık etmek insafsızcasına|1 (noun)|gâvurcasına insafsızlık etmek|1 (noun)|acımamak|insafsızca insafsızlık|1 (noun)|vicdansızlık|gâvurluk|hayıf insafsız|1 (noun)|vicdansız|imansız|allah'tan korkmaz|allahsız|kitapsız insana|1 (noun)|başı dönmek|insanî insan başlı|1 (noun)|androsefal insanbaşlı|1 (noun)|androsefal insan biçimcilik|1 (noun)|antropomorfizm insan bilimci|1 (noun)|antropolog insan bilimi|1 (noun)|antropoloji insan bilimsel|1 (noun)|antropolojik insanca|1 (noun)|insanî insancı|1 (noun)|insancıl insancıl|1 (noun)|hümanist|beşeriyetçi|insancı insancılık|1 (noun)|hümanizm|humanizma|hümanizma insancıllık|1 (noun)|beşeriyetçilik|hümanizm|hümanizma insan hâli|1 (noun)|olabilir insanı|1 (noun)|beyin yıkamak|nonfigüratif|takılgan insan-ı kamil|1 (noun)|allah dostu insanımsılar|1 (noun)|insansılar|antropoitler insanın adı çıkacağına canı çıksın|1 (noun)|adamın adı çıkacağına canı çıksın insanın|1 (noun)|agnostisizm|düşünüş|ergonomi|nefis mücadelesi|tek tanrıcılık|zorunluk insanın alacası içinde|1 (noun)|adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışında insanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden başka nesi var?|1 (noun)|sütü|yumurtası insanışaşırtmak|1 (noun)|akıl durdurmak insaniçincilik|1 (noun)|antroposantrizm|insanmerkezcilik insanî|1 (noun)|insanca|insana insaniyet|1 (noun)|insanlık insaniyetli|1 (noun)|mürüvvetli|insan insaniyetsiz|1 (noun)|mürüvvetsiz insanlar|1 (noun)|aç tavuk kendini arpa ambarında sanır|ağızdan burun yakın, kardeşten karın|âlem|âlem-|beniâdem|dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur|dile gelen ele gelir|eğretinin canı berk olur insanlarda|1 (noun)|et insanları|1 (noun)|hümanizm|kışkırtıcı ajan insanların|1 (noun)|at binicisine göre kişner|bağırsak solucanı|güldürü|komşuda pişer, bize de düşer|sivrikuyruk|ulaştırma|üretim insanlığına|1 (noun)|sütüne kalmak insanlık|1 (noun)|adamlık|âdemiyet|beşeriyet|hümanite|insaniyet insanlık hâli|1 (noun)|olabilir insan|1 (noun)|memelilerden|ademoğlu|adam|âdem|âdem evladı|âdemoğlu|ağaç yaprağıyla gürler|allah'ın bildiği kuldan saklanamaz|allah'ın kulu|anatomi|beniâdem|benibeşer|beşer|can bostanda bitmez|dervişin fikri ne ise zikri de odur|deve bir akçeye , deve bin akçeye|düşüne düşüne görmeli işi, sonra pişman olmamalı kişi|erkek|evvel can, sonra canan|gönül ummadığı yere küser|gözden ırak olan gönülden de ırak olur|güvenme varlığa, düşersin darlığa|hatır için çiğ tavuk yenir|ışınlandırmak|in|insaniyetli|insanoğlu|isim|kimseden kimseye hayır yok|kimyasal silâh|kişi|kişioğlu|kul sıkılmayınca hızır yetişmez|mal canın yongasıdır|ölenle ölünmez|ölümlü|sen işten korkma, iş senden korksun|sima|söz biliyorsan söyle, inansınlar; bilmiyorsan söyleme, seni bir adam sansınlar|taşımacılık|taşmak|yurdun otlusundan kutlusu yeğdir insanmerkezcilik|1 (noun)|insaniçincilik|antroposantrizm insanoğlu çiğ süt emmiş|1 (noun)|çiğ süt emmiş insanoğlu|1 (noun)|insan|âdemoğlu|âdem|beşer|kişioğlu insanoğulları|1 (noun)|beşeriyet insan sarrafı|1 (noun)|adam sarrafı insansever|1 (noun)|filântrop insansı|1 (noun)|antropoit insansılar|1 (noun)|insanımsılar|antropoitler insanüstü|1 (noun)|fevkalbeşer insektaryum|1 (noun)|saklama insicamlı|1 (noun)|düzgün|tutarlı insicamlılık|1 (noun)|tutarlılık insicamsızlık|1 (noun)|tutarsızlık insicamsız|1 (noun)|tutarsız insicam|1 (noun)|tutarlık|düzgünlük|bağdaşım insight|1 (noun)|içgörü insiraf|1 (noun)|bükün insirafi|1 (noun)|bükülgen insirafî|1 (noun)|bükünlü insiyak|1 (noun)|içgüdü|sevkıtabiî|sevkitabii|sevkıtabii insiyakî|1 (noun)|içgüdülü|sevkıtabiî|içgüdüsel insiyatif|1 (noun)|inisiyatif|öncecilik instant coffee|1 (noun)|hazır kahve insülin|1 (noun)|hormon inşaat çeliği montörü|1 (noun)|bina inşaat elemanları kalıpçısı|1 (noun)|basamak inşaat kalfası|1 (noun)|evler inşaat marangozu|1 (noun)|döşemesini inşaat mühendisi|1 (noun)|geliştiren inşaat sürveyanı|1 (noun)|aplikasyon|tahkimat inşaat|1 (noun)|yapı|yapım|harita mühendisi inşa etmek|1 (noun)|kurmak|yapmak inşa|1 (noun)|kurma|nesir|kuruluş|yapma|yapım inşallah|1 (noun)|bolaki inşallahla maşallahla|1 (noun)|tevekkülle inşası|1 (noun)|gemi mühendisi inşat|1 (noun)|uzokuma inşirah bulmak|1 (noun)|ferahlamak inşirah|1 (noun)|ferahlık intaç|1 (noun)|bitirme intaç etmek|1 (noun)|sonuçlandırmak|bitirmek intak|1 (noun)|dillendirme intanî|1 (noun)|mikroplu intaniyeci|1 (noun)|uzmanı intan|1 (noun)|kokuşma integral|1 (noun)|tümlev integre|1 (noun)|entegre intelekt|1 (noun)|entelekt intelektüalizm|1 (noun)|entelektüalizm intelijans|1 (noun)|aydın interaktif|1 (noun)|etkileşimli interferometre|1 (noun)|girişimölçer interkoneksiyon|1 (noun)|enterkoneksiyon internal environment|1 (noun)|iççevre internet|1 (noun)|genel ağ|örütbağ internet iletişim kuralları|1 (noun)|iik intibah|1 (noun)|uyanma|uyanış intiba|1 (noun)|izlenim|imaj|etki intibak etmek|1 (noun)|uymak|alışmak intibak|1 (noun)|uyarlanma|uyum|adaptasyon|uyma intifa|1 (noun)|yararlanma|faydalanma|asılanma intihabat|1 (noun)|seçimler intihal|1 (noun)|aşırma|çalma intihalcı|1 (noun)|müntehil intihap|1 (noun)|seçme|seçim intiha|1 (noun)|son intikal etmek|1 (noun)|anlamak|kavramak|geçmek intikal|1 (noun)|geçiş|anlama|kavrama|geçme|göçme|göçüş|çıkarsama|geçişim|öteleme intikamcı|1 (noun)|müntekim intikam|1 (noun)|öç intisap|1 (noun)|bağlanma|girme|kapılanma intisap etmek|1 (noun)|bağlanmak|girmek|kapılanmak intişar etmek|1 (noun)|yayılmak|dağılmak|yayımlanmak|çıkmak intişar|1 (noun)|yayılma|yayımlanma intizam|1 (noun)|düzenli|çeki düzen|şiraze intizamlı|1 (noun)|düzgün|düzenli intizamsız|1 (noun)|düzensiz|karışık intizamsızlık|1 (noun)|düzensizlik|karışıklık intizar etmek|1 (noun)|beklemek|gözlemek|iıenmek intizar|1 (noun)|ilenme|beddua|bekleme|gözleme|inkisar intranet|1 (noun)|e-öğrenme inzal|1 (noun)|indirme|indirilme|tenzîl inzibatî|1 (noun)|düzenleyici inzibatsız|1 (noun)|düzensiz|başıboş inzimam etmek|1 (noun)|katılmamak|eklenmek|ulanmak inzimam|1 (noun)|katılma|ulanma|eklenme inziva|1 (noun)|çekilgi ipe dizmek|1 (noun)|düzenlemek|saymak ipeka|1 (noun)|altın kökü ipek böceği|1 (noun)|ibrişim kurdu ipek çiçeği|1 (noun)|semizotugillerden ipekçiçeği|1 (noun)|semizotugillerden ipekçi|1 (noun)|kazzâz ipek|1 (noun)|çile|ebrişim|harir|iplik|kutay|lâsteks|nakış ipliği|pikrik asit|poşu puşu ipek gibi|1 (noun)|güzel ipekhane|1 (noun)|kozaların ipekli|1 (noun)|krepsaten ipeksi|1 (noun)|ankara tavşanı ipek temizleyici|1 (noun)|ibrişim ipe un sermek|1 (noun)|gevşemek ipham|1 (noun)|belirsizlik|kapalılık|kapalıcalık ipi kırık|1 (noun)|serseri|sorumsuz ipil|1 (noun)|parlak ipince|1 (noun)|incecik|kıl gibi ipini çekmek|1 (noun)|birini ipini kırmak|1 (noun)|azmak ipin ucunu kaçırmak|1 (noun)|plana ip|1 (noun)|iplik|alfa|arma|bağcak|düğüm|gergi ipipullah|1 (noun)|kimsesi ipi sapı yok|1 (noun)|anlamsız|yersiz|tutarsız ipka etmek|1 (noun)|kaldırmamak|değiştirmemek ipka|1 (noun)|yerinde iplikçik|1 (noun)|filament iplik|1 (noun)|pamuk|keten|yün|ipek|ağ|aktar|dolamak|düğüm|ip|örmek|sap|tekstil teknikeri iplik solucanlar|1 (noun)|ipsiler|ıpsiler iplik teknisyeni|1 (noun)|pamuk ipnos|1 (noun)|hipnoz ipnotize etmek|1 (noun)|uyutmak ipnotizma|1 (noun)|sözle|bakışla|uyutmaca|hipnotizma ipnoz|1 (noun)|sözle|hipnoz|uyutum ipotek|1 (noun)|tutu|rehin|tutsat ipotetik|1 (noun)|farazî|varsayımsal ipotez|1 (noun)|hipotez ipsiler|1 (noun)|iplik solucanlar ipsi solucanlar|1 (noun)|solucanların ipsiz|1 (noun)|haylaz|serseri|hayta ipsiz sapsız|1 (noun)|serseri|hayta iptal|1 (noun)|bozma|yararlıktan|silme iptal etmek|1 (noun)|çürütmek|bozmak iptida|1 (noun)|başlangıç|ilkin iptidaî|1 (noun)|ilkel|ilkokul|primitif iptidaîlik|1 (noun)|ilkellik iptidaî mektep|1 (noun)|ilkokul iptidaları|1 (noun)|önceleri iptila|1 (noun)|düşkünlük iptilâ|1 (noun)|düşkünlük|tiryakilik iptizal|1 (noun)|bayağılaşma ipucu|1 (noun)|delil|emare|karine iradecilik|1 (noun)|istenççilik irade dışı|1 (noun)|iradesiz|istençsiz iradedışı|1 (noun)|istençdışı irâde|1 (noun)|irade|ferman|arzu irade|1 (noun)|isteme|istek|dilek|buyruk|istenç|buyrum|istem|dileme|buyrultu|irâde|oyuncağı olmak irade kaybı|1 (noun)|irade yitimi iradeli|1 (noun)|iradî|istençli iradesiz|1 (noun)|gayriiradî|istençsiz|gevşek|irade dışı|istenç dışı iradesizlik|1 (noun)|istençsizlik irade yitimi|1 (noun)|dikkat|abuli|irade kaybı|istenç yitimi iradi|1 (noun)|buyrumlu|istemli|istençsel iradî|1 (noun)|iradeli|istençli iradiye|1 (noun)|istenççilik iran|1 (noun)|dinar|farisi|kafkasya|riyal|şark çıbanı|tar irani|1 (noun)|farisi iranlı|1 (noun)|acem irat etmek|1 (noun)|söylemek irat|1 (noun)|gelir|söyleme irca|1 (noun)|çevirme|döndürme|indirgeme irca etmek|1 (noun)|çevirmek|döndürmek|indirgemek irdelemek|1 (noun)|araştırmak|tetebbu etmek irdeleme|1 (noun)|mütalâa|tetebbu irdeleyici|1 (noun)|mütetebbi ireng|1 (noun)|renk irfan|1 (noun)|bilme|anlama|sezme|kültür|varış|varışlılık|bilim irgiteç|1 (noun)|indüktör irgitim|1 (noun)|indüksiyon, indükleme, indüklem iri|1 (noun)|büyük|anaç|apalak|azim|balaban|balkabağı|bedük|bey armudu|cesametli|cesim|enginar|gürbüz|hantal|kallavi fincan|kanguru|karaciğer|karadul|koca|komondor|mamut|mefret|mühür gözlü|müşekkel|odunumsu|razmol|sarman|sırık domatesi|susak burunlu|tolgan|vücutlu|yapılı|yarma|yoğun irice|1 (noun)|kabaca|kocamanca iridyum|1 (noun)|ır iri iri|1 (noun)|büyük iri kıyım|1 (noun)|gövdeli irileşme|1 (noun)|devleşme irileşmek|1 (noun)|azmanlaşmak|balabanlaşmak|büyümek|devleşmek|palazlaşmak irilik|1 (noun)|cesamet|toldı irili ufaklı|1 (noun)|ufaklı irin|1 (noun)|cerahat|ifrazat|ufunet|üfunet irinlendirmek|1 (noun)|ufunetlendirmek irinlenme|1 (noun)|iltihaplanma|cerahatlenme|apse irinlenmek|1 (noun)|iltihaplanmak|cerahatlenmek|apse yapmak irinlenmiş|1 (noun)|cılk irinli|1 (noun)|cerahatli|ufunetli irinsiz|1 (noun)|cerahatsiz iriölçekte|1 (noun)|makroskobik|katmanlı akış iriözdecik|1 (noun)|makromolekül iris|1 (noun)|ince|süsen iriş|1 (noun)|arış irişgi|1 (noun)|sucuk iriyarı|1 (noun)|cüsseli irkilmek|1 (noun)|belinlemek|taharrüş etmek irkilteç|1 (noun)|indüktör irkilten|1 (noun)|muharriş irkinti|1 (noun)|ürperme|tiksinti|korku|çekinme irkmek|1 (noun)|birikmek|biriktirmek|toplamak|tiksinmek ir|1 (noun)|metal irmik helvası|1 (noun)|irmik irmik|1 (noun)|irmik helvası ironi|1 (noun)|mizah|gülmece|alaysılama irrasyonalizm|1 (noun)|akıl dışıcılık|us dışıcılık irrasyonel|1 (noun)|gayriaklî|anlamsız|akıl dışı irredantizm|1 (noun)|dil|gelenek|kurtarımcılık irritability|1 (noun)|öfkesellik irsalât|1 (noun)|gönderiler irsal|1 (noun)|gönderme|yollama irsaliye|1 (noun)|gönderme belgesi irsî|1 (noun)|kalıtımsal|kalıtsal irsiyet|1 (noun)|kalıtım|veraset|soya çekim irs|1 (noun)|kalıtım|veraset irşat etmek|1 (noun)|uyarmak irşat|1 (noun)|uyarma irtibat|1 (noun)|bağlantı|bağlanak|liyazon irtibatlı|1 (noun)|bağlantılı irtibatsız|1 (noun)|bağlantısız irtibatsızlık|1 (noun)|bağlantısızlık irtica|1 (noun)|gericilik irtical|1 (noun)|doğaç irticalen|1 (noun)|doğaçtan|doğmaca irtifak|1 (noun)|dayanma irtifak hakkı|1 (noun)|yol irtifa|1 (noun)|yükseklik|yükselti|rakım irtihal etmek|1 (noun)|ölmek irtihal|1 (noun)|ölme|ölüm irtikâp|1 (noun)|yiyicilik irtikap|1 (noun)|yolsuzluk irtisam|1 (noun)|iz düşümü|projeksiyon irtişa|1 (noun)|yemece isabet almak|1 (noun)|vurulmak|yaralanmak isâbet|1 (noun)|ecir|mükâfât|doldurmak isabet etmek|1 (noun)|rastlamak|çıkmak|çarpmak|değmek|düşmek isabetli|1 (noun)|yerinde|uygun isabet oldu|1 (noun)|yerinde isabetsiz|1 (noun)|yersiz|uygunsuz isabet|1 (noun)|vurma|yanılmazlık|kazanma|çıkma|düşünce|çarpma|dokunma|düşgelme|düşme|yerindelik isale|1 (noun)|akıtma isal|1 (noun)|ulaştırma is'at etmek|1 (noun)|kutlamak is'at|1 (noun)|kutlama ise|1 (noun)|şayet isevi|1 (noun)|hristiyan isevî|1 (noun)|hristiyan|nasranî isevîlik|1 (noun)|hristiyanlık|nasranîlik isfendan|1 (noun)|akçaağaç isfenks|1 (noun)|sfenks ishalli|1 (noun)|ötürüklü ishal|1 (noun)|sürgün|ötürük|amel|iç sürme|linet isilik|1 (noun)|ısırgın isimcilik|1 (noun)|adcılık|nominalizm isim cümlesi|1 (noun)|ad cümlesi isim çekimi|1 (noun)|ad çekimi isimden türeme fiil|1 (noun)|addan türeme fiil|anlam iyileşmesi isimdeş|1 (noun)|adaş isim-fiil|1 (noun)|eylemlik isim gövdesi|1 (noun)|ad gövdesi isim hâli|1 (noun)|ad durumu isim|1 (noun)|kişi|insan|tanımlamaya|açıklamaya|önem|ad|ün|nam|şöhret|ek fiil|nazım|sayı sıfatı isim kökü|1 (noun)|ad kökü isimlendirmek|1 (noun)|adlandırmak isimler|1 (noun)|esame|esami|esma isimleri|1 (noun)|bağlaçlı tamlama isimsiz|1 (noun)|adsız isim soylu yüklem|1 (noun)|yüklemin isim tamlaması|1 (noun)|ad tamlaması isim tasrifi|1 (noun)|çekim isim tasrif lahikası|1 (noun)|takı iskambil|1 (noun)|iskambil kâğıdı|altılı|beşli|birli|dörtlü|ikili|üçlü iskambil kâğıdı|1 (noun)|iskambil iskandil etmek|1 (noun)|gözetlemek|araştırmak iskandinav|1 (noun)|iskandinavyalı|skandinav iskandinavyalı|1 (noun)|isveç|norveç|iskandinav iskan|1 (noun)|harita kadastro teknisyeni iskân|1 (noun)|yurtlandırma|yerleştirme|yurtlanma|yerleşme|yerleşim iskarpelâ|1 (noun)|tahta|ıskarpelâ iskarpin|1 (noun)|ökçeli iskele kuşu|1 (noun)|yalıçapkını|emircik iskelekuşu|1 (noun)|yalıçapkını|emircik iskele tavası|1 (noun)|basamak iskelet mobilya|1 (noun)|kanepe|sandalye iskelet|1 (noun)|teşrih|kuru|çıplak|çatma iskemle|1 (noun)|sandalye iskete|1 (noun)|serçegillerden iskillenmek|1 (noun)|pirelenmek iski|1 (noun)|ski iskoç|1 (noun)|iskoçyalı|kelt|skoç iskoçya|1 (noun)|britanya iskoçyalı|1 (noun)|iskoç iskolâstik|1 (noun)|skolâstik iskonto|1 (noun)|ıskonto|indirim|tenzilat|banka|kırdırma|tenzilât iskontolu|1 (noun)|indirimli|tenzilatlı|tenzilâtlı iskontosuz|1 (noun)|indirimsiz|tenzilatsız iskorbüt|1 (noun)|dermansızlık iskorçina|1 (noun)|birleşikgillerden iskorpitgillerden|1 (noun)|iskorpit|lipsos iskorpitgiller|1 (noun)|omurgalılardan iskorpit|1 (noun)|iskorpitgillerden islâmcı|1 (noun)|hukukî islâm gizemciliği|1 (noun)|tasavvuf islâm hukuku|1 (noun)|şeriat islâm|1 (noun)|islâmiyet|müslüman islamiyet|1 (noun)|monoteist|islam|müslümanlık islâmiyet|1 (noun)|müslümanlık|hak dini|islâm islâmlaştırmak|1 (noun)|müslümanlaştırmak islâmlaştırma|1 (noun)|müslümanlaştırma islâmlık|1 (noun)|müslümanlık islam|1 (noun)|monoteist|islamiyet|müslümanlık islâvca|1 (noun)|slavca islâvcılık|1 (noun)|slavcılık islâvistik|1 (noun)|slavistik islâvist|1 (noun)|slavist islâvlaştırmak|1 (noun)|slavlaştırmak islâv|1 (noun)|slav islenmiş|1 (noun)|isli isli|1 (noun)|islenmiş isli küf|1 (noun)|burun islim arkadan gelsin|1 (noun)|istim arkadan gelsin islim|1 (noun)|istim isloven|1 (noun)|sloven ismet|1 (noun)|sililik|dürüstlük|temizlik|günahsızlık ismi|1 (noun)|cebelitarık ismi geçmek|1 (noun)|bahsedilmek ismini cismini almak|1 (noun)|adını ism-i tasgir|1 (noun)|küçültmeli ismiyle cismiyle|1 (noun)|adıyla sanıyla isnaden|1 (noun)|dayanarak isnat etmek|1 (noun)|dayandırmak isnat|1 (noun)|yükleme|atfetme|karacılık|iftira|suçlama|yüklence isot|1 (noun)|kırmızı|ısıot|ısot ispalya|1 (noun)|herek ispanya'da|1 (noun)|ispanyolca ispanya|1 (noun)|katalan ispanyolca|1 (noun)|ispanya'da|lâtin dilleri ispanyol|1 (noun)|lâtin halkları ispari|1 (noun)|izmaritgillerden|ızmaritgillerden ispat etmek|1 (noun)|kanıtlamak|tanıtlamak ispati|1 (noun)|sinek ispatlama|1 (noun)|kanıtlama|tanıtlama ispatlamak|1 (noun)|kanıtlamak|tanıtlamak ispatlanmak|1 (noun)|tanıtlanmak ispatlı|1 (noun)|tanıtlanmış ispat|1 (noun)|tanıt|tanıtlama|kanıt ispazmoz|1 (noun)|spazm ispençhorozu|1 (noun)|hinthorozu ispençiyari|1 (noun)|eczacılık ispermeçet balinası|1 (noun)|balinalardan|amber balığı|kadırga balığı|kaşalot ispikci|1 (noun)|ispiyoncu ispinozgillerden|1 (noun)|bayağı şakrak kuşu|flûrya|ispinoz|kanarya|kardinal kuşu|keten kuşu|kocabaş|şakrak kuşu|şakrakkuşu ispinozgiller|1 (noun)|kanarya|saka|serçe ispinoz|1 (noun)|ispinozgillerden ispirte|1 (noun)|kibrit ispirto|1 (noun)|içki|alkol ispirtoluk|1 (noun)|kamineto|ispirto ocağı ispirto ocağı|1 (noun)|ispirtoluk ispit|1 (noun)|jant ispiyoncu|1 (noun)|ispiyon|ıspiyon|curnalci|ispikci ispiyon|1 (noun)|davranışlarını|ispiyoncu ispiyonlamak|1 (noun)|davranışlarını|jurnal etmek|jurnallemek israf|1 (noun)|zaman|savurganlık|tutumsuzluk|müsriflik israil|1 (noun)|orta doğu|suriye|yakın doğu is|1 (noun)|sürme|yaldız istalagmit|1 (noun)|stalagmit|dikit istalâktit|1 (noun)|sarkıt istalaktit|1 (noun)|stalaktit|sarkıt istanbul boğazı|1 (noun)|boğaz|boğaziçi istanbul'da|1 (noun)|fatih sultan mehmet köprüsü istanbul efendisi|1 (noun)|saygılı|olgun istanbul|1 (noun)|estanbol istanbulin|1 (noun)|ıstanbulin istanbul kekiği|1 (noun)|trakya istanbul lalesi|1 (noun)|osmanlı lalesi istasyon|1 (noun)|satış|bakım|tren|gişe|yolcu salonu istasyon yapmak|1 (noun)|duraklamak|beklemek istatikçi|1 (noun)|sayımlamacı istatik uzmanı|1 (noun)|istatistikçi istatistikçi|1 (noun)|sayımlamacı|ekonomik|düzenleyen|istatik uzmanı|sayımlama uzmanı istatistiki|1 (noun)|sayımlamalı istatistik|1 (noun)|sayımlama|sayıbilim|sayılama|sayısal|büro nezaretçisi|sayım bilimi|sayıtım istatistikte|1 (noun)|matris istavrit|1 (noun)|uskumrugillerden|ak yem istavroz çıkarmak|1 (noun)|haç çıkarmak istavroz|1 (noun)|haç|ıstavroz istediği|1 (noun)|hevesini almak|sayıklamak istediğini|1 (noun)|söz geçirmek isteğe|1 (noun)|rastlantı isteği|1 (noun)|emel beslemek|gem vurmak|iştahlanmak|ne alıp veremiyor?|şevke gelmek|şevki kırılmak isteğince|1 (noun)|keyfi isteğin|1 (noun)|gevşeme isteka|1 (noun)|istika|ıstaka|bilardo sopası istek|1 (noun)|arzu|talep|şevk|allah'ını seversen|arman|dilek|engelleme|gönül|heves|ikbal|irade|isteme kipleri|istenç|iştah|kasıt|keyif|merak|meram|murat|özenç|rağbet|rıza|tapuk|tur|umu|yelen istek duymak|1 (noun)|arzulamak istekle|1 (noun)|atlaya zıplaya|bayıla bayıla|candan|özene bezene|pekçe|rağbeten isteklendiren|1 (noun)|teşvikçi isteklendirici|1 (noun)|teşvikkâr isteklendirmek|1 (noun)|özendirmek|birinde|gayret vermek|haydi|hız vermek|kızıştırmak|koluna kuvvet|motive etmek|şevk vermek|teşvik etmek isteklendirme|1 (noun)|teşvik|haydin|heveslendirme|motivasyon isteklenmek|1 (noun)|heveslenmek istekleri|1 (noun)|ağız kokusu|taraf isteklerinde|1 (noun)|gönlünün dümeni bozuk isteklerini|1 (noun)|anlamak|hevesini kırmak istekler|1 (noun)|marziyat|ragabat istekli|1 (noun)|abıl|arzulu|eğilimli|haris|hevesli|iştahlı|müştehi|şaik|şaika|talip isteksizce|1 (noun)|çim çim|lakırtı ağzından dökülmek|yarım ağız isteksiz|1 (noun)|gönülsüz|iştahsız|rağbetsiz|soğuklaşmak isteksizlik|1 (noun)|gönülsüzlük|kırıklık|rağbetsizlik istek uyandırmak|1 (noun)|istemesine|ıstemesine istemeden|1 (noun)|maksatsız|öküz boyunduruğa bakar gibi bakmak isteme|1 (noun)|irade|rıza|talep istemek|1 (noun)|arzulamak|dilemek|alıcı çıkmak|alıcıçıkmak|arzu etmek|beklemek|murat etmek|nakz|ökseme|razı olmak|talep etmek|talip çıkmak|talip olmak|yürekten çağırmak isteme kipleri|1 (noun)|dilek|istek istemeksizin|1 (noun)|gayri ihtiyari|gayriihtiyarî istememek|1 (noun)|gönlü varmamak|kulaklarını tıkamak|refüze etmek|ter ter istemem|1 (noun)|yo istemesine|1 (noun)|istek uyandırmak istemeye istemeye|1 (noun)|gönülsüzce|istemeyerek|ıstemeyerek istemeyerek|1 (noun)|gönülsüz|istemeye istemeye|kazara|kerhen|zorla istemez|1 (noun)|hacet yok istemli|1 (noun)|iradi istem|1 (noun)|talep|arzu|irade|yarluğ istenççilik|1 (noun)|iradiye|volontarizm|iradecilik istençdışı|1 (noun)|gayri iradi|iradedışı istenç dışı|1 (noun)|gayriiradî|iradesiz|ıradesiz istenç|1 (noun)|irade|istek istençli|1 (noun)|iradî|iradeli istençsel|1 (noun)|iradi istençsiz|1 (noun)|iradesiz|gayriiradî|gayri iradi|irade dışı istençsizlik|1 (noun)|iradesizlik istenç yitimi|1 (noun)|irade yitimi istenen|1 (noun)|maksut istenileni|1 (noun)|yerine getirmek istenilen|1 (noun)|iyi|matlup|mergup|mütemennâ|umut kapısı|verim|yoluna girmek istenilme|1 (noun)|istenilmek|ıstenilmek istenilmek|1 (noun)|istenilme|istenmek istenilmeme|1 (noun)|rağbetsizlik istenilmeyen|1 (noun)|belâlar mübareği|kötü|rağbetsiz istenmek|1 (noun)|istenilmek|ıstenilmek|itibar görmek istenme|1 (noun)|talep istenmeyen|1 (noun)|bir iştir oldu|hâl|kurtulmak istenmeyen durum|1 (noun)|karışıklık|komplikasyon ister|1 (noun)|gerek|icap|lüzum|velev isteri|1 (noun)|histeri|çırpınma|dönüşümce isterik|1 (noun)|histerik isterse|1 (noun)|velev istetmek|1 (noun)|aratmak isteyen|1 (noun)|razı|talip isteyerek|1 (noun)|atlaya zıplaya|bayıla bayıla|bile bile|bilerek|gönül rızası|hayhay|iltizamî|iştahlı|kasıtlı|kasıtsız|kasten|kasti|mahsus istiap etmek|1 (noun)|sığdırmak istiap haddi|1 (noun)|deniz istiare-i temsiliye|1 (noun)|yerine istiare|1 (noun)|ödünç|ödünçleme|metafor|eğretileme istibat etmek|1 (noun)|uzaksamak|ıraksamak istibat|1 (noun)|uzaksama|ıraksama istibdat|1 (noun)|despotluk|despotizm istical etmek|1 (noun)|ivmek istical|1 (noun)|ivedilik|müstaceliyet isticar etmek|1 (noun)|kiralamak isticar|1 (noun)|kiralama isticvap|1 (noun)|sorgu istida|1 (noun)|dilekçe|arzuhal|arzuhâl istidatlı|1 (noun)|yetenekli istidatsız|1 (noun)|yeteneksiz istidat|1 (noun)|yetenek|kabiliyet|beceri|yatkınlık|eğlim istidlâl|1 (noun)|çıkarım istifa|1 (noun)|çekilme istifade etmek|1 (noun)|yararlanmak istifade|1 (noun)|yararlanma|faydalanma istifa etmek|1 (noun)|çekilmek istifçilik|1 (noun)|stokçuluk istifçi|1 (noun)|malları|stokçu istif etmek|1 (noun)|yığmak istifham|1 (noun)|soru|sorulama istif|1 (noun)|kereste|stok|dizme|yığma istifleme|1 (noun)|beden işçisi istifra etmek|1 (noun)|kusmak istifrağ etmek|1 (noun)|kusmak istifrağ|1 (noun)|kusma istifra|1 (noun)|kusma istifsar|1 (noun)|sorma istiğna|1 (noun)|doygunluk|doyumsama|gönül tokluğu istiğrak|1 (noun)|dalma|dalınç istihale|1 (noun)|başkalaşma|başkalaşım istihale etmek|1 (noun)|başkalaşmak istihbarat|1 (noun)|haberler|danışma|duyum istihbarat memuru|1 (noun)|müesseselerle|kişilerle|müşterilerle istihbar etmek|1 (noun)|duymak|öğrenmek istihdaf|1 (noun)|amaçlama istihdaf etmek|1 (noun)|amaçlamak istihdam|1 (noun)|çalıştırma istihdam etmek|1 (noun)|çalıştırmak istihfaf etmek|1 (noun)|küçümsemek|hafifsemek istihfaf|1 (noun)|küçümseme|hafifseme|yeğniseme istihkâmcılık|1 (noun)|istihkâm istihkâm|1 (noun)|istihkâmcılık istihkam|1 (noun)|palanka istihkar|1 (noun)|aşağılama istihkar etmek|1 (noun)|aşağılamak istihlaf|1 (noun)|ardışım istihlâk etmek|1 (noun)|tüketmek istihlâk|1 (noun)|tüketim|yoğaltım istihraç|1 (noun)|çıkarsama istihsal|1 (noun)|çıkarma|üretim|üretme istihsal etmek|1 (noun)|üretmek|çıkarmak istihsal yerleri|1 (noun)|avlanma|üretim istihza|1 (noun)|hande|saraka istihzar|1 (noun)|hazırlama|hatırlama|anımsama istika|1 (noun)|isteka istikamet|1 (noun)|doğrultu|yön|yönelti|veçhe istikamet vermek|1 (noun)|yöneltmek istikbal etmek|1 (noun)|karşılamak istikbal|1 (noun)|karşılama|ati|gelecek|geldeç|geldi|müstakbel istiklâl|1 (noun)|bağımsızlık istikrah etmek|1 (noun)|tiksinmek|iğrenmek istikrah|1 (noun)|tiksinme|iğrenme istikrar bulmak|1 (noun)|yerleşmek|durulmak istikrar|1 (noun)|kararlılık|yerleşme|oturma|denge|durulma|stabilizasyon istikrarlı|1 (noun)|dengeli|kararlı|stabilize istikrarsız|1 (noun)|dengesiz|kararsız istikrarsızlık|1 (noun)|dengesizlik|kararsızlık|zikzak istikra|1 (noun)|tümevarım|tüme varım istikraz|1 (noun)|borçlanma istikraz etmek|1 (noun)|borçlanmak istikşaf|1 (noun)|araştırma|açınsama istila|1 (noun)|akın|basma|salgın istilacı|1 (noun)|saldırgan|saldırıcı istila etmek|1 (noun)|basmak istilâ etmek|1 (noun)|yayılmak|kaplamak|bürümek|sarmak istilâ|1 (noun)|yayılma|kaplama|bürüme|sarma|kaplamak|yayılmak|salgın istilzam|1 (noun)|gerektirme|gerekme istilzaziye|1 (noun)|hoşlanmacılık istima'|1 (noun)|dinlemek istimal etmek|1 (noun)|kullanmak istimal|1 (noun)|kullanma istimara|1 (noun)|ölçme|değerlendirme istim arkadan gelsin|1 (noun)|islim arkadan gelsin istimbot|1 (noun)|çatana istim|1 (noun)|islim istimlâk etmek|1 (noun)|kamulaştırmak istimlâk|1 (noun)|kamulaştırma istimna|1 (noun)|onanizm|mastürbasyon istimrar|1 (noun)|süreklilik istimval|1 (noun)|devletin|rekizasyon istimzaç etmek|1 (noun)|sormak|yoklamak istimzaç|1 (noun)|sorma|yoklama|ağız ellemek istinaden|1 (noun)|dayanılarak|güvenerek|dayanarak|güvenilerek istinas|1 (noun)|alışma|ısınma|öğürlük istinat|1 (noun)|dayanma|yaslanma|güvenme istinat etmek|1 (noun)|dayanmak|yaslanmak istinatgâh|1 (noun)|dayanak|dayanacak|güvenecek istinkâf|1 (noun)|çekinme|sakınma istinkâf etmek|1 (noun)|çekinmek|sakınmak istinsah|1 (noun)|yazılış|çoğaltı istintak edilmek|1 (noun)|sorgulanmak istintak etmek|1 (noun)|sorgulamak istintak|1 (noun)|sorgu istirahat|1 (noun)|dinlenme|paydos istirahat etmek|1 (noun)|dinlenmek istirahatgah|1 (noun)|yornuk istirdat|1 (noun)|kurtarma istirham etmek|1 (noun)|dilemek|yalvarmak istirham|1 (noun)|yalvarma istiridye|1 (noun)|alkarna istiskal etmek|1 (noun)|kovumsamak istiskal|1 (noun)|kovumsama istismarcı|1 (noun)|sömürücü|çıkarcı istismar etmek|1 (noun)|işletmek|yararlanmak|sömürmek istismar|1 (noun)|işletme|yararlanma|sömürme istisna|1 (noun)|ayrıklık|ayrallık|ayrıksılık|ayrılık istisna etmek|1 (noun)|ayırmak istisnai|1 (noun)|ayral|ayrı|ayrıksı|ayrıklı istisnaî|1 (noun)|ayrıklı|özel istisnasız|1 (noun)|ayrıksız|ayrıcasız|bilâistisna|ayralsız istişare|1 (noun)|danışma|müşavere|müzakere|meşveret istişare etmek|1 (noun)|danışmak istitrat|1 (noun)|antrparantez|ara söz istiva hattı|1 (noun)|ekvator istiyen|1 (noun)|mürîd istizah|1 (noun)|gensoru istop etmek|1 (noun)|durmak|çalışmamak istop|1 (noun)|stop|vurursa istor|1 (noun)|stor istralyalar|1 (noun)|arma istrongilos|1 (noun)|izmaritgillerden|ızmaritgillerden isveç|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi|iskandinavyalı isviçre|1 (noun)|alman dili|batı avrupa isyan|1 (noun)|ayaklanma|uymama|başkaldırma|baş kaldırma|başkaldırı|cürüm|kalkışma isyan bayrağını çekmek|1 (noun)|başkaldırmak isyancı|1 (noun)|asi|başkaldırıcı|baştanımaz|isyankâr isyan etmek|1 (noun)|ayaklanmak|kabullenmemek isyankâr|1 (noun)|isyancı|başkaldırıcı isyankârlık|1 (noun)|asilik isyankar|1 (noun)|tuğma iş açmak|1 (noun)|uğraştırıcı iş akdi|1 (noun)|iş sözleşmesi iş alanı|1 (noun)|çalışılacak işaret|1 (noun)|belirti|im|gösterge|levha|tabelâ|alâmet|el|araz|bel|beldek|bellik|bugan|damga|delâlet|deyi|emâre|en|eser|işmar|kalıntı|koku|logo|nişan|pey|remz|sim|yasan işaret etmek|1 (noun)|göstermek|belirtmek işaretleme|1 (noun)|ima işaretlemek|1 (noun)|nişanlamak işaretlenmiş|1 (noun)|marke işaret parmağı|1 (noun)|elde|gösterme parmağı|şehadet parmağı işaret sıfatı|1 (noun)|gösterme sıfatı iş ayağa düşmek|1 (noun)|iş|ış işba|1 (noun)|doyurma|doyma iş başında eğitim|1 (noun)|hizmet içi eğitim iş bırakımcı|1 (noun)|grevci iş bırakımı|1 (noun)|grev işbilim|1 (noun)|ergonomi iş bilimi|1 (noun)|ergonomi iş birliği|1 (noun)|teşrikimesai işbirliği|1 (noun)|teşriki mesai işbu|1 (noun)|bu işcen|1 (noun)|içeceğim|işçen iş|1 (noun)|çalışma|sanayi|ticaret|tarım|meslek|davranış|nakış|emek|işçilik|ustalık|işlem|sorun|konu|mesele|maslahat|anlayış|aksiyon|amel|bir şey|diyarıgurbet|fi?l|fiil|gayret dayıya düştü|gemisi şapa oturmak|hizmet|iş ayağa düşmek|iş sarpa sarmak|kâr|nöbet|şey|teamül|üsterme|yumuş|zora binmek işçe|1 (noun)|amelî işçelik|1 (noun)|mikrokredi işçen|1 (noun)|çalışkan|hamarat|işgüzar|işcen iş çevirmek|1 (noun)|gizli iş çıkarmak|1 (noun)|gereksiz işçi|1 (noun)|amele|at binicisini tanır|ecir|rençper işçi-işveren|1 (noun)|çalışma ekonomisti işçik|1 (noun)|iş parçacığı işçilik|1 (noun)|yapılış|iş işçinin|1 (noun)|arık emek|artık değer|artık emek işçi sigortası|1 (noun)|sosyal sigorta iş dayıya düştü|1 (noun)|gayret dayıya düştü iş donu|1 (noun)|şalvar işemek|1 (noun)|çiş etmek|çiş yapmak|çöğdürmek iş etmek|1 (noun)|aldatmak işe yarar|1 (noun)|becerikli|elverişli işgal|1 (noun)|engelleme|oyalama|uğraştırma|kaplama|tutma işgal etmek|1 (noun)|oyalamak|uğraştırmak iş görmek|1 (noun)|çalışmak işgücü devir hızı|1 (noun)|personel devir hızı işgücü|1 (noun)|endüstri mühendisi iş güç|1 (noun)|görev|meşguliyet işgüderlik|1 (noun)|maslahatgüzarlık işgüder|1 (noun)|maslahatgüzar işgüzar|1 (noun)|becerikli|çalışgan|işçen işi|1 (noun)|akşamlama|anarşistlik|duman olmak|dürtükleme|eşeği düğüne çağırmışlar, ya odun eksik, ya su demiş|hantal|kalburcu|özendirme|sütüne havale etmek|vakvaklama işi bitmek|1 (noun)|hâli işinde|1 (noun)|acemi işine bak!|1 (noun)|görevini işini bilmek|1 (noun)|nereden işini bitirmek|1 (noun)|öldürmek işin içinden çıkamamak|1 (noun)|başaramamak işini görmek|1 (noun)|dövmek|öldürmek işini|1 (noun)|işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol işini uydurmak|1 (noun)|kurnaz iş insanın aynasıdır|1 (noun)|huyunu iş insanın kalayı|1 (noun)|güçlenir|güzelleşir işin|1 (noun)|tekrar işin üstesinden gelmek|1 (noun)|sonuçlandırmak işiten|1 (noun)|eşitgen|tuyak|tuyan işitici|1 (noun)|tuyak işitilen|1 (noun)|mesmû işitilmedik|1 (noun)|fevkalâde|kandilli küfür işitilmek|1 (noun)|duyulmak işitilmemiş|1 (noun)|şaşılacak işitilmiş|1 (noun)|mesmu işitme|1 (noun)|duyma|beş duyu|duyu|sema|semi işitmek|1 (noun)|duymak işitme kesesi|1 (noun)|otosist işitmemezlik|1 (noun)|işitmezlik işitmemiş|1 (noun)|işitmezlik işitme taşı|1 (noun)|otolit işitmeyen|1 (noun)|sağır işitmezlik|1 (noun)|işitmemiş|işitmemezlik işitsin|1 (noun)|bir elinin verdiğini öbür elin görmesin işittirmek|1 (noun)|duyurmak işi üç nalla bir ata kaldı|1 (noun)|üç nalla bir ata kaldı işkâl etmek|1 (noun)|güçleştirmek|zorlaştırmak|çetinleştirmek işkâl|1 (noun)|güçleştirme|zorlaştırma|çetinleştirme işkapatımı|1 (noun)|lokavt işkembe çorbası|1 (noun)|sirke işkembe|1 (noun)|mide|fışkılık|göden|sakatat işkembesi geniş|1 (noun)|hazımlı işkembe suratlı|1 (noun)|çopur işkence|1 (noun)|azap|kıyınç işkil|1 (noun)|kuruntu|kuşku|vesvese|ikircik işkillendirmek|1 (noun)|pirelendirmek işkillenmek|1 (noun)|pirelenmek|huylanmak|ikirciklenmek|kuşku uyanmak|midesi bulanmak işkillenme|1 (noun)|pirelenme işkilli|1 (noun)|kuşkulu|kuruntucu|vesveseli|müvesvis|huylu|ikircikli|pireli işkillilik|1 (noun)|vesveselilik işkilsiz|1 (noun)|vesvesesiz|kuşkusuz işkine|1 (noun)|pullu işlek|1 (noun)|canlı|hareketli|özenmeden|cevval|işlemek|kıvrak işlemce|1 (noun)|ameliyat işlemek|1 (noun)|çalışmak|nakışlamak|etkilemek|öğretmek|işlek|geliştirmek|olgunlaşmak|yenilemek|üretmek|sürmek|nakşetmek|ele almak|nüfuz etmek|iş yapmak|kullanmak|akmak|kaydetmek|aktarmak|yapmak|geçmek|ika etmek|resmetmek|tesir etmek işleme|1 (noun)|nakış|şiş|tığ|örgü|brode|çalma|imal|mengene|pompacı işlemeyen|1 (noun)|arızalı işlemez|1 (noun)|kalmak|muattal|saf dışı|suyu kesilmiş değirmene dönmek|yatmak işlemezlik|1 (noun)|atalet işlemin|1 (noun)|süreölçer işlemler|1 (noun)|amal|muamelat işlemleyici|1 (noun)|algoritma işlem|1 (noun)|muamele|ameliye|iş|muamelât işlence|1 (noun)|ameliyat işlenge|1 (noun)|nakış işlenmemiş|1 (noun)|bor|bozca|ham|hamdan|yoz işlenmiş|1 (noun)|mamul|mef'ul|tımarlı işler|1 (noun)|amal|başlamak|ef'al|efalle|fiiliyat|harekât|muhassenat|umur işler becermek|1 (noun)|zararlı işleri|1 (noun)|gün güne uymaz|iki karılı bitten, iki analı sütten ölür|it itin kuyruğunu bırakmaz işletilen|1 (noun)|verim işletilmesi|1 (noun)|elektrik teknikeri|endüstriyel otomasyon teknisyeni|gemi mühendisi|orman endüstri mühendisi işletilmesini|1 (noun)|elektrik istihsal mühendisi işletmeci|1 (noun)|otel|banka|sigorta|maden|yönetim|muhasebe|satış işletmek|1 (noun)|çalıştırmak|geçmek|istismar etmek|kullanmak işletmenlik|1 (noun)|operatörlük işletmen|1 (noun)|operatör işletme şirketi|1 (noun)|gaz|su|şahıs|firma işletme|1 (noun)|tarım|sanayi|ticaret|işyeri|ticarethane|şirket|istismar|kârhane|pres|telekomünikasyon mühendisi işlevci|1 (noun)|fonksiyonalist işlevcilik|1 (noun)|görevcilik|fonksiyonalizm|toplumu|görevselcilik işlev|1 (noun)|fonksiyon|görev işlevlerini|1 (noun)|iç salgı bilimi işlevsel|1 (noun)|fonksiyonel işlev yitimi|1 (noun)|el|apraksi işleybilim|1 (noun)|mekanik işleyemeyen|1 (noun)|kötürüm işleyen demir ışıldar|1 (noun)|yuvarlanan taş yosun tutmaz|akan su yosun tutmaz|çalışan aptal, yatan akıllıdan iyidir|iyi çalışan iyi yer işleyen eşeğin boynu boncuklu olur|1 (noun)|işveren işleyen|1 (noun)|etkin|fail|mermerci|müteharrik işleyim|1 (noun)|sanayi|endüstri işleyimsel|1 (noun)|endüstriyel işleyişini|1 (noun)|genel coğrafya|ilmini almak işleyiş|1 (noun)|mekanizma işleysel|1 (noun)|mekanik|yıltırık işlik|1 (noun)|atölye|gömlek|kârhane|kültür sarayı işliklerde|1 (noun)|üstüpü işlikleri|1 (noun)|üs iş makineleri teknikeri|1 (noun)|kepçe|greyder|montajı işmar|1 (noun)|el|işaret iş]|1 (noun)|maslahat iş parçacığı|1 (noun)|işçik işportacı|1 (noun)|sergici işporta malı|1 (noun)|değersiz işporta|1 (noun)|sergi işret|1 (noun)|içki iş sarpa sarmak|1 (noun)|iş|ış işsiz|1 (noun)|atıl|avara|avare|avare dolaşmak|aylak|baldırı çıplak|boş|kopuk|minder çürütmek|muattal|nabekâr|yarım pabuçlu işsizlik|1 (noun)|atalet|avarelik|aylakçılık|aylaklık|sıkıntı işsizlikten|1 (noun)|başını bir yere bağlamak|başınıbir yere bağlamak|paslanmak iş sözleşmesi|1 (noun)|iş akdi iştaha gelmek|1 (noun)|arzulamak iştahı kabarmak|1 (noun)|heveslenmek iştahıkesilmek|1 (noun)|boğazına dizilmek iştah|1 (noun)|istek|arzu|iştiha iştahlanmak|1 (noun)|isteği|taze ot görmüş eşek gibi iştahlı|1 (noun)|boğazlı|istekli|arzulu|isteyerek|müştehi iştahsız|1 (noun)|boğazsız|isteksiz işte|1 (noun)|beklediğim|düşündüğüm|aha|ahacık|ahan|bak!|dahacık|ıhı|te işten güçten kalmak|1 (noun)|çalışamamak işteş|1 (noun)|çatı ekleri işteşlik|1 (noun)|ile iştial etmek|1 (noun)|tutuşmak|parlamak|alevlenmek iştial|1 (noun)|tutuşma|parlama|alevlenme iştigal etmek|1 (noun)|uğraşmak|ilgilenmek|çalışmak iştigal|1 (noun)|uğraşma|ilgilenme|çalışma|uğraş iştiha|1 (noun)|iştah iştihar|1 (noun)|tanınma iştihası yerinde olmak|1 (noun)|yemesi iştikak etmek|1 (noun)|türemek iştikak|1 (noun)|türeme|türetme|türeyiş|türetim iştirakçi|1 (noun)|katılımcı iştirak etmek|1 (noun)|katılmak|paylaşmak iştirak|1 (noun)|ortaklık|ortaklaşma|paydaşlık|birlik|katılma|katılım iştiyak duymak|1 (noun)|özlemek iştiyak|1 (noun)|özleme|arzu iş tutmak|1 (noun)|çalışmak işvebaz|1 (noun)|kırıtkan işve|1 (noun)|kırıtma|naz|cilve|eda|baylanlık|yanı|yordam işvelim|1 (noun)|erkem işveli|1 (noun)|nazlı|cilveli|edalı|artur|dişi|fındıkkıran|şivekâr|yelli işverenin|1 (noun)|kaşeli işvereni|1 (noun)|patron işveren|1 (noun)|patron|ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz|çalıştıran|işleyen eşeğin boynu boncuklu olur iş yapmak|1 (noun)|çalışmak|işlemek işyar|1 (noun)|görevli|memur işyeri|1 (noun)|büro|işletme|ofis işyerlerinde|1 (noun)|hidrolik-pnömatik teknisyeni ita amiri|1 (noun)|amiriita itaat etmek|1 (noun)|uymak itaatkar|1 (noun)|abçar|yatman itaatkâr|1 (noun)|itaatli|terbiyeli maymun gibi itaatli|1 (noun)|itaatkâr|eslek|kânit itaatsizlik|1 (noun)|ma'siyyet ita emri|1 (noun)|verile|verilesi italik|1 (noun)|eğik yazı|yatık yazı italya|1 (noun)|avrupa kömür ve çelik topluluğu|batı avrupa|güney avrupa italyanca|1 (noun)|lâtin dilleri italya'nın|1 (noun)|campione d'ıtalia italyan|1 (noun)|makarnacı italya yarımadası|1 (noun)|apenin yarımadası itap etmek|1 (noun)|paylamak|azarlamak itap|1 (noun)|paylama|azarlama ita|1 (noun)|verme|ödeme itboğan|1 (noun)|kaplanboğan it canlı|1 (noun)|zora|dayanıklı itdirseği|1 (noun)|arpacık ite atsan yemez|1 (noun)|berbat ite dalanmaktan çalıyı dolanmak iyidir|1 (noun)|kişi iteklemek|1 (noun)|kakmak itenek|1 (noun)|piston ite ot, ata et vermek|1 (noun)|ata et iterasyon|1 (noun)|tatonman iterek|1 (noun)|itiş kakış|tıkmak itfa etmek|1 (noun)|sönümlemek|söndürmek|ödemek itfaiyeci|1 (noun)|yangıncı itfaiye|1 (noun)|geçiş üstünlüğü itfa|1 (noun)|sönüm|söndürme it gibi çalışmak|1 (noun)|yorulmak ithaf etmek|1 (noun)|sunulamak ithafname|1 (noun)|ithaf yazısı ithaf yazısı|1 (noun)|ithafname ithalâtçı|1 (noun)|dış alımcı ithalatçılık|1 (noun)|dışalımcılık ithalâtçılık|1 (noun)|dış alımcılık ithalât|1 (noun)|dış alım ithal etmek|1 (noun)|dışalımlamak|getirmek itham|1 (noun)|suçlama it hıyarı|1 (noun)|acı elma|acı hıyar|acı karpuz|ebucehil karpuzu itibar etmek|1 (noun)|saymak itibar görmek|1 (noun)|sayılmak|aranmak|istenmek|ağırlanmak itibarı|1 (noun)|itibarlı|itibarsız itibarıyla|1 (noun)|bakımından|münasebetiyle itibari|1 (noun)|görece|bağıl itibarî|1 (noun)|saymaca|fiktif itibariyle|1 (noun)|bakımından itibarlı|1 (noun)|saygın|itibarı|ıtibarı|payedar itibar sahibi|1 (noun)|saygın itibar|1 (noun)|saygınlık|değerli|kredi|sayma|haysiyet|kadir|ölçü|prestij|rağbet|vechet îtibar|1 (noun)|sayılma itibarsız|1 (noun)|itibarı|ıtibarı|itibarsızlık itibarsızlaşmak|1 (noun)|saygınlığını itibarsızlık|1 (noun)|itibarsız|ıtibarsız iticilik|1 (noun)|antipati itici|1 (noun)|soğuk|benimsenilmeyen|sevimsiz|sevilmeyen|beğenilmeyen|antipatik itidal|1 (noun)|ılımlılık|ölçülülük|soğukkanlılık|ılım itidalli|1 (noun)|ılımlı|ölçülü|soğukkanlı|mutedil itidal sahibi|1 (noun)|ölçülü|soğukkanlı itikal|1 (noun)|aşınma itikâl|1 (noun)|aşınma|erozyon itikat|1 (noun)|inanma|inan|inanç|iman itikatlı|1 (noun)|inançlı|imanlı itikatsız|1 (noun)|imansız itikâtsız|1 (noun)|inançsız itikatsızlık|1 (noun)|imansızlık|inançsızlık itilâ etmek|1 (noun)|yükselmek|yücelmek itilâf|1 (noun)|anlaşma|uyuşma|uzlaşma|antant|mutabakat itilâfçı|1 (noun)|anlaşma itilâf etmek|1 (noun)|anlaşmak|uyuşmak itilâ|1 (noun)|yükselme|yücelme itilme|1 (noun)|iğrenç itilmek|1 (noun)|tepmek itimat beslemek|1 (noun)|güvenmek itimat etmek|1 (noun)|güvenmek|inanmak itimat|1 (noun)|güven|güvenç|emniyet itimatlı|1 (noun)|güvenilir itimat mektubu|1 (noun)|itimatname|güven mektubu itimatname|1 (noun)|güvencelik|güvenmelik|güven mektubu|itimat mektubu itimatsız|1 (noun)|güvensiz itimatsızlık|1 (noun)|güvensizlik itina etmek|1 (noun)|özenmek itinalı|1 (noun)|özenli|pırıltılı itina|1 (noun)|özen|ihtimam|çeki düzen itinasızlık|1 (noun)|özensizlik itinasız|1 (noun)|özensiz|gelişigüzel itiraf etmek|1 (noun)|söylemek|bildirmek|açınmak|evetlemek|gizaçımlamak|gizdökümlemek itiraf|1 (noun)|söyleme|bildirme|açınma|evetleme|gizaçım|gizdöküm itiraza|1 (noun)|akan sular durmak itirazcı|1 (noun)|muteriz itiraz|1 (noun)|diyecek|takışma itiraz etmek|1 (noun)|takışmak itiş kakış|1 (noun)|iterek itişmek|1 (noun)|kakışmak it ite buyurur, it de kuyruğuna|1 (noun)|sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa it iti ısırmaz|1 (noun)|kurt komşusunu yemez it itin kuyruğunu bırakmaz|1 (noun)|işleri itiyat|1 (noun)|alışkanlık|huy it izi, at izine karışmak|1 (noun)|at izi it izine karışmak itki|1 (noun)|tepi it kopuk|1 (noun)|değersiz|terbiyesiz it|1 (noun)|köpek|değersiz|basîr itlâf etmek|1 (noun)|öldürmek itlâf|1 (noun)|öldürme itlenmek|1 (noun)|itleşmek itleşmek|1 (noun)|itlenmek|ıtlenmek itmam|1 (noun)|bitirme|tamamlama itmam etmek|1 (noun)|bitirmek|tamamlamak itmek|1 (noun)|sürüklemek|fırlatmak|kakalamak|kakmak|sevk etmek itme|1 (noun)|sevk|yıltırık itminan|1 (noun)|inanma|güvenme itrak|1 (noun)|susma itriyum|1 (noun)|4|y itsiz köye dönmek|1 (noun)|sakinleşmek|tenhalaşmak itsiz köy gibi tenha|1 (noun)|kötü it taşlayan|1 (noun)|aylak|serseri itterbiyum|1 (noun)|yb ittırat|1 (noun)|düzenlilik ittifak|1 (noun)|anlaşma|uyuşma|bağlaşma ittifak etmek|1 (noun)|bağlaşmak|anlaşmak|uyuşmak|birleşmek ittihat|1 (noun)|birleşme|birlik ittihatçı|1 (noun)|birleşme ittihat etmek|1 (noun)|birleşmek ittihaz etmek|1 (noun)|saymak|tutmak|almak ittihaz|1 (noun)|sayma|tutma|alma ittika|1 (noun)|takvâ ittisal|1 (noun)|dokunma|değme|bitişme it üzümü|1 (noun)|böğürtlen|patlıcangillerden ivazlı|1 (noun)|ödünlü ivaz|1 (noun)|ödün|karşılık|edim ivazsız|1 (noun)|ödünsüz|karşılıksız|edim ivdirgen|1 (noun)|katalizör ivdirici|1 (noun)|akseleratör ivdirim|1 (noun)|kataliz ivecen|1 (noun)|aceleci|iveğen|evecen|acul|evegen ivecenlik|1 (noun)|acele|acelecilik ivedi|1 (noun)|acele|ivedili|acil|müstacel|çabuk|becit|tez ivedileştirmek|1 (noun)|tacil etmek ivedili|1 (noun)|çabuk|evgin|müstacel|acil|ivedi ivedilik|1 (noun)|çabuk|müstaceliyet|istical ivedilikle|1 (noun)|müstacelen|çabucak|acilen|alelâcele|çabuk çabuk|ekspres|hızlı|hızlı hızlı|yarından tezi yok|yelalim iveğen|1 (noun)|ivecen|hâd|akut|aceleci|evegen ivesi|1 (noun)|kahverengi ivinti|1 (noun)|çabukluk|hız|sür'at|sürat ivinti yeri|1 (noun)|akarsuların ivmek|1 (noun)|acele etmek|adımlarını sıklaştırmak|adımlarınısıklaştırmak|evmek|istical etmek ivmeölçer|1 (noun)|hızölçer|akselerometre ivmeyazar|1 (noun)|akselerograf iyelik|1 (noun)|sahiplik|mülkiyet iye|1 (noun)|sahip|ege|malik iyesiz|1 (noun)|sahipsiz iyice|1 (noun)|çok|adam gibi|adamakıllı|bihakkın|bir güzel|büsbütün|domuz gibi|enikonu|evire çevire|evirip çevirmek|evirmek çevirmek|eygü|eyüge|güzelce|hakkıyla|hoşça|milimi milimine|pekçe|pir|sıkı|sıkı sıkı|sıkı sıkıya|sıkıca|yakînen|yutmak iyicene|1 (noun)|adamakıllı iyicil|1 (noun)|hayırhah|tehlikesiz|selim iyi çalışan iyi yer|1 (noun)|işleyen demir ışıldar iyiden iyiye|1 (noun)|adamakıllı iyi etmek|1 (noun)|iyileştirmek|uygun|soymak|parasını iyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder|1 (noun)|akıllı iyi gelmek|1 (noun)|yaramak iyi gitmek|1 (noun)|yakışmak iyi hâl|1 (noun)|hüsnühâl iyi insan sözünün üstüne gelir|1 (noun)|denilir iyi|1 (noun)|istenilen|yararlı|yerinde|bol|kazançlı|uğurlu|hayırlı|esen|sağlıklı|uygun|yeterli|beğenilen|adem|ahlâk bilimi|akara kokara bakma, çuvala girene bak|âlâ|bihin|bomba gibi|dişe diş|dobra|düzgün|eksiksiz|elleme|gül gibi bakmak|güzel|has|hasenat|havalı|hayır|ihtimam|kendini beğendirmek|key|lâfçı|melek gibi insan|müjde|oflaz|salık vermek|seçmek|tayyib|tayyibe|tekinik|temiz|tıkırında gitmek|töre bilimi|uz|üstün zekâ|üstünsemek|yahşi|yakışmak|yavuz|yeğ|yeğrek|yekrek|yeyni iyi kalpli|1 (noun)|iyi yürekli iyiler|1 (noun)|muslihîn iyileşmek|1 (noun)|afiyet bulmak|ayağa kalkmak|dirilmek|iyi olmak|kaynamak|sağalmak|salâh bulmak|savuşmak|şifa bulmak|unulmak iyileşme|1 (noun)|kalkınma|salâh|şifa iyileşmemek|1 (noun)|hayır etmemek iyileşmez|1 (noun)|ıslah olmaz|onulmaz iyileştiren|1 (noun)|müdâvî iyileştirilemeyen|1 (noun)|devasız iyileştirme|1 (noun)|ıslah|düzeltme|reform|rehabilitasyon|tedavi|terapi iyileştirmek|1 (noun)|eksikliğini|faydasını görmek|faydasınıgörmek|ıslah etmek|iyi etmek|kaldırmak|kurşun dökmek|sağaltmak|terfih etmek|tımar etmek iyileştirmeler|1 (noun)|ıslahat iyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı|1 (noun)|öküz iyiliği|1 (noun)|üstünde hakkı olmak iyilikbilir|1 (noun)|değerbilir|kadirşinas iyilikbilirlik|1 (noun)|değerbilirlik|kadirşinaslık iyilikbilmez|1 (noun)|değerbilmez|nankör iyilikçi|1 (noun)|hayırhah|hayırsever|iyiliksever iyilik etmek|1 (noun)|lutuf etmek iyilik görmek|1 (noun)|maddî iyilikle|1 (noun)|güzellikle|tatlılıkla iyilikler|1 (noun)|eltâf iyiliklerini|1 (noun)|ağıt iyilik perisi|1 (noun)|maddî iyilik|1 (noun)|salâh|kayra|lütuf|kerem|ihsan|inaye|esenlik|nimet|ad|atıfet|etgü|eylik|güzellik|hasan|hayır|inayet|uğur getirmek|yahşilik iyiliksever|1 (noun)|hayırsever|iyilikçi|bir ağacın gölgesinde bir sürü yatar|hayır sahibi|hayırperver|lütufkâr|melekler gibi|mürüvvetli iyilikseverlik|1 (noun)|hayırseverlik|mürüvvet|semahat iyimserlik|1 (noun)|nikbinlik|optimizm iyimser|1 (noun)|nikbin|optimist|gönlün yazı var, kışı var iyi niyet|1 (noun)|hüsnüniyet iyi olmak|1 (noun)|iyileşmek iyi söylemek|1 (noun)|övmek iyiyi|1 (noun)|mümeyyiz|reşit iyi yürekli|1 (noun)|iyi kalpli iyon denizi|1 (noun)|iyonya denizi|yanya denizi|yunan denizi iyonik|1 (noun)|yükünsel iyonlanma|1 (noun)|iyonlaşma|ıyonlaşma iyonlaşma|1 (noun)|moleküllere|iyonlanma|yükünleşme iyonya denizi|1 (noun)|iyon denizi iyon|1 (noun)|yükün iyot|1 (noun)|tabiatta iz'aç|1 (noun)|bunaltma iz'aç etmek|1 (noun)|bunaltmak izae|1 (noun)|kaybetme izafe etmek|1 (noun)|bağlamak|yüklemek|katmak|eklemek izafet|1 (noun)|bağıntı|görelik|rölâtivite izafeten|1 (noun)|dayanarak izafe|1 (noun)|yakıştırma|katma|ekleme izaf|1 (noun)|görece|göreli izafî|1 (noun)|bağıntılı|göreli|göreceli|bağıl|nispî|rölâtif izafi|1 (noun)|görece|bağıl|göreceli|göreli izafîlik|1 (noun)|görelik|görecelik izafiye|1 (noun)|bağıntıcılık|görecilik|rölâtivizm izafiyet|1 (noun)|bağıntılılık|görelik|görelilik|bağıllık|rölâtivite|bağıllılık|bağıntı izah|1 (noun)|açıklama izahat|1 (noun)|açıklamalar izah etmek|1 (noun)|açıklamak izahlı|1 (noun)|açıklamalı izale etmek|1 (noun)|gidermek izale|1 (noun)|giderme izam|1 (noun)|büyütme|yollama|abartma|büyükseme izam etmek|1 (noun)|büyütmek|abartmak izamik|1 (noun)|görelik|görecelik izan|1 (noun)|anlayış|bulu iz'an|1 (noun)|anlayış|feraset|zeka iz'an etmek|1 (noun)|düşünmek iz'anı yok|1 (noun)|anlayışsız iz'anlı|1 (noun)|anlayışlı|düşünceli izanlı|1 (noun)|anlayışlı|düşünceli iz'ansız|1 (noun)|anlayışsız|düşüncesiz izansız|1 (noun)|anlayışsız|düşüncesiz|holasız iz'ansızca|1 (noun)|düşüncesizce iz'ansızlık|1 (noun)|anlayışsızlık|düşüncesizlik izansızlık|1 (noun)|anlayışsızlık|düşüncesizlik izaz|1 (noun)|ağırlama izaz etmek|1 (noun)|ağırlamak izbandut|1 (noun)|kıyıcı|haydut|şaki|eşkiya izbe|1 (noun)|basık|loş|nemli|sapa izci|1 (noun)|keşşaf|yirçi izcilere|1 (noun)|komut izcilik|1 (noun)|keşşaflık izçeker|1 (noun)|alıcı izdeş|1 (noun)|mürit izdibam|1 (noun)|yığılışma|yığışma izdiham|1 (noun)|yığılma|tıkışıklık|yığılışma izdivâc|1 (noun)|evlenmek|zevc|tezevvüc|teehhül izdivaç etmek|1 (noun)|evlenmek izdivaç|1 (noun)|evlenme izdüşüm alan|1 (noun)|harita alanı iz düşümü|1 (noun)|projeksiyon|irtisam|mürtesem izgebilim|1 (noun)|spektroskopi, tayfölçüm izgeçizer|1 (noun)|spektrograf, tayfçizer izgeölçer|1 (noun)|spektroskop, tayfölçer izhar|1 (noun)|belirtme|gösterme izhar etmek|1 (noun)|belirtmek|göstermek izik|1 (noun)|ten izinden|1 (noun)|sırtı sıra izinli|1 (noun)|mezun|feth dâl izin|1 (noun)|müsaade|ruhsat|icazet|mezuniyet|olur|cevaz|destur|icazet almak izinsiz|1 (noun)|destursuz izi silinmek|1 (noun)|kaybolmak|iz|kaybolması izi tozu kalmamak|1 (noun)|kaybolmak izlanda|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi izleç|1 (noun)|kulvar izlek|1 (noun)|patika izlemcilik|1 (noun)|takipçilik izlemci|1 (noun)|takipçi izlemek|1 (noun)|incelemek|süre|eğlenmek|görmek|seyretmek|gözlemek|gelmek|iz sürmek|koşmak|kovalamak|kovmak|peşine düşmek|seyirci|takip etmek|tutmak izleme|1 (noun)|takip|betikevi|izlem izlem|1 (noun)|izleme|takip izlence|1 (noun)|program izlenimci|1 (noun)|empresyonist izlenimcilik|1 (noun)|doğayı|empresyonizm|sanatta izlenim|1 (noun)|intiba|uyaranların|imaj izlentici|1 (noun)|modacı izlenti|1 (noun)|moda izleti|1 (noun)|film izleyen|1 (noun)|muakkip|peyrev izleyerek|1 (noun)|takiben izleyici|1 (noun)|peyrev|seyirci|takipçi izmaritgillerden|1 (noun)|çitari|ispari|istrongilos|izmarit|karagöz|kupes|melânurya|mercan|sarıgöz|sinarit|trança izmarit|1 (noun)|izmaritgillerden|ızmaritgillerden|ak yem izmaritlerden|1 (noun)|sarpa izmihlâl|1 (noun)|yıkılma|çökme izmir böreği|1 (noun)|boyoz izmir köfte|1 (noun)|kıyma|soğan|maydanoz|yumurta|domates iz|1 (noun)|nişan|alâmet|emare|eser|belçin|beliz|bugan|bulaşık|cızık|çığır|delâlet|ezim|ezinç|izi silinmek|kalıntı|kanıt|muamele|nişane|pey|ses seda|tuşgül|yer izobar eğrisi|1 (noun)|eş basınç eğrisi izobar|1 (noun)|eşbasınç eğrisi izohips eğrisi|1 (noun)|eş yükselti eğrisi izohips|1 (noun)|eş yükselti izokron|1 (noun)|eşoylum eğrisi izolant|1 (noun)|iletmez izolasyon|1 (noun)|yalıtım izolâsyon|1 (noun)|yalıtım|tecrit|yalıtma izolâtor|1 (noun)|yalıtkan izolatör|1 (noun)|yalıtkan izolâtör|1 (noun)|yalıtkan izole etmek|1 (noun)|yalıtmak izole|1 (noun)|yalıtılmış izomer|1 (noun)|eşiz izomerleşme, izomerizasyon|1 (noun)|eşizlenme izometri|1 (noun)|eşölçüm izomorf|1 (noun)|eş biçim izomorfik|1 (noun)|eş biçimli izomorfizm|1 (noun)|eş biçimlilik izoterm eğrisi|1 (noun)|eş sıcak eğrisi izoterm|1 (noun)|eş sıcak|eşsıcaklık eğrisi izotop|1 (noun)|yerdeş izotropik|1 (noun)|eşyönlü izotrop|1 (noun)|yönsemez iz sürmek|1 (noun)|izlemek|peşinden izzet|1 (noun)|büyüklük|yücelik|ululuk izzetinefisli|1 (noun)|gursaklı izzetinefis|1 (noun)|onur|öz saygı izzetüikbal|1 (noun)|saygınlık izzetü ikram|1 (noun)|ağırlama izzetüikram|1 (noun)|ağırlama jagar|1 (noun)|jaguar jaguar|1 (noun)|jagar|felis onca jaketatay|1 (noun)|ceketatay jaketataylı|1 (adj)|ceketataylı jakoben|1 (noun)|tepeden inmeci jakobenizm|1 (noun)|tepeden inmecilik jakuzi|1 (noun)|sağlık havuzu|hidromasajlı küvet jale|1 (noun)|çiğ|kırağı|şebnem|çilen|çiy jaluzi|1 (noun)|şerit perde jandarma|1 (adj)|açıkgöz jandarmalık|1 (noun)|açıkgözlülük|uyanıklık janjanlı|1 (noun)|şanjanlı janjan|1 (noun)|yanardöner|şanjan janr|1 (noun)|çığır|tarz|cins jant|1 (noun)|taşıtlarda|ispit japon gülü|1 (noun)|kamelya|çin gülü japon kaktüsü|1 (noun)|sütleğen japon kocabaşı|1 (noun)|maskeli kocabaş japon sarmaşığı|1 (noun)|asmagillerden japon turnası|1 (noun)|mançurya turnası|kızıl tepeli turna japonya|1 (noun)|doğu asya|ginseng jargon|1 (noun)|argo|özgüdil jartiyer|1 (noun)|çorapbağı java|1 (noun)|betik j|1 (noun)|diş eti damak ünsüzü|ıslıklı ünsüz|tonlu ünsüz jelâtin|1 (noun)|renksiz jelibon|1 (noun)|yumuşak jeloz|1 (noun)|agaragar jenarasyon|1 (noun)|jenerasyon jenerasyon|1 (noun)|kuşak|nesil|jenarasyon jeneratör|1 (noun)|üreteç|dinamo|elektrik üreteci jenerik|1 (noun)|tanıtma yazısı|tanıtımlık jenetik|1 (noun)|genetik jen|1 (noun)|gen jenital|1 (noun)|üremsel|genital jenosit|1 (noun)|katliam|soykırım|genosit|soy kırımı jenotip|1 (noun)|soyyapı jeodezi mühendisi|1 (noun)|harita mühendisi jeodezi ve fotogrametri mühendisi|1 (noun)|konum jeodezi|1 (noun)|yer ölçümü jeofizikçi|1 (noun)|elektrik|ısı|jeofizik mühendisi jeofizik mühendisi|1 (noun)|jeofizikçi jeolog|1 (noun)|yer bilimci jeoloji|1 (noun)|birleşimini|yer bilimi|yerbilim|arziyat|ilmiarz jeolojik|1 (noun)|yer bilimsel jeopolitik|1 (noun)|coğrafya|ekonomi jeosantrik|1 (noun)|yer özekçil jeosantrizm|1 (noun)|yer özekçilik jeoteknik teknikeri|1 (noun)|karayolu|demiryolu|tünel|köprü|baraj|liman jeotermal|1 (noun)|sıcaklığı jeotropizma|1 (noun)|yere yönelim jest|1 (noun)|davranı|yordam jet gibi|1 (noun)|hızla jeton|1 (noun)|telefonda jet|1 (noun)|tepkili jigolo|1 (noun)|tokmakçı jiklet|1 (noun)|çiklet jilet|1 (noun)|bıçak|cilet|tıraş bıçağı jilet gibi|1 (noun)|keskin jimnastik|1 (noun)|barfiks|idman|kültürfizik|erkeklerde|barparalel|cimnastik jimnastikçi|1 (noun)|cimnastikçi jimnastikçilerin|1 (noun)|piramit jin|1 (noun)|cin jinekolog|1 (noun)|nisaiyeci jinekoloji|1 (noun)|nisaiye|kadın hastalıkları jip|1 (noun)|cip jips|1 (noun)|alçı taşı jiroskop|1 (noun)|düzdöner jive|1 (noun)|cıva jogging|1 (noun)|kırda jokey|1 (noun)|cokey jonglör|1 (noun)|cambaz|hokkabaz jön|1 (noun)|genç|jönprömiye jönprömiye|1 (noun)|jön judo|1 (noun)|tutmalara|fırlatmalara jupon|1 (noun)|içetek jurnalcı|1 (noun)|giziletimci jurnalcılık|1 (noun)|giziletimcilik jurnal etmek|1 (noun)|ispiyonlamak jurnal|1 (noun)|günlük|curnal jurnallemek|1 (noun)|ispiyonlamak juxtaposition|1 (noun)|bitiştirim jübile|1 (noun)|yahudilerde|katoliklerde jülide|1 (noun)|karışık|dağınık|taranmamış jül|1 (noun)|kıvrım|büklüm jüpiter|1 (noun)|müşteri|erendiz jüri|2 (noun)|hakem heyeti|seçiciler kurulu (noun)|yargıcılar kurulu kaba beton|1 (noun)|grobeton kababurun|1 (noun)|sazangillerden kabaca|1 (noun)|irice|büyükçe|yaklaşık kaba dayı|1 (noun)|kabadayı kabadayı|1 (noun)|korkusuz|babayiğit|koçak|acar|apaş|bıçkın|böke|efe|hayta|kaba dayı|kostak|külhanbeyi|külhanî|sayılı fırtına|serseri kabadayılanma|1 (noun)|kabadayılaşmak kabadayılanmak|1 (noun)|kabadayılaşmak kabadayılaşmak|1 (noun)|horozlaşmak|kabadayılanma|kabadayılanmak|yavuzlanmak|yavuzlaşmak kabadayılık|1 (noun)|babayiğitlik|caka|dayılık|efelik|haytalık|heriflik|külhanbeylik|lolo kaba düşmek|1 (noun)|yakışmamak kaba et|1 (noun)|kıç|popo|dübür|makat kabahatli|1 (noun)|suçlu|kusurlu|töhmetli|töhmet kabahat öldürende değil, ölendedir|1 (noun)|kışkırtmıştır kabahatsiz|1 (noun)|kusursuz|suçsuz kabahat|1 (noun)|suç|çirkin|kusur|töhmet|cürüm|günah|taksîr|taksîre|zeval kabak çıkmak|1 (noun)|kavun kabak gibi|1 (noun)|tüysüz|çıplak kabakgillerden|1 (noun)|acur|ebucehil karpuzu|helvacı kabağı|hıyar|kabak|karpuz|kavun|salatalık|su kabağı|sukabağı|şeytan şalgamı|şeytanşalgamı kabakgiller|1 (noun)|kabak|kavun|karpuz|familyası kabak|1 (noun)|kabakgillerden|tatsız|tüysüz|dazlak|bilgisiz|görgüsüz|kaba|çıkıntısız|saçsız|pütürsüz|örtüsüz|lif kabağı|su kabağı|süs kabağı|dikenli kabak|kabak kemane|kabakgiller kabak kafalı|1 (noun)|dazlak|aptal|budala kabak kemane|1 (noun)|kabak|kemane|ıklığ|rabab|hegit|rubaba|kemança|gıcak|gıccek|gıjek kabaklaşmak|1 (noun)|dazlaklaşmak kabaklık|1 (noun)|dazlaklık|bilgisizlik|görgüsüzlük kabak tadı|1 (noun)|beğenilmeyen kabak tadı vermek|1 (noun)|bıktırmak kabak tatlısı|1 (noun)|soyulmuş kabakulak|1 (noun)|kabaşiş|kaba şiş kabakulak otu|1 (noun)|zeravent|ikiçeneklilerden|karaasma|kurtluca|lohusa otu|meşecik kabalacı|1 (noun)|kabalist kabalaşma|1 (noun)|hayvanlaşma|odunlaşma kabalaşmak|1 (noun)|hayvanlaşmak|odunlaşmak kabala|1 (noun)|yahudilerde|götürü|toptan|kabala kabalığını|1 (noun)|yumuşatmak kabalık|1 (noun)|nezaketsizlik|huşunet|ayılık|odunluk|yabanilik kabalist|1 (noun)|kabalacı kaban|1 (noun)|tepe kaba|1 (noun)|özensiz|zevksiz|sakil|terbiyesi|nezaketsiz|terbiyeye|çirkin|kötü|kalça|terbiyesiz|abraş|ahlat|anif|ayı gibi|bayır turpu|bayırturpu|çıtak|çiğlik|dan dan|dibek kafalı|eşek|eşek gibi|eşekçe|et kafalı|galiz|gıcık|ham|hantal|hayvan|hayvan gibi|hoşur|hoyrat|hoyratça|hödük|ilkelcilik|kabak|kafası örümcekli|kalas|kalas gibi|katır|katır karı|kırıcı|köylü|kubat|lâf anlamaz|maganda|mektep görmemiş|meşe odunu|moloz taş|nadan|nobran|nobranca|odunumsu|okkalı|orman kibarı|ormancı|öküz|puf|riayetsiz|şiddet göstermek|vahşî|yoz|yuları eksik|yumuşak kabara kabara|1 (noun)|coşarak|böbürlenerek|gururlanarak kabara|1 (noun)|pafta kabarcık|1 (noun)|kabartı|domur kabarcıklı düzeç|1 (noun)|tesviye ruhu|düzeç|su terazisi kabare|1 (noun)|meyhane kabare tiyatrosu|1 (noun)|yerici|monologların kabarıklık|1 (noun)|şişkinlik|bombe|tümsek kabarık|1 (noun)|tümsekli|bombe|bombeli|çıkkın|pandispanya|şiş|taraz taraz|yumru kabarma-alçalma|1 (noun)|gelgit kabarmak|1 (noun)|büyümek|şişmek|genişlemek|havlanmak|bulanmak|böbürlenmek|gururlanmak|baş kaldırmak|hümermek|kalkmak|şişinmek kabarma|1 (noun)|met|duygulanma|tuğyan kabartılı|1 (noun)|belirgin kabartılmış|1 (noun)|puf|pumba kabartı|1 (noun)|tümsek|çıkıntı|kabarcık|yumru kabartma|1 (noun)|kil|alçı|rölyef kabartmak|1 (noun)|yumuşatmak|atmak kabartmalı|1 (noun)|rölyefli kabartma tozu|1 (noun)|pasta kaba saba|1 (noun)|görgüsüz|özensiz|saba kaba şiş|1 (noun)|kabakulak kabaşiş|1 (noun)|kabakulak kaba türkçesi|1 (noun)|açıkçası kaba yapı|1 (noun)|kirişler kaba yel|1 (noun)|lodos kâbe|1 (noun)|mescidi haram|hak evi kabızlık|1 (noun)|kabız|inkıbaz kabız|1 (noun)|peklik|kavrama|tutma|alma|kabızlık|ölme kabil değil|1 (noun)|imkânsız kabile|1 (noun)|boy|ebe|oymak kâbile|1 (noun)|uruk kabili kıyas|1 (noun)|karşılaştırılabilir kabilinden|1 (noun)|gibi|türünden|çeşidinden kabil-i tahyic|1 (noun)|uyarılgan kabiliyetleri|1 (noun)|hümanizm kabiliyetli|1 (noun)|yetenekli kabiliyetsizlik|1 (noun)|yeteneksizlik kabiliyetsiz|1 (noun)|yeteneksiz kabiliyet|1 (noun)|yetenek|eldek|istidat|yeti kabil|1 (noun)|olabilir|mümkün|türlü|gibi|benzer|tür|cins|olanaklı kabine|1 (noun)|kabin|helâ|hükûmet|bakanlar kurulu kabin|1 (noun)|küçük|gemilerde|uçaklarda|bölmecik|kabine kabir azabı çekmek|1 (noun)|üzülmek kabir azabı|1 (noun)|sıkıntı kabir|1 (noun)|mezar|sin|gabır|gömüt|makber|merkat|metfen kabir suali sormak|1 (noun)|uzun kablo|1 (noun)|ileteç|halat ve kablo ekleyicisi|kelepçe kabl|1 (noun)|önce|önceki|önçe|önde|ilerde|evvel kabristan|1 (noun)|mezarlık|gömütlük|sinlik kabuğuna çekilmek|1 (noun)|içine çekilmek|kendi kabuğuna çekilmek kabuk değiştirme|1 (noun)|yenilenme kabuki|1 (noun)|müzik kabuk|1 (noun)|kışır|kalkerli|silisli|kavkı|hasır|kökçü kabukları|1 (noun)|kabuklular kabuklu|1 (noun)|ağaç kavunu|breş|yengeç kabuklu bit|1 (noun)|koşnil kabuklulardan|1 (noun)|lângust|su piresi|supiresi|tespih böceği kabuklular|1 (noun)|kabukları kabuk yönetim|1 (noun)|içi kabul etmek|1 (noun)|yanına|onaylamak|olurlamak|onamak|varlamak|varsaymak kabullenememe|1 (noun)|hazımsızlık kabullenemeyen|1 (noun)|hazımsız kabullenen|1 (noun)|hazımlı kabullenmek|1 (noun)|benimsemek|yalayıp yutmak kabullenmemek|1 (noun)|isyan etmek kabullenmiş|1 (noun)|teslimiyetçi kabul odası; kabul salonu|1 (noun)|kabul yeri kabul|1 (noun)|onaylama|akseptans|olurlama|onama|varlama|varsayma|ikrar|resepsiyon kabul yeri|1 (noun)|kabul odası; kabul salonu kaburga|1 (noun)|eğe kaburgaları sayılmak|1 (noun)|cılız|bakımsız|sağlıksız kâbus|1 (noun)|karabasan|acı|sıkıntı|abacı|umacı kabuzcu|1 (noun)|yalancı|palavracı kabuz|1 (noun)|yalan|palavra kabza|1 (noun)|tutak|sap|balçak|çotak|çotur|deste kabzımal|1 (noun)|komisyoncu|çiçekçi esnafı|sebze meyve toptancısı kabz|1 (noun)|kavrama|ölme kacak|1 (noun)|kap kacak kaça kaç|1 (noun)|yarışma|tartışma kaçakçılığı|1 (noun)|muhbir kaçak|1 (noun)|yasalara|gizlice|firarî|gümrüksüz|kaçıntı kaçamaklı|1 (noun)|cevap kaçan balık büyük olur|1 (noun)|kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur|ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur kaçık|1 (noun)|kaymış|divane|raporlu|tahterevalli|zıvanasız kaçıklık|1 (noun)|delice|divanelik kaçılmak|1 (noun)|çekilmek|savulmak kaçınan|1 (noun)|mümteni kaçıngan|1 (noun)|çekingen kaçınık|1 (noun)|kapanık kaçınılmaz|1 (noun)|mecburen|mecburî|mübrem kaçınım erkesi|1 (noun)|korelasyon enerjisi kaçınma|1 (noun)|çekinge|içtinab|içtinap|imtina kaçınmak|1 (noun)|çekimsenmek|çekinmek|gocunmak|içtinap etmek|imtina etmek|kaçmak kaçıntı|1 (noun)|sızıntı|kaçak kaçırga|1 (noun)|kaçurga kaçırma|1 (noun)|fevt|selp kaçırmak|1 (noun)|gitmek|çalmak|aşırmak|ölçüyü|sızdırmak|delirmek|kaldırmak|selp etmek kaçkın|1 (noun)|firarî kaçkınlık|1 (noun)|paralaks kaçlık|1 (noun)|kilo|lira|metre kaçma|1 (noun)|firar|cızlam|fertik|recat|tez|zamkinos kaçmak|1 (noun)|kaçınmak|sızmak|girmek|savuşmak|sıvışmak|yaklaşmak|benzemek|andırmak|uçmak|açmak|cicozlamak|dümeni kırmak|ferteği çekmek|fertiği çekmek|firar etmek|firara kadem basmak|gazlamak|kırmak|kösteği kırmak|palamarı çözmek|payandaları çözmek|tabanları yağlamak|tası tarağı toplamak|toz olmak|tüymek|voltasını almak|zamkinos etmek kaçmış|1 (noun)|münselib kaç|1 (noun)|nice kaçurga|1 (noun)|kaçırga kaç yaşındasınız?|1 (noun)|yaşınız?|yaşınız kaç? kaç zamandır|1 (noun)|belirsiz kada|1 (noun)|karındaş|kedi kadak|1 (noun)|kanal kadana|1 (noun)|katana kadar|1 (noun)|büyüklüğünde|ölçüsünde|derecesinde|genişliğinde|dek|değin|gibi|denli|miktar|derece|yaklaşık kadastro|1 (noun)|alanının|yeryazım kadaş|1 (noun)|kardaş|karındaş kadavra|1 (noun)|ölük|ölüyin kad çekmek|1 (noun)|boylanmak kadeh|1 (noun)|bade|cam|cıncık|dikmek|piyale|saki kadehçik|1 (noun)|meşe|fındık kadem|1 (noun)|ayak|adım|fut|uğur kademe|1 (noun)|aşama|basamak|derece|bakım evi kademeler|1 (noun)|derecat kademeli|1 (noun)|aşamalı|basamaklı|dereceli kademhane|1 (noun)|ayakyolu|helâ|tuvalet kademli|1 (noun)|uğurlu kademsizlik|1 (noun)|uğursuzluk|meymenetsizlik|nuhuset|şeamet kademsiz|1 (noun)|uğursuz kaderci|1 (noun)|fatalist|yazgıcı kadercilik|1 (noun)|yazgıcılık|cebriye|fatalizm kadere|1 (noun)|amentü|tevekkül etmek|yazgısal kadere boyun eğmek|1 (noun)|yazgısını kaderin cilvesi|1 (noun)|talihin kadersiz|1 (noun)|bîbaht|garametli|uğursuz kadersizlik|1 (noun)|idbar kader|1 (noun)|yazgı|mukadderat|alın yazısı|allah'ın emri|alnına yazılmış olmak|baht|çarkıfelek|devran|fatalite|hayat|takdir|takdiriilâhî|tecelli|yazın|yazınç|yol kadı|1 (noun)|boşanma|nafaka kadı lokması|1 (noun)|manas kadımalak|1 (noun)|kuş ekmeği kadına|1 (noun)|kavalye kadınana|1 (noun)|tecrübeli|yaşlı kadın|1 (noun)|bayan|eş|sevgili|hizmetçi|avrat|zenne|hatun|cinsilatif|dişeyli|dişi|eksik etek|eksikli|el kızı|er ekmeği, meydan ekmeği|gaco|hatun kişi|kadın kocasının çarığı, anasının sarığıdır|kancık|karı|kaşık düşmanı|küldöken|nisa|pas vermek|varmak|zen kadın berberi|1 (noun)|kuaför kadınbudu|1 (noun)|kadınbudu köfte kadınbudu köfte|1 (noun)|kadınbudu kadıncıl|1 (noun)|zendost|zampara kadın evi|1 (noun)|yoksul kadın hareketi|1 (noun)|feminizm kadın hastalıkları|1 (noun)|jinekoloji kadınımsı|1 (noun)|kadınsı kadın kadıncık|1 (noun)|hanımefendi|terbiyeli kadın kocasının çarığı, anasının sarığıdır|1 (noun)|kadın kadınlar|1 (noun)|gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar kadınların|1 (noun)|düzgün|fondöten kadınlaşmış|1 (noun)|şorolo kadınnine|1 (noun)|kadinne kadınsı|1 (noun)|efemine|feminen|kadınımsı|nisaî kadınsız|1 (noun)|eşsiz kadıntuluğu|1 (noun)|sarıçalı kadıntuzluğu|1 (noun)|sarı çalı kadırga balığı|1 (noun)|ispermeçet balinası kadife çiçeği|1 (noun)|birleşikgillerden kadifeleşmek|1 (noun)|yumuşamak kadife|1 (noun)|parlak|bargı|bargıt|gadifa|hav|ülger|velûr kadim|1 (noun)|eski|ezelî|bayrı|yeytem kadîm|1 (noun)|ezelî kadimi|1 (noun)|sürekli kadinne|1 (noun)|kadınnine kadirbilir|1 (noun)|değerbilir kadirbilirlik|1 (noun)|değerbilirlik|hakıkat kadirbilmez|1 (noun)|değerbilmez kadir|1 (noun)|değer|kıymet|güçlü|erkli|itibar kadirîlik|1 (noun)|kadiriye kadiriye|1 (noun)|kadirîlik kadirşinas|1 (noun)|değerbilir|iyilikbilir kadirşinaslık|1 (noun)|değerbilirlik|iyilikbilirlik kadmiyum|1 (noun)|cd kadran|1 (noun)|saat|ölçek kadre|1 (noun)|gözyaşı|damla kadrini bilmek|1 (noun)|yararlanmak kadrolu|1 (noun)|eylemli kadro|1 (noun)|takım|yer kadük|1 (noun)|değerini|eskimiş|düşmüş kadük olmak|1 (noun)|düşmek kafa çekmek|1 (noun)|kafayı çekmek kafadan atmak|1 (noun)|uydurmak kafadan bacaklılar|1 (noun)|yumuşakçaların kafadan gayri müsellâh|1 (noun)|akılsız kafadan kontak|1 (noun)|düşüncesiz kafadan|1 (noun)|zihinden kafadar|1 (noun)|kafadaş|kafa dengi|büzüktaş kafadarlar|1 (noun)|avane kafadarlık|1 (noun)|kafadaşlık kafadaş|1 (noun)|kafadar kafadaşlık|1 (noun)|kafadarlık kafa değiştirmek|1 (noun)|kafayı değiştirmek kafa dengi|1 (noun)|kafadar kafa dinlemek|1 (noun)|zihni kafa|1 (noun)|göz|ser|burun|zihniyet|zekâ|zihin|bellek|baş|balaklava|karın|kelle|saksı kafa içi|1 (noun)|kafatası kafaiçi|1 (noun)|kafatası kafa işçisi|1 (noun)|araştıran kafa kafaya vermek|1 (noun)|danışmak kafakâğıdı|1 (noun)|hüviyet kafa kâğıdı|1 (noun)|hüviyet|kafa koçanı kafa koçanı|1 (noun)|kafa kâğıdı kafaları çekmek|1 (noun)|eğlenmek kafalı|1 (noun)|bilgili|anlayışlı|kavrayışlı kafası almamak|1 (noun)|anlayamamak|kavrayamamak|anlamamak kafası boş|1 (noun)|cahil kafası bozulmak|1 (noun)|öfkelenmek|kızmak kafası bulanmak|1 (noun)|anlayamaz kafası bulutlu|1 (noun)|sarhoş|biraz kafası çalışmak|1 (noun)|kafası işlemek|aklı|akıllıca kafası çatlak|1 (noun)|aptal kafası dumanlı|1 (noun)|sarhoş kafası işlemek|1 (noun)|aklı|kafası çalışmak kafası iyi|1 (noun)|sarhoş kafası kazan olmak|1 (noun)|kafası şişmek kafası kıyak|1 (noun)|sarhoş kafası kızmak|1 (noun)|öfkelenmek|hırslanmak kafası kontak|1 (noun)|deli|çıldırmış|çılgın kafası küflü|1 (noun)|gerici kafasına geçirmek|1 (noun)|atıp kafasına sığmamak|1 (noun)|akıl erdirememek kafasına söz girmemek|1 (noun)|önemsememek kafasına uymak|1 (noun)|aklına uymak kafasına vura vura|1 (noun)|zorla kafasında şimşek çakmak|1 (noun)|beyninde şimşek çakmak kafasında şimşekler çakmak|1 (noun)|sarsılmak kafasını kaşıyacak vakti olmamak|1 (noun)|başını kaşıyacak vakti olmamak kafasını kırmak|1 (noun)|pataklamak kafasını kurcalamak|1 (noun)|düşündürmek kafasının bir tahtası noksan olmak|1 (noun)|çılgın|deli kafasını taştan taşa çarpmak|1 (noun)|başını taştan taşa çarpmak kafasını tütsülemek|1 (noun)|kafayı tütsülemek kafası örümcekli|1 (noun)|düşüncesiz|kaba|anlayışsız|gerici kafası şişmek|1 (noun)|kafası kazan olmak kafası tembel|1 (noun)|alık|budala kafasız|1 (noun)|anlayışsız|kavrayışsız|düşünüşü|bilgisiz|abuli|kaz kafalı kafasızlık|1 (noun)|anlayışsızlık|kavrayışsızlık kafatasçı|1 (noun)|görüş kafatası|1 (noun)|kafaiçi|kafa içi kafa tutmak|1 (noun)|diklenmek kafayı bulandırmak|1 (noun)|değiştirmek kafayı bulmak|1 (noun)|neşesi kafayı çekmek|1 (noun)|kafa çekmek kafayı değiştirmek|1 (noun)|kafa değiştirmek kafayı tütsülemek|1 (noun)|kafasını tütsülemek kafayı üşütmek|1 (noun)|delirmek|çılgınlaşmak kafa yok!|1 (noun)|akıl kafein|1 (noun)|kasları kafe|1 (noun)|kahve kafese girmek|1 (noun)|aldatılmak kafes gibi|1 (noun)|zayıf kafes|1 (noun)|hapishane|livar|şimşirlik kafeşantan|1 (noun)|içkili kafeterya|1 (noun)|çay|seçal|selfservis kâffe|1 (noun)|bütün|tamam|hep|cümle kâffesi|1 (noun)|bütünü|hepsi|tamamı kâfi gelmek|1 (noun)|yetmek|yetişmek kafile|1 (noun)|konvoy|alay|takım|barhana|rahile|tapkur|tirkiş kâfir|1 (noun)|acımasız|zalim|ateist|gâvur|gayrimüslim kâfirler|1 (noun)|kefere|küffar kafiyeli|1 (noun)|uyaklı|mukaffa kafiyesizlik|1 (noun)|uyaksızlık kafiyesiz|1 (noun)|uyaksız kâfi|1 (noun)|yeterli|yeter|yetişir kafiye|1 (noun)|uyak|dadacılık kafkasya|1 (noun)|avrupa|ermenistan|gürcistan|iran|titrek kavak kâfur ağacı|1 (noun)|defnegillerden kâfur|1 (noun)|kâfuru kâfuru|1 (noun)|kâfur kagir|1 (noun)|kâgir|kârgir kâgir|1 (noun)|taş|tuğla|kagir|kârgir|köprü kağan|1 (noun)|imparator|hakan|han|altan|ulukan kâğıt açmak|1 (noun)|el açmak|kâğıt kâğıtbalığıgillerden|1 (noun)|kâğıtbalığı kâğıtbalığı|1 (noun)|kâğıtbalığıgillerden kâğıt|1 (noun)|basmaya|pusula|tezkere|kâğıt açmak|aktar|ambalâj|atık kâğıt|cırt|delgeç|haşırdamak|hışırdamak|kağıt|katlamak|kırtasiye|kolay zamk|sodyum sülfat|tomar|varaka|yırtmak kâğıt dutu|1 (noun)|dutgillerden kâğıtdutu|1 (noun)|dutgillerden kâğıt helvası|1 (noun)|ince kâğıthelvası|1 (noun)|ince kağıt|1 (noun)|kâğıt|kağıt teknikeri|kahat|kırtas|kumbara|restorasyon teknisyeni|zamk kâğıt kebabı|1 (noun)|domates|biber kâğıttan|1 (noun)|şeytan uçurtması kağıt teknikeri|1 (noun)|kağıt|karton kağnı arabası|1 (noun)|kağnı kağnı|1 (noun)|ganlı|kağnı arabası kağnının|1 (noun)|köp kağşak|1 (noun)|eskimiş|gevşemiş kağşamak|1 (noun)|eskimek|oynamak|ihtiyarlamak|zayıflamak|gevşemek|güçsüzleşmek kahat|1 (noun)|kağıt kâh|1 (noun)|bazen|gâh|arasıra|kimi vakit|bazı bazı kahhar|1 (noun)|kahredici|kahreden kahır|1 (noun)|ezme|mahvetme|sıkıntı|güç|üzüntü kahırlanmak|1 (noun)|kederlenmek kâhil|1 (noun)|erişkin kâhillik|1 (noun)|erişkinlik kâhinlik|1 (noun)|kehanet kahinlik|1 (noun)|tekehhün kâhin|1 (noun)|önbilici kahin|1 (noun)|varolan kahire|1 (noun)|kahire kahir|1 (noun)|kahredici|zorlayan|ezen|ezici kahir kuvvet|1 (noun)|ezici kahkahaçiçeği|1 (noun)|ikiçeneklilerden kahkaha çiçeği|1 (noun)|mavi|gündüzsefası kahkaha|1 (noun)|gülme kahpecik|1 (noun)|oynak|kırıtkan kahpe dölü|1 (noun)|kahpenin dölü kahpenin dölü|1 (noun)|piç|soysuz|kahpe dölü kahpe|1 (noun)|orospu|dönek kahramanca|1 (noun)|yiğitçe kahramanı|1 (noun)|noel baba kahramanları;cinler|1 (noun)|feeri kahramanlaşmak|1 (noun)|yiğitleşmek kahramanlık|1 (noun)|yiğitlik|alplık|celâdet|epik|hamaset kahraman|1 (noun)|yiğit|alp|roman|hikâye|başkişi|alpata|baduruk|bagatur|batuga|böke|dadaş|er|koçari|manas|şahbaz kahreden|1 (noun)|kahhar kahredici|1 (noun)|kahhar|kahir kahretmek|1 (noun)|ezmek|içlenmek|ilenmek|sebf kahrı çekilir|1 (noun)|katlanılabilir kahrolası|1 (noun)|şey kahrolmak|1 (noun)|içlenmek|fıtık olmak|kendi kendini yemek|yeis duymak kahvaltı|1 (noun)|gayfaltı|tam pansiyon|tutguç kahve dövücünün hınk deyicisi|1 (noun)|havan dövücünün hınk deyicisi kahve dövücüsünün hınk deyicisi|1 (noun)|hınk kahvehane|1 (noun)|kahve|çay|ıhlamur|bira|tavla|domino|bilârdo|gayfa|kıraathane kahve|1 (noun)|kahve|çay|ıhlamur|bira|tavla|domino|bilârdo|kahvehane|kafe|kıraathane|bitirim|değirmen|gayfa|kahve ocağı|malibu|tezgâh|tezgâhtar|tiryaki kahvelerde|1 (noun)|ocak kahve ocağı|1 (noun)|kahve kahve parası|1 (noun)|bahşiş kahverengi|1 (noun)|bambul|ivesi|yeşilbaş kahve takımı|1 (noun)|cezve|fincan kahve tepsisi|1 (noun)|düz kahya|1 (noun)|hastane|çiftlik nezaretçisi kâhya|1 (noun)|konak|değnekçi|kethüda kaideci|1 (noun)|kuralcı kaide|1 (noun)|kural|taban|duraç|ayaklık|kalça|esası|temeli|düstur|yolum kaideler|1 (noun)|kavait kaideli|1 (noun)|kurallı kaidesiz|1 (noun)|kuralsız kail|1 (noun)|söyleyen|inanmış kaime|1 (noun)|buyruk|ferman|kayme kâinat|1 (noun)|evren|dünya|herkes kainat|1 (noun)|yaratılmış|acun|tabiat|varlıg|yirdinçü|yirtinçü kâin|1 (noun)|bulunan|olan kakacan|1 (noun)|ağaçkakan kakaç|1 (noun)|ağaçkakan kaka|1 (noun)|dışkı|çirkin|pislik|bok|büyük abdest kakafoni|1 (noun)|kakofoni kakalamak|1 (noun)|itmek|kazıklamak kakao|1 (noun)|hint bademi|kek|plântasyon kakavan|1 (noun)|sevimsiz|düşüncesiz|bilgisiz|budala kak|1 (noun)|elma kakıç|1 (noun)|zıpkın kakımak|1 (noun)|kızmak|darılmak|paylamak kakım|1 (noun)|sansargillerden|as|ermin|kakum kakınç|1 (noun)|öfke|kızgınlık|başına kakınç etmek kakıntı|1 (noun)|rezil kakırdak|1 (noun)|kıkırdak kakırdamak|1 (noun)|kurumak|ölmek kakırdık|1 (noun)|kıkırdak kakışmak|1 (noun)|dürtüşmek|itişmek kakışma|1 (noun)|tenafür|kakofoni kakmacılık|1 (noun)|kündekâri kakmak|1 (noun)|vurmak|itmek|ıtmek|iteklemek kakma|1 (noun)|mobilyada|mobilya|kaplama|kemik|bağa|formika|gümüş|marketri kaknem|1 (noun)|kuru|sıska|çirkin|huysuz kakofoni|1 (noun)|kakışma|tenafür|ahenksizlik|uyumsuzluk|kakafoni kaks|1 (noun)|iaks kaktüsgillerden|1 (noun)|frenk inciri|kaktüs kaktüsgiller|1 (noun)|gövdesi|atlas çiçeğigiller kaktüs|1 (noun)|kaktüsgillerden|güzel kakule|1 (noun)|zencefilgillerden|hemame|zencefilgiller kâkul|1 (noun)|perçem kakum|1 (noun)|kakım kâkül|1 (noun)|perçem|kırkma kalaazar|1 (noun)|maltahumması|malta humması kalaba|1 (noun)|kalabalık kalabalık ağızlı|1 (noun)|geveze kalabalık|1 (noun)|gereksiz|baytag|cıvıl cıvıl|kalaba|karışıklık|koskocaman|muzahame|ordu|şenlikli kalabalıklaşmak|1 (noun)|pazar yerine dönmek kalacak|1 (noun)|yurt|yurtsuz kalafata çekmek|1 (noun)|azarlamak|paylamak kalafatlamak|1 (noun)|onarılmak kalafat|1 (noun)|onarma kala kala|1 (noun)|bütünü kalakalmak|1 (noun)|dumur olmak kalak|1 (noun)|burun kalambek|1 (noun)|kalembek kalamin|1 (noun)|havada kalan|1 (noun)|artan|mütebaki|bakiye kalandır|1 (noun)|parlatma kalantor|1 (noun)|lort kalas gibi|1 (noun)|kaba kalas|1 (noun)|kaba|anlayışsız|kereste kalavra|1 (noun)|yemeni|kalevra kalay|1 (noun)|7|sövme|küfür|sn kalaycılık|1 (noun)|sahtekârlık kalaycı|1 (noun)|sahtekâr|rassas kalaydan çıkmak|1 (noun)|kalaylanmak kalaylamak|1 (noun)|eksiklikleri kalaylanmak|1 (noun)|kalaydan çıkmak kalbe doğmak|1 (noun)|içine doğmak kalben|1 (noun)|içten|yürekten|gönülden kalb-gâh|1 (noun)|canevi kalbi ağzına gelmek|1 (noun)|korkmak|endişelenmek kalb|1 (noun)|iç|letâif kalbi dayanmamak|1 (noun)|üzüntü|ölmek kalbi kırık|1 (noun)|üzgün|ümitsiz kalbini açmak|1 (noun)|duygularını kalbini eritmek|1 (noun)|yumuşatmak kalbini kırmak|1 (noun)|üzmek|incitmek|kırmak kalbin|1 (noun)|kısılma|stetoskop|vuru kalbi sızlamak|1 (noun)|acımak kalbi yerinden oynamak|1 (noun)|heyecanlanmak kalbiyle konuşmak|1 (noun)|düşüncelerini kalbî|1 (noun)|yürekten|içten kalbolunmuş|1 (noun)|münkalib kalburcu|1 (noun)|işi kalburdan geçirmek|1 (noun)|elemek kalburla su taşımak|1 (noun)|verimsiz kalburüstü|1 (noun)|seçkin|sivrilmiş|değerli|güzel|başarılı kalça|1 (noun)|aze|çanak|dalgalanma|kaba|kaide kalça kemiği|1 (noun)|yassı|geniş|oma kalçalık|1 (noun)|davulcuların kalde|1 (noun)|taban|ayak kaldıraç|1 (noun)|manivelâ kaldırıcı|1 (noun)|kriko kaldırılmak|1 (noun)|ihmal edilmek|lağvolmak kaldırılmış|1 (noun)|bertaraf|mefsuh kaldırıma düşmek|1 (noun)|önemini kaldırımcı|1 (noun)|dolandırıcı|yankesici|kaldırım işçisi kaldırımcılık|1 (noun)|dolandırıcılık|yankesicilik kaldırım işçisi|1 (noun)|kum|kaldırımcı kaldırım kabadayılığı|1 (noun)|seviyesiz kaldırım kabadayısı|1 (noun)|basit kaldırım kargası|1 (noun)|zayıf|naif kaldırım mühendisi|1 (noun)|avare kaldırımsı|1 (noun)|oluşu kaldırım süpürgesi|1 (noun)|sürtük kaldırım|1 (noun)|trotuvar|trotuar kaldırma|1 (noun)|beden işçisi|fek|nesih|selp|tahammül kaldırmaç|1 (noun)|forklift kaldırmak|1 (noun)|taşımak|yükseltmek|çekmek|katlanmak|götürmek|yakışmak|feshetmek|lâğvetmek|çalmak|aşırmak|uyandırmak|kaçırmak|iyileştirmek|atamak|almak|hazfetmek|hazletmek|lağvetmek|levye|selp etmek|sıyırmak|sofracı|tahammül etmek kaldırmamak|1 (noun)|ipka etmek kale|1 (noun)|burçlu|burg|germen|kamâl|kermen|kurgan|satranç kalecik|1 (noun)|palanka kaleideskop|1 (noun)|kaleydoskop kaleler|1 (noun)|kılâ kalem açacağı|1 (noun)|kalemtıraş kalembek|1 (noun)|yalancı öd ağacı|kalambek kalem efendisi|1 (noun)|kâtip kalem erbabı|1 (noun)|yazar kalem kavgası|1 (noun)|polemik kalem kulaklı|1 (noun)|geyik kalemler|1 (noun)|merâkım kalem oynatma|1 (noun)|tahrifat kalem pil|1 (noun)|ince|ınce kalem sahibi|1 (noun)|edip kalemtıraş|1 (noun)|açacak|kalem açacağı kalem|1 (noun)|yazmak|çeşit|yazar|kırtasiye kalender|1 (noun)|gösterişsiz|ehlidil|rint|kılıksız|özensiz|yentür kalenderi|1 (noun)|murabba|muhammes kalensöve|1 (noun)|yüksük kaleska|1 (noun)|hafif kalevî|1 (noun)|alkalik|antiasit kalevra|1 (noun)|kalavra kaleydoskop|1 (noun)|çiçek dürbünü|kaleideskop kalgımak|1 (noun)|sıçramak|fırlamak|çapkınlık kalıcılık|1 (noun)|beka|ölümsüzlük kalıcı|1 (noun)|sürekli|daimi|mihman|baki|daimî|durdu|kalımlı|payidar|temelli|turçik|turdu|yindek kalıç|1 (noun)|orak kalık|1 (noun)|kalmış|artmış|eskimiş|tapon kalıklık|1 (noun)|eksiklik|noksanlık kalımlı|1 (noun)|ölümsüz|kalıcı|zevalsiz|bakî|payidar kalım|1 (noun)|ölüm kalım kalımsız|1 (noun)|fanî|fâni|ölümlü kalınacak|1 (noun)|yer kalınak|1 (noun)|pansiyon kalın kafa|1 (noun)|budala|aptal|anlayışsız kalın kafalı|1 (noun)|gabi|akılsız kalınkara|1 (noun)|giresun karası kalınlaşmış|1 (noun)|donra kalınlaştırmak|1 (noun)|kalınlatmak kalınlatmak|1 (noun)|kalınlaştırmak kalınmak|1 (noun)|durulmak kalıntı|1 (noun)|kültür|bakiye|yıkıntı|harabe|enkaz|iz|işaret|bakaya|bulaşık|tortu kalıntılar|1 (noun)|bakaya kalıntıları|1 (noun)|yıkıntı kalın|1 (noun)|yoğun|etli|dolgun|ağırlık|bilek gibi|cop|davudî|dik|galı|kesif|kilim|komondor|kunt|kuzu mantarı|lobut|tıkız|tırabzan babası|toga|tokmak tokmak|yamçı kalıp|1 (noun)|biçim|durum|patron|astar|kip kalıp-desenleme|1 (noun)|hazır giyim teknikeri kalıplaşmak|1 (noun)|klişeleşmek kalıplaşmış|1 (noun)|formül|klişe|söylem kalıplı|1 (noun)|düzgün|biçimli kalıplı kıyafetli|1 (noun)|gösterişli|bakımlı kalıpsız|1 (noun)|biçimsiz|gösterişsiz kalıpsız kıyafetsiz|1 (noun)|gösterişsiz|bakımsız kalıpta|1 (noun)|tipo baskıcı kalır yeri yok|1 (noun)|ayrımsız|farksız kalıt almak|1 (noun)|tevarüs etmek kalıtçı|1 (noun)|mirasçı|varis|muris|vâris kalıtım bilimi|1 (noun)|bitki|genetik kalıtım|1 (noun)|irsiyet|veraset|irs|soya çekim kalıtımsal|1 (noun)|ırsî|irsî|kalıtsal kalıt|1 (noun)|miras kalıtsal|1 (noun)|kalıtımsal|ırsî|irsî kalibraj|1 (noun)|ayarlama kalibrasyon|1 (noun)|ölçü|ayar|ölçümleme kalibre hava sürati|1 (noun)|düzeltilmiş hava hızı kalibre|1 (noun)|mermilerde kalifiye|1 (noun)|nitelikli|yetişmiş kaliforniya martısı|1 (noun)|california martısı kaliforniyum|1 (noun)|cf kaligrafi|1 (noun)|hüsnühat|güzel yazı sanatı kaliteli|1 (noun)|nitelikli|pırnal kömürü kalite|1 (noun)|nitelik kalite riski|1 (noun)|alıcının kalitesizlik|1 (noun)|niteliksizlik kalitesiz|1 (noun)|niteliksiz|dayamak|ucuz kalite, vasıf|1 (noun)|nitelik kaliteyi|1 (noun)|standartlaştırma kalkacağın yere oturma|1 (noun)|kişi kalkan balığı|1 (noun)|kalkan kalkan bezi|1 (noun)|tiroit kalkanbezi|1 (noun)|tiroit kalkan|1 (noun)|koruyucu|büyük|yassı|kılıç|kalkan balığı|yarağ kalker|1 (noun)|kireçtaşı|kireç taşı kalkerleşmek|1 (noun)|kireçleşmek kalkerli|1 (noun)|kabuk kalkımak|1 (noun)|sıçramak|fırlamak|hoplamak|şahlanmak kalkınma|1 (noun)|iyileşme kalkınmak|1 (noun)|ilerlemek|doğrulmak kalkışma|1 (noun)|isyan|ayaklanma|kıyam kalkışmak|1 (noun)|yetenek|girişmek|başlamak|teşebbüs etmek kalkmak|1 (noun)|doğrulmak|uçmak|kabarmak|ayrılmak|alınmak|varlığı|girişmek|başlamak|davranmak|yeltenmek|geçmek|taşınmak kalkojen|1 (noun)|kükürt|selenyum|tellür kalkolitik|1 (noun)|eneolitik kalk|1 (noun)|yallah kallab|1 (noun)|hilekâr kal|1 (noun)|lâkırdı|lâf|söz kallavi fincan|1 (noun)|iri kallavi|1 (noun)|kocaman kalleşlik|1 (noun)|orospuluk kalleş|1 (noun)|orospu çocuğu kallevi|1 (noun)|kocaman kalli|1 (noun)|ağaçkakan kalmadı|1 (noun)|mafiş|şinanay kalma|1 (noun)|dolaylı tümleç kalma durumu|1 (noun)|lokatif kalmak|1 (noun)|sürdürmek|yaşamak|konaklamak|konmak|oturmak|eğleşmek|oyalanmak|işlemez|ertelenmek|düşmek|geçmek|yapamamak|yetinmek|olmak|durmak|geçirmek|ikamet etmek|payidar olmak|tevarüs etmek|tutmak kalmamak|1 (noun)|yüreği rahatlamak kalmamış|1 (noun)|münselib kalmış|1 (noun)|kalık kalomel|1 (noun)|tatlı sülümen kalori|1 (noun)|besinlerin|ısın kaloriferci|1 (noun)|ısıtaççı kalorifer|1 (noun)|radyatör|ısıtaç|sıhhi tesisatçı kalorimetre|1 (noun)|ısıölçer kalorimetri|1 (noun)|ısı ölçümü kaloş|1 (noun)|galoş kaloşsuz|1 (noun)|galoşsuz kalpazan|1 (noun)|püsür kalp etmek|1 (noun)|dönüştürmek kalp kazanır, kaltaban gönenir|1 (noun)|düzenbazdır kalp kırmak|1 (noun)|incitmek kalple|1 (noun)|fuâdî kalpler|1 (noun)|kulûb kalplık|1 (noun)|düzmelik|sahtelik kalp olmak|1 (noun)|sahte kalpsiz|1 (noun)|duygusuz|acımasız|merhametsiz kalpsizlik|1 (noun)|acımasızlık|duygusuzluk|merhametsizlik kalp|1 (noun)|yürek|sevgi|gönül|duygu|his|dönüştürme|düzme|sahte|yalancı|tembel|bağır|derûn|geçmez|geçmez akçe|hatır|sadır|ürek kalsın|1 (noun)|geçtim olsun kalsiyum|1 (noun)|80|ca|hornblent|tremolit kaltaban|1 (noun)|namussuz|şarlatan|yalancı|hileci kaltak|1 (noun)|iffetsiz|kevaşe kâlûc|1 (noun)|güvercin kalvenci|1 (noun)|calvinci kalvencilik|1 (noun)|calvincilik|kalvenizm kalvenizm|1 (noun)|kalvencilik kamâl|1 (noun)|kale|atatürk kamanço|1 (noun)|yükleme|aktarma kama|1 (noun)|yassı|takoz|kıskı|afşar|afşarı|şişlemek|şişlenmek kambriyen öncesi|1 (noun)|prekambriyen kambura makinesi|1 (noun)|ciltçilikte kambur kambur|1 (noun)|kambur zambur kamburlaşmak|1 (noun)|beli çökmek kamburluk|1 (noun)|tümseklik kambur|1 (noun)|sıkıntı|dert|çıkıntı|kambur zambur kamburu çıkmak|1 (noun)|ihtiyarlamak kambur zambur|1 (noun)|kambur|kambur kambur|zambur kamcı|1 (noun)|kam|kamçı|sahir kamçılamak|1 (noun)|kar|özendirmek kamçı|1 (noun)|şaman|efsun|büyü|sihir|sahir|kamcı|qam|qamçı|qamcı|berge|burke|kam kâm|1 (noun)|dilek|zevk|mutluluk|tat kamelya|1 (noun)|çaygillerden|büyük|beyaz|çin gülü|japon gülü kamera|1 (noun)|alıcı|sinema kamerası|fotoğraf makinesi kameraman|1 (noun)|alıcı yönetmeni|çekimci kameraman yardımcısı|1 (noun)|stüdyo kamer|1 (noun)|ay kamer balığı|1 (noun)|ay balığı kamerbalığı|1 (noun)|aybalığı kamerî takvim|1 (noun)|ay takvimi kameriye|1 (noun)|kubbeli|çardak kamerî yıl|1 (noun)|ay yılı kamersiz|1 (noun)|aysız kamerun|1 (noun)|çad gölü kamet|1 (noun)|boy|endam kamga|1 (noun)|yonga kamış|1 (noun)|buğdaygillerden|sulak|boğumlu|penis|uzun|buğdaygiller|çit|erkeklik organı|hasır otu|kargı|kiliz|kofa|pipet|zeker kamışlık|1 (noun)|kilizman kamil|1 (noun)|bulagan|erişkin|fâzıl|tölegen|tulan|tuli|yeti|yetişgin kâmilen|1 (noun)|büsbütün|toptan kâmil|1 (noun)|yetkin|erişkin|eksiksiz|ağırbaşlı|mükemmel|olgun kamineto|1 (noun)|ispirtoluk kamis|1 (noun)|gömlek|entâri kamkaz|1 (noun)|körleşmiş kampanacı|1 (noun)|düzenbaz|hilekâr|sahtekâr kampana|1 (noun)|çan kampanya|1 (noun)|ekonomi|çalışım kamp|1 (noun)|dinlenek|toplanak|yaka|yan kamplaşmak|1 (noun)|bölünmek kamplaşma|1 (noun)|öbekleşme kampus|1 (noun)|yerleşke|kampüs kampüs|1 (noun)|yerleşke|kampus kam|1 (noun)|şaman|efsun|büyü|sihir|sahir|kamcı|qam|kamçı|qamçı|qamcı|füsun|bağşı|caman|toytimur kamuflâj|1 (noun)|örtme|gizleme|alalama|saklama|peçeleme kamufle etmek|1 (noun)|gizlemek|alalamak|maskelemek|peçelemek kamufle|1 (noun)|görünmeyecek|saklanmış|gizlenmiş|alalanmış|maskelenmiş|alalamak kamu|1 (noun)|hep|bütün|halk|amme|umum|bilumum kamu kesimi|1 (noun)|kamu sektörü kamulaştırma|1 (noun)|istimlâk|devletleştirme kamulaştırmak|1 (noun)|devletleştirmek|istimlâk etmek kamuoyu|1 (noun)|efkârıumumiye|toplumu|kişileri|kurumları|halk oyu|amme efkârı|efkâr|umumî efkâr kamu sektörü|1 (noun)|kamu kesimi kamus|1 (noun)|sözlük kamu tanrıcılık|1 (noun)|panteizm kamu tanrıcı|1 (noun)|panteist kamyoncu|1 (noun)|yükletçi kamyonet|1 (noun)|pikap|yükletçe kamyon|1 (noun)|yüklet|arozöz|garaj|oto camcısı|plâka|şoför muavini kanaat etmek|1 (noun)|yetinmek kanaat getirmek|1 (noun)|inanmak|kanmak kanaatkâr|1 (noun)|kanık|yetingen|kanaatli|tokgözlü kanaatkârlık|1 (noun)|kanıklık|yetingenlik kanaatli|1 (noun)|yetingen|kanık|kanaatkâr|kanû kanaat|1 (noun)|yetinme|kanı|inanç|kanıklık|doyum|kanma|inanma|kanış|düşünce kanada|1 (noun)|dolar|ingilizce kanadı altına almak|1 (noun)|korumak kanadı kolu|1 (noun)|akrabası|koruyucusu|desteği kan aktarımı|1 (noun)|transfüzyon|kan nakli kanalıyla|1 (noun)|yoluyla|eliyle kanalizasyon|1 (noun)|şebeke|arkdüzen|pislikarkı|alt yapı|lâğım döşemi kanalize etmek|1 (noun)|yönlendirmek kanallar|1 (noun)|iç sular kanal|1 (noun)|telefon|telgraf|hat|ark|suyolu|yol|ada|akaç|kadak kanamak|1 (noun)|depreşmek|kan gelmek kanama|1 (noun)|nezif kanara|1 (noun)|mezbaha|kesim evi|kasaphane|salhane kanaryaçiçeği|1 (noun)|çançiçeğigillerden kanarya|1 (noun)|ispinozgillerden|ispinozgiller kanaryaotu|1 (noun)|çuhaçiçeğigillerden kanat açmak|1 (noun)|uçmak kanat|1 (noun)|kapı|yan|taraf|meclis|angıç|futbol|pencere|cenah|kapağı|alıştırıcı-montör|ganad kanatlanmak|1 (noun)|uçmak|yeleklenmek kanatları|1 (noun)|sümsükgiller kanatlı meyve|1 (noun)|samara kanatsız|1 (noun)|arı biti|püskül kuyruklular kanava|1 (noun)|kanaviçe kanaviçe|1 (noun)|kanava kanayaklı|1 (noun)|çaresiz|zavallı kan basıncı|1 (noun)|tansiyon kan beynine çıkmak|1 (noun)|hiddetlenmek|kan beynine çıkmak|kan beynine sıçramak kan beynine sıçramak|1 (noun)|hiddetlenmek|kan beynine çıkmak kan bilimci|1 (noun)|hematolog kan bilimi|1 (noun)|fizyolojik|hematoloji kanboya|1 (noun)|hemoglobin kanca|1 (noun)|agraf kancabaş|1 (noun)|dar kancık|1 (noun)|dönek|güvenilmez|kadın kancık yalanmadan erkek dolanmaz|1 (noun)|kişi kan çanağı gibi|1 (noun)|gözleri kan çanağına dönmek kançaru|1 (noun)|nereye kançılar|1 (noun)|elçiliklerde kanda|1 (noun)|gamaglobülin|lenfosit kandaş|1 (noun)|hısım kan davası|1 (noun)|geçmişte kandela|1 (noun)|mum kandelâ|1 (noun)|mum kande|1 (noun)|şeker kandıran|1 (noun)|kandırıkçı kandıra otu|1 (noun)|buğdaygillerden|sürünücü kandırarak|1 (noun)|kurnazca kandırıcı|1 (noun)|inandırıcı|aldatıcı|doyurmak|doyurucu|gıllıgışlı|gıllügişli|güzel|tatlı dilli kandırıkçı|1 (noun)|kandıran|aldatıcı kandırılmak|1 (noun)|kül yutmak kandırma|1 (noun)|al|iğfal|ikna|madik|örtmece kandırmaca|1 (noun)|blöf kandırmak|1 (noun)|inandırmak|aldatmak|içme|ağzından girip burnundan çıkmak|ayarlamak|ayartmak|baymak|düdüklemek|eselemek beselemek|fikrini çelmek|gönlünü çelmek|göz boyamak|iğfal etmek|ikna etmek|kayışa çekmek|keçe külâh etmek|oyun oynamak|pabucunu ters giydirmek|uyutmak|yutturmak kandidoz|1 (noun)|pamukçuk kandil|1 (noun)|çerağ|çırağ|yola kandil çiçeği|1 (noun)|civanperçemi kandilçiçeği|1 (noun)|civanperçemi kandil gecesi|1 (noun)|berat|miraç kandilin yağı tükenmek|1 (noun)|ölmek kandilli küfür|1 (noun)|işitilmedik kan dolaşımı|1 (noun)|dolaşım kanela|1 (noun)|tarçın şurubu kanepe|1 (noun)|peynir|sucuk|ahşap iskeletçi|bank|çekyat|döşeme|döşemecilik teknisyeni|döşemelik|iskelet mobilya|oturma grubu kangal|1 (noun)|tel kan gelmek|1 (noun)|kanamak kangel|1 (noun)|viraj kangren|1 (noun)|çürükçe kangrenleşmek|1 (noun)|uzamak|çürükçeleşmek|kangren olmak kangren olmak|1 (noun)|kangrenleşmek kangurugillerden|1 (noun)|kanguru kangurugiller|1 (noun)|memelilerden|sıçrayıcı kanguru|1 (noun)|kangurugillerden|iri|otçul|memeli kangurular|1 (noun)|iki ön dişliler kanı bozuk|1 (noun)|soysuz kanı|1 (noun)|kanaat|inanç|düşünce|akıl|kanış kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar|1 (noun)|kötülük kanık|1 (noun)|kanaatkâr|yetingen|kanaatli kanıklanmak|1 (noun)|yetinmek kanıklık|1 (noun)|kanaat|kanaatkârlık kanıkmak|1 (noun)|kanmak kanıksamak|1 (noun)|usanmak kanımca|1 (noun)|bence kanını emmek|1 (noun)|ölüme|iflasa kanını kaynatmak|1 (noun)|heyecanlandırmak|coşturmak kanın|1 (noun)|toplardamar kanırtmaç|1 (noun)|levye kanısıcak|1 (noun)|mûnis kanı sıcak|1 (noun)|sevimli kanış|1 (noun)|kanı|kanaat|aldanış|kanma kanıt|1 (noun)|delil|iz|argüman|beyyine|burhan|ispat|kanıtsamak|tanuğ kanıtı|1 (noun)|belgesiz kanıtlama|1 (noun)|ispatlama kanıtlamak|1 (noun)|ispat etmek|ispatlamak kanıtlanmadan|1 (noun)|varsayım kanıtlanmış|1 (noun)|müdellel kanıtlı|1 (noun)|müdellel kanıtsamak|1 (noun)|kanıt kanıyı|1 (noun)|taraflı kânî|1 (noun)|dokunaklı kani|1 (noun)|kanmış|inanmış kani olmak|1 (noun)|inanmak|kanmak kan işeme|1 (noun)|ağrı|kırçan|ağrıma kaniş|1 (noun)|uzun kânit|1 (noun)|itaatli|bağlı|dindar kanji|1 (noun)|???|hanzi|??|hanca kanka|1 (noun)|arkadaş kan, kanla yunmaz|1 (noun)|ateş alev ile söndürülmez kan kanseri|1 (noun)|lösemi kan kardeşi|1 (noun)|ant kardeşi kân|1 (noun)|kaynak kan kırmızı|1 (noun)|üstün|yaman kanki|1 (noun)|arkadaş kankurutan|1 (noun)|adamotu kanlı basur|1 (noun)|dizanteri kanlı canlı|1 (noun)|sağlıklı|sapasağlam kanlı|1 (noun)|katil|hunriz|demevi|demevî kanma|1 (noun)|aldanış|kanaat|kanış kanmak|1 (noun)|doymak|yetinmek|afi sökmek|dolmaları yutmak|faka basmak|ikna olmak|kanaat getirmek|kanıkmak|kani olmak|tava gelmek|yutmak kanmaz|1 (noun)|inanmaz|doymaz kanmış|1 (noun)|kani kan nakli|1 (noun)|kan aktarımı kanonik|1 (noun)|doğal kano|1 (noun)|uzun kan pahası|1 (noun)|diyet kan parası|1 (noun)|diyet kansa|1 (noun)|konsa kanser bilimi|1 (noun)|kanseroloji kanser|1 (noun)|incitmebeni|amansız hastalık|dokunmabana kanserleştirici|1 (noun)|kanserojen kanserojen|1 (noun)|kanserleştirici kanseroloji|1 (noun)|kanser bilimi kansız|1 (noun)|anemik|vicdansız|acımasız|duygusuz|korkak|güçsüz kansız cansız|1 (noun)|zayıf|bitkin kansızlık|1 (noun)|anemi|duygusuzluk|korkaklık|soysuzluk kan|1 (noun)|soy|ahlatıerbaa|dem|hun|organik gübre kansüzüm|1 (noun)|hemodiyaliz kantar|1 (noun)|baskül|56|el kantarı kantarcı|1 (noun)|çarşıya kantarı belinde|1 (noun)|aldatılmaz kantariye|1 (noun)|çarşıya kantar kabağı|1 (noun)|su kabağı kantarlamak|1 (noun)|sınamak kantaron|1 (noun)|birleşikgillerden|sarı|mavi kan taşı|1 (noun)|hematit kantinci|1 (noun)|sahtekar|dolandırcı kantin|1 (noun)|kışla|fabrika kantite|1 (noun)|nicelik kantiyane|1 (noun)|kızılkantarongillerden|cantiyane kanû|1 (noun)|kanaatli kanuna|1 (noun)|resmen kanuncu|1 (noun)|kanunî kanunî|1 (noun)|yasal|yasalı|kanuncu|legal kanuniyet kesp etmek|1 (noun)|yasalaşmak kanunlar|1 (noun)|evamir|seçim kanunlaşmak|1 (noun)|yasalaşmak kanunlaşma|1 (noun)|yasalaşma kanunlaşmış|1 (noun)|mukannen kanunlaştırılmak|1 (noun)|yasalaştırılmak kanunlaştırılma|1 (noun)|yasalaştırılma kanunlaştırmak|1 (noun)|yasalaştırmak kanunlaştırma|1 (noun)|yasalaştırma kanun maddesi|1 (noun)|kanun|bent|fıkra kanun sözcüsü|1 (noun)|yasa sözcüsü kanunsuzluk|1 (noun)|yasasızlık|anarşi kanunsuz|1 (noun)|yasasız kanunuesasi|1 (noun)|anayasa kanunuesasî|1 (noun)|anayasa kânunuevvel|1 (noun)|aralık kan unu|1 (noun)|kıl kânunusani|1 (noun)|ocak|son kânun kanun|1 (noun)|yasa|objektif|ferman dinlemek|ince saz|kanun maddesi|karakuşî|mandal|saz takımı|tebaiyet|yaptırım|yatuğan kanyak|1 (noun)|konyak kanyon|1 (noun)|kapuz|kısık|klüz kaolin|1 (noun)|arı kil kaos|1 (noun)|kargaşa|karışıklık kapacık|1 (noun)|kapakçık kapaç|1 (noun)|supap kapağı atmak|1 (noun)|sıkıntısız|gitmek|yerleşmek kapağı|1 (noun)|kanat kapak atmak|1 (noun)|aşırı kapakçık|1 (noun)|kapacık|kapı kapak|1 (noun)|dolap|kitap|kap|kapı kapaklı|1 (noun)|gizli kapaklı|sigara tabakası|tencere kapaksız|1 (noun)|görgüsüz|terbiyesiz kapak taşı|1 (noun)|lâğım kapalı bölge|1 (noun)|ulaşım|ekonomi kapalıcalık|1 (noun)|ipham kapalıca|1 (noun)|müphem|zımnen kapalılık|1 (noun)|ipham kapalı|1 (noun)|mestur|müphem|gizli|saklı|kapısı|bulutlu|açılmamış|karanlık|açıklık|apokaliptik|bağlı|boğunuk|bulanık|çepel|dışarısı|gayrivazıh|güneşsiz|küf kokmak|mesture|muğlaklık|münsed|oval|örtük|örtülü|tutuk|yıldızsız kapalı yer korkusu|1 (noun)|klostrofobi kapamaç|1 (noun)|kilit|sürgü kapama|1 (noun)|kapatma|metres|tutku kapamak|1 (noun)|tıkamak|çalışamaz|hapsetmek|karşılamak|bekitmek|caddeyi tutmak|indirmek|kapatmak|occludere|örtmek|sedd kapanca|1 (noun)|düzen|hile kapancı|1 (noun)|tartıcı kapan duygu|1 (noun)|idiopati kapan|1 (noun)|düzen|hile|fak kapanık|1 (noun)|kapanmış|kaçınık|mağmum kapanmak|1 (noun)|çalışamaz|kesilmek|yüzü|bekinmek|tatil olmak|yumulmak kapanmamış|1 (noun)|açık yara kapanmış|1 (noun)|kapanık|tıkalı kapantı|1 (noun)|kat kapari|1 (noun)|rus salatası kaparo|1 (noun)|güvenmelik|pey akçesi kapasimetre|1 (noun)|sığaölçer kapasite|1 (noun)|sığa|anlama|alabilirlik|yetenek kapatılan|1 (noun)|mülga kapatılmak|1 (noun)|feshedilmek|hapsedilmek|kesilmek kapatılmış|1 (noun)|mahpus kapatma|1 (noun)|kapama|metres|basketbolda|mantinota|yama kapatmak|1 (noun)|kapamak|bitirmek|unutturmak|bloke etmek|büzmek|demirlemek|feshetmek|muhafaza altına almak|mühürlemek|yama kapayan|1 (noun)|düğme kapçık|1 (noun)|kovan kapçun|1 (noun)|pabuç kapelâ|1 (noun)|şapka kapıcı|1 (noun)|daire|otel|temizlik|apartman|bevvap kapıcılık|1 (noun)|hizmetli kapıdan kovsan bacadan düşer|1 (noun)|yüzsüz kapı dışarı etmek|1 (noun)|kovmak kapı|1 (noun)|gelir|geçim|açıklık|aralık|geçitlik|kapakçık|kapak|açılmak|anahtarcı|bab|bap|bini|çerçeve|kanat|lâmba|pervaz|plastik doğrama imalatçısı|prefabrik konut|sızma|siperlik|şemse|tağar kapı halkı|1 (noun)|sadrazam|vezir kapı kâhyası|1 (noun)|kapı kethüdası kapı kapamaca|1 (noun)|tamamıyla|toptan|hepsi kapı kethüdası|1 (noun)|kapı kâhyası kapıkule|1 (noun)|pilon kapı kulesi|1 (noun)|pilon kapı kulu|1 (noun)|osmanlılarda kapıkulu|1 (noun)|osmanlılarda kapılanma|1 (noun)|intisap kapılanmak|1 (noun)|intisap etmek kapılanmış|1 (noun)|müntesip kapılar yüzüne kapanmak|1 (noun)|yüzüne kapanmak kapılgı|1 (noun)|değişken|geçici|kapris kapılgın|1 (noun)|kaprisli kapılma|1 (noun)|inhimak kapılmak|1 (noun)|sürüklenmek|tutulmak|bağlanmak|düşmek|gönlü çelinmek kapının ipini çekmek|1 (noun)|kırk kapının ipini çekmek kapı perdesi|1 (noun)|perde kapısı açık|1 (noun)|konuksever kapısı|1 (noun)|kapalı kapısına kilit vurmak|1 (noun)|kilit vurmak kapısını yapmak|1 (noun)|kapı yapmak kapısuyu|1 (noun)|çevlik kapış|1 (noun)|kapışma kapışma|1 (noun)|kapış kapışmak|1 (noun)|kapmak kapı yapmak|1 (noun)|kapısını yapmak kapıyı göstermek|1 (noun)|kovmak|uzaklaştırmak kapitalist|1 (noun)|sermayedar|anamalcı|sermayeci kapitalizm|1 (noun)|anamalcılık kapital|1 (noun)|sermaye|anamal|başmal|anapara|üretke kapitone|1 (noun)|köpülenmiş kap kacak|1 (noun)|tencere|tava|kacak kapkaççı|1 (noun)|alelâde|üstünkörü|baştansavma kapkara|1 (noun)|simsiyah|abanoz gibi kap kaşıkçısı|1 (noun)|kap kaşıkgagası kap kaşıkgagası|1 (noun)|kap kaşıkçısı kap|1 (noun)|kılıf|çanta|sepet|kapak|cilt|çeşit|konteynir|kuşgana|mahfaza|zarf kaplama|1 (noun)|ağaç işleri endüstri mühendisi|istilâ|işgal|kakma|oto döşemecisi|şümul kaplamacı|1 (noun)|gümüş kaplamak|1 (noun)|bastırmak|al|almak|basmak|bürümek|dolmak|dökülmek|istilâ|istilâ etmek|kuşatmak|ortalığı ... almak|ortalığı ... götürmek|örtmek|sarmak|tutmak|üzerine çökmek|yürümek kaplam|1 (noun)|kapsam|şümul|şümül kaplanboğan|1 (noun)|itboğan kaplan böcekler|1 (noun)|bitki kaplan|1 (noun)|kedigillerden|kedigiller|tonka|tunga kapların|1 (noun)|kulp kaplaşma|1 (noun)|konteynerizasyon kaplaştırma|1 (noun)|konteynerizasyon kaplayan|1 (noun)|şamil kaplıca|1 (noun)|ılıca|akarca|çermik kaplık|1 (noun)|defter kaplumbağa|1 (noun)|kaplumbağalardan|tosbağa|bağa|kemikli gurbağa|sürüngenler kaplumbağalardan|1 (noun)|kaplumbağa kaplumbağalar|1 (noun)|sürüngenlerden kapmaca|1 (noun)|kapma|köşe kapmaca kapma|1 (noun)|kapmaca|selp kapmak|1 (noun)|koparmak|kıstırmak|tutmak|geçmek|gasbetmek|kapışmak|selp etmek kapora|1 (noun)|güvenmelik kaportacı|1 (noun)|doğrultmacı kaporta|1 (noun)|doğrultma|kaput kap ördeği|1 (noun)|pelerinli çamurcun kapris|1 (noun)|geçici|düşüncesizce|kapılgı kaprisli|1 (noun)|kapılgın kapris yapmak|1 (noun)|değişken kapsama|1 (noun)|ihtiva|şümul|tazammun kapsamak|1 (noun)|havi olmak|içine almak|ihtiva etmek|şamil olmak kapsamını genişletmek|1 (noun)|şümullendirmek kapsamlayış|1 (noun)|zikr-i cüz irade-i kül|zikr-i kül irade-i cüz kapsamlı|1 (noun)|şümullü kapsam|1 (noun)|şumul|boyut|kaplam|muhteva kapsatmak|1 (noun)|teşmil etmek kapsayan|1 (noun)|havi|muhtevi|şamil kapsayıcı|1 (noun)|etraflı kapsül|1 (noun)|küçük|masa kaptan|1 (noun)|efe kaptanıderya|1 (noun)|kaptan paşa kaptanın|1 (noun)|baratarya kaptan paşa|1 (noun)|kaptanıderya kaptıkaçtı|1 (noun)|birleşik isim kaput bezi|1 (noun)|amerikan kaputbezi|1 (noun)|amerikanbezi kaput|1 (noun)|bozuk|prezervatif|kondom|otomobil|kaporta|kötü|çalışmayan|parka kapuz|1 (noun)|geçit|kanyon kapüşon|1 (noun)|başlık karaağaç|1 (noun)|narven karaasma|1 (noun)|zeravent|ikiçeneklilerden|kabakulak otu|kurtluca|lohusa otu|meşecik karabacak|1 (noun)|venüssaçı karabakal|1 (noun)|karatavukgillerden karabaldır|1 (noun)|baldırıkara karabasan|1 (noun)|kâbus|şeştav karabaş|1 (noun)|rahip|keşiş|evlenmemiş karabatakgillerden|1 (noun)|karabatak karabatak|1 (noun)|karabatakgillerden karabet|1 (noun)|yakınlık|hısımlık|neseb karabiber|1 (noun)|zeytinsi|ezogelin çorbası|kölle|mücver karaboya|1 (noun)|zaçyağı karabuğdaygillerden|1 (noun)|çobandeğneği|karabuğday|kurtpençesi|kuş ekmeği|lâbada|ravent|uşkun karabuğdaygiller|1 (noun)|ravent|kuzukulağı|kurtpençesi karabuğday|1 (noun)|karabuğdaygillerden kara bulut|1 (noun)|nimbus karabulut|1 (noun)|sıkıntı|felaket karaburçak|1 (noun)|baklagillerden|küşne karaca darısı|1 (noun)|buğdaygillerden karaca|1 (noun)|esmer|geyikgillerden|ahu|ceylan|karaşın|zaby karaca kemiği|1 (noun)|kol kemiği karaca kuruca|1 (noun)|esmer karacaot|1 (noun)|çörek otu karacı|1 (noun)|iftiracı|müfteri karacılık|1 (noun)|müfterilik|iftira|isnat karaciğer|1 (noun)|iri|sakatat karaçalan|1 (noun)|müfteri karaçalıcı|1 (noun)|müfteri karaçalı|1 (noun)|hünnapgillerden|çalı dikeni kara çalmak|1 (noun)|kara sürmek karaçayır|1 (noun)|buğdaygillerden karaç|1 (noun)|karbüratör karada|1 (noun)|av|tespih böceği|yol karadağ|1 (noun)|bosna-hersek|balkanlar|sırp-hırvatça kara damaklı|1 (noun)|inatçı|aksi karadamgalı|1 (noun)|şaibeli kara delik|1 (noun)|çökerek karadeniz|1 (noun)|mersin morinası kara derili|1 (noun)|zenci karadul|1 (noun)|iri|esmer kara elmas|1 (noun)|karbonado karafa|1 (noun)|karafaki karafaki|1 (noun)|karafa karafatma|1 (noun)|böcek|evlerde karagözcü|1 (noun)|hayalî karagöz|1 (noun)|izmaritgillerden|enli|balama|habbe karagül|1 (noun)|karakul karagünlü|1 (noun)|bahtsız kara gün|1 (noun)|üzüntülü karağı|1 (noun)|tavukkarası kara haber|1 (noun)|kötü|bilgi|üzücü kara haber tez duyulur|1 (noun)|kötü haber tez duyulur karahalile|1 (noun)|sert karahanlılar|1 (noun)|ayün karahindiba|1 (noun)|birleşikgillerden karahip|1 (noun)|karayip karahipler|1 (noun)|karayipler|dolar kara humma|1 (noun)|tifo karahumma|1 (noun)|tifo kara iklimi|1 (noun)|karasal iklim karaimce|1 (noun)|karayca karaim|1 (noun)|karay kara iskete|1 (noun)|türk kanaryası karakabarcık|1 (noun)|karayanık|şarbon karakaçan|1 (noun)|eşek karakafes|1 (noun)|sığırdiligillerden|eşekkulağı kara|1 (noun)|karanlık|uğursuz|toprak|siyah|ak|esmer|kötü|sıkıntılı|leke|körlük|uğursuzluk|üzüntü|keder|utanç|şom|utandıran|basit|fakir|avrupa saksağanı|cephaneci|çingene|dut|gara|kaşıkçın|kayış gibi|kuvvet komutanları|kuzgunî|marsık|ordu evi|orduevi|saksağan|yağış|yanuk|yeşilbaş karakarga|1 (noun)|kuzgun karakaş|1 (noun)|ağız|burun karakavuk|1 (noun)|hindiba karakış|1 (noun)|aralık kara kış|1 (noun)|zemheri karakol gezmek|1 (noun)|devriye gezmek karakol|1 (noun)|kol|devriye|kulluk|kodes karakoncolos|1 (noun)|umacı|hayalet karakterine|1 (noun)|sütüne havale etmek karakteristik|1 (noun)|tipik|özgelik|özgü karakterize etmek|1 (noun)|ayırtkanlaştırmak|belirlemek|özgünleştirmek karakter|1 (noun)|seciye|üstün|belirtev|öz yapı|yaradılış|huy|ıra|birem|constitution|fıtrat|ideografi|meşrep|mizaç|şemail|tabı karaktersiz|1 (noun)|mayası bozuk karakulak|1 (noun)|kedigillerden|haberci karakul|1 (noun)|karagül kara kurbağası|1 (noun)|kurbağalardan karakuşî|1 (noun)|kanun|kural kara kuvvetleri|1 (noun)|çingene karalama defteri|1 (noun)|müsvedde defteri karalamak|1 (noun)|cızıktırmak|karamak karalama|1 (noun)|müsvedde|tesvit karalayıcı|1 (noun)|kızartıcı kara leylek|1 (noun)|çeltik kargası karaleylek|1 (noun)|leylekgillerden karaltı|1 (noun)|leke|hayalet|karartı|sanrıl|siluet karama|1 (noun)|birleşimlerini|dönüşümlerini|çözümleme|kimya karamak|1 (noun)|karalamak|lekelemek|kötülemek|yermek karamanli|1 (noun)|karamanov karamanov|1 (noun)|karamanli karamasal|1 (noun)|yıltırık kara maşa|1 (noun)|zayıf|esmer karambol|1 (noun)|çarpışma|karışıklık|karmaşa karamsar|1 (noun)|kötümser|bedbin|meyus|pesimist karamsarlaşmak|1 (noun)|kötümserleşmek karamsarlaşma|1 (noun)|kötümserleşme karamsarlık|1 (noun)|kötümserlik|meyusiyet|bedbinlik|pesimizm|yeis karamuk|1 (noun)|karanfilgillerden|çörek otu|karanfilgiller karanfil|1 (noun)|acımsı|karanfilgillerden|mersingillerden|bahar|baharat|baharlı|mersingiller|yenibahar karanfilgiller|1 (noun)|çöven|karamuk karanfilgillerden|1 (noun)|çöven|hüsnüyusuf|karamuk|karanfil|kasık otu|mercan otu karanın|1 (noun)|burun karanlıkçılık|1 (noun)|obskürantizm karanlıkçı|1 (noun)|obskürantist karanlık|1 (noun)|yasalara|üzüntü|sıkıntı|perişanlık|açılmak|çirkin|destur|fehme|ışıksız|kapalı|kara|muzlim|zalâm|zifir|ziyasız|zulmet karantina|1 (noun)|hastahanelerde karantina müddeti|1 (noun)|karantina süresi karantina süresi|1 (noun)|karantina müddeti karapapak|1 (noun)|terekeme karara bağlamak|1 (noun)|sonuçlandırmak karar altına almak|1 (noun)|kararlaştırmak ka­rar|1 (noun)|azmi karar|1 (noun)|değişmeyen|düzenlilik|yöntemlilik|hüküm|mürekkebi kurumadan bozmak|tartı|yasan|yürürlükte olmak karargah|1 (noun)|toylak karâr-gir|1 (noun)|kararlaşmış kararında|1 (noun)|azimli kararından|1 (noun)|caydırıcı kararlamadan|1 (noun)|görmeden kararlama|1 (noun)|tahminî|kararlayarak|tahminen kararlaşmak|1 (noun)|mukarrer bulunmak|takarrür etmek kararlaşma|1 (noun)|takarrür kararlaşmış|1 (noun)|karâr-gir|mukarrer kararlaştırılan|1 (noun)|geç|muayyen kararlaştırılmış|1 (noun)|mukarrer kararlaştırma|1 (noun)|inikat|tayin kararlaştırmak|1 (noun)|aklına koymak|karar altına almak|karar vermek|kesmek|tayin etmek kararlayarak|1 (noun)|kararlama kararlı dalga|1 (noun)|duraklı dalga kararlı|1 (noun)|düzenli|dengeli|ölçülü|istikrarlı|stabil|akife|azimkârane|azimli|bağrı|caymaz|dönmez kararlılık|1 (noun)|istikrar|bagrı|baylam|bekim|dik|tenik|tulgar kararlılıkla|1 (noun)|azimkârane kararmak|1 (noun)|siyahlaşmak|arap gibi olmak kararmış|1 (noun)|marsık kararsızlık|1 (noun)|tereddüt|düzensizlik|istikrarsızlık|çekinti|ikircik|kıvrantı kararsız|1 (noun)|mütereddit|düzensiz|istikrarsız|bîkarar|daldan dala|değişken|duruksun|günü gününe uymaz|ikircikli|karmakarışık|mart havası gibi|maymun iştahlı|mütebeddil|mütehavvil|müzebzeb|oynak|paslı karartı|1 (noun)|karaltı|siyahlık karartmak|1 (noun)|esmerleştirmek|siyahlaştırmak|siyahlatmak|yakmak karar vermek|1 (noun)|kararlaştırmak karasakız|1 (noun)|zift karasal|1 (noun)|berrî|karayla|berri karasal iklim|1 (noun)|kara iklimi kara sevdalı|1 (noun)|melânkolik kara sevda|1 (noun)|malihulya|melânkoli karasinek|1 (noun)|sinek karasu|1 (noun)|glokum|glokom kara sürmek|1 (noun)|kara çalmak karaşın|1 (noun)|esmer|karaca karatavukgillerden|1 (noun)|bozbakkal|bülbül|karabakal|karatavuk karatavukgillereden|1 (noun)|kızılkuyruk karatavuk|1 (noun)|karatavukgillerden karate|1 (noun)|kuşak bağlama kara tren|1 (noun)|tren kara turp|1 (noun)|turpgillerden|etli karaturp|1 (noun)|turpgillerden|etli karavana|1 (noun)|ince karavan|1 (noun)|tekerlekli karavaş|1 (noun)|kul|ibriktar usta karavide|1 (noun)|kerevit|tatlı su ıstakozu karaya ayak basmak|1 (noun)|deniz kara yağız|1 (noun)|sağlıklı|gürbüz|güçlü kar ayakkabısı|1 (noun)|paçile karayanık|1 (noun)|karakabarcık|yanıkara|şarbon karayan|1 (noun)|koruyan|gözeten karaya oturmak|1 (noun)|geminin karayazılı|1 (noun)|bahtsız karayca|1 (noun)|karaimce karayemiş ağacı|1 (noun)|taflan karayemiş|1 (noun)|taflan kara yer|1 (noun)|mezar|sin|gömüt karayıkım|1 (noun)|felaket karayip|1 (noun)|ait|karahip karayipler'de|1 (noun)|trinidad ve tobago|turks ve caicos adaları karayipler|1 (noun)|karahipler karay|1 (noun)|karaim karayla|1 (noun)|karasal karayolu|1 (noun)|jeoteknik teknikeri karayolunda|1 (noun)|sürücü kara yosunu|1 (noun)|temriye kara yüzlü|1 (noun)|suçlu|lekeli|günahkâr karboksilik|1 (noun)|korboksilli|karboksilli karboksilli|1 (noun)|karboksilik karbonado|1 (noun)|kara elmas|sanayi elması karbondioksidin|1 (noun)|baryum karbonat karbondioksit|1 (noun)|renksiz|kokusuz karbon dönemi|1 (noun)|karbonifer karbonhidrat|1 (noun)|yağ karbonifer|1 (noun)|karbon dönemi karbonik asit|1 (noun)|yanmasından karbonlaşmak|1 (noun)|kömürleşmek karbon|1 (noun)|linyit|kömürözü|alotropi|burç|c|glikoz|mantar özü|mantarözü karbonmonoksit|1 (noun)|0|renksiz karbüratör|1 (noun)|karaç kar çiçeği|1 (noun)|süsengillerden karda|1 (noun)|bıçak kardaş|1 (noun)|kardeş|kadaş kardelen|1 (noun)|nergisgillerden kardeş|1 (noun)|adaş|ahi|ahu|bişük|dadaş|kardaş|kardeş kardeşin ne öldüğünü ister; ne onduğunu|karındaş kardeşçe|1 (noun)|dostça|içtenlikle kardeşim|1 (noun)|adamım kardeşim olsun da kanlım olsun|1 (noun)|sırasıgelince kardeşkanı ağacı|1 (noun)|baklagillerden kardeş kardeş|1 (noun)|dostlukla|dostça|sevgiyle kardeş kardeşin ne öldüğünü ister; ne onduğunu|1 (noun)|kardeş kardeşlik|1 (noun)|uhuvvet|birlik|beraberlik|ahilik kardinal kuşu|1 (noun)|tepelikli|ispinozgillerden kardiyograf|1 (noun)|elektrokardiyograf kardiyografi|1 (noun)|elektrokardiyografi kardiyogram|1 (noun)|elektrokardiyogram kardiyoloji|1 (noun)|anatomi kare|1 (noun)|dördül|murabba kare kare|1 (noun)|kareli kareli|1 (noun)|satrançlı|kare kare kareografi|1 (noun)|koreografi kareograf|1 (noun)|koreograf kargaburnu|1 (noun)|kargaburun kargaburun|1 (noun)|kargaburnu kargacık burgacık|1 (noun)|düzensiz|çarpık|burgacık kargacık|1 (noun)|eskülâbî kargagilerden|1 (noun)|saksağan kargagillerden|1 (noun)|alakarga|avrupa saksağanı|karga|leş kargası|leşkargası|saksağan karga|1 (noun)|kargagillerden|pençeli|kuzgun kargaşa|1 (noun)|anarşi|karışıklık|düzensizlik|cangıl|fitne|kaos|karışık|telâş kargaşacı|1 (noun)|anarşist kargaşalı|1 (noun)|anarşik|başıbozuk kargaşalık|1 (noun)|alavere|fesat|ifsat|ihtilâl kargı|1 (noun)|kamış|saz|mızrak|rumh|rümh kargılanmak|1 (noun)|lanetlenmek kargılı|1 (noun)|gargılı kargılık|1 (noun)|fişeklik kargımak|1 (noun)|lânetlemek|birine|tanrı'nın|ilenmek|kargışlamak|lanet etmek|tel'in etmek|telin etmek kargıma|1 (noun)|lânet|lanetleme|tel'in|telin kargınmış|1 (noun)|lânetli kargışlamak|1 (noun)|kargımak|lanet etmek kargışlama|1 (noun)|lanetleme kargış|1 (noun)|lânet|telin|beddua|ilenç|lanet|tel'in kargışlanmış|1 (noun)|melun kargışlı|1 (noun)|mel'un|lânetli kar gibi|1 (noun)|temiz|beyaz kârgir|1 (noun)|kâgir|kagir kargo|1 (noun)|yük|uçak kârhane|1 (noun)|işletme|işlik|ticarethane karha|1 (noun)|ülser karı|1 (noun)|eş|refika|zevce|kadın|yaşlı|ihtiyar|aile|avrat|ayal|bayan|familya|hanım|harem karı gibi|1 (noun)|korkak karık|1 (noun)|ark karılık|1 (noun)|haremlik|zevcelik karılmak|1 (noun)|karışmak karımak|1 (noun)|yaşlanmak|kocamak|ihtiyarlamak karım köylü|1 (noun)|kılıbık karın ağrısı|1 (noun)|çekilmez karınca asidi|1 (noun)|formik asit karınca ezmez|1 (noun)|karıncaincitmez karıncaezmez|1 (noun)|karıncaincitmez karıncaincitmez|1 (noun)|karınca ezmez|karıncaezmez karınca kaderince|1 (noun)|karınca kararınca karınca kararınca|1 (noun)|karınca kaderince karınca kuşugiller|1 (noun)|karıncayiyengiller karınca kuşu|1 (noun)|karıncayiyen karıncalı|1 (noun)|içinde|ıçinde karınca|1 (noun)|madenlerde|mûr karıncayı bile incitmemek|1 (noun)|ince karıncayiyengillerden|1 (noun)|karıncayiyen karıncayiyengiller|1 (noun)|karınca kuşugiller karıncayiyen|1 (noun)|karıncayiyengillerden|karınca kuşu karıncazevali gelince kanatlanır|1 (noun)|kişi karından bacaklılar|1 (noun)|yumuşakçalardan karındaş|1 (noun)|kardeş|kada|kadaş karın doyurmak|1 (noun)|geçinmek kârını tamam etmek|1 (noun)|öldürmek karınmak|1 (noun)|sallanarak|karışmak|çiftleşmek karın|1 (noun)|mide|iç|gönül|akıl|kafa|rahim|abdomen|batın|böksik|göden|haç çıkarmak|yürek karın zarı iltihabı|1 (noun)|karın zarı yangısı karın zarı|1 (noun)|periton karın zarı yangısı|1 (noun)|peritonit|karın zarı iltihabı karısı köylü|1 (noun)|kılıbık karısınıboşamak|1 (noun)|ayağının bağınıçözmek karışabilme|1 (noun)|imtizaç karışanı|1 (noun)|başıboş kalmak|başıboşkalmak karışan|1 (noun)|munsab|müdahil|mümtezic karışık|1 (noun)|düzensiz|dağınık|intizamsız|çalkantı|kargaşa|çapraşık|anlaşılmaz|bakkal defteri|başıbozuk|bozuk|bulamaç|buldak|bulganç|bulgur|cafcaflı|çandır|çapraşmak|çatal kazık|çelpeşük|dağıntı|dandini|düğümlü|fırtınalı|gayrisafi|girift|jülide|katışık|katkılı|kılçıklı|kılkuyruk|komplike|mağşuş|melez|muğlâk|muhtelit|mülevves|müşevveş|müzebzeb|pis|pürüzlü|şemit|tarumar|taygan|yanıt karışıklık|1 (noun)|teşevvüş|kalabalık|alavere|bulgaş|cangıl|durulmak|fesat|fitne|haraza|ihtilâl|iltibas|intizamsızlık|istenmeyen durum|kaos|karambol|kargaşa|keşmekeş|keşmekeşlik|komplikasyon karışım|1 (noun)|mahlût|harç karışma|1 (noun)|engelleme|müdahale|dahil karışmak|1 (noun)|düzensiz|bulanmak|engellemek|katılmak|ilgilenmek|bakmak|akmak|allak bullak olmak|birbirine girmek|dahletmek|dahli olmak|devreye girmek|dolanmak|dumanlanmak|ilişmek|karılmak|karınmak|köşe tutmak|müdahale etmek|tarumar olmak|üstüne gitmek|yanaşmak karışmamak|1 (noun)|dışında kalmak|kendi hâline bırakmak|uzak durmak karışmamış|1 (noun)|gayrimütecanis karışmışolmak|1 (noun)|eli olmak karışmış|1 (noun)|şaşkın karıştığı|1 (noun)|paçayı kaptırmak karıştıran|1 (noun)|muzır karıştırıcılık|1 (noun)|fitnecilik|fesatçılık|nifak karıştırıcı|1 (noun)|mikser|fitneci|müfsit|fesat|fettan|fitne fücur|münafık karıştırılma|1 (noun)|iltibas karıştırılmış|1 (noun)|eczalı karıştırma|1 (noun)|fitnelik|kurca|teşviş karıştırmak|1 (noun)|kurcalamak|oynamak|okumak|araştırmak|incelemek|çepellemek|çorba etmek|darmadağın etmek|deşelemek|deşmek|devreye sokmak|dokunmak|hercümerç etmek|karmak|katmak|lâfa boğmak|pişirici|tağşiş etmek|tarumar etmek karides|1 (noun)|yüzücü karikatürcü|1 (noun)|karikatürist|sosyal karikatürist|1 (noun)|karikatürcü|sosyal|çizer karikatürize etmek|1 (noun)|karikatürleştirmek|gülünçleştirmek|gülüntübetimlemek|gülüntüçizimlemek karikatürleştirmek|1 (noun)|yererek|karikatürize etmek karikatürlük|1 (noun)|gereç karikatür|1 (noun)|taslak|çizmece|gülüntüçizim|gülüntübetim karine|1 (noun)|ipucu|belirti kari|1 (noun)|okuyucu|okur kariyer|1 (noun)|meslek|uzmanlık kariyer yapmak|1 (noun)|uzmanlaşmak karizma|1 (noun)|büyüleyicilik|etkileyicilik|kişinin|cazibe|büyüleyim karizmatik|1 (noun)|etkileyici|büyüleyici|büyüleyimli karkas|1 (noun)|çatma kar kuşu|1 (noun)|serçegillerden kar kuyusu|1 (noun)|karlık kârlı|1 (noun)|kazançlı karlık|1 (noun)|kar kuyusu karlılık|1 (noun)|fon yöneticisi karmaç|1 (noun)|mikser karmakarışık|1 (noun)|dağınık|düzensiz|huzursuz|kararsız|karmaşık|alan talan|allak bullak|anafor|arap saçı gibi|darmaduman|dersiz topsuz|hercümerç|karmakarış|müzebzep|perişan|yalan yanlış karmakarış|1 (noun)|karmakarışık karmak|1 (noun)|karıştırmak karma|1 (noun)|muhtelit|kurs|buldak|bulganç|katışık karman çorman|1 (noun)|çorman|harman çorman karmaşa|1 (noun)|kompleks|bulgaş|karambol|türbülâns karmaş|1 (noun)|harç karmaşıklık|1 (noun)|kompleks karmaşık|1 (noun)|mudil|kompleks|sofistike|komplike|ağdalı|alengirli|damıtmak|karmakarışık|maceralı karnabahar|1 (noun)|turpgillerden|karnabit|karnıbahar|turpgiller karnabit|1 (noun)|karnabahar karnaval|1 (noun)|faşing karnaval maskarası|1 (noun)|gülünç karnaval maskesi|1 (noun)|maskara karne|1 (noun)|sağlık|sağlık karnesi karnı aç|1 (noun)|acıkmış karnıbahar|1 (noun)|karnabahar karnı geniş|1 (noun)|gamsız|tasasız karnıkara|1 (noun)|börülce karnı|1 (noun)|kırmızı panda|kızıl panda|küçük panda|panda karnın|1 (noun)|abgah karnından konuşan|1 (noun)|vantrilok karnıyarık|1 (noun)|aş tavası karni|1 (noun)|lâboratuvarda karo|1 (noun)|kırmızı|orya|betondan|dördültaş|döşemek karoserci|1 (noun)|otobüs karoseri|1 (noun)|karoser karoser|1 (noun)|makine|otomobilde|otomobillerde|karoseri kar|1 (noun)|parlak|beyaz|ak|çığ|kamçılamak|uçurtma kayağı|yağmak kâr payı|1 (noun)|temettü hissesi karpel|1 (noun)|'''karpel''' karpuz|1 (noun)|kabakgillerden|gapız|kabakgiller|köken|örk karpuz kabuğuyla büyüyen eşeğin ölümü sudan olur|1 (noun)|özensiz karpuz kökeninde büyür|1 (noun)|gelişir karpuzsu|1 (noun)|karpuzumsu karpuzumsu|1 (noun)|karpuzsu karsak|1 (noun)|köpekgillerden kârsız|1 (noun)|kazançsız kar susuzluk kandırmaz|1 (noun)|avutucu karşı akın|1 (noun)|kontratak karşıberi|1 (noun)|münazara karşıcı|1 (noun)|karşılayıcı karşıcıl|1 (noun)|muhalif karşıdakiniinandırır|1 (noun)|söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir karşıdan karşıya|1 (noun)|uzaktan karşıdurmak|1 (noun)|dikleşmek|göğüslemek karşı durmak|1 (noun)|direnmek|dayanmak karşı düşürüm|1 (noun)|anti-damping karşı gelim|1 (noun)|karşıtlık karşıgelmek|1 (noun)|asileşmek|asilik etmek|diklenmek karşıkoymak|1 (noun)|diremek karşı koymak|1 (noun)|direnmek|dayanmak karşılama|1 (noun)|istikbal|mukabele|tekabül|telâfi karşılamak|1 (noun)|söylenen|yapılan|önlemek|durdurmak|gitmek|istikbal etmek|kapamak|korumak|tazmin etmek|tekabül etmek|telâfi etmek karşılanmak|1 (noun)|yakışmak karşılaşılmak|1 (noun)|görülmek karşılaşmak|1 (noun)|rastlaşmak|çatmak|görmek|maruz kalmak|önüne çıkmak|rast gelmek|rastlamak|rastlanmak|tesadüf etmek|uğramak|yüz yüze gelmek karşılaşmaları|1 (noun)|ülevci karşılaşma|1 (noun)|müsakaba|galip|müsabaka|müsamede karşılaştırarak|1 (noun)|kıyasen karşılaştırılabilir|1 (noun)|kabili kıyas karşılaştırılamaz|1 (noun)|gayrikabilikıyas karşılaştırılmak|1 (noun)|kıyaslanmak karşılaştırma derecesi|1 (noun)|daha|çok|fazla karşılaştırmak|1 (noun)|kıyas eylemek|kıyaslamak|mukayase etmek|mukayese etmek|oranlamak|ölçüşmek|ölçüştürmek karşılaştırmalı|1 (noun)|mukayeseli karşılaştırma|1 (noun)|mukayese|kıyas|mukabele|yargı karşılayan|1 (noun)|buyrumcu karşılayıcı|1 (noun)|önleyen|yapan|karşıcı karşılığında|1 (noun)|için|mukabil karşılığınıvermek|1 (noun)|altında kalmamak karşılığıverilmek|1 (noun)|cevaplandırılmak karşılık|1 (noun)|cevap|yanıt|mukabele|bedel|ödenek|tahsisat|ivaz|mukabil|paha|yanut karşılıklıdoymak|1 (noun)|doyuşmak karşılıklı|1 (noun)|mütekabil|baş başa|lâklak etmek|muhabbet etmek|zikzak karşılıklısevişmek|1 (noun)|âşıktaşlık etmek karşılıklıtatlıtatlısöyleşmek|1 (noun)|dilleşmek karşılıklıvuruşmak|1 (noun)|çatışmak karşılıksız|1 (noun)|bedava|beleş|beleşten|cabadan|cevapsız|fahrî|hasbeten|ivazsız karşın|1 (noun)|rağmen karşı olum|1 (noun)|tekabül karşı sav|1 (noun)|antitez karşısında|1 (noun)|muvacehesinde karşıt anlamlı|1 (noun)|zıt anlamlı karşıtanlamlı|1 (noun)|zıtanlamlı karşıtçı|1 (noun)|aleyhtar|muhalif karşıtçılık|1 (noun)|aleyhtarlık karşıtçıllık|1 (noun)|aleyhtarlık karşıt duygu|1 (noun)|antipati karşıtı|1 (noun)|aç gözlü|aç gözlülük|ağır|ters|uzun karşıtlama|1 (noun)|antithesis|tesmiye binnakis karşıtlam|1 (noun)|mukabele karşıtlı|1 (noun)|karşıtlık|tezatlı karşıtlık|1 (noun)|zıddiyet|mübayenet|tezat|kontrast|muhalefet|aksilik|karşı gelim|karşıtlı|kontras|zıtlık karşıt özdek|1 (noun)|zıtmadde|antimadde karşıt|1 (noun)|zıt|kontrast|ters|aksi|aleyh|antagonist|aykırı|hilâf|karşı|kontra|muhalif karşı|1 (noun)|yol|deniz|ön|kat|huzur|karşıt|zıt|muhalif|mukabil|için|hakkında|sularında|aleyh|alın|anneç|kontra|muvâcehe|muzad|yamaç kartalgillerden|1 (noun)|atmaca|doğan|kartal|kerkenez|şahin kartal|1 (noun)|kartalgillerden|etçil|güçlü|sini kartallardan|1 (noun)|balık kartalı|balıkkartalı kartalmak|1 (noun)|yaşlanmak|kartlaşmak kartaloş|1 (noun)|kartlaşmış|kartaloz kartaloz|1 (noun)|kartaloş kartezyen|1 (noun)|dekartçı kartezyenizm|1 (noun)|dekartçılık kart|1 (noun)|küçük|kartvizit|kartpostal|anaç|eke|sütsüz kartlaşmak|1 (noun)|kartalmak kartlaşmış|1 (noun)|kartaloş kartograf|1 (noun)|haritacı kartografi|1 (noun)|haritacılık kartografya|1 (noun)|haritacılık karton|1 (noun)|ambalajcı|kağıt teknikeri|masura|mukavva kartonpiyer|1 (noun)|alçı dekorasyoncu kartopu|1 (noun)|hanımeligillerden|zeytinimsi|meyvemsi kartpostal|1 (noun)|kart kartuş|1 (noun)|merminin kartvizit|1 (noun)|kart|adlık karyağdı|1 (noun)|üstü kâr|1 (noun)|yarar|fayda|iş|avantaj|faiz|fi?l|kazanç|menfaat|meyve|sûd|ticaret|voli karye|1 (noun)|köy karyokinez|1 (noun)|mitoz karyola|1 (noun)|yataklık|yatak takımı kasaba|1 (noun)|belediye|şehremaneti|yer kasacı|1 (noun)|veznedar|vezneci kasadar|1 (noun)|kasiyer kas|1 (noun)|adele|adale|fibril|osteopat kasaphane|1 (noun)|mezbaha|kanara|kesimevi kasaplık|1 (noun)|hunharlık kasap|1 (noun)|sığır|hunhar|etçi kasar|1 (noun)|kastar kasa|1 (noun)|sandık|vagon|yazarkasa|bütçe|römork|banka kasatura|1 (noun)|uzun|namlu kasavan|1 (noun)|sohbet kasaved|1 (noun)|gaflet kasavet çekmek|1 (noun)|üzülmek|tasalanmak kasavet etmek|1 (noun)|üzülmek|kaygılanmak kasavetli|1 (noun)|üzüntülü|sıkıntılı|tasalı|kaygılı kasavetsiz ağız anahtarsız açılır|1 (noun)|bolbol kasavetsiz|1 (noun)|üzüntüsüz|sıkıntısız|tasasız|kaygısız kasavet|1 (noun)|üzüntü|tasa|kaygı|sıkıntı kâse|1 (noun)|cam|çini|çanak kasem|1 (noun)|ant|yemin kaset|1 (noun)|içinde|kutucuk|müzik köşesi|müzik market kasık otu|1 (noun)|karanfilgillerden|kasıkotu|fıtıkotu|kızılyaprak|koyunotu|kuzupıtrağı kasıkotu|1 (noun)|kasık otu kasılabilen|1 (noun)|kasılgan kasıl|1 (noun)|adalî kasılarak|1 (noun)|gerile gerile kasılgan|1 (noun)|kasılabilen kasılma|1 (noun)|büzülme|takallus|ıspazmoz|takallüs kasılmak|1 (noun)|büyüklenmek|kurumlanmak|gururlanmak|gerilmek|ingiliz tabancası gibi kurulmak|kramp girmek|kurulmak|takallüs etmek kasımpatı|1 (noun)|birleşikgillerden|bileşikgillerden|krizantem kasım|1 (noun)|teşrinisani|son teşrin|songüz|sonteşrin kasınç|1 (noun)|kramp kasınmak|1 (noun)|büyüklenmek|kibirlenmek kasıntı|1 (noun)|büyüklenme|kurum|gurur|büyüklenen kasıntılı|1 (noun)|büyüklenen|kurumlu|kibirli|gururlu|mağrur kasıntısız|1 (noun)|büyüklenmeyen|kurumlu kasıp kavurmak|1 (noun)|zulmetmek|mahvetmek kasırga|1 (noun)|coşku|hoyraz|talaz kasır|1 (noun)|köşk kasıt|1 (noun)|amaç|istek|maksat|öldürme|azmi|kast kasıtla|1 (noun)|kasten kasıtlı|1 (noun)|isteyerek|maksatlı kasıtsız|1 (noun)|maksatsız|isteyerek|ısteyerek kasis|1 (noun)|çukur|çukurluk kasiyer|1 (noun)|kasadar kaskatı|1 (noun)|acımasız|hoşgörüsüz|kıpırdamaksızın|dimdik kaskatı kesilmek|1 (noun)|soğuk|korku kaslarda|1 (noun)|dang kasları|1 (noun)|kafein kasların|1 (noun)|spazm kaslar|1 (noun)|ortopedi kaslı|1 (noun)|adaleli|adalî|dizman kasmak|1 (noun)|kısaltmak|daraltmak kasma|1 (noun)|kramp kasnakçı|1 (noun)|kasnak|elek kasnaklamak|1 (noun)|çemberlemek|yapılarda kasnak|1 (noun)|makinelerde|kasnakçı kasnı|1 (noun)|çadıruşağı kasr|1 (noun)|kısıntı kassız|1 (noun)|adelesiz|adalesiz kastar|1 (noun)|kasar kasten|1 (noun)|kasıtla|isteyerek|bile bile|bilerek|taammüden kastetmek|1 (noun)|amaçlamak|kıymak kastırıcı|1 (noun)|zor|zorlayan kastî|1 (noun)|bilerek kasti|1 (noun)|isteyerek kast|1 (noun)|kasıt kastor|1 (noun)|kunduz kasvetli|1 (noun)|sıkıntılı|mukassi kasvet|1 (noun)|sıkıntı kasvetsiz|1 (noun)|sıkıntısız kaşağı|1 (noun)|sactan|sacdan kaşalot|1 (noun)|aptal|budala|amber balığı|ispermeçet balinası kâşâne|1 (noun)|büyük kaşarlanmış|1 (noun)|kaşarlı kaşarlı|1 (noun)|kaşarlanmış|pideci kaşar peyniri|1 (noun)|kaşar kaşar|1 (noun)|sarımtırak|kaşar peyniri kaşbastı|1 (noun)|çatkı kaş çatmak|1 (noun)|kızmak|öfkelenmek kaşe|1 (noun)|damga|mühür kaşelemek|1 (noun)|mühürlemek kaşeletmek|1 (noun)|damgalatmak|mühürletmek kaşeli|1 (noun)|işverenin kaş göz etmek|1 (noun)|kaş kaşı|1 (noun)|çatmak kaşık atmak|1 (noun)|kaşık çalmak kaşık çalmak|1 (noun)|kaşık atmak kaşık|1 (noun)|çatal bıçak takımı|servis kaşıkçı kuşu|1 (noun)|pelikan kaşıkçın|1 (noun)|ördekgillerden|kara kaşıkçı|1 (noun)|şimşir|kemik kaşık düşmanı|1 (noun)|kadın|eş kaşıklık|1 (noun)|çatal kaşık otu|1 (noun)|turpgillerden kaşıma|1 (noun)|kurca kaşındıran|1 (noun)|ısırıcı kaşındırmak|1 (noun)|gıcıklamak|ısırmak|yemek kaşının altında gözün var dememek|1 (noun)|gözün üstünde kaşın var dememek kaşınma|1 (noun)|egzama|mayasıl kaşınmak|1 (noun)|gicişmek|gidişmek kâşif|1 (noun)|bulucu|icatçı kaş ile göz, gerisi söz|1 (noun)|güzellik kaşkariko|1 (noun)|oyun|dolap|düzen|yalan kaşkaval|1 (noun)|aptal|sersem kaşkol|1 (noun)|atkı kaşmerlik|1 (noun)|soytarılık kaşmer|1 (noun)|maskara|soytarı kaşmir|1 (noun)|ince|ınce|kazmir|keşmir kaşsız|1 (noun)|palan kaş|1 (noun)|uçurum|duvar|set|kaş göz etmek katabolizma|1 (noun)|yadımlama katakulli|1 (noun)|oyun|tuzak|düzen katalan|1 (noun)|ispanya|fransa|castilla|casteddu katalitik reaksiyon|1 (noun)|tezgenli tepkime katalitik|1 (noun)|tezgensel kataliz|1 (noun)|ivdirim katalizlemek|1 (noun)|tezgenlemek katalizör|1 (noun)|ivdirgen|tezgen katalog|1 (noun)|fihrist|grafik teknisyeni katana|1 (noun)|kadana katapult|1 (noun)|mancınık katarakt|1 (noun)|perde|akbasma|aksu|ak basma katar|1 (noun)|tren|konvoy|suudi arabistan katavaşya|1 (noun)|anavaşya katedral|1 (noun)|başkilise kategorik|1 (noun)|kesin|açık|kesinlikle kategori|1 (noun)|ulam|grup|makule kategorize etmek|1 (noun)|ulamlamak katetmek|1 (noun)|kesmek|bölmek kat'etmek|1 (noun)|sât katet|1 (noun)|topluluk katıksız|1 (noun)|tam|yavan|kuru|mahz|saf|safi|som|tabiî katık|1 (noun)|zeytin|ayran katılaşmak|1 (noun)|pekişmek|pekleşmek|sertleşmek katılaşma|1 (noun)|tasallüp katılaştırmak|1 (noun)|pekiştirmek katılığını|1 (noun)|yumuşatmak katılık|1 (noun)|acımasız|berklik|salâbet|tokalıg katılımcı|1 (noun)|şirket|iştirakçi katılım|1 (noun)|iştirak katılma|1 (noun)|iştirak|iltihak|inzimam katılmak|1 (noun)|benimsemek|ağlamak|gıdıklanmak|akmak|beslemek|binmek|dâhil olmak|gelmek|girmek|iltihak etmek|iştirak etmek|karışmak|katışmak|kavuşmak|paylaşmak|üstelemek katılmamak|1 (noun)|çekilmek|inzimam etmek katılmış|1 (noun)|ek|katma|munzam|mülhak katır|1 (noun)|atgillerden|kaba|bayağı|höst|nalça katır karı|1 (noun)|kaba katır kutur|1 (noun)|sertleşmiş katırkuyruğu|1 (noun)|baklagillerden katırlaşmak|1 (noun)|inatlaşmak katırlık|1 (noun)|inatçı|ınatçı katırtırnağı|1 (noun)|baklagillerden katı|1 (noun)|sert|çok|taşlık|konsa|hoşgörüsüz|acımasız|merhametsiz|zalim|sulp|akustik|bek|berk|evre geçişi|fosforoskop|kemik gibi|kıkırdak doku|parafin|pek|sekter|sıkı|tıkız|toga|toka|yeğin|zift|zirkon katışık|1 (noun)|karışık|karma|mahlût|ç ç|çe|gayri safi|gayrisafi|melez katışıksız|1 (noun)|arı|saf|arınmak|çıplak|halis|halis muhlis|halisüddem|has|katkısız|som|süzme katışıksız;hilesiz;noksansız|1 (noun)|pak katışıksızlık|1 (noun)|arılık katışmaç|1 (noun)|agrega katışmak|1 (noun)|katılmak katıştırmak|1 (noun)|mezcetmek katıştırma|1 (noun)|tağşiş katı yürekli|1 (noun)|acımasız katıyürekli|1 (noun)|şefkatsiz kâtibiadil|1 (noun)|noter kâtib|1 (noun)|yazan|yazıcı kat'i|1 (noun)|kesin kati|1 (noun)|kesin kat'î|1 (noun)|kesin katil|1 (noun)|cani|öldürücü|öldürme|kıyacı|cânı|kanlı katileşme|1 (noun)|kesinleşme kat'îleşme|1 (noun)|kesinleşme kat'ileşmek|1 (noun)|kesinleşmek katileşmek|1 (noun)|kesinleşmek kat'îleşmek|1 (noun)|kesinleşmek katil etmek|1 (noun)|katletmek kat'î olarak|1 (noun)|kesinlikle kâtipıik|1 (noun)|yazmanlık kâtipler|1 (noun)|ketebe kâtiplik|1 (noun)|sekreterlik|yazmanlık|kitabet kâtip|1 (noun)|sekreter|yazman|kalem efendisi|müsevvit|tamgacı katip|1 (noun)|yazıcı|yazman|bitigçi|namık|yazıçu katiyen|1 (noun)|asla|kesinlikle kat'iyen|1 (noun)|asla|kesinlikle|hiç de kat'iyet|1 (noun)|kesinlik katiyet|1 (noun)|kesinlik katiyetle|1 (noun)|kesinlikle kat kat|1 (noun)|çok kat|1 (noun)|kesme|makam|kesilme|bitirme|tabaka|daire|ön|yan|huzur|nezt|mevki|defa|misil|büküm|gömlek|kapantı|karşı|nezd katkı|1 (noun)|bilgi|yardım|ek|ulama|zeyil katkıda bulunmak|1 (noun)|bilgi katkılı|1 (noun)|karışık katkısız|1 (noun)|katışıksız|saf|tam|bozulmamış|halis|monolitik|sağ katlamak|1 (noun)|kâğıt|bükmek|devşirmek katlama|1 (noun)|yufka katlanabilir|1 (noun)|yelpaze katlanamama|1 (noun)|hazımsızlık katlanamamak|1 (noun)|çekememek|dayanamamak|yüreği götürmemek|yüreği kaldırmamak|zora gelememek katlanamayan|1 (noun)|hazımsız katlanan|1 (noun)|hazımlı|sabırlı katlanılabilir|1 (noun)|kahrı çekilir katlanılamaz|1 (noun)|dayanılmaz katlanılmaz|1 (noun)|yenilir yutulur gibi değil katlanır|1 (noun)|paravan katlanma|1 (noun)|devrim|musabere|tahammül katlanmak|1 (noun)|boyun eğmek|bükülmek|çekilmek|çekmek|dişini sıkmak|dürülmek|götürmek|hazmetmek|ihtiyar etmek|kaldırmak|sabretmek|şaka kaldırmak|tahammül etmek|takat getirmek|taşımak|yutmak katlanmış|1 (noun)|açmak|katlı|kümülâtif|tafte katlantısızlık|1 (noun)|sabırsızlık katledilmek|1 (noun)|maktul düşmek katletmek|1 (noun)|öldürmek|katil etmek katlı|1 (noun)|katlanmış|bükülmüş katliam|1 (noun)|kırım|jenosit|pogrom katma aşı|1 (noun)|bulama katma bütçesi|1 (noun)|mülhak bütçe katma|1 (noun)|ilhak|katılmış|eklenmiş|ulanmış|munzam|sicim|ilâve|izafe|zam katmak|1 (noun)|karıştırmak|beslemek|bindirmek|dâhil etmek|ilâve etmek|ilhak etmek|izafe etmek|koymak|salmak|ulamak|üste vurmak|üzerine koymak|vermek|zammetmek katman bulut|1 (noun)|stratus katmanlı akış|1 (noun)|sıvının|iriölçekte katmanlı|1 (noun)|tabakalı|damar damar katmansız|1 (noun)|tabakasız katman|1 (noun)|tabaka katmanyazar|1 (noun)|kromatograf katmerleşmek|1 (noun)|çoğalmak|artmak katmerli|1 (noun)|aşırı|daniska katoliklerde|1 (noun)|jübile|piskopos|üçleme katolunmak|1 (noun)|kesilmek katostrofizm|1 (noun)|yıkımcılık katot|1 (noun)|eksi uç|eksiuç katra|1 (noun)|katre katran|1 (noun)|ağır|parafin katre|1 (noun)|damla|katra katyon|1 (noun)|artın kat yuvarı|1 (noun)|stratosfer kauçuk|1 (noun)|amerika|lâsteks|lâstik ağacı|lastikağacı|sütleğengiller kaurit tutkalı|1 (noun)|üre kavaf|1 (noun)|ucuz|kemer kavait|1 (noun)|kurallar|kaideler kavak|1 (noun)|söğütgillerden|cam kanatlılar|tayga|tırtılsı|tozak kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur|1 (noun)|aşağıdakiler kaval|1 (noun)|diz|guval kavalye|1 (noun)|kadına kavanço|1 (noun)|değiştirme kavanoz|1 (noun)|plastik|sap takıcı kavaracı|1 (noun)|gürültücü kavara çekmek|1 (noun)|yellenmek kavara|1 (noun)|yel|gaz|gürültü|patırtı kavas|1 (noun)|banka|mübaşir|yasakçı kavaser|1 (noun)|gavaser kavasya|1 (noun)|acı ağaç kavatlık|1 (noun)|pezevenklik kavat|1 (noun)|yolsuz|pezevenk|muhabbet tellalı|muhabbet tellâlı kavgacı|1 (noun)|belâlı|cenkçi|çaçaron|çatak|çıtak|döğüşgen|eli bayraklı|eli maşalı|münazi|nobran|şirret kavgada kılıç ödünç verilmez|1 (noun)|kişi kavga etmek|1 (noun)|dövüşmek kavgalı|1 (noun)|dargın kavga|1 (noun)|münazaa|savaş|arbede|cenk|çıngar|dalaş|değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz|döğüş|gürültü çıkmak|gürültü patırtı|haraza|hengâme|hır|hır çıkarmak|hır gür|hırgür|hırıltı|kızıl kıyamet|kızılca kıyamet|kızılca kıyamet kopmak|maraza|muaraza|muareke|niza kavgasız|1 (noun)|çatışma kavgaya|1 (noun)|barışçılık kavi|1 (noun)|dayanıklı|güçlü|zorlu|sıkı|yeyin|yige kavileşmek|1 (noun)|sağlamlaşmak|pekişmek kavileştirmek|1 (noun)|sağlamlaştırmak|pekitmek|pekiştirmek kavilleşmek|1 (noun)|sözleşmek|anlaşmak kavil|1 (noun)|söz|sözleşme|anlaşma kavim|1 (noun)|budun|bişük kavim kardaş|1 (noun)|tanıdıklar kavimler|1 (noun)|akvam kavis|1 (noun)|eğmeç|yay kavislendirme|1 (noun)|takvis kavislenme|1 (noun)|tekavvüs kavisli|1 (noun)|eğmeçli|mukavves|pala kavkı|1 (noun)|kabuk kavkılı|1 (noun)|breş kavlamak|1 (noun)|soyulmak|cavlamak kavlen|1 (noun)|sözle kavletmek|1 (noun)|sözleşmek|anlaşmak kavlıç|1 (noun)|fıtık|fıtıklı kavlükarar etmek|1 (noun)|plânlamak kavlükarar|1 (noun)|söz|sözleşme kavmi|1 (noun)|budunsal|etnik kavmî|1 (noun)|etnik|budunsal kavmiyat|1 (noun)|etnografya|budun betimi kavrama|1 (noun)|anlama|algılama|debriyaj|derk|fehim|intikal|kabız|kabz|kavrayış|yargı kavramacılık|1 (noun)|konseptüalizm kavramak|1 (noun)|bilincine varmak|derk etmek|fehmetmek|görmek|idrak etmek|ihata etmek|intikal etmek|kavzamak|okumak|sırra ermek|zapt etmek kavramaz|1 (noun)|bilmez kavramcılık|1 (noun)|kavramın|konseptüalizm kavramın|1 (noun)|kavramcılık kavram karmaşası|1 (noun)|anlaşılmazlık kavramların|1 (noun)|örtmece kavram|1 (noun)|mefhum|nosyon|periton|tutam|fehva|konsept|kelime türü|mazmun|meal kavran|1 (noun)|fıçı kavranılmak|1 (noun)|kavranmak kavranmak|1 (noun)|kavranılmak kavrayamamak|1 (noun)|aklı almamak|aklıalmamak|aklına sığmamak|havsalasına sığmamak|kafası almamak kavrayışı|1 (noun)|zihni açılmak kavrayış|1 (noun)|kavrama|anlama|basiret|içtihat|ihata|ufuk|zihin kavrayışlı|1 (noun)|ihatalı|kafalı kavrayışsız|1 (noun)|anlayışsız|kafasız|kaz kafalı kavrayışsızlık|1 (noun)|kafasızlık kavruk|1 (noun)|yanık kavrulmak|1 (noun)|ufak|zayıf kavrulmuş|1 (noun)|kebap kavşak adası|1 (noun)|üçgen|daire|dörtgen kavşak|1 (noun)|akarsu|ağız|çat|çatma|mansap kavuk|1 (noun)|mesane|sarık kavuk sallamak|1 (noun)|onaylamak kavun|1 (noun)|kabakgillerden|bostan|gavın|içi geçmek|kabak çıkmak|kabakgiller|köken|örk|tevek kavunsu|1 (noun)|kavunumsu kavunumsu|1 (noun)|kavunsu kavurga|1 (noun)|buğday kavurgan|1 (noun)|kavurucu kavurma|1 (noun)|etlik|sızgıt kavurmak|1 (noun)|soğuk|yakmak|mahvetmek|kül etmek kavurucu|1 (noun)|kireç|alçı|sülfür|kavurgan kavurur|1 (noun)|ateş düştüğü yeri yakar kavuşan|1 (noun)|munsap|mülâki kavuşma|1 (noun)|buluşma|telâki|erişme|iltisak|mukarenet|muvasala|mülteka|sıla kavuşmak|1 (noun)|katılmak|birleşmek|varmak|ulaşmak|buluşmak|ermek|mülâki olmak|nail olmak|nasip olmak kavuşmaz|1 (noun)|asimtot, asimtotik kavuşmuş|1 (noun)|peyveste kavuştak|1 (noun)|nakarat kavuşturmak|1 (noun)|dolamak kavuşulmak|1 (noun)|birleşilmek kavuşum|1 (noun)|yerin|içtima kavvaser|1 (noun)|gavaser kavzamak|1 (noun)|kavramak|korumak kayabalığıgillerden|1 (noun)|üzgün balığı kayaç|1 (noun)|külte|porfir|kaya kayaçların|1 (noun)|dilinme|geçirgenlik kaya davarı|1 (noun)|anadolu yaban koyunu kayagan|1 (noun)|kaypak kaya güvercini|1 (noun)|güvercingillerden|avrupa kayağan|1 (noun)|kaypak kayağan taş|1 (noun)|arduvaz kaya hanisi|1 (noun)|lahos kaya|1 (noun)|kayaç|kayşamak|toprak kayması kayakça|1 (noun)|paten kaya keleri|1 (noun)|bukalemun kayakkabı|1 (noun)|paten kayak|1 (noun)|ski kayakta|1 (noun)|tramplen kayaların|1 (noun)|kum|yapraklı kara yosunları kaya lifi|1 (noun)|asbest kayan|1 (noun)|yassı|düz|taygur kayanyıldız|1 (noun)|akanyıldız kayarlamak|1 (noun)|sövmek|küfretmek kayar|1 (noun)|pay kayarto|1 (noun)|mel'un|melun kaybeden|1 (noun)|fevt kaybedilmiş|1 (noun)|yitik kaybetmek|1 (noun)|yitirmek|yenilmek|ütülmek|yavı kılmak|zayi etmek kaybetme|1 (noun)|yitirme|izae|ütülme|yenilgi kaybetmiş|1 (noun)|yitirmiş kaybolasıca|1 (noun)|gaybana kaybolma|1 (noun)|kayıp|yitim|zayi|zıya kaybolmak|1 (noun)|yitmek|araya gitmek|birleşik fiil|buhar olmak|gömülmek|gözden kaybolmak|gözden nihan olmak|izi silinmek|izi tozu kalmamak|ortadan sır olmak|uçup gitmek|yitirmek|yok olmak|zayi olmak kaybolması|1 (noun)|izi silinmek kaybolmasına|1 (noun)|götürmek kayda değer|1 (noun)|önemli kaydedici|1 (noun)|imleç|ımleç kaydedilmek|1 (noun)|yazılmak kaydedilmesi|1 (noun)|seslendirme kaydetmek|1 (noun)|yazmak|belirtmek|söylemek|sıcaklık|yazgılamak|geçirmek|işlemek|not etmek kaydettirmek|1 (noun)|yazdırmak kaydet|1 (noun)|yaz kaydıhayatla|1 (noun)|yaşamaca kaydıhayat|1 (noun)|yaşamca kaydınısilmek|1 (noun)|demirbaştan düşmek kaydırak|1 (noun)|yassı kaydolmak|1 (noun)|yazılmak kaydolma|1 (noun)|yazılma kay etmek|1 (noun)|kusmak kaygana|1 (noun)|omlet|hamsinin|pırasanın kaygan|1 (noun)|kaygın|zıypak|kaypak|taygana|yalçın|yıvışık|zıynak kayganlık|1 (noun)|yıvışıklık kaygı çekmek|1 (noun)|üzüntü kaygılandıran|1 (noun)|düşündürücü kaygılandırmak|1 (noun)|düşündürmek|meraklandırmak kaygılanmak|1 (noun)|üzülmek|dertlenmek|düşünmek|efkâr basmak|efkârlanmak|endişe etmek|endişelenmek|endişeye düşmek|fitili almak|gam çekmek|gamlanmak|kasavet etmek|küşümlenmek|merak etmek|meraka düşmek|meraklanmak|paçaları tutuşmak|tasa çekmek|tasalanmak|telâşlanmak|uykusu kaçmak kaygılanmamak|1 (noun)|gam yememek kaygılanma|1 (noun)|üzülme kaygılar|1 (noun)|envâ-ı gam kaygılı|1 (noun)|üzüntülü|düşünceli|efkârlı|eli şakağında|esefli|gamlı|kasavetli|meraklı|tasalı|yanıklık kaygın|1 (noun)|kaygan kaygısız|1 (noun)|aldırmaz|dünya yıkılsa umurunda değil|düşüncesiz|endişesiz|galesiz|gamsız|kasavetsiz|kaygısızca|meraksız|müsterih|tasasız kaygısızca|1 (noun)|kaygısız|aldırmaz kaygısızlık|1 (noun)|gamsızlık kaygı|1 (noun)|üzüntü|tasa|anksiyete|anksiyolitik|bun|dert|düşünce|efkâr|esef|gam|gevşeme|kasavet|korku|küşüm|merak|telâş|yüreği çarpmak|yürek çarpıntısı kayıcı|1 (noun)|taygana kayık|1 (noun)|çekek|zevrak kayın baba|1 (noun)|kaynata kayınbaba|1 (noun)|kaynata|kayınpeder|babalık kayınbirader|1 (noun)|kayın|ini kayıngillerden|1 (noun)|fındık|kayın|kestane|meşe kayıngiller|1 (noun)|kayın|meşe|palamutlular kayın|1 (noun)|kayıngillerden|cam kanatlılar|kayınbirader|kayıngiller kayınlık|1 (noun)|sıhri hısımlık kayın peder|1 (noun)|kaynata kayınpeder|1 (noun)|kaynata|kayınbaba kayın valide|1 (noun)|kaynana kayınvalide|1 (noun)|kaynana|hanımanne kayıplar|1 (noun)|zayiat kayıp vermek|1 (noun)|toplum kayıp|1 (noun)|yitme|yitim|yitik|zayi|kaybolma|yitirmiş|yutluk|zıya kayıran|1 (noun)|dayı|gayretkeş|hami|kayırıcı kayırıcı|1 (noun)|kayıran|koruyan|iltimasçı|adam|arka|hâmi|torpil kayırıcılık|1 (noun)|iltimasçılık|dayılık kayırılan|1 (noun)|tavsiyeli kayırılmayan|1 (noun)|tavsiyesiz kayırmak|1 (noun)|birini|adam kayırma|arka çıkmak|gözetmek|himaye etmek|sahabet etmek kayırma|1 (noun)|koruma|himmet|iltimas|gayır|himaye|iltizam|koltuk|koltuk altı|piston|sahabet kayırmış|1 (noun)|gayurmuş kayısı|1 (noun)|gülgillerden|çağla|çir|sarıerik|zeytinsi meyve kayışa çekmek|1 (noun)|aldatmak|kandırmak kayış|1 (noun)|bağlamak|delgeç|gergi kayış baldırlı|1 (noun)|çevik kayışçı|1 (noun)|aldatıcı|hileci kayış gibi|1 (noun)|sert|koparılmayan|kara kayışkıran|1 (noun)|baklagillerden|sabankıran kayıtım|1 (noun)|rücu kayıt koymak|1 (noun)|engellemek|sınırlamak kayıt kuyut|1 (noun)|sınırlandırmalar kayıtlamak|1 (noun)|sınırlandırmak|takyit etmek kayıtlama|1 (noun)|takyit kayıtlı|1 (noun)|mukayyet|münsecil kayıtsız|1 (noun)|aldırmaz|ilgisiz|umursamaz|lâkayt|lakayıt|gevşek kayıtsızca|1 (noun)|ilgisiz|aldırmaz kayıtsız kalmak|1 (noun)|umursamamak kayıtsızlık|1 (noun)|aldırmazlık|ilgisizlik|umursamazlık|lâkaydî|lakaydi|teseyyüp kayıtsız olmak|1 (noun)|ilgisiz|umursamaz kayıt|1 (noun)|şart|gözetme|sınırlama|araç|eşya|koşul|yiyecek|tutmak kaymakam|1 (noun)|ilçebay|yarbay|gaymıkam kaymakamlık|1 (noun)|ilçe|kaza kayma|1 (noun)|kayşa kaymak|1 (noun)|düz|yer|görüş|kurtulmak|inmek|mebus|sağılmak kaymak kâğıdı|1 (noun)|düzgün|parlak|papyekuşe kaymak tabakası|1 (noun)|kaymak takımı kaymak takımı|1 (noun)|kaymak tabakası kaymaktaşı|1 (noun)|sumermeri kaymak taşı|1 (noun)|yumuşak|beyaz|albatr kaymaoluşumsal|1 (noun)|tektonik kaymaoluşum|1 (noun)|tektonik kayme|1 (noun)|kaime kaymış|1 (noun)|kaçık kaynaç|1 (noun)|gayzer kaynaç taşı|1 (noun)|gayzerit kaynağı|1 (noun)|menşei kaynakça|1 (noun)|bibliyografya|bibliyografi kaynak|1 (noun)|kaynarca|pınar|memba|menşe|makale|göze|bulak|eşme|mehaz|kân|asıl|çağlayık|çaykara|çıkan|çıkmak|göz|hazine|kaynar|kök|literatür|mebde|orijin|suyun başı|yebbu kaynak kişi|1 (noun)|sağlam|güvenilir kaynaklar|1 (noun)|bibliyografya kaynamak|1 (noun)|haşlanmak|iyileşmek|dalgalanmak|gerçekleşmemek|artmak|çoğalmak|yoğunlaşmak|galeyan etmek kaynama|1 (noun)|testi kebabı|feveran|galeyan kaynana|1 (noun)|kayınvalide|hanımanne|gayınna|kayın valide kaynarca|1 (noun)|kaynak|çıkan kaynar|1 (noun)|kaynak|pınar|haşlak kaynar kazanı|1 (noun)|ges kazanı kaynaşan|1 (noun)|mümtezic kaynaşık|1 (noun)|kaynaşmış|kıpırdak kaynaşma|1 (noun)|hareketlilik|huzursuzluk|füzyon|haşir neşir|hayat|imtizaç|ülfet kaynaşmak|1 (noun)|uyuşmak|derinleştirmek|birleşmek|haşir neşir olmak|ülfet etmek kaynaşmış|1 (noun)|kaynaşık kaynaştırmak|1 (noun)|haşir neşir etmek kaynaştırma sesi|1 (noun)|oda-y-a kaynata|1 (noun)|kayınpeder|kayınbaba|baba|kayın baba|kayın peder kaynatanın|1 (noun)|boyunduruk parası kaynatan|1 (noun)|ocak kaynatılan|1 (noun)|köpük kaynatmak|1 (noun)|konuşmak kaypak|1 (noun)|kayagan|kaygan|dönek|dingildek|kayağan|yalabık kaypaklık|1 (noun)|döneklik kayracılık|1 (noun)|providansiyalizm|providansializm kayrak|1 (noun)|taşlı|yassı|arduaz kayra|1 (noun)|lütuf|ihsan|atıfet|inayet|tanrı kayrası|iyilik kayran|1 (noun)|düzlük|alan kayrılmak|1 (noun)|himaye görmek ka'yseri|1 (noun)|ön vurgu kayser|1 (noun)|roma kayşa|1 (noun)|kayma|göçü|heyelân|heyelan|toprak kayması kayşamak|1 (noun)|kaya kaytaban|1 (noun)|sürü|başıboş|düzensiz kaytak|1 (noun)|kuytu|yağcı|dalkavuk|numaracı kaytarıcı|1 (noun)|dalgacı mahmut kaytarıcılık|1 (noun)|dalgacılık kay|1 (noun)|yağmur|kusma kayyım|1 (noun)|kayyum kayyum|1 (noun)|kayyım kazaen|1 (noun)|kazara kaza geliyorum demez|1 (noun)|kaza kaza ile|1 (noun)|kazara kazai|1 (noun)|yargısal kazakça|1 (noun)|türkî kazakistan|1 (noun)|özbekistan|kırgızistan|bağımsız devletler topluluğu|orta asya|türk cumhuriyetleri kazak|1 (noun)|tünbay kazalar|1 (noun)|avarız kazalı|1 (noun)|sakıncalı|tehlikeli kazamat|1 (noun)|obüslerden kazanan|1 (noun)|müktesib|müntefi kazancı|1 (noun)|ateşçi kazancınınmuştusudur|1 (noun)|bulanık su, balıkçının yarı kazancıdır kazançlı|1 (noun)|ekonomik|iyi|kârlı|nafi kazançsız|1 (noun)|kârsız kazanç|1 (noun)|temettü|yarar|çıkar|kâr|algı|ekmek|gazan|getirim|hak|hâsılat|para|parti|sendika|sendikacılık|sûd|ülev|voli kazandırmak|1 (noun)|kurtarmak|vermek kazanılmak|1 (noun)|doğrulmak|gelmek kazanılmış|1 (noun)|mükteseb|müktesep kazanımlamak|1 (noun)|hak etmek kazanımlı|1 (noun)|hak sahibi kazanım|1 (noun)|müktesebat kazan|1 (noun)|kulaklı|pişirici kazanma|1 (noun)|edinme|edinim|gazan|ihraz|iktisap|isabet|kesp kazanmak|1 (noun)|olumlu|çıkmak|edinmek|uğramak|yakalanmak|fethetmek|yenmek|almak|ceplemek|doğrultmak|eline geçmek|hars|iktisap etmek|kesp etmek|meş' kazanmış|1 (noun)|müstahak|nail kazan yapıcısı|1 (noun)|tanklar kazaratar|1 (noun)|kazmaç|ekskavatör kazara|1 (noun)|yanlışlıkla|bilmeden|kazaen|rastgele|tesadüfen|bilmeyerek|istemeyerek|ezkaza|kaza ile kazar|1 (noun)|kirlenme|pislenme kazayağı|1 (noun)|ıspanakgillerden|ördek gagası|hıristo|kaz ayağı kaz ayağı|1 (noun)|kazayağı kaza|1 (noun)|yargı|yargılama|ilçe|kaymakamlık|kaza geliyorum demez|sakatlık|sarsıntı|sigorta memuru|şok kazaya rıza göstermek|1 (noun)|yargıya kazein|1 (noun)|bitkisel kazein kazevi|1 (noun)|zembil kazı bilimci|1 (noun)|arkeolog kazı bilimi|1 (noun)|arkeoloji kazı bilimsel|1 (noun)|arkeolojik kazıcı|1 (noun)|skrayper kazı|1 (noun)|hafriyat|araştırılması|tahta|abataj kazık atmak|1 (noun)|aldatmak|kazıklamak kazıkazan|1 (noun)|kazındığında kazık|1 (noun)|direk|sopa|güreşçinin|uzun|dikeç kazıklamak|1 (noun)|aldatmak|kakalamak|kazık atmak kazıklanmak|1 (noun)|ayvayı yemek|kazık yemek kazıklı humma|1 (noun)|tetanos kazıklıhumma|1 (noun)|tetanos kazık yemek|1 (noun)|aldatılmak|kazıklanmak kazık yutmuş gibi|1 (noun)|baston yutmuş gibi kazılması|1 (noun)|dekapaj kazılmış|1 (noun)|mahkûk|mahkûkât kazıl|1 (noun)|sicim kazımak|1 (noun)|çıkarmak|temizlemek|nakşetmek|aslını|hakketmek|tıraşlamak kazıma|1 (noun)|kürtaj|tıraş kazıma resim|1 (noun)|gravür|ağaç kazımık|1 (noun)|süt kazındığında|1 (noun)|kazıkazan kazıyarak|1 (noun)|sıyırmak kazibe|1 (noun)|yalancı kâzib-üş-şekl|1 (noun)|yalanbiçimli kaziye|1 (noun)|önerme kaz kafalı|1 (noun)|anlayışsız|kavrayışsız|kafasız|aptal kazma|1 (noun)|abataj kazmaç|1 (noun)|kazaratar|ekskavatör kazma gibi|1 (noun)|büyük kazmak|1 (noun)|oymak|kuyu|hakketmek|deşmek kazmir|1 (noun)|kaşmir kazsılar|1 (noun)|ördekler kazulet|1 (noun)|kocaman kazurat|1 (noun)|dışkı kaz|1 (noun)|uzun|uçan|budala|çapari|palaz|perde|süzgeçgagalılar|tıs kazzâz|1 (noun)|ipekçi kb|1 (noun)|kilobayt|kuzeybatı|kilobit|kb kebap|1 (noun)|kavrulmuş|kızarmış|kızartma|yanmış|yanık|piyaz kebe|1 (noun)|barak kebir|1 (noun)|büyük|ulu|yaşlı kec-hûy|1 (noun)|fena keçecilik|1 (noun)|abacılık keçe|1 (noun)|çadır|şapka|tabanlık keçe külâh etmek|1 (noun)|aldatmak|kandırmak keçelenmek|1 (noun)|keçeleşmek keçeleşmek|1 (noun)|keçelenmek keçiboynuzu|1 (noun)|baklagillerden|harnup|harnıp keçi|1 (noun)|eti|sütü|inatçı|ağnam|boynuzlugiller|celep|celeplik|çoban|kığılamak|ök keçi geberse de kuyruğunu indirmez|1 (noun)|inatçı keçi kulağı|1 (noun)|uşkun keçi kurttan kurtulsa gergedan olur|1 (noun)|tehlikeler keçiler|1 (noun)|dağlık keçilik|1 (noun)|inatçılık keçi mantarı|1 (noun)|ak mantar keçimemesi|1 (noun)|uzunca keçisağan|1 (noun)|çobanaldatan|dağ kırlangıcı|ebabil keçisakalı|1 (noun)|lâdengillerden|çayırlarda|gülgillerden|erkeçsakalı|çayırmelikesi|keçisedefi keçisedefi|1 (noun)|keçisakalı keçiye can kaygısı, kasaba et kaygısı|1 (noun)|koyun can derdinde, kasap et derdinde keçiye can kaygısı|1 (noun)|koyun can derdinde, kasap yağ derdinde keçiye içki içirmişler kurdun evini sormuş|1 (noun)|eşeğe rakı içirmişler; çulunu bahşiş vermiş keçi yemişi|1 (noun)|çobanüzümü|ayı üzümü|avcı üzümü|anadolu otu|çay üzümü|yayla likabası|likaba|yaban mersini keçiyemişi|1 (noun)|yabanmersini keçi yolu|1 (noun)|çığır|patika keder|1 (noun)|acı|üzüntü|dert|sıkıntı|ıstırap|tasa|beliye|bulut|bun|bung|elem|gaile|hâcis|inkıbaz|kara|kederlendirmek|koyuntu|ölüm ölüm de, hırlamaya ne borcum var?|yürek ağrısı|zehir kederlendiren|1 (noun)|müellim kederlendirmek|1 (noun)|keder|keder vermek kederlenmek|1 (noun)|üzülmek|tasalanmak|bulutlanmak|içine hüzün çökmek|kahırlanmak|mükedder olmak|neşesi kaçmak kederler|1 (noun)|ahzan|envâ-ı gam|yüus kederli|1 (noun)|acılı|üzüntülü|mukedder|mükedder|acıklı|bağrı yanık|bunluğ|elemli|kedernâk|muztarip|şikeste kederlilik|1 (noun)|acılık kedernâk|1 (noun)|kederli|tasalı|gamlı kedersiz|1 (noun)|acısız|üzüntüsüz keder vermek|1 (noun)|kederlendirmek|tasalandırmak kediayağı|1 (noun)|beyazımsı|yumuşak|birleşikgillereden|bileşikgillerden kedi balı|1 (noun)|erik kedigillerden|1 (noun)|aslan|jaguar|kaplan|karakulak|kedi|pars|puma|vaşak|yaban kedisi kedigiller|1 (noun)|kedi|aslan|kaplan kedi|1 (noun)|kedigillerden|pisik|ad|encik|enik|göcen|kada|kedigiller|kuduz|manca|pısik|siymek|tıs kedi nanesi|1 (noun)|ballıbabagillerden kedi uzanamadığı ciğere, pis der|1 (noun)|kişi kedi, yavrusunu yerken sıçana benzetir|1 (noun)|kişi keeling adaları|1 (noun)|cocos adaları kefalet|1 (noun)|kefillik|yükümlenme kefalgillerden|1 (noun)|dubar|kefal kefalgiller|1 (noun)|kefaller kefal|1 (noun)|kefalgillerden|topbaş balık kefaller|1 (noun)|kefalgiller kefâ|1 (noun)|mihnet|meşakkat|sıkıntı kefaret|1 (noun)|diyet|arınma kefeki|1 (noun)|delikli|hafif|kefek kefeki tutmak|1 (noun)|küflenmek kefek|1 (noun)|kefeki kefenci|1 (noun)|zorba kefen|1 (noun)|kefin|yakasız gömlek|yakasız mintan kefenlemek|1 (noun)|tekfin etmek kefenleme|1 (noun)|tekfin kefere|1 (noun)|kâfirler kefillik|1 (noun)|kefalet|işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol kefil olmak|1 (noun)|yükümlenmek kefil|1 (noun)|yükümcü kefin|1 (noun)|kefen kehâ|1 (noun)|mahcup|utangaç kehanet|1 (noun)|kâhinlik|önbili kehet|1 (noun)|eksilmiş|tükenmiş kehkeşan|1 (noun)|samanyolu|samanuğrusu kehle|1 (noun)|bit kehribar gibi|1 (noun)|sapsarı kehribar|1 (noun)|samankapan|kılkapan kehribar sarısı|1 (noun)|turnagözü kekâh|1 (noun)|kekâ kekâ|1 (noun)|kekâh kekeçen|1 (noun)|ağaçkakan kekeç|1 (noun)|kekeme keke|1 (noun)|kekeme kekelemek|1 (noun)|teklemek kekelik|1 (noun)|kekemelik kekeme|1 (noun)|keke|kekeç kekemelik|1 (noun)|rekâket|kekelik kekik|1 (noun)|ballıbabagillerden|beyaz|pembe keklik gibi|1 (noun)|güzel|alımlı|hareketli keklik|1 (noun)|sülüngillerden|alımlı|alaca kekrelik|1 (noun)|burukluk kekremsi|1 (noun)|buruk kek|1 (noun)|yumurta|kakao|aptal|fırıncı kelâm-ı arabî|1 (noun)|ezelidir|ebedidir kelamıkadim|1 (noun)|kuran kelâmıkadim|1 (noun)|kur'anıkerim|kur'an kelâmıkibar|1 (noun)|özdeyiş|öz deyiş kelam|1 (noun)|söz kelâm|1 (noun)|söz|söyleme|guft kelaynak|1 (noun)|leylekgillerden kel|1 (noun)|cılız|gelişmemiş|çıplak|keleş|yağır kelebek ağacı|1 (noun)|akçaağaç kelebek|1 (noun)|vücudu|vida|böcek|konmak kele|1 (noun)|boğa|tosun kelee|1 (noun)|kertenkele kelek|1 (noun)|kılsız|aptal|olgunlaşmamış keleklik|1 (noun)|aptallık kelekotu|1 (noun)|yonca kele köseden yardım olmaz|1 (noun)|kişi kelem|1 (noun)|lâhana|lahana kelep|1 (noun)|bağlam|demet kelepçe|1 (noun)|kablo|bilezik|bukağı kelepir|1 (noun)|okazyon|parti keleş|1 (noun)|yiğit|cesur|bahadır|çirkin|kötü|kel|dürüst|terbiyeli|güzel kelimede|1 (noun)|uyuşmazlık kelime hazinesi|1 (noun)|söz dağarcığı|vokabüler kelime karışıklığı|1 (noun)|söz karışıklığı kelimelerde|1 (noun)|teklik kelimeleri|1 (noun)|dizgi|gerek kelime sıklığı|1 (noun)|frekans kelimesi kelimesine|1 (noun)|tıpkı|harfiyen|aynen|motamot kelimesiz|1 (noun)|sessiz kelime|1 (noun)|söz|sözcük|lâfız|lügat|tabu kelime türü|1 (noun)|yapı|kavram|sıfat|zamir|zarf|edat|bağlaç|ünlem|fiil|sözcük türü kelle|1 (noun)|baş|kafa kelle götürmek|1 (noun)|koşturmak kelle kazanı|1 (noun)|aş kazanı kellesinden olmak|1 (noun)|ölmek kellesini uçurmak|1 (noun)|başını uçurmak|başınıuçurmak kellesini vurdurmak|1 (noun)|öldürmek kellik|1 (noun)|çıplak|bürge keloğlan|1 (noun)|hindi kelp|1 (noun)|basîr kelt|1 (noun)|iskoç kemâh|1 (noun)|mahveden kemâl|1 (noun)|baha kemalist|1 (noun)|atatürkçü kemalizm|1 (noun)|atatürkçülük kemalpaşa tatlısı|1 (noun)|un kemal|1 (noun)|yetkinlik|eksiksizlik|olgunluk|tamlık|mükemmellik|değer|bilgi|fazilet|erginlik|paha|ergin|olgunluk sınavı|turam kemancı|1 (noun)|gıygıycı kemança|1 (noun)|kabak kemane kemane|1 (noun)|kabak kemane keman gibi|1 (noun)|ince kemankeş|1 (noun)|okçu keman|1 (noun)|yay|saz takımı|yaylı çalgılar kemed|1 (noun)|gam|tasa keme|1 (noun)|domalan kemençe|1 (noun)|yayla|ince saz|yaylı çalgılar kement|1 (noun)|argan|lâso kemente|1 (noun)|gökçeağıl kemeri dolu olmak|1 (noun)|zengin kemer|1 (noun)|kumaş|etek|emniyet kemeri|tümsekli|dairesel|aksesuar|belbağı|belcek|kavaf|kuşak bağlama|toka|yay kemerlik|1 (noun)|tahta kemerli|1 (noun)|trençkot kem göz|1 (noun)|kötü kemik atmak|1 (noun)|susturmak kemik bilimci|1 (noun)|osteolog kemik bilimi|1 (noun)|osteoloji kemik|1 (noun)|çalgıç|fibril|glüten tutkalı|kakma|kaşıkçı|labret|matriks|mekik|mızrap|pişirici|sünük|taş|tezene kemik gibi|1 (noun)|katı kemikleşmek|1 (noun)|sert kemikli gurbağa|1 (noun)|kaplumbağa kemikli|1 (noun)|sıska|azmi|üzgün balığı kemik yalayıcı|1 (noun)|dalkavuk kemircik|1 (noun)|burun kemiren|1 (noun)|kemirici kemirgen|1 (noun)|fare kemirgenlerden|1 (noun)|kumkazan|kunduz|oklu kirpi|oklukirpi kemirgenler|1 (noun)|tavşan|kobay|kirpi|kemiriciler kemirici|1 (noun)|kemiren kemiricilerden|1 (noun)|amerika tavşanı|fındık faresi kemiriciler|1 (noun)|kemirgenler|tavşan|kobay|kirpi kemirmek|1 (noun)|aşındırmak|yemek kemis|1 (noun)|kevgir|süzgeç kemiyet|1 (noun)|nicelik kemleyici|1 (noun)|péjoratif kemlik|1 (noun)|kötülük kem|1 (noun)|noksan|eksik|kötü|fena kemre|1 (noun)|gübre|tezek kemrelemek|1 (noun)|gübrelemek kemrelik|1 (noun)|gübrelik kenan|1 (noun)|cennet|filistin kenara atmak|1 (noun)|önemsememek kenar|1 (noun)|kıyı|pervaz|çizgi|antika|kuytu|ıssız|sapa|tenha|ağız|bordür|bucak|gen|ibik|kıran|koltuk|şati|şefe|yaka kenar mahalle|1 (noun)|kenar semt kenar semt|1 (noun)|kenar mahalle kendi ağzıyla tutulmak|1 (noun)|suçu kendi hâlinde|1 (noun)|sessiz kendi hâline bırakmak|1 (noun)|ilgilenmemek|karışmamak kendi hâline|1 (noun)|sessiz|sakin kendi hesabına|1 (noun)|kendince|düşünce kendi kabuğuna çekilmek|1 (noun)|kabuğuna çekilmek kendi kendine gelin güvey olmak|1 (noun)|sevinmek kendi kendine|1 (noun)|kendiliğinden kendi kendini yemek|1 (noun)|kahrolmak|kendini yiyip bitirmek kendi|1 (noun)|kişisel|zat|bizzat|dilediğini yapmak|öz|şahsen kendiliğinden|1 (noun)|bizatihi|hudayinabit|bi-zâtihi|doğal|hodbehot|kendi kendine|otomatik olarak|resen|tabiatıyla|zaten kendiliğindencilik|1 (noun)|spontaneizm kendilik|1 (noun)|benlik kendimizsağlamalıyız|1 (noun)|aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun kendimseme|1 (noun)|empati kendimsemek|1 (noun)|empati kendince|1 (noun)|için|kendi hesabına|kendisince kendinde|1 (noun)|durumu kendinden|1 (noun)|bizatihi kendinden geçmek|1 (noun)|bayılmak|duygulanmak kendinde olmamak|1 (noun)|bilinci kendine gelmek|1 (noun)|ayılmak|kendini bulmak kendine has|1 (noun)|kendine özgü|kendine mahsus kendine mahsus|1 (noun)|kendine has|kendine özgü kendine|1 (noun)|nama|parmak yalamak kendine özgü|1 (noun)|kendine mahsus|kendine has kendine yontmak|1 (noun)|yontmak kendini avutmak|1 (noun)|oyalamak kendini beğendirmek|1 (noun)|iyi kendini bırakmak|1 (noun)|gevşek kendini bulmak|1 (noun)|kendine gelmek kendini dinlemek|1 (noun)|yalnız kendini göstermek|1 (noun)|belirmek kendini kapı dışında bulmak|1 (noun)|kovulmak kendini kaybetmek|1 (noun)|bayılmak kendini naza çekmek|1 (noun)|nazlanmak kendini|1 (noun)|nefsi müdafaa kendini tutmak|1 (noun)|sabretmek kendini yiyip bitirmek|1 (noun)|kendi kendini yemek kendini yoklamak|1 (noun)|duygu kendir bükücü|1 (noun)|kırnap kendirgillerden|1 (noun)|kenevir kendirgiller|1 (noun)|kendir kendir|1 (noun)|kenevir|çedene|kendirgiller|kıtık kendisi|1 (noun)|bizatihi|bizzat kendisince|1 (noun)|kendince kendisine|1 (noun)|nama|namına kendisini|1 (noun)|osurgan böceği kendiüretir|1 (noun)|otoprodüktör kenef|1 (noun)|pis|berbat|tuvalet|ayakyolu kene|1 (noun)|köpek|koyun|sakırga kene otu|1 (noun)|sütleğengillerden kenet|1 (noun)|krampon kenetlemek|1 (noun)|kilitlemek kenevir|1 (noun)|kendirgillerden|kendir|ağ ipliği|urgan kengel|1 (noun)|kenger|yabanî enginar kengel sakızı|1 (noun)|kenger sakızı kenger|1 (noun)|birleşikgillerden|bileşikgillerden|eşek dikeni|kengel|yabanî enginar kenger sakızı|1 (noun)|çengel sakızı|kengel sakızı kentbilim|1 (noun)|şehircilik kentçilik|1 (noun)|şehircilik kentçi|1 (noun)|şehirci kentet|1 (noun)|beşli|kuintet kentlerarası|1 (noun)|şehirlerarası kentleşmek|1 (noun)|şehirleşmek kentlileşmiş|1 (noun)|medenî kentli|1 (noun)|şehirli|şarbay kent soylu|1 (noun)|burjuva kentsoylu|1 (noun)|burjuva kentsoylular|1 (noun)|burjuvazi kent soyluluk|1 (noun)|burjuvazi kent|1 (noun)|şehir|site|baluk kepazelik|1 (noun)|maskaralık|rezalet|utanmazlık|rüsvaylik kepaze|1 (noun)|rezil|değersiz|utanmaz|gülünç|niteliksiz kep|1 (noun)|başlık|barata kepçe|1 (noun)|tahıl|kömür|gemilerde|çomça|iş makineleri teknikeri kepenek|1 (noun)|kolsuz|pervane kepez|1 (noun)|dağ kepik|1 (noun)|açık kepir|1 (noun)|çorak kepmek|1 (noun)|yıkılmak|çökmek kerahat|1 (noun)|iğrençlik kerahet|1 (noun)|iğrenme|tiksinme keramet|1 (noun)|bağış|kerem|ikram|ağırlama|doğaüstü kerata|1 (noun)|çekecek keratin|1 (noun)|tırnak|boynuz kere|1 (noun)|kez|yol|defa|sefer|merre kerem etmek|1 (noun)|bağışta kerem sahibi|1 (noun)|cömert kerem|1 (noun)|soyluluk|ululuk|büyüklük|asalet|iyilik|lütuf|keramet kerenti|1 (noun)|tırpan kereste|1 (noun)|kalas|hızarcı|istif kerevet|1 (noun)|sedir|peyke kerevides|1 (noun)|kerevit|tatlı su ıstakozu kerevit|1 (noun)|karavide|kerevides|tatlı su ıstakozu kereviz|1 (noun)|maydanozgillerden|köylü çorbası|maydanozgiller kergek bolmak|1 (noun)|ölmek kerhane|1 (noun)|genelev|abanoz|genel ev kerhen|1 (noun)|tiksinerek|iğrenerek|istemeyerek|gönülsüz kerh|1 (noun)|tiksinme|iğrenme kerih|1 (noun)|tiksindirici|iğrenç kerim|1 (noun)|cömert|soylu|asil kerîm|1 (noun)|kur'an kerizci|1 (noun)|çalgıcı keriz|1 (noun)|geriz|çirkef|pislik|kumar|aptal|eğlenti kerkenez|1 (noun)|kartalgillerden kerkes|1 (noun)|akbaba kerki|1 (noun)|keser ker|1 (noun)|kuvvet|kudret kermen|1 (noun)|kale|germen|hisar kerpeten|1 (noun)|sapakar kerpiç|1 (noun)|acür|kulübe kerrat cetveli|1 (noun)|çarpım tablosu kerte kerte|1 (noun)|tedrici kerte|1 (noun)|kerti|derece|radde|basamak|menzile|perese kerteleme|1 (noun)|tedriç kerteli|1 (noun)|tedrici kertenkele|1 (noun)|çevik|böcekçil|kertenkelelerden|elöpen|kelee|sürüngenler kertenkelelerden|1 (noun)|kertenkele kertenkeleleri|1 (noun)|kertenkeleler kertenkeleler|1 (noun)|kertenkeleleri kerteriz noktası|1 (noun)|duba kerti|1 (noun)|kerte|bayat kertik|1 (noun)|gedik|çentik kertikli|1 (noun)|çentik kertme|1 (noun)|çentik kertmek|1 (noun)|çentmek kervankıran|1 (noun)|çoban yıldızı|târık|zühre kervan saray|1 (noun)|kervansaray kervansaray|1 (noun)|kervan saray kervan|1 (noun)|tirkiş kervan yıldızı|1 (noun)|çoban yıldızı|târık kerye|1 (noun)|şeytan kilidi kesafet|1 (noun)|çokluk|sıklık|yoğunluk|bulanıklık kesat|1 (noun)|yokluk|kıtlık kesbetmek|1 (noun)|meş' kesecek|1 (noun)|eğiş keseci|1 (noun)|sauna|hamam|lif kesek|1 (noun)|bel|tezek|gübre kese|1 (noun)|kısa|bürümcükten|hamam takımı|kestirme keseklenmek|1 (noun)|toprak kese kurdu|1 (noun)|çam kese böceği kesel gelmek|1 (noun)|gevşemek|tembelleşmek kesel|1 (noun)|gevşeklik|tembellik keselilerden|1 (noun)|vombat kesen|1 (noun)|bıçgın|kesici|sekant keseneğe almak|1 (noun)|gelirini kesenekçi|1 (noun)|iltizamcı|mültezim|kesimci kesenek|1 (noun)|fabrika|iltizam|aidat kesene|1 (noun)|sözleşme|götürü kesenkes|1 (noun)|kesinlikle keser|1 (noun)|tahta|kerki kesesine göre|1 (noun)|parasına kesici aletler bileyicisi|1 (noun)|bıçakları kesici diş|1 (noun)|yassı kesici|1 (noun)|kesen|silah kesif|1 (noun)|yoğun|sık|kalın|çepel|çogay kesik|1 (noun)|çökelek|ekşimik|kısa|gazete|kupür|tarla|dilim|maktu|tutuk kesiklik|1 (noun)|kırıklık|yorgunluk|gevşeklik kesiklik vermek|1 (noun)|hâlsizlik|kırıklık kesiksiz|1 (noun)|sürekli|süreli|devamlı|mütemadi|kesilmeden|aralıksız kesilen|1 (noun)|münkatı|yonga kesilmeden|1 (noun)|kesiksiz kesilme|1 (noun)|inkıta|kat|sekte kesilmek|1 (noun)|dinmek|tutulmak|kapatılmak|makaslamak|gücü|benzemek|dönmek|durmak|doğranmak|inkıtaa uğramak|kapanmak|katolunmak|makaslanmak|peynirleşmek|sekteye uğratmak kesilmeme|1 (noun)|devam kesilmemek|1 (noun)|baltadan kurtulmak kesilmiş|1 (noun)|maktu|meskûk|münkatı kesim|1 (noun)|bölüm|parça|kısım|sektör|bölge|fason|endam|pazarlık|anlaşma|kesit|kup|mukataa kesimci|1 (noun)|kesenekçi|mültezim kesim evi|1 (noun)|kanara|mezbaha kesimevi|1 (noun)|kasaphane|kesimhane|mezbaha|salhane kesimhane|1 (noun)|mezbaha|kesimevi kesin|1 (noun)|değişmez|maktu|kat'i|mutlak|kati|kesinlikle|kat'î|kategorik|kesme|lâmı cimi yok|matematiksel|nihai|radikal kesinkes|1 (noun)|kesinlikle kesinleşme|1 (noun)|kat'îleşme|katileşme kesinleşmek|1 (noun)|kat'ileşmek|kat'îleşmek|katileşmek kesinleşmemiş|1 (noun)|tartışmalı kesinleşmiş|1 (noun)|mukannen kesinlik|1 (noun)|kat'iyet|katiyet|koşaç kesinlikle|1 (noun)|mutlaka|kat'iyen|kesin|kesin olarak|kesinkes|yüzde yüz|her hâlde|her hâlükârda|mutlak|katiyen|garanti|hiç de|hiç değil|hiç mi hiç|kat'î olarak|kategorik|katiyetle|kesenkes|muhakkak|nasıl|pekâlâ|resmen|zinhar kesin olarak|1 (noun)|kesinlikle kesin orantılar yasası|1 (noun)|öğeciklerin kesinti|1 (noun)|kırpıntı|inkıta|fasıla|boşluk kesintili|1 (noun)|fasılalı kesintisiz|1 (noun)|aralıksız|brüt|durmadan|evrim|fasılasız|gayri safi|lâyenkati|müdâm|mütemadiyen|tam|teselsül etmek kesip biçmek|1 (noun)|parçalamak|doğramak kesirler|1 (noun)|küsur|küsurat kesirli|1 (noun)|buçuklu kesişmek|1 (noun)|pazarlıkta kesitçekim|1 (noun)|tomografi kesit|1 (noun)|kesim|makta|belgi keski|1 (noun)|ağaç|taş|tırnak keskin|1 (noun)|etkili|sert|acı|acı soğuk|acu|ağı gibi|ağır|bıçak gibi|burgu|faruk|jilet gibi|kıygın|kuvvetli|oymak|yakmak|yırtık|zağlı keskinleştirmek|1 (noun)|bilemek|yülümek keskinlik|1 (noun)|görüntü keskinliği|akütans kesmece|1 (noun)|pestil kesmeç|1 (noun)|maniple kesme imi|1 (noun)|kesme işareti kesme işareti|1 (noun)|apostrof|kesme imi kesmek|1 (noun)|bıçak|parçalamak|doğramak|vermemek|kötülemek|belirtmek|kararlaştırmak|azaltmak|güçleştirmek|gidermek|susmak|boğazlamak|bölmek|ayırmak|uydurmak|balta|fasıla vermek|katetmek|kırpmak|kıtır kıtır|lama|makaslamak|metûr|yarmalamak|yontmak kesme|1 (noun)|teneke|lokum|kesin|değişmez|maktu|kat|akçakesme|boru mengenesi|devam|fek|kıtâ|pay bırakmak|takti|takti,-i kesmez|1 (noun)|körleşmek kesmik|1 (noun)|ekşimik kesp etmek|1 (noun)|kazanmak kesp|1 (noun)|kazanma kesre|1 (noun)|esre kesret|1 (noun)|çokluk kestanecik|1 (noun)|prostat kestane kargası|1 (noun)|alakarga kestane|1 (noun)|kayıngillerden|akarap|mevlevî pilâvı kestere|1 (noun)|kitre kestirilemez|1 (noun)|gayrikabilitahmin kestirim|1 (noun)|tahmin kestirmece|1 (noun)|yaklaşık|tahminî|tahmini kestirmek|1 (noun)|anlamak|ne mal olduğunu bilmek|sezmek|tahmin etmek kestirme|1 (noun)|kese|kısaca|amelî kesyap|1 (noun)|kumaş|kolaj keşan|1 (noun)|gömlekler|eteklik keş|1 (noun)|aptal keşfeden|1 (noun)|keşşaf keşfedilmiş|1 (noun)|mekşuf|münkeşif keşfetmek|1 (noun)|bulmak keşide|1 (noun)|çekiliş keşîd|1 (noun)|vurma|dövme keşif|1 (noun)|açma|sezme|tahmin|bulgu|buluş|bulçum|bulug|ekspertiz keşikleme|1 (noun)|almaş|münavebe keşik|1 (noun)|sıra|nöbet keşişhane|1 (noun)|manastır keşişleme|1 (noun)|akçayel|akça yel keşiş|1 (noun)|rahip|hristiyanlarda|karabaş keşkef|1 (noun)|gendime keşke|1 (noun)|keşki|bari keşkek|1 (noun)|yarma keşki|1 (noun)|keşke keşkülüfukara|1 (noun)|keşkül keşkül|1 (noun)|üstü|keşkülüfukara keşmekeş|1 (noun)|karışıklık keşmekeşlik|1 (noun)|karışıklık|halledilmesi keşmir|1 (noun)|kaşmir keşşaf|1 (noun)|keşfeden|izci|bolgan|bulaç keşşaflık|1 (noun)|izcilik ketebe|1 (noun)|yazıcılar|kâtipler ketencik|1 (noun)|turpgillerden ket|1 (noun)|engel ketengillerden|1 (noun)|keten keten helva|1 (noun)|keten helvası keten helvası|1 (noun)|keten helva keten|1 (noun)|ketengillerden|ağ ipliği|iplik|sicim|urgan keten kuşu|1 (noun)|ispinozgillerden ketenpere|1 (noun)|dolandırıcılık kete|1 (noun)|yağlı kethüda|1 (noun)|kâhya ketleme|1 (noun)|nehî ketmolunan|1 (noun)|mektum ketum|1 (noun)|ağzı pek|yaşurgan ketumiyet|1 (noun)|açmazlık|ketumluk ketumluk|1 (noun)|açmazlık|ketumiyet ket vurmak|1 (noun)|güçleştirmek kevaşe|1 (noun)|yosma|kaltak keven|1 (noun)|geven kevgir|1 (noun)|delikli|süzgeç|yayvan|kemis|silepçe kevkebe|1 (noun)|debdebe|şöhret kevn|1 (noun)|sayrûret kevser|1 (noun)|bereket kevser gibi|1 (noun)|lezzetli keyfetmek|1 (noun)|keyif çatmak|keyif etmek keyfi bozulmak|1 (noun)|hastalanmak keyfi gelmek|1 (noun)|neşelenmek keyfî|1 (noun)|gerçeğe|akla keyfi|1 (noun)|isteğince|yasadışı|yasasız|buyrultusal keyfilik|1 (noun)|buyrultusallık keyfince|1 (noun)|dilediğince keyfi yerinde|1 (noun)|neşesi|sağlığı keyfiyet|1 (noun)|nitelik|durum keyif çatmak|1 (noun)|keyfetmek keyif etmek|1 (noun)|keyfetmek keyif hâli|1 (noun)|çakırkeyf|içkili|çakırkeyif keyifle|1 (noun)|afiyetle keyiflendirmek|1 (noun)|neşelendirmek|yaşatmak keyiflenmek|1 (noun)|neşelenmek|havasını bulmak|şenelmek keyifli|1 (noun)|neşeli|mutlu|dörtköşe|şatır keyif|1 (noun)|sağlık|canlılık|tasasızlık|istek|heves|zevk|esrar|akort|hatır|hava|neşve|neşvet keyifsiz|1 (noun)|rahatsız|neşesiz|durgun|mizaçsız|sa­kîm keyif sürmek|1 (noun)|sıkıntısız key|1 (noun)|iyi|çetin|şiddetli keylogger|1 (noun)|tuş kayıtçısı keylus|1 (noun)|kilüs keymus|1 (noun)|kimüs keyveni|1 (noun)|ahçı keza|1 (noun)|kezalik kezâlik|1 (noun)|böylece kezalik|1 (noun)|keza kez|1 (noun)|defa|sefer|kere|el|merre|nöbet|öğün|posta|seans|yol|yüz kezzâb|1 (noun)|yalancı kezzap|1 (noun)|nitrik asit kıble|1 (noun)|cenup kıçı kırık|1 (noun)|önemsiz kıç|1 (noun)|popo|göt|arka|makat|ayak|bızdık|dip|dübür|kaba et|küfe|mabat|pupa|toto kıdem|1 (noun)|bayrılık kıdemli|1 (noun)|mümessil|bıldırki kıdemsiz|1 (noun)|rütbesiz kıgısal|1 (noun)|pratik kığalak|1 (noun)|gübre kığı|1 (noun)|kığ kığılamak|1 (noun)|keçi kığ|1 (noun)|koyun|deve|kığı kıh|1 (noun)|kirli|pis kıkırdak|1 (noun)|dayanıklı|esnek|bükülgen|kakırdık|kakırdak kıkırdak doku|1 (noun)|katı kıkırdaklı|1 (noun)|köpek balığı kıkırdamak|1 (noun)|ölmek kılabdan|1 (noun)|kılaptan kılâde|1 (noun)|gerdanlık kılağılamak|1 (noun)|zağlamak kılağılama|1 (noun)|zağlama kılağılanmak|1 (noun)|zağlanmak kılağılanmamış|1 (noun)|kılağısız kılağılanma|1 (noun)|zağlanma kılağılanmış|1 (noun)|kılağılı|zağlı kılağılı|1 (noun)|kılağılanmış|zağlı kılağısız|1 (noun)|kılağılanmamış kılağı|1 (noun)|zağ kılaptan|1 (noun)|kılabdan kılâptan|1 (noun)|pirinç|bakır kılâ|1 (noun)|surlar|kaleler|hisarlar kılavuzluk|1 (noun)|rehberlik|delâlet|kösemenlik|öncül olmak kılavuz|1 (noun)|rehber|delil|klavuz|mihmandar|mürşit|öncü|öncül|önder|yirçi|yordam kılbaz|1 (noun)|dalkavuk kılcal kök|1 (noun)|ana kılçık atmak|1 (noun)|bozmak kılçık|1 (noun)|fasulye kılçıklı|1 (noun)|pürüzlü|çapraşık|karışık kılçıksız|1 (noun)|ayşekadın|kılıç balığı kıldan|1 (noun)|seklem kılgılı|1 (noun)|uygulamalı|amelî|tatbikî|pratik|kılgısal kılgın|1 (noun)|amelî|pratik kılgısal|1 (noun)|kılgılı|uygulamalı|pratik|ameli|tatbiki kılgı|1 (noun)|uygulama|tatbik|ameliye|pratik kıl gibi|1 (noun)|ipince|incecik kıl|1 (noun)|huysuz|geçimsiz|elek|kan unu|örtenek kılıbık|1 (noun)|karım köylü|karısı köylü kılıcına|1 (noun)|kılıçlama kılıç balığı|1 (noun)|kılçıksız kılıçlama|1 (noun)|kılıcına|çaprazlama|kirişleme kılıç oyuncusu|1 (noun)|eskrimci kılıç oyunu|1 (noun)|eskrim kılıçoyunu|1 (noun)|eskrim kılıç|1 (noun)|uzun|çatmak|çekâçak|çıngılıç|deste|kalkan|köstek|kuşanmak|namlu|pırazvana|temirçal|yalım|zırh kılıf|1 (noun)|gılaf|gömlek|kap|niyâm|zarf kılık|1 (noun)|giyim|kıyafet|kisve|fotoğraf|eşkâl|heyet kılı kıpırdamamak|1 (noun)|umursamamak kılıklı|1 (noun)|güzel|temiz|kıyafetli kılıksızdır|1 (noun)|bekarlık maskaralık kılıksızlaşmak|1 (noun)|suflîleşmek|uyuzlaşmak kılıksızlık|1 (noun)|kıyafetsizlik kılıksız|1 (noun)|sünepe|süflî|kalender|kılkuyruk|kıyafetsiz|meymenetsiz|şansız kılır|1 (noun)|maydanozgillerden kıl ibik|1 (noun)|ağaçkakan kılkapan|1 (noun)|kehribar kılkıran|1 (noun)|saçkıran kılkuyruk|1 (noun)|niteliksiz|kılıksız|çelimsiz|züğürt|ördekgillerden|karışık|gagası|zayıf kıl kuyruk|1 (noun)|zayıf|çelimsiz kıllanmak|1 (noun)|bıyığı kılmak|1 (noun)|etmek kılsız|1 (noun)|kelek kılükal|1 (noun)|dedikodu|söylenti kımıldamadan|1 (noun)|çakılıp kalmak kımıldama!|1 (noun)|davranma! kımıldamak|1 (noun)|debelenmek|deprenmek|kımıldama|kımıldanmak|kıpırdamak|kıpırdaşmak|oynamak|sallanmak|yekinmek|yelpirdemek kımıldama|1 (noun)|kımıldamak kımıldamaksızın|1 (noun)|mıhlı kımıldamayan|1 (noun)|dingin|sakin kımıldanış|1 (noun)|devin|durulmak kımıldanma|1 (noun)|devin kımıldanmak|1 (noun)|kımıldamak|devinmek kımıldatmak|1 (noun)|harekete geçirmek|harekete getirmek|ırgamak|kıpırdatmak kımıldatma|1 (noun)|tahrik kımıldayan|1 (noun)|oynak kımıldayış|1 (noun)|debret kımıl|1 (noun)|sap|çiçek kımıltı|1 (noun)|kıpırtı kımız|1 (noun)|ekşi kımkım etmek|1 (noun)|oyalanmak kınaçiçeğigillerden|1 (noun)|kınaçiçeği kınaçiçeği|1 (noun)|kınaçiçeğigillerden kına|1 (noun)|hına|hınna kınakına|1 (noun)|kök boyasıgiller kınalı keklik|1 (noun)|sülüngillerden kınalı|1 (noun)|yapıncak kınalı yapıncak|1 (noun)|yapıncak kınama|1 (noun)|ayıplama|takbih|melâmet|muaheze|tayip|yuf|yuf borusu|yuf borusu çalmak|yuf borusu öttürmek kınamak|1 (noun)|ayıplamak|aklına tükürmek|muaheze etmek|takbih etmek|zemmetmek kınanacak|1 (noun)|mezemmet kın|1 (noun)|bıçak kınkanatlılardan|1 (noun)|hanımböceği|kuduzböceği|mayısböceği|sigaraböceği|suböceği|susineği kınnap|1 (noun)|sicim kıpçakça|1 (noun)|kumanca kıpçak|1 (noun)|kuman|çözeli kıpırdak|1 (noun)|canlı|eli dursa ayağı durmaz|hareketli|kaynaşık kıpırdama|1 (noun)|kıpırdamak|kıprama kıpırdamak|1 (noun)|kımıldamak|dalgalanmak|kıpırdama|kıpırdanmak|kıpramak kıpırdamaksızın|1 (noun)|kaskatı kıpırdanma|1 (noun)|devin kıpırdanmak|1 (noun)|kıpırdamak|ırganmak kıpırdaşmak|1 (noun)|kımıldamak kıpırdatmak|1 (noun)|kımıldatmak kıpır kıpır|1 (noun)|hamarat kıpırtı|1 (noun)|kımıltı kıpırtılı|1 (noun)|kıprayışlı kıpırtısız|1 (noun)|kıprayışsız|mum gibi kıpkırmızı|1 (noun)|ateş gibi|kor gibi kıpkızıl|1 (noun)|aşırı|koyu kıpmak|1 (noun)|kırpmak|kırpıştırmak kıprama|1 (noun)|kıpırdama kıpramak|1 (noun)|kıpırdamak kıprayışlı|1 (noun)|kıpırtılı kıprayışsız|1 (noun)|kıpırtısız kıpti|1 (noun)|çingene|merdikıpti|çingen kıraat etmek|1 (noun)|okumak kıraathane|1 (noun)|kahvehane|kahve kıraat|1 (noun)|okuma kıraçlaşmak|1 (noun)|verimsizleşmek kırağı|1 (noun)|bitkiler|çığ|jale kıramamak|1 (noun)|yüzüne duramamak kıranlar|1 (noun)|afat kıran|1 (noun)|ölet|afet|kıyı|kenar|çevre|uç|tepe|bayır kıranta|1 (noun)|ağırbaşlı kırat|1 (noun)|elmas|nitelik|değer|düzey|seviye kıray|1 (noun)|asi|genç|delikanlı kırbacık|1 (noun)|tulumcuk kırbaçlamak|1 (noun)|canlandırmak kırba|1 (noun)|matara kırcı|1 (noun)|dolu kırçan|1 (noun)|ağrı|kan işeme|ağrıma kırçıllanmak|1 (noun)|ağarmak kırç|1 (noun)|kışın kırda|1 (noun)|jogging kırdırma|1 (noun)|ıskonta|iskonto|ıskonto kır düşmek|1 (noun)|kırlaşmak kır gerillâsı|1 (noun)|dağlarda kırgın|1 (noun)|alık|gayrimemnun|münfail|münkesir|şikeste kırgınlığa|1 (noun)|soğukluk kırgınlık|1 (noun)|kırıklık|adını ağzına almamak|adınıağzına almamak|iğbirar kırgınlıkla|1 (noun)|başı yerde kırgızca|1 (noun)|türkî kırgız|1 (noun)|dutar|kırguz kırgızistan|1 (noun)|kazakistan|orta asya|özbekistan|türk cumhuriyetleri kırguz|1 (noun)|kırgız kırıcı|1 (noun)|kaba|sert|senet|tahvil|engelleyici|acı|acı acı|acı gelmek|ağır|dalkıran|dan dan|dürüşt|haşin|iğneleyici|iğneli|nobranca|okkalı|sertlik kırıcılık|1 (noun)|huşunet kırıkçı|1 (noun)|sınıkçı|çıkıkçı kırık dökük|1 (noun)|eski|çürük|değersiz kırıklamak|1 (noun)|ufalamak kırıklık|1 (noun)|kırgınlık|yorgunluk|rahatsızlık|isteksizlik|güceniklik|grip|kesiklik|kesiklik vermek kırık|1 (noun)|melez|gücenmiş|üzgün|fay|kırıntı|fizyoterapist|lök|münkesir|sınık|sınıkçı|şikeste|taşı ölçeyim kırık plâk gibi|1 (noun)|durmaksızın kırılan|1 (noun)|alıngan|dargun kırılca|1 (noun)|ıriölçekte|billur, kristal|kristal kırılcal|1 (noun)|billuri, kristalin kırılgan|1 (noun)|molibden kırılıp bükülmek|1 (noun)|kırıtarak kırılıp|1 (noun)|gedek kırılma|1 (noun)|hasar|inkisar kırılmak|1 (noun)|azalmak|yatışmak|umut|gücenmek|incinmek|ağaç|çiçek|darılmak|fenasına gitmek|hatırı kalmak|paramparça olmak|parça|sınmak|yaralanmak kırılması|1 (noun)|sert|zorlamak kırılmış|1 (noun)|boynu bükük|gücenik|mükesser|münkesir|şikeste kırım|1 (noun)|katliam kırım kırım|1 (noun)|kırıtarak kırınım|1 (noun)|ışık|difraksiyon|ışınların kırınmak|1 (noun)|oynamak|raksetmek kırıntı|1 (noun)|kırık|parçacık kırışık|1 (noun)|kırışıklık kırışıklık|1 (noun)|kırışık kırışmak|1 (noun)|öldürmek|büzüşmek kırıştırma|1 (noun)|aşne fişne kırış|1 (noun)|vuruş kırıta kırıta|1 (noun)|kırıtarak kırıtarak|1 (noun)|kırılıp bükülmek|kırım kırım|kırıta kırıta|kırıtım kırıtım kırıtım kırıtım|1 (noun)|kırıtarak kırıtkan|1 (noun)|işvebaz|kahpecik kırıtma|1 (noun)|cilve|işve kırk|1 (noun)|40|xl kırkambar|1 (noun)|çerçi kırkıcı|1 (noun)|kırkımcı kırkımcı|1 (noun)|kırkıcı kırkıntı|1 (noun)|kırpıntı kırk kapının ipini çekmek|1 (noun)|kapının ipini çekmek kırkma|1 (noun)|kâkül kırkmak|1 (noun)|kırpmak kırk merdiveni|1 (noun)|kırkmerdiven kırkmerdiven|1 (noun)|kırk merdiveni kırk tarakta bezi olmak|1 (noun)|her tarakta bezi olmak kırkyama|1 (noun)|patchwork kırk yıllık|1 (noun)|köklü kırkyıllık|1 (noun)|köklü kırlangıçbalığıgillerden|1 (noun)|kırlangıçbalığı kırlangıçbalığı|1 (noun)|kırlangıçbalığıgillerden kırlangıçgillerden|1 (noun)|kırlangıç kırlangıç|1 (noun)|kırlangıçgillerden|çağaş kırlangıç otu|1 (noun)|gelincikgillerden kırlangıçotu|1 (noun)|gelincikgillerden kırlarda|1 (noun)|kümültü kırlaşmak|1 (noun)|kır düşmek kırmacı|1 (noun)|değirmenci kırmadan|1 (noun)|latife latif gerek|ne kızı verir ne dünürü küstürür kırmak|1 (noun)|öldürmek|azaltmak|indirmek|gücünü|incitmek|çevirmek|döndürmek|kaçmak|uzaklaşmak|çalmak|delmek|gönlünü söndürmek|gönlünü yaralamak|haklamak|kalbini kırmak|rencide etmek|sımak|sındırmak|telef etmek|üzmek|yaralamak|zülfü yâre dokunmak kırmalık|1 (noun)|melezlik kırmalı|1 (noun)|pilili kırma|1 (noun)|pli|azma|melez|metis|bulganç kırmataş|1 (noun)|balast kırmızböceği|1 (noun)|zarkanatlılardan kırmız|1 (noun)|çiçek boyası kırmızı|1 (noun)|al|kızıl|ağaç minesi|ateş|fes|gül|horoz ibiği|isot|karo|kızılcık|kiraz elması|kirazelması|kor|lale|ortanca|şebboy|türbe eriği|türbeeriği kırmızıbiber|1 (noun)|çuşka|türk biberi kırmızıfener|1 (noun)|genelev kırmızılaşmak|1 (noun)|kızarmak kırmızılık|1 (noun)|kızıllık|iltihap kırmızımsı|1 (noun)|kırmızımtırak kırmızımtırak|1 (noun)|kırmızımsı|sümter kırmızı panda|1 (noun)|etçillerden|karnı|panda kırmızıturp|1 (noun)|turpgillerden kırmız madeni|1 (noun)|madenkırmız kırnak|1 (noun)|cariye|çalımlı|güzel|titiz|cilveli kırnap|1 (noun)|kendir bükücü kır|1 (noun)|orman|gri|argıç|dağ bayır|dökülmek|piknik|refref|sahra|şehba|yaban yer|yazı|yazı yaban kırpıntı|1 (noun)|kesinti|kırkıntı kırpıştıra kırpıştıra|1 (noun)|kırpıştırarak kırpıştırarak|1 (noun)|kırpıştıra kırpıştıra kırpıştırmak|1 (noun)|kıpmak|kırpmak kırpmak|1 (noun)|kesmek|kırkmak|kıpmak|kırpıştırmak|sansür etmek kırpma|1 (noun)|makas kırsal|1 (noun)|rustik|rüstik kırtasiyeci|1 (noun)|bürokrat|şekilci|formalist kırtasiyecilik|1 (noun)|bürokrasi kırtasiye|1 (noun)|defter|kâğıt|kalem kırtas|1 (noun)|kağıt kırtık|1 (noun)|azıcık kırtıklı|1 (noun)|kirtikli kırtıpil|1 (noun)|değersiz|bayağı kırtlama|1 (noun)|kıtlama kısa|1 (noun)|boyu|kısaca|kısaltarak|bodur|çigilvar|endamsız|gücük|güdük|haydarî|kese|kesik|külot|meç|muhtasar|mücmel|pala|tabanca|tüy kısaca|1 (noun)|özetle|hulâsaten|hülasaten|kestirme|kısa|kısarak|muhtasaran|sözün kısası|şöyle bir kısacası|1 (noun)|elhasıl|velhasıl|velhasılıkelam|hâsılı|hâsılı velkelâm|hulâsa|özcesi|sözün kısası|uzatmayalım|velhâsıl kısa çizgi|1 (noun)|tire kısaıtma|1 (noun)|muhtasar kısa kafalı|1 (noun)|brakisefal kısalma|1 (noun)|esnek kısalmak|1 (noun)|esnek kısaltarak|1 (noun)|kısa|muhtasaran kısaltılmış|1 (noun)|ihtisaren|mülahhas kısaltım|1 (noun)|taksir|zihaf kısaltış|1 (noun)|ihtisar kısaltmak|1 (noun)|almak|budamak|kasmak|özetlemek kısaltmalar|1 (noun)|mukattaât kısaltma|1 (noun)|taksir|ihtisar|akronim|icmal|telhis|zihaf kısarak|1 (noun)|kısaca kısasa kısas|1 (noun)|uygulama kısas|1 (noun)|kıssalar|hikâyeler kısa ünlü|1 (noun)|al kısa yoldan|1 (noun)|uzatmadan kısık|1 (noun)|klüz|ağır|basık|boğunuk|dar boğaz|kanyon|küçük kısıklaşmak|1 (noun)|boğuklaşmak kısılma|1 (noun)|kalbin kısılmak|1 (noun)|hacmi|niceliği|yumulmak kısılmasına|1 (noun)|sıkıştırmak kısılmış|1 (noun)|tutuk kısım|1 (noun)|avuç|bölük|kesim|bölüm|kol|dal|fasıl|hizip|kıt'a|miktar|pare|parti|taraf|ülegü|yanağ|yartım kısım kısım|1 (noun)|peyapey kısımlar|1 (noun)|aksam|ecza kısıntı|1 (noun)|kısma|azaltma|kasr kısıntılar|1 (noun)|tahdidat kısır döngü|1 (noun)|sürdürülmesi|fasit daire|döngü kısırganma|1 (noun)|esirgeme kısırlaştırılmış|1 (noun)|hadım|sterilize kısırlaştırmak|1 (noun)|hadım etmek|hadımlaştırmak kısırlaştırma|1 (noun)|takim|vasektomi kısırlık|1 (noun)|verimsizlik|akamet|çocuksuzluk|fakirlik kısır|1 (noun)|verimsiz|yararsız|sonuçsuz|akim|çorak|steril|yoz kısıt altına almak|1 (noun)|kısıtlamak kısıt|1 (noun)|bunama|hacir kısıtlama|1 (noun)|hacir|takyit kısıtlamak|1 (noun)|sınırlamak|daraltmak|baskı altında tutmak|baskıaltında tutmak|gümrük koymak|hacir altına almak|kısıt altına almak kısıtlanmış|1 (noun)|kısıtlı kısıtlayan|1 (noun)|kısıtlayıcı kısıtlayıcı|1 (noun)|kısıtlayan|sınırlayan|daraltan|baskıcı kısıtlı|1 (noun)|kısıtlanmış|mahcur|sınırlanmış kısıtlılık|1 (noun)|hacir kıskaç|1 (noun)|mandal|pense kıskanç|1 (noun)|günücü|çekemez|hasetçi|hasut kıskançlık etmek|1 (noun)|kıskanmak kıskançlık|1 (noun)|günücülük|hasetçilik|hasetlik|hasutluk|günü|haset|heyecan kıskanmak|1 (noun)|günülemek|esirgemek|imrenmek|haset etmek|hasetlenmek|içi götürmemek|kıskançlık etmek kıskı|1 (noun)|kama|takoz kısma ad|1 (noun)|akronim kısmak|1 (noun)|alçaltmak|azaltmak|sıkıştırmak kısma|1 (noun)|kısıntı|taksir|taksîre kısmet beklemek|1 (noun)|evlenmeyi kısmet gökten zembille inmez|1 (noun)|kısmet kısmetini ayağıyla tepmek|1 (noun)|nimeti ayağıyla tepmek kısmet ise gelir hint'ten, yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden?|1 (noun)|hint'ten kısmet kapısı|1 (noun)|gelir kısmetli|1 (noun)|nasipli|ülüglü kısmet|1 (noun)|nasip|bög|böle|kısmet gökten zembille inmez|ülük kısmetsiz|1 (noun)|nasipsiz kısmık|1 (noun)|cimri|pinti|hasis kısmı|1 (noun)|taraf kısmi|1 (noun)|bölümsel kısmî|1 (noun)|tikel|cüz'î|bölümsel kısrak|1 (noun)|madiyan kıssa|1 (noun)|hikâye|fıkra|öğütlük kıssalar|1 (noun)|kısas kıstak|1 (noun)|berzah|dil kıstas|1 (noun)|ölçüt|kriter kıstırmak|1 (noun)|kapmak|sıkıştırmak kış|1 (noun)|aralık|tavuk|ördek|şita kış basmak|1 (noun)|kışın kış dönencesi|1 (noun)|oğlak dönencesi kış günü|1 (noun)|kışın kışın|1 (noun)|kırç|kış basmak|kış günü kışır|1 (noun)|kabuk kışkırtan|1 (noun)|müşevvik kışkırtıcı ajan|1 (noun)|insanları|ınsanları kışkırtıcılık|1 (noun)|fitçilik kışkırtıcı|1 (noun)|muharrik|provokatör|ajitatör|fitçi|körükleyici|tahrikamiz kışkırtılar|1 (noun)|tahrikât kışkırtılmak|1 (noun)|fitillenmek kışkırtılma|1 (noun)|tahrîz kışkırtılmış|1 (noun)|ajite|provoke kışkırtı|1 (noun)|tahrikât kışkırtmak|1 (noun)|ateşlemek|ateşlendirmek|fitil vermek|fitlemek|körüklemek|tahrik etmek|teşvik etmek|yangına körükle gitmek kışkırtmalar|1 (noun)|tahrikât kışkırtma|1 (noun)|tahrik|tahrikât|gruba|provokasyon|ajitasyon kışkırtmıştır|1 (noun)|kabahat öldürende değil, ölendedir kışla|1 (noun)|bulaşıkhane|kantin|koğuş|ranza kışlama|1 (noun)|teşetti kış uykusu|1 (noun)|durgunluk kıta|1 (noun)|ana kara|dörtlük kıtaat|1 (noun)|kıtalar|anakaralar kıtâ|1 (noun)|kesme kıtalar|1 (noun)|kıtaat kıtal|1 (noun)|vuruşma|savaş|cenk kıt'a|1 (noun)|parça|dörtlük|tane|kısım|bölük|cüz|asya|afrika|vb|memleket|ülke|oy|ölçek|adet kıtık|1 (noun)|minder|kendir kıtıpiyos|1 (noun)|değersiz|bayağı|kötü kıtır kıtır|1 (noun)|yemek|kesmek kıtır|1 (noun)|yalan kıtipiyoz|1 (noun)|değersiz|bayağı|kötü kıtlama|1 (noun)|kırtlama kıtlık|1 (noun)|kuraklık|duygu|açlık|kesat kıt|1 (noun)|yetersiz|eksik kıvamlanmak|1 (noun)|koyulaşmak|olgunlaşmak kıvam|1 (noun)|yoğunluk kıvanç duymak|1 (noun)|övünmek kıvançla|1 (noun)|memnuniyetle kıvançlanmak|1 (noun)|övünmek kıvançlı|1 (noun)|mutlu|memnun kıvanç|1 (noun)|övünç|iftihar|sevinç|memnuniyet|memnunluk|övünme|ünlem işareti kıvanma|1 (noun)|iftihar|memnuniyet|memnunluk kıvanmak|1 (noun)|govanmak|göğsü kabarmak|iftihar etmek|memnun olmak|övünç duymak kıvılcım|1 (noun)|kıvıl|alev|cıngı|çakım|çakın|çıngı|şerare|ürgan kıvılcımlar|1 (noun)|şihban kıvıldevimbilim|1 (noun)|elektrodinamik kıvıldinimbilim|1 (noun)|elektrostatik kıvıliter kuvvet|1 (noun)|elektromotor kuvvet kıvılkesilgen|1 (noun)|elektrolit kıvılkesimde|1 (noun)|artıuç|eksiuç|kıvıluç|yarım göze|yükün göçü kıvılkesim|1 (noun)|elektroliz kıvılkesimsel çözelti|1 (noun)|elektrolitik solüsyon kıvıl|1 (noun)|kıvılcım kıvılkimya|1 (noun)|elektrokimya kıvıllandırma|1 (noun)|artı|elektrifikasyon kıvılmıknatıs kuramı|1 (noun)|elektromanyetik teori kıvılmıknatıslık|1 (noun)|elektromanyetizm kıvıluç|1 (noun)|kıvılkesimde|elektrot kıvıl yük|1 (noun)|elektrik yükü kıvırarak|1 (noun)|dürüm dürüm kıvırcık|1 (noun)|buyra|kıvırcık koyun|kıvırcık salata kıvırcık koyun|1 (noun)|kıvırcık kıvırcık labada|1 (noun)|evelik kıvırcık salata|1 (noun)|kıvırcık kıvır kıvır|1 (noun)|kıvrımlı kıvırma|1 (noun)|eğir kıvırmak|1 (noun)|bükmek|başarmak|becermek|sapmak|dürümlemek kıvırtmak|1 (noun)|büktürmek kıvır zıvır|1 (noun)|önemsiz|değersiz kıvlandırmak|1 (noun)|elektriklendirmek kıvracık|1 (noun)|hamarat kıvrak|1 (noun)|canlı|hareketli|atik|akıcı|işlek|aceleci|güzel|şık|yakışıklı kıvrakça|1 (noun)|kıvrak kıvrak kıvrak kıvrak|1 (noun)|kıvrakça kıvranmak|1 (noun)|ağrı|üzülmek kıvrantı|1 (noun)|kararsızlık|sıkıntı kıvrıkdal|1 (noun)|kıvrımdal kıvrık|1 (noun)|kıvrılmış kıvrılarak|1 (noun)|girişik bezeme kıvrılma|1 (noun)|bükülme kıvrılmak|1 (noun)|dönmek|sapmak|bükünmek|dürülmek kıvrılmış|1 (noun)|burma|buyra|dürülü|kıvrık|ondüle|sıvalı kıvrım|1 (noun)|büklüm|sarıburma|büküm|jül|kıvrıntı|sarığıburma kıvrımdal|1 (noun)|burmadal|kıvrıkdal kıvrımlı|1 (noun)|helezon|kıvır kıvır|ondüle kıvrıntı|1 (noun)|kıvrım|dönemeç kıyacı|1 (noun)|cani|katil kıya|1 (noun)|cinayet|muhtar kıyafet|1 (noun)|kılık|elbise|giyecek|giysi|çul|don|resmî elbise kıyafetli|1 (noun)|kılıklı kıyafetsiz|1 (noun)|kılıksız|şansız kıyafetsizlik|1 (noun)|kılıksızlık kıyak|1 (noun)|kıyıcı|zalim|gaddar|mükemmel|güzel|biçimli|yakışıklı|hoşgörü kıyamet|1 (noun)|gürültü|patırtı|mahşer günü kıyam|1 (noun)|kalkışma|ayaklanma kıyasa muhalefet|1 (noun)|kurala aykırılık kıyasen|1 (noun)|karşılaştırarak|oranlayarak|benzeterek kıyas eylemek|1 (noun)|karşılaştırmak kıyasımukassem|1 (noun)|ikilem kıyasımukassim|1 (noun)|ikilem kıyasıya|1 (noun)|korkunç|muthiş|pençe pençeye gelmek kıyasî|1 (noun)|kurallı kıyas|1 (noun)|karşılaştırma|oranlama|örnekseme|tasım|anoloji kıyaslamak|1 (noun)|karşılaştırmak|oranlamak|örneksemek|mukayese etmek kıyaslama|1 (noun)|mukayese kıyaslamaya|1 (noun)|metafor kıyasla|1 (noun)|nazaran kıyaslanmak|1 (noun)|karşılaştırılmak kıyaslayarak|1 (noun)|nispeten kıygı|1 (noun)|haksızlık|gadir|acımazlık|zulüm|gadirlik kıygınlık|1 (noun)|mağduriyet|mağdurluk|mağdariyet kıygın|1 (noun)|mağdur|keskin kıyıcı|1 (noun)|gaddar|zalim|izbandut|kıyak kıyıcılık:|1 (noun)|gaddarlık kıyıcılık|1 (noun)|gaddarlık|zulüm|zalimlik kıyıda bucakta|1 (noun)|kıyıda köşede kıyıda köşede|1 (noun)|kıyıda bucakta kıyıdan|1 (noun)|kıyı kıyı|kıyın kıyın kıyıdaş|1 (noun)|sahildar kıyı|1 (noun)|kenar|ıssız|uç|sahil|buldak|kıran|plaj|şati|yaka kıyı kıyı|1 (noun)|kıyıdan kıyık|1 (noun)|iğne|çuvaldız kıyılarda|1 (noun)|tuzla kıyılmak|1 (noun)|ezilir kıyılmış|1 (noun)|sosis kıyımlar|1 (noun)|mezalim kıyım|1 (noun)|zulüm kıyınç|1 (noun)|işkence kıyın kıyın|1 (noun)|kıyıdan kıyın|1 (noun)|zulüm kıyma|1 (noun)|börek|bumbar|harput köftesi|izmir köfte|meyhane pilâvı|omlet|pide|terbiyeli köfte kıymak|1 (noun)|esirgememek|zulmetmek|nikâh kıymak|feda etmek|kastetmek|söküp atmak kıymalı ıspanak|1 (noun)|soğan kıymalı|1 (noun)|pideci kıymet|1 (noun)|değer|bedel|dağer|ekelik|kadir|paha|tegrek|teker|valör kıymetiharbiye|1 (noun)|geçerlilik|değer|önem kıymetini bilmek|1 (noun)|önemini kıymetlendirilme|1 (noun)|değerlendirilme kıymetlendirilmek|1 (noun)|değerlendirilmek kıymetlendirme|1 (noun)|değerlendirme kıymetlendirmek|1 (noun)|değerlendirmek kıymetlenme|1 (noun)|değerlenme kıymetlenmek|1 (noun)|değerlenmek kıymetli|1 (noun)|değerli|değerlü|zikıymet kıymetli evrak|1 (noun)|belge kıymetlilik|1 (noun)|değerlilik kıymetsiz|1 (noun)|değersiz|ucuz kıymetsizlik|1 (noun)|değersizlik kıymettar|1 (noun)|değerli kıymık|1 (noun)|yam kıynak|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|pençe|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı kıytırık|1 (noun)|değersiz|bayağı|basit kıyye|1 (noun)|okka kızaklama|1 (noun)|patinaj kızamık|1 (noun)|bulaşıcı|ateşli|indifa kızancık|1 (noun)|çocuk kızarık|1 (noun)|kızarmış kızarıp bozarmak|1 (noun)|utanç kızarmak|1 (noun)|olgunlaşmak|utanç|ateş basmak|ateşbasmak|kırmızılaşmak|tutuşmak kızarmış|1 (noun)|kebap|kızarık|kızartılı kızartıcı|1 (noun)|karalayıcı|kirletici kızartı|1 (noun)|çıban kızartılı|1 (noun)|kızarmış kızartılmış|1 (noun)|talkan kızartma|1 (noun)|kebap kızbân|1 (noun)|ince|dallar|çubuklar kız böcekleri|1 (noun)|camsı kızdıran|1 (noun)|illet kızdırılmak|1 (noun)|fitillenmek kızdırma|1 (noun)|ateş|daldırma kızdırmak|1 (noun)|ısıtmak|öfkelendirmek|sinirlendirmek|fitil vermek|gazaplandırmak|gıcık etmek|göt etmek|hırslandırmak|hiddetlendirmek|illet etmek|sinirlerini bozmak|takılmak kız|1 (noun)|erden|bakire|dişi|yeni|bozulmamış|kızoğlan kız kızgınlığı|1 (noun)|harı geçmek|hiddetsiz|yumuşamak kızgınlık|1 (noun)|kızgın|celâl|dolgun|gazab|gazap|heyecan|hırs|hışım|hiddet|homurdanmak|infial|infiale kapılmak|kakınç|öfke|tarkanç kızgın|1 (noun)|öfkeli|mütehevvir|kızışık|zorlu|sert|şiddetli|bozuk|figen|gayrimemnun|gazan|gazaplı|har|haşlak|hırslı|hışımlı|hiddetli|hiddetsiz|kızgınlık|kızılmak|üzbe kız gibi|1 (noun)|utangaç kızıevlendirmek|1 (noun)|gelin etmek kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır , ya zurnacıya|1 (noun)|hoşlandığı kızılağaç|1 (noun)|gürgengillerden kızılaltı|1 (noun)|enfraruj kızılan|1 (noun)|mübarek kızılboya|1 (noun)|kökboyası kızılca kıyamet|1 (noun)|çekişme|kavga kızılca kıyamet kopmak|1 (noun)|kavga kızılca|1 (noun)|kızıl kızılcıkgillerden|1 (noun)|kızılcık kızılcık|1 (noun)|kırmızı|kızılcıkgillerden kızılkanat|1 (noun)|sazangilleredn kızılkantarongillerden|1 (noun)|acı yonca|kantiyane kızılkantarongiller|1 (noun)|kızılkantaron kızılkantaron|1 (noun)|kızılkantarongiller kızıl kıyamet|1 (noun)|kavga kızıl|1 (noun)|komünist|bulaşıcı|altın|al|dökmek|kırmızı|kızılca|kobra kızılkök|1 (noun)|kökboyası|kök boyası kızılkuyruk|1 (noun)|karatavukgillereden|küçük kızıllaşmak|1 (noun)|tutuşmak kızıllık|1 (noun)|pudra|allık|düzgün|kırmızılık kızılmak|1 (noun)|kızgın kızılötesi bağ erişim kuralları|1 (noun)|köbek kızıl ötesi|1 (noun)|enfraruj kızılötesi|1 (noun)|enfraruj kızılötesi veri birliği|1 (noun)|kövb kızıl panda|1 (noun)|etçillerden|karnı kızılşap|1 (noun)|açık kızıl tepeli turna|1 (noun)|japon turnası|mançurya turnası kızılyaprak|1 (noun)|gülgillerden|kasık otu kızıl yara|1 (noun)|şirpence kızılyara|1 (noun)|şirpençe kızılyörük|1 (noun)|yılancık kızışık|1 (noun)|şiddetli|kızgın kızışmak|1 (noun)|zorlu|sert|şiddetlenmek|hızlanmak|hareketlenmek|kösnümek|ateşlenmek|hararetlenmek kızıştırıcı|1 (noun)|tahrikamiz kızıştırmak|1 (noun)|isteklendirmek|körüklemek|pompalamak kızkalbi|1 (noun)|şahteregillerden kızkuşu|1 (noun)|yenebilen kızlar ağası|1 (noun)|akağa kızlık|1 (noun)|erdenlik|bekâret|bakirlik|bikir kızlık zarı|1 (noun)|himen kızmaca|1 (noun)|kızmaya kızmak|1 (noun)|öfkelenmek|sinirlenmek|kösnümek|asabîleşmek|celâllenmek|gazaba gelmek|gazaplanmak|gerilmek|gıcık almak|herslenmek|hırslanmak|hiddet etmek|hiddete kapılmak|hiddetlenmek|kafası bozulmak|kakımak|kaş çatmak|öfkeye kapılmak|tepesinin tası atmak|tütünü tepesinden çıkmak|uyuz olmak kızma|1 (noun)|tehevvür kızmaya|1 (noun)|kızmaca kızmemesi|1 (noun)|altıntop|greypfurt kızmış|1 (noun)|mühted kız oğlan kız|1 (noun)|bakire|erden|kız oğlan kızoğlan kız|1 (noun)|kız|bakire kız oğlan|1 (noun)|kız oğlan kız|bakire kibarca|1 (noun)|incelikle kibar|1 (noun)|davranış|düşünce|şık|seçkin|değerli|zengin|soylu|büyükler|ulular|ince|incelikli|bibi|çelebi|kostak|lütufkâr|nazik|rikkatli|yinçkelü kibar düşkünü|1 (noun)|varlığını kibarlar|1 (noun)|zürefa kibarlaşmak|1 (noun)|incelmek kibarlık|1 (noun)|incelik kibar lokması|1 (noun)|gösterişli kibâş|1 (noun)|koçlar kibernetik|1 (noun)|sibernetik|güdüm bilimi kibibayt|1 (noun)|kib kibir|1 (noun)|büyüklenme|gurur|büyüklük|ululuk|onur|benlik|böbür|burun kibirlenen|1 (noun)|fodul kibirlenerek|1 (noun)|mağrurca kibirlenme|1 (noun)|ihtiyâl|tecebbür|tekebbür kibirlenmek|1 (noun)|büyüklenmek|burnu büyümek|burnunun yeli harman savurmak|burun şişirmek|hozalmak|kasınmak|küçük dağları ben yarattım demek|yukarıdan bakmak kibirli|1 (noun)|büyüklenen|büyüklenmiş|başı yukarda|benbenci|burnu büyük|burnu havalarda|burnu yere düşse almaz|burunlu|dik başlı|fahur|firavun|kasıntılı|mağrur|mütekebbir|yanına salâvatla varılmaz kibirsiz|1 (noun)|büyüklenmeyen kibirsizlik|1 (noun)|tenezzül kib|1 (noun)|kibibayt kibrine yedirememek|1 (noun)|büyüklenmesini kibritçi|1 (noun)|cimri|pinti kibrit|1 (noun)|kükürt|çakmaksız|çalma|ispirte|kirbit kibrit suyu|1 (noun)|zehir kidin|1 (noun)|sonra kifayet etmek|1 (noun)|yetmek kifayetli|1 (noun)|yeterli|ehliyetli kifayetsizlik|1 (noun)|yetersizlik kifayetsiz|1 (noun)|yetersiz kifayet|1 (noun)|yetme|yeterlik|liyakat|iktidar kik|1 (noun)|dar|futa kikirik|1 (noun)|zayıf kiklâ|1 (noun)|lâpinagillerden kiklon|1 (noun)|siklon kile|1 (noun)|ölçek kilerci|1 (noun)|saraylarda kiler|1 (noun)|yiyecek|ambar kil|1 (noun)|heykel|heykelci kalemi|heykeltıraş|kabartma|modelaj|yontu kilim|1 (noun)|döşeme|havsız|kalın|sergi|sili kilişi|1 (noun)|seramik kilit|1 (noun)|anahtar|çilingir|hırdavat|kapamaç|nalbur kilitlemek|1 (noun)|kenetlemek|kitlemek kilitlenmek|1 (noun)|fiziksel kilitlenmemiş|1 (noun)|kilitsiz|kilitsiz küreksiz kilitlenmiş|1 (noun)|kilitli kilitli|1 (noun)|kilitlenmiş|kitli|muğlaklık kilit mevkii|1 (noun)|kilit noktası kilit noktası|1 (noun)|kilit mevkii kilitsiz|1 (noun)|kilitlenmemiş kilitsiz küreksiz|1 (noun)|açık|kilitlenmemiş kilit taşı|1 (noun)|anahtar taşı kilit vurmak|1 (noun)|kapısına kilit vurmak kilizman|1 (noun)|sazlık|kamışlık kiliz|1 (noun)|saz|kamış|kofa|su kamışı|hasır otu kilo almak|1 (noun)|şişmanlamak kilobayt|1 (noun)|kb kilobit|1 (noun)|kb kilogramağırlık|1 (noun)|9|kilogramkuvvet kilogramkuvvet|1 (noun)|kilogramağırlık kilogram|1 (noun)|metre sistemi kilo|1 (noun)|kaçlık kilokalori|1 (noun)|büyük kalori kilolu|1 (noun)|ağır|şişman kilot|1 (noun)|külot kilo vermek|1 (noun)|zayıflamak kils|1 (noun)|kireç kil taşı|1 (noun)|şist kilt|1 (noun)|eteği kilüs|1 (noun)|keylus kim bilir|1 (noun)|belirsizlik kimeçıktı|1 (noun)|piyango kimesne|1 (noun)|kimse kimi|1 (noun)|birtakımı|bazısı|bazı|kimisi|birtakım kimi kimsesi olmamak|1 (noun)|yakınları kimi kimsesi|1 (noun)|yakınları kimileyin|1 (noun)|bazen kimisi|1 (noun)|bazısı|birtakımı|kimi kimi vakit|1 (noun)|gâh|kâh kimi zaman|1 (noun)|bazen kimliği|1 (noun)|olur olmaz kimlik asıllama|1 (noun)|kimlik doğrulama kimlik belgesi|1 (noun)|kimlik|kimlik kartı kimlikçe|1 (noun)|biblio kimlik doğrulama|1 (noun)|kimlik asıllama kimlik|1 (noun)|hüviyet|cüzdan|çehre|etiket|kimlik belgesi|üzerinde kimlik kartı|1 (noun)|kimlik belgesi kim|1 (noun)|özne|tümleç|nesne|ki kimseden kimseye hayır yok|1 (noun)|insan kimsesi|1 (noun)|ipipullah kimsesizlik|1 (noun)|yalnızlık|öksüzlük kimsesiz|1 (noun)|yakını|boş|sahipsiz|ıssız|abalı|bîkes|boynu bükük|gariban|garip|göbel|in cin top oynuyor|kukumav gibi|kuru başına kalmak|öksüz|yüzüstü bırakmak kimse|1 (noun)|şahıs|nefer|kişi|allah'ın kulu|herhangi|kimesne|palas|saldırgan|sima|zat kimseyi|1 (noun)|yadigâr kimüs|1 (noun)|keymus|tekeymüs kimya|1 (noun)|birleşimlerini|dönüşümlerini|çözümleme|karama|doğa bilimleri|f.k.b|fen|fen bilimi|mühendis|tabiat bilimleri|teknik|temel bilimler|uygulayım kimyacı|1 (noun)|kimyager kimyacılık|1 (noun)|kimyagerlik kimya doğrulumu|1 (noun)|şimiotropizm kimyadoğrulumu|1 (noun)|şimiotropizm kimyager|1 (noun)|kimyacı|tecrübe kimyagerlik|1 (noun)|kimyacılık kimya göçümü|1 (noun)|şimiotaksi kimya laboratuvarı görevlisi|1 (noun)|hammadde kimyasal|1 (noun)|kimyevî|arıtma tesisi|toprak bilimi kimyasal örüt|1 (noun)|tepken|ürün|tezgen kimyasal silâh|1 (noun)|insan kimya teknisyeni|1 (noun)|bakım|faaliyet kimyevî|1 (noun)|kimyasal kimyon|1 (noun)|maydanozgillerden kinaye|1 (noun)|düşünüleni|sitemli kinayeli|1 (noun)|değinmeceli|iğneli kinayeli kinayeli|1 (noun)|iğneli kinci|1 (noun)|kindar kindar|1 (noun)|kinci|kinli kindik|1 (noun)|göbek kinematik|1 (noun)|sinematik kinestezi|1 (noun)|devin duyumu kinetik enerji|1 (noun)|devimsel erke kinetik|1 (noun)|hızbilim kinetik teori|1 (noun)|devimsel kuram kin|1 (noun)|garez|garaz|gıllügiş|hıkd|hınç|nefsâniyyet kinik|1 (noun)|sinik kinin|1 (noun)|kinin sülfatı kinin sülfatı|1 (noun)|kinin kinizm|1 (noun)|sinizm kinli|1 (noun)|kindar|yüreği dolu ki|1 (noun)|özneyi|çünkü|halbuki|mademki|yakınma|kim kipçözer|1 (noun)|demodülatör kipçözüm|1 (noun)|demodülasyon kip|1 (noun)|değişebilen|uygun|örnek|kalıp|sıyga|sağlam|kuvvetli|gergin|siyga kip gelmek|1 (noun)|tıpatıp kiplenim|1 (noun)|modülasyon kipleyici|1 (noun)|modülatör kiprik|1 (noun)|kirpik kiracı|1 (noun)|müstecir kira|1 (noun)|icar kiralama|1 (noun)|isticar kiralamak|1 (noun)|isticar etmek kiralık kadın|1 (noun)|kiralık kız kiralık kız|1 (noun)|kiralık kadın kiraz dut yetişmese beni yiyenin boynunu sapıma döndürürüm demiş|1 (noun)|kiraz kiraz elması|1 (noun)|kırmızı kirazelması|1 (noun)|kırmızı kiraz|1 (noun)|etli|sulu|gülgillerden|haziran|kiraz dut yetişmese beni yiyenin boynunu sapıma döndürürüm demiş|kiraz zamkı|kirez|ökse otu|ökseotu|zeytinsi meyve kiraz zamkı|1 (noun)|kiraz|badem|erik kirbit|1 (noun)|kibrit kirecimsi|1 (noun)|kireçsi kireçlenme|1 (noun)|artrit|kireçleşme kireçlenmek|1 (noun)|kireçleşmek kireçleşme|1 (noun)|kireçlenme kireçleşmek|1 (noun)|kireçlenmek|kalkerleşmek kireç|1 (noun)|mermer|tebeşir|harç|kavurucu|kils|kireç taşı|lök|sıva|silikatlamak kireçsi|1 (noun)|kirecimsi kireçtaşı|1 (noun)|kalker kireç taşı|1 (noun)|kalker|kireç kiremit|1 (noun)|acür|bindirme kirez|1 (noun)|kiraz kiri kabarmak|1 (noun)|nem kiriş|1 (noun)|betonarmeci|kirişlemek kirişleme|1 (noun)|kılıçlama kirişlemek|1 (noun)|kiriş kirişler|1 (noun)|kaba yapı|ortopedi kirişli|1 (noun)|ut kirizma|1 (noun)|kirizme kirizme|1 (noun)|kirizma kirkitle|1 (noun)|pekmez|çivirdik kir|1 (noun)|leke|şaibe|çepel|kir pas|pasak|pislik kirlenirsin|1 (noun)|çirkefe taş atma, üstüne sıçrar kirlenme|1 (noun)|kazar kirlenmek|1 (noun)|pislenmek|lekelenmek|barlanmak|batmak|mikroplanmak kirlenmemiş|1 (noun)|arı kirletici|1 (noun)|kızartıcı kirletmek|1 (noun)|pisletmek|pislemek|namusuna|lekelemek|batırmak|becermek|bulamak|telvis etmek kirletme|1 (noun)|telvis kirli çamaşırlarını ortaya dökmek|1 (noun)|söylemek kirli çıkı|1 (noun)|kirli çıkın kirli çıkın|1 (noun)|kirli çıkı kirli kartopu|1 (noun)|kuyruklu yıldız kirli|1 (noun)|leke|pis|murdar|mülevves|barlı|çepel|kıh|pasaklı|tahin rengi|temiz kirlilik|1 (noun)|pislik kirli sarı|1 (noun)|nohudi kirloş|1 (noun)|kirloz kirloz|1 (noun)|kirloş kirmen|1 (noun)|eğirmen|iğ kir pas|1 (noun)|kir kirpigillerden|1 (noun)|kirpi kirpi|1 (noun)|kirpigillerden|kemirgenler|kemiriciler kirpik|1 (noun)|kiprik|müjgân kirtikli|1 (noun)|kırtıklı kisbî|1 (noun)|kispî kisedar|1 (noun)|vekilharç kispî|1 (noun)|kisbî kisralar|1 (noun)|ekâsire kisve|1 (noun)|kılık kişide|1 (noun)|koşutçuluk kişiler|1 (noun)|eşhas|zevat kişileri|1 (noun)|egzotizm|kamuoyu kişilerin|1 (noun)|avrupa ekonomik alanı|kulüp kişilerle|1 (noun)|istihbarat memuru kişileştirmek|1 (noun)|kişilik kişileştirme|1 (noun)|teşhis|canlandırma kişiliği|1 (noun)|benlik|sarı çizmeli mehmet ağa kişilikdışı|1 (noun)|gayrişahsi kişilik dışı|1 (noun)|gayrişahsî kişilikli|1 (noun)|şahsiyetli kişiliksizlik|1 (noun)|şahsiyetsizlik kişiliksiz|1 (noun)|şahsiyetsiz|kukla gibi|sapı silik kişilik|1 (noun)|şahsiyet|yabanlık|adamlık|kişileştirmek|nefis|şahsiyat kişinin|1 (noun)|görmüşlük duygusu|karizma|saplantı kişioğlu|1 (noun)|insanoğlu|insan kişisel|1 (noun)|şahsî|zatî|özel|ferdî|kendi kişi|1 (noun)|şahıs|insan|kimse|eş|koca|erkek|roman|dinleyen|aba vakti yaba, yaba vakti aba|adam yanıla yanıla, pehlivan yenile yenile|adıl|akıl olmayınca ne yapsın sakal?|alışmış kursak, bulamacını ister|allah'ın kulu|aman diyene kılıç kalkmaz|anakronizm|anam babam kesem, elimi soksam yesem|ar dünyası değil, kar dünyası|arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim|ata binen nalını, mıhını arar|ateş demekle ağız yanmaz|az söyle, çok dinle|bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun|bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun|balta sapını yonamaz|bırakmak|birey|buldum bilemedim, bildim bulamadım|bülbülü altın kafese koymuşlar, ah vatanım demiş|cambaz ipte, balık dipte gerek|can|çağaşım|çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme|çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar|çarık çarıkla, sarık sarıkla|deli deliden hoşlanır, imam ölüden|dil yüreğin kepçesidir|dokuz keçe, su geçe; bir deri, soğuk geri|el ağzına bakan, karısını tez boşar|eren|evine göre pişir aşını; erine göre bağla başını|gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar|göz gördüğünü ister|göz görür, gönül ister|hacı mekke'de, derviş tekkede|hasta ol benim için, öleyim senin için|herkes sevdiğini öper, bayram da bahane|ısmarlama hac, hac olmaz|içindekiler|isim|ite dalanmaktan çalıyı dolanmak iyidir|kalkacağın yere oturma|kancık yalanmadan erkek dolanmaz|karıncazevali gelince kanatlanır|katranı kaynatsan olur mu şeker?|kavgada kılıç ödünç verilmez|kedi uzanamadığı ciğere, pis der|kedi, yavrusunu yerken sıçana benzetir|kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur|kele köseden yardım olmaz|kocana göre bağla başını, harcına göre pişir aşını|komşun kör ise senkıpabak|köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenmez|köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler|kul azmayınca hak yazmaz|kuş kanadına kira istemez|mezar taşı ile övünülmez|ne oldum dememeli, ne olacağım demeli|nüfus|özlük|para isteme benden, buz gibi soğurum senden|su akarken testiyi doldurmalı|şahin küçük, et yer; deve büyük, ot yer|şampiyon|tabak sevdiği deriyi yerden yere çarpar|tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi|vardığın yer körse gözünü kapa|yargı|yenice eleğim, seni nerelere asayım?|yılana yumuşak diye el sunma|yurttaşlar yasası|zamir|zat kişiye|1 (noun)|akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini|delilsiz cennete bile girilmez|zorla güzellik olmaz kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de|1 (noun)|tutumsuz kişizade|1 (noun)|soylu kişmirî|1 (noun)|çekici|albenili|esmer kişniş|1 (noun)|tüysüz kitabet|1 (noun)|yazmanlık|kâtiplik|kompozisyon|tahrir kitabevi|1 (noun)|kütüphane kitabe|1 (noun)|yazıt|taş|tarih|yazdıç kitabî|1 (noun)|düzgün kitâb|1 (noun)|kur'an kitap açacağı|1 (noun)|tahta kitap|1 (noun)|basıcı|basma kalıbı|betik|grafik tasarımcısı|kapak|kur'an|masa üstü yayıncılık|mecelle|okul kooperatifi|tanıtma yazısı|tiraj|yaprak|yayım|yayımlamak kitapbilir|1 (noun)|biblisof|bibliosoph kitapçı|1 (noun)|kütüphaneci kitap ehli|1 (noun)|ehlikitap kitaplarına|1 (noun)|amentü kitapların|1 (noun)|grafik teknisyeni kitaplar|1 (noun)|reklam ressamı kitaplık bilimci|1 (noun)|kütüphaneci kitaplık bilimi|1 (noun)|kütüphanecilik kitaplık görevlisi|1 (noun)|hafızıkütüp kitaplık|1 (noun)|kütüphane|film|bibliyotek|dizin|külliye kitapsever|1 (noun)|bibliyofil kitapsız|1 (noun)|incil|zebur|dinsiz|zalim|insafsız kitara|1 (noun)|gitar kitle iletişim aracı|1 (noun)|televizyon|radyo kitle|1 (noun)|kütle|ordu|yığın kitleleri|1 (noun)|astronom kitlemek|1 (noun)|kilitlemek kitli|1 (noun)|kilitli kit|1 (noun)|macun|aygıt|araç kitre|1 (noun)|kestere|ahar|zamk kivigillerden|1 (noun)|kivi kivi|1 (noun)|kivigillerden|apteriks kiyaset|1 (noun)|akıllılık k|1 (noun)|komutan|komutanlığı|potasyum|kuzey|damak ünsüzü|düzeltme işareti|ötümsüz|patlayıcı ünsüz|sert ünsüz|tonsuz ünsüz klâkson|1 (noun)|korna klân|1 (noun)|boy klârnetçi|1 (noun)|gırnatacı klârnet|1 (noun)|tahtadan|gırnata klasifikasyon|1 (noun)|sınıflama|sınıflandırma klasik|1 (noun)|basmakalıp|kökleşik|kuralcı|başyapıt klâsik|1 (noun)|geleneksel|klasisizm klâsikleşmek|1 (noun)|sanatçı klasisizm|1 (noun)|klâsik klâsman|1 (noun)|bölümleme|sınıflama|tasnif klâsör|1 (noun)|sıralaç|musannif|cilbent klas|1 (noun)|sınıf klâs|1 (noun)|sınıf klâvsen|1 (noun)|çembalo klavsen|1 (noun)|çembalo|çimbali klavuz|1 (noun)|kılavuz klâvyeli|1 (noun)|piyano klavye|1 (noun)|sürücü|tuşluk|tuştakımı klerikalizm|1 (noun)|dinerkçilik klikçi|1 (noun)|hizipçi klik|1 (noun)|hizip|bölek klikleşme|1 (noun)|hizipleşme klikleşmek|1 (noun)|hizipleşmek|bölekleşmek klima|1 (noun)|iklimleme cihazı klimatolog|1 (noun)|iklim bilimci klimatoloji|1 (noun)|iklim bilimi klinik|1 (noun)|bakımevi klinometre|1 (noun)|eğimölçer klip|1 (noun)|görümsetme|görüntüleme kliring|1 (noun)|takas klişeleşmek|1 (noun)|kalıplaşmak klişe|1 (noun)|şekil|basmakalıp|kalıplaşmış klitoris|1 (noun)|bızır|dılak klor|1 (noun)|halojenlerden|cl|halojen klorik asit|1 (noun)|klorik klorik|1 (noun)|klorik asit klorofilsiz|1 (noun)|bakteri|mantarlar kloroform|1 (noun)|renksiz klorometri|1 (noun)|klorölçer kloroz|1 (noun)|sarıcalık klorölçer|1 (noun)|klorometri klorun|1 (noun)|klorür klorür|1 (noun)|klorun klostrofobi|1 (noun)|kapalı yer korkusu klüz|1 (noun)|kısık|kanyon know-how|1 (noun)|yöntem bilgisi koagülasyon|1 (noun)|pıhtılaşma koaksiyal|1 (noun)|eksendeş koalisyon|1 (noun)|ortakyönetim|ortak yönetim koaptör|1 (noun)|cebire kobalt|1 (noun)|co kobaygillerden|1 (noun)|kobay kobay|1 (noun)|kobaygillerden|hint domuzu|kemirgenler|kemiriciler kobragillerden|1 (noun)|kobra kobra|1 (noun)|kobragillerden|kızıl|gözlüklü yılan kocabaşı|1 (noun)|muhtar kocabaş|1 (noun)|ispinozgillerden|pancar|eti|büyükbaş|flûrcun kocakarı|1 (noun)|anne kocakarı fındığı|1 (noun)|cavcava kocakarılığı tutmak|1 (noun)|geçimsiz|inatçı kocakarılık|1 (noun)|aksi|suratsız|geçimsiz kocakarı soğuğu|1 (noun)|berdül'acz fırtınası koca koca|1 (noun)|büyük kocalar|1 (noun)|ezvâc kocalmak|1 (noun)|yaşlanmak|kocamak kocaltmak|1 (noun)|yaşlandırmak|ihtiyar etmek|kocatmak kocamak|1 (noun)|yaşlanmak|ihtiyarlamak|farımak|karımak|kocalmak kocaman|1 (noun)|büyük|koca|cesametli|cesim|hantal|kallavi|kallevi|kazulet|mefret|muazzam|zıravut kocamanca|1 (noun)|irice kocamış|1 (noun)|geçmiş kocana göre bağla başını, harcına göre pişir aşını|1 (noun)|kişi kocaoğlan|1 (noun)|ayı kocasız|1 (noun)|adamsız|adamsızlık|ersiz kocasızlık|1 (noun)|ersizlik kocatmak|1 (noun)|kocaltmak kocaya gitmek|1 (noun)|evlenmek kocayemiş|1 (noun)|fundagillerden koca yemiş|1 (noun)|fundagillerden|sandal ağacı|davulga koca|1 (noun)|zevç|büyük|geniş|iri|kocaman|eş|adam|ağa|aile|ayvaz|beki|bey|böbülük|efendi|er|eren|erkek|goca|kişi|manas|pir|refik koçaklamalı|1 (noun)|hamasi koçaklama|1 (noun)|savaş|yiğitleme|yiğitlik koçak|1 (noun)|yiğit|cömert|kabadayı|mert|yürekli|bonkör koçan|1 (noun)|marul|kutun koçari|1 (noun)|yiğit|kahraman koç|1 (noun)|çalıştırıcı koçlanmak|1 (noun)|yiğitlenmek koçlar|1 (noun)|kibâş koçmak|1 (noun)|kucaklamak koçuşmak|1 (noun)|kucaklaşmak koç yiğit|1 (noun)|yakışıklı kodaman|1 (noun)|ekâbir kodana|1 (noun)|ağaçkakan kodes|1 (noun)|hapishane|karakol|tutukevi kodifikasyon|1 (noun)|düzenleme kodik|1 (noun)|sıpa kod|1 (noun)|kot|harf|şifre|parola|god|yiv kodlamak|1 (noun)|kotlamak|bilgiyi kodlama|1 (noun)|kotlama kodoş|1 (noun)|pezevenk koersivite|1 (noun)|gidergenlik kofana|1 (noun)|lüfer kofa|1 (noun)|saz|kamış|kiliz|kova|su kamışı|hasır otu|hasırotu kof|1 (noun)|boş|değersiz|bilgisiz|güçsüz|dermansız|evinsiz|fos|koflaşmak kof çıkmak|1 (noun)|değersiz koflaşmak|1 (noun)|kof kofluk|1 (noun)|bilgisizlik|ahmaklık|güçsüzlük|dermansızlık kofra|1 (noun)|kutucuk kofti|1 (noun)|değersiz|uyduruk kognitif|1 (noun)|bilişsel koğalamak|1 (noun)|kovalamak koğalanmak|1 (noun)|kovalanmak koğcu|1 (noun)|kovcu koğculuk|1 (noun)|kovculuk koğdurmak|1 (noun)|kovdurmak koğ|1 (noun)|kov koğmak|1 (noun)|kovmak koğma|1 (noun)|kovma koğulmak|1 (noun)|kovulmak koğuş|1 (noun)|kışla|okul kohezif|1 (noun)|tamamlayan kohezyon|1 (noun)|yakınlık derecesi|yanaşım|içyapışkanlık kointegrasyon|1 (noun)|eşbütünleşim kointegre|1 (noun)|eşbütünleşik kokain|1 (noun)|uyuşturucu madde kokak ağaç|1 (noun)|aylandız|kokar ağaç kokak|1 (noun)|kötü kokan|1 (noun)|müntin koka|1 (noun)|peru kokar ağaç|1 (noun)|kokak ağaç|aylandız kokar ali|1 (noun)|ağaçkakan kokbit|1 (noun)|kokpit koketri|1 (noun)|sevimlilik|hoşluluk koket|1 (noun)|yosma|hoppa kok|1 (noun)|kokkömürü|kok kömürü kok kömürü|1 (noun)|kok kokkömürü|1 (noun)|kok koklama|1 (noun)|beş duyu|duyu|koku alma duyusu koklamak|1 (noun)|kokmak|şemm koklaşmak|1 (noun)|anlaşmak|kokuşmak koklatmak|1 (noun)|yararlandırmak kokmak|1 (noun)|kokuşmak|koklamak kokmuş|1 (noun)|kokuşuk|tembel|miskin|değersiz|müntin kokon|1 (noun)|kukulya|bürümcek kokoroz|1 (noun)|mısır kokoş|1 (noun)|artist kokot|1 (noun)|aşüfte kokozluk|1 (noun)|parasız kokoz|1 (noun)|züğürt kokpit|1 (noun)|kokbit|pilot köşkü koku alma duyusu|1 (noun)|koklama koku alma organı|1 (noun)|burun koku|1 (noun)|belirti|işaret|antrasit|buke|dem|fısfıs|fısfıslamak|fısfıslanmak|rayiha|teneffüs|yıbar kokulu|1 (noun)|alkol|boruk|ıtrî|mandalina|roka|vanilya kokulu çayır otu|1 (noun)|buğdaygillerden kokulu kiraz|1 (noun)|mahlep|idris ağacı kokusu|1 (noun)|azot|oleik kokusunu|1 (noun)|demli kokusuz|1 (noun)|açalya|açelya|avcı otu|frenk çileği|hava|karbondioksit|su|sülfürik asit|tuz kokuşma|1 (noun)|infisah|intan|taaffün|tefessüh kokuşmak|1 (noun)|koklaşmak|kokmak|infisah etmek|sasımak|taaffün etmek|tefessüh etmek kokuşmuş|1 (noun)|kokuşuk|sası kokuşturmak|1 (noun)|kokutmak kokuşuk|1 (noun)|kokuşmuş|müteaffin|kokmuş kokutmak|1 (noun)|kokuşturmak kolagillerden|1 (noun)|kola kolaj|1 (noun)|kesyap kolâj|1 (noun)|kumaş kola|1 (noun)|kolalama|kolagillerden|gömlek kolalama|1 (noun)|kola kolalanmış|1 (noun)|kolalı kolalı|1 (noun)|kolalanmış kolancılık|1 (noun)|yedekçilik kolancı|1 (noun)|yedekçi kolan|1 (noun)|dokuma|deri kol atmak|1 (noun)|genişlemek|ulaşmak|uzanmak kolayca|1 (noun)|kolay|kolay kolay|kolaylıkla|sinirleri kuvvetli|sinirleri zayıf|soğukkanlı olmak|tereyağından kıl çeker gibi kolay değil|1 (noun)|elbette kolay|1 (noun)|emeksiz|zahmetsiz|kolayca|basit|kolaylık|amelî|ciğil|hafif|külfetsiz|palas|soluksuzluk|ucuz|ucuza gitmek|zorlamasız kolayınıbulmak|1 (noun)|fırsatınıdüşürmek kolay kolay|1 (noun)|kolayca kolaylaştırmak|1 (noun)|teshil etmek kolaylaştırmalar|1 (noun)|teshilat kolaylaştırma|1 (noun)|teshil kolaylığı|1 (noun)|tezlik fiili kolaylık|1 (noun)|konfor|kolay|suhulet|sühulet|yüsret kolaylıkla|1 (noun)|kolayca|çarçabuk|ferah fahur|haydi haydi|olmuş armut gibi eline geçmek|rahat|rahat rahat|rahatlıkla|su içinde|şakır şakır|tez beri kolay zamk|1 (noun)|akasya|kâğıt kolbastı|1 (noun)|hoptek|faroz kolcuk|1 (noun)|moment kolcu|1 (noun)|muhafız|reji kolcusu kolçak|1 (noun)|pazubent|pazıbent koldaş|1 (noun)|meslektaş kol değirmeni|1 (noun)|bulgur|yarma kol|1 (noun)|dizi|düzen|dana|dal|kısım|branş|karakol|devriye|ekip|grup|abdest|biye|cenah|ekstrafor|pervaz|posta|savurma|sektör|sim|sutaşı|şube|tik|trup|vurmak|yalın isim|yüzmek koledok|1 (noun)|öd kanalı koleksiyoncu|1 (noun)|derlemci koleksiyonculuk|1 (noun)|derlemcilik koleksiyon|1 (noun)|öğrenme|derlem|biriktiri|derme|kolleksiyon kolektifleştirmek|1 (noun)|ortaklaştırmak kolektif|1 (noun)|ortaklaşa kolektif şirket|1 (noun)|kollektif ortaklık kolektivist|1 (noun)|ortaklaşacı kolektivizm|1 (noun)|ortaklaşacılık kolektör|1 (noun)|toplaç kolesterin|1 (noun)|kolesterol kolesterol|1 (noun)|kolesterin kol gezmek|1 (noun)|dolaşmak kolibasil|1 (noun)|toprakta|sütte kolibrigillerden|1 (noun)|kolibri kolibri|1 (noun)|kolibrigillerden kol kanat germek|1 (noun)|korumak kol kemiği|1 (noun)|karaca kemiği|pazı kemiği kollamak|1 (noun)|gözetmek|olmasını|gözlemek|korumak|göz kulak olmak|gözcülük etmek|namusuna sinek kondurmamak|rast getirmek kollar|1 (noun)|füru kollarıaçarak|1 (noun)|gerinmek kollarını açmak|1 (noun)|korumak|korumaya kollarının arasına almak|1 (noun)|kucaklamak kollarının|1 (noun)|dekolte kollayan|1 (noun)|muhafız kollayıcı|1 (noun)|koruyucu|küratör|gözetici kolleksiyon|1 (noun)|koleksiyon kollektif ortaklık|1 (noun)|kolektif şirket kollenkima|1 (noun)|pek doku kollu|1 (noun)|hırka kollukçu|1 (noun)|polis kolluk|1 (noun)|zabıta|manşet|polis kolofan|1 (noun)|saydam koloidal|1 (noun)|zamk kolokyum|1 (noun)|ekonomik|konuşu|bilimsel toplantı kolombiyum|1 (noun)|niyobyum kolonileştirmek|1 (noun)|sömürgeleştirmek koloni|1 (noun)|sömürge|müstemleke koloniyalist|1 (noun)|sömürgeci kolonizasyon|1 (noun)|sömürgeleştirme kolon|1 (noun)|sütun|diksıra kolonya|1 (noun)|fısfıs|golanyağı kolonyalanmış|1 (noun)|kolonyalı kolonyalı|1 (noun)|kolonyalanmış kolonyalist|1 (noun)|sömürgeci kolorimetre|1 (noun)|renkölçer kolorimetri|1 (noun)|renk ölçme kolpa|1 (noun)|dalavere kolpocu|1 (noun)|dalavereci kolsuz|1 (noun)|atlet|atlet fanilası|haydarî|kepenek koltuğa girmek|1 (noun)|evlenmek koltuk altı|1 (noun)|kayırma koltuk düşkünü|1 (noun)|mesleğinden koltuk|1 (noun)|kayırma|destek|kenar|makam|dirseklik|döşeme|döşemeci|döşemecilik teknisyeni|fitil|genelev|oturma grubu|sandalye|yer koltuklama|1 (noun)|kompliman koltuklamak|1 (noun)|pohpohlamak|kompliman yapmak|okkalamak koltuklanmak|1 (noun)|pohpohlanmak koltukluk|1 (noun)|terden|subra koltuk vermek|1 (noun)|pohpohlamak koluna kuvvet|1 (noun)|isteklendirmek kolunda altın bileziği olmak|1 (noun)|bileğinde altın bileziği olmak kolun|1 (noun)|el kolu|1 (noun)|tunç bilekli kol uzatmak|1 (noun)|yayılmak|ulaşmak kol vurmak|1 (noun)|dolaşmak kolye|1 (noun)|gerdanlık kolyoz|1 (noun)|uskumrugillerden kolza|1 (noun)|turpgillerden koma|1 (noun)|baygı|bitkisel hayat|bitkisel yaşam kom|1 (noun)|ağıl|koy|çiftlik komak|1 (noun)|koymak komandit ortaklık|1 (noun)|komandit şirket komandit şirket|1 (noun)|komandit ortaklık komando|1 (noun)|baskın komaya girmek|1 (noun)|duyma|şaşırmak|üzülmek kombi|1 (noun)|doğalgaz tesisat teknisyeni kombinasyon|1 (noun)|birleştirme kombina|1 (noun)|tümleşke kombinezon|1 (noun)|düzenleme|bileşim|düzen|gömlek komedi|1 (noun)|güldürü|komedya|tiyatro komedyacı|1 (noun)|komedyen komedya|1 (noun)|komedi komedyen|1 (noun)|sözleri|komedyacı komik|1 (noun)|güldürücü|gülünç|gır gır|gırgır|ömür adam komikleşme|1 (noun)|gülünçleşme komikleşmek|1 (noun)|gülünçleşmek komiklik|1 (noun)|gülünçlük komi|1 (noun)|lokanta kominizm|1 (noun)|komünizm komisyonculuk|1 (noun)|simsarlık komisyoncu|1 (noun)|simsar|aracı|yüzdeci|kabzımal komisyoncusu|1 (noun)|çiçekçi esnafı komisyon|1 (noun)|encümen|komite|simsariye|değişmez maliyet|yarkurul komite|1 (noun)|encümen|komisyon|yarkurul komodin|1 (noun)|komot|yatak takımı komondor|1 (noun)|uzun|kalın|iri komot|1 (noun)|komodin kompartıman|1 (noun)|bölme kompetan|1 (noun)|uzman|yetkili kompetitif|1 (noun)|tekabetçi|rekabetçi komple|1 (noun)|dolu|eksiksiz|tam|mükemmel kompleks|1 (noun)|karmaşık|karmaşa|karmaşıklık|kuruluşlar bütünü|tesisler bütünü komplikasyon|1 (noun)|karışıklık|istenmeyen durum komplike|1 (noun)|karışık|dolaşık|karmaşık kompliman|1 (noun)|ilgi|koltuklama|okşarövgü kompliman yapmak|1 (noun)|koltuklamak|okşarövgülemek|övgülemek komplo|1 (noun)|tuzak|gizdüzen|tertip komponent|1 (noun)|bileşen kompostlar|1 (noun)|organik gübre komposto|1 (noun)|hoşaf kompoze|1 (noun)|bütünleştirmek kompozisyon|1 (noun)|tahrir|kitabet|üslup kompozitör|1 (noun)|besteci|bestekar komprador|1 (noun)|aracı kompresör|1 (noun)|sıkmaç|sıkaç|basaç komprime|1 (noun)|hap|sıkıt kompüter|1 (noun)|bilgisayar komşuda pişer, bize de düşer|1 (noun)|insanların komşu|1 (noun)|mücavir|bitişik|tutaç|tutaçı komşun kör ise senkıpabak|1 (noun)|kişi komunistlik|1 (noun)|komünistlik komuta|1 (noun)|kumanda komutan|1 (noun)|kumandan|başbuğ|bey|k komutanlığı|1 (noun)|k komutanlık|1 (noun)|kumandanlık komut|1 (noun)|askerlere|izcilere|emir|buyruk|kumanda komünikasyon|1 (noun)|iletişim|haberleşme|bildirişim komünist|1 (noun)|kızıl komünistlik|1 (noun)|komünizm|bolşevizm|komunistlik komünizm|1 (noun)|kominizm|komünistlik komütatör|1 (noun)|anahtar|çevirici|çevirgeç|değiştireç|düğme|öndeç konakça|1 (noun)|motel konakçı|1 (noun)|konak konaklamak|1 (noun)|inmek|kalmak konaklayan|1 (noun)|nazil konak|1 (noun)|misafir|konakçı|eğlek|kâhya|menzil|merhale konalgalanmak|1 (noun)|mevzilenmek konbiçim etkileşimi|1 (noun)|öğecik konbiçim|1 (noun)|konfigürasyon konca|1 (noun)|gonca|bubik|bübülük konçerto|1 (noun)|konserto kondansatör|1 (noun)|yoğunlaç|yoğunlaştırıcı|meksefe kondansör|1 (noun)|yoğuşturucu kondisyon bisikleti|1 (noun)|tekerleksiz|üzerinde kondisyon|1 (noun)|erk|şart|durum kondom|1 (noun)|prezervatif|kaput kondor|1 (noun)|tepeli akbaba kondu|1 (noun)|gecekondu kondurmak|1 (noun)|iliştirmek kondüktör|1 (noun)|iletken konfederasyon|1 (noun)|genbirlik|üstbirlik konfeksiyon mağazası|1 (noun)|giyimevi konferansçı|1 (noun)|konuşmacı|hatip konferans|1 (noun)|sanat|konuşma konfeti|1 (noun)|düğün|saçı konfigürasyon|1 (noun)|yapılandırma|konbiçim konfor|1 (noun)|gönence|kolaylık konforlu|1 (noun)|gönenceli konformasyon|1 (noun)|konoluşum konformist|1 (noun)|uydumcu konformizm|1 (noun)|uymacılık|uydumculuk konglomera|1 (noun)|yığışım kongo|1 (noun)|sanayi elması kongre|1 (noun)|elçilerin|kurultay|kongre ve fuar hostesi|mûtemer kongre ve fuar hostesi|1 (noun)|kongre|seminer|fuar konik|1 (noun)|mahrutî koni|1 (noun)|mahrut konişmento|1 (noun)|konşimento konjektür|1 (noun)|düşünme|çıkarım|aydınlatma konjonktür|1 (noun)|geçerli durum|toplu durum konkasör|1 (noun)|taşkıran konkav|1 (noun)|içbükey|obruk|mukaar konkre|1 (noun)|somut|müşahhas|açık|konkret konkret|1 (noun)|konkre|somut|müşahhas konkur|1 (noun)|yarış|yarışma konmak|1 (noun)|kelebek|uçak|kalmak|yere sermek konmaktan|1 (noun)|ederkon konma|1 (noun)|vaz|vazı konoluşum|1 (noun)|konformasyon konsantrasyon|1 (noun)|derişme|yoğunlaşma|dikkat toplaşımı|derişiklik konsantre|1 (noun)|yoğunlaştırılmış|yoğun|derişik|yoğunlaşmış konsa|1 (noun)|taşlık|katı|kansa konsayı dizgesi|1 (noun)|koordinat sistemi konsayı|1 (noun)|koordinat konsensus|1 (noun)|oydaşım konsensüs|1 (noun)|uzlaşma|mutabakat|uzlaşım konsept|1 (noun)|kavram|anlayış|görüş|düşünce konseptüalizm|1 (noun)|kavramacılık|kavramcılık konser|1 (noun)|dinleti|bilet konserto|1 (noun)|konçerto konservasyon|1 (noun)|sakınım konservatör|1 (noun)|tutucu|muhafazakâr konservatuar|1 (noun)|konservatuvar konservatuvar|1 (noun)|müzik|konservatuar konservelik|1 (noun)|saklancalık konser vemek|1 (noun)|dinleyicilere konsey|1 (noun)|topluluk|kurul|sovyet|şura konsol|1 (noun)|çekmeceli konsolidasyon|1 (noun)|tahkim konsolide|1 (noun)|pekiştirilmiş|birleştirilmiş konsolitçi|1 (noun)|tahvil konsoloshane|1 (noun)|konsolosluk konsolosluk|1 (noun)|şehbenderlik|konsoloshane konsolos|1 (noun)|şehbender konsomasyon|1 (noun)|gazino konsomatris|1 (noun)|gazino konsonant|1 (noun)|ünsüz konson|1 (noun)|ünsüz konsorsiyum|1 (noun)|köprü|yol konstrüksiyon|1 (noun)|yapma|yapım konstrüktif aşık|1 (noun)|montaj aşığı konstrüktivizm|1 (noun)|kurmacılık konsulto|1 (noun)|konsültasyon konsültasyon|1 (noun)|konsulto|danışım konşimento|1 (noun)|konişmento kontak kapama|1 (noun)|kontak kapatmak kontak kapatmak|1 (noun)|kontak kapama kontak lens|1 (noun)|lens kontak|1 (noun)|temas|bağlantı|ilgi|dengesiz|değme|dokuntu|sürtünüm konteks|1 (noun)|çevre kontekst|1 (noun)|bağlam|olaylar|durumlar|bütünlük kontenjan|1 (noun)|sayı|saptanca konteynerizasyon|1 (noun)|kaplaşma|kaplaştırma konteyner|1 (noun)|taşımalık konteynir|1 (noun)|kap kontluk|1 (noun)|vilayet kontör|1 (noun)|konuşumluk|kontörlük kontörlük|1 (noun)|kontör kontrabas|1 (noun)|mi|la|re kontra|1 (noun)|karşıt|karşı|aksi|kontrplâk kontralto|1 (noun)|alto kontras|1 (noun)|çatışkı|karşıtlık kontraslı|1 (noun)|çatışkılı kontrast|1 (noun)|karşıt|aykırı|zıt|karşıtlık|aykırılık|zıtlık|tezat kontrastlı|1 (noun)|tezatlı kontratak|1 (noun)|karşı akın kontratlı|1 (noun)|sözleşmeli kontratsız|1 (noun)|sözleşmesiz kontrat|1 (noun)|sözleşme|akit|bağıt kontrbasçı|1 (noun)|kontrbas kontrbas|1 (noun)|kontrbasçı kontrolcü|1 (noun)|denetçi|kontrolör kontrol|1 (noun)|denetleme|denetim|yoklama|arama|denetçi|kontrolör|nezaret|prova kontrol etmek|1 (noun)|denetlemek|yoklamak kontrolör|1 (noun)|denetçi|kontrol|kontrolcü kontrolörlük|1 (noun)|denetçilik kontrplâk|1 (noun)|ince|kontra kontrplak|1 (noun)|üç|beş|ağaç işleri endüstri mühendisi konuda|1 (noun)|zeminde konuk..bu|1 (noun)|cuci konukçuluk|1 (noun)|mihmandarlık konukçu|1 (noun)|mihmandar|hostes konuk evi|1 (noun)|misafirhane konukevi|1 (noun)|misafirhane konukluk|1 (noun)|misafirlik konuk|1 (noun)|misafir|mihman|adam|cici|elgin|misafir umduğunu değil bulduğunu yer|misafirin umduğu ev sahibine iki övün olur|ülüş|yavçın|yelkin konu|1 (noun)|konuşmada|yazıda|mevzu|bahis|ayur|bap|buluş|destan|divan edebiyatı|dizin|husus|içindekiler|iş|lâf|nokta|sayfa|sermaye|süje|yeğlemek konukseverlik|1 (noun)|misafirperverlik konuksever|1 (noun)|misafirperver|mükrim|kapısı açık|yolbak konulmak|1 (noun)|vazetmek|vazolunmak konulma|1 (noun)|vaz|vazı konulu|1 (noun)|mevzulu konumlanmak|1 (noun)|yerleşmek konum|1 (noun)|pozisyon|durum|yer|vaziyet|harita teknikeri|jeodezi ve fotogrametri mühendisi|konuş konur al|1 (noun)|kumral konur|1 (noun)|esmer konusu|1 (noun)|natürmort|yazıt bilimi konusunda|1 (noun)|babında|dair konusuz|1 (noun)|mevzusuz konuşacak|1 (noun)|atımlık konuş!|1 (noun)|akoza|aktize konuşan|1 (noun)|gûy|mülaki|mütekellim konuşkan|1 (noun)|konuşmayı|aykaç|çok sözlü|dilbaz|dilli|dizlek|lâkırdıcı|tantık|tilmen|yalı bülbülü konuş|1 (noun)|konum konuşmacı|1 (noun)|hatip|konferansçı|aykaç|aytek|aytışan|aytuk|konuşucu konuşmada|1 (noun)|durak|konu|titremlemek konuşma|1 (noun)|görüşme|danışma|müzakere|sanat|konferans|bıçak gibi kesilmek|hanek|hasbıhal|kulüp|lâf|musahabe|mübahase|nutuk|tekellüm|vurgu konuşmak|1 (noun)|becermek|ağız açmak|ağzı oynamak|ağzıoynamak|bahsetmek|bir şey söylemek|dereden tepeden konuşmak|dünya kelâmı etmek|dünya kelâmıetmek|gır atmak|kaynatmak|kulüp|lâf atmak|laf etmek|lâflamak|lâkırdı etmek|söylemek|ülfet etmek konuşma korkusu|1 (noun)|tutukluk konuşmalar|1 (noun)|akval konuşmalık|1 (noun)|familier konuşmamak|1 (noun)|ağzına kilit takmak|ağzını mühürlemek|dil ağız vermemek|dilini zaptetmek konuşmama|1 (noun)|sükût konuşma merkezi|1 (noun)|beynin konuşmayan|1 (noun)|ağzı var, dili yok|don yağı gibi konuşmayı|1 (noun)|konuşkan konuşturmak|1 (noun)|dile getirmek konuşturmamak|1 (noun)|ağzına gem vurmak|çenesini açtırmamak konuşucu|1 (noun)|kusursuz|düzgün|güzel|konuşmacı|spiker konuşu|1 (noun)|kolokyum konuşulan|1 (noun)|mihver konuşulmamak|1 (noun)|meskût kalmak konuşulmayan|1 (noun)|ölü dil konuşumluk|1 (noun)|kontör konut|1 (noun)|koyut|mesken|ikametgâh|ev|hane|parke|postulat|sükna konuya|1 (noun)|sıralı|sırasız|zemin ve zamana uygun konuyu|1 (noun)|bakış açısı|şathiyat konvansiyon|1 (noun)|anlaşma konvansiyonel|1 (noun)|basmakalıp|geleneksel konveks|1 (noun)|dışbükey|muhaddep konveksiyon|1 (noun)|iletim|ısı yayımı konvektör|1 (noun)|ısıyayar konversiyon|1 (noun)|çevirtim konvertibilite|1 (noun)|çevrilgenlik konvertibl|1 (noun)|çevrilgen konvertisör|1 (noun)|değiştirgeç|çevireç konveyör|1 (noun)|numuneci konvoy|1 (noun)|kafile|katar konyak|1 (noun)|kanyak|tat bakıcı kooperatifçilik|1 (noun)|birleşkecilik kooperatif|1 (noun)|üreticilerin|belediyeler|köyler koordinasyon|1 (noun)|uyum|eşgüdüm|eş güdüm koordinat|1 (noun)|apsis|konsayı koordinatlar|1 (noun)|apsis koordinatör|1 (noun)|eş güdümcü koordinat sistemi|1 (noun)|konsayı dizgesi koordine|1 (noun)|eş güdümlü koordine etmek|1 (noun)|eşgüdümlemek koparan|1 (noun)|figen koparılamaz|1 (noun)|burun yüzden düşmez|kösele gibi koparılmayan|1 (noun)|kayış gibi koparıp atmak|1 (noun)|koparmak koparma|1 (noun)|fek koparmak|1 (noun)|daldan|almak|ayırmak|çekip almak|kapmak|koparıp atmak|üzmek|za'c kopça|1 (noun)|agraf|çapraz|çıtçıt|tutturmalık kopil|1 (noun)|piç kopmak|1 (noun)|uzaklaşmak|kurtulmak|koşmak|çıkmak kopmuş|1 (noun)|kopuk kopoy|1 (noun)|av köpeği kopuk|1 (noun)|kopmuş|işsiz|güçsüz|serseri kopukluk|1 (noun)|boşluk kopuksuz|1 (noun)|durmaksızın kopuntu|1 (noun)|diaspora kopuş|1 (noun)|çözelti kopyacı|1 (noun)|benzetici kopya|1 (noun)|eşlem|kopye|nüsha|öykünmek|tüyo kopyalanmak|1 (noun)|özdeşleşmek|bütünleşmek kopya mürekkebi|1 (noun)|yazısı kopye|1 (noun)|kopya kora|1 (noun)|çabuk koray|1 (noun)|ateşli|canlı korboksilli|1 (noun)|karboksilik kordalye|1 (noun)|kurdele kordon altına almak|1 (noun)|korumak kordone|1 (noun)|sim koregrafi|1 (noun)|koreografi koregraf|1 (noun)|koreograf korekt|1 (noun)|doğru korelasyon (noun)|1 (noun)|bağlılaşım korelâsyon|1 (noun)|bağlılaşım korelasyon enerjisi|1 (noun)|kaçınım erkesi korelasyon|1 (noun)|görelik|ilişki koreografi|1 (noun)|koregrafi|kareografi koreograf|1 (noun)|koregraf|bale|dans|kareograf korgeneral|1 (noun)|ferik kor gibi|1 (noun)|kıpkırmızı koridor|1 (noun)|geçenek|dehliz|aralık|dalan|gezinti korindon|1 (noun)|boksit korkak|1 (noun)|bostan bozuntusu|cebân|cebin|güre|hödük|kansız|karı gibi|korkakça|mütevehhim|namert|ödlek|tabanıyarık|tabansız|tavşan yürekli|yahudi|yüreksiz korkakça|1 (noun)|korkak|namertçe korkaklık|1 (noun)|kansızlık|namertlik|tabansızlık korka korka|1 (noun)|korkarak korkarak|1 (noun)|korka korka kor|1 (noun)|kırmızı|üzüntü|sıkıntı|dert|tasa korkmadan|1 (noun)|bîperva|korkusuzca|yüreklilikle korkmadığını|1 (noun)|meydan okumak korkma|1 (noun)|haşyet|tedehhüş|tırsma korkmak|1 (noun)|ürkmek|çekinmek|sakınmak|yapamamak|uzaklaşmak|vazgeçmek|aklı gitmek|aklıgitmek|dingildemek|kalbi ağzına gelmek|korkuya kesmek|ocumak|şafak atmak|tırsmak|utanmak|ürpermek korkmamak|1 (noun)|gözü pek olmak|pabuç bırakmamak|pabuç bırakmamak|pervası olmamak korkmama|1 (noun)|yürek korktuklarından|1 (noun)|selamet korkudan çıldırmak|1 (noun)|delirmek korkudan|1 (noun)|nutku tutulmak korku|1 (noun)|kaygı|üzüntü|tehlike|muhatara|çekingenlik|büzülmek|çekinmek|dehşet|dili dolaşmak|dili tutulmak|eli ayağı dolaşmak|eli ayağı titremek|eli ayağıtitremek|endişe|fobi|girecek delik aramak|gözleri yuvalarından fırlamak|güven|haşyet|havil|helak|heybet|heyecan|irkinti|kaskatı kesilmek|kötü|panik yaratmak|perva|sararmak|sinmek|tüyleri diken diken olmak|ünlem işareti|ürk|ürpermek|vahşet|yüreği çarpmak korkulan|1 (noun)|yaman korkulu|1 (noun)|korkutan|tehlikeli|ağır|endişeli|muhataralı|tedhişli|vahim|yaş korkuluk|1 (noun)|tarlalarda|bağ|köprü|cağ|parapet korkunç|1 (noun)|müthiş|güçlü|şiddetli|acı|azılı|canavarlaşmak|dehşetengiz|dehşetli|dev|dinamit|fecî|gudubet|kıyasıya|mahûf|muvahhiş korkuntu|1 (noun)|fobi korkusu|1 (noun)|sakınması olmamak korkusuzca|1 (noun)|korkmadan|gözünü kırpmadan|yüreklilikle korkusuzluk|1 (noun)|pervasızlık|yürek korkusuz|1 (noun)|yürekli|pervasız|tehlikesiz|babayiğit|bıçkın|bîperva|çatal yürekli|gözü kara|gözü pek|kabadayı|kuru gürültüye pabuç bırakmamak|mangal yürekli|öktem|şecaatli|tedhişsiz|yılma|yılmasın|yüreklilik korkutan|1 (noun)|korkulu|yıldırgan korkutmak|1 (noun)|cesaretini kırmak|duman attırmak|gözdağı vermek|höt demek|korku vermek|oynatmak|tehdit etmek|tehdit savurmak|tırnak göstermek|ürkütmek|ürperti vermek|üstüne yürümek|yıldırmak|yumruk göstermek|zılgıt vermek korkutma|1 (noun)|terör|zılgıt korku vermek|1 (noun)|korkutmak korkuya kesmek|1 (noun)|korkmak korluk|1 (noun)|mangal korna|1 (noun)|klâkson|uyaraç kornea|1 (noun)|saydam tabaka korner atışı|1 (noun)|köşe atışı korner|1 (noun)|köşe korniş|1 (noun)|sarp korozyon|1 (noun)|aşındırma|yenim|aşınma korporasyon|1 (noun)|lonca|dernek korrekt|1 (noun)|doğru korsan|1 (noun)|deniz hırsızı korse|1 (noun)|lâstik korte|1 (noun)|âşıktaşlık|flört kortej|1 (noun)|maiyet|bayram|alay korteks|1 (noun)|beyin zarı kortizonlu ilâç|1 (noun)|iltihaplanmada|ıltihaplanmada kort|1 (noun)|tenis kortu korularda|1 (noun)|hanımeli|manisa lâlesi|manisalalesi koruluk|1 (noun)|arazi açma koruma|1 (noun)|asrak|âtıfet|badigard|bağısıklık|dulda|eskort|gayret|gölge|himaye|kayırma|muhafaza|müdafaa|sahabet|saye|sıyanet|vikaye|yarluka|zıll korumacı|1 (noun)|himayeci korumacılık|1 (noun)|himayecilik koruma görevi|1 (noun)|markanın korumak|1 (noun)|savunmak|tehlikeli|karşılamak|arkalamak|beklemek|duldalamak|duldalanmak|emniyet altına almak|esirgemek|görüp gözetmek|göz kulak olmak|gözetlemek|gözetmek|hıfz etmek|himaye etmek|himayesine almak|kanadı altına almak|kavzamak|kol kanat germek|kollamak|kollarını açmak|kordon altına almak|muhafaza altına almak|muhafaza etmek|mukayyet olmak|müdafaa etmek|örtmek|sahabet etmek|sahip çıkmak|sakınmak|saklamak|sıyanet etmek|zeval vermemek korumamak|1 (noun)|ayakaltında bırakmak koruman|1 (noun)|vasi korumasız|1 (noun)|himayesiz|yalınçak korumaya|1 (noun)|kollarını açmak koru|1 (noun)|meşcere korunabilen|1 (noun)|siper korunak|1 (noun)|koruyan|esirgeyen|tahaffuz yeri korunaklı|1 (noun)|mahfuz korunan|1 (noun)|esirgen|fanus|mahfazalı|mahfuz|masun koruncaklı|1 (noun)|mahfazalı koruncak|1 (noun)|mahfaza|birikimi|korunması|depo koruncalık|1 (noun)|sigorta korunç|1 (noun)|sigorta korunduğu|1 (noun)|hayvanat bahçesi korunga|1 (noun)|tirfil|peygamber otu korunma|1 (noun)|dehalet|nefsi müdafaa|tahaffuz|tevakki korunmak|1 (noun)|sığınmak|sakınmak|depo|siperlenmek|tevakki etmek korunması|1 (noun)|koruncak|silvikültör|su ürünleri teknikeri korunmayan|1 (noun)|çıplak korunmuş|1 (noun)|mahfuz|masun|müstahfaz korunulacak|1 (noun)|siper korunum|1 (noun)|muhafaza koruyan|1 (noun)|asım|esirgeyici|hafız|hami|karayan|kayırıcı|korunak|rahîm|sahip|vâki koruyanı|1 (noun)|arkalı|öksüz oğlan göbeğini kendi keser koruyucu|1 (noun)|gözetici|hami|muhafız|apotr|arka|baba|bavırgan|bekçi kalmak|esirgeyici|goril|güneş sütü|kalkan|kollayıcı|koyun|prezervatif|pusat|sahabetçi|taycu|turgak|yargan koruyuculuk|1 (noun)|himaye koruyucusu|1 (noun)|arkalı|arkasız|çobansız koyunu kurt kapar|hamisiz|kanadı kolu|sahipsiz|sapsız balta koruyucusuz|1 (noun)|sürüden ayrılanı kurt kapar koskocaman|1 (noun)|muazzam|geniş|büyük|kalabalık koskoca|1 (noun)|muazzam kosmos|1 (noun)|kozmos|acun kosova|1 (noun)|balkanlar kostaklanmak|1 (noun)|zarif kostak|1 (noun)|zarif|kibar|çalımlı|yakışıklı|yiğit|kabadayı|yürekli kostik|1 (noun)|aşındıran kostüm|1 (noun)|ceket|giysi kostümcü|1 (noun)|tiyatro koşa|1 (noun)|çift|eş|ikiz koşaç|1 (noun)|süreklilik|olumluluk|olumsuzluk|kesinlik|edat-ı haber koşağırmak|1 (noun)|birlikte koşa koşa|1 (noun)|koşarak koşam|1 (noun)|avuç koşan|1 (noun)|çapgın koşar adım|1 (noun)|koşarcasına koş-arak|1 (noun)|bağ fiil koşarak|1 (noun)|bir koşu|fellek fellek|koşa koşa koşarcasına|1 (noun)|koşar adım koşin|1 (noun)|ağır|hareketsiz koşku|1 (noun)|adjonction ou zeugma koşma|1 (noun)|aşk|ölüm|ayrılık|yiğitlik|koşuk|seğirdim koşmak|1 (noun)|koşuşturmak|izlemek|birini|çapmak|kopmak|seyirtmek koşmaktan|1 (noun)|dili bir karış dışarı çıkmak koşnil|1 (noun)|kabuklu bit koş|1 (noun)|siyit koşturarak|1 (noun)|yıldır yıldır koşturmak|1 (noun)|çabalamak|uğraşmak|çapmak|eştirmek|kelle götürmek koşucu|1 (noun)|atlet koşukça|1 (noun)|manzume koşuklu|1 (noun)|manzum koşuk|1 (noun)|nazım|manzume|koşma|türkü|şiir koşu|1 (noun)|koşun|tav koşularda|1 (noun)|küme koşullandırmak|1 (noun)|şartlandırmak koşullandırma|1 (noun)|şartlandırma koşullanmak|1 (noun)|şartlanmak koşullarına|1 (noun)|çağdaşlaşmak koşullar|1 (noun)|şerait koşullu|1 (noun)|şartlı|meşrut koşullu tepke|1 (noun)|şartlı refleks koşulmak|1 (noun)|sürülmek|gönderilmek koşulsuz|1 (noun)|şartsız koşulsuz tepke|1 (noun)|şartsız refleks koşul|1 (noun)|şart|kayıt koşulu araç sürücüsü|1 (noun)|kupa|talika koşum atı|1 (noun)|koşum hayvanı koşum hayvanı|1 (noun)|koşum atı koşum|1 (noun)|koşum takımı koşum takımı|1 (noun)|koşum koşun|1 (noun)|asker|saf|koşu|yarış koşuntu|1 (noun)|yardakçılar|tayfa|atf-ı beyan koşuşa koşuşa|1 (noun)|koşuşarak koşuşarak|1 (noun)|koşuşa koşuşa koşuşmak|1 (noun)|koşuşturmak koşuş|1 (noun)|seğirdim koşuşturarak|1 (noun)|fellek fellek koşuşturmak|1 (noun)|koşuşmak|gübürdemek|koşmak|yeldirmek koşuşturmayla|1 (noun)|fellik fellik koşutçuluk|1 (noun)|kişide|paralelizm koşutlaştırmak|1 (noun)|paralelleştirmek koşutluk|1 (noun)|paralellik|muvazat koşut|1 (noun)|paralel|muvazi koşut tepkimeler|1 (noun)|paralel reaksiyonlar kotan|1 (noun)|pulluk kotarmak|1 (noun)|bitirmek kot kumaşı|1 (noun)|denim|blucin kotlama|1 (noun)|kodlama kotlamak|1 (noun)|rakamlamak|kodlamak kotlet|1 (noun)|pirzola koton|1 (noun)|pamuklu kotra|1 (noun)|yelkenli kotu|1 (noun)|müstehcin kot|1 (noun)|yükseklik|god|kod|blucin kova|1 (noun)|abdan|aşırma|bakıreç|burçlar kuşağı|helke|herke|kofa|sıtıl|sitil|zodyak kovalamaca|1 (noun)|ebenin kovalamak|1 (noun)|kovmak|izlemek|yarışta|güdelemek|koğalamak|sıpırtmak kovalama|1 (noun)|takip kovalanmak|1 (noun)|koğalanmak kovalayan|1 (noun)|yağısavan kovan|1 (noun)|kapçık|yayık kovanlık|1 (noun)|arılık kovcu|1 (noun)|fitneci|fitçi|gammaz|gıybetçi|koğcu kovculuk|1 (noun)|fitnecilik|fitçilik|gammazlık|koğculuk kovculuklar|1 (noun)|tezvirat kovdurmak|1 (noun)|koğdurmak kov|1 (noun)|gıybet|koğ|siktir et! kovlama|1 (noun)|gammazlama kovlamak|1 (noun)|kötülemek|fitlemek|gammazlamak|fitnelemek kovlanmak|1 (noun)|gammazlanmak kovma|1 (noun)|aforoz|koğma|tart kovmak|1 (noun)|savmak|izlemek|kovalamak|uzaklaştırmak|aforoz etmek|aforozlamak|alaşağı etmek|alaşağıetmek|atmak|bohçasını koltuğuna vermek|defetmek|dehlemek|dışarı atmak|dışarıatmak|han kapısından teğelti atmak|haydamak|haydi oradan|kapı dışarı etmek|kapıyı göstermek|koğmak|lehd|minder dışına atmak|pabucunu eline vermek|pasaportunu eline vermek|sırtından atmak|sokağa atmak|süpürmek|şutlamak|tart etmek|tezkeresini eline vermek|uğratmak|yakasından atmak kovucuk|1 (noun)|bitkilerde|adese kovulmak|1 (noun)|kendini kapı dışında bulmak|koğulmak|sepetlenmek kovulmuş|1 (noun)|aforozlu|matrut|merdut kovumsama|1 (noun)|istiskal kovumsamak|1 (noun)|istiskal etmek kovuntu|1 (noun)|matrut kovuşturmak|1 (noun)|takip etmek kovuşturma|1 (noun)|takibat|takip kovuşturulma|1 (noun)|takip koyak|1 (noun)|vadi|engebe|yer biçimleri koy|1 (noun)|denizin|ağız|haliç|kom koygun|1 (noun)|dokunaklı|etkili|içli|acıklı koymak|1 (noun)|bırakmak|katmak|eklemek|tarih|etkilemek|dokunmak|ayırmak|almak|atmak|çekmek|komak|salmak|vazetmek|vurmak|vurunmak|yakmak koyu|1 (noun)|derin|hareketli|abanoz|acı|bal|balçık|çepel|kıpkızıl|yoğun koyulaşmak|1 (noun)|derinleşmek|hararetlenmek|ağdalaşmak|kıvamlanmak|koyulmak koyulaşmış|1 (noun)|mütekâsif koyulaştırma|1 (noun)|teksif koyulmak|1 (noun)|koyulaşmak|girişmek|başlamak|çıkmak koyun bakışlı|1 (noun)|budala|şaşkın koyun baklası|1 (noun)|acı bakla|termiye koyun can derdinde, kasap et derdinde|1 (noun)|keçiye can kaygısı, kasaba et kaygısı koyun can derdinde, kasap yağ derdinde|1 (noun)|keçiye can kaygısı koyun dede|1 (noun)|alık|aptal koyun|1 (noun)|eti|sütü|kucak|koruyucu|ağıl|ağnam|boynuzlugiller|celep|celeplik|çakıldak|çoban|ganem|kene|kığ|mandıra|me koyun gibi|1 (noun)|budala|şaşkın koyungözü|1 (noun)|birleşikgillerden koyunotu|1 (noun)|kasık otu koyuntu|1 (noun)|sıkıntı|üzüntü|keder|sopa koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir|1 (noun)|el koyut|1 (noun)|konut|postulât koyuverme|1 (noun)|koyuvermek|ıtlak|koyverme koyuvermek|1 (noun)|salmak|koyuverme|koyverme|koyvermek|salıvermek koyvermek|1 (noun)|koyuvermek koyverme|1 (noun)|koyuvermek|koyuverme|mola kozak|1 (noun)|kozalak koza|1 (noun)|kozalak kozalak|1 (noun)|koza|olmamış|kuru|'''kozalak'''|kozak|torçuk kozalaklılardan|1 (noun)|çamgiller|sedir|servigiller kozalaklılar|1 (noun)|porsukgilleri|servigilleri|iğne yapraklılar kozaların|1 (noun)|ipekhane koz|1 (noun)|ceviz kozmetik|1 (noun)|sürümlük kozmetik teknikeri|1 (noun)|pazarlama kozmik|1 (noun)|evrensel|evrencil kozmogoni|1 (noun)|evrendoğum|evren doğumu kozmoloji|1 (noun)|evren bilimi kozmolojik|1 (noun)|evren bilimsel kozmonot|1 (noun)|astronot|uzay adamı|uzayadamı kozmos|1 (noun)|evren|kosmos köbek|1 (noun)|kızılötesi bağ erişim kuralları köçek|1 (noun)|rakkas köhne|1 (noun)|eskimiş|yıpranmış|eski|çağ dışı|küflü|müzelik|örümcekli köhneleşmek|1 (noun)|köhnemek|fosilleşmek|küflenmek|pıllım pıllım olmak köhneleşme|1 (noun)|köhneme köhnemek|1 (noun)|eskimek|köhneleşmek köhneme|1 (noun)|köhneleşme köhnemiş|1 (noun)|nuh nebiden kalma kök bacaklılar|1 (noun)|amipleri|günsüleri kök boyası|1 (noun)|alizarin|kızılkök kökboyasıgillerden|1 (noun)|kökboyası|yoğurtotu kök boyasıgiller|1 (noun)|kınakına kökboyası|1 (noun)|kökboyasıgillerden|kızılboya|kızılkök|yumurtakökü kökçü|1 (noun)|kabuk|çiçek kök|1 (noun)|dip|temel|esas|kaynak|köken|kulak|sap|soy|gök|asıl|cezir|cins|künh|mebde|menşe|tal|tallı bitkiler|tallıbitkiler|tallus|törkin|töz|tözlük|üs kök doğrayıcısı|1 (noun)|pancar köken belgesi|1 (noun)|menşe şahadetnamesi köken bilimci|1 (noun)|etimolog köken bilimi|1 (noun)|etimoloji kökenbilim|1 (noun)|menşe bilgisi köken bilimsel|1 (noun)|etimolojik kökeni|1 (noun)|dil felsefesi|evren doğumu kökeninden|1 (noun)|esasen kökenli|1 (noun)|asıllı|çerkes|menşeli köken|1 (noun)|menşe|soy|kavun|karpuz|biçim|asıl|alındığı|orijin|çıktığı|sülale|kök|müştakkunminh kökertmek|1 (noun)|köklemek|fide kökirek|1 (noun)|göğüs kök kırmızısı|1 (noun)|alizarin kök kurdu|1 (noun)|danaburnu kökkurdu|1 (noun)|danaburnu köklemek|1 (noun)|kökertmek|minder köklenmek|1 (noun)|köklü|kök salmak kökler|1 (noun)|uruk|usul kökleşik|1 (noun)|klasik kökleşmek|1 (noun)|oturmak|teessüs etmek|temel tutmak kökleşme|1 (noun)|teessüs kökleşmiş|1 (noun)|köklü köklüce|1 (noun)|asaleten köklü|1 (noun)|kökleşmiş|esaslı|soylu|asaleten|cezrî|kırk yıllık|kırkyıllık|köklenmek|kökten|radikal|tözlük|tözün kök mantar|1 (noun)|meşe köknar|1 (noun)|çamgillerden|çamgiller|göknar kök salmak|1 (noun)|sağlamlaşmak|yayılmak|köklenmek kök söktürmek|1 (noun)|uğraştırmak köksüz|1 (noun)|temeli|esassız köktencilik|1 (noun)|radikalizm|bilimde|dinde köktenci|1 (noun)|radikal|radikalist kökten|1 (noun)|köklü|cezrî|radikal|anasıl kökten sürme|1 (noun)|soylu kökteş|1 (noun)|sevinç|verim|başlangıç köktürkçe|1 (noun)|göktürkçe köktürk|1 (noun)|göktürk kökünden|1 (noun)|esasen köle|1 (noun)|kul|esir|abd|bende|bendi|çaker|hâce|memlûk|torum köleler|1 (noun)|bendegân|kölemenler|üsera kölelik|1 (noun)|esirlik|kulluk|esaret|bendegî|ubudiyet kölemenler|1 (noun)|köleler kölle|1 (noun)|karabiber kömbe|1 (noun)|un|hıtap kömürcü çırağına dönmek|1 (noun)|yüzü kömürcü|1 (noun)|vapurda kömür gibi|1 (noun)|simsiyah kömür kalem|1 (noun)|füzen kömür|1 (noun)|kepçe|yakacak|yakıt kömürleşmek|1 (noun)|karbonlaşmak kömürözü|1 (noun)|karbon kömürsü|1 (noun)|kömürümsü kömürtozu|1 (noun)|dinamit lokumu kömürümsü|1 (noun)|kömürsü kömüş|1 (noun)|manda|camız|balak köpekayası|1 (noun)|ballıbabagillerden köpek balığı|1 (noun)|kıkırdaklı köpekgillerden|1 (noun)|buldok|karsak|köpek|kurt|tilki köpekgiller|1 (noun)|kurt|çakal|köpek köpek|1 (noun)|köpekgillerden|fino|it|havhav|kuçu|kuçukuçu|barak|çomar|encik|enik|belo|basîr|bavcı|dalamak|kene|köpekgiller|kuduz|kuku|manik köpekkuyruğu|1 (noun)|çene köpeklemek|1 (noun)|varlık köpekle yatan pire ile kalkar|1 (noun)|körle yatan şaşı kalkar köpeklik|1 (noun)|zağarlık köpekoğlu|1 (noun)|köpoğlu köpek soyu|1 (noun)|alçak köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenmez|1 (noun)|kişi köp|1 (noun)|kağnının köpoğlu|1 (noun)|hain|kurnaz|köpekoğlu köpoğluluk|1 (noun)|kurnazlık|düzencilik köprü|1 (noun)|ahşap|kâgir|vücudun|geçek|jeoteknik teknikeri|konsorsiyum|korkuluk|mühendis|mühendislik|ölçmenlik köprücük kemiği|1 (noun)|köprücük köprücük|1 (noun)|köprücük kemiği köprülerin|1 (noun)|mansap köprü yol|1 (noun)|vadiler|viyadük köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler|1 (noun)|kişi köpük|1 (noun)|çalkanan|kaynatılan|mayalanan|hayvanların|üst köpük gibi|1 (noun)|beyaz köpüklenen|1 (noun)|köpüklü köpüklenmemiş|1 (noun)|köpüksüz köpüklü|1 (noun)|köpüklenen köpüksüz|1 (noun)|köpüklenmemiş köpülemek|1 (noun)|şilte|yastık köpülenmiş|1 (noun)|kapitone köpüre köpüre|1 (noun)|köpürerek köpürerek|1 (noun)|köpüre köpüre köpürmek|1 (noun)|feveran etmek|sinirlenmek|tehevvür etmek köpürme|1 (noun)|sinirlenme|öfkelenme|feveran|tehevvür kör boğaz|1 (noun)|mide kördüğüm|1 (noun)|çözülemeyen|kör düğüm kör düğüm|1 (noun)|kördüğüm köreliş|1 (noun)|körleniş körelme|1 (noun)|dumur körelmek|1 (noun)|değer|dumura uğramak kör faregiller|1 (noun)|kuyruksuz körfez|1 (noun)|kuytu|ağız|haliç körfezlere|1 (noun)|seyir zabiti kör|1 (noun)|görmez|âmâ|arı biti|görme engelli|gözsüz körkütük|1 (noun)|küskütük körlemeden|1 (noun)|bilmeden|anlamadan|bilmeksizin körleniş|1 (noun)|köreliş körlenmek|1 (noun)|körleşmek körlenme|1 (noun)|körleşme körler mahallesinde ayna satmak|1 (noun)|müslüman mahallesinde salyangoz satmak körleşmek|1 (noun)|kesmez|değer|körlenmek körleşme|1 (noun)|körlenme körleşmiş|1 (noun)|kamkaz körle yatan şaşı kalkar|1 (noun)|değersiz|köpekle yatan pire ile kalkar körlük|1 (noun)|âmâlık|frengi|görme engellilik|kara kör nişancılık|1 (noun)|hedefi kör oğlu|1 (noun)|köroğlu köroğlu|1 (noun)|kör oğlu kör ölür badem gözlü olur|1 (noun)|kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur körpe|1 (noun)|genç|hoş|güzel|yıpranmamış|berna|gepegencecik|taravetli|taze|terütaze|yaşıt körpelik|1 (noun)|tazelik|taravet kör sıçan|1 (noun)|köstebek körükçü|1 (noun)|körükleyici körüklemek|1 (noun)|kızıştırmak|kışkırtmak|şiddetlendirmek|pompalamak körükleyici|1 (noun)|kışkırtıcı|körükçü|tahrikamiz körük|1 (noun)|ürgüç|yellenmek köse|1 (noun)|bıyığı köseği|1 (noun)|eğsi kösele|1 (noun)|bavul|çanta|evrak çantası|gön kösele gibi|1 (noun)|koparılamaz kösele suratlı|1 (noun)|utanmaz|sıkılmaz kösemen|1 (noun)|kösem kösemenlik|1 (noun)|kılavuzluk kösem|1 (noun)|kösemen kös kös|1 (noun)|yorgun|üzgün kösmek|1 (noun)|zincirlemek kösnük|1 (noun)|köstebek|şehvetli kösnül|1 (noun)|erotik|şehvanî|şehevî kösnüllük|1 (noun)|erotizm|şehvaniyet kösnüllü|1 (noun)|şehvetli kösnülü|1 (noun)|şehvetli kösnümek|1 (noun)|kızışmak|kızmak kösnü|1 (noun)|şehvet kös|1 (noun)|savaşlarda|mehterhâne köstebekgillerden|1 (noun)|köstebek köstebekgiller|1 (noun)|yeraltında köstebek|1 (noun)|köstebekgillerden|sokur|yer sıçanı|kör sıçan|kösnük kösteği kırmak|1 (noun)|kaçmak kösteklemek|1 (noun)|engellemek|duşaklamak|köstek vurmak kösteklenmek|1 (noun)|engellenmek köstekli saat|1 (noun)|cep saati köstek|1 (noun)|saat|kılıç|engel|künde|paybent|payvent köstek vurmak|1 (noun)|engellemek|kösteklemek köstere|1 (noun)|küstere köşe atışı|1 (noun)|korner atışı köşebent|1 (noun)|hadde fabrikası|sıcak haddeci köşe dönücü|1 (noun)|çıkarını köşegen|1 (noun)|kutur|diyagonal köşe kapmaca|1 (noun)|kapmaca köşeli ayraç|1 (noun)|köşeli parantez köşelik|1 (noun)|ahşap köşeli parantez|1 (noun)|köşeli ayraç köşe tutmak|1 (noun)|karışmak|görünmek köşe yazısı|1 (noun)|fıkra köşeye atılmak|1 (noun)|ilgilenmemek köşeye oturmak|1 (noun)|evlenmek köşeye sinmek|1 (noun)|gizlenmek köşe|1 (noun)|zaviye|bölüm|kuytu|korner|bıcik|bucak|büküç|çene|dirsek|ibik köşker|1 (noun)|yemenici|dülger|oymağı köşk|1 (noun)|kasır|müstakil ev kötek|1 (noun)|baston|sopa|büyük|minakop|dayak|patak kötek yemek|1 (noun)|dövülmek kötücül|1 (noun)|habis|bedhah kötü haber tez duyulur|1 (noun)|kara haber tez duyulur kötü|1 (noun)|istenilmeyen|fena|zararlı|tehlikeli|korku|az|yetersiz|beğenilmeyen|yararsız|aşırı|çok|açtı ağzını yumdu gözünü|aleme cellat lazım; senin olman ne lazım?|aşağı|avara|aynasız|bed|berbat|bet|biçimsiz|bitli baklanın kör alıcısı olur|cenabet|çöp tenekesi|çürük iş|denî|döküntü|duman|düzelmek|elebaşı|elinin körü|eşekten düşmüş karpuza dönmek|eyvah|fasit|firavunlaşmak|habis|hapishane kaçkını|haşat|ıssız|iblis|ibret|iflâh|itsiz köy gibi tenha|kaba|kaput|kara|kara haber|keleş|kem|kem göz|kıtıpiyos|kıtipiyoz|kokak|kumkuma|kuruyasıca|kutsuz|madara|makûs|mel'un|meş'um|nadan|nahoş|nuhuset|pis|pislik|sakametli|sıfır|süzme|şeni|şerir|tahammül|tezyifkâr|tu kaka|yaman|yaramazlık|yaş|yavuz|zayıf kötü kadın|1 (noun)|orospu kötüleme|1 (noun)|gıybet|mezam|zem kötülemek|1 (noun)|hastalanmak|aşağılayıcı|aleyhinde konuşmak|çamurlamak|gammazlamak|karamak|kesmek|kovlamak|kötü söylemek|tu kaka etmek|zemmetmek kötülenmek|1 (noun)|yerilmek kötüleşmek|1 (noun)|başkalaşmak|fena olmak|geri gitmek|sigortası atmak kötüleştirici|1 (noun)|ondurmaz kötüleyen|1 (noun)|fassâl|kötüleyici kötüleyici|1 (noun)|kötüleyen|pejoratif kötülüğe|1 (noun)|pişmiş tavuğun başına gelmemek kötülükçülük|1 (noun)|şerirlik kötülükçü|1 (noun)|şerir kötülük|1 (noun)|kemlik|şer|arkadan konuşma|beis|fenalık|habaset|kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar|mikropluk|reddet|seyyie|şenaat|şirret|tencere dibin kara, seninki benden kara|yezitlik kötümser|1 (noun)|karamsar|bedbin|pesimist|bedbinleştirmek|bozuk|gönlün yazı var, kışı var|şom ağızlı kötümserleşme|1 (noun)|karamsarlaşma kötümserleşmek|1 (noun)|karamsarlaşmak|bedbinleşmek kötümserlik|1 (noun)|pesimizm|karamsarlık|bedbinlik kötü olmak|1 (noun)|beğenilmemek kötürüm|1 (noun)|işleyemeyen|çalgın|oturak kötü söylemek|1 (noun)|beğenilmeyen|kötülemek kötüye çekmek|1 (noun)|yanlış kötüye kullanmak|1 (noun)|suiistimal etmek kötü yol|1 (noun)|yanlışlık|uygunsuzluk kötüyü|1 (noun)|mümeyyiz kövb|1 (noun)|kızılötesi veri birliği köy ağası|1 (noun)|köyde|malı köy|1 (noun)|ağul|çerçi|göçmek|karye|köy yeri|köylük yer|rüsta|rüzdak köyde|1 (noun)|köy ağası köyler|1 (noun)|kooperatif|ulaşım köylü çorbası|1 (noun)|pırasa|patates|kereviz köylü|1 (noun)|kaba|rustaî köylük yer|1 (noun)|köy köy;mahalle|1 (noun)|meder köy muhtarı|1 (noun)|mutar|muhtar köynek|1 (noun)|gömlek köysülmek|1 (noun)|uzanmak|siesta köy yeri|1 (noun)|köy közlemek|1 (noun)|et|sebze|meyve közleme|1 (noun)|külbastı közlük|1 (noun)|mangal kraliçe|1 (noun)|ece|melike|arı|taç giymek|türkân kraliyet|1 (noun)|krallık krallar|1 (noun)|müluk krallık|1 (noun)|kraliyet kral|1 (noun)|üstün|hükümdar kramatoryum|1 (noun)|krematoryum kramp girmek|1 (noun)|kasılmak kramp|1 (noun)|kasınç|kasma krampon|1 (noun)|tutmalık|kenet krank|1 (noun)|saç|çinko krater|1 (noun)|yanardağ ağzı kravat|1 (noun)|boyunbağı|boyun bağı kreasyon|1 (noun)|yaratı|yaratım kreatif|1 (noun)|yaratıcı kreatör|1 (noun)|yaratımcı kredi mektubu|1 (noun)|akreditif kredi|1 (noun)|saygınlık|para|güven|itibar|verenek|banka kredisi düşmek|1 (noun)|güvenilirliği krema|1 (noun)|kültürcü krematoryum|1 (noun)|yakmalık|kramatoryum krem rengi|1 (noun)|balköpüğü krepsaten|1 (noun)|ipekli|ıpekli krep|1 (noun)|yumurta|süt|lalanga kreş|1 (noun)|çocuk yuvası kreşendo|1 (noun)|crescendo kretenizm|1 (noun)|fiziksel krezol|1 (noun)|lizol kriko|1 (noun)|kaldırıcı kriminoloji|1 (noun)|suçbilim kriptografi|1 (noun)|şifreyazım kripton|1 (noun)|renksiz|asal gazlar|kr|soy gazlar kriptos|1 (noun)|mahzenmezar kristal|1 (noun)|billûr|kırılca kristal cam|1 (noun)|potasyum kristalleşme|1 (noun)|billûrlaşma kristalleşmek|1 (noun)|billûrlaşmak kristaloit|1 (noun)|billûrsu kriter|1 (noun)|ölçüt|kıstas kritikçi|1 (noun)|eleştirmen kritik etmek|1 (noun)|eleştirmek kritik|1 (noun)|tehlikeli|eleştiri|eleştirmen|yargılama|eleştirme|dönümcül|nazik kritisizm|1 (noun)|eleştiricilik krizantem|1 (noun)|kasımpatı kriz|1 (noun)|bunalım|buhran|akse|çöküntü krizolit|1 (noun)|zebercet kr|1 (noun)|kripton krokant|1 (noun)|fındık krom|1 (noun)|6 kromatik|1 (noun)|renkser kromatografi|1 (noun)|renkseme kromatograf|1 (noun)|katmanyazar|renkseyici kromofor|1 (noun)|renkveren kromosfer|1 (noun)|renk yuvarı kromozom|1 (noun)|'''soyaktaran'''|soyaktaran kromozon|1 (noun)|soyaktaran kronikleşmek|1 (noun)|süreğenleşmek kronik|1 (noun)|vekayiname|süreğen|müzmin|vakayiname kronograf|1 (noun)|süreyazar kronolojik|1 (noun)|zaman bilimsel kronoloji|1 (noun)|zaman bilimi|zaman dizini kronometre|1 (noun)|süreölçer kros|1 (noun)|hendeklerden|yükseltilerden kruvaze|1 (noun)|çapraz ksenon|1 (noun)|renksiz ksiloloji|1 (noun)|odun bilimi kuaför|1 (noun)|güzellik salonu|kadın berberi kuartet|1 (noun)|dörtlü kubaşmak|1 (noun)|yardımlaşmak kubat|1 (noun)|kaba|biçimsiz kubbe|1 (noun)|alem|kümbet kubbealtı|1 (noun)|divanhane kubbeli|1 (noun)|kameriye kuburluk|1 (noun)|sadak kucağına düşmek|1 (noun)|düşman|felâket kucak çocuğu|1 (noun)|yürüyemeyen kucak|1 (noun)|iç|aguş|bağır|koyun kucak kucağa|1 (noun)|beraberce kucaklamak|1 (noun)|bağrına basmak|deragüş|koçmak|kollarının arasına almak|sarılmak|sarmak kucaklaşmak|1 (noun)|koçuşmak|sarmaşmak kucaklaşma|1 (noun)|teanuk kuçu|1 (noun)|köpek kuçukuçu|1 (noun)|köpek kudas|1 (noun)|liturya kudema|1 (noun)|eskiler kudret|1 (noun)|güç|erk|erke|iktidar|yetenek|zenginlik|baysin|enerji|ker|mechud|yet kudret hamamı|1 (noun)|ılıca kudret helvası|1 (noun)|5 kudretli|1 (noun)|güçlü|başarılı|üstün|bayar kudret narı|1 (noun)|meyvesi kudretnarı|1 (noun)|tırmanıcı kudretsiz|1 (noun)|argın|takatsiz kudretsizlik|1 (noun)|argınlık|takatsizlik kudretten|1 (noun)|yaradılıştan kudurgan|1 (noun)|azgın kudurganlık|1 (noun)|azgınlık kudurmak|1 (noun)|öfkelenmek|arpası çok gelmek|arpasıçok gelmek kuduruk|1 (noun)|azgın|saldırgan kuduzböceği|1 (noun)|kınkanatlılardan kuduz böceği|1 (noun)|kunduz böceği kuduz|1 (noun)|köpek|kedi|azmış kuduz otu|1 (noun)|deli otu kudüs'ü|1 (noun)|hacı kuhi|1 (noun)|ıssız kuintet|1 (noun)|beşli|kentet kuka|1 (noun)|tespih kukla|1 (noun)|bez kukla gibi|1 (noun)|çelimsiz|kişiliksiz kukla oyunu|1 (noun)|gösteri kukul|1 (noun)|bere kukuletalı|1 (noun)|azrail kukuleta|1 (noun)|yağmur|şapka kukulya|1 (noun)|kokon kukumav|1 (noun)|baykuşgillerden|avrupa|baykuş kukumav gibi|1 (noun)|kimsesiz kuku|1 (noun)|yemiş|köpek|lale|baykuş|vajina|vajen|dölyolu kulacık|1 (noun)|kulakçık kulağa|1 (noun)|tıngı kulağına çarpmak|1 (noun)|duyulmak kulağına girmek|1 (noun)|benimsemek kulağına söylemek|1 (noun)|fısıldamak kulağın|1 (noun)|dış kulak|kulak kepçesi|kulakkepçesi kulağı tıkalı|1 (noun)|sağır|dinlemeyen kulakçık|1 (noun)|kulacık|dikensi|stipul kulakçı|1 (noun)|kulak|burun kulakdavulu|1 (noun)|kulakzarı kulak demiri|1 (noun)|pulluklarda kulakdemiri|1 (noun)|pulluklarda kulak kepçesi|1 (noun)|kulağın kulakkepçesi|1 (noun)|kulağın kulak kulağa|1 (noun)|gizlice kulaklarını tıkamak|1 (noun)|dinlemek|istememek kulaklı|1 (noun)|kazan|yaprak kulaklık|1 (noun)|radyo kulak mantısı|1 (noun)|piroğu kulak|1 (noun)|örs|baş|kök|kulakçı kulaktan|1 (noun)|dinleyerek kulak tutmak|1 (noun)|dinlemek kulakzarı|1 (noun)|kulakdavulu kulamparalık|1 (noun)|oğlancılık kulampara|1 (noun)|oğlancı|lûtî kula|1 (noun)|yele kul azmayınca hak yazmaz|1 (noun)|kişi kule|1 (noun)|cihannüma|çan kulesi|saat kulesi kuleli kapı|1 (noun)|pilon kul hakkı|1 (noun)|hakları kulis|1 (noun)|tiyatroda kul|1 (noun)|köle|karavaş|abd|bende|çaker|torum kullanarak|1 (noun)|tüketmek|yoğaltmak kullan|1 (noun)|güle güle kullanıcının|1 (noun)|bağıntı|yardımlı metin kullanılamaz|1 (noun)|battal olmak kullanılan|1 (noun)|baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir|geçer kullanılmak|1 (noun)|sahneye çıkmak|yemek|yüzü yazılı kalmak kullanılmamak|1 (noun)|ortadan kaybolmak|ölmek kullanılmamış|1 (noun)|bakir kullanılması|1 (noun)|ruhsatlı kullanılmayan|1 (noun)|metrûk kullanılmaya|1 (noun)|özdek kullanılmaz|1 (noun)|battal kullanılmış|1 (noun)|müstamel|çıkma|ikinci el kullanımbilim|1 (noun)|edimbilim kullanımı|1 (noun)|nükleer güç mühendisi kullanım|1 (noun)|kullanma|yararlanma|tasarruf|tarifelendirme|tıp elektroniği teknisyeni kullanışlı|1 (noun)|pratik kullanma|1 (noun)|istimal|hidrojeoloji|hidrojeoloji mühendisi|kullanım|sarf kullanmak|1 (noun)|çalıştırmak|işletmek|değerlendirmek|giymek|takmak|içmek|söylemek|harcamak|sömürmek|yönetmek|dokunmak|dökmek|istimal etmek|işlemek|pala çekmek|sarf etmek|tutmak|tutunmak kullanma süresi|1 (noun)|miat kullar|1 (noun)|bendegân|ibad kulluk|1 (noun)|kölelik|karakol|bendegî|ubudiyet|ubûdiyyet kul oğlu|1 (noun)|kuloğlu kuloğlu|1 (noun)|kul oğlu kulp|1 (noun)|kapların|bahane kulplu|1 (noun)|kupa|maşrapa|testi kulpsuz|1 (noun)|üzlük kul sıkılmayınca hızır yetişmez|1 (noun)|insan kulûb|1 (noun)|kalpler kuluçka devri|1 (noun)|kuluçka dönemi kuluçka dönemi|1 (noun)|civciv|kuluçka devri kuluçka|1 (noun)|gurk|kurk kuluçkahane|1 (noun)|kuluçkalık kuluçkalık|1 (noun)|kuluçkahane kulunç girmek|1 (noun)|tutulmak kulübe|1 (noun)|kerpiç|basit|alaçuk kulübü|1 (noun)|galatasaray kulüp|1 (noun)|görüşmek|konuşmak|okumak|görüşme|konuşma|okuma|kişilerin|pakt kulvar|1 (noun)|izleç|çarşak kumanca|1 (noun)|kıpçakça kumanda etmek|1 (noun)|yönetmek kumanda|1 (noun)|komuta|komut kumandan|1 (noun)|komutan|amîd|mir kumandanlık|1 (noun)|komutanlık kuman|1 (noun)|kıpçak kumanya|1 (noun)|azık kuma|1 (noun)|ortak|eş|tokol kumarbaz|1 (noun)|kumarcı kumarbazlık|1 (noun)|kumarcılık kumarcı|1 (noun)|kumarbaz|zarcı kumarcılık|1 (noun)|kumarbazlık kumarda|1 (noun)|fiş kumarhane|1 (noun)|bitirim|bitirim yeri|bitirimhane|dükkân kumar|1 (noun)|keriz|oyun kumaş|1 (noun)|pamuk|yün|abajur|batik|desen|gipür|kemer|kesyap|kolâj|maske|mensucat beyazlatıcı|muşamba gibi|overlok|pli|salaşpur|top|zemin kumaştan|1 (noun)|hırka kumbaracı|1 (noun)|humbaracı kumbarahane|1 (noun)|humbarahane kumbara|1 (noun)|metal|toprak|humbara|kağıt kumbaşı|1 (noun)|kumsal kum gibi|1 (noun)|sayısız kum|1 (noun)|kayaların|armut|ufak|ambar|bastırak|havuz|kaldırım işçisi|neritik|sıva|silis|stabilize yol kumkazan|1 (noun)|kemirgenlerden kumkuma|1 (noun)|çömlek|kötü|olay kumla|1 (noun)|plâj|plaj kumluk|1 (noun)|kumsal|çöl kumlu|1 (noun)|kumsal kumotu, nu|1 (noun)|uyuzotu kumpanya|1 (noun)|alışım|ortaklık kumpas|1 (noun)|hile kumpir|1 (noun)|mısır|patates kum püskürtücü|1 (noun)|döküm kumral|1 (noun)|bıyık|konur al kumru|1 (noun)|boz|hakuran kumru gibi|1 (noun)|sevecen kumsal|1 (noun)|plâj|kumlu|kumbaşı|kumluk kum torbası|1 (noun)|dayanıksız kumul|1 (noun)|eksibe kundak|1 (noun)|fitne|fesat|belek kundak koymak|1 (noun)|kundaklamak kundaklamak|1 (noun)|aldatmak|kundak koymak|sabote etmek kundaklanmak|1 (noun)|belenmek kundaklatmak|1 (noun)|beletmek kundaklı|1 (noun)|arbalet kundura|1 (noun)|bağsız|ayakkabı|pabuç kunduracı|1 (noun)|ayakkabıcı kunduracıların|1 (noun)|muşta kunduracılık|1 (noun)|hirfet kunduru|1 (noun)|sarı kunduz böceği|1 (noun)|kuduz böceği kunduz|1 (noun)|kemirgenlerden|kastor kunt|1 (noun)|ağır|kalın kunun|1 (noun)|destûr kupa|1 (noun)|kulplu|yürek|altın|gümüş|bardak|kupe|koşulu araç sürücüsü kupe|1 (noun)|kupa kupes|1 (noun)|izmaritgillerden|ızmaritgillerden kup|1 (noun)|kesim kupkuru|1 (noun)|belirgin|net kupür|1 (noun)|kesik kura|1 (noun)|adçekimi|ad çekme kur'a|1 (noun)|ad çekme kurabiye|1 (noun)|un|güzel kurada|1 (noun)|yıpranmış|eskimiş|gelişmemiş kuraklık|1 (noun)|yağışsızlık|kıtlık|susuzluk kurak|1 (noun)|mevsim|çorak|yağışsız kurala aykırı|1 (noun)|kural dışı kurala aykırılık|1 (noun)|kıyasa muhalefet kurala|1 (noun)|kuralcı kuralcı|1 (noun)|kurala|kaideci|klasik|normatif kural dışı|1 (noun)|ayrık|müstesna|şaz|kural dışı|kurala aykırı kuraldışı|1 (noun)|şaziye kuralı|1 (noun)|örnek kurallara|1 (noun)|gayrimeşru|helâl|merasimli kuralları|1 (noun)|dadacılık kuralların|1 (noun)|töre kurallar|1 (noun)|kavait kurallarla|1 (noun)|düzgüsel kurallı|1 (noun)|kaideli|kıyasî kural|1 (noun)|nizam|düzen|düzgüsel|ferman dinlememek|halk bilimi|kaide|karakuşî|norm|tör|tüze|yoldam kuralsız|1 (noun)|kaidesiz|gayri kıyasi|gayrikıyasî kuralsızlık|1 (noun)|anarşi kuramca|1 (noun)|teorikman kuramcı|1 (noun)|teorisyen|nazariyatçı|nazariyeci kuramların|1 (noun)|araççılık kuramlar|1 (noun)|nazariyat kuram|1 (noun)|nazariye|teori kuramsal dilbilim|1 (noun)|genel dilbilim kuramsal kimya|1 (noun)|teorik kimya, nazarî kimya kuramsal|1 (noun)|nazarî|teorik kurander|1 (noun)|cereyan kur'an-ı kerim|1 (noun)|kur'an kur'anıkerim|1 (noun)|kur'an|kelâmıkadim kuran|1 (noun)|kelamıkadim|mushaf|ağ tasarımcısı|bani kur'an|1 (noun)|kur'anıkerim|kelâmıkadim|mushaf|kur'an-ı kerim|kitap|ilâhî kitap|semavi kitap|kitâb|furkan|zikr|tenzîl|necm|besâir|bürhan|mübîn|kerîm|nûr|hüdâ|rahmet|şifâ|mev'ıza|büşrâ|beşîr|nezîr kurbağaadam|1 (noun)|balıkadam|dalgıç kurbağa adam|1 (noun)|dalgıç kurbağagillerden|1 (noun)|ağaç kurbağası|su keleri kurbağa|1 (noun)|kurbağalardan kurbağalardan|1 (noun)|kara kurbağası|kurbağa kurbağalar|1 (noun)|kuyruksuzlar kurban|1 (noun)|başvermiş|yoloğlu kurban etmek|1 (noun)|kurban kesmek kurbanı olmak|1 (noun)|ölmek kurban kesmek|1 (noun)|kurban etmek kurbanlar|1 (noun)|adha kurbiyet|1 (noun)|vesîle kurca|1 (noun)|karıştırma|kaşıma kurcalamak|1 (noun)|ellemek|eşelemek|deşmek|karıştırmak kurcalandığı|1 (noun)|çıbanbaşı kurcalanmak|1 (noun)|taharrüş etmek kurcalanma|1 (noun)|taharrüş kurçer|1 (noun)|dayanıklı kurdela|1 (noun)|kurdele kurdelebalığıgillerden|1 (noun)|kurdelebalığı kurdelebalığı|1 (noun)|kurdelebalığıgillerden|uzun kurdele balığı|1 (noun)|uzun|flândra balığı kurdele|1 (noun)|kordalye|kurdela kurdeşen|1 (noun)|ürtiker kurdun oğlu akıbet kurt olur|1 (noun)|aslını kurgan|1 (noun)|tümülüs|kale|höyük kur|1 (noun)|geçerdeğer|alışım|öğrence|kurs kurguculuk|1 (noun)|montajcılık kurgucu|1 (noun)|montajcı kurgulama|1 (noun)|montajlama kurgu|1 (noun)|montaj|anahtar|spekülâsyon|çatı|muakale kurgusal|1 (noun)|spekülâtif|düşüntülü kurk|1 (noun)|kuluçka|gurk kurlağan|1 (noun)|etyaran kurmaca|1 (noun)|tasarlayarak|fiktif|dandik kurmacılık|1 (noun)|konstrüktivizm kurma|1 (noun)|kurularak|prefabrike|ihdas|inşa|rekiz|tesis kurmak|1 (noun)|yapmak|oluşturmak|hazırlamak|toplamak|tasarlamak|düşünmek|sağlamak|bina etmek|hayal etmek|ihdas etmek|inşa etmek|monte etmek|organize etmek|rekzetmek|tertip etmek|tesis etmek|teşkil etmek kurmay başkanı|1 (noun)|ordu|tümen kurmay|1 (noun)|erkânıharp kurna|1 (noun)|hamamlarda kurnaz|1 (noun)|açıkgöz|cingöz|uyanık|anaç|cambaz|çakal|çokbilmiş|hin|hinoğlu|iki cambaz bir ipte oynamaz|işini uydurmak|köpoğlu|kurt|malın gözü|usta kurnazca|1 (noun)|kandırarak|aldatarak|hınzırca|şeytanca|ustalıkla kurnazlık|1 (noun)|cambazlık|cerbeze|hinlik|köpoğluluk|şeytanet|şeytanlık kurnazlıkla|1 (noun)|çarpmak|diplomatça|şeytanca|ustaca kurs|1 (noun)|ağırşak|çörek|kur|karma kursak|1 (noun)|mide|kuşların kurşun|1 (noun)|21|327|tüfek|fişek|mermi|nazarlık|nişan|pb|törpü kurşun dökmek|1 (noun)|büyü|iyileştirmek kurşuni|1 (noun)|esmer kurşunlamak|1 (noun)|vurmak kurşun otu|1 (noun)|diş otu kurşunsu|1 (noun)|kurşunumsu kurşunumsu|1 (noun)|kurşunsu kurşun yemek|1 (noun)|vurulmak kurtaran:|1 (noun)|idareci kurtaran|1 (noun)|kurtarıcı|munci|münci kurtarıcı|1 (noun)|kurtaran|halâskâr|kurtarma aracı kurtarımcılık|1 (noun)|irredantizm kurtarma aracı|1 (noun)|kurtarıcı kurtarma|1 (noun)|fek|istirdat|tahlis|tahlisiye kurtarmak|1 (noun)|kazandırmak|idare etmek kurtbağrı|1 (noun)|zeytingillerden kurt baklası|1 (noun)|acı bakla|termiye kurt bilimi|1 (noun)|helmintoloji kurtçukları|1 (noun)|cam kanatlılar kurtçuk|1 (noun)|sürfe|lârva|larva kurt komşusunu yemez|1 (noun)|it iti ısırmaz kurt|1 (noun)|köpekgillerden|avrupa|yırtıcı|aldanmaz|kurnaz|omurgasız|bacaksız|böri|böcü|canavar|çıgay|çol|dalamak|köpekgiller|sivri fare|ulumak kurtlanmış|1 (noun)|kurtlu kurtlarını dökmek|1 (noun)|hevesini kurtluca|1 (noun)|meşecik|zeravent|ikiçeneklilerden|kabakulak otu|karaasma|lohusa otu|su sarımsağı|yer meşesi|yer palamudu kurtlu|1 (noun)|kurtlanmış kurtpençesi|1 (noun)|karabuğdaygillerden|karabuğdaygiller|kurttırnağı kurttırnağı|1 (noun)|kurtpençesi kurtulma|1 (noun)|firar|reha|rehayi|şifa kurtulmak|1 (noun)|istenmeyen|doğurmak|aman bulmak|başından almak|felâh bulmak|geçiştirmek|geçmek|halâs olmak|kaymak|kopmak|nakz|necat bulmak|selâmete çıkmak|sıyrılmak|temellus|vareste kalmak kurtulmalık|1 (noun)|fidye|fidyeinecat kurtulmuş|1 (noun)|belî|vareste kurtuluş|1 (noun)|halâs|necat|felah|felâh|fevz|necati|reha|selamet kurtul|1 (noun)|yaman komşu, yaman avrat, yaman at; birinden göç, birin boşa, birin sat kurt yeniği|1 (noun)|bit yeniği kuru başına kalmak|1 (noun)|kimsesiz kurucu|1 (noun)|müessis|bani kuruçekim|1 (noun)|ziraks kuru gürültü|1 (noun)|gereksiz|önemsiz|tantana kuru gürültüye pabuç bırakmamak|1 (noun)|korkusuz kuru|1 (noun)|katıksız|yoksulluk|heyecanı|tekdüze|suyu|arık|sıska|lâgar|kaknem|döşenmemiş|çıplak|düzayak|etsiz|hamhalat|içsiz|iskelet|kozalak|şizokarp|tıngır mıngır|yâbis kuru kuruya|1 (noun)|boşuna kurularak|1 (noun)|kurma kurulaşmak|1 (noun)|yoksullaşmak|yozlaşmak|muhtevasızlaşmak kurul|1 (noun)|heyet|konsey|asamble|şura|tutanak kurulmak|1 (noun)|kasılmak|yerleşmek|böbürlenmek|teessüs etmek|teşekkül etmek kurulması|1 (noun)|haberleşme teknikeri|telekomünikasyon teknikeri kurulma|1 (noun)|teessüs|teşekkül kurulmuş|1 (noun)|mebni|müesses kurultay|1 (noun)|kongre|mûtemer kurulu düzen|1 (noun)|yerleşmiş kuruluk|1 (noun)|çirozluk|huşkî|yubûset kuruluşçuluk|1 (noun)|structuralisme kuruluş|1 (noun)|kurum|tesis|müessese|yapı|yapılış|bünye|constitution|inşa|organizasyon|tertip|teşekkül kuruluşlar|1 (noun)|bilsat kuruluşlar bütünü|1 (noun)|kompleks kuruluşu|1 (noun)|darülbedayi kurulu|1 (noun)|yerleşmiş|oturmuş|müesses kurumak|1 (noun)|ıslaklığını|cılızlaşmak|sıskalaşmak|zayıflamak|sertleşmek|kakırdamak kurumamış|1 (noun)|yaş kurumlanmak|1 (noun)|gurur gelmek|gururlanmak|hindi gibi kabarmak|kasılmak|mağrurlanmak kurumlara|1 (noun)|ticari reprezantör kurumlar|1 (noun)|din|tesisat kurumları|1 (noun)|kamuoyu kurumlaşma|1 (noun)|düşünüş|müesseseleşme kurumlaşmak|1 (noun)|müesseseleşmek kurumlu|1 (noun)|mağrur|alımlı|azametli|çalımlı|dik başlı|gururlu|kasıntılı|kasıntısız kurum|1 (noun)|müessese|kuruluş|tesis|evlilik|aile|ortaklık|büyüklenme|tekebbür|azamet|alım|çalım|gösteriş|gurur|ıslah evi|kasıntı|organizasyon|poz kurum satmak|1 (noun)|böbürlenmek|büyüklenmek kurumsuz|1 (noun)|pozsuz kurun|1 (noun)|çağ kuruntucu|1 (noun)|işkilli|müvesvis kuruntu|1 (noun)|evham|işkil|vesvese|vehim|fikir|hulya|ikircik|kuşku|malihulya|şüphe kuruntulanmak|1 (noun)|vehmetmek kuruntular|1 (noun)|evham kuruntulu|1 (noun)|evhamlı|mütevehhim|müvesvis|pipiriklenmek|vesveseli kurup takma|1 (noun)|montaj kurusıkı atıcılık|1 (noun)|palavracılık kurusıkı atıcı|1 (noun)|palavracı kuru sıkı|1 (noun)|blöf kuruşu kuruşuna|1 (noun)|eksiksiz kurutan|1 (noun)|müceffif kuru temizleme|1 (noun)|ütüleme kuru temizleyici|1 (noun)|lekeci kurutma kabı|1 (noun)|desikatör kurutmak|1 (noun)|zayıflatmak|yakmak kurutucu|1 (noun)|nemi|meyve|müceffif kurutulmamış|1 (noun)|yaş kuruyasıca|1 (noun)|kötü kuru yemiş|1 (noun)|fındık|fıstık kuruyemiş|1 (noun)|fındık fıstık kur yapmak|1 (noun)|severlenmek kurye|1 (noun)|çabar kuskulandırmak|1 (noun)|pirelendirmek kuskulanmak|1 (noun)|pirelenmek kuskunsuz|1 (noun)|perişan|derbeder kuskus|1 (noun)|un|süt kusma|1 (noun)|istifra|gaseyan|istifrağ|kay|menenjit|yarım baş ağrısı kusmak|1 (noun)|reddetmek|kay etmek|istifra etmek|boşaltmak|gaseyan etmek|içi dışına çıkmak|istifrağ etmek|ötmek kusmuk|1 (noun)|kusuntu kust-i bahri|1 (noun)|öd ağacı kusturan|1 (noun)|kusturucu kusturucu|1 (noun)|kusturan kusuntu|1 (noun)|kusmuk kusur aramak|1 (noun)|yanlışını|eksikliğini kusur|1 (noun)|eksiklik|noksan|nakısa|özür|üst|küsur|abnormalite|ayıp|cürüm|defo|eyip|hata|kabahat|nakisa|sakatlık|şaibe|taksir|taksîre kusurları|1 (noun)|doğru söz acıdır kusurlar|1 (noun)|taksirat kusurlu|1 (noun)|alay etmek|cılk çıkmak|detone|eksik|falsolu|kabahatli|püsür|taksirli|teltikli|yarım yamalak kusursuzluk|1 (noun)|tüze kusursuz|1 (noun)|mükemmel|aklı başında|doğru dürüst|dört başı mamur|dört dörtlük|düzgün|falsosuz|harika|haza|kabahatsiz|konuşucu|lâf yok!|mükemmellik|pak|pırıl pırıl|selim|sıfır numara|tam|teltiksiz|tilun|yonat kusuru|1 (noun)|şaibeli kuşa benzetmek|1 (noun)|kuşa çevirmek kuşa çevirmek|1 (noun)|kuşa benzetmek kuşak bağlama|1 (noun)|bağlama|kemer|tarikatlarda|karate kuş|1 (noun)|akciğerli|gagalı|sini kuşak|1 (noun)|göbek|nesil|batın|belbağı|belcek|jenerasyon|küre kuşağı kuşaklar|1 (noun)|ahlâf|torunlar kuşam|1 (noun)|giyim kuşam|giyinme|donak|donat kuşamlı|1 (noun)|giyimli kuşamlı kuşanır|1 (noun)|olan dört bağlar, olmayan dert bağlar kuşanmak|1 (noun)|kılıç|giyinmek|asmak|takmak kuşantı|1 (noun)|giyecek kuşatan|1 (noun)|muhasır kuşatılmak|1 (noun)|çevrelenmek|mahsur kalmak kuşatılmış|1 (noun)|çevrili|mahsur|muhat kuşatma|1 (noun)|çevirme|çevreleme|sarma|abluka|ihata|eğir|muhasara kuşatmadan|1 (noun)|çemberi yarmak kuşatmak|1 (noun)|çevrelemek|çevirmek|kaplamak|abluka etmek|ablukaya almak|etrafını almak|etrafınıalmak|ihada|ihata etmek|muhasara etmek|ortaya almak|sarmak kuşatmış|1 (noun)|donatmış kuş beyinli|1 (noun)|akılsız|aptal|budala kuş bilimci|1 (noun)|ornitolog kuş bilimi|1 (noun)|ornitoloji kuşe kâğıdı|1 (noun)|kuşe|papyekuşe kuş ekmeği|1 (noun)|karabuğdaygillerden|kuş madımağı|kadımalak|çayır madımağı|çobandağarcığı|madımak kuşekmeği|1 (noun)|turpgillerden|çobandağarcığı kuşe|1 (noun)|kuşe kâğıdı kuşgana|1 (noun)|kap kuş gibi uçup gitmek|1 (noun)|geçmek kuşgözü|1 (noun)|ev kuş kadar canı olmak|1 (noun)|küçük|cılız kuş kanadına kira istemez|1 (noun)|kişi kuş kirazı|1 (noun)|gülgillerden|ılgıncar kuşkirazı|1 (noun)|ılgıncar kuşkonmaz|1 (noun)|zambakgillerden|asparagas kuşkuculuk|1 (noun)|şüphecilik|septisizm kuşkucu|1 (noun)|septik|şüpheci|kuşkulu kuşku duymak|1 (noun)|kuşkulanmak|şüphelenmek kuşku|1 (noun)|işkil|şüphe|kuruntu|acaba|küşüm|paranoya|suizan kuşkulandırmak|1 (noun)|şüphelendirmek|gıcıklamak|gönül bulandırmak|mide bulandırmak|pirelendirmek|şüpheye düşürmek|ürkütmek kuşkulanmak|1 (noun)|şüphelenmek|dingildemek|evhamlanmak|gıcıklanmak|gönlü bulanmak|huylanmak|kuşku duymak|kuşku uyanmak|kuşkuya düşmek|küşümlenmek|midesi bulanmak|şüphe etmek|şüpheye düşmek|uyuz olmak kuşkular|1 (noun)|evham kuşkulu kuşkulu|1 (noun)|şüphelenerek kuşkulu|1 (noun)|şüpheli|kuşkucu|bilinmez|evhamlı|gölgesinden korkmak|huylu|işkilli|pireli kuş kura|1 (noun)|ağaçkakan kuşkusuz|1 (noun)|işkilsiz|elbette|şüphesiz|elbet|malûm|nasılsa|öyle ya|tabii|tabii ki|yüzde yüz|zahir kuşku uyanmak|1 (noun)|işkillenmek|kuşkulanmak kuşkuya düşmek|1 (noun)|kuşkulanmak kuşkuyu düşmek|1 (noun)|şüphelenmek kuşlar|1 (noun)|ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz kuşların|1 (noun)|göç|kursak|tünek kuşları|1 (noun)|omurgalılar kuşlokumu|1 (noun)|yumurta kuşluk|1 (noun)|kuşluk vakti kuşluk vakti|1 (noun)|kuşluk kuş madımağı|1 (noun)|kuş ekmeği kuşpalazı|1 (noun)|difteri kuş tüyü|1 (noun)|yatak|yorgan kuş üzümü|1 (noun)|siyah kuşyemi|1 (noun)|buğdaygillerden|dane kutan|1 (noun)|pelikan kutay|1 (noun)|ipek kutlamak|1 (noun)|sevinç|is'at etmek|kutlulamak|tebrik etmek|tes'it etmek kutlamaların|1 (noun)|salon kutlama|1 (noun)|tebrik|is'at|tes'it|tesit|tören kutlanmasına|1 (noun)|şerefine kutlayalım|1 (noun)|elden gel! kutlulamak|1 (noun)|kutlamak kutluluk|1 (noun)|sadettin kutlu|1 (noun)|uğurlu|ongun|mübarek|aydın|buyandı|hümayun|sadun|takdis etmek|tankut|uytun|yolluk|yumlu kutsalcı|1 (noun)|mukaddesatçı kutsal|1 (noun)|kutsî|mukaddes|bozulmaması|dokunulmaması|kutsi|lahut|ağduk|erman|lâhut|mübarek|şerif|uytun kutsallaştırmak|1 (noun)|kutsamak kutsallaştırma|1 (noun)|kutsama kutsallık|1 (noun)|kutsiyet kutsamak|1 (noun)|kutsallaştırmak|takdis etmek kutsama|1 (noun)|takdis|kutsallaştırma kutsanmış|1 (noun)|tabu kutsi|1 (noun)|kutsal kutsî|1 (noun)|kutsal kutsiyet|1 (noun)|kutsallık kutsuz|1 (noun)|uğursuz|kötü|menhus|mutsuz|zavallı|şom kutucuk|1 (noun)|kaset|kofra kut|1 (noun)|uğur|baht|talih|mutluluk|bereket|devlet|mut|saadet|şans kutulu telefon|1 (noun)|para kutun|1 (noun)|koçan kutup ayısı|1 (noun)|beyaz ayı|deniz ayısı|kuzeyli ayı kutup ışığı|1 (noun)|aurora kutuplanma|1 (noun)|polârizasyon|polarizasyon kutup|1 (noun)|yerucu|uç|polar kutup yıldızı|1 (noun)|demirkazık|kuzey yıldızı kutur|1 (noun)|çap|köşegen kutu|1 (noun)|tahta|mukavva|teneke|buat|scatola kutyır|1 (noun)|ilahi kuvâdiye|1 (noun)|sıçangiller kuvantum|1 (noun)|nicem kuvars|1 (noun)|gnays|granit|granülit kuvâ-yı câzibe|1 (noun)|yerçekimi kuvertur|1 (noun)|sigortalının kuvertür|1 (noun)|örtü kuveyt|1 (noun)|dinar kuvöz|1 (noun)|yaşanak kuvva|1 (noun)|kuvvetler|takatlar|güçler kuvveden fiile çıkarmak|1 (noun)|düşünülen kuvve|1 (noun)|düşünce|niyet|yeti kuvvet almak|1 (noun)|kuvvetlenmek kuvvetini toplamak|1 (noun)|kuvvetlenmek kuvvetin|1 (noun)|moment kuvvet komutanları|1 (noun)|kara kuvvetle|1 (noun)|direnerek kuvvetledirici|1 (noun)|mukavvi kuvvetlendirici|1 (noun)|güçlendirici|mukavvi kuvvetlendirmek|1 (noun)|pekitmek|tahkim etmek|takviye etmek|tekid kuvvetlendirme|1 (noun)|pekitme|tahkim|takviye kuvvetlenmek|1 (noun)|kuvvet almak|kuvvetini toplamak|pekişmek kuvvetler|1 (noun)|kuvva kuvvetleştirmek|1 (noun)|tekit etmek kuvvetleştirme|1 (noun)|tekit kuvvetlice|1 (noun)|kuvvetli kuvvetli|1 (noun)|zorlu|şiddetli|sağlam|keskin|inandırıcı|önemli|saygın|nüfuzlu|üstün|etkili|güçlü|akva|atarlı|azim|azmi|beren|boğar|demir|dizman|erklig|forza|güre|harlı|kip|kuvvetlice|mökkem|sırtı pek|tüvana|üstelik kuvvetölçer|1 (noun)|dinamometre kuvvetsiz|1 (noun)|gücü|güçsüz|etkisiz|zayıf kuvvetsizler|1 (noun)|aceze kuvvetsizlik|1 (noun)|güçsüzlük kuvvet|1 (noun)|takat|güç|şiddet|zor|cebir|yetke|erk|nüfuz|tahammül|mukavemet|gürelik|bağam|beket|bilek|çelim|enerji|hâl|ker|mechud|mesnet tepkisi|polat|sanlık|tabütüvan|tılsım|yet kuymak|1 (noun)|havis|muhlama|tatlı kuymak kuyruğu dikmek|1 (noun)|başlamak kuyruğuna teneke bağlamak|1 (noun)|birini kuyruğu titretmek|1 (noun)|ölmek kuyruk acısı|1 (noun)|hınç kuyruk|1 (noun)|alıştırıcı-montör|aşkar|pöçük kuyruklu|1 (noun)|akrep|semender kuyruklular|1 (noun)|urodel kuyruklu yıldız|1 (noun)|kirli kartopu kuyruk olmak|1 (noun)|sıralanmak kuyruk sallamak|1 (noun)|yaltaklanmak kuyruksallayangillerden|1 (noun)|incir kuşu|incirkuşu|kuyruksallayan kuyruksallayangiller|1 (noun)|kuyruksallayan kuyruksallayan|1 (noun)|kuyruksallayangillerden|küçük|yont kuşu|kuyruksallayangiller|yontkuşu kuyruk sokumu|1 (noun)|sokum kuyruksuz|1 (noun)|gücük|kör faregiller|vampir kuyruksuzlar|1 (noun)|kurbağalar kuytu|1 (noun)|ıssız|içerlek|sessiz|kaytak|kenar|körfez|köşe|kuytuluk|siper kuytuluk|1 (noun)|kuytu kuyu|1 (noun)|cevher|kazmak|soğulmak kuyu çıkrığı|1 (noun)|dolap kuyudan adam çıkarmak|1 (noun)|olumsuz kuyumculuk|1 (noun)|mücevhercilik kuyumcu|1 (noun)|mücevherci|altın|cevahirci|sarraf kuzay|1 (noun)|kuzey kuzen|1 (noun)|teyze|dayı|böle|tuma kuzey adası kahverengi kivisi|1 (noun)|kuzey adası kivisi kuzey adası kivisi|1 (noun)|kuzey adası kahverengi kivisi kuzey afrika|1 (noun)|cezayir|tunus|libya kuzey atlantik|1 (noun)|kuzey atlas okyanusu kuzey atlas okyanusu|1 (noun)|kuzey atlantik kuzeybatı italya|1 (noun)|piemonte kuzeybatı|1 (noun)|kb kuzey buz denizi|1 (noun)|asya|arktik okyanusu kuzeydoğu italya|1 (noun)|veneto kuzeyli ayı|1 (noun)|beyaz ayı|deniz ayısı|kutup ayısı kuzey|1 (noun)|şimal|şimalî|yıldız|ana yön|k|kuzay|moldova|poyraz kuzey yarımküre|1 (noun)|yarımküre kuzey yıldızı|1 (noun)|kutup yıldızı kuzgunî|1 (noun)|kara kuzgun|1 (noun)|karakarga|karga kuzgunkılıcı|1 (noun)|süsengillerden|uzun|glâyöl kuzine|1 (noun)|mutfak kuzin|1 (noun)|teyze|dayı kuzu|1 (noun)|başçı|çevirme|yamçı kuzu çevirmek|1 (noun)|öldürmek kuzu gibi olmak|1 (noun)|uslanmak|sessizleşmek|sakinleşmek kuzu kapama|1 (noun)|havuç kuzu kapısı|1 (noun)|kuzuluk kuzu kesilmek|1 (noun)|uysallaşmak|sessizleşmek kuzu kestanesi|1 (noun)|küçük kuzukulağı|1 (noun)|ekşikulak|karabuğdaygiller kuzuluk|1 (noun)|ağıl|kuzu kapısı kuzu mantarı|1 (noun)|çayırlarda|kalın|pürüzlü kuzum!|1 (noun)|okşamalık kuzupıtrağı|1 (noun)|kasık otu kuzu postuna bürünmek|1 (noun)|zararsız kuzu sarmaşığı|1 (noun)|tırmanıcı küçücük|1 (noun)|bir nebzecik|el kadar|iğne deliği gibi|küçümencik|minicik|minimini|nebzecik|parmak kadar|ufacık küçük abdest|1 (noun)|çiş|idrar|hacet küçük akbaba|1 (noun)|mısır akbabası küçük asya|1 (noun)|anadolu küçükayı|1 (noun)|dübbüasgar küçük bey|1 (noun)|çıtkırıldım küçük|1 (noun)|boyutları|değersiz|önemsiz|kısık|eni|bayağı|büyümesini|çocuk|yaş|makam|rütbe|adlık|arapsaçı|baga|bir çiçekle bahar olmaz|brokkoli|brokoli|çığırtma|çıtı pıtı|darbecik|denizpalamudu|dilcik|el kadar|ernek|evcik|fındık ateşi|güdük kalmak|ıvır zıvır|inci|inci gibi|kabin|kapsül|kart|kızılkuyruk|kuş kadar canı olmak|kuyruksallayan|kuzu kestanesi|küçümencik|lamel|lenfosit|masara|mıncırık|mikro|mini|minyon|muhrip|panzehir otu|parke|pire|plâket|sansargiller|sinek kuşu|takıntı|tarpan|tay tay|tırnaksı kemik|tükürük otu|yakın|yelpaze|zerzevat küçük dağları ben yarattım demek|1 (noun)|kibirlenmek küçük dilini yutmak|1 (noun)|şaşırmak|donakalmak küçük görmek|1 (noun)|değer küçük harf|1 (noun)|minüskül küçük köprü|1 (noun)|vücudun küçük mevlit ayı|1 (noun)|rebiyülâhır küçük önerme|1 (noun)|minor küçük panda|1 (noun)|etçillerden|karnı|panda küçük parmak|1 (noun)|serçe parmak küçüksemek|1 (noun)|küçümsemek|dudak bükmek küçük sesli uyumu|1 (noun)|küçük ünlü uyumu küçük şalgam|1 (noun)|turpgillerden|yağ şalgamı küçük tövbe ayı|1 (noun)|cemaziyülâhır küçük ünlü uyumu|1 (noun)|e|ı|ö|u|okul|küçük sesli uyumu küçülmek|1 (noun)|daralması|büzülmek|ufalmak küçültme eki|1 (noun)|azlık|sevgi küçültmek|1 (noun)|minyatürleştirmek|ufaltmak küçültmeli|1 (noun)|ism-i tasgir küçültme|1 (noun)|tasgir küçültülmüş|1 (noun)|musağğar küçültü|1 (noun)|yapı|maket küçümencik|1 (noun)|küçük|küçücük küçümseme|1 (noun)|da / de|istihfaf|şunun şurası küçümsemek|1 (noun)|küçümsemek|beğenmemek|bunmak|burun kıvırmak|dürbünün tersiyle bakmak|hafife almak|hakir görmek|istihfaf etmek|küçüksemek|paraya pul dememek|tepeden bakmak küçümseyen|1 (noun)|alaycı küçümseyici|1 (noun)|alaylı|pejoratif küfe|1 (noun)|kıç küf|1 (noun)|ekmek|pas küffar|1 (noun)|kâfirler|gâvurlar küf kokmak|1 (noun)|kapalı küf kokusu|1 (noun)|ağır küflendirmek|1 (noun)|küfletmek küflendirme|1 (noun)|küfletme küflenmek|1 (noun)|köhneleşmek|kefeki tutmak küflet|1 (noun)|külfet küfletmek|1 (noun)|küflendirmek küfletme|1 (noun)|küflendirme küflüce|1 (noun)|mantar hastalığı|mantar küflü|1 (noun)|köhne küfranlık|1 (noun)|nankörlük küfran|1 (noun)|nankörlük küfreden|1 (noun)|sövgücü küfretmek|1 (noun)|sövmek|ağzını bozmak|bayramlık ağzını açmak|bayramlık ağzınıaçmak|kayarlamak|küfrü basmak|küfür savurmak|küfürü basmak|okumak|perdahlamak küfretme|1 (noun)|sövme küfrü basmak|1 (noun)|küfretmek|sövmek|küfür savurmak küfürbaz|1 (noun)|ağzıbozuk|ağzı bozuk küfür savurmak|1 (noun)|küfretmek|sövmek|küfrü basmak küfür|1 (noun)|sövme|sövgü|bayramlık ağız|kalay|şirk|tükürmek küfürü basmak|1 (noun)|küfretmek küfüv|1 (noun)|denk|denktaş küheylan|1 (noun)|enes kükremek|1 (noun)|coşmak|taşmak|şaha kalkmak|şahlanmak kükürdümsü|1 (noun)|kükürtsü kükürt|1 (noun)|kalkojen|kibrit|s|sülf kükürtleme|1 (noun)|sülfürleme kükürtsü|1 (noun)|kükürdümsü külahımsı|1 (noun)|külahsı külâh kapmak|1 (noun)|düzen külâh|1 (noun)|oyun|hile|başlık|börkenek külahsı|1 (noun)|külahımsı külah|1 (noun)|şapka kül bağlamak|1 (noun)|gücünü külbastı|1 (noun)|közleme kül|1 (noun)|bütün|tüm|berşe|uele külçe|1 (noun)|külte küldöken|1 (noun)|kadın|eş küldür|1 (noun)|paldır küldür külek|1 (noun)|bal|yağ kül etmek|1 (noun)|yakmak|kavurmak külfete katlanmak|1 (noun)|sıkıntıya külfetli|1 (noun)|sıkıcı|yorucu|zor külfetsiz|1 (noun)|sıkıntısız|kolay|hazırlop külfet|1 (noun)|yorgunluk|sıkıntı|zorluk|ağırlık|küflet kül gibi|1 (noun)|renksiz külhanbeyi|1 (noun)|başıboş|kabadayı|serseri|hayta|külhanî|apaş|bıçkın|tulumbacı külhanbeyilik|1 (noun)|haytalık külhanbeylerinin|1 (noun)|argo külhanbeylik|1 (noun)|kabadayılık|dayılık|tulumbacılık külhan|1 (noun)|cehennemlik külhanî|1 (noun)|külhanbeyi|kabadayı|serseri|hayta|apaş kül kedisi|1 (noun)|miskin|uyuşuk külkedisi|1 (noun)|uyuşuk|pasaklı küllî|1 (noun)|tümel külliyât|1 (noun)|tümeller külliye|1 (noun)|imaret|sebil|kitaplık|aşevi|medrese külliyen|1 (noun)|bütünüyle|tamamıyla|tamamen külliyet|1 (noun)|bütünlük|tümlük|çokluk|bolluk külliyetli|1 (noun)|çokça küllük ağzı|1 (noun)|argo küllük|1 (noun)|çöplük|kül tablası|mezbele|sigara tablası külot|1 (noun)|kısa|don|kilot|külot pantolon külot pantolon|1 (noun)|külot kül rengi et sineği|1 (noun)|et sineği kül rengi|1 (noun)|gri külrengi|1 (noun)|gri|boz|alacabalıkçıl kül tablası|1 (noun)|küllük külte|1 (noun)|külçe|kayaç|demet|bağlam|sahre kült|1 (noun)|ibadet|tapma|tapınma|din|âyin kültürcü|1 (noun)|tereyağı|krema kültürel antropoloji|1 (noun)|sosyal antropoloji kültürel|1 (noun)|ekinçsel|ekinsel|bina|ev|turizm kültür fizik eğitimcisi|1 (noun)|okullarda kültürfizik|1 (noun)|jimnastik kültürlü|1 (noun)|aydın|mürekkep yalamış|sofistike kültür sarayı|1 (noun)|işlik kültür sitesi|1 (noun)|tiyatro kültürsüz|1 (noun)|ilkel kültür|1 (noun)|tarihî|hars|ekin|muhakeme|tarım|gelenek|fikir|ekinç|aborjin turizmi|devletçilik|irfan|kalıntı|millet|türkçülük|ulus külüg|1 (noun)|ünlü|meşhur|hızlı|seri|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı külük|1 (noun)|ünlü|meşhur|hızlı|seri|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı külünk|1 (noun)|taşları külür|1 (noun)|bezelye külüstür|1 (noun)|yıpranmış|bakımsız|eski kül yutmak|1 (noun)|kandırılmak külyutmaz|1 (noun)|aldanmaz kümbet|1 (noun)|kubbe küme bulut|1 (noun)|kümülüs küme çalışması|1 (noun)|öğrencilerin küme|1 (noun)|koşularda|grup|lig|kütle|loda|öbek|yeğinek|yığın kümelemek|1 (noun)|yığmak|biriktirmek kümelenmek|1 (noun)|yığılmak kümeleşim|1 (noun)|aglütinasyon kümeli|1 (noun)|kümülâtif kümes|1 (noun)|tavuk|pin kümmel-i beşer|1 (noun)|allah dostu kümülâtif|1 (noun)|katlanmış|birikmiş|yoğun|kümeli kümültü|1 (noun)|kırlarda kümülüs|1 (noun)|küme bulut küncü|1 (noun)|susam kündekâri|1 (noun)|kakmacılık künde|1 (noun)|köstek|güreşçinin|düzen|tuzak|oyun|hile kündeye gelmek|1 (noun)|aldanmak kündeye getirilmek|1 (noun)|aldatılmak küney|1 (noun)|güney künge|1 (noun)|çöp|toz|süprüntü küngüldemek|1 (noun)|uyuklamak|küngürdemek küngürdemek|1 (noun)|küngüldemek küngür|1 (noun)|tepesi künh|1 (noun)|öz|kök|içyüz|bâtın|iç yüz künk|1 (noun)|büz|pöhrenk künyesi bozuk|1 (noun)|sabıkalı künye|1 (noun)|soyadı|ülkesi|doğumu küpe çiçeği|1 (noun)|pembe|küpeli küpe dönmek|1 (noun)|tıknaz|küp gibi küpe|1 (noun)|hırızma|menguş|takıştırmak küpe küp deyince küp adama düp der|1 (noun)|değersizliğini|size küpeli|1 (noun)|küpe çiçeği küpeşte|1 (noun)|parapet|mozaikçi küp gibi|1 (noun)|tıknaz|küpe dönmek küpleği|1 (noun)|küreğin küplere binmek|1 (noun)|sinirlenmek küplü|1 (noun)|ayyaş küp|1 (noun)|su|pekmez|sarhoş|mikâp|cubo|dağar|duvak küratör|1 (noun)|kollayıcı kürdan gibi|1 (noun)|incecik|çelimsiz küreğin|1 (noun)|küpleği kürek ayaklılar|1 (noun)|pelikanları kürekçi|1 (noun)|fırın|tren kürekçilik|1 (noun)|fırın|tren kürekleme|1 (noun)|beden işçisi kürek|1 (noun)|toprak|asdam|beden işçisi|faraş küre kuşağı|1 (noun)|kuşak kürelemek|1 (noun)|küremek küremek|1 (noun)|kürelemek|kürümek küresel|1 (noun)|kürevî|bakteri|global küreselleşme|1 (noun)|globalleşme küreselleşmek|1 (noun)|ekonomi|globalleşmek küreselleştirme|1 (noun)|globalleştirme kürevî|1 (noun)|küresel|toparlak küre|1 (noun)|yeryüzü|dünya|yuvar|yuvarlak|toparlak küreyve|1 (noun)|yuvar küriyum|1 (noun)|aktinitlerden|cm kürkas|1 (noun)|sütleğengillerden|hint fıstığı kürk böceği|1 (noun)|kürk|halı kürk|1 (noun)|kürk böceği|postin kürk terzisi|1 (noun)|tadili kürsü başkanı|1 (noun)|öğretim kürsü hocası|1 (noun)|kürsü şeyhi kürsü|1 (noun)|sandalye kürsü şeyhi|1 (noun)|kürsü hocası kürtaj|1 (noun)|kazıma kürtün|1 (noun)|palan kürümek|1 (noun)|küremek küskün|1 (noun)|gücenik|muğber|gelişmemiş|dargın|gayrimemnun|hânif|yüzü asık küskün küskün|1 (noun)|gücenik küskünlüğünü|1 (noun)|somurtmak küskünlük|1 (noun)|küsü|burukluk|tarkınç küs|1 (noun)|küsmüş|dargın küsküt|1 (noun)|asma|bağboğan|cin saçı|cinsaçı|şeytansaçı küskütük|1 (noun)|körkütük küslük|1 (noun)|dargınlık küsmek|1 (noun)|darılmak|gelişememek|büyüyememek|çehre uzatmak|geçişsiz|muğber olmak|parmak bozmak küsme|1 (noun)|tarkınç küsmüş|1 (noun)|buruk|küs küstahça|1 (noun)|küstah|saygısız küstah|1 (noun)|sıra|dili uzun|eşir|küstahça|şopar küstere|1 (noun)|köstere küstüm otu|1 (noun)|baklagillerden küstürmek|1 (noun)|gönlünü söndürmek küsuf|1 (noun)|güneş tutulması küsurat|1 (noun)|artan|kesirler|küsur küsur|1 (noun)|kesirler|kusur|küsurat küsü|1 (noun)|küskünlük küşade|1 (noun)|açık|açılmış küşat|1 (noun)|açma|açılış|güzellik|hoşluk|açım küşayiş|1 (noun)|açıklık|ferahlık küşne|1 (noun)|karaburçak küşüm|1 (noun)|kuşku|kaygı küşümlenmek|1 (noun)|kuşkulanmak|kaygılanmak küt inme|1 (noun)|smaç kütle|1 (noun)|küme|yığın|kitle|oluşum|taşınım|yoğanak kütlesi|1 (noun)|masif kütlü|1 (noun)|çekirdekli kütük|1 (noun)|görgüsüz|sicil kütüklük|1 (noun)|fişeklik kütüphaneci|1 (noun)|kitapçı|bibliyotekçi|kitaplık bilimci kütüphanecilik|1 (noun)|kitaplık bilimi kütüphane|1 (noun)|film|kitaplık|kitabevi|bibliyotek kütür kütür|1 (noun)|elma|ayva|taze küyük|1 (noun)|ağırbaşlı labada|1 (noun)|efelek lâbada|1 (noun)|karabuğdaygillerden|efelek labaratuar|1 (noun)|laboratuvar labaratuvar|1 (noun)|laboratuvar labirent|1 (noun)|dolangaç lâbirent|1 (noun)|sorun lâborant|1 (noun)|araştırmalarda laborant|1 (noun)|yardeneyci laboratuar|1 (noun)|laboratuvar laboratuvar|1 (noun)|ayrıştırma|eczacılık|fizik|deneylik|labaratuar|labaratuvar|laboratuar laboratuvarda|1 (noun)|biyolog lâboratuvarda|1 (noun)|karni lâboratuvar|1 (noun)|dil lâboratuvarı labret|1 (noun)|kemik labros|1 (noun)|lapinagillerden lacerem|1 (noun)|şüphesiz|besbelli lâçin|1 (noun)|doğan lâçka etmek|1 (noun)|gevşetmek lâçka|1 (noun)|gevşemiş|lâşka lâçkalaşmak|1 (noun)|gevşemek|bozulmak laçka olmak|1 (noun)|eskimek lâçka olmak|1 (noun)|vida lâdengillerden|1 (noun)|keçisakalı|lâden lâden|1 (noun)|lâdengillerden|rastık lâdes|1 (noun)|lâdes oyunu lâdes oyunu|1 (noun)|lâdes lâdin|1 (noun)|çamgillerden ladini|1 (noun)|dindışı lâdini|1 (noun)|din dışı ladino|1 (noun)|türkçe|fransızca|yunanca lâedri|1 (noun)|anonim|bilinemezci lâedriye|1 (noun)|bilinemezcilik lâfa boğmak|1 (noun)|unutturmak|karıştırmak lâf ağzında kalmak|1 (noun)|ağzında bırakmak lâf altında kalmamak|1 (noun)|lâkırdı altında kalmamak lâf anlamaz|1 (noun)|kaba lâf atmak|1 (noun)|söyleşmek|konuşmak|uzaktan lâfa tutmak|1 (noun)|oyalamak lâfazan|1 (noun)|geveze lâfazanlık|1 (noun)|gevezelik lâfçı|1 (noun)|geveze|iyi|dedikoducu lâf çıkarmak|1 (noun)|lâkırdı çıkarmak lâf ebesi|1 (noun)|söz ebesi laf etmek|1 (noun)|konuşmak lâfı geçmek|1 (noun)|bahsedilmek lâfız|1 (noun)|söz|kelime laf işitmek|1 (noun)|paylanmak|azarlanmak laf|1 (noun)|lakırtı|dedikodu|söz lâflamak|1 (noun)|konuşmak laflamak|1 (noun)|sohbet etmek|hoşbeş etmek|hasbihâl etmek lâf|1 (noun)|söz|lâkırdı|sonuçsuz|konuşma|konu|mevzu|bahis|kal lâf taşımak|1 (noun)|lâkırdı taşımak lâf yok!|1 (noun)|kusursuz lâfzen|1 (noun)|söylenişine lafz-ı türkî|1 (noun)|türkçede lâ|1 (noun)|gam lâgar|1 (noun)|zayıf|çelimsiz|etsiz|kuru lâgos|1 (noun)|lâhos lagün|1 (noun)|deniz kulağı lâgün|1 (noun)|deniz kulağı lağım çukuru|1 (noun)|foseptik lâğım çukuru|1 (noun)|fosseptik lâğım döşemi|1 (noun)|kanalizasyon lâğım|1 (noun)|geriz|baca|kapak taşı lâğıv|1 (noun)|feshetme lâğvedilmek|1 (noun)|feshedilmek|lâğvolunmak lâğvetmek|1 (noun)|feshetmek|dağıtmak|kaldırmak lağvetmek|1 (noun)|kaldırmak lağvolmak|1 (noun)|dağıtılmak|kaldırılmak lâğvolunmak|1 (noun)|lâğvedilmek lahana|1 (noun)|kelem|akpas|ilhana|turpgiller lahana sarması|1 (noun)|sarma lâhana|1 (noun)|turpgillerden|ak pas|dürme|kelem|sarma lâhika|1 (noun)|ek lahika-i mukaddime|1 (noun)|önek lahit|1 (noun)|toldıkorgan lâhos|1 (noun)|hanigillerden|lâgos lahos|1 (noun)|kaya hanisi lahsa|1 (noun)|salyane lâhuti|1 (noun)|ılâhî lâhutî|1 (noun)|ilâhî|tanrısal lahuti|1 (noun)|tanrısal|ilahî lahut|1 (noun)|kutsal lâhut|1 (noun)|kutsal lahza|1 (noun)|an lâhza|1 (noun)|an lahzada|1 (noun)|çabucak lâhzada|1 (noun)|çarçabuk|hemen|bekletmeden laiklik|1 (noun)|laisizm lâiklik|1 (noun)|lâisizm lâin|1 (noun)|lânetlenmiş|mel'un lain|1 (noun)|melun laisizm|1 (noun)|laiklik lâisizm|1 (noun)|lâiklik lakacı|1 (noun)|lakçı laka|1 (noun)|lak lakaplar|1 (noun)|elkab lakaplı|1 (noun)|mülakkab lakaydi|1 (noun)|aldırışsızlık|ilgisizlik|umursamazlık|kayıtsızlık lâkaydî|1 (noun)|aldırmazlık|ilgisizlik|umursamazlık|kayıtsızlık lakayıt|1 (noun)|kayıtsız|aldırışsız|aldırmaz|ilgisiz|lakayt lakayıtlık|1 (noun)|lakaytlık lâkayt|1 (noun)|aldırmaz|umursamaz|kayıtsız|ılgisiz|ilgisiz lâkayt kalmak|1 (noun)|aldırmamak lakayt|1 (noun)|lakayıt lakaytlık|1 (noun)|lakayıtlık lakçı|1 (noun)|lakacı lâkerda|1 (noun)|palamut l|1 (noun)|akıcı ünsüz|elli|romen rakamları lâkırdı altında kalmamak|1 (noun)|lâf altında kalmamak lâkırdıcı|1 (noun)|konuşkan|geveze|dedikoducu lâkırdı çıkarmak|1 (noun)|lâf çıkarmak lâkırdı ebesi|1 (noun)|geveze lâkırdı etmek|1 (noun)|konuşmak lâkırdı kavafı|1 (noun)|geveze lakırdı|1 (noun)|lakırtı lâkırdısı az|1 (noun)|sessiz lâkırdı|1 (noun)|söz|dedikodu|lâf|gır|kal lâkırdı taşımak|1 (noun)|lâf taşımak lakırtı ağzından dökülmek|1 (noun)|isteksizce lakırtı ebesi|1 (noun)|geveze lakırtı kavafı|1 (noun)|geveze lakırtı|1 (noun)|söz|laf|dedikodu|gır|lakırdı lâkin|1 (noun)|ama|fakat|çünkü|ancak|feemmâ|ne var ki lakin|1 (noun)|ancak|ama|lik lak|1 (noun)|laka lâklâka|1 (noun)|gereksiz|anlamsız lâklak etmek|1 (noun)|karşılıklı|gelişigüzel lâklâk|1 (noun)|gevezelik lâkonik|1 (noun)|veciz lâktoz|1 (noun)|süt şekeri lalanga|1 (noun)|krep la|1 (noun)|lantan|a|kontrabas lala|1 (noun)|sadrazam|atabeg|atabey|atabek|atabay lâl|1 (noun)|billûrlaşmış|dilsiz lal|1 (noun)|dilsiz laleağacı|1 (noun)|manolyagillerden lâle ağacı|1 (noun)|manolyagillerden lale|1 (noun)|soğanlı|otsu|kırmızı|kuku lalettayin|1 (noun)|ayırdetmeksizin lâlettayin|1 (noun)|gelişigüzel|rastgele|özensiz lâle|1 (noun)|zambakgillerden|soğan|zambakgiller lâlüebkem|1 (noun)|dilsiz lâmacı|1 (noun)|lâmaist lâmacılık|1 (noun)|lâmaizm lâmaist|1 (noun)|lâmacı lâmaizm|1 (noun)|lâmacılık lama|1 (noun)|kesmek|dilmek lamba|1 (noun)|abajur lâmbada dansı|1 (noun)|lâmbada lâmbada|1 (noun)|fitil|lâmbada dansı lâmba|1 (noun)|kapı|çıra|düzeltme işareti|uyandırmak lâmbalı|1 (noun)|avize lambri|1 (noun)|ahşap|plastik|tavan|ince lâm|1 (noun)|dar lamel|1 (noun)|camdan|küçük lamelif|1 (noun)|dolambaçlı lâmı cimi yok|1 (noun)|değişmez|kesin lâmise|1 (noun)|duyarga|dokunum|anten lândo|1 (noun)|lândon lando|1 (noun)|london lândon|1 (noun)|lândo landon|1 (noun)|london lânet|1 (noun)|beddua|ters|berbat|kargıma|kargış lânet etmek|1 (noun)|ilenmek|ılenmek lanet etmek|1 (noun)|kargımak|kargışlamak lanet|1 (noun)|ilenç|ilenme|kargış lanetleme|1 (noun)|kargıma|kargışlama|telin lânetlemek|1 (noun)|kargımak|tel'in etmek lanetlemek|1 (noun)|tanrı lânetleme|1 (noun)|lânetlenmiş lanetlenmek|1 (noun)|kargılanmak lânetlenmiş|1 (noun)|bedçehre|lâin|lânetleme|lânetli lânetli|1 (noun)|kargışlı|lânetlenmiş|kargınmış|mel'un lan|1 (noun)|ey langır lungur|1 (noun)|dikkatsizce lango|1 (noun)|dökümhanede lângur|1 (noun)|maymunlardan lângust|1 (noun)|kabuklulardan lanse etmek|1 (noun)|çıkarmak lanseolat|1 (noun)|mızraksı lântan|1 (noun)|9|beyaz lantan|1 (noun)|la laos|1 (noun)|çin lapacılık|1 (noun)|tembellik|gevşeklik lâpacı|1 (noun)|yorgun lâpa gibi|1 (noun)|yumuşak|gevşek lâpçın|1 (noun)|edik|mest lâpinagillerden|1 (noun)|gün balığı|kiklâ lapinagillerden|1 (noun)|labros|lâpina|ördek balığı lâpina|1 (noun)|lapinagillerden lapon|1 (noun)|laponyalı lâpon|1 (noun)|lâponyalı laponyalı|1 (noun)|lapon lâponyalı|1 (noun)|lâpon lârpadak|1 (noun)|ansızın larva|1 (noun)|kurtçuk lârva|1 (noun)|kurtçuk laser|1 (noun)|lâzer lâso|1 (noun)|kement lâsteks|1 (noun)|kauçuk|ipek lastikağacı|1 (noun)|kauçuk lâstik ağacı|1 (noun)|kauçuk lâstik|1 (noun)|esnek|korse|usturmaça|yalıtım|yalıtmak lâstik gibi|1 (noun)|çevik|sert lastikotin|1 (noun)|siyah lastik|1 (noun)|uzacık lâşe|1 (noun)|leş lâşka|1 (noun)|lâçka lâterit|1 (noun)|sıcak latif|1 (noun)|bazda|çeber|latifçe lâtifçe|1 (noun)|hoş latifçe|1 (noun)|latif lâtifeci|1 (noun)|şakacı latife latif gerek|1 (noun)|kırmadan latife|1 (noun)|mizah lâtife|1 (noun)|şaka lâtif|1 (noun)|yumuşak|hoş|leziz lâtilokum|1 (noun)|lokum lâtin çiçeği|1 (noun)|lâtin çiçekleri latinçiçeği|1 (noun)|latinçiçeklerinden lâtin çiçekleri|1 (noun)|lâtin çiçeği latinçiçeklerinden|1 (noun)|latinçiçeği lâtin dilleri|1 (noun)|fransızca|ispanyolca|italyanca lâtin halkları|1 (noun)|fransız|ispanyol|lâtin lâtin|1 (noun)|lâtin halkları lâtinlik|1 (noun)|davranma lâubali|1 (noun)|ciddiyetsiz lâubalî|1 (noun)|saygısız|teklifsiz|teklifsizce|gayriciddî lâubaliyane|1 (noun)|saygısızca|terbiyesizce lâvabo|1 (noun)|porselen|el|yüz|lokanta|helâ|tuvalet lavabo|1 (noun)|yunağı|yunak|aralık|cağ lâvaj yapmak|1 (noun)|arıtmak lavantaçiçeği|1 (noun)|ballıbabagillerden lâvanta çiçeği|1 (noun)|ballıbabagillerden lavanta|1 (noun)|mavi|ballıbabagiller lavgar|1 (noun)|geveze|boşboğaz|palavracı lavman|1 (noun)|tenkıye lav|1 (noun)|püskürtü lâv|1 (noun)|püskürtü lâvrensiyum|1 (noun)|lorentiyum lavta|1 (noun)|divane lâvta|1 (noun)|ebe lawrencyum|1 (noun)|lr layemut|1 (noun)|ölümsüz lâyemut|1 (noun)|ölümsüz|ölmez lâyenkati|1 (noun)|kesintisiz|aralıksız lâyığını bulmak|1 (noun)|dengini layık|1 (noun)|değer|yaraşır|geray|sezâ|şaygan|yaraşur lâyık görmek|1 (noun)|yakıştırmak lâyıkıyla|1 (noun)|gerektiğince lâyık|1 (noun)|nitelikleri|özü|hareketleri|münâsib|müstahak|şayan|yaraşır lâyıktır|1 (noun)|yeridir layiha|1 (noun)|tasarı lâyiha|1 (noun)|tasarı laytmotif|1 (noun)|ana motif lâzer|1 (noun)|laser lâzıme|1 (noun)|gerekçe lâzım|1 (noun)|gerek|gerekli|lüzumlu lâzımlık|1 (noun)|oturak lâzim|1 (noun)|lüzumlu|gerekli lâzut|1 (noun)|mısır ldva|1 (noun)|lifle dağıtılan veri arayüzü lebalep|1 (noun)|silme lebbeyk|1 (noun)|buyrun|efendim|emredin leçek|1 (noun)|yaşmak leçe|1 (noun)|leçelik leçelik|1 (noun)|leçe lef etmek|1 (noun)|leffetmek leffetmek|1 (noun)|iliştirmek|lef etmek lef|1 (noun)|iliştirme legalleşmek|1 (noun)|legal legal|1 (noun)|yasal|kanunî|meşru|legalleşmek légende|1 (noun)|okuncak leğen|1 (noun)|genellikle|havsala|hamam leğeni|ilyen leğenölçüm|1 (noun)|pelvimetri lehçe bilimi|1 (noun)|diyalektoloji lehçe|1 (noun)|bölgesel|diyalekt|şive|ağız|zeba­n lehçeleri|1 (noun)|li­sânları lehdar|1 (noun)|yandaş|taraftar lehd|1 (noun)|def'etmek|kovmak|ağırlaştırmak lehimleyen|1 (noun)|tenekeci lehtar|1 (noun)|yandaş|taraftar leh|1 (noun)|yarar|menfaat|fayda|polak|slav lejant|1 (noun)|ertegi lejitimist|1 (noun)|meşrutiyetçi lejyoner|1 (noun)|paralı asker lekeci|1 (noun)|kuru temizleyici lekecilik|1 (noun)|taşizm lekelemek|1 (noun)|birine|karamak|kirletmek|leke sürmek lekelenmek|1 (noun)|kirlenmek lekelenmiş|1 (noun)|lekeli lekeli humma|1 (noun)|tifüs lekeli|1 (noun)|lekelenmiş|kara yüzlü|temiz leke|1 (noun)|namussuzluk|kara|şaibe|ay|döküntü|fatül|karaltı|kir|kirli|pafta|pis lekende|1 (noun)|teğel leke sıçratmak|1 (noun)|bulandırmak lekesiz|1 (noun)|tertemiz|namuslu|ak|pak|pirüpak leke sürmek|1 (noun)|lekelemek leksem|1 (noun)|madde leksikografi|1 (noun)|sözlük bilimi leksikograf|1 (noun)|sözlükçü|sözlük bilimci lektörlük|1 (noun)|okutmanlık lektör|1 (noun)|okutman lema|1 (noun)|madde lemurları|1 (noun)|önmaymun lemur|1 (noun)|primat lenf|1 (noun)|akkan|lenfa|ak kan|yuvar lenfa|1 (noun)|lenf|akkan lenfosit|1 (noun)|kanda|küçük lenfte|1 (noun)|gamaglobülin lengüist|1 (noun)|dilbilimci|dil bilimci lengüistik|1 (noun)|gelişmesini|biçim|dil bilimi|lisaniyat|filoloji leninci|1 (noun)|leninist lenincilik|1 (noun)|leninizm leninist|1 (noun)|leninci leninizm|1 (noun)|lenincilik lens|1 (noun)|kontak lens|mercek lento|1 (noun)|boyunduruk|ağır leopar|1 (noun)|pars|panter|pelenk lep|1 (noun)|dudak lepiska|1 (noun)|uzun lepra|1 (noun)|cüzam|cüzzam lepton|1 (noun)|yeğnicik lerzan|1 (noun)|titrek lerze|1 (noun)|titreme|titreyiş leş|1 (noun)|cife|lâşe leş gibi|1 (noun)|ağır leş kargası|1 (noun)|kargagillerden leşkargası|1 (noun)|kargagillerden leşker|1 (noun)|ordu|asker letafet|1 (noun)|güzellik|hoşluk|yumuşaklık|incelik letâif|1 (noun)|kalb|sır letçe|1 (noun)|letonca letonca|1 (noun)|letçe letonya|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi levanten|1 (noun)|tatlı su frengi levazımat|1 (noun)|gerekenler levâzım|1 (noun)|gereçler leventlik|1 (noun)|eşkıyalık levent|1 (noun)|uzun|baysan levha|1 (noun)|safiha|tablo|resim|tabelâ|tabela|hadde fabrikası|işaret|plaka|sıcak haddeci levrekgillerden|1 (noun)|çarpan balığı|levrek|sudak levrek|1 (noun)|levrekgillerden levüloz|1 (noun)|früktoz|meyve şekeri levye|1 (noun)|kaldırmak|oynatmaya|kanırtmaç leyla|1 (noun)|gececi leylak|1 (noun)|eflatun leylâk|1 (noun)|zeytingillerden|beyaz|zeytingiller leylekgillerden|1 (noun)|karaleylek|kelaynak leylek|1 (noun)|leyleksilerden|büyük|beyaz leyleksilerden|1 (noun)|akbalıkçıl|flâmingo|ibis|leylek leyleksiler|1 (noun)|sümsükgiller leylî|1 (noun)|yatılı lezbiyen|1 (noun)|eşcinsel|ablacı|lgbt|sevici lezbiyenizm|1 (noun)|sevicilik lezbiyenlik|1 (noun)|ablacılık leziz|1 (noun)|lezzetli|hoş|güzel|zevkli|lâtif lezyon|1 (noun)|doku bozukluğu|yıpranma lezzet almak|1 (noun)|hoşlanmak lezzet|1 (noun)|haz|tat|yeme|zevk lezzetli|1 (noun)|zevkli|dil peyniri|içimli|kevser gibi|leziz|yayın balığı|yiyintili lezzetsiz|1 (noun)|tatsız|abur cubur|tatsız tuzsuz lgbt|1 (noun)|lezbiyen|gey|biseksüel lığ|1 (noun)|alüvyon lığlamak|1 (noun)|sel|akarsu libas|1 (noun)|giysi liberal|1 (noun)|hoşgörülü|erkinci liberalizm|1 (noun)|serbestlik|erkincilik libido|1 (noun)|sevgeç libya|1 (noun)|dinar|kuzey afrika liderlik|1 (noun)|önderlik lider|1 (noun)|önder|şef|başacı|başçıl|başkan|ön teker|tek adam|yolçu liet|1 (noun)|şarkı lif kabağı|1 (noun)|kabak lifle dağıtılan veri arayüzü|1 (noun)|ldva lifler|1 (noun)|elyaf lifli|1 (noun)|ağaç mobilya lif|1 (noun)|tel|telcik|keseci lig|1 (noun)|küme lihye|1 (noun)|sakal likaba|1 (noun)|çobanüzümü|keçi yemişi|yaban mersini likeness|1 (noun)|özdeşme likidasyon|1 (noun)|tasfiye likit|1 (noun)|sıvı|akışkan|hazır para lik|1 (noun)|lakin|ancak|ama likör|1 (noun)|meyve|alkol li|1 (noun)|lityum lilyana|1 (noun)|zambak liman|1 (noun)|ağız|jeoteknik teknikeri|ulaştırma teknikeri|yolcu salonu limanı|1 (noun)|hamburg limanı limanlamak|1 (noun)|yatışmak|sakinleşmek limanlık|1 (noun)|dalgasız|sakin limbo|1 (noun)|ırmaklarda lime lime|1 (noun)|ayrılmış|yırtık lime lime etmek|1 (noun)|parçalamak lime|1 (noun)|parça limitet ortaklık|1 (noun)|sınırlı ortaklık|limitet şirket limitet|1 (noun)|sınırlandırılmış|sınırlı|ltd. limitet şirket|1 (noun)|limitet ortaklık limit|1 (noun)|sınır|uç|erey limitsiz|1 (noun)|sınırsız limnoloji|1 (noun)|göl bilimi limon asidi|1 (noun)|sitrik asit limonata|1 (noun)|su limon bahçesi|1 (noun)|limonluk|ser limon gibi|1 (noun)|sapsarı|sarı limonî|1 (noun)|alıngan limoni tabiatlı|1 (noun)|mızmız limonluk|1 (noun)|ser|sera|merdiven|20|tavhane|limon bahçesi limonsu|1 (noun)|limonumsu limon|1 (noun)|turunçgillerden|3|hibeş|iliman|turunçgiller limonumsu|1 (noun)|limonsu linç|1 (noun)|taş linet|1 (noun)|sürgün|ishal lingirdemek|1 (noun)|sallanmak linolyum|1 (noun)|muşamba linyit|1 (noun)|briket|karbon liparit|1 (noun)|riyolit lipsos|1 (noun)|iskorpitgillerden lira|1 (noun)|kaçlık|liralık liralık|1 (noun)|lira lirik|1 (noun)|coşkun lisana gelmek|1 (noun)|dillenmek lisan|1 (noun)|dil|zeban|zeba­n lisân-ı arab|1 (noun)|arapçada lisaniyat|1 (noun)|filoloji|dil bilimi|lengüistik li­sânları|1 (noun)|diller|lehçeleri lisansüstü|1 (noun)|gyte lise|1 (noun)|mülkiye idadîsi liste|1 (noun)|dizin|dizelge|cetvel listelemek|1 (noun)|dizelgelemek literatür|1 (noun)|edebiyat|yazın|kaynak|yazınlık litografi|1 (noun)|litografya|taşbaskı|taşbasması|taş basması litografyacı|1 (noun)|siyah litografya|1 (noun)|taşbasması|litografi|taş basması litoloji|1 (noun)|taş bilimi litosfer|1 (noun)|yerkürenin|taş yuvarı|taş küre|taşyuvarı liturya|1 (noun)|kudas litvanya|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi lityum|1 (noun)|94|alkali metaller|li livar|1 (noun)|saz|kafes liva|1 (noun)|sancak|tugay|tuğgeneral liyakat göstermek|1 (noun)|başarmak liyakatli|1 (noun)|başarılı|yetenekli|değimli liyakat sahibi|1 (noun)|başarılı|erdemli|yetenekli liyakatsiz|1 (noun)|değimsiz|başarısız|yeteneksiz|yaraşıksız liyakat|1 (noun)|yaraşırlık|uygunluk|değim|yeterlilik|kifayet|değimli|yararlık|yaraşık|adan liyazon|1 (noun)|alâka|bağlantı|irtibat|münasebet|liyezon liyezon|1 (noun)|liyazon lizol|1 (noun)|krezol lizozom|1 (noun)|sindirgen lobici|1 (noun)|dalancı lobicilik|1 (noun)|dalancılık lobi|1 (noun)|dalan|otel lobut|1 (noun)|kalın lobye|1 (noun)|fasulye loca|1 (noun)|tiyatro loda|1 (noun)|küme|yığın|demet|noda loder|1 (noun)|yükler lodos balığı|1 (noun)|alık|sersem|şaşkın lodos|1 (noun)|kaba yel|boz yel|ak yel|güney lodosluk|1 (noun)|güney logaritma|1 (noun)|bölmeleri logistik|1 (noun)|lojistik logo|1 (noun)|arma|ayırmaç|simge|işaret|im|amblem|imlek|belirtke logos|1 (noun)|deyi loğlamak|1 (noun)|sıkıştırmak loğusa çorbası|1 (noun)|şilofta loğusa humması|1 (noun)|albastı loğusahumması|1 (noun)|albastı loğusaotu|1 (noun)|ikiçeneklilerden loğ|1 (noun)|yollarda lohusa humması|1 (noun)|albastı|albasma lohusalık|1 (noun)|nifâs lohusa otu|1 (noun)|ikiçeneklilerden|kabakulak otu|karaasma|kurtluca|meşecik|zeravent lojik|1 (noun)|mantık|mantıklı lojistik|1 (noun)|yol|haberleşme|sağlık|yiyecek|geri hizmet|logistik lokalizasyon|1 (noun)|yerelleştirme|yerseme lokalize etmek|1 (noun)|yerelleştirmek lokal|1 (noun)|yerel|mevziî|mahallî|yöresel|dernekevi lokanta|1 (noun)|restoran|amerikan bar|aş evi|aşçı|aşevi|garson|komi|lâvabo|ortalıkçı|rezervasyon|seçal|selfservis|şef garson lokasyon|1 (noun)|yer lokatif|1 (noun)|kalma durumu lokavt|1 (noun)|işkapatımı lok|1 (noun)|gemileri lokma etmek|1 (noun)|yemek lokma gözlü|1 (noun)|fırlak lokman hekimin ye dediği|1 (noun)|güzel lokman ruhu|1 (noun)|eter lokmanruhu|1 (noun)|eter lokma|1 (noun)|sokum|yemek|banak|lokma tatlısı|sohum|sunum|tike|tikim lokma tatlısı|1 (noun)|lokma lokomotifin|1 (noun)|manevra lokomotif|1 (noun)|tekerlekli|buharlı|elektrikli|çekit|demir yolu|demiryolu|makinist lokosit|1 (noun)|akyuvar lokulus|1 (noun)|ovaryum gözü lokum gibi|1 (noun)|tatlı|güzel lokum|1 (noun)|kesme|lâtilokum lolo|1 (noun)|gösteriş|kabadayılık lomboz|1 (noun)|lumbuz lonca|1 (noun)|korporasyon|dernek london|1 (noun)|landon|lando longpley|1 (noun)|uzunçalar lop et|1 (noun)|yağsız lop|1 (noun)|yumuşak|hazırlop lord|1 (noun)|efendi lorentiyum|1 (noun)|lâvrensiyum lorisleri|1 (noun)|önmaymun lorke|1 (noun)|siirt lort|1 (noun)|sükseli|kalantor loş|1 (noun)|izbe lot|1 (noun)|hisse|tutam lökeşe|1 (noun)|yabankazı|çulluk lök|1 (noun)|kireç|zeytinyağı|kırık|lökün lökosit|1 (noun)|akyuvar lökün|1 (noun)|lök lösemi|1 (noun)|kan kanseri lr|1 (noun)|lawrencyum ls-bağlaşımı|1 (noun)|öğeciklerde lşıkölçer|1 (noun)|fotometre ltd.|1 (noun)|limitet lugat|1 (noun)|lügat lu|1 (noun)|lutetyum lumbuz|1 (noun)|lomboz lup|1 (noun)|büyüteç lutetyum|1 (noun)|lu lûtî|1 (noun)|oğlancı|kulampara lutr|1 (noun)|su samuru lutuf etmek|1 (noun)|iyilik etmek lübnan|1 (noun)|orta doğu|yakın doğu lüfer|1 (noun)|hanigillerden|çinakop|sarıkanat|lüfer|sırtıkara|kofana lügatçilik|1 (noun)|sözlükçülük lügatçi|1 (noun)|sözlükçü lügat|1 (noun)|kelime|söz|sözcük|sözlük|lugat|zeba­n lügat parçalamak|1 (noun)|süslü|sanatlı lüknet|1 (noun)|tutukluk lüksemburg|1 (noun)|fransa lüks|1 (noun)|giyimde|eşyada|gösteriş|şatafat|gösterişli|şatafatlı|lüks lambası lüks lambası|1 (noun)|lüks lüksmetre|1 (noun)|aydınlıkölçer lüle|1 (noun)|bükülmüş|pipo lüleci|1 (noun)|çubuk|nargile lületaşı|1 (noun)|eskişehirtaşı|denizköpüğü lülüye gelmek|1 (noun)|aldanmak lümpen|1 (noun)|sınıfsız|ayaktakımı lünet|1 (noun)|gözlük lüpçü|1 (noun)|bedavacı|beleşçi lüpçülük|1 (noun)|bedavacılık lüp|1 (noun)|evin lüpten|1 (noun)|açıktan|bedavadan lüterci|1 (noun)|protestanlık lütfetmek|1 (noun)|vermek|söylemek|bildirmek|lütfeylemek lütfeylemek|1 (noun)|lütfetmek lütufkar|1 (noun)|cağımdı lütufkâr|1 (noun)|iyiliksever|kibar lütuf|1 (noun)|yardım|ihsan|inayet|atıfet|gayır|himmet|iyilik|kayra|kerem|nimet|yarluka lüzucet|1 (noun)|yapışkanlık lüzucî|1 (noun)|yapışkan lüzum|1 (noun)|gerek|gereklik|gereklilik|icap|gerekliıik|hacet|ister lüzumlu|1 (noun)|gerek|gerekli|lâzım|becit|lâzim lüzumsuz|1 (noun)|gereksiz|abes|fuzuli lüzumsuzluk|1 (noun)|gereksizlik lüzumu halinde|1 (noun)|gerekirse lüzum var|1 (noun)|gerekli lüzum yok|1 (noun)|gereksiz lv|1 (noun)|dört lx|1 (noun)|altmış lxxx|1 (noun)|seksen lxx|1 (noun)|yetmiş m45|1 (noun)|peren maabir|1 (noun)|geçitler maacîn|1 (noun)|macunlar maada|1 (noun)|gayri maad|1 (noun)|dönme|avdet|ahiret maaile|1 (noun)|ailece|ailecek maakıl|1 (noun)|gizlenilecek maalesef|1 (noun)|maatteessüf maalif|1 (noun)|yemlikler maalim|1 (noun)|belirtiler maalmemnuniye|1 (noun)|memnunlukla|memnuniyetle ma&|1 (noun)|boğum maarif vekâleti|1 (noun)|bakanlığı ma'ariv|1 (noun)|arvit maaş|1 (noun)|aylık|mahane maaşlı|1 (noun)|aylıklı maaşsız|1 (noun)|aylıksız|fahri maatteessüf|1 (noun)|maalesef maaz|1 (noun)|sığınak|sığınma mâ-ba'd|1 (noun)|sonra|gelecekteki mabat|1 (noun)|kıç|devam|sonra mabet ağacı|1 (noun)|çin çamı mabet|1 (noun)|tapınak|ibadethane mabeyin|1 (noun)|ara mabeyn|1 (noun)|aralık mablak|1 (noun)|hamur|merhem mabude|1 (noun)|tanrıça|ilâhe|sevgili mabut|1 (noun)|tapı|tapacak|tanrı|ilâh macaristan|1 (noun)|slovakya|ukrayna|romanya|sırbistan macera aramak|1 (noun)|tehlikeli maceracılık|1 (noun)|serüvencilik maceracı|1 (noun)|tehlikeden|maceraperest|avantüriyer|serüvenci maceralı|1 (noun)|serüvenli|karmaşık|olağandışı maceraperest|1 (noun)|serüvenci|maceracı macera|1 (noun)|serüven|sergüzeşt|avantür|dalga macerasız|1 (noun)|serüvensiz|basit|sıradan macera sporu|1 (noun)|ekstrem spor maceraya atılmak|1 (noun)|tehlikeli|yorucu macun|1 (noun)|baharlı|tarçınlı|acin|kit macun çekmek|1 (noun)|boyacılıkta macunlamak|1 (noun)|çatlak|düzeltilmesi macunlar|1 (noun)|maacîn maça beyi|1 (noun)|birli maça beyi gibi kurulmak|1 (noun)|saygısızca maça|1 (noun)|pik maçuna|1 (noun)|vinç madagaskar çamurcunu|1 (noun)|bernier çamurcunu madalya|1 (noun)|at nalı kadar|baysa|taltif madama|1 (noun)|madam madam|1 (noun)|madama madara etmek|1 (noun)|yalanını madara|1 (noun)|kötü|sevimsiz madara olmak|1 (noun)|yalanı maddecilik|1 (noun)|materyalizm|para|özdekçilik maddeci|1 (noun)|materyalist|para|özdekçi madde-i asliye|1 (noun)|gövde madde.|1 (noun)|molekül maddenin|1 (noun)|felsefeci maddesel|1 (noun)|maddî maddeten|1 (noun)|özdekçe madde|1 (noun)|yasa|sözleşme|bölünebilen|öge|unsur|para|molekül|nesne|öz|özdek|paragraf|sözlükbirim|leksem|lema|ayn|husus|şey maddeye|1 (noun)|fiziksel maddîlik|1 (noun)|cismanîlik|maddiyet maddî|1 (noun)|maddesel|paraya|arka olmak|iyilik görmek|iyilik perisi|özdeksel|yaşama sevinci maddi|1 (noun)|özdeksel maddiyet|1 (noun)|maddîlik madelet|1 (noun)|insaflılık|doğruluk mademki|1 (noun)|madem|değil mi ki|ki madem|1 (noun)|mademki|değil mi ki maden bilimi|1 (noun)|mineraloji maden cevheri|1 (noun)|maden filizi madencilik|1 (noun)|harita mühendisi maden filizi|1 (noun)|maden cevheri madenî|1 (noun)|madensel|bozuk|metalik madenî para|1 (noun)|altın|gümüş|bakır|bronz madenkırmız|1 (noun)|kırmız madeni madenkömürü|1 (noun)|taşkömürü madenlerde|1 (noun)|karınca madenleri|1 (noun)|eğe maden|1 (noun)|metal|uyuşturucu|esrar|eroin|bilye|çalma|çekecek|delgi|dökmek|eğe|hak|hakketmek|işletmeci|matkap|metalografi|saykal|sondaj teknikeri|sondalamak|tezene|zımpara kâğıdı madensel|1 (noun)|madenî|metalik madensi|1 (noun)|metalsi maden suyu|1 (noun)|içinde madensuyu|1 (noun)|içinde mader|1 (noun)|anne|ana maderşahî|1 (noun)|anaerkil|matriarkal maderşahîlik|1 (noun)|anaerki maderzad|1 (noun)|doğuştan madımak|1 (noun)|kuş ekmeği madik|1 (noun)|hile|düzen|oyun|kandırma|aldatma|dolap madiyan|1 (noun)|kısrak madrabaz|1 (noun)|balık|sebze|hayvan|hileci madrigal|1 (noun)|sevince madrup|1 (noun)|çarpılan ma'dûd|1 (noun)|hesabedilen|sayılan|addedilen|muayyen|belli madun|1 (noun)|ast maestro|1 (noun)|besteci mafevk|1 (noun)|üst|yukarı mâfiha|1 (noun)|içerik|muhteva mafiş|1 (noun)|yok|kalmadı mafsal|1 (noun)|eklem mafsal iltihabı|1 (noun)|artrit maganda|1 (noun)|görgüsüz|kaba|anlayışsız magazin|1 (noun)|depo magbut|1 (noun)|imrenilen|mutlu|seviçli magma|1 (noun)|öbeksi magmasal|1 (noun)|magmatik magmatik|1 (noun)|magmasal magnezyum|1 (noun)|30|grena magnezyum karbonat|1 (noun)|mgco3 magnezyum klorür|1 (noun)|mgcl2 magnezyum sülfat|1 (noun)|renksiz|mgso4 mağara bilimi|1 (noun)|yarıkları|oyukları mağara|1 (noun)|büyük|in mağara sesi|1 (noun)|derin mağaza|1 (noun)|satımevi mağbun|1 (noun)|aldanmış|şaşkın|şaşırmış mağdariyet|1 (noun)|kıygınlık mağduriyet|1 (noun)|mağdurluk|kıygınlık mağdur|1 (noun)|kıygın mağdurluk|1 (noun)|kıygınlık|mağduriyet mağfiret|1 (noun)|bağışlama|af|yarlıgama mağfiret etmek|1 (noun)|yargılamak|affetmek mağfur|1 (noun)|affolunmuş|bağışlanmış mağlubiyet|1 (noun)|yenilgi mağlûbiyet|1 (noun)|yenilme|yenilgi mağlûp etmek|1 (noun)|yenmek mağlûp olmak|1 (noun)|yenilmek mağlup|1 (noun)|yenik mağlûp|1 (noun)|yenilen|yenik mağmum|1 (noun)|tasalı|üzgün|kapanık|gamlı mağrip|1 (noun)|batı|cezayir mağrurane|1 (noun)|mağrurca mağrurca|1 (noun)|gururlanarak|kibirlenerek|büyüklenerek|mağrurane|mağrurcasına mağrurcasına|1 (noun)|mağrurca mağrur|1 (noun)|kurumlu|gururlu|benlikçi|övünçlü|kibirli|kasıntılı|eğilmez mağrurlanmak|1 (noun)|kurumlanmak|gururlanmak mağşuş|1 (noun)|karışık mağz|1 (noun)|beyin|akıl|iç|öz|cevher mahadim|1 (noun)|oğullar mahallebicilik|1 (noun)|muhallebicilik mahallebici|1 (noun)|muhallebici mahallebi|1 (noun)|muhallebi mahalle kahvesi gibi|1 (noun)|havasız mahalle karısı|1 (noun)|görgüsüz mahalle muhtarı|1 (noun)|muhtar mahalle|1 (noun)|yer mahallî idare|1 (noun)|yerel yönetim mahallîleşmek|1 (noun)|yöreselleşmek|yerelleşmek mahallîleşme|1 (noun)|yöreselleşme|yerelleşme mahallî seçim|1 (noun)|yerel seçim mahalli|1 (noun)|yörel mahallî|1 (noun)|yöresel|yerel|lokal|mevziî mahal yok|1 (noun)|yeri mahal|1 (noun)|yöre|yer|mevzi|mevki mahana|1 (noun)|bahane|mahna mahane|1 (noun)|aylık|maaş|mahiyane maharet|1 (noun)|beceri|uzluk|ustalık|beceriklilik|el alışkanlığı|el uzluğu|yet|yetki|yitüt maharet kazanmak|1 (noun)|ustalaşmak maharetli|1 (noun)|becerikli|usta|buluşgan maharetlilik|1 (noun)|beceriklilik maharetsiz|1 (noun)|beceriksiz mah|1 (noun)|ay mahbes|1 (noun)|hapishane|cezaevi mahcubane|1 (noun)|mahcupça mahcubiyet|1 (noun)|utangaçlık|sıkılganlık mahcupça|1 (noun)|mahcubane mahcup etmek|1 (noun)|utandırmak mahcupluk|1 (noun)|utangaçlık|bozum havası mahcup olmak|1 (noun)|utanmak mahcup|1 (noun)|utangaç|sıkılgan|kehâ mahcur|1 (noun)|kısıtlı mahcuz|1 (noun)|hacizli mahçup etmek|1 (noun)|foslatmak mahçupluk|1 (noun)|bozum mahçup|1 (noun)|utangaç|utanmış|erincik|yığrık mahdum|1 (noun)|oğul mahdut|1 (noun)|çevrilmiş|sınırlanmış|sayılı|az|dar|basit mahfazalı|1 (noun)|korunan|mahfuz|koruncaklı mahfaza|1 (noun)|yüzük|kap|koruncak mahfe|1 (noun)|deve mahfel|1 (noun)|mahfil|orduevi mahfi|1 (noun)|gizli|saklanmış mahfil|1 (noun)|mahfel mahf?uz|1 (noun)|saklanılmış|gizlenmiş|saklanmış mahfuz|1 (noun)|saklı|saklanmış|korunmuş|korunan|korunaklı|barık|mahfazalı mâhî|1 (noun)|mahveden mahirane|1 (noun)|ustaca|becerikli mahir|1 (noun)|becerikli|usta|uzman|yetenekli|çeber|eli uz|sanatkâr|yırtıcı|yurçı mahitap|1 (noun)|mehtap mahiyane|1 (noun)|mahane mahiye|1 (noun)|aylık mahiyeti|1 (noun)|hakıkat mahiyetini|1 (noun)|filolog mahiyet|1 (noun)|nitelik|vasıf|öz|asıl|esas|içyüz|iç yüz|özlük mahkeme|1 (noun)|dava|duruşma|mahkeme|yargıevi|yargılık|adalet kapısı|inkar mahkemenin kilidi|mahkeme kapısı|makime|yargan|yargı|yargı evi|yargı yeri mahkemede|1 (noun)|tanıklık etmek mahkeme duvarı|1 (noun)|yüzü mahkeme duvarı mahkeme kapısı|1 (noun)|mahkeme mahkeme kararı|1 (noun)|hüküm mahkemelerde|1 (noun)|avukat|savcı mahkemeli|1 (noun)|davalı mahkûkât|1 (noun)|kazılmış mahkuk|1 (noun)|doğrulatılmış mahkûk|1 (noun)|kazılmış|hakkedilmiş mahkûmane|1 (noun)|mahkûmmuşcasına|mahkûmcasına mahkûmcasına|1 (noun)|mahkûmane mahkûm|1 (noun)|hükümlü|mecbur mahkûmmuşcasına|1 (noun)|mahkûmane mahlas|1 (noun)|remiz|takma ad|tapşırma mahlâs|1 (noun)|takma ad mahlep|1 (noun)|gülgillerden|kokulu kiraz|idris ağacı mahlûkat|1 (noun)|yaratıklar mahluk|1 (noun)|yaratık mahlûk|1 (noun)|yaratık|yaratılmış mahlûl|1 (noun)|hallolmuş|çözülmüş|dağılmış|eriyik mahlût|1 (noun)|katışık|karışım mahmude|1 (noun)|çit sarmaşığıgiller mahmud|1 (noun)|övülmüş mahmul|1 (noun)|yüklem|yüklü|dolu|yükletilmiş mâhmul|1 (noun)|yüklenilmiş mahmur bakış|1 (noun)|yumuşak mahmur çiçeği|1 (noun)|çiğdem mahmurçiçeği|1 (noun)|çiğdem mahmurlaşmak|1 (noun)|süzülmek mahmurluk|1 (noun)|ayıltı mahmur|1 (noun)|sarhoşluk|süzgün mahmut|1 (noun)|övülmüş mahna|1 (noun)|mahana mahpushane|1 (noun)|hapishane|cezaevi|ceza evi|mapushane mahpus|1 (noun)|kapatılmış|hapis|mapus mahrama|1 (noun)|makrama mahreç|1 (noun)|payda|çıkak|boğumlanma noktası mahrek|1 (noun)|yörünge|dolanca mahrem|1 (noun)|gizli|sırdaş mahremiyet|1 (noun)|gizlilik mahrukat|1 (noun)|yakıt|yakacak mahruk|1 (noun)|yakıt mahrumiyet|1 (noun)|yoksunluk mahrumluk|1 (noun)|yoksunluk mahrum|1 (noun)|yoksun mahrur|1 (noun)|ateşlenmiş|ateşli mahrutî|1 (noun)|konik mahrut|1 (noun)|koni mahruz|1 (noun)|rezil mahsulât|1 (noun)|ürünler mahsuldar|1 (noun)|verimli|bitek mahsul|1 (noun)|ürün|verim mahsun|1 (noun)|dokunak|ertin mahsur kalmak|1 (noun)|kuşatılmak|sarılmak|çevrilmek mahsur|1 (noun)|kuşatılmış|sarılmış|çevrilmiş mahsusen|1 (noun)|özellikle mahsûs|1 (noun)|hissedilen;sezilen mahsus|1 (noun)|özellikle|yürekten|özgü|münhasır|bilhassa|bilerek|isteyerek|şakadan|duyulan|anlaşılan|hissedilen|belli|ortada|aşikâr|has mahşer günü|1 (noun)|kıyamet mahûf|1 (noun)|korkunç mahunya|1 (noun)|ikiçeneklilerden mahut|1 (noun)|bilinen mahveden|1 (noun)|güdâz|kemâh|mâhî|tüketici mahvetme|1 (noun)|kahır mahvetmek|1 (noun)|bozmak|yıkmak|batırmak|bitirmek|kasıp kavurmak|kavurmak|sikmek|telef etmek|yakmak|yemek mahviyyet|1 (noun)|tevazu mahvolma|1 (noun)|çöküş|helak|sukût|yıkıntı mahvolmak|1 (noun)|hayatı kaymak|puşt olmak|telef olmak|yıkılmak mahvolmuş|1 (noun)|tebah|zayi mahv|1 (noun)|yıkım mahzar|1 (noun)|huzuru mahzenmezar|1 (noun)|kriptos mahz|1 (noun)|sade|saf|halis|katıksız mahzuf|1 (noun)|eksiltili mahzunane|1 (noun)|mahzuncasına|üzüntüyle|mahzunca mahzunca|1 (noun)|mahzunane mahzuncasına|1 (noun)|mahzunane mahzunluk|1 (noun)|ezinç mahzun|1 (noun)|üzgün|üzüntülü|bunalmış|ezgin|üzbe|yergin mahzurlu|1 (noun)|sakıncalı mahzur|1 (noun)|sakınca|engel mahzursuz|1 (noun)|sakıncasız maide|1 (noun)|ziyafet|yemek maile|1 (noun)|aklan mail|1 (noun)|eğik|eğinik|yalman|benzeyen|andıran|sevmek|eğilimli|eğri maî|1 (noun)|mavi main|1 (noun)|eşkenar dörtgen maişet|1 (noun)|geçim|geçinme|ekmek maiyetinde|1 (noun)|yanında maiyet|1 (noun)|kortej|tevabi maiyyet|1 (noun)|beraberlik majör|1 (noun)|büyük|önemli|büyük önerme majüskül|1 (noun)|büyük harf makabil|1 (noun)|geçmişi mâkabl|1 (noun)|önceki makale|1 (noun)|bilim|açıklama|kaynak|yazı makam arabası|1 (noun)|makam otomobili makam otomobili|1 (noun)|makam arabası makam|1 (noun)|yer|mevki|kat|gölgeye yatmak|huzur|koltuk|küçük|mansıp|mesnet|olmak|orun|orundaş|post|sandalye|sonra|terane|tevcih|tevcih etmek|tör|ufak makara|1 (noun)|tel|bobin|verdane makarnacı|1 (noun)|italyan|şişman makarna|1 (noun)|tabldot aşçısı makas almak|1 (noun)|makaslamak makas|1 (noun)|çalma|kırpma|dirsek|sındı makasçı|1 (noun)|makastar|tren teşkil memuru makas hakkı|1 (noun)|makas payı makasid|1 (noun)|maksadlar makaskâr|1 (noun)|oymacı makaslama|1 (noun)|çaprazlama|röveşata makaslamak|1 (noun)|kesmek|kesilmek|makas almak makaslanmak|1 (noun)|kesilmek makaslı böcek|1 (noun)|bağkesen|yereşeği makas payı|1 (noun)|makas hakkı makastar|1 (noun)|makasçı makat|1 (noun)|anüs|kıç|şerç|popo|göt|dip|kaba et makber|1 (noun)|mezar|kabir|medfen|metfen|gömüt|sin makbul|1 (noun)|beğenilen|geçer|geçerli|geçgel|geçgil|yeyrek makbul olmak|1 (noun)|beğenilmek makbuz|1 (noun)|alındı|fiş makedon|1 (noun)|makedonyalı makedonya|1 (noun)|balkanlar makedonyalı ııı. aleksander|1 (noun)|büyük iskender makedonyalı|1 (noun)|makedon maket|1 (noun)|yapı|mimarlıkta|mimarlık|sanayi|küçültü makigillerden|1 (noun)|maki maki|1 (noun)|makigillerden makime|1 (noun)|mahkeme makina|1 (noun)|makine makine|1 (noun)|araba|otomobil|karoser|makina|mühendislik|yağlayıcı makine gibi adam|1 (noun)|düzgün makinelerde|1 (noun)|biyel|düzen teker|kasnak makineleşmek|1 (noun)|davranışları makineli|1 (noun)|mitralyöz makineli tüfek|1 (noun)|mitralyöz makine mühendisi|1 (noun)|tesis|tadil makine teknikeri|1 (noun)|bakımı makine yağı|1 (noun)|gres makinist|1 (noun)|lokomotif|vapur makrama|1 (noun)|mahrama makromolekül|1 (noun)|iriözdecik makroskobik|1 (noun)|iriölçekte makro|1 (noun)|yakınlaştırma maksadıyla|1 (noun)|için maksadlar|1 (noun)|makasid maksat|1 (noun)|amaç|gaye|erek|hedef|garaz|kasıt|meram|niyet|plân|tasavvur|yol maksatlı|1 (noun)|kasıtlı maksatsız|1 (noun)|bilmeden|istemeden|kasıtsız maksimal|1 (noun)|maksimum maksimum|1 (noun)|maksimal|azamî|doruk maksi|1 (noun)|uzun|uzun etek maksure|1 (noun)|camilerde maksut|1 (noun)|istenen|güdülen|amaçlanan maktacı|1 (noun)|satabilen makta|1 (noun)|kesit maktu|1 (noun)|kesilmiş|kesik|götürü|kesin|kesme maktul düşmek|1 (noun)|öldürülmek|katledilmek maktul|1 (noun)|öldürülen|öldürülmüş makul|1 (noun)|akıllıca|mantıklı|uygun|elverişli|belirli|ağaya|akıllı uslu|akla sığar gibi|akla yatkın makule|1 (noun)|ulam|kategori|takım|çeşit makul olmak|1 (noun)|akıllıca makûs|1 (noun)|uğursuz|kötü makyajcı|1 (noun)|düzgüncü makyajcılık|1 (noun)|düzgüncülük makyaj|1 (noun)|düzgün|yüzboyama|süslem|yüzbakımı|becet|besen|bezen|düzge|güzellik uzmanı makyajlı|1 (noun)|boyalı makyaj odası|1 (noun)|televizyon|sinema makyajsız|1 (noun)|boyasız makyavelcilik|1 (noun)|politikada|makyavelizm makyavelizm|1 (noun)|makyavelcilik malakit|1 (noun)|bakırtaşı|bakır taşı malak|1 (noun)|sersem|aptal|balak|medek malarya|1 (noun)|sıtma malavi|1 (noun)|tanzanya|zambiya malayani|1 (noun)|saçma mala|1 (noun)|yassı|demirden|sürgü|açgözlü malaz|1 (noun)|sürülmemiş mal beyanı|1 (noun)|mal bildirimi mal bildirimi|1 (noun)|mal beyanı malca|1 (noun)|malen mal canın yongasıdır|1 (noun)|insan maldar|1 (noun)|zengin mal|1 (noun)|emtia|bayağı|aşağılık|esrar|orospu|dünyalık|finans|matah|meta|od ocak|vargı|varım|varlık malen|1 (noun)|malca mal etmek|1 (noun)|eseri|yüklemek malgama|1 (noun)|amalgam malı|1 (noun)|altından girip üstünden çıkmak|köy ağası|muhtaç|muhtaçlık|varlıksız malın gözü|1 (noun)|kurnaz|iffetsiz malını|1 (noun)|çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti malibu|1 (noun)|kahve|hindistancevizi mali|1 (noun)|finansal|parasal malihulya|1 (noun)|kuruntu|kara sevda|melânkoli malikane|1 (noun)|yurtluk malikâne|1 (noun)|yurtluk malikî|1 (noun)|sünnîlik malik|1 (noun)|sahip|iye|ıs|mevlâ malî|1 (noun)|parasal|yüklü|dolu|akçalı maliyetli|1 (noun)|değerli maliyetsiz|1 (noun)|değersiz malkar|1 (noun)|balkar malkarca|1 (noun)|balkarca mallanmak|1 (noun)|zenginleşmek mallar|1 (noun)|emtia|emval malları|1 (noun)|istifçi mallarına|1 (noun)|ceza malların|1 (noun)|ulaştırma mal malamatı örter|1 (noun)|zenginlik malta eriği|1 (noun)|gülgillerden|büyük|yuvarlak|mayhoş|yenidünya malta humması|1 (noun)|kalaazar maltahumması|1 (noun)|kalaazar maltalı|1 (noun)|maltız malta palamudu|1 (noun)|uskumrugillerden maltapalamudu|1 (noun)|uskumrugillerden malta taşı|1 (noun)|bahçe|yassı maltız|1 (noun)|maltalı malûlen|1 (noun)|sakat malûliyet|1 (noun)|hastalık|malûllük|sakatlık maluliyet|1 (noun)|sakatlık malûllük|1 (noun)|malûliyet malullük|1 (noun)|sakatlık malûl|1 (noun)|sökel malûmat|1 (noun)|bilgi|bili malûmat edinmek|1 (noun)|öğrenmek malumatlı|1 (noun)|agah malûmatlı|1 (noun)|bilgili malûmatsız|1 (noun)|bilgisiz malûmattar|1 (noun)|bilgili malûm|1 (noun)|belli|bilinen|evet|biliniyor|kuşkusuz|etken mâ?lum|1 (noun)|bilinen|evvele|ilkönce mâlum|1 (noun)|derkâr malül|1 (noun)|hasta mal varlığı|1 (noun)|mamelek malvin adaları|1 (noun)|falkland adaları malya|1 (noun)|halat malzeme|1 (noun)|gereç|materyal mama|1 (noun)|çaça|abla mamelek|1 (noun)|mal varlığı mamuk|1 (noun)|pamuk mamulat|1 (noun)|yapım|yabıt mamul|1 (noun)|yapılmış|işlenmiş|yapı mamur|1 (noun)|bayındır|abadan|abat|angım mamure|1 (noun)|bayındırlık mâmuriyet|1 (noun)|ongunluk mamurluk|1 (noun)|ıs mamut|1 (noun)|filgillerden|iri mana|1 (noun)|anlam manaca|1 (noun)|anlamca man adası|1 (noun)|adam adası manalandıran|1 (noun)|müfessir manalı|1 (noun)|anlamlı|manidar mânalı|1 (noun)|müfid manasız|1 (noun)|anlamsız|yersiz|boş|yararsız|güzaf manasızlık|1 (noun)|anlamsızlık manas|1 (noun)|kahraman|koca|büyük|haziran böceği|kadı lokması manastır|1 (noun)|keşişhane mana vermek|1 (noun)|yorumlamak mancana|1 (noun)|sütleğengillerden mancar|1 (noun)|pancar manca|1 (noun)|yiyecek|kedi mancınık|1 (noun)|katapult mançurya turnası|1 (noun)|japon turnası|kızıl tepeli turna mançu-tunguz|1 (noun)|altayca|altayistik mandacı|1 (noun)|mandater man|1 (noun)|dair mandalina|1 (noun)|turunçgillerden|kokulu|tatlı mandal|1 (noun)|ut|kanun|evlek|kıskaç mandarin çincesi|1 (noun)|mandarin mandarin|1 (noun)|mandarin çincesi manda|1 (noun)|su sığırı|camız|kömüş|balak|boynuzlugiller|böğürmek|dombay|susığırı|tombay|yelin mandater|1 (noun)|mandacı mandepsi|1 (noun)|tuzak|oyun mandıra|1 (noun)|peynir|yoğurt|koyun mandolin|1 (noun)|göğüs tahtası manevîlik|1 (noun)|ruhaniyet manevî|1 (noun)|tinsel|görülmeyen|soyut|ruhanî maneviyat|1 (noun)|moral manevra|1 (noun)|lokomotifin|hareket|tatbikat|dolap mangal|1 (noun)|sacdan|korluk|közlük mangal yürekli|1 (noun)|korkusuz manganez|1 (noun)|93|mangan|mg mangan|1 (noun)|manganez|mn mangır|1 (noun)|para mangiz|1 (noun)|para mango|1 (noun)|etli|hint kirazı mânia|1 (noun)|engel|çaparız mânialı|1 (noun)|engelli mâniasız|1 (noun)|engelsiz manicilik|1 (noun)|maniheizm manidar|1 (noun)|manalı|anlamlı mânidâr|1 (noun)|müfid mâni|1 (noun)|engel manifaturacı|1 (noun)|bezzaz|yırtımcı manifaturacılık|1 (noun)|bezzazlık manifesto|1 (noun)|bildiri maniheizm|1 (noun)|manicilik mâni,-i|1 (noun)|engel manika|1 (noun)|gemilerde manik|1 (noun)|köpek mâni olmak|1 (noun)|engellemek|önlemek maniple|1 (noun)|kesmeç|manipülâtör manipülâtör|1 (noun)|maniple manisalalesi|1 (noun)|düğünçiçeğigillerden|korularda manisa lâlesi|1 (noun)|korularda manita|1 (noun)|sevgili|hileyle|düzenle|hırsızlık manivelâ|1 (noun)|kaldıraç mankafa|1 (noun)|anlayışsız|aptal mankafalık|1 (noun)|anlayışsızlık|aptallık manken|1 (noun)|model|terzilerin manolyagillerden|1 (noun)|çin anasonu|lâle ağacı|laleağacı|manolya|yıldız anasonu manolya|1 (noun)|manolyagillerden manometre|1 (noun)|basıölçer mansap|1 (noun)|kavşak|munsap|köprülerin|barajların mansaplar|1 (noun)|iç sular mansıp|1 (noun)|makam|orun|yer mansiyon|1 (noun)|anmalık manşet|1 (noun)|kolluk manşon|1 (noun)|ek bileziği|bağlantı|ellik mantalite|1 (noun)|zihniyet|anlayış mantar ağacı|1 (noun)|turunçgillerden|süngerimsi mantarağacı|1 (noun)|turunçgillerden|süngerimsi mantara|1 (noun)|olta mantar bilimi|1 (noun)|mikoloji mantarcı|1 (noun)|yalancı|düzenbaz mantar gibi bitmek|1 (noun)|türemek|birdenbire mantar hastalığı|1 (noun)|mantar|küflüce mantar|1 (noun)|küflüce|mantarlardan|yalan|mantar hastalığı|mikoz|pizza mantarlamak|1 (noun)|aldatmak mantarlardan|1 (noun)|mantar mantarlar|1 (noun)|sap|yaprak|klorofilsiz|çiçeksiz|peynir mantar meşesi|1 (noun)|sezü mantar özü|1 (noun)|karbon mantarözü|1 (noun)|karbon mantar teknikeri|1 (noun)|saklanması mantenot|1 (noun)|metres mantığa|1 (noun)|mantıksız|tabiî mantı|1 (noun)|iç mantıkça|1 (noun)|mantıken mantıken|1 (noun)|mantıkça mantıki|1 (noun)|mantıklı mantıkî|1 (noun)|mantıklı|mantıksal mantıklı|1 (noun)|mantıksal|mantıkî|mantıki|lojik|makul|matematik mantık|1 (noun)|ögelerinin|türlerinin|olanaklarının|eseme|lojik mantıksal|1 (noun)|mantıklı|mantıkî mantıksız|1 (noun)|mantığa mantıkta|1 (noun)|ikilem mantinota|1 (noun)|kapatma|metres manyak|1 (noun)|gülünç|garip manyaklaşmak|1 (noun)|manyamak manyamak|1 (noun)|manyaklaşmak|cıvıtmak manyetik|1 (noun)|mıknatısî|mıknatıssal manyetik rezonans|1 (noun)|mıknatıssal yankılaşım manyetizma|1 (noun)|çekerli|çekersel manyok|1 (noun)|sütleğengillerden manzara|1 (noun)|görünüş|bakışı|durum|tablo|görünüm|dekor|görüntü manzarasız|1 (noun)|nezaretsiz manzum|1 (noun)|düzenli|koşuklu|muntazam|manzume|nazım manzume|1 (noun)|manzum|koşuk|nazım|koşukça|dizge|sistem|şiir manzur|1 (noun)|beğenilen mapushane|1 (noun)|mahpushane|cezaevi|mapus mapus|1 (noun)|mahpus|mapushane maraba|1 (noun)|çiftçi|çiftçilikte|ortakçı|ortak|yarıcı maral|1 (noun)|meral marangoz balığı|1 (noun)|testere balığı marangozculuk|1 (noun)|hirfet marangozluk|1 (noun)|hirfet marangozlukta|1 (noun)|çevrelik marangoz|1 (noun)|neccar maranta|1 (noun)|ararot kamışı maraton|1 (noun)|yarışı maraza aramak|1 (noun)|çekişmek maraza|1 (noun)|hastalık|illet|anlaşmazlık|çekişme|kavga maraz|1 (noun)|hastalık|illet|sayrılık marazî|1 (noun)|hastalıklı|sayrıl marazi|1 (noun)|patolojik marazlanmak|1 (noun)|hastalanmak marazlar|1 (noun)|emraz marazlı|1 (noun)|hasta|hastalık|hastalıklı marazlık etmek|1 (noun)|güç marazlık|1 (noun)|güç|sıkıntılı marche|1 (noun)|orta italya mareşallerin|1 (noun)|asa mareşallik|1 (noun)|müşirlik mareşal|1 (noun)|müşir maric|1 (noun)|alev marid|1 (noun)|inatçı mârifet|1 (noun)|fazl marifetiyle|1 (noun)|eliyle|aracılığıyla marifetli|1 (noun)|hünerli|ustalıklı|usta marifet|1 (noun)|ustalık|hüner|uzmanlık|bilim|bilgi|aracı|beceri|beçirik|olçum mariz|1 (noun)|hastalıklı marizlemek|1 (noun)|dövmek marjinal|1 (noun)|çizgidışı|marjinalite marjinalite|1 (noun)|farklı|aykırı|marjinal marjin|1 (noun)|fark marj|1 (noun)|sınır marka|1 (noun)|bilet|bellik|alâmetifarika markanın|1 (noun)|koruma görevi marke|1 (noun)|belirtilmiş|işaretlenmiş|ışaretlenmiş marke etmek|1 (noun)|tutmak marketing|1 (noun)|pazarlama marketri|1 (noun)|kakma markiz|1 (noun)|alçak markka|1 (noun)|mark mark|1 (noun)|markka markos|1 (noun)|yeni ahit markör|1 (noun)|bina|gemi marksçılık|1 (noun)|bilimsel sosyalizm|marksizm marksçı|1 (noun)|marksist marksist|1 (noun)|marksçı marksizm|1 (noun)|marksçılık marmelat|1 (noun)|reçel marmoset|1 (noun)|primat marn|1 (noun)|pekmez toprağı marr|1 (noun)|geçen|geçmiş|yürüyen marsama|1 (noun)|barsama marsamaotu|1 (noun)|civanperçemi marsık gibi|1 (noun)|simsiyah marsık|1 (noun)|kararmış|kara marsıvan ayısı|1 (noun)|marsıvan eşeği marsıvan eşeği|1 (noun)|marsıvan ayısı marsıvan|1 (noun)|eşek mars|1 (noun)|merih|sakıt marşandiz|1 (noun)|yük katarı marşapa|1 (noun)|maşrapa marş|1 (noun)|ritmi|otomobil martaloz|1 (noun)|martolos martavalcılık|1 (noun)|yalancılık martavalcı|1 (noun)|palavracı martaval|1 (noun)|yalan|palavra mart ayların çingenesidir|1 (noun)|güvenilmez mart dokuzu|1 (noun)|haftı hambal mart havası gibi|1 (noun)|kararsız martıgillerden|1 (noun)|martı martı|1 (noun)|martıgillerden|yüzücü|çapari mart|1 (noun)|ilkbahar mart kedisi gibi|1 (noun)|uçarı|azgın martolos|1 (noun)|martaloz martopikör|1 (noun)|abataj martta sürmez, eylülde ekmezsen sabanı bırak|1 (noun)|çiftçi maruf|1 (noun)|bilinen|tanınan|belli|sanlı|tanınmış|ünlü marufiyet|1 (noun)|bilinme marûf|1 (noun)|meşhur|adl|ihsan|cud marul|1 (noun)|birleşikgillerden|koçan|yeşillik marulcuk|1 (noun)|çöpleme maruzat|1 (noun)|mevki|sunuş maruz kalmak|1 (noun)|karşılaşmak|uğramak maruz|1 (noun)|sunulan|verilen marxçılık|1 (noun)|bilimsel sosyalizim marzi|1 (noun)|razılık marziyat|1 (noun)|arzular|istekler marziyyün|1 (noun)|memnuniyet masa başı|1 (noun)|masada masa|1 (noun)|dairelerde|iflâs masası|çekme|çekmece|kapsül|ölüdoğa|pabuç|sofra masada|1 (noun)|masa başı masaif|1 (noun)|sayfiyeler masajcı|1 (noun)|masör masaj|1 (noun)|ovuşturma|elektrik|ovum|ovma|güzellik uzmanı masal âlemi|1 (noun)|doğaüstü masal|1 (noun)|değersiz|öyküce|öykücük|epizot|varyant masalımsı|1 (noun)|masalsı masalsı|1 (noun)|masalımsı masara|1 (noun)|küçük masarif|1 (noun)|giderler|masraflar masatenisi|1 (noun)|masatopu masa tenisi|1 (noun)|pingpong masatopu|1 (noun)|masatenisi masa topu|1 (noun)|pingpong masa üstü yayıncılık|1 (noun)|kitap mas|1 (noun)|emme|soğurma mas etmek|1 (noun)|massetmek masif|1 (noun)|kütlesi|som ma'siyyet|1 (noun)|itaatsizlik|günah maskaralanmak|1 (noun)|şerefsiz maskaralaşmak|1 (noun)|eğlendirici maskaralık|1 (noun)|eğlendirici|soytarılık|şerefsizce|rezalet|kepazelik|palyaçoluk maskara|1 (noun)|rimel|eğlendirici|sevimli|güldürücü|hoş|haysiyetsiz|rezil|karnaval maskesi|kaşmer|rüsva|rüsvay|soytarı maskarata|1 (noun)|maskarat maskarat|1 (noun)|maskarata maske|1 (noun)|kumaş|davranış|peçe|radyoterapist maskelemek|1 (noun)|alalamak|gizlemek|kamufle etmek maskelenmiş|1 (noun)|kamufle|maskeli maskeli kocabaş|1 (noun)|japon kocabaşı maskeli|1 (noun)|maskelenmiş maskot|1 (noun)|uğur|uğurluk maskulen|1 (noun)|erkeksi mask|1 (noun)|yüz kalıbı maslahatgüzarlık|1 (noun)|işgüderlik maslahatgüzar|1 (noun)|yapan|işgüder maslahat|1 (noun)|iş|mesele|iş]|[[mesele masmavi|1 (noun)|gömgök masnu|1 (noun)|uydurma|düzme|sahte|yapma|düzmece masochistic sabotage|1 (noun)|üzgülenmeci baltalama mason|1 (noun)|farmason masonluk|1 (noun)|farmasonluk masör|1 (noun)|ovucu|ovumcu|masajcı masöz|1 (noun)|ovucu masraf|1 (noun)|gider|harç masraflar|1 (noun)|masarif|sarfiyat masraflıolmak|1 (noun)|astarıyüzünden pahalıolmak masruf|1 (noun)|harcanmış massetme|1 (noun)|emme|soğurma massetmek|1 (noun)|emmek|soğurmak|mas etmek mastaba|1 (noun)|sedir|peyke mastara|1 (noun)|iletki|mıstara mastar|1 (noun)|üşü-mek|gör-me|uzun|mıstar|eylemlik|mıstara mastı çiçeği|1 (noun)|öküzgözü mastıçiçeği|1 (noun)|öküzgözü mastika|1 (noun)|sakız rakısı mastor|1 (noun)|mastur mastur|1 (noun)|mastor mastürbasyon|1 (noun)|istimna|onanizm ma|1 (noun)|su masumane|1 (noun)|suçsuz|temiz|masumca masumca|1 (noun)|masumane masume|1 (noun)|suçsuz|temiz masumiyet|1 (noun)|masumluk|yüzakı masumlukla|1 (noun)|masum masum masumluk|1 (noun)|masumiyet|bekâret masum masum|1 (noun)|masumlukla masum|1 (noun)|suçsuz|günahsız|temiz|saf|çimçik|durulca|pak|yüzak masuniyet|1 (noun)|dokunulmazlık masun|1 (noun)|korunan|korunmuş|saklanmış masura|1 (noun)|karton maşa|1 (noun)|alet|tutak maşa gibi kullanmak|1 (noun)|maşası olmak maşala|1 (noun)|evlek maşası olmak|1 (noun)|maşa gibi kullanmak maşatlık|1 (noun)|meşatlık maşerî|1 (noun)|toplumsal maşer|1 (noun)|toplum maşrapa|1 (noun)|kulplu|metal|marşapa maşrık|1 (noun)|doğu maşşakga|1 (noun)|türlü maşuka|1 (noun)|sevilen|sevgili|tuzağı maşuk|1 (noun)|sevilen matador|1 (noun)|toreador matafora|1 (noun)|arma matah|1 (noun)|mal matara|1 (noun)|kırba matbaa|1 (noun)|basımevi|basım evi|matba matbaacı|1 (noun)|basımcı matbaacılık|1 (noun)|basımcılık|basmacılık matbaacılıkta|1 (noun)|prova matbaacılık teknikeri|1 (noun)|ofset matbah|1 (noun)|mutfak matba|1 (noun)|matbaa matbua|1 (noun)|basma matbuat|1 (noun)|basın matbu|1 (noun)|basılı|basılmış|basma mat|1 (noun)|donuk|donuk donuk|parşömen kâğıdı matematiğin|1 (noun)|aritmetik matematik|1 (noun)|aritmetik|cebir|mantıklı|riyaziye|uzbilim|harf|riyazî matematikçi|1 (noun)|riyaziyeci|matematisyen matematiksel coğrafya|1 (noun)|boyutları|paralel|meridyen|enlem|boylam matematiksel|1 (noun)|riyazî|kesin|sağlam matematisyen|1 (noun)|matematikçi matemli|1 (noun)|yaslı matem tutmak|1 (noun)|yas tutmak matem|1 (noun)|yas materia|1 (noun)|heyula materyalist|1 (noun)|maddeci|özdekçi|özdeksel materyalizm|1 (noun)|özdekçilik|dünyada|tanrı|maddecilik materyal|1 (noun)|malzeme|gereç mat etmek|1 (noun)|bozmak matine|1 (noun)|tiyatro|sinema|okunması matiz|1 (noun)|habbe matizlik|1 (noun)|sarhoşluk matkab|1 (noun)|miskab matkap|1 (noun)|delgi|tahta|maden|talaş matlaşmak|1 (noun)|fersizleşmek matlûp|1 (noun)|alacak matlup|1 (noun)|aranılan|istenilen|alacak|ıstenilen matrağa almak|1 (noun)|eğlenmek matrak|1 (noun)|değnek|eğlenceli|gülünç|hoş|gır gır|gırgır matrak geçmek|1 (noun)|eğlenmek matriarkal|1 (noun)|anaerkil|maderşahî matriks|1 (noun)|kemik matris|1 (noun)|istatistikte|dizey matrûh|1 (noun)|çıkarılmış matruk|1 (noun)|gevşek|sölpük matruşluk|1 (noun)|sakalsız matruş|1 (noun)|yuluk matrut|1 (noun)|kovulmuş|çıkarılmış|kovuntu matuf|1 (noun)|yöneltilmiş matuh|1 (noun)|bunamış|bunak maun|1 (noun)|akaju|sedef kakma mauritius cumhuriyeti|1 (noun)|morityus cumhuriyeti mauritius|1 (noun)|morityus maval|1 (noun)|yalan mavera|1 (noun)|öte mavi|1 (noun)|abgun|ayıt|gökçe|kahkaha çiçeği|kantaron|lavanta|maî|nilüfer|soğuk renkler mavi kantaron|1 (noun)|belemir|peygamber çiçeği mavikantaron|1 (noun)|birleşikgillerden|belemir|acımık mavimsi|1 (noun)|mavimtırak|adamotu|gökçül|meyan kökü mavimtırak|1 (noun)|mavimsi mavna|1 (noun)|büyük|mavuna mavracı|1 (noun)|geveze mavra|1 (noun)|gevezelik mavuna|1 (noun)|mavna maxime|1 (noun)|uzsöz maya|1 (noun)|ferment|yaradılış|arsız|yoğurt|cevher|cibilliyet|damızlık|hamur|maye|tıynet mayai|1 (noun)|fetment mayalanan|1 (noun)|köpük mayalanmak|1 (noun)|ekşimek|tahammür etmek mayalanma|1 (noun)|tahammür|fermantasyon mayası bozuk|1 (noun)|soysuz|aşağılık|karaktersiz|hain mayasıl|1 (noun)|kaşınma|sulanma|egzama|basur mayasıl otu|1 (noun)|hypericum|digitalis maydanozgiller|1 (noun)|anason|kereviz|maydanoz maydanozgillerden|1 (noun)|anason|baldıran|çadır uşağı|çadıruşağı|çakırdiken|çobantarağı|deniz rezenesi|dereotu|frenk maydanozu|havuç|horozgözü|imparator otu|kereviz|kılır|kimyon|maydanoz|melek otu|nardin|rezene|selâm otu|su baldıranı|şeytantersi|tavşancıl otu|yaban havucu maydanoz|1 (noun)|maydanozgillerden|bahdeniz|bastana salatası|batırık|izmir köfte|maydanozgiller|maydonoz|mercimek köftesi|patates köftesi|peynirli pide|sebze çorbası|tantuni|tavuk köftesi maydanoz olmak|1 (noun)|burnunu sokmak maydonozgillerden|1 (noun)|şeytantersi maydonoz|1 (noun)|maydanoz maye|1 (noun)|asıl|esas|maya mayhoş|1 (noun)|ekşimsi|ayva|malta eriği|muşmula mayın|1 (noun)|dedektör mayınları|1 (noun)|bulucu|detektör mayısböceği|1 (noun)|kınkanatlılardan mayısböceklerinden|1 (noun)|haziranböceği mayıslamak|1 (noun)|saçmalamak mayi|1 (noun)|sıvı maymuna dönmek|1 (noun)|uslanmak maymuncuk|1 (noun)|demirden|hırsız anahtarı|tavşan anahtarı maymun gibi|1 (noun)|tuhaf|taklitçi maymun iştahlı|1 (noun)|hevesi|zevki|kararsız maymunlardan|1 (noun)|lângur maymunlar|1 (noun)|primatlar maymun|1 (noun)|taklitçi|çirkin|primat mayna|1 (noun)|bırakılma|bitirilme|durma|indir mayşor|1 (noun)|alman gümüşü maytaba almak|1 (noun)|eğlenmek mazarrat|1 (noun)|zarar mazbata|1 (noun)|tutanak|zabıt mazbut|1 (noun)|unutulmamış|düzenli|düzgün|beğenilen mazca|1 (noun)|döşek|mezar mazeret kâğıdı|1 (noun)|tezkere mazeretli|1 (noun)|mazur mazeret|1 (noun)|özür|bahane|engel|engellik mâzeret|1 (noun)|teallül mazgal|1 (noun)|ahırdan mazhariyet|1 (noun)|erişme|ergi mazhar olmak|1 (noun)|ulaşmak|erişmek mazı|1 (noun)|servigillerden mazi|1 (noun)|geçmiş|burungu|geçe|geçmiş zaman|geri mazlum|1 (noun)|ezilgen mazlumluk|1 (noun)|ezilmişlik|sessizlik|uysallık mazmun|1 (noun)|anlam|kavram maznun|1 (noun)|sanık mazoşist|1 (noun)|aşağılanmaktan|özezer mazoşizm|1 (noun)|özezerlik mazotlamak|1 (noun)|yıkamak mazot|1 (noun)|motorin|süt mazrıb|1 (noun)|basılacak mazruf|1 (noun)|içerik|muhteva|zarflı mazrup|1 (noun)|çarpan mazur görmek|1 (noun)|bağışlamak|affetmek mazur|1 (noun)|mazeretli meal|1 (noun)|anlam|kavram|mefhum|sonuç|netice mealen|1 (noun)|özünü|anlamınca|anlamca meâni|1 (noun)|anlamlar mebahis|1 (noun)|arama mebde|1 (noun)|ilke|prensip|kaynak|kök|baş|başlangıç|unsur mebhut|1 (noun)|sersem|şaşkın mebi|1 (noun)|ikili önekler|uek önekleri mebiz|1 (noun)|yumurtalık meblâğ|1 (noun)|tutar mebna|1 (noun)|temel mebni|1 (noun)|yapılmış|kurulmuş|dayalı mebrur|1 (noun)|beğenilmiş|hayırlı mebusluk|1 (noun)|milletvekilliği mebus|1 (noun)|milletvekili|kaymak|saylav mebzul|1 (noun)|bol|çok mebzuliyet|1 (noun)|çokluk|bolluk mecaat|1 (noun)|açlık mecal|1 (noun)|derman|takat|güçlük|dinçlik|güç mecal kalmamak|1 (noun)|güçsüzleşmek mecalsiz|1 (noun)|argın|dermansız|takatsiz|cansız|dingin mecalsiz düşmek|1 (noun)|güçsüzleşmek mecalsizlik|1 (noun)|argınlık|dermansızlık|takatsizlik mecazi|1 (noun)|değişmeceli|değişmecesel mecazimürsel|1 (noun)|ad değişimi mecaz|1 (noun)|mec. mecbur|1 (noun)|bağlı|düşkün|tutkun|gücemli|mahkûm|muztar mecburen|1 (noun)|zorla|kaçınılmaz mecbur etmek|1 (noun)|zorlamak mecburiyet|1 (noun)|yükümlü|zorunluluk|ezim|ıstırar|yüküm|zaruret|zor|zorunluk mecburî|1 (noun)|zorunlu|kaçınılmaz|ıstırarî|zarurî mecbur tutmak|1 (noun)|zorlamak meccan|1 (noun)|bedeva|ücretsiz meccanen|1 (noun)|bedava meccanî|1 (noun)|bedava meccani|1 (noun)|parasız mecd|1 (noun)|büyüklük|yücelik mecdud|1 (noun)|nasipli mecelle|1 (noun)|kitap mechud|1 (noun)|uğraşılmış|kuvvet|kudret|güç mecid|1 (noun)|şerefli|şanlı mecla|1 (noun)|ayna meclis|1 (noun)|şura|divan|gündem|iç tüzük|kanat|önerge|tatil|tutanak meclûp|1 (noun)|tutkun meclüp|1 (noun)|tutkun|bağımlı mecma|1 (noun)|yığınak mec.|1 (noun)|mecaz|adıyeke mecmua|1 (noun)|dergi mecmu|1 (noun)|toplanmış|bütün|hep|toplam mecmuu|1 (noun)|bütün mecnun|1 (noun)|çılgın|deli|ayrıkça|esrik mecnun olmak|1 (noun)|delirmek|çıldırmak mecra|1 (noun)|akak|yatak mecrası değişmek|1 (noun)|yönü mecruh|1 (noun)|yaralı mec.soylu|1 (noun)|abıkan mecur|1 (noun)|hayır mecus|1 (noun)|ateş|inek mecusi|1 (noun)|zerdüşti mecusî|1 (noun)|zerdüştî meczup|1 (noun)|deli|sapık meçhulât|1 (noun)|bilinmeyen|meçhuller meçhul|1 (noun)|bilinmeyen|bilinmedik|belirsiz|bilinmez|edilgen meçhuller|1 (noun)|meçhulât meç|1 (noun)|kısa medar|1 (noun)|dönence|dayanak|yardımcı medarı|1 (noun)|astronom medarı iftihar|1 (noun)|övünce medarıiftihar|1 (noun)|övünülen medar olmak|1 (noun)|yardımı med cezir|1 (noun)|gelgit medcezir|1 (noun)|meddücezir|gelgit meddahlık|1 (noun)|övücülük meddah|1 (noun)|öven medd|1 (noun)|uzatma|çekme meddücezir|1 (noun)|gelgit|medcezir medek|1 (noun)|malak medenîleşmek|1 (noun)|uygarlaşmak medenileşmemiş|1 (noun)|vahşi medenîleşme|1 (noun)|uygarlaşma|temeddün medenileşmiş|1 (noun)|sivilize medenîleşmiş|1 (noun)|uygar medenîlik|1 (noun)|uygarlık medeni|1 (noun)|soysal medenî|1 (noun)|uygar|kentlileşmiş medeniyetsiz|1 (noun)|uygarlaşmamış medeniyet|1 (noun)|uygarlık|yunt meder|1 (noun)|köy;mahalle medet|1 (noun)|imdat|yardım|aybı medfen|1 (noun)|makber medh|1 (noun)|övgü medhüsenâ|1 (noun)|övgü medih|1 (noun)|meth|övme|övgü meditasyon|1 (noun)|dalınç mediyastin|1 (noun)|göğsün medlûl|1 (noun)|anlam medrese|1 (noun)|fakülte|külliye medüz|1 (noun)|sölenterlerden|saydam|denizanası medya camiası|1 (noun)|basın dünyası medya|1 (noun)|iletişim ortamı medyun|1 (noun)|verecekli|borçlu mefahir|1 (noun)|övünceler mefaze|1 (noun)|sahra mefharet|1 (noun)|övünme|övünce mefhum|1 (noun)|kavram|meal mefkaret|1 (noun)|zaruret|ihtiyaç mefkûre|1 (noun)|ülkü|ideal meflûç|1 (noun)|felçli|inmeli|ınmeli mefret|1 (noun)|kocaman|iri|büyük|muazzam mefruşatçı|1 (noun)|döşemeci mefruşat|1 (noun)|döşeme|döşemelik mefruş|1 (noun)|döşeli mefsuh|1 (noun)|feshedilmiş|kaldırılmış|dağıtılmış|bozulmuş meftuniyet|1 (noun)|meftunluk|tutkunluk meftunluk|1 (noun)|tutkunluk|meftuniyet|yapsık meftun olmak|1 (noun)|tutulmak|vurulmak meftun|1 (noun)|tutkun|vurulmuş meful|1 (noun)|tümleç mef'ul|1 (noun)|yapılmış|işlenmiş|tümleç mega|1 (noun)|dev|m|metresel önekler|onlu önekler|ubs önekleri megafon|1 (noun)|sesbüyütür megaloman|1 (noun)|benbenci|benci megalomani|1 (noun)|büyüklük hastalığı mega store|1 (noun)|büyük mağaza meğer|1 (noun)|bilinmeyen|meğerse|oysaki|halbuki|zahir meğerse|1 (noun)|meğer|hâlbuki|oysa mehabet|1 (noun)|büyüklük|ululuk|yücelik|heybet mehabetli|1 (noun)|büyük|ulu|yüce mehar|1 (noun)|noksan|eksik mehaz|1 (noun)|kaynak mehel|1 (noun)|uygun|yerinde|denk mehenk|1 (noun)|mihenk mehere|1 (noun)|üstatlar mehil|1 (noun)|önel|mühlet|vade mehmet arif|1 (noun)|tombul mehmum|1 (noun)|düşünceli mehmus|1 (noun)|saklı mehmuz|1 (noun)|ayıplanmış mehr|1 (noun)|mihr meh-ru|1 (noun)|güzel mehtap|1 (noun)|ay ışığı|aydolun|ayıntap|mahitap mehtaplı|1 (noun)|osmanlılarda|aylı|çınayaz mehtaplı takımı|1 (noun)|mehterhane mehteran|1 (noun)|mehterler mehterhâne|1 (noun)|kös mehterhane|1 (noun)|nakkare|zil|hapishane|mehtaplı takımı|mehter|mehter takımı mehterler|1 (noun)|mehteran mehter|1 (noun)|mehterhane|osmanlılarda mehter musikisi|1 (noun)|mehter müziği mehter müziği|1 (noun)|mehter musikisi mehter takımı|1 (noun)|mehterhane meitneryum|1 (noun)|mt mekanikçilik|1 (noun)|mekanizm mekanik|1 (noun)|işleybilim|işleysel|düzenek|efekt|endüstriyel otomasyon teknisyeni|mihanikî|üreteç mekanizma|1 (noun)|düzenek|sistem|oluş|işleyiş mekanizmalarını|1 (noun)|bağışıklık bilimi mekanizm|1 (noun)|mekanikçilik mekan|1 (noun)|mekân|meva|uzay mekân|1 (noun)|yer|uzay|ev|yurt|feza|belde|mekan|oylum mekik dokumak|1 (noun)|bilinen mekik|1 (noun)|kemik|oya mekik oyası|1 (noun)|dantel mekkâre|1 (noun)|deve meknuz|1 (noun)|gömülü|saklı me|1 (noun)|koyun mekr|1 (noun)|hile mekruh|1 (noun)|tiksindirici|iğrenç|ığrenç meksefe|1 (noun)|kondansatör|miksefe mekşuf|1 (noun)|keşfedilmiş|açılmış mektep çocuğu|1 (noun)|öğrenci|acemi|toy mektep görmemiş|1 (noun)|kaba|saygısız|görgüsüz mektepli|1 (noun)|öğrenci mektep medrese görmüş|1 (noun)|okumuş mektep|1 (noun)|okul mektum|1 (noun)|saklanan|ketmolunan|gizlenen mektupçu|1 (noun)|osmanlılarda mektuplaşma|1 (noun)|mürasele mektup|1 (noun)|name|betik|dağıtıcı|postacı|pullanmak|varakpare mekûl|1 (noun)|yenmiş|yiyecek melâhat|1 (noun)|güzellik|şirinlik|gemicilik|denizcilik|milahat melâike|1 (noun)|melekler melal|1 (noun)|gamlılık|zaaf|fütur melâl|1 (noun)|usanç melâmet|1 (noun)|kınama|ayıplama|azarlama|çıkışma|suçlama melânkolik|1 (noun)|kara sevdalı melânkoli|1 (noun)|malihulya|kara sevda melânurya|1 (noun)|izmaritgillerden|ızmaritgillerden melce|1 (noun)|sığınak|barınak|penah meleke|1 (noun)|alışkanlık|yeti|alışıklık|yatkınlık|yatı|yordam melek gibi insan|1 (noun)|iyi melek gibi|1 (noun)|sessiz|sakin melekler|1 (noun)|feeri|melâike melekler gibi|1 (noun)|günahsız|iyiliksever melek otu|1 (noun)|maydanozgillerden melek|1 (noun)|terbiyeli|ferişte|yumuşçu|feriş|tünkür meleküt|1 (noun)|canı meleme|1 (noun)|ağırkanlı melemür|1 (noun)|acımık melengiç|1 (noun)|çitlembik|menengiç melez|1 (noun)|katışık|karışık|kırma|azma|metis|çandır|hibrit|kırık melezleme|1 (noun)|çaprazlama melezleşmek|1 (noun)|yabancılaşmak melezlik|1 (noun)|kırmalık melfuf|1 (noun)|sarılmış|bağlanmış|eklenmiş melhem|1 (noun)|merhem melhuz|1 (noun)|düşünülen meliha|1 (noun)|şeliha melih|1 (noun)|güzel|şirin|sevimli|yakışıklı melike|1 (noun)|kraliçe melik|1 (noun)|padişah|hükümdar|hakan melikü'l-mülûk|1 (noun)|allah|yaradan melil|1 (noun)|hüzünlü|üzgün melisa|1 (noun)|oğul otu melis|1 (noun)|bal|sevgili|can|çayır|çayırlık mellah|1 (noun)|denizci|gemici melodi|1 (noun)|ezgi|şarkı|türkü melodik|1 (noun)|ezgili meltem|1 (noun)|briz melul|1 (noun)|üzgün melun|1 (noun)|kargışlanmış|kayarto|lain mel'un|1 (noun)|lânetli|kötü|kargışlı|kayarto|lâin melül mahzun|1 (noun)|sıkıntılı|ağlamaklı melül|1 (noun)|üzgün|zavallı|yoksul|bezgin memalik|1 (noun)|memleketler memati|1 (noun)|ölüm memat|1 (noun)|ölüm memba|1 (noun)|kaynak|pınar memdûha|1 (noun)|övülmüş meme|1 (noun)|emcek|emcik|emçek|bicik|göğüs|ötepü memeli|1 (noun)|kanguru memelilerde|1 (noun)|döleşi|dölyatağı memelilerden|1 (noun)|böbür|insan|kangurugiller memelileri|1 (noun)|omurgalılar memeliler|1 (noun)|su ürünleri meme vermek|1 (noun)|emzirmek memişhane|1 (noun)|abdesthane|tuvalet|ayakyolu memleha|1 (noun)|tuzla memleketine|1 (noun)|sılacı memleketler arası|1 (noun)|uluslararası memleketler|1 (noun)|ekalim|memalik memleketli|1 (noun)|hemşehri memleket|1 (noun)|ülke|yurt|diyar|diyar-ı küfr|el|kıt'a|taraf|yer memlûk|1 (noun)|köle memnuiyet|1 (noun)|yasak memnu mıntaka|1 (noun)|girilmesi memnuniyetle|1 (noun)|kıvançla|maalmemnuniye|memnun memnun|oldu memnuniyet|1 (noun)|sevinç|kıvanç|sevinme|kıvanma|marziyyün|yapsık memnun|1 (noun)|kıvançlı|mutlu|sevinçli|abin|şâduman memnunluk|1 (noun)|kıvanma|kıvanç|şadiye memnunlukla|1 (noun)|başımla beraber|maalmemnuniye memnun memnun|1 (noun)|memnuniyetle memnun olmak|1 (noun)|sevinmek|kıvanmak memnu|1 (noun)|yasak|yasaklanmış memorandum|1 (noun)|muhtıra|nota|andıç memul etmek|1 (noun)|beklemek|ummak memul olmak|1 (noun)|umulmak|beklenilmek memul|1 (noun)|umulan|düşünülen memur etmek|1 (noun)|görevlendirmek memur|1 (noun)|görevli|yükümlü|fiilî hizmet|işyar memurin|1 (noun)|memurlar memuriyet|1 (noun)|memurluk|görev|vazife|yer memurların|1 (noun)|vergi iadesi memurlar|1 (noun)|memurin memurluk|1 (noun)|görevlilik|memuriyet menafi|1 (noun)|yararlar|faydalar menajerlik|1 (noun)|menecerlik menajer|1 (noun)|menecer|yönetici menakıp|1 (noun)|menkıbeler menâm|1 (noun)|döşek|yadak mendebur|1 (noun)|sümsük|sünepe|pis|iğrenç mendil|1 (noun)|el|yağlık|antika|baş bezi|değirmi|tuhafiye menecerlik|1 (noun)|menajerlik menecer|1 (noun)|yönetici|menajer|menejer men'eden|1 (noun)|asım menedilmek|1 (noun)|yasaklanmak|alıkonulmak menejer|1 (noun)|menecer menekşegillerden|1 (noun)|hercaî menekşe|menekşe menekşe gülü|1 (noun)|tırmanıcı menekşe|1 (noun)|menekşegillerden|benefşe menemen|1 (noun)|yumurta menengiç|1 (noun)|çitlembik|melengiç|çıtlık menenjit|1 (noun)|ateş|kusma|streptomisin menent|1 (noun)|benzer|eş menepoz|1 (noun)|menopoz menetmek|1 (noun)|yasaklamak men\'etmek|1 (noun)|zabzab menetme|1 (noun)|nehiy meneviş|1 (noun)|hare|dalgır menevişlenmek|1 (noun)|harelenmek menfaatçı|1 (noun)|adem-i nef'i|zübük menfaat|1 (noun)|çıkar|yarar|kâr|fayda|leh menfaatçi|1 (noun)|çıkarcı|menfaattar menfaatçilik|1 (noun)|çıkarcılık menfaat düşkünü|1 (noun)|çıkarcı menfaatine|1 (noun)|yararına menfaatperest|1 (noun)|çıkarcı menfaatperestlik|1 (noun)|çıkarcılık menfaatperver|1 (noun)|çıkarcı menfaattar|1 (noun)|menfaatçi menfez|1 (noun)|delik|açma menfilik|1 (noun)|olumsuzluk menfi|1 (noun)|olumsuz|negatif|aksi|sürgün menfur|1 (noun)|iğrenç|tiksindirici mengel|1 (noun)|halhal mengene|1 (noun)|pres|onarma|işleme|sıkmaç menguş|1 (noun)|küpe mengü|1 (noun)|ölümsüz|bengi|ebedi menhiyat|1 (noun)|münkerat menhus|1 (noun)|uğursuz|kutsuz meni|1 (noun)|atmık|sperma|sperm|er suyu|döl|bel|dikel|döl suyu menisk|1 (noun)|menüsküs|minüsküs menisküs|1 (noun)|menüsküs menkıbe|1 (noun)|destan menkıbeler|1 (noun)|menakıp menkıbevi|1 (noun)|efsanevi menkul|1 (noun)|söylenegelmiş|taşınır|taşınabilir menolunmak|1 (noun)|yasaklanmak menopoz|1 (noun)|menepoz|yaş dönümü menstrüasyon|1 (noun)|adet kanaması mensubiyet|1 (noun)|ilgililik|ilişkinlik mensucat beyazlatıcı|1 (noun)|elyaf|kumaş mensucat|1 (noun)|dokuma|dokumalar|tekstil mensup|1 (noun)|ilişkili|#BAŞV!|bağlı mensur|1 (noun)|düz yazı mensur şiir|1 (noun)|şiirce menşe bilgisi|1 (noun)|kökenbilim menşei|1 (noun)|kaynağı menşe|1 (noun)|köken|kaynak|başlangıç|sebep|kök|törkin menşeli|1 (noun)|kökenli menşe şahadetnamesi|1 (noun)|köken belgesi menşur|1 (noun)|yayılmış|dağıtılmış|neşredilmiş|prizma|biçme|nişancı menteşe|1 (noun)|reze menus|1 (noun)|alışmış|alışık|öğür menü|1 (noun)|mönü|seçke menüsküs|1 (noun)|menisk|menisküs men|1 (noun)|yasaklama menzile|1 (noun)|aşama|kerte menzil|1 (noun)|erim|konak|bartu|çalım|gidim|merhale|varak|varış menzilhane|1 (noun)|eskiden mephas-ı esvat|1 (noun)|sesbilgisi mepsuten|1 (noun)|yayılmış|açılmış mera|1 (noun)|çayırlık|otlak|argıç|bozlak|tatır meraka düşmek|1 (noun)|kaygılanmak merak|1 (noun)|düşkünlük|kaygı|yapmak|heves|tasa|istek|sorak|acaba|bilseme|gözleri yollarda kalmak|hobi|yüreği çarpmak|yürek çarpıntısı merak etmek|1 (noun)|kaygılanmak|soraklanmak merâkım|1 (noun)|kalemler merakını uyandırmak|1 (noun)|meraklanmak meraki|1 (noun)|sorakçı merakla|1 (noun)|dokuz doğurmak meraklandırmak|1 (noun)|kaygılandırmak|tasalandırmak|soraklandırmak meraklanmak|1 (noun)|kaygılanmak|tasalanmak|üzülmek|soraklanmak|merakını uyandırmak meraklı|1 (noun)|mütecessis|titiz|kaygılı|soraklı|araştırıcı|düşkün meraksız|1 (noun)|aldırışsız|anlamak|kaygısız meral|1 (noun)|maral meram|1 (noun)|amaç|istek|gaye|maksat|diyesi|erek merasimli|1 (noun)|kurallara merasim salonu|1 (noun)|tören salonu merasimsiz|1 (noun)|törensiz|yalın|sade merasim|1 (noun)|tören|törün merbut|1 (noun)|bağlı|bağlanmış|ilişik|ilişkin merbutiyet|1 (noun)|bağlılık|ilgi mercan adası|1 (noun)|atol mercan ağacı|1 (noun)|fasulyegillerden mercan balığı|1 (noun)|mercan mercan|1 (noun)|izmaritgillerden|bitkimsi hayvanlar|mercan balığı mercanköşk|1 (noun)|şile|merzengûş|yayla kekiği mercan otu|1 (noun)|karanfilgillerden mercan terliği|1 (noun)|ökçesiz mercek|1 (noun)|lens|adese mercimek|1 (noun)|baklagillerden|ufak|yasmık|mercimekli köfte mercimek çorbası|1 (noun)|soğan|un|tereyağı|tuz mercimek köftesi|1 (noun)|maydanoz mercimek köfte|1 (noun)|soğan mercimekli köfte|1 (noun)|mercimek|soğan merdane|1 (noun)|mertçe|yiğitçe|oklava|yuvgu merdikıpti|1 (noun)|çingene|kıpti merdiven|1 (noun)|ayakçak|bambu|basak|limonluk|süllüm|taracanak merdiven korkuluğu|1 (noun)|trabzan merdut|1 (noun)|kovulmuş|reddolunmuş|söz merdümgiriz|1 (noun)|mizantrop merdüm|1 (noun)|mizantrop merdümperest|1 (noun)|arkadaşça merek|1 (noun)|samanlık|odunluk meret|1 (noun)|uğursuz merfûu|1 (noun)|ü|o mergup|1 (noun)|istenilen|beğenilen|geçer merhaba|1 (noun)|yayılın|selam merhale|1 (noun)|derece|basamak|aşama|evre|konak|menzil|etap merhamet|1 (noun)|acıma|esirkiş|hanân|yarlıgaç merhamete|1 (noun)|insaf merhameten|1 (noun)|acıyarak merhamet etmek|1 (noun)|acımak merhametli|1 (noun)|altın yürekli|bağrı yufka|rahim|raif|rakik|timagur|vedat|yarlıgamış|yüreği yufka merhametsiz|1 (noun)|acımasız|kalpsiz|ceberut|gaddar|gâvur|katı|pek yürekli|taş kalpli merhametsizce|1 (noun)|acımadan|acımasız merhametsizlik|1 (noun)|acımasızlık|kalpsizlik|gadir merhem|1 (noun)|çare|em|mablak|melhem merhum olmak|1 (noun)|ölmek merhum|1 (noun)|rahmetli merhun|1 (noun)|tutulu merîd|1 (noun)|inatçı meridyen düzlemi|1 (noun)|öğlen|nısfınnehar meridyen|1 (noun)|matematiksel coğrafya mer'i|1 (noun)|geçerli meri|1 (noun)|geçerli merih|1 (noun)|sakıt|mars merinos koyunu|1 (noun)|merinos merinos|1 (noun)|uzun|merinos koyunu meristem|1 (noun)|sürgen doku mer'iyet|1 (noun)|yürürlük meriyet|1 (noun)|yürürlük merkat|1 (noun)|mezar|kabir merkepçi|1 (noun)|eşekçi merkep|1 (noun)|eşek merkezcilik|1 (noun)|merkeziyetçilik merkezci|1 (noun)|merkeziyetçi merkezçek kuvveti|1 (noun)|özekçek kuvveti merkezde|1 (noun)|yolda|durumda merkeze|1 (noun)|baz merkezî ülke|1 (noun)|yönetme merkeziyetçilik|1 (noun)|merkezcilik|merkeziyet merkeziyetçi|1 (noun)|merkezci merkeziyet|1 (noun)|merkeziyetçilik merkezî yönetim|1 (noun)|yönetme merkezkaç|1 (noun)|santrifüj|santrfüj merkez|1 (noun)|özek|biçim|durum|yol|bumin|santra merkum|1 (noun)|yazılmış merkür|1 (noun)|utarit mermerci|1 (noun)|işleyen|satan mermerci ve süsleme taşçısı|1 (noun)|denizliği mermerde|1 (noun)|damar mermer gibi|1 (noun)|beyaz|parlak mermer|1 (noun)|hare|kireç|parapet|ponza|yontu mermerimsi|1 (noun)|mermersi mermeri|1 (noun)|tripoli mermersi|1 (noun)|mermerimsi mermer tornacısı|1 (noun)|yapıştırma|delme mermi|1 (noun)|kurşun|pomel menteşe mermilerde|1 (noun)|kalibre merminin|1 (noun)|kartuş merraren|1 (noun)|defalarca merre|1 (noun)|kere|defa|kez merriam-webster|1 (noun)|mw mersin ağacı|1 (noun)|mersingillerden|sazak mersingillerden|1 (noun)|hint armudu|karanfil|mersin|mersin ağacı|okaliptüs|yenibahar mersingiller|1 (noun)|mersin|karanfil mersin|1 (noun)|mersingillerden|çirişlemek|mersingiller mersin morinası|1 (noun)|karadeniz mersiye|1 (noun)|ağıt mersiyehan|1 (noun)|ağıtçı mertçe|1 (noun)|erkekçe|yiğitçe|merdane mert çingene övünmek için hırsızlığını anlatır|1 (noun)|şecaat arz ederken merdikıptı sirkatin söyler mertebe|1 (noun)|aşama|derece|rütbe|evre|safha|tor mertebeler|1 (noun)|derecat mertek|1 (noun)|düver mertlik|1 (noun)|yiğitlik|erkeklik|adam|harbilik|mürüvvet|yürek mert|1 (noun)|yiğit|cesur|babayiğit|erkek|erman|gakgoş|harbi|koçak|olgaç|şeci meryem|1 (noun)|acı|sert meryemana asması|1 (noun)|ak asma meryemana dikeni|1 (noun)|deve dikeni meryem ana kandili gibi|1 (noun)|zayıf meryemanakuşağı|1 (noun)|gökkuşağı merzengûş|1 (noun)|mercanköşk mesâ|1 (noun)|akşam mesabe|1 (noun)|derece|değer|rütbe mesabesinde|1 (noun)|yerinde|değerinde|hükmünde mesafe|1 (noun)|ara|uzaklık|resmiyet|aralık|açıklık|çekelge mesafelik|1 (noun)|aralık mesafeli|1 (noun)|yırak mesahaisathiye|1 (noun)|yüz ölçümü mesaha|1 (noun)|yüz ölçümü mesâib|1 (noun)|musibetler mesai|1 (noun)|çalışma|emek mesail|1 (noun)|meseleler mesaj|1 (noun)|ileti|bildiri|telgrafçı mesamat|1 (noun)|gözenekler mesame|1 (noun)|gözenek mesane|1 (noun)|kavuk|sidiktorbası|abdan|sidik torbası mescidi haram|1 (noun)|kâbe mescit|1 (noun)|cami|minaresiz|allah'ın evi|şapel mesela|1 (noun)|örneğin|söz gelimi|söz gelişi meselâ|1 (noun)|örneğin|söz gelimi|söz temsili mesel|1 (noun)|atasözü meseleler|1 (noun)|mesail meselesi|1 (noun)|problemli|problemsiz mesele|1 (noun)|sorun|problem|iş|maslahat|sıkıntı mesel olmak|1 (noun)|cümle meserretle|1 (noun)|sevinçle meserret|1 (noun)|sevinç meses|1 (noun)|üvendire mesh|1 (noun)|silme mesire|1 (noun)|yeri meskenet|1 (noun)|miskinlik|beceriksizlik|yoksulluk|fakirlik mesken|1 (noun)|konut|ikametgâh|aşiyan|ev mesken tutmak|1 (noun)|yerleşmek mesket türkleri|1 (noun)|ahıska türkleri meskûkât|1 (noun)|sikkeler meskûk|1 (noun)|damgalanmış|kesilmiş meskûn|1 (noun)|oturulan|şenelmiş meskût kalmak|1 (noun)|konuşulmamak meskût|1 (noun)|söylenmemiş mesleği|1 (noun)|altın yumurtlayan tavuk|ayıcılık|dilbilimcilik|diplomasi|sarraf mesleğinden|1 (noun)|koltuk düşkünü mesleğini|1 (noun)|pratisyen meslekdaş|1 (noun)|meslektaş meslekî|1 (noun)|mesleksel mesleklere|1 (noun)|dil mesleksel|1 (noun)|meslekî meslektaş|1 (noun)|koldaş|uğraştaş|meslekdaş meslekte|1 (noun)|çekirdekten yetişme meslek|1 (noun)|uğraş|çığır|okul|ekol|dizge|sistem|öğreti|ertik|hayat|iş|kariyer|takım|taydaş|toplumsal katman mesmû|1 (noun)|dinlenilen|işitilen mesmu|1 (noun)|ışitilmiş|işitilmiş mesmum|1 (noun)|zehirlenmiş mesned|1 (noun)|barug mesnet|1 (noun)|dayanak|mevki|makam|döşeme|taşımalık|orun mesnetlenmek|1 (noun)|fikirden|düşünceden mesnetli|1 (noun)|dayanaklı mesnet reaksiyonu|1 (noun)|mesnet tepkisi mesnetsiz|1 (noun)|dayanaksız mesnet tepkisi|1 (noun)|kuvvet|mesnet reaksiyonu mesreh|1 (noun)|sahne mesrur|1 (noun)|sevinmiş|sevinçli|mutlu mest|1 (noun)|sarhoş|esrik|lâpçın|pabuç mesture|1 (noun)|örtülü|tahsisatı mesture|kapalı|gizli mestur|1 (noun)|örtülü|kapalı|gizli|tefsîr mesudane|1 (noun)|mesutça mes'uliyetli|1 (noun)|sorumlu mesuliyetli|1 (noun)|sorumlu mes'uliyetsizlik|1 (noun)|sorumsuzluk mesuliyetsizlik|1 (noun)|sorumsuzluk mes'uliyetsiz|1 (noun)|sorumsuz mesuliyetsiz|1 (noun)|sorumsuz mesuliyet|1 (noun)|sorumluluk|sorum|zeval mes'uliyet|1 (noun)|sorum|sorumluluk mes'ul|1 (noun)|sorumlu mesul|1 (noun)|sorumlu mesutça|1 (noun)|mesudane mes'ut|1 (noun)|mutlu|sevinçli|ongun mesut|1 (noun)|mutlu|sevinçli|ongun|aydın|yirga|yolluk mes'ut olmak|1 (noun)|onmak meşakkate katlanmak|1 (noun)|güçlüğe meşakkat|1 (noun)|güçlük|sıkıntı|zorluk|kefâ|zahmet meşakkatli|1 (noun)|güç|sıkıntılı meşakkatsiz|1 (noun)|sıkıntısız meş'ale|1 (noun)|ucunda meşale|1 (noun)|ucunda|yaktu|yanarca|yola meşatlık|1 (noun)|maşatlık meşbu|1 (noun)|dolmuş|doymuş|dolu meşcere|1 (noun)|ağaçlık|koru meşecik|1 (noun)|kurtluca|ikiçeneklilerden|kabakulak otu|karaasma|lohusa otu|zeravent meşe|1 (noun)|kayıngillerden|kadehçik|kayıngiller|kök mantar meşekkat|1 (noun)|zorluk|güçlük meşe odunu|1 (noun)|anlayışsız|kaba meşfû|1 (noun)|müşterek meşgale|1 (noun)|uğraşı|uğraş meşgul|1 (noun)|çalışır|dolu meşgul etmek|1 (noun)|uğraştırmak|oyalamak meşguliyet|1 (noun)|uğraş|uğraşı|iş güç meşgul olmak|1 (noun)|uğraşmak|oyalanmak meşher|1 (noun)|sergi meşhurluk|1 (noun)|ünlülük|tanınmışlık meşhur olmak|1 (noun)|tanınmak|ünlenmek meşhur|1 (noun)|ünlü|tanınmış|angın|abdan|adalır|adanır|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|çavlı|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|marûf|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|ünaldı|ündev|üyge meşhut cürümler mahkemesi|1 (noun)|suçüstü mahkemesi meşhut suç|1 (noun)|suçüstü|cürmümeşhut meşihat|1 (noun)|şeyhlik|şeyhülislâmlık meşime|1 (noun)|etene|son|döleşi|döl eşi|eş|plâsenta meşin|1 (noun)|çanta|hışırdamak meşin suratlı|1 (noun)|utanmaz meş'|1 (noun)|kesbetmek|kazanmak|toplamak meşkûk|1 (noun)|şüpheli meşkûr|1 (noun)|beğenilmiş|övülmüş meşrep|1 (noun)|yaradılış|huy|karakter|mizaç meşrubat|1 (noun)|içecekler|içecek|içit meşruhat|1 (noun)|açıklamalar meşruiyet|1 (noun)|meşru|meşruluk meşruluk|1 (noun)|meşruiyet meşrutiyetçi|1 (noun)|lejitimist meşrut|1 (noun)|şartlı|koşullu meşru|1 (noun)|yasanın|yasal|legal|meşruiyet meşum|1 (noun)|uğursuz meş'um|1 (noun)|uğursuz|kötü|yomsuz meşveret|1 (noun)|danışma|canku|geneş|istişare meşveret etmek|1 (noun)|danışmak metabolik|1 (noun)|özüştürül metabolizma|1 (noun)|meta metafaz|1 (noun)|meta metafizik|1 (noun)|doğaötesi|doğa ötesi metafor|1 (noun)|istiare|ödünçleme|kıyaslamaya|meta metal bilimi|1 (noun)|metalürji metalden|1 (noun)|plâket metal dökücü|1 (noun)|pota metal hadde çekicisi|1 (noun)|soğutma metalik|1 (noun)|madensel|madenî metalinguistik|1 (noun)|üstdilsel metal işleri teknikeri|1 (noun)|şekillendirilmesi metal|1 (noun)|maden|ir|avize imalatçısı|düğme|estamp|estampaj|hokka|kumbara|maşrapa|mühür|plaka|restorasyon teknisyeni|şiş|takım bileyicisi|tesviyeci metalografi|1 (noun)|maden metaloit|1 (noun)|metalsi metalsi|1 (noun)|madensi|metaloit metal şerit kuramı|1 (noun)|eksicikleri metal temizleyici|1 (noun)|galvanizleme metalurjide|1 (noun)|sodyum flüorit metalurji ve malzeme mühendisi|1 (noun)|plastik metalürji|1 (noun)|metal bilimi metal yatak|1 (noun)|özü meta|1 (noun)|mal|sonra|öte|metabolizma|metafaz|metafor|metamorfoz|metastaz|sermaye metamorfizm|1 (noun)|başkalaşım metamorfoz|1 (noun)|başkalaşma|meta metan|1 (noun)|bataklık gazı metanet|1 (noun)|dayanma|dayanıklılık|sağlamlık|dayanca|çıdam metanet göstermek|1 (noun)|dayanmak metanetli|1 (noun)|dayanıklı|metin|turuşkan metanetsiz|1 (noun)|dayanıksız metanetsizlik|1 (noun)|dayanıksızlık metapsişik|1 (noun)|ruh ötesi metapsychics|1 (noun)|ruhötesi metastaz|1 (noun)|göçüm|meta metatez|1 (noun)|göçüşme metazori|1 (noun)|zorla meteliğe kurşun atmak|1 (noun)|meteliğe kurşun sıkmak meteliğe kurşun sıkmak|1 (noun)|meteliğe kurşun atmak meteliksizlik|1 (noun)|züğürtlük|parasızlık meteliksiz|1 (noun)|züğürt metelik vermemek|1 (noun)|umursamamak meteorit|1 (noun)|göktaşı|uzay taşı meteorolog|1 (noun)|yöneten|hava tahmincisi|meteoroloji uzmanı meteoroloji|1 (noun)|rüzgâr|yıldırım|yağmur|hava bilgisi|almanak meteoroloji uzmanı|1 (noun)|meteorolog meteor|1 (noun)|rüzgâr|yıldırım|yağmur|akanyıldız|akan yıldız|göktaş meteortaşı|1 (noun)|göktaşı meteroit|1 (noun)|gök taşı metfen|1 (noun)|mezar|kabir|sin|makber|gömüt metfun|1 (noun)|gömülü methaldar|1 (noun)|girmiş methal|1 (noun)|giriş|antre methar|1 (noun)|depo methedilmek|1 (noun)|pohpohlanmak methedilmiş|1 (noun)|ahmet methetmek|1 (noun)|övmek|tezgâhtarlık etmek methiye düzmek|1 (noun)|övmek methiye|1 (noun)|övgü meth|1 (noun)|övme|övgü|medih methüsena|1 (noun)|övme|ululama metince|1 (noun)|textuellement metin|1 (noun)|tekst|yasa|sağlam|dayanıklı|metanetli|betik|güçlü|dayancalı|beken|çıdamlı|dayangan|dimdik|eşkin|rejisör|sahneye koymak|yabalak|yige|yönetmen metin yazarı|1 (noun)|roman metis|1 (noun)|kırma|azma|melez|hibrit met|1 (noun)|kabarma metlemek|1 (noun)|hoplamak metodik|1 (noun)|yöntemli|düzenli metod|1 (noun)|metot|yank metodolojik|1 (noun)|yöntem bilimsel metodoloji|1 (noun)|yöntem bilimi metotlu|1 (noun)|yöntemli metot mühendisi|1 (noun)|endüstriyel|geliştiren metotsuzluk|1 (noun)|yöntemsizlik metotsuz|1 (noun)|yöntemsiz metot|1 (noun)|yöntem|usul|sistem|metod|yoldam metrdotel|1 (noun)|başgarson metrdotellik|1 (noun)|başgarsonluk metre|1 (noun)|santimetre|metro|basınçölçer|ısıölçer|kaçlık|m|metre sistemi metresel önekler|1 (noun)|santi|mega|ubs önekleri|onlu önekler metre sistemi|1 (noun)|metre|kilogram|metrik sistem metres|1 (noun)|kapatma|oynaş|aftos|dost|gaco|kapama|mantenot|mantinota|paçoz|zamazingo|zamkinos metrik|1 (noun)|ölçümlü metrik sistem|1 (noun)|metre sistemi metrolojinin|1 (noun)|hukukî metroloji metroloji|1 (noun)|ölçü bilimi metro|1 (noun)|metre|metropoliten|yer altı treni metropol|1 (noun)|ana kent metropoliten|1 (noun)|metro metrukat|1 (noun)|metruklar metrûk|1 (noun)|bırakılmış|kullanılmayan metruke|1 (noun)|bırakılmış metrukiyet|1 (noun)|bırakılma|ayrılma|boşanma metruklar|1 (noun)|metrukat metûr|1 (noun)|çekmek|kesmek|atmak mevâhib|1 (noun)|bahşişler meval|1 (noun)|efendiler meva|1 (noun)|yurt|yuva|mekan|yer mevc|1 (noun)|dalga|mevce mevce|1 (noun)|dalga|mevc mevcudat|1 (noun)|varlıklar|yaratıklar mevcudiyetinde|1 (noun)|gözü önünde mevcudiyet|1 (noun)|varlık|varlıg|varoluş mevcudu kalmamak|1 (noun)|tükenmek mevcut|1 (noun)|bulunan|hazırun|var mevcutlu|1 (noun)|anık mevcut olmak|1 (noun)|bulunmak mevcutsuz|1 (noun)|muameleten mevduat defteri|1 (noun)|banka cüzdanı mevduat|1 (noun)|tevdiat|yatırım|yatırga mevdu|1 (noun)|verilmiş|bırakılmış mevhibe|1 (noun)|bağış|vergi|ihsan mevhum|1 (noun)|vehmolunmuş|sanal mev'ıza|1 (noun)|kur'an mev'id|1 (noun)|vaad mevize|1 (noun)|öğüt mevkidaş|1 (noun)|orundaş mevki|1 (noun)|yer|mahal|makam|durum|devlet|kat|maruzat|mesnet|orun|post kavgası|rütbe|sandalye|sunuş|tarang|tor|tör mevkufhane|1 (noun)|tutukevi mevkufiyet|1 (noun)|tutukluluk mevkuf|1 (noun)|vakfedilmiş|tutuklu mevkute|1 (noun)|periyodik|süreli mevkut|1 (noun)|süreli|periyodik|vakfedilmiş mevla|1 (noun)|allah|ilah mevlânâ|1 (noun)|efendimiz mevlâ|1 (noun)|tanrı|efendi|sahip|malik|allah mevlevî pilâvı|1 (noun)|kestane|havuç|soğan|yağ mevlit|1 (noun)|doğma|doğum|mevlut mevlût|1 (noun)|doğum mevlut|1 (noun)|mevlit mevrut|1 (noun)|gelen|gelmiş mevsimi|1 (noun)|yumurtlama mevsimi mevsimli|1 (noun)|gereksiz|mevsimli mevsimsiz mevsimlik|1 (noun)|mevsimsel mevsimli mevsimsiz|1 (noun)|mevsimli|yersiz|gereksiz|zamansız mevsimsel|1 (noun)|mevsimlik mevsim|1 (noun)|sezon|yılın|sürem|kurak|yöyen|zaman mevsimsiz|1 (noun)|vakitsiz mevsuf|1 (noun)|nitelenmiş|tamlanan mevsuk|1 (noun)|doğru|sağlam|otantik mevsul|1 (noun)|birleşmiş mevta|1 (noun)|ölüler|ölmüşler|ölü|ölmüş mevt|1 (noun)|ölüm|sam mevut|1 (noun)|vadolunmuş mevzii|1 (noun)|bölgesel mevziî|1 (noun)|yerel|yayılmamış|dar|sınırlı|mahallî|lokal mevzilenmek|1 (noun)|konalgalanmak mevzi|1 (noun)|yer|mahal|arkuy mevzuat|1 (noun)|tüzük|sandık|çuval mevzu|1 (noun)|konu|lâf mevzulu|1 (noun)|konulu mevzun|1 (noun)|biçimli|düzgün|oranlı|uyumlu|ölçülü|vezinli mevzusuz|1 (noun)|konusuz meyal|1 (noun)|hayal meyal meyan|1 (noun)|ara|meyan kökü|orta meyancı|1 (noun)|aracı meyane|1 (noun)|miyane meyan kökü|1 (noun)|fasulyegillerden|mavimsi|meyan meyan şerbeti|1 (noun)|biyan balı|aşlama meydana çıkmak|1 (noun)|görünmek|yetişmek|büyümek meydana gelmek|1 (noun)|oluşmak|olmak meydana getirmek|1 (noun)|oluşturmak meydana koymak|1 (noun)|göstermek meydan|1 (noun)|alan|saha|yarışma|ortalık|fırsat meydan almak|1 (noun)|gelişmek|yayılmak meydana|1 (noun)|sahneye çıkmak meydancı|1 (noun)|avlu|restoranlar|barlar|bahçeler|temizlik meydanda bırakmak|1 (noun)|açıkta|ortada meydanda|1 (noun)|ortada|belli|açık|aşikâr|alenî|ayn|görünürde|görünürlerde|hüveyda|ortalıkta meydan korkusu|1 (noun)|alan korkusu meydanlık|1 (noun)|geniş|açıklık meydan okumak|1 (noun)|korkmadığını meydan sazı|1 (noun)|divan sazı meyhaneciden kefil istemişler,bozacıyı göstermiş|1 (noun)|bozacının şahidi şıracı meyhaneci otu|1 (noun)|çobandüdüğü meyhane|1 (noun)|kabare|harabat meyhanelerde|1 (noun)|tezgâhbaşı yapmak meyhaneler|1 (noun)|hânât meyhane pilâvı|1 (noun)|kıyma|soğan meyil|1 (noun)|eğiklik|eğim|akıntı|sevme|akaba|eğik|eğilim meyilli|1 (noun)|eğik|sevmiş|âşık|eğilimli|eğimli|eğinik|akıntılı|meyyal|pah|şev meyil vermek|1 (noun)|sevmek meyletmek|1 (noun)|eğilmek|eğinmek|ağmak|gönül vermek|yeltenmek meyletme|1 (noun)|temayül meyletmiş|1 (noun)|meyyal meyl-i ibtisam|1 (noun)|gülümseme meyli olmak|1 (noun)|beğenmek|sevmek meymenetli|1 (noun)|uğurlu meymenetsizlik|1 (noun)|uğursuzluk|kademsizlik|şeamet|nuhuset meymenetsiz|1 (noun)|uğursuz|suratsız|kılıksız|huysuz meymenet|1 (noun)|uğur|hayır|bereket mey|1 (noun)|şarap meyus etmek|1 (noun)|üzmek meyusiyet|1 (noun)|umutsuzluk|karamsarlık meyus|1 (noun)|üzgün|umutsuz|karamsar|ümitsiz me'yus|1 (noun)|yeus meyva|1 (noun)|meyve meyveci|1 (noun)|yemişçi meyvedar|1 (noun)|meyveli meyve içi|1 (noun)|meyvelerde meyvelerde|1 (noun)|meyve içi meyvelere|1 (noun)|alaca meyveli ağacı taşlarlar|1 (noun)|bilgili meyveli ağaç taşlanır|1 (noun)|al elmaya taş atan çok olur meyvelik|1 (noun)|yemişlik meyveli|1 (noun)|meyvedar meyvemsi|1 (noun)|kartopu meyvesi|1 (noun)|kudret narı meyve şekeri|1 (noun)|levüloz meyve|1 (noun)|ürün|sonuç|kâr|yemiş|askılık|cehri|dumanı üstünde|közlemek|kurutucu|likör|meyva|pişirici-konserveci|puding|semere|su meyve veren ağaç taşlanır|1 (noun)|al elmaya taş atan çok olur meyve yaprak|1 (noun)|çiçeğin meyyâl|1 (noun)|düşkün meyyal|1 (noun)|eğilimli|eğimli|meyletmiş|meyilli meyyit|1 (noun)|ölü mezalim|1 (noun)|zulümler|haksızlıklar|kıyımlar mezam|1 (noun)|ayıplama|kötüleme mezamir|1 (noun)|düdükler mezaristan|1 (noun)|mezarlık mezar|1 (noun)|kabir|sin|makber|gömüt|çukur|gabır|kara yer|mazca|merkat|metfen mezarlık|1 (noun)|gömütlük|kabristan|sinlik|bamya tarlası|bamyatarlası|mezaristan|sinle|tahtalıköy mezar taşı ile övünülmez|1 (noun)|kişi mezat|1 (noun)|artırma mezatçı|1 (noun)|mobilya mezbaha|1 (noun)|kanara|salhane|kesimevi|kasaphane|kesim evi|kesimhane mezbele|1 (noun)|çöplük|süprüntülük|küllük|mezbelelik mezbelelik|1 (noun)|çöplük|mezbele mezbuhane|1 (noun)|boğazlanmışçasına mezcetmek|1 (noun)|katıştırmak meze|1 (noun)|eğlence|alay|ordövr|soğuk mutfak aşçısı mezellet|1 (noun)|alçalma|bayağılaşma|alçalış|aşağılaşma mezemmet|1 (noun)|kınanacak mezgitgillerden|1 (noun)|gelincik|mezgit|morina mezgit|1 (noun)|mezgitgillerden|tavuk balığı mezhebi geniş|1 (noun)|geniş mezhepli mezhep|1 (noun)|öğreti|anlayış|görüş meziyetli|1 (noun)|beğenilen meziyet|1 (noun)|nitelik|özellik|üstünlük|yitüt mezkûr|1 (noun)|zikredilen|zikrolunan mezmurlar|1 (noun)|zebur mezoderm|1 (noun)|orta deri mezosfer|1 (noun)|orta yuvar mezozoik|1 (noun)|ikinci çağ mezozoyik|1 (noun)|ikinci zaman mezra|1 (noun)|ambar|barınak|mezraa mezraa|1 (noun)|mezra|ekenek mezru|1 (noun)|ekilmiş|ekili mezuniyet|1 (noun)|yetki|bitirme|çıkış|izin mezun|1 (noun)|yetkili|izinli|bitirmiş|çıkışlı mezura|1 (noun)|mezure|mezür mezure|1 (noun)|mezura mezür|1 (noun)|mezura|ölçü mgcl2|1 (noun)|magnezyum klorür mgco3|1 (noun)|magnezyum karbonat mg|1 (noun)|manganez mgso4|1 (noun)|magnezyum sülfat mıcırık|1 (noun)|beceriksiz|sünepe mıcır|1 (noun)|mucur mıh|1 (noun)|çivi mıhlama|1 (noun)|çivileme|yumurta|un|soğan mıhlamak|1 (noun)|çakmak|çivilemek mıhlanmak|1 (noun)|çivilenmek mıhlanmış|1 (noun)|mıhlı mıhlayıcı|1 (noun)|altın mıhlı|1 (noun)|mıhlanmış|dimdik|sabit|kımıldamaksızın mıhsıçtı|1 (noun)|cimri|pinti mıhsıçtılık|1 (noun)|cimrilik mıhta|1 (noun)|muhtar mıknatıs|1 (noun)|çekiciliği|demir|nikel|demirkapan mıknatısî|1 (noun)|manyetik mıknatısiyet|1 (noun)|mıknatıslık mıknatıslık|1 (noun)|mıknatısiyet mıknatıssal|1 (noun)|manyetik mıknatıssal yankılaşım|1 (noun)|manyetik rezonans mı / mi|1 (noun)|mi|mu|mü mıncıklamak|1 (noun)|sıkıştırmak mıncıklayarak|1 (noun)|mıncık mıncık mıncık mıncık|1 (noun)|mıncıklayarak mıncırık|1 (noun)|küçük|afacan mıntıka|1 (noun)|bölge mıntıkalar|1 (noun)|ekalim mırıldanarak|1 (noun)|mırıl mırıl mırıl mırıl|1 (noun)|mırıldanarak mırın kırın etmek|1 (noun)|nazlanmak mırın kırın|1 (noun)|nazlanma mırlanan|1 (noun)|mırmırık mırmırık|1 (noun)|mırlanan mırmır|1 (noun)|yüzgeçsiz mırtıp|1 (noun)|çingene mısdak|1 (noun)|ölçüt mısır akbabası|1 (noun)|küçük akbaba mısır|1 (noun)|darı|akarap|bir evcikli|boza|buğdaygiller|kokoroz|kumpir|lâzut|missi|orta doğu|sultanî|şeker|tahıl|yakın doğu mısır'da|1 (noun)|sina yarımadası mısır fulü|1 (noun)|hint fulü mısır gülü|1 (noun)|nesrin mısır kazı|1 (noun)|nil kazı mısır püskülü|1 (noun)|pürçek mısır tavuğu|1 (noun)|hindi mısır turnası|1 (noun)|ibis|ıbis mıskal|1 (noun)|musikar mısmıl|1 (noun)|temiz mısra|1 (noun)|dize mıstara|1 (noun)|mastar|mastara mıstar|1 (noun)|mastar mıymıntı|1 (noun)|miskin|sümsük mızganma|1 (noun)|hypnagogic mızıka|1 (noun)|bando|armonika mızıkacı|1 (noun)|bandocu mızıkçılık etmek|1 (noun)|mızıklanmak mızıkçılık|1 (noun)|ordubozanlık|oyunbozanlık mızıkçı|1 (noun)|ordubozan|oyunbozan mızıklanmak|1 (noun)|mızıkçılık etmek mızıldanmak|1 (noun)|mızıldanmak|sızıldanmak mızıldanma|1 (noun)|mızıldanma|sızıldanma mızırdanmak|1 (noun)|sızıldanmak|homurdanmak mızmızlanmak|1 (noun)|mızmızlık etmek mızmızlık etmek|1 (noun)|mızmızlanmak mızmız|1 (noun)|limoni tabiatlı|müzebzeb|sinameki|sinameki gibi|vayvaycı mızrak|1 (noun)|cıda|kargı|artuç|cıdak|rumh|rümh|sinan mızraklı|1 (noun)|gargılı mızraksı|1 (noun)|lanseolat mızrap|1 (noun)|tezene|kemik|çalgıç|pena miadı dolmak|1 (noun)|eskimek miat|1 (noun)|kullanma süresi|miyad|miyat miço|1 (noun)|muço mide bulandırmak|1 (noun)|kuşkulandırmak mide görüm|1 (noun)|gastroskopi midegörür|1 (noun)|gastroskop mide|1 (noun)|omurgalılarda|karın|göden|iç|işkembe|kör boğaz|kursak|yürek midesi bulanmak|1 (noun)|iğrenmek|tiksinmek|kuşkulanmak|işkillenmek|hoşlanmamak midi|1 (noun)|orta midye|1 (noun)|yumuşakçalardan|alkarna|su altı işleri|tavalık|yassı solungaçlılar miftah|1 (noun)|anahtar migfer|1 (noun)|tolga migren|1 (noun)|yarım baş ağrısı miğfer|1 (noun)|demir|tolga|toğulga|tulga|tulgay mihanikî|1 (noun)|düşünmeden|mekanik mihenge vurmak|1 (noun)|denemek mihenk|1 (noun)|denektaşı|mehenk|denek taşı mihmam|1 (noun)|mihman mihmandar|1 (noun)|konukçu|kılavuz|yelme mihmandarlık|1 (noun)|konukçuluk mihman|1 (noun)|kalıcı|konuk|misafir|mihmam mihnetli|1 (noun)|sıkıntılı|eziyetli mihnet|1 (noun)|sıkıntı|üzüntü|bela|musibet|kefâ mihnetsiz|1 (noun)|sıkıntısız|eziyetsiz mihrace|1 (noun)|raca mihrak|1 (noun)|odak mihrap|1 (noun)|cami mihr-bân|1 (noun)|sevimli mihr|1 (noun)|mehr mihver|1 (noun)|eksen|konuşulan|yazılan mika|1 (noun)|evren pulu|evrenpulu mikâp|1 (noun)|küp mikoloji|1 (noun)|mantar bilimi mikoz|1 (noun)|mantar mikrobik|1 (noun)|mikroplu mikrofona koymak|1 (noun)|hikâye|roman mikrofon|1 (noun)|sesbüyütür mikrokredi|1 (noun)|işçelik mikro|1 (noun)|küçük|çapsız mikrometre|1 (noun)|mikron mikron|1 (noun)|mikrometre mikrop|1 (noun)|çürümeye mikroplanmak|1 (noun)|kirlenmek mikroplu|1 (noun)|intanî|mikrobik mikropluk|1 (noun)|yaramazlık|kötülük|fesatlık mikropsuzlandırmak|1 (noun)|mikropsuzlaştırmak mikropsuzlaştırmak|1 (noun)|mikropsuzlandırmak|dezenfekte etmek mikroskobik|1 (noun)|ufakölçekte mikroskop|1 (noun)|objektif miksefe|1 (noun)|meksefe mikser|1 (noun)|karmaç|karıştırıcı|çırpıcı miktarı|1 (noun)|aşağı düşmek|aşağıdüşmek miktarını|1 (noun)|çoğaltmak|satımca miktar|1 (noun)|nicelik|ölçü|para|kısım|sayı|tutam|bire bir|cirim|etiket|kadar|misil|rakam mikyas|1 (noun)|ölçek|ölçü milahat|1 (noun)|melâhat mil|1 (noun)|balçık milel|1 (noun)|milletler|uluslar milenyum|1 (noun)|binyıl milimi milimine|1 (noun)|tam|tastamam|iyice militan|1 (noun)|vuruşkan milivolt|1 (noun)|mv milletin|1 (noun)|cumhuriyet milletler arasıcılık|1 (noun)|uluslar arasıcılık milletlerarasıcılık|1 (noun)|uluslararasıcılık|enternasyonalcilik milletler arasıcı|1 (noun)|uluslar arasıcı milletlerarasıcı|1 (noun)|uluslararasıcı milletlerarası|1 (noun)|uluslararası milletleri|1 (noun)|tarih milletler|1 (noun)|milel millet|1 (noun)|tarih|duygu|ülkü|herkes|dil|kültür|ulus|bayrak|budun milletvekili|1 (noun)|mebus|parlamenter|vekil|saylav milletvekilliği|1 (noun)|mebusluk milli egemenlik|1 (noun)|egemenliğin|ulusal|egemenlik milli forma|1 (noun)|forma millî hüviyet|1 (noun)|millî kimlik millî kimlik|1 (noun)|dil|millî hüviyet millîleştirmek|1 (noun)|ulusallaştırmak millîleştirme|1 (noun)|ulusallaştırma millîlik|1 (noun)|ulusallık millî|1 (noun)|ulusal milliyetçilik|1 (noun)|ulusalcılık|ulusçuluk milliyetçi|1 (noun)|ulusçu|milliyetsever milliyetperverlik|1 (noun)|ulusseverlik milliyetperver|1 (noun)|ulussever milliyetsever|1 (noun)|milliyetçi milliyet|1 (noun)|ulusallık|tabiiyet|ulusçuluk|ulusluk milyar|1 (noun)|1000000000|bilyon milyon|1 (noun)|1000000 mimarı|1 (noun)|ebulfeth mimarî|1 (noun)|mimarlık mimari|1 (noun)|yapı|örek|mimarlık mimarlık|1 (noun)|mimarî|mimari|güzel sanatlar|maket mimarlıkta|1 (noun)|maket mimar|1 (noun)|örekmen mi|1 (noun)|mı / mi|gam|kontrabas mimik|1 (noun)|göz|ağız|yüz|el|duyguları|hareketler mimlemek|1 (noun)|birini mimlenmiş|1 (noun)|mimli mimli|1 (noun)|mimlenmiş mimoza|1 (noun)|baklagillerden minakop|1 (noun)|kötek minare|1 (noun)|alem minarelerde|1 (noun)|salâ vermek minaresiz|1 (noun)|mescit minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır|1 (noun)|değerli mincane|1 (noun)|zango minder altı etmek|1 (noun)|hasır altı etmek minder çürütmek|1 (noun)|işsiz|ışsiz minder dışına atmak|1 (noun)|silmek|kovmak minder|1 (noun)|oturmaya|bucak döşşeği|kıtık|köklemek mineral bilimci|1 (noun)|minerolog mineral bilimi|1 (noun)|mineroloji|mineralbilim mineralbilim|1 (noun)|mineral bilimi mineralli yağlar|1 (noun)|neft mineraloji|1 (noun)|maden bilimi mineral yakıtlar|1 (noun)|fosil yakıt minerolog|1 (noun)|mineral bilimci mineroloji|1 (noun)|mineral bilimi minicik|1 (noun)|ufacık|küçücük mini|1 (noun)|küçük minimal|1 (noun)|minimum minimini|1 (noun)|küçücük|minnacık minimum|1 (noun)|asgarî|minimal minkale|1 (noun)|iletki mink|1 (noun)|vizon minnacık|1 (noun)|minimini minnet|1 (noun)|gönül borcu|müdana minnettarane|1 (noun)|minnettarca minnettarca|1 (noun)|minnettarane minnettar|1 (noun)|gönül borçlusu minnettarlık|1 (noun)|şükran|gönül borcu minnettar olmak|1 (noun)|teşekkür etmek minor|1 (noun)|küçük önerme mintan|1 (noun)|yakasız minüskül|1 (noun)|küçük harf minüsküs|1 (noun)|menisk minval|1 (noun)|biçim|yol|tarz minyatür|1 (noun)|ışık minyatürleştirmek|1 (noun)|küçültmek minyon|1 (noun)|küçük|sevimli|cici|ince|ınce minzi|1 (noun)|çökelek miraç|1 (noun)|kandil gecesi mirad|1 (noun)|dilek|arzu|murad miralay|1 (noun)|albay miralaylık|1 (noun)|albaylık miras|1 (noun)|birine|kalıt|mülk|bırakıt|tereke|atadan|atalık|düşerge|miras helal, hele al demişler mirasçı|1 (noun)|kalıtçı|varis|muris|vâris mirasçılar|1 (noun)|verese miras helal, hele al demişler|1 (noun)|miras mirasyedi|1 (noun)|yiter mirat|1 (noun)|ayna mir|1 (noun)|baş|kumandan|amir|bey|emir mirî|1 (noun)|hükûmetin|beylik mirim|1 (noun)|arkadaşım! mirlivalık|1 (noun)|tuğgenerallik mirliva|1 (noun)|tuğgeneral mirrid|1 (noun)|müfsid misafir etmek|1 (noun)|yatırmak misafir ev sahibinin kuzusudur|1 (noun)|gezmek|eğlenmek misafirhane|1 (noun)|konukevi|konuk evi misafirin umduğu ev sahibine iki övün olur|1 (noun)|konuk misafir|1 (noun)|konuk|konak|mihman|misafir misafiri istemez , ev sahibi ikisini de|yelkin misafirlik|1 (noun)|konukluk misafir misafiri istemez , ev sahibi ikisini de|1 (noun)|misafir misafirperver|1 (noun)|konuksever|yolbak misafirperverlik|1 (noun)|konukseverlik misafir umduğunu değil bulduğunu yer|1 (noun)|konuk misak|1 (noun)|sözleşme|antlaşma|bağlaşma misal|1 (noun)|örnek|benzer mis gibi|1 (noun)|pekâlâ|elbette|misk gibi misil|1 (noun)|eş|benzer|miktar|kat|örnek misilleme|1 (noun)|göze göz miskab|1 (noun)|matkab misket|1 (noun)|bilye misk gibi|1 (noun)|mis gibi miskinane|1 (noun)|miskincesine|miskince miskince|1 (noun)|miskinane miskincesine|1 (noun)|miskinane miskinleşmek|1 (noun)|uyuşuk|hımbıllaşmak|sümsükleşmek miskinlik|1 (noun)|uyuşuk|meskenet miskin|1 (noun)|zavallı|aciz|mıymıntı|uyuşuk|üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi|eline vur ekmeğini ağzından al|kokmuş|kül kedisi|ruhsuz|sümsük|uluk|uyuntu|uyuz|zabın misk|1 (noun)|mis misl|1 (noun)|benzer|eş misli menendi yok|1 (noun)|benzeri mis|1 (noun)|misk missi|1 (noun)|mısır mistik|1 (noun)|gizemci|gizemsel mistisizm|1 (noun)|gizemcilik misyon|1 (noun)|dinsel|özgörev misyoner|1 (noun)|dinyayar|dinyayıcı mişkat|1 (noun)|neşter mitekondri|1 (noun)|mitokondri miting|1 (noun)|toplantı mitleri|1 (noun)|mitoloji mitleştirmek|1 (noun)|birini|yüceltmek mitokondri|1 (noun)|mitekondri mitolojideki|1 (noun)|büke badraç mitolojik|1 (noun)|söylencebilimsel mitoloji|1 (noun)|mitleri|doğuşlarını|hikayeler|söylencebilim|esatir mitomani|1 (noun)|uydurganlık mitoman|1 (noun)|uydurgan mitos|1 (noun)|mit mitoz|1 (noun)|karyokinez mitralyöz|1 (noun)|makineli|makineli tüfek mit|1 (noun)|tanrı|tanrıça|mitos|ertingü miyad|1 (noun)|miat miyane|1 (noun)|meyane miyar|1 (noun)|ölçüt|ölçü|ayıraç miyat|1 (noun)|miat mizac|1 (noun)|mizaç mizaç|1 (noun)|huy|yaradılış|tabiat|sağlık|karakter|damar|meşrep|mizac|tabı mizaçlar|1 (noun)|emzice mizaçsız|1 (noun)|rahatsız|keyifsiz mizah|1 (noun)|gülmece|eğlendiri|hezel|ironi|latife mizahımsı|1 (noun)|mizahsı mizahî|1 (noun)|gülmeceli mizahi|1 (noun)|gülmecesel mizahsı|1 (noun)|mizahımsı mizampaj|1 (noun)|sayfalama mizanpaj|1 (noun)|gazete mizansen|1 (noun)|çalışma|görünçlükleme mizan|1 (noun)|terazi|tartı|ölçü|sağlama mizantrop|1 (noun)|toplumdan|merdüm|merdümgiriz m|1 (noun)|mega|metre|bin|tonlu ünsüz mn|1 (noun)|mangan mobil|1 (noun)|hareketli|taşınabilir|gezgin mobilize|1 (noun)|hareketli|devingen mobilyada|1 (noun)|kakma mobilyalı|1 (noun)|döşenmiş|möbleli mobilya|1 (noun)|oturulan|çalışılan|möble|dinlenme|uyuma|saklama|döşengi|ampir|bambu|kakma|mezatçı mobilyasız|1 (noun)|döşenmemiş|möblesiz modacı|1 (noun)|izlentici moda|1 (noun)|izlenti|in|trend modasıgeçmek|1 (noun)|demode olmak moda tasarım asistanı|1 (noun)|eldiven|eşarp|çanta modelâj|1 (noun)|oylumlama modelaj|1 (noun)|oylumlama|kil model|1 (noun)|örnek|benzer|resim|biçim|tip|manken|biçe|örnekbiçim|taslam|mostra|sistem model salonu|1 (noun)|yer modem|1 (noun)|çevirge modern|1 (noun)|çağdaş|çağcıl|asrî|modernize modernizasyon|1 (noun)|modernleşmek modernize etmek|1 (noun)|yenileştirmek modernize|1 (noun)|yenileştirilmiş|modern modernleşme|1 (noun)|çağcıllaşma|çağdaşlaşma modernleşmek|1 (noun)|çağcıllaşmak|çağdaşlaşmak|yenileşmek|modernizasyon modernleştirme|1 (noun)|çağcıllaştırma|çağdaşlaştırma modernleştirmek|1 (noun)|çağcıllaştırmak|çağdaşlaştırmak|çağcıllaştırma modernlik|1 (noun)|çağcıllık|çağdaşlık|asrîlik modern mobilya|1 (noun)|antika|taklit modifikasyon|1 (noun)|değişme|değişke modifiye|1 (noun)|değişiklik modullamak|1 (noun)|nodullamak modul|1 (noun)|nodul modülasyon|1 (noun)|değişme|değişinim|kiplenim modülâsyon|1 (noun)|vurgu modülatör|1 (noun)|kipleyici modüler|1 (noun)|modüllü modüllü|1 (noun)|modüler modül|1 (noun)|parça moğol|1 (noun)|altayca|altayistik moher|1 (noun)|tiftik mola|1 (noun)|koyverme|ara|dinlenme molallık|1 (noun)|özdemsellik molarlık|1 (noun)|özdemlilik molasız|1 (noun)|duraksız moldova|1 (noun)|kuzey moldovya|1 (noun)|bağımsız devletler topluluğu moleküler biyolog|1 (noun)|protein moleküler grup|1 (noun)|özdecik topağı moleküller|1 (noun)|ayrışmak moleküllere|1 (noun)|iyonlaşma moleküllerin|1 (noun)|ayrışma molekül|1 (noun)|madde.|madde|özdecik|tozan|zerre molibden|1 (noun)|kırılgan|mo molla|1 (noun)|alim|ulema moloylumu|1 (noun)|denge duru denklemi moloz|1 (noun)|değersiz molozluk|1 (noun)|değersiz moloz taş|1 (noun)|kaba moment|1 (noun)|kuvvetin|devinirlik|kolcuk momentum|1 (noun)|hız|hızlılık|devinirlik mo|1 (noun)|molibden monadizm|1 (noun)|monatçılık monarşi|1 (noun)|saltanat|tekbuyurganlık|tek erklik monarşist|1 (noun)|tek erkçi monarşizm|1 (noun)|tek erkçilik monatçılık|1 (noun)|monadizm monist|1 (noun)|tekçi|birci monizm|1 (noun)|tekçilik|bircilik monoblok|1 (noun)|tekgövde|yekpare monofiletik|1 (noun)|monofiletik monogami|1 (noun)|tek eşlilik monogam|1 (noun)|tek eşli monografi|1 (noun)|tekyazım monolitik|1 (noun)|katkısız|duru monolog|1 (noun)|genellikle monologların|1 (noun)|kabare tiyatrosu monomer|1 (noun)|tekiz monopol|1 (noun)|tekel|tekucay monoteist|1 (noun)|islam|islamiyet|tek tanrıcı monoteizm|1 (noun)|tek tanrıcılık monotip|1 (noun)|tekdizer|tekdizim monotonluk|1 (noun)|tekdüzelik|yeknesaklık monoton|1 (noun)|tekdüze|yeknesak montaj aşığı|1 (noun)|konstrüktif aşık montajcı|1 (noun)|kurgucu montajcılık|1 (noun)|kurguculuk montajı|1 (noun)|iş makineleri teknikeri montajına|1 (noun)|camcı montaj|1 (noun)|kurgu|kurup takma|sigorta memuru montajlama|1 (noun)|kurgulama monte etmek|1 (noun)|kurmak montgomer|1 (noun)|mont mont|1 (noun)|montgomer mor|1 (noun)|afrika menekşesi|hercaî menekşe|mor salkım|zülfaris moralini bozmak|1 (noun)|sarsmak moralizm|1 (noun)|törelcilik|aktörecilik|ahlâkçılık moral|1 (noun)|maneviyat|gönülgücü|içgüç|ideoloji moral vermek|1 (noun)|cesaretlendirmek|yüreklendirmek morarmak|1 (noun)|bertilmek|gövermek morartı|1 (noun)|morluk|göğerti moratoryum|1 (noun)|erteletim moren|1 (noun)|buzul taş morfem|1 (noun)|biçimbirim|biçim birimi morfin|1 (noun)|uyuşturucu|uyuşturucu madde morfoloji|1 (noun)|biçim bilimi|biçimdizim|biçimbilim|yapıbilim|şekil bilgisi|yapı bilgisi|yapı bilimi morfolojik|1 (noun)|biçimsel|biçimbilimsel|yapı bilimsel morgeyç|1 (noun)|tutsat morgiç|1 (noun)|tutsat morina|1 (noun)|mezgitgillerden morityus cumhuriyeti|1 (noun)|mauritius cumhuriyeti morityus|1 (noun)|mauritius mor karaman|1 (noun)|göz|ağız morkaraman|1 (noun)|göz|ağız morluk|1 (noun)|morartı mor ötesi|1 (noun)|ültraviyole morötesi|1 (noun)|ültraviyole|ültraviyöle mor salkım|1 (noun)|baklagillerden|mor|beyaz morsgillerden|1 (noun)|mors mors|1 (noun)|morsgillerden|derisi mortlamak|1 (noun)|ölmek mortocu|1 (noun)|imam morto|1 (noun)|ölü mortoyu çekmek|1 (noun)|ölmek moruk|1 (noun)|baba moruklaşmak|1 (noun)|yaşlanmak|ihtiyarlamak morulâ|1 (noun)|blâstulâ morumsu|1 (noun)|morumtırak morumtırak|1 (noun)|morumsu moskof gâvuru|1 (noun)|rus moskof|1 (noun)|rus|acımasız|zalim mosmor olmak|1 (noun)|bozulmak mostralık|1 (noun)|göstermelik|numune mostra|1 (noun)|örnek|göstermelik|model motamot|1 (noun)|aynen|kelimesi kelimesine motel|1 (noun)|konakça motif|1 (noun)|örge motivasyon|1 (noun)|güdülenme|güdüleme|isteklendirme motive etmek|1 (noun)|isteklendirmek|güdülemek motokaravan|1 (noun)|motorkaravan moto-|1 (noun)|motorlu motorin|1 (noun)|mazot motorkaravan|1 (noun)|motokaravan motorlu|1 (noun)|moto-|otobüs motorlu tren|1 (noun)|mototren motor|1 (noun)|traktör|motosiklet|dolmuş|mühendis motoru|1 (noun)|ağır vasıta motosiklet|1 (noun)|motor mototren|1 (noun)|motorlu tren moturaf|1 (noun)|fotoğraf mozaikçi|1 (noun)|süpürgelik|küpeşte|denizlik|cephe mozaik|1 (noun)|silmetaş|parapet|restorasyon teknisyeni mozambik|1 (noun)|zambiya mozole|1 (noun)|büyük|anıtkabir möbleli|1 (noun)|mobilyalı möble|1 (noun)|mobilya möblesiz|1 (noun)|mobilyasız mökkem|1 (noun)|kuvvetli|güçlü mönü|1 (noun)|menü mt|1 (noun)|meitneryum muaccel|1 (noun)|peşin muacciz|1 (noun)|yapışkan|sırnaşık|bıktıran|usandıran muaddel|1 (noun)|değiştirilmiş|değişkin muadele|1 (noun)|eşitlik|beraberlik|denklik|denklem muadelet|1 (noun)|eşitlik|denklik|eş değerlik muadil|1 (noun)|eşit|denk|eşdeğer|eş değer muaf|1 (noun)|bağışlanmış|affedilmiş|özgür|serbest|bağışık muafiyet|1 (noun)|bağışıklık muahede|1 (noun)|anlaşma|antlaşma|akdetmek muaheze etmek|1 (noun)|paylamak|ayıplamak|kınamak muaheze|1 (noun)|kınama|paylama|ayıplama|eleştiri muahharen|1 (noun)|sonradan muahhar|1 (noun)|sonraki|ertelenmiş muakale|1 (noun)|kurgu muakkip|1 (noun)|izleyen|ızleyen mualacet|1 (noun)|tedâviler muallâk|1 (noun)|asılmış|asılı|bağlı muallâ|1 (noun)|yüksek|yüce muallel|1 (noun)|sakat|eksik muallime|1 (noun)|öğretmen muallimlik|1 (noun)|öğretmenlik muallim|1 (noun)|öğretmen|öğreten|öğretici|iç bükün mualllâ|1 (noun)|yüce|yüksek|âli|mürtefi muamelât|1 (noun)|işlem muamelat|1 (noun)|işlemler muamele etmek|1 (noun)|davranmak muamele görmek|1 (noun)|davranılmak muamele|1 (noun)|işlem|davranma|davranış|yol|yöntem|iz|alışveriş muameleten|1 (noun)|mevcutsuz|şahıssız muamma|1 (noun)|bilmece|anlaşılmayan muammalı|1 (noun)|bilmeceli muammer olmak|1 (noun)|yaşamak muammer|1 (noun)|yaşamış muannit|1 (noun)|inatçı|direngen|anut|direngeç muaraza|1 (noun)|çekişme|kavga muarefe|1 (noun)|tanışma|tanışıklık muareke|1 (noun)|kavga|vuruşma muarız|1 (noun)|antagonist muasır|1 (noun)|çağdaş muasırlaşma|1 (noun)|çağdaşlaşma muasırlaşmak|1 (noun)|çağdaşlaşmak muasırlaştırma|1 (noun)|çağdaşlaştırma muasırlık|1 (noun)|çağdaşlık muaşakada olmak|1 (noun)|sevişmek muaşaka|1 (noun)|sevişme|sevgi|âşıktaşlık muaşeret adabı|1 (noun)|adabımuaşeret muaşer|1 (noun)|onlu|onluk muatib|1 (noun)|çıkışan|azrlayan muâtib|1 (noun)|paylıyan|azarlıyan muattal|1 (noun)|ışlemez|işlemez|boş|işsiz muattar|1 (noun)|ıtırlı muavenet|1 (noun)|yardım muavin|1 (noun)|yardımcı|yardak|yaver muayede|1 (noun)|bayramlaşma muayeneci|1 (noun)|araştıran muayene etmek|1 (noun)|araştırmak|incelemek muayene|1 (noun)|yoklama|araştırma|ekspertiz|sağlık muayenesi muayyen|1 (noun)|belli|kararlaştırılan|belirli|belli başlı|ma'dûd muayyeniyet|1 (noun)|bellilik muayyer|1 (noun)|muhayyer muazzam|1 (noun)|koskoca|koskocaman|güçlü|önemli|büyük|kocaman|mefret muazzep|1 (noun)|acı|sıkıntı muazzep etmek|1 (noun)|acı muazzep olmak|1 (noun)|acı muazzep olmak|1 (noun)|acı muazzez|1 (noun)|sayılan|sevgili|aziz mubassır|1 (noun)|gözetmen mubayenet|1 (noun)|ayrılık mucibince|1 (noun)|gereğince|uyarınca mucip|1 (noun)|gerektiren|gerektirici|sebep|gerekçe mucip olmak|1 (noun)|gerektirmek mucip sebep|1 (noun)|gerekçe mucit|1 (noun)|yaratıcı|yaratan|bolgan|bulaç|bular|bulça|bulçu|bulgan|türetgen mucize kabilinden|1 (noun)|umulmayan mucize|1 (noun)|tansık|olağanüstü|şaşırtıcı|çengşi|gengşi|tanla|tanlağı mucrimiyet|1 (noun)|suçluluk mucur|1 (noun)|mıcır muço|1 (noun)|gemilerde|miço mudil|1 (noun)|karmaşık|güç|çetin mudi|1 (noun)|yatırımcı|yatırman mufâraka|1 (noun)|ayrılık|ayrılmak mufassal|1 (noun)|ayrıntılı mufla|1 (noun)|cisimleri muflon|1 (noun)|argali|yaban koyunu muflonlu|1 (noun)|yumuşak mugaddi|1 (noun)|besleyici|besleyen mugalâta|1 (noun)|yanıltmaca muganni|1 (noun)|şarkıcı|ses sanatkarı muganniye|1 (noun)|ses sanatkarı|şarkıcı mugayeret|1 (noun)|uymazlık|aykırılık mugayir|1 (noun)|uymaz|aykırı muğber|1 (noun)|gücenmiş|gücenik|küskün muğber olmak|1 (noun)|gücenmek|küsmek muğlâk|1 (noun)|anlaşılmaz|çapraşık|karışık|bilinmez muğlaklık|1 (noun)|kilitli|kapalı muğlak|1 (noun)|örtülü muhabbet etmek|1 (noun)|karşılıklı muhabbet kuşu|1 (noun)|papağangillerden|sarı muhabbetname|1 (noun)|arkadaş muhabbetotu|1 (noun)|adamotu muhabbet|1 (noun)|sevgi|yarenlik|sohbet|yârenlik muhabbet tellalı|1 (noun)|dasnik|astik|pezevenk|kavat muhabbet tellâlı|1 (noun)|pezevenk|kavat muhabbet tellallığı|1 (noun)|pezevenklik muhaberat|1 (noun)|haberleşmeler muhabere etmek|1 (noun)|haberleşmek|yazışmak muhabere|1 (noun)|haberleşme|yazışma|iletişim muhabere memuru|1 (noun)|telgrafçı muhabir|1 (noun)|değerlendiren muhaceret|1 (noun)|göç|göçme muhacim|1 (noun)|saldıran|saldırıcı muhacir|1 (noun)|göçmen muhacirlik|1 (noun)|göçmenlik muhaddep|1 (noun)|dışbükey|konveks muhafaza altına almak|1 (noun)|korumak|saklamak|kapatmak muhafaza etmek|1 (noun)|korumak|saklamak muhafazakârlık|1 (noun)|tutuculuk muhafazakâr|1 (noun)|tutucu|konservatör muhafazakar|1 (noun)|yargan|yolçu muhafaza|1 (noun)|koruma|saklama|korunum muhafazasız|1 (noun)|çıplak muhafız|1 (noun)|koruyucu|kollayan|kolcu|fedai|turgak muhakeme etmek|1 (noun)|yargılamak|düşünmek muhakeme|1 (noun)|yargılama|uslamlama|düşünmek|beyin|kültür|usa vurma muhakeme yürütmek|1 (noun)|düşünmek muhakkak|1 (noun)|kesinlikle|doğruluğu|gerçekli|sağlam|yüzde yüz muhakkik|1 (noun)|soruşturucu|soruşturmacı muhalefet|1 (noun)|aykırılık|karşıtlık muhalif|1 (noun)|uymayan|aykırı|karşı|karşıt|karşıtçı|karşıcıl|antagonist muhallebicilik|1 (noun)|mahallebicilik muhallebici|1 (noun)|mahallebici muhallebi|1 (noun)|süte|mahallebi muhal|1 (noun)|olamaz|olmaz muhammedî|1 (noun)|müslüman muhammen|1 (noun)|oranlanan muhammes|1 (noun)|beşli|beşgen|kalenderi muhammin|1 (noun)|oranlayan|gayrimenkuller|otomobiller muharebe|1 (noun)|savaşma|vuruşma|savaş|harpetmek|cidal muharip|1 (noun)|savaşçı|savaşan muharrem|1 (noun)|yasaklanmış|birincisi muharrer|1 (noun)|yazılmış|yazılı muharrik|1 (noun)|kışkırtıcı|ayartıcı|devitken|dürtü muharrirlik|1 (noun)|yazarlık muharrir|1 (noun)|yazar muharriş|1 (noun)|tırmalayan|irkilten|azdıran muhasamat|1 (noun)|düşmanlık muhasara etmek|1 (noun)|kuşatmak muhasara|1 (noun)|kuşatma|sarma|çevirme muhasebecilik|1 (noun)|saymanlık muhasebeci|1 (noun)|sayman|muhasip|şirket|banka|fabrika muhasebe|1 (noun)|hesaplaşma|saymanlık|sınıflandıran|büro nezaretçisi|işletmeci muhasır|1 (noun)|kuşatan|saran|çağdaş muhasiplik|1 (noun)|saymanlık muhasip|1 (noun)|sayman|muhasebeci|yöneten|hesap uzmanı muhassala|1 (noun)|bileşke muhassasat|1 (noun)|ödenek muhassenat|1 (noun)|yararlı|güzel|hayırlı|işler muhataralı|1 (noun)|tehlikeli|korkulu muhatarasız|1 (noun)|tehlikesiz muhatara|1 (noun)|tehlike|zarar|ziyan|korku muhat|1 (noun)|kuşatılmış|sarılmış|çevrilmiş muhavvil|1 (noun)|değiştiren|dönüştüren muhavvile|1 (noun)|dönüştürücü|transformatör muhayyerlik|1 (noun)|hakkıhıyar|seçme hakkı muhayyer|1 (noun)|seçmece|seçmeli|muayyer muhayyile|1 (noun)|düş gücü|hayal gücü|hayal gücü|imgelem muhbir|1 (noun)|ihbarcı|kaçakçılığı|faillerini|çaşut|haberci muhbirlik|1 (noun)|ihbarcılık muhik|1 (noun)|haklı|doğru muhil|1 (noun)|dokunan|bozan muhip|1 (noun)|seven|dost muhît|1 (noun)|çeviren muhit|1 (noun)|çevre|yöre|etraf|çeven|çevrim|hava muhkem|1 (noun)|sağlam|sağlamlaştırılmış|benk|berkit muhlama|1 (noun)|kuymak muhla|1 (noun)|orak muhlis|1 (noun)|halis muhlis muhrik|1 (noun)|yakıcı|yakan|yanık muhrip|1 (noun)|torpido|küçük|destroyer muhsin|1 (noun)|cömert muhtaç etmek|1 (noun)|birini muhtaçlık|1 (noun)|malı|ihtiyaç muhtaç olmak|1 (noun)|gereksemek|gereksinmek muhtaç|1 (noun)|yoksul|malı|derviş|eksikli|fakir|veysi|veysiye|yarluk|yokuncul muhtariyet|1 (noun)|özerklik|bağımsızlık|otonomi muhtar|1 (noun)|özerk|çoban|çuban|kıya|kocabaşı|köy muhtarı|mahalle muhtarı|mıhta|otonom muhtasaran|1 (noun)|kısaca|kısaltarak muhtasar|1 (noun)|kısa|kısaıtma muhtekir|1 (noun)|vurguncu|spekülâtör muhtel|1 (noun)|bozuk muhtelif|1 (noun)|zıt|çeşitli|ayrışık|türlü muhtelis|1 (noun)|çalan muhtelit|1 (noun)|karma|karışık muhtemelen|1 (noun)|olur ki muhtemel|1 (noun)|olası|beklenen|beklenir|umulur|olasılı|mümkün|belki|belkili muhtemel olmak|1 (noun)|umulmak|beklenmek muhterem|1 (noun)|saygıdeğer|sayın|ağalbay|ağduk|aziz muhteris|1 (noun)|hırslı muhteriz|1 (noun)|çekingen muhtesip|1 (noun)|çarşı muhteşem|1 (noun)|görkemli|gösterişli|azim|göz kamaştırıcı muhteva|1 (noun)|içerik|içteki|kapsam|iç|mâfiha|mazruf muhtevalı|1 (noun)|içerikli muhtevasızlaşmak|1 (noun)|kurulaşmak muhtevi|1 (noun)|kapsayan muhteviyat|1 (noun)|içindekiler|içerik muhtıra|1 (noun)|günlük|andaç|andıç|memorandum|nota|güncelik muhtır|1 (noun)|hatırlanan muin|1 (noun)|yardımcı mujdelemek|1 (noun)|muştulamak mukaar|1 (noun)|çukur|içbükey|obruk|konkav mukabele|1 (noun)|karşılama|karşılık|karşılaştırma|başkaldırma|okuşma|karşıtlam mukabele okumak|1 (noun)|ramazanda mukabil|1 (noun)|karşılık|karşılığında|karşı mukaddema|1 (noun)|önce|evvelce|eskiden mukaddeme|1 (noun)|mukaddime|önsöz mukaddem|1 (noun)|öncül|önceki mukadderat|1 (noun)|yazgı|kader|alın yazısı|yazım mukadder|1 (noun)|yazılı mukaddesatçı|1 (noun)|kutsalcı mukaddes|1 (noun)|kutsal|erman|pak mukaddime|1 (noun)|başlangıç|mukaddeme|ön söz mukaffa|1 (noun)|kafiyeli|uyaklı mukâllit|1 (noun)|benzetçi|öyküncü|yansılayıcı mukallit|1 (noun)|taklitçi mukannen|1 (noun)|belli|belirli|kesinleşmiş|şaşmaz|kanunlaşmış mukarenet|1 (noun)|yaklaşma|kavuşma|bitişme|yakınlık|uygunluk mukarrer bulunmak|1 (noun)|kararlaşmak mukarrer|1 (noun)|kararlaşmış|kararlaştırılmış mukarrib|1 (noun)|yaklaştıran mukaseme|1 (noun)|paylaşma|bölüşme mukassem|1 (noun)|ayrılmış|bölünmüş mukassî|1 (noun)|sıkıntılı mukassi|1 (noun)|sıkıntılı|kasvetli|dar|bunaltıcı mukataa|1 (noun)|kesim|bahçe mukattaât|1 (noun)|kısaltmalar mukattar|1 (noun)|damıtılmış|damıtık mukaveleli|1 (noun)|sözleşmeli|bağıtlı mukavelename|1 (noun)|sözleşme mukavelesiz|1 (noun)|sözleşmesiz mukavele|1 (noun)|sözleşme|akit|bağıt mukavele yapmak|1 (noun)|sözleşmek mukavemet|1 (noun)|dayanma|direnme|direniş|dayanırlık|direnç|dayanç|dirence|kuvvet mukavemet etmek|1 (noun)|direnmek|dayanmak mukavemet göstermek|1 (noun)|direnmek mukavemeti kırılmak|1 (noun)|direnci mukavemetli|1 (noun)|dayanıklı|güçlü|dirençli mukavemetsiz|1 (noun)|dayanıksız|güçsüz|dirençsiz mukavim|1 (noun)|dayanıklı|güçlü|dirençli mukavva|1 (noun)|karton|delgeç|el işi|elişi|kutu|zımba mukavves|1 (noun)|kavisli|eğri|eğmeçli mukavvi|1 (noun)|kuvvetledirici|kuvvetlendirici mukayase etmek|1 (noun)|karşılaştırmak mukayese etmek|1 (noun)|karşılaştırmak|kıyaslamak mukayese|1 (noun)|karşılaştırma|kıyaslama mukayeseli|1 (noun)|karşılaştırmalı mukayyet|1 (noun)|bağlanmış|yazılmış|yazılı|kayıtlı mukayyet olmak|1 (noun)|korumak|gözetmek mukedder|1 (noun)|kederli mûkız|1 (noun)|uyandıran mukim|1 (noun)|eğleşen|oturan mukle|1 (noun)|gözbebeği mukni|1 (noun)|inandıran|inandırıcı mukoza|1 (noun)|sümük doku muktebes|1 (noun)|aktarılmış|alıntılanmış muktedir|1 (noun)|erkli|bayça muktedir olmak|1 (noun)|yapabilmek muktesit|1 (noun)|tutumlu|evcimik mukteza|1 (noun)|gereken|gerekli muktezi|1 (noun)|gereken|gerekli muktezî|1 (noun)|gerken mûlin|1 (noun)|bildiren muma çevirmek|1 (noun)|uslandırmak|mum etmek muma döndürmek|1 (noun)|uslandırmak mumbar|1 (noun)|bağırsak mum boya|1 (noun)|mum boyası mum boyası|1 (noun)|mum|terebentin|mum boya mum dibine ışık vermek|1 (noun)|çıra dibine ışık vermek mum direk|1 (noun)|dimdik mum duruşu|1 (noun)|vücudun mum etmek|1 (noun)|muma çevirmek mum gibi|1 (noun)|dosdoğru|dimdik|uslu|kıpırtısız mu|1 (noun)|mı / mi mum|1 (noun)|içyağı|kandelâ|çerağ|çırağ|fanus|kandela|mum boyası|şem mum kesilmek|1 (noun)|sessiz|uslu mumlamak|1 (noun)|mühürlemek mumluk|1 (noun)|şamdan mum olmak|1 (noun)|hırçınlığı munafık|1 (noun)|arabozan munafıklık|1 (noun)|arabozanlık|arabozuculuk munci|1 (noun)|kurtaran mundar etmek|1 (noun)|bozmak mundar|1 (noun)|murdar munebbihat|1 (noun)|uyarıcılar|münebbihler munfail|1 (noun)|edilgin munfasıl|1 (noun)|ayrı|ayrılmış|ayrık|ayrılı munis|1 (noun)|alışılan|alışılmış|uysal|sevimli|uygun|adamcıl|dinler|elcek|elez|geçimlü|pamuk gibi|tınglayu mûnis|1 (noun)|kanısıcak munkabız|1 (noun)|büzülmüş|toplanmış|verimsiz|çekilmiş munkalip|1 (noun)|değişmiş munkariz|1 (noun)|batmış|çökmüş|tükenmiş munsab|1 (noun)|karışan munsadı|1 (noun)|yarılmış|bölünmüş munsap|1 (noun)|kavuşan|mansap|ağız munsifane|1 (noun)|insafla munsif|1 (noun)|insaflı muntabı|1 (noun)|basılmış|damgalanmış muntabi|1 (noun)|yaratılıştan muntafi|1 (noun)|sönmüş|sönük|bastırılmış muntasıf|1 (noun)|yarı|orta|nısf muntazam|1 (noun)|düzenli|düzgün|manzum|tüzül muntazır|1 (noun)|bekleyen|gözleyen muntazır olmak|1 (noun)|beklemek|gözlemek munzam|1 (noun)|katma|katılmış|eklenmiş|ekleme|ek|ulanmış munzur|1 (noun)|surat murabahacılık|1 (noun)|tefecilik murabahacı|1 (noun)|tefeci murabaha|1 (noun)|tefecilik|faizcilk murabba|1 (noun)|dörtlü|dördül|kare|kalenderi murabıt|1 (noun)|murabut murabut|1 (noun)|murabıt murad|1 (noun)|mirad murafaa|1 (noun)|duruşma murahhas|1 (noun)|delege murahhaslık|1 (noun)|delegelik muraî|1 (noun)|bakan murakabe|1 (noun)|denetleme|denetim murakabe etmek|1 (noun)|denetlemek murakıp|1 (noun)|denetçi|yamun murakıplık|1 (noun)|denetçilik murakkak|1 (noun)|incelmiş|ince murakka|1 (noun)|parçalı|yamalı murana|1 (noun)|şakıt murat etmek|1 (noun)|dilemek|istemek murat|1 (noun)|istek|dilek|amaç|erek|gaye murdarilik|1 (noun)|omurilik murdar|1 (noun)|kirli|pis|mundar muris|1 (noun)|mirasçı|kalıtçı mûr|1 (noun)|karınca murur|1 (noun)|geçmek musabaka|1 (noun)|yarışma musabere|1 (noun)|sabretme|katlanma musaddak|1 (noun)|onaylı musaffa|1 (noun)|temizlenmiş|arıtılmış musaffî|1 (noun)|arıtan musağğar|1 (noun)|küçültülmüş musahabe|1 (noun)|konuşma|görüşme|söyleşi musahhih|1 (noun)|düzeltici|düzelten|düzeltmen musahhihlik|1 (noun)|düzelticilik musahip|1 (noun)|sohbet musallat etmek|1 (noun)|birini musallî|1 (noun)|namazlı musandıra|1 (noun)|yüklük musanna|1 (noun)|sanatlı|uydurma|düzme|yapıntılı musannâ|1 (noun)|süslü musannif|1 (noun)|sınıflandıran|yazar|klâsör|sıralaç musap|1 (noun)|tutulmuş|uğramış musavver|1 (noun)|resimli museccel|1 (noun)|sicilli musevîlik|1 (noun)|yahudilik musevî|1 (noun)|yahudi mushaf|1 (noun)|kur'an|kuran musırr|1 (noun)|ısrarcı musibetler|1 (noun)|fecayi|mesâib|rezaya musibet|1 (noun)|uğursuz|mihnet|ukubet musikar|1 (noun)|mıskal musiki|1 (noun)|müzik musil|1 (noun)|getiren muska|1 (noun)|taşıyanı|hamaylı|hamail|tılsım muslihîn|1 (noun)|iyiler muslin|1 (noun)|parlak|ince musluğun|1 (noun)|rozet musluk|1 (noun)|burma mustafa|1 (noun)|seçilmiş|ayıklanmış mustarip|1 (noun)|sağlıksız|hasta mustatil|1 (noun)|dikdörtgen mustazaf|1 (noun)|ezilmiş mustur|1 (noun)|niyetini musul|1 (noun)|yezidî muşahhas|1 (noun)|somut muşamba gibi|1 (noun)|kumaş muşamba|1 (noun)|linolyum muşmula|1 (noun)|yuvarlak|gülgillerden|mayhoş|döngel|beşbıyık muşta|1 (noun)|kunduracıların muştucu|1 (noun)|savacı|müjdeci muştulamak|1 (noun)|olayın|mujdelemek|müjdelemek|tebşir etmek muştulama|1 (noun)|müjdeleme|tebşir muştulanmak|1 (noun)|müjdelenmek muştulanma|1 (noun)|müjdelenme muştuluk|1 (noun)|müjdelik|müjde muştulu|1 (noun)|sevindirici|müjdeli muştu|1 (noun)|sava|müjde|selen|erim|beşaret mutaassıp|1 (noun)|bağnaz|fanatik mutaassıplık|1 (noun)|bağnazlık mutabakat-ı elfaz|1 (noun)|uyarlık mutabakat|1 (noun)|uyuşma|anlaşma|itilâf|uygunluk|uyum|uzlaşma|uyarlık|antant|konsensüs mutabık kalmak|1 (noun)|uyuşmak mutabık olmak|1 (noun)|anlaşmak mutabık|1 (noun)|uygun mutahhir|1 (noun)|temizleyici mutâlaa|1 (noun)|okuma mutalebe|1 (noun)|dava|iddia mutalla|1 (noun)|yıldızlı|cilalı mutantan|1 (noun)|görkemli|şatafatlı mutarıza|1 (noun)|ayraç mutariza|1 (noun)|yayayraç|parantez|yay ayraç mutar|1 (noun)|köy muhtarı mutasarrıflık|1 (noun)|sancak mutasavver|1 (noun)|düşünülmüş|tasarlanmış mutasavvıf|1 (noun)|sofi mutasyon|1 (noun)|değişinim mutasyonist|1 (noun)|değişinimci mutasyonizm|1 (noun)|değişinimcilik mutat|1 (noun)|alışılmış|alışılan|alışkanlık mutavaat fiili|1 (noun)|dönüşlü fiil mutavaat|1 (noun)|uyma|dönüşlü mutavassıt|1 (noun)|aracı|orta|ortalama muta|1 (noun)|veri mutavvel|1 (noun)|ayrıntılı|uzun mutâyebe|1 (noun)|şakalaşma mutayyeb|1 (noun)|hoşnut|razı mutazallil|1 (noun)|gölgeli mutazallim|1 (noun)|sızlanan mutçuluk|1 (noun)|evdemonizm muteberan|1 (noun)|muteberler muteberler|1 (noun)|muteberan muteber|1 (noun)|saygın|inanılır|güvenilir|değerli|geçer akçe|geçerli mutedil|1 (noun)|ılımlı|düşünce|itidalli|ılıman|ölçülü mutedillik|1 (noun)|ılımanlık|ılımlılık mutekid|1 (noun)|inanan|inançlı mutekit|1 (noun)|inançlı|inanlı|imanlı|mümin|dindar mûtemer|1 (noun)|kongre|kurultay mutemet|1 (noun)|güvenilen|güvence|dairelerde mutena|1 (noun)|seçkin|özenilmiş|önemli|özenli mûteriza|1 (noun)|parantez muteriz|1 (noun)|itirazcı mutfağını|1 (noun)|halk bilimi mutfak|1 (noun)|aş damı|aşhane|kuzine|matbah|ocaklık muthiş|1 (noun)|kıyasıya muti|1 (noun)|eslek|uysal|bazman|dinler|dölen|torum|yatman mûtî|1 (noun)|veren mut|1 (noun)|kut|saadet|şaz|yol mutlaka|1 (noun)|kesinlikle|mutlak|behemehal|her hâlde|önünde sonunda mutlakçılık|1 (noun)|saltçılık mutlak değer|1 (noun)|salt değer mutlakiyet|1 (noun)|saltçılık mutlak nem|1 (noun)|salt nem mutlak|1 (noun)|salt|saltık|mutlaka|kesin|kesinlikle mutlak sıcaklık|1 (noun)|salt sıcaklık mutlak sıfır|1 (noun)|salt sıfır mutlanmak|1 (noun)|mutlulanmak mutlulanmak|1 (noun)|mutlanmak mutluluğa|1 (noun)|gönendirmek|gönendirtmek mutluluk|1 (noun)|ongunluk|kut|saadet|araz|asudelik|baht|bahtiyarlık|ese|eyinç|feyiz|gerine gerine|gerinmek|güneş|ışık|kâm|şaz|şinanay|yum mutlu|1 (noun)|ongun|mes'ut|abat|abin|ağzı kulaklarında|ak|arızasız|bahtiyar|bahtlı|berhudar|gönenmek|güle güle|gülmek|hümayun|ışıklı|keyifli|kıvançlı|magbut|memnun|mesrur|mesut|saadetli|şaz|yirga|yumlu mutmain|1 (noun)|inanmış|ınanmış mutmain olmak|1 (noun)|inanmak|ınanmak mutruf|1 (noun)|çingene mutsuz|1 (noun)|bedbaht|bahtı kara|bahtsız|kutsuz|zavallı mutsuzluk|1 (noun)|bedbahtlık|bahtsızlık muttali|1 (noun)|öğrenmiş muttarit|1 (noun)|düzenli|tekdüze muttasıf|1 (noun)|nitelenmiş|nitelikli|vasıflı muttasıl|1 (noun)|biteviye|bitişik|aralıksız muvâcehe|1 (noun)|karşı|ön muvacehesinde|1 (noun)|karşısında muvacehe|1 (noun)|yüzleşme muvafakat etmek|1 (noun)|onaylamak|onamak muvafakat|1 (noun)|onama|onam muvaffak|1 (noun)|başarmış|başarılmış|başaran|beceren muvaffakıyetli|1 (noun)|başarılı muvaffakıyet|1 (noun)|muvaffakiyet|başarı|başkır muvaffakıyetsiz|1 (noun)|başarısız muvaffakıyetsizlik|1 (noun)|başarısızlık muvaffakiyet|1 (noun)|başarı|muvaffakıyet muvaffakiyetli|1 (noun)|başarılı muvaffakiyetsiz|1 (noun)|başarısız muvaffakiyetsizlik|1 (noun)|başarısızlık muvaffak olmak|1 (noun)|başarmak muvafık|1 (noun)|uygun muvahhiş|1 (noun)|korkunç muvakkat|1 (noun)|geçici|palyatif|eğreti muvakkî|1 (noun)|nişancı|tuğrakeş muvaneset|1 (noun)|ilgili muvasalat etmek|1 (noun)|varmak|ulaşmak muvasalat|1 (noun)|varma muvasala|1 (noun)|ulaşım|erişim|bitişme|kavuşma|ulaşma|varış muvassıl|1 (noun)|ulaştıran muvaşşah|1 (noun)|süslü|akrostiş muvazaa|1 (noun)|danışık|danışıklık muvazaalı|1 (noun)|danışıklı muvazat|1 (noun)|koşutluk|paralellik muvaz|1 (noun)|dengeli|uyumlu|eşit|denk muvazene|1 (noun)|dengelemek|denge|balans muvazeneli|1 (noun)|dengeli|ölçülü muvazenesiz|1 (noun)|dengesiz|ölsüsüz|ölçüsüz muvazenesizlik|1 (noun)|dengesizlik|ölçüsüzlük muvazi|1 (noun)|koşut|paralel muvazîn|1 (noun)|dengeli|uyumlu|eşit|denk muvazzaf|1 (noun)|görevli|ödevli muzad|1 (noun)|karşı|anti muzafferane|1 (noun)|muzafferce muzafferce|1 (noun)|muzafferane muzafferiyet|1 (noun)|üstünlük|utku|yengi muzaffer olmak|1 (noun)|yenmek muzaffer|1 (noun)|yenmiş|utkulu|utkun|güçlü|yekül|yenin muzahame|1 (noun)|kalabalık muzaheret|1 (noun)|destekleme muzahir|1 (noun)|destekleyen mûze|1 (noun)|çizme muzgillerden|1 (noun)|muz muzırlaşmak|1 (noun)|yaramazlaşmak muzır|1 (noun)|zararlı|karıştıran|yaramaz muzî|1 (noun)|inciten muzipleşmek|1 (noun)|hınzırlaşmak muzipliğine uğramak|1 (noun)|aldatılmak muziplik|1 (noun)|takılganlık|yaramazlık|azizlik|hınzırlık muzip|1 (noun)|takılgan muzlim|1 (noun)|karanlık|gizli|belirsiz muzmahil|1 (noun)|çökmüş muzmahill|1 (noun)|dağılmış muzmer|1 (noun)|gizli muzmir|1 (noun)|gizleyen muz|1 (noun)|muzgillerden|tatlı|besleyici muztarip|1 (noun)|kederli muztar|1 (noun)|zorlanmış|çaresiz|mecbur|zorunlu mübadat|1 (noun)|saldırganlık mübadele|1 (noun)|değiş|değişme|ayırbaş|değiş tokuş mübadil|1 (noun)|türkiye'de mübahase|1 (noun)|konuşma|iddia mübâhât|1 (noun)|övünme mübâhî|1 (noun)|övünen mübalağa|1 (noun)|abartma mübalâğa|1 (noun)|abartma|abartı mübalâğacı|1 (noun)|abartıcı|abartmacı mübalağacı|1 (noun)|abartıcı|palavracı mübalağacılık|1 (noun)|abartıcılık mübalâğacılık|1 (noun)|abartıcılık|abartmacılık mübalâğa etmek|1 (noun)|abartmak mübalağalı|1 (noun)|abartılı mübalâğalı|1 (noun)|abartılı|abartmalı|ilâveli mübalâğalıkonuşmak|1 (noun)|desteksiz atmak mübalâğasız|1 (noun)|abartısız|abartmasız mübalat|1 (noun)|dikkat|saygı mübarekdikeni|1 (noun)|şevketibostan|akkız|bostanotu|şevket otu|şevketotu mübarek|1 (noun)|kutlu|uğurlu|kutsal|beğenilen|kızılan|verimli|bereketli|aydın|pak|sadun|takdis etmek|yemîn|yolluk|yumlu mübâreklik|1 (noun)|ongunluk mübarek otu|1 (noun)|birleşikgillerden mübariz|1 (noun)|pehlivan mübaşeret|1 (noun)|girişme|başlama mübaşir|1 (noun)|çağrıcı|kavas|yankuçi|yasvul mübayaacı|1 (noun)|satın almacı mübayenet|1 (noun)|ayrılık|başkalık|tutmazlık|karşıtlık|uyuşmazlık|ayrılıkçı mübeccel|1 (noun)|ululanmış|büyütülmüş mübeddel|1 (noun)|değiştirilmiş mübelliğ|1 (noun)|bildiren|duyuran müberra|1 (noun)|aklanmış mübeşşir|1 (noun)|müjdeleyen|müjdeci mübeyyen|1 (noun)|açıklanmış mübîn|1 (noun)|açık|anlaşılır|aşikar|kur'an mübrem|1 (noun)|kaçınılmaz|vazgeçilmez|gerekli mübriz|1 (noun)|gösteren mübteda|1 (noun)|başlangıç mücadeleci|1 (noun)|savaşımcı|uğraşmacı|batmaz mücadele etmek|1 (noun)|uğraşmak|savaşmak|çatışmak mücadele|1 (noun)|savaş|savaşım|uğraş mücahede|1 (noun)|çalışma|gayret mücahit|1 (noun)|alp eren mücavebe|1 (noun)|cevaplandırma mücavir|1 (noun)|komşu mücbir|1 (noun)|zorlayıcı|zorlayan müceffif|1 (noun)|kurutucu|kurutan mücef|1 (noun)|oyuk mücehhez|1 (noun)|donanmış|hazırlıklı|hazırlanmış|donatılmış mücehhez olmak|1 (noun)|taşımak mücehhiz|1 (noun)|tamamlayan|donatan mücellâ|1 (noun)|parlatılmış|parlak|cilâlı mücelled|1 (noun)|ciltlenmiş|ciltli mücellit|1 (noun)|ciltçi mücellithane|1 (noun)|ciltevi mücellitlik|1 (noun)|ciltçilik mücerreb|1 (noun)|görmüş|geçirmiş|tecrübeli mücerred|1 (noun)|boyda mücerrep|1 (noun)|denenmiş|sınanmış mücerretçilik|1 (noun)|soyutçuluk mücerret|1 (noun)|soyut|evlenmemiş|bekâr|yalnız|ancak|abstre|yalın durum mücevherat|1 (noun)|mücevherler mücevherat tamircisi|1 (noun)|yüzük mücevher|1 (noun)|beder|butik|cevahir|cevher|takığ|yazal mücevherci|1 (noun)|kuyumcu|yüzük|cevahirci mücevhercilik|1 (noun)|kuyumculuk mücevherler|1 (noun)|mücevherat mücmel|1 (noun)|kısa|özetli mücre|1 (noun)|çekmece mücrim|1 (noun)|suçlu müctebâ|1 (noun)|seçilmiş müctehid|1 (noun)|alim|imam müctehidîn|1 (noun)|müctehidler müctehidler|1 (noun)|müctehidîn mücver|1 (noun)|yumurta|peynir|dereotu|tuz|karabiber müdafaa etmek|1 (noun)|savunmak|korumak müdafaaname|1 (noun)|savunma müdafaa|1 (noun)|savunma|koruma müdafi|1 (noun)|savunucu|avukat müdahale etmek|1 (noun)|karışmak müdahale|1 (noun)|karışma|elatma|müdahele müdahele|1 (noun)|müdahale müdahil|1 (noun)|karışan müdâhin|1 (noun)|dalkavuk müdâm|1 (noun)|boyuna|daima|kesintisiz müdâmî|1 (noun)|daimi müdana|1 (noun)|minnet müdâvele|1 (noun)|devretme|devrolma|çevirme|teati müdâvî|1 (noun)|iyileştiren|tabip müdavim|1 (noun)|gedikli müdbir|1 (noun)|düşkün müddebir|1 (noun)|tedbirli müddeialeyh|1 (noun)|davalı müddeî|1 (noun)|davacı müddei|1 (noun)|savlayıcı|davacı müddeiumumîlik|1 (noun)|savcılık müddeiumumî|1 (noun)|savcı müdde|1 (noun)|müddet müddetli|1 (noun)|süreli müddetsiz|1 (noun)|süresiz müddet|1 (noun)|süre|bolcal|müdde müdebbir|1 (noun)|tedbirli müdebdeb|1 (noun)|debdebeli|gösterişli müdekkih|1 (noun)|inceleyen|araştıran müdekkik|1 (noun)|ınceleyici|inceleyici müdellel|1 (noun)|kanıtlanmış|kanıtlı müderris|1 (noun)|profesör müdevven|1 (noun)|derlenmiş|düzenlenmiş müdevver|1 (noun)|yuvarlak müdevvir|1 (noun)|devreden|döndüren|çeviren müdiran|1 (noun)|müdürler müdiriyet|1 (noun)|müdüriyet müdir|1 (noun)|müdür müdrik|1 (noun)|anlamış müdrike|1 (noun)|anlık müdüriyet|1 (noun)|müdürlük|müdiriyet|yönetmenlik müdürler|1 (noun)|müdiran müdürlük|1 (noun)|yönetmenlik|direktörlük|yönetmenin|müdüriyet müdür muavini|1 (noun)|müdür yardımcısı müdür yardımcısı|1 (noun)|müdür muavini müdür|1 (noun)|yöneten|yönetmen|direktör|başöğretmen|müdir müebbed|1 (noun)|sonsuz|ebedi müeccel|1 (noun)|ertelenmiş müeddeb|1 (noun)|edebli|terbiyeli|uslu müeddep|1 (noun)|uslu|terbiyeli|edepli müeddib|1 (noun)|eğiten|öğreten|terbiyeci müeddî|1 (noun)|ödeyen müellif|1 (noun)|yazar müellim|1 (noun)|kederlendiren|acıklı|hazin müemmen|1 (noun)|sağlanmış|güvenilir müennes|1 (noun)|dişil müessese|1 (noun)|kuruluş|kurum müesseselerle|1 (noun)|istihbarat memuru müesseseleşmek|1 (noun)|kurumlaşmak müesseseleşme|1 (noun)|kurumlaşma müesses|1 (noun)|kurulu|kurulmuş müessif|1 (noun)|üzücü müessir|1 (noun)|dokunaklı|etkili|sonuçlu|etken|fail|faktör müessiriyet|1 (noun)|etkinlik|etkililik müessir olmak|1 (noun)|etkilemek müessis|1 (noun)|kurucu müevvel|1 (noun)|tevilli|yorumlanmış müeyyide|1 (noun)|yaptırım müezzin|1 (noun)|ezancı müfessir|1 (noun)|tefsireden|manalandıran|anlamlandıran müfettişlik|1 (noun)|denetçilik müfettiş|1 (noun)|tüzük|enkizitör|yamun müfid|1 (noun)|mânalı|mânidâr|faydalı müfit|1 (noun)|yararlı|faydalı|anlatan müflis|1 (noun)|batkın müfredat|1 (noun)|ayrıntılar|öğretim programı müfredat programı|1 (noun)|öğretim programı müfret|1 (noun)|tekil|teklik|tekçe müfrit|1 (noun)|aşırı|ekstrem müfsid|1 (noun)|mirrid müfsit|1 (noun)|karıştırıcı|fesatçı|münafık|arabozan|ara bozucu|cizvit|fasit müft|1 (noun)|bedava|beleş müftehir|1 (noun)|övünen|fahir müfteri|1 (noun)|iftiracı|karacı|karaçalan|karaçalıcı müfterilik|1 (noun)|karacılık müge|1 (noun)|inci çiçeği mühasif|1 (noun)|sönük|donuk mühendis|1 (noun)|köprü|kimya|biyoloji|elektrik|otomobil|motor|ölçmen mühendislerin|1 (noun)|bayrakçık|flâma mühendislik|1 (noun)|yol|köprü|yapı|makine|ölçmenlik|teknik ressam müheyya|1 (noun)|hazır müheyyiç|1 (noun)|coşturucu mühimmat|1 (noun)|cephane mühim|1 (noun)|önemli|azim|ehemmiyetli mühimsemek|1 (noun)|önemsemek|saymak mühimsemezlik|1 (noun)|önemsemezlik mühlet|1 (noun)|süre|vade|mehil mühlik|1 (noun)|öldürücü|tehlikeli mühliye|1 (noun)|yahudi ebegümeci mühmel|1 (noun)|bırakılmış|bakılmamış mührelemek|1 (noun)|parlatmak|düzeltmek mühresenk|1 (noun)|balgamtaşı|balgam taşı mührünü basmak|1 (noun)|mühürlemek|onaylamak mührüsüleyman|1 (noun)|tüysüz mühtedi|1 (noun)|dönme mühted|1 (noun)|kızmış mühür basmak|1 (noun)|mühürlemek mühürbend|1 (noun)|mühürlenmiş mühür gözlü|1 (noun)|sevgili|iri mühürlemek|1 (noun)|yasalara|kapatmak|kaşelemek|mumlamak|mührünü basmak|mühür basmak mühürleme|1 (noun)|temhir mühürlenmiş|1 (noun)|mühürbend mühürletmek|1 (noun)|kaşeletmek|sikkelemek mühür|1 (noun)|metal|damga|kaşe|ıstampa|ıstanpa mühür pensi|1 (noun)|elektrik müjdeci|1 (noun)|muştucu|öncü|mübeşşir müjdelemek|1 (noun)|muştulamak|tebşir etmek müjdeleme|1 (noun)|muştulama|tebşir müjdelenmek|1 (noun)|muştulanmak müjdelenme|1 (noun)|muştulanma müjdeleyen|1 (noun)|mübeşşir müjdelik|1 (noun)|muştuluk|müjde müjdeli|1 (noun)|muştulu müjde|1 (noun)|muştu|muştuluk|iyi|beşaret|sava|selen|müjdelik|büşra|nüvit|yumuş müjgân|1 (noun)|kirpik mükafat|1 (noun)|çoldu|yanıt|yanut mükâfatını görmek|1 (noun)|özverinin mükâfât|1 (noun)|isâbet mükâfatlandırmak|1 (noun)|ödüllendirmek mükâfatlandırma|1 (noun)|ödüllendirme mükâfat|1 (noun)|ödül|değerlendirici mükedder olmak|1 (noun)|üzülmek|kederlenmek mükedder|1 (noun)|üzgün|acılı|üzüntülü|kederli mükellefiyet|1 (noun)|yükümlülük|yüküm mükellef|1 (noun)|yükümlü|eksiksiz mükemmel|1 (noun)|eksiksiz|kusursuz|tükel|yetkin|aliyyülâlâ|berkemal|dört dörtlük|harika|ilâhî|kâmil|kıyak|komple|oflaz|sıfır numara|töre|tügüz|yeti|yetişgin mükemmelen|1 (noun)|eksiksiz mükemmeliyet|1 (noun)|mükemmellik|yetkinlik mükemmellik|1 (noun)|eksiksiz|kusursuz|tam|kemal|mükemmeliyet mükerreren|1 (noun)|tekrarlanarak|yinelemeyle mükerrer|1 (noun)|tekrarlanmış|yenilenmiş|yinelemeli|yinelenmiş|tekrarlı mükesser|1 (noun)|kırılmış|düzensiz mükessir|1 (noun)|çoğaltan mükevvin|1 (noun)|yaratan mükrim|1 (noun)|ikramcı|konuksever|ağırlayan müktesebat|1 (noun)|edinilen|edinç|kazanım mükteseb|1 (noun)|kazanılmış müktesep|1 (noun)|kazanılmış|edinilmiş müktesib|1 (noun)|kazanan mülabese|1 (noun)|münasebet|ilişki mülâhaza|1 (noun)|düşünce|fikir mülâhazat|1 (noun)|düşünceler mülahazat|1 (noun)|düşüntüler mülâhaza yapmak|1 (noun)|düşünmek mülahham|1 (noun)|etleç mülâhham|1 (noun)|şişman mülahhas|1 (noun)|kısaltılmış mülakat|1 (noun)|görüşme mülâkat|1 (noun)|görüşme|buluşma|röportaj mülâki|1 (noun)|buluşan|kavuşan|görüşen mülaki|1 (noun)|konuşan mülâki olmak|1 (noun)|buluşmak|kavuşmak|görüşmek mülakkab|1 (noun)|lakaplı mülasık|1 (noun)|bitişk|yapışık mülâyemet|1 (noun)|uysallık|yumuşaklık mülayemet|1 (noun)|yumuşaklık mülâyim|1 (noun)|uygun mülazım|1 (noun)|teğmen mülâzım|1 (noun)|teğmen mülehham|1 (noun)|şişman mülemma|1 (noun)|bulaşmış|sıvanmış mülevven|1 (noun)|renkli mülevves|1 (noun)|kirli|pis|karışık|düzensiz mülevvin|1 (noun)|boyayan müleyyin|1 (noun)|yumuşatıcı mülga|1 (noun)|kapatılan mülhakat|1 (noun)|ekler mülhak bütçe|1 (noun)|katma bütçesi mülhak|1 (noun)|eklenmiş|bağlı|ekli|katılmış mülhem|1 (noun)|esinlenmiş mülhem olmak|1 (noun)|esinlenmek mülhid|1 (noun)|dinsiz mülhit|1 (noun)|tanrısız|dinsiz|imansız mülk|1 (noun)|ev|dükkân|ülke|dünyalık|ev bark|miras|od ocak|vargı|varım|varlık mülkiye idadîsi|1 (noun)|lise mülkiyetinde|1 (noun)|tapulu mülkiyet|1 (noun)|iyelik|sahiplik|el mülkü|1 (noun)|varlıksız mültasık|1 (noun)|bitişik|yapışık mülteci|1 (noun)|sığınık|sığınan|sığınmacı mültefit|1 (noun)|iltifatkâr mülteka|1 (noun)|kavuşma|buluşma mültemi|1 (noun)|parlak mültezim|1 (noun)|kesenekçi|kesimci|iltizamcı mülti|1 (noun)|çok müluk|1 (noun)|hükümdarlar|padişahlar|krallar mümârese|1 (noun)|duruşmak mümarese|1 (noun)|yatkınlık|alışma|el yatkınlığı mümas|1 (noun)|dokunan|teğet mümasil|1 (noun)|benzeyen|andıran|benzeş|benzer mümâzece|1 (noun)|övünme mümbit|1 (noun)|verimli|bitek mümessillik|1 (noun)|temsilcilik mümessil|1 (noun)|temsilci|kıdemli mümeyyez|1 (noun)|seçilmiş mümeyyiz|1 (noun)|iyiyi|kötüyü|seçen|ayırtman mümeyyizlik|1 (noun)|ayırtmanlık mü|1 (noun)|mı / mi mü'min|1 (noun)|allah'a|peypamberine|müslüman|aziz mü'minane|1 (noun)|mü'mince müminat|1 (noun)|mü'mineler mü'mince|1 (noun)|mü'minane mü'mineler|1 (noun)|müminat mümin|1 (noun)|inançlı|inanan|imanlı|mutekit|müslüman|inanlı mümkün mertebe|1 (noun)|olabildiğince mümkün|1 (noun)|muhtemel|olabilir|olası|gegez|kabil|olanaklı|olumsal mümtaz|1 (noun)|seçkin|müntehab|yeğ mümted|1 (noun)|uzayan mümteni'|1 (noun)|imkansız mümteni|1 (noun)|olamaz|kaçınan|olmayacak mümtezic|1 (noun)|karışan|kaynaşan|uyuşan mümza|1 (noun)|imzalanmış mümzî|1 (noun)|imzalayan münacat|1 (noun)|yakarış|yakarma|yalvarma münadî|1 (noun)|bağıran|tellal münadilik|1 (noun)|tellallık münaferet|1 (noun)|soğukluk münafık|1 (noun)|arabozan|bölücü|karıştırıcı|fesatçı|müfsit|ara bozucu münafıklık|1 (noun)|arabozanlık|ara bozuculuk münafi|1 (noun)|aykırı münâkalât|1 (noun)|nakliyat münakalât|1 (noun)|ulaştırma münakale|1 (noun)|ulaşım münakasa|1 (noun)|eksiltme münakaşa etmek|1 (noun)|tartışmak münakaşa|1 (noun)|tartışma|eksiltme|münazaa münakis|1 (noun)|aksetmiş|yansımış münakkah|1 (noun)|ayıklanmış|temizlenmiş münakkahiyet|1 (noun)|soğumluluk münakkaş|1 (noun)|nakışlı|süslü münakkat|1 (noun)|noktalanmış|noktalı münasafaten|1 (noun)|yarıyarıya münasebat|1 (noun)|ilgiler|münasebetler|yakınlıklar|ilişkiler münasebe|1 (noun)|benzeme münasebet|1 (noun)|ilişik|ilişki|ilinti|sebep|vesile|gerekçe|neden|alış veriş|alışveriş|bağıntı|baylanış|liyazon|mülabese|temas münasebetiyle|1 (noun)|dolayısıyla|sebebiyle|itibarıyla münasebetler|1 (noun)|münasebat münasebetli|1 (noun)|ilişkili|uygun münasebetsizlik|1 (noun)|saygısızlık münasebetsiz|1 (noun)|ters|yakışıksız|çirkin|aksi|sıra|uyumsuz|acur|aklıevvel|uygunsuz münâsib|1 (noun)|benzer|uygun|lâyık|yakışır|yaraşır münasiptir|1 (noun)|yeridir münasip|1 (noun)|uygun|yerinde|beğenilen|geray|şaygan|tekinik|yaraşur|yaraylı münavebe ile|1 (noun)|nöbetleşe|nöbetle münavebeli|1 (noun)|sırayla|dönüşümlü|nöbetleşe|dönenceli münavebe|1 (noun)|nöbetleşme|keşikleme|almaş münavebeten|1 (noun)|nöbetleşe münazaa|1 (noun)|çekişme|münakaşa|düşmanlık|kavga münazara|1 (noun)|tartışı|tartışım|karşıberi münazi|1 (noun)|kavgacı münazil|1 (noun)|azledilmiş münbais|1 (noun)|gönderilmiş|gönderilen münbasıt|1 (noun)|yayılan|acılan|genişleyen|şen münbasit|1 (noun)|yaygın|genişleyen münbit|1 (noun)|üregen münceli|1 (noun)|apaçık|parlak müncemid|1 (noun)|donmuş|donuk müncer olmak|1 (noun)|sonuçlanmak müncezib|1 (noun)|cezbedilmiş|çekilmiş münci|1 (noun)|kurtaran mün|1 (noun)|çorba mündefi|1 (noun)|defedilmiş mündemiç|1 (noun)|bulunan|içkin münderecat|1 (noun)|içindekiler mündericat|1 (noun)|içindekiler|ıçindekiler münderic|1 (noun)|dercolunmuş münderis|1 (noun)|silinmiş münebbihler|1 (noun)|munebbihat münebbih|1 (noun)|uyarıcı|uyaran müneccim|1 (noun)|astrolog|astronom|yıldızbilimci|yıldız falcısı müneccimlik|1 (noun)|astroloji|yıldız falcılığı münekkit|1 (noun)|eleştirmen|eleştirici|eleştirmeci münekkitlik|1 (noun)|eleştirmenlik|eleştirmecilik|eleştiricilik münevver|1 (noun)|aydın|aydınlatılmış|aydınalp|entelektüel münevvim|1 (noun)|uyutan|uyutucu münezzeh|1 (noun)|temiz|arınmış|salim|arı münfail|1 (noun)|edilgin|gücenmiş|alınmış|kırgın münfehim|1 (noun)|anlaşılan münfek|1 (noun)|ayrılmış münfekk|1 (noun)|sökülmüş|ayrılmaz|bitişik münferiç|1 (noun)|geniş münferit|1 (noun)|tek|ayrı münfesih|1 (noun)|bozulmuş|dağılmış|feshedilmiş münhal|1 (noun)|boş|açık|erir|eriyebilen|çözülen münhani|1 (noun)|eğri münharif|1 (noun)|çarpık|sapmış münhasıran|1 (noun)|yalnız|özellikle münhasır|1 (noun)|sınırlanmış|mahsus|sınırlı münhat|1 (noun)|alçak|ingin|engin münhazım|1 (noun)|hazmolulan münhedim|1 (noun)|harap münhemik|1 (noun)|düşkün münhezim|1 (noun)|bozulmuş|yenilmiş münih|1 (noun)|almanya'nın mün'im|1 (noun)|nimetlendiren|ikramcı münîr|1 (noun)|nurlandıran|parlak münkalib|1 (noun)|kalbolunmuş|dönüşmüş münkariz|1 (noun)|hahvolmuş münkasım|1 (noun)|bölünen münkasim|1 (noun)|bölünmüş|ayrılmış münkatı|1 (noun)|kesilmiş|kesilen münkehe|1 (noun)|evlenme münkerat|1 (noun)|menhiyat münker|1 (noun)|reddedilen münkesif|1 (noun)|tutulmuş münkesir|1 (noun)|kırılmış|kırık|kırgın|gücenmiş münkeşif|1 (noun)|keşfedilmiş münkir-i hakikat|1 (noun)|hakikatı münkir|1 (noun)|imansız münkirlik|1 (noun)|inkarcılık|imansızlık münnevvir|1 (noun)|aydınlatan|ışıklandıran münsecil|1 (noun)|sicilli|kayıtlı münsed|1 (noun)|tıkanmış|kapalı münselib|1 (noun)|kaçmış|kalmamış münşak|1 (noun)|yarılmış|çatlamış münşerih|1 (noun)|ferahlı|ferah müntahabat|1 (noun)|seçmeler müntahap|1 (noun)|seçilmiş|seçme müntahip|1 (noun)|seçmen müntakid|1 (noun)|tenkitçi müntakil|1 (noun)|ölmüş müntefi|1 (noun)|faydalanan|kazanan müntehab|1 (noun)|seçilmiş|seçkin|mümtaz müntehap|1 (noun)|seçilmiş|seçme münteha|1 (noun)|son|bitmiş|bitim müntehi|1 (noun)|bitmiş müntehib|1 (noun)|seçen müntehil|1 (noun)|intihalcı müntehip|1 (noun)|seçmen müntekim|1 (noun)|intikamcı müntesib|1 (noun)|bağlanmış|girmiş.2-mensub müntesip|1 (noun)|ilgili|kapılanmış münteşir|1 (noun)|yaygın|yayılmış müntic|1 (noun)|neticelendiren müntin|1 (noun)|kokan|kokmuş|bozuk münzel|1 (noun)|indirilmiş münzevi|1 (noun)|çekilgin|birgen müphem|1 (noun)|belirsiz|kapalı|kapalıca|örtülü müphemiyet|1 (noun)|belirsizlik müphemlik|1 (noun)|belirsizlik müpteda|1 (noun)|özne müptedi|1 (noun)|başlayıcı|acemi müptela|1 (noun)|düşkün|tutkun müptelâ olmak|1 (noun)|tutulmak|alışmak müptelâ|1 (noun)|tutulmuş|âşık|vurgun|düşkün|tutkun müptezel|1 (noun)|değersiz|bayağı müracaat|1 (noun)|başvuru|danışma|başvurma müracaatçı|1 (noun)|başvurucu müracaat etmek|1 (noun)|başvurmak müradif|1 (noun)|anlamdaş|eş anlamlı mürafakat|1 (noun)|arkadaşlık|yoldaşlık mürai|1 (noun)|ikiyüzlü müraî|1 (noun)|ikiyüzlü|riyakâr müraîlik|1 (noun)|ikiyüzlülük|riyakârlık mürailik|1 (noun)|ikiyüzlülük|takiye mürâilik|1 (noun)|riyakarlık mürâi|1 (noun)|riyakar müraselat|1 (noun)|haberleşmeler|yazışmalar mürasele|1 (noun)|mektuplaşma|haberleşme mürdesenk|1 (noun)|pbo mürd olmak|1 (noun)|ölmek|gebermek mürd|1 (noun)|ölü|ölmüş mürdümük|1 (noun)|baklagillerden mürebbi|1 (noun)|eğitici|usta mürebbiye|1 (noun)|etige mürebbî|1 (noun)|yetiştiren müreccah|1 (noun)|yeğ|yeğrek müreddef|1 (noun)|redifli müreffehen|1 (noun)|gönençle müreffeh|1 (noun)|gönençli|refahlı mürekkebi kurumadan bozmak|1 (noun)|karar|sözleşme mürekkep|1 (noun)|birleşmiş|birleşik|yazıboya|yazısıvı|bileşik mürekkep yalamış|1 (noun)|kültürlü|okuyup mürettebat|1 (noun)|gemi|tayfa mürettep|1 (noun)|dizilmiş|dizili|derlenmiş|uydurma mürettip|1 (noun)|düzenleyen|hazırlayan|dizgici|dizmen mürettiphâne|1 (noun)|dizgiodası mürettiphane|1 (noun)|dizgi yeri mürettiplik|1 (noun)|dizgicilik mürîd|1 (noun)|istiyen|talebesi mürit|1 (noun)|izdeş mürsel mecaz|1 (noun)|düzdeğişmece mürsil|1 (noun)|gönderen mürşidinden|1 (noun)|el almak mürşîd|1 (noun)|şeyhi mürşit|1 (noun)|kılavuz|pir|yerçi|yol atası mürteci|1 (noun)|gerici mürtefi|1 (noun)|yükselen|yüksek|yüce|mualllâ mürtekip|1 (noun)|yiyici mürtesem|1 (noun)|projeksiyon|iz düşümü mürteşi|1 (noun)|yiyici mürt olmak|1 (noun)|ölmek|gebermek mürt|1 (noun)|ölmüş mürur|1 (noun)|geçme müruriye|1 (noun)|geçmelik müruruzaman|1 (noun)|süre aşımı|zaman aşımı mürüvvet|1 (noun)|cömertlik|düğün|bayram|ziyafet|sünneti|evliliği|sevinç|yiğitlik|mertlik|iyilikseverlik|serv mürüvvetini görmek|1 (noun)|askerlik|düğün mürüvvetli|1 (noun)|iyiliksever|insaniyetli mürüvvet-mend|1 (noun)|cömert mürüvvetsiz|1 (noun)|insaniyetsiz mürver|1 (noun)|hanımeligillerden müsaade etmek|1 (noun)|olurlamak müsaade|1 (noun)|izin|icazet|ruhsat|elverişli|cevaz|destur müsaadesiz|1 (noun)|destursuz müsabaka|1 (noun)|karşılaşma|yarış|yarışma|yarım müsabakaya girmek|1 (noun)|yarışmak müsabık|1 (noun)|yarışmacı|yarışçı müsademe|1 (noun)|çarpışma|uğraşma müsadere|1 (noun)|zoralım|zor alım müsadif|1 (noun)|rastlayan müsait|1 (noun)|uygun|elverişli müsakaba|1 (noun)|karşılaşma müsamaha|1 (noun)|hoşgörü|tolerans müsamahakârlık|1 (noun)|hoşgörülük|hoşgörürlük müsamahakâr|1 (noun)|toleranslı|hoşgörücü müsamahalı|1 (noun)|hoşgörülü|toleranslı müsamahasız|1 (noun)|hoşgörüsüz|toleranssız müsamahasızlık|1 (noun)|hoşgörüsüzlük|toleranssızlık müsamede|1 (noun)|karşılaşma müsamere|1 (noun)|oyun müsaraat|1 (noun)|teşebbüs|girişme müsavatçılık|1 (noun)|eşitçilik müsavat|1 (noun)|eşitlik|denklik müsavatsızlık|1 (noun)|eşitsizlik müsavî|1 (noun)|eşit müsavi|1 (noun)|eşit|denk|adil|eşingen müsebbeb|1 (noun)|netice müseccel|1 (noun)|sicilli müseddes|1 (noun)|altıgen müsekkin|1 (noun)|yatıştırıcı müsellesat|1 (noun)|trigonometri müselles|1 (noun)|üçgen|üçlü müsemmen|1 (noun)|sekizli müsevvit|1 (noun)|kâtip müshil|1 (noun)|içsürdürücü müskirat|1 (noun)|içkiler müslemek|1 (noun)|sobelemek müslim|1 (noun)|müslüman müslüman adam|1 (noun)|dürüst müslüman|1 (noun)|dindar|doğru|mümin|islâm|muhammedî|mü'min|müslim|sultan müslümanların|1 (noun)|abdest müslümanlaştırma|1 (noun)|islâmlaştırma müslümanlaştırmak|1 (noun)|islâmlaştırmak müslümanlık|1 (noun)|islâmiyet|islâmlık|islam|islamiyet müslümanlıkta|1 (noun)|farz|zekât|zekât vermek müslüman mahallesinde salyangoz satmak|1 (noun)|körler mahallesinde ayna satmak müsmir|1 (noun)|verimli|yararlı müsned|1 (noun)|dayanak müsnedünileyh|1 (noun)|özne müsnet|1 (noun)|yüklem müspet|1 (noun)|olumlu|pozitif müsriflik|1 (noun)|tutumsuzluk|savurganlık|israf müsrif|1 (noun)|tutumsuz|savurgan|hesapsız|tökü müstacelen|1 (noun)|ivedilikle|çabucak müstacel|1 (noun)|ivedi|evgin|acele|acil|ivedili müstaceliyet|1 (noun)|ivedilik|istical müstağni|1 (noun)|doygun|gönlü tok müstağrip|1 (noun)|batılılaşmış müstahak|1 (noun)|lâyık|kazanmış|müstehak müstahdem|1 (noun)|hizmetli|odacı|hademe müstahfaz|1 (noun)|korunmuş müstahkem|1 (noun)|belirtilmiş|sağlamlaştırılmış müstahsil|1 (noun)|üretici|yetiştirici müstahzar|1 (noun)|hazırlanmış|preparat müstahzır|1 (noun)|hazırlayan müstakar|1 (noun)|durulmuş müstakbel|1 (noun)|gelecek|istikbal|gelecekteki müstakil|1 (noun)|bağımsız müstakil ev|1 (noun)|tripleks|köşk|villa müstakim|1 (noun)|doğru|doğrulu müstamel|1 (noun)|eski|kullanılmış müstantik|1 (noun)|sorgu yargıcı müstear|1 (noun)|takma müstebitlik|1 (noun)|zorbalık|despotluk müstebit|1 (noun)|zorba|despot müstecir|1 (noun)|kiracı müstefit etmek|1 (noun)|yararlandırmak müstefit olmak|1 (noun)|yararlanmak|faydalanmak müstefit|1 (noun)|yararlanma müstehak|1 (noun)|müstahak müstehase|1 (noun)|fosil|taşıl müstehcen|1 (noun)|yakışıksız müstehcin|1 (noun)|çirkin|kotu müstehil|1 (noun)|imkansız müstehlik|1 (noun)|tüketici müstehzi|1 (noun)|alaycı|alaylı|sarakacı müstekreh|1 (noun)|iğrenç müstelzim|1 (noun)|gerektiren|gereken müstemirren|1 (noun)|arasız müstemlekecilik|1 (noun)|sömürgecilik müstemlekeci|1 (noun)|sömürgeci müstemleke|1 (noun)|sömürge|koloni müsteniden|1 (noun)|dayanarak müstenit|1 (noun)|dayanan|yaslanan|dayalı müstenkif|1 (noun)|çekimser müstensih|1 (noun)|yazmaca|çoğaltma makinesi müsterih|1 (noun)|kaygısız müstesna|1 (noun)|şaz|ayrıcalı|ayrık|dışındaki|hariç|ayrıcalıklı|kural dışı müsteşar|1 (noun)|bakanlıklarda|danışman müsteşrik|1 (noun)|şarkiyatçı|oryantalist|doğu bilimci müstevi|1 (noun)|düz|düzlem müstevî|1 (noun)|düz|düzlem müstevli|1 (noun)|devlet|salgın müstezat|1 (noun)|artmış müsvedde defteri|1 (noun)|karalama defteri müsvedde|1 (noun)|karalama müşabehet|1 (noun)|benzeşlik|benzerlik müşabih|1 (noun)|benzer|benzeş müşahade|1 (noun)|müşahede müşahede etmek|1 (noun)|gözlemlemek müşahede|1 (noun)|gözlem|görme|müşahade müşahhas|1 (noun)|somut|konkre|konkret müşâhid|1 (noun)|gören müşahit|1 (noun)|gözleyici|gözlemci müşâkele|1 (noun)|benzeme müşareket|1 (noun)|ortaklık|ortaklaşma müşârik|1 (noun)|ortak|şerik müşavere|1 (noun)|danışma|danış|geneş|istişare müşavir|1 (noun)|danışman|danişman müşavirlik|1 (noun)|danışmanlık müşebbeh|1 (noun)|benzetilen müşekkel|1 (noun)|iri|gösterişli müşerref olmak|1 (noun)|onurlanmak|şereflenmek müşevveş|1 (noun)|belirsiz|karışık|düzensiz müşevvik|1 (noun)|ayartan|kışkırtan müşfik|1 (noun)|sevecen|şefkatli|şefik müşirlik|1 (noun)|mareşallik müşir|1 (noun)|mareşal|gösterge müşkülât çekmek|1 (noun)|zorluk müşkülât|1 (noun)|güçlük|güçlükler|zorluklar müşkül|1 (noun)|güç|zor|çetin|engel|güçlük|zorluk müşkülleşmek|1 (noun)|güçleşmek|zorlaşmak müşkülpesent|1 (noun)|titiz|güç beğenir|yerinür müşriklik|1 (noun)|şirk müştak|1 (noun)|çıkmış|türev|özleyen müştakkunminh|1 (noun)|köken müştehi|1 (noun)|istekli|iştahlı müşteki olmak|1 (noun)|yakınmak müşteki|1 (noun)|yakınan|sızlanan|şikâyetçi müştemilât|1 (noun)|eklentiler müştereken|1 (noun)|ortaklaşa|birlikte müşterek|1 (noun)|ortak|birlik|ortaklaşa|bir|meşfû müşteri|1 (noun)|jüpiter|erendiz|alıcı|hizmet müşterilerle|1 (noun)|istihbarat memuru müşteriye|1 (noun)|soyup soğana çevirmek mütâbeat|1 (noun)|uymak mütalâa|1 (noun)|düşünce|irdeleme|müzakere|görüş|etüt|oy|okuma|düşünüş|fikir mütalaa etmek|1 (noun)|okumak mütalâa etmek|1 (noun)|okumak mütalaa|1 (noun)|okumaya|okumak mütamadî|1 (noun)|aralıksız|sürekli|devamlı müt'a nikâhı|1 (noun)|evlenme mütareke|1 (noun)|ateşkes|bırakışma müteaddi|1 (noun)|geçişli müteaddit|1 (noun)|çok|birçok|çokbenzerli müteaffin|1 (noun)|kokuşuk müteahhitlik|1 (noun)|üstencilik müteahhit|1 (noun)|üstenci|yüklenici müteakıben|1 (noun)|arkadan|sonra müteakıp|1 (noun)|ardıl müteakiben|1 (noun)|sonra|arkadan müteakip|1 (noun)|ardından|sonra müteal|1 (noun)|ali|büyük mütealiye|1 (noun)|deneyüstücülük|transandantalizm müteallik|1 (noun)|ilişkin|ilgili|alakalı|değgin müteammim|1 (noun)|genelleşmiş|yaygın mütearife|1 (noun)|aksiyom|belit mütebahhir|1 (noun)|geniş mütebaki|1 (noun)|kalan mütebasbıs|1 (noun)|yaltakçı|yaltak|yaltaklanan mütebeddil|1 (noun)|dengesiz|değişen|kararsız mütebessim|1 (noun)|gülümseyen|güleç mütecanis|1 (noun)|bağdaşık|homojen|türdeş mütecanis lafız|1 (noun)|eşadlı mütecasir|1 (noun)|yeltenen mütecaviz|1 (noun)|saldırgan|saldırıcı|sataşkan|agresif|teker mütecehhiz|1 (noun)|donanmış mütecessis|1 (noun)|soraklı|araştırıcı|meraklı mütedair|1 (noun)|ait|için|dolayı|üzerine mütedavil|1 (noun)|döner|geçen|geçer mütedavil sermaye|1 (noun)|döner sermaye mütedeyyin|1 (noun)|dindar müteessif olmak|1 (noun)|üzülmek|acınmak|yerinmek müteessif|1 (noun)|üzülen|acınan|yerinen müteessir olmak|1 (noun)|üzülmek|etkilenmek müteessir|1 (noun)|üzülmüş|üzüntülü|etkilenmiş mütefekkir|1 (noun)|düşünür müteferrika|1 (noun)|padişah müteferrik|1 (noun)|ayrılmış|dağınık mütegallibe|1 (noun)|zorba mütehakkim|1 (noun)|hükmeden mütehammil|1 (noun)|dayanıklı|götürümlü|yabalak müteharrik|1 (noun)|devingen|hareketli|oynar|işleyen|çalışan mütehassıs hekim|1 (noun)|uzman doktor mütehassıslık|1 (noun)|uzmanlık mütehassıs|1 (noun)|uzman mütehassis|1 (noun)|duygulanmış mütehassis olmak|1 (noun)|duygulanmak mütehavvil|1 (noun)|değişken|kararsız mütehayyir|1 (noun)|şaşmış|şaşakalmış mütehevvir|1 (noun)|öfkeli|kızgın müteheyyiç|1 (noun)|heyecanlı mütekabil|1 (noun)|karşılıklı mütekait|1 (noun)|emekli mütekâmil|1 (noun)|olgunlaşmış|gelişmiş|gelişkin mütekarip|1 (noun)|yakınsak mütekâsif|1 (noun)|yoğunlaşmış|koyulaşmış|derişik|sıklaşmış|mütemerkiz mütekebbir|1 (noun)|kibirli|fahur mütekellim|1 (noun)|söyleyen|konuşan müteksif|1 (noun)|derişik mütelezziz|1 (noun)|hoşlanan mütemadi|1 (noun)|sürekli|aralıksız|kesiksiz mütemadiyen|1 (noun)|biteviye|kesintisiz mütemâs|1 (noun)|dokunan|değen mütemayil|1 (noun)|eğilimli mütemayiz|1 (noun)|sivrilen mütemeddin|1 (noun)|uygar mütemekkin|1 (noun)|yerleşik mütemennâ|1 (noun)|istenilen mütemerkiz|1 (noun)|derişik|toplanmış|mütekâsif mütemmim|1 (noun)|tamamlayan|bütünleyen|bitiren|bütünler|tümleç|tümler mütenakıs|1 (noun)|azalan|eksilen|çatışık|çelişik mütenakız|1 (noun)|çelişkili|çatışık|çelişik mütenasip|1 (noun)|oranlı|uygun|orantılı|orantı mütenavip|1 (noun)|almaşık mütenazır|1 (noun)|bakışımlı|simetrik mütenebbih|1 (noun)|uslanmış|akıllanmış müteneffir|1 (noun)|tiksinmiş|ığrenmiş|iğrenmiş mütenevvi|1 (noun)|türlü|çeşitli müteradif|1 (noun)|anlamdaş|sinonim|eş anlamlı müterakim|1 (noun)|birikmiş|toplanmış|yığılmış müterakki|1 (noun)|ileri|ilerlemiş mütercem|1 (noun)|çevrilmiş mütercim|1 (noun)|çevirmen|tercüman|dilmaç|çevirici mütercimlik|1 (noun)|çevirmenlik mütereddi|1 (noun)|soysuzlaşmış mütereddit|1 (noun)|duraksamalı|ikircimli|çekingen|kararsız|duruksun|ikircikli mütesanit|1 (noun)|dayanışık müteselli|1 (noun)|avunmuş|avunan müteselli olmak|1 (noun)|avunmak müteselsil|1 (noun)|zincirleme müteşair|1 (noun)|ozanımsı müteşebbis|1 (noun)|girişimci|girişken müteşekkil|1 (noun)|oluşmuş|oluşan mütetebbi|1 (noun)|irdeleyici|araştırıcı mütevahhiş|1 (noun)|ürkek mütevali|1 (noun)|ardışık mütevazı|1 (noun)|gösterişsiz|iddiasız|ağartmış|alçak gönüllü|eymen|yeğni|yenül|yüğnek mütevazi|1 (noun)|basagar mütevazin|1 (noun)|oranlı müteveccih|1 (noun)|yönelmiş|dönük|yönelerek|yönelik müteveffa|1 (noun)|ölü|ölmüş mütevehhim|1 (noun)|kuruntulu|evhamlı|korkak|ödlek mütevellit|1 (noun)|doğmuş müteverrim|1 (noun)|veremli müteyakkız|1 (noun)|uyanık|tetikte|sak müteyakkiz|1 (noun)|uyanık mütezayit|1 (noun)|artan|çoğalan müthiş|1 (noun)|korkunç|dehşetli|dayanılmaz|azim müttefikan|1 (noun)|elbirliğiyle|oybirliğiyle müttefik|1 (noun)|bağlaşık|dost müttehiden|1 (noun)|birlikte müttehit|1 (noun)|birleşik müvellidülhumuza|1 (noun)|oksijen müvellidülma|1 (noun)|hidrojen müverrih|1 (noun)|tarihçi müvesvis|1 (noun)|işkilli|kuruntulu|vesveseli|kuruntucu müvezzi|1 (noun)|dağıtıcı müzaheret|1 (noun)|arkalama|destekleme müzaheret etmek|1 (noun)|arkalamak müzahir|1 (noun)|arkalayan|destekleyici|yardımcı müzahrefat|1 (noun)|süprüntüler|pislik|yalanlar|saptırmalar müzakerat|1 (noun)|danışmalar|müzakereler müzakereci|1 (noun)|belletici müzakere|1 (noun)|danışma|etüt|mütalâa|görüşme|tartışma|istişare|konuşma|oylaşma müzakere etmek|1 (noun)|görüşmek müzakereler|1 (noun)|müzakerat müzayaka|1 (noun)|sıkıntı|darlık|parasızlık müzayede|1 (noun)|artırma|açıkartırma|açık artırma müzebzeb|1 (noun)|kararsız|beceriksiz|mızmız|karışık müzebzep|1 (noun)|karmakarışık müzehhep|1 (noun)|yaldızlanmış müzekker|1 (noun)|eril|erkek|er müzelik|1 (noun)|eski|köhne müzevir|1 (noun)|arabozan|fitneci müzevirlik|1 (noun)|arabozanlık müzevver|1 (noun)|uydurulmuş|düzme|fitne|dedikodu müzeyyel|1 (noun)|ilaveli müzeyyen|1 (noun)|süslenmiş|bezenmiş|gaspak müziç|1 (noun)|sıkıcı|bunaltıcı müziğini|1 (noun)|halk bilimi müzik aleti|1 (noun)|enstrüman|çalgı müzikalite|1 (noun)|ahenkli müzik bilimci|1 (noun)|müzikolog müzik bilimi|1 (noun)|müzikoloji müzik corner|1 (noun)|müzik köşesi müzikçi|1 (noun)|müzisyen müzik dolabı|1 (noun)|radyo|televizyon|teyp|pikap müzik|1 (noun)|duygu|musiki|çalgı|dinleme salonu|düğün hamamı|güzel sanatlar|kabuki|konservatuvar müzik köşesi|1 (noun)|plâk|kaset|müzik corner müziklendirmek|1 (noun)|süslemek müzik market|1 (noun)|kaset müzikolog|1 (noun)|müzik bilimci müzikoloji|1 (noun)|müzik bilimi müzisyen|1 (noun)|müzikçi|yıragu müzminleşmek|1 (noun)|süreğenleşmek müzminleşme|1 (noun)|süreğenleşme müzmin|1 (noun)|süreğen|kronik|sürekli mv|1 (noun)|milivolt mw|1 (noun)|merriam-webster myanmar|1 (noun)|birmanya|burma|güney asya naaş|1 (noun)|ceset nabekâr|1 (noun)|yararsız|serseri|haylaz|avare|işsiz nabız almak|1 (noun)|nabzını saymak nabız|1 (noun)|eğilim|düşünce|niyet|bilek damarı nabzı atmak|1 (noun)|görünmek nabzı durmak|1 (noun)|ölmek nabzını saymak|1 (noun)|nabız almak naci|1 (noun)|cennetlik nâ-çâr|1 (noun)|çaresiz naçar|1 (noun)|dertli|çaresiz|zavallı|düşkün naçizane|1 (noun)|önemsiz naçiz|1 (noun)|değersiz|önemsiz nadan|1 (noun)|bilgisiz|cahil|kaba|kötü|nobran nadas|1 (noun)|sürgüaltı nadide|1 (noun)|görülmemiş|görülmedik nadim|1 (noun)|pişman nadirat|1 (noun)|seyrek nadiren|1 (noun)|seyrek|bayramdan bayrama nadir|1 (noun)|seyrek|az|alagaş|alışılmamış|binde bir|ender|turfa nafaka|1 (noun)|geçimlik|geçim|kadı nafıa|1 (noun)|bayındırlık nafız|1 (noun)|dağer|geçgel nafile|1 (noun)|yararsız|boş|boşuna|beyhude nafi|1 (noun)|yararlı|kazançlı naftalin|1 (noun)|beyaz|alkol nagâh|1 (noun)|birdenbire|ansızın|nâgehan|nagehâne nagehan|1 (noun)|ansızın|birdenbire nagehâne|1 (noun)|nagâh nâgehan|1 (noun)|nagâh nağme|1 (noun)|ezgi|güzel|nota|neva|terane|yır nağmeler|1 (noun)|elhan nahak|1 (noun)|haksız|gereksiz|boşuna nahak yere|1 (noun)|haksız|boşuna nahırcı|1 (noun)|çoban nahif|1 (noun)|zayıf|cılız|çelimsiz|zayıf nahif nâhit|1 (noun)|zühre nahiv|1 (noun)|sentaks|söz dizimi nahiye|1 (noun)|bölge|bucak|civar|çevre|rüsta nahoş|1 (noun)|kötü|çirkin|tatsız|yakışıksız nahpo4|1 (noun)|sodyum fosfat naif|1 (noun)|saf|deneyimsiz|sade|doğal|kaldırım kargası nail|1 (noun)|erişmiş|başarmış|kazanmış|ulaşmış|ermiş nail olmak|1 (noun)|erişmek|kavuşmak|ulaşmak naiplik|1 (noun)|niyabet|vekillik nakarat|1 (noun)|kavuştak nâkde|1 (noun)|akçe nakdî|1 (noun)|parasal|paraca nakısa|1 (noun)|eksiklik|kusur nakıs|1 (noun)|eksik|bitmemiş|noksan|özrü|eksi nakışçı|1 (noun)|bedizci|nakkaş nakış|1 (noun)|hile|bezek|işlenge|bediz|fasıl|ince iş|iş|işleme nakış ipliği|1 (noun)|ipek nakışlamak|1 (noun)|işlemek nakışlar|1 (noun)|nuküş nakışlı|1 (noun)|halı|münakkaş nakız|1 (noun)|bozma|çözme nakil|1 (noun)|aktarma|taşıma|geçirme|aktarım|göç|taşınma|anlatma|söyleme|tayin|iletim|iletken|personel uzmanı|transport nakil aracı|1 (noun)|taşıt nakil etmek|1 (noun)|nakletmek nâkil|1 (noun)|taşıyan|aktaran|geçiren|anlatan|iletken nakil vasıtası|1 (noun)|taşıt nakisa|1 (noun)|eksiklik|kusur nakit|1 (noun)|para|akçe|hazır para nakit para|1 (noun)|birikmiş|efektif nakkare|1 (noun)|mehterhane nakkaş|1 (noun)|nakışçı|bezekçi|resimci naklen|1 (noun)|aktarılarak naklen yayın|1 (noun)|duyurulması|gösterilmesi|anlatılması nakletmek|1 (noun)|iletmek|aktarmak|anlatmak|taşımak|geçirmek|nakil etmek naklî|1 (noun)|anlatılan nakliyatçı|1 (noun)|taşımacı nakliyat|1 (noun)|taşımacılık|münâkalât|sigorta memuru|transport nakliyecilik|1 (noun)|taşımacılık nakliyeci|1 (noun)|taşımacı nakliye|1 (noun)|taşımalık|arz zinciri nakl|1 (noun)|taşımak nakşetmek|1 (noun)|süslemek|bezemek|işlemek|kazımak|resmetmek nakşibendîlik|1 (noun)|nakşîlik nakşîlik|1 (noun)|nakşibendîlik nakzen|1 (noun)|bozarak nakzetmek|1 (noun)|yargıtay|bozmak nakz|1 (noun)|istemek|kurtulmak nalan|1 (noun)|inilti|inleme|sızlanma nalân|1 (noun)|inleyen|inleyici|ınleyici nal|1 (noun)|at|nalça nalâyık|1 (noun)|yakışıksız nalbantların|1 (noun)|suntıraç nalbur|1 (noun)|çivi|kilit|hırdavatçı nalburluk|1 (noun)|hırdavatçılık nalça|1 (noun)|katır|eşek|nal nal çakmak|1 (noun)|nallamak naldöken|1 (noun)|taşlı nale|1 (noun)|inleme|inilti|figan nâlekâr|1 (noun)|inleyen|ınleyen nalıncılık|1 (noun)|takunyacılık nalıncı|1 (noun)|takunyacı nalını sökmek için ölmüş eşek aramak|1 (noun)|alıcının nalınlı|1 (noun)|takunyalı nalınsız|1 (noun)|takunyasız nalın|1 (noun)|takunya nalîş|1 (noun)|inleme|sızlama nallamak|1 (noun)|öldürmek|nal çakmak nalları dikmek|1 (noun)|ölmek nama|1 (noun)|adına|kendine|kendisine nam|1 (noun)|ad|ün|isim|san|söhret|atağ|ümit namağlup|1 (noun)|yenilmemiş|yenilmeyen|yenilmez namahdut|1 (noun)|sınırsız namahrem|1 (noun)|yabancı|el nam almak|1 (noun)|tanınmak namaz bezi|1 (noun)|namaz örtüsü namazlar|1 (noun)|salâvat namazlık|1 (noun)|seccade|süren namazlı|1 (noun)|musallî namaz niyaz|1 (noun)|ibadet|ıbadet namaz örtüsü|1 (noun)|namaz bezi namaz|1 (noun)|rükû|sücut|salât|yükünç namazsız|1 (noun)|beynamaz|rafıza namdar|1 (noun)|ünlü name|1 (noun)|mektup|varakpare namertçe|1 (noun)|korkakça namert|1 (noun)|korkak|alçak namertlik|1 (noun)|alçaklık|korkaklık namevcut|1 (noun)|bulunmayan|yok namık|1 (noun)|yazıcı|katip namına|1 (noun)|adına|kendisine|yerine|olarak namı nişanı kalmamak|1 (noun)|unutulmak namlı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|ündev namlu|1 (noun)|tüfek|tabanca|kasatura|kılıç namus|1 (noun)|dürüstlük|doğruluk|sililik|iffet|abıru|yedirmek|yüzakı namuskâr|1 (noun)|namuslu namusluluk|1 (noun)|ak|yüzakı namuslu|1 (noun)|uygun|hilesiz|afife|ağartmış|ağat|ak|akbuğra|arı|arlı|cağlı|çağlak|doğru|eksiksiz|eteği arı|ırz ehli|lekesiz|namuskâr|yığlınç|yüzlüg namussuz|1 (noun)|kaltaban|şırpıntı namussuzluk|1 (noun)|leke namusu|1 (noun)|ırz namusuna|1 (noun)|kirletmek|namusuna sinek kondurmamak namusuna sinek kondurmamak|1 (noun)|kollamak|gözetlemek|namusuna namuzsuz|1 (noun)|ırzsız namünasip|1 (noun)|uygunsuz namüsait|1 (noun)|elverişsiz namütenahi|1 (noun)|sonsuz|bitimsiz namzet|1 (noun)|aday|sözlü|yavuklu namzetlik|1 (noun)|adaylık nanay|1 (noun)|yok nane|1 (noun)|ballıbabagillerden|ıtırlı|anık|ballıbabagiller|batırık|dadlana|ezogelin çorbası|patates salatası nan|1 (noun)|ekmek|nanıaziz nanemolla|1 (noun)|güçsüz|üşengeç nanıaziz|1 (noun)|ekmek|nan nankör|1 (noun)|iyilikbilmez|ekmeği dizinde nankörlük|1 (noun)|küfran|küfranlık nâ-pesend|1 (noun)|beğenilmez nara|1 (noun)|haykırma|bağırma|avaz|aygay|baradan nâr|1 (noun)|ateş nar balinası|1 (noun)|narval nardenk|1 (noun)|nar|erik nardin|1 (noun)|maydanozgillerden narenciye|1 (noun)|turunçgiller narenc|1 (noun)|turunç nargile|1 (noun)|lüleci|tellendirmek nargile tütünü|1 (noun)|tömbeki nargillerden|1 (noun)|nar nargöz|1 (noun)|nergis narh|1 (noun)|yurtgeçeri nârıbeyza|1 (noun)|akkor narin|1 (noun)|yepelek|nazenin|ince|nazik|alafranga bebesi|culum|çerden çöpten|çıtı pıtı|çipli|çuğa|dalamuk|dargun|eğnez|ince yapılı|rakik|tereçe|yanuç|yencilek|yinçke|yünkül narkotik|1 (noun)|uyuşturucu narkozcu|1 (noun)|narkozitör narkozitör|1 (noun)|narkozcu nar|1 (noun)|nargillerden|bitlis köftesi|nardenk narsisizm|1 (noun)|özseverlik|narsislik narsislik|1 (noun)|narsisizm narsist|1 (noun)|özsever narval|1 (noun)|nar balinası narven|1 (noun)|karaağaç nas|1 (noun)|açıklık|dogma|inak nasbetmek|1 (noun)|atamak nasfet|1 (noun)|hakkaniyet|nısfet nasıl|1 (noun)|elbette|kesinlikle|ne|ne gibi?|nereden|nice|nicep|nite|yalnız taş, duvar olmaz nasıl?|1 (noun)|ne âlemde?|ne biçim? nasılsa|1 (noun)|kuşkusuz|elbette nasılsın|1 (noun)|nicepsin nasıp|1 (noun)|atama nasır bağlamak|1 (noun)|nasırlanmak|duygusuzlaşmak nasırlanmak|1 (noun)|nasırlaşmak|nasır bağlamak nasırlanma|1 (noun)|nasırlaşma nasırlaşmak|1 (noun)|nasırlanmak nasırlaşma|1 (noun)|nasırlanma nasırlaşmış|1 (noun)|nasırlı nasırlı|1 (noun)|nasırlaşmış nasibi|1 (noun)|behresiz nasibini almak|1 (noun)|güzel|sebeplenmek|nasiplenmek nasihatçi|1 (noun)|öğütçü nasihat|1 (noun)|öğüt|öğütleme|pend|tedik|tutsu|tutsuk|tutungu|tuturgan|tuturgu|ügit|yumuş nasip almak|1 (noun)|yararlanmak nasip etmek|1 (noun)|eriştirmek nasip|1 (noun)|kısmet|talih|baht|behre|bög|böle|haz|ülük nasiplenmek|1 (noun)|sebeplenmek|nasibini almak nasipli|1 (noun)|kısmetli|mecdud nasip olmak|1 (noun)|elvermek|ulaşmak|kavuşmak nasipsiz|1 (noun)|kısmetsiz na|1 (noun)|sodyum nasranî|1 (noun)|hristiyan|isevî nasranîlik|1 (noun)|hristiyanlık|isevîlik nasyonalizm|1 (noun)|ulusçuluk nasyonal sosyalizm|1 (noun)|hitlercilik naş|1 (noun)|beklersin! naşi|1 (noun)|ötürü|dolayı naşirlik|1 (noun)|yayımcılık naşir|1 (noun)|yayan|saçan|dergi|çıkaran|yayımcı|tâbi|editör natamam|1 (noun)|eksik|tamamlanmamış|bitmemiş nationalization|1 (noun)|devletleştirme nativizm|1 (noun)|doğuştancılık natuk|1 (noun)|düzgün|dilli naturmort|1 (noun)|natürmort|ressam natüralist|1 (noun)|doğalcı natüralizm|1 (noun)|doğalcılık natürel|1 (noun)|doğal|tabiî natürist|1 (noun)|doğacı natürizm|1 (noun)|doğacılık natürmort|1 (noun)|konusu|ölüdoğa|naturmort natür|1 (noun)|tabiat|doğa nâ-ümid|1 (noun)|ümitsiz navigasyon|1 (noun)|yönleme|yönlenme navrak|1 (noun)|yüz|surat naylon kız|1 (noun)|çağdaş|asrî naylon|1 (noun)|sert|düzme|sahte nazal|1 (noun)|genizsil nazan|1 (noun)|nazdar|nazli nazaran|1 (noun)|göre|oranla|kıyasla nazar|1 (noun)|bakış|bakma|görüş|eve|bakım|göz nazar boncuğu|1 (noun)|tek nazarıdikkat|1 (noun)|ilgi nazarıitibar|1 (noun)|ilgi|dikkat nazarında|1 (noun)|gözünde nazarî|1 (noun)|kuramsal|teorik nazariyatçı|1 (noun)|kuramcı nazariyat|1 (noun)|kuramlar nazariyeci|1 (noun)|teorisyen|kuramcı nazariye|1 (noun)|kuram|teori nazarlık|1 (noun)|kurşun nazdar|1 (noun)|nazan nazenin|1 (noun)|cilveli|nazlı|narin|esirgenç naz etmek|1 (noun)|nazlanmak nâzım|1 (noun)|düzenleyen nazım|1 (noun)|manzume|koşuk|isim|manzum|şiir nazır|1 (noun)|bakan|bakaç|baktı nazikâne|1 (noun)|saygıyla|nezaketle|incelikle|ıncelikle nazikçe|1 (noun)|nazik|ince|saygılı nazik|1 (noun)|kibar|hassas|narin|özen|bozulabilen|kritik|alınçak|balaban|culum|edibane|ince yapılı|nazikçe|nazlı|nezaket kesp etmek|nezaketli|rafine|rakîk|rikkatli|rüveyde|tetik|yinçkelü nazikler|1 (noun)|zürefa naziklik|1 (noun)|nezaket|rikkat|sühulet nazil|1 (noun)|iniş|inen|konaklayan|ınen nazir|1 (noun)|benzer|eş|örnek|benzeş|beğdeş nazire|1 (noun)|söz|benzeş nazirsiz|1 (noun)|benzersiz|eşsiz nazîr|1 (noun)|tâze|altın nazizm|1 (noun)|hitlercilik nazlanarak|1 (noun)|nazlanı nazlanı nazlanı nazlanı|1 (noun)|nazlanarak nazlanmak|1 (noun)|ağır satmak|baylanmak|kendini naza çekmek|mırın kırın etmek|naz etmek|uzaklanmak nazlanma|1 (noun)|mırın kırın nazlı|1 (noun)|işveli|edalı|sevgili|nazik|almas|alungan|alunur|ana baba kuzusu|baylan|darulgan|el bebek gül bebek|esirgenç|nazenin|şiveli nazlım|1 (noun)|erkem nazli|1 (noun)|nazan nazmi|1 (noun)|uyumlu|ölçülü nazret|1 (noun)|canlılık naz|1 (noun)|şımarıklık|cilve|baylanlık|delâl|eda|işve|şen|şive|yordam nb|1 (noun)|niobyum nd|1 (noun)|neodmiyum ne-|1 (noun)|#AD? ne âlemde?|1 (noun)|nasıl? ne alıp veremiyor?|1 (noun)|isteği ne arıyor|1 (noun)|ne nebatat|1 (noun)|bitkiler|botanik|bitki bilimi nebat|1 (noun)|bitki nebatî|1 (noun)|bitkisel nebevî|1 (noun)|hadis ne biçim?|1 (noun)|nasıl? nebiler|1 (noun)|enba|enbiya nebilik|1 (noun)|nübüvvet nebi|1 (noun)|peygamber|savacı|yalavaç|yalvaç|yolçu nebülöz|1 (noun)|bulutsu nebze|1 (noun)|az|biraz nebzecik|1 (noun)|küçücük necabet|1 (noun)|soyluluk necaset|1 (noun)|pislik|dışkı necat bulmak|1 (noun)|kurtulmak necati|1 (noun)|kurtuluş necat|1 (noun)|kurtuluş neccar|1 (noun)|dülger|doğramacı|marangoz necip|1 (noun)|soylu|temiz|tören necm|1 (noun)|kur'an nedamet|1 (noun)|pişmanlık ne demek|1 (noun)|ne demek olsun ne demek olsun|1 (noun)|ne demek ne demeye|1 (noun)|niçin? neden bilimi|1 (noun)|etiyoloji neden ise|1 (noun)|nedense nedeniyle|1 (noun)|yüzünden|dolayısıyla|sebebiyle|hasebiyle|haysiyetiyle nedenle|1 (noun)|veçhile nedenli|1 (noun)|sebepli neden|1 (noun)|sebep|oluşturan|illet|münasebet|ne|niye|tiltay nedense|1 (noun)|bilinmeyen|neden ise nedensel|1 (noun)|illi|illî nedensellik|1 (noun)|illiyet nedensi|1 (noun)|bahane nedensiz|1 (noun)|sebepsiz neden tanrıcılık|1 (noun)|deizm nedim|1 (noun)|arkadaş nedir ki|1 (noun)|önemsiz|değersiz ne diye?|1 (noun)|niçin? nedret|1 (noun)|azlık|seyreklik nedret kesbetmek|1 (noun)|seyrelmek nedürür|1 (noun)|yok nefer|1 (noun)|er|kimse nefes almak|1 (noun)|dinlenmek|ferahlamak|rahatlamak nefes borusu|1 (noun)|soluk borusu nefes etmek|1 (noun)|büyü|rahatsızlığı nefesi durmak|1 (noun)|ölmek nefes kesici|1 (noun)|heyecanlı|coşkulu nefeslemek|1 (noun)|üflemek|okuyup nefesli çalgı|1 (noun)|üflemeli çalgı nefes nefese|1 (noun)|soluyarak|yorgun nefes|1 (noun)|soluk|sigara|dem|tın|tin nefha|1 (noun)|esinti nefi|1 (noun)|olumsuzluk nefir|1 (noun)|yuf borusu nefis|1 (noun)|kişilik|öz nefisler|1 (noun)|enfüs nefis mücadelesi|1 (noun)|insanın|ınsanın nefis müdafaası|1 (noun)|nefsi müdafaa nefiy edilmek|1 (noun)|nefyedilmek nefiy etmek|1 (noun)|nefyetmek nefiy|1 (noun)|sürme|olumsuzluk|yadsıma|sürgün nefret duymak|1 (noun)|hoşlanmamak nefret etmek|1 (noun)|iğrenmek|tiksinmek nefret|1 (noun)|tiksinme|tiksinti|iğrenme|pembe dizi|ulan nefsâniyyet|1 (noun)|garez|kin nefsi müdafaa|1 (noun)|korunma|kendini|nefis müdafaası nefsine düşkün|1 (noun)|bencil nefs|1 (noun)|zat neft|1 (noun)|gazyağı|mineralli yağlar|neft yağı nefti|1 (noun)|acı yeşil neft yağı|1 (noun)|neft nefyedilmek|1 (noun)|sürülmek|nefiy edilmek nefyetmek|1 (noun)|nefiy etmek|sürmek negatif|1 (noun)|eksi|olumsuz|menfi negatif sayı|1 (noun)|eksi sayı ne gezer|1 (noun)|bulunmaz|yoktur ne gibi?|1 (noun)|nasıl ne hacet|1 (noun)|gereksiz ne|1 (noun)|hangi|nasıl|neon|neden|ne arıyor nehari|1 (noun)|gündüzlü neharî|1 (noun)|yatısız|gündüzlü nehî|1 (noun)|ketleme nehir|1 (noun)|ırmak|cins ismi|şehrud nehirin|1 (noun)|cûyun nehirlerin|1 (noun)|tüp geçit nehir roman|1 (noun)|ırmak roman nehiy|1 (noun)|engelleme|menetme ne ise|1 (noun)|neyse ne kadar|1 (noun)|çok|oldukça ne kadar olsa|1 (noun)|sonuçta nekahethane|1 (noun)|evi nekais|1 (noun)|eksiklikler|noksanlıklar nekbet|1 (noun)|şanssızlık|talihsizlik|düşkünlük nekes|1 (noun)|cimri|pinti nekeslik|1 (noun)|cimrilik ne kızı verir ne dünürü küstürür|1 (noun)|kırmadan nekpet|1 (noun)|uğursuz|çirkin nekre|1 (noun)|nükteci nektar|1 (noun)|bal özü ne lâzım|1 (noun)|ilgilenme nema|1 (noun)|büyüme|gelişme|çoğalma|faiz|ürem nemalandırmak|1 (noun)|faizlendirmek nemalanmak|1 (noun)|beslenmek ne mal olduğunu bilmek|1 (noun)|kestirmek nemcil|1 (noun)|hidrofil|higrofil nemçeker|1 (noun)|higroskop|higroskopik nemçe|1 (noun)|osmanlılarca|nemse nemdenetir|1 (noun)|higrostat neme lâzım|1 (noun)|gereksiz nemesis|1 (noun)|ceza|ödül neme yönelim|1 (noun)|higrotropizm nemfoman|1 (noun)|nemfo nemfo|1 (noun)|nemfoman nemi|1 (noun)|kurutucu nemlendirmek|1 (noun)|rutubetlendirmek nemlenmek|1 (noun)|rutubetlenmek|çilemek|yaşarmak nemli|1 (noun)|rutubetli|buğulu buğulu|izbe|ratıp|yaş nemölçer|1 (noun)|higrometre nemrut|1 (noun)|acımaz|çehresiz nem|1 (noun)|rutubet|gönen|höl|kiri kabarmak|öl nemse|1 (noun)|nemçe ne mümkün|1 (noun)|imkânsız nene|1 (noun)|nine|anne|babaanne|büyük anne neodim|1 (noun)|6 neodmiyum|1 (noun)|nd ne olduğunu bilememek|1 (noun)|şaşırmak ne oldum dememeli, ne olacağım demeli|1 (noun)|kişi neolojizm|1 (noun)|türenti neon|1 (noun)|asal gazlar|ne|soy gazlar neo-plâtonizm|1 (noun)|yeni eflâtunculuk neoplâzma|1 (noun)|ur ne pahasına olursa olsun|1 (noun)|her ne pahasına olursa olsun nepal|1 (noun)|güney asya|hindistan nepotizm|1 (noun)|adam kayırma neptünyum|1 (noun)|np nerde çokluk, orda bokluk|1 (noun)|anlaşmazlıklarbelirir nerdeyse|1 (noun)|neredeyse nerede|1 (noun)|imkansızlık|hani|neresi nerede ise|1 (noun)|neredeyse nereden|1 (noun)|nasıl|işini bilmek nereden nereye|1 (noun)|uzak neredesin!|1 (noun)|hu neredeyse|1 (noun)|akşama sabaha|az daha|ha|ha ... ha ...|ha bugün ha yarın|handiyse|nerdeyse|nerede ise|parmak kaldı nere|1 (noun)|nereye neresi|1 (noun)|nerede nereye|1 (noun)|kançaru|nere nergisgillerden|1 (noun)|fulya|kardelen|nergis nergisgiller|1 (noun)|nergis|fulya nergis|1 (noun)|nergisgillerden|fulya|nargöz|zerrin|zerrinkadeh|nergisgiller nergis zambağı|1 (noun)|güzelhatun çiçeği neriman|1 (noun)|pehlivan|yiğit neritik|1 (noun)|kum neseb|1 (noun)|sülâle|hısımlık|karabet|vuslat nesep|1 (noun)|soy|asıl|ırk nesiç|1 (noun)|dokuma|doku nesih|1 (noun)|kaldırma nesil|1 (noun)|kuşak|göbek|bişük|döl|ev|ırk|jenerasyon|sulp|tohum|tor|uruk|yavga nesim|1 (noun)|esinti nesir|1 (noun)|düz yazı|inşa neskafe|1 (noun)|hazır kahve nesli tükenmek|1 (noun)|bitmek nesnelcilik|1 (noun)|objektivizm nesnelci|1 (noun)|objektivist nesneler|1 (noun)|bağ|ilişki|özdek nesnelerin|1 (noun)|sergen nesnellik|1 (noun)|afakilik|objektiflik|objektivite nesnel|1 (noun)|objektif|afakî nesnenin|1 (noun)|devinim nesne|1 (noun)|şey|obje|değer|değişken|rengi|özne|anakronizm|bilinçlilik|bilinçsizlik|çağaşım|düzenek|eşya|kim|madde|simge|tırışka|yardımcı nesrin|1 (noun)|yaban gülü|ağustos gülü|mısır gülü|van gülü ne sularda?|1 (noun)|vakitte?? neşelendiren|1 (noun)|iç ısıtıcı|şen neşelendirmek|1 (noun)|şenlendirmek|keyiflendirmek|renklendirmek neşelenmek|1 (noun)|şenlenmek|keyiflenmek|ağzı dört köşe olmak|gözü gönlü açılmak|havasını bulmak|iki seksen uzanmak|keyfi gelmek|neşesini bulmak|ruhunda güneş açmak|şen olmak|şenelmek neşelenmesini|1 (noun)|şad etmek neşelilik|1 (noun)|canlılık neşeli|1 (noun)|sevinçli|keyifli|şen|bayram havası|cavıldak|cıvıl cıvıl|çağanaklı|çalgılı çağanaklı|eğlenme|eğlenmek|ferih|gevrek|güler yüzlü|handan|hayat dolu|neşesi yerinde|neşveli|ömür adam|piknik|pürneşe|renkli|şad|şadan|şâduman|şakrak|şat|şatır|şaylan|şetaretli|zihayat neşe|1 (noun)|sevinç|şetaret|bayram|sefa|şaz|şenlik|şevk|yapsık|yavnık|yum neşesi kaçmak|1 (noun)|kederlenmek neşesi|1 (noun)|kafayı bulmak|keyfi yerinde neşesini bulmak|1 (noun)|neşelenmek neşesi yerinde|1 (noun)|neşeli neşesizlik|1 (noun)|üzgünlük neşesiz|1 (noun)|üzgün|düşünceli|keyifsiz|durgun neşet|1 (noun)|çıkma neşet etmek|1 (noun)|doğmak neşetli|1 (noun)|çıkışlı neşir|1 (noun)|yayma|dağıtma|saçma|yayım neşredilmek|1 (noun)|yayımlanmak neşredilme|1 (noun)|yayımlanma neşredilmiş|1 (noun)|menşur neşretmek|1 (noun)|yaymak|dağıtmak|saçmak|yayımlamak neşriyat|1 (noun)|yayın neşrolunmak|1 (noun)|yayımlanmak neşter|1 (noun)|bisturi|mişkat neşterlemek|1 (noun)|deşmek neşveli|1 (noun)|neşeli neşve|1 (noun)|sevinç|keyif neşvet|1 (noun)|keyif|sevinç|sarhoşluk neşvünema bulmak|1 (noun)|gelişmek neşvünema|1 (noun)|gelişme|yetişme neşv|1 (noun)|yetişmesi netameli|1 (noun)|tekinsiz netekim|1 (noun)|nitekim neticede|1 (noun)|sonunda neticelendiren|1 (noun)|müntic neticelendirmek|1 (noun)|sonuçlandırmak neticelendirme|1 (noun)|sonuçlandırma neticelenmek|1 (noun)|sonuçlanmak neticelenme|1 (noun)|sonuçlanma neticesiz|1 (noun)|sonuçsuz netice|1 (noun)|sonuç|bulgu|meal|müsebbeb netizen|1 (noun)|ağdaş netleşmek|1 (noun)|net net|1 (noun)|safi|belgin|çıplak|kupkuru|netleşmek|yılduru nevale|1 (noun)|yiyecek|azık nev?an|1 (noun)|çeşitçe|biraz ne var ki|1 (noun)|ama|fakat|lâkin neva|1 (noun)|ses|ahenk|nağme nevazil|1 (noun)|nezle|ingin|dumağı|tumağı nevaziş|1 (noun)|okşama|iltifat|ıltifat|nüvaziş nevbahar|1 (noun)|ilkbahar nevbet|1 (noun)|nöbet nev|1 (noun)|çeşit|cins|tür nevi|1 (noun)|çeşit|cins|tür neviler|1 (noun)|envâ-ı nevmîdî|1 (noun)|ümitsizlik nevmîd|1 (noun)|ye's nevmit|1 (noun)|umutsuz|çaresiz nevrasteni|1 (noun)|sinir argınlığı nevrofik|1 (noun)|nörotik nevroloji|1 (noun)|nöroloji|sinirbilim nevropat|1 (noun)|sinir hastası nevroz|1 (noun)|sinirce nevruzotu|1 (noun)|ikiçeneklilerden|nevruz nevruz|1 (noun)|yenigün|nevruzotu neye|1 (noun)|niye neyi|1 (noun)|hangisi ney|1 (noun)|ince saz neymiş|1 (noun)|güya neyseki|1 (noun)|bereket neyse|1 (noun)|uzatmayalım|ne ise neyyire|1 (noun)|parlak nezafet|1 (noun)|temizlik|paklık nezahet|1 (noun)|temizlik nezaketen|1 (noun)|incelikle nezaket|1 (noun)|incelik|naziklik nezaket kesp etmek|1 (noun)|sıkıntılı|nazik nezaketle|1 (noun)|nazikâne nezaketli|1 (noun)|ince|nazik nezaketsiz|1 (noun)|kaba nezaketsizlik|1 (noun)|kabalık nezaret|1 (noun)|bakma|gözetme|gözetim|bakanlık|görü|gözaltı|denetim|kontrol|nezarethane nezaret etmek|1 (noun)|denetlemek|bakmak nezarethane|1 (noun)|nezaret nezaretli|1 (noun)|görünüşlü nezaretsiz|1 (noun)|manzarasız|görüntüsüz nezdinde|1 (noun)|yanında|huzurunda|gözetiminde nezd|1 (noun)|kat|yan|taraf nezelmek|1 (noun)|incelmek nez'etmek|1 (noun)|ayırmak nezif|1 (noun)|kanama nezih|1 (noun)|temiz nezir|1 (noun)|adak nezir etmek|1 (noun)|nezretmek nezîr|1 (noun)|kur'an nezle|1 (noun)|ingin|dumağı|nevazil|zükâm|paçavra hastalığı|soğuk algınlığı|tumağı nezle otu|1 (noun)|pirekapan nezretmek|1 (noun)|adamak|nezir etmek nezt|1 (noun)|yan|kat nıkris|1 (noun)|gut|damla hastalığı|nikris nısfet|1 (noun)|nasfet nısfınnehar|1 (noun)|meridyen düzlemi|öğlen nısfiyy-ül-şekl|1 (noun)|yarıbiçimli nısf|1 (noun)|yarım|yarı|muntasıf nısıf kutur|1 (noun)|yarıçap nısıf|1 (noun)|yarı|yarım nışadır ruhu|1 (noun)|amonyak nışadırruhu|1 (noun)|amonyak2 nice|1 (noun)|kaç|nasıl niceliği|1 (noun)|kısılmak nicelik|1 (noun)|kemiyet|miktar|az|çok|kantite|oran|ölçün|önad|rakam|sıfat|ulam nicemde|1 (noun)|belirtilmezlik nicem|1 (noun)|kuvantum nicemsel sürem|1 (noun)|erkeleri nicep|1 (noun)|nasıl nicepsin|1 (noun)|nasılsın niçin?|1 (noun)|ne demeye|ne diye? niçin|1 (noun)|nite|niye nida|1 (noun)|çağırma|bağırma|seslenme|ünlem nifakçı|1 (noun)|arabozan nifak|1 (noun)|geçimsizlik|anlaşmazlık|ayırma|arabozukluğu|karıştırıcılık nifâs|1 (noun)|lohusalık nihai|1 (noun)|kesin|son nihaî|1 (noun)|sonuncu nihal|1 (noun)|fidan|şüceyne nihan|1 (noun)|gizli nihâni|1 (noun)|gizli|gizlilikle nihayetinde|1 (noun)|sonunda|eninde sonunda nihayetlenmek|1 (noun)|bitmek nihayetsiz|1 (noun)|sonsuz nihayet|1 (noun)|son|binnetice|bitim|olsa olsa|payan nihayet vermek|1 (noun)|bitirmek|tamamlamak|sonuçlandırmak nihilist|1 (noun)|hiççi|yokçu nihilizm|1 (noun)|yokçuluk|hiççilik nijerya|1 (noun)|benin nikâb|1 (noun)|peçe|perde nikâh|1 (noun)|akit nikâh kıymak|1 (noun)|kıymak nikahlamalıdır|1 (noun)|gelin olmayan kızın vebali amcası oğlunun boynuna nikap|1 (noun)|peçe|yasguç nikbet|1 (noun)|talihsizlik|felâket|düşkünlük nikbin|1 (noun)|iyimser|optimist nikbinlik|1 (noun)|iyimserlik|optimizm nikel|1 (noun)|71|mıknatıs|ni nikelâj|1 (noun)|nikel kaplama|nikelleme nikel kaplama|1 (noun)|nikelâj nikelleme|1 (noun)|nikelâj nikfer|1 (noun)|nikofer nikofer|1 (noun)|nikfer nikotin|1 (noun)|renksiz nikris|1 (noun)|nıkris|gut nil kazı|1 (noun)|mısır kazı nilüfergillerden|1 (noun)|çadır çiçeği|nilüfer nilüfer|1 (noun)|nilüfergillerden|sarı|mavi|suzambağı nimbus|1 (noun)|kara bulut nimet hakkı|1 (noun)|yenen nimeti ayağıyla tepmek|1 (noun)|kısmetini ayağıyla tepmek nimet|1 (noun)|iyilik|lütuf|ihsan|bargu nimetlendiren|1 (noun)|mün'im nim|1 (noun)|yarı nine|1 (noun)|nene|babaanne|büyük anne|ebe ni|1 (noun)|nikel niobyum|1 (noun)|nb nirengi noktası|1 (noun)|başlangıç nirvana|1 (noun)|arzunun nisaî|1 (noun)|kadınsı nisaiyeci|1 (noun)|jinekolog nisaiye|1 (noun)|jinekoloji nisa|1 (noun)|kadın nisan|1 (noun)|april|abril|abrıl|abrul nisap|1 (noun)|yeter sayı|yetersayı nisbet|1 (noun)|orantı nispet eki|1 (noun)|yayınispî nispeten|1 (noun)|göre|kıyaslayarak|oranla|oldukça|nispetle nispet etmek|1 (noun)|oranlamak nispet kabul etmek|1 (noun)|oranlamak nispetle|1 (noun)|nispeten|yanında nispetli|1 (noun)|oranlı nispet|1 (noun)|oran|bağıntı|ilgi|ilinti nispetsizlik|1 (noun)|oransızlık nispetsiz|1 (noun)|oransız|farklı nisp|1 (noun)|göreli nispi|1 (noun)|bağıl|görece|göreceli nispî|1 (noun)|göreli|bağıntılı|izafî|rölatif|rölâtif nisyan|1 (noun)|unutma nişadır|1 (noun)|amonyak|ahar nişadır ruhu|1 (noun)|amonyak nişan almak|1 (noun)|gezlemek|hedef almak nişancı|1 (noun)|antlaşma|berat|menşur|tevkici|çekmergen|muvakkî|tuğrakeş nişane|1 (noun)|hedef|eser|iz|belirti|belgü nişangâh|1 (noun)|hedef|bakıncak nişan|1 (noun)|iz|belirti|alâmet|ışaret|işaret|nişanlanma|kurşun|belgi|dağ|emâre|oğlan evi|taltif|taltif etmek|tören|tuşgül nişanlamak|1 (noun)|yavuklamak|işaretlemek nişanlanmak|1 (noun)|adaklanmak|yüzük takmak nişanlanma|1 (noun)|nişan nişanlı|1 (noun)|alâmeti|adaklı|yavuklu nişanlık|1 (noun)|nişanlılık nişanlılık|1 (noun)|yavukluluk|nişanlık nişansız|1 (noun)|alâmeti nişasta|1 (noun)|abgun|ahar|pelte|su muhallebisi|talk pudrası niş|1 (noun)|göz|hücre nitekim|1 (noun)|gerçekten|hakikaten|netekim nitelemek|1 (noun)|afişlemek nitelendirmek|1 (noun)|vasıflandırmak|tavsif etmek nitelendirme|1 (noun)|vasıflandırma|tavsif nitelenmek|1 (noun)|vasıflanmak|yaftalanmak nitelenme|1 (noun)|vasıflanma nitelenmiş|1 (noun)|mevsuf|muttasıf niteleyen|1 (noun)|coğrafya niteleyerek|1 (noun)|diye niteliğideğiştirilemez|1 (noun)|suyu havana koy, döv döv yine su niteliği|1 (noun)|nötrlük|yarı saydamlık nitelikler|1 (noun)|evsaf|hasep|havas nitelikleri|1 (noun)|lâyık nitelikli işçi|1 (noun)|vasıflı işçi nitelikli|1 (noun)|vasıflı|kaliteli|kalifiye|muttasıf niteliksiz|1 (noun)|basit|düz|kalitesiz|bir katar deveyi bir eşek yeder|kepaze|kılkuyruk|ucuz|vasıfsız niteliksiz işçi|1 (noun)|vasıfsız işçi niteliksizlik|1 (noun)|kalitesizlik nitelik|1 (noun)|vasıf|keyfiyet|kalite|bireyi|kalite, vasıf|az|belirteç|benzer|boyut|cins cibilliyet|damga|hamur|hasep|ilim|kırat|mahiyet|meziyet|ölçün|önad|renk|sıfat|süper|tanrılık|ulam|uzanım|yapılış|zarf nitem|1 (noun)|sıfat|önad nite|1 (noun)|nasıl|niçin nitrik asit|1 (noun)|kezzap nitrojen|1 (noun)|boğut|azot|n niyabet|1 (noun)|naiplik niyâm|1 (noun)|uyuyanlar|kılıf niyaz etmek|1 (noun)|yakarmak niyaz eylemek|1 (noun)|yalvarmak niyaz|1 (noun)|yalvarma|yakarma|yağrık niye|1 (noun)|niçin|neden|neye niyet etmek|1 (noun)|düşünmek|niyetlenmek niyetinden|1 (noun)|aklını çelmek|aklınıçelmek niyetini|1 (noun)|mustur niyetlenmek|1 (noun)|tasarlamak|niyet etmek niyetlilik|1 (noun)|azmi niyetli|1 (noun)|oruçlu niyet|1 (noun)|maksat|çekişmek|çekmek|düşünce|kuvve|nabız|plân|tasavvur niyobyum|1 (noun)|91|oksijen|kolombiyum niza|1 (noun)|çekişme|bozuşma|kavga nizam|1 (noun)|düzen|kural nizami|1 (noun)|yasaca|yasal nizamlı|1 (noun)|düzenli|tertipli nizamname|1 (noun)|tüzük nizamsız|1 (noun)|düzensiz|tertipsiz|yolsuz nizamsızlık|1 (noun)|düzensizlik|tertipsizlik|yolsuzluk nizâm|1 (noun)|şiraze nizâr|1 (noun)|düşkün nnb|1 (noun)|noktadan noktaya bağlantı n|1 (noun)|nitrojen|damak ünsüzü|diş eti damak ünsüzü|tonlu ünsüz nobelyum|1 (noun)|no nobranca|1 (noun)|kaba|sert|kırıcı nobran|1 (noun)|nadan|geçimsiz|kavgacı|kaba|inatçı noda|1 (noun)|loda nodullamak|1 (noun)|uyarmak|hatırlatmak|modullamak nodul|1 (noun)|modul noel baba|1 (noun)|kahramanı noel|1 (noun)|hristiyanların nofrost|1 (noun)|buztutmaz nohudi|1 (noun)|kirli sarı nohut|1 (noun)|baklagillerden|aşlıh|bire ... vermek|ekşili çorba|topik nohut oda|1 (noun)|bakla oda nohut sofa noksan bulmak|1 (noun)|beğenmemek noksan|1 (noun)|eksik|eksiklik|kusur|kem|mehar|nakıs|yarım noksanlık|1 (noun)|eksiklik|kalıklık noksanlıklar|1 (noun)|nekais noksansız|1 (noun)|eksiksiz nokta|1 (noun)|benek|dura|durak|yer|konu|sınır|derece|radde|nöbetçi|gözcü|bekçi|geometri|noktalama işaretleri|orta nokta|puan noktadan noktaya bağlantı|1 (noun)|nnb noktainazar|1 (noun)|görüş noktalama|1 (noun)|duralandırma|sahne|ayrım|tacim|tenkit noktalama işaretleri|1 (noun)|nokta|virgül noktalamak|1 (noun)|sonlamak noktalanmış|1 (noun)|münakkat noktalatma|1 (noun)|tacim noktalı|1 (noun)|münakkat noktası noktasına|1 (noun)|tastamam|eksiksiz|tamamen noktrün|1 (noun)|içli|duygulu nomad|1 (noun)|göçebe nominalist|1 (noun)|adcı nominalizm|1 (noun)|adcılık|isimcilik|adacılık nominatif|1 (noun)|yalın durum nomograf|1 (noun)|sayıçizge nomonklatür|1 (noun)|adlık nonfigüratif|1 (noun)|insanı|ınsanı|betisiz no|1 (noun)|nobelyum non-stop|1 (noun)|duraksız norfolk adası|1 (noun)|avustralya normal|1 (noun)|düzgülü|fizyolojik|olağan normandiyalı|1 (noun)|norman norman|1 (noun)|normandiyalı|dair normatif|1 (noun)|kuralcı|düzgüsel norm|1 (noun)|düzgü|kural|ölçü|örnek nors|1 (noun)|dair norveç|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi|fiyort|iskandinavyalı norveççe|1 (noun)|norveççe|norveç dili norveç dili|1 (noun)|norveççe nosferatu|1 (noun)|vampir nostalji|1 (noun)|yurtsama|daüssıla|geçmişseverlik nosyon|1 (noun)|kavram notaların|1 (noun)|porte nota|1 (noun)|muhtıra|andıç|memorandum|nağme not atmak|1 (noun)|öğretmen noter|1 (noun)|kâtibiadil|noterlik noterlik|1 (noun)|noter not etmek|1 (noun)|kaydetmek not|1 (noun)|numara nöbet beklemek|1 (noun)|nöbet tutmak nöbetçi|1 (noun)|dideban|nokta|turkak|yasakçı nöbet|1 (noun)|keşik|iş|sıra|kez|defa|nevbet nöbetle|1 (noun)|münavebe ile|nöbetleşe nöbetleşe|1 (noun)|nöbetle|münavebe ile|münavebeli|münavebeten nöbetleşme|1 (noun)|münavebe nöbet tutmak|1 (noun)|nöbet beklemek nöroloji|1 (noun)|nevroloji|sinir bilimi nörotik|1 (noun)|nevrofik nötralizasyon|1 (noun)|etkisizleştirme|yansızlaştırma nötralize etmek|1 (noun)|yansızlaştırmak nötralize etme, nötürleştirme|1 (noun)|ılınlama nötrlük|1 (noun)|niteliği nötr, nötür|1 (noun)|ılın nötron|1 (noun)|ılıncık nötr|1 (noun)|yansız|tarafsız|tesirsiz növbet|1 (noun)|'''sıra''' np|1 (noun)|neptünyum nuh|1 (noun)|adem nuh nebiden kalma|1 (noun)|köhnemiş nuhuset|1 (noun)|uğursuzluk|kademsizlik|şeamet|kötü|berbat|meymenetsizlik nukut|1 (noun)|paralar nuküş|1 (noun)|resimler|nakışlar numaracı|1 (noun)|kaytak numara|1 (noun)|rakam|ölçü|derece|hile|düzen|sayıt|not numaratör|1 (noun)|sayıcı numerik|1 (noun)|sayısal numerus|1 (noun)|sayı numuneci|1 (noun)|vagon|konveyör numune|1 (noun)|göstermelik|örnek|mostralık|ülgi|ülgüdür|ülgüt numunelik|1 (noun)|örneklik nuranî|1 (noun)|ışıklı|nurlu nur|1 (noun)|aydınlık|ışık|parıltı|çıtırkı|fer|ziya nur gibi|1 (noun)|parlak nûr|1 (noun)|kur'an nurlandıran|1 (noun)|enver|münîr nurlanmak|1 (noun)|temiz nurlu|1 (noun)|aydınlık|ışıklı|parlak|temiz|nuranî|rakrak|terim nur ol!|1 (noun)|beğenme nursuz pirsiz|1 (noun)|sevimsiz|bakımsız nursuz|1 (noun)|sevimsiz nurten|1 (noun)|ışıklı nur topu gibi|1 (noun)|güzel|şişman|sağlıklı nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir|1 (noun)|tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir nusret|1 (noun)|başarı|zafer nûş|1 (noun)|tatlı|bal nutku tutulmak|1 (noun)|üzüntüden|korkudan nutuk atmak|1 (noun)|uzun nutuk|1 (noun)|söz|konuşma|söylev|aytış|diskur nuzul|1 (noun)|tenzîl nüans|1 (noun)|ayırtı|çalar|fark|ince ayrım nübüvvet|1 (noun)|nebilik|savacılık|peygamberlik nücûm|1 (noun)|doğmak nü|1 (noun)|çıplak|çıplak resim nüfus bilimci|1 (noun)|demograf nüfus bilimi|1 (noun)|demografi nüfus bilimsel|1 (noun)|demografik nüfus kesafeti|1 (noun)|nüfus yoğunluğu nüfus|1 (noun)|kişi|popülasyon nüfus plânlaması|1 (noun)|ailelere nüfus yoğunluğu|1 (noun)|nüfus kesafeti nüfuz|1 (noun)|erk|kuvvet nüfuz etmek|1 (noun)|geçmek|anlamak|işlemek nüfuzkâr|1 (noun)|etkileyici|güçlü nüfuzlu|1 (noun)|erkli|sözügeçer|kuvvetli nükleer|1 (noun)|çekirdeksel|çekinsel nükleer güç mühendisi|1 (noun)|kullanımı nükleer reaktör|1 (noun)|uranyum nükleik asit|1 (noun)|göze çekirdeği ekşiti nükleon|1 (noun)|çekincik nüks etmek|1 (noun)|depreşmek nüksetmek|1 (noun)|depreşmek nükteci|1 (noun)|ince|ınce|nekre|nüktedan nüktecilik|1 (noun)|nüktedanlık nüktedan|1 (noun)|bulucukçu|nükteci nüktedanlık|1 (noun)|nüktecilik nükte|1 (noun)|espri|bulucuk|yazıda|resimde|fıkra nükteli|1 (noun)|esprili|espri yapmak|fıkra nükul etmek|1 (noun)|caymak|vazgeçmek nükul|1 (noun)|vazgeçme nümâyân|1 (noun)|görünen nümayişçi|1 (noun)|gösterici|gösterişçi nümayiş|1 (noun)|gösteri|gösteriş nüsha|1 (noun)|elyazması|eşlem|sayı|tane|yazma|benzer|aynı|kopya|suret nüsum|1 (noun)|vergi nütasyon|1 (noun)|üğrüm nüvaziş|1 (noun)|nevaziş nüve|1 (noun)|çekirdek nüvit|1 (noun)|müjde nüzul|1 (noun)|inme|felç nüzullü|1 (noun)|inmeli|felçli o|1 (noun)|artdil|o|açınık|büyük sesli uyumu|geniz ünlüsü|haza|merfûu|ünlü oba|1 (noun)|ağul|çadır|el|yunt obabaşı|1 (noun)|çuban obartı|1 (noun)|abartı obartıcı|1 (noun)|abartıcı obartılmak|1 (noun)|abartılmak obartma|1 (noun)|abartma obartmak|1 (noun)|abartmak obelisk|1 (noun)|dikili taş objektiflik|1 (noun)|nesnellik|afakîlik|objektivite objektif|1 (noun)|nesnel|afakî|mikroskop|kanun objektivist|1 (noun)|nesnelci objektivite|1 (noun)|nesnellik|objektiflik objektivizm|1 (noun)|nesnelcilik obje|1 (noun)|nesne obligasyon|1 (noun)|yükümlülük obruk|1 (noun)|mukaar|konkav|içbükey|ıçbükey observasyon|1 (noun)|gözlem observatuvar|1 (noun)|gözlemevi|rasathane|gözlem evi obsesyon|1 (noun)|tekrarlayıcı obskürantist|1 (noun)|karanlıkçı obskürantizm|1 (noun)|karanlıkçılık obstrüksiyon|1 (noun)|engelleme oburca|1 (noun)|oburcasına oburcasına|1 (noun)|oburca obur|1 (noun)|harın|hıra|toymagur|yiyici obüslerden|1 (noun)|kazamat ocağına darı ekmek|1 (noun)|ocağına incir dikmek ocağına incir dikmek|1 (noun)|ocağına darı ekmek ocakçı|1 (noun)|ateşçi ocaklardan|1 (noun)|gelberi ocaklık|1 (noun)|ocak|mutfak|baca ocak|1 (noun)|pişirme|ısıtma|şömine|aile|soy|ev|odalarda|pişiren|kaynatan|kahvelerde|kânunusani|ateş tuğlası|baca temizleyicisi|doğalgaz tesisat teknisyeni|hanuman|hanüman|ocaklık|son kânun occludere|1 (noun)|kapamak|tıkamak ocumak|1 (noun)|ürkmek|çekinmek|korkmak odacı|1 (noun)|hizmetli|hademe|müstahdem odacılık|1 (noun)|hademelik oda|1 (noun)|çalışmak|banyo|salon|göz|alaçuk|halk odası|tol odak|1 (noun)|mihrak odalarda|1 (noun)|ocak odalık|1 (noun)|ikbal od|1 (noun)|ateş oda-y-a|1 (noun)|kaynaştırma sesi o denli|1 (noun)|öyle|çok oditoryum|1 (noun)|dinleme salonu od ocak|1 (noun)|mal|mülk odsuz|1 (noun)|ateşsiz odun|1 (noun)|berşe|bir araba|çatmak|çeki|gobal|hazâb|yakacak|yakıt odun bilimi|1 (noun)|ksiloloji oduncu|1 (noun)|hattâb odun gibi|1 (noun)|anlayışsız|görgüsüz odunlaşma|1 (noun)|kabalaşma odunlaşmak|1 (noun)|kabalaşmak odunluk|1 (noun)|kabalık|anlayışsızlık|merek odunsu|1 (noun)|odunumsu odunumsu|1 (noun)|odunsu|kaba|iri|heybetli odyometre|1 (noun)|ödiyometre odyovizüel|1 (noun)|görsel-işitsel|görsel işitsel of çekmek|1 (noun)|oflamak ofis|1 (noun)|işyeri|daire|büro oflamak|1 (noun)|bezginlik|usanç|of çekmek oflaya puflaya|1 (noun)|sıkılarak|bunalarak oflaz|1 (noun)|iyi|güzel|mükemmel ofris|1 (noun)|salepgillerden|yumrulu ofset|1 (noun)|çıkartmabaskı|düz baskı|matbaacılık teknikeri of|1 (noun)|sıkıntı|bezginlik|usanç oftalmoloji|1 (noun)|göz bilimi oguz|1 (noun)|azeri oğalamak|1 (noun)|ovalamak oğan|1 (noun)|tanrı|ilah oğdurmak|1 (noun)|ovdurmak oğlak|1 (noun)|becik|burçlar kuşağı|gıdik|zodyak oğlak dönencesi|1 (noun)|kış dönencesi oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi|1 (noun)|biçkiyi oğlan|1 (noun)|bacak|vale|çocuk|dığa|gulam|ibne|uğlan oğlancı|1 (noun)|kulampara|lûtî oğlancılık|1 (noun)|kulamparalık oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni|1 (noun)|yaramazlıklarıyla|haylazlıklarıyla oğlanevi|1 (noun)|erkekevi oğlan evi|1 (noun)|nişan oğmaç|1 (noun)|ovmaç oğmak|1 (noun)|ovmak oğraş|1 (noun)|uğraş oğrun|1 (noun)|uğrun oğul balı|1 (noun)|evlat oğulcuk|1 (noun)|rüşeym|embriyon|embriyo oğul|1 (noun)|çocuk|mahdum|tutunç|velet|zade oğullanmak|1 (noun)|arılar oğullar|1 (noun)|mahadim oğul otu|1 (noun)|ballıbabagillerden|melisa oğunmak|1 (noun)|bayılmak|ovunmak oğuşturmak|1 (noun)|ovuşturmak oğuz|1 (noun)|azerî oğuzca|1 (noun)|türkmence o hâlde|1 (noun)|öyleyse ohm|1 (noun)|om oh|1 (noun)|sevinç|beğenme|hayranlık o kadar|1 (noun)|çok|fazla okaliptüs|1 (noun)|mersingillerden okapi|1 (noun)|gevişgetirenlerden okar|1 (noun)|telli balıkçıl okazyon|1 (noun)|fırsat|kelepir ok|1 (noun)|boy|aldur|peykan|temiren|temren okçu|1 (noun)|kemankeş|tirendaz okeylemek|1 (noun)|oldulamak okey|1 (noun)|plâstik|oldu okka|1 (noun)|kıyye|ukıyye|ukkıye okkalamak|1 (noun)|koltuklamak|pohpohlamak okkalı|1 (noun)|ağır|değerli|ağırbaşlı|kırıcı|kaba|büyük oklama|1 (noun)|dart oklangeç|1 (noun)|oklava okların|1 (noun)|peylek oklar|1 (noun)|sihâm oklava|1 (noun)|merdane|oklangeç|oklavı oklavı|1 (noun)|oklava oklayış|1 (noun)|aldur oklu kirpi|1 (noun)|kemirgenlerden oklukirpi|1 (noun)|kemirgenlerden okluk|1 (noun)|sadak oksalik asit|1 (noun)|oksalik oksalik|1 (noun)|oksalik asit oksidasyon|1 (noun)|yükseltgenme oksijen|1 (noun)|rengi|albümin|hemoglobin|müvellidülhumuza|niyobyum oksitlemek|1 (noun)|yükseltgemek oksitleme|1 (noun)|yükseltgeme oksitlenmek|1 (noun)|yükseltgenmek oksitlenme|1 (noun)|yükseltgenme oksiyür|1 (noun)|sivrikuyruk okşama|1 (noun)|aferin|nevaziş|okşantı okşamak|1 (noun)|benzemek|andırmak|hatırlatmak|arkasını sıvamak|arkasınısıvamak|sevmek|sıvamak|sıvazlamak okşamalık|1 (noun)|kuzum! okşantı|1 (noun)|okşama okşarövgü|1 (noun)|kompliman okşarövgülemek|1 (noun)|kompliman yapmak okşayıcı|1 (noun)|güzel|tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır|yumuşak okul çocuğu|1 (noun)|öğrenci okulda|1 (noun)|geçmek okul kooperatifi|1 (noun)|defter|kitap okullarda|1 (noun)|halk sağlığı hemşiresi|kültür fizik eğitimcisi okullu|1 (noun)|öğrenci okul|1 (noun)|mektep|ekol|bulaşıkhane|koğuş|küçük ünlü uyumu|meslek|revir|şapel|tatil|tatil etmek|tuvalet|yatakhane|yemekhane okuma|1 (noun)|kıraat|atlamak|kulüp|mutâlaa|mütalâa okumak|1 (noun)|kavramak|sövmek|küfretmek|mütalaa etmek|gözden geçirmek|karıştırmak|kıraat etmek|kulüp|mütalaa|mütalâa etmek okumamış|1 (noun)|cahil|ümmi okumasını|1 (noun)|okutmak okumaya|1 (noun)|mütalaa okuma yitimi|1 (noun)|aleksi okumuş|1 (noun)|aydın|güzide|mektep medrese görmüş|öğrenimli okunabilen|1 (noun)|akıcı okuncak|1 (noun)|légende okun|1 (noun)|gez oku-n-mak|1 (noun)|edilgen fiil okunmak|1 (noun)|okunulmak okunması|1 (noun)|matine okuntu|1 (noun)|davetiye|çağrılık okunulmak|1 (noun)|okunmak okur|1 (noun)|okuyucu|kari okus pokus|1 (noun)|dolap|düzen|hile okuşma|1 (noun)|mukabele okutmak|1 (noun)|okumasını okutmanlar|1 (noun)|öğretim yardımcıları okutmanlık|1 (noun)|lektörlük okutman|1 (noun)|türkçe|lektör okuyabilmek|1 (noun)|yazıyı çıkarmak|yazıyı sökmek okuyuculuk|1 (noun)|hanendelik okuyucu|1 (noun)|okur|kari|şarkı|şarkıcı|türkücü|hanende okuyup|1 (noun)|mürekkep yalamış|nefeslemek okült|1 (noun)|doğaüstü okültizm|1 (noun)|gizlicilik okyanus|1 (noun)|umman|ana deniz|tulay okyanusu|1 (noun)|pasifik okyanusu okyanusya'da|1 (noun)|papua yeni gine|tuvalu ola|1 (noun)|acaba|sahi|bulunabilir olabildiğince|1 (noun)|mümkün mertebe olabilen|1 (noun)|ihtimalî olabilirlik|1 (noun)|olasılık|ihtimal olabilir|1 (noun)|olur|mümkün|kabil|belki|insan hâli|insanlık hâli olacağını|1 (noun)|rüyasında görememek olacak gibi değil|1 (noun)|olamaz|olmuyor olacakların|1 (noun)|baht olacak|1 (noun)|olması|olma olagelen|1 (noun)|cari|olağan olagelmek|1 (noun)|sürmek|süregelmek|cereyan etmek olağana|1 (noun)|antika olağandan|1 (noun)|ziyadesiyle olağan dışı|1 (noun)|gayritabii olağandışı|1 (noun)|gayritabii|anormal|gayri tabii|maceralı olağandışılık|1 (noun)|abnormalite|anormallik olağan|1 (noun)|olagelen|tabiî|normal|adi|alelâde|basit|olur şey olağanüstü|1 (noun)|fevkalâde|alışılmıştan|harikulâde|adınçığ|çılgın|dansık|dehşet|ertingü|etingü|harika|inanılmaz|mucize|tanla|tansığ|üstüne kuş kondurmak|üzlünçüğ olağanüstülük|1 (noun)|çengşi|fevkalâdelik|harikulâdelik|tangsuk|tanju|tüng ola ki|1 (noun)|belki olamayacak|1 (noun)|gayrikabil|olmaz olmaz olamaz|1 (noun)|hayret|olanaksız|gayrimümkün|gayrikabil|imkânı yok|muhal|mümteni|olacak gibi değil olanak|1 (noun)|imkân olanaklarının|1 (noun)|mantık olanaklı|1 (noun)|mümkün|kabil olanaksız|1 (noun)|gayrimümkün|imkânsız|imkânı yok|olamaz olanaksızlaşma|1 (noun)|imkânsızlaşma olanaksızlaşmak|1 (noun)|imkânsızlaşmak olanaksızlık|1 (noun)|imkânsızlık olanca|1 (noun)|bütünüyle|hep|bütün|son olan|1 (noun)|çoban|doğrulu|hâsıl|kâin|ödevli|vaki olan dört bağlar, olmayan dert bağlar|1 (noun)|kuşanır olanlar|1 (noun)|vukuat olarak|1 (noun)|namına olasıcılık|1 (noun)|probabilizm olasılı|1 (noun)|belkili|ihtimal|muhtemel|ihtimalî|ihtimalli olasılık|1 (noun)|olabilirlik|ihtimal|yahtemil olası|1 (noun)|muhtemel|mümkün olay alıcısı|1 (noun)|alıcı olay bilimi|1 (noun)|fenomenoloji olaycılık|1 (noun)|görüngücülük|fenomenizm olay|1 (noun)|hâdise|vak'a|bir şey|edebiyat|fenomen|hadise|hikâye|kumkuma|özdeşme|şey|uzun hikâye|vaka|vukuat|yeğlemek olayın|1 (noun)|muştulamak olaylar|1 (noun)|ahval|hâdisat|kontekst|vekayi olayların|1 (noun)|dışa vurumculuk|dışavurumculuk|güldürü olaylı|1 (noun)|hâdiseli|hadiseli olaysız|1 (noun)|hâdisesiz|sütliman olcay|1 (noun)|ikbal|talih olçum|1 (noun)|hekim|marifet|hüner oldubitti|1 (noun)|emrivaki|olupbitti oldu bittiye getirmek|1 (noun)|emrivaki yapmak oldubittiye getirmek|1 (noun)|olupbittiye getirmek oldu|1 (noun)|evet|peki|tamam|elbette|olur|tabiî|memnuniyetle|okey oldukça|1 (noun)|epey|hayli|az çok|bayağı|berenarı|epeyce|ne kadar|nispeten oldulamak|1 (noun)|okeylemek oldum olası|1 (noun)|olmak oldurmak|1 (noun)|olgunlaştırmak oleik asit|1 (noun)|oleik oleik|1 (noun)|rengi|kokusu|oleik asit|yağ ole|1 (noun)|yaşa olgaç|1 (noun)|yiğit|mert|bilgili olguculuk|1 (noun)|deneylere|pozitivizm olgucu|1 (noun)|pozitivist|pozitif olgulara|1 (noun)|olumlu|pozitif olgul|1 (noun)|pozitif olgun|1 (noun)|kâmil|ağırbaş|baba adam|babacan|bolgan|bulagan|bulgan|cetik|çigil|dulak|durmuş oturmuş|enkiş|erdin|ergen|eriken|erişkin|ertim|fâzıl|istanbul efendisi|pişkin|tela|tokal|tolmış|toluk|toygur|tölegen|tulan|tulay|tuli|tuluk|uslu akıllı|yaşlı başlı|yeti|yetik|yetişgin|yolluk olgunlaşmak|1 (noun)|ballanmak|evin bağlamak|feyzalmak|gelişmek|işlemek|kıvamlanmak|kızarmak|olmak|tat kazanmak|tatlanmak|tekâmül etmek|tekemmül etmek|yetmek olgunlaşmamış|1 (noun)|gök|ham|kelek|olmamış|tor olgunlaşma|1 (noun)|tekâmül|tekemmül olgunlaşmış|1 (noun)|feleğin çemberinden geçmiş|mütekâmil|olmuş|yetişkin|yetme olgunlaştırmak|1 (noun)|oldurmak|pişirmek olgunluk çağı|1 (noun)|olgunluk yaşı olgunluk sınavı|1 (noun)|bilgi|yetkinlik|kemal olgunluk yaşı|1 (noun)|olgunluk çağı olgunluk|1 (noun)|yetkinlik|kemal|durmuş oturmuşluk|ergi|erişkinlik|feyiz|tamlık|tekâmül|toldı|turam olgu|1 (noun)|vakıa|vaka|test|fenomen|veri oligarşi|1 (noun)|takımerki|takım erki oligopol|1 (noun)|azel olivin|1 (noun)|peridot olmadık|1 (noun)|alışılmamış|gereksiz|gayrivaki olma|1 (noun)|husul|olacak|vuku olmak:|1 (noun)|çıkmak olmak|1 (noun)|dönüşmek|uymak|yitirmek|tutulmak|makam|edinmek|yetişmek|olgunlaşmak|hazırlanmak|bulunmak|tamamlanmak|sürdürmek|yürütmek|başlamak|cereyan etmek|çıkmak|düşmek|geçmek|gelmek|husul bulmak|kalmak|meydana gelmek|oldum olası|sayrûret|teşekkül etmek|uçup gitmek|vuku bulmak|vukua gelmek|vücuda gelmek|yapmak|yardımcı fiil|yerine gelmek olmamış|1 (noun)|olgunlaşmamış|ham|çağla|gayrivaki|kozalak|toruk olmasına|1 (noun)|yaratmak olmasını|1 (noun)|kollamak|ümit bağlamak olmasın!|1 (noun)|zinhar olması|1 (noun)|olacak olmayacak duaya âmin demek|1 (noun)|gerçekleşmeyecek|sonuç olmayacak|1 (noun)|farzımuhal|mümteni olmayan|1 (noun)|yok olmaz|1 (noun)|imkânsız|gerçekleşemez|gayrimümkün|muhal olmazlamak|1 (noun)|veto etmek olmazlama|1 (noun)|veto olmaz olmaz|1 (noun)|olamayacak olmazsa|1 (noun)|ille olmuş armut gibi eline geçmek|1 (noun)|kolaylıkla olmuş|1 (noun)|olgunlaşmış|ergin|oluşmuş|bolgan|çigil|toygur|vaki olmuyor|1 (noun)|olacak gibi değil olsa da|1 (noun)|velev olsa olsa|1 (noun)|nihayet|ancak olta|1 (noun)|genellikle|hile|düzen|oyun|yem|mantara|olta takımı olta takımı|1 (noun)|olta oltayı yutmak|1 (noun)|aldanmak oltu otu|1 (noun)|pire otu oltu tozu|1 (noun)|pire otu oluklar|1 (noun)|bakırcı olumlama|1 (noun)|icap olumlu cümle|1 (noun)|olumlu tümce olumlu eylem|1 (noun)|olumlu fiil olumlu fiil|1 (noun)|olumlu eylem olumluluk|1 (noun)|icap|koşaç olumlu|1 (noun)|müspet|pozitif|yapıcı|onaylayan|olgulara|yararlı|ısıtmak|kazanmak|pozitiv|yapar|yapşın olumlusu|1 (noun)|yeterlik fiili olumlu tümce|1 (noun)|olumlu cümle olumsallık|1 (noun)|imkân olumsal|1 (noun)|mümkün olum|1 (noun)|son olumsuz cümle|1 (noun)|olumsuz tümce olumsuz eylem|1 (noun)|olumsuz fiil olumsuz fiil|1 (noun)|hastalanmaz|gelmeyince|olumsuz eylem olumsuzlama|1 (noun)|değil olumsuzluk eki|1 (noun)|sevmeyecek olumsuzluk kelimesi|1 (noun)|tümleci|yüklemi olumsuzluk|1 (noun)|nefiy|koşaç|menfilik|nefi olumsuz|1 (noun)|menfi|zararlı|negatif|onaylamayan|acısı çıkmak|aksi|aranmak|kuyudan adam çıkarmak olumsuz tümce|1 (noun)|olumsuz cümle olunca|1 (noun)|olur olmaz olupbitti|1 (noun)|oldubitti|emrivaki olupbittiye getirmek|1 (noun)|oldubittiye getirmek olur ki|1 (noun)|belki|muhtemelen olurlama|1 (noun)|kabul olurlamak|1 (noun)|kabul etmek|müsaade etmek olur olmaz|1 (noun)|rastgele|sıradan|önemsiz|gereksiz|yersiz|olunca|kimliği olur|1 (noun)|onay|tasdik|olabilir|peki|eh|izin|oldu olur şey|1 (noun)|olağan|görülegelen|sıradan|alelâde olur!|1 (noun)|tamam oluşan|1 (noun)|ibaret|müteşekkil oluşmak|1 (noun)|bağlamak|başlamak|çıkmak|husul bulmak|ileri gelmek|meydana gelmek|peyda olmak|peydahlanmak|teşekkül etmek|türemek|vuku bulmak|vukua gelmek|vücuda gelmek|vücut bulmak|yapılaşmak oluşma|1 (noun)|teşekkül|husul|oluş|tekevvün|tezahür oluşmuş|1 (noun)|müteşekkil|olmuş|oluşuk|türemiş oluşturan|1 (noun)|neden|yapıcı oluşturmak|1 (noun)|düzmek|etmek|kurmak|meydana getirmek|peyda etmek|terkip etmek|tesis etmek|teşkil etmek|tevlit etmek|türetmek|üretmek|vermek|yapmak oluşturma|1 (noun)|tekvin|teşkil|tevlit|yapı oluşturulan|1 (noun)|antropojen oluşturulmak|1 (noun)|peydahlanmak|vücuda getirilmek oluşu|1 (noun)|kaldırımsı oluşuk|1 (noun)|oluşmuş oluşum|1 (noun)|kütle|teşekkül|teşkil|dokuma oluşumunu|1 (noun)|etnoloji oluş|1 (noun)|vuku|oluşma|teşekkül|tekevvün|baş|husul|mekanizma|üslûp oma|1 (noun)|bel kemiği|kalça kemiği omlet|1 (noun)|sebze|peynir|kıyma|kaygana ommatidyum|1 (noun)|görme gözesi om|1 (noun)|ohm omur|1 (noun)|fıkra omurgalılarda|1 (noun)|mide|statolit|üye omurgalılardan|1 (noun)|balık|balık eti|çift dişliler|iskorpitgiller omurgalıların|1 (noun)|sürüngenler omurgalılar|1 (noun)|memelileri|kuşları|amfibyumları|sürüngenleri|âlemi omurgasız|1 (noun)|kurt|yumuşakçalar omurga|1 (noun)|temel|esas|amudufıkari|bel kemiği|belkemiği|sulp|tekne omurilik|1 (noun)|murdarilik omurların|1 (noun)|dikensi çıkıntı omuz başı|1 (noun)|yanıbaşı omuz|1 (noun)|çığal|çiğin|çin omuzdaş|1 (noun)|hempa|ayaktaş omuzdaşlık|1 (noun)|arkadaşlık|dayanışma|tesanüt|ayaktaşlık omuzda taşımak|1 (noun)|yüceltmek|övmek omuzlamak|1 (noun)|aşırmak omuzları çökmek|1 (noun)|bitkin omuzluk|1 (noun)|apolet|çiğindirik omuz omza|1 (noun)|dayanışarak|birlikte omuz silkmek|1 (noun)|aldırmamak omuz vermek|1 (noun)|dayanmak onamak|1 (noun)|doğru bulmak|he demek|kabul etmek|muvafakat etmek|rıza göstermek|tasdik etmek|tasvip etmek onamama|1 (noun)|hayır onama|1 (noun)|tasvip|ikrar|kabul|muvafakat|onam onam|1 (noun)|onama|muvafakat onanizm|1 (noun)|mastürbasyon|istimna onarılamaz|1 (noun)|gayrikabilitelâfi onarılmak|1 (noun)|kalafatlamak|onarım görmek|tamir görmek onarımcılık|1 (noun)|tamircilik onarımcı|1 (noun)|tamirci onarım görmek|1 (noun)|onarılmak onarımı|1 (noun)|enstrümancı onarım|1 (noun)|tamirat|tamir|bobinajcı|oto kaportacı|restorasyon onarma|1 (noun)|kalafat|mengene|pres|tamir onarmak|1 (noun)|bozulmuş|düzeltmek|restore etmek|tamir etmek|yapmak ona|1 (noun)|tarafına onat|1 (noun)|uslu|akıllı|özenli|düzgün|uygun|yararlı|dürüst onaylamak|1 (noun)|beğenmek|evetlemek|kabul etmek|kavuk sallamak|muvafakat etmek|mührünü basmak|tasdik etmek onaylamamak|1 (noun)|beğenmemek onaylama|1 (noun)|tasdik|icazet|kabul onaylamayan|1 (noun)|olumsuz onaylanmak|1 (noun)|tasdik edilmek onaylanmamış|1 (noun)|onaysız|tasdiksiz onaylanması|1 (noun)|tevdi onaylanmış|1 (noun)|tasdikli onaylatmak|1 (noun)|tasdik ettirmek onaylayan|1 (noun)|olumlu onaylı|1 (noun)|musaddak|tasdikli onaysız|1 (noun)|onaylanmamış onay|1 (noun)|tasdik|icazet|olur|tasvip on bir aylık|1 (noun)|çuha çiçeği ondalık kesir|1 (noun)|0 ondalık|1 (noun)|öşür|aşar|aşarî ondurmaz|1 (noun)|öldürücü|kötüleştirici ondüle|1 (noun)|dalgalı|kıvrımlı|kıvrılmış ongunculuk|1 (noun)|totemizm|totemcilik ongun|1 (noun)|eşya|bol|eksiksiz|bayındır|mutlu|kutlu|uğurlu|ağaç|totem|arma|mes'ut|mesut ongunlu|1 (noun)|armalı ongunluk|1 (noun)|saadet|mâmuriyet|mübâreklik|mutluluk|bolluk|bereket|feyiz onluğu|1 (noun)|onluk bozma onluk bozma|1 (noun)|onluğu onluklar|1 (noun)|aşerat onluk|1 (noun)|muaşer onlu|1 (noun)|muaşer onlu önekler|1 (noun)|santi|mega|metresel önekler|ubs önekleri onmadık|1 (noun)|bereketsiz onma|1 (noun)|felâh|iflâh|şifa onmak|1 (noun)|hastalıktan|felâh bulmak|iflâh olmak|mes'ut olmak|salâh bulmak|şifa bulmak|unmak onmamak|1 (noun)|iflâh olmamak onmasız|1 (noun)|şifasız onomastik|1 (noun)|özeladbilim|adbilim onomatopeik|1 (noun)|yansımalı onomatope|1 (noun)|yansıma on paralık etmek|1 (noun)|beş paralık etmek|beşparalık etmek on paralık|1 (noun)|hiç on parasız|1 (noun)|parasız ontik|1 (noun)|varlıksal ontogenez|1 (noun)|birey oluş ontoloji|1 (noun)|varlık bilimi onulmak|1 (noun)|şifa bulmak|unulmak onulmaz|1 (noun)|iyileşmez|ıyileşmez|çaresiz|gayrikabilişifa|unulmaz onur|1 (noun)|haysiyet|izzetinefis|şeref|gurur|aybın|azamet|dokunmak|kibir|terim|vechet|yasut|yüz akı onurlandırıcı|1 (noun)|şerefbahş onurlandırmak|1 (noun)|şereflendirmek|şeref vermek|teşrif etmek onurlandırma|1 (noun)|şereflendirme|teşrif onurlanmak|1 (noun)|şereflenmek|müşerref olmak|teşerrüf etmek onurlanma|1 (noun)|şereflenme|teşerrüf onurluk|1 (noun)|plaket onurlu|1 (noun)|şerefli|gururlu|abakan|âlicenap|başı dimdik|başı yukarda|burunlu|dürüst|fahir|haysiyetli|öktem|turamun|vakur onursal|1 (noun)|üyelik|fahrî onursuzluk|1 (noun)|şerefsizlik|haysiyetsizlik onursuz|1 (noun)|şerefsiz|haysiyetsiz|vakarsız onuruyla|1 (noun)|haysiyetiyle onur üyesi|1 (noun)|şeref üyesi on|1 (noun)|x|iki dinle bir söyle ooid|1 (noun)|yumurtamsı oosfer|1 (noun)|yumurta hücresi opak|1 (noun)|donuk opal|1 (noun)|ince|panzehir taşı oparlör|1 (noun)|hoparlör opçın|1 (noun)|zırh operada|1 (noun)|uvertür opera|1 (noun)|ışıkçı|vokal müzik operasyon|1 (noun)|ameliyat operasyon:|1 (noun)|harekât operatör|1 (noun)|cerrah|işletmen|operatris operatörlük|1 (noun)|işletmenlik operatörün|1 (noun)|ameliyat operatris|1 (noun)|operatör operet|1 (noun)|eğlenceli op|1 (noun)|opus oportünist|1 (noun)|günoğlu|fırsatçı oportünizm|1 (noun)|günoğluculuk opsiyon|1 (noun)|vapur|uçak optik cam kesici|1 (noun)|prizma optikçi|1 (noun)|gözlükçü optik|1 (noun)|efekt optik kaydırma|1 (noun)|zum optimal|1 (noun)|optimum optimist|1 (noun)|iyimser|nikbin optimizm|1 (noun)|iyimserlik|nikbinlik optimum|1 (noun)|optimal opus|1 (noun)|bestecinin|op orak ayı|1 (noun)|temmuz orak böceği|1 (noun)|ağustos böceği|ağustosböceği orak|1 (noun)|temmuz|kalıç|muhla oral|1 (noun)|ağızcıl oralı olmamak|1 (noun)|aldırmamak|önemsememek oran|1 (noun)|büyüklük|nicelik|nispet|tenasüp|tahmin|ilişki|orantı|tartı|uygan oranlamak|1 (noun)|ölçmek|hesaplamak|karşılaştırmak|kıyaslamak|demek|nispet etmek|nispet kabul etmek|tahmin etmek oranlama|1 (noun)|tahmin|kıyas|hesap oranlamaya|1 (noun)|tahminî oranlanan|1 (noun)|muhammen oranla|1 (noun)|nispeten|için|nazaran|tahminen oranlayan|1 (noun)|muhammin oranlayarak|1 (noun)|kıyasen oranlı|1 (noun)|nispetli|mütenasip|mütevazin|mevzun|uygun oransızlık|1 (noun)|nispetsizlik oransız|1 (noun)|nispetsiz orantılı|1 (noun)|mütenasip|üç|uygun orantı|1 (noun)|nisbet|oran|tenasüp|mütenasip|orta ora|1 (noun)|orası orasına burasına|1 (noun)|gelişigüzel orası|1 (noun)|ora orbit|1 (noun)|dolanca ordinaryüs|1 (noun)|ord. ordonat|1 (noun)|ordu donatım ord.|1 (noun)|ordinaryüs ordövr|1 (noun)|çerez|meze|yemekaltı|antre ordu|1 (noun)|amaç|kalabalık|askeriye|sürü|kitle|örgüt|parti|cephe|başşad|kurmay başkanı|leşker|silahlı kuvvetler|toy ordubozanlık|1 (noun)|fesatçılık|mızıkçılık ordubozan|1 (noun)|mızıkçı|dönek|oyunbozan|fesatçı|varis ordu donatım|1 (noun)|ordonat ordu evi|1 (noun)|kara orduevi|1 (noun)|kara|deniz|mahfel ordugâh|1 (noun)|asker ocağı ordugüdüm|1 (noun)|strateji ordunun|1 (noun)|bögür orfoz|1 (noun)|hanigillerden organ aktarımı|1 (noun)|organ nakli|transplântasyon organik gübre|1 (noun)|kompostlar|kan|deri organik|1 (noun)|uzvî|canlı|örgensel organizasyon|1 (noun)|düzenleme|devlet|idare|kuruluş|kurum|teşkilât|tertip|örgüt organizasyon-metot|1 (noun)|büro nezaretçisi organizatör|1 (noun)|düzenleyici organize|1 (noun)|düzenlenmiş|düzenli organize etmek|1 (noun)|kurmak|örgütlemek|düzenlemek organizma|1 (noun)|uzviyet organlar|1 (noun)|aza organ nakli|1 (noun)|transplântasyon|organ aktarımı organtin|1 (noun)|ince organ|1 (noun)|üye|uzuv|aza|örgen orgazm|1 (noun)|doruklanım org|1 (noun)|erganun orhon|1 (noun)|orhun orhun|1 (noun)|sırdaş|gizli|gizemli|yüksek|orhon orijinalite|1 (noun)|özgünlük orijinallik|1 (noun)|özgünlük orijinal|1 (noun)|otantik|asıl|özgün|bolgu|ibdaî|orjinal|sıfır numara|yen|yengi orijin|1 (noun)|köken|başlangıç|kaynak orion|1 (noun)|avcı|cebbar orjinallik|1 (noun)|özgünlük orjinal|1 (noun)|orijinal|özgün orkestra|1 (noun)|beraberlik müziği orkide|1 (noun)|salepgillerden|salepgiller orkinos|1 (noun)|uskumrugillerden|ton balığı orkut|1 (noun)|talihi ormancı|1 (noun)|kaba|orman koruma memuru|silvikültör ormanda|1 (noun)|diriörtü orman endüstri mühendisi|1 (noun)|reçine|defne|işletilmesi orman gibi|1 (noun)|çok orman gülü|1 (noun)|avrupa orman|1 (noun)|kır|örtlek|puhu|yış orman kibarı|1 (noun)|kaba|görgüsüz|ayı orman koruma memuru|1 (noun)|ormancı ormanlarda|1 (noun)|su karanfili ormanlık|1 (noun)|cırlayık orman mühendisi|1 (noun)|silvikültör ormansarmaşığı|1 (noun)|akasma orman serçesi|1 (noun)|ağaç serçesi|dağ serçesi ornatım|1 (noun)|substitution ornitolog|1 (noun)|kuş bilimci ornitoloji|1 (noun)|kuş bilimi ornitorenk|1 (noun)|gagalı memeli orojeni|1 (noun)|dağ oluşu orospu çocuğu|1 (noun)|serseri|haylaz|hinoğluhin|hilekâr|kalleş|orostopol orospu|1 (noun)|fahişe|orta malı|paçoz|sürtük|hayat kadını|ibne|kahpe|kötü kadın|mal orospuluk|1 (noun)|fahişelik|kalleşlik|fuhuş orospu yemeği|1 (noun)|domates|soğan orostopolluk|1 (noun)|dalavere|dolap orostopol|1 (noun)|orospu çocuğu orsa boca|1 (noun)|orsa poca orsa|1 (noun)|geminin|rüzgâr üstü orsa poca|1 (noun)|orsa boca orta afrika|1 (noun)|burundi|çad orta ağırlık|1 (noun)|güreşte|orta sıklet orta asya|1 (noun)|kazakistan|özbekistan|kırgızistan|türkmenistan|tacikistan|afganistan|rusya ortacıklar|1 (noun)|temel tanecik ortaçağda|1 (noun)|balad ortaç|1 (noun)|tepe|sıfat-fiil|fer-i fiil|partisip ortada|1 (noun)|alenî|aşikâr|dermeyan|görünürde|mahsus|meydanda|meydanda bırakmak or­tada|1 (noun)|aydın ortada fol yok yumurta yok|1 (noun)|fol yok yumurta yok ortadan kaldırmak|1 (noun)|saklamak|öldürmek ortadan kaybolmak|1 (noun)|saklanılmak|kullanılmamak|öldürülmek ortadan sır olmak|1 (noun)|kaybolmak orta deri|1 (noun)|mezoderm orta direk|1 (noun)|emekli orta doğu|1 (noun)|türkiye|suriye|mısır|israil|lübnan|filistin orta|1 (noun)|görünür|arasında|tutarlı|ılımlı|vasat|orantı|topu|ara|meyan|midi|muntasıf|mutavassıt|santra|vasatî ortagüz|1 (noun)|ekim orta hece yutumu|1 (noun)|haploloji orta italya|1 (noun)|marche orta kaldırım|1 (noun)|refüj ortakçı|1 (noun)|maraba ortaklar|1 (noun)|şürekâ ortaklaşacı|1 (noun)|kolektivist ortaklaşacılık|1 (noun)|kolektivizm ortaklaşa|1 (noun)|müştereken|kolektif|arifane ile|müşterek ortaklaşma|1 (noun)|iştirak|müşareket ortaklaştırmak|1 (noun)|kolektifleştirmek ortaklık|1 (noun)|iştirak|müşareket|şirket|kumpanya|kurum|paydaşlık|şeriklik ortaklık kurmak|1 (noun)|şirket ortaksama|1 (noun)|communication ortak|1 (noun)|şerik|hissedar|kuma|müşterek|eş|maraba|müşârik|partner|yarçı|yarşı orta kulak|1 (noun)|çekiç|örs ortak yönetim|1 (noun)|koalisyon ortakyönetim|1 (noun)|koalisyon ortalamasına|1 (noun)|ortalayarak ortalama|1 (noun)|vasatî|yaklaşık|yaklaşık:|vasati|averaj|mutavassıt ortalayarak|1 (noun)|ortalamasına ortalı|1 (noun)|defterde ortalığı ... almak|1 (noun)|kaplamak ortalığı ... götürmek|1 (noun)|kaplamak ortalığıkarıştırmak|1 (noun)|dumanıvermek ortalık|1 (noun)|çevre|herkes|etraf|ara|meydan|piyasa ortalıkçı|1 (noun)|lokanta|gazino ortalıkta|1 (noun)|meydanda|görünürlerde ortama|1 (noun)|araziye uymak ortam|1 (noun)|alan|bölge|zaman|vasat|âlem|dünya|güneş|hava orta malı|1 (noun)|yaygın|basmakalıp|fahişe|orospu orta mektep|1 (noun)|ortaokul ortamında|1 (noun)|içinde ortamlar|1 (noun)|bağ|ilişki ortanca|1 (noun)|büyüklük|taşkırangillerden|kırmızı orta nokta|1 (noun)|nokta ortaokul|1 (noun)|orta mektep orta oyunu|1 (noun)|sahne|perde|dekor orta öğretim|1 (noun)|orta tedrisat ortaöğretim|1 (noun)|orta tedrisat orta saha|1 (noun)|futbol orta sıklet|1 (noun)|orta ağırlık ortasından|1 (noun)|yarmak ortasında|1 (noun)|poyra ortasını bulmak|1 (noun)|uzlaştırmak ortası|1 (noun)|özek orta tedrisat|1 (noun)|ortaöğretim|orta öğretim ortaya almak|1 (noun)|kuşatmak ortaya atmak|1 (noun)|söylemek ortaya çıkmak|1 (noun)|türemek ortaya dökmek|1 (noun)|açıklamak|çıkarmak|göstermek ortaya koymak|1 (noun)|yaratmak|yapmak ortaya sürülmek|1 (noun)|anlatılmak|belirtilmek|söylenmek ortaya yayılmak|1 (noun)|yayılmak orta yuvarlak|1 (noun)|futbol orta yuvar|1 (noun)|mezosfer ortodoks|1 (noun)|uygulayan ortoklâz|1 (noun)|ortoz ortopedi|1 (noun)|eklemler|kaslar|kirişler|sınıkbilim ortoz|1 (noun)|ortoklâz oruç|1 (noun)|içmeden|fasit olmak|uruç oruçlu|1 (noun)|niyetli orundaş|1 (noun)|makam|mevkidaş orun|1 (noun)|makam|mansıp|mesnet|mevki|birinci|devlet|ufak orya|1 (noun)|karo oryan|1 (noun)|doğu oryantal|1 (noun)|doğulu|doğusal oryantalistik|1 (noun)|doğubilim oryantalist|1 (noun)|şarkiyatçı|müsteşrik|doğu bilimci oryantalizm|1 (noun)|doğu bilimi|şarkiyat oryantasyon|1 (noun)|yönlendirme oryantiring|1 (noun)|yönbul o saat|1 (noun)|hemen osilatör|1 (noun)|titreşir oskara yağlısı|1 (noun)|uzunmusa osmalicada|1 (noun)|osmâniyye osmâniyye|1 (noun)|osmalicada|osmanlıda osmanlı|1 (noun)|ait osmanlıca|1 (noun)|osmanlı türkçesi osmanlıda|1 (noun)|osmâniyye osmanlı devleti|1 (noun)|devlet-i aliyye-i osmaniye|osmanlı imparatorluğu osmanlı imparatorluğu|1 (noun)|devlet-i aliyye-i osmaniye|osmanlı devleti osmanlı lalesi|1 (noun)|istanbul lalesi osmanlılarca|1 (noun)|nemçe osmanlılarda|1 (noun)|kapı kulu|kapıkulu|mehtaplı|mehter|mektupçu|sekban osmanlı türkçesi|1 (noun)|osmanlıca osmiyum|1 (noun)|os os|1 (noun)|osmiyum osteolog|1 (noun)|kemik bilimci osteoloji|1 (noun)|kemik bilimi osteopat|1 (noun)|kas osurgan böceği|1 (noun)|kendisini osurmak|1 (noun)|yellenmek osuruk|1 (noun)|yellenme oşinograf|1 (noun)|denizbilimci oşinografi|1 (noun)|ana deniz bilimi|deniz bilimi oşul|1 (noun)|bu otacı|1 (noun)|hekim otacılık|1 (noun)|hekimlik otağ|1 (noun)|çadır|bargâh|çerge|otak ot|1 (noun)|ağı|zehir|ilâç|esrar|bitki|çatalmuk|tırpan otak|1 (noun)|otağ otalamak|1 (noun)|zehirlemek|ağılamak|otamak otamak|1 (noun)|otalamak otama|1 (noun)|tedavi otantik|1 (noun)|gerçek|sağlam|orijinal|mevsuk otarmak|1 (noun)|otlatmak otarsi|1 (noun)|özyeterlik otarşi|1 (noun)|otokrasi otçul|1 (noun)|kanguru otel|1 (noun)|albergo|ayırtma|garson|götürü tur|işletmeci|kapıcı|lobi|rezervasyon|servis kapısı|vestiyer|yer otellerde|1 (noun)|servis garsonu otellere|1 (noun)|resepsiyoncu otizm|1 (noun)|içe yöneliklik ot kökü üstünde biter|1 (noun)|çocuk otlak|1 (noun)|salmalık|yayla|mera|bozlak|örü|yaylak|yaylım otlamak|1 (noun)|çimen|bulunmak otlatmak|1 (noun)|otarmak|yaymak otlu tava|1 (noun)|pırasanın oto|1 (noun)|araba|otomobil otoban|1 (noun)|otoyol otobiyografi|1 (noun)|öz yaşam öyküsü otobos|1 (noun)|otobüs otobüs|1 (noun)|motorlu|karoserci|oto camcısı|otobos|seyahat rehberi|terminal oto camcısı|1 (noun)|otomobil|otobüs|kamyon|tren otodidakt|1 (noun)|öz öğrenimli oto döşemecisi|1 (noun)|binek|kaplama oto elektrikçi|1 (noun)|binek otoerotizm|1 (noun)|özün erosluk otogar|1 (noun)|garaj oto kaportacı|1 (noun)|çarpma|onarım otokorelasyon|1 (noun)|ardışık bağımlılık otokrasi|1 (noun)|saltıkçılık|hükümdarın|otarşi otokrat|1 (noun)|saltıkçı otokritik|1 (noun)|öz eleştiri otokton|1 (noun)|yerli otolit|1 (noun)|işitme taşı otomasyon|1 (noun)|özdevinim|endüstride|öz devim otomatik olarak|1 (noun)|kendiliğinden otomatik|1 (noun)|özdevimli|bi-zâtihi otomatizm|1 (noun)|özdevim|öz devinim otomat|1 (noun)|yapılarda|atversin otomobilde|1 (noun)|karoser|paçalık otomobilin|1 (noun)|şasi otomobillerde|1 (noun)|karoser|torpido gözü otomobiller|1 (noun)|muhammin otomobil|1 (noun)|patlamalı|araba|oto|garaj|garajcı|kaput|makine|marş|mühendis|oto camcısı|portbagaj|servis|sigorta memuru|tomofil|uzaktan kumanda otomotiv|1 (noun)|özgidimli otonomi|1 (noun)|özerklik|muhtariyet otonom|1 (noun)|özerk|muhtar otopark|1 (noun)|park otoprodüktör|1 (noun)|kendiüretir otopsi|1 (noun)|gözlegörü otorite|1 (noun)|emretme|yetke|sulta|velâyet otoriteli|1 (noun)|otoriter otoriterli|1 (noun)|otoriter otoriter|1 (noun)|otoriteli|yetkeli|yetkeci|otoriterli otosist|1 (noun)|işitme kesesi otoskopi|1 (noun)|özgörüm ototrofi|1 (noun)|öz beslenme ototrof|1 (noun)|öz beslenen otoyol|1 (noun)|otoban otsu|1 (noun)|lale|otsul otsul|1 (noun)|otsu oturacak|1 (noun)|sandalye|tabure oturaklılık|1 (noun)|ağırbaşlılık|oturmuşluk oturaklı|1 (noun)|sağlam|gösterişli|ağırbaşlı|ağar|ağır durmak oturak|1 (noun)|taban|lâzımlık|içkili|kötürüm|dağa oturan|1 (noun)|durucu|mukim oturanlar|1 (noun)|sekenât oturduğu|1 (noun)|sürmek otur|1 (noun)|güle güle oturma|1 (noun)|ağaç mobilya|habitat|istikrar oturmadan|1 (noun)|ayaküstü oturma duvarı|1 (noun)|oturmalık oturma grubu|1 (noun)|koltuk|kanepe|sandalye oturmak|1 (noun)|geçmek|benimsenmek|yerleşmek|kökleşmek|apışmak|çökmek|geçirmek|göçmek|kalmak|sakin olmak|tekaüt|yaşamak|zıngadak oturmalık|1 (noun)|oturma duvarı oturmaya|1 (noun)|gelmek|minder oturmuşluk|1 (noun)|benimsenmiş|oturaklılık oturmuş|1 (noun)|yerleşik|yerleşmiş|güçlenmiş|kurulu oturtmak|1 (noun)|yerleştirmek|raspalamak|tespit etmek oturtma|1 (noun)|patlıcan oturtulmak|1 (noun)|gömülmek oturubamısınız|1 (noun)|oturuyormusunuz oturulan|1 (noun)|meskûn|mobilya|tahtakurusu|yer yurt oturum|1 (noun)|celse|seans|seksiyon|protokol oturuşmak|1 (noun)|yatışmak oturuşun|1 (noun)|eğri otur , doğru söyle oturuyormusunuz|1 (noun)|oturubamısınız otuz beşlik|1 (noun)|0 otuz|1 (noun)|xxx output|1 (noun)|çıktı out|1 (noun)|tutulmayan ovalamak|1 (noun)|oğalamak ovalarını|1 (noun)|fizikî harita oval|1 (noun)|kapalı|yumurtamsı|sobe|beyzi|söbe|ablak|beyzî ovaryum gözü|1 (noun)|lokulus ova|1 (noun)|yazı|alağ|düz|engebe|yazı yaban|yer biçimleri ovdurmak|1 (noun)|oğdurmak overlok|1 (noun)|kumaş|halı oversatu ration|1 (noun)|doygunüstü ovmaç|1 (noun)|oğmaç ovma|1 (noun)|delk|friksiyon|masaj|temizlik görevlisi ovmak|1 (noun)|oğmak|ponzalamak ovogon|1 (noun)|alg ovucu|1 (noun)|masör|masöz ovumcu|1 (noun)|masör ovum|1 (noun)|masaj|yumurta ovunmak|1 (noun)|oğunmak ovuşturma|1 (noun)|delk|friksiyon|masaj ovuşturmak|1 (noun)|oğuşturmak ovül|1 (noun)|tohum taslağı oya gibi|1 (noun)|ince|güzel|zarif oyalama|1 (noun)|işgal oyalamak|1 (noun)|eğlendirmek|ağzına bir parmak bal çalmak|aldatmak|avutmak|eğlemek|işgal etmek|kendini avutmak|lâfa tutmak|meşgul etmek oyalanma|1 (noun)|eğlenme oyalanmak|1 (noun)|aldanmak|eğlenmek|eğleşmek|kalmak|kımkım etmek|meşgul olmak|oynamak|sallanmak|siftinmek|takılıp kalmak|vakit geçirmek|zamanı geçirmek oyalantı|1 (noun)|hobi oyalayıcı|1 (noun)|eğlendiren|sözü sohbeti yerinde|yem borusu oya|1 (noun)|mekik oybirliğiyle|1 (noun)|müttefikan oydaş|1 (noun)|hemfikir|düşündeş|fikirdeş oydaşım|1 (noun)|konsensus oygubaskı|1 (noun)|tifdruk oylamada|1 (noun)|salt çoğunluk oylaşma|1 (noun)|müzakere oyluk|1 (noun)|uyluk oylum|1 (noun)|hacim|cirim|mekân|çukur|ölçmek oylumlama|1 (noun)|modelâj|modelaj oylumluca|1 (noun)|hacimlice oylumlu|1 (noun)|hacimli|büyük|geniş oylum oylum|1 (noun)|oymalı oylumsuz|1 (noun)|hacimsiz oyma baskı|1 (noun)|çinko|bakır oymacı|1 (noun)|hakkâk|makaskâr oymacılık|1 (noun)|görsel sanatlar oymağı|1 (noun)|köşker oymak|1 (noun)|aşiret|keskin|ekonomi|din|deşmek|hakketmek|kabile|kazmak|yemek oymalı|1 (noun)|oylum oylum oynakça|1 (noun)|oynak oynak|1 (noun)|kımıldayan|hareketli|hareket|değişken|kararsız|alüfte|aşüfte|dingildek|fıkır fıkır|fingir fingir|kahpecik|oynakça|parmak|yırtıkça oynaklanma|1 (noun)|eklemlenme oynamak|1 (noun)|eğlenme|kımıldamak|sarsılmak|aldatmak|oyalanmak|dingildemek|kağşamak|karıştırmak|kırınmak|raksetmek oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş|1 (noun)|başarısız oynanca|1 (noun)|senaryo oynar|1 (noun)|müteharrik oynaş|1 (noun)|aftos|flört|metres oynatmak|1 (noun)|korkutmak|heyecanlandırmak|debretmek|ırgamak|sarsmak oynatmaya|1 (noun)|levye oynayan|1 (noun)|rakkas o yolda|1 (noun)|öyle oy|1 (noun)|rey|kıt'a|mütalâa oysa|1 (noun)|hâlbuki|meğerse|oysaki oysaki|1 (noun)|oysa|hâlbuki|meğer oyukları|1 (noun)|mağara bilimi oyuk|1 (noun)|oyulmuş|boşluk|gedek|mücef|oyuntu oyulgalamak|1 (noun)|saplamak|sokmak|oyulgamak oyulgalanmak|1 (noun)|birikmek|sıralanmak oyulgamak|1 (noun)|oyulgalamak oyulgama|1 (noun)|seyrek oyulgan|1 (noun)|ülser oyulmuş|1 (noun)|oyuk oyumlamak|1 (noun)|tutmak oyuna gelmek|1 (noun)|aldatılmak oyuna getirmek|1 (noun)|aldatmak oyunbaz|1 (noun)|düzenci|hileci oyunbazlık|1 (noun)|düzencilik|hilecilik oyunbozanlık|1 (noun)|mızıkçılık oyunbozan|1 (noun)|mızıkçı|ordubozan oyuncağı olmak|1 (noun)|irade oyuncaklı|1 (noun)|çocuksu oyunca|1 (noun)|skeç oyunculara|1 (noun)|sufle etmek|suflör oyunculuk|1 (noun)|düzencilik|hilecilik oyuncu|1 (noun)|sahne|aktör|aktris|düzenci|hileci|artist|bazende|smaçör oyunda|1 (noun)|beş dört|dörtcihar|dubara|dübeş|düse|düşeş|iki bir|replik|üç bir|üç iki|ütmek|ütülmek oyun ebesi|1 (noun)|ebe oyun etmek|1 (noun)|aldatmak oyun|1 (noun)|kumar|temsil|piyes|hile|düzen|desise|entrika|al|baziçe|dalavere|diyalog|dolan|dubara|elhap|kaşkariko|katakulli|külâh|künde|madik|mandepsi|müsamere|olta|sahne|sahneye koymak|temaşa|temaşa sanatı|varyant|vido|yenilmek|zor oyunu bozar oyun kurucu|1 (noun)|takımda|haf|eksen oyuncu oyunla|1 (noun)|dubaracı oyunlarını|1 (noun)|halk bilimi oyunlaştırma|1 (noun)|dramatizasyon oyunluk|1 (noun)|sahne oyun oynamak|1 (noun)|kandırmak oyuntu|1 (noun)|oyuk|çukur oyun yazarı|1 (noun)|tiyatro ozanımsı|1 (noun)|müteşair ozanı|1 (noun)|saz şairi ozanlar|1 (noun)|şairan ozansılık|1 (noun)|şairanelik ozansı|1 (noun)|şairane ozan|1 (noun)|şair|saz şairi|âşık|halk ozanı|aykaç ozmos|1 (noun)|geçişme|hulûl ozmoz|1 (noun)|geçişme ozokerit|1 (noun)|yer mumu ozonlama cihazı|1 (noun)|ozonlayıcı ozonlayıcı|1 (noun)|ozonlama cihazı ozonometre|1 (noun)|ozonölçer ozonölçer|1 (noun)|ozonometre ö|1 (noun)|açınık|büyük sesli uyumu|ince ünlü|küçük ünlü uyumu|ötre|ünlü|yuvarlak ünlü öbekleşme|1 (noun)|kamplaşma öbek|1 (noun)|özne|yapı|küme|takım|grup öbeksi|1 (noun)|magma öbürdünya|1 (noun)|ahiret öbür dünya|1 (noun)|âhiret|ahret|ahiret öbür dünyayı boylamak|1 (noun)|ölmek öbürkü|1 (noun)|öbürü öbür|1 (noun)|öteki|diğer|başka öbürüne|1 (noun)|pey öbürü|1 (noun)|öteki|diğeri|öbürkü öcünü çıkarmak|1 (noun)|öç almak öcü|1 (noun)|umacı öç almak|1 (noun)|öcünü çıkarmak öçbe|1 (noun)|geveze|ukalâ öç|1 (noun)|intikam öd ağacı|1 (noun)|öd|hindistan ödağacı|kust-i bahri|ud-i hindi öd dışı|1 (noun)|dışınlı ödek|1 (noun)|poliçe ödemek|1 (noun)|bayılmak|dökmek|eda etmek|ifa etmek|itfa etmek|para saymak|sarf etmek|saymak|tazmin etmek|tediye etmek|tesviye etmek|üste vermek|vermek ödememek|1 (noun)|yemek ödeme|1 (noun)|tediye|eda|ifa|ita|tesviye ödemezlik|1 (noun)|ademi tediye|temerrüt ödem|1 (noun)|şişlik|ellerde ödence|1 (noun)|tazminat ödenek|1 (noun)|tahsisat|karşılık|muhassasat ödenince|1 (noun)|rehin ödenir|1 (noun)|el üstünde gömlek eskimez ödenti|1 (noun)|aidat|dernek ödeşme|1 (noun)|fit|fit olmak ödeşmek|1 (noun)|haklaşmak|pata gelmek|sayışmak ödeş|1 (noun)|takas ödev bilgisi|1 (noun)|bilgi|deontoloji ödevcil|1 (noun)|vazifeşinas ödevine|1 (noun)|vazifeşinas ödevlendirilmek|1 (noun)|vazifelendirilmek ödevlendirmek|1 (noun)|tavzif etmek|vazifelendirmek ödevlendirme|1 (noun)|tavzif ödevli|1 (noun)|olan|vazifeli|muvazzaf ödev|1 (noun)|yapılması|vazife|vecibe|önad|sıfat ödeyen|1 (noun)|müeddî ödiyometre|1 (noun)|odyometre öd kanalı|1 (noun)|koledok ödkesesi|1 (noun)|safrakesesi ödlek|1 (noun)|korkak|tabansız|yüreksiz|mütevehhim öd|1 (noun)|safra|öd ağacı ödül kazanmak|1 (noun)|yarış ödüllendirmek|1 (noun)|mükâfatlandırmak|ödül vermek|taltif etmek ödüllendirme|1 (noun)|mükâfatlandırma|taltif ödül|1 (noun)|mükâfat|armağan|nemesis|yanıt|yanut ödül vermek|1 (noun)|ödüllendirmek ödüncülük|1 (noun)|tavizcilik ödüncü|1 (noun)|tavizci ödünç alma|1 (noun)|ödünçleme ödünç|1 (noun)|ariyet|iare|istiare ödünçleme|1 (noun)|ariyet|istiare|metafor|ödünç alma ödün|1 (noun)|ivaz|taviz|ödünleme ödünlemek|1 (noun)|telafi etmek ödünleme|1 (noun)|taviz|ödün|telafi ödünlü|1 (noun)|ivazlı ödünsüz|1 (noun)|ivazsız ödünü koparmak|1 (noun)|ödünü patlatmak ödünü patlatmak|1 (noun)|ödünü koparmak öfke|1 (noun)|engelleme|kızgınlık|hışım|hiddet|gazap|ah|ateş|celâl|çılgına dönmek|dinine yandığım|dolgun|dünyayı gözü görmemek|dünyayıgözü görmemek|gayz|gazab|gazab-ı nefsânî|haraza|hırs|homurdanmak|hop oturup hop kalkmak|kakınç|soğukkanlı olmak|taşmak|tehevvür|teskin|teskin etmek öfkelendirmek|1 (noun)|kızdırmak|gazaplandırmak|gıcık etmek|hırslandırmak|hiddetlendirmek|zıvanadan çıkarmak öfkelenerek|1 (noun)|bomba gibi patlamak öfkelenmek|1 (noun)|kızmak|alev almak|asabîleşmek|ateş almak|ateşalmak|ayranı kabarmak|ayranıkabarmak|babalanmak|başına kan çıkmak|celâllenmek|cinlenmek|cinleri başına toplanmak|feveran etmek|fitili almak|gazaba gelmek|gazaplanmak|gerilmek|hırslanmak|hışımlanmak|hiddet etmek|hiddete kapılmak|hiddetlenmek|hofurlanmak|kafası bozulmak|kafası kızmak|kaş çatmak|kudurmak|sinir kesilmek|siniri oynamak|sinirlenmek|tehevvür etmek|tepesi|titizlenmek|zıvanadan çıkmak öfkelenme|1 (noun)|köpürme|tehevvür öfkelenmiş|1 (noun)|öfkeli öfkeli|1 (noun)|öfkelenmiş|kızgın|hiddetli|gazup|asabi|barut gibi|bora gibi|cinli|darsık|demevî|gaiz|gazaplı|hınçlı|hırçın|hırslı|hışımlı|ifrit|mütehevvir|sert|titiz öfkesellik|1 (noun)|irritability öfkesini|1 (noun)|gazabını yenmek|gazabınıyenmek|içten pazarlıklı öfkesi|1 (noun)|yumuşamak öfkesiz|1 (noun)|hınçsız öfkeye kapılmak|1 (noun)|kızmak|hiddetlenmek öfkeyle|1 (noun)|pür hiddet öf|1 (noun)|usanç|bezginlik ögeler|1 (noun)|ahlât|anasır ögelerinin|1 (noun)|mantık öger|1 (noun)|akıllı öge|1 (noun)|unsur|eleman|yüklem|element|ilke|madde ögretimde|1 (noun)|pek iyi öğecik|1 (noun)|atom|konbiçim etkileşimi|taslam|yükünleşme öğeciklerde|1 (noun)|ls-bağlaşımı öğecikleri|1 (noun)|eğri özdecik öğeciklerin|1 (noun)|çevrimsel çizelge|kesin orantılar yasası|öğecik yapısı öğecikleşme|1 (noun)|atomizasyon öğecik yapısı|1 (noun)|öğeciklerin öğle|1 (noun)|gün ortası|öğlen|zeval öğlende|1 (noun)|öğleyin öğlen|1 (noun)|öğle|nısfınnehar|meridyen düzlemi öğle paydosu|1 (noun)|öğle tatili öğle tatili|1 (noun)|öğle paydosu öğleüstü|1 (noun)|öğleüzeri öğleüzeri|1 (noun)|öğleüstü öğleyin|1 (noun)|öğlende öğmek|1 (noun)|övmek öğrence|1 (noun)|kur öğrencilere|1 (noun)|hazırlık sınıfı öğrencilerin|1 (noun)|aktif metot|dershane|etüt|forma|küme çalışması öğrencileri|1 (noun)|yemekçilik öğrencilik|1 (noun)|talebelik|tilmizlik öğrenci|1 (noun)|talebe|şakirt|boşgut|mektep çocuğu|mektepli|okul çocuğu|okullu|tilmiz öğrenilmek|1 (noun)|bellenmek|bilinmek öğrenilmez|1 (noun)|bir görüş, bir kör biliş öğrenilmiş|1 (noun)|yaygın öğrenimlik|1 (noun)|burs öğrenimli|1 (noun)|okumuş|tahsilli öğrenim|1 (noun)|tahsil öğrenme|1 (noun)|ıttıla|bilgi|biriktirmek|koleksiyon öğrenmek|1 (noun)|yetenek|bellemek|aklında tutmak|bilgi edinmek|bilgilenmek|bilişmek|duymak|haber almak|istihbar etmek|malûmat edinmek|tahsil etmek|vâkıf olmak|yetişmek öğrenmelik|1 (noun)|burs öğrenmiş|1 (noun)|muttali|öğür öğreten|1 (noun)|muallim|müeddib öğretici|1 (noun)|öğretme|didaktik|belletici|edgüdi|muallim öğreti|1 (noun)|doktrin|akide|meslek|bâtıni|ezoterik|inanç|mezhep öğretileme|1 (noun)|endoktrinasyon öğretim bilgisi|1 (noun)|didaktik öğretimde|1 (noun)|pekiyi öğretim programı|1 (noun)|müfredat|müfredat programı öğretim|1 (noun)|tedris|tedrisat|talim|bilgi|evrenkent|kürsü başkanı|üniversite öğretim üyesi|1 (noun)|akademisyen öğretim yapmak|1 (noun)|ders yapmak öğretim yardımcıları|1 (noun)|çeviriciler|okutmanlar öğretim yılı|1 (noun)|ilk öğretmek|1 (noun)|belletmek|ders vermek|göstermek|işlemek|talim etmek öğretmenlik|1 (noun)|muallimlik öğretmen|1 (noun)|muallim|muallime|boşgur|edgü|etige|hoca|not atmak öğretme|1 (noun)|öğretici|tedris öğrüm|1 (noun)|eylül öğün|1 (noun)|kez|defa öğünmek|1 (noun)|övünmek öğünme|1 (noun)|övünme öğür|1 (noun)|alışmış|akran|öğrenmiş|menus|takım|boydaş|yaşıt|taydaş|alışılmış|fırka|zümre|övür öğürlük|1 (noun)|istinas öğürmek|1 (noun)|böğürmek öğürten|1 (noun)|öğürtücü öğürtlemek|1 (noun)|ayırmak|ayıklamak|seçmek|temizlemek öğürtücü|1 (noun)|öğürten öğütçü|1 (noun)|nasihatçi|vaiz öğütleme|1 (noun)|nasihat|tavsiye öğütlenmek|1 (noun)|ibret almak öğütlerine|1 (noun)|sözünden çıkmamak öğütlük|1 (noun)|kıssa öğütmek|1 (noun)|ezmek|çiğnemek|çekmek öğüt|1 (noun)|nasihat|akıl|ders|mevize|pend|tedik|tutsu|tutsuk|tutungu|tuturgan|tuturgu|ügit|yumuş öğütörnek|1 (noun)|ibret öğütücü diş|1 (noun)|azı öğütülmüş|1 (noun)|gavıt öib|1 (noun)|özeksel işleme birimi ökçeli|1 (noun)|iskarpin ökçesiz|1 (noun)|mercan terliği|şıpşıp ökçe|1 (noun)|topuk öke|1 (noun)|dahi|dâhi|deha ökelik|1 (noun)|dâhilik|deha ök|1 (noun)|gök|tanrı|geyik|keçi|boğa|anne ökse kuşu|1 (noun)|avrupa sakası|saka|saka kuşu ökseme|1 (noun)|özlemek|istemek ökse otu|1 (noun)|elma|armut|ıhlamur|kiraz ökseotugillerden|1 (noun)|ökseotu ökseotu|1 (noun)|ökseotugillerden|elma|armut|ıhlamur|kiraz ökseye basmak|1 (noun)|yakalanmak öksürmek|1 (noun)|öksürüp tıksırmak öksürten|1 (noun)|öksürtücü öksürtücü|1 (noun)|öksürten öksürüklü tıksırıklı|1 (noun)|sağlıksız öksürüklü|1 (noun)|yelpikli öksürüp tıksırmak|1 (noun)|öksürmek öksüz çocuk göbeğini kendisi keser|1 (noun)|öksüz oğlan göbeğini kendi keser öksüzlük|1 (noun)|kimsesizlik öksüz oğlan göbeğini kendi keser|1 (noun)|arkalayanı|koruyanı|öksüz çocuk göbeğini kendisi keser öksüz|1 (noun)|sahipsiz|kimsesiz|yetim öktem|1 (noun)|güçlü|onurlu|gösterişli|korkusuz öküz boyunduruğa bakar gibi bakmak|1 (noun)|istemeden öküzburnu|1 (noun)|serçegillerden öküzdili|1 (noun)|sığırdili öküze boyunduruğunu kuyruğundan vurmak|1 (noun)|acemice öküz gibi|1 (noun)|aptal|anlayışsız öküz gibi bakmak|1 (noun)|aptalca|öküz trene baktığı gibi bakmak öküzgözü|1 (noun)|bileşikgillerden|birleşikgillerden|sığırgözü|mastıçiçeği|arnika|mastı çiçeği öküz ırmağı|1 (noun)|seyhun öküz|1 (noun)|kaba|bön|görgüsüz|anlayışsız|bakar|iyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı öküzlük|1 (noun)|budalalık|sersemlik|budalaca öküz soğuğu|1 (noun)|sitteisevir öküzsoğuğu|1 (noun)|sitteisevir öküz trene baktığı gibi bakmak|1 (noun)|öküz gibi bakmak öküzün trene baktığı gibi bakmak|1 (noun)|aptalca ölçek|1 (noun)|kile|kadran|kıt'a|mikyas ölçen|1 (noun)|sistem değerlendirmeci ölçme|1 (noun)|istimara|sayı|şablon ölçmek|1 (noun)|en|boy|oylum|oranlamak|şiniklemek|test etmek ölçmenlik|1 (noun)|yol|köprü|yapı|mühendislik ölçmen|1 (noun)|mühendis ölçübilim|1 (noun)|ilm-i evzan ölçü bilimi|1 (noun)|metroloji ölçülebilen|1 (noun)|fizik ölçüleme|1 (noun)|takti ölçülemez|1 (noun)|gayrikabilikıyas ölçülmemiş|1 (noun)|ölçüsüz ölçülmesi|1 (noun)|öntest ölçülmüş|1 (noun)|ölçülü ölçülülük|1 (noun)|ölçülü|ılım|itidal ölçülü|1 (noun)|ölçülmüş|vezinli|ılımlı|mutedil|hesaplı|ağır başlı|artun|dünyayıgözü görmemek|endazeli|ihtiyatlı|itidal sahibi|itidalli|kararlı|mevzun|muvazeneli|nazmi|ölçülülük|plânlı|rasyonel|tartılı|ürmesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir|yatıştırmak ölçü|1 (noun)|mizan|ılımlı|değer|itibar|ölçüt|vezin|belirteç|çap|daire|endaze|kalibrasyon|mezür|miktar|mikyas|miyar|norm|numara|tartı|uzanım|zarf ölçümleme|1 (noun)|değerlendirme|kalibrasyon ölçümlerini|1 (noun)|geometri ölçümlü|1 (noun)|metrik ölçüm|1 (noun)|takdir ölçünlemek|1 (noun)|standardize etmek ölçünlü dil|1 (noun)|standart dil ölçünlü|1 (noun)|standart ölçünmek|1 (noun)|teemmül ölçün sapma|1 (noun)|deneylerde ölçün|1 (noun)|standart|nitelik|nicelik|ağırlık ölçüp biçmek|1 (noun)|değerlendirmek ölçüsünde|1 (noun)|ebadında|kadar ölçüsüzlük|1 (noun)|ayarsızlık|muvazenesizlik ölçüsüz|1 (noun)|ölçülmemiş|aşırı|gelişigüzel|rastgele|vezinsiz|aklından zoru olmak|bol keseden|dilinin belasını çekmek|dizginsiz|endazesiz|hesapsız|hesapsız kitapsız|muvazenesiz|plânsız|tartısız ölçüşmek|1 (noun)|yarışmak|karşılaştırmak ölçüştürmek|1 (noun)|karşılaştırmak ölçüt|1 (noun)|kıstas|mısdak|kriter|miyar|ölçü ölçü vermek|1 (noun)|ayakkabıcıya ölçüyü|1 (noun)|kaçırmak öldüren|1 (noun)|cânı|öldürücü öldüresiye|1 (noun)|öldürürcesine öldürme|1 (noun)|helâk|itlâf|kasıt|katil|telef|temizlik öldürmek|1 (noun)|cana kıymak|canına ezan okumak|çivilemek|defterini dürmek|gebertmek|götürmek|helâk etmek|işini bitirmek|işini görmek|itlâf etmek|kârını tamam etmek|katletmek|kellesini vurdurmak|kırışmak|kırmak|kuzu çevirmek|nallamak|ortadan kaldırmak|paklamak|telef etmek|temizlemek|vurmak|vücudunu ortadan kaldırmak|zımbalamak öldürmemek|1 (noun)|aman vermek öldürücü|1 (noun)|öldüren|bayıltıcı|bunaltıcı|sıkıcı|yorucu|alak|katil|mühlik|ondurmaz öldürülen|1 (noun)|maktul öldürülmek|1 (noun)|defteri dürülmek|gebertilmek|maktul düşmek|ortadan kaybolmak|post elden gitmek|postu kaptırmak|tantuna gitmek|temizlenmek öldürülmüş|1 (noun)|maktul öldürürcesine|1 (noun)|öldüresiye ölenle ölünmez|1 (noun)|insan ölen|1 (noun)|ölmüş ölet|1 (noun)|kıran öleyazmak|1 (noun)|yaklaşmak ölgün|1 (noun)|zayıflamış|dirliği|canlılığı|pörsümüş|solmuş ölmeden|1 (noun)|baş elde iken ölme eşeğim ölme|1 (noun)|boşuna ölme|1 (noun)|fevt|kabız|uful|helâk|irtihal|kabz|üful ölme hakkı|1 (noun)|ötanazi ölmek|1 (noun)|değerini|geçerliğini|kullanılmamak|can vermek|gebermek|nalları dikmek|adres değiştirmek|bir avuç toprak olmak|bir hâl olmak|bir seksen uzanmak|can borcunu ödemek|candan geçmek|canı çıkmak|canıçıkmak|cartayı çekmek|cavlağı çekmek|cavlamak|çıngırağı çekmek|çıngırağıçekmek|defteri dürülmek|demir almak|ebedî uykuya dalmak|ecel şerbeti içmek|emrihak vaki olmak|fedâ olmak|fena bulmak|fevt olmak|geçinmek|gitmek|göç etmek|göçmek|göçüp gitmek|gözleri kapanmak|gözlerini kapamak|gözünü kapamak|gözünü yummak|hakk'ın rahmetine kavuşmak|hâl olmak|helâk olmak|iki seksen uzanmak|imamın kayığına binmek|irtihal etmek|kakırdamak|kalbi dayanmamak|kandilin yağı tükenmek|kellesinden olmak|kergek bolmak|kıkırdamak|kurbanı olmak|kuyruğu titretmek|merhum olmak|mortlamak|mortoyu çekmek|mürd olmak|mürt olmak|nabzı durmak|nefesi durmak|öbür dünyayı boylamak|post vermek|postu deldirmek|postu vermek|rahmetli olmak|rahmetlik olmak|ruhunu teslim etmek|sıfırı tüketmek|son nefesini vermek|sonu gelmek|tahtalı köyü boylamak|tahtalıköyü boylamak|telef olmak|toprak olmak|vefat etmek|yürümek|zartayı çekmek|zıbarmak ölmemek|1 (noun)|dünyaya kazık kakmak ölmez çiçek|1 (noun)|ölmez çiçek|yayla gülü ölmezleştirmek|1 (noun)|ölümsüzleştirmek ölmezlik|1 (noun)|ölümsüzlük|beka|bengilik ölmez oğlu|1 (noun)|ölmezoğlu ölmezoğlu|1 (noun)|ölmez oğlu ölmez otu|1 (noun)|beyaz ölmez|1 (noun)|ölümsüz|lâyemut ölmezsem|1 (noun)|ecel aman verirse ölmüşler|1 (noun)|mevta ölmüş|1 (noun)|ölen|cansız|geberik|mevta|müntakil|mürd|mürt|müteveffa|ölü ölsün|1 (noun)|boynu altında kalsın! ölsün!|1 (noun)|eksik olsun ölsüsüz|1 (noun)|muvazenesiz ölü deniz|1 (noun)|dalgasız ölü dil|1 (noun)|konuşulmayan ölüdoğa|1 (noun)|tabak|vazo|masa|natürmort ölü gibi|1 (noun)|hareketsiz ölü gözü gibi|1 (noun)|fersiz ölü gözü kadar|1 (noun)|damla ölük|1 (noun)|hâlsiz|kadavra ölükuyruğu|1 (noun)|akrep ölüler|1 (noun)|emvat|mevta ölülük|1 (noun)|cansızlık ölüm cezası|1 (noun)|idam cezası ölümcül|1 (noun)|ölümsek ölüme|1 (noun)|kanını emmek ölüm kâğıdı|1 (noun)|vefat ilmühaberi ölüm kalım|1 (noun)|hayat memat|kalım ölüm kalım meselesi|1 (noun)|hayat memat meselesi ölümler|1 (noun)|vefiyat ölümlü|1 (noun)|kalımsız|insan|fani|fâni|fâni dünya ölümlülük|1 (noun)|fanilik|fena ölüm meleği|1 (noun)|azrail ölüm ölüm de, hırlamaya ne borcum var?|1 (noun)|sıkıntı|üzüntü|keder ölümsek|1 (noun)|ölümcül ölümsüz|1 (noun)|ebedî|lâyemut|layemut|bengi|kalımlı|mengü|ölmez|sermet ölümsüzleşmek|1 (noun)|beka bulmak|bengileşmek|ebedîleşmek ölümsüzleştirmek|1 (noun)|bengilemek|ebedîleştirmek|ölmezleştirmek ölümsüzlük|1 (noun)|ölmezlik|kalıcılık|ebedîlik|ebedilik ölüm|1 (noun)|üzüntü|mevt|irtihal|vefat|emrihak|memat|acı|adem|ağıt|ahiret yolculuğu|ahret yolculuğu|ebedî uyku|koşma|memati|rahîl|sam|uyku ölü|1 (noun)|ölmüş|sönük|güçsüz|hareketsiz|sıcaklığı|müteveffa|mevta|geberik|meyyit|morto|mürd ölürse yer beğensin, kalırsa el beğensin|1 (noun)|ana ölü saat|1 (noun)|ölü zaman ölü salı|1 (noun)|teneşir ölüsü kandilli|1 (noun)|ölüsü kınalı ölüsü kınalı|1 (noun)|ölüsü kandilli ölüyin|1 (noun)|kadavra ölüyü|1 (noun)|tahnit ölü zaman|1 (noun)|ölü saat ölüzge|1 (noun)|rüzgar öl|1 (noun)|yaşlık|höl|nem ömer|1 (noun)|dirlik ömre bedel|1 (noun)|güzel ömrühayat|1 (noun)|geçirilen ömrü oldukça|1 (noun)|yaşadıkça ömür adam|1 (noun)|neşeli|komik ömür geçirmek|1 (noun)|yaşamak ömürlü|1 (noun)|turdu|turgan ömürsüz|1 (noun)|yararsız ömür|1 (noun)|yaşam|hayat|tural|turum|turut|varlık|yaş|yaşagu|yürik|yürüm önad|1 (noun)|ödev|nitelik|nicelik|yer|yüz|sıfat|ön ad|nitem ön ad|1 (noun)|sıfat|önad önalgı|1 (noun)|preperception ön alım hakkı|1 (noun)|şufa hakkı ön alım|1 (noun)|şufa önalım|1 (noun)|şufa ön arıtma|1 (noun)|atıksuya ön asya|1 (noun)|anadolu önbesi|1 (noun)|protein önbileşen|1 (noun)|önerti önbilici|1 (noun)|kâhin önbili|1 (noun)|kehanet ön bilim|1 (noun)|önce bilim önce|1 (noun)|başlangıçta|baştaki|evvel|evvelâ|evvelce|ilk ağızda|ilk önce|ilk plânda|ilkin|kabl|mukaddema önce bilim|1 (noun)|ön bilim öncecilik|1 (noun)|insiyatif|inisiyatif önceden|1 (noun)|başlarken|başlangıçta|evvelce|evvelden|peşin|peşinen önceki|1 (noun)|evvelki|mukaddem|sabık|baştın|esbak|evvel|evveli|ileri|kabl|mâkabl öncelemek|1 (noun)|takdim etmek önceleri|1 (noun)|başlangıçta|evvel zaman|evvelce|evveliyat|evvelleri|iptidaları öncelikle|1 (noun)|evleviyetle|evvelemirde|ilk ağızda öncelik|1 (noun)|takaddüm|evleviyet öncel|1 (noun)|selef|eslâf öncesi|1 (noun)|evveliyat öncesiz|1 (noun)|ezeli|ezelî öncesizlik|1 (noun)|ezeliyet|ezel ön|1 (noun)|civar|yöre|karşı|huzur|kat|muvâcehe|peşin|piş|taraf|yamaç öncül|1 (noun)|mukaddem|kılavuz|öncü öncül olmak|1 (noun)|kılavuzluk öncülük|1 (noun)|önderlik öncü|1 (noun)|müjdeci|avangart|önder|kılavuz|pişdar|aldı|başacı|başalmış|bayrak|öncül|yelme ön çalışma|1 (noun)|etüt önçe|1 (noun)|kabl ön damak ünsüzü|1 (noun)|g|ğ|y önde|1 (noun)|başagut|başıl|kabl öndeç|1 (noun)|komütatör önde gelmek|1 (noun)|sayılan öndeki|1 (noun)|baştınki öndelik|1 (noun)|avans|peşinat önden|1 (noun)|peşin önder|1 (noun)|gücü|lider|şef|rehber|kılavuz|başat|alemdar|amîd|baştınki|böke|imam|ön teker|öncü|pişva|yolçu önderlik|1 (noun)|öncülük|liderlik ön deyi|1 (noun)|sunuş|prediksiyon ön deyiş|1 (noun)|prolog öndeyi|1 (noun)|tahmin|önsezi önek|1 (noun)|dahile|lahika-i mukaddime önelcik|1 (noun)|proton önel|1 (noun)|mehil önem|1 (noun)|ehemmiyet|ad|hüküm|isim|kıymetiharbiye|porte|yer önemini|1 (noun)|bayat|değerlendirmek|kaldırıma düşmek|kıymetini bilmek|takdir önemi|1 (noun)|takdir olunmak önemlerine|1 (noun)|sınıf önemlice|1 (noun)|ciddî önemli|1 (noun)|mühim|ehemmiyetli|politik|ekonomik|stratejik|belli başlı|buldu|büyük|cazibeli|ciddî|dişe dokunur|harman dövmek keçinin işi değil|hatırı sayılır|hayatî|kayda değer|kuvvetli|majör|muazzam|mutena|sayılı|varlık|zayıf önemsemek|1 (noun)|mühimsemek|deyip de geçmemek|saymak|yüz vermemek önemsememek|1 (noun)|ağırsamak|deyip de geçmek|es geçmek|fütur etmemek|hafife almak|hakir görmek|hat çekmek|ıska geçmek|kafasına söz girmemek|kenara atmak|oralı olmamak|yeğnilemek|yeğnisemek önemsememesi|1 (noun)|bekâra karı boşaması kolaydır önemsemeye|1 (noun)|dert değil önemsemeyen|1 (noun)|havalı önemsemeyerek|1 (noun)|fütursuzca önemsemezlik|1 (noun)|mühimsemezlik önemsenmek|1 (noun)|dinlenmek önemsiz|1 (noun)|ehemmiyetsiz|arka plânda|bir bardak suda fırtına koparmak|cavalacoz|çurçur|değersiz|derme çatma|ham hum|hırdavat|hiçten|ıvır zıvır|iki paralık|kıçı kırık|kıvır zıvır|kuru gürültü|küçük|naçiz|naçizane|nedir ki|olur olmaz|öte beri|parça pürçük|pestenkerani|sudan|ufak|ufak tefek önerge|1 (noun)|meclis|takrir öneride bulunmak|1 (noun)|önermek öneri|1 (noun)|düşünce|teklif önermek|1 (noun)|ileri sürmek|öneride bulunmak|teklif etmek önerme|1 (noun)|teklif|kaziye|cümlecik|çelişme önerti|1 (noun)|önbileşen öne sermek|1 (noun)|göstermek önetken|1 (noun)|proactive öneze|1 (noun)|evsin öngörme|1 (noun)|derpiş öngörmek|1 (noun)|derpiş etmek|derpişetmek|ön görmek ön görmek|1 (noun)|öngörmek öngörülü|1 (noun)|durendiş|agâh öngüdü|1 (noun)|inisiyatif ön gün|1 (noun)|arife öngün|1 (noun)|arife ön içki|1 (noun)|aperitif önleme|1 (noun)|dirig önlemek|1 (noun)|ardını kesmek|ardınıkesmek|engel olmak|karşılamak|mâni olmak|önüne geçmek önüne geçmek|önünü almak ön­leme|1 (noun)|sual-i mukaddere cevap önlemli|1 (noun)|tedbirli önlemsiz|1 (noun)|tedbirsiz önlem|1 (noun)|tedbir|ilâç|tılsım önlenmek|1 (noun)|önü alınmak|yasaklanmak önleyen|1 (noun)|karşılayıcı önleyimevi|1 (noun)|prevantoryum önlük|1 (noun)|giyecek|antika|göğüslük|prostelâ önmaymun|1 (noun)|lemurları|lorisleri|prosimiyen önoloji|1 (noun)|şarapbilim ön oluş|1 (noun)|ön oluşum ön oluşum|1 (noun)|ön oluş önödence|1 (noun)|depozito önörgü|1 (noun)|sanatçının|canevas önsel|1 (noun)|fizik|apriori|a priori önsezi|1 (noun)|bilinmeyenin|altıncı duyu|altıncı his|duygu|hissikablelvuku|öndeyi ön sezi|1 (noun)|hissikablelvuku|bilinmeyenin ön söz|1 (noun)|amacını|mukaddime önsöz|1 (noun)|mukaddeme önsuçlu|1 (noun)|sabıkalı önsuç|1 (noun)|sabıka önsüz|1 (noun)|önü|ezelî ebedî ön teker|1 (noun)|önder|lider öntest|1 (noun)|ölçülmesi önü alınmak|1 (noun)|önlenmek önünden|1 (noun)|önü sıra|sıra önünde perende atılmamak|1 (noun)|aldatılmamak önünde sonunda|1 (noun)|mutlaka önünde|1 (noun)|uğrunda önüne arkasına bakmadan|1 (noun)|düşüncesizce önüne bakmak|1 (noun)|utanmak önüne bir kemik atmak|1 (noun)|ağzına bir kemik atmak önüne çıkmak|1 (noun)|rastlaşmak|karşılaşmak önüne geçmek önüne geçmek|1 (noun)|önlemek önüne geleni kapar, ardına geleni teper|1 (noun)|arsız|huysuz önüne gelen|1 (noun)|rasgele önünü almak|1 (noun)|durdurmak|önlemek önü|1 (noun)|önsüz önü sıra|1 (noun)|önünden ön vurgu|1 (noun)|zarf|ka'yseri önyapım|1 (noun)|prefabrikasyon ön yargı|1 (noun)|peşin yargı önyüz|1 (noun)|cephe ö, ö|1 (noun)|yuvarlak öp babanın elini|1 (noun)|büyüklüğünü|beklenmedik öp de başına koy|1 (noun)|büyük öpme|1 (noun)|buse|öpücük öpmek|1 (noun)|sevgi|saygı|bağlılık öpücük|1 (noun)|öpme|öpüş|buse öpüş|1 (noun)|buse|öpücük ördek avlamak|1 (noun)|saf ördek|1 (noun)|badi|batbat|kış|palaz|perde|perde ayaklılar|süzgeçgagalılar|vakvak ördek balığı|1 (noun)|lapinagillerden ördek gagası|1 (noun)|kazayağı ördekgillerden|1 (noun)|angut|kaşıkçın|kılkuyruk|yaban ördeği|yabankazı|yabanördeği|yeşilbaş ördekgiller|1 (noun)|familyası ördekler|1 (noun)|kazsılar ördekmercimeği|1 (noun)|sumercimeği örek|1 (noun)|duvar|mimari örekmen|1 (noun)|mimar örelemek|1 (noun)|dolambaçlı ören|1 (noun)|harabe|virane|harabelik|yıkı örenlik|1 (noun)|harabelik|harabe örf|1 (noun)|gelenek|anane|âdet|taşralı kalmak|yol|yola örfî idare|1 (noun)|sıkıyönetim örge|1 (noun)|motif örgen|1 (noun)|organ|uzuv örgensel|1 (noun)|organik|uzvî örgin|1 (noun)|taht örgü|1 (noun)|belik|iletişim|ağ|örme|yapı|işleme|triko örgücü|1 (noun)|elbise|örülmüş|trikotajcı örgüde|1 (noun)|gözenek örgülü pilâv|1 (noun)|fıstık örgün eğitim|1 (noun)|düzenli|plânlı örgütçülük|1 (noun)|teşkilâtçılık örgütçü|1 (noun)|teşkilâtçı|terörcü|teşkilatçı örgütlemek|1 (noun)|teşkilâtlandırmak|organize etmek|teşkilatlandırmak örgütleme|1 (noun)|teşkil|teşkilâtlandırma örgütlendirilmek|1 (noun)|teşkilâtlandırılmak örgütlendirilme|1 (noun)|teşkilâtlandırılma örgütlendirmek|1 (noun)|teşkilâtlandırmak örgütlendirme|1 (noun)|teşkilâtlandırma örgütlenmek|1 (noun)|teşkilâtlanmak|teşkilatlanmak örgütlenme|1 (noun)|teşkilâtlanma örgütleyici|1 (noun)|yaratur örgütlü|1 (noun)|teşkilâtlı|teşkilatlı|yaratun örgütsüz|1 (noun)|teşkilâtsız örgüt|1 (noun)|teşekkül|teşkilât|federasyon|organizasyon|ordu|teşkilat örk|1 (noun)|kavun|karpuz|örük örklemek|1 (noun)|örüklemek örmek|1 (noun)|yün|tel|ıplik|iplik örme|1 (noun)|örgü|tekstil teknikeri|triko örneğin|1 (noun)|meselâ|mesela|söz gelimi|söz gelişi|söz temsili örnekbiçim|1 (noun)|model örnekçeleme|1 (noun)|tipoloji örnekçe|1 (noun)|tip örnekköy|1 (noun)|tepetarla örneklik|1 (noun)|numunelik|eşantiyon örnek|1 (noun)|model|göstermelik|numune|tıpkısı|misil|kuralı|misal|asıl|biçim|emsal|kip|mostra|nazir|norm|temsil|timsal|ülgi|ülgüdür|ülgüt örnekseme|1 (noun)|kıyas|analoji örneksemek|1 (noun)|kıyaslamak örselemek|1 (noun)|yıpratmak|eskitmek|hırpalamak|zedelemek|sarsmak örs|1 (noun)|kulak|orta kulak örtbasedilemez|1 (noun)|güneş balçıkla sıvanmaz örtelmek|1 (noun)|örtlek örtemek|1 (noun)|örtlek örtenek|1 (noun)|kıl|tüy örtenmek|1 (noun)|örtlek örteşmek|1 (noun)|örtlek örtetmek|1 (noun)|örtlek örtlek|1 (noun)|orman|örtemek|örtelmek|örteşmek|örtenmek|örtetmek örtmece|1 (noun)|kavramların|kandırma|gizleme|edebikelâm|edeb-i kelam örtme|1 (noun)|kamuflâj örtmek|1 (noun)|korumak|kapamak|kaplamak|almak|atmak|basmak|bürümek|çekmek|hâb-ı|perde çekmek|perde inmek|sarmak örtübaşı|1 (noun)|front örtü|1 (noun)|dam|antika|cazu|kuvertür|savan|sitr|sofra takımı|sütre örtükat|1 (noun)|epitelyum örtük|1 (noun)|örtülü|kapalı örtül|1 (noun)|duvak örtülmek|1 (noun)|belenmek|yumulmak örtülmemiş|1 (noun)|örtüsüz örtülmüş|1 (noun)|örtülü örtülü|1 (noun)|muğlak|kapalı|örtülmüş|müphem|gayrivazıh|imalı|mestur|mesture|örtük|zımnen örtülü ödenek|1 (noun)|tahsisatımesture örtümlü|1 (noun)|yumuşak ünsüz örtünen|1 (noun)|tesettürlü örtünmek|1 (noun)|bürünmek|dulda tutmak|vurunmak örtünme|1 (noun)|tesettür örtüsüz|1 (noun)|örtülmemiş|gizlenmeyen|açık|açıklık|cascavlak|kabak örtüşmek|1 (noun)|dalga boyu aynı olmak örüklemek|1 (noun)|örklemek örük|1 (noun)|örk|urgan örülmüş|1 (noun)|örgücü|sökmek örümceğimsilerin|1 (noun)|akrepler örümceğimsiler|1 (noun)|örümcekler örümcek kuşu|1 (noun)|siyah|beyaz örümcekler|1 (noun)|eklem bacaklılar|örümceğimsiler örümcekli|1 (noun)|bakımsız|eskimiş|köhne örümcek|1 (noun)|yürüteç|böğsü|bugu|örümce örümce|1 (noun)|örümcek örü|1 (noun)|otlak örüşük üçlü|1 (noun)|terza rima örütbağ|1 (noun)|internet östaki borusu|1 (noun)|östaki östaki|1 (noun)|östaki borusu öşür|1 (noun)|ondalık|aşar ötanazi|1 (noun)|ölme hakkı öte beri|1 (noun)|türlü|önemsiz ötede|1 (noun)|aşırı|ileride ötedevim|1 (noun)|telekinezi öteduyum|1 (noun)|telepati öteki|1 (noun)|bilinenden|öbür|baki|baki kalmak|başka|diğer|öbürü|sair|yekdiğeri öteki dünya|1 (noun)|ahiret ötekisi|1 (noun)|diğeri|başkası|yekdiğeri öteleme|1 (noun)|intikal|ötelenme|zikr-i lazım irade-i melzum|zikr-i melzum irade-i lazım ötelenme|1 (noun)|öteleme|translasyon öte|1 (noun)|mavera|çok|ağrı|festekiz|meta|üst ötepü|1 (noun)|meme ötesi|1 (noun)|ilerisi ötesinde|1 (noun)|aşırı ötesinde berisinde|1 (noun)|çeşitli ötleğengillerden|1 (noun)|ötleğen ötleğen|1 (noun)|ötleğengillerden|bayır kuşu|çalı bülbülü ötmek|1 (noun)|kusmak|anlamsız|şakımak ötme|1 (noun)|terennüm ötre|1 (noun)|ö|u|zamme ötücü|1 (noun)|alakarga ötümlü|1 (noun)|sürekli|yumuşak|tonlu|c|d|g|titreşimli ötümsüz|1 (noun)|süreksiz|tonsuz|f|h|k|p|s|ş|t|sert ünsüz|titreşimsiz ötürü|1 (noun)|dolayı|naşi ötürük|1 (noun)|ishal|sürgün|amel ötürüklü|1 (noun)|ishalli|ıshalli öven|1 (noun)|meddah|sitayişkâr övgü|1 (noun)|birini|methiye|medh|medhüsenâ|medih|meth|sena övgülemek|1 (noun)|kompliman yapmak övmek|1 (noun)|methetmek|anlata anlata bitirememek|arkasını sıvamak|arkasınısıvamak|iyi söylemek|methiye düzmek|omuzda taşımak|öğmek|pohpohlanmak|yağlamak övme|1 (noun)|sena|medih|algış|alkış|meth|methüsena|tahsin|takriz övret|1 (noun)|'''kadın|eş övücülük|1 (noun)|meddahlık övücü|1 (noun)|sitayişkâr övülmüş|1 (noun)|anuçur|mahmud|mahmut|memdûha|meşkûr övünceler|1 (noun)|mefahir övünce|1 (noun)|mefharet|medarı iftihar övünç duymak|1 (noun)|kıvanmak övünçlü|1 (noun)|gururlu|mağrur övünç|1 (noun)|övünme|kıvanç|iftihar|gurur övünen|1 (noun)|fahir|mübâhî|müftehir|şaylan övünerek|1 (noun)|böbürlenmek|göğsünü gere gere övüngen|1 (noun)|farfara övüngenlik|1 (noun)|benbencilik övünmek|1 (noun)|göğsünü kabartmak|gururlanmak|hindi gibi kabarmak|iftihar etmek|kıvanç duymak|kıvançlanmak|öğünmek|temeddüh etmek övünme|1 (noun)|kıvanç|fahr|gurur|iftihar|mefharet|mübâhât|mümâzece|öğünme|övünç|şeref|tefahür|temeddüh övünülen|1 (noun)|medarıiftihar övünüş|1 (noun)|fahriye övür|1 (noun)|öğür övüş|1 (noun)|sena|takriz öyküce|1 (noun)|masal öykücü|1 (noun)|hikâyeci öykücük|1 (noun)|masal öykücülük|1 (noun)|hikâyecilik öykü|1 (noun)|hikâye öyküleme|1 (noun)|tahkiye öykünce|1 (noun)|fabl öyküncü|1 (noun)|mukâllit öykünen|1 (noun)|öykünmeci öykünleme|1 (noun)|canlandırma öykünmeci|1 (noun)|öykünen|taklitçi öykünmek|1 (noun)|taklit etmek|kopya|taklidini yapmak öykünmeli|1 (noun)|taklidi öykünme|1 (noun)|taklit öyküntü|1 (noun)|pastiş|benzek|imitasyon öykünücü|1 (noun)|emülatör|taklitçi öykünülen|1 (noun)|şablon öylece|1 (noun)|öylelikle öyle gelmek|1 (noun)|sanmak|zannetmek öylelikle|1 (noun)|sonunda|öylece öylemesine|1 (noun)|öylesine öyle|1 (noun)|o denli|o yolda öyle olsun|1 (noun)|peki öyle öyle|1 (noun)|böylece öylesine|1 (noun)|fazla|öylemesine|sözüm ona|şöyle bir göz atmak öyle ya|1 (noun)|kuşkusuz|tabiî|elbette öyleyse|1 (noun)|o hâlde|şu hâlde özaldatı|1 (noun)|self-deception öz bağışıklık|1 (noun)|bireyin özbekçe|1 (noun)|özbek türkçesi|türkî özbekistan|1 (noun)|kırgızistan|türkmenistan|kazakistan|orta asya özbek pilâvı|1 (noun)|havuç|et özbek türkçesi|1 (noun)|özbekçe özbelirlenim|1 (noun)|self determinasyon özbenimseyiş|1 (noun)|yetersizlik|self acceptance özbeöz|1 (noun)|gerçek|öz öz beslenen|1 (noun)|ototrof öz beslenme|1 (noun)|ototrofi özbiçim|1 (noun)|ıdiomorphe özbiliş|1 (noun)|self awareness özcesi|1 (noun)|kısacası özdecikleri|1 (noun)|ısılkesim özdeciklerin|1 (noun)|doldurma|toplaşım özdecik|1 (noun)|molekül|çözünük özdecikte|1 (noun)|dikey titreşim kipleri özdecik topağı|1 (noun)|moleküler grup özdeğin|1 (noun)|serpinme özdek|1 (noun)|ayniyat|kullanılmaya|nesneler|bölünebilen|madde|taşınım özellikleri özdekçe|1 (noun)|maddeten özdekçilik|1 (noun)|maddecilik|materyalizm özdekçi|1 (noun)|materyalist|maddeci özdeksel|1 (noun)|maddî|materyalist|maddi özdemlilik|1 (noun)|molarlık özdemsellik|1 (noun)|molallık özden|1 (noun)|özle|timüs|içten|candan|samimi öz|1 (noun)|dere|çay|nefis|derun|künh|zübde|kendi|zat|hulâsa|hafif|içine|arılığını|saf|arı|sulak|ekstre|halis muhlis|hamur|madde|mağz|mahiyet|özbeöz|ruh|sonuç|tin|töz|tözlük|üzüt|yürek|zübre özdeş|1 (noun)|aynı|identik özdeşleşmek|1 (noun)|kopyalanmak özdeşlik|1 (noun)|aynılık|ayniyet özdeşme|1 (noun)|olay|likeness özdeşmezlik|1 (noun)|unlikeness öz devim|1 (noun)|endüstride|otomasyon özdevim|1 (noun)|endüstride|otomatizm özdevimli|1 (noun)|otomatik özdevinim|1 (noun)|otomasyon öz devinim|1 (noun)|otomatizm özdeyiş|1 (noun)|vecize|aforizm|aforizma|kelâmıkibar öz deyiş|1 (noun)|vecize|kelâmıkibar öz dikeni|1 (noun)|dikenli öze|1 (noun)|has|özgü özekçek kuvveti|1 (noun)|merkezçek kuvveti özek doku|1 (noun)|parankima özekdoku|1 (noun)|parankima özekkaç|1 (noun)|santrifüjleme özeklik|1 (noun)|santral özek|1 (noun)|ortası|merkez özeksel işleme birimi|1 (noun)|öib özeksel|1 (noun)|santral özel ad|1 (noun)|ayşe|ankara|sakarya özeladbilim|1 (noun)|onomastik özel af|1 (noun)|yaşlılık öz eleştiri|1 (noun)|otokritik özel girişim|1 (noun)|özel sektör|özel teşebbüs özel|1 (noun)|hususî|zatî|istisnaî|kişisel|custom|spesiyal|şahsi|tugana özelliği|1 (noun)|tarihsellik özellik|1 (noun)|hususiyet|spesiyalite|hassa|husus|ilim|meziyet|uzanım|vergi özellikle|1 (noun)|bilhassa|hele|hususuyla|alelhusus|bahusus|hassaten|hem|ille|mahsus|mahsusen|münhasıran özellikler|1 (noun)|havas özellikleri|1 (noun)|eşyönsüz|sürem|tektürel|yerel|yoğrulmak özelliklerin|1 (noun)|ayrılmazlık|bireyselleştirme özelliklerini|1 (noun)|akustik|gezi yazısı özellikli|1 (noun)|spesifik özel sektör|1 (noun)|özel girişim|özel teşebbüs|hür teşebbüs özel teşebbüs|1 (noun)|özel girişim|özel sektör özel ulak|1 (noun)|ekspres özemek|1 (noun)|yoğurt|sulandırmak özence|1 (noun)|bonus özenci|1 (noun)|amatör|özengen özenç|1 (noun)|istek|imrenme özendiren|1 (noun)|teşvikçi özendirme|1 (noun)|işi|teşvik|promosyon özendirmek|1 (noun)|gayret vermek|isteklendirmek|kamçılamak|teşvik etmek özene bezene|1 (noun)|istekle özengen|1 (noun)|amatör|özenci|hevesli özengenlik|1 (noun)|amatörlük özenilmiş|1 (noun)|mutena özeniş|1 (noun)|tekellüf özenle|1 (noun)|süsleyip püslemek özenli|1 (noun)|itinalı|mutena|onat|saygı|saymak özenmeden|1 (noun)|işlek|özensiz özenmek|1 (noun)|gıptasını çekmek|gıptasınıçekmek|heveslenmek|ihtimam göstermek|itina etmek|yapınmak|yeltenmek özenmeksizin|1 (noun)|baştan savma özenme|1 (noun)|özen|ihtimam|tekellüf özen|1 (noun)|özenme|itina|ihtimam|çeki düzen|dikkat|hizmet|nazik özensizce|1 (noun)|sürüştürmek özensizlik|1 (noun)|itinasızlık|dikkatsizlik özensiz|1 (noun)|özenmeden|gelişigüzel|kaba|itinasız|deve tımarı|dikkatsiz|eskülâbî|kaba saba|kalender|karpuz kabuğuyla büyüyen eşeğin ölümü sudan olur|lâlettayin|sallapati|suyuna tirit|şapşalak|veresiye özentili|1 (noun)|pırıltılı özentisiz|1 (noun)|babayani özenti|1 (noun)|taklitçi özerklik|1 (noun)|otonomi|anarşi|muhtariyet özerk|1 (noun)|muhtar|otonom özet|1 (noun)|hulâsa|fezleke|hülasa|icmal|sonuç|telhis|zübde|zübre özetkitap|1 (noun)|epitome özetle|1 (noun)|kısaca özetlemek|1 (noun)|kısaltmak|hulâsa etmek|icmal etmek|telhis etmek özetleme|1 (noun)|telhis özetlersek|1 (noun)|hâsılı velkelâm özetleyin|1 (noun)|hülasa özetli|1 (noun)|mücmel özezerlik|1 (noun)|mazoşizm özezer|1 (noun)|mazoşist|aşağılanmaktan özgeci|1 (noun)|diğerkâm|altruist özgecil|1 (noun)|altruist|diğerkâm özgecilik|1 (noun)|diğerkâmlık|altruizm|diğerkamlık özgeçmiş|1 (noun)|hal tercümesi|hayat hikâyesi|tercümeihal öz geçmiş|1 (noun)|tercümeihâl|hayat hikâyesi|yaşam öyküsü|hâl tercümesi|biyografi|yaşamöyküsü özgelik|1 (noun)|karakteristik özgen|1 (noun)|enzim, mayaözü özge|1 (noun)|yabancı|başka|diğer özgidimli|1 (noun)|otomotiv özgörev|1 (noun)|misyon özgörüm|1 (noun)|otoskopi özgörü|1 (noun)|vizyon özgüdil|1 (noun)|jargon özgü|1 (noun)|has|mahsus|karakteristik|öze|için|yönelik özgülemek|1 (noun)|vermek|hasretmek|tahsis etmek özgül|1 (noun)|tikel özgülük|1 (noun)|hasiyet|hassa özgünleştirmek|1 (noun)|karakterize etmek özgünlük|1 (noun)|orjinallik|orijinalite|orijinallik|pitoresk özgün|1 (noun)|orjinal|orijinal|bolgu|pitoresk özgür|1 (noun)|hür|zorlamaya|serbest|bağımsız|engellenmeyen|davranma|arî|muaf|salman|vikihaber|vikipedi özgürleştiren|1 (noun)|sosyal hizmet uzmanı özgürlüğü|1 (noun)|bağımlı özgürlüğüne|1 (noun)|ceza özgürlük|1 (noun)|hürriyet|serbestî|dünya bol olmuş neye yarar, pabuç dar olduktan sonra|serbesti özişlev|1 (noun)|eigenfonksiyon özküçültüm|1 (noun)|self-abasement özkütle|1 (noun)|yoğunluk özlemden|1 (noun)|yürek yarası özleme|1 (noun)|iştiyak özlemek|1 (noun)|aramak|arzulamak|göresimek|hasret kalmak|iştiyak duymak|ökseme|susamak|teşne olmak|tütmek özlem|1 (noun)|hasret|tahassür|ah|arman|dinamit|özlenti özlemini çekmek|1 (noun)|arzulamak özlemli|1 (noun)|özleyen|hasretli özlenen|1 (noun)|balasagun|toymaduk özlenti|1 (noun)|özlem|hasret özle|1 (noun)|özden özleşme|1 (noun)|arılaşma özleşmek|1 (noun)|arılaşmak|sadeleşmek özleştirme|1 (noun)|arılaştırma özleştirmecilik|1 (noun)|pürizm özleştirmek|1 (noun)|arılaştırmak|sadeleştirmek özleyen|1 (noun)|müştak|özlemli özleyiş|1 (noun)|tahassür özlü|1 (noun)|benliğinde|varlığında|verimli|tözlük özlük|1 (noun)|zat|kişi|mahiyet|adıl|şahsî|zamir öznelcilik|1 (noun)|sübjektivizm|subjektivizm öznelci|1 (noun)|sübjektivist öznel|1 (noun)|enfüsî|sübjektif|subjektif öznellik|1 (noun)|sübjektivite|subjektivite özne|1 (noun)|sezgisi|fail|bilinci|cümlenin ögeleri|kim|müpteda|müsnedünileyh|nesne|öbek|süje özneyi|1 (noun)|ki öz öğrenimli|1 (noun)|otodidakt özrü|1 (noun)|nakıs öz saygı|1 (noun)|haysiyet|izzetinefis özsen|1 (noun)|uygun|yerinde özseverlik|1 (noun)|narsisizm özsever|1 (noun)|narsist özsıkıdüzen|1 (noun)|self-discipline öz su|1 (noun)|usare özsüz|1 (noun)|evinsiz özü|1 (noun)|biçimcilik|burçugin|can|çıngay|derinlik|elhasıl|evin|lâyık|metal yatak özümleme dokusu|1 (noun)|bitkilerde özümlemek|1 (noun)|asimile etmek|özümsemek|temsil etmek özümleme|1 (noun)|temessül|temsil|asimilasyon|anabolizma|asimilâsyon|yapım özümlenmek|1 (noun)|özümsenmek özümsemek|1 (noun)|özümlemek özümsenmek|1 (noun)|özümlenmek özünden|1 (noun)|bizatihi özün erosluk|1 (noun)|otoerotizm özünlü|1 (noun)|derunî|zatî|deruni özünü|1 (noun)|mealen özür|1 (noun)|bağışıt|eksiklik|engel|mazeret|sakatlık|bozukluk|kusur|defo özürlü|1 (noun)|eksiklik|defolu|sipastik özüştürül|1 (noun)|metabolik özüt|1 (noun)|hulâsa|alkol|ekstre özveren|1 (noun)|özverili özveri|1 (noun)|fedakârlık|başının gözünün sadakası|pahalıya mal olmak|yiğitlik sende kalsın özverili|1 (noun)|fedakâr|özveren|fedakârca özverinin|1 (noun)|mükâfatını görmek özveriyi|1 (noun)|hamama giren terler özveriyle|1 (noun)|cansiparane öz yapı|1 (noun)|karakter öz yaşam öyküsü|1 (noun)|otobiyografi özyazı|1 (noun)|döviz özyeterlik|1 (noun)|otarsi pabucu dama atılmak|1 (noun)|aşılmak pabucunu eline vermek|1 (noun)|kovmak pabucunu ters giydirmek|1 (noun)|kandırmak pabuç|1 (noun)|ayakkabı|kundura|yemeni|çetik|kapçun|mest|masa|papuç|şoson pabuç bırakmamak|1 (noun)|yılmamak|çekinmemek|aldırmamak|korkmamak pabuç bırakmamak|1 (noun)|yılmayıp|aldırmamak|korkmamak pabuççu|1 (noun)|ayakkabıcı pabuççuluk|1 (noun)|ayakkabıcılık pabuçtan aşağı|1 (noun)|aşağılık paçacı|1 (noun)|paça paçaları tutuşmak|1 (noun)|heyecanlanmak|kaygılanmak paçalık|1 (noun)|pantolon|otomobilde|taş paça|1 (noun)|pantolon|don|paçacı paçarız|1 (noun)|çapraz paçası düşük|1 (noun)|pasaklı paçasız|1 (noun)|slip paçavra|1 (noun)|çaput|değersiz|giyecek|fahişe|hırçık|pala paçavra hastalığı|1 (noun)|grip|nezle|enflüenza paçavrasını çıkarmak|1 (noun)|dağınık paçavraya çevirmek|1 (noun)|utandırmak paçayı kaptırmak|1 (noun)|yakalanmak|tutuklanmak|karıştığı paç|1 (noun)|baç paççı|1 (noun)|vergici paçile|1 (noun)|kar ayakkabısı paçoz|1 (noun)|fahişe|metres|pasaklı|zevksiz|orospu padavra|1 (noun)|balar padavra gibi|1 (noun)|padavrası çıkmış padavrası çıkmış|1 (noun)|padavra gibi padişah divanı|1 (noun)|divanıhümayun padişahın|1 (noun)|saltanat padişahların|1 (noun)|hil'at padişahlar|1 (noun)|müluk padişahlık|1 (noun)|hükümdarlık|sultanlık padişah|1 (noun)|sultan|hükümdar|hünkâr|melik|müteferrika|şehriyar|tacaver pafta|1 (noun)|yivaçar|leke|şemse|kabara|çivi pagan|1 (noun)|hristiyanların|putperest|payen paganizm|1 (noun)|politeizm|çok tanrıcılık pagoda|1 (noun)|çin pahadan düşmek|1 (noun)|ucuzlamak paha|1 (noun)|değer|fiyat|kıymet|eder|karşılık|baha|biçmek|kemal pahalanmak|1 (noun)|pahalılaşmak|pahaya çıkmak pahal|1 (noun)|aptalca|ters|aksi pahalıca|1 (noun)|biraz pahalı|1 (noun)|fiyatlı pahalılaşmak|1 (noun)|pahalanmak|fiyatlanmak|pahaya çıkmak pahalılık|1 (noun)|enflâsyon|fer pahalıya mal olmak|1 (noun)|özveri pahaya çıkmak|1 (noun)|pahalanmak|pahalılaşmak pah|1 (noun)|inişliyer|bayır|eğik|meyilli pahlamak|1 (noun)|yontmak|rendelemek paket değişimi|1 (noun)|türüne paket etmek|1 (noun)|paketlemek paketlemek|1 (noun)|atlatmak|paket etmek paketlemeyi|1 (noun)|pazarlama paket|1 (noun)|yiyecek|eşya|etiketçi pâk|1 (noun)|iffetli pakistan|1 (noun)|güney asya|hindistan pakize|1 (noun)|temiz|saf|halis|hakiki|hilesiz paklamak|1 (noun)|temizlemek|arıtmak|aklamak|öldürmek paklanmak|1 (noun)|temizlenmek|aklanmak paklık|1 (noun)|temizlik|saflık|nezafet|safvet pak olmak|1 (noun)|temizlenmek|arınmak pakt|1 (noun)|antlaşma|kulüp pak|1 (noun)|temiz|saf|arı|günahsız|masum|lekesiz|kusursuz|halis|katışıksız;hilesiz;noksansız|mübarek|mukaddes|aziz|ak pala bıyıklı|1 (noun)|gür pala bıyık|1 (noun)|uzun|gür pala çalmak|1 (noun)|didinmek|çabalamak pala çekmek|1 (noun)|kullanmak paladyum|1 (noun)|palladyum pala|1 (noun)|eski|geniş|yaygı|elbise|bez|paçavra|kavisli|kısa|yazgı palamarcı|1 (noun)|görevi palamarı çözmek|1 (noun)|kaçmak|sıvışmak palamarı koparmak|1 (noun)|sıvışmak|ayrılmak palamar parası|1 (noun)|palamar resmi palamar resmi|1 (noun)|palamar parası palamutlular|1 (noun)|kayıngiller palamut|1 (noun)|uskumrugillerden|pelit|torik|sivri|altıparmak|lâkerda palandız|1 (noun)|zank taşı palanduz|1 (noun)|semerci palanga|1 (noun)|falanga|palan palanka|1 (noun)|kalecik|siper|istihkam palan|1 (noun)|palanga|kaşsız|enli|eşek eyeri|kürtün pala sallamak|1 (noun)|uğraşmak|didinmek|çabalamak palas|1 (noun)|kolay|rahat|kimse|yaygı palas pandıras|1 (noun)|çarçabuk|hemen palaspare|1 (noun)|pasaklı pala sürtmek|1 (noun)|çabalamak|uğraşmak palavracılık|1 (noun)|kurusıkı atıcılık palavracı|1 (noun)|mübalağacı|gürültücü|tıraşçı|kabuzcu|kurusıkı atıcı|lavgar|martavalcı|uydurmacı palavra savurmak|1 (noun)|uydurma palavra sıkmak|1 (noun)|uydurma palavra|1 (noun)|uydurma|yalan|uzun|gereksiz|martaval|atmasyon|balon|kabuz palaz|1 (noun)|kaz|ördek palazlamak|1 (noun)|palazlanmak|zenginlemek palazlanmak|1 (noun)|zenginleşmek|[kaz|şişmanlamak|eskimek|aşınmak|gelişmek|büyümek|palazlamak palazlaşmak|1 (noun)|irileşmek|büyümek|gelişmek paldır küldür|1 (noun)|ansızın|küldür paleontoloji|1 (noun)|taşıl bilimi paleozoik|1 (noun)|birinci çağ palet|1 (noun)|ressamların|tahta|tank|tırtıl palıt|1 (noun)|pelit palisat dokusu|1 (noun)|palisat palisat|1 (noun)|palisat dokusu palladyum|1 (noun)|paladyum|pd palmiyegillerden|1 (noun)|hindistan cevizi|hint hurması palmiyeler|1 (noun)|tek çenekliler palto|1 (noun)|erkek terzisi|iç cep|portmanto|vestiyer palûze gibi|1 (noun)|beyaz palyaço|1 (noun)|ibiş palyaçoluk|1 (noun)|maskaralık palyatif|1 (noun)|geçici|muvakkat|eğreti pamal|1 (noun)|paymal pamuğu|1 (noun)|atımcı pamuk atmak|1 (noun)|hallaçlamak pamukçuk|1 (noun)|aft|dil|kandidoz pamuk|1 (noun)|dört|ebegümecigillerden|hav|cehre|çırçırlamak|çuval|elyaf değerlendirici|elyaf eksperi|etamin|gustulüp|içirik|iğ|iplik|iplik teknisyeni|kumaş|mamuk|poplin|poşu|poşu puşu|torba|urgan|yastık|yatak pamuk gibi|1 (noun)|munis pamuk ipliği|1 (noun)|tire pamuklu|1 (noun)|basmacı|basmacılık|cin|koton pamuktan|1 (noun)|bez|tülbent pamuk taş|1 (noun)|traverten panayır|1 (noun)|gencer pancargillerden|1 (noun)|ıştır pancar|1 (noun)|ıspanakgillerden|borç|çükündür|kocabaş|kök doğrayıcısı|mancar|peronospora|rus salatası|silimsi|yumru kök pancur|1 (noun)|panjur panda|1 (noun)|etçillerden|karnı|ayıgillerden|kırmızı panda|küçük panda pandantif|1 (noun)|takı pandeizm|1 (noun)|yaradancılık pandemi|1 (noun)|salgın pandispanya gazetesi|1 (noun)|yalanlar|hikâyeler pandispanya|1 (noun)|una|kabarık pandomima|1 (noun)|pandomim|pantomim pandomim|1 (noun)|sözsüz oyun|pandomima|pantomima pandufla|1 (noun)|pantufla pandül|1 (noun)|sarkaç|rakkas panel|1 (noun)|toplu görüşme paniğe kapılmak|1 (noun)|bilememek|telaşlanmak panik|1 (noun)|ürkü panik yaratmak|1 (noun)|korku panjur|1 (noun)|aliminyum doğramacı|pancur|pencere pano|1 (noun)|ekran|ilân tahtası panorama|1 (noun)|toplu görünüm pansiyon|1 (noun)|barınak|kalınak|tam pansiyon pansiyonculuk|1 (noun)|barınakçı pansumancı|1 (noun)|tımarcı pantalon|1 (noun)|pantolon panteist|1 (noun)|kamu tanrıcı|tüm tanrıcı panteizm|1 (noun)|kamu tanrıcılık|tüm tanrıcılık panter|1 (noun)|pars|leopar|pelenk|peleng panti|1 (noun)|bonti pantograf|1 (noun)|tıpkıçizer pantolon|1 (noun)|paça|paçalık|pantalon|pantol|pontur pantol|1 (noun)|pantolon pantomima|1 (noun)|pandomim pantomim|1 (noun)|pandomima|sözsüz oyun pantuflacı|1 (noun)|dolandırıcı|yankesici pantufla|1 (noun)|pantufl|pandufla pantufl|1 (noun)|pantufla panturanizm|1 (noun)|turancılık pantürkizm|1 (noun)|türkçülük panzehir|1 (noun)|antidot|tiryak panzehir otu|1 (noun)|küçük panzehir taşı|1 (noun)|opal panzer|1 (noun)|zırhlı papağan gibi tekrarlamak|1 (noun)|peşpeşe papağangiller|1 (noun)|canlı|papağan papağangillerden|1 (noun)|muhabbet kuşu papağan|1 (noun)|papağangiller|tumşuk papağan yemi|1 (noun)|aspur papara|1 (noun)|ekmek|azar paparayı yemek|1 (noun)|paylanmak papatya|1 (noun)|birleşikgillerden|yoğurt çiçeği|yoğurtçiçeği papaya|1 (noun)|sarı papaz her gün pilâv yemez|1 (noun)|her gün papaz pilâv yemez papaz yahnisi|1 (noun)|soğanlı|sarımsaklı papelcilik|1 (noun)|zarfçılık papelci|1 (noun)|zarfçı papel|1 (noun)|para papirüsgillerden|1 (noun)|papirüs papirüs|1 (noun)|papirüsgillerden pa|1 (noun)|proaktinyum papua yeni gine|1 (noun)|okyanusya'da papuç|1 (noun)|pabuç papyekuşe|1 (noun)|kuşe kâğıdı|kaymak kâğıdı papyon kravat|1 (noun)|papyon papyon|1 (noun)|papyon kravat parabol|1 (noun)|ayrıklık|yarı kübik paraca|1 (noun)|nakdî para canlısı|1 (noun)|paragöz paraçol|1 (noun)|saçak|paraşol para darlığı|1 (noun)|deflâsyon para dediğin el kiri|1 (noun)|harcanır paradigma|1 (noun)|dizi paradoks|1 (noun)|çatışkı|yanıltmaç|aykırıkanı parafazi|1 (noun)|söz karışıklığı parafeleme|1 (noun)|paraflama parafe|1 (noun)|paraf parafin|1 (noun)|katran|petrol|katı|beyaz|alkan paraflama|1 (noun)|parafeleme paraf|1 (noun)|parafe paragat|1 (noun)|parakete paragöz|1 (noun)|para canlısı paragraf|1 (noun)|bölümce|fıkra|madde paraguay|1 (noun)|arjantin para isteme benden, buz gibi soğurum senden|1 (noun)|kişi parajin|1 (noun)|al kan para|1 (noun)|kazanç|nakit|akçanın iyisi kesede duran, bahçanın iyisi eve yakın olan|bağış yapmak|banker|cüzdan|dağer|dipsiz kile, boş ambar|dünyalık|finans|gözden çıkarmak|kredi|kutulu telefon|madde|maddeci|maddecilik|mangır|mangiz|miktar|papel|parayı domuzun boynuna takmışlar da domuz ağa! diye çağırmışlar|posta|posta valisi|sağ olsun|taşınabilir|tıkır|tıngır|varlık|zenginin azğını, kürk giyer yaz günü parakazanmalıdır|1 (noun)|ar dünyası değil, kar dünyası paraketa|1 (noun)|parakete parakete|1 (noun)|paraketa|paragat|barigat paralaks|1 (noun)|kaçkınlık paralamak|1 (noun)|parçalamak paralanmak|1 (noun)|didinmek paralar|1 (noun)|nukut paralelizm|1 (noun)|koşutçuluk paralel|1 (noun)|koşut|muvazi|enlem|matematiksel coğrafya paralelleştirmek|1 (noun)|koşutlaştırmak paralellik|1 (noun)|koşutluk|benzerlik|muvazat paralel reaksiyonlar|1 (noun)|koşut tepkimeler paralı asker|1 (noun)|lejyoner paralıca|1 (noun)|zengin paralı|1 (noun)|yüklü paralitik|1 (noun)|inmeli paralizi|1 (noun)|felç paramanyetizm|1 (noun)|dizilmıknatıslık parametre|1 (noun)|değişken|değiştirgen|evrendeğer|geometride parametreli|1 (noun)|parametrik parametrik|1 (noun)|parametreli paramparça|1 (noun)|doğram doğram|hurdahaş paramparça olmak|1 (noun)|kırılmak parankima|1 (noun)|özekdoku|özek doku paranoya|1 (noun)|yansıtımca|kuşku|güvensizlik parantez|1 (noun)|ayraç|mutariza|mûteriza|yay ayraç parantez bacak|1 (noun)|skoda bacak parantez kapatmak|1 (noun)|sözü parapet|1 (noun)|küpeşte|korkuluk|beton|mozaik|mermer parasal|1 (noun)|nakdî|mali|akçasal|malî para saymak|1 (noun)|ödemek parası|1 (noun)|bay|varsıl|zengin parasına|1 (noun)|kesesine göre parasını|1 (noun)|iyi etmek parasının|1 (noun)|elinde avcunda nesi varsa parasız|1 (noun)|bedava|yoksul|bedavadan|beş parasız|cıbıl|cıbır|çulsuz|hasbeten|hasta|kokozluk|meccani|on parasız|tıngır|tırıl|züğürt|züğürtlemek parasızlık|1 (noun)|meteliksizlik|müzayaka|uyuzluk|züğürtlük parasız pulsuz|1 (noun)|yoksul|züğürt parasoley|1 (noun)|güneşlik para şişkinliği|1 (noun)|enflâsyon paraşol|1 (noun)|paraçol paratoner|1 (noun)|yıldırımsavar|şimşeksavar|siperisaika|yıldırımlık paravan|1 (noun)|adından|yetkisinden|katlanır|paravana paravana|1 (noun)|paravan paravan yapmak|1 (noun)|yetkisinden|gücünden|yararlanmak paraya|1 (noun)|gözü tok|maddî paraya pul dememek|1 (noun)|küçümsemek parayı domuzun boynuna takmışlar da domuz ağa! diye çağırmışlar|1 (noun)|para parayıesirgememek|1 (noun)|elini oynatmak parayı|1 (noun)|yatırım|yatırmak parazit|1 (noun)|asalak|ekti|tufeylî parazitlenmek|1 (noun)|radyo parazitlik|1 (noun)|asalaklık parazitoloji|1 (noun)|asalakbilim|asalak bilimi parça|1 (noun)|bölecik|kırılmak|cüz|çıngı|devam|kesim|kıt'a|lime|modül|pare|pasaj|sunum|şerha|tikim|ülke|yutum parçacık|1 (noun)|elektron|proton|partikül|kırıntı|aygıtçık|duman parçalama|1 (noun)|bölme|takti|takti,-i parçalamak|1 (noun)|balta vurmak|bölmek|hurdahaş etmek|kesip biçmek|kesmek|lime lime etmek|paralamak|pârelemek|sebf|sındırmak|şakketmek parçalanamaz|1 (noun)|bölünmez parçalanma|1 (noun)|inhilâl|inkısam parçalanmak|1 (noun)|didinmek|çözülmek|rezili çıkmak|sınmak|turşusu çıkmak|un ufak olmak parçalanmamış|1 (noun)|bütün parçalanmış|1 (noun)|hurda|şahrem şahrem|yayla|yırtık parçalar|1 (noun)|ecza parçalayan|1 (noun)|yarıcı parçalı|1 (noun)|murakka parça pürçük|1 (noun)|az|önemsiz parçasız|1 (noun)|yekpare pardesü|1 (noun)|pardösü pardon|1 (noun)|bağışlayın|bağışlayınız pardösü|1 (noun)|iç cep|pardesü pâre|1 (noun)|cüz parekende|1 (noun)|perakende pârelemek|1 (noun)|parçalamak pare|1 (noun)|parça|kısım|tane|adet parfüm|1 (noun)|cupar|yıbar parıldamak|1 (noun)|gelişmek|yükselmek|balkımak|çakmak|ışıldamak|yalabımak|yanmak|yıldıramak parıldama|1 (noun)|parıltı parıldatmak|1 (noun)|ışılatmak|ışıldatmak parıldayan|1 (noun)|barika|parıltılı|yalabır|yıldırak parıldayarak|1 (noun)|parıl parıl|yalap yalap parıldayıcı|1 (noun)|yıldırak parıl parıl|1 (noun)|parıldayarak parıltılı|1 (noun)|parıldayan|ışıltılı|yalabık|ışıl ışıl|şaşaalı parıltı|1 (noun)|parıldama|baha|balkır|barika|flaş|ışılak|nur|şaşaa|şimşek|yalabık parisli|1 (noun)|parizyen parite|1 (noun)|eşlem parizyen|1 (noun)|parisli parka|1 (noun)|kaput parke|1 (noun)|ince|konut|küçük|uzunca parklar|1 (noun)|bahçe mimarı parkmetre|1 (noun)|park saati park|1 (noun)|otopark|cephane|gezilik|durguluk|alan korkusu park saati|1 (noun)|parkmetre parkur|1 (noun)|bisiklet|binicilik|yarışyolu|gidimizi parlaklığını|1 (noun)|sönmek parlaklığı|1 (noun)|sönük parlaklık|1 (noun)|revnak|ak|cilâ|fer|şaşaa parlak|1 (noun)|parlayan|ışıldayan|abgun|ak pak|alüminyum|ankara tavşanı|aybala|aydın|balkı|balkın|barlak|berrak|canfes|celî|cillop|çil çil|floş|fosforlu|gelin teli|göz kamaştırıcı|hindi|ipil|kadife|kar|kaymak kâğıdı|mermer gibi|muslin|mücellâ|mültemi|münceli|münîr|neyyire|nur gibi|nurlu|pırıltılı|polietilen|rakrak|saten|saykal|sırlak|sırlan|sodyum|şarık|şarıka|şıkır şıkır|şıldır şıldır|tabdan|tabnak|tafte|tiftik keçisi|yalabık|yalabır|yalabuk|yalap|yaldır|yaldırak|yaldıran|zahir|zerrin|ziyadar parlama|1 (noun)|feveran|iştial|yalabık parlamak|1 (noun)|ün|ışıldamak|alevlenmek|balkımak|delepmek|feveran etmek|ışılamak|iştial etmek|şahlanmak|şavkımak|şıkırdamak|yalabımak|yanmak parlaması|1 (noun)|çakıntı|gözleri çakmak çakmak olmak parlamentarizm|1 (noun)|yasama|yürütme|yargı parlamenter|1 (noun)|milletvekili|yasaçu parlamento|1 (noun)|yasama kurulu parlâmento|1 (noun)|yasama meclisi|yasama organı parlatan|1 (noun)|cihânefrüz parlatıcı|1 (noun)|cilâ parlatılmak|1 (noun)|perdahlanmak parlatılmamış|1 (noun)|perdahsız parlatılmış|1 (noun)|mücellâ|perdahlı parlatma|1 (noun)|kalandır|perdah|polisaj|temizlik görevlisi parlatmak|1 (noun)|mührelemek|perdah vurmak|perdahlamak|yaldızlamak parlayan|1 (noun)|ışıldak|parlak|yalabuk|yaldır|yaldız parlayarak|1 (noun)|çıldır çıldır|delep delep parlayıcı|1 (noun)|şarık|şarıka parmağı ağzında kalmak|1 (noun)|şaşakalmak|şaşmak|şaşırmak parmak bozmak|1 (noun)|küsmek parmak disk|1 (noun)|taşınabilir parmak hesabı|1 (noun)|hece vezni parmak ısırtmak|1 (noun)|şaşırtmak parmak|1 (noun)|inç|boğumlu|oynak|pus.25|ernek|pus parmak kadar|1 (noun)|küçücük parmak kaldı|1 (noun)|neredeyse parmakla gösterilmek|1 (noun)|seçkin parmaklamak|1 (noun)|dürtmek parmaklayarak|1 (noun)|parmak parmak parmaklık|1 (noun)|cağ parodi|1 (noun)|gülünçleme parola|1 (noun)|kod parpı|1 (noun)|yılan taşı parsça|1 (noun)|farsça parselâsyon|1 (noun)|parselleme parsellemek|1 (noun)|yerbölümlemek|paylaşmak parselleme|1 (noun)|parselâsyon|yerbölümleme parselletmek|1 (noun)|paylaştırmak parsel|1 (noun)|yerbölüm parsi|1 (noun)|farsça pars|1 (noun)|kedigillerden|çevik|yırtıcı|etçil|leopar|panter|pelenk parşömen kâğıdı|1 (noun)|mat parşömen|1 (noun)|tirşe partal|1 (noun)|eski|püskü|eskimiş|yalan partenogenez|1 (noun)|döllenmesiz üreme parter|1 (noun)|tiyatro partici|1 (noun)|fırkacı|partizan particilik|1 (noun)|fırkacılık|partizanlık partikül|1 (noun)|parçacık partisip|1 (noun)|ortaç|sıfat-fiil parti|1 (noun)|vurgun|kazanç|bölüm|eğlence|eğlenti|yöndeşlik|fırka|kısım|kelepir|ordu partizanlık|1 (noun)|particilik partizan|1 (noun)|partici partner|1 (noun)|ortak|eş|zevce partöner|1 (noun)|tiyatro parttaym|1 (noun)|yarım gün parya|1 (noun)|ayaktakımı par yavşanı|1 (noun)|acı yavşan pasaj|1 (noun)|parça|bölüm|geçit pasak|1 (noun)|kir pasaklı|1 (noun)|kirli|çapaçul|külkedisi|paçası düşük|paçoz|palaspare|su yüzü görmemiş pasaport|1 (noun)|geçişlik|değerli kâğıt pasaportunu eline vermek|1 (noun)|kovmak pas|1 (noun)|bar|küf pas geçmek|1 (noun)|vazgeçmek|caymak pasif|1 (noun)|edilgin|etkisiz|eylemsiz|edilgen|çekingen|durgun pasifikasyon|1 (noun)|barışlandırına pasifik|1 (noun)|dolar pasifik okyanusu|1 (noun)|okyanusu|büyük okyanus paskalya|1 (noun)|hristiyanların paslandırmak|1 (noun)|paslatmak paslanmak|1 (noun)|işsizlikten|tembellikten|bar bağlamak|pas tutmak paslanmış|1 (noun)|paslı paslatmak|1 (noun)|paslandırmak paslı|1 (noun)|paslanmış|huzursuz|sıkıntılı|üzgün|kararsız paspal|1 (noun)|bakımsız|dağınık paspallık|1 (noun)|bakımsızlık|dağınıklık paspaslamak|1 (noun)|paspas yapmak paspaslama|1 (noun)|temizlik görevlisi paspas|1 (noun)|silecek|silgeç paspas yapmak|1 (noun)|paspaslamak pastacıların|1 (noun)|rulet pastacı|1 (noun)|tatlı|pastahane|rulet pasta|1 (noun)|gato|kabartma tozu|rulo pastahane|1 (noun)|pastacı|garson pastırmalı|1 (noun)|pideci pastırmasını çıkarmak|1 (noun)|ezmek|yormak|hırpalamak pastırma|1 (noun)|tuz|çemen|et ve et ürünleri işlemecisi pastiş|1 (noun)|öyküntü pastoral|1 (noun)|çobanlama|çobanıl pastörizasyon|1 (noun)|süt|bira pastra|1 (noun)|pişti pas tutmak|1 (noun)|paslanmak pas vermek|1 (noun)|kadın paşaçadırı|1 (noun)|begonyagillerden paşa|1 (noun)|uslu|ağırbaşlı paşmak|1 (noun)|başmak paşmakçı|1 (noun)|başmakçı patadak|1 (noun)|ansızın|birdenbire|anîden pata gelmek|1 (noun)|ödeşmek patak|1 (noun)|dayak|kötek pataklamak|1 (noun)|kafasını kırmak pataklanmak|1 (noun)|dövülmek patates çorbası|1 (noun)|salça|tereyağı patates köftesi|1 (noun)|yumurta|maydanoz patates|1 (noun)|patlıcangillerden|patat|alişka|boyoz|buğdaycıl|fritöz|köylü çorbası|kumpir|patge|patlıcangiller|peronospora|rus salatası|sebze çorbası|şeker|tavuk yahni|yumru kök patates salatası|1 (noun)|soğan|nane patat|1 (noun)|patates patavatsız|1 (noun)|deli dolu|delidolu|sözünü bilmez|sözünübilmez patavatsızlık|1 (noun)|saçmalamak|gaf patchwork|1 (noun)|kırkyama pat diye|1 (noun)|birdenbire|ansızın paten|1 (noun)|kayakça|kayakkabı patent damgası|1 (noun)|altın patent|1 (noun)|tekel|berat|buluş belgesi paternalizm|1 (noun)|babacılık patetik|1 (noun)|dokunaklı|etkili patge|1 (noun)|patates patır kütür|1 (noun)|düşme patır patır|1 (noun)|düşme patırtı|1 (noun)|arbede|dağdağa|gürültü|hengâme|kavara|kıyamet|ses soluk|şamata patırtılı|1 (noun)|şamatalı|tantanalı patırtısız|1 (noun)|dağdağasız patika|1 (noun)|çığır|keçi yolu|yolak|izlek patina|1 (noun)|güzel|bakırpası patinaj|1 (noun)|kızaklama patiska|1 (noun)|hasa|hasse patlak göz|1 (noun)|pörtlek göz patlak|1 (noun)|yırtık|yarık|galon|pırtlak|pörtlek patlama|1 (noun)|infilak patlamak|1 (noun)|yeşermek|ansızın|atılmak|infilâk etmek patlamalı|1 (noun)|petrolün|otomobil patlangaç|1 (noun)|patlangıç patlangıç|1 (noun)|patlangaç patlayıcı|1 (noun)|barut patlayıcı ünsüz|1 (noun)|p|d|t|c|ç|k|g patlıcan böreği|1 (noun)|domates patlıcangiller|1 (noun)|biber|patates patlıcangillerden|1 (noun)|adamotu|banotu|biber|bon otu|domates|güveyfeneri|güzelavrat otu|it üzümü|patates|patlıcan|petunya|tatula|tütün|yaban yasemini patlıcan kebap|1 (noun)|patlıcan patlıcan|1 (noun)|patlıcangillerden|badılcan|baldırcan|dövmeç|ekşili çorba|oturtma|patlıcan kebap|şakşuka|yalancı dolma patlıcan salatası|1 (noun)|domates patoloji|1 (noun)|hastalıkbilim patolojik|1 (noun)|marazi|hastalıkbilimsel patriarkal|1 (noun)|ataerkil patronaj|1 (noun)|yönetim|gözetim|uyumsatma patron|1 (noun)|başçı|biçintilik|işveren|başı|işvereni|kalıp pattadak|1 (noun)|ansızın|pattadan pattadan|1 (noun)|pattadak|ansızın pattern|1 (noun)|biçit pat|1 (noun)|yassı|basık|birleşikgillerden|remayözcü pavkırmak|1 (noun)|ateş payalanmak|1 (noun)|gururlanmak payalı|1 (noun)|havalı payam|1 (noun)|badem pâyân|1 (noun)|bitim payanda|1 (noun)|dayak|destek payandalamak|1 (noun)|payanda vurmak payandaları çözmek|1 (noun)|ayrılmak|kaçmak|uzaklaşmak payanda vurmak|1 (noun)|payandalamak payan olmamak|1 (noun)|sevinç payansızlık|1 (noun)|sonsuzluk payansız olmak|1 (noun)|sonsuz payansız|1 (noun)|sonsuz payan|1 (noun)|son|nihayet|sonuç paybent|1 (noun)|ayakbağı|köstek pay bırakmak|1 (noun)|kesme|biçme payda|1 (noun)|mahreç paydaş|1 (noun)|hissedâr|hissedar paydaşlı|1 (noun)|hisseli|paylı paydaşlık|1 (noun)|iştirak|ortaklık paydos|1 (noun)|dinlenme|istirahat payedar|1 (noun)|rütbeli|itibarlı pâye|1 (noun)|derece|vesîle payen|1 (noun)|pagan paye|1 (noun)|rütbe|aşama pay etmek|1 (noun)|bölüşmek|üleşmek paye vermek|1 (noun)|değer pay|1 (noun)|hisse|behre|böle|düşelge|düşerge|hak|kayar|sehim|ülegü|üleş|ülev|ülük|ülüş payı|1 (noun)|behresiz|hakkı olmak payını almak|1 (noun)|azarlanmak|paylanmak|hakkına|hissesine pâ-yı|1 (noun)|rütbe|derece payıtaht|1 (noun)|başkent payidar|1 (noun)|kalımlı|durucu|sürekli|kalıcı|sabit payidar olmak|1 (noun)|kalmak|yaşamak payimal|1 (noun)|çiğnenmiş payitaht|1 (noun)|başkent|başşehir|peyitaht paylama|1 (noun)|azarlama|tekdir|tevbih|alabanda|azar|itap|muaheze paylamak|1 (noun)|azarlamak|peşlemek|ağız açmak|alabanda vermek|darılmak|itap etmek|kakımak|kalafata çekmek|muaheze etmek|tekdir etmek|zılgıt çekmek paylanma|1 (noun)|azarlanma paylanmak|1 (noun)|azarlanmak|laf işitmek|paparayı yemek|payını almak paylar|1 (noun)|esham paylaşımcı|1 (noun)|üleşür paylaşım|1 (noun)|üleşür paylaşma|1 (noun)|bölüşüm|mukaseme paylaşmak|1 (noun)|bölüşmek|üleşmek|katılmak|iştirak etmek|parsellemek paylaştırmak|1 (noun)|bölüştürmek|dağıtmak|parselletmek paylatmak|1 (noun)|azarlatmak|birinin paylı|1 (noun)|hisseli|paydaşlı paylıyan|1 (noun)|muâtib paymal|1 (noun)|çignenmiş|pamal paymal etmek|1 (noun)|çiğnemek payplayn|1 (noun)|boru yolu paytak|1 (noun)|çarpık paytoncu|1 (noun)|faytoncu payton|1 (noun)|fayton payvent|1 (noun)|köstek pazar|1 (noun)|alışveriş|bazar|piyasa pazar ertesi|1 (noun)|pazartesi pazarlama|1 (noun)|paketlemeyi|kozmetik teknikeri|marketing pazarlarda|1 (noun)|akşam pazarı pazarlıga tutuşmak|1 (noun)|girmek pazarlık|1 (noun)|bazar|kesim pazarlık etmek|1 (noun)|tartışmak pazarlıklı|1 (noun)|sinsi pazarlıkta|1 (noun)|kesişmek pazartesi|1 (noun)|pazar ertesi pazar yerine dönmek|1 (noun)|kalabalıklaşmak pazıbent|1 (noun)|kolçak pazı|1 (noun)|beze|yaban pancarı|yabani ıspanak|cenah|ıspanakgiller|yabanpancarı pazı kemiği|1 (noun)|kol kemiği pazubent|1 (noun)|kolçak pb|1 (noun)|kurşun pbo|1 (noun)|mürdesenk pc|1 (noun)|e-öğrenme pd|1 (noun)|palladyum peçeleme|1 (noun)|kamuflâj peçelemek|1 (noun)|gizlemek|alalamak|kamufle etmek peçe|1 (noun)|nikap|maske|sır|giz|nikâb peçete|1 (noun)|peşkir pedagog|1 (noun)|eğitimci|terbiyeci pedagoji|1 (noun)|eğitim bilimi pedagojik|1 (noun)|:pedagojiyle|terbiyevi|eğitimsel pedal|1 (noun)|ayaklık pedavra|1 (noun)|balar pederane|1 (noun)|babacan peder|1 (noun)|baba pederler|1 (noun)|âba pederşahî|1 (noun)|ataerkil|soyda pederşahîlik|1 (noun)|ataerki pedodonti|1 (noun)|çocuklarda pedolog|1 (noun)|çocuk bilimci|toprak bilimci pedoloji|1 (noun)|çocuk bilimi|toprak bilimi pedometre|1 (noun)|adımsayar pegmatit|1 (noun)|:kuvars pehle|1 (noun)|yan pehlivanane|1 (noun)|pehlivanca|yiğitçe pehlivanca|1 (noun)|pehlivanane pehlivan|1 (noun)|güreşçi|böke|mübariz|neriman pehlivanlık|1 (noun)|güreşçilik|güçlülük pehpeh|1 (noun)|beğenme pehpehlemek|1 (noun)|pohpohlamak pejmürde|1 (noun)|yırtık|dağınık|perişan péjoratif|1 (noun)|kemleyici pejoratif|1 (noun)|küçümseyici|aşağılayıcı|kötüleyici|yerici|yermeli pekâlâ|1 (noun)|peki|kesinlikle|elbette|bayağı|mis gibi pek başlı|1 (noun)|inatçı pek canlı|1 (noun)|dayanıklı pekçe|1 (noun)|iyice|istekle pek doku|1 (noun)|kollenkima pek gözlü|1 (noun)|yılmaz|atılğan|yürekli peki|1 (noun)|evet|pekâlâ|oldu|olur|öyle olsun|tamam pekişmek|1 (noun)|sertleşmek|katılaşmak|sıkışmak|tıkanmak|güçlenmek|artmak|çoğalmak|kuvvetlenmek|berkimek|kavileşmek|perçinleşmek pekiştirilmek|1 (noun)|berkinmek pekiştirilmiş|1 (noun)|konsolide pekiştirme|1 (noun)|hem|takviye pekiştirmek|1 (noun)|katılaştırmak|sağlamlaştırmak|güçlendirmek|sertleştirmek|sertleşmek|beslemek|kavileştirmek|takviye etmek|tekit etmek pekiştirmeli|1 (noun)|tekidi pekiştirme ünlüsü|1 (noun)|çep-e-çevre pekitmek|1 (noun)|güçlendirmek|kuvvetlendirmek|saglamlaştırmak|tekit etmek|kavileştirmek pekitme|1 (noun)|tekit|kuvvetlendirme pek iyi|1 (noun)|ögretimde pekiyi|1 (noun)|öğretimde|âlâ pekleşmek|1 (noun)|sertleşmek|katılaşmak|güçlenmek|sağlamlaşmak peklik|1 (noun)|kabız|sağlamlık|dayanıklılık|direnç|inkıbaz|yübuset pekmez|1 (noun)|dut|kirkitle|küp|pişirici pekmez toprağı|1 (noun)|marn pek|1 (noun)|sağlam|dayanıklı|gereken|sert|katı|gayet|yalın zarf pektin|1 (noun)|amort pek tutmak|1 (noun)|:sıkı pek yürekli|1 (noun)|yüreksiz|merhametsiz pek yüzlü|1 (noun)|:sıkılmaz|utanmaz|yüzsüz|sıkılmaz pelemir|1 (noun)|belemir|acımık peleng|1 (noun)|panter pelenk|1 (noun)|pars|leopar|panter pelerin|1 (noun)|geniş|üstlük|harmani|yalma pelerinli çamurcun|1 (noun)|kap ördeği pelerinli|1 (noun)|çarşaf pelesenk|1 (noun)|persenk pelet|1 (noun)|aglomerasyon pelikangillerden|1 (noun)|pelikan pelikangiller|1 (noun)|pelikansılar pelikanları|1 (noun)|kürek ayaklılar pelikan|1 (noun)|pelikangillerden|kaşıkçı kuşu|kutan pelikansılar|1 (noun)|pelikangiller pelin|1 (noun)|birleşikgillerden pelit|1 (noun)|palamut|palıt pelte gibi|1 (noun)|pörsük pelteleşmek|1 (noun)|donuklaşmak|yumuşamak|ağırlaşmak|pelteleşme pelteleşme|1 (noun)|pelteleşmek pelte|1 (noun)|nişasta|denizanası pelüş|1 (noun)|gocuk pelvimetri|1 (noun)|leğenölçüm pembe|1 (noun)|afrika menekşesi|almes|camgüzeli|çilek|flâmingo|gül|horoz ibiği|kekik|küpe çiçeği|sümbül|tavşankulağı pembe dizi|1 (noun)|aşk|nefret pembemsi|1 (noun)|pembemtırak pembemtırak|1 (noun)|pembemsi penah|1 (noun)|sığınak|melce|hâmi.koruyucu penâh|1 (noun)|sığınma penaltı|1 (noun)|ceza vuruşu pena|1 (noun)|mızrap|tezene|çalgıç pencere|1 (noun)|çerçeve|cam|panjur|açıt|doğrama|dolap|donam|fayrap|gözenek|kanat|revzene|temek pencere yöneticisi|1 (noun)|py pencüdü|1 (noun)|beş iki pencüse|1 (noun)|beş üç pencüyek|1 (noun)|beş bir pençe atmak|1 (noun)|vurmak pençe|1 (noun)|el|caynak|çanga|kıynak pençelemek|1 (noun)|yakalamak|pençe vurmak pençeleşmek|1 (noun)|dövüşmek pençeli|1 (noun)|güçlü|sataşkan|karga|yırtıcılar pençe pençeye gelmek|1 (noun)|kıyasıya pençesine düşmek|1 (noun)|yakalanmak pençe vurmak|1 (noun)|pençelemek pend|1 (noun)|nasihat|öğüt peneplanation|1 (noun)|yontuklaşma peneplen|1 (noun)|yontuk düz penguengillerden|1 (noun)|penguen penguen|1 (noun)|penguengillerden penis|1 (noun)|alât|alât edevat|erkeklik organı|kamış penisilin|1 (noun)|antibiyotik pense|1 (noun)|kıskaç|pens pens|1 (noun)|pense pentür|1 (noun)|boyam|boyar pepelik|1 (noun)|pepemelik pepemelik|1 (noun)|pepelik|rekâket pepeme|1 (noun)|pepe pepe|1 (noun)|pepeme pera|1 (noun)|beyoğlu perakendeciden|1 (noun)|sokak satıcısı perakendecilere|1 (noun)|ticari reprezantör perakendeci|1 (noun)|tektenci perakende|1 (noun)|dağınık|perişan|tekten|parekende perçemi|1 (noun)|perçemli perçemli|1 (noun)|perçemi perçem|1 (noun)|yele|kâkul|aydar|kâkül|zülüf perçinlemek|1 (noun)|sağlamlaştırmak|güçlendirmek perçinleşmek|1 (noun)|pekişmek|sağlamlaşmak perçinleştirmek|1 (noun)|sağlamlaştırmak perdahçı|1 (noun)|teleskop|tüfek|açkıcı perdahlamak|1 (noun)|parlatmak|sövmek|küfretmek|açkılamak|aprelemek perdahlanmak|1 (noun)|parlatılmak|açkılanmak perdahlanmamış|1 (noun)|açkısız perdahlanması|1 (noun)|apre perdahlanmış|1 (noun)|açkılı perdahlatmak|1 (noun)|açkılatmak perdahlı|1 (noun)|parlatılmış|açkılı perdah|1 (noun)|parlatma|açkı perdahsız|1 (noun)|parlatılmamış|açkısız perdah vurmak|1 (noun)|parlatmak perdeayaklılardan|1 (noun)|pufla perde ayaklılar|1 (noun)|ördek perdeci|1 (noun)|perdedar perde çekmek|1 (noun)|gözlemek|örtmek perdedar|1 (noun)|perdeci perde|1 (noun)|gitar|görüşü|katarakt|kaz|ördek|ak basma|aksu|astar|döşemeci|farbala|gerelti|gergi|kapı perdesi|nikâb|orta oyunu|silindir ütücü|sitr|sütre|zıll perde inmek|1 (noun)|gizlemek|örtmek perdeleme|1 (noun)|bürgülemek perdelemek|1 (noun)|gizlemek perdeli|1 (noun)|duvaklı|fagot perdeli pilâv|1 (noun)|pirinç perdesi sıyrık|1 (noun)|perdesi yırtık perdesi yırtık|1 (noun)|utanmaz|arlanmaz|perdesi sıyrık perdesizleşme|1 (noun)|detone perdesizlik|1 (noun)|utanmazlık|hayâsızlık perdesiz|1 (noun)|utanmaz|hayâsız perende atamamak|1 (noun)|aldatamamak peren|1 (noun)|pervin|süreyya|ülker|m45|yedi kız kardeş perese|1 (noun)|durum|derece|kerte perestij etmek|1 (noun)|sevmek perestiş etmek|1 (noun)|tapınmak|tapmak perestişkâr|1 (noun)|tutkun|vurgun|tapınan perestiş|1 (noun)|tapınma perfeksiyonist|1 (noun)|yetkinci perfeksiyonizm|1 (noun)|yetkincilik perforaj|1 (noun)|delme performans|1 (noun)|başarım|sunulması pergel|1 (noun)|yayçizer perhiz|1 (noun)|imsak|riyazet|diyet|rejim peri|1 (noun)|alımlı|hayalet|peri gibi|peri peyker|tünkür pericik|1 (noun)|sürgü peridot|1 (noun)|olivin periferi|1 (noun)|çevre peri gibi|1 (noun)|peri|peri peyker perihan|1 (noun)|efsuncu|büyücü periler|1 (noun)|feeri perili|1 (noun)|çardu peripatetizm|1 (noun)|gezimcilik|aristotelesçilik peri peyker|1 (noun)|peri peyker|peri gibi|peri perisi hoşlanmamak|1 (noun)|sevmemek|ısınamamak periskop|1 (noun)|denizaltılarda|tanklarda perişan|1 (noun)|dağınık|düzensiz|karmakarışık|zavallı|ağreb|berbat|harap|hırtlamba|kuskunsuz|pejmürde|perakende|tarumar perişan etmek|1 (noun)|dağıtmak perişanlık|1 (noun)|karanlık perişan olmak|1 (noun)|dağılmak peritonit|1 (noun)|karın zarı yangısı periton|1 (noun)|karın zarı|kavram periyodik|1 (noun)|süreli|mevkut|mevkute periyot|1 (noun)|dönem|devir perlit|1 (noun)|inci taşı permanant|1 (noun)|perma perma|1 (noun)|permanant permi|1 (noun)|evetçe permütasyon|1 (noun)|değiştiri peronospora|1 (noun)|patates|pancar peron|1 (noun)|yanaşlık persçe|1 (noun)|farisi persenk|1 (noun)|pelesenk personel devir hızı|1 (noun)|işgücü devir hızı personel|1 (noun)|görevliler|büro nezaretçisi|sevkiyat personel uzmanı|1 (noun)|tayin|nakil|eğitim|tazminat perspektif|1 (noun)|görünge pertavsız|1 (noun)|büyüteç perturbation|1 (noun)|tedirgi pert|1 (noun)|zarar peruka|1 (noun)|peruk perukâr|1 (noun)|berber peru|1 (noun)|koka peruk|1 (noun)|peruka|takma saç perva|1 (noun)|çekinme|sakınma|korku pervane balığı|1 (noun)|ay balığı pervanebalığı|1 (noun)|aybalığı pervane|1 (noun)|zeamet|kepenek|uskur|döngeç|fan pervası olmamak|1 (noun)|korkmamak|çekinmemek pervasızca|1 (noun)|çekinmeden|sakınmadan|pervasızcasına|bodoslama pervasızcasına|1 (noun)|pervasızca pervasız|1 (noun)|korkusuz|çekinmesiz|sakınmasız|çekinmez|sakınmaz|alkı pervasızlık|1 (noun)|çekinmezlik|sakınmazlık|korkusuzluk pervaz etmek|1 (noun)|uçmak pervaz|1 (noun)|kapı|kol|dar|uçuş|kenar pervin|1 (noun)|ülker|peren pesah|1 (noun)|hamursuz bayramı pesent|1 (noun)|seçme|beğenme|alkış pes|1 (noun)|hafif|pest pesimist|1 (noun)|kötümser|karamsar|bedbin pesimizm|1 (noun)|kötümserlik|karamsarlık|bedbinlik peso|1 (noun)|pezo pespaye|1 (noun)|alçak|soysuz|aşağılık|bayağı pespayelik|1 (noun)|alçaklık|soysuzluk pestenkerani|1 (noun)|saçma|değersiz|önemsiz|uydurma pestil|1 (noun)|bastık|güçsüz|hasta|bastığ|kesmece pestil gibi|1 (noun)|bitkin pestilini çıkarmak|1 (noun)|ezmek pest|1 (noun)|pes peş|1 (noun)|arka|art peşinat|1 (noun)|avans|öndelik peşinden|1 (noun)|ardı sıra|arkası sıra|iz sürmek peşinden yürümek|1 (noun)|gitmek peşinde|1 (noun)|takibinde peşine düşmek|1 (noun)|izlemek peşinen|1 (noun)|önceden peşini bırakmamak|1 (noun)|ardını bırakmamak|ardınıbırakmamak peşin|1 (noun)|önceden|tutarın|ön|önden|muaccel peşin yargı|1 (noun)|ön yargı peşi sıra|1 (noun)|arkasından|ardından|ardı sıra peşkeş|1 (noun)|armağan peşkir|1 (noun)|peçete peşlemek|1 (noun)|paylamak peşmelba|1 (noun)|şeftalili peş peşe|1 (noun)|arka arkaya peşpeşe|1 (noun)|papağan gibi tekrarlamak peşrev|1 (noun)|fasıl peştamal|1 (noun)|peştemalcı peştemalcı|1 (noun)|peştamal|futa peştu|1 (noun)|farisi petek|1 (noun)|radyatör petrifikasyon|1 (noun)|taşlaşma petrografi|1 (noun)|taş bilimi petrol lambası|1 (noun)|petrol petroloji|1 (noun)|taş bilimi petrolü|1 (noun)|boru yolu petrolün|1 (noun)|patlamalı petrol ve doğalgaz mühendisi|1 (noun)|sondajı|üretimi petrol|1 (noun)|yağlı|arıtılmamış|gaz|parafin|petrol lambası|sarnıç gemisi|sondaj teknikeri|tanker|yer altı kaynakları|yer yağı petunya|1 (noun)|patlıcangillerden pevrende|1 (noun)|salça pey akçesi|1 (noun)|kaparo peyam|1 (noun)|haber peyapey|1 (noun)|azar azar|kısım kısım|peyderpey peyâpey|1 (noun)|peyderpey peyda|1 (noun)|belli|açık|aşikar|zahiri|peydah peyda etmek|1 (noun)|edinmek|çıkarmak|oluşturmak peyda eylemek|1 (noun)|çıkarmak|edinmek peydahlamak|1 (noun)|görünmek|belirmek peydahlanmak|1 (noun)|oluşturulmak|çıkmak|oluşmak peydah|1 (noun)|peyda peydâ olmak|1 (noun)|belirmek peyda olmak|1 (noun)|çıkmak|oluşmak peyderpey|1 (noun)|peyâpey|peyapey peygamberane|1 (noun)|peygamberce peygamber balığı|1 (noun)|dülger balığı peygamberce|1 (noun)|peygamberane|peygambervari peygamber çiçeği|1 (noun)|acımık|mavi kantaron peygamberçiçeği|1 (noun)|belemir peygamber dikeni|1 (noun)|deve dikeni peygamberler|1 (noun)|enba|enbiya peygamberlerine|1 (noun)|amentü peygamberlik|1 (noun)|yalvaçlık|nübüvvet|risalet peygamber otu|1 (noun)|korunga|evliya otu peygamberöküzü|1 (noun)|ahmak|budala peygambervari|1 (noun)|peygamberce peygamber|1 (noun)|yalvaç|elçi|resul|nebi|savacı|yalavaç|yolçu peyitaht|1 (noun)|payitaht peykan|1 (noun)|ok|temren peyker|1 (noun)|yüz|çehre|surat peyke|1 (noun)|sedir|kerevet|mastaba peyklik|1 (noun)|uyduluk peyk|1 (noun)|uydu|haber peylek|1 (noun)|okların peylemek|1 (noun)|ayarlamak peyman|1 (noun)|yemin|ant|sözleşme peynir|1 (noun)|ağartı|börek|çerez|çiğit|kanepe|mandıra|mantarlar|mücver|omlet|pide|pizza|rende|salamura|teleme peynir ekmek gibi|1 (noun)|çabucacık|beğenilen peynirimsi|1 (noun)|peynirsi peynirleşmek|1 (noun)|kesilmek peynirli pide|1 (noun)|maydanoz peynirsi|1 (noun)|peynirimsi peynir tatlısı|1 (noun)|höşmerim pey|1 (noun)|öbürüne|arka|art|iz|işaret peypamberine|1 (noun)|mü'min peyrev|1 (noun)|taklitçi|izleyen|izleyici peyvend|1 (noun)|varma|ulaşma|yetişme|ilgi|bağ peyveste|1 (noun)|kavuşmuş|ulaşmış|daima peyzaj|1 (noun)|piyaz pezevenklik|1 (noun)|dümbüklük|godoşluk|kavatlık|muhabbet tellallığı pezevenk|1 (noun)|muhabbet tellalı|dümbük|godoş|kavat|astik|dasnik|alfons|gidi|kodoş|muhabbet tellâlı|pezo|teres pezik|1 (noun)|yaprak pezo|1 (noun)|pezevenk|peso p|1 (noun)|fosfor|dudaksı|alaşım|ötümsüz|patlayıcı ünsüz|sert ünsüz|tonsuz ünsüz phidias|1 (noun)|fidias pıhtılaşma|1 (noun)|koagülasyon pıllım pıllım olmak|1 (noun)|köhneleşmek pınar|1 (noun)|kaynak|memba|çeşme|bulak|çaykara|eşme|kaynar pırasa bıyıklı|1 (noun)|uzun pırasanın|1 (noun)|kaygana|otlu tava pırasa|1 (noun)|zambakgillerden|fıransa|köylü çorbası|zambakgiller pırazvana|1 (noun)|kılıç pırçıklı|1 (noun)|havuç pırıldamak|1 (noun)|ışıldamak pırıl pırıl|1 (noun)|tertemiz|kusursuz|tam pırıltı|1 (noun)|ışıltı|berkan pırıltılı|1 (noun)|parlak|süslü|ışıltılı|itinalı|özentili|sedef pırlak|1 (noun)|doğan pırlanta|1 (noun)|foyasız pırlanta gibi|1 (noun)|değerli|saf|temiz pırnal kömürü|1 (noun)|kaliteli pırpırı|1 (noun)|pirpiri|uçarı|hovarda|çapkın pırpıt|1 (noun)|değersiz pırtı|1 (noun)|eşya pırtık|1 (noun)|yırtık pırtık pırtlak|1 (noun)|pırtlamış|patlak pırtlamış|1 (noun)|pırtlak pısırıklaşmak|1 (noun)|sümsükleşmek|uyuzlaşmak pısırıklık|1 (noun)|püsürüklük|uyuzluk pısırık|1 (noun)|tutuk|sünepe|eline vur ekmeğini ağzından al|sümsük|uyuz pısik|1 (noun)|kedi pısmak|1 (noun)|pusmak pısma|1 (noun)|pusma pıtık|1 (noun)|vulva pıtrak gibi|1 (noun)|tanecikli pıtrak|1 (noun)|sık|dikenli pıttırma|1 (noun)|çırpma piç etmek|1 (noun)|bozmak piç|1 (noun)|terbiyesiz|veledizina|fır|fırlama|fışkın|göbel|hanım evlâdı|haramzade|kahpenin dölü|kopil pideci|1 (noun)|kıymalı|kaşarlı|pastırmalı pide gibi|1 (noun)|yamyassı pide|1 (noun)|kıyma|peynir|ince piemonte|1 (noun)|kuzeybatı italya pikap|1 (noun)|kamyonet|gramofon|fonograf|hoparlör|müzik dolabı piket|1 (noun)|iki pike yapmak|1 (noun)|bilârdoda pik|1 (noun)|font|maça piknik|1 (noun)|kır|şişman|neşeli|şakacı piknik tip|1 (noun)|şişmanca pikoya vermek|1 (noun)|çarşaf pikrik asit|1 (noun)|ipek pilaj|1 (noun)|plaj pilâki|1 (noun)|sarımsak|aptal|ahmak pilav|1 (noun)|tabldot aşçısı piliç|1 (noun)|ferik piliç gibi|1 (noun)|genç|diri pilili|1 (noun)|kırmalı pilon|1 (noun)|kuleli kapı|kapı kulesi|kapıkule pilot bölge|1 (noun)|tarım|tıp|endüstri pilot köşkü|1 (noun)|kokpit pilotluk|1 (noun)|uçmanlık|uçuculuk pilot|1 (noun)|tayyareci|uçman|uçucu pilpaye|1 (noun)|filayağı|filpaye pimpirik|1 (noun)|harap|bozuk|virane pineklemek|1 (noun)|uyuklamak pines|1 (noun)|yumuşakçalardan pingpong|1 (noun)|masa tenisi|masa topu|raket|set pinhan|1 (noun)|gizli|saklı|gizlenmiş pin|1 (noun)|kümes pinpon|1 (noun)|yaşlı|çökmüş pinter|1 (noun)|sepet pinti|1 (noun)|kısmık|eli sıkı|hasis|bitli|ekti|kibritçi|mıhsıçtı|nekes|sıkı|varyemez|cimri|çakmur|demirhindi|gıtmır pintileşmek|1 (noun)|cimrilik etmek pintilik|1 (noun)|cimrilik|hisset|sıkılık pipet|1 (noun)|sıvıları|kamış pipiriklenmek|1 (noun)|kuruntulu pipo|1 (noun)|lüle pirahen|1 (noun)|gömlek|*pirehen piramit|1 (noun)|ehram|jimnastikçilerin piran|1 (noun)|pirler piraye|1 (noun)|süs|ziynet|bezek pire gibi|1 (noun)|çevik pirekapan|1 (noun)|nezle otu|pire otu pire|1 (noun)|küçük|pirelerden|bürgus pirelendirmek|1 (noun)|huylandırmak|süphelendirmek|kuskulandırmak|kuşkulandırmak|işkillendirmek|şüphelendirmek pirelenme|1 (noun)|işkillenme pirelenmek|1 (noun)|huylanmak|süphelenmek|iskillenmek|kuskulanmak|işkillenmek pirelerden|1 (noun)|pire pireli|1 (noun)|vesveseli|kuşkulu|işkilli pire otu|1 (noun)|oltu otu|pirekapan|oltu tozu pireyi deve yapmak|1 (noun)|habbeyi kubbe yapmak pirifani|1 (noun)|ihtiyar pirina|1 (noun)|zeytinin pirinci su kaldırmamak|1 (noun)|alıngan pirinç|1 (noun)|buğdaygillerden|bitlis köftesi|buğdaygiller|büryan pilâvı|ciğer sarma|düğü|helme|iç|iç pilâv|kılâptan|perdeli pilâv pirinçli|1 (noun)|borani pirler|1 (noun)|piran pirogravür|1 (noun)|dağlama resmi|dağlama resim|yakma resim piroğu|1 (noun)|kulak mantısı piroliz|1 (noun)|ısılkesim pirosfer|1 (noun)|barisfer pirpiri|1 (noun)|pirpiri|pırpırı piruhi|1 (noun)|un|yumurta|tereyağı pirüpak olmak|1 (noun)|rahatlamak pirüpak|1 (noun)|tertemiz|lekesiz pir|1 (noun)|yaşlı|ihtiyar|yüce|ulu|büyük|şeyh|mürşit|koca|adamakıllı|iyice|guru pirzola|1 (noun)|kotlet pisik|1 (noun)|kedi pisim|1 (noun)|pişirim pisi pisine|1 (noun)|boşuna pisi pisi otu|1 (noun)|buğdaygillerden pisi|1 (noun)|sipsi piskoposhane|1 (noun)|piskoposluk piskopos|1 (noun)|katoliklerde piskoposluk|1 (noun)|piskoposhane pis lâkırdı|1 (noun)|pis söz pis|1 (noun)|leke|kirli|iğrendirici|murdar|mülevves|kötü|zararlı|çirkin|karışık|berduş|cenabet|kenef|kıh|mendebur|temiz pislemek|1 (noun)|kirletmek|pisletmek pislenme|1 (noun)|kazar pislenmek|1 (noun)|boklanmak|kirlenmek pisletmek|1 (noun)|kirletmek|pislemek|telvis etmek pisletme|1 (noun)|telvis pislikarkı|1 (noun)|kanalizasyon pislik böceği|1 (noun)|bok böceği pislikçil|1 (noun)|dışkısal pislik|1 (noun)|kir|dışkı|necaset|kötü|bıçılgan|bokluk|cübür|çepel|kaka|keriz|kirlilik|müzahrefat pis söz|1 (noun)|pis lâkırdı pis su|1 (noun)|banyo pis su borusu|1 (noun)|içinde|ıçinde piston|1 (noun)|kayırma|itenek|arka|iltimas pistonlu|1 (noun)|arkalı|iltimaslı|bombardon pist|1 (noun)|yarışlık pişanı|1 (noun)|alın pişar|1 (noun)|tuvalet pişbop|1 (noun)|altı karış|beberuhi pişdar|1 (noun)|öncü pişeğen|1 (noun)|pişek|pişkin pişek|1 (noun)|pişeğen|pişkin pişim|1 (noun)|pişirim pişiren|1 (noun)|ocak pişirgeç|1 (noun)|evirgeç pişirici|1 (noun)|ekmek|kemik|yağ|şeker|pekmez|tuz|karıştırmak|kazan pişirici-konserveci|1 (noun)|meyve pişirimlik|1 (noun)|pişirim pişirim|1 (noun)|pisim|pişim|pişirimlik pişirip kotarmak|1 (noun)|tamamlamak pişirme|1 (noun)|dönerci|ocak pişirmek|1 (noun)|yakmak|becermek|olgunlaştırmak|aktarmak pişkin|1 (noun)|girgin|pişeğen|pişek|olgun pişkinlik|1 (noun)|yüzsüzlük pişmanlığını|1 (noun)|ah vah etmek pişmanlık|1 (noun)|*nedamet|nedamet|ağlamak pişman|1 (noun)|nadim pişmek|1 (noun)|ateşte|fırında pişmiş|1 (noun)|çini pişmiş tavuğun başına gelmemek|1 (noun)|kötülüğe piş|1 (noun)|ön|ileri pişti|1 (noun)|pastra pişva|1 (noun)|önder pitikare|1 (noun)|pötikare piton|1 (noun)|boagillerden|zehirsiz pitoresk|1 (noun)|renklemeli|gözalıcılık|canlı|çekici|gözalıcı|ilginç|özgün|özgünlük piyade|1 (noun)|piyon|yaya|yadaçı|yayak piyale|1 (noun)|kadeh piyango|1 (noun)|kimeçıktı piyangolu|1 (noun)|şanslı piyano|1 (noun)|klâvyeli|telli|yavaş|tuş piyasa etmek|1 (noun)|dolaşmak piyasa|1 (noun)|pazar|ortalık piyata|1 (noun)|yassı piyaz|1 (noun)|kebap|ızgara|balık|peyzaj piyes|1 (noun)|oyun|temaşa|temaşa sanatı piyon|1 (noun)|piyade pizza|1 (noun)|zeytin|peynir|mantar|ançuez pizzicato|1 (noun)|çimdiklemek plâçkacı|1 (noun)|çapulcu plâçka|1 (noun)|çapul|vurgun plaj|1 (noun)|kıyı|çimerlik|kumla|pilaj plâj|1 (noun)|kumsal|kumla|deniz hamamı plaka|1 (noun)|metal|levha|sıcak haddeci plâka|1 (noun)|plâk|kamyon plâket|1 (noun)|metalden|küçük plaket|1 (noun)|onurluk|anımlık plâk|1 (noun)|plâka|diskotek|müzik köşesi plana|1 (noun)|ipin ucunu kaçırmak plân|1 (noun)|çekim|düşünce|niyet|maksat|tasavvur|tasar plânetaryum|1 (noun)|yıldızlık|gök evi plânet|1 (noun)|gezegen planını|1 (noun)|programlamk planimetre|1 (noun)|yüzeyölçer plankton|1 (noun)|havuz|göl|akarsu|deniz plân kurmak|1 (noun)|tasarlamak plânlamak|1 (noun)|kavlükarar etmek plânlı|1 (noun)|yürütülen|düzenlenen|ölçülü|hesaplı|örgün eğitim planör|1 (noun)|süzülgü plânsız|1 (noun)|ölçüsüz|hesapsız plânsız programsız|1 (noun)|düzensiz plan|1 (noun)|tasar|taça|yasan plântasyon|1 (noun)|kakao planya|1 (noun)|gemi doğramacısı plasenta|1 (noun)|döleşi plâsenta|1 (noun)|etene|son|meşime plasman|1 (noun)|altın plâsman|1 (noun)|yatırım plâstik|1 (noun)|bebek|okey|pul|silikon plâstik cam|1 (noun)|rendelenebilen|esnek plastik doğrama imalatçısı|1 (noun)|kapı plâstik sanatlar|1 (noun)|heykel plastik sanatlar|1 (noun)|heykelcilik plastik|1 (noun)|yoğruk|yoğrumsal|kavanoz|lambri|metalurji ve malzeme mühendisi|süpürgelik plâtin|1 (noun)|21 platinimsi|1 (noun)|platinsi platin|1 (noun)|pt platinsi|1 (noun)|platinimsi plato|1 (noun)|aristokles|eflâtun|platon|yayla plâtolarını|1 (noun)|fizikî harita platon|1 (noun)|aristokles|plato plâtonculuk|1 (noun)|plâtonizm plâtonik|1 (noun)|eflâtunî plâtonizm|1 (noun)|plâtonculuk plâto|1 (noun)|yayla play-back|1 (noun)|pleybek playback|1 (noun)|söylemsemek plebisit|1 (noun)|halkoylaması pleistosen|1 (noun)|buzul dönemi|buzul çağı plevra|1 (noun)|akciğer zarı pleybek|1 (noun)|play-back pli|1 (noun)|kumaş|kırma plonjon|1 (noun)|dalış|futbolda plutokrasi|1 (noun)|bey erki|varsıl erki|zengin erki plûtonyum|1 (noun)|aktinit plutonyum|1 (noun)|pu plüralist|1 (noun)|çoğulcu|çokçu plüralizim|1 (noun)|çokçuluk plüralizm|1 (noun)|çoğulculuk|çokçuluk plütokrasi|1 (noun)|varsılerki|bey erki plütokrat|1 (noun)|varsılerkçi plütonyum|1 (noun)|aktinit plüviyometre|1 (noun)|yağışölçer pm|1 (noun)|promethiyum pnömoni|1 (noun)|satlıcan poaça|1 (noun)|poğaça poca|1 (noun)|boca|rüzgâr altı podosüet|1 (noun)|süet podösüet|1 (noun)|yumuşak|süet podyum|1 (noun)|seki|defilelerde poem|1 (noun)|şiir pofur pofur|1 (noun)|sürekli pogrom|1 (noun)|katliam|soykırım poğaça|1 (noun)|poaça pohpohlamak|1 (noun)|birini|koltuk vermek|koltuklamak|okkalamak|pehpehlemek pohpohlanmak|1 (noun)|methedilmek|övmek|koltuklanmak pokerde|1 (noun)|rest polak|1 (noun)|leh polargı|1 (noun)|polarıcı polarıcı|1 (noun)|polargı polarimetre, kutupölçer|1 (noun)|ucayölçer polarimetre|1 (noun)|polarölçer polârizasyon|1 (noun)|kutuplanma polarizasyon|1 (noun)|polarma|kutuplanma|ucaylanma polarizör|1 (noun)|ucaylayıcı polar|1 (noun)|kutup polarma|1 (noun)|polarizasyon polarölçer|1 (noun)|polarimetre polat|1 (noun)|çelik|güç|kuvvet|pulat polemiğe girmek|1 (noun)|siyasi polemik|1 (noun)|siyaset|bilim|siyasî|bilimsel|kalem kavgası poliçe|1 (noun)|ödek|çekmek polietilen|1 (noun)|dayanıklı|parlak polifoni|1 (noun)|çok seslilik polifonik|1 (noun)|çok sesli poligami|1 (noun)|çok eşlilik poligon|1 (noun)|çokgen|atış yeri poligram|1 (noun)|çok eşli polijini|1 (noun)|çok karılılık polimce|1 (noun)|dalavereci|hilekar polimci|1 (noun)|dalavereci|hilekâr polimer|1 (noun)|çoğuz polimeri|1 (noun)|polimerlik polimerizasyon|1 (noun)|çoğuzlaşma polimerlik|1 (noun)|biri|polimeri polim|1 (noun)|yalan polip|1 (noun)|selenterelerden|yumuşak|telsel|ahtapot polisaj|1 (noun)|parlatma polis hafiyesi|1 (noun)|detektif polis|1 (noun)|kolluk|zabıta|kollukçu|aynasız|yasavul|yasvul|yeşillim politeizm|1 (noun)|çok tanrıcılık|paganizm politikacı|1 (noun)|siyasetçi|yönetkici|siyasî politikada|1 (noun)|makyavelcilik politika|1 (noun)|siyaset|siyasa|yöntem|yönetki|gazete politik|1 (noun)|siyasal|yönetkisel|siyasî|çevre yönetimi|güdümlülük|önemli poliüretan|1 (noun)|vernik polonez|1 (noun)|polonyalı polonya|1 (noun)|baltık denizi devletleri konseyi polonyalı|1 (noun)|polonez polonyum|1 (noun)|po polo|1 (noun)|topu|çevgen pomel menteşe|1 (noun)|yaprakları|mermi pompacı|1 (noun)|ham|işleme pompaj|1 (noun)|pompalama pompalamak|1 (noun)|kızıştırmak|şiddetlendirmek|körüklemek pompalama|1 (noun)|pompaj pompalar|1 (noun)|gemi mühendisi ponje|1 (noun)|düz ponpon|1 (noun)|saçta ponton|1 (noun)|tombaz pontur|1 (noun)|pantolon ponzalamak|1 (noun)|ovmak|temizlemek ponza|1 (noun)|mermer|ponza taşı ponza taşı|1 (noun)|ponza poplin|1 (noun)|pamuk pop müzik|1 (noun)|hareketli|ritmli popo|1 (noun)|kıç|göt|kaba et|makat|toto po|1 (noun)|polonyum|po pop|1 (noun)|popüler popülarite kazanmak|1 (noun)|tutulmak popülarite|1 (noun)|sevilme|tutulma popülasyon|1 (noun)|nüfus|yığılım popüler|1 (noun)|tanınan|yayılgın|pop|revnaklı popülist|1 (noun)|halkçı popülizm|1 (noun)|halkçılık por|1 (noun)|açıklık|boşluk porfir|1 (noun)|kayaç porselen|1 (noun)|beyaz|lâvabo porsuk ağacı|1 (noun)|porsukgillerden porsuk çayı|1 (noun)|porsuk porsukgillerden|1 (noun)|porsuk ağacı porsukgilleri|1 (noun)|kozalaklılar porsuk|1 (noun)|porsumuş|pörsümüş|sansargillerden|porsuk çayı|barsuk|sansargiller porsumak|1 (noun)|pörsümek porsumuş|1 (noun)|porsuk portakalımsı|1 (noun)|portakalsı portakal rengi|1 (noun)|turuncu portakalsı|1 (noun)|portakalımsı portakal|1 (noun)|turunçgillerden|turunçgiller portatif|1 (noun)|taşınabilir|taşınır|şeyler|seyyar portbagaj|1 (noun)|otomobil|bagaj portekizce|1 (noun)|portekiz'de portekiz'de|1 (noun)|portekizce portekiz|1 (noun)|güney avrupa porte|1 (noun)|notaların|değer|önem|dizek portföy|1 (noun)|banka|tahvil|repo portmanto|1 (noun)|palto|raflı|askı|askılık portör|1 (noun)|taşıyıcı porusk|1 (noun)|sansargiller posalanmak|1 (noun)|tortulanmak posa|1 (noun)|tortu|çökelti|dışık postacı|1 (noun)|mektup|havale|gazeteci|gazete|çapar|yamçı posta etmek|1 (noun)|görevliler|birini postahane|1 (noun)|havale postalamak|1 (noun)|postaya atmak posta|1 (noun)|takım|kol|kez|defa|sefer|vapur|tren|vardiya|tatar|grup|evrak|para posta valisi|1 (noun)|para postaya atmak|1 (noun)|postalamak posteki|1 (noun)|post post elden gitmek|1 (noun)|öldürülmek postface|1 (noun)|artlık postin|1 (noun)|kürk post kavgası|1 (noun)|mevki postposition|1 (noun)|artlaç post|1 (noun)|posteki|makam postrestant|1 (noun)|beklerulak post-scriptum|1 (noun)|hamiş postu|1 (noun)|dav|jaguar postu deldirmek|1 (noun)|yaralanmak|ölmek postu kaptırmak|1 (noun)|öldürülmek postulat|1 (noun)|konut postulât|1 (noun)|koyut postu vermek|1 (noun)|ölmek post vermek|1 (noun)|ölmek poşa|1 (noun)|çingene poşet|1 (noun)|torba poşu|1 (noun)|pamuk|dolama poşu puşu|1 (noun)|ipek|pamuk pota|1 (noun)|metal dökücü potansiyel farkı|1 (noun)|gerilim potansiyel|1 (noun)|gizil|gizilgüç|varlığı|gerilim|gizil güç potas kostik|1 (noun)|potasyum hidroksit potasyum|1 (noun)|0|62|alkali metaller|k|kristal cam potasyum hidroksit|1 (noun)|potas kostik potasyumlu|1 (noun)|feldspat potasyum nitrat|1 (noun)|güherçile pot:|1 (noun)|gaf potin|1 (noun)|fotin potrel|1 (noun)|putrel pot|1 (noun)|yanlışlık|hata|gaf poyra|1 (noun)|göbek|ortasında poyraz|1 (noun)|kuzey|poyrazlanmak poyrazlanmak|1 (noun)|poyraz poz|1 (noun)|duruş|kurum|çalım pozisyon|1 (noun)|konum|durum|statü pozitif|1 (noun)|olumlu|olgucu|artı|ak|olgul|tanıtlı|olgulara|müspet pozitivist|1 (noun)|olgucu pozitivizm|1 (noun)|olguculuk pozitiv|1 (noun)|olumlu poziton|1 (noun)|pozitron pozitonyum|1 (noun)|pozitronyum pozitron|1 (noun)|artıcık|elektrik|poziton pozitronyum|1 (noun)|pozitonyum pozsuz|1 (noun)|kurumsuz|çalımsız pöç|1 (noun)|uca pöçük|1 (noun)|kuyruk pöf|1 (noun)|iğrenme pöhrenk|1 (noun)|künk pörsük|1 (noun)|yıpranmış|pelte gibi pörsümek|1 (noun)|eskimek|porsumak|salkımak|sölpümek pörsümemiş|1 (noun)|diri pörsümüş|1 (noun)|ölgün|porsuk pörtlek göz|1 (noun)|patlak göz pörtlek|1 (noun)|patlak pötikare|1 (noun)|pitikare pragmacılık|1 (noun)|yararcılık|pragmatizm pragmacı|1 (noun)|pragmatist pragmatik|1 (noun)|yararcı pragmatist|1 (noun)|yararcı|pragmacı pragmatizm|1 (noun)|yararcılık|pragmacılık pranga|1 (noun)|zincir praseodmiyum|1 (noun)|pr pratika|1 (noun)|uygulamada pratik|1 (noun)|kılgılı|uygulamalı|kılgı|uygulama|evirgen|kıgısal|uygun|tatbikî|amelî|kullanışlı|teamül|tatbik|ameliye|kılgın|kılgısal pratikte|1 (noun)|uygulamada pratisyen|1 (noun)|mesleğini prediksiyon|1 (noun)|ön deyi prefabrikasyon|1 (noun)|önyapım prefabrike|1 (noun)|kurma|takma prefabrik konut|1 (noun)|duvar|kapı prehistorik|1 (noun)|tarihöncesi prehistorya|1 (noun)|diptarih|tarih öncesi prekambriyen|1 (noun)|kambriyen öncesi prens|1 (noun)|begen|begençe|beğer|şat|şehzade|taç giymek|tigin prens**|1 (noun)|ilig prensip|1 (noun)|ilke|umde|mebde|yolum preparat|1 (noun)|müstahzar preperception|1 (noun)|önalgı prese|1 (noun)|sıkıştırılmış presesyon|1 (noun)|devinme olayı pres|1 (noun)|sıkacak|sıkıştırıcı|işletme|onarma|mengene|üzüm|elma|cendere|baskı prestij|1 (noun)|saygınlık|itibar presto|1 (noun)|çabuk prevantoryum|1 (noun)|önleyimevi prezantabl|1 (noun)|sunulabilir prezantasyon|1 (noun)|tanıtma|tanıştırma prezante etmek|1 (noun)|sunmak|tanıştırmak|tanıtmak prezentabl|1 (noun)|sunulabilir prezervatif|1 (noun)|kaput|koruyucu|kondom primatlardan|1 (noun)|şempanze primatlar|1 (noun)|maymunlar|primat primat|1 (noun)|maymun|primatlar|marmoset|lemur|tarsiyer primitif|1 (noun)|ilkel|iptidaî primitivizm|1 (noun)|ilkelcilik print|1 (noun)|baskı printer|1 (noun)|bilgiyazar|yazıcı priz|1 (noun)|faz kalemi prizma|1 (noun)|biçme|menşur|optik cam kesici proactive|1 (noun)|önetken proaktinyum|1 (noun)|pa probabilizm|1 (noun)|olasıcılık problematik|1 (noun)|sorunsal|problemli|sorunlu problemli|1 (noun)|meselesi|problematik|sorunlu problemsiz|1 (noun)|meselesi|sorunsuz problem|1 (noun)|sorun|çözgü|mesele|sıkıntı produksiyon|1 (noun)|yapım prodüksiyon|1 (noun)|yapım prodüktif|1 (noun)|verimli prodüktivite|1 (noun)|üretkenlik|verimlilik prodüktör|1 (noun)|yapımcı|üretici prodüsiyon|1 (noun)|üretim profesör|1 (noun)|üstbilgin|müderris|prof. profesyonel|1 (noun)|hevesli|amatör profil|1 (noun)|yanay|sıcak haddeci|silme makinesi prof.|1 (noun)|profesör programcı|1 (noun)|yapımcı|tiyatro|bilgisayar programcısı program|1 (noun)|izlence|çizeylem programlama|1 (noun)|çizeylemleme programlamk|1 (noun)|planını proje|1 (noun)|girişilen|tasarı|girişim projeksiyon|1 (noun)|irtisam|mürtesem|gösterim|iz düşümü projektör|1 (noun)|ışıldak|gösterici projelendiren|1 (noun)|ağaç işleri endüstri mühendisi projelerini|1 (noun)|elektrik mühendisi proje yapmak|1 (noun)|tasarlamak proletarya|1 (noun)|emekçi proleter|1 (noun)|emekçi|çalışan prolog|1 (noun)|ön deyiş promethiyum|1 (noun)|pm promosyon|1 (noun)|özendirme promönat|1 (noun)|gezinti yeri propaganda|1 (noun)|yaymaca|ügit propagandist|1 (noun)|tanıtıcı propogandacı|1 (noun)|propogandist propoganda|1 (noun)|yaymaca propogandist|1 (noun)|propogandacı prosedir|1 (noun)|prosedür prosedür|1 (noun)|yol|yöntem|gidenek|prosedir proses|1 (noun)|süreç prosimiyen|1 (noun)|önmaymun prospektüs|1 (noun)|tanıtmalık|tarife prostat|1 (noun)|kestanecik prostelâ|1 (noun)|önlük protaktinyum|1 (noun)|aktinit protein|1 (noun)|önbesi|moleküler biyolog protestanlık|1 (noun)|anglikan|lüterci protesto etmek|1 (noun)|reddetmek protesto|1 (noun)|yersiz|yarsiz|grev|gıcırtı|ihtarname protokol|1 (noun)|törendüzen|oturum|diplomatlıkta|tören düzeni proton|1 (noun)|önelcik|parçacık protoplazmalarından|1 (noun)|ışınlılar prova|1 (noun)|deneme|denenme|sınama|kontrol|matbaacılıkta providansializm|1 (noun)|kayracılık providansiyalizm|1 (noun)|kayracılık provokasyon|1 (noun)|birini|tahrik|kışkırtma provokatör|1 (noun)|kışkırtıcı provoke|1 (noun)|kışkırtılmış prozodi|1 (noun)|bürün prömiyer|1 (noun)|ilk gösteri pr|1 (noun)|praseodmiyum pruva|1 (noun)|yay psikanalist|1 (noun)|ruhçözümcü psikanalitik|1 (noun)|ruhçözümsel psikanaliz|1 (noun)|ruhçözümü psikiyatr|1 (noun)|akıl doktoru psikiyatri|1 (noun)|pskoloji psikiyatrist|1 (noun)|akıl doktoru psikolog|1 (noun)|ruh bilimci|ruhiyatçı psikolojik harp|1 (noun)|şantaj psikolojik|1 (noun)|ruhsal|ruh bilimsel|ruhbilimsel psikolojik savaş|1 (noun)|şantaj psikoloji|1 (noun)|ruhiyat|düşünme|düşünüş|ruh bilimi|ruhbilim psikolojizm|1 (noun)|ruh bilimcilik psikometri|1 (noun)|ruh ölçümü psikopat|1 (noun)|ruh hastası psikoz|1 (noun)|çıldırı psişik|1 (noun)|ruhsal|ruhçul|ruhî pskoloji|1 (noun)|psikiyatri psychometry|1 (noun)|ruhölçümü pt|1 (noun)|platin puan|1 (noun)|nokta|benek|sayı|puvan puding|1 (noun)|meyve pudra|1 (noun)|kızıllık pudralık|1 (noun)|pudriyer pudriyer|1 (noun)|pudralık puf|1 (noun)|arkalıksız|alçak|yumuşak|kaba|kabartılmış|bezginlik pufla|1 (noun)|perdeayaklılardan puhu|1 (noun)|baykuşgillerden|orman pulat|1 (noun)|çelik|polat pulcu|1 (noun)|filatelist pulculuk|1 (noun)|filateli pul|1 (noun)|incecik|plâstik|vida|balıkların|fulse pullanmak|1 (noun)|mektup pullu|1 (noun)|çömber|dil balığı|ıskarmoz|iguana|işkine|sinarit|trança pulluk|1 (noun)|kotan pulluklarda|1 (noun)|kulak demiri|kulakdemiri pulmoner arter|1 (noun)|pulmoner atardamar pulmoner atardamar|1 (noun)|pulmoner arter puluçluk|1 (noun)|ananet pulutokrasi|1 (noun)|zengin erki puma|1 (noun)|kedigillerden|dağ aslanı|yeni dünya aslanı pumba|1 (noun)|kabartılmış|pumpa pumpa|1 (noun)|pumba punç|1 (noun)|çay|şeker|tarçın punt|1 (noun)|fırsat pupa|1 (noun)|kıç|arkadan pupa yelken|1 (noun)|ıskotaların pupa yelken ilerlemek|1 (noun)|yelkenler|alabildiğince pu|1 (noun)|plutonyum puro|1 (noun)|sigar|yaprak sigarası pus.25|1 (noun)|parmak pusarık|1 (noun)|puslu|puslanmış|sisli|ılgım|yalgın|serap pusarmak|1 (noun)|sislenmek|pusmak pusat|1 (noun)|silâh|zırh|koruyucu|araç|silah puselik|1 (noun)|buselik puset|1 (noun)|hafif puslanmak|1 (noun)|buğulanmak puslanmış|1 (noun)|pusarık|puslu puslu|1 (noun)|puslanmış|pusarık pusmak|1 (noun)|sinmek|pusarmak|pısmak pusma|1 (noun)|pısma pusmuş|1 (noun)|sinik pus|1 (noun)|parmak|inç pusula|1 (noun)|tezkere|betik|kâğıt|yön belirteci puşt olmak|1 (noun)|mahvolmak putatapar|1 (noun)|putperest put gibi|1 (noun)|sessiz putperestlik|1 (noun)|fetişizm putperest|1 (noun)|putatapar|pagan putrel|1 (noun)|yapılarda|potrel put|1 (noun)|tapıncak|sanem|fetiş|haç|tanrı puvan|1 (noun)|puan püklü|1 (noun)|ekli püklü pülverizatör|1 (noun)|püskürteç pünez|1 (noun)|raptiye pürçeklenmek|1 (noun)|püsküllenmek pürçek|1 (noun)|zülüf|mısır püskülü|pürçük pürçüklü|1 (noun)|havuç pürçük|1 (noun)|pürçek pürdikkat|1 (noun)|dikkatli pür|1 (noun)|dolu|çam|ardıç|saf püre|1 (noun)|ezme pürhiddet|1 (noun)|hiddetli pür hiddet|1 (noun)|öfkeyle püritenlik|1 (noun)|ahlâkî pürizm|1 (noun)|dilbilgisine|özleştirmecilik pürmelal|1 (noun)|hüzünlü pürmelâl|1 (noun)|üzüntülü|hüzüntülü pürneşe|1 (noun)|neşeli pürsıhhat|1 (noun)|sıhhatli|sağlıklı pürtelâş|1 (noun)|telâşlı pürtük|1 (noun)|çıkıntı|pütür pürtüklü|1 (noun)|pütürlü pürümbek|1 (noun)|etek pürüzalır|1 (noun)|rayba pürüz|1 (noun)|engel|güçlük|pütür pürüzlü|1 (noun)|karışık|çatlak ses|kılçıklı|kuzu mantarı|püsürlü|pütürlü|tırtık tırtık pürüzsüzce|1 (noun)|fasîhane pürüzsüz|1 (noun)|düzgün|püsürsüz|sırlak|sırlan püskü|1 (noun)|eski püskü|partal püskül kuyruklular|1 (noun)|kanatsız|ince|yumuşak püsküllenmek|1 (noun)|pürçeklenmek püskül|1 (noun)|saçak püskürme|1 (noun)|yanardağın|duman|indifa püskürteç|1 (noun)|pülverizatör|püskürtme makinesi|sprey püskürtmek|1 (noun)|fışkırtmak|sıkmak püskürtme makinesi|1 (noun)|püskürteç püskürtme|1 (noun)|sıçramış|fırlamış püskürtü|1 (noun)|lâv|lav püskürük|1 (noun)|püskürük taş püskürük taş|1 (noun)|püskürük püslü|1 (noun)|süslü püslü püsürlü|1 (noun)|pürüzlü püsürsüz|1 (noun)|pürüzsüz püsür|1 (noun)|tembel|kalpazan|dolaşık|kusurlu|bok püsür püsürüklük|1 (noun)|pısırıklık pütür|1 (noun)|çıkıntı|pürüz|pürtük|giliç pütürlü|1 (noun)|pürüzlü|pürtüklü pütürsüz|1 (noun)|kabak py|1 (noun)|pencere yöneticisi qamcı|1 (noun)|kam|kamçı|sahir qamçı|1 (noun)|kam|kamçı qam|1 (noun)|kam|kamçı|sahir quasi-proximity|1 (noun)|yakınımsılık quiproquo|1 (noun)|yanılmaca rabab|1 (noun)|kabak kemane rabbena|1 (noun)|tanrı|tanrım|tanrımız rabb|1 (noun)|hüda rabbim|1 (noun)|tanrım rabıta|1 (noun)|bağ|ilgi|ilişki|bağlılık|tutarlık|düzen|sıra rabıtalı|1 (noun)|düzgün|düzenli|tutarlı|ağırbaşlı|bağlantılı rabıtasız|1 (noun)|düzensiz|tutarsız rabıt|1 (noun)|bağ|bağlama|bent rabıt edatı|1 (noun)|bağlaç rabıt sıygası|1 (noun)|ulaç rabia|1 (noun)|dördüncü rabib|1 (noun)|yoğurt rabt|1 (noun)|bağlamak|bitiştirmek rab|1 (noun)|terbiyeci|tanrı|allah|ilah raca|1 (noun)|mihrace raci|1 (noun)|dokunan|ilgilendiren|dayanan raciha|1 (noun)|tercihli racilen|1 (noun)|bilgisiz racil|1 (noun)|yürüyerek raci olmak|1 (noun)|dokunmak|dayanmak|dönmek|ilgilenmek racon|1 (noun)|yol|yöntem|usul|gösteriş|fiyaka radar|1 (noun)|yansıtmaç|içgüdü|seziş radde|1 (noun)|derece|kerte|nokta raddelerinde|1 (noun)|sularında radikal|1 (noun)|aşırı|köklü|kesin|kökten|köktenci|cezrî|sol radikalist|1 (noun)|köktenci radikalizm|1 (noun)|köktencilik radiyen|1 (noun)|beğenilerek radon|1 (noun)|rn radyasyon|1 (noun)|ışınım radyasyon kimyası|1 (noun)|ışınım kimyası radyatörcü|1 (noun)|satan radyatör|1 (noun)|ısısavar|ısıyayar|kalorifer|petek radyoaktif|1 (noun)|ışınetkin|ışın etkin radyoaktivite|1 (noun)|ışınetki|alfa|beta|ışın etkinlik|ışınetkinlik|radyo etkinliği radyobiyoloji|1 (noun)|radyofizyoloji radyoda|1 (noun)|sesçi|sunucu radyo|1 (noun)|deneme yayını|haberleşme teknikeri|hoparlör|ıradıyo|kitle iletişim aracı|kulaklık|müzik dolabı|parazitlenmek|radyolink|reklam yazarı|telekomünikasyon|telekomünikasyon teknikeri|uz iletişim|yapımcı|yayın organı|yığın kültürü radyoelektriksel|1 (noun)|radyofrekans radyo etkinliği|1 (noun)|radyoaktivite radyofizyoloji|1 (noun)|radyobiyoloji radyofoto|1 (noun)|fotoğraf radyofrekans|1 (noun)|radyoelektriksel radyolink|1 (noun)|radyo|telefon radyolog|1 (noun)|ışın bilimci radyoloji|1 (noun)|ışık|ışın bilimi radyometre|1 (noun)|ışınölçer radyonun|1 (noun)|haber bülteni radyoterapist|1 (noun)|maske radyo-tv yayıncılığı teknikeri|1 (noun)|ses|ışık radyum|1 (noun)|ra rafadan|1 (noun)|alakok|alâkok rafet|1 (noun)|esirgeme rafıza|1 (noun)|namazsız rafinaj|1 (noun)|arıtım rafine|1 (noun)|ince|incelmiş|arıtılmış|saflaştırılmış|hassas|duygulu|nazik|seçkin rafineri|1 (noun)|arıtımevi|arıtımyeri|tasfiyehane|arıtım evi raflı|1 (noun)|portmanto raf|1 (noun)|sergen rafz|1 (noun)|bırakma ragabat|1 (noun)|rağbetler|istekler ragbi|1 (noun)|rugby rağbeten|1 (noun)|istekle rağbet etmek|1 (noun)|tutmak rağbet görmek|1 (noun)|ıstenilmek|beğenilmek rağbet|1 (noun)|istek|arzu|ilgi|beğenme|itibar rağbetler|1 (noun)|ragabat rağbetsiz|1 (noun)|gönülsüz|isteksiz|istenilmeyen|ısteksiz rağbetsizlik|1 (noun)|gönülsüzlük|isteksizlik|istenilmeme|ısteksizlik rağmen|1 (noun)|karşın|gene de rahasa|1 (noun)|yumuşaklık rahata|1 (noun)|arsun rahatça|1 (noun)|rahat|ağız tadı ile rahat etmek|1 (noun)|ferahlanmak|dinlenmek rahat|1 (noun)|huzur|sıkıntı|üzüntü|aldırmaz|gamsız|kolaylıkla|abat|ak|arızasız|asude|erinç|erinçli|fariğ|flauner|geniş|huzurlu|ırahat|ırat|içi geniş|palas|rahatça|rahatlık|refahlı|sefa sürmek|serbest|sükûnet|uykuya dalmak|yağlı kapıya konmak rahatı kaçmak|1 (noun)|rahatsız|üzülmek rahatını|1 (noun)|rahatsız etmek|rahatsızlık vermek|tedirgin etmek rahatı|1 (noun)|tedirgin rahatlama|1 (noun)|boşalma|deşarj rahatlamak|1 (noun)|üzüntü|sıkıntı|arınmak|deşarj olmak|ferahlanmak|ferahlık duymak|hafiflemek|içini dökmek|nefes almak|pirüpak olmak|ruhunda güneş açmak|tatmin olmak rahatlatan|1 (noun)|ferahlatıcı|tatlı rahatlatmak|1 (noun)|ferahlatmak|gevşetmek|serinlik vermek rahatlığını|1 (noun)|evi ev eden avrat rahatlığınıhissetmek|1 (noun)|ferahlık duymak rahatlıkla|1 (noun)|kolaylıkla|dert babası|ferah fahur|ferah ferah|haydi haydi rahatlık|1 (noun)|üzüntüsü|sıkıntısı|rahat|akort|asudelik|baysal|dünya bol olmuş neye yarar, pabuç dar olduktan sonra|gerine gerine|gerinmek|hafiflik|huzur|sefa|yum rahat olmak|1 (noun)|üzüntülü rahat rahat|1 (noun)|kolaylıkla rahatsız etmek|1 (noun)|rahatını rahatsızlanmak|1 (noun)|hastalanmak|alt üst olmak|rahatsızlaşmak rahatsızlaşmak|1 (noun)|rahatsızlanmak rahatsızlığı|1 (noun)|nefes etmek rahatsızlık|1 (noun)|tedirginlik|hastalık|kırıklık|tarkanç|zahmet|zor rahatsızlık vermek|1 (noun)|rahatını rahatsız|1 (noun)|tedirgin|huzursuz|sıkıntı|hasta|keyifsiz|erinçsiz|erinsiz|mizaçsız|rahatı kaçmak|tıksırıklı|zindan etmek|zindan olmak rahile|1 (noun)|topluluk|kafile rahîl|1 (noun)|göçme|gitme|ölüm rahîm|1 (noun)|koruyan|acıyan rahim|1 (noun)|merhametli|dölyatağı|döl yatağı|karın rahip|1 (noun)|keşiş|karabaş|toytimur rahipler|1 (noun)|ruhban rahleitedrisinde|1 (noun)|yetişme|eğitim rahle|1 (noun)|sehpa rahman|1 (noun)|herkese|abdurrahman|yarlıgamış|yarlıgan|yarlıgasun rahmanî|1 (noun)|tanrısal rahmetlik olmak|1 (noun)|ölmek rahmetlik|1 (noun)|rahmetli|ıramatlık rahmetli|1 (noun)|merhum|rahmetlik rahmetli olmak|1 (noun)|ölmek rahmet okumak|1 (noun)|biri rahmet|1 (noun)|yarlıgama|yağmur|kur'an rahne|1 (noun)|gedik|yarık|delik raif|1 (noun)|merhametli rakamlamak|1 (noun)|kotlamak rakamlar|1 (noun)|rukum rakam|1 (noun)|nicelik|miktar|baskıcı|numara|sayı raket|1 (noun)|vuraç|pingpong rakım|1 (noun)|yükselti|irtifa rakı|1 (noun)|üzüm|incir|aslansütü|akyazılı|anzarot|aslan sütü|düziko|ırakı|imam suyu|tat bakıcı rakîb|1 (noun)|gözeten.bekçi rakib|1 (noun)|yarışçı râkid|1 (noun)|durgun|hareketsiz rakik|1 (noun)|narin|ince|merhametli rakîk|1 (noun)|yufka|nazik rakiplik|1 (noun)|rekabet rakkas|1 (noun)|oynayan|köçek|sarkaç|pandül rakrak|1 (noun)|parlak|nurlu raks|1 (noun)|dans|salınım raksetmek|1 (noun)|oynamak|kırınmak ramazan bayramı|1 (noun)|şeker bayramı|fıtır bayramı ramazanda|1 (noun)|mukabele okumak ramazan|1 (noun)|ırmızan rambo|1 (noun)|dövüşçü rami|1 (noun)|atıcı|atan|ısırgangillerden|çin rampa|1 (noun)|yokuş|dubaya rânâ|1 (noun)|güzel|hoş randevuculuk|1 (noun)|buluşturuculuk randevuevi|1 (noun)|buluşumevi randevu|1 (noun)|termin randımanlı|1 (noun)|verimli randıman|1 (noun)|verim rantabilite|1 (noun)|verimlilik rantabl|1 (noun)|verimli|gelirli|getirimli rantçılık|1 (noun)|rantiyecilik rantçı|1 (noun)|rantiyeci rant|1 (noun)|getirim rantiyecilik|1 (noun)|rantçılık rantiyeci|1 (noun)|rantçı rantiye|1 (noun)|getirimci ranza|1 (noun)|gemi|tren|kışla raporlu|1 (noun)|kaçık raportörlük|1 (noun)|sözcülük raportör|1 (noun)|sözcü rapor|1 (noun)|yazanak rappadak|1 (noun)|ansızın rapsodi|1 (noun)|içinde|ıçinde raptetmek|1 (noun)|tutturmak|iliştirmek raptiye|1 (noun)|düz|pünez ra|1 (noun)|radyum rasafet|1 (noun)|dayanıklılık|sağlamlık rasatçı|1 (noun)|gözlemci rasat|1 (noun)|gözlem rasathane|1 (noun)|gözlemevi|observatuvar|gözlem evi rasatlar|1 (noun)|ersad rasem|1 (noun)|salkım rasgele|1 (noun)|düşgele|önüne gelen rasıt|1 (noun)|gözlemci|gözleyici raslantı|1 (noun)|rastlantı|tesadüfî raspa etmek|1 (noun)|raspalamak raspalamak|1 (noun)|oturtmak|raspa etmek raspa|1 (noun)|törpü|demir rassas|1 (noun)|kalaycı rast|1 (noun)|doğru|düzgün|tesadüf rastgele|1 (noun)|gelişigüzel|seçmeden|lâlettayin|bir o yana, bir bu yana|değme|ezkaza|herhangi|kazara|olur olmaz|ölçüsüz|ters türs|tevekkeli rast geliş|1 (noun)|tesadüf rast gelmek|1 (noun)|karşılaşmak|düşünmediği|rastlamak rast getirmek|1 (noun)|kollamak|seçmek rastık|1 (noun)|sürme|lâden rastlamak|1 (noun)|düşgelmek|karşılaşmak|çatmak|denk gelmek|düşmek|eline düşmek|eline geçmek|isabet etmek|rast gelmek|tesadüf etmek rastlanmak|1 (noun)|karşılaşmak|eksilmek|görülmek rastlantı|1 (noun)|bilgiye|isteğe|tesadüf|düşgelim|raslantı rastlantısal|1 (noun)|tesadüfi rastlantıyla|1 (noun)|düşgele|tesadüfen rastlaşmak|1 (noun)|görmek|karşılaşmak|önüne çıkmak rastlatmak|1 (noun)|denk getirmek rastlayan|1 (noun)|müsadif rasyonalist|1 (noun)|akılcı|usçu rasyonalite|1 (noun)|ussallık rasyonalizasyon|1 (noun)|ussallaştırma rasyonalizm|1 (noun)|usçuluk|akılcılık|akliye|usculuk rasyonel|1 (noun)|ölçülü|ussal|hesaplı raşelenmek|1 (noun)|titremek|ürpermek râşe|1 (noun)|titreme|ürperti raşe|1 (noun)|titreyiş|ürkme rate|1 (noun)|yaşlı|verimsiz ratıp|1 (noun)|sıralayan|yaş|nemli rating|1 (noun)|reyting raunt|1 (noun)|dönem ravent|1 (noun)|karabuğdaygillerden|karabuğdaygiller ravi|1 (noun)|duyultucu rayba|1 (noun)|pürüzalır rayiç|1 (noun)|sürümdeğer rayiha|1 (noun)|koku|buke ray|1 (noun)|tren|sıcak haddeci razgrad|1 (noun)|deliorman razı|1 (noun)|benimseyen|isteyen|mutayyeb razılık|1 (noun)|marzi razı olmak|1 (noun)|beğenmek|benimsemek|istemek razıolmak|1 (noun)|fit olmak raziye|1 (noun)|raziye razmol|1 (noun)|iri rb|1 (noun)|rubidyum reaksiyoner|1 (noun)|gerici|tepkici reaksiyon|1 (noun)|tepki|aksülâmel|tepkime reaktif|1 (noun)|ayıraç|tepkin reaktör|1 (noun)|tepkir realist|1 (noun)|gerçekçi realite|1 (noun)|gerçek|gerçeklik realizm|1 (noun)|gerçekçilik reanimasyon|1 (noun)|canlandırma reaya|1 (noun)|hristiyan rebabî|1 (noun)|ince|duygulu rebap|1 (noun)|rübap rebiyülâhır|1 (noun)|küçük mevlit ayı rebiyülevvel|1 (noun)|büyük mevlit ayı recat|1 (noun)|çekilme|kaçma|vazgeçme reccessive|1 (noun)|basılgan recep|1 (noun)|temcit reçel|1 (noun)|marmelat reçete|1 (noun)|yol|yöntem|çare reçine|1 (noun)|ağaç sakızı|akındırık|akma|bedük|orman endüstri mühendisi redaksiyon|1 (noun)|yayındüzen|yazıdüzen redaktörlük|1 (noun)|yayındüzencilik|yazıdüzencilik redaktör|1 (noun)|yayındüzenci|yazıdüzenci reddedilen|1 (noun)|münker reddet|1 (noun)|kötülük reddetme|1 (noun)|iade reddetmek|1 (noun)|tepmek|tanımamak|yalanlamak|çürütmek|geri çevirmek|kusmak|protesto etmek|reddeylemek reddeylemek|1 (noun)|reddetmek reddiye|1 (noun)|çürütüm reddolunmuş|1 (noun)|merdut redifli|1 (noun)|müreddef redif|1 (noun)|yedek redresör|1 (noun)|doğrultmaç|doğrultucu redüksiyon|1 (noun)|indirgeme|indirgenme redüktör|1 (noun)|indirgeç reel|1 (noun)|gerçek reenkarnasyon|1 (noun)|tenasuh|tenasüh|ruh göçü refah|1 (noun)|bolluk|gönenç|bol bolamat|ebinç|eyinç|genlik|halil ibrahim bereketi refahlı|1 (noun)|müreffeh|rahat|huzurlu refakat|1 (noun)|arkadaşlık|eşlik refe|1 (noun)|esirgemek referandum|1 (noun)|halk oylaması|halkoylaması referans|1 (noun)|tavsiye|başvuru|tavsiye mektubu|yendün refetmek|1 (noun)|gidermek refika|1 (noun)|eş|karı|zevce|arkadaş refik|1 (noun)|arkadaş|koca|eş|zevç|dost|eşlik|yardak refî|1 (noun)|yüksek|yüce refkeks|1 (noun)|tepke refleks|1 (noun)|tepke|yansı reflektör|1 (noun)|yansıtıcı|yansıtaç reflexology|1 (noun)|tepkebilim reformcu|1 (noun)|ıslahatçı reformculuk|1 (noun)|ıslahatçılık reform|1 (noun)|düzeltim|iyileştirme|düzeltme|ıslahat|inkılab refref|1 (noun)|kır|döşek|cennet refüj|1 (noun)|orta kaldırım|ada refüze etmek|1 (noun)|istememek regülasyon|1 (noun)|düzenleme regülatör|1 (noun)|düzengeç|düzenleç regülâtör|1 (noun)|düzenleyici regülatörler|1 (noun)|iç sular regüle etmek|1 (noun)|düzenlemek rehabilitasyon|1 (noun)|esenleştirme|saygınlaştırma|iyileştirme reha|1 (noun)|kurtuluş|kurtulma rehavet|1 (noun)|ağırlık|tembellik|gevşeklik rehayi|1 (noun)|kurtulma rehber|1 (noun)|kılavuz|delil|önder|yirçi|yurçı rehberlik|1 (noun)|kılavuzluk rehine|1 (noun)|tutak|tutu rehin|1 (noun)|tutu|ödenince|ipotek reis|1 (noun)|başkan|ser|başacı|böke|server reis bey|1 (noun)|başkan reis efendi|1 (noun)|reisülküttap reisicumhur|1 (noun)|cumhurbaşkanı|cumhurreis reislik|1 (noun)|başkanlık reisülküttap|1 (noun)|reis efendi reji kolcusu|1 (noun)|kolcu rejim|1 (noun)|yöneti|yönetme|düzen|perhiz|diyet reji|1 (noun)|sinema|tiyatro rejisörlük|1 (noun)|yönetmenlik rejisör|1 (noun)|yönetmen|metin|yorum|dekor rekabetçi|1 (noun)|yarışçı|kompetitif rekabet etmek|1 (noun)|yarışmak rekabet|1 (noun)|yarışma|yarış|rakiplik rekâket|1 (noun)|kekemelik|pepemelik rekizasyon|1 (noun)|istimval rekiz|1 (noun)|dikme|saplama|kurma reklamcılık|1 (noun)|tanıtıcılık reklâm ışıntısı|1 (noun)|spot reklâm levhası|1 (noun)|duvara reklâm|1 (noun)|resim reklam ressamı|1 (noun)|kitaplar|dergiler|afişler reklam|1 (noun)|tanıtım reklam yazarı|1 (noun)|basın|radyo rekor|1 (noun)|erişim rekreasyon|1 (noun)|yeniden yapma rektör|1 (noun)|yönetimden rektum|1 (noun)|göden rekzetmek|1 (noun)|dikmek|saplamak|kurmak relatif|1 (noun)|bağıntılı|görece|ilgilik remayözcü|1 (noun)|bant|pat|cep remende|1 (noun)|ürkek|ürkücü remim|1 (noun)|çürümüş|çürük remiz|1 (noun)|mahlas|sembol|rumuz remz|1 (noun)|işaret|rumuz rencber|1 (noun)|ırgat rencide etmek|1 (noun)|incitmek|kırmak rencide|1 (noun)|incinmiş rencide olmak|1 (noun)|incinmek rencür|1 (noun)|hasta rençber|1 (noun)|çiftçi|ırgat rençberlik|1 (noun)|çiftçilik|ırgatlık rençper|1 (noun)|işçi|tarla|bağ|bahçe|ırgat|çiftçi rençperlik|1 (noun)|ırgatlık rendelemek|1 (noun)|yontarlamak|pahlamak rendelenebilen|1 (noun)|plâstik cam rendelenmemiş|1 (noun)|rendesiz rendelenmiş|1 (noun)|rendeli rendeli|1 (noun)|rendelenmiş rendesiz|1 (noun)|rendelenmemiş rende|1 (noun)|yontar|peynir|soğan rendide|1 (noun)|ufaltılmış|düzeltilmiş rengarenk|1 (noun)|alaca rengârenk|1 (noun)|alacalı|renk renk ren geyiği|1 (noun)|sütünden rengi|1 (noun)|argon|azot|hidrojen|nesne|oksijen|oleik rengi atmak|1 (noun)|sararmak rengini|1 (noun)|demli|solgun renkçi|1 (noun)|ışığı renk gelmek|1 (noun)|renklenmek|canlanmak renk körlüğü|1 (noun)|akromatopsi renklemek|1 (noun)|boyamak renklemeli|1 (noun)|pitoresk renklendirilmesine|1 (noun)|bayan kuaförü renklendirmek|1 (noun)|neşelendirmek renklenmek|1 (noun)|canlılık|renk gelmek renklerde|1 (noun)|bakmak renkler|1 (noun)|elvan renkli basın|1 (noun)|boyalı basın renkli|1 (noun)|neşeli|canlı|ilginç|boyalı|mülevven|revnaklı|sarmaşık renk|1 (noun)|nitelik|boya|gûn|ireng|uymak|üslûp renkölçer|1 (noun)|kolorimetre renk ölçme|1 (noun)|sıvıların|kolorimetri renk renk|1 (noun)|rengârenk renkseme|1 (noun)|kromatografi renksemez|1 (noun)|akromatik renkser|1 (noun)|kromatik renkseyici|1 (noun)|kromatograf renksiz|1 (noun)|soluk|akrilik|asetilen|benzin|boyasız|etilen|hava|hidroklorik asit|jelâtin|karbondioksit|karbonmonoksit|kloroform|kripton|ksenon|kül gibi|magnezyum sülfat|nikotin|su|sülfürik asit|ter|terebentin renkten renge girmek|1 (noun)|sıkılmak renkveren|1 (noun)|kromofor renk vermemek|1 (noun)|ideallerini renk yuvarı|1 (noun)|kromosfer renyum|1 (noun)|2 reosta|1 (noun)|dimmer repertuar|1 (noun)|dağar|dağarcık|birikim replikasyon|1 (noun)|tekrarlama|eşleşme replik|1 (noun)|oyunda repo|1 (noun)|faiz|portföy represant|1 (noun)|temsilci reprint|1 (noun)|eşbaskı reprodüksiyon|1 (noun)|çoğaltma|röprodüksiyon reprodüksiyon ve klişe teknisyeni|1 (noun)|dergi|broşür|gazete re|1 (noun)|rhenyum|gam|kontrabas resen|1 (noun)|kendiliğinden|doğrudan doğruya resepsiyoncu|1 (noun)|bürolara|otellere|hastanelere resepsiyon|1 (noun)|kabul reseptör|1 (noun)|almaç|ahize resesif|1 (noun)|çekinik resesyon|1 (noun)|durgunluk resimci|1 (noun)|fotoğrafçı|nakkaş resimde|1 (noun)|espri|nükte resimleme|1 (noun)|illüstrasyon resimlemek|1 (noun)|resimlendirmek resimlendirmek|1 (noun)|resimlemek resimlere|1 (noun)|çerçeveci resimler|1 (noun)|nuküş resimlik|1 (noun)|albüm resimli|1 (noun)|musavver resim|1 (noun)|varlıkların|tören|fotoğraf|açık|akyaprak|albüm|bediz|belge|çerçeve|görsel sanatlar|güzel sanatlar|levha|model|reklâm|suret|tanrı|tasvir|taş basması|telefotografi|telekomünikasyon|yağlı boya resim yazı|1 (noun)|hiyeroglif resistivity|1 (noun)|direnirlik resmegider|1 (noun)|fotojenik resmen|1 (noun)|devletçe|kanuna|yöntemince|kesinlikle|açıkça resmetme|1 (noun)|illüstrasyon resmetmek|1 (noun)|işlemek|nakşetmek|çizmek resmî elbise|1 (noun)|üniforma|toplantı|kıyafet resmî giysi|1 (noun)|üniforma resmiküşat|1 (noun)|açılış töreni resmîlik|1 (noun)|resmiyet resmî|1 (noun)|teklifli|ciddî|formel resmiyet|1 (noun)|resmîlik|mesafe ressam|1 (noun)|abstre|naturmort|bedizci ressamların|1 (noun)|palet restoranlar|1 (noun)|meydancı restoran|1 (noun)|lokanta restorasyon|1 (noun)|onarım|yenileme restorasyon teknisyeni|1 (noun)|cam|taş|tablo|kağıt|mozaik|metal restore etmek|1 (noun)|onarmak rest|1 (noun)|pokerde resul|1 (noun)|yalvaç|haberci|elçi|peygamber|yalavaç reşit|1 (noun)|ergin|iyiyi reşit olmak|1 (noun)|erginleşmek retina|1 (noun)|ağ tabaka retorik|1 (noun)|belâgat|belagat revaç|1 (noun)|sürüm|geçerlik revaçta olmak|1 (noun)|değerli revakiye|1 (noun)|stoacılık revak|1 (noun)|sundurma revan|1 (noun)|giden|yürüyen revan olmak|1 (noun)|gitmek reva|1 (noun)|yakışır|yerinde|uygun reverans|1 (noun)|yükünük revir|1 (noun)|okul reviş|1 (noun)|gidiş|yürüyüş|üslûp|tutum|yol revizyon|1 (noun)|bakım|saptırım|düzeltme|yenileme|yenilenme|inceleme revizyonculuk|1 (noun)|revizyonizm revizyoncu|1 (noun)|revizyonist revizyonist|1 (noun)|saptırımcı|revizyoncu revizyonizm|1 (noun)|saptırımcılık|revizyonculuk revnaklı|1 (noun)|renkli|popüler revnak|1 (noun)|parlaklık revnak vermek|1 (noun)|hoşluk|güzellik revolver|1 (noun)|altıpatlar revzene|1 (noun)|pencere reybe|1 (noun)|şüphecilik reybî|1 (noun)|şüpheci rey|1 (noun)|düşünce|fikir|oy|görüş reyhan|1 (noun)|fesleğen reyon|1 (noun)|bölüm reyting|1 (noun)|değerlendirme|takdir|rating rezalet|1 (noun)|alçaklık|ayıp|kepazelik|maskaralık|rezillik rezalet;alçaklık|1 (noun)|fezahat rezanet|1 (noun)|ağırbaşlılık|vakar rezan|1 (noun)|vakur rezaya|1 (noun)|belalar|musibetler|felaketler rezede çiçeği|1 (noun)|rezede rezede|1 (noun)|rezede çiçeği reze|1 (noun)|menteşe|hırdavat rezene|1 (noun)|maydanozgillerden rezervasyon|1 (noun)|otel|gazino|lokanta|ayırtma rezerve|1 (noun)|ayırtım rezerv|1 (noun)|saklanmış|yedek|ihtiyat|demir|biriki|çekince rezervuar|1 (noun)|biriktirici rezil|1 (noun)|alçak|aşağılık|kakıntı|kepaze|mahruz|maskara|rüsva|rüsvay rezilce|1 (noun)|aşağılık rezili çıkmak|1 (noun)|bozulmak|parçalanmak rezillik|1 (noun)|rezalet|düşkünlük|rüsvaylik rezistans|1 (noun)|direnç rezonans|1 (noun)|seselim|tannanlık|yankılaşım rezonatör|1 (noun)|çınlaç rf|1 (noun)|rutherfordyum rhenyum|1 (noun)|re rhodiyum|1 (noun)|rh rh|1 (noun)|rhodiyum rısk|1 (noun)|geçim rıza göstermek|1 (noun)|onamak rıza|1 (noun)|isteme|istek rızk|1 (noun)|yiyecek|azık|doygu riayeten|1 (noun)|sayarak|uyarak riayet etmek|1 (noun)|uymak riayetkâr|1 (noun)|uyan riayet|1 (noun)|sayma|saygı|ağırlama|uyma riayetsizlik|1 (noun)|saygısızlık|uymazlık|dinlemezlik riayetsiz|1 (noun)|saygısız|kaba rica|1 (noun)|dileyiş|dileme|dilek|yalvarış rica etmek|1 (noun)|dilemek rical|1 (noun)|büyükler|erkan|erkekler ric'at etmek|1 (noun)|gerilemek ricat|1 (noun)|vazgeçme|çekilme|geri çekilme|gerileme ric'at|1 (noun)|vazgeçme|gerileme ricl|1 (noun)|ayak rijit|1 (noun)|sert rikkat|1 (noun)|incelik|naziklik|sevecenlik|acıma rikkatli|1 (noun)|nazik|kibar|ince|duygulu|sevecen rikkat vermek|1 (noun)|duygulandırmak|etkilemek rimel|1 (noun)|maskara rina|1 (noun)|tırpana rindane|1 (noun)|rintçe ringa|1 (noun)|hamsigiller rintçe|1 (noun)|rindane rint|1 (noun)|sarhoş|kalender|aldırışsız|ehlidil|gönül eri risale|1 (noun)|broşür|booklet risalet|1 (noun)|peygamberlik risk|1 (noun)|riziko ritim|1 (noun)|dizem ritimli|1 (noun)|dizemli|ritmik ritimsiz|1 (noun)|dizemsiz ritm|1 (noun)|dizem|tartım ritmik|1 (noun)|dizemli|tartımlı|ritimli|ritmli|taninli ritmi|1 (noun)|marş ritmli|1 (noun)|dizemli|tartımlı|ritmik|pop müzik ritmsiz|1 (noun)|dizemsiz rituel|1 (noun)|ayin ritüel|1 (noun)|ayin rivayet etmek|1 (noun)|duyultulamak rivayet|1 (noun)|söylenti riya|1 (noun)|ikiyüzlülük|inandığı riyakârane|1 (noun)|ikiyüzlülükle|riyakârca riyakârca|1 (noun)|riyakârane riyakâr|1 (noun)|ikiyüzlü|müraî|yüze gülücü riyakârlık|1 (noun)|ikiyüzlülük|müraîlik riyakarlık|1 (noun)|mürâilik riyakar|1 (noun)|mürâi|yalpak riyal|1 (noun)|iran riyaset|1 (noun)|başkanlık riyazet|1 (noun)|perhiz riyazî|1 (noun)|matematik|matematiksel riyaziyeci|1 (noun)|matematikçi riyaziye|1 (noun)|matematik riyolit|1 (noun)|liparit riziko|1 (noun)|risk rn|1 (noun)|radon roba|1 (noun)|giysi|giyecek robdöşambr|1 (noun)|ropdöşambr rodyum|1 (noun)|12|sert roka|1 (noun)|turpgillerden|kokulu roketatar|1 (noun)|bazuka rokfor peyniri|1 (noun)|rokfor rokfor|1 (noun)|rokfor peyniri rol çatışması|1 (noun)|davranışlar rol kesmek|1 (noun)|yalan rol|1 (noun)|üstlence|gösteriş rol yapmak|1 (noun)|yalan roma|1 (noun)|kayser romalıların|1 (noun)|ihram romanca|1 (noun)|çingene dili roman|1 (noun)|çingene|romen|esmer vatandaş|çatı|diyalog|erosçu|kahraman|kişi|metin yazarı|mikrofona koymak|tip|ülküt romanesk|1 (noun)|duygusal|düşçü romanımsı|1 (noun)|romansı romansı|1 (noun)|romanımsı romantik|1 (noun)|duygusal|balad|balat romantizm|1 (noun)|duygu romanya|1 (noun)|balkanlar|macaristan romen|1 (noun)|roman ropdöşambr|1 (noun)|robdöşambr rotasyon|1 (noun)|döngü rotatif|1 (noun)|döner-basar rotor|1 (noun)|döneç rozet|1 (noun)|musluğun rölâtif|1 (noun)|bağıntılı|izafî|nispî|göreli rölatif|1 (noun)|göreceli|nispî rölâtivist|1 (noun)|bağıntıcı rölativite|1 (noun)|bağıllık rölâtivite|1 (noun)|bağıntı|görelik|izafet|bağıllık|bağıntılılık|görelilik|izafiyet rölâtivizm|1 (noun)|bağıntıcılık|görecelik|izafiye|görecilik röle|1 (noun)|değiştirgeç|bağlak rölöve|1 (noun)|bozulma rölyef|1 (noun)|kabartma rölyefli|1 (noun)|kabartmalı römork|1 (noun)|çekilgi|ıramık|kasa rönesans|1 (noun)|yenidendoğuş|uyanış röntgenci|1 (noun)|dikizci röntgencilik|1 (noun)|dikizcilik röportaj|1 (noun)|görüşüm|mülâkat röprezantan|1 (noun)|tanıtmacı röprodüksiyon|1 (noun)|çoğaltma|reprodüksiyon rötar|1 (noun)|gecikme rötarlı|1 (noun)|gecikmeli|tehirli rötuş etmek|1 (noun)|değiştirmek rötuşlu|1 (noun)|düzeltilmiş rötuş yapmak|1 (noun)|düzeltmek röveşata|1 (noun)|makaslama ruam|1 (noun)|sakağı rubaba|1 (noun)|kabak kemane ruba|1 (noun)|giysi|giyecek|urba rubaî|1 (noun)|dördül rudbar|1 (noun)|çay|akarsu ruf|1 (noun)|çatı|dam rugan|1 (noun)|ayakkabı rugby|1 (noun)|ragbi ruhanidir|1 (noun)|baksı ruhanî|1 (noun)|manevî ruhaniyet|1 (noun)|manevîlik ruhbaniyet|1 (noun)|ruhbanlık ruhbanlık|1 (noun)|ruhbaniyet ruhban|1 (noun)|rahipler ruh bilimcilik|1 (noun)|sanat|psikolojizm ruh bilimci|1 (noun)|ruhiyatçı|psikolog ruhbilim|1 (noun)|duyum|heyecan|ruhiyat|psikoloji ruh bilimi|1 (noun)|duyum|heyecan|ruhiyat|psikoloji ruhbilimsel|1 (noun)|psikolojik ruh bilimsel|1 (noun)|psikolojik|ruhsal ruhçözümcü|1 (noun)|psikanalist ruhçözümsel|1 (noun)|psikanalitik ruhçözümü|1 (noun)|psikanaliz ruhçul|1 (noun)|psişik ruhçuluk|1 (noun)|tinselcilik|spritualizm ruhen|1 (noun)|acil tıp teknisyeni ruh göçü|1 (noun)|tenasüh|reenkarnasyon ruh hastası|1 (noun)|psikopat ruhi|1 (noun)|ruhsal ruhî|1 (noun)|ruhsal|eşitlik|psişik|tinsel ruhiyatçı|1 (noun)|psikolog|ruh bilimci ruhiyat|1 (noun)|psikoloji|ruh bilimi|ruhbilim ruh kazandırmak|1 (noun)|hareketli ruhlar|1 (noun)|enfüs|ervah|feeri|ifrit ruhlu|1 (noun)|canlı|etkili ruh ölçümü|1 (noun)|psikometri ruhölçümü|1 (noun)|psychometry ruh ötesi|1 (noun)|metapsişik ruhötesi|1 (noun)|metapsychics ruhsal|1 (noun)|ruhî|psişik|psikolojik|ruhi|tinsel|ruh bilimsel|tını ruhsarçruhsare|1 (noun)|yanak ruhsat|1 (noun)|izin|müsaade|ruhsatname|destur ruhsatlı|1 (noun)|yapılması|kullanılması ruhsatname|1 (noun)|ruhsat ruhsatsız|1 (noun)|yapılması ruhs|1 (noun)|ucuzluk ruhsuz|1 (noun)|cansız|güçsüz|etkisiz|miskin|heyecansız|uruhsuz ruh|1 (noun)|tin|canlılık|duygu|öz|esans|hayalet|abı|beğdüz emen|can kuşu|derun|diril|ederkon|tayf|tın|tiril|üzüt ruhu|1 (noun)|anlamamak ruhunda güneş açmak|1 (noun)|rahatlamak|sevinmek|neşelenmek|coşmak ruhunu teslim etmek|1 (noun)|ölmek ruj|1 (noun)|dudak boyası rukiye|1 (noun)|büyüleyici|sihirleyici|efsun rukum|1 (noun)|rakamlar|sayılar rulet|1 (noun)|pastacı|pastacıların rulo|1 (noun)|silindir|pasta|dondurma|verdane rum|1 (noun)|anadolu|urum rum ateşi|1 (noun)|grejuva rumh|1 (noun)|mızrak|kargı|süngü rumuz|1 (noun)|semboller|sembol|simge|remiz|remz runik|1 (noun)|rünik run|1 (noun)|rün ru|1 (noun)|ruthenyum rusçuk|1 (noun)|deliorman rus|1 (noun)|moskof|moskof gâvuru|slav|urus rus salatası|1 (noun)|patates|bezelye|pancar|havuç|kapari rustaî|1 (noun)|köylü rustik|1 (noun)|kırsal rusya|1 (noun)|bağımsız devletler topluluğu|baltık denizi devletleri konseyi|orta asya rusya'da|1 (noun)|troyka ruşen|1 (noun)|aydın ruteb|1 (noun)|dereceler rutenyum|1 (noun)|7 ruthenyum|1 (noun)|ru rutherfordyum|1 (noun)|rf rutin|1 (noun)|alışılagelen|sıradan|sıradanlık|alışı rutubetlendirmek|1 (noun)|nemlendirmek rutubetlenmek|1 (noun)|nemlenmek|ıslanmak rutubetli|1 (noun)|nemli|yapış yapış rutubet|1 (noun)|nem|yaşlık|gönen ruzgar|1 (noun)|zaman|devir|hengâm|vakit ruz|1 (noun)|gün|şeb ruzname|1 (noun)|gündem ruzuşeb|1 (noun)|sürekli rûz|1 (noun)|zaman rübap|1 (noun)|rebap rücu|1 (noun)|cayma|tersinme|kayıtım rüçhan|1 (noun)|üstünlük|yeğlik rüesa|1 (noun)|başkanlar rüfekaa|1 (noun)|arkadaşlar rüfeka|1 (noun)|arkadaş|arkadaşlar rükbe|1 (noun)|diz rükû|1 (noun)|namaz rümh|1 (noun)|mızrak|kargı rünik|1 (noun)|runik rün|1 (noun)|run rüppell akbabası|1 (noun)|benekli akbaba rüsta|1 (noun)|köy|nahiye|çiftlik rüstik|1 (noun)|kırsal rüsub|1 (noun)|tortu|çöküntü|telve rüsum|1 (noun)|vergiler rüsup|1 (noun)|tortu|çökel|çökelti|telve rüsva|1 (noun)|rezil|maskara|rüsvay rüsvaylik|1 (noun)|rezillik|kepazelik rüsvay|1 (noun)|rezil|maskara|rüsva rüşeym|1 (noun)|oğulcuk|embriyon|embriyo rüşt|1 (noun)|erginlik rüşvet|1 (noun)|yedirmelik|algı|arpa|bartıl|yemlik rütbeli|1 (noun)|payedar rütbe|1 (noun)|mertebe|derece|paye|subay|mevki|aşama|küçük|mesabe|pâ-yı|vesîle rütbesiz|1 (noun)|kıdemsiz rüveyde|1 (noun)|ince|nazik rüya|1 (noun)|düş|hayal|umut|töştük|tüş rüyasında görememek|1 (noun)|olacağını rüyet|1 (noun)|görme rüzdak|1 (noun)|köy rüzgâr altı|1 (noun)|poca rüzgâr gibi|1 (noun)|çabucak rüzgârlamak|1 (noun)|estirmek|savurmak rüzgarlı|1 (noun)|eşkin|yelekin|yeles|yelis|yeliz rüzgârlık|1 (noun)|yelkesen rüzgârlı|1 (noun)|yelli rüzgârölçer|1 (noun)|yelölçer rüzgar payı|1 (noun)|binme rüzgar|1 (noun)|rüzgâr|boran|erozyon|ölüzge rüzgâr üstü|1 (noun)|orsa rüzgâr|1 (noun)|yel|bad|baş tutamamak|baştutamamak|meteor|meteoroloji|rüzgar|sökmek|yenilenebilir enerji|zaman saadet asrı|1 (noun)|devrisaadet saadetli|1 (noun)|mutlu saadet|1 (noun)|mutluluk|ongunluk|mut|kut saat gibi|1 (noun)|dakik saatin|1 (noun)|yelkovan saat kulesi|1 (noun)|kule saat|1 (noun)|vakit|zaman|sayaç|fanus|kadran|köstek sabah akşam|1 (noun)|daima|sürekli|devamlı sabah|1 (noun)|gündüzün|sabahleyin|subh sabahı bulmak|1 (noun)|sabahlamak sabahın köründe|1 (noun)|erkenden sabahlamak|1 (noun)|sabahı bulmak sabahlar hayrolsun!|1 (noun)|günaydın! sabahleyin|1 (noun)|sabah|sabah vakti|çınsabah|sabah sabah|sabahtan sabahlı|1 (noun)|akşamlı sabahlı sabah sabah|1 (noun)|sabahleyin|erkenden sabahtan|1 (noun)|sabahleyin sabah vakti|1 (noun)|sabahleyin saba|1 (noun)|kaba saba|saba rüzgârı saban|1 (noun)|akos|çift sürmek|çizgen sabanın|1 (noun)|saban kulağı sabankıran|1 (noun)|kayışkıran saban kulağı|1 (noun)|sabanın saban sürmek|1 (noun)|güreşte saba rüzgârı|1 (noun)|saba sabıkalı|1 (noun)|önsuçlu|künyesi bozuk|sicilli sabıka|1 (noun)|önsuç sabık|1 (noun)|geçen|önceki|eski sabın|1 (noun)|sabun sabır|1 (noun)|acı|yoksulluk|dayanç|aza|çıdam|götürüm|şekibe sabır etmek|1 (noun)|sabretmek sabırlı|1 (noun)|katlanan|sabreden|götürümlü|içi geniş|şekib sabırsız|1 (noun)|dayançsız|aceleci|canı tez|içi dar|içi tez sabırsızlanmak|1 (noun)|acele etmek sabırsızlık|1 (noun)|dayançsızlık|katlantısızlık|çatlamak|içi içine sığmamak sabi|1 (noun)|çaşka sabih|1 (noun)|güzel|şirin|tatlı sabikan|1 (noun)|evvelce sabiler|1 (noun)|sıbyan sabit|1 (noun)|durağan|duruk|tanıtlanmış|değişmeyen|çakılı|durgan|dursayı|mıhlı|payidar|yarpan sabite|1 (noun)|durağan yıldız sabit fikirli|1 (noun)|saplantılı sabit fikir|1 (noun)|saplantı sabitleşmek|1 (noun)|durağanlaşmak sabitleştirmek|1 (noun)|çivilemek sabotaj|1 (noun)|baltalama sabotajcı|1 (noun)|baltalayıcı|baltalıyıcı sabotajcılık|1 (noun)|baltalayıcılık sabotaj yapmak|1 (noun)|yıkmak|baltalamak sabote|1 (noun)|baltalama sabote etmek|1 (noun)|baltalamak|kundaklamak sabredememek|1 (noun)|dayanamamak sabreden|1 (noun)|sabırlı sabretmek|1 (noun)|dayanmak|katlanmak|çıdamak|hazmetmek|kendini tutmak|sabır etmek sabretme|1 (noun)|musabere sabrınıtüketmek|1 (noun)|bardağıtaşırmak sabuk|1 (noun)|abuk subuk sabuklama|1 (noun)|saçmalama|hezeyan sabuklanma|1 (noun)|hezeyan sabun|1 (noun)|fosforik|sabın sabun köpüğü gibi sönmek|1 (noun)|sönmek sabun otu|1 (noun)|çöven sacayağı|1 (noun)|sacayak|üçayak sacayak|1 (noun)|sacayağı sac böreği|1 (noun)|ıspanak sacdan|1 (noun)|kaşağı|mangal sac kavurması|1 (noun)|domates sactan|1 (noun)|kaşağı sac|1 (noun)|yassı demir|bidon|boyacı saç ağartmak|1 (noun)|saç sakal ağartmak saçak bulut|1 (noun)|ince|sirrus saçak|1 (noun)|püskül|paraçol saçalamak|1 (noun)|saçmak|serpmek saçalanmak|1 (noun)|saçılmak|dökülmek saçan|1 (noun)|naşir saç|1 (noun)|dolaşmak|efil efil|gümrah|haddeci|heykeltıraş|krank saçı başı ağarmak|1 (noun)|yaşlanmak saçık|1 (noun)|saçılmış|serpilmiş saçılmak|1 (noun)|dağılmak|yayılmak|çavmak|saçalanmak|savrulmak saçılmış|1 (noun)|saçık saçına ak düşmek|1 (noun)|yaşlanmak saçıntı|1 (noun)|döküntü saçı|1 (noun)|şeker|arpa|bol paça|konfeti|tıraşı gelmek saçıştırma|1 (noun)|dağıtmak|serpmek saçıştırmak|1 (noun)|dağıtmak saçı uzun aklı kısa|1 (noun)|düşüncesiz|aptal saçkıran|1 (noun)|kılkıran saçları|1 (noun)|çiti yapmak saçların|1 (noun)|tarak saçlarıörmek|1 (noun)|beliklemek saçmak|1 (noun)|dökmek|neşretmek|saçalamak|savurmak|serpmek saçmalama|1 (noun)|hezeyan|sabuklama saçmalamak|1 (noun)|anlamsız|gereksiz|tutarsız|hezeyan etmek|mayıslamak|patavatsızlık|üşütmek|zırvalamak saçmalık|1 (noun)|davranış|abesiyet|abuk sabukluk|abuk subukluk saçma tiyatro|1 (noun)|absürt tiyatro saçma|1 (noun)|yersiz|pestenkerani|absürd|absürt|gayrimakul|herze|malayani|neşir|sudan|vahi|yave|zırva saç sakal ağartmak|1 (noun)|saç ağartmak saçsız|1 (noun)|kabak|tas gibi saçta|1 (noun)|ben|ponpon sadaka|1 (noun)|acımalık sadâkat|1 (noun)|hakıkat sadakatli|1 (noun)|sadık sadakat|1 (noun)|sağlam|bağlılık sadakatsizlik göstermek|1 (noun)|açıklamak sadakatsizlik|1 (noun)|ihanet sadak|1 (noun)|kuburluk|okluk sadalı|1 (noun)|sedalı sadaret|1 (noun)|sadrazamlık sada|1 (noun)|ses|seda sadasız|1 (noun)|sedasız sadece|1 (noun)|yalnızca|ancak|sade|bir|hemen|safi|salt|sırf|tek|yalnız sade|1 (noun)|gösterişsiz|arı|yalın|süsü|yalnız|ancak|sadece|süssüz|babayani|dal|düpedüz|düz|mahz|merasimsiz|naif|yoz sadeleşmek|1 (noun)|yalınlaşmak|özleşmek sadeleşme|1 (noun)|yalınlaşma sadeleştirmek|1 (noun)|yalınlaştırmak|özleştirmek sadelik|1 (noun)|yalınlık|gösterişsizlik sade suya|1 (noun)|yağsız sadettin|1 (noun)|kutluluk sadeyağ|1 (noun)|sağyağ sadıkane|1 (noun)|sadıkça sadıkça|1 (noun)|sadıkane sadık|1 (noun)|doğru|gerçek|sadakatli|adal|baduruk|bağlı|cingil|çınak|dalmaçyalı|elban|halil|yanbaş sadık dost|1 (noun)|dost sadıra şifa vermek|1 (noun)|gönlü|ferahlatmak sâdır|1 (noun)|çıkan|görünen sadır olmak|1 (noun)|çıkmak sadır|1 (noun)|sadrazam|fide|göğüs|sine|yürek|kalp sadik|1 (noun)|sadist sadir|1 (noun)|şaşan sadist|1 (noun)|elezer|sadik sadistlik|1 (noun)|sadizm|elezerlik sadizm|1 (noun)|sadistlik|elezerlik sadme|1 (noun)|çarpışma|tokuşma|vurma|sarsıntı sadra şifa vermek|1 (noun)|gönlü|ferahlatmak sadrazam|1 (noun)|buyrultu|kapı halkı|lala|sadır|silâhtar|veziriazam sadrazamın|1 (noun)|falakacı sadrazamlık|1 (noun)|sadaret sadun|1 (noun)|mübarek|kutlu safahat|1 (noun)|evreler|safhalar safalı|1 (noun)|şenlikli|eğlenceli safa|1 (noun)|sefa|saflık|berraklık saf bağlamak|1 (noun)|sıralanmak safça|1 (noun)|bön bön bakmak|saf saf safderun|1 (noun)|saf saf dışı|1 (noun)|ilgisiz|bağlantısız|işlemez safdil|1 (noun)|saf|ayran delisi safer|1 (noun)|sefer saffet|1 (noun)|temizlik|arılık|saflık safha|1 (noun)|evre|faz|mertebe safhalar|1 (noun)|safahat safiha|1 (noun)|ince|levha safi|1 (noun)|katıksız|duru|temiz|net|yalnız|sadece safir|1 (noun)|gökyakut|gök yakut safiyet|1 (noun)|saflık|temizlik sâfiyet|1 (noun)|şuhuduna saf|1 (noun)|katışıksız|dizi|sıra|katıksız|arı|halis|has|temiz|pak|pür|duru|yalın|akkan|akman|allah'ın adamı|allahlık|andavallı|arca|aydınlık|bön|bönce|çığla|çığlan|çıplak|çimçik|erden|ilkelcilik|katkısız|koşun|mahz|masum|naif|ördek avlamak|öz|pakize|pırlanta gibi|safderun|safdil|saftirik|som|süzme|şaban|tabiî|yalunmuş|yasal|yüreği temiz|zülâl saflaşmak|1 (noun)|arılaşmak saflaştırılmış|1 (noun)|rafine saflık|1 (noun)|arılık|bekâret|bönlük|paklık|safa|saffet|safiyet safrakesesi|1 (noun)|ödkesesi safran|1 (noun)|süsengillerden|zafran safra|1 (noun)|öd|taş|sıkıntı|tedirginlik|balast saf saf|1 (noun)|safça safsata|1 (noun)|boş|temelsiz|sofizm|aldatı safsatacı|1 (noun)|boş|temelsiz safsatacılık|1 (noun)|bilgicilik safsatalı|1 (noun)|sofistik saftirik|1 (noun)|saf|budala|acemi safvet|1 (noun)|paklık sagak|1 (noun)|çene saglamlaştırmak|1 (noun)|pekitmek sagucu|1 (noun)|ağıtçı sagu|1 (noun)|hint irmiği sağalmak|1 (noun)|iyileşmek sağaltıcı|1 (noun)|asalağı sağaltımcı|1 (noun)|therapist sağaltımevi|1 (noun)|sanatoryum sağaltım|1 (noun)|terapi|tedavi|ameliyat sağaltmak|1 (noun)|iyileştirmek|tedavi etmek sağaltma|1 (noun)|tedavi sağaltma:|1 (noun)|tedavi sağanak|1 (noun)|boğanak sağa sola bakmadan|1 (noun)|saygısızca sağcı|1 (noun)|sağ sağdıç emeği|1 (noun)|çaba sağduyu|1 (noun)|doğru|aklıselim|hissiselim sağduyuya|1 (noun)|acayip|tabiî sağ esen|1 (noun)|sağlıkla|esenlikle sağgörü|1 (noun)|basiret sağgörülü|1 (noun)|basiretli sağgörüsüz|1 (noun)|basiretsiz sağgörüsüzlük|1 (noun)|basiretsizlik sağılan|1 (noun)|sağmal sağılmak|1 (noun)|akmak|kaymak sağımlı|1 (noun)|sağmal sağını solunu bilmemek|1 (noun)|dikkatsiz|şaşkın|düşüncesiz sağın|1 (noun)|sahih sağır|1 (noun)|işitmeyen|donuk|ağır|kulağı tıkalı|sağır işitmez uydurur sağır işitmez uydurur|1 (noun)|sağır sağırlaşmak|1 (noun)|sağır olmak sağır olmak|1 (noun)|sağırlaşmak sağır yılan|1 (noun)|engerekgillerden sağ iç|1 (noun)|futbolda sağîr|1 (noun)|seyreden|dolaşan|başkası|diğeri sağistem|1 (noun)|hüsnüniyet sağladığıyarar|1 (noun)|aldığıabdest ürküttüğü kurbağaya değmemek sağlamak|1 (noun)|bulmak|çıkarmak|kurmak|tedarik etmek|tedariklemek|temin etmek|torbaya koymak|uydurmak|vesile olmak sağlamalar|1 (noun)|teyidat sağlama|1 (noun)|mizan|tedarik|temin sağlam|1 (noun)|dayanıklı|yıkılmaz|bozulmamış|sağlıklı|sıhhatli|güvenilir|gerçek|muhakkak|akva|berik|berk|bomba gibi|ciddî|çın|çinke|defosuz|dek|dimdik|dinç|dipçin|for|gürbüz|kaynak kişi|kip|kuvvetli|matematiksel|metin|mevsuk|muhkem|otantik|oturaklı|pek|sadakat|sağ|sağlıksız|salim|stabil|tendürüst|üstelik|üstüvan|yakin|zinde sağlam durmak|1 (noun)|gücünü sağlamlaşmak|1 (noun)|berkimek|kavileşmek|kök salmak|pekleşmek|perçinleşmek sağlamlaştırılmış|1 (noun)|muhkem|müstahkem|stabilize sağlamlaştırma|1 (noun)|berkitme|tahkim|takviye|tarsin|tekit|temin|teşdit sağlamlaştırmak|1 (noun)|pekiştirmek|berkitmek|esaslandırmak|kavileştirmek|perçinlemek|perçinleştirmek|stabilize etmek|tahkim etmek|takviye etmek|tarsin etmek|tekit etmek|teyit etmek sağlamlığını|1 (noun)|çürümek sağlamlığı|1 (noun)|zayıf sağlamlık|1 (noun)|berklik|metanet|peklik|rasafet|salâbet|selamet|zindelik sağlanılmak|1 (noun)|gelmek sağlanmak|1 (noun)|çıkmak sağlanmış|1 (noun)|hazırlop|müemmen sağlayan|1 (noun)|sağlayıcı|turbo sağlayıcı|1 (noun)|sağlayan sağlıcakla|1 (noun)|sağlıkla|esenlikle sağlığı|1 (noun)|güçlü kuvvetli|keyfi yerinde|süngüsü düşük sağlığında|1 (noun)|yaşarken|dünya gözü ile görmek|yemeyenin malını yerler sağlığını|1 (noun)|hay hayı gitmek vay vayı kalmak sağlığınıkazanmak|1 (noun)|afiyet bulmak sağlığın|1 (noun)|sağlık bilgisi sağlık bilgisi|1 (noun)|sağlığın|hijyen sağlıkbilimsel|1 (noun)|tıbbi sağlıkbilim|1 (noun)|tıp sağlık|1 (noun)|esenlik|sıhhat|sağ|canlı|salık|afiyet|asgarî ücret|çalışmacı|dirimlik|dirlik|ese|karne|keyif|lojistik|mizaç|üzerinize afiyet sağlık karnesi|1 (noun)|karne sağlıklama|1 (noun)|sanitasyon sağlıkla|1 (noun)|sağ esen|sağlıcakla sağlıklı|1 (noun)|sıhhatli|sağlam|doğru|güvenilir|gerçek|afiyet üzere olmak|alı al, moru mor|asan|dimdik|esen|esenlü|etli canlı|iyi|kanlı canlı|kara yağız|nur topu gibi|pürsıhhat|tosun sağlık muayenesi|1 (noun)|muayene sağlıksal|1 (noun)|hijyenik sağlıksız|1 (noun)|sağlam|doğru|sıhhatsiz|abur cubur|gayrisıhhî|kaburgaları sayılmak|mustarip|öksürüklü tıksırıklı|yarım sağlık yurdu|1 (noun)|darüşşifa sağlı sollu|1 (noun)|sollu sağmal|1 (noun)|sağılan|sağımlı|sömürülen|sütlü sağ olsun|1 (noun)|para sağpaylı|1 (noun)|hak sahibi sağ|1 (noun)|sağlam|katkısız|sağcı|canlı|esen|sağlık|taraf|turdu sağsöz|1 (noun)|hikmetli|hikmet sağu|1 (noun)|ağıt sağucu|1 (noun)|ağıtçı sağyağ|1 (noun)|sadeyağ saha|1 (noun)|alan|meydan|yakut sahabeler|1 (noun)|ashap sahabe|1 (noun)|sahipler sahabetçi|1 (noun)|koruyucu sahabet etmek|1 (noun)|korumak|kayırmak sahabet|1 (noun)|koruma|kayırma sahaca|1 (noun)|yakutça sahavet|1 (noun)|akılık|seleklik|cömertlik sahel kuşağı|1 (noun)|sahel sahel|1 (noun)|sahel kuşağı sahici|1 (noun)|gerçek sahiden|1 (noun)|gerçekten|hakikaten sahife|1 (noun)|sayfa sahi|1 (noun)|gerçekten|essah|ola sahih|1 (noun)|gerçek|doğru|sağın|hakikî sahihlik|1 (noun)|gerçeklik sahildar|1 (noun)|kıyıdaş sahileşmek|1 (noun)|gerçekleşmek sahileştirmek|1 (noun)|gerçekleştirmek sahil|1 (noun)|kıyı|yaka|yalı|buldak sahip çıkmak|1 (noun)|korumak sahip|1 (noun)|iye|ıs|malik|ehil|koruyan|ege|eke|hâce|ıssı|mevlâ sahiplenmek|1 (noun)|atmak|dadılık etmek sahipler|1 (noun)|ashap|sahabe sahiplik|1 (noun)|iyelik|el|mülkiyet sahipsiz eve it buyruk|1 (noun)|benimsemediği sahipsiz|1 (noun)|iyesiz|koruyucusu|cebel|kimsesiz|öksüz|yalınçak sâhir|1 (noun)|büyücü sahir|1 (noun)|kam|kamcı|qam|qamcı|kamçı sahlep|1 (noun)|salep sahn|1 (noun)|avlu sahne adı|1 (noun)|sahne ismi sahne aşağısı|1 (noun)|altında sahne ismi|1 (noun)|tiyatro|sahne adı sahnelemek|1 (noun)|sahneye koymak sahneleme|1 (noun)|tashin sahne|1 (noun)|oyun|görüntü|oyunluk|görünüm|mesreh|noktalama|orta oyunu|oyuncu sahneye çıkmak|1 (noun)|meydana|göstermek|kullanılmak|görünmek sahneye koymak|1 (noun)|metin|oyun|yorum|dekor|sahnelemek sahra çölü|1 (noun)|büyük sahra çölü sahra|1 (noun)|kır|çöl|mefaze sahre-i mücâvire|1 (noun)|yantaş sahre|1 (noun)|külte sahtecilik|1 (noun)|düzmecilik|sahtekârlık sahteci|1 (noun)|sahtekâr|düzmeci|benzetici sahte|1 (noun)|düzmece|yapmacık|düzme|calî|geçmez|geçmez akçe|kalp|kalp olmak|masnu|naylon|uydurma|uydurmaca|yapmacık gülüş sahtekâr|1 (noun)|düzmeci|sahteci|kalaycı|kampanacı sahtekar|1 (noun)|kantinci sahtekârlık|1 (noun)|sahtecilik|düzmecilik|kalaycılık sahtelik|1 (noun)|kalplık sahtesini|1 (noun)|taklit etmek sahte süslü|1 (noun)|cafcaflı saika|1 (noun)|yıldırım|sebep saik|1 (noun)|sebep|güdü sair|1 (noun)|başka|öteki|diğer sairfilmenam|1 (noun)|uyurgezer sait|1 (noun)|ünlü|açınık saka|1 (noun)|evlere|serçegillerden|baygınlık|avrupa sakası|ispinozgiller|ökse kuşu|saka kuşu|sucu sakaf|1 (noun)|çatı|dam sakağı|1 (noun)|ruam saka kuşu|1 (noun)|saka|avrupa sakası|ökse kuşu sakala soğan doğramak|1 (noun)|aldatmak sakalık|1 (noun)|suculuk sakalın|1 (noun)|bam teli|bamteli|tarak sakallı|1 (noun)|tıraşsız|trikacı sakal|1 (noun)|lihye sakalsız|1 (noun)|tıraşsız|matruşluk sakamet|1 (noun)|bozukluk|yanlışlık|eksiklik sakametli|1 (noun)|kötü|bozuk sakar|1 (noun)|çört sakarometre|1 (noun)|sakarozölçer sakarozölçer|1 (noun)|sakarometre sakarya|1 (noun)|özel ad sakat|1 (noun)|alil|çalgın|çarkıt|çürük|eksik|malûlen|muallel|yarım|yarım adam sakatatçı|1 (noun)|ciğerci|sakatçı sakatat|1 (noun)|hayvanların|karaciğer|böbrek|işkembe|beyin|dil sakatçı|1 (noun)|sakatatçı sakatlamak|1 (noun)|bozmak|illet etmek sakatlanır|1 (noun)|bin atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin sakatlanmak|1 (noun)|sakat olmak sakatlık|1 (noun)|malûliyet|kaza|terslik|yanlış|kusur|hata|maluliyet|malullük|özür sakat olmak|1 (noun)|sakatlanmak sak durmak|1 (noun)|dikkatli sakınca|1 (noun)|çekinilmesi|mahzur|beis görmemek|çekinge sakıncalı|1 (noun)|sakınmayı|çürüklük|kazalı|mahzurlu|temizlemek sakıncasız|1 (noun)|mahzursuz|emin sakın|1 (noun)|çekinin|zinhar|elhazer sakındığınıbelirtmek|1 (noun)|çekince koymak sakıngan|1 (noun)|ihtiyatlı|ihtiyatkâr sakınılan göze çöp batar|1 (noun)|esirgediğimiz sakınım|1 (noun)|ihtiyat|tedbir|dizgelerde|devinirlik|sakıntı|konservasyon|temkin sakınımlı|1 (noun)|ihtiyatlı|tedbirli sakınınız|1 (noun)|elhazer sakınmadan|1 (noun)|cömert davranmak|cömertçe|dobra dobra|pervasızca|tepe tepe kullanmak sakınma|1 (noun)|içtinap|ihtiyat|içtinab|ihtiraz|imtina|istinkâf|perva|takıyye|tevakki sakınmak|1 (noun)|korumak|esirgemek|gözetmek|içtinap etmek|imtina etmek|istinkâf etmek|korkmak|korunmak|takıyye yapmak|tevakki etmek sakınması olmamak|1 (noun)|korkusu sakınmasız|1 (noun)|pervasız sakınmayı|1 (noun)|sakıncalı sakınmaz|1 (noun)|bîperva|pervasız sakınmazlık|1 (noun)|pervasızlık sakıntı|1 (noun)|ihtiyat|sakınım sakıntılı|1 (noun)|ihtiyatlı sakırga|1 (noun)|kene sakır sakır|1 (noun)|aralıksız|sürekli sakısgı|1 (noun)|saksı sakıt|1 (noun)|düşen|düşmüş|düşük|merih|mars sakıt olmak|1 (noun)|düşmek sakız bademi|1 (noun)|diş bademi sakız|1 (noun)|çiklet sakız gibi|1 (noun)|yapışkan sakız gibi yapışmak|1 (noun)|sırnaşık|yapışkan sakız rakısı|1 (noun)|mastika saki|1 (noun)|kadeh sakil|1 (noun)|ağır|sıkıntılı|çirkin|kaba|uyumsuz sakim|1 (noun)|bozuk|yanlış|eksik sa­kîm|1 (noun)|hasta|keyifsiz|yanlış sakince|1 (noun)|sakin sakin|1 (noun)|durgun|kımıldamayan|dingin|huysuzluğu|durağan|tedirginliği|sessiz|sekene|agunmuş|algur|anlı|asude|dalmaçyalı|evcimen|filozof|gönlünü serin tutmak|kendi hâline|limanlık|melek gibi|sakince|salim|sessiz sedasız|sinirsiz|sükûnetli|sütliman|tıbık|tin|tultag|tumay|yarpan sakinlemek|1 (noun)|sakinleşmek sakinler|1 (noun)|sekene sakinleşmek|1 (noun)|yatışmak|durgunlaşmak|durulmak|gevşemek|itsiz köye dönmek|kuzu gibi olmak|limanlamak|sakinlemek|sinirleri gevşemek sakinleştiren|1 (noun)|yatıştırıcı sakinleştirmek|1 (noun)|sessiz|gevşetmek|yatıştırmak sakinlik|1 (noun)|durgunluk|sesizlik|dinginlik|sükünet|asudelik sakin olmak|1 (noun)|oturmak sakin sakin|1 (noun)|durgun|heyecan|telâş sakit|1 (noun)|susmuş|sessiz saklamadan|1 (noun)|aşikâre saklama|1 (noun)|hıfız|hıfz|insektaryum|kamuflâj|mobilya|muhafaza saklamak|1 (noun)|korumak|tutmak|duyurmamak|esirgemek|ayırmak|bırakmak|bir köşeye koymak|gizlemek|gizli tutmak|hıfz etmek|muhafaza altına almak|muhafaza etmek|ortadan kaldırmak saklamaksızın|1 (noun)|açık açık saklambaç|1 (noun)|saklanbaç saklamcı|1 (noun)|emanetçi saklam|1 (noun)|emanet saklamlık|1 (noun)|emanet yeri saklanan|1 (noun)|baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir|mektum saklanbaç|1 (noun)|saklambaç saklancalık|1 (noun)|konservelik saklanılmak|1 (noun)|ortadan kaybolmak saklanılması|1 (noun)|vedia saklanılmış|1 (noun)|mahf?uz saklanmak|1 (noun)|gizlenilmek|gizlenmek|göze görünmemek|iğne deliğine girmek|sinmek saklanması|1 (noun)|mantar teknikeri saklanma|1 (noun)|tesettür saklanmış|1 (noun)|gizlenmiş|kamufle|mahf?uz|mahfi|mahfuz|masun|rezerv saklantı|1 (noun)|store saklayan|1 (noun)|baturgan|hafız saklayarak|1 (noun)|gizli|gizli gizli saklık|1 (noun)|uyanıklık|teyakkuz saklı|1 (noun)|mahfuz|hafi|batut|gizli|hâb-ı|kapalı|mehmus|meknuz|pinhan sakrum|1 (noun)|'''sakrum''' saksafon|1 (noun)|saksofon saksağan|1 (noun)|''cyanopica''|kargagillerden|kara|kargagilerden|avrupa saksağanı|alacakarga|alakarga saksı|1 (noun)|baş|kafa|sakısgı saksofon|1 (noun)|saksafon sakson|1 (noun)|ait saku|1 (noun)|ceket sak|1 (noun)|uyanık|müteyakkız|sap salâbet|1 (noun)|katılık|sağlamlık salacak|1 (noun)|teneşir salâh bulmak|1 (noun)|düzelmek|iyileşmek|onmak salâh|1 (noun)|düzelme|iyileşme|iyilik salâhiyetli|1 (noun)|yetkili salâhiyetsizlik|1 (noun)|yetkisizlik salâhiyetsiz|1 (noun)|yetkisiz salâhiyettar|1 (noun)|yetkili salahiyet|1 (noun)|yetki salâhiyet|1 (noun)|yetki salak|1 (noun)|giyinişinden|bayağı|saloz|susak salaklık|1 (noun)|hırboluk|salozluk|susaklık salamandra|1 (noun)|semender salamanje|1 (noun)|yemek odası salam|1 (noun)|et ve et ürünleri işlemecisi|şarküteri salamura|1 (noun)|peynir|et|balık|turşu salaşpur|1 (noun)|kumaş salaş|1 (noun)|sebze|eğreti|uyumsuz|tufeylî salatalara|1 (noun)|sirke salatalık|1 (noun)|kabakgillerden|uzun|sürüngen|hıyar salata|1 (noun)|yağ|tabldot aşçısı salât|1 (noun)|namaz salâvat|1 (noun)|namazlar salâ vermek|1 (noun)|minarelerde salcan|1 (noun)|cesur salça|1 (noun)|analıkızlı|çiğ köfte|eyşi|patates çorbası|pevrende saldıran|1 (noun)|agresif|akıncı|çapul|hücumcu|muhacim saldırgan|1 (noun)|kimse|agresif|canavar gibi|çapar|istilacı|kuduruk|mütecaviz|saldırıcı|sataşkan|tecavüzkâr|teker saldırganlaştırmak|1 (noun)|uyuyan yılanın kuyruğuna basmak saldırganlık|1 (noun)|mübadat saldırıcı|1 (noun)|saldırgan|mütecaviz|istilacı|muhacim|tecavüzkâr saldırı|1 (noun)|hücum|taarruz|tecavüz|akın|atak|çapul saldırılarına|1 (noun)|yıldırımları üstüne çekmek saldırış|1 (noun)|atak|hamle|hücum|tecavüz saldırıteknesi|1 (noun)|hücumbot saldırma|1 (noun)|baskın|hücum|tasallut|tecavüz|tehacüm saldırmak|1 (noun)|gemi|atılmak|hücum etmek|salmak|sarmak|taarruz etmek|tecavüz etmek|üstüne varmak|üstüne yüklenmek|üzerine yüklenmek|üzerine yürümek|yumulmak|yürümek saldırtmak|1 (noun)|üşürmek salepgillerden|1 (noun)|asılmışadam|danakıran otu|ofris|orkide|vanilya|venüsçarığı salepgiller|1 (noun)|vanilya|orkide|venüsçarığı|tek çenekliler salep|1 (noun)|yumrulu|sahlep salgı|1 (noun)|ifraz|tokmak salgılamak|1 (noun)|ifraz etmek|yapmak salgılar|1 (noun)|ifrazat salgın|1 (noun)|istilâ|davranışın|müstevli|istila|pandemi salhane|1 (noun)|kesimevi|kanara|mezbaha salık|1 (noun)|tavsiye|haber|sağlık salık vermek|1 (noun)|iyi salıncak|1 (noun)|ilinçak|sallangeç|sallanmak salınım|1 (noun)|raks salınmak|1 (noun)|dökülmek salınmış|1 (noun)|başlak salıntılı|1 (noun)|sallanabilen salıverme|1 (noun)|bırakma|falya|ıtlak salıvermek|1 (noun)|bırakmak|koyuvermek|azat etmek|tahliye etmek|terk etmek salih|1 (noun)|eygi|yüğnük salim|1 (noun)|esen|sağlam|sakin|belî|münezzeh|turdu salip|1 (noun)|haç salkım ağacı|1 (noun)|akasya salkımak|1 (noun)|pörsümek salkım|1 (noun)|baklagillerden|rasem salkım saçak|1 (noun)|dağınık salkım sakulta|1 (noun)|çakıltaşı salkı|1 (noun)|tokmak sallamak|1 (noun)|savsaklamak|vurmak|ığralamak|ırgalamak|sarsmak|savurmak sallanabilen|1 (noun)|salıntılı sallanarak|1 (noun)|karınmak|sallana sallana|yıldır yıldır sallana sallana|1 (noun)|sallanarak sallandırmak|1 (noun)|asmak sallangeç|1 (noun)|salıncak sallanır sandalye|1 (noun)|beşiksandalye sallanmak|1 (noun)|kımıldamak|salıncak|oyalanmak|savsaklanmak|titremek|dingildemek|ırgalanmak|ırganmak|lingirdemek|yalpalanmak sallanma|1 (noun)|sarsıntılı|tezelzül sallantıda bırakmak|1 (noun)|savsaklamak sallantı|1 (noun)|savsaklama sallapati|1 (noun)|dikkatsizce|düşüncesizce|özensiz sallapatilik|1 (noun)|ciddiyetsizlik sallasırt etmek|1 (noun)|yüklenmek salmak|1 (noun)|ışın|erke|bağımlılığına|bırakmak|koyuvermek|koymak|katmak|sürmek|uğratmak|saldırmak|sarkıtmak|bakmamak|ilgilenmemek|dökmek salmalar|1 (noun)|tekâlif salmalık|1 (noun)|otlak salman|1 (noun)|özgür|hür salname|1 (noun)|yıllık salon|1 (noun)|toplantıların|kutlamaların|bölme|camlı köşk|oda salozluk|1 (noun)|salaklık saloz|1 (noun)|salak salpa|1 (noun)|gevşek|tembel|salpak|sarkık salpak|1 (noun)|salpa saltanatlı|1 (noun)|gösterişli|görkemli saltanat|1 (noun)|padişahın|azamet|monarşi|sultanlık saltanatsız|1 (noun)|gösterişsiz|görkemsiz salta|1 (noun)|yakasız|iliksiz saltçılık|1 (noun)|mutlakiyet|mutlakçılık salt çoğunluk|1 (noun)|oylamada salt değer|1 (noun)|mutlak değer saltık|1 (noun)|bağımsız|mutlak saltıkçılık|1 (noun)|otokrasi saltıkçı|1 (noun)|otokrat salt|1 (noun)|mutlak|içine|arı|yalnız|sadece|tek|sırf|yalnızca salt nem|1 (noun)|mutlak nem salt sıcaklık|1 (noun)|mutlak sıcaklık salt sıfır|1 (noun)|mutlak sıfır salyane|1 (noun)|salyane|bağdat|yemen|habeş|basra|lahsa|cezayir salyangoz|1 (noun)|yumuşakçalardan|bezzaka|fişkele|gohle salya|1 (noun)|sudak|şörük saman alevi|1 (noun)|basit|üstünkörü saman gibi|1 (noun)|tatsız|tutsuz|yavan samankapan|1 (noun)|kehribar samanlık|1 (noun)|merek saman nezlesi|1 (noun)|bahar nezlesi saman rengi|1 (noun)|açık samanuğrusu|1 (noun)|samanyolu|gökyolu|kehkeşan samanyolu|1 (noun)|kehkeşan|hacılaryolu|hacıyolu|gökyolu|samanuğrusu samara|1 (noun)|kanatlı meyve samaryum|1 (noun)|sm samî|1 (noun)|asurca samilerin|1 (noun)|süryanî samimi|1 (noun)|açıkyürekli|aygan|burul|can ciğer|candan|halil|özden samimî|1 (noun)|içten|içtenlikle|candan|açık yürekli|birincil grup|içtenlikli|sıcacık|teklifsiz|teklifsiz konuşma|yapmacıksız samimîlik|1 (noun)|içtenlik|samimiyet samimi olmak|1 (noun)|ıçten samimî olmak|1 (noun)|içten samimiyet|1 (noun)|içtenlik|samimîlik|açıkyüreklilik|açık yüreklilik|güler yüz samimiyetle|1 (noun)|içtenlikle|halisane samimiyetsiz|1 (noun)|içtensiz|içtenliksiz samimiyetsizlik|1 (noun)|içtenliksizlik|içtensizlik sami|1 (noun)|semitik samit|1 (noun)|ünsüz sam|1 (noun)|ölüm|mevt|ateş|sam yeli|samyeli samut|1 (noun)|dereotu|susan|suskun samyeli|1 (noun)|sam|sam yeli sam yeli|1 (noun)|samyeli|sam sanal|1 (noun)|mevhum|farazî|tahminî|hayalî|imajiner sanarak|1 (noun)|diye sanar|1 (noun)|sansargiller sanat adamı|1 (noun)|sanatçı|sanat eri sanatçılık|1 (noun)|sanatkârlık sanatçının|1 (noun)|önörgü sanatçı|1 (noun)|sanatkâr|sinema|tiyatro|yorumlayan|artist|imza|klâsikleşmek|sanat adamı|sanat eri|tenor sanat eri|1 (noun)|sanat adamı|sanatçı sanatı|1 (noun)|altın yumurtlayan tavuk sanatkârane|1 (noun)|sanatkârca sanatkârca|1 (noun)|sanatkârane sanatkârlık|1 (noun)|sanatçılık sanatkâr|1 (noun)|sanatçı|usta|mahir|artist sanatlıca|1 (noun)|artistik sanatlı|1 (noun)|musanna|artistik|lügat parçalamak sanatoryum|1 (noun)|sağaltımevi sanatsal|1 (noun)|toskana sanatta|1 (noun)|akım|alçı|deha|izlenimcilik sanat|1 (noun)|zanaat|ekin|yetenek|akım|athena|ertik|konferans|konuşma|ruh bilimcilik|terim|üst yapı sanayicilik|1 (noun)|endüstriyalizm sanayi elması|1 (noun)|sondajlarda|ballas|karbonado|boartz|kongo sanayi|1 (noun)|endüstri|iş|işletme|işleyim|maket|sanayii|uran sanayii|1 (noun)|sanayi sanayileşme|1 (noun)|endüstrileşme sanayileşmek|1 (noun)|endüstrileşmek sanayileşmemiş|1 (noun)|ilkel toplum sancağı|1 (noun)|ariya sancak|1 (noun)|bayrak|liva|mutasarrıflık sancaktar|1 (noun)|alemdar sancı|1 (noun)|acı|ağrı sızı|ağrık|balkı|buru|buruntu|zatürre|zatürree sancımak|1 (noun)|ağrımak|balkımak|burulmak|tutmak sançmak|1 (noun)|saplanmak|batmak sandal ağacı|1 (noun)|koca yemiş sandalet|1 (noun)|cızlavut sandalgillerden|1 (noun)|sandal sandalı|1 (noun)|tumba etmek sandal|1 (noun)|sandalgillerden sandalye|1 (noun)|arkalıklı|makam|koltuk|mevki|döşemecilik teknisyeni|iskelet mobilya|iskemle|kürsü|oturacak|oturma grubu|sendele|yer sandık|1 (noun)|büyükçe|tahtadan|çember|kasa|mevzuat|sandık odası sandık eşyası|1 (noun)|havlu sandıklamak|1 (noun)|yerleştirmek|ambalâjlamak|ambalâj yapmak sandık odası|1 (noun)|sandık sandıktan çıkmak|1 (noun)|seçimle sandırmak|1 (noun)|zannettirmek sanem|1 (noun)|put sangılamak|1 (noun)|sersemleşmek|şaşkınlaşmak sangılık|1 (noun)|sersemlik|şaşkınlık sangı|1 (noun)|sersemleşmiş sanığı|1 (noun)|adalete teslim etmek sanık|1 (noun)|maznun|adalete teslim olmak|zanlı sanılmak|1 (noun)|düşünülmek|zannedilmek|gelmek sanısına kapılmak|1 (noun)|sanmak|zannetmek sanısıuyandırmak|1 (noun)|gibisine getirmek sanısıvermek|1 (noun)|gibisine getirmek sanı|1 (noun)|zan|zehap|sansız sania|1 (noun)|uyduruk sanitasyon|1 (noun)|sağlıklama sanki|1 (noun)|sözde|âdeta|güya|sözüm ona sanlık|1 (noun)|kuvvet|vasf-ı tahsinî sanlı|1 (noun)|ünlü|maruf sanmak|1 (noun)|zannetmek|bellemek|bilmek|gibisine gelmek|öyle gelmek|sanısına kapılmak|tahmin etmek|ummak|zannına düşmek sanma|1 (noun)|zan|zehap sanrı|1 (noun)|birsam|varsanı sanrılamak|1 (noun)|görüldüğünü sanrıl|1 (noun)|gölge|hayalet|karaltı sansargillerden|1 (noun)|ağaç sansarı|gelincik|kakım|porsuk|su samuru|susamuru|vizon sansargiller|1 (noun)|gelincik|küçük|sanar|porusk|porsuk sansasyon|1 (noun)|dalgalanım sansasyonel|1 (noun)|çarpınçlı|dalgalanımlı|dalgalandırıcı sansız|1 (noun)|sanı sanskritçe|1 (noun)|sanskrit sanskrit|1 (noun)|sanskritçe sanssız|1 (noun)|bahsız sansüalizm|1 (noun)|duyumculuk sansürcü|1 (noun)|sıkıdenetimci sansür etmek|1 (noun)|kırpmak sansür|1 (noun)|sıkıdenetim|sıkı denetim santimantal|1 (noun)|duygulu|içli|hassas santimantalite|1 (noun)|hassaslık|duygululuk|içtenlik santim|1 (noun)|cgs santimetre|1 (noun)|cm|metre santi|1 (noun)|metresel önekler|onlu önekler|ubs önekleri santralci|1 (noun)|santral|telefoncu santral|1 (noun)|özeklik|özeksel|santralci santra|1 (noun)|orta|merkez santrfüj|1 (noun)|merkezkaç santrifüjleme|1 (noun)|özekkaç santrifüj|1 (noun)|merkezkaç|santrifüjör santrifüjör|1 (noun)|santrifüj san|1 (noun)|unvan|titr|ün|şan|şöhret|berat|nam sapa|1 (noun)|izbe|kenar sapakar|1 (noun)|kerpeten sapak|1 (noun)|çatı sapaklık|1 (noun)|anomali sapan|1 (noun)|atmaca|sündürme saparna|1 (noun)|zambakgillerden saparta|1 (noun)|azar|tersleme|zaparta sapartayı vermek|1 (noun)|azarlamak|terslemek sapartayı yemek|1 (noun)|azarlanmak|terslenmek sapasağlam|1 (noun)|dimdik|kanlı canlı|yüzünden kan damlamak sapık|1 (noun)|gayritabiî|anormal|meczup sapıklık|1 (noun)|anormallik|dalâl sapına kadar|1 (noun)|bütünüyle sapınç|1 (noun)|aberasyon|dalâlet sapı silik|1 (noun)|serseri|kişiliksiz|başıboş sapıtmak|1 (noun)|şaşırmak sapkınlı|1 (noun)|dalâlet saplama|1 (noun)|gloss|rekiz saplamak|1 (noun)|çakmak|oyulgalamak|rekzetmek saplanmak|1 (noun)|batmak|girmek|sançmak saplanmış|1 (noun)|saplı saplantı|1 (noun)|kişinin|fikrisabit|idefiks|sabit fikir saplantılı|1 (noun)|sabit fikirli saplayan|1 (noun)|baturgan saplı|1 (noun)|saplanmış|cezve sapma|1 (noun)|arızalar|vibrasyon|inhiraf sapmadan|1 (noun)|doğru sapmak|1 (noun)|düşünüş|çavmak|çıvmak|dönmek|inhiraf etmek|kıvırmak|kıvrılmak sapmış|1 (noun)|münharif sapotgillerden|1 (noun)|basya saprofit|1 (noun)|çürükçül sapsarı|1 (noun)|çingene sarısı|kehribar gibi|limon gibi sapsız balta|1 (noun)|koruyucusu sap takıcı|1 (noun)|sürahi|kavanoz saptamak|1 (noun)|tespit etmek saptama|1 (noun)|tespit saptanca|1 (noun)|kontenjan saptayan|1 (noun)|saptayıcı saptayıcı|1 (noun)|saptayan|tebeşir|boya saptırıcı|1 (noun)|şeytan|deflektör|spekülatif saptırımcılık|1 (noun)|revizyonizm saptırımcı|1 (noun)|revizyonist saptırım|1 (noun)|revizyon saptırmalar|1 (noun)|müzahrefat sap|1 (noun)|yaprak|sak|iplik|tire|kabza|kımıl|kök|mantarlar|yumru saraç|1 (noun)|deri sarahat|1 (noun)|açıklık|belginlik|açık|belli sarahaten|1 (noun)|açıkça|açıklıkla|apaçık sarahatle|1 (noun)|açıklıkla saraka|1 (noun)|alay|istihza sarakacı|1 (noun)|alaycı|müstehzi saraka etmek|1 (noun)|eğlenmek sarak|1 (noun)|enli saralı|1 (noun)|tutarıklı saran|1 (noun)|muhasır|sarıcı|sarma sararmak|1 (noun)|korku|üzüntü|rengi atmak|sarılaşmak sararmış|1 (noun)|hazandide|sarartı sarartı|1 (noun)|sararmış sara|1 (noun)|tutarak|tutarga|yilbik|tutarık saraybosna|1 (noun)|bosnasaray|bosna sarayı|saray saray çiçeği|1 (noun)|hezaren saray|1 (noun)|görkemli|çırak|saraybosna|selâmlık|tapukçı saraylarda|1 (noun)|kilerci sarban|1 (noun)|deveci sarbanlık|1 (noun)|devecilik sardalya|1 (noun)|ateş balığı sardalye|1 (noun)|hamsigillerden|ateş balığı|hamsigiller sardinya|1 (noun)|sardunya sardunyagillerden|1 (noun)|ıtır çiçeği|turnagagası sardunyagiller|1 (noun)|sardunya|ıtır sardunya|1 (noun)|sardinya|sardunyagiller sarf|1 (noun)|biçimbilim|dilbilgisi|harcama|tüketme|kullanma sarf etmek|1 (noun)|tüketmek|ödemek|vermek|harcamak|kullanmak sarfınazar etmek|1 (noun)|bırakmak|saymamak|vazgeçmek sarfınazar|1 (noun)|sayılmama|vazgeçme sarfiyat|1 (noun)|gider|harcamalar|masraflar sarf ü nahiv|1 (noun)|dilbilgisi sargı|1 (noun)|bağ|bandaj sargın|1 (noun)|içten|yürekten|yükekten sarhoşça|1 (noun)|sermestane sarhoş|1 (noun)|esrik|esri|mest|sermest|dağıtık|dumanlı|kafası bulutlu|kafası dumanlı|kafası iyi|kafası kıyak|küp|rint|sarhoştan deli bile korkar|tütsülü sarhoşetmek|1 (noun)|esritmek sarhoşluk|1 (noun)|esriklik|dalgınlık|şaşkınlık|ayılmak|mahmur|matizlik|neşvet|sekre|sermestî sarhoşolmak|1 (noun)|çift görmek sarhoş olmak|1 (noun)|esrimek sarhoştan deli bile korkar|1 (noun)|sarhoş sarıağı|1 (noun)|sifin|zifin sarıağız|1 (noun)|denizgüzeli sarıbalık|1 (noun)|sazangillerden sarı benek|1 (noun)|gözde sarıburma|1 (noun)|sarığıburma|kıvrım sarıcalık|1 (noun)|kloroz sarıcı|1 (noun)|saran sarıçalı|1 (noun)|kadıntuluğu|amberbaris|çobantuzluğu sarı çalı|1 (noun)|kadıntuzluğu sarıçıyan|1 (noun)|sinsi sarı çizmeli mehmet ağa|1 (noun)|kişiliği sarıdiken|1 (noun)|dikenli|tüylü sarıerik|1 (noun)|kayısı sarı fındık|1 (noun)|zango sarıgöz|1 (noun)|izmaritgillerden sarığıburma|1 (noun)|sarıburma|kıvrım sarıhani|1 (noun)|hanigillerden sarı humma|1 (noun)|sarı humma sarıkanat|1 (noun)|lüfer sarı kart|1 (noun)|aşırı sarıkız|1 (noun)|esrar|inek sarık|1 (noun)|kavuk|destar|dolama sarıklı|1 (noun)|hoca|destarlı sarıklılar|1 (noun)|ilmiye sarılaşmak|1 (noun)|sararmak sarılgan|1 (noun)|sarmaşan sarılıcı|1 (noun)|çit sarmaşığı sarılık|1 (noun)|derinin|hepatit|derin|ikter sarılmak|1 (noun)|kucaklamak|benimsemek|girişmek|dürülmek|ihada|mahsur kalmak|yapışmak sarılmış|1 (noun)|açmak|mahsur|melfuf|muhat sarımsak hardalı|1 (noun)|sarımsak otu sarımsaklı|1 (noun)|papaz yahnisi sarımsak otu|1 (noun)|turpgillerden|beyaz|sarımsak hardalı sarımsak yemedim ki ağzım koksun|1 (noun)|?kötü sarımsak|1 (noun)|zambakgillerden|yapraklarında|frenk soğanı|buğu kebabı|pilâki|sarmısak sarımsı|1 (noun)|sarımtırak sarımtırak|1 (noun)|sarımsı|acur|kaşar sarınmak|1 (noun)|bürünmek sarısabır|1 (noun)|zambakgillerden|azvay sarısalkım|1 (noun)|baklagillerden sarı|1 (noun)|soluk|solgun|akça armudu|altın gibi|aslanpençesi|hercaî menekşe|kantaron|kunduru|limon gibi|muhabbet kuşu|nilüfer|papaya|sıcak renkler|sümbül|turp|türüz otu|zerrin|zirkon sarış|1 (noun)|eğir sarı yağlı|1 (noun)|zango sarı yağ|1 (noun)|tereyağı sâri|1 (noun)|bulaşıcı|geçici sarih|1 (noun)|açık|belgin|belirgin|belirtik sârih|1 (noun)|belgin sarih mef'ul|1 (noun)|belirtili nesne sârik|1 (noun)|çalan sarkaç|1 (noun)|rakkas|pandül sarkık|1 (noun)|sarkmış|sölpük|salpa|gevşek sarkıntılık etmek|1 (noun)|sataşmak sarkıntılık|1 (noun)|tasallut|tecavüz sarkıntı olmak|1 (noun)|sataşmak|takılmak sarkıt|1 (noun)|damlataş|istalâktit|damla taş|istalaktit|stalâktit sarkıtmak|1 (noun)|asmak|bırakmak|salmak sarkmak|1 (noun)|uğramak|ağmak sarkma|1 (noun)|sukût sarkmış|1 (noun)|sarkık sarmaç|1 (noun)|bigudi sarmaçlamak|1 (noun)|ambalaj yapmak sarmak|1 (noun)|çevrelemek|kuşatmak|çevirmek|kaplamak|örtmek|kucaklamak|saldırmak|almak|boğmak|bürümek|çekmek|dolamak|ihata etmek|istilâ etmek|tutmak|üzerine çullanmak sarmalaç|1 (noun)|ambalaj sarmal|1 (noun)|dolantı|helisel|helezoni|helezonî|helezonlaşmak|helezonlu sarman|1 (noun)|azman|iri sarma|1 (noun)|saran|zarf|kuşatma|çevirme|ihata|lâhana|iç|istilâ|lahana sarması|muhasara|yaprak dolması|yaprak sarması sarmaşan|1 (noun)|sarılgan sarmaş dolaş|1 (noun)|dolaş sarmaşıkgillerden|1 (noun)|sarmaşık sarmaşık|1 (noun)|sarmaşıkgillerden|renkli|dolaşık sarmaşmak|1 (noun)|kucaklaşmak sarmısak|1 (noun)|sarımsak|ekşili çorba sarnıç|1 (noun)|biriktirici sarnıç gemisi|1 (noun)|petrol sarpa|1 (noun)|izmaritlerden sarp|1 (noun)|dik|güç|güçlük|yalman|çetrefil|korniş|yalçın|yalpak sarpın|1 (noun)|silo sarrafiye|1 (noun)|baş sarraf|1 (noun)|kuyumcu|mesleği sarsakça|1 (noun)|sarsak|titreyerek|sarsak sursak sarsak sursak|1 (noun)|sarsakça|sarsılarak sarsak|1 (noun)|yaşlılık|sarsakça sarsalamak|1 (noun)|sarsmak sarsan|1 (noun)|sarsıcı sarsıcı|1 (noun)|sarsan sarsık|1 (noun)|sarsılmış sarsılan|1 (noun)|sarsıntılı sarsılarak|1 (noun)|sarsak sursak|sarsıla sarsıla sarsıla sarsıla|1 (noun)|sarsılarak sarsılma|1 (noun)|etkilenme|deprem|tezelzül sarsılmak|1 (noun)|beyninde şimşekler çakmak|deprenmek|haleldar olmak|ırgalanmak|kafasında şimşekler çakmak|oynamak sarsılmayan|1 (noun)|sarsıntısız sarsılmış|1 (noun)|sarsık sarsıntılı|1 (noun)|sarsılan|sallanma sarsıntısız|1 (noun)|sarsılmayan sarsıntı|1 (noun)|titreme|deprem|kaza|sadme sarsmak|1 (noun)|sallamak|oynatmak|titretmek|aksatmak|gönül yakmak|halel vermek|ırgalamak|moralini bozmak|örselemek|sarsalamak|silkelemek saruç|1 (noun)|basmaca sası|1 (noun)|kokuşmuş sasımak|1 (noun)|kokuşmak sasıma|1 (noun)|tefessüh saşırmak|1 (noun)|tuhaflaşmak saşkın|1 (noun)|andaval satabilen|1 (noun)|maktacı satan|1 (noun)|mermerci|radyatörcü|sobacı sataşan|1 (noun)|sataşkan sataşkan|1 (noun)|sataşan|saldırgan|mütecaviz|çamur|çifteli|erdiğine erer, ermediğine taş atar|pençeli sataşma|1 (noun)|bulaşkan|taarruz sataşmak|1 (noun)|ardılmak|bulaşmak|dili uzamak|dokunmak|sarkıntı olmak|sarkıntılık etmek|taarruz etmek|tariz etmek|tecavüz etmek|tutunmak|yapışmak|zifos atmak saten|1 (noun)|parlak|atlas|sutyen sathîleşmek|1 (noun)|yüzeyleşmek sathileşme|1 (noun)|yüzeyselleştirme sathileştirme|1 (noun)|yüzeyselleştirme sathî|1 (noun)|yüzeysel|üstünkörü|düzayak satıcı|1 (noun)|bayi satıcının|1 (noun)|satımlık satıh|1 (noun)|yüz|yüzey satılığa çıkarmak|1 (noun)|satmak satılmak|1 (noun)|elden çıkmak|geçmek|gitmek satılmamış|1 (noun)|stok satımca|1 (noun)|miktarını|fatura satımcı|1 (noun)|tacir|tüccar satımevi|1 (noun)|mağaza satımlık|1 (noun)|satıcının|beyiye|fatura satım|1 (noun)|satış satın almacı|1 (noun)|mübayaacı satınalma mümessili|1 (noun)|teçhizat satırları|1 (noun)|dizgi satır sonu|1 (noun)|yeni satır satı|1 (noun)|satış satışlık|1 (noun)|dükkân satış reklamcısı|1 (noun)|toptancı satış|1 (noun)|satım|istasyon|işletmeci|satı satış yapmak|1 (noun)|satmak satirik şiir|1 (noun)|düzensizliklerin satirik|1 (noun)|yergisel satir|1 (noun)|yergi sât|1 (noun)|kat'etmek satkınlık|1 (noun)|hıyanet satlıcan|1 (noun)|zatülcenp|ateş|titreme|pnömoni satmak|1 (noun)|taslamak|elden çıkarmak|satılığa çıkarmak|satış yapmak|vermek satma|1 (noun)|şartname satrançlı|1 (noun)|kareli satrançta|1 (noun)|at|vezir satranç|1 (noun)|vezir|kale|fil|at|taş sürmek satrap|1 (noun)|vali satürn|1 (noun)|sekendiz|zühal satvet|1 (noun)|zorlu sauna|1 (noun)|fin hamamı|keseci savacı|1 (noun)|haberci|muştucu|peygamber|nebi savacılık|1 (noun)|nübüvvet sava|1 (noun)|haber|muştu|müjde savan|1 (noun)|yaygı|örtü savaş açmak|1 (noun)|harp açmak savaşan|1 (noun)|muharip|savaşçı savaşçılık|1 (noun)|cengâverlik savaşçı|1 (noun)|savaşan|muharip|savaşkan|cengâver|atilla|celasun|celayır|cenkçi|cidalci|döğüşgen|ergil|silâhşor savaş|1 (noun)|harp|uğraşma|kavga|mücadele|cenk|döğüş|haritadan silmek|kıtal|koçaklama|muharebe|sefer|telefat|toku|töküş|tutu|ülker çeriğ|vuruş savaşımcı|1 (noun)|mücadeleci savaşım|1 (noun)|mücadele savaşkanlık|1 (noun)|cengâverlik savaşkan|1 (noun)|savaşçı|cengâver|yırtıcı savaşlarda|1 (noun)|bahadır|kös|sinirlemek savaşmak|1 (noun)|vuruşması|uğraşmak|cenk etmek|cenkleşmek|cidâl etmek|mücadele etmek|vuruşmak savaş malulü|1 (noun)|harp malulü savaşma|1 (noun)|muharebe|bırakışmak|cidal savaşsızlık|1 (noun)|barış savaşta|1 (noun)|bir korkak bir orduyu bozar|çekilme|çözülme|toplama kampı savaştan|1 (noun)|gazi olmak savatlanmış|1 (noun)|savatlı savatlı|1 (noun)|savatlanmış savca|1 (noun)|iddianame|ıddianame|savlık savcılık|1 (noun)|müddeiumumîlik savcı|1 (noun)|mahkemelerde|müddeiumumî savı|1 (noun)|ülevli|ülevsiz savlamak|1 (noun)|iddia etmek savlayıcı|1 (noun)|davacı|müddei savlet|1 (noun)|hamle|atılım|çapın savlık|1 (noun)|savca|iddianame savma|1 (noun)|def savmak|1 (noun)|atlatmak|geçirmek|geçmek|defetmek|kovmak|uğratmak savruk|1 (noun)|dikkatsiz|düzensiz|dağınık|alabarda|hesapsız|tertipsiz savrukluk|1 (noun)|dikkatsizlik savrulmak|1 (noun)|dağılmak|saçılmak savsak|1 (noun)|ihmalci|ihmalkâr savsaklamak|1 (noun)|geciktirmek|umursamamak|ertelemek|askıya almak|atlatmak|ihmal etmek|sallamak|sallantıda bırakmak|savsamak savsaklama|1 (noun)|umursama|ihmal|ihmalkârlık|sallantı|savsama savsaklanmak|1 (noun)|sallanmak savsamak|1 (noun)|savsaklamak|ihmal etmek|sermek savsama|1 (noun)|savsaklama|ihmal sav-söz|1 (noun)|slogan sav|1 (noun)|tez|haber|söz|iddia|atasözü|argüman|dava savt-ı taklidi|1 (noun)|yansıma savti|1 (noun)|sesçil savti şedde|1 (noun)|vurgu savtiyat|1 (noun)|sesbilgisi savulan|1 (noun)|zail savulmak|1 (noun)|kaçılmak savulun|1 (noun)|destur savul|1 (noun)|varda savunmak|1 (noun)|korumak|müdafaa etmek|tadafü etmek savunmalı|1 (noun)|defansif savunmalık|1 (noun)|tedafüî savunma|1 (noun)|müdafaa|savunu|müdafaaname|defans|tedafü savunman|1 (noun)|avukat savunucu|1 (noun)|müdafi|bek savunu|1 (noun)|savunma savurganca|1 (noun)|savurgan savurganlık|1 (noun)|tutumsuzluk|müsriflik|israf|ışığını akşamdan önce yakan sabaha çırasında yağ bulamaz savurgan|1 (noun)|tutumsuz|müsrif|cebi delik|savurganca savurma|1 (noun)|kol savurmak|1 (noun)|saçmak|dağıtmak|fırlatmak|sallamak|uçurmak|dalgalandırmak|rüzgârlamak|yağdırmak|yele vermek savuşma|1 (noun)|cızlam savuşmak|1 (noun)|iyileşmek|başını alıp gitmek|başınıalıp gitmek|çekip gitmek|ekmek|kaçmak|voltasını almak|zamkinos etmek savuşturmak|1 (noun)|geçiştirmek|atlatmak|defetmek sayaç|1 (noun)|elektrik|saat sayal|1 (noun)|aritmetik sayarak|1 (noun)|farzımuhal|riayeten|saymaca sayar|1 (noun)|bilir say beni, sayayım seni|1 (noun)|sev beni say|1 (noun)|çalışma|emek|düz|ince saydamlaşmak|1 (noun)|şeffaflaşmak|belirgin saydamlaşma|1 (noun)|şeffaflaşma saydamlaştırmak|1 (noun)|şeffaflaştırmak saydamlaştırma|1 (noun)|şeffaflaştırma saydamlık|1 (noun)|şeffaflık saydam|1 (noun)|slayt|şeffaf|belirgin|transparan|geçirgen|asetat|aydınger|beril|cam gibi|denizanası|diyorit|elmas|film|kolofan|medüz|selofan|seloteyp|üst deri|zar gibi saydam tabaka|1 (noun)|kornea sayd|1 (noun)|av|avlanmak saydırmak|1 (noun)|topa tutmak sayeban|1 (noun)|gölgelik saye|1 (noun)|gölge|koruma|yardım sayesinde|1 (noun)|yardımıyla|sebebiyle sayfalama|1 (noun)|mizampaj sayfalandırmak|1 (noun)|gazetecilikte sayfa|1 (noun)|sahife|gazete|konu|s. sayfiyeler|1 (noun)|masaif sayfiye|1 (noun)|yazlık saygıbilir|1 (noun)|edepli saygıbilirlik|1 (noun)|edep saygıbilmez|1 (noun)|edepsiz saygıbilmezlik|1 (noun)|edepsizlik saygı|1 (noun)|değeri|üstünlüğü|yaşlılığı|yararlılığı|özenli|hürmet|ihtiram|cenap|çekinmek|mübalat|öpmek|riayet|tapağ|tapduk|taraka saygıdeğer|1 (noun)|muhterem|sayın|aba|aga|ağalbay|ağılgat|aziz|beğde|beğdi|börklüce|eçe|efendi|hatırı sayılır|tabğaç|tapduk|tarang|tayeçe saygıduymak|1 (noun)|adamdan saymak saygı duymak|1 (noun)|birine saygıgöstermek|1 (noun)|adam hesabına koymak saygı göstermek|1 (noun)|saymak saygılıca|1 (noun)|hürmeten saygılı|1 (noun)|hürmetli|centilmen|hatırşinas|istanbul efendisi|nazikçe saygın|1 (noun)|hatırlı|itibarlı|muteber|sayılan|değerli|ağır|atman|hatırı sayılır|haysiyetli|itibar sahibi|kuvvetli|şahbey saygınlaştırma|1 (noun)|rehabilitasyon saygınlığını|1 (noun)|itibarsızlaşmak saygınlık|1 (noun)|itibar|prestij|fors|haysiyet|izzetüikbal|kredi|toplumsal katman saygısızca|1 (noun)|lâubaliyane|maça beyi gibi kurulmak|sağa sola bakmadan saygısız|1 (noun)|hürmetsiz|dili uzamak|küstahça|lâubalî|mektep görmemiş|riayetsiz|vahşî|zırtapoz|zirzop saygısızlık|1 (noun)|hürmetsizlik|münasebetsizlik|cüret|riayetsizlik saygıyla|1 (noun)|nazikâne sayha|1 (noun)|çığlık|bağrış|bağırış sayıbilgisi|1 (noun)|çıkarma|çarpma|bölme sayıbilim|1 (noun)|istatistik sayı boncuğu|1 (noun)|çörkü|abaküs sayıca|1 (noun)|adetçe|adedî sayıcı|1 (noun)|numaratör sayıçizge|1 (noun)|nomograf sayı farkı|1 (noun)|averaj sayı göstergesi|1 (noun)|skorbort sayıklama|1 (noun)|hezeyan sayıklamak|1 (noun)|istediği sayılama|1 (noun)|sayımlama|istatistik sayılan|1 (noun)|dediğin|ma'dûd|muazzez|önde gelmek|saygın|tacıser|zat sayılar|1 (noun)|rukum sayı levhası|1 (noun)|sayı|skorbort sayılı fırtına|1 (noun)|kabadayı sayılı|1 (noun)|mahdut|önemli sayılır|1 (noun)|forslu sayılma|1 (noun)|ad|îtibar sayılmak|1 (noun)|addedilmek|addolunmak|itibar görmek|teşkil etmek sayılmama|1 (noun)|sarfınazar sayılmazsa|1 (noun)|bir yana|dışında sayıl|1 (noun)|skaler sayıltı|1 (noun)|farz sayım bilimi|1 (noun)|istatistik sayı|1 (noun)|miktar|rakam|çokluk|numerus|sayma|ölçme|nüsha|adet|çekimsiz|çok|kontenjan|puan|sayı levhası|sonuç|tadat sayımlamacı|1 (noun)|istatistikçi|istatikçi sayımlama|1 (noun)|istatistik|sayılama sayımlamalı|1 (noun)|istatistiki sayımlama uzmanı|1 (noun)|istatistikçi sayımsız|1 (noun)|sayısız sayım|1 (noun)|tadat|tâdad sayın|1 (noun)|saygıdeğer|muhterem|aziz sayısal|1 (noun)|dijital|istatistik|numerik sayısıartmak|1 (noun)|fazlalaşmak sayı sıfatı|1 (noun)|isim|ısim sayısınıazaltmak|1 (noun)|eksiltmek sayısını|1 (noun)|çoğaltmak sayısız|1 (noun)|hesabı yok|kum gibi|sayımsız sayışmak|1 (noun)|ödeşmek|hesaplaşmak sayışma|1 (noun)|takas sayıştay|1 (noun)|divanımuhasebat sayıtım|1 (noun)|istatistik sayıt|1 (noun)|numara saykal-kâr|1 (noun)|yaldızcı saykallamak|1 (noun)|cilâlamak saykal|1 (noun)|maden|parlak|cilalı|saykal-zede saykal-zede|1 (noun)|saykal saykal-zen|1 (noun)|yaldızcı saylamak|1 (noun)|seçmek saylav|1 (noun)|mebus|milletvekili|seçim saymaca|1 (noun)|itibarî|sayarak|bağıl|uz tasımsal saymak|1 (noun)|değeri|üstünlüğü|yaşlılığı|özenli|önemsemek|addetmek|tutmak|sıralamak|ödemek|varsaymak|mühimsemek|bilmek|gitmek|görmek|hürmet etmek|ipe dizmek|itibar etmek|ittihaz etmek|saygı göstermek|tadat etmek|tanımak|telâkki etmek|yerine koymak saymamak|1 (noun)|sarfınazar etmek saymamazlık|1 (noun)|saymazlık saymanlık|1 (noun)|muhasebe|muhasiplik|muhasebecilik sayman|1 (noun)|muhasip|muhasebeci saymasak|1 (noun)|bırak ki sayma|1 (noun)|tadat|ad|itibar|ittihaz|riayet|sayı|telâkki saymazlık|1 (noun)|saymamazlık saynsfikşın|1 (noun)|bilimkurgu sayrılanmış|1 (noun)|sayrı sayrılar evi|1 (noun)|hastahane sayrılarevi|1 (noun)|hastane sayrılık|1 (noun)|hastalık|maraz|tutku sayrıl|1 (noun)|marazî sayrı|1 (noun)|sayrılanmış|hasta sayru|1 (noun)|hasta sayrûret|1 (noun)|olmak|edilmek|vücud|kevn sayvan|1 (noun)|güneşten sazak|1 (noun)|bataklık|sazlık|mersin ağacı sazan gibi|1 (noun)|aptalca|tecrübesizce sazangillerden|1 (noun)|acı balık|akbalık|bıyıklı balık|çamça|çamurcuk|inci balığı|kababurun|sarıbalık|sazan|tatlı su kefali sazangilleredn|1 (noun)|kızılkanat sazan|1 (noun)|sazangillerden|avrupa saz benizli|1 (noun)|solgun sazcı|1 (noun)|sazende saz|1 (noun)|cura|telli|kiliz|kofa|çalgı|bağlama|hasır otu|su kamışı|sazevi|hasır|kargı|livar|sepet sazendelik|1 (noun)|çalgıcılık sazende|1 (noun)|sazcı sazevi|1 (noun)|saz sazlık|1 (noun)|çökek|kilizman|sazak saz rengi|1 (noun)|soluk saz şairi|1 (noun)|ozan|ozanı saz takımı|1 (noun)|ut|keman|kanun sb|1 (noun)|antimon scallywag|1 (noun)|haylaz scanveging|1 (noun)|çöplenme scatola|1 (noun)|kutu schizofrenic barrier|1 (noun)|usyarılımlı engel science-fiction|1 (noun)|bilimkurgu score board|1 (noun)|skorbord sc|1 (noun)|skandiyum seaborgiyum|1 (noun)|sg s?e|1 (noun)|altağ seans|1 (noun)|kez|oturum|süre|sinema|tiyatro|gösterim sebat|1 (noun)|direşme|direşim sebat etmek|1 (noun)|direşmek sebatkâr|1 (noun)|direşken|sebatlı sebatkar|1 (noun)|ebrek sebatlı|1 (noun)|direşken|sebatkâr|akife sebatsız|1 (noun)|gelgeç sebayüdü|1 (noun)|üç iki sebebiyle|1 (noun)|nedeniyle|dolayısıyla|yüzünden|hasebiyle|haysiyetiyle|cihetiyle|dolayı|hatırı için|münasebetiyle|sayesinde|yüz sebeb|1 (noun)|vesîle sebep bilimi|1 (noun)|etioloji sebeplenmek|1 (noun)|nasibini almak|nasiplenmek sebepler|1 (noun)|esbap sebepli|1 (noun)|nedenli sebep|1 (noun)|neden|amil|hikmet|illet|menşe|mucip|münasebet|saik|saika|uç|vesile sebepsiz|1 (noun)|nedensiz|hasbî|tevekkeli sebf|1 (noun)|tuluk|genişletmek|boğmak|yakmak|yırtmak|parçalamak|kahretmek|sökmek sebil etmek|1 (noun)|dağıtmak sebilhane|1 (noun)|sebil sebil|1 (noun)|sebilhane|külliye sebuh|1 (noun)|yüzgeç sebven|1 (noun)|yanlışlıkla sebzecilık|1 (noun)|zerzevatçılık sebzecilik|1 (noun)|zerzevatçılık sebzeci|1 (noun)|zerzevatçı sebze çorbası|1 (noun)|patates|maydanoz sebze|1 (noun)|göveri|zerzevat|yeşillik|göverti|sebzevat|bahçıvan|çorba|hal|közlemek|madrabaz|omlet|salaş|süzgeç sebzeleri|1 (noun)|sıcak mutfak aşçısı sebzeler|1 (noun)|sebzevat sebze meyve toptancısı|1 (noun)|kabzımal sebzevat|1 (noun)|sebzeler|zerzevat|sebze seccade|1 (noun)|namazlık secde|1 (noun)|yükünmek|yüknü secen|1 (noun)|elitist seciye|1 (noun)|yaradılış|huy|karakter|ıra|tabiat seçal|1 (noun)|selfservis|kafeterya|lokanta seçenek|1 (noun)|yöntem|tutum|alternatif|şık seçen|1 (noun)|mümeyyiz|müntehib seçerek|1 (noun)|seçmece seçici kurul|1 (noun)|seçiciler kurulu seçiciler kurulu|1 (noun)|yarışma|jüri|seçici kurul seçici|1 (noun)|selektör seçik|1 (noun)|açık seçik seçilebilen|1 (noun)|seçmeli seçilmek|1 (noun)|elenmek|görülmek seçilmen|1 (noun)|delege seçilmenler|1 (noun)|delegasyon seçilmenler kurulu|1 (noun)|delegasyon seçilmiş|1 (noun)|berceste|elimine|elleme|enes|güzide|güzin|mustafa|müctebâ|mümeyyez|müntahap|müntehab|müntehap|seçme seçim|1 (noun)|kanunlar|intihap|saylav|yendün seçimler|1 (noun)|intihabat seçimle|1 (noun)|sandıktan çıkmak seçimlik|1 (noun)|custom|ihtiyarî seçim yapmak|1 (noun)|seçmek seçke|1 (noun)|menü seçkinler|1 (noun)|elit seçkinleşmek|1 (noun)|temayüz etmek seçkinleşme|1 (noun)|temayüz seçkin|1 (noun)|üstün|mümtaz|güzide|mutena|elit|adınçığ|bera|değme|ender|güzin|kalburüstü|kibar|müntehab|parmakla gösterilmek|rafine|seçme|teğme|tören|uluşahin|üründük|üründül|yeğ seçki|1 (noun)|şairlerin|yazarların|güldeste|antoloji seçmece|1 (noun)|seçerek|muhayyer seçmeci|1 (noun)|eklektik seçmecilik|1 (noun)|eklektizm seçmeden|1 (noun)|rastgele seçme hakkı|1 (noun)|muhayyerlik|hakkıhıyar seçmek|1 (noun)|üstün|iyi|ayırmak|bulmak|fark etmek|görmek|ihtiyar etmek|öğürtlemek|rast getirmek|saylamak|seçim yapmak|tanımak|tercih elmek|teşhis etmek seçmeler|1 (noun)|müntahabat seçmeli|1 (noun)|seçilebilen|selektif|muhayyer|custom|ihtiyari seçmen kütüğü|1 (noun)|defter seçmen|1 (noun)|müntahip|müntehip seçme|1 (noun)|seçkin|seçilmiş|berceste|değme|güzide|ıstıfa|ihtiyar|intihap|müntahap|müntehap|pesent|seleksiyon|serçin|tercih|teşhis seçmesiz|1 (noun)|ihtiyarsız seçmesiz yemek|1 (noun)|tabldot sedalı|1 (noun)|sesli|ünlü|sadalı|yumuşak ünsüz seda|1 (noun)|ses|sada|ümit sedasız|1 (noun)|sessiz|ünsüz|sadasız sedat|1 (noun)|doğruluk|akıl sedatif|1 (noun)|yatıştırıcı sedd|1 (noun)|tıkamak|kapamak sedefçi|1 (noun)|sedefkâr sedefimsi|1 (noun)|sedefsi sedef kakma|1 (noun)|abanoz|maun sedefkâr|1 (noun)|sedefçi sedefotugillerden|1 (noun)|geyikotu sedef|1 (noun)|pırıltılı|beyaz|boncuk sedefsi|1 (noun)|sedefimsi sedimantasyon|1 (noun)|çökelme|tortulaşma sedimantoloji|1 (noun)|tortul bilimi sedir|1 (noun)|kozalaklılardan|arkalıksız|divan|dağ servisi|kerevet|mastaba|peyke sedye|1 (noun)|teskere sefa|1 (noun)|eğlence|zevk|rahatlık|safa|neşe sefahat|1 (noun)|uçarılık|eğlence sefalet|1 (noun)|yoksulluk sefalı|1 (noun)|şenlikli|eğlenceli sefaret|1 (noun)|elçilik|sefarethane sefarethane|1 (noun)|elçilik|sefaret sefa sürmek|1 (noun)|rahat seferî durum|1 (noun)|seferî hâl seferî hâl|1 (noun)|seferî durum sefer|1 (noun)|yolculuk|savaş|kez|yol|defa|safer|kere|posta sefihane|1 (noun)|alçakçasına|alçakça sefih|1 (noun)|uçarı sefilâne|1 (noun)|sefilce sefilce|1 (noun)|sefilâne sefillik|1 (noun)|yoksulluk|alçaklık sefil|1 (noun)|yoksul|alçak|cıbıl sefine|1 (noun)|gemi sefir|1 (noun)|elçi sefirikebir|1 (noun)|büyükelçi sefirlik|1 (noun)|elçilik seğirdimci|1 (noun)|akıncı seğirdim|1 (noun)|koşma|koşuş|akın|hücum seğirmek|1 (noun)|seğremek seğirme|1 (noun)|seğreme|seğrime seğmen|1 (noun)|seymen seğremek|1 (noun)|seğirmek seğreme|1 (noun)|seğirme seğrime|1 (noun)|seğirme seher|1 (noun)|erte sehim|1 (noun)|pay|hisse sehiv|1 (noun)|yanıltı|yanlış sehpa|1 (noun)|darağacı|çatkı|rahle sehpaya çekmek|1 (noun)|asmak sehven|1 (noun)|yanlışlıkla sekans|1 (noun)|ayırım sekant|1 (noun)|kesen sekban|1 (noun)|osmanlılarda sekenât|1 (noun)|sekeneler|oturanlar|yerliler sekendiz|1 (noun)|satürn|zühal sekeneler|1 (noun)|sekenât sekene|1 (noun)|sakinler|sakin sekil|1 (noun)|at|seki sekilemek|1 (noun)|teraslamak sekileme|1 (noun)|teraslama sekilenmek|1 (noun)|teraslanmak sekilik|1 (noun)|tribün sekincilik|1 (noun)|dingincilik seki|1 (noun)|teras|taraça|sekil|at|podyum|set sekizlik|1 (noun)|sekizli sekizli|1 (noun)|sekizlik|müsemmen seklem|1 (noun)|kıldan sekmek|1 (noun)|cıvmak|çıvmak sekmen|1 (noun)|tabure|basamak sekre|1 (noun)|sarhoşluk|şaşkınlık|şiddet sekreterlik|1 (noun)|yazmanlık|kâtiplik sekreter|1 (noun)|yazman|kâtip seks|1 (noun)|cinsellik|cinsiyet|cinslik seksen|1 (noun)|80|lxxx seks işçisi|1 (noun)|fahişe seksiyon|1 (noun)|bölüm|oturum seksolog|1 (noun)|cinsellik bilimci seksoloji|1 (noun)|cinsellik bilimi|cinslik bilimi sekstant|1 (noun)|güneşin seksüel|1 (noun)|cinsel|cinsî sekte|1 (noun)|durma|durgu|kesilme|bozukluk|inme|felç sekter|1 (noun)|katı sekteye uğratmak|1 (noun)|kesilmek sektirmemek|1 (noun)|aksatmamak sektör|1 (noun)|bölüm|kesim|kol|dal sekunder|1 (noun)|ikincil sekülarist|1 (noun)|dünyacı seküler|1 (noun)|yüzyıllık selâm|1 (noun)|esenleme|barış|huzur selam|1 (noun)|esenleme|uğurlama|merhaba|eselik|eslek|yüğünt selâmete çıkmak|1 (noun)|kurtulmak selâmet|1 (noun)|esenlik|felâh selamet|1 (noun)|kurtuluş|korktuklarından|sağlamlık|eselik|eslek selametlemek|1 (noun)|uğurlamak selâmetlemek|1 (noun)|yolcuyu|geçirmek selâmlamak|1 (noun)|esenlemek|selâm vermek selâmlama|1 (noun)|vakitler hayrolsun selâmlaşma|1 (noun)|esenleşme selâmlaşmak|1 (noun)|esenleşmek selâmlık|1 (noun)|saray selâm otu|1 (noun)|maydanozgillerden selamünaleyküm|1 (noun)|hitabı selâmünkavlen|1 (noun)|inme|felç selâm vermek|1 (noun)|selâmlamak selâset|1 (noun)|akıcılık selâtin|1 (noun)|sultanlar selçukî|1 (noun)|selçuklu selçukluca|1 (noun)|selçuklu türkçesi selçuklu|1 (noun)|selçukî selçuklu türkçesi|1 (noun)|selçukluca selef|1 (noun)|öncel|baştın|bayak selek|1 (noun)|cömert seleklik|1 (noun)|sahavet seleksiyon|1 (noun)|seçme selektif|1 (noun)|seçmeli selektör|1 (noun)|seçici selender|1 (noun)|tekir selenli|1 (noun)|tannan selen|1 (noun)|müjde|sound|ses|haber|bilgi|muştu selenterelerden|1 (noun)|denizanası|polip selenterelerin|1 (noun)|taraklılar selenyum|1 (noun)|kalkojen|se sele|1 (noun)|sere|sepet self-abasement|1 (noun)|özküçültüm self acceptance|1 (noun)|özbenimseyiş self awareness|1 (noun)|özbiliş self-deception|1 (noun)|özaldatı self determinasyon|1 (noun)|özbelirlenim self-discipline|1 (noun)|özsıkıdüzen selfservis|1 (noun)|kafeterya|lokanta|seçal selim|1 (noun)|doğru|dürüst|kusursuz|tehlikesiz|iyicil selis|1 (noun)|akıcı sellemehüsselâm|1 (noun)|çekinmeden|destursuz selobant|1 (noun)|seloteyp selofan|1 (noun)|ince|saydam seloteyp|1 (noun)|ince|saydam|selobant selp etmek|1 (noun)|kapmak|kaldırmak|kaçırmak selp|1 (noun)|kapma|kaldırma|kaçırma selülozdan|1 (noun)|film|floş selvi|1 (noun)|servi|ardıç|serv sel|1 (noun)|yığın|araz|lığlamak|sökmek|su taşkını sema|1 (noun)|gök|gökyüzü|felek|işitme|duyma|yaygır|yaykıru semahat|1 (noun)|cömertlik|iyilikseverlik semaî kahvesi|1 (noun)|semaî semaî|1 (noun)|semavî|semaî kahvesi semalar|1 (noun)|semavat semantik|1 (noun)|anlambilim|anlambilimsel|anlamsal|anlam bilimi|anlam bilimsel semavat|1 (noun)|semalar semavî|1 (noun)|gökçe|gökçül|göksel|semaî|ulvî semavi|1 (noun)|göksel semavi kitap|1 (noun)|kur'an sembolik|1 (noun)|simgesel sembolist|1 (noun)|simgeci sembolizm|1 (noun)|simgecilik semboller|1 (noun)|rumuz sembolleştirmek|1 (noun)|simgeleştirmek sembolleştirme|1 (noun)|tahayyül sembol|1 (noun)|simge|gösterge|remiz|rumuz|timsal|bayrak|uz iletişim semendergilerden|1 (noun)|semender semendergillerden|1 (noun)|semender semender|1 (noun)|kuyruklu|semendergillerden|semendergilerden|salamandra semen peyda etmek|1 (noun)|şişmanlamak semen|1 (noun)|semizlik semer|1 (noun)|at|eşek|beygir|arkalık|yukaç semerci|1 (noun)|çucu|palanduz semereli|1 (noun)|verimli semeresiz|1 (noun)|sonuçsuz semere|1 (noun)|yemiş|meyve|ürün|verim semeri|1 (noun)|semer vurmak semerlemek|1 (noun)|semer vurmak semer vurmak|1 (noun)|semeri|semerlemek seme|1 (noun)|sersem|ahmak|alık semiha|1 (noun)|cömert|semih semih|1 (noun)|cömert|semiha semi|1 (noun)|işitme|ışitme seminer|1 (noun)|topluçalışım|kongre ve fuar hostesi|toplu çalışım|toplu çalışma semiosis|1 (noun)|göstergeleşim semirmek|1 (noun)|besili|semizlemek|şişmanlamak|etlenmek|yağ bağlamak|yağ basmak semirtilmiş|1 (noun)|besili semirtmek|1 (noun)|besili|semizletmek|beslemek semitik|1 (noun)|yahudi|sami semiyoloji|1 (noun)|gösterge bilimi semiyotik|1 (noun)|gösterge bilimi semizlemek|1 (noun)|semirmek semizletmek|1 (noun)|semirtmek semizlik|1 (noun)|tav|semen semizotugillerden|1 (noun)|ipek çiçeği|ipekçiçeği semiz|1 (noun)|şişman|eti|tavlı|besili|bordak|gödeş|yağlı sempati|1 (noun)|duygudaşlık|sevgi|yakınlık|albeni|ayım sempatik|1 (noun)|sevimli|canayakın|duygudaş|sıcakkanlı|yıldızı dişi sempatisini kazanmak|1 (noun)|sevgi sempatizan|1 (noun)|duygudaş sempozyum|1 (noun)|bilgi şöleni|simpozyum semptomatoloji|1 (noun)|belirtibilim semptom|1 (noun)|bulgu|araz semra|1 (noun)|esmer semtürreis|1 (noun)|başucu noktası semt|1 (noun)|yan|taraf|cihet|yaka sem|1 (noun)|zehir|ağı|ağu senâ|1 (noun)|aydınlık sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa|1 (noun)|it ite buyurur, it de kuyruğuna sena|1 (noun)|övüş|ışık|övgü|övme senarist|1 (noun)|senaryocu senaryocu|1 (noun)|senarist senaryo|1 (noun)|sinema|gelişki|oynanca sendele|1 (noun)|sandalye sendikacılık|1 (noun)|sendikalizm|kazanç sendikacı|1 (noun)|sendikalist sendika|1 (noun)|kazanç|çalışma ekonomisti sendikalist|1 (noun)|sendikacı sendikalizm|1 (noun)|sendikacılık sendrom|1 (noun)|belirgi senei devriye|1 (noun)|yıldönümü seneikebire|1 (noun)|artık yıl senei kebise|1 (noun)|artıkyıl senelik|1 (noun)|yıllık senet|1 (noun)|belgit|kırıcı|taşınabilir senetli sepetli|1 (noun)|sepetli senet sepet|1 (noun)|sepet senevî|1 (noun)|yıllık sene|1 (noun)|yıl senfoni orkestrası|1 (noun)|üflemeli|telli sen işten korkma, iş senden korksun|1 (noun)|insan senkron|1 (noun)|eş zaman senkroni|1 (noun)|eş zamanlılık senkronik|1 (noun)|eş zamanlı senkronizasyon|1 (noun)|eşleme senktraş|1 (noun)|taşçı senli benli|1 (noun)|benli senli benli olmak|1 (noun)|bütünleşmek senozoik|1 (noun)|üçüncü çağ sentagma|1 (noun)|dizim sentaks|1 (noun)|nahiv|sintaks|söz dizimi sentaktik|1 (noun)|söz dizimsel sentetik|1 (noun)|bireşimli|yapay|birleşimli sentez|1 (noun)|bireşim|birleşim|emisyon separatör|1 (noun)|ayırıcı sepelek|1 (noun)|sersem sepelek sepelemek|1 (noun)|dökülmek|serpelemek sepetçi|1 (noun)|çingene sepetçi söğüdü|1 (noun)|söğütgillerden sepet havası çalmak|1 (noun)|sepetlemek sepetlemek|1 (noun)|sepet havası çalmak sepetlenmek|1 (noun)|kovulmak sepetli|1 (noun)|senetli sepetli sepet|1 (noun)|saz|senet sepet|harar|kap|pinter|sele sepette pamuğu olmamak|1 (noun)|bilgisiz sepet topu|1 (noun)|basketbol sepettopu|1 (noun)|basketbol sepici|1 (noun)|debbağ|tabak sepicilik|1 (noun)|tabaklık|debagat sepicilikte|1 (noun)|tanen sepi|1 (noun)|deri|tabaklık sepilemek|1 (noun)|deri|uygulamak|tabaklamak sepileme|1 (noun)|tabaklama sepilenmek|1 (noun)|tabaklanmak sepilenmiş|1 (noun)|sepili sepili|1 (noun)|sepilenmiş sepken|1 (noun)|sulu sepken septik|1 (noun)|kuşkucu|şüpheci septisizm|1 (noun)|kuşkuculuk|şüphecilik seracılık teknikeri|1 (noun)|seralarda seralarda|1 (noun)|seracılık teknikeri seramik|1 (noun)|çanak|fayans|kilişi seramikçilik|1 (noun)|çömlekçilik seramik dekoratörü|1 (noun)|çıkartmalar seramik teknikeri|1 (noun)|fayans serapa|1 (noun)|büsbütün serap|1 (noun)|yalgın|ılgım|ılgın|pusarık|algın|yayın sera|1 (noun)|ser|limonluk|tavhane ser|1 (noun)|baş|kafa|reis|başkan|limonluk|limon bahçesi|sera serbaz|1 (noun)|yürekli|yiğit serbestçe|1 (noun)|dili tutuk serbesti|1 (noun)|özgürlük serbestî|1 (noun)|serbestlik|erkinlik|özgürlük serbestlik|1 (noun)|azadelik|azatlık|erkinlik|liberalizm|serbestî serbest|1 (noun)|özgür|bağımsız|erkin|hür|sıkılmadan|hoppa|rahat|azade|boydak|degaje|erkinlik|muaf|serpe serpe serbest vuruş|1 (noun)|frikik serçegiller|1 (noun)|böcek serçegillerden|1 (noun)|ağaçkakan|avustralya kara tavuğu|avustralya karatavuğu|becet|çalı bülbülü|çalı kuşu|dağ serçesi|iskete|kar kuşu|öküzburnu|saka|serçe|sığırcık|sinek kuşu|sinekçil serçe parmak|1 (noun)|küçük parmak serçe|1 (noun)|serçegillerden|çulçu|ispinozgiller serçin|1 (noun)|seçme serdar|1 (noun)|başkomutan serdengeçti|1 (noun)|fedaî|fedai|yoloğlu serdengeçtilik|1 (noun)|fedaîlik serdetmek|1 (noun)|ileri sürmek seremoni|1 (noun)|tören seren|1 (noun)|arma|armador serenat|1 (noun)|geceleyin serencam|1 (noun)|akıbet serendi|1 (noun)|dört sere|1 (noun)|sele sere serpe|1 (noun)|sermek seretan|1 (noun)|yengeç sergen|1 (noun)|camekân|vitrin|nesnelerin|raf sergerde|1 (noun)|elebaşı sergerdelik|1 (noun)|elebaşılık sergi açmak|1 (noun)|sergilemek sergici|1 (noun)|işportacı sergievi|1 (noun)|sergi salonu sergilemek|1 (noun)|gözler önüne sermek|sergi açmak|teşhir etmek sergileme|1 (noun)|teşhir|gösterme sergilik|1 (noun)|stand|galeri|stant sergi|1 (noun)|meşher|yaygı|kilim|ekspozisyon|işporta|stant sergi salonu|1 (noun)|sergievi sergiyeri|1 (noun)|galeri sergüzeşt|1 (noun)|macera|serüven serian|1 (noun)|çabucak|çabuk|çarçabuk seri|1 (noun)|dizi|sıra|hızlı|çıldım|çildu|külüg|külük|ütgür|yarız serilip serpilmek|1 (noun)|gelişmek serili|1 (noun)|serilmiş|yayılmış serilmek|1 (noun)|uzanmak|yayılmak serilmesi|1 (noun)|dekapaj serilmiş|1 (noun)|serili|yayılı serinkanlı|1 (noun)|soğukkanlı serinlemek|1 (noun)|serinleşmek|girenlemek serinleşmek|1 (noun)|serinlemek serinlik vermek|1 (noun)|acısını|avundurma|rahatlatmak serin|1 (noun)|sıcaklık serkeş|1 (noun)|başkaldıran|zirzop|zottiri serlevha|1 (noun)|başlık sermaye|1 (noun)|anamal|anapara|kapital|varlık|servet|konu|başmal|meta|üretke sermayeci|1 (noun)|kapitalist|anamalcı|sermayedar sermayecilik|1 (noun)|üretim biçimi sermayedar|1 (noun)|anamalcı|sermayeci|kapitalist sermaye yapmak|1 (noun)|vermek sermed|1 (noun)|dâimî|sürekli|ebedî|ezelî sermedi|1 (noun)|ebedi|sürekli sermek|1 (noun)|asmak|boşlamak|savsamak|sere serpe|yazmak sermestane|1 (noun)|sarhoşça sermestî|1 (noun)|sarhoşluk sermest|1 (noun)|sarhoş|esrik sermet|1 (noun)|ölümsüz|sonsuz sermuharrir|1 (noun)|başyazar|başmuharrir sermuharrirlik|1 (noun)|başyazarlık sermürettip|1 (noun)|başdizgici|başmürettip sermürettiplik|1 (noun)|başdizgicilik serpantin|1 (noun)|yılan taşı serpelemek|1 (noun)|sepelemek serpe serpe|1 (noun)|serbest|çekinmeden serpilmek|1 (noun)|gelişmek|büyümek|şenelmek serpilmiş|1 (noun)|saçık serpinme|1 (noun)|özdeğin|dispersiyon serpinti|1 (noun)|çilenti serpmek|1 (noun)|saçmak|vermek|dökmek|ekmek|saçalamak|saçıştırma serpuş|1 (noun)|başlık sersefil|1 (noun)|yoksul sersem|1 (noun)|açık ağızlı|alık|ayran ağızlı|ayran budalası|bîhuş|dümbelek|gebeş|hırbo|hırt|hırtapoz|hışır|kaşkaval|lodos balığı|malak|mebhut|seme|şaş|şaşkın|şavalak|taş arabası sersem etmek|1 (noun)|sersemletmek sersemlemek|1 (noun)|beyni bulanmak|sersemleme|şabanlaşmak sersemleme|1 (noun)|sersemlemek sersemleşmek|1 (noun)|sangılamak sersemleşmiş|1 (noun)|sangı sersemletmek|1 (noun)|sersem etmek sersemlik|1 (noun)|bönlük|hırboluk|hırtlık|öküzlük|sangılık sersem sepelek|1 (noun)|sepelek serserilerin|1 (noun)|argo serserilik|1 (noun)|çapaçulculuk|haytalık serseri serseri|1 (noun)|başıboş|avare|amaçsızca serseri|1 (noun)|tutarsız|kabadayı|hayta|holigan|baldırı çıplak|bandırasız|bardabaş|berduş|çapaçulcu|çul tutmaz|daltaban|hapishane kaçkını|ipi kırık|ipsiz|ipsiz sapsız|it taşlayan|kopuk|külhanbeyi|külhanî|nabekâr|orospu çocuğu|sapı silik|sulûk|yeri yurdu belirsiz sertabip|1 (noun)|başhekim sertaç|1 (noun)|tacıser sertap|1 (noun)|inatçı|direngen sertelmek|1 (noun)|sert|sertleşmek sertifikasyon|1 (noun)|tasdik sertifika|1 (noun)|şahadetname|şehadetname sert|1 (noun)|katı|etkili|hırçın|öfkeli|hiddetli|sıkı|çarpıcı|keskin|bağışlaması|ters|çizilmesi|kırılması|pek|acı kuvvet|acu|anif|ayıcı|barut gibi|başkara|bazalt|bek|berk|berkuk|beton gibi|bor|boz|buz|çakal eriği|çekişmeli|dağ iklimi|demir|dik|dürüşt|eğe|ekşi elma|elma|emzik otu|erkek|granit gibi|haşin|inci|karahalile|kayış gibi|kemikleşmek|kırıcı|kızgın|kızışmak|lâstik gibi|meryem|naylon|nobranca|rijit|rodyum|sertelmek|sertleşmek|sertlik|şiddetli|toka|yavuz|yumurta sertleşmek|1 (noun)|katılaşmak|sert|esirmek|haşinleşmek|kurumak|pekişmek|pekiştirmek|pekleşmek|sertelmek|yavuzlanmak|yavuzlaşmak sertleşmiş|1 (noun)|katır kutur sertleştirmek|1 (noun)|pekiştirmek sertlik|1 (noun)|sert|kırıcı|şiddet|husumet|aman|berklik|çetinlik|dokunmak|dokunum|duymak|huşunet|tokalıg sert ünsüz|1 (noun)|h|f|k|p|s|ş|ötümsüz serüvencilik|1 (noun)|maceracılık serüvenci|1 (noun)|maceracı|maceraperest serüvenli|1 (noun)|maceralı serüven|1 (noun)|macera|sergüzeşt|avantür serüvensiz|1 (noun)|macerasız server|1 (noun)|baş|başkan|şef|reis|ulu servete|1 (noun)|başına devlet kuşu konmak servet sahibi|1 (noun)|varlıklı|zengin servet|1 (noun)|varlık|zenginlik|ağıç|ağış|akış|barım|barkuk|bartu|burçuk|dünya malı|dünyalık|sermaye|varım|varlıg servi boylu|1 (noun)|ince|güzel servigillerden|1 (noun)|ardıç|ardınç|mazı|servi servigilleri|1 (noun)|kozalaklılar servigiller|1 (noun)|kozalaklılardan|servi|ardıç servis atmak|1 (noun)|voleybol servis|1 (noun)|çatal|bıçak|kaşık|voleybol|otomobil servi|1 (noun)|servigillerden|ince|uzun|andız|selvi|serv|servigiller servis garsonu|1 (noun)|otellerde servis kapısı|1 (noun)|otel serv|1 (noun)|selvi|servi|cömertlik|mürüvvet seryaver|1 (noun)|başyaver seryum|1 (noun)|6|ce serzeniş|1 (noun)|takaza|yakınma|sitem sesalıcı|1 (noun)|teyp ses bilgisi|1 (noun)|fonetik sesbilgisi|1 (noun)|mephas-ı esvat|savtiyat ses bilimi|1 (noun)|fonoloji sesbirim|1 (noun)|fonem ses birimi|1 (noun)|fonem sesbüyütür|1 (noun)|megafon|mikrofon sesçil|1 (noun)|fonetik|savti sesçi|1 (noun)|radyoda|tonmayster sesdağılım|1 (noun)|akustik se|1 (noun)|selenyum seselim|1 (noun)|rezonans|tannanlık ses etmek|1 (noun)|seslenmek sesin|1 (noun)|denetçi|seslendirme sesini kesmek|1 (noun)|susmak|gücünden sesini yükseltmek|1 (noun)|yüksek sesizlik|1 (noun)|sakinlik ses kesilmek|1 (noun)|ses seslemek|1 (noun)|çağırmak|dinlemek seslem|1 (noun)|hece seslemlemek|1 (noun)|hecelemek seslendirici|1 (noun)|dublâjcı seslendiricilik|1 (noun)|dublâjcılık seslendiriş|1 (noun)|seslendirme seslendirme|1 (noun)|sesin|kaydedilmesi|seslendiriş seslenme|1 (noun)|hitap|nida seslenmek|1 (noun)|çağırmak|ünlemek|çığırmak|haykırmak|hitap etmek|ses etmek sesler|1 (noun)|elhan|esvât seslerin|1 (noun)|diksiyon sesletim|1 (noun)|telaffuz sesletmek|1 (noun)|telaffuz etmek sesli harf|1 (noun)|ünlü sesli taş|1 (noun)|fonolit sesli|1 (noun)|ünlü|diftong|sedalı ses sanatçısı|1 (noun)|ses sanatkarı ses sanatkarı|1 (noun)|şarkıcı|muganni|muganniye|ses sanatçısı ses seda|1 (noun)|haber|iz|alâmet|belirti ses|1 (noun)|seda|ün|curcunalı|çav|neva|radyo-tv yayıncılığı teknikeri|sada|selen|ses kesilmek|sessiz|uyartı|ümit|yansıtmak sessizce|1 (noun)|gürültüsüzce|usuldan sessiz harf|1 (noun)|ünsüz sessizleşmek|1 (noun)|kuzu gibi olmak|kuzu kesilmek sessizliğe gömülmek|1 (noun)|susmak sessizlik|1 (noun)|sükût|mazlumluk|sükûtîlik|uykuya varmak sessiz sedasız|1 (noun)|sakin|görmeden sessiz|1 (noun)|ünsüz|suskun|sûkûtî|ses|ağızsız|asude|başına vur elinden ekmeğini al|başını dinlemek|başınıdinlemek|bir katar deveyi bir eşek yeder|durgun|durgunluk çökmek|elcek|eline vur ekmeğini ağzından al|epkem|garip itin kuyruğu bacağı arasında gerek|ıssız|kelimesiz|kendi hâlinde|kendi hâline|kuytu|lâkırdısı az|melek gibi|mum kesilmek|put gibi|sakin|sakinleştirmek|sakit|sedasız|sükûtî|tek|tin tin|tumay|vur abalıya|yumuşak ses soluk|1 (noun)|patırtı|gürültü|haber sestaş|1 (noun)|homonim|sesteş sesteş|1 (noun)|homonim|sestaş|eş adlı|eş sesli sesteşlik|1 (noun)|eş adlılık|eş seslilik sesyayar|1 (noun)|hoparlör sesyazar|1 (noun)|gramofon|fonograf ses yitimi|1 (noun)|afoni set çekmek|1 (noun)|engellemek setir|1 (noun)|gizleme setretmek|1 (noun)|gizlemek|hâb-ı set|1 (noun)|seki|pingpong|büvet|geğin|kaş|teras sevap|1 (noun)|begesin|begisi|çınak|ecir sev beni|1 (noun)|say beni, sayayım seni sevda|1 (noun)|aşk sevdalanmak|1 (noun)|abayı yakmak|gönlünü düşürmek|tutkun olmak|vurulmak sevdalıolmak|1 (noun)|gönül çekmek sevdalı|1 (noun)|tutkun|vurgun|aşık|yanuk|zevdeli sevdiceğim|1 (noun)|sevgilim sevdiği|1 (noun)|hatırından çıkmamak sevecek|1 (noun)|inanmak sevecenlik|1 (noun)|şefkat|rikkat|şefkatlilik|tok sevecen|1 (noun)|şefkatli|müşfik|barışık|enes|kumru gibi|rikkatli|şefik|şefika|şirin seveklemek|1 (noun)|yerleşmek|yanaşmak seven|1 (noun)|habib|muhip severek|1 (noun)|bayıla bayıla sever|1 (noun)|herkese tükrüğü bal severlenmek|1 (noun)|kur yapmak severler|1 (noun)|ağızdan burun yakın, kardeşten karın sevgeç|1 (noun)|libido sevgi|1 (noun)|aşk|beğenme|eğilim|sempati|bağlılık|sevi|âtıfet|canına yandığım|el üstünde gezmek|gönül|göz|hatır|hatır belâsı|kalp|küçültme eki|muaşaka|muhabbet|öpmek|sempatisini kazanmak|sevim|sıcaklık|tok|us dışıcılık|yavrucak sevgi beslemek|1 (noun)|sevmek sevgilim|1 (noun)|sevdiceğim sevgili|1 (noun)|sevilen|dost|yar|yavuklu|yâr|aftos|arkadaş|aygen|aziz|başbağ|can gözdesi|canan|cansu|dava|evliyaullah|gaco|habib|habibe|habip|kadın|mabude|manita|maşuka|melis|muazzez|mühür gözlü|nazlı|tuzağı|yaren|yavuk sevgiyle|1 (noun)|kardeş kardeş sevi|1 (noun)|aşk|sevgi sevici|1 (noun)|lezbiyen|ablacı|sürtük sevicilik|1 (noun)|ablacılık|lezbiyenizm seviçli|1 (noun)|magbut sevilen|1 (noun)|başagut|bigem|can|caner|dost|güzelim|habib|habip|maşuk|maşuka|sevgili|yaygın|yüzü sıcak sevilmek|1 (noun)|beğenilmek sevilmemek|1 (noun)|gönülden ırak olmak sevilme|1 (noun)|popülarite sevilmeyen|1 (noun)|itici|sevsinler!|şeytan görsün yüzünü sevimlilik|1 (noun)|cici|halâvet|koketri|şirinlik|tatlılık sevimli|1 (noun)|şirin|anacık|babacık|can|can olmak|cana yakın|cansu|cici|eldem|gülek|gülümser|hoşmeşreb|kanı sıcak|maskara|melih|mihr-bân|minyon|munis|sempatik|sıcacık|sıcakkanlı|şad|şeker|şeliha|tatlılaşmak|tonton|yalabık|yüze gülmek|yüzünde şeytan tüyü var sevim|1 (noun)|sevgi|cici sevimsiz|1 (noun)|antipatik|hoşnutsuzluk|beberuhi|frigo|itici|kakavan|madara|nursuz|nursuz pirsiz|sinameki|sinameki gibi sevimsizlik|1 (noun)|antipati sevince|1 (noun)|madrigal sevinç|1 (noun)|ağlamak|bayram|çatlamak|dili tutulmak|ferah|heyecan|kıvanç|kökteş|kutlamak|memnuniyet|meserret|mürüvvet|neşe|neşve|neşvet|oh|payan olmamak|sürur|şadiye|şaz|şenlik|şetaref|şetaret|şevk|şinanay|ünlem işareti|yavnık sevinçle|1 (noun)|meserretle sevinçli|1 (noun)|başı havada|dörtköşe|memnun|mes'ut|mesrur|mesut|neşeli|şad|şadan|şâduman|şat|şen sevinçten|1 (noun)|hoplamak sevindiren|1 (noun)|sevindirici|tatlı|ümran sevindirici|1 (noun)|sevindiren|muştulu|ümran sevindirmek|1 (noun)|gönendirmek|hatırını hoş etmek|hoşnut etmek sevindirmiş|1 (noun)|donatmış sevinerek|1 (noun)|güle oynaya sevinme|1 (noun)|ferah|memnuniyet sevinmek|1 (noun)|etekleri zil çalmak|gönenmek|kendi kendine gelin güvey olmak|memnun olmak|ruhunda güneş açmak|şad olmak|şen olmak|şenelmek|temş sev-in-mek|1 (noun)|türev sevinmiş|1 (noun)|ağzı paça olmak|mesrur sevişme|1 (noun)|aganigi|aşne fişne|muaşaka sevişmek|1 (noun)|aşk yapmak|muaşakada olmak sevişmezlik|1 (noun)|zıddiyet seviye|1 (noun)|düzey|kırat seviyeli|1 (noun)|düzeyli|düzeyi seviyesi|1 (noun)|hayal düzeyi seviyesiz|1 (noun)|bayağı|düzeyi|kaldırım kabadayılığı seviyesizleşmek|1 (noun)|düzeysizleşmek seviyesizlik|1 (noun)|düşüklük|düzeysizlik sevk etmek|1 (noun)|göndermek|götürmek|sürüklemek|itmek sevketmek|1 (noun)|göndermek|yollamak sevk|1 (noun)|gönderme|götürme|sürükleme|itme sevkıtabii|1 (noun)|içgüdü|insiyak sevkıtabiî|1 (noun)|içgüdü|insiyak|insiyakî sevkıyat|1 (noun)|gönderme sevkitabii|1 (noun)|içgüdü|insiyak sevkiyat|1 (noun)|personel|silâh|araç sevk olmak|1 (noun)|gönderilmek sevkulceyş|1 (noun)|strateji sevkülceyş|1 (noun)|strateji sevmek|1 (noun)|okşamak|yerini|âşık olmak|bağlanmak|barışmak|gevşemek|gönül akıtmak|gönül bağlamak|gönül vermek|hoşlanmak|içi ısınmak|mail|meyil vermek|meyli olmak|perestij etmek|sevgi beslemek|tutulmak sevmemek|1 (noun)|perisi hoşlanmamak sevme|1 (noun)|meyil|teveccüh sevmeyecek|1 (noun)|olumsuzluk eki sevmiş|1 (noun)|meyilli sevniç|1 (noun)|çılgına dönmek sevsinler!|1 (noun)|sevilmeyen seyahat|1 (noun)|gezi|yolculuk seyahat rehberi|1 (noun)|otobüs seyek|1 (noun)|üç bir seyelân|1 (noun)|akma|akıntı|akı seyhun|1 (noun)|siri derya|öküz ırmağı seyirci|1 (noun)|izleyici|izlemek seyir etmek|1 (noun)|seyretmek seyir|1 (noun)|gidiş|yürüyüş|ilerleyiş seyirtmek|1 (noun)|koşmak seyir zabiti|1 (noun)|körfezlere seylanî|1 (noun)|seylân taşı seylân taşı|1 (noun)|seylanî seylâp|1 (noun)|taşma|taşkın|feyezan|su baskını seymen|1 (noun)|seğmen seyrana çıkmak|1 (noun)|gezmeye seyran|1 (noun)|gezme|gezinme seyreden|1 (noun)|sağîr seyrek|1 (noun)|aralıklı|bayramda seyranda|bayramdan bayrama|nadir|nadirat|nadiren|oyulgama|tek tük seyrekleşmek|1 (noun)|seyrelmek seyrekleştirmek|1 (noun)|seyreltmek|aralamak seyrekleştirme|1 (noun)|seyreltme seyreklik|1 (noun)|nedret seyrelmek|1 (noun)|seyrekleşmek|aralanmak|nedret kesbetmek seyreltmek|1 (noun)|seyrekleştirmek|dilüe etmek seyreltme|1 (noun)|seyrekleştirme seyretmek|1 (noun)|izlemek|bakmak|eğlenmek|görmek|seyir etmek|temaşa etmek seyretme|1 (noun)|temaşa seyrüsefer|1 (noun)|trafik|gidiş geliş seyyâd|1 (noun)|avcı seyyah|1 (noun)|gezgin|turist seyyahlık|1 (noun)|gezginlik seyyal|1 (noun)|akışkan seyyâle|1 (noun)|akıntı seyyare|1 (noun)|gezegen seyyar|1 (noun)|gezici|gezginci|taşınabilir|gezgin|portatif seyyar satıcı|1 (noun)|sokak satıcısı seyyiat|1 (noun)|günahlar seyyie|1 (noun)|kötülük sezâ|1 (noun)|layık seza|1 (noun)|uygun|yaraşır sezdiri|1 (noun)|ima sezdiriş|1 (noun)|beraat-i istihlal sezdirmeden|1 (noun)|çaktırmadan sezdirme|1 (noun)|ihsas sezdirmek|1 (noun)|hissettirmek|belli etmek|çaktırmak|duyurmak|ihsas etmek|ima etmek|sezindirmek sezen|1 (noun)|dadal sezgi|1 (noun)|feraset|abay|his|sezi|us dışıcılık sezgili|1 (noun)|sezgisel sezgisel|1 (noun)|sezgili sezgisi|1 (noun)|özne sezilmek|1 (noun)|hissedilmek|fark olunmak sezilmez|1 (noun)|gayrimahsus sezinçli|1 (noun)|takt sahibi sezinç|1 (noun)|takt sezindirmek|1 (noun)|sezdirmek sezinlemek|1 (noun)|sezmek|çakmak|hissetmek|sezinmek sezinleme|1 (noun)|sezme sezinletmek|1 (noun)|hissettirmek sezinmek|1 (noun)|sezinlemek sezi|1 (noun)|sezgi seziş|1 (noun)|basiret|dirayet|duyuş|feraset|radar sezişler|1 (noun)|hissiyat sezme|1 (noun)|basiret|his|irfan|keşif|sezinleme sezmek|1 (noun)|kestirmek|hissetmek|anlamak|duymak|fark etmek|farkında olmak|gönlüne doğmak|görmek|sezinlemek sezmemek|1 (noun)|gafillik etmek sezmeyen|1 (noun)|gafil sezon|1 (noun)|mevsim|yöyen sezü|1 (noun)|mantar meşesi sezyum|1 (noun)|1|cs sfagnum|1 (noun)|bataklıklarda sfenks|1 (noun)|isfenks sg|1 (noun)|seaborgiyum sıbyan|1 (noun)|çocuklar|sabiler sıcacık|1 (noun)|içten|samimî|hoş|sevimli|güzel|sıcak sıcak sıcağı sıcağına|1 (noun)|unutulmadan|hemencecik|hemen sıcakça|1 (noun)|sıcakça sıcak haddeci|1 (noun)|plaka|köşebent|profil|ray|levha sıcak|1 (noun)|hamam|bayılmak|fön|germ|günlük güneşlik|har|ısıcak|lâterit|sıcaklık|vurgun|yüzünde şeytan tüyü var sıcak harp|1 (noun)|sıcak savaş sıcakkanlı|1 (noun)|sevimli|sempatik|adamcıl sıcaklığı|1 (noun)|ayısıg|harı geçmek|jeotermal|ölü|soğutum sıcaklığın|1 (noun)|indirgenmiş sıcaklık sıcaklıkölçer|1 (noun)|derece5|termometre|derece sıcaklıkölçüm|1 (noun)|termometri sıcaklık|1 (noun)|sıcak|ılık|serin|hararet|suhunet|ısı|sevgi|temperatür|alev|denetici|germiyyet|kaydetmek|sühunet sıcaklıkyayar|1 (noun)|termograf sıcak metal dövmeci|1 (noun)|demir sıcak mutfak aşçısı|1 (noun)|sosları|etleri|sebzeleri sıcakölçer|1 (noun)|termometre sıcak renkler|1 (noun)|sarı sıcak savaş|1 (noun)|sıcak harp sıcak sıcak|1 (noun)|soğutmadan|sıcacık sıçan dişi|1 (noun)|antika sıçandişi|1 (noun)|antika sıçangillerden|1 (noun)|fare|sıçan|tarla faresi|tarlafaresi sıçangiller|1 (noun)|kuvâdiye sıçankulağı|1 (noun)|farekulağı sıçan otu|1 (noun)|arsenik sıçanotu|1 (noun)|arsenik|zırnık sıçan|1 (noun)|sıçangillerden|fare sıçmak|1 (noun)|bozmak sıçrama|1 (noun)|ayaklarla sıçramak|1 (noun)|ayaklarla|yayılmak|çıvmak|fırlamak|kalgımak|kalkımak|zıplamak sıçrama tahtası|1 (noun)|tramplen sıçramış|1 (noun)|püskürtme sıçraşmak|1 (noun)|dalgalanmak sıçratmak|1 (noun)|zıplatmak sıçrayarak|1 (noun)|zıplaya zıplaya sıçrayıcı|1 (noun)|kangurugiller sıdk|1 (noun)|doğruluk|gerçeklik sıfat-fiil|1 (noun)|ortaç|partisip|durum ortacı|fiilimsi sıfat|1 (noun)|ödev|yüz|nitelik|nicelik|yer|artı|ek fiil|etmek|gûn|kelime türü|nitem|ön ad|önad|s.|söz bölükleri|turşu sıfıra inmek|1 (noun)|bitmek|tükenmek|futbol sıfırcı|1 (noun)|derslerde sıfırı tüketmek|1 (noun)|yoksullaşmak|ölmek sıfır|1 (noun)|kötü|başarısız|verimsiz|durur dalga sıfırlayıcı|1 (noun)|düzenek sıfır numara|1 (noun)|mükemmel|kusursuz|orijinal sığa|1 (noun)|kapasite sığamak|1 (noun)|sıvamak sığaölçer|1 (noun)|kapasimetre sığdamı|1 (noun)|ahır sığ|1 (noun)|deniz|dalyan sığdırmak|1 (noun)|aldırmak|istiap etmek sığınak|1 (noun)|yağmur|melce|maaz|penah|tahaffuz yeri sığın|1 (noun)|alageyik sığınan|1 (noun)|mülteci sığınık|1 (noun)|mülteci|sığınmacı sığınılacak|1 (noun)|barunduk sığınma cebi|1 (noun)|alan sığınmacı|1 (noun)|sığınık|mülteci sığınma hakkı|1 (noun)|iltica hakkı sığınma|1 (noun)|iltica|dehalet|maaz|penâh|tahassun sığınmak|1 (noun)|güvenmek|iltica etmek|korunmak|yanlamak sığıntı|1 (noun)|emanetullah sığır|1 (noun)|anlayışsız|bakar|besici|boynuzlugiller|büyükbaş|çoban|ışıl küf|kasap sığırcık|1 (noun)|serçegillerden|çoğurcuk sığırdiligillerden|1 (noun)|havacıva|karakafes|sığırdili sığırdiligiller|1 (noun)|ikiçeneklilerden sığırdili|1 (noun)|tüylü|sığırdiligillerden|cönk|öküzdili sığırgözü|1 (noun)|öküzgözü|arnika sığırkuyruğu|1 (noun)|sıracagillerden sığırlarda|1 (noun)|şap hastalığı sığır sineği|1 (noun)|eğrice sığır şeridi|1 (noun)|şerit sığırtenyası|1 (noun)|şerit5|aptesbozan sığır tenyası|1 (noun)|şerit|aptesbozan sığırtmaç|1 (noun)|güdücü sığla|1 (noun)|sigala sığlık|1 (noun)|yufkalık sığmak|1 (noun)|girmek sığolmak|1 (noun)|boy vermemek sıhhatli|1 (noun)|sağlıklı|esen|pürsıhhat|sağlam sıhhat|1 (noun)|sağlık|esenlik|doğruluk sıhhatsiz|1 (noun)|sağlıksız sıhhi tesisatçı|1 (noun)|gaz|buhar|kalorifer sıhrî|1 (noun)|akrabalık|hısımlık sıhri hısımlık|1 (noun)|kayınlık sıhriyet|1 (noun)|akrabalık|dünürlük|hısımlık sıkacak|1 (noun)|pres sık|1 (noun)|acıkara|gümrah|kesif|pıtrak sıkaç|1 (noun)|kompresör sıkça|1 (noun)|sık sık sıkı basmak|1 (noun)|direnmek sıkıca|1 (noun)|iyice|sıkı sıkıcı|1 (noun)|bunaltıcı|külfetli|müziç|öldürücü|tatsız tuzsuz sıkı|1 (noun)|dar|doldurulmuş|zorlu|dikkatli|katı|cimri|sıkıca|iyice|disiplin|hızlı|darı|hummalı|kavi|pinti|sert|tayt|yiğin|yoğun sıkıdenetimci|1 (noun)|sansürcü sıkı denetim|1 (noun)|sansür sıkıdenetim|1 (noun)|sansür sıkı durmak|1 (noun)|güçlü sıkıdüzen|1 (noun)|disiplin sıkı düzen|1 (noun)|disiplin|zapturapt sıkılamak|1 (noun)|sıkıştırmak sıkılarak|1 (noun)|ıkına sıkına|ıkına tıkına|oflaya puflaya sıkılganlığını|1 (noun)|açmak sıkılganlıkla|1 (noun)|ezile büzüle sıkılganlık|1 (noun)|mahcubiyet|utangaçlık sıkılgan|1 (noun)|utangaç|arlı|çekingen|hayâlı|mahcup|singin|tutuk sıkılık|1 (noun)|cimrilik|pintilik sıkılmadan|1 (noun)|arsızlık etmek|serbest|yüzlü yüzlü sıkılma|1 (noun)|hicap|hâbe|halsizlik|hayâ|tarlıg|teeddüp sıkılmak|1 (noun)|darlanmak|edep etmek|içi daralmak|içi kapanmak|içi kararmak|renkten renge girmek|teeddüp etmek|utanmak|yüreği boğazına tıkanmak|yüreği daralmak sıkılması|1 (noun)|açılmak sıkılmayan|1 (noun)|hayâsız sıkılmaya|1 (noun)|sıkma sıkılmazlık|1 (noun)|edepsizlik|hayâsızlık sıkılmaz|1 (noun)|utanmaz|yüzsüz|arlanmaz|edepsiz|hayâsız|kösele suratlı|pek yüzlü|surat mahkeme duvarı|yüzü gözü açılmak sıkınmak|1 (noun)|zorlamak sıkıntı|1 (noun)|cefa|eziyet|işsizlik|tekdüzelik|meşakkat|mihnet|sorun|problem|mesele|darlık|yokluk|badire|baş belâsı|başağrısı|boğuntu|bun|bunaltı|bungunluk|bunluk|cefalı|ceza|çatlamak|çeki|çile|dağdağa|darı|dert|düşünce|eza|ezgi|ezginlik|ezinti|fırtına|gaile|gurbet acısı|hafakan|hâl|ıstırap|içine baygınlıklar çökmek|inkıbaz|kabir azabı|kâbus|kahır|kambur|karabulut|karanlık|kasavet|kasvet|keder|kefâ|kıvrantı|kor|koyuntu|külfet|muazzep|müzayaka|of|ölüm ölüm de, hırlamaya ne borcum var?|rahat|rahatlamak|rahatsız|safra|sıklet|tar|telâş|yürek ağrısı|yürek darlığı|zahmet|zahmetsiz rahmet olmaz|zaruret|zehir|zor sıkıntılar|1 (noun)|ahzan|teessürat sıkıntılı|1 (noun)|kasvetli|meşakkatli|mukassî|ağırlık|boğunuk|bozuk|bungun|bunlu|dar|dumanlı|ezici|ıstıraplı|kara|kasavetli|marazlık|melül mahzun|mihnetli|mukassi|nezaket kesp etmek|paslı|sakil|sırat köprüsünden geçmek|somurtuk|üzbe|zahmetli sıkıntısı|1 (noun)|ferahlamak|rahatlık sıkıntısı olmak|1 (noun)|tedirgin|sıkışmak sıkıntısız|1 (noun)|meşakkatsiz|ak|dikensiz|efendi gibi yaşamak|eziyetsiz|fariğ|günlük güneşlik görünmek|hafif|kapağı atmak|kasavetsiz|kasvetsiz|keyif sürmek|külfetsiz|mihnetsiz|üzüntüsüz|zahmetsiz sıkıntıvermek|1 (noun)|ağırlık olmak|başağrısıolmak|boğazını sıkmak sıkıntı vermek|1 (noun)|bunaltmak sıkıntıya|1 (noun)|ana kuzusu|cefalı|külfete katlanmak sıkıntıya düşmek|1 (noun)|darlık sıkıntıyaratmak|1 (noun)|gaile açmak sıkıntıyıatmak|1 (noun)|defigam etmek sıkıntıyıgidermek|1 (noun)|efkâr dağıtmak sıkıntıyıhalletmek|1 (noun)|derdine deva bulunmak sıkıntıyı|1 (noun)|yarayı tazelemek sıkı sıkı|1 (noun)|iyice sıkı sıkıya|1 (noun)|sımsıkı|iyice sıkışık|1 (noun)|üst üste sıkışma|1 (noun)|incinmek|tekâsüf sıkışmak|1 (noun)|daralmak|düğümlenmek|pekişmek|sıkıntısı olmak|tıkılmak sıkıştırıcı|1 (noun)|pres sıkıştırılmış|1 (noun)|prese sıkıştırma|1 (noun)|ihnaklama|tazyik sıkıştırmak|1 (noun)|tıkmak|kısılmasına|ansızın|tutuşturmak|kıstırmak|zorlamak|dalına binmek|kısmak|loğlamak|mıncıklamak|sıkılamak|tazyik etmek sıkıt|1 (noun)|komprime|düşük sıkıyönetim|1 (noun)|örfî idare sıklamak|1 (noun)|ıklaya sıklaya sıklaşmış|1 (noun)|mütekâsif sıklaştırmak|1 (noun)|teksif etmek sıklaştırma|1 (noun)|teksif sıklet|1 (noun)|ağırlık|güreş|boks|halter|yük|sıkıntı sıklık|1 (noun)|frekans|gümrahlık|kesafet sıklıkölçer|1 (noun)|frekansölçer sıkmaç|1 (noun)|kompresör|mengene sıkmak|1 (noun)|yağını|püskürtmek|üzmek|bunaltmak|zorlamak|zehretmek sıkma|1 (noun)|sıkılmaya|şed|şet sıksayı|1 (noun)|frekans sıksayı ölçünü|1 (noun)|frekans standardı sık sık|1 (noun)|sıkça sılacı|1 (noun)|memleketine sıla|1 (noun)|kavuşma|ulaşma sıla özlemi|1 (noun)|yurtsama sıla sıygası|1 (noun)|zarf-fiil sımak|1 (noun)|kırmak|bozmak|yenmek sımsıcak|1 (noun)|sıpsıcak sımsıkı|1 (noun)|sıkı sıkıya sınaat|1 (noun)|zanaat sınaî|1 (noun)|endüstriyel sınaklı|1 (noun)|tecrübeli sınaksız|1 (noun)|tecrübesiz sınama|1 (noun)|deneme|tecrübe|eleştiri|prova|test sınamak|1 (noun)|denemek|bilgisini|yeteneğini|imtihan etmek|imtihana çekmek|kantarlamak|tecrübe etmek|tecrübe yapmak|test etmek sınanmak|1 (noun)|imtihan olmak sınanmış|1 (noun)|mücerrep sınavda|1 (noun)|gözcü sınav|1 (noun)|direnme|dayanışma|imtihan|test sınavlarda|1 (noun)|ayırtman sındı|1 (noun)|makas sındırmak|1 (noun)|kırmak|parçalamak|sindirmek sıngın|1 (noun)|çekingen|ürkek|üzgün|düşünceli sınıflama|1 (noun)|bölümleme|tasnif|klasifikasyon|klâsman sınıflamak|1 (noun)|bölümlemek|tasnif etmek sınıflandıran|1 (noun)|muhasebe|musannif sınıflandırma|1 (noun)|bölümlendirme|klasifikasyon sınıflandırmak|1 (noun)|bölümlendirmek|tasnif etmek sınıflanma|1 (noun)|bölümlenme sınıflanmak|1 (noun)|bölümlenmek sınıfları|1 (noun)|ad uzayı sınıf|1 (noun)|önemlerine|dershane|derslik|klâs|klas|birinci|takson|yukarı sınıfsız|1 (noun)|lümpen sınıkbilim|1 (noun)|ortopedi sınıkçı|1 (noun)|çıkıkçı|kırık|kırıkçı sınık|1 (noun)|kırık|çıkık|yenilmiş sınırdaş|1 (noun)|adjoint|hemhudut sınırı|1 (noun)|haddi hesabı yok sınırlama|1 (noun)|determinasyon|kayıt|tahdit sınırlamak|1 (noun)|belirlemek|inhisar etmek|kayıt koymak|kısıtlamak|sınırlandırmak|tahdit etmek sınırlamalar|1 (noun)|tahdidat sınırlandırılmış|1 (noun)|limitet sınırlandırmak|1 (noun)|sınırlamak|hudutlandırmak|kayıtlamak sınırlandırmalar|1 (noun)|kayıt kuyut sınırlanmak|1 (noun)|belirlenmek sınırlanmış|1 (noun)|bağlı|hudutlu|kısıtlı|mahdut|münhasır|sınırlı sınırlayan|1 (noun)|kısıtlayıcı sınırlı|1 (noun)|hudutlu|sınırlanmış|belirlenmiş|belirli|bağlı|dar|limitet|mevziî|münhasır sınırlı ortaklık|1 (noun)|limitet ortaklık sınırsız|1 (noun)|hudutsuz|sonsuz|alabildiğine|aygın|gayrimahdut|güç|hudutlu|limitsiz|namahdut sınır|1 (noun)|uç|limit|hudut|ilçe|son|belgü|çizgi|had|hat|marj|nokta|tarançı sınmak|1 (noun)|kırılmak|parçalanmak|bozulmak|yenilmek sıpa|1 (noun)|kodik sıpırtmak|1 (noun)|buzdolabından|kovalamak sıpsıcak|1 (noun)|sımsıcak sıracagillerden|1 (noun)|aslanağzı|bit otu|sığırkuyruğu|sıraca otu|sıracaotu|yavşan otu|yüksük otu sıraca otu|1 (noun)|sıracagillerden sıracaotu|1 (noun)|sıracagillerden sırada|1 (noun)|birinci|birincil sıradağlar|1 (noun)|altay dağları sıradan|1 (noun)|bayağı|alelâde|adî|alışılagelen|amiyane|avam|ayak|banal|beribenzer|gündelik|macerasız|olur olmaz|olur şey|rutin|vulger sıradanlık|1 (noun)|rutin sıra|1 (noun)|dizi|dershane|düzen|arkası|arkasından|önünden|yanından|beraberinde|aralık|ayağına getirmek|bank|esna|gün|ilk|keşik|küstah|münasebetsiz|nöbet|rabıta|saf|seri|silsile|sonra|teselsül|tüzüm|yakınlık derecesi|yasal|yer sıralaç|1 (noun)|klâsör|musannif|cilbent sıralamak|1 (noun)|söylenecek|yazılacak|düzmek|saymak|sıraya koymak|tanzim etmek sıralama|1 (noun)|tanzim|tertîb|tertip sıralanım|1 (noun)|hiyerarşi sıralanmak|1 (noun)|sıraya|kuyruk olmak|oyulgalanmak|saf bağlamak sıralanmış|1 (noun)|dizili|sıralı sıralayan|1 (noun)|ratıp|sıralayıcı sıralayıcı|1 (noun)|sıralayan sıralı|1 (noun)|sıralanmış|düzenlenmiş|dizili|yere|zamana|konuya|tüzül sıra olmak|1 (noun)|dizilmek sırası|1 (noun)|abur cubur|yeri olmak sırasıgelince|1 (noun)|kardeşim olsun da kanlım olsun sırasına geçmek|1 (noun)|adam sırasında|1 (noun)|gerekince|esnasında|tam sırasını|1 (noun)|biçimine getirmek sırasız|1 (noun)|düzensiz|yere|zamana|konuya|harta sırat köprüsünden geçmek|1 (noun)|sıkıntılı sırat|1 (noun)|yol sıraya koymak|1 (noun)|düzenlemek|sıralamak sıraya|1 (noun)|sıralanmak|tertiplemek sırayla|1 (noun)|çizin çizin|münavebeli sırbistan|1 (noun)|balkanlar|macaristan sırça|1 (noun)|cam sırçacı|1 (noun)|züccaciyeci sırdaş|1 (noun)|mahrem|can kulağı|cankulağı|orhun sırf|1 (noun)|yalnızca|salt|ancak|sadece|yalnız|tümüyle|büsbütün sır|1 (noun)|giz|yetenek|gizem|bâtın|letâif|peçe|yaşlak sırık|1 (noun)|çangal|dikeç sırık domatesi|1 (noun)|iri sırık fasulyesi|1 (noun)|ince|uzun sırık gibi|1 (noun)|ince|uzun|dimdik sırıkla atlama|1 (noun)|atletizmde sırıklamak|1 (noun)|fasulye|hereklemek|çalmak sırılsıklam âşık|1 (noun)|sırsıklam âşık|tutkun sırılsıklam|1 (noun)|sırsıklam|tazıya dönmek|yamyaş sırımak|1 (noun)|yorgan sırıtmak|1 (noun)|şaşkınlık|sırtarmak sırlak|1 (noun)|düzgün|pürüzsüz|parlak sırlanca|1 (noun)|düzgünce sırlan|1 (noun)|düzgün|pürüzsüz|parlak sırlar|1 (noun)|esrar sırlı|1 (noun)|emaye sırlıtaş|1 (noun)|çini|fayans sırma|1 (noun)|zerrişte sırnaşan|1 (noun)|asıntı sırnaşarak|1 (noun)|arsız arsız sırnaşıklık|1 (noun)|arsızlık sırnaşık|1 (noun)|yapmacık|ahtapot|ahtapot gibi|muacciz|sakız gibi yapışmak|yalaka|yılışık|yılışkan sırnaşmak|1 (noun)|asıntı olmak|asıntıolmak|dibi düşmek|ekşimek sır olmak|1 (noun)|sırrolmak sırpat|1 (noun)|yaramaz|inatçı|yüzsüz sırp-hırvatça|1 (noun)|karadağ sırp|1 (noun)|slav sırra ermek|1 (noun)|kavramak sırrını|1 (noun)|açılmak sırrınıçözmek|1 (noun)|akıl erdirmek sırrolmak|1 (noun)|sır olmak sırsıklam âşık|1 (noun)|sırılsıklam âşık sırsıklam|1 (noun)|sırılsıklam sırsız|1 (noun)|açık sırt|1 (noun)|arka|çiğin|dal|dalgalanma|eğin|geriş|yağır|yaka|yüzgeç sırtarmak|1 (noun)|sırıtmak sırtçı|1 (noun)|hamal sırtçılık|1 (noun)|hammallık|hamallık sırtıkara|1 (noun)|lüfer sırtına almak|1 (noun)|yüklenmek sırtına|1 (noun)|vurmak sırtından atmak|1 (noun)|kovmak sırtını dayamak|1 (noun)|yaslanmak|dayanmak sırtı pek|1 (noun)|güçlü|kuvvetli sırtı sıra|1 (noun)|izinden sırtı yere gelmek|1 (noun)|yenilmek sırtı yere gelmemek|1 (noun)|yenilmemek sırtı yufka|1 (noun)|etkili sırtlamak|1 (noun)|birinin sırtlangillerden|1 (noun)|sırtlan sırtlan|1 (noun)|sırtlangillerden|etçil|yeleli kurt|andık sırt sırta vermek|1 (noun)|dayanışmak sırtüstü|1 (noun)|sırtüstü|arka üstü|çalkoyun sıska|1 (noun)|kaknem|arık|çöp gibi|etsiz|kemikli|kuru|zayıf sıskalaşmak|1 (noun)|kurumak|sıskası çıkmak sıskalık|1 (noun)|arıklık sıskası çıkmak|1 (noun)|sıskalaşmak sıtıl|1 (noun)|kova sıtıra|1 (noun)|hatır sıtma|1 (noun)|titreme|malarya|humma|ısıtma sıvadibi|1 (noun)|süpürgelik sıva|1 (noun)|kum|kireç sıvalamak|1 (noun)|sıvamak sıvalı|1 (noun)|sıvanmış|kıvrılmış sıvamak|1 (noun)|okşamak|sıvazlamak|sığamak|sıva vurmak|sıvalamak sıvama|1 (noun)|silme sıvanmış|1 (noun)|mülemma|sıvalı sıvaşmak|1 (noun)|bulaşmak|sıvışmak sıvaştırmak|1 (noun)|bulaştırmak|sürmek sıvatmak|1 (noun)|alçılatmak sıva vurmak|1 (noun)|sıvamak sıvazlamak|1 (noun)|okşamak|sıvamak sıvıçözüt|1 (noun)|emülsiyon sıvıların|1 (noun)|renk ölçme|şişe sıvıları|1 (noun)|pipet sıvı|1 (noun)|mayi|arayüzey|donmak|evre geçişi|geçirgenlik|likit sıvının|1 (noun)|katmanlı akış sıvıölçer|1 (noun)|areometre sıvırya|1 (noun)|alabildiğine sıvışma|1 (noun)|fertik sıvışmak|1 (noun)|bulaşmak|yayılmak|sıvaşmak|kaçmak|fertiği çekmek|fertiklemek|palamarı çözmek|palamarı koparmak|sızmak|sivişmek|tabanları yağlamak sıyanet etmek|1 (noun)|korumak sıyanet|1 (noun)|koruma sıyga|1 (noun)|kip sıygı|1 (noun)|hacim sıyırarak|1 (noun)|yalamak sıyırmak|1 (noun)|kazıyarak|kaldırmak|düşürmek|derisini yüzmek|sıyırtmak sıyırtmak|1 (noun)|sıyırmak sıyrık|1 (noun)|zedelenmiş|soyulmuş|çizik|sıyrıntı|yara|yara bere içinde sıyrılmak|1 (noun)|kurtulmak|çıkmak|geçmek|tecerrüt etmek sıyrılma|1 (noun)|tecerrüt sıyrıntı|1 (noun)|sıyrık sıyt|1 (noun)|ün|şöhret sızdırılmamalıdır|1 (noun)|baş yarılır börk içinde, kol kırılır kürk içinde sızdırmak|1 (noun)|yaymak|kaçırmak|sızırmak sızgıt|1 (noun)|kavurma sızı|1 (noun)|hafif|ince|ağrı|ıstırap sızıldanmak|1 (noun)|sızlanmak|yakınmak|mızıldanmak|mızırdanmak sızıldanma|1 (noun)|mızıldanma sızıltı|1 (noun)|sızlanma|yakınma|şekva|şikâyet|hoşnutsuzluk sızıltısız|1 (noun)|sızlanmasız|yakınmadan sızım sızım|1 (noun)|sızlamak sızınım|1 (noun)|effüzyon sızıntı|1 (noun)|akıntı|kaçıntı sızırmak|1 (noun)|sızdırmak|süzmek|içyağı sızlamak|1 (noun)|sızlanmak|sızım sızım|zarıncımak sızlamalı|1 (noun)|ağlamalı sızlama|1 (noun)|nalîş|yaygara sızlanan|1 (noun)|gayrimemnun|mutazallim|müşteki|şikâyetçi sızlanarak|1 (noun)|yana yakıla sızlanmak|1 (noun)|yakınmak|ağlamak|ağlaşmak|sızıldanmak|sızlamak|söylenmek|şikâyet etmek|şikâyet getirmek|tazallüm temek|vızıldamak|vızıldanmak|yanıp yakılmak sızlanmasız|1 (noun)|sızıltısız sızlanma|1 (noun)|şikâyet|şekva|tazallum|ah vah|nalan|sızıltı|tazallüm|vızıltı sızlatmak|1 (noun)|alazlamak sızma|1 (noun)|kapı sızmak|1 (noun)|çıkmak|yayılmak|gizlice|sıvışmak|kaçmak|zıbarmak sibakusiyak|1 (noun)|siyakusibak sibernetik|1 (noun)|kibernetik|güdüm bilimi sibernitik|1 (noun)|bilişim sibirya|1 (noun)|titrek kavak sibob|1 (noun)|supap sibop|1 (noun)|supap sicil|1 (noun)|kütük sicilli|1 (noun)|müseccel|sabıkalı|museccel|münsecil sicim|1 (noun)|keten|kınnap|ağ|bağ|katma|kazıl siderit|1 (noun)|sideroz sideroz|1 (noun)|siderit sidik|1 (noun)|idrar|çiş sidikkavuğu|1 (noun)|sidiktorbası sidik torbası|1 (noun)|mesane sidiktorbası|1 (noun)|mesane|sidikkavuğu sidimbilimsel|1 (noun)|ürolojik sidimbilim|1 (noun)|üroloji siesta|1 (noun)|köysülmek sifilis|1 (noun)|frengi sifin|1 (noun)|sarıağı sifon|1 (noun)|şose|bas siftinlik|1 (noun)|adî|bayağı|berbat siftinmek|1 (noun)|oyalanmak|ziftinmek sigala|1 (noun)|sığla sigaraböceği|1 (noun)|kınkanatlılardan sigara|1 (noun)|cıgara|cigara|ciğara|içmek|nefes sigara tabakası|1 (noun)|kapaklı sigara tablası|1 (noun)|küllük sigar|1 (noun)|puro sigorta|1 (noun)|korunç|koruncalık|fon yöneticisi|işletmeci sigortalının|1 (noun)|kuvertur sigorta memuru|1 (noun)|hayat|yangın|otomobil|nakliyat|kaza|montaj sigortası atmak|1 (noun)|kötüleşmek siğil|1 (noun)|deride|tavukgötü sihâm|1 (noun)|oklar sihirbaz|1 (noun)|büyücü|illüzyonist|göz bağcı|hokkabaz sihirbazlık|1 (noun)|büyücülük sihirbazlıkta|1 (noun)|aldataç sihir|1 (noun)|büyü|bağı|yelvi|afsun|arvış|efsun|kam|kamçı|tılsım|yada|yaluy sihirlenmek|1 (noun)|büyülenmek sihirleyici|1 (noun)|rukiye sihirli|1 (noun)|büyülü|afsunlu|füsunkâr|efsunkâr|füsun siirt|1 (noun)|lorke sikindirik|1 (noun)|dandik sikiş|1 (noun)|cinsel ilişki sikişmek|1 (noun)|cima etmek|cinsel birleşme|birleşme sikkelemek|1 (noun)|damgalatmak|mühürletmek sikkeler|1 (noun)|meskûkât siklâmen|1 (noun)|tavşankulağı|buhurumeryem siklon|1 (noun)|kiklon sikmek|1 (noun)|mahvetmek|becermek|bellemek siktir!|1 (noun)|defol! siktir et!|1 (noun)|aldırma|kov|defet! siktirici|1 (noun)|bayağı|aşağılık|adî silâh|1 (noun)|arama tarama|cebe|debboy|pusat|sevkiyat|yarak silâh başı etmek|1 (noun)|askerlikte silah|1 (noun)|kesici|delici|tabanca|pusat|algu|çebi|taga|yarağ silâhlamak|1 (noun)|silâhlandırmak silâhlandırmak|1 (noun)|silâhlamak silâhlık|1 (noun)|tabanca|enli silahlı kuvvetler|1 (noun)|ordu silâhşor|1 (noun)|savaşçı silahşör|1 (noun)|çekmergen silâhtar|1 (noun)|sadrazam silecek|1 (noun)|paspas|silgeç|silgiç silepçe|1 (noun)|kevgir silgeç|1 (noun)|silecek|paspas silgiç|1 (noun)|silecek silgi|1 (noun)|havlu sili|1 (noun)|afif|afife|kilim|arı|temiz|iffetli silici|1 (noun)|düzeltme silikat|1 (noun)|çimento silikatlamak|1 (noun)|kireç|taş silik|1 (noun)|bozulmuş|sönük silikon|1 (noun)|plâstik sililik|1 (noun)|arılık|temizlik|iffet|namus|ismet silimsi|1 (noun)|pancar silimsiz imge|1 (noun)|eidetic imagery silindirik|1 (noun)|silindirsel silindirimsi|1 (noun)|bakteri silindirsel|1 (noun)|silindirik silindir ütücü|1 (noun)|perde|çarşaf silindir|1 (noun)|yuvgu|üstüvane|bilezik|rulo|yungu silinmiş|1 (noun)|münderis silinti|1 (noun)|abrasion silip süpürmek|1 (noun)|çevreyi|evi silisiz|1 (noun)|iffetsiz silisizlik|1 (noun)|iffetsizlik silis|1 (noun)|kum silisli|1 (noun)|kabuk|şist silistre|1 (noun)|deliorman silisyum|1 (noun)|9|si silkelemek|1 (noun)|sarsmak|etkilemek silkelenmek|1 (noun)|silkinmek silkinmek|1 (noun)|silkelenmek silkmek|1 (noun)|ığşalamak silmek|1 (noun)|hazfetmek|hazletmek|minder dışına atmak|sünger çekmek silme makinesi|1 (noun)|profil silme|1 (noun)|sıvama|lebalep|tamamen|iptal|mesh|sil silmetaş|1 (noun)|mozaik silo|1 (noun)|tahıl|yumru|sarpın silsile|1 (noun)|sıra|teselsül sil|1 (noun)|silme siluet|1 (noun)|karaltı|gölge silvikültör|1 (noun)|geliştirilmesi|korunması|ormancı|orman mühendisi sima|1 (noun)|yüz|çehre|kimse|insan|tip sim|1 (noun)|el|kol|gümüş|işaret|kordone simetri|1 (noun)|bakışım|tenazur simetrikleştirme|1 (noun)|bakışımlama simetrik|1 (noun)|mütenazır|bakışımlı|bakışık|simetrili simetrili|1 (noun)|bakışımlı|simetrik simetrisiz|1 (noun)|bakışımsız|asimetrik simetrisizlik|1 (noun)|bakışımsızlık simgecilik|1 (noun)|sembolizm simgeci|1 (noun)|sembolist simgeleme|1 (noun)|temsil simgeleştirmek|1 (noun)|sembolleştirmek simge|1 (noun)|nesne|biçim|im|sembol|bayrak|logo|rumuz|timsal|uziletişim simgesel|1 (noun)|sembolik simit|1 (noun)|düğürcük|gevrek|gelin boğan|düğürcek simla|1 (noun)|taçlandıran simpleks|1 (noun)|yalınca simpozyum|1 (noun)|sempozyum simsariye|1 (noun)|komisyon simsar|1 (noun)|komisyoncu simsarlık|1 (noun)|komisyonculuk simsiyah|1 (noun)|kapkara|çini mürekkebi|kömür gibi|marsık gibi simultane|1 (noun)|anında simultanéisme|1 (noun)|zamandaşçılık simultanéité|1 (noun)|eşanlık simurg|1 (noun)|anka simülasyon|1 (noun)|benzetim|benzeştirim simülatör|1 (noun)|benzeteç simya|1 (noun)|alşimi simyacı|1 (noun)|alşimist|arvışçı sinagog|1 (noun)|havra|yahudi tapınağı sinagrit|1 (noun)|sinarit sinameki|1 (noun)|baklagillerden|mızmız|sevimsiz sinameki gibi|1 (noun)|mızmız|sevimsiz sinan|1 (noun)|mızrak sinarit|1 (noun)|pullu|izmaritgillerden|ızmaritgillerden|sinagrit sina yarımadası|1 (noun)|mısır'da sincapgillerden|1 (noun)|sincap sincap|1 (noun)|sincapgillerden|değin|deyin|çekelez|teyeng sindirgen|1 (noun)|lizozom sindirim aygıtı|1 (noun)|sindirim sistemi sindirim bilimci|1 (noun)|gastroenterolog sindirimbilimci|1 (noun)|gastroentrolog sindirimbilim|1 (noun)|gastroentroloji sindirim bilimi|1 (noun)|gastroenteroloji sindirim|1 (noun)|hazım sindirim sistemi|1 (noun)|sindirim aygıtı sindirme|1 (noun)|hazım|terör sindirmek|1 (noun)|hazmetmek|ezmek|sındırmak|sinirlemek|yıldırmak sine|1 (noun)|göğüs|gönül|yürek|bağır|iç|sadır sinek ağırlık|1 (noun)|sinek sıklet sinek bar|1 (noun)|atıştırmak|snack-bar sinekçil|1 (noun)|serçegillerden|sinekyutan sinek|1 (noun)|ispati|karasinek|ev sineği|cibin|trefl|flit sinekkapan bitkisi|1 (noun)|droseragillerden|venüs sinekkapanı sinekkapan|1 (noun)|droseragillerden|böcekleri|venüs sinekkapanı sinek kuşu|1 (noun)|serçegillerden|küçük sinek sıklet|1 (noun)|sinek ağırlık sinekyutan|1 (noun)|sinekçil sinema|1 (noun)|alan|beyaz perde|beyazperde|bilet|gişe|gösterim|gösterme hakkı|iç mimar|makyaj odası|matine|reji|sanatçı|seans|senaryo|star|stüdyo|takım|uyarlamak|yedinci sanat|yığın kültürü sinemacı|1 (noun)|filmci sinemacılık|1 (noun)|filmcilik sinemacılıkta|1 (noun)|film sinemada|1 (noun)|ara|fon sinema endüstrisi|1 (noun)|sinema sanayii sinema kamerası|1 (noun)|kamera sinema sanayii|1 (noun)|sinema endüstrisi sinematik|1 (noun)|devimbilim|kinematik sinerji|1 (noun)|görevdeşlik|görevdaşlık sinestezi|1 (noun)|duyum ikiliği singin|1 (noun)|utangaç|sıkılgan sin|1 (noun)|gömüt|mezar|kabir|metfen|makber|yaş|çukur|kara yer sini|1 (noun)|kartal|kuş|yuvarlak sinik|1 (noun)|sinmiş|yılmış|pusmuş|kinik sinir argınlığı|1 (noun)|nevrasteni sinir|1 (noun)|asap|haraza|yatışmak sinir bilimi|1 (noun)|nöroloji sinirbilim|1 (noun)|nevroloji sinirce|1 (noun)|nevroz sinir hastası|1 (noun)|nevropat sinirine dokunmak)|1 (noun)|sinirlendirmek siniri oynamak|1 (noun)|öfkelenmek|sinirlenmek sinir kesilmek|1 (noun)|öfkelenmek sinirlemek|1 (noun)|savaşlarda|sindirmek|hazmetmek sinirlendiren|1 (noun)|gıcık sinirlendirici|1 (noun)|hınzırlık etmek sinirlendirmeden|1 (noun)|tatlı sinirlendirmek|1 (noun)|germek|gıcık etmek|göt etmek|illet etmek|kızdırmak|sinirine dokunmak)|sinirlerini bozmak|uyuz etmek|yangına körükle gitmek|zıvanadan çıkarmak sinirlenme|1 (noun)|afkurma|köpürme sinirlenmek|1 (noun)|öfkelenmek|köpürmek|kızmak|asabîleşmek|ateşi başına vurmak|burnundan solumak|cinleri ayağa kalkmak|cinleri başına toplanmak|fenasına gitmek|feveran etmek|gerilmek|küplere binmek|siniri oynamak|tepesinin tası atmak|tepesinin tasını attırmak|ter ter|uyuz olmak sinirler|1 (noun)|asap sinirleri gevşemek|1 (noun)|sakinleşmek sinirleri kuvvetli|1 (noun)|kolayca sinirlerini bozmak|1 (noun)|kızdırmak|sinirlendirmek sinirleri|1 (noun)|sinir törpüsü sinirleri zayıf|1 (noun)|kolayca sinirli|1 (noun)|asabî|anafor|damarı bozuk|damarlı|demevî|gaiz|gergin|hışımlı|huylu|şimşekli sinirlilik|1 (noun)|asabiyet|asabilik|heyhey sinirotları|1 (noun)|ikiçenekli sinirotugillerden|1 (noun)|sinirotu sinirotu|1 (noun)|sinirotugillerden sinirsel|1 (noun)|asabi|asabî sinirsiz|1 (noun)|sakin sinir törpüsü|1 (noun)|sinirleri sinizm|1 (noun)|kinizm sinle|1 (noun)|mezarlık sinlik|1 (noun)|mezarlık|kabristan|gömütlük|tahtalıköy sinme|1 (noun)|hulûl sinmek|1 (noun)|saklanmak|pusmak|korku|huy|suspus olmak sinmiş|1 (noun)|sinik|suspus sinni samit|1 (noun)|dişsil sinoloji|1 (noun)|uygarlık|edebiyat|çin dili ve edebiyatı sinonim|1 (noun)|anlamdaş|müteradif|eş anlamlı sinsice|1 (noun)|gizlice|geriden geriye sinsin|1 (noun)|geceleyin sinsi|1 (noun)|pazarlıklı|sarıçıyan sintaks|1 (noun)|sentaks sinüs|1 (noun)|dikmelik sinüzit|1 (noun)|ateş sinyal|1 (noun)|telefonda|imlem|çevir sesi sipariş etmek|1 (noun)|ısmarlamak sipariş|1 (noun)|ısmarlama|gönderilmesini|ısmarıç sipastik|1 (noun)|özürlü sipere yatmak|1 (noun)|gizlenmek siperisaika|1 (noun)|yıldırımsavar|yıldırımkıran|yıldırımlık|paratoner siper|1 (noun)|korunulacak|arkasına|yağmur|dulda|siperlik|kuytu|korunabilen|arkuy|aşıt|palanka|tübe siperlenmek|1 (noun)|korunmak siperlik|1 (noun)|kapı|siper|güneşlik siplemek|1 (noun)|batırmak sipsi|1 (noun)|pisi sirayet|1 (noun)|bulaşma|yayılma|dağılma sirayet etmek|1 (noun)|bulaşmak|geçmek|yayılmak|dağılmak sîret|1 (noun)|ahlakı siri derya|1 (noun)|seyhun sirkat|1 (noun)|çalma|hırsızlık|uğruluk sirke|1 (noun)|bit|salatalara|işkembe çorbası|yavşak sirkeleşmek|1 (noun)|ekşimek sirke ruhu|1 (noun)|asetik asit sirkülâsyon|1 (noun)|dolanım|dolanış|tedavül sirkülasyon|1 (noun)|dolaşım|dolanı sirküler|1 (noun)|genelge|tamim sirrus|1 (noun)|saçak bulut sis|1 (noun)|aerosol|duman|teoman|toman|tumağan|tumgan si|1 (noun)|silisyum|gam sislenmek|1 (noun)|bulanmak|pusarmak sislenmiş|1 (noun)|sisli sisli|1 (noun)|sislenmiş|bulanık|dumanlı|pusarık sismograf|1 (noun)|depremyazar|depremçizer sismolog|1 (noun)|deprembilimci sismoloji|1 (noun)|deprem bilimi|deprembilim sistem analisti|1 (noun)|analist sistematik|1 (noun)|sistemli|dizgeli|dizgesel sistem değerlendirmeci|1 (noun)|ölçen|değerlendiren sistem|1 (noun)|dizge|düzen|yol|yöntem|düzenek|tertibat|model|tip|yapı|cümle|manzume|mekanizma|meslek|metot sistemli|1 (noun)|düzenli|dizgeli|sistematik|dizgesel sistem mühendisi|1 (noun)|tasarımını sistemsiz|1 (noun)|düzensiz|dizgesiz|alaturka sitayişkâr|1 (noun)|övücü|öven site|1 (noun)|kent|şehir sitem|1 (noun)|alınganlık|hey|serzeniş sitemli|1 (noun)|kinaye sitil|1 (noun)|kova sitoloji|1 (noun)|göze bilimi|hücre bilimi sitrik asit|1 (noun)|limon asidi sitr|1 (noun)|perde|örtü sitteisevir|1 (noun)|öküzsoğuğu|öküz soğuğu sivilce|1 (noun)|çiçeksimek sivil|1 (noun)|çıplak|çırçıplak|garacu|sivil polis sivil idare|1 (noun)|sivil yönetim sivilize|1 (noun)|medenileşmiş|uygar sivil polis|1 (noun)|sivil sivil yönetim|1 (noun)|sivil idare sivişmek|1 (noun)|sıvışmak sivri|1 (noun)|aşırı|palamut|tilki sivri fare|1 (noun)|kurt sivrikuyruk|1 (noun)|insanların|oksiyür sivrilen|1 (noun)|mütemayiz sivrileşmek|1 (noun)|sivrilmek sivrilmek|1 (noun)|sivrileşmek|temayüz etmek|temeyyüz etmek sivrilme|1 (noun)|teferrüt|temayüz|temeyyüz sivrilmiş|1 (noun)|kalburüstü sivriltmek|1 (noun)|yivlemek sivrisinek|1 (noun)|sulak|cibin siyahımsı|1 (noun)|siyahımtırak siyahımtırak|1 (noun)|siyahımsı siyahi|1 (noun)|zenci siyahî|1 (noun)|zenci|fellah siyah|1 (noun)|kara|demir kırı|frak|kuş üzümü|lastikotin|litografyacı|örümcek kuşu|zenci|zift siyahlanmak|1 (noun)|siyahlaşmak siyahlaşmak|1 (noun)|kararmak|siyahlanmak siyahlaştırmak|1 (noun)|karartmak siyahlatmak|1 (noun)|karartmak siyahlık|1 (noun)|karartı siyakusibak|1 (noun)|sibakusiyak siyantist|1 (noun)|ilimci siyasal parti|1 (noun)|siyasî parti siyasal|1 (noun)|siyasî|politik|yönetkisel siyasa|1 (noun)|politika|siyaset|yönetki siyaset bilimcisi|1 (noun)|gelişmesi siyasetçi|1 (noun)|politikacı|yönetkici|siyasî siyaset|1 (noun)|politika|siyasa|yönetki|dergi|polemik siyasette|1 (noun)|akım siyasî parti|1 (noun)|siyasal parti siyasi|1 (noun)|polemiğe girmek siyasî|1 (noun)|siyasal|politik|siyasetçi|politikacı|açık oturum|açık toplum|ambargo koymak|coğrafya|güç|polemik siyehkâr|1 (noun)|suçlu siyga|1 (noun)|kip siyit|1 (noun)|koş siymek|1 (noun)|kedi sizden iyi olmasın|1 (noun)|birinin size|1 (noun)|küpe küp deyince küp adama düp der siziincitirler|1 (noun)|atım tepmez, itim kapmaz deme sizik|1 (noun)|şüphe skala|1 (noun)|gam|ıskala skaler|1 (noun)|sayıl skandal|1 (noun)|utanca skandinav|1 (noun)|iskandinav skandiyum|1 (noun)|sc skeç|1 (noun)|oyunca ski|1 (noun)|kayak|iski skinkgillerden|1 (noun)|skink skink|1 (noun)|skinkgillerden skoç|1 (noun)|iskoç skoda bacak|1 (noun)|parantez bacak skolâstik|1 (noun)|eski|iskolâstik skorbord|1 (noun)|score board skorbort|1 (noun)|sayı göstergesi|sayı levhası skor|1 (noun)|sonuç skrayper|1 (noun)|kazıcı sk|1 (noun)|süreç kimliği slavca|1 (noun)|islâvca slavcılık|1 (noun)|islâvcılık slavistik|1 (noun)|islâvistik slavist|1 (noun)|islâvist slavlaştırmak|1 (noun)|islâvlaştırmak slav|1 (noun)|rus|ukraynalı|leh|sırp|hırvat|sloven|bulgar|islâv slâyt|1 (noun)|diyapozitif slayt|1 (noun)|saydam|diyapozitif|diya slip|1 (noun)|paçasız slogan|1 (noun)|sav-söz slovakya|1 (noun)|macaristan slovence|1 (noun)|slovenya dili sloven|1 (noun)|isloven|slav slovenya|1 (noun)|balkanlar slovenya dili|1 (noun)|slovence smaçör|1 (noun)|oyuncu smaç|1 (noun)|voleybol|çivileme|küt inme sm|1 (noun)|samaryum snack-bar|1 (noun)|sinek bar|sunumluk snek bar|1 (noun)|sunumluk sn|1 (noun)|kalay snopluk|1 (noun)|züppelik snop|1 (noun)|züppe sobacı|1 (noun)|satan soba|1 (noun)|tabla sobelemek|1 (noun)|müslemek sobe|1 (noun)|oval sodyum|1 (noun)|0|97|beyaz|parlak|na sodyum flüorit|1 (noun)|metalurjide sodyum fosfat|1 (noun)|eczacılıkta|nahpo4 sodyum hiposülfit|1 (noun)|fotoğrafçılıkta sodyum klorür|1 (noun)|tuz sodyum sülfat|1 (noun)|tekstil|kâğıt sofa|1 (noun)|hol|gezinti|hanay|hol -lü|taşlık sofiler|1 (noun)|sofiyan sofi|1 (noun)|mutasavvıf|sufi sofist|1 (noun)|bilgici sofistike|1 (noun)|kültürlü|zeki|karmaşık|yanıltıcı|yapmacık sofistik|1 (noun)|safsatalı|yanıltmalı sofiyan|1 (noun)|sofiler sofizm|1 (noun)|bilgicilik|safsata sofracı|1 (noun)|kaldırmak sofra|1 (noun)|masa|anüs sofra takımı|1 (noun)|bıçak|tabak|örtü sofu|1 (noun)|arzık|tapunmuş soğan çiçeği|1 (noun)|fulya soğanımsı|1 (noun)|soğansı soğanlı|1 (noun)|lale|papaz yahnisi soğansı|1 (noun)|soğanımsı soğan yemedim ki ağzım koksun|1 (noun)|?kötü soğan|1 (noun)|zambakgillerden|çiğdem|lâle|zambak|batırık|bulgur çorbası|büryan pilâvı|cücük|çentmek|çiğ köfte|ekmek dolması|izmir köfte|kıymalı ıspanak|mercimek çorbası|mercimek köfte|mercimekli köfte|mevlevî pilâvı|meyhane pilâvı|mıhlama|orospu yemeği|patates salatası|rende|sovan|tarhana|tas kebabı|tavuk köftesi|terbiyeli köfte|yatırmak|zambakgiller soğdakça|1 (noun)|soğdca soğdca|1 (noun)|soğdakça soğra|1 (noun)|sokra soğrumsama|1 (noun)|yüze soğurma soğuk algınlığı|1 (noun)|nezle|anjin soğuk almak|1 (noun)|üşütmek soğuk durmak|1 (noun)|ilgisiz soğuk|1 (noun)|ilgisiz|duygudan|antipatik|arabaşı|araz|dalga|dargın|frigo|frijit|ısırıcı|itici|kaskatı kesilmek|kavurmak|soğukluk|stres|tüyleri ürpermek|uyuşmak|vurgun soğukkanlı|1 (noun)|ağır ol|ağır ol!|itidal sahibi|itidalli|serinkanlı soğukkanlılık|1 (noun)|itidal soğukkanlılıkla|1 (noun)|telâşsız soğukkanlıolmak|1 (noun)|gönlünü serin tutmak soğukkanlı olmak|1 (noun)|kolayca|öfke soğuklaşmak|1 (noun)|soğumak|ilgisiz|isteksiz soğukluk|1 (noun)|hoşaf|soğuk|ilgisizlik|kırgınlığa|ağırkanlı|antipati|bürudet|dokunmak|dokunum|duymak|münaferet soğuk mutfak aşçısı|1 (noun)|sos|meze soğuk nevale|1 (noun)|soğuk neva soğuk neva|1 (noun)|soğuk nevale soğuk renkler|1 (noun)|mavi soğulcan|1 (noun)|solucan soğulmak|1 (noun)|ırmak|kuyu soğumak|1 (noun)|soğuklaşmak soğumluluk|1 (noun)|münakkahiyet soğuran|1 (noun)|soğurgan soğurgan|1 (noun)|emen|soğuran|absorban soğurganlık|1 (noun)|yeteneği soğurma|1 (noun)|emme|massetme|emmesi|absorbsiyon|absorbe|mas soğurmak|1 (noun)|emmek|massetmek|absorbe etmek soğurulmak|1 (noun)|absorbe olmak soğutkan|1 (noun)|soğutmaç|soğutucu soğutma|1 (noun)|bilezik|metal hadde çekicisi soğutmaç|1 (noun)|soğutucu|soğutkan soğutmadan|1 (noun)|sıcak sıcak soğutmalı|1 (noun)|frigorifik soğu|1 (noun)|tokmak soğutucu|1 (noun)|frigorifik|frijider|soğutkan|soğutmaç soğutum|1 (noun)|sıcaklığı sohbet etmek|1 (noun)|dostça|söyleşmek|hasbihâl etmek|hoşbeş etmek|laflamak|yârenlik etmek sohbet|1 (noun)|söyleşi|dostça|yarenlik|hasbıhâl|hasbihâl|kasavan|muhabbet|musahip|yârenlik sohum|1 (noun)|lokma sokağa atmak|1 (noun)|kovmak sokağa|1 (noun)|sükûneti sokak|1 (noun)|il|ada|zuvak sokak kadını|1 (noun)|sokak kızı sokak kızı|1 (noun)|sokak kadını sokak satıcısı|1 (noun)|toptancıdan|perakendeciden|seyyar satıcı sokaktaki adam|1 (noun)|vatandaş sokan|1 (noun)|sokucu sokmak|1 (noun)|batırmak|çakı|dokunaklı|gömmek|oyulgalamak|tıkmak sokranmak|1 (noun)|söylenmek|homurdanmak sokra|1 (noun)|soğra sokrates|1 (noun)|sokrat sokrat|1 (noun)|sokrates sokucu|1 (noun)|sokan soku|1 (noun)|dibekte|tokmak sokulgan|1 (noun)|yalpak sokulmak|1 (noun)|girmek|yanaşmak|yaklaşmak|vurmak sokum|1 (noun)|lokma|kuyruk sokumu sokur|1 (noun)|köstebek|sönmüş sokuşturmak|1 (noun)|dokunaklı solaryum|1 (noun)|güneş odası solcu|1 (noun)|sol soldat|1 (noun)|asker soldurmak|1 (noun)|almak sol|1 (noun)|g|radikal|solcu|gam|taraf|yırı solgun|1 (noun)|rengini|tazeliğini|solmuş|hazandide|sarı|saz benizli solidarist|1 (noun)|dayanışmacı solidarite|1 (noun)|dayanışma solidarizm|1 (noun)|dayanışçılık|dayanışmacılık solipsizm|1 (noun)|tekbencilik solist|1 (noun)|solocu solku|1 (noun)|tokmak sollamak|1 (noun)|sollama yapmak sollama yapmak|1 (noun)|sollamak sollu|1 (noun)|sağlı sollu solmak|1 (noun)|tazeliğini|ağarmak solmamış|1 (noun)|diri solmayan|1 (noun)|solmaz solmaz|1 (noun)|solmayan solmuş|1 (noun)|hazandide|ölgün|solgun|soluk solocu|1 (noun)|solist sol tarafından kalkmak|1 (noun)|aksilik|huysuzluk solubilite|1 (noun)|çözünürlük solucanlar|1 (noun)|halkalılardan|tenya solucanların|1 (noun)|ipsi solucanlar solucan otu|1 (noun)|birleşikgillerden solucan|1 (noun)|soğulcan soluk almak|1 (noun)|dinlenmek soluk borusu|1 (noun)|nefes borusu soluklanmak|1 (noun)|dinlenmek solukluk|1 (noun)|şnorkel soluk|1 (noun)|nefes|dem|solmuş|renksiz|sarı|saz rengi|tin|uçuk soluk soluğa|1 (noun)|yorgun soluksuzluk|1 (noun)|kolay solumak|1 (noun)|zorlanmak|teneffüs etmek solungaç|1 (noun)|galsame solunum aygıtı|1 (noun)|solunum sistemi solunum sistemi|1 (noun)|solunum aygıtı solunum|1 (noun)|teneffüs|ingin|toksik madde soluyarak|1 (noun)|nefes nefese solüsyon|1 (noun)|çözelti|çözüm|eriyik solvent|1 (noun)|çözgen somak|1 (noun)|sumak somali|1 (noun)|afrika boynuzu|etyopya soma|1 (noun)|suma somata|1 (noun)|acıbadem şerbeti som|1 (noun)|katıksız|saf|katışıksız|masif|somon|somon balığı somon balığı|1 (noun)|som somon|1 (noun)|som somun|1 (noun)|ekmek somurdanmak|1 (noun)|homurdanmak somurmak|1 (noun)|emmek somurtkan|1 (noun)|abus|asık|sorutkan|suratlı|suratsız|yüzü asık somurtkanlık|1 (noun)|çehre|surat somurtmak|1 (noun)|küskünlüğünü|çehre uzatmak|domuşmak|dudak sarkıtmak|sorutmak|surat asmak|yüzü asılmak somurtuk|1 (noun)|sıkıntılı|çekilmez somut|1 (noun)|muşahhas|konkre|konkret|müşahhas somya|1 (noun)|yatak son adam|1 (noun)|yöneten sonbaharda|1 (noun)|güzün sonbahar|1 (noun)|güz|eylül|hazan|bağ bozumu|bağbozumu|harîf|yaprak dökümü son|1 (noun)|bitimi|nihayet|etene|eş|meşime|plâsenta|olum|olanca|ahir|bitim|döl eşi|döleşi|encam|geri|hatime|hitam|hudut|intiha|münteha|nihai|payan|sınır|taze sondajcı|1 (noun)|sondalamacı sondajı|1 (noun)|petrol ve doğalgaz mühendisi sondajlarda|1 (noun)|sanayi elması sondaj|1 (noun)|sondalama|araştırma sondaj teknikeri|1 (noun)|petrol|maden|su sondaj yapmak|1 (noun)|sondalamak|araştırmak sondalamacı|1 (noun)|sondajcı sondalamak|1 (noun)|su|maden|sondaj yapmak sondalama|1 (noun)|sondaj sonda|1 (noun)|teşhis|inceleme sondeyiş|1 (noun)|epilog son deyiş|1 (noun)|hatime sondurmak|1 (noun)|sundurmak son görev|1 (noun)|son vazife songüz|1 (noun)|kasım son kânun|1 (noun)|ocak|kânunusani sonlamak|1 (noun)|bitirmek|sonuçlandırmak|noktalamak sonlu|1 (noun)|bitimli son nefesini vermek|1 (noun)|ölmek sonradan|1 (noun)|bilahara|bilâhare|muahharen sonraki|1 (noun)|ahir|ahiren|erte|gelek|muahhar sonraları|1 (noun)|bilâhare sonra|1 (noun)|müteakiben|makam|sıra|yoksa|ahir|artık|bilâhare|geniz ünlüsü|ileri|kidin|mâ-ba'd|mabat|meta|müteakıben|müteakip sonrasızlık|1 (noun)|sonsuzluk sonrasız|1 (noun)|sonsuz sonsal|1 (noun)|aposteriori sonsöz|1 (noun)|epilog sonsuz|1 (noun)|ebedi|sonu|çok|daimi|bengi|bîgaye|biteviye|cibelik|daim|ebedî|ezelî ebedî|fantezi|gayrimahdut|hudutlu|müebbed|namütenahi|nihayetsiz|payansız|payansız olmak|sermet|sınırsız|sonrasız|tanju|tükenmez sonsuzlaşmak|1 (noun)|ebedîleşmek sonsuzlaştırmak|1 (noun)|ebedîleştirmek sonsuzluk|1 (noun)|ebediyet|bengilik|bengü|benice|cibelik|ebedîlik|ebet|payansızlık|sonrasızlık son teşrin|1 (noun)|kasım|teşrinisani sonteşrin|1 (noun)|kasım|teşrinisani sonuç almak|1 (noun)|sonuçlandırmak sonuç karşılaşması|1 (noun)|sonuç yarışması sonuçlamak|1 (noun)|sonuçlandırmak|bitirmek sonuçlandırmak|1 (noun)|bitirmek|neticelendirmek|fasletmek|intaç etmek|işin üstesinden gelmek|karara bağlamak|nihayet vermek|sonlamak|sonuç almak|sonuçlamak sonuçlandırma|1 (noun)|neticelendirme sonuçlanmak|1 (noun)|bitirilmek|neticelenmek|hallolmak|müncer olmak sonuçlanmamak|1 (noun)|yarım kalmak sonuçlanma|1 (noun)|neticelenme sonuçlu|1 (noun)|müessir sonuç|1 (noun)|öz|netice|özet|sayı|skor|akıbet|bağlaşık|geri|halk bilimi|hatime|meal|meyve|olmayacak duaya âmin demek|payan|vargı|verim sonuçsuzluk|1 (noun)|akamet sonuçsuz|1 (noun)|neticesiz|akim|duvar|gayrimüsmir|hava|kısır|lâf|semeresiz sonuçta|1 (noun)|ne kadar olsa sonuç yarışması|1 (noun)|sonuç karşılaşması sonu gelmek|1 (noun)|bitmek|tükenmek|ölmek sonuk|1 (noun)|fersiz sonuncu|1 (noun)|dümen neferi|dümenci|nihaî sonunda|1 (noun)|nihayetinde|ahir|akıbet|bilahara|böylece|böylelikle|neticede|öylelikle|tilkinin dönüp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır sonurgu|1 (noun)|vargısı sonu|1 (noun)|sonsuz sonuşmaz|1 (noun)|asimptot sonuyarı|1 (noun)|ültimatom son vazife|1 (noun)|son görev son vermek|1 (noun)|bitirmek sopa|1 (noun)|dayak|kötek|değnek|kazık|koyuntu|tokmak sopalamak|1 (noun)|dövmek|sopalanmak sopalanmak|1 (noun)|sövülmek|sopalamak sopa yemek|1 (noun)|dövülmek soplu|1 (noun)|soylu soplu soprano|1 (noun)|sopran sopran|1 (noun)|soprano sop|1 (noun)|soy sop|yavga|zürriyet sorakçı|1 (noun)|meraki soraklandırmak|1 (noun)|meraklandırmak soraklanmak|1 (noun)|merak etmek|meraklanmak soraklı|1 (noun)|meraklı|mütecessis sorak|1 (noun)|merak sorarak|1 (noun)|sora sora sora sora|1 (noun)|sorarak sorgucu|1 (noun)|enkizitör sorguç|1 (noun)|tuğ sorgu hakimi|1 (noun)|sorgu yargıcı sorgu|1 (noun)|istintak|isticvap sorgulamak|1 (noun)|istintak etmek sorgulanmak|1 (noun)|ifadesi alınmak|istintak edilmek sorgulayıcı|1 (noun)|dikkatli sorgun|1 (noun)|sorkun|ban ağacı sorgu sual|1 (noun)|soruşturma sorgusuz|1 (noun)|sormadan sorgusuz sualsiz|1 (noun)|sormadan sorgu yargıcı|1 (noun)|müstantik|sorgu hakimi sorkun|1 (noun)|sorgun sormaca|1 (noun)|anket|soruşturma sormadan|1 (noun)|sorgusuz|sorgusuz sualsiz sorma|1 (noun)|istifsar|istimzaç sormak|1 (noun)|sorumak|emmek|akıl almak|araştırmak|istimzaç etmek|sual etmek sorti|1 (noun)|çıkış sorulama|1 (noun)|istifham|sual sorulursa|1 (noun)|göre sorumak|1 (noun)|emmek|sormak sorumluluklar|1 (noun)|tekalif sorumluluk|1 (noun)|mesuliyet|sorum|ağırlık|boyun|mes'uliyet|uhde|üst|yetki|zeval sorumlu|1 (noun)|mesul|mes'ul|mes'uliyetli|mesuliyetli sorum|1 (noun)|sorumluluk|mesuliyet|mes'uliyet sorumsuzluk|1 (noun)|mesuliyetsizlik|mes'uliyetsizlik sorumsuz|1 (noun)|mesuliyetsiz|gayrimesul|dünya yıkılsa umurunda değil|hesapsız kitapsız|ipi kırık|mes'uliyetsiz soruncacı|1 (noun)|davacı sorunca|1 (noun)|dava soruncalı|1 (noun)|davalı sorunları|1 (noun)|dert küpü sorunlu|1 (noun)|problemli|düğümlü|problematik sorun|1 (noun)|mesele|problem|dert|dava|iş|lâbirent|sıkıntı sorunsal|1 (noun)|problematik sorunsuz|1 (noun)|problemsiz|günlük güneşlik görünmek soru|1 (noun)|sual|belirtme sıfatı|istifham soruşturmacı|1 (noun)|anketçi|muhakkik soruşturmacılık|1 (noun)|anketçilik soruşturmak|1 (noun)|araştırmak|tahkik etmek soruşturmalar|1 (noun)|tahkikat soruşturma|1 (noun)|sormaca|tetkik|tahkik|anket|tahkikat|sorgu sual soruşturucu|1 (noun)|muhakkik sorutkan|1 (noun)|somurtkan sorutmak|1 (noun)|dikilmek|beklemek|somurtmak sos|1 (noun)|domates|soğuk mutfak aşçısı sosis|1 (noun)|kıyılmış|et ve et ürünleri işlemecisi|şarküteri sosları|1 (noun)|sıcak mutfak aşçısı sosyal antropolog|1 (noun)|gelişimini sosyal antropoloji|1 (noun)|kültürel antropoloji sosyal değerler|1 (noun)|değerler sosyal hayat|1 (noun)|sosyal yaşam sosyal hizmet uzmanı|1 (noun)|bireyleri|özgürleştiren sosyal ilişki|1 (noun)|anlamlı sosyalistlik|1 (noun)|sosyalizm sosyalist|1 (noun)|toplumcu sosyalizasyon|1 (noun)|toplumsallaştırma sosyalizm|1 (noun)|toplumculuk|cemaatçilik|sosyalistlik sosyalleşmek|1 (noun)|toplumsallaşmak sosyalleşme|1 (noun)|toplumsallaşma sosyalleştirmek|1 (noun)|toplumsallaştırmak sosyalleştirme|1 (noun)|toplumsallaştırma sosyal sigorta|1 (noun)|işçi sigortası sosyal statü|1 (noun)|toplumdurum sosyal|1 (noun)|toplumsal|içtimaî|açık toplum|çevre|güdümlülük|karikatürcü|karikatürist sosyal yapı|1 (noun)|toplumsal yapı sosyal yardım|1 (noun)|giyecek|yakacak sosyal yaşam|1 (noun)|sosyal hayat sosyete|1 (noun)|topluluk|toplum|cemiyet sosyolengüistik|1 (noun)|dil sosyolog|1 (noun)|içtimaiyatçı|toplum bilimci sosyoloji|1 (noun)|içtimaiyat|toplumbilim|toplum bilimi sosyometri|1 (noun)|uyumölçüm|toplumölçer sote|1 (noun)|ciğer|domates|ciğer sotesi|et sotesi sound|1 (noun)|selen sovan|1 (noun)|soğan sovyet|1 (noun)|şura|konsey soya çekim|1 (noun)|kalıtım|irsiyet|veraset soyaçekim|1 (noun)|veraset soyadı|1 (noun)|soy ismi|aile adı|aile ismi|künye soya fasulyesi|1 (noun)|soya soyağacı|1 (noun)|genealoji soy ağacı|1 (noun)|şecere|hayat ağacı soyaktaran|1 (noun)|kromozom|kromozon soya|1 (noun)|soya fasulyesi soybilim|1 (noun)|genealoji soyca|1 (noun)|cetbecet soy|1 (noun)|cins|tür|çeşit|sulâle|ahfat|asıl|damar|döl|etnik|ev|evlât|ırk|kan|kök|köken|nesep|ocak|sülale|tor|törkin|uruk|yavga|zürriyet soyda|1 (noun)|pederşahî soydaşlık|1 (noun)|türdeşlik soydaş|1 (noun)|türdeş|hemcins soy gazlar|1 (noun)|neon|argon|kripton|asal gazlar soygunculuk|1 (noun)|haydutluk|şekavet soygun|1 (noun)|vurgun soy ismi|1 (noun)|soyadı soykırım|1 (noun)|genosit|jenosit|pogrom soykırımı|1 (noun)|genosit soy kırımı|1 (noun)|jenosit soy kütüğü|1 (noun)|şecerename soylu|1 (noun)|asil|necip|kişizade|aristokrat|asilzade|aykan|bitev|boyluğ|çanga|çıntay|çöklü|kerim|kibar|köklü|kökten sürme|soysal|şerif|şövalye|töre|tören|törün|tözün|tüzün|ulukan|yeğ|yüzlüg soylu erki|1 (noun)|ekonomik|aristokrasi soylular|1 (noun)|zadegân soyluluğun|1 (noun)|at yiğidin yoldaşıdır soyluluk|1 (noun)|asillik|asalet|necabet|abı|asilzadelik|beyzadelik|kerem|taç|terim|töre|törün soylu soplu|1 (noun)|soplu soymak|1 (noun)|deri|çıkarmak|dızlamak|iyi etmek|soyup soğana çevirmek|vurmak soymuk|1 (noun)|yalamuk soy oluş|1 (noun)|türlerin|filogenez soysal|1 (noun)|uygar|medeni|ünlü|meşhur|soylu|asil|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı soyserim|1 (noun)|fenotip soy sop|1 (noun)|sop soysuz|1 (noun)|dejenere|ahlâksız|alçak|cibilliyetsiz|dejenerelik|fürumaye|kahpenin dölü|kanı bozuk|mayası bozuk|pespaye|sütü bozuk|yoz soysuzlar|1 (noun)|enzâl soysuzlaşma|1 (noun)|dejenerasyon|tereddi soysuzlaşmak|1 (noun)|biyolojik|toplumsal|bozulmak|yozlaşmak|dejenere olmak|dejenereleşmek|tereddi etmek soysuzlaşmış|1 (noun)|mütereddi soysuzlaştırmak|1 (noun)|dejenere etmek|yozlaştırmak soysuzluk|1 (noun)|dejenerelik|kansızlık|pespayelik soytarılık|1 (noun)|kaşmerlik|maskaralık soytarı|1 (noun)|maskara|hileci|kaşmer soyulmak|1 (noun)|kavlamak soyulmuş|1 (noun)|kabak tatlısı|sıyrık soyunmak|1 (noun)|dökülüp saçılmak soyunma|1 (noun)|tecerrüd soyup soğana çevirmek|1 (noun)|müşteriye|soymak soyut|1 (noun)|abstre|anlaşılması|mücerret|boyda|manevî|yasama soyutçuluk|1 (noun)|soyutlamalara|abstraksiyonizm|soyutlara|mücerretçilik soyut isim|1 (noun)|hayal soyutlama|1 (noun)|abstraksiyon|tecrit soyutlamak|1 (noun)|durumu|tecrit etmek soyutlamalara|1 (noun)|soyutçuluk soyutlanmak|1 (noun)|tecerrüt etmek soyutlanma|1 (noun)|tecerrüt soyutlara|1 (noun)|soyutçuluk soyut sayı|1 (noun)|abstre sayı soyyapı|1 (noun)|jenotip söbe|1 (noun)|beyzî|oval söğdürmek|1 (noun)|sövdürmek söğdürme|1 (noun)|sövdürme söğe|1 (noun)|söve söğmek|1 (noun)|sövmek söğme|1 (noun)|sövme söğülmek|1 (noun)|sövülmek söğülme|1 (noun)|sövülme söğüntü|1 (noun)|sövüntü söğüşlemek|1 (noun)|dolandırmak söğüşmek|1 (noun)|sövüşmek söğüşme|1 (noun)|sövüşme söğüştürmek|1 (noun)|sövüştürmek söğütgillerden|1 (noun)|akkavak|aksöğüt|kavak|sepetçi söğüdü|söğüt söğütgiller|1 (noun)|söğüt söğüt|1 (noun)|söğütgillerden|dilli düdük|söğütgiller|tırtılsı söhret|1 (noun)|nam sökel|1 (noun)|malûl|güçsüz sökmek|1 (noun)|rüzgâr|sel|akarsu|götürmek|ayırmak|uzaklaştırmak|vazgeçirmek|çıkması|geçmek|örülmüş|deşifre etmek|sebf sökülmek|1 (noun)|harcamak sökülmesi|1 (noun)|tünel kalıpçı sökülmüş|1 (noun)|münfekk sökün|1 (noun)|görünmek sökü otu|1 (noun)|baklagillerden söküp atmak|1 (noun)|kıymak sölenterlerden|1 (noun)|denizanası|medüz sölpük|1 (noun)|matruk|sarkık sölpümek|1 (noun)|gevşemek|pörsümek sömestir|1 (noun)|yarıyıl sömestr|1 (noun)|yarıyıl sömürgecilik|1 (noun)|devletleri|toplulukları|müstemlekecilik sömürgeci|1 (noun)|müstemlekeci|koloniyalist|kolonyalist sömürgeleştirmek|1 (noun)|kolonileştirmek sömürgeleştirme|1 (noun)|kolonizasyon sömürge|1 (noun)|müstemleke|koloni sömürgen|1 (noun)|sömürücü sömürme|1 (noun)|istismar sömürmek|1 (noun)|iliğini kemirmek|istismar etmek|kullanmak sömürücü|1 (noun)|sömürgen|istismarcı|asalak sömürülen|1 (noun)|sağmal sömürülmek|1 (noun)|yüzülmek söndürme|1 (noun)|itfa söndürmek|1 (noun)|yanmasına|yatıştırmak|itfa etmek söndürücü|1 (noun)|yangın söndürücü sönmek|1 (noun)|yanmaz|aydınlatmaz|parlaklığını|yatışmak|gerilemek|tükenmek|yitmek|geçmek|sabun köpüğü gibi sönmek sönmüş|1 (noun)|muntafi|sokur sönük|1 (noun)|parlaklığı|etkisiz|zayıf|silik|cansız|cılız|durgun|muntafi|mühasif|ölü sönüm|1 (noun)|itfa|amortisman sönüm katsayısı|1 (noun)|ışığın sönümlemek|1 (noun)|itfa etmek sönümsüz|1 (noun)|beslenen sövdürmek|1 (noun)|söğdürmek sövdürme|1 (noun)|söğdürme söve|1 (noun)|çerçeve|eşik|söğe|süve söven|1 (noun)|sövgücü sövgücü|1 (noun)|söven|küfreden|sövücü sövgü|1 (noun)|sövme|küfür|ervahlarına yuf olsun|geçmişi kandilli|şetim sövmek|1 (noun)|küfretmek|kayarlamak|küfrü basmak|küfür savurmak|okumak|perdahlamak|söğmek sövme|1 (noun)|sövgü|küfretme|kalay|küfür|söğme|şetim sövücü|1 (noun)|sövgücü sövülmek|1 (noun)|sopalanmak|söğülmek sövülme|1 (noun)|söğülme sövüntü|1 (noun)|söğüntü sövüşmek|1 (noun)|söğüşmek sövüşme|1 (noun)|söğüşme sövüştürmek|1 (noun)|söğüştürmek söyledi|1 (noun)|guft söylediğini|1 (noun)|inkâr|söz geçirmek söyleme|1 (noun)|beyan|irat|itiraf|kelâm|nakil|tekellüm|zikir söylemek|1 (noun)|türkü|yazmak|düzmek|anlatmak|hatırlatmak|şarkı|demek|konuşmak|ağzına almak|atmak|ayıt|beyan etmek|buyurmak|çekmek|çıkarmak|dökmek|falso yapmak|hikâye etmek|ifade etmek|irat etmek|itiraf etmek|kaydetmek|kirli çamaşırlarını ortaya dökmek|kullanmak|lütfetmek|ortaya atmak|telâffuz etmek|tembih etmek|yağdırmak|zikretmek söylememek|1 (noun)|ağzına almamak söylemeye|1 (noun)|ağzı varmamak|demeye kalmamak söylemsemek|1 (noun)|playback söylem|1 (noun)|söyleyiş|söyleniş|telâffuz|ifade|kalıplaşmış söylencebilim|1 (noun)|mitoloji söylencebilimsel|1 (noun)|mitolojik söylence|1 (noun)|efsane söylenceler|1 (noun)|esatir söylencesel|1 (noun)|efsanevi söylenecek|1 (noun)|sıralamak söylenegelmiş|1 (noun)|menkul söylenen|1 (noun)|karşılamak|zebanzet söylenilmek|1 (noun)|söylenmek|denmek söylenişine|1 (noun)|lâfzen söyleniş|1 (noun)|söyleyiş|telâffuz|söylem söylenmek|1 (noun)|çıkışmak|azarlamak|eleştirmek|sızlanmak|denilmek|denmek|ortaya sürülmek|sokranmak|söylenilmek|telâffuz edilmek|zikrolunmak söylenmemiş|1 (noun)|meskût söylenti|1 (noun)|rivayet|kılükal|söz|şayia|tevatür söyle-n-ti|1 (noun)|türetme söyleşim|1 (noun)|diyalog söyleşi|1 (noun)|sohbet|arkadaşça|hasbıhâl|hasbihâl|musahabe söyleşmek|1 (noun)|genişçe konuşmak|hasbıhâl etmek|hasbihâl etmek|lâf atmak|sohbet etmek söyleşme|1 (noun)|yârenlik söyletmemek|1 (noun)|ağzına gem vurmak söylev|1 (noun)|uzunca|nutuk|hitabe|diskur söyleyeceğim|1 (noun)|deyvecen söyleyememek|1 (noun)|dili varmamak söyleyen|1 (noun)|alaturkacı|kail|mütekellim söyleyerek|1 (noun)|diye diye söyleyim|1 (noun)|diksiyon söyleyiniz|1 (noun)|buyur? söyleyiş|1 (noun)|hece|söyleniş|söylem|telâffuz|aksan|deyiş sözavcılığı|1 (noun)|demagoji sözavcısı|1 (noun)|demagog sözbilim|1 (noun)|belagat|ilmi belagat söz biliyorsan söyle, inansınlar; bilmiyorsan söyleme, seni bir adam sansınlar|1 (noun)|insan söz birliği|1 (noun)|anlaşma söz bölükleri|1 (noun)|sıfat|fiil|zamir|edat|bağlaç|zarf sözce|1 (noun)|ibare sözcük hazinesi|1 (noun)|söz varlığı sözcük|1 (noun)|kelime|aksan|lügat|söz sözcüklerin|1 (noun)|diksiyon sözcük türü|1 (noun)|kelime türü sözcülük|1 (noun)|raportörlük sözcü|1 (noun)|raportör söz dağarcığı|1 (noun)|vokabüler|kelime hazinesi sözde özne|1 (noun)|dolaylı özne sözde|1 (noun)|sanki|güya|zahiri söz dizimi|1 (noun)|nahiv|sentaks söz dizimsel|1 (noun)|sentaktik söz düellosu|1 (noun)|düello söz ebesi|1 (noun)|lâf ebesi söz geçirmek|1 (noun)|söylediğini|istediğini|yaptırmak söz gelimi|1 (noun)|meselâ|örneğin|mesela|söz gelişi sözgelişi|1 (noun)|faraza söz gelişi|1 (noun)|söz gelimi|söz misali|söz temsili|örneğin|mesela söz gelmek|1 (noun)|yerilmek söz göstergesi|1 (noun)|çene yarıştırma söz gösterisi|1 (noun)|tolkşov sözgötürmez|1 (noun)|sugötürmez söz karışıklığı|1 (noun)|parafazi|kelime karışıklığı söz|1 (noun)|kelime|sözcük|söylenti|güfte|lâkırdı|kelâm|kavil|lakırtı|kelam|laf|akıcılık|alay|bahis|bir şey|deyi|ger|gır|guft|hanek|hufre|kal|kavlükarar|lâf|lâfız|lügat|merdut|nazire|nutuk|sav|sühan|şey|yumuş söz kesimi|1 (noun)|sözlenme sözle|1 (noun)|ağızdan|hipnotizma|ipnotizma|ipnoz|kavlen|sözlü sözlendirici|1 (noun)|dublâjcı sözlendiricilik|1 (noun)|dublâjcılık sözlendirmede|1 (noun)|dudak eşlemesi sözlendirme|1 (noun)|dublâj|dublaj sözlenme|1 (noun)|söz kesimi sözler|1 (noun)|akval sözleri|1 (noun)|ağız kokusu|komedyen sözlerin|1 (noun)|diksiyon sözleriyle|1 (noun)|gıcık sözleşme|1 (noun)|bağıt|akit|mukavele|kontrat|mukavelename|ahit|akdetmek|kavil|kavlükarar|kesene|madde|misak|mürekkebi kurumadan bozmak|peyman sözleşmeci|1 (noun)|bağıtçı sözleşmek|1 (noun)|kavilleşmek|kavletmek|mukavele yapmak sözleşmeli|1 (noun)|mukaveleli|kontratlı sözleşmesiz|1 (noun)|mukavelesiz|kontratsız sözlük bilimci|1 (noun)|leksikograf sözlük bilimi|1 (noun)|leksikografi sözlükbirim|1 (noun)|madde sözlükçü|1 (noun)|leksikograf|lügatçi sözlükçülük|1 (noun)|lügatçilik sözlük|1 (noun)|lügat|diksiyoner|kamus sözlü sınav|1 (noun)|sözlü sözlü|1 (noun)|sözle|yazılı|yavuklu|sözlü sınav|şifahi|adaklı|ağızdan|namzet|şifahî söz misali|1 (noun)|söz gelişi sözsüz oyun|1 (noun)|pandomim|pantomim söz temsili|1 (noun)|örneğin|meselâ|söz gelişi sözü|1 (noun)|bayram haftasını mangal tahtası anlamak|bayram haftasınımangal tahtasıanlamak|parantez kapatmak|tınglatur|yazmak sözügeçer|1 (noun)|nüfuzlu sözü geçmek|1 (noun)|bahsedilmek sözüm ona|1 (noun)|sanki|öylesine|güya sözün|1 (noun)|açıklama sözünde|1 (noun)|hakkı olmak sözünden|1 (noun)|caymak sözünden çıkmamak|1 (noun)|öğütlerine sözüne|1 (noun)|akçın|çinkay sözün kısası|1 (noun)|kısacası|kısaca sözünü bilmez|1 (noun)|patavatsız sözünübilmez|1 (noun)|patavatsız sözünü esirgememek|1 (noun)|düşündüğünü sözü sohbeti yerinde|1 (noun)|güzel|oyalayıcı söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir|1 (noun)|karşıdakiniinandırır söz varlığı|1 (noun)|vokabüler|sözcük hazinesi söz yazarı|1 (noun)|güfteci söz yitimi|1 (noun)|afazi sözyitimi|1 (noun)|zıya-ı kelam space-like|1 (noun)|uzaysı spazm|1 (noun)|kasların|ispazmoz spektrograf, tayfçizer|1 (noun)|izgeçizer spektroskopi, tayfölçüm|1 (noun)|izgebilim spektroskopi|1 (noun)|tayfölçümü|tayf ölçümü spektroskop, tayfölçer|1 (noun)|izgeölçer spektroskop|1 (noun)|yayılgıölçer|tayfölçer spektrum|1 (noun)|tayf spekülâsyon|1 (noun)|vurgun|vurgunculuk|ihtikâr|kurgu spekülâtif|1 (noun)|kurgusal|düşüntülü spekülatif|1 (noun)|saptırıcı spekülâtör|1 (noun)|vurguncu|alavereci|muhtekir sperma|1 (noun)|meni|sperm|atmık|bel|döl suyu spermatozoit|1 (noun)|tohum sperm|1 (noun)|sperma|atmık|er suyu|döl|bel|dikel|meni|döl suyu spesifik|1 (noun)|özellikli spesiyalist|1 (noun)|uzman spesiyalite|1 (noun)|özellik spesiyal|1 (noun)|özel spika|1 (noun)|başak spiker|1 (noun)|konuşucu spiritualist|1 (noun)|tinselci spiritualizm|1 (noun)|tinselcilik spiritüalizm|1 (noun)|tinselcilik spiritüel|1 (noun)|tinsel spk|1 (noun)|spy spolet|1 (noun)|subay sponsor|1 (noun)|destekçi spontaneizm|1 (noun)|kendiliğindencilik sporcu|1 (noun)|adam|atlet|sportmen sporcuların|1 (noun)|forma spor|1 (noun)|idman|yüzme havuzu sportmen|1 (noun)|sporcu spot|1 (noun)|benek|benekçik|reklâm ışıntısı|tanıtımcık sprey|1 (noun)|püskürteç spritualizm|1 (noun)|ruhçuluk spritüel|1 (noun)|espritüel spy|1 (noun)|spk sri|1 (noun)|bulaşıcı sr|1 (noun)|strontiyum s.|1 (noun)|sayfa|sıfat s|1 (noun)|'''sayı'''|kükürt|diş eti damak ünsüzü|ötümsüz|sert ünsüz|tonsuz ünsüz stabil|1 (noun)|dayanıklı|sağlam|kararlı stabilizasyon|1 (noun)|istikrar stabilization|1 (noun)|durultum stabilizatör|1 (noun)|dengeleyici stabilize etmek|1 (noun)|dengelemek|sağlamlaştırmak stabilize|1 (noun)|sağlamlaştırılmış|dengelenmiş|istikrarlı stabilize yol|1 (noun)|kum stadyum|1 (noun)|stat|şeref tribünü stagflâsyon|1 (noun)|durgun şişkinlik stajer|1 (noun)|stajyer stajyer|1 (noun)|stajer staj|1 (noun)|yetişim stalâgmit|1 (noun)|dikit stalagmit|1 (noun)|dikit|istalagmit stalaktit|1 (noun)|istalaktit stalâktit|1 (noun)|sarkıt standardizasyon|1 (noun)|standartlaşma standardize etmek|1 (noun)|ölçünlemek standart dil|1 (noun)|ölçünlü dil standartlaşma|1 (noun)|standardizasyon standartlaştırma|1 (noun)|kaliteyi standart|1 (noun)|ölçün|ölçünlü|yasaya|tek biçim stand-bay|1 (noun)|stand-by stand-by|1 (noun)|stand-bay stand|1 (noun)|stant|sergilik stant|1 (noun)|sergilik|tezgâh|sergi|stand star|1 (noun)|sinema|yıldız|film yıldızı start almak|1 (noun)|başlamak start|1 (noun)|çıkış statik|1 (noun)|duruk|statör|gelişme|dinimbilim statolit|1 (noun)|omurgalılarda stator|1 (noun)|duruk statör|1 (noun)|statik stat|1 (noun)|stadyum statükocu|1 (noun)|sürer durumcu statüko|1 (noun)|sürer durum statü|1 (noun)|tüzük|pozisyon|heykel sten|1 (noun)|hafif stenografi|1 (noun)|steno stenograf|1 (noun)|steno steno|1 (noun)|stenograf|imyazım|stenografi step|1 (noun)|bozkır|hatalı yürüme stepne|1 (noun)|yedek lâstik stereofoni|1 (noun)|stereo stereo|1 (noun)|stereofoni stereotipi|1 (noun)|basımcılıkta sterilize|1 (noun)|kısırlaştırılmış steril|1 (noun)|verimsiz|kısır sterol|1 (noun)|hayvanlarda stetoskop|1 (noun)|kalbin stilist|1 (noun)|giyimçizer stilistik|1 (noun)|biçembilim|toplubiçem|anlatım bilimi stilizasyon|1 (noun)|biçemleme stilize etmek|1 (noun)|biçemlemek stil|1 (noun)|üslûp|tarz|biçem|yoldam stipul|1 (noun)|dikensi|kulakçık stoacılık|1 (noun)|revakiye stokaj|1 (noun)|yığımlama stokçu|1 (noun)|istifçi|yığımcı stokçuluk|1 (noun)|istifçilik|yığımcılık stok etmek|1 (noun)|biriktirmek|yığımlamak stok|1 (noun)|istif|satılmamış|yığım|barkod stop|1 (noun)|dur!|dur|istop stop etmek|1 (noun)|durmak|duruvermek stor|1 (noun)|ağaç|istor store|1 (noun)|saklantı stratejik|1 (noun)|önemli strateji|1 (noun)|ordugüdüm|gengüdüm|yolgüdüm|ekonomik|athena|sevkulceyş|sevkülceyş stratosfer|1 (noun)|kat yuvarı stratus|1 (noun)|katman bulut streç|1 (noun)|esnek streptomisin|1 (noun)|şarbon|difteri|veba|menenjit stres|1 (noun)|üzüntü|travma|soğuk stroboskop|1 (noun)|yineligözler stronsiyum|1 (noun)|63 strontiyum|1 (noun)|sr structuralisme|1 (noun)|kuruluşçuluk strüktüralist|1 (noun)|yapısalcı strüktüralizm|1 (noun)|yapısalcılık strüktürel|1 (noun)|yapısal strüktür|1 (noun)|yapı stüdyo|1 (noun)|alan|sinema|kameraman yardımcısı stylistique|1 (noun)|deyibilim su akarken testiyi doldurmalı|1 (noun)|kişi sual etmek|1 (noun)|sormak sual-i mukaddere cevap|1 (noun)|ön­leme su almak|1 (noun)|bozukluk sual|1 (noun)|soru|sorulama su altı|1 (noun)|deniz su altı işleri|1 (noun)|dalgıçlık|inci|midye suare|1 (noun)|toplantı|gece gösterimi|suvare su aygırıgiller|1 (noun)|hipopotamgiller su aygırı|1 (noun)|hipopotam su bahçesi|1 (noun)|akualand su baldıranı|1 (noun)|maydanozgillerden|zehirli subaldıranı|1 (noun)|surezenesi su'bân|1 (noun)|ejderha subap|1 (noun)|supap subasar|1 (noun)|hidrofor su baskını|1 (noun)|taşkın|taşma|seylâp subasman|1 (noun)|üstemel subay|1 (noun)|evlenmemiş|gemi adamı|rütbe|spolet|zabit subaylar|1 (noun)|zabitan subh|1 (noun)|sabah subilgisi|1 (noun)|hidrografi su bilimci|1 (noun)|hidrolog su bilimi|1 (noun)|fizik|hidroloji su biti|1 (noun)|su piresi subiya|1 (noun)|subya|sübye subjektif|1 (noun)|öznel subjektivite|1 (noun)|öznellik subjektivizm|1 (noun)|öznelcilik suböceği|1 (noun)|kınkanatlılardan subra|1 (noun)|koltukluk substitution|1 (noun)|ornatım subulat|1 (noun)|biz biçiminde subya|1 (noun)|subiya|sübye sucuğunu çıkarmak|1 (noun)|yormak sucuk|1 (noun)|ceviz|irişgi|kanepe|şarküteri sucul|1 (noun)|hidrofil suculuk|1 (noun)|sakalık sucu|1 (noun)|saka suçbilim|1 (noun)|kriminoloji suç duyurusu|1 (noun)|duyurma suç duyurusunda bulunmak|1 (noun)|ilgiliye|ılgiliye suçiçeği|1 (noun)|bulaşıcı suç işlemek|1 (noun)|yasaya suçlama|1 (noun)|itham|isnat|melâmet|töhmet suçlandırmak|1 (noun)|töhmetlendirmek suçlanmış|1 (noun)|töhmetli suçlarınıaçıklamak|1 (noun)|günah çıkarmak suçlar|1 (noun)|taksirat suçlu|1 (noun)|kabahatli|mücrim|bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge|fail|günahkâr|kara yüzlü|siyehkâr suçlularevi|1 (noun)|cezaevi suçluluk|1 (noun)|mucrimiyet suçsuz|1 (noun)|masum|bîgünah|kabahatsiz|masumane|masume|tertemiz suç|1 (noun)|törelere|cürüm|bulmak|günah|hata|kabahat|zeval suçu|1 (noun)|foyasını belli etmek|foyasınıbelli etmek|kendi ağzıyla tutulmak suçulluğu|1 (noun)|bataklıkçulluğu suçüstü|1 (noun)|cürmümeşhut|meşhut suç|cürmü meşhut|suç üstü suçüstü mahkemesi|1 (noun)|meşhut cürümler mahkemesi suç üstü|1 (noun)|suçüstü suda|1 (noun)|bakteri sudak|1 (noun)|levrekgillerden|salya sudan çıkmış balığa dönmek|1 (noun)|denizden çıkmış balığa dönmek sudan çıkmışbalığa dönmek|1 (noun)|denizden çıkmışbalığa dönmek sudan|1 (noun)|önemsiz|saçma sudan ucuz|1 (noun)|bedava sûd|1 (noun)|kâr|faide|kazanç su dökünmek|1 (noun)|yıkanmak sufi|1 (noun)|sofi sufle etmek|1 (noun)|oyunculara sufle|1 (noun)|un|şeker suflîleşmek|1 (noun)|aşağılaşmak|kılıksızlaşmak suflör|1 (noun)|oyunculara|fısıldayıcı sugötürmez|1 (noun)|sözgötürmez su hattı|1 (noun)|su kesimi suhulet|1 (noun)|kolaylık suhunet|1 (noun)|sıcaklık suibriğigillerden|1 (noun)|suibriği suibriği|1 (noun)|suibriğigillerden su içinde|1 (noun)|kolaylıkla suiistimal etmek|1 (noun)|kötüye kullanmak suiistimal|1 (noun)|yolsuzluk suikastçı|1 (noun)|tetikçi suistimal|1 (noun)|görev suizan|1 (noun)|kuşku sukabağı|1 (noun)|kabakgillerden su kabağı|1 (noun)|kabakgillerden|kantar kabağı|kabak sukamışıgillerden|1 (noun)|sukamışı su kamışı|1 (noun)|kiliz|kofa|hasır otu|saz sukamışı|1 (noun)|sukamışıgillerden su karanfili|1 (noun)|ormanlarda su keleri|1 (noun)|kurbağagillerden su kesesi|1 (noun)|şişkinlik su kesimi|1 (noun)|su hattı su kesmek|1 (noun)|sulanmak suketeni|1 (noun)|bileşikgillerden su keteni|1 (noun)|birleşikgillerden sukırım|1 (noun)|hidroliz su korkusu|1 (noun)|hidrofobi su koyuvermek|1 (noun)|cıvıtmak sukunet|1 (noun)|el sukût|1 (noun)|devrilme|mahvolma|sarkma sukut|1 (noun)|düşme sukut etmek|1 (noun)|düşmek sûkûtî|1 (noun)|sessiz su küçüğün, sofra büyüğün|1 (noun)|su su küre|1 (noun)|su yuvarı|hidrosfer sulak alan|1 (noun)|tatlı|bataklık sulak|1 (noun)|kamış|öz|sivrisinek sulâle|1 (noun)|soy sulamaç|1 (noun)|arozöz sulama|1 (noun)|hidrojeoloji|hidrojeoloji mühendisi sulamak|1 (noun)|suvarmak|vermek|harcamak sulama makinesi|1 (noun)|arazöz sulandırmak|1 (noun)|dilüe etmek|özemek sulanma|1 (noun)|egzama|mayasıl sulanmak|1 (noun)|yeşillenmek|su kesmek sulanmış:|1 (noun)|ıslak sularında|1 (noun)|yaş|karşı|raddelerinde sulehâ|1 (noun)|ibâdet sulh|1 (noun)|barış|arıç|beybut sulhçu|1 (noun)|barışsever|barışçı|barışçıl sulhçuluk|1 (noun)|barışseverlik sulh olmak|1 (noun)|uzlaşmak sulhperver|1 (noun)|barışsever|barışçı|barışçıl sulhsever|1 (noun)|barışsever|barışçı sulhseverlik|1 (noun)|barışseverlik sulp|1 (noun)|omurga|döl|nesil|zürriyet|katı sultanî|1 (noun)|mısır sultanlar|1 (noun)|selâtin sultanlık|1 (noun)|padişahlık|saltanat sultan|1 (noun)|müslüman|padişah sulta|1 (noun)|otorite|yetke|velâyet sulu|1 (noun)|armut|beberuhi|bulamaç|bulaşık|kiraz|şâdâb|vıcık vıcık sulugözlü|1 (noun)|gözü sulu sulu gözlü|1 (noun)|sulu göz sulu göz|1 (noun)|sulu gözlü sulûk|1 (noun)|dilenci|serseri suluk|1 (noun)|yuvarlak|gusülhane sululaşmak|1 (noun)|yersiz|sululuk yapmak sululuk yapmak|1 (noun)|sululaşmak sulu sepken|1 (noun)|sepken sulu zırtlak|1 (noun)|ağlayan sumak|1 (noun)|somak suma|1 (noun)|soma sumercimeğigillerden|1 (noun)|sumercimeği sumercimeği|1 (noun)|sumercimeğigillerden|ördekmercimeği su mermeri|1 (noun)|albatr sumermeri|1 (noun)|kaymaktaşı|albatr sumsuklamak|1 (noun)|yumruklamak sumsuk|1 (noun)|yumruk su muhallebisi|1 (noun)|nişasta suna boylu|1 (noun)|suna gibi suna gibi|1 (noun)|suna boylu sunak|1 (noun)|tapınaklarda sundurmak|1 (noun)|vermek|sondurmak sundurma|1 (noun)|yağmurdan|ayvan|eyvan|hangar|hayat|revak sungur|1 (noun)|yırtıcı sungu|1 (noun)|tela sunîlik|1 (noun)|yapaylık sun'îlik|1 (noun)|yapma|yapaylık suni peyk|1 (noun)|yapma uydu suni tahta|1 (noun)|sunta sun'î tahta|1 (noun)|sunta sunî|1 (noun)|tasni suni|1 (noun)|yapma|yapay|takma|yapmacık sun'î|1 (noun)|yapma|yapay|takma|yapmacık|eğreti|yapay dölleme sunma|1 (noun)|arz|ikram|takdim sunmak|1 (noun)|yollamak|göndermek|arz|arz etmek|bahşetmek|çıkarmak|gezdirmek|ikram etmek|prezante etmek|takdim etmek|tutmak sunta|1 (noun)|ahşap yonga levha|sun'î tahta|suni tahta suntıraç|1 (noun)|nalbantların sunturlu küfür|1 (noun)|berbat sunturlu|1 (noun)|yaman|adamakıllı|dehşetli|gösterişli|görkemli sunu|1 (noun)|arz|tuzgun sunuculuk|1 (noun)|takdimcilik sunucu|1 (noun)|radyoda|televizyonda|takdimci|anonsör sunulabilir|1 (noun)|prezantabl|prezentabl sunulamak|1 (noun)|ithaf etmek sunulan|1 (noun)|maruz sunulmak|1 (noun)|takdim edilmek sunulması|1 (noun)|performans sunum|1 (noun)|lokma|parça|arz sunumluk|1 (noun)|snack-bar|snek bar sunuş|1 (noun)|maruzat|mevki|ön deyi suodası|1 (noun)|apteshane suokugillerden|1 (noun)|suoku suoku|1 (noun)|suokugillerden suölçer|1 (noun)|hidrometre supab|1 (noun)|supap supangle|1 (noun)|sup supanglez|1 (noun)|sup supap|1 (noun)|kapaç|sibob|sibop|subap|supab|sübap su parkı|1 (noun)|akualand superiore|1 (noun)|yukarı|yukarıdaki supiresi|1 (noun)|kabuklulardan su piresi|1 (noun)|kabuklulardan|su biti supleman|1 (noun)|ek suples|1 (noun)|esneklik suppression|1 (noun)|bastırı sup|1 (noun)|supangle|supanglez surat asmak|1 (noun)|somurtmak suratı kasap süngeriyle silinmiş|1 (noun)|utanması suratı mahkeme duvarı|1 (noun)|duygusuz suratından düşen bin parça olmak|1 (noun)|yüzünden düşen bin parça olmak suratlar|1 (noun)|vücüh suratlı|1 (noun)|somurtkan surat mahkeme duvarı|1 (noun)|utanmaz|sıkılmaz suratsız|1 (noun)|somurtkan|çirkin|aksi|huysuz|bedçehre|kocakarılık|meymenetsiz surat|1 (noun)|yüz|çehre|somurtkanlık|faça|munzur|navrak|peyker sureta|1 (noun)|görünüşte|yalandan suret|1 (noun)|biçim|görünüş|nüsha|yol|tarz|yüz|çehre|resim|fotoğraf sûret|1 (noun)|faksimile suretler|1 (noun)|vücûh surezenesi|1 (noun)|subaldıranı surinam|1 (noun)|guyana suriye|1 (noun)|israil|ürdün|akarap|orta doğu surlar|1 (noun)|kılâ sur|1 (noun)|uğur|talih su saati|1 (noun)|su sayacı susak ağızlı|1 (noun)|anlamsız susak burunlu|1 (noun)|iri|ıri susaklık|1 (noun)|salaklık|aptallık susak|1 (noun)|susayan|salak|aptal susalık|1 (noun)|susuzluk susama|1 (noun)|hararet susamak|1 (noun)|özlemek|dili bir karış susamgillerden|1 (noun)|susam susamış|1 (noun)|teşne susam|1 (noun)|susamgillerden|süsen|küncü susamuru|1 (noun)|sansargillerden su samuru|1 (noun)|sansargillerden|lutr susam yağı|1 (noun)|şırlağan susamyağı|1 (noun)|şırlanyağı susan|1 (noun)|samut su sarımsağı|1 (noun)|kurtluca susatmak|1 (noun)|zorluk|hararet vermek su sayacı|1 (noun)|su saati susayan|1 (noun)|susak su serpilmek|1 (noun)|ferahlamak susever|1 (noun)|hidrofil su sığırı|1 (noun)|manda susığırı|1 (noun)|manda susineği|1 (noun)|kınkanatlılardan suskunluk|1 (noun)|sükûtîlik|sükûnet suskun|1 (noun)|sessiz|sükûtî|samut susku|1 (noun)|susma|sükût susma|1 (noun)|hâmûşî|itrak|susku|sükût susmak|1 (noun)|ağız dil vermemek|ağzına kilit takmak|ağzını mühürlemek|akoz etmek|dili durmak|dut yemiş bülbüle dönmek|dut yemişbülbüle dönmek|kesmek|sesini kesmek|sessizliğe gömülmek|suspus olmak susmalık|1 (noun)|susması|hakkısükût|sus payı|sükût hakkı susmalı tiyatro|1 (noun)|théatre de silence susması|1 (noun)|susmalık susmuş|1 (noun)|sakit|suspus sus payı|1 (noun)|susmalık suspus olmak|1 (noun)|susmak|sinmek suspus|1 (noun)|susmuş|sinmiş sustalı|1 (noun)|çakı susturma|1 (noun)|ilzam susturmak|1 (noun)|etkisini|gidermek|bastırmak|ağzına gem vurmak|ağzına tıkamak|çanına ot tıkamak|çenesini kapatmak|ilzam etmek|kemik atmak susturucu|1 (noun)|egzoz susuntu|1 (noun)|sükûnet su|1 (noun)|sutaşı|yön|taraf|cihat|yan|renksiz|kokusuz|deniz|akarsu|meyve|akım|alıcı ortam|alt yapı|altyapı|analıkızlı|belediye|boru ajüstörü|çağıltı|çığ|doğal kaynak|erozyon|hamurkar|harita mühendisi|ilçe belediyesi|işletme şirketi|küp|limonata|ma|sondaj teknikeri|sondalamak|su küçüğün, sofra büyüğün|sübye|şehremaneti|tanker|tıkamak|yapı yalıtımcısı susuzluk|1 (noun)|kuraklık|bayılmak|hararet|susalık susuz|1 (noun)|yağmursuz suşi|1 (noun)|yağsız sutaşı|1 (noun)|kol|suyolu|suyolu3|su su taşkını|1 (noun)|sel sutavuğugillerden|1 (noun)|suyelvesi su tavuğu|1 (noun)|gri su tedavisi|1 (noun)|hidroterapi su terazisi|1 (noun)|kabarcıklı düzeç|tesviyeruhu su teresi|1 (noun)|turpgillerden sutyen|1 (noun)|saten|göğüsbağı|sütyen suubet|1 (noun)|güçlük|çetinlik suudi arabistan|1 (noun)|katar suud|1 (noun)|tırmanma suûd|1 (noun)|yükselme su ürünleri|1 (noun)|denizler|baraj|gölet|balıklar|süngerler|yumuşakçalar|memeliler|sürüngenler su ürünleri mühendisi|1 (noun)|üretilmesi su ürünleri teknikeri|1 (noun)|korunması su ürünleri teknisyeni|1 (noun)|ıstakoz|yetiştirilmesi suvanyör|1 (noun)|bakımcı suvare|1 (noun)|suare suvarmak|1 (noun)|sulamak suyelvesi|1 (noun)|sutavuğugillerden suylakesim|1 (noun)|hidroliz suyolu3|1 (noun)|sutaşı su yolu|1 (noun)|ark|filigran suyolu|1 (noun)|sutaşı|kanal su yoncası|1 (noun)|acıyonca su yosunları|1 (noun)|denizlerde|üşniye|algler suyosunları|1 (noun)|denizlerde|üşniye|algler su yosunu|1 (noun)|alg suyu bulandırmak|1 (noun)|bozmak suyu getiren de bir, testiyi kıran da|1 (noun)|testi|zamanımızda suyu havana koy, döv döv yine su|1 (noun)|niteliğideğiştirilemez suyu kesilmiş değirmene dönmek|1 (noun)|işlemez|ışlemez suyu|1 (noun)|kuru suyun akıntısına gitmek|1 (noun)|uymak suyuna tirit|1 (noun)|değersiz|özensiz suyun başı|1 (noun)|kaynak suyun|1 (noun)|çağıltı|fıkır fıkır suyunu|1 (noun)|ata binersen allah'ı, attan inersen atı unutma suyunu çekmek|1 (noun)|tükenmek su yuvarı|1 (noun)|hidrosfer|su küre su yüzü görmemiş|1 (noun)|pasaklı suzambağı|1 (noun)|nilüfer sûzan|1 (noun)|yakan|yakıcı suzîş|1 (noun)|yanma sûz|1 (noun)|yanma|tutuşma|ateş sübap|1 (noun)|supap sübjektif|1 (noun)|öznel sübjektivist|1 (noun)|öznelci sübjektivite|1 (noun)|öznellik sübjektivizm|1 (noun)|öznelcilik süblime|1 (noun)|ak sülümen süblimleşme|1 (noun)|uçunma sübut bulmak|1 (noun)|tanıtlanmak sübut|1 (noun)|gerçekleşme|tanıtlama sübvansiyon|1 (noun)|destekleme sübvansiyonel|1 (noun)|yardımsal sübyan|1 (noun)|çocuklar sübye|1 (noun)|su|subiya|subya sücut|1 (noun)|namaz südremek|1 (noun)|esrimek süet|1 (noun)|podosüet|podösüet süfli|1 (noun)|alçak süflî|1 (noun)|aşağılık|aşağı|bayağı|adî|kılıksız|hırpanî sühan|1 (noun)|söz|şiir süheyl|1 (noun)|yıldırak sühulet|1 (noun)|kolaylık|yumuşaklık|naziklik sühunet|1 (noun)|sıcaklık süje|1 (noun)|konu|özne|süje sükna|1 (noun)|konut sükse|1 (noun)|başarı|gösteriş sükseli|1 (noun)|lort sükun|1 (noun)|durul sükunet|1 (noun)|baysal|hâmûşî|turum sükûnet|1 (noun)|durgunluk|dinginlik|dinme|hareketsizlik|huzur|rahat|yatışma|suskunluk|susuntu|sükûn|uykuya varmak sükûneti|1 (noun)|sokağa sükûnetli|1 (noun)|durgun|sakin|hareketsiz sükûn|1 (noun)|sükûnet sükût hakkı|1 (noun)|susmalık sükûtîlik|1 (noun)|sessizlik|suskunluk sükûtî|1 (noun)|sessiz|suskun sükût|1 (noun)|susma|sessizlik|konuşmama|susku sükünet|1 (noun)|sakinlik sülâle|1 (noun)|aile|neseb|tohum|uruk sülale|1 (noun)|soy|zürriyet|ev|ırk|köken|tohum sülâsî|1 (noun)|üçüncül sülf|1 (noun)|kükürt sülfürik asit|1 (noun)|renksiz|kokusuz sülfür|1 (noun)|kavurucu sülfürleme|1 (noun)|kükürtleme süllüm|1 (noun)|merdiven sülüklerden|1 (noun)|sülük sülük|1 (noun)|sülüklerden|asma bıyığı sülümen|1 (noun)|ak sülümen sülüngillerden|1 (noun)|keklik|kınalı keklik|sülün|tavuk|tavus|turaç sülüngiller|1 (noun)|tavukgiller sülün|1 (noun)|sülüngillerden sümbülteber|1 (noun)|zambakgillerden sümbül|1 (noun)|zambakgillerden|pembe|sarı sümeyra|1 (noun)|eğilmiş sümsükgillerden|1 (noun)|sümsük sümsükgiller|1 (noun)|kanatları|leyleksiler sümsükleşmek|1 (noun)|miskinleşmek|pısırıklaşmak sümsük|1 (noun)|miskin|aptal|mıymıntı|sünepe|pısırık|sümsükgillerden|mendebur sümter|1 (noun)|kırmızımtırak sümük|1 (noun)|akıcı|tatak sümük doku|1 (noun)|mukoza sümüklü böcek|1 (noun)|akciğerli sünayiülmesken|1 (noun)|ikievcikli sündürmek|1 (noun)|esnetmek sündürme|1 (noun)|sapan|atgıç sünek|1 (noun)|uzayabilen|düktil sünepe|1 (noun)|sümsük|kılıksız|mendebur|mıcırık|pısırık|uyuşuk sünger avcısı|1 (noun)|süngerci süngerci|1 (noun)|sünger avcısı sünger çekmek|1 (noun)|silmek|unutmak sünger geçirmek|1 (noun)|unutmak süngerimsi|1 (noun)|mantar ağacı|mantarağacı süngerler|1 (noun)|vücutları|su ürünleri süngü|1 (noun)|rumh süngüsü düşük|1 (noun)|ataklığı|etkinliği|sağlığı sünmek|1 (noun)|gerilmek sünneti|1 (noun)|mürüvvet sünnîlik|1 (noun)|malikî|şafiî sünük|1 (noun)|kemik süper|1 (noun)|üstün|nitelik süphelendirmek|1 (noun)|pirelendirmek süphelenmek|1 (noun)|pirelenmek süpriz|1 (noun)|sürpriz süprülmek|1 (noun)|süpürülmek süprüntü|1 (noun)|bayağı|çer çöp|çerçöp|gübür|künge süprüntülerin|1 (noun)|çöp arabası süprüntüler|1 (noun)|müzahrefat süprüntülük|1 (noun)|çöplük|mezbele süpürge çalısı|1 (noun)|funda süpürge|1 (noun)|çârûb|temizlik malzemesi süpürge darısı|1 (noun)|buğdaygillerden süpürgelik|1 (noun)|taş|plastik|ağaç|sıvadibi|mozaikçi süpürge otu|1 (noun)|fundagillerden|funda süpürmek|1 (noun)|temizlemek|kovmak|tüketmek|bitirmek|çalmak süpürme|1 (noun)|temizlik görevlisi süpürülmek|1 (noun)|süprülmek sürahi|1 (noun)|cam|bektaşi|sap takıcı sür?at|1 (noun)|çabukluk|hız sür'at|1 (noun)|hız|hızlılık|çabukluk|ivinti sürat|1 (noun)|hızlılık|çabukluk|ivinti|hız süratle|1 (noun)|çabucak sür'atle|1 (noun)|çabucak|çabuk|hızla|çabucacık sür'atlendirmek|1 (noun)|hızlandırmak sür'atlenmek|1 (noun)|hızlanmak sür'atli|1 (noun)|hızlı|tam yol süratli|1 (noun)|hızlı|tez|yelegen sürçmek|1 (noun)|yanılmak sürçme|1 (noun)|sürç sürç|1 (noun)|sürçme sürdür|1 (noun)|devam sürdürme|1 (noun)|idame|temdit sürdürmek|1 (noun)|devam etmek|eksik etmemek|idame etmek|kalmak|olmak|temdit etmek|vazife görmek|yaşatmak sürdürülebilir çevre|1 (noun)|ekonomik sürdürülmemek|1 (noun)|abone olmak sürdürülmesi|1 (noun)|kısır döngü sürdürüm|1 (noun)|abonman sürdürümcü|1 (noun)|abone sürdürümletmek|1 (noun)|abone etmek süre aşımı|1 (noun)|müruruzaman süreaşımı|1 (noun)|zamanaşımı süreç|1 (noun)|ilerleyen|vetire|proses|gösterim süreç kimliği|1 (noun)|sk süreduran|1 (noun)|atıl süredurum|1 (noun)|atalet|eylemsizlik süregelmek|1 (noun)|olagelmek süreğenleşmek|1 (noun)|müzminleşmek|kronikleşmek süreğenleşme|1 (noun)|müzminleşme süreğenlik|1 (noun)|durum süreğen|1 (noun)|müzmin|kronik sürek avı|1 (noun)|sürgün avı süreklice|1 (noun)|her gün|zırt fırt sürekli|1 (noun)|devamlı|daima|aralıksız|baki|baki kalmak|bugur|daim|daimî|dır dır|durmadan|erey|geceli|geceli gündüzlü|gedikli|her zaman|hummalı|ikide bir|kadimi|kalıcı|kesiksiz|mütamadî|mütemadi|müzmin|ötümlü|payidar|pofur pofur|ruzuşeb|sabah akşam|sakır sakır|sermed|sermedi|temelli|vızır vızır|yindek|yumuşak ünsüz süreklilik|1 (noun)|devamlılık|çala|istimrar|koşaç süreksiz|1 (noun)|devamsız|ötümsüz süreksizlik|1 (noun)|devamsızlık sürek|1 (noun)|süren|devam süreli|1 (noun)|çıkan|mevkut|periyodik|kesiksiz|mevkute|müddetli|vadeli sürem|1 (noun)|özellikleri|mevsim süre|1 (noun)|müddet|boy|çekelge|izlemek|mühlet|seans|vade süren|1 (noun)|namazlık|sürek süreölçer|1 (noun)|işlemin|kronometre sürer durumcu|1 (noun)|statükocu sürer durum|1 (noun)|statüko süresi|1 (noun)|buz üstüne yazı yazmak|buz üstüne yazıyazmak süresince|1 (noun)|boyunca|içinde|zarfında süresini|1 (noun)|depremyazar süresiz|1 (noun)|müddetsiz süret|1 (noun)|vade sürevbilim|1 (noun)|tutulmaları sürev|1 (noun)|zaman süreyazar|1 (noun)|kronograf süreyya|1 (noun)|ülker|peren sürfe|1 (noun)|kurtçuk sürgen doku|1 (noun)|meristem sürgit|1 (noun)|ilelebet|daima sürgüaltı|1 (noun)|nadas sürgülemek|1 (noun)|dayaklamak sürgületmek|1 (noun)|tırkazlatmak sürgün avı|1 (noun)|sürek avı sürgün gitmek|1 (noun)|sürgün olmak sürgün|1 (noun)|ishal|menfi|nefiy|amel|filiz|cımbar|eşkin|fışkın|linet|ötürük|turşak|ulasır sürgün olmak|1 (noun)|sürgün gitmek sürgün yeşili|1 (noun)|fıstıki sürgü|1 (noun)|tırkaz|sürme|tapan|dayak|kapamaç|mala|pericik sürmece|1 (noun)|tefrika sürmedan|1 (noun)|sürmelik sürmek|1 (noun)|sıvaştırmak|uzatmak|dokundurmak|değdirmek|oturduğu|nefyetmek|bitmek|yeşermek|aylamak|cereyan etmek|çekmek|çıkmak|dah etmek|devam etmek|güdelemek|içinin ateşi küllenmek|işlemek|olagelmek|salmak|tehcir etmek|temadi etmek|tutmak|uç vermek|vurmak|yağdırmak|yakmak|yaşamak|zaman almak sürmelik|1 (noun)|sürmedan sürme mantarları|1 (noun)|bitkilerin sürme|1 (noun)|sürgü|is|rastık|devam|nefiy|temadi|tutya sürmeyi gözden çekmek|1 (noun)|gözden sürmeyi çekmek sürnatüralist|1 (noun)|doğaüstücü sürnatüralizm|1 (noun)|doğaüstücülük|tabiatüstücülük sürpriz|1 (noun)|beklenilmeyen|umulmayan|şaşırtı|süpriz sürpriz yapmak|1 (noun)|birini|beklenmedik|şaşırtan sürrealist|1 (noun)|gerçeküstücü sürrealite|1 (noun)|gerçeküstü sürrealizm|1 (noun)|gerçeküstücülük sürterek|1 (noun)|gezdirmek sürtmek|1 (noun)|dokundurmak sürtük|1 (noun)|orospu|fahişe|sürtüştüren|sevici|göbeği sokakta kesilmiş|kaldırım süpürgesi sürtünen|1 (noun)|çakıldamak sürtünme|1 (noun)|delk|friksiyon sürtünmek|1 (noun)|sürünmek sürtünücü|1 (noun)|v, v sürtünüm|1 (noun)|kontak sürtünüp durmak|1 (noun)|çıkarı sürtüp durmak|1 (noun)|yersiz sürtüşme|1 (noun)|anlaşmazlık|uyuşmazlık sürtüşmek|1 (noun)|anlaşamamak|uyuşamamak sürtüştüren|1 (noun)|sürtük sürûd|1 (noun)|türkü sürur|1 (noun)|sevinç sürücü belgesi|1 (noun)|ehliyetname|ehliyet sürücü|1 (noun)|hayvan|şoför|karayolunda|yazıcı|klavye|çoban|güdücü|taşıtçı|transit geçmek sürücülük|1 (noun)|şoförlük sürüden ayrılanı kurt kapar|1 (noun)|koruyucusuz sürü|1 (noun)|güruh|kaytaban|ordu sürüklemek|1 (noun)|götürmek|itmek|sevk etmek|sürümek sürükleme|1 (noun)|sevk sürüklenmek|1 (noun)|tekne|kapılmak sürükleyici|1 (noun)|cerrar|dinamo sürülmek|1 (noun)|uzaklaştırılmak|nefyedilmek|koşulmak sürülmemiş|1 (noun)|malaz sürümcemede bırakmak|1 (noun)|uzatmak sürümcemede kalmak|1 (noun)|uzamak sürümdeğer|1 (noun)|rayiç sürümek|1 (noun)|sürüklemek sürümlük|1 (noun)|kozmetik sürüm|1 (noun)|revaç|tedavül|versiyon|emisyon sürüngen|1 (noun)|hıyar|salatalık sürüngenlerden|1 (noun)|kaplumbağalar|timsah|yılan sürüngenleri|1 (noun)|omurgalılar sürüngenler|1 (noun)|kertenkele|kaplumbağa|omurgalıların|su ürünleri|yumurta sürünmek|1 (noun)|sürtünmek sürünücü|1 (noun)|deniz sarmaşığı|kandıra otu sürüştürmek|1 (noun)|özensizce sürveyan|1 (noun)|gözetmen|gözetici süryanî|1 (noun)|samilerin süs bitkisi|1 (noun)|çiçek süsengillerden|1 (noun)|kar çiçeği|kuzgunkılıcı|safran|süsen süsengiller|1 (noun)|süsen süsen|1 (noun)|süsengillerden|susam|iris|süsengiller süs kabağı|1 (noun)|kabak süsleme|1 (noun)|bezeme|tezyin|bayan terzisi|donama|terzi|tezhip|tezyinat süslemek|1 (noun)|allamak|balıklandırmak|bezeklemek|bezemek|donamak|donatmak|müziklendirmek|nakşetmek|tezyin etmek süslemelik|1 (noun)|tezyini süslemeye|1 (noun)|süs süslem|1 (noun)|makyaj süslenmek|1 (noun)|allanmak|bezenmek|donanmak|dost evinde başını bağla, düşman evinde tırnağını kes|tumarlanmak süslenmemiş|1 (noun)|süssüz süslenme|1 (noun)|tuvalet süslenmeye|1 (noun)|süslü süslenmiş|1 (noun)|bezekli|müzeyyen|süslü süslenti|1 (noun)|garnitür süsler|1 (noun)|tezyinat süsletmek|1 (noun)|bezetmek süsleyen|1 (noun)|süsleyici süsleyici|1 (noun)|süsleyen|dekoratif süsleyip püslemek|1 (noun)|özenle|bezemek süslük|1 (noun)|biblo süslü püslü|1 (noun)|püslü süslü|1 (noun)|süslenmiş|bezenmiş|süslenmeye|apiko|balkı|bezekli|bezemeli|dolaylama|esrik devenin çulu eğri gerek|fanus|gaspak|lügat parçalamak|musannâ|muvaşşah|münakkaş|pırıltılı süsmek|1 (noun)|tos vurmak|boynuzlamak süspansiyon|1 (noun)|asıltı süs püs|1 (noun)|süs süs|1 (noun)|süslemeye|bezek|becet|bezeme|bezen|bezgi|cıcık|desen|donak|düzge|garnitür|piraye|süs püs|şataf|yazal|ziynet süssüz|1 (noun)|süslenmemiş|gösterişsiz|yalın|sade|basit|çıplak|düpedüz|düz süsü|1 (noun)|sade süt ağacı|1 (noun)|ısırgangillerden sütanalık|1 (noun)|sütannelik sütana|1 (noun)|sütanne sütannelik|1 (noun)|sütanalık sütanne|1 (noun)|sütana süt|1 (noun)|benzin|mazot|ağartı|akıtma|bisküvi|çikolata|kazımık|krep|kuskus|pastörizasyon|süt çorbası|sütlâç süt beyaz|1 (noun)|bembeyaz süt çorbası|1 (noun)|süt|tuz sütçülük|1 (noun)|tereyağı|yoğurt süt dişi|1 (noun)|süt dişi süt dökmüş kedi gibi olmak|1 (noun)|uysallaşmak süte|1 (noun)|muhallebi süt kuzusu|1 (noun)|bebek|yavru sütlâç|1 (noun)|süt sütleğengillerden|1 (noun)|çubuk ağacı|çubukağacı|fare otu|kene otu|kürkas|mancana|manyok|sütleğen|yer fesleğeni sütleğengiller|1 (noun)|sütleğen|kauçuk sütleğen|1 (noun)|sütleğengillerden|japon kaktüsü|sütleğengiller sütliman|1 (noun)|durgun|sakin|gürültüsüz|olaysız sütlük|1 (noun)|çay takımı sütlü|1 (noun)|sağmal sütlüyü sürüden çıkarmazlar|1 (noun)|yararlı sütre|1 (noun)|perde|örtü|tübe sütsüz|1 (noun)|kart süt şekeri|1 (noun)|lâktoz sütte|1 (noun)|kolibasil sütun açmak|1 (noun)|yayınlamak sütun|1 (noun)|kolon|gazete|çavut|dikeç sütü bozuk|1 (noun)|soysuz|aşağılık sütü|1 (noun)|insanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden başka nesi var?|keçi|koyun sütünden|1 (noun)|ren geyiği sütüne havale etmek|1 (noun)|karakterine|işi sütüne kalmak|1 (noun)|insanlığına|ınsanlığına süt vermek|1 (noun)|emzirmek sütyen|1 (noun)|sutyen süvari|1 (noun)|atlı|faris|feresrân süve|1 (noun)|söve süyek|1 (noun)|cebire süymek|1 (noun)|filizlenmek süzek|1 (noun)|süzgeç|filtre süzgeç|1 (noun)|filtre|sebze|ilistir|kemis|kevgir|süzek süzgeçgagalılar|1 (noun)|ördek|kaz süzgün|1 (noun)|güçsüzleşmiş|baygın|buğulu|mahmur|süzük süzgünleşmiş|1 (noun)|süzük süzmek|1 (noun)|gözle|inceleyerek|alıkmak|sızırmak|taramak süzme|1 (noun)|kötü|aşağılık|katışıksız|saf süzük|1 (noun)|zayıf|güçsüz|süzgün|süzgünleşmiş|süzülmüş süzülerek|1 (noun)|süzüle süzüle süzüle süzüle|1 (noun)|süzülerek süzülgü|1 (noun)|planör süzülmek|1 (noun)|akmak|mahmurlaşmak|elenmek süzülmüş|1 (noun)|durgun|süzük şaban|1 (noun)|aptal|saf|şaşkın|budala|alık şabanlaşmak|1 (noun)|aptal|alık|aptallaşmak|sersemlemek şabanlık|1 (noun)|aptallık şâb|1 (noun)|genç|delikanlı şablon|1 (noun)|belirleme|ölçme|öykünülen şâdâb|1 (noun)|sulu|taze şadan|1 (noun)|sevinçli|neşeli şad etmek|1 (noun)|neşelenmesini şadiye|1 (noun)|memnunluk|sevinç şad|1 (noun)|neşeli|sevinçli|sevimli|şaz şad olmak|1 (noun)|sevinmek şâduman|1 (noun)|sevinçli|neşeli|memnun şafağı|1 (noun)|uraltan şafak atmak|1 (noun)|korkmak|şaşırmak şafak|1 (noun)|fecir|tan|alaca karanlık|aktan|alasayvan|erte şafiî|1 (noun)|sünnîlik şahadetname|1 (noun)|diploma|sertifika|bröve|belge şahadetparmağı|1 (noun)|göstermeparmağı şahadet|1 (noun)|şehadet|tanıklık|şahitlik şaha kalkmak|1 (noun)|coşmak|kükremek|şahlanmak şah|1 (noun)|alevilik|şeh|atın şahane|1 (noun)|hüsrevane şahan|1 (noun)|şahin şahap|1 (noun)|ağma|akanyıldız|akan yıldız şahbaba|1 (noun)|torunlarının şahbaz|1 (noun)|yiğit|kahraman şahbey|1 (noun)|saygın şahça|1 (noun)|hüsrevane şaheser|1 (noun)|başyapıt|başeser şaheser yaratmak|1 (noun)|üstün şahım|1 (noun)|içyağı şahıs|1 (noun)|kimse|kişi|zat|eren|işletme şirketi şahıslar|1 (noun)|eşhas şahıssız|1 (noun)|muameleten şahika|1 (noun)|doruk|zirve|belik|dora şahin|1 (noun)|kartalgillerden|delice|şahan|toğan şahin küçük, et yer; deve büyük, ot yer|1 (noun)|kişi şahitler|1 (noun)|şevahit şahitlik|1 (noun)|tanıklık|şahadet|şehadet şahit|1 (noun)|tanık şahlanmak|1 (noun)|parlamak|ışıldamak|coşmak|kükremek|kalkımak|şaha kalkmak şahniş|1 (noun)|cumba|şahnişin|şehnişin şahnişin|1 (noun)|şahniş|şehnişin şahrem şahrem|1 (noun)|parçalanmış|yarık şahrete|1 (noun)|şahteregillerden şahruh|1 (noun)|görkemli şahsen|1 (noun)|bizzat|tanışmadan|uzaktan|kendi şahsî|1 (noun)|kişisel|özlük şahsi|1 (noun)|özel şahsiyat|1 (noun)|kişilik şahsiyet|1 (noun)|kişilik|benlik şahsiyetli|1 (noun)|kişilikli şahsiyetsiz|1 (noun)|kişiliksiz şahsiyetsizlik|1 (noun)|kişiliksizlik şahtare|1 (noun)|şahtere şahteregillerden|1 (noun)|kızkalbi|şahrete|şahtere şahteregiller|1 (noun)|ikiçeneklilerden şahtere|1 (noun)|şahteregillerden|şahtare şahvâr|1 (noun)|hükümdara şahzade|1 (noun)|şehzade şaibe|1 (noun)|kir|leke|eksiklik|kusur|ayıp şaibeli|1 (noun)|eksiği|kusuru|karadamgalı şaika|1 (noun)|istekli|hevesli şaik|1 (noun)|istekli|hevesli şairanelik|1 (noun)|ozansılık şairane|1 (noun)|ozansı şairan|1 (noun)|şairler|ozanlar şair|1 (noun)|duyarlı|ozan|aykaç|çâmegûy|şuâra şairlerin|1 (noun)|antoloji|seçki şairler|1 (noun)|şairan şakacı|1 (noun)|lâtifeci|behlül|piknik şakadan|1 (noun)|mahsus şaka|1 (noun)|güldürmek|lâtife|hezel|taşkala şaka kaldırmak|1 (noun)|katlanmak şakak|1 (noun)|göz|alın|yanak|tulun|duluk şakakları ağarmak|1 (noun)|alın şakakları beyazlamak|1 (noun)|alın şakalaşma|1 (noun)|mutâyebe şakar|1 (noun)|cesur|yiğit şakası yok|1 (noun)|tehlikeli şakaya gelmemek|1 (noun)|hafifsemeye şakayık|1 (noun)|düğünçiçeğigillerden şaka yollu|1 (noun)|şaka yoluyla şaka yoluyla|1 (noun)|şaka yollu şak etmek|1 (noun)|şakketmek şakımak|1 (noun)|ötmek|şakramak|terennüm etmek şakır şakır|1 (noun)|kolaylıkla şakıt|1 (noun)|murana şaki|1 (noun)|haydut|eşkıya|izbandut|yolkesen şakilik|1 (noun)|haydutluk şakirdan|1 (noun)|talebeler|çıraklar şakir|1 (noun)|şükreden şakirt|1 (noun)|öğrenci|çırak|boşgut şakkadak|1 (noun)|birdenbire|ansızın şakketmek|1 (noun)|yarmak|parçalamak|şak etmek şaklabanlık|1 (noun)|dalkavukluk şaklaban|1 (noun)|şen|dalkavuk şaklamak|1 (noun)|bölmek şaklatış|1 (noun)|şaklayış şaklayış|1 (noun)|şaklatış şakrak kuşu|1 (noun)|ispinozgillerden şakrakkuşu|1 (noun)|ispinozgillerden şakrak|1 (noun)|neşeli|şen|şen şakrak şakramak|1 (noun)|şakımak şakşakçı|1 (noun)|alkışcı|alkışçı|hulûskâr|zilli bebek şakşuka|1 (noun)|patlıcan|biber şakul|1 (noun)|çekül|şavul şakulî|1 (noun)|düşey şakullemek|1 (noun)|yoklamak|şavullamak şak|1 (noun)|yarma|yarılma|yarık|çatlak şal|1 (noun)|bürgü|bürüncük şalgam|1 (noun)|turpgillerden|ak pas|akpas|çelem şallak|1 (noun)|çıplak şallak mallak|1 (noun)|çırılçıplak şalter|1 (noun)|çevirgeç|anahtar|gişe şalvar|1 (noun)|ağlı|dizlik|iş donu|tuman|tumba şamama|1 (noun)|düvlek şamandıra|1 (noun)|yüzer top|yüzertop şamanist|1 (noun)|akşaman|ayata|cıgı|şamanî şamanî|1 (noun)|şamanist şamanizm|1 (noun)|şamanlık şamanlık|1 (noun)|şamanizm şamanlıkta|1 (noun)|şaman şaman|1 (noun)|şamanlıkta|kam|beki|kamçı şamar atmak|1 (noun)|şamarlamak şamar|1 (noun)|beş kardeş|beşkardeş|tokat şamarlamak|1 (noun)|şamar atmak şamatacı|1 (noun)|gürültü|yaygaracı|böğürmüş şamata|1 (noun)|gürültü|patırtı|bağırış çağırış|bağrış çağrış|gulgule şamatalı|1 (noun)|gürültülü|patırtılı şamatasız|1 (noun)|curcunasız şambabası|1 (noun)|şambaba şambaba|1 (noun)|şambabası|baba tatlısı şambriyel|1 (noun)|iç lâstik şamdan|1 (noun)|çırakma|mumluk şamdanlı|1 (noun)|avize şamih|1 (noun)|yüksek|yüce şamil|1 (noun)|kapsayan|yaygın|kaplayan şamil olmak|1 (noun)|kapsamak şampanya bardağı|1 (noun)|ince şampiyona|1 (noun)|bökelik|şampiyonluk şampiyon|1 (noun)|kişi|takım|böke şampiyonluk|1 (noun)|bökelik|şampiyona şanalp|1 (noun)|ünlü|şanlı şanal|1 (noun)|şanlı şaner|1 (noun)|şanlı|şöhretli şangırtı|1 (noun)|tabak|bardak şanından olmak|1 (noun)|yaraşmak şanjanlı|1 (noun)|janjanlı şanjan|1 (noun)|yanardöner|janjan şanjman|1 (noun)|şanzıman şanlı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|yüce|ulu|büyük|ali|fahir|mecid|şanal|şanalp|şaner şansal|1 (noun)|tanın şansız|1 (noun)|ünsüz|gösterişsiz|kılıksız|kıyafetsiz şanslı|1 (noun)|talihli|bahtlı|ak yazılı|ballı|piyangolu|uğuru açık şansölye|1 (noun)|başbakan şanssızlık|1 (noun)|talihsizlik|nekbet şanssız|1 (noun)|talihsiz|yıldızı düşük şans|1 (noun)|talih|baht|felek|kut|uğur|uğur getirmek|yıldız şantaj|1 (noun)|gizsömürü|gözkorkutum|psikolojik harp|psikolojik savaş şantiye|1 (noun)|fabrika şan|1 (noun)|ün|san|şöhret|gösteriş|gösterişlilik|hasebi?l|yedirmek şanver|1 (noun)|duyulsun şanzıman|1 (noun)|şanjman|vites kutusu|şanzuman şanzuman|1 (noun)|şanzıman şapadanak|1 (noun)|aniden|ansızın şapel|1 (noun)|okul|hastane|mescit şap hastalığı|1 (noun)|sığırlarda şapirograf|1 (noun)|daktiloda şapka işareti|1 (noun)|şapka şapka|1 (noun)|keçe|boru|baca|başlık|aksesuar|boğtag|fötör|fötr|kapelâ|kukuleta|külah|şapka işareti|telik şappadak|1 (noun)|ansızın|apansız şaprak|1 (noun)|çaprak şapşalak|1 (noun)|özensiz şapşal|1 (noun)|bol|alık|bol paça|ibiş şarapbilim|1 (noun)|önoloji şarap|1 (noun)|mey|bade|bol|çakır|tat bakıcı şarbay|1 (noun)|kentli şarbon|1 (noun)|karakabarcık|yanıkara|karayanık|streptomisin şarıka|1 (noun)|parlayıcı|parlak şarık|1 (noun)|doğan|parlayıcı|parlak şarıldamak|1 (noun)|şarlamak şarj etmek|1 (noun)|doldurmak|dolumlamak|yüklemek şarjör|1 (noun)|carcur şarj|1 (noun)|yükleme|doldurma|yük şark çıbanı|1 (noun)|iran|halep çıbanı şark|1 (noun)|doğu şarkıcılık|1 (noun)|hanendelik şarkıcı|1 (noun)|muganni|muganniye|hanende|okuyucu|ses sanatkarı şarkı|1 (noun)|ezgi|melodi|ara nağme|fasıl|gayda|liet|okuyucu|söylemek|varyete|vokal müzik|yır şarkılı|1 (noun)|çalgılı çağanaklı şarkî|1 (noun)|doğu şarkiyatçı|1 (noun)|müsteşrik|oryantalist|doğu bilimci şarkiyat|1 (noun)|oryantalizm|doğubilim|doğu bilimi şarklı|1 (noun)|doğulu şarklılaşma|1 (noun)|doğululaşma şarklılık|1 (noun)|doğululuk şarküteri|1 (noun)|salam|sosis|sucuk şarlamak|1 (noun)|şarıldamak şarlatan|1 (noun)|çığırtkan|kaltaban şart kipi|1 (noun)|şartlı birleşik zaman şart|1 (noun)|koşul|kayıt|kondisyon şartlandırmak|1 (noun)|koşullandırmak şartlandırma|1 (noun)|koşullandırma şartlanmak|1 (noun)|koşullanmak şartlardan|1 (noun)|etmen şartlarıkötüleşmek|1 (noun)|durumuna düşmek şartlar|1 (noun)|şerait şartlı birleşik zaman|1 (noun)|şart kipi şartlı|1 (noun)|koşullu|meşrut şartlı refleks|1 (noun)|koşullu tepke şartname|1 (noun)|satma|yaptırma şart olmak|1 (noun)|gerekmek şartsız|1 (noun)|koşulsuz şartsız refleks|1 (noun)|koşulsuz tepke şasi|1 (noun)|yassı|otomobilin|çatkı şaşaa|1 (noun)|görkem|gösteriş|tantana|parlaklık|parıltı şaşaalı|1 (noun)|görkemli|gösterişli|parıltılı|tantanalı şaşa|1 (noun)|çoğaş|çoku şaşakalmak|1 (noun)|hayret etmek|parmağı ağzında kalmak|taaccüp etmek şaşakalma|1 (noun)|şaşkı şaşakalmış|1 (noun)|mütehayyir şaşalamak|1 (noun)|şaşırmak şaşal|1 (noun)|aptal şaşalı|1 (noun)|yıldırgan şaşan|1 (noun)|sadir şaş|1 (noun)|aptal|sersem|şaşkın şaşarak|1 (noun)|hayretle şaşı çakır demektense kör de de kurtul|1 (noun)|dolaylı şaşılacak|1 (noun)|acayip|acip|buz kesilmek|işitilmemiş|tuhaf şaşılasılık|1 (noun)|garabet şaşırma|1 (noun)|ay|hayret şaşırmadan|1 (noun)|telâşsız şaşırmak|1 (noun)|doğru|abliyi kaçırmak|acebe kalmak|aklı durmak|aklı durmak götü tavana vurmak|aklı durmak kıçı tavana vurmak|aklı gitmek|aklı karışmak|aklıdurmak|aklıgitmek|aklıkarışmak|allak bullak olmak|apışıp kalmak|apışmak|bir hoş olmak|bir hoşolmak|dumur olmak|eli ayağı dolaşmak|eli ayağıdolaşmak|felfellemek|garibine gitmek|hayret etmek|komaya girmek|küçük dilini yutmak|ne olduğunu bilememek|parmağı ağzında kalmak|sapıtmak|şafak atmak|şaşalamak|şaşmak|şoke olmak|tanlamak|tuhaf olmak şaşırmışlar|1 (noun)|aceze şaşırmış|1 (noun)|mağbun şaşırtan|1 (noun)|sürpriz yapmak|şaşırtıcı şaşırtıcı olmak|1 (noun)|şaşırtmak şaşırtıcı|1 (noun)|şaşırtan|dehşetli|mucize|tansığ|tansık|tepeden inme|yaman şaşırtı|1 (noun)|sürpriz şaşırtmak|1 (noun)|yanıltmak|şaşkınlaşmak|şaşmak|çarpmak|gösteriş|gösteriş yapmak|parmak ısırtmak|şaşırtıcı olmak şaşı|1 (noun)|tebeşire peynir bakışlı şaşkına|1 (noun)|baş döndürücü şaşkın|1 (noun)|karışmış|akılsız|sersem|budala|ağzı açık|ağzı havada|apışık|aval|bîhuş|hırtapoz|hindi|koyun bakışlı|koyun gibi|lodos balığı|mağbun|mebhut|sağını solunu bilmemek|şaban|şaş|tahtası eksik|zabın şaşkınlar|1 (noun)|aceze şaşkınlaşmak|1 (noun)|alıklaşmak|sangılamak|şaşırtmak şaşkınlık|1 (noun)|bre|büzülmek|felâket|sangılık|sarhoşluk|sekre|sırıtmak şaşkınlıkla|1 (noun)|gözlerini fal taşı gibi açmak|hayretle şaşkınlıktan|1 (noun)|tavan başına çökmek|tavan başına yıkılmak şaşkı|1 (noun)|şaşakalma|şaşma şaşma|1 (noun)|allah aşkına|bilmek|cabadak|şaşkı|taaccüp|vay! şaşmak|1 (noun)|umulmayan|şaşırmak|hayret etmek|parmağı ağzında kalmak|şaşırtmak|taaccüp etmek|tanlamak şaşmaz|1 (noun)|mukannen şaşmış|1 (noun)|mütehayyir şatafat|1 (noun)|görkem|azamet|cafcaf|debdebe|lüks şatafatlı|1 (noun)|görkemli|cafcaflı|lüks|mutantan şataf|1 (noun)|çalım|süs şathiyat|1 (noun)|konuyu şathiye|1 (noun)|yergiye|alaya şatır|1 (noun)|neşeli|keyifli|şen|şatır şati|1 (noun)|kenar|kıyı şato|1 (noun)|burg şato gibi|1 (noun)|büyük şat|1 (noun)|sevinçli|neşeli|prens şavalak|1 (noun)|aptal|alık|sersem|budala şavkımak|1 (noun)|parlamak şavk|1 (noun)|ışık şavlı|1 (noun)|alim|bilgin şavullamak|1 (noun)|şakullemek|araştırmak şavul|1 (noun)|şakul|çekül şayak|1 (noun)|dink şayan|1 (noun)|yaraşır|değer|lâyık|yakışır şayeste|1 (noun)|uygun|yakışır şayet|1 (noun)|eğer|ise şaygan|1 (noun)|layık|yakışır|münasip|yansır şayia|1 (noun)|söylenti|duyultu şayi olmak|1 (noun)|yayılmak şayi|1 (noun)|yaygın şaylan|1 (noun)|övünen|gururlu|neşeli şaz|1 (noun)|ayrık|müstesna|şad|mutlu|mutluluk|sevinç|neşe|mut|kural dışı şazimet|1 (noun)|farklı|tek|eşsiz şaziye|1 (noun)|kuraldışı ş|1 (noun)|diş eti damak ünsüzü|diş eti ünsüzü|ıslıklı ünsüz|ötümsüz|sert ünsüz|tonsuz ünsüz şeamet|1 (noun)|uğursuzluk|kademsizlik|nuhuset|meymenetsizlik şebboy|1 (noun)|turpgillerden|kırmızı şebeke|1 (noun)|ağ|kanalizasyon şeb|1 (noun)|gece|ruz şebnem|1 (noun)|çiy|jale şecaat arz ederken merdikıptı sirkatin söyler|1 (noun)|mert çingene övünmek için hırsızlığını anlatır şecaatli|1 (noun)|korkusuz|cesur şecaattin|1 (noun)|yüreklilik|yiğitlilik şecaat|1 (noun)|yiğitlik|yüreklilik şecerename|1 (noun)|soy kütüğü şecere|1 (noun)|soy ağacı şecia|1 (noun)|cesur|yürekli|yiğit şeci|1 (noun)|yürekli|yiğit|mert şedâid|1 (noun)|şiddetler|eziyetler şedit|1 (noun)|yeğin|şiddetli şed|1 (noun)|sıkma şefaaddin|1 (noun)|dinin şefaat|1 (noun)|aracılık şefaatçi|1 (noun)|şefi şefakat|1 (noun)|şefkat şefe|1 (noun)|dudak|kenar şefevi samit|1 (noun)|çiftdudaksıl|dudaksıl şefevi sinni|1 (noun)|dişsildudaksıl şeffaf devlet|1 (noun)|açık devlet şeffaflaşmak|1 (noun)|saydamlaşmak şeffaflaşma|1 (noun)|saydamlaşma şeffaflaştırmak|1 (noun)|saydamlaştırmak şeffaflaştırma|1 (noun)|saydamlaştırma şeffaflık|1 (noun)|saydamlık|glâsnost şeffaf|1 (noun)|saydam|cam gibi|transparan şef garson|1 (noun)|lokanta|yönetme şefika|1 (noun)|şefkatli|sevecen şefik|1 (noun)|sevecen|şefkatli|müşfik|şevkatli şefi|1 (noun)|şefaatçi şefkatlilik|1 (noun)|sevecenlik şefkatli|1 (noun)|sevecen|müşfik|bavırgan|şefik|şefika|şevkatli|tatlı dil güler yüz şefkat|1 (noun)|sevecenlik|şefakat şefkatsiz|1 (noun)|katıyürekli şef|1 (noun)|önder|baş|lider|başbuğ|başkan|başçıl|başıl|başlık|bölün|server|yolçu şeftali|1 (noun)|gülgillerden|tültombak şeftalili|1 (noun)|peşmelba şehadetname|1 (noun)|diploma|sertifika|bröve şehadet parmağı|1 (noun)|işaret parmağı|gösterme parmağı şehadet|1 (noun)|tanıklık|şahitlik|şehitlik|şahadet|şehit şehamet|1 (noun)|zeki|yiğit şehba|1 (noun)|kır|akçıl şehbender|1 (noun)|konsolos şehbenderlik|1 (noun)|konsolosluk şeher|1 (noun)|şehir şehevî|1 (noun)|kösnül|erotik|şehvanî şehid|1 (noun)|şehit şehim|1 (noun)|yürekli|zeki şehirci|1 (noun)|kentçi şehircilik|1 (noun)|düzenlenmesinde|kentbilim|kentçilik|urbanizm|ürbanizm şehirde|1 (noun)|halk|iç şehir|1 (noun)|kent|ahali|baluk|belde|site|şeher şehirlerarası|1 (noun)|kentlerarası şehirler|1 (noun)|ulaşım şehirleşmek|1 (noun)|kentleşmek şehirli|1 (noun)|kentli|şehri şehit düşmek|1 (noun)|ülkesi şehit etmek|1 (noun)|ülkesi şehitler|1 (noun)|şüheda şehitlik|1 (noun)|şehadet şehit|1 (noun)|şehadet|esmaülhüsnada|şehid şehla|1 (noun)|yantır şehnişin|1 (noun)|şahniş|şahnişin şehniz|1 (noun)|çörek otu şehremaneti|1 (noun)|il|ilçe|kasaba|aydınlatma|su|belediye şehri|1 (noun)|şehirli şehriyar|1 (noun)|padişah|hükümdar şehriye çorbası|1 (noun)|yağ|tuz şehrud|1 (noun)|nehir şehsuvar|1 (noun)|şehsüvar şehsüvar|1 (noun)|şehsuvar şeh|1 (noun)|şah şehvanî|1 (noun)|kösnül|şehevî|şehvetli|erotik şehvaniyet|1 (noun)|kösnüllük|erotizm şehvete|1 (noun)|şehvetperest şehvet|1 (noun)|kösnü şehvetli|1 (noun)|kösnüllü|kösnük|kösnülü|şehvanî şehvetperest|1 (noun)|şehvete şehzadelere|1 (noun)|fetihname şehzade|1 (noun)|prens|çelebi|begen|begençe|beğer|şahzade|tigin şekavet|1 (noun)|haydutluk|soygunculuk şeker bayramı|1 (noun)|ramazan bayramı|fıtır bayramı şekerciboyası|1 (noun)|şekerciboyası|amerikaüzümü şeker gibi|1 (noun)|güzel şeker hastalığı|1 (noun)|şeker şeker kamışı|1 (noun)|buğdaygillerden şekerkamışı|1 (noun)|buğdaygillerden şekerleme|1 (noun)|bonbon şeker pancarı|1 (noun)|ıspanakgillerden şekerpancarı|1 (noun)|ıspanakgillerden şeker|1 (noun)|patates|havuç|mısır|beyaz|akide|sevimli|ağdacı|arıtım evi|arıtımevi|diyabet|helva|kande|pişirici|punç|saçı|sufle|şeker hastalığı|şokola şekibe|1 (noun)|sabır|dayanıklılık|tahammül şekib|1 (noun)|sabırlı|tahammüllü|dayanıklı şekil almak|1 (noun)|biçimlenmek|şekillenmek şekil|1 (noun)|biçim|tutum|yol|tarz|düşüncenin|durum|hâl|dalan|form|forma|klişe şekil bilgisi|1 (noun)|morfoloji şekilbilgisi|1 (noun)|yapıbilim şekilbilim|1 (noun)|biçimbilim şekilce|1 (noun)|şeklen şekilci|1 (noun)|biçimci|formaliteci|formalist|kırtasiyeci şekilcilik|1 (noun)|biçimcilik şekil değiştirme|1 (noun)|transformasyon şekillendirilmesi|1 (noun)|metal işleri teknikeri şekillendirme|1 (noun)|biçimlendirme şekillendirmek|1 (noun)|biçimlendirmek|şekil vermek şekillendirme makinesi|1 (noun)|yuvarlak şekillenme|1 (noun)|biçimlenme şekillenmek|1 (noun)|biçimlenmek|biçim almak|şekil almak şekiller|1 (noun)|eşkâl şekilleri|1 (noun)|astronom şekilperest|1 (noun)|formaliteci şekilsiz|1 (noun)|biçimsiz|amorf|teratofobi şekilsizlik|1 (noun)|biçimsizlik şekil vermek|1 (noun)|biçimlendirmek|şekillendirmek şekil ve şemail|1 (noun)|görünüş şeklen|1 (noun)|biçimce|şekilce şeklî|1 (noun)|biçimsel|formel şeklinde|1 (noun)|biçiminde şekliyat|1 (noun)|biçimbilim şek|1 (noun)|şüphe şekur|1 (noun)|şükreden|şükredici şekvacı olmak|1 (noun)|yakınmak şekvacı|1 (noun)|yakınan şekva|1 (noun)|yakınma|sızlanma|şikâyet|sızıltı şelale|1 (noun)|abşar|çağıldak|çağlak|çağlar|çavlak şelâle|1 (noun)|çavlan şeliha|1 (noun)|güzel|şirin|sevimli|meliha şemail|1 (noun)|huy|karakter|huylar|davranışlar|alışkılar şemit|1 (noun)|karışık şemm|1 (noun)|koklamak şem|1 (noun)|mum|balmumu şempanze|1 (noun)|primatlardan şemse|1 (noun)|kapı|pafta şems|1 (noun)|güneş şemsin|1 (noun)|güneş şemsiye|1 (noun)|güncek şenaat|1 (noun)|iğrençlik|kötülük|alçaklık şenelmek|1 (noun)|sevinmek|keyiflenmek|neşelenmek|büyümek|serpilmek şenelmiş|1 (noun)|meskûn şeni|1 (noun)|alçakça|kötü|çirkin şeniyet|1 (noun)|gerçek|gerçeklik şenlendirmek|1 (noun)|neşelendirmek şenlenmek|1 (noun)|neşelenmek|canlılık şenlik görmemiş|1 (noun)|terbiyesiz şenlikli|1 (noun)|kalabalık|bayındır|şerefli|eğlenceli|safalı|sefalı şenliksiz|1 (noun)|eğlencesiz|gayrimeskûn şenlik|1 (noun)|şetaret|bayram|festival|sevinç|neşe|çağan şen olmak|1 (noun)|neşelenmek|sevinmek şen|1 (noun)|sevinçli|neşeli|neşelendiren|eğlenceli|cilve|naz|abadan|abat|ak gün ağartır, kara gün karartır|gevrek|güzelleme|handan|münbasıt|şaklaban|şakrak|şatır|şetaretli|yosma şen şakrak|1 (noun)|şakrak|şen şatır şen şatır|1 (noun)|şen şakrak şerait|1 (noun)|koşullar|şartlar şerare|1 (noun)|kıvılcım|çakım|çakın|ürgan şerbet gibi|1 (noun)|güzel şerç|1 (noun)|anüs|makat şerefbahş|1 (noun)|onurlandırıcı şerefine|1 (noun)|kutlanmasına şerefiyle|1 (noun)|alnının akı ile şeref konuğu|1 (noun)|davet|şeref misafiri şereflendirmek|1 (noun)|onurlandırmak|şeref vermek|teşrif etmek şereflendirme|1 (noun)|onurlandırma|teşrif şereflenmek|1 (noun)|onurlanmak|müşerref olmak|teşerrüf etmek şereflenme|1 (noun)|onurlanma|teşerrüf şereflilik|1 (noun)|tor şerefli|1 (noun)|onurlu|bayındır|şenlikli|abakan|âlicenap|altın pas tutmaz|fahimane|fahir|mecid|şerif şeref locası|1 (noun)|tiyatro şeref misafiri|1 (noun)|şeref konuğu şeref|1 (noun)|onur|erdem|övünme|ululuk|üstünlük|abıru|aybın|fahr|gurur|haysiyet|terim|tor|vechet|yasut şerefsizce|1 (noun)|maskaralık şerefsizlik|1 (noun)|onursuzluk şerefsiz|1 (noun)|onursuz|alçak|maskaralanmak şeref tribünü|1 (noun)|stadyum şeref üyesi|1 (noun)|onur üyesi şeref vermek|1 (noun)|onurlandırmak|şereflendirmek şere­f|1 (noun)|yükseklik şergil|1 (noun)|askıntı şerha|1 (noun)|dilim|parça|yara şerh etmek|1 (noun)|açımlamak şerh|1 (noun)|yorumlama|açma|ayırma|açımlama şeriatçı|1 (noun)|hukukî şeriat|1 (noun)|islâm hukuku şerif|1 (noun)|kutsal|şerefli|soylu|temiz şerikler|1 (noun)|şürekâ şeriklik|1 (noun)|ortaklık|arkadaşlık şerik|1 (noun)|ortak|müşârik|yarçı şerir|1 (noun)|kötü|kötülükçü şerirlik|1 (noun)|kötülükçülük şerit5|1 (noun)|sığırtenyası şerit|1 (noun)|dar|şeritgillerden|tenya|sığır tenyası|sığır şeridi|abdestbozan|bağ|bant|dolamak şeritgillerden|1 (noun)|abdestbozan|şerit şeritgiller|1 (noun)|şeritler şeritler|1 (noun)|şeritgiller şer|1 (noun)|kötülük|fenalık şeş|1 (noun)|altı şeşi beş görmek|1 (noun)|yanılmak şeştav|1 (noun)|karabasan şetaref|1 (noun)|sevinç şetaretli|1 (noun)|neşeli|şen şetaret|1 (noun)|sevinç|şenlik|neşe şetim|1 (noun)|sövme|sövgü şet|1 (noun)|sıkma şevahit|1 (noun)|şahitler|tanıklar şev|1 (noun)|eğik|meyilli|bayır|eğimli şevkatli|1 (noun)|şefkatli|erklig|şefik şevke gelmek|1 (noun)|ısteği şevke gelmek|1 (noun)|isteği şevke getirmek|1 (noun)|canlandırmak şevketibostan|1 (noun)|tüylü|akkız|bostanotu|mübarekdikeni|şevket otu|şevketotu şevket otu|1 (noun)|şevketibostan|akkız|bostanotu|mübarekdikeni|şevketotu şevketotu|1 (noun)|şevketibostan|akkız|bostanotu|mübarekdikeni|şevket otu şevket|1 (noun)|ululuk|yücelik|heybet|büyüklük şevki kırılmak|1 (noun)|isteği|ısteği şevk|1 (noun)|istek|heves|sevinç|neşe|arzu şevk vermek|1 (noun)|isteklendirmek|ısteklendirmek şevval|1 (noun)|bayram ayı şey|1 (noun)|eşya|söz|olay|iş|nesne|madde|ayna|kahrolası|yaşantı şeyhi|1 (noun)|mürşîd şeyhlik|1 (noun)|meşihat şeyh|1 (noun)|pir şeyhülislâm kapısı|1 (noun)|fetvahane şeyhülislâmlık|1 (noun)|meşihat şeyler|1 (noun)|portatif şeytana külahını ters giydirmek|1 (noun)|hileci|şeytana pabucunu ters giydirmek şeytana pabucunu ters giydirmek|1 (noun)|hileci|şeytana külahını ters giydirmek şeytanca|1 (noun)|kurnazca|kurnazlıkla|şeytanî|gözleri fıldır fıldır etmek|iblisçe şeytan elması|1 (noun)|tatula şeytanet|1 (noun)|şeytanlık|kurnazlık şeytan görsün yüzünü|1 (noun)|sevilmeyen şeytanımsı|1 (noun)|şeytansı şeytanın ayağını kırmak|1 (noun)|şeytanın bacağını kırmak şeytanın bacağını kırmak|1 (noun)|şeytanın ayağını kırmak şeytan|1 (noun)|iblis|yek|albız|azâzîl|dizman|hannas|saptırıcı şeytanî|1 (noun)|şeytanca şeytan kilidi|1 (noun)|kerye şeytanlık|1 (noun)|hile|kurnazlık|şeytanet şeytansaçı|1 (noun)|küsküt|cinsaçı|bağboğan şeytansı|1 (noun)|şeytanımsı şeytan şalgamı|1 (noun)|kabakgillerden şeytanşalgamı|1 (noun)|kabakgillerden şeytantersi|1 (noun)|maydanozgillerden|maydonozgillerden|baldırgan|baldıran şeytan uçurtması|1 (noun)|kâğıttan şık|1 (noun)|güzel|zarif|yerinde|seçenek|alternatif|apiko|baydan|cartı|kıvrak|kibar|tonlu şıkırdamak|1 (noun)|aydınlanmak|parlamak şıkır şıkır|1 (noun)|parlak şıldır şıldır|1 (noun)|parlak|canlı şıllık|1 (noun)|yelloz şımarıklık|1 (noun)|baylanlık|naz şımarık|1 (noun)|şımarmış|şımartılmış|baylan|el bebek gül bebek|hırlı|şopar şımarmak|1 (noun)|baylanmak|yüze çıkmak|yüzlenmek şımarmış|1 (noun)|şımarık şımartılmış|1 (noun)|şımarık|yüzlü şımartmak|1 (noun)|azdırmak|başına çıkarmak|yüz vermek şıngırdayarak|1 (noun)|şıngır şıngır şıngır şıngır|1 (noun)|şıngırdayarak şıp diye|1 (noun)|hemen şıpıdık|1 (noun)|şıpşıp şıpırdayarak|1 (noun)|şıpır şıpır şıpır şıpır|1 (noun)|şıpırdayarak şıp sevdi|1 (noun)|şıpsevdi şıpsevdi|1 (noun)|şıp sevdi şıpşıp|1 (noun)|ökçesiz|şıpıdık şırakkadak|1 (noun)|ansızın|birdenbire şıra|1 (noun)|şire şırıltı|1 (noun)|çağ|yansıma şırınga|1 (noun)|enjektör|iğne şırlağan|1 (noun)|susam yağı şırlanyağı|1 (noun)|susamyağı şırpıntı|1 (noun)|namussuz şıvgın|1 (noun)|filiz şiar|1 (noun)|belgi|ülkülük şiar edinmek|1 (noun)|benimsemek şia|1 (noun)|şiîlik şiddet göstermek|1 (noun)|kaba şiddetle|1 (noun)|hızlı şiddetlendirmek|1 (noun)|ateşlendirmek|körüklemek|pompalamak|yükseltmek şiddetlenmek|1 (noun)|hızlanmak|ateşlenmek|azışmak|kızışmak|yeğinleşmek|yükselmek şiddetler|1 (noun)|şedâid şid­detli|1 (noun)|azim şiddetlilik|1 (noun)|çala şiddetli|1 (noun)|zorlu|sert|hızlı|aşırı|acı|akut|alevli|ateş püskürmek|ateşpüskürmek|azılı|bora gibi|boz|cayır cayır|dinamit|geğin|key|kızgın|kızışık|korkunç|kuvvetli|şedit|tağudar|tez|yağış|yeğin|yüksek şiddet|1 (noun)|yeğinlik|sertlik|hız|etgü|hüküm|kuvvet|sekre|tez şifa bulmak|1 (noun)|onmak|iyileşmek|onulmak şifahane|1 (noun)|hastahane şifahen|1 (noun)|ağızdan şifahi|1 (noun)|sözlü şifahî|1 (noun)|sözlü|ağızdan şifâ|1 (noun)|kur'an şifalar olsun|1 (noun)|aksıranlara şifa|1 (noun)|onma|kurtulma|iyileşme şifasız|1 (noun)|onmasız şifayı kapmak|1 (noun)|hastalanmak şifre|1 (noun)|kod şifrelemek|1 (noun)|gizyazılamak şifreli|1 (noun)|gizyazılı şifreyazım|1 (noun)|gizlilik|kriptografi şihban|1 (noun)|kıvılcımlar şiîlik|1 (noun)|şia şiirce|1 (noun)|mensur şiir şiirimsi|1 (noun)|şiirsi şiir|1 (noun)|manzume|hayale|imgeye|anı|duygu|koşuk|nazım|hande|poem|sühan|yır şiirsi|1 (noun)|şiirimsi şikâr|1 (noun)|av|ganimet şikâyetçi|1 (noun)|sızlanan|yakınan|müşteki şikâyet etmek|1 (noun)|sızlanmak şikâyet getirmek|1 (noun)|sızlanmak|yakınmak şikâyet|1 (noun)|sızlanma|yakınma|sızıltı|yakınmak|şekva|yaygara şikâyette bulunmak|1 (noun)|yakınmak şikayet|1 (noun)|teşeke|yakını şike|1 (noun)|aldatma|danışıklı dövüş şikeste|1 (noun)|kırılmış|kırık|yenilmiş|gücenmiş|kırgın|kederli şile bezi|1 (noun)|gecelik|gömlek şile|1 (noun)|mercanköşk şili fiyusu|1 (noun)|chiloe yaban ördeği şilofta|1 (noun)|loğusa çorbası şilt|1 (noun)|ergilik şilte|1 (noun)|yatılan|köpülemek|tünbay şimali akdeniz|1 (noun)|ege denizi şimalî|1 (noun)|kuzey şimal|1 (noun)|kuzey şimdiki|1 (noun)|aktüel|güncel şimdikiler|1 (noun)|yeniler şimdilerde|1 (noun)|bugünlerde şimdi|1 (noun)|yakında|demin|artık|bugünkü günde|elan|hâlâ|hâlen|hâlihazırda|henüz şimendifer|1 (noun)|tren şimiotaksi|1 (noun)|kimya göçümü şimiotropizm|1 (noun)|kimya doğrulumu|kimyadoğrulumu şimşek gibi|1 (noun)|çabucak|birden|aniden şimşekleri üzerine çekmek|1 (noun)|dikkatleri şimşekli|1 (noun)|sinirli|tartışmalı şimşek|1 (noun)|parıltı|balkır|çakım|çakın|yalabık|yıldırak|çağan|çağın|yargın şimşeksavar|1 (noun)|paratoner şimşirgillerden|1 (noun)|şimşir şimşirlik|1 (noun)|kafes şimşir|1 (noun)|şimşirgillerden|taşlık|kaşıkçı şimula|1 (noun)|alaşa şinanay|1 (noun)|sevinç|mutluluk|hoşnutluk|yok|kalmadı|tükendi|idare lambası şiniklemek|1 (noun)|ölçmek şintoculuk|1 (noun)|şintoizm şintoizm|1 (noun)|şinto|şintoculuk şinto|1 (noun)|şintoizm şip|1 (noun)|biz şippek|1 (noun)|terlik şipşak|1 (noun)|çabucak|birden|hemencecik|derhal|alâminüt şiraze|1 (noun)|düzen|nizâm|intizam|ciltçilikte şire|1 (noun)|şıra şir|1 (noun)|haydar şirinlik|1 (noun)|sevimlilik|halâvet|melâhat|tatlılık şirin|1 (noun)|sevimli|tatlı|sevecen|hoş|can|melih|sabih|şeliha şirket|1 (noun)|ortaklık|işletme|katılımcı|muhasebeci|ortaklık kurmak şirk koşmak|1 (noun)|eş koşmak|eşkoşmak şirk|1 (noun)|küfür|müşriklik|eş koşma şirpence|1 (noun)|kızıl yara şirpençe|1 (noun)|aslanpençesi|kızılyara şirret|1 (noun)|geçimsiz|kavgacı|kötülük|huysuz|edepsiz|yaygaracı|acur|allah'ın cezası|belâlı|cadaloz|cafcaf|çaçaron|eli bayraklı|eli maşalı|zilli maşa şirret karı|1 (noun)|geçimsiz|huysuz şirretleşmek|1 (noun)|huysuzlaşmak|edepsizleşmek şirretlik|1 (noun)|yaygaracılık|edepsizlik şiryan|1 (noun)|atardamar şist|1 (noun)|silisli|kil taşı şişane|1 (noun)|şişhane şişeli|1 (noun)|gaz lâmbası şişe|1 (noun)|sıvıların|boğaz|boyun şişhane|1 (noun)|şişane şişinme|1 (noun)|gurur şişinmek|1 (noun)|kabarmak|gururlanmak şişirilmiş|1 (noun)|şişkin şişirmece|1 (noun)|gulüv şişirmek|1 (noun)|abartmak şişkinliği|1 (noun)|bombeli şişkinlik|1 (noun)|kabarıklık|şişlik|enflâsyon|bombe|su kesesi|tümsek şişkin|1 (noun)|şişmiş|şişirilmiş|bombe|bombeli|çıkkın|şiş|tombul|yumru şişko|1 (noun)|şişman|toplu|dolgun şişlemek|1 (noun)|kama şişlenmek|1 (noun)|kama şişlik|1 (noun)|şiş|ödem|şişkinlik şişmanca|1 (noun)|piknik tip|tıknaz şişmanlamak|1 (noun)|adam olmak|et bağlamak|et tutmak|etlenmek|gelişmek|kilo almak|palazlanmak|semen peyda etmek|semirmek|tavlanmak|tombullaşmak|toplamak|toplanmak şişman|1 (noun)|şişko|mülâhham|kilolu|tombul|balaban|bordak|dızman|hoşur|makarnacı|mülehham|nur topu gibi|piknik|semiz|tavlı|tombalak|tulum|tulum gibi|yoğun|zağlı şişmek|1 (noun)|kabarmak|genişlemek|gururlanmak|büyüklenmek|bozulmak|utanmak şişmiş|1 (noun)|şiş|şişkin şiş|1 (noun)|şişmiş|şişkin|kabarık|şişlik|metal|ağaç|işleme|tümör şita|1 (noun)|kış şivekâr|1 (noun)|işveli|cilveli|şiveli şiveli|1 (noun)|nazlı|edalı|şivekâr şive|1 (noun)|naz|ağız|eda|aksan|lehçe şizofreni|1 (noun)|düşünce|davranışı|usyarılım şizofren|1 (noun)|usyarılımlı şizokarp|1 (noun)|kuru|açınımsız şlempe|1 (noun)|tanelerin şnorkel|1 (noun)|solukluk şobara|1 (noun)|şubara şofben|1 (noun)|ısıtıcı|ısıtmaç|doğalgaz tesisat teknisyeni şoförlük|1 (noun)|sürücülük şoför muavini|1 (noun)|kamyon şoför|1 (noun)|sürücü şoke olmak|1 (noun)|şaşırmak şok|1 (noun)|kaza şokola|1 (noun)|çikolata|şeker şom ağızlı|1 (noun)|kötümser şom|1 (noun)|uğursuzluk|uğursuz|kutsuz|kara şongar|1 (noun)|çongar şopar|1 (noun)|şımarık|küstah|yaramaz şorolo|1 (noun)|kadınlaşmış şorolop|1 (noun)|yalan şose|1 (noun)|sifon şoson|1 (noun)|ayakkabı|pabuç şov|1 (noun)|gösteri şöhret bulmak|1 (noun)|ünlenmek şöhretli|1 (noun)|ünlü|tanınmış|adalan|şaner şöhretsiz|1 (noun)|ünsüz şöhret|1 (noun)|ün|tanınmış|ad|atağ|çav|çavunt|isim|kevkebe|san|sıyt|şan|tabaka|ümit şölen|1 (noun)|ziyafet|toplu çalışım|toy şömine|1 (noun)|ocak şömiz|1 (noun)|gömlek|şömüz şömüz|1 (noun)|şömiz şörük|1 (noun)|salya şövalye|1 (noun)|soylu şöyle bir bakmak|1 (noun)|üstünkörü şöyle bir göz atmak|1 (noun)|öylesine|yüzeysel şöyle bir|1 (noun)|üstünkörü|gelişigüzel|kısaca|hemencik şöyle böyle|1 (noun)|âdeta şöylemesine|1 (noun)|şöylesine şöylesine|1 (noun)|şöylemesine şua|1 (noun)|ışın|bağdu şuâiye|1 (noun)|ışınlılar şuâra|1 (noun)|şair şubara|1 (noun)|şobara şubat|1 (noun)|gücük ay|gücük şube|1 (noun)|bölüm|dal|kol|branş|büro şu denli|1 (noun)|çok|fazla şufa hakkı|1 (noun)|ön alım hakkı şufa|1 (noun)|önalım|ön alım|tapulamak şu hâlde|1 (noun)|öyleyse şuh|1 (noun)|dilbaz|dişi|dişisel|fındıkkıran şuhuduna|1 (noun)|sâfiyet|ihatalı şu kadar|1 (noun)|çok|fazla şule|1 (noun)|alev|yalım şulelenmek|1 (noun)|alevlenmek|ışıklanmak şumul|1 (noun)|kapsam şuncacık|1 (noun)|birazcık şunca|1 (noun)|epey|çok şunda bunda|1 (noun)|herkeste şunun bunun|1 (noun)|herkes şunun şurası|1 (noun)|küçümseme şurada|1 (noun)|dahacık şura|1 (noun)|konsey|meclis|kurul|sovyet şûrayıdevlet|1 (noun)|danıştay şu|1 (noun)|tablo|festekiz|haza|takdir|uş şutlamak|1 (noun)|kovmak şuuraltı|1 (noun)|bilinçaltı|tahteşşuur şu­ur|1 (noun)|anlayış şuur|1 (noun)|bilinç şuurlanma|1 (noun)|bilinçlenme şuurlanmak|1 (noun)|bilinçlenmek şuurlu|1 (noun)|bilinçli şuurluluk|1 (noun)|bilinçlilik şuursuz|1 (noun)|bilinçsiz|bi-şuur şuursuzluk|1 (noun)|bilinçsizlik şüceyne|1 (noun)|ağaçcık|nihal şüheda|1 (noun)|şehitler şükran|1 (noun)|minnettarlık|gönül borcu şükreden|1 (noun)|hamide|şakir|şekur şükredici|1 (noun)|şekur şükretmek|1 (noun)|şükreylemek şükretme|1 (noun)|şükrü şükreylemek|1 (noun)|şükretmek şükrü|1 (noun)|şükretme şükür|1 (noun)|bereket şümul|1 (noun)|kaplama|kapsama|kaplam şümullendirmek|1 (noun)|etkisini|çevresini|yaymak|kapsamını genişletmek şümullü|1 (noun)|kapsamlı şümül|1 (noun)|kaplam şüpheci|1 (noun)|kuşkucu|septik|reybî|vesveseli şüphecilik|1 (noun)|kuşkuculuk|septisizm|reybe şüphe etmek|1 (noun)|kuşkulanmak şüphe|1 (noun)|kuşku|kuruntu|acaba|ikircik|sizik|şek|vesvese şüphelendirmek|1 (noun)|kuşkulandırmak|pirelendirmek şüphelenerek|1 (noun)|kuşkulu kuşkulu şüphelenmek|1 (noun)|kuşkulanmak|aklına birşey gelmek|kuşku duymak|kuşkuyu düşmek|yüreğine kurt düşmek şüpheli|1 (noun)|kuşkulu|çirkin|çürüklük|meşkûk şüphesiz|1 (noun)|kuşkusuz|elbet|lacerem|yüzde yüz|zahir şüpheye düşmek|1 (noun)|kuşkulanmak şüpheye düşürmek|1 (noun)|kuşkulandırmak şürekâ|1 (noun)|ortaklar|şerikler|yandaş|taraftar|destekçi şüruk|1 (noun)|doğma|doğuş şüyu bulmak|1 (noun)|yayılmak|duyulmak şüyu|1 (noun)|yayılma şvester|1 (noun)|hemşire taaccüp etmek|1 (noun)|şaşmak|donakalmak|şaşakalmak taaccüp|1 (noun)|şaşma taaddüt|1 (noun)|çoğalma taaffün etmek|1 (noun)|kokuşmak taaffün|1 (noun)|kokuşma taahhüt etmek|1 (noun)|yükümlenmek|üstlenmek taahhütlü|1 (noun)|alındılı taahhütname|1 (noun)|yüklemlik taahhüt|1 (noun)|üstlenme|angajman|üstenme taallukat|1 (noun)|ilgililer|yakınlar taallûk etmek|1 (noun)|ilgilendirmek taallûk|1 (noun)|ilgi|ilinti taammüden|1 (noun)|kasten|tasarlayarak|taammüt taammüm etmek|1 (noun)|yayılmak|genelleşmek taammüm|1 (noun)|yayılma|genelleşme taammüt|1 (noun)|taammüden taam|1 (noun)|yemek|yiyecek|aş|ekmek taannüt|1 (noun)|direnme|direnim taannüt etmek|1 (noun)|direnmek taanün etmek|1 (noun)|direnmek taarruz|1 (noun)|çatma|sataşma|ilişme|saldırı taarruz etmek|1 (noun)|sataşmak|saldırmak taassup|1 (noun)|bağnazlık|fanatizm taayyün|1 (noun)|belirme taayyün etmek|1 (noun)|belirmek taayyüş|1 (noun)|yaşama|geçinme tabaat|1 (noun)|basımcılık|basım tababet|1 (noun)|tıp|hekimlik tabaka|1 (noun)|kat|katman|şöhret tabakalı|1 (noun)|katmanlı tabakasız|1 (noun)|katmansız tabaklamak|1 (noun)|sepilemek|terbiye etmek tabaklama|1 (noun)|sepileme|tabaklık tabaklanmak|1 (noun)|sepilenmek tabaklık|1 (noun)|tabaklama|debagat|sepi|sepicilik tabak|1 (noun)|sepici|debbağ|fağfur|ölüdoğa|sofra takımı|şangırtı|tepsi tabak sevdiği deriyi yerden yere çarpar|1 (noun)|kişi tabanca|1 (noun)|kısa|hafif|namlu|silah|silâhlık tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi|1 (noun)|kişi taban çekmek|1 (noun)|gitmek tabanıyarık|1 (noun)|korkak taban|1 (noun)|kaide|ayaklık|duraç|çubuk|temel|baz|dip|kalde|oturak|zemin tabanları yağlamak|1 (noun)|kaçmak|sıvışmak tabanlık|1 (noun)|ayak|keçe|travers tabansız|1 (noun)|korkak|yüreksiz|ödlek tabansızlık|1 (noun)|korkaklık|yüreksizlik tabanvayla gitmek|1 (noun)|yürümek tabanvay|1 (noun)|yayan tab'an|1 (noun)|yaradılıştan tabar|1 (noun)|tapan|tapınan|vuran|döven|dövüşçü tabasbus etmek|1 (noun)|yaltaklanmak tabasbus|1 (noun)|yaltaklık|yaltaklanma|yaltakçılık taba|1 (noun)|tütün rengi tabdan|1 (noun)|ışıklı|parlak tabelâ|1 (noun)|açıklama|tahta|hastahane|işaret|levha tabela|1 (noun)|hastane|levha tabetmek|1 (noun)|basmak tabğaç|1 (noun)|ulu|saygıdeğer tabı|1 (noun)|mizaç|huy|tabiat|karakter|bası|baskı|basım tabırnâme|1 (noun)|güzârişnâme tabiat bilimleri|1 (noun)|kimya tabiatçı|1 (noun)|doğa bilimci tabiat|1 (noun)|doğa|huy|zevk|beğeni|kainat|seciye|mizaç|yaradılış|âdet|alışkanlık|natür|tabı|toga|vergi|yasun|yisun tabiatıyla|1 (noun)|kendiliğinden|doğallayın tabiatsız|1 (noun)|huysuz|geçimsiz tabiatta|1 (noun)|çobanıl|iyot tabiatüstücü|1 (noun)|doğaüstücü tabiatüstücülük|1 (noun)|sürnatüralizm|doğaüstücülük tabiatüstü|1 (noun)|doğaüstü tâbi|1 (noun)|bağımlı|bağlı|basıcı|yayıncı|naşir|editör|yayımcı tabi cümle|1 (noun)|yantümce tabiî âfetler|1 (noun)|deprem|fırtına tabii|1 (noun)|doğal|kuşkusuz|üstgeçit tabii ki|1 (noun)|kuşkusuz tabiîleşmek|1 (noun)|doğallaşmak tabiîleştirmek|1 (noun)|doğallaştırmak tabiîlik|1 (noun)|doğallık tabiî|1 (noun)|olağan|alışılmış|sağduyuya|mantığa|katıksız|saf|elbette|bittabi|doğal|natürel|oldu|öyle ya|tabi tâbiiyet|1 (noun)|bağımlılık|bağlılık|uyrukluk|bağım tabiiyet|1 (noun)|bağım|uyruk|milliyet tâbiiyetli|1 (noun)|uyruklu tâbiiyetsizlik|1 (noun)|uyruksuzluk tâbiiyetsiz|1 (noun)|uyruksuz tâbilik|1 (noun)|yayımcılık|basıcılık|editörlük tabi olmak|1 (noun)|uymak tabip|1 (noun)|hekim|doktor|müdâvî tabiplik|1 (noun)|hekimlik|doktorluk tabir|1 (noun)|deyiş|anlatım|ifade|deyim|yorumlama|yoru tabir etmek|1 (noun)|yorumlamak|demek tabîr|1 (noun)|terim tabi|1 (noun)|tabiî|basan|basımcı|uyruk|basıcı|bazman|bergilik tabiye|1 (noun)|taktik|düzenleme|hazırlama|yerleştirme tabkı|1 (noun)|vicdan tablacı|1 (noun)|tablakâr tablakâr|1 (noun)|tablacı tabla|1 (noun)|soba tabl|1 (noun)|davul tabldot aşçısı|1 (noun)|çorba|et|salata|makarna|pilav tabldot|1 (noun)|seçmesiz yemek tablo|1 (noun)|çizelge|bez|tahta|yaşanan|manzara|levha|restorasyon teknisyeni|şu tabnak|1 (noun)|parlak tabu|1 (noun)|hayvanlara|kelime|tekinsiz|kutsanmış|tabuk tabuk|1 (noun)|tabu|hizmet tabur|1 (noun)|birlik|topluluk adı tabure|1 (noun)|oturacak|sekmen tabut|1 (noun)|imam kayığı|imamkayığı tabütüvan|1 (noun)|güç|kuvvet|takat tacaver|1 (noun)|padişah|hükümdar tacıser|1 (noun)|sayılan|sertaç tacikistan|1 (noun)|bağımsız devletler topluluğu|çin|orta asya tacil etmek|1 (noun)|çabuklaştırmak|hızlandırmak|tezleştirmek|ivedileştirmek ta?cîl|1 (noun)|hızlandırma tacil|1 (noun)|hızlandırma|çabuklaştırma|tezleştirme tacim|1 (noun)|noktalama|noktalatma tacir|1 (noun)|tüccar|satımcı|tecimen tacizlik vermek|1 (noun)|usandırmak tackın|1 (noun)|gurur tâcser|1 (noun)|baştacı taça|1 (noun)|plan taç giymek|1 (noun)|kraliçe|prens taçkın|1 (noun)|gurur taçlandıran|1 (noun)|simla taç|1 (noun)|soyluluk|iktidar|topun|yan|hükümdarlık|futbol|hentbol|ciga taçyapraklılar|1 (noun)|tüveycat tâdad|1 (noun)|sayım tadafü etmek|1 (noun)|savunmak tadat etmek|1 (noun)|saymak tadat|1 (noun)|sayma|sayı|sayım ta|1 (noun)|dek|değin|tantalyum tadı|1 (noun)|abur cubur tadım|1 (noun)|çeşni|zevk tadımlık|1 (noun)|çeşni tadına bakmak|1 (noun)|tatmak tadına varmak|1 (noun)|duymak tadı tuzu yok|1 (noun)|zevksiz|yavan tadilât|1 (noun)|değişiklik|tadil tadilat|1 (noun)|değiştirme tadilât etmek|1 (noun)|değiştirmek tadil etmek|1 (noun)|değiştirmek tadili|1 (noun)|kürk terzisi tadilini|1 (noun)|elektrik mühendisi|havacılık mühendisi tadil|1 (noun)|tadilât|değişiklik|makine mühendisi tadil teklifi|1 (noun)|değiştirge taflan|1 (noun)|gülgillerden|karayemiş|karayemiş ağacı tafra|1 (noun)|atlama tafracı|1 (noun)|böbürlenen tafra satmak|1 (noun)|böbürlenmek|büyüklenmek tafsil|1 (noun)|açıklama tafsilat|1 (noun)|ayrıntı tafsilât|1 (noun)|ayrıntılar|ayrıntı tafsilâtlı|1 (noun)|ayrıntılı tafsilât vermek|1 (noun)|inceliklerini tafte|1 (noun)|bükülmüş|katlanmış|yanmış|yanık|aydınlık|parlak|üzgün|aşık taftin|1 (noun)|anlama|tefhim tagaddi|1 (noun)|beslenme tagallüp|1 (noun)|zorbalık taga|1 (noun)|silah tagayyür|1 (noun)|değişme|başkalaşma tagayyür etmek|1 (noun)|değişmek taguk|1 (noun)|tavuk tağalap|1 (noun)|gösterişli tağalp|1 (noun)|heybetli|güçlü|yiğit tağan|1 (noun)|üç tağar|1 (noun)|kapı|çanak|çömlek tağma|1 (noun)|dağ tağşiş etmek|1 (noun)|karıştırmak tağşiş|1 (noun)|katıştırma tağudar|1 (noun)|yıkıcı|şiddetli tağyir|1 (noun)|değiştirme|başkalaştırma|bozma tağyir etmek|1 (noun)|değiştirmek|başkalaştırmak|bozmak tağyir ve tebdil|1 (noun)|değiştirme tahaccüm|1 (noun)|büyüme tahaccür etmek|1 (noun)|taşlaşmak tahaccür|1 (noun)|taşlaşma tahaffuz|1 (noun)|barınma|korunma tahaffuz yeri|1 (noun)|barınak|korunak|sığınak tahakkuk etmek|1 (noun)|gerçekleşmek|anlaşılmak tahakkuk|1 (noun)|gerçekleşme tahakkum|1 (noun)|tahakküm tahakküm|1 (noun)|baskı|zorbalık|hükmetme|tahakkum tahakküm etmek|1 (noun)|hükmetmek tahallül|1 (noun)|ayrışma tahammuz|1 (noun)|ekşime tahammül|1 (noun)|dayanma|kaldırma|katlanma|dayanca|kötü|götürüm|kuvvet|şekibe tahammül etmek|1 (noun)|dayanmak|katlanmak|kaldırmak|çekmek|götürmek tahammül fersa|1 (noun)|çekilmez|dayanılmaz tahammülfersa|1 (noun)|dayanılmaz tahammüllü|1 (noun)|şekib tahammür etmek|1 (noun)|mayalanmak tahammür|1 (noun)|mayalanma|fermantasyon|ekşime taharet almak|1 (noun)|temizlenmek taharet|1 (noun)|temizlik taharri|1 (noun)|arama|araştırma|taharri memuru taharri etmek|1 (noun)|araştırmak taharri memuru|1 (noun)|taharri taharrüş etmek|1 (noun)|tırmalanmak|kurcalanmak|azdırılmak|irkilmek taharrüş|1 (noun)|tırmalanma|kurcalanma|azdırılma tahassun|1 (noun)|sığınma tahassür|1 (noun)|özlem|özleyiş tahassüs|1 (noun)|duygulanma|duygulanım tahaşşüt|1 (noun)|yığınak|yığılma|birikme tahattur etmek|1 (noun)|hatırlamak|anımsamak tahattur|1 (noun)|hatırlama tahavvül|1 (noun)|değişme|değişkenlik|dönüşme|dönüşüm|değişim tahavvül etmek|1 (noun)|değişmek|dönüşmek tahayyül|1 (noun)|sembolleştirme|imgeleme tahdidat|1 (noun)|sınırlamalar|kısıntılar tahdit etmek|1 (noun)|sınırlamak tahdit|1 (noun)|sınırlama|çevreleme|daraltma tahfif etmek|1 (noun)|hafifletmek tahfif|1 (noun)|hafifletme|yeğniltme tahıl|1 (noun)|buğday|arpa|mısır|yulaf|çavdar|hububat|biçin|çorba|kepçe|silo tahın|1 (noun)|tahin tahini|1 (noun)|boza sarısı|bozca sarı tahinî|1 (noun)|tahin rengi tahin rengi|1 (noun)|kirli|tahinî tahin|1 (noun)|tahın|tarator|topik tahire|1 (noun)|temiz tahkikat|1 (noun)|soruşturmalar|soruşturma|tahkîki tahkik etmek|1 (noun)|soruşturmak tahkîki|1 (noun)|tahkikat|araştırma tahkik|1 (noun)|soruşturma tahkimat|1 (noun)|hendek|inşaat sürveyanı tahkim etmek|1 (noun)|sağlamlaştırmak|kuvvetlendirmek tahkim|1 (noun)|kuvvetlendirme|sağlamlaştırma|berkitme|konsolidasyon tahkir|1 (noun)|aşağılatma|aşağılama tahkir etmek|1 (noun)|aşağılatmak|aşağılamak tahkiye|1 (noun)|anlatı|hikâyeleme|öyküleme tahlil|1 (noun)|çözümleme|analiz|çözüm|yorum|analist|çözümlemeli tahlil etmek|1 (noun)|çözümlemek|yorumlamak tahlilî|1 (noun)|çözümlemeli|çözümsel tahlisiye|1 (noun)|kurtarma tahlis|1 (noun)|kurtarma tahliye|1 (noun)|boşaltma|geri hizmet tahliye etmek|1 (noun)|boşaltmak|salıvermek tahmil|1 (noun)|yükleme tahminen|1 (noun)|oranla|belki|kararlama tahmin etmek|1 (noun)|kestirmek|oranlamak|sanmak tahmini|1 (noun)|kestirmece|belki tahminî|1 (noun)|oranlamaya|kararlama|hesapça|kestirmece|sanal tahmin|1 (noun)|oranlama|akla|hesap|kestirim|keşif|oran|öndeyi tahmis|1 (noun)|beşleme tahnit|1 (noun)|ölüyü tahra|1 (noun)|dahra tahribat|1 (noun)|yıkım|yıkıntılar tahrifat|1 (noun)|değiştirme|bozma|kalem oynatma tahrif|1 (noun)|bozma|değiştirme tahrif etmek|1 (noun)|değiştirmek|bozmak tahrikamiz|1 (noun)|kışkırtıcı|kızıştırıcı|körükleyici tahrikât|1 (noun)|kışkırtmalar|kışkırtılar|kışkırtı|kışkırtma tahrikçilik|1 (noun)|halk yardakçılığı tahrik etmek|1 (noun)|kışkırtmak|uyandırmak tahrik|1 (noun)|kımıldatma|kışkırtma|uyandırma|provokasyon tahril|1 (noun)|çizgi tahrilli|1 (noun)|çizgili tahrip etmek|1 (noun)|yıkmak|bozmak tahripkâr|1 (noun)|yıkıcı|yıkan|zararlı tahrip|1 (noun)|yıkma|bozma|dokunca tahrirat|1 (noun)|yazı tahriren|1 (noun)|yazıyla tahrirî|1 (noun)|yazılı tahrir|1 (noun)|yazma|kitabet|kompozisyon tahriş etmek|1 (noun)|tırmalamak|yakmak tahriş|1 (noun)|tırmalanma|tırmalama tahrîz|1 (noun)|kışkırtılma tahsildar|1 (noun)|alımcı|vergici tahsil etmek|1 (noun)|öğrenmek tahsilli|1 (noun)|öğrenimli tahsil|1 (noun)|toplama|öğrenim tahsin|1 (noun)|beğenme|övme tahsine|1 (noun)|beğenme|güzelleştirme tahsisatı mesture|1 (noun)|mesture tahsisatımesture|1 (noun)|örtülü ödenek tahsisat|1 (noun)|ödenek|karşılık tahsis|1 (noun)|ayırma tahsis etmek|1 (noun)|ayırmak|özgülemek tahşidat|1 (noun)|tehaşşüd tahtaboş|1 (noun)|damın|taraça|teras|ayazlık tahtacı|1 (noun)|budayan tahtadan|1 (noun)|cetvel|klârnet|sandık|tokaç tahta delen|1 (noun)|ağaçkakan tahta|1 (noun)|düz|enlice|ahşap|ambalâj|baraka|bebek|boncuk|delgi|desen|döşemek|havan|heykeltıraş|iskarpelâ|kazı|kemerlik|keser|kitap açacağı|kutu|matkap|palet|tabelâ|tablo tahtakacan|1 (noun)|ağaçkakan tahta kelleri|1 (noun)|ağaçkakan tahtakı|1 (noun)|ağaçkakan tahtakurusu|1 (noun)|oturulan tahtalağan|1 (noun)|ağaçkakan tahtalı güvercin|1 (noun)|tahtalı tahtalıköy|1 (noun)|mezarlık|sinlik tahtalı köyü boylamak|1 (noun)|ölmek tahtalıköyü boylamak|1 (noun)|ölmek tahtalı|1 (noun)|tahtalı güvercin tahtası eksik|1 (noun)|şaşkın|alık|budala tahtelarz|1 (noun)|yeraltı tahtelbahir|1 (noun)|denizaltı tahteravalli|1 (noun)|dıngıllıfistan tahterevalli|1 (noun)|kaçık|deli|çöğüncek|gındıgeç|tahtıravalli|tattaravalli tahteşşuur|1 (noun)|bilinçaltı|şuuraltı taht|1 (noun)|hükümdarlık|örgin tahtıravalli|1 (noun)|tahterevalli tahtırevan|1 (noun)|fil tahvilât|1 (noun)|tahviller tahvil|1 (noun)|değiştirme|çevirme|dönüştürme|döndürme|arbitraj|dönüştürüm|kırıcı|konsolitçi|portföy tahvil etmek|1 (noun)|dönüştürmek|çevirmek|değiştirmek tahviller|1 (noun)|tahvilât taife|1 (noun)|tayfa taka|1 (noun)|bozuk takacan|1 (noun)|ağaçkakan takaç|1 (noun)|ağaçkakan takaddüm|1 (noun)|öncelik takagan|1 (noun)|ağaçkakan takallus|1 (noun)|kasılma takallüs|1 (noun)|büzüşme|kasılma takallüs etmek|1 (noun)|büzüşmek|kasılmak takanak|1 (noun)|alacak|borç|ilişki takarrüp|1 (noun)|yakınlaşma|yaklaşma|yanaşma takarrür etmek|1 (noun)|kararlaşmak takarrür|1 (noun)|yerleşme|kararlaşma takas|1 (noun)|kliring|ödeş|değişim|sayışma|trampa takat getirmek|1 (noun)|dayanmak|katlanmak takat|1 (noun)|güç|hâl|derman|gürelik|hız|kuvvet|mecal|tabütüvan takat kalmamak|1 (noun)|bitmek takatlar|1 (noun)|kuvva takatli|1 (noun)|güçlü|dayanıklı takat sınırı|1 (noun)|başarım takatsizlik|1 (noun)|hâlsizlik|kudretsizlik|mecalsizlik takatsiz|1 (noun)|yorgun|argın|dermansız|kudretsiz|mecalsiz|bi't-tab|hâlsiz takay|1 (noun)|dolunay takayyüt|1 (noun)|bağlanma takaza|1 (noun)|azarlama|serzeniş takaza etmek|1 (noun)|azarlamak takbih etmek|1 (noun)|kınamak|ayıplamak takbih|1 (noun)|kınama|ayıplama takçagöz|1 (noun)|duvarlarda tak delen|1 (noun)|ağaçkakan takdimcilik|1 (noun)|tanıtmacılık|sunuculuk takdimci|1 (noun)|tanıtmacı|sunucu|gazino takdim edilmek|1 (noun)|sunulmak|tanıtılmak|tanıştırılmak takdim etmek|1 (noun)|tanıtmak|sunmak|tanıştırmak|öncelemek takdim|1 (noun)|sunma|tanıtma|tanıştırma takdir|1 (noun)|beğenme|önemini|reyting|kader|şu|alınyazısı|alkış|anlama|değerlendirme|yazgı|aferin|ölçüm takdir etmek|1 (noun)|alkışlamak|anlamak|beğenmek|değerlendirmek takdir hakkı|1 (noun)|takdir yetkisi takdîri|1 (noun)|hakkın emri takdiriilâhî|1 (noun)|yazgı|kader takdirkâr|1 (noun)|beğenen|hayran takdir olunmak|1 (noun)|beğenilmek|değeri|önemi takdir yetkisi|1 (noun)|takdir hakkı takdis etmek|1 (noun)|kutsamak|mübarek|kutlu|ululamak takdis|1 (noun)|kutsama takı|1 (noun)|bilezik|yüzük|ağırlık|edât-ı lâhika|hulliyat|isim tasrif lahikası|pandantif|yazal|yükte hafif, pahada ağır takıç|1 (noun)|ağaçkakan takı-fiil|1 (noun)|ekeylem takığ|1 (noun)|aksesuar|mücevher takık|1 (noun)|takıntılı takılganlık|1 (noun)|muziplik takılgan|1 (noun)|muzip|insanı|ınsanı takılıp kalmak|1 (noun)|oyalanmak takılı|1 (noun)|takılmış|tutturulmuş|asılmış takılmak|1 (noun)|kızdırmak|üzmek|ardılmak|ilişmek|sarkıntı olmak takılmış|1 (noun)|takılı takım bileyicisi|1 (noun)|metal takımda|1 (noun)|oyun kurucu takım|1 (noun)|ekipman|meslek|davranış|ekip|aydınlatma|benzer|trup|gibi|grup|trup:|gibi:|sinema|cihaz|kadro|kafile|makule|öbek|öğür|posta|şampiyon|takson|terkip|zümre takım erki|1 (noun)|oligarşi takımerki|1 (noun)|oligarşi takım taklavat|1 (noun)|hepsi|taklavat takıntı|1 (noun)|küçük takıntılı|1 (noun)|takık takış|1 (noun)|aksesuar takışma|1 (noun)|itiraz takışmak|1 (noun)|itiraz etmek takıştırmak|1 (noun)|küpe|bilezik takıyye|1 (noun)|sakınma|çekinme|gizlemek takıyye yapmak|1 (noun)|sakınmak|çekinmek tak-ı zafer|1 (noun)|yengi takı|zafer takı takibat|1 (noun)|kovuşturma takiben|1 (noun)|ardından|izleyerek|ardı sıra ta'kib|1 (noun)|gözlemek takibinde|1 (noun)|peşinde taki|1 (noun)|dindar ta'kif|1 (noun)|eğriltmek takigraf|1 (noun)|hızölçer takim|1 (noun)|kısırlaştırma takipçi|1 (noun)|izleyici|izlemci|arkun|yerçilig takipçilik|1 (noun)|izlemcilik takip etmek|1 (noun)|izlemek|yetişmek|uymak|anlamak|kovuşturmak takip|1 (noun)|izleme|kovuşturma|yetişmek|kovuşturulma|uyma|gütme|izlem|kovalama takiye|1 (noun)|mürailik|ikiyüzlülük|gizleme takkadak|1 (noun)|birden|anında|hemen takke|1 (noun)|başlık takla|1 (noun)|cumbalak|taklak taklak|1 (noun)|takla taklavat|1 (noun)|takım taklavat taklidi|1 (noun)|benzetlemeli|öykünmeli taklidî kelime|1 (noun)|yansıma taklidini yapmak|1 (noun)|öykünmek taklim|1 (noun)|takvim taklip,-bi|1 (noun)|döndürme|çevirme taklip etmek|1 (noun)|evirmek taklit|1 (noun)|benzet|öykünme|yansılama|imitasyon|modern mobilya taklitçi|1 (noun)|mukallit|benzetçi|öykünücü|yansılayıcı|maymun|maymun gibi|öykünmeci|özenti|peyrev taklit etmek|1 (noun)|sahtesini|benzetmek|benzetlemek|öykünmek|yansılamak takma ad|1 (noun)|mahlâs|takma isim|mahlas takma|1 (noun)|eğreti|müstear|prefabrike|sun'î|suni takma isim|1 (noun)|takma ad takmak|1 (noun)|iliştirmek|geçirmek|kuşanmak|gemi marangozu|kullanmak|vurmak takmamazlık|1 (noun)|umursamama|takmazlık takma saç|1 (noun)|peruk takmazlık|1 (noun)|takmamazlık takograf|1 (noun)|takometre takometre|1 (noun)|takograf takoz|1 (noun)|kıskı|kama|telfin takoz koymak|1 (noun)|engellemek takribî|1 (noun)|yaklaşık takrip|1 (noun)|yaklaştırma takrir|1 (noun)|yerleştirme|yerleştirilme|anlatma|anlatış|önerge takriz|1 (noun)|beğence|övme|övüş taksi|1 (noun)|göçüm|direksiyon sallamak taksimat|1 (noun)|bölüntüler|ayrıç taksim|1 (noun)|bölüştürme|bölme taksim etmek|1 (noun)|bölmek|bölüştürmek taksirat|1 (noun)|suçlar|kusurlar taksîre|1 (noun)|kısma|kusur|hata|kabahat|zayıflatmak taksîr|1 (noun)|hata|kabahat|zayıflatmak taksir|1 (noun)|kısma|kısaltma|kusur|dikkatsizlik|tedbirsizlik|kısaltım taksirli|1 (noun)|kusurlu taksit|1 (noun)|bölünç taksitle|1 (noun)|taksit taksit taksit taksit|1 (noun)|taksitle takson|1 (noun)|alt tür|tür|cins|alt tribus|tribus|alt aile|aile|üst aile|alt takım|takım|alt sınıf|sınıf|alt bölüm taksuk|1 (noun)|anormal taktakı|1 (noun)|ağaçkakan taktak|1 (noun)|tokaç tak tak|1 (noun)|vurma takt|1 (noun)|den|denlilik|sezinç takti,-i|1 (noun)|kesme|parçalama takti|1 (noun)|kesme|parçalama|ölçüleme taktik|1 (noun)|tabiye|yönlem|teknik direktör taktiliğen|1 (noun)|ağaçkakan taktir|1 (noun)|damıtma taktir etme|1 (noun)|damıtma taktir etmek|1 (noun)|damıtmak takt sahibi|1 (noun)|denli|sezinçli tak tuk|1 (noun)|vurma takunyacılık|1 (noun)|nalıncılık takunyacı|1 (noun)|nalıncı takunyalı|1 (noun)|nalınlı takunya|1 (noun)|nalın takunyasız|1 (noun)|nalınsız takvâ|1 (noun)|ittika takva|1 (noun)|züht takvim|1 (noun)|aylarını|gözetlek|taklim takvin|1 (noun)|yaratılış takvis|1 (noun)|kavislendirme takviye|1 (noun)|berkitme|pekiştirme|sağlamlaştırma|kuvvetlendirme|destek takviye etmek|1 (noun)|sağlamlaştırmak|kuvvetlendirmek|desteklemek|berkitmek|pekiştirmek takviyeli yığma yapım|1 (noun)|basınç takyit etmek|1 (noun)|kayıtlamak takyit|1 (noun)|kısıtlama|kayıtlama tala|1 (noun)|ıri|heybetli talakat|1 (noun)|uzsöyleyiş talak|1 (noun)|boşama|boşanma talancı|1 (noun)|çapulcu talan etmek|1 (noun)|yağmalamak talanlamak|1 (noun)|yağmalamak talanlama|1 (noun)|yağmalama talan|1 (noun)|yağma|çapul|yagla talaş böreği|1 (noun)|talaş kebabı talaş kebabı|1 (noun)|talaş böreği talaş|1 (noun)|matkap talavet|1 (noun)|güzellik talay|1 (noun)|tulay talaz|1 (noun)|dalga|kasırga talazlanmak|1 (noun)|dalgalanmak talebeler|1 (noun)|şakirdan talebelik|1 (noun)|öğrencilik talebe|1 (noun)|öğrenci talebesi|1 (noun)|mürîd talep|1 (noun)|dileme|istem|istek|isteme|istenme|dilek talep etmek|1 (noun)|istemek talıku|1 (noun)|beğenilen tali cümle|1 (noun)|yantümce talihin|1 (noun)|kaderin cilvesi talihi|1 (noun)|orkut talihli|1 (noun)|bahtlı|şanslı|bahtı açık|bahtiyar|başı devletli|uğuru açık|ülüglü|yazgulu talihsizlik|1 (noun)|şanssızlık|bahtsızlık|bedbahtlık|idbar|nekbet|nikbet talihsiz|1 (noun)|şanssız|bahtsız|bahtı kara|bedbaht|felekzede|yıldızı düşük talih|1 (noun)|şans|kut|baht|felek|alın yazısı|çarh|çarkıfelek|devlet|devran|nasip|olcay|sur|uğur|uğur getirmek|yıldız tali|1 (noun)|ikincil|yan talika|1 (noun)|koşulu araç sürücüsü talik|1 (noun)|erteleme|asma talik etmek|1 (noun)|ertelemek|asmak|bağlamak|bırakmak talil|1 (noun)|tümden gelim|tümdengelim talimatname|1 (noun)|yönetmelik talimat|1 (noun)|yönerge|direktif|bellenti talimci|1 (noun)|boşgur talim etmek|1 (noun)|öğretmek talimhane|1 (noun)|alan talimli|1 (noun)|eğitilmiş|alışık talim|1 (noun)|öğretim|yetiştirme|alıştırma|eğitimi talip çıkmak|1 (noun)|istemek talip|1 (noun)|isteyen|istekli|talipli talipli|1 (noun)|talip talip olmak|1 (noun)|istemek talk|1 (noun)|7 talkan|1 (noun)|kızartılmış talkın|1 (noun)|telkin tal|1 (noun)|kök talk pudrası|1 (noun)|nişasta|bizmut talkşov|1 (noun)|çene yarıştırma tallahi|1 (noun)|vallahi tallı bitkiler|1 (noun)|kök|gövde tallıbitkiler|1 (noun)|kök|gövde tallus|1 (noun)|kök talmud|1 (noun)|talmut talmut|1 (noun)|talmud talpın|1 (noun)|çalışkan|himmetli talşık|1 (noun)|güvence taltif etmek|1 (noun)|nişan|ödüllendirmek taltif|1 (noun)|nişan|madalya|ödüllendirme taluy|1 (noun)|tulay talyum|1 (noun)|85|tl tam adamına çatmak|1 (noun)|adamına çatmak tamah|1 (noun)|hırs|açgözlülük|aç gözlülük tamahkâr|1 (noun)|camgöz|açgözlü|aç göz|aç gözlü|açgöz|cam göz|uzun dişli tamahkârlık|1 (noun)|açgözlülük|aç gözlülük tamalgı|1 (noun)|idrak-i dakik tamam bulmak|1 (noun)|bitmek tamam|1 (noun)|bütün|tüm|eksiksiz|doğru|tamamlanmış|bitmiş|evet|peki|olur!|kâffe|oldu tamamen|1 (noun)|büsbütün|ağız ağıza|baştan başa|hepsi hepsi|külliyen|noktası noktasına|silme|temelli|tıpatıp|top|yüzde yüz tamamı|1 (noun)|bilumum|hepsi|kâffesi|topu topu|tüm|yüzde yüz tamamı tamamına|1 (noun)|bütünüyle|tastamam tamamıyla|1 (noun)|büsbütün|külliyen|bütün bütün|bütün bütüne|hepten|kapı kapamaca|tıpkı tamamiyet|1 (noun)|bütünlük tamamlama|1 (noun)|itmam|bütünleme|ikmal|tekmil tamamlamak|1 (noun)|eksiksiz|bütünlemek|bitirmek|bağlamak|ikmal etmek|itmam etmek|nihayet vermek|pişirip kotarmak|tekmillemek|tümlemek|yetirmek|yetiştirmek tamamlanmak|1 (noun)|bütünlenmek|bitirilmek|olmak|tamam olmak tamamlanmamak|1 (noun)|yarım kalmak tamamlanmamış|1 (noun)|güdük|natamam tamamlanmış|1 (noun)|tamam tamamlatmak|1 (noun)|bütünletmek tamamlayan|1 (noun)|kohezif|mücehhiz|mütemmim|tamamlayıcı tamamlayıcı|1 (noun)|tamamlayan|alkır tamam olmak|1 (noun)|tamamlanmak tam bakım|1 (noun)|çekap tambura|1 (noun)|cura|bulgari|çöğür tambur|1 (noun)|ince saz tamgacı|1 (noun)|kâtip tamgaç|1 (noun)|damgacı tam gaz|1 (noun)|hızla tam gelmek|1 (noun)|uymak tam|1 (noun)|gerçek|yetkin|kusursuz|eksiksiz|kesintisiz|bütün|tüm|ehliyetli|tıpkı|aynı|sırasında|anında|dört dörtlük|elifi elifine|ful|harika|katıksız|katkısız|komple|milimi milimine|mükemmellik|pırıl pırıl|tilun|tügüz|yonat tam gün|1 (noun)|fultaym tamı tamına|1 (noun)|tam tamına tamik|1 (noun)|derinleştirme tamik etmek|1 (noun)|derinleştirmek tamim etmek|1 (noun)|genellemek tamim|1 (noun)|genelge|sirküler|genelleme|genelleştirme|geneleme tamirat|1 (noun)|onarım tamircilik|1 (noun)|onarımcılık tamirci|1 (noun)|onarımcı|yamacı tamir etmek|1 (noun)|onarmak tamir görmek|1 (noun)|onarılmak|düzeltilmek|yenilenmek tamir|1 (noun)|onarma|onarım tamiz|1 (noun)|damla tamlama|1 (noun)|terkip tamlanan|1 (noun)|belirtilen|mevsuf tamlayan durumu|1 (noun)|arabanın tamlayan|1 (noun)|genitif|belirten tamlık|1 (noun)|olgunluk|bütünlük|tümlük|bütün|kemal tam pansiyon|1 (noun)|kahvaltı|pansiyon tamponlamak|1 (noun)|yerleştirmek tam sayı|1 (noun)|adedimürettep|adetimürettep tam tamına|1 (noun)|bütünüyle|tamı tamına tam tarife|1 (noun)|indirimsiz|ındirimsiz tamtuk|1 (noun)|büyük tamu|1 (noun)|cehennem tamusal|1 (noun)|cehennemi tam yol|1 (noun)|sür'atli tanah|1 (noun)|tarihini tan|1 (noun)|alaca karanlık|şafak|tandu|tang|tanman tanassur|1 (noun)|hristiyanlaşma tandans|1 (noun)|eğilim tandır|1 (noun)|duvak tandu|1 (noun)|tan tane|1 (noun)|adet|dene|kıt'a|nüsha|pare tanecik|1 (noun)|cisim taneciklerin|1 (noun)|bağlam tanecikli|1 (noun)|pıtrak gibi tanelenmek|1 (noun)|dişlenmek|içlenmek tanelerin|1 (noun)|şlempe tanen|1 (noun)|sepicilikte tangayaz|1 (noun)|açık tangırtılı|1 (noun)|gürültülü tangsuk|1 (noun)|olağanüstülük tang|1 (noun)|tan tanguk|1 (noun)|hediye|armağan tanıdık|1 (noun)|bildik|görülen|aşina|biliş|geçmiş zaman sıfat-fiili|tanış|yâr tanıdıklar|1 (noun)|eş dost|kavim kardaş tanıklar|1 (noun)|şevahit tanıklığı|1 (noun)|görgü tanığı tanıklık etmek|1 (noun)|mahkemede tanıklık|1 (noun)|şahitlik|şahadet|şehadet tanık|1 (noun)|şahit|duyduğu|işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol tanılama|1 (noun)|teşhis tanılmak|1 (noun)|tanınmak|bilinmek tanıl|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıp|tanır|üge|üyge|ünaldı tanıma|1 (noun)|aşinalık|teşhis tanımak|1 (noun)|bilmek|seçmek|saymak|biliş çıkmak|bilişçıkmak|gezgin|teşhis etmek|yabancı gelmemek tanımamak|1 (noun)|reddetmek tanımamazlık|1 (noun)|tanımazlık tanımayarak|1 (noun)|yanılmak tanımazlık|1 (noun)|tanımamazlık tanımlama|1 (noun)|açıklama tanımlamak|1 (noun)|tarif etmek tanımlamaya|1 (noun)|ad|isim tanımlık|1 (noun)|harfitarif|harf-i tarif tanım|1 (noun)|tarif tanınabilen|1 (noun)|tanıt tanınacak|1 (noun)|tanıt tanınan|1 (noun)|bildik|maruf|popüler|tanısızlık|tanuğ tanınma|1 (noun)|iştihar tanınmak|1 (noun)|adalet dağıtmak|adı duyulmak|adıduyulmak|inhisar etmek|meşhur olmak|nam almak|tanılmak|yaftalanmak tanınmayan|1 (noun)|adı belirsiz|yabancı|yeni tanınmışlık|1 (noun)|meşhurluk tanınmış|1 (noun)|ünlü|abdan|adalır|adanır|adıktı|adın|adıvar|adlı|admış|angış|anlı|ataklı|atala|atay|atıgay|atıl|atsak|balgay|çaptuğ|çatlı|çava|çavaş|çavlı|deve dişi gibi|ilig|iliğ|kıynak|maruf|meşhur|namlı|şanlı|şöhret|şöhretli|tanıl|tanıp|tanır|üge|ünaldı|üyge tanın|1 (noun)|şansal tanıp|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanır|üge|üyge|ünaldı tanır|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|üge|üyge|ünaldı tanısızlık|1 (noun)|tanınan|görme|agnozi|agnosi tanış|1 (noun)|bildik|aşina|tanıdık|danışman|ahbap tanışıklık|1 (noun)|aşinalık|muarefe tanışlar|1 (noun)|dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur tanışmadan|1 (noun)|şahsen tanışmak|1 (noun)|ülfet etmek tanışma|1 (noun)|muarefe|ülfet tanıştırılmak|1 (noun)|takdim edilmek tanıştırmak|1 (noun)|tanıtmak|prezante etmek|takdim etmek tanıştırma|1 (noun)|takdim|prezantasyon tanıtan|1 (noun)|tanıtıcı tanıt|1 (noun)|beyyine|hüccet|tanınacak|belirgin|tanınabilen|argüman|delil|ispat tanı|1 (noun)|teşhis tanıtıcılık|1 (noun)|reklamcılık tanıtıcı|1 (noun)|tanıtan|propagandist tanıtılmak|1 (noun)|takdim edilmek tanıtımcık|1 (noun)|spot tanıtımlık|1 (noun)|jenerik tanıtım|1 (noun)|tanıtma|reklam tanıtlama|1 (noun)|ispatlama|ispat|sübut tanıtlamak|1 (noun)|ispatlamak|ispat etmek tanıtlanmak|1 (noun)|ispatlanmak|sübut bulmak tanıtlanmamış|1 (noun)|tanıtsız tanıtlanmış|1 (noun)|ispatlı|sabit|tanıtlı tanıtlı|1 (noun)|tanıtlanmış|pozitif tanıtmacılık|1 (noun)|takdimcilik tanıtmacı|1 (noun)|takdimci|röprezantan tanıtma filmi|1 (noun)|fragman tanıtmak|1 (noun)|tanıştırmak|gözler önüne sermek|prezante etmek|takdim etmek tanıtmalık|1 (noun)|tarife|prospektüs tanıtma|1 (noun)|takdim|enformasyon|prezantasyon|tanıtım tanıtma yazısı|1 (noun)|kitap|dergi|yönetmen|jenerik tanıtsız|1 (noun)|tanıtlanmamış taninli|1 (noun)|ahenkli|ritmik|tınlamalı tanin|1 (noun)|tınlama|çınlama tanjant|1 (noun)|teğetlik tanju|1 (noun)|sonsuz|ululuk|olağanüstülük tank|1 (noun)|birikimlik|palet|yüzergezer tanker|1 (noun)|petrol|akaryakıt|su tanklarda|1 (noun)|periskop tanklar|1 (noun)|kazan yapıcısı tankut|1 (noun)|kutlu tanlağı|1 (noun)|mucize tanlamak|1 (noun)|şaşmak|şaşırmak tanla|1 (noun)|olağanüstü|mucize tanman|1 (noun)|tan tannanlık|1 (noun)|rezonans|seselim tannan|1 (noun)|tınlayan|çınlayan|selenli tanrıbilimci|1 (noun)|ilahiyatçı|teolog tanrı bilimci|1 (noun)|ilâhiyatçı|teolog tanrıbilim|1 (noun)|ilahiyat|teoloji tanrı bilimi|1 (noun)|teoloji|ilâhiyat|ılâhiyat tanrıcılık|1 (noun)|teizm tanrıça|1 (noun)|ilâhe|ilahe|destan|diva|mabude|mit tanrı'dır|1 (noun)|bir kararda bir allah|düşmez kalkmaz bir allah tanrı|1 (noun)|ilâh|allah|yehova|hayvan|resim|put|allah sevdiğine dert verir|allah son gürlüğü versin|allah uçamayan kuşa alçacık dal verir|cebbar|cenabıhak|çalap|deneyüstücülük|hakim|halik|huda|hüda|lanetlemek|mabut|materyalizm|mevlâ|mit|oğan|ök|rab|rabbena|tapı|üçleme|vermeyince mabut, ne yapsın mahmut?|yaradan|zülcelâl tanrı kayrası|1 (noun)|kayra tanrılık|1 (noun)|nitelik|ulûhiyet|üluhiyet tanrımız|1 (noun)|rabbena tanrım|1 (noun)|rabbena|rabbim tanrı'm|1 (noun)|ya rabbi tanrı'nın|1 (noun)|ilham|kargımak tanrısal|1 (noun)|lâhutî|ilahî|lahuti|ilâhî|rahmanî|tin tanrısallık|1 (noun)|ulûhiyet|üluhiyet|ülûhiyet tanrısamak|1 (noun)|apothéoser tanrısızlık|1 (noun)|allahsızlık tanrısız|1 (noun)|mülhit|allahsız tanrıtanımaz|1 (noun)|ateist tanrıtanımazlık|1 (noun)|ateizm tanrı'ya|1 (noun)|din|iman etmek|inanç tanrı yarattı dememek|1 (noun)|vurmak tanrı'ya şükür|1 (noun)|hamdolsun tansığ|1 (noun)|hayret|şaşırtıcı|olağanüstü tansık|1 (noun)|şaşırtıcı|mucize tansiyometre|1 (noun)|gerilimölçer tansiyometri|1 (noun)|gerilim ölçümü tansiyon|1 (noun)|gerilim|gerginlik|kan basıncı tansör|1 (noun)|gergen tantal|1 (noun)|88 tantalyum|1 (noun)|ta tantana|1 (noun)|görkem|şaşaa|eğlence|gösteriş|gürültü patırtı|kuru gürültü tantanalı|1 (noun)|görkemli|gösterişli|şaşaalı|gürültülü|patırtılı tantık|1 (noun)|çok|konuşkan|ahbap tantuna gitmek|1 (noun)|öldürülmek tantuni|1 (noun)|biber|maydanoz tanuğ|1 (noun)|kanıt|tanınan tanzanya|1 (noun)|malavi|zambiya tanzifat|1 (noun)|temizleme tanzim|1 (noun)|düzeltme|düzenleme|sıralama|ayarlama tanzim etmek|1 (noun)|düzenlemek|sıralamak|düzeltmek tanzir|1 (noun)|benzetme taoizm|1 (noun)|falcılık tapacak|1 (noun)|mabut tapa|1 (noun)|cam|tıpa tapağ|1 (noun)|saygı tapalamak|1 (noun)|tıpalamak tapalama|1 (noun)|tıpalama tapalanmak|1 (noun)|tıpalanmak tapalanma|1 (noun)|tıpalanma tapalı|1 (noun)|tıpalı tapan çekmek|1 (noun)|tapanlamak tapanlamak|1 (noun)|düzeltmek|tapan çekmek tapanlar|1 (noun)|abede tapan|1 (noun)|sürgü|tabar tapasız|1 (noun)|tıpasız tapduk|1 (noun)|çocuğu|saygı|saygıdeğer tapıklamak|1 (noun)|tapışlamak|tıpışlamak tapı|1 (noun)|mabut|tanrı tapınacak|1 (noun)|fetiş tapınaklarda|1 (noun)|sunak tapınak|1 (noun)|mabet|ibadethane tapınan|1 (noun)|perestişkâr|tabar tapın|1 (noun)|beklenti tapıncakçı|1 (noun)|fetişist tapıncakçılık|1 (noun)|fetişizm tapıncak|1 (noun)|fetiş|put tapınç|1 (noun)|tapınma tapıngu|1 (noun)|tapınılacak tapınılacak|1 (noun)|tapıngu tapınış|1 (noun)|ibadet tapınma|1 (noun)|ibadet|kült|perestiş|tapınç tapınmak|1 (noun)|ibadet etmek|perestiş etmek tapır|1 (noun)|icat tapışlamak|1 (noun)|tapıklamak tapirgillerden|1 (noun)|tapir tapir|1 (noun)|tapirgillerden tapkır|1 (noun)|ayak tapkı|1 (noun)|vicdan tapkur|1 (noun)|topluluk|kafile taplak|1 (noun)|teyit taplama|1 (noun)|bazlamaç tapmak|1 (noun)|bağlanmak|perestiş etmek tapma|1 (noun)|kült tapon|1 (noun)|eski|kalık tapşırma|1 (noun)|mahlas taptaze|1 (noun)|bozulmadan|diri diri tapu kadastro teknikeri|1 (noun)|ev|tarla|bahçe tapukçı|1 (noun)|saray tapuk|1 (noun)|dilek|istek tapu kütüğü|1 (noun)|tapu sicili tapulamak|1 (noun)|şufa tapulu|1 (noun)|mülkiyetinde tap|1 (noun)|umut tapun|1 (noun)|beklenti|ibadet tapunmuş|1 (noun)|sofu tapu sicili|1 (noun)|tapu kütüğü taracanak|1 (noun)|merdiven taraça|1 (noun)|teras|tahtaboş|seki|ayazlık tarafa olmak|1 (noun)|desteklemek tarafar|1 (noun)|etraf tarafgir|1 (noun)|yantutar|yantutucu tarafıma|1 (noun)|bana tarafımdan|1 (noun)|benden tarafına|1 (noun)|ona tarafından|1 (noun)|eliyle|aracılığıyla|türünden|çeşidinden taraflar|1 (noun)|etraf taraflı|1 (noun)|yanlı|inancı|yandaş|kanıyı|cepheli tarafsızlık|1 (noun)|yansızlık|hak deyince akan sular durur tarafsız|1 (noun)|tutmayan|yansız|bîtaraf|nötr|yantutmaz taraftarlık|1 (noun)|yandaşlık taraftar|1 (noun)|yandaş|lehdar|lehtar|şürekâ|yanlı taraf|1 (noun)|yön|yan|yöre|ön|arka|sağ|sol|üst|doğrultu|yer|istekleri|kısmı|cihet|memleket|nezd|huzur|kısım|bölüm|bordür|bulung|canip|cenah|cephe|gayır|kanat|semt|su|yaka|yüz taraka|1 (noun)|saygı taraklama|1 (noun)|ayıklama taraklamak|1 (noun)|bağ|taramak taraklılar|1 (noun)|selenterelerin tarak|1 (noun)|saçların|sakalın|ayak tarağı tarak vurmak|1 (noun)|taramak taralı|1 (noun)|taranmış taramak|1 (noun)|taraklamak|süzmek|tarak vurmak taranaşı|1 (noun)|aşlık tarançı|1 (noun)|sınır tarang|1 (noun)|mevki|imtiyazlı|saygıdeğer taranmak|1 (noun)|tuvalet masası taranmamış|1 (noun)|jülide taranmış|1 (noun)|taralı tarassut etmek|1 (noun)|gözetlemek|gözlemek tarassut|1 (noun)|gözetleme|gözleme taraşlamak|1 (noun)|tarla|bağ taraş|1 (noun)|tarla|bağ tarator|1 (noun)|ceviz|zeytinyağı|tahin taravet|1 (noun)|körpelik|tazelik taravetli|1 (noun)|körpe|taze târâ|1 (noun)|yıldız tar|1 (noun)|azerbeycan|iran|zahmet|sıkıntı taraz taraz|1 (noun)|kabarık tarçın|1 (noun)|defnegillerden|baharat|punç tarçınlı|1 (noun)|macun tarçın şurubu|1 (noun)|kanela tarduş|1 (noun)|ımtiyazlı tarhana|1 (noun)|biber|soğan|göce tarhanaotu|1 (noun)|dereotu tarh|1 (noun)|çıkarma tarh etmek|1 (noun)|vergilendirmek|çıkarmak|indirmek tarhun|1 (noun)|birleşikgillerden|bileşikgillerden|güzel târık|1 (noun)|çulpan|kervankıran|kervan yıldızı|venüs|zühre tarık|1 (noun)|venüs|yol tarımbilim|1 (noun)|agronomi tarımbilimci|1 (noun)|agronom tarımcılık|1 (noun)|ziraatçılık tarımcı|1 (noun)|ziraatçı tarım coğrafyası|1 (noun)|beslenme tarım|1 (noun)|gerekli|ziraat|çiftçilik|ekincilik|iş|işletme|kültür|pilot bölge|zoolog tarımsal|1 (noun)|ziraî|bina tarınç|1 (noun)|uç tarıng|1 (noun)|ziraat tarîf|1 (noun)|anlatma tarife|1 (noun)|ilâç|tanıtmalık|prospektüs tarifelendirme|1 (noun)|kullanım tarif etmek|1 (noun)|tanımlamak tarif|1 (noun)|tanım tarihçi|1 (noun)|müverrih tarihi|1 (noun)|helenist|helenistik|tarihsel|türklük bilgisi|türkolog|türkoloji tarihini|1 (noun)|eski ahit|tanah tarihî roman|1 (noun)|tarihsel roman tarihî|1 (noun)|tarihsel|unutulmayan|kültür tarihlendirmek|1 (noun)|belirlemek|günlemek tarihlerini|1 (noun)|doğu bilimi tarihli|1 (noun)|günlü tarihöncesi|1 (noun)|prehistorik tarih öncesi|1 (noun)|prehistorya tarihsellik|1 (noun)|özelliği tarihsel roman|1 (noun)|tarihî roman tarihsel|1 (noun)|tarihî|unutulmayan|tarihi tarihsiz|1 (noun)|günsüz tarih|1 (noun)|toplumları|milletleri|günlemeç|falan|gün|harita|kitabe|koymak|millet tarikatlarda|1 (noun)|kuşak bağlama tarikiyle|1 (noun)|yoluyla tarik|1 (noun)|yol tarizde bulunmak|1 (noun)|taşlamak tariz|1 (noun)|dokundurma|taş|taşlama|taş8|dokundurmaca tariz etmek|1 (noun)|sataşmak|dokundurmak tarkanç|1 (noun)|rahatsızlık|kızgınlık tarkınç|1 (noun)|küsme|küskünlük tarkurtike|1 (noun)|ağaçkakan tarla açmak|1 (noun)|çalıları|ağaçları tarla|1 (noun)|akar|aylan|çardak|kesik|rençper|tapu kadastro teknikeri|taraş|taraşlamak|tokat|toprak tarlada izi olmayanın harmanında yüzü olmaz|1 (noun)|çapalamayan tarlafaresi|1 (noun)|sıçangillerden tarla faresi|1 (noun)|sıçangillerden|tarla sıçanı tarlakuşugillerden|1 (noun)|tarlakuşu tarlakuşu|1 (noun)|tarlakuşugillerden|çayırkuşu tarla kuşu|1 (noun)|toygar tarlalarda|1 (noun)|başak|başaklamak|korkuluk tarlanın|1 (noun)|evlek tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın|1 (noun)|gübreleme|ekme tarla sıçanı|1 (noun)|tarla faresi tarla tump|1 (noun)|yığını tarlayı düz al, kadını kız al|1 (noun)|bayırdan tarlıg|1 (noun)|sıkılma tarpan|1 (noun)|atgillerden|küçük tarsin etmek|1 (noun)|sağlamlaştırmak tarsin|1 (noun)|sağlamlaştırma tarsiyer|1 (noun)|primat tartaklanmak|1 (noun)|hırpalanmak tartan|1 (noun)|amyant tarta|1 (noun)|terazi tart etmek|1 (noun)|atmak|kovmak tartı|1 (noun)|ağırlık|oran|ölçü|karar|çeki|mizan|vezin tartıcı|1 (noun)|kapancı tartılı|1 (noun)|tartılmış|ölçülü|dengeli|vezinli tartılmamış|1 (noun)|tartısız tartılmış|1 (noun)|tartılı tartım|1 (noun)|dizem|ritm tartımlı|1 (noun)|dizemli|ritmik|ritmli tartımsız|1 (noun)|dizemsiz tartısız|1 (noun)|tartılmamış|ölçüsüz|dengesiz|vezinsiz tartışılmaz|1 (noun)|ağanın eli tutulmaz|tartışma götürmemek tartışım|1 (noun)|münazara tartışı|1 (noun)|münazara tartışma götürmemek|1 (noun)|tartışılmaz tartışmak|1 (noun)|aytışmak|görüşme yapmak|münakaşa etmek|pazarlık etmek tartışmalı|1 (noun)|kesinleşmemiş|şimşekli tartışmalık|1 (noun)|forum tartışma|1 (noun)|münakaşa|kaça kaç|müzakere tart|1 (noun)|kovma|çıkarma tartma|1 (noun)|yemeni tarumar|1 (noun)|dağınık|karışık|perişan|darmadağın tarumar etmek|1 (noun)|dağıtmak|karıştırmak tarumar olmak|1 (noun)|dağılmak|karışmak tarz:|1 (noun)|üslup tarz|1 (noun)|üslûp|stil|biçim|yol|düze|ezgi|gûn|hava|janr|minval|suret|şekil|tempo|usul|vadi|vecih|yank|yoldam|yöndem|yönet|yönten|yörtem tasa çekmek|1 (noun)|üzülmek|kaygılanmak tasa etmek|1 (noun)|üzülmek tasa|1 (noun)|kaygı|endişe|gam:|beliye|düşünce|efkâr|esef|gam|hâcis|hâl|kasavet|keder|kemed|kor|merak|telâş tasalandıran|1 (noun)|düşündürücü tasalandırmak|1 (noun)|düşündürmek|keder vermek|meraklandırmak tasalanmak|1 (noun)|üzülmek|kaygılanmak|endişelenmek|endişelenmek:|düşünmek|efkâr basmak|efkârlanmak|endişe etmek|gam çekmek|gamlanmak|kasavet çekmek|kederlenmek|meraklanmak tasalanmayan|1 (noun)|geniş yürekli tasalanmış|1 (noun)|efkârlı tasalar|1 (noun)|ahzan|envâ-ı gam tasalı|1 (noun)|kaygılı|düşünceli|efkârlı|endişeli|erinçsiz|esefli|gamlı|kasavetli|kedernâk|mağmum|üzgün tasallut|1 (noun)|saldırma|sarkıntılık tasallüp|1 (noun)|katılaşma tasannu|1 (noun)|yapmacık tasarçizimci|1 (noun)|dizayncı tasarçizim|1 (noun)|dizayn tasar çizim|1 (noun)|dizayn|desen tasarımcı|1 (noun)|dizaynır tasarımı|1 (noun)|bilgisayar mühendisi tasarımını|1 (noun)|sistem mühendisi tasarımlanan|1 (noun)|gerçek tasarımlanmış|1 (noun)|tasarımlı tasarımlı|1 (noun)|tasarımlanmış tasarımsız|1 (noun)|tasarlanmamış tasarım|1 (noun)|tasavvur|dizayn|tasar tasarı|1 (noun)|proje|lâyiha|layiha|düşünce|yasan tasarlama|1 (noun)|betimleme|tasmim|tasvir tasarlamak|1 (noun)|akıldan geçirmek|aklına gelmek|aklından geçirmek|düşünmek|göz önüne getirmek|hesap etmek|kurmak|niyetlenmek|plân kurmak|proje yapmak|tasavvur etmek|tasmim etmek tasarlanmamış|1 (noun)|tasarımsız tasarlanmış|1 (noun)|mutasavver tasarlayan|1 (noun)|ağ tasarımcısı tasarlayarak|1 (noun)|kurmaca|taammüden tasarrufçu|1 (noun)|birikimci tasarrufçuluk|1 (noun)|birikimcilik tasarruf etmek|1 (noun)|artırmak|biriktirmek tasarruf|1 (noun)|kullanım|artırım|biriktirme tasar|1 (noun)|yazı|plân|tasarım|plan tasasıdağılmak|1 (noun)|ferahlamak tasasız|1 (noun)|kaygısız|ağrısız|düşüncesiz|endişesiz|ferah|gamsız|geniş yürekli|içi geniş|karnı geniş|kasavetsiz tasasızlık|1 (noun)|aldırmazlık|gamsızlık|keyif tasavvuf|1 (noun)|gizemciliği|islâm gizemciliği tasavvur etmek|1 (noun)|düşünmek|tasarlamak tasavvur|1 (noun)|tasarım|düşünce|amaç|niyet|maksat|plân tas|1 (noun)|çanak|hunu tasdik|1 (noun)|doğrulama|onay|onaylama|ikrar|olur|sertifikasyon tasdik edilmek|1 (noun)|onaylanmak tasdik etmek|1 (noun)|doğrulamak|onaylamak|onamak tasdik ettirmek|1 (noun)|onaylatmak tasdikli|1 (noun)|doğrulanmış|onaylı|onaylanmış|geçerli tasdiksiz|1 (noun)|onaylanmamış|doğrulanmamış tasfiye|1 (noun)|arıtma|ayıklama|temizleme|alacaklılara|likidasyon tasfiye etmek|1 (noun)|arıtmak|temizlemek tasfiyehane|1 (noun)|rafineri|arıtım evi|arıtımevi tas gibi|1 (noun)|saçsız|dazlak|açık tasgir|1 (noun)|küçültme tashih|1 (noun)|düzeltme|düzelti tashih etmek|1 (noun)|düzeltmek|doğrultmak tashin|1 (noun)|sahneleme tasım|1 (noun)|kıyas tasımlamak|1 (noun)|tasmim etmek|tertip etmek tasımlama|1 (noun)|tasmim tası tarağı toplamak|1 (noun)|kaçmak tas kebabı|1 (noun)|soğan taslak|1 (noun)|eskiz|karikatür taslamak|1 (noun)|gözetlemek|geçinmek|satmak taslam|1 (noun)|öğecik|model tasma|1 (noun)|toht tasmim etmek|1 (noun)|tasarlamak|tasımlamak tasmim|1 (noun)|tasarlama|tasımlama tasnif|1 (noun)|bölümleme|sınıflama|klâsman tasnif etmek|1 (noun)|bölümlemek|sınıflamak|sınıflandırmak tasni|1 (noun)|yapma|sunî|düzme|uydurma|yakıştırma|yapıntı tasrif|1 (noun)|çekim tasrif etmek|1 (noun)|çekmek|çekimlemek tasrih|1 (noun)|belirtme tasrih etmek|1 (noun)|belirtmek tastamam|1 (noun)|tıpatıp|harfi harfine|milimi milimine|noktası noktasına|tamamı tamamına|tıpı tıpına|upuygun tasvip etmek|1 (noun)|onamak tasvip|1 (noun)|onama|onay tasvir|1 (noun)|betimleme|tasarlama|resim|betim|desen tasvirci|1 (noun)|betimlemeci tasvir etmek|1 (noun)|betimlemek tasviri|1 (noun)|betimsel tasvirî|1 (noun)|deskriptif|betimsel taş8|1 (noun)|tariz taşak|1 (noun)|haya|yumurta taşaklı|1 (noun)|yiğit taş arabası|1 (noun)|aptal|sersem taşar|1 (noun)|ateşli taşa tutmak|1 (noun)|düzgünleştirmek|hicvetmek taşbaskı|1 (noun)|baskıresim|litografi taş baskı|1 (noun)|taş basması taşbasması|1 (noun)|litografi|litografya taş basması|1 (noun)|litografi|litografya|resim|taş baskı taş bilimi|1 (noun)|litoloji|petrografi|petroloji taş çatlasa|1 (noun)|zorlansa taşçı|1 (noun)|senktraş taş|1 (noun)|dama|kemik|tariz|bilye|boncuk|çakmak|çepelli|daş|dolgucu|el arabası|hacer|havan|heykel|heykeltıraş|hımış|kâgir|keski|kitabe|linç|paçalık|restorasyon teknisyeni|safra|silikatlamak|süpürgelik|yontu taş duvarcı|1 (noun)|duvar taşemengillerden|1 (noun)|taşemen taşemen|1 (noun)|taşemengillerden taşgan|1 (noun)|ateşli taşgaru|1 (noun)|taşra taşgın|1 (noun)|coşkulu|ateşli|asabi taşı ısıramayanın öpmesi gerekir|1 (noun)|bükemediğin eli öpeceksin taşıl bilimi|1 (noun)|paleontoloji taşıl|1 (noun)|fosil|müstehase taşıllaşma|1 (noun)|fosilleşme taşıllaşmak|1 (noun)|fosilleşmek taşıllaştırıcı|1 (noun)|fosilleştirici taşıllaştırmak|1 (noun)|fosilleştirmek taşıllı|1 (noun)|fosilli taşıma aracı|1 (noun)|taşıt taşımacılık|1 (noun)|insan|nakliyecilik|nakliyat|transport taşımacı|1 (noun)|nakliyeci|nakliyatçı taşımak|1 (noun)|giymek|katlanmak|üstlenmek|yüklenmek|çekmek|duymak|hissetmek|arkasına almak|dökmek|götürmek|haiz olmak|hamil olmak|kaldırmak|mücehhez olmak|nakl|nakletmek taşımalık|1 (noun)|konteyner|mesnet|nakliye taşıma|1 (noun)|transfer|beden işçisi|nakil taşımsı|1 (noun)|taşsı taşınabilir|1 (noun)|para|çek|senet|menkul|taşınır|cep telefonu|eşya|mobil|parmak disk|portatif|seyyar|taşug taşınamayan|1 (noun)|taşınmaz|yerli taşınım|1 (noun)|kütle|transportasyon taşınım özellikleri|1 (noun)|özdek taşınır|1 (noun)|menkul|portatif|taşınabilir taşınma|1 (noun)|göç|nakil taşınmak|1 (noun)|göçmek|çıkmak|kalkmak taşınması|1 (noun)|dekapaj taşınmaz|1 (noun)|ev|taşınamayan|gayrimenkul taşınmazlar|1 (noun)|emlâk taşıntı|1 (noun)|toprak taşı ölçeyim|1 (noun)|kırık|ezik taşıtçı|1 (noun)|sürücü taşıtlarda|1 (noun)|jant taşıtlar|1 (noun)|vesaitinakliye taşıtmak|1 (noun)|taşıtma taşıtma|1 (noun)|taşıtmak taşıt|1 (noun)|nakil aracı|nakil vasıtası|vasıta|taşıma aracı|araç|ecel beşiği taşı|1 (noun)|tripoli taşıyana|1 (noun)|banknot taşıyan|1 (noun)|haiz|nâkil taşıyanı|1 (noun)|muska taşıyıcılık|1 (noun)|hamallık|yükçülük taşıyıcı|1 (noun)|yükçü|hamal|portör taşizm|1 (noun)|lekecilik taşkala|1 (noun)|şaka taş kalpli|1 (noun)|acımasız|merhametsiz taşkı|1 (noun)|daşkı taşkın|1 (noun)|aşırı|seylâp|feyezan|acar|su baskını|taşkınca|zahir taşkınca|1 (noun)|taşkın taşkınımsı|1 (noun)|hypermètre taşkınlık|1 (noun)|aşırılık|fuhuş|ifrat taşkıran çiçeği|1 (noun)|taşkırangillerden taşkırançiçeği|1 (noun)|taşkırangillerden taşkırangillerden|1 (noun)|acem lâlesi|filbahar|filbahri|ful|ortanca|taşkıran çiçeği|taşkıran otu|taşkırançiçeği|taşkıranotu taşkıranotu|1 (noun)|taşkırangillerden taşkıran otu|1 (noun)|taşkırangillerden|taşkıran taşkıran|1 (noun)|taşkıran otu|konkasör taşkömürü|1 (noun)|madenkömürü taşküre|1 (noun)|taşyuvarı taş küre|1 (noun)|taş yuvarı|litosfer taşlamacı|1 (noun)|yergici taşlama|1 (noun)|hakaret|yergi|tariz|hicviye taşlamak|1 (noun)|tarizde bulunmak taşlar|1 (noun)|ahcar taşları|1 (noun)|külünk taşlaşmak|1 (noun)|donakalmak|tahaccür etmek taşlaşma|1 (noun)|petrifikasyon|tahaccür taşlevreği|1 (noun)|gölgebalığı2 taşlı|1 (noun)|kayrak|naldöken taşlık|1 (noun)|sofa|konsa|bor|burtlak|katı|şimşir taşma|1 (noun)|feyezan|seylâp|su baskını taşmak|1 (noun)|öfke|insan|azmak|kükremek taşmış|1 (noun)|daşkı taş pamuğu|1 (noun)|asbest taşpamuğu|1 (noun)|asbest taşra|1 (noun)|dışarlık|taşgaru taşralı|1 (noun)|dışarlıklı|ahlat|dışarılı|yaban eri taşralı kalmak|1 (noun)|örf taş-ra|1 (noun)|yön gösterme eki taşrık|1 (noun)|gurbetçi taşsı|1 (noun)|taşımsı taş sürmek|1 (noun)|satranç|dama taştir|1 (noun)|beşerleme taşug|1 (noun)|taşınabilir taş yağar kıyamet kopar|1 (noun)|felaketli taşyağı|1 (noun)|gazyağı taş yerinde ağırdır|1 (noun)|herkesin taş yuvarı|1 (noun)|litosfer|taş küre taşyuvarı|1 (noun)|taşküre|litosfer taş yürekli|1 (noun)|acımasız taşyürekli|1 (noun)|acımasız taş yüreklilik|1 (noun)|acımasızlık taşyüreklilik|1 (noun)|acımasızlık tatak|1 (noun)|sümük tat alma duyusu|1 (noun)|tat duyusu tat alma organı|1 (noun)|dil tatar ağası|1 (noun)|beceriksiz|başarısız tatarca|1 (noun)|türkî tatarcık|1 (noun)|yakarca tatar çorbası|1 (noun)|domates tataristan'da|1 (noun)|tatar tatar|1 (noun)|tataristan'da|posta tataş|1 (noun)|yakın|yaren|arkadaş|uzakta tat bakıcı|1 (noun)|şarap|rakı|votka|konyak tatbikatçı|1 (noun)|uygulayıcı tatbikat|1 (noun)|uygulama|manevra tatbik etmek|1 (noun)|uygulamak tatbiki|1 (noun)|kılgısal tatbikî|1 (noun)|uygulamalı|pratik|amelî|kılgılı tatbik|1 (noun)|uygulama|pratik|kılgı tatbilir|1 (noun)|gurme tat duyusu|1 (noun)|tat alma duyusu tatır|1 (noun)|mera tatı tuzu yok|1 (noun)|zevksiz|yavan tatil|1 (noun)|dinlenme|okul|meclis|eğlenmek|eğlenme|dinlence tatil etmek|1 (noun)|okul tatil olmak|1 (noun)|kapanmak tat kazanmak|1 (noun)|olgunlaşmak|tatlanmak tatlanmak|1 (noun)|olgunlaşmak|ballanmak|tat kazanmak tat|1 (noun)|lezzet|zevk|tatlılık|dilsiz|çeşni|çıkarmak|çırganış|dadal|kâm|yeme tatlıca|1 (noun)|hoş|içten|güzel tatlı dil güler yüz|1 (noun)|şefkatli tatlı dilli|1 (noun)|güzel|kandırıcı|tatlı sözlü tatlı dil|1 (noun)|tatlı söz tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır|1 (noun)|yumuşak|okşayıcı|etkileyici tatlı|1 (noun)|içilebilen|yenilebilen|rahatlatan|dinlendiren|sevindiren|sinirlendirmeden|tatlılıkla|gliserin|lokum gibi|mandalina|muz|nûş|pastacı|sabih|sulak alan|şirin|tat vermek|türbe eriği|türbeeriği|vermut|yağ bal|yumuşak tatlı kuymak|1 (noun)|kuymak tatlılaşmak|1 (noun)|sevimli|ballanmak tatlılıkla|1 (noun)|anlayışla|iyilikle|tatlı tatlılık|1 (noun)|sevimlilik|hoşluk|şirinlik|halâvet|tat tatlısı tuzlusu|1 (noun)|değişik|yemek tatlı sözlü|1 (noun)|tatlı dilli tatlı söz|1 (noun)|tatlı dil tatlı su frengi|1 (noun)|levanten tatlı su ıstakozu|1 (noun)|kerevit|kerevides|karavide tatlı su kefali|1 (noun)|sazangillerden tatlı su levreği|1 (noun)|akarsularda|aklevrek tatlı sülümen|1 (noun)|kalomel tatlı tatlı|1 (noun)|güzel tatmak|1 (noun)|duymak|hissetmek|tadına bakmak tatmaya|1 (noun)|dil tatmin|1 (noun)|doygunluk|doyum|doyurma|agun tatmin etmek|1 (noun)|doyurmak|doyumsatmak tatminkâr|1 (noun)|doyurucu|uygun tatmin olmak|1 (noun)|rahatlamak|doyurulmak|doyumlanmak|doyumsamak tatonman|1 (noun)|iterasyon tatsız|1 (noun)|lezzetsiz|cafer ağanın abdest suyu|kabak|nahoş|saman gibi|yavan|zevzek|zırtlak tatsızlık|1 (noun)|yanşaklık tatsız tuzsuz|1 (noun)|lezzetsiz|yavan|sıkıcı tattaravalli|1 (noun)|tahterevalli tattırmak|1 (noun)|duyurmak|hissettirmek tatula|1 (noun)|patlıcangillerden|şeytan elması|boru çiçeği tatu|1 (noun)|uzağı tat vermek|1 (noun)|acı|tatlı|bıktırmak tavaf|1 (noun)|çevrinme tava gelmek|1 (noun)|yumuşamak|kanmak tavalık|1 (noun)|balık|midye tavan aralığı|1 (noun)|tavan arası tavan arası|1 (noun)|tavan aralığı tavan başına çökmek|1 (noun)|şaşkınlıktan tavan başına yıkılmak|1 (noun)|şaşkınlıktan tavan|1 (noun)|donam|göbek|lambri tavar|1 (noun)|hızlı tavassut|1 (noun)|aracılık tavattun etmek|1 (noun)|yerleşmek|yurtlanmak tavattun|1 (noun)|yerleşme|yurtlanma tava|1 (noun)|tuzlalarda|kap kacak tavazzuh|1 (noun)|aydınlanma tavazzuh etmek|1 (noun)|aydınlanmak tav|1 (noun)|çeviklik|koşu|davranmak|dağ|semizlik tavgaç|1 (noun)|hızlı|atik tavhane|1 (noun)|limonluk|sera tavır|1 (noun)|durum|davranış|vaziyet|hâl|büyüklenme|tutum|eda tavırlarıdüşmek|1 (noun)|çehresi bozulmak tavışgan|1 (noun)|tavşan tavik|1 (noun)|alıkoyma|geciktirme|tehir|asıntı tavil|1 (noun)|uzun tavizcilik|1 (noun)|ödüncülük tavizci|1 (noun)|ödüncü taviz|1 (noun)|ödün|ödünleme tavk|1 (noun)|boyunduruk tavla|1 (noun)|at ahırı|at damı|kahve|kahvehane tavlamak|1 (noun)|gönül avlamak tavlamak:|1 (noun)|gönül avlamak tavlandırmak|1 (noun)|üzgü|eziyet tavlanmak|1 (noun)|şişmanlamak tavlanmamış|1 (noun)|tavsız tavlanmış|1 (noun)|tavlı tavlı|1 (noun)|tavlanmış|semiz|şişman|hızlı|atik|dağlı tavsamak|1 (noun)|yavaşlamak|gevşemek tavsatmak|1 (noun)|yavaşlatmak|gevşetmek tavsız|1 (noun)|tavlanmamış tavsif etmek|1 (noun)|nitelendirmek tavsif|1 (noun)|nitelendirme tavsiyeli|1 (noun)|kayırılan tavsiye mektubu|1 (noun)|referans tavsiye|1 (noun)|referans|öğütleme|salık tavsiyesiz|1 (noun)|kayırılmayan tavşan anahtarı|1 (noun)|maymuncuk tavşancıl otu|1 (noun)|maydanozgillerden tavşan dudağı|1 (noun)|dudak yarığı tavşandudağı|1 (noun)|dudak yarığı tavşangillerden|1 (noun)|tavşan tavşankulağı|1 (noun)|beyaz|pembe|buhurumeryem|çuhaçiçeğigillerden|siklâmen tavşan|1 (noun)|tavşangillerden|kemirgenler|kemiriciler|tavışgan tavşan yürekli|1 (noun)|korkak tavuk balığı|1 (noun)|mezgit tavukgillerden|1 (noun)|beç tavuğu|bıldırcın|çalı horozu|hindi|horoz tavukgiller|1 (noun)|sülüngiller tavukgötü|1 (noun)|siğil tavukkarası|1 (noun)|karağı tavuk köftesi|1 (noun)|et|soğan|maydanoz tavuk|1 (noun)|sülüngillerden|beyaz et|çapari|çerkez tavuğu|kış|kümes|taguk|yumurtlamak tavuk yahni|1 (noun)|domates|patates tavuk yelpazesi|1 (noun)|biber tavus kuşu|1 (noun)|tavus tavus|1 (noun)|sülüngillerden|tavus kuşu tavzif etmek|1 (noun)|görevlendirmek|vazifelendirmek|ödevlendirmek tavzif|1 (noun)|görevlendirme|vazifelendirme|ödevlendirme tavzih|1 (noun)|açıklama|aydınlatma tavzih etmek|1 (noun)|açıklamak|aydınlatmak taya|1 (noun)|dadı tayalık|1 (noun)|dadılık tayang|1 (noun)|destek|dayanak taycu|1 (noun)|koruyucu|tay taydaş|1 (noun)|yaş|meslek|öğür|akran tay|1 (noun)|denk|eşit|eş|çağatay|taycu tayeçe|1 (noun)|saygıdeğer tayfaların|1 (noun)|baratarya tayfalmak|1 (noun)|bunalmak tayfa|1 (noun)|mürettebat|koşuntu|taife|uşak tayf|1 (noun)|görüntü|hayalet|ruh|ayrılma|spektrum tayfölçer|1 (noun)|spektroskop tayf ölçümü|1 (noun)|spektroskopi tayfölçümü|1 (noun)|spektroskopi tayga|1 (noun)|kavak|çam|yoğurtlu taygana|1 (noun)|kaygan|kayıcı taygan|1 (noun)|karışık|dayanak|destek taygur|1 (noun)|kayan tayin edilmek|1 (noun)|atanmak tayin etmek|1 (noun)|kararlaştırmak|atamak|göstermek|ayarlamak|belirlemek tayin|1 (noun)|gösterme|belirtme|kararlaştırma|atama|belirleme|nakil|personel uzmanı tayini çıkmak|1 (noun)|atanmak tayin olmak|1 (noun)|atanmak|belirlenmek tayin olunmak|1 (noun)|atanmak|belirlenmek tayip|1 (noun)|ayıplama|kınama tayland|1 (noun)|hmong tayming|1 (noun)|zamanlama tay tay arabası|1 (noun)|yürüteç tay tay|1 (noun)|küçük tayt|1 (noun)|sıkı|gergin tayvan adası|1 (noun)|tayvan tayvan|1 (noun)|tayvan adası tayyareci|1 (noun)|pilot tayyare meydanı|1 (noun)|havaalanı tayyare|1 (noun)|uçak tayyar|1 (noun)|uçucu tayyetmek|1 (noun)|çıkarmak tayyibe|1 (noun)|iyi|hoş tayyib|1 (noun)|iyi tazallum|1 (noun)|sızlanma tazallüm|1 (noun)|sızlanma|ağlaşma|yakınma tazallüm temek|1 (noun)|sızlanmak|yakınmak tazammun etmek|1 (noun)|içermek|ıçermek tazammun|1 (noun)|kapsama|içerme|içlem tazarru|1 (noun)|yakarma|yalvarı taze|1 (noun)|bozulmamış|dinç|yıpranmamış|yorulmamış|yeni|son|körpe|acar|dumanı üstünde|gence|kütür kütür|şâdâb|taravetli|toygan|yaş|yaşıt|yeşil|yörük tazelemek|1 (noun)|tekrarlamak|yarasını deşmek tazeleme|1 (noun)|tecdit tazelenmek|1 (noun)|tepmek tazeleşmek|1 (noun)|canlanmak|gençleşmek tazeliginiyitirmez|1 (noun)|gönül karımaz tazeliğini|1 (noun)|solgun|solmak tazelik|1 (noun)|körpelik|taravet|dinç|diri|bekâret|canlandırmak|yaş tâze|1 (noun)|nazîr taze ot görmüş eşek gibi|1 (noun)|iştahlanmak tazı|1 (noun)|av köpeği tazıya dönmek|1 (noun)|sırılsıklam tazik|1 (noun)|tazyik tazim etmek|1 (noun)|ululamak tazim|1 (noun)|ululama|yükün tazip|1 (noun)|üzme taziye|1 (noun)|taziyet taziyet|1 (noun)|taziye tazminat|1 (noun)|ödence|personel uzmanı|yantut tazmin etmek|1 (noun)|karşılamak|ödemek tazyik etmek|1 (noun)|zorlamak|sıkıştırmak tazyik|1 (noun)|zorlama|sıkıştırma|darlaştırma|basınç|basık|baskı|basruk|basuç|tazik tb|1 (noun)|terbiyum tc|1 (noun)|tekhnetyum t|1 (noun)|çekirdek ekşiti|diş ünsüzü|ötümsüz|patlayıcı ünsüz|tonsuz ünsüz teadül|1 (noun)|denkleşme|denklik teali|1 (noun)|yükselme|yücelme teallül|1 (noun)|mâzeret teamül|1 (noun)|iş|davranış|tepkime|yapılageliş|düzgün|pratik|toga|toka|tör|yığınca|yöndem teanuk|1 (noun)|kucaklaşma tearuz|1 (noun)|çatışma teati|1 (noun)|müdâvele teavün|1 (noun)|yardımlaşma tebaa|1 (noun)|uyruklu|uyruk tebahhur|1 (noun)|buğulaşma|uçma|buharlaşma tebahhur etmek|1 (noun)|buharlaşmak|uçmak|buğulaşmak tebah|1 (noun)|yıkılmış|mahvolmuş tebaiyet|1 (noun)|kanun|uyma tebarüz|1 (noun)|belirme|görünme tebarüz etmek|1 (noun)|belirmek|görünmek tebarüz ettirmek|1 (noun)|belirtmek tebcil etmek|1 (noun)|yüceltmek|ululamak tebcil|1 (noun)|yüceltme|ululama tebdilat|1 (noun)|çevirmeler|dönüştürmeler tebdil|1 (noun)|değiştirme tebdil etmek|1 (noun)|değiştirmek tebdilihava|1 (noun)|hava değişimi tebeddülât|1 (noun)|değişiklikler|değişmeler tebeddül|1 (noun)|değişme tebelleş etmek|1 (noun)|yıkmak tebelleş|1 (noun)|gitmeyen tebelleşolmak|1 (noun)|asıntıolmak tebellür|1 (noun)|billûrlaşma|belirme tebellür etmek|1 (noun)|billûrlaşmak|belirmek teber|1 (noun)|balta|ay balta teberri|1 (noun)|arınma|uzaklaşma teberru|1 (noun)|bağış|bağışlama teberru etmek|1 (noun)|bağışlamak teberrük|1 (noun)|uğursamak teberrüz ettirmek|1 (noun)|belirtmek teberrüz|1 (noun)|görünme tebessüm etmek|1 (noun)|gülümsemek tebessüm|1 (noun)|gülümseme|gülücük tebesüm etmek|1 (noun)|gülümsemek tebeşire peynir bakışlı|1 (noun)|şaşı tebeşir|1 (noun)|kireç|saptayıcı tebisgi|1 (noun)|tespih tebligat|1 (noun)|bildirim|bildiri tebliğ|1 (noun)|bildirme|bildiri|bildirim tebliğ etmek|1 (noun)|bildirmek tebrik etmek|1 (noun)|kutlamak tebrik|1 (noun)|kutlama tebriye|1 (noun)|aklama tebriye etmek|1 (noun)|aklamak tebşir etmek|1 (noun)|müjdelemek|muştulamak tebşir|1 (noun)|müjdeleme|muştulama tebyîn|1 (noun)|belirtme tecahül|1 (noun)|bilmezlenme tecahül etmek|1 (noun)|bilmezlenmek tecahülüarifane|1 (noun)|tecahülüarif|bilmezlikten gelme tecahülü ârif|1 (noun)|bilmezcelik tecahülüarif|1 (noun)|tecahülüarifane tecanüs|1 (noun)|birörneklik|türdeşlik tecâvüb|1 (noun)|cevaplaşma tecavüz etmek|1 (noun)|saldırmak|aşmak|geçmek|sataşmak tecavüzkâr|1 (noun)|saldırgan|saldırıcı tecavüz|1 (noun)|saldırma|saldırı|saldırış|sarkıntılık|aşma tecdit etmek|1 (noun)|yenilemek tecdit|1 (noun)|yenileme|tazeleme tecebbür|1 (noun)|kibirlenme|büyüklenme teceddütperver|1 (noun)|yenilikçi teceddüt|1 (noun)|yenileşme|yenilik|ilerletme tecelli|1 (noun)|belirme|görünme|kader|alınyazısı|cilve tecelli etmek|1 (noun)|belirmek|görünmek tecemmu|1 (noun)|yığınak|toplanma|birikme|yığılma tecennün|1 (noun)|çıldırma|delirme tecennün etmek|1 (noun)|çıldırmak|delirmek tecerrüd|1 (noun)|soyunma tecerrüt etmek|1 (noun)|sıyrılmak|soyutlanmak tecerrüt|1 (noun)|sıyrılma|soyutlanma|ayrılma tecessüm|1 (noun)|cisimlenme|belirme|canlanma tecessüm etmek|1 (noun)|belirmek|cisimlenmek|canlanmak tecessüs|1 (noun)|görme|gizli sorak|bilseme tecezzi|1 (noun)|ayrılma|bölünme tecezzi etmek|1 (noun)|bölünmek tecil|1 (noun)|erteleme tecil etmek|1 (noun)|ertelemek tecimci|1 (noun)|tüccar tecimen|1 (noun)|tacir|tüccar|ıdareli|ekonomist tecimer|1 (noun)|ekonomist|hesaplı tecim evi|1 (noun)|ticarethane tecimevi|1 (noun)|ticarethane|temizleme tecimsel|1 (noun)|ticari tecim|1 (noun)|ticaret|bireylerin tecrit|1 (noun)|ayırma|soyutlama|yalıtım|izolâsyon|yalıtma tecrit etmek|1 (noun)|yalıtmak|ayırmak|soyutlamak tecrübe|1 (noun)|deneme|sınama|eksperyans|görgü|deney|deneyim|kimyager|umur tecrübe etmek|1 (noun)|denemek|sınamak tecrübeli|1 (noun)|deneyimli|görgülü|sınaklı|bakuy|celayır|cihândîde|dulak|enkiş|feleğin çemberinden geçmiş|görmüş geçirmiş|kadınana|mücerreb tecrübesi olmak|1 (noun)|görgüsü tecrübesizce|1 (noun)|sazan gibi tecrübesiz|1 (noun)|deneyimsiz|sınaksız|acemi|acemi çaylak|çaylak|çoluk çocuk elinde kalmak tecrübesizlik|1 (noun)|çaylaklık|deneyimsizlik tecrübe yapmak|1 (noun)|denemek|sınamak tecrübi|1 (noun)|deneysel tecrübî|1 (noun)|deneysel tectogenesis|1 (noun)|yapıoluş tecziye|1 (noun)|cezalandırma tecziye etmek|1 (noun)|cezalandırmak teçhil|1 (noun)|bilmezleme teçhil etmek|1 (noun)|bilmezlemek teçhizat|1 (noun)|donatı|satınalma mümessili teçhiz|1 (noun)|donatma|donatım teçhiz etmek|1 (noun)|donatmak tedafüî|1 (noun)|savunmalık tedafü|1 (noun)|savunma tedahül|1 (noun)|birikme|geçişim tedai|1 (noun)|çağrışım tedaî|1 (noun)|çağrışım tedan|1 (noun)|tutan|zabit tedarik etmek|1 (noun)|sağlamak|bulmak tedariklemek|1 (noun)|sağlamak tedarikli|1 (noun)|hazırlıklı tedarik|1 (noun)|sağlama|arz zinciri tedavi etmek|1 (noun)|sağaltmak|düzeltmek tedavi|1 (noun)|iyileştirme|sağaltım|sağaltma|sağaltma:|deneme tahtası|otama|terapi tedâviler|1 (noun)|mualacet tedavül|1 (noun)|sürüm|geçerlik|dolanım|sirkülâsyon tedbirli|1 (noun)|önlemli|müdebbir|evirgen|müddebir|sakınımlı|toktak|yeden|yeksek tedbir|1 (noun)|önlem|hazırlık|evirgen|sakınım|toktak tedbirsizlik|1 (noun)|taksir tedbirsiz|1 (noun)|önlemsiz tedehhüş|1 (noun)|dehşetlenme|korkma|ürperme tedenni etmek|1 (noun)|gerilemek|düşmek tedenni|1 (noun)|gerileme|düşme tedfin|1 (noun)|gömme tedhişçilik|1 (noun)|terörizm|terorizm tedhişçi|1 (noun)|terörist|terorist|terörcü|yıldırıcı|yıldırmacı tedhişli|1 (noun)|korkulu tedhişsiz|1 (noun)|korkusuz tedhiş|1 (noun)|yıldırma|terör tedik|1 (noun)|usta|becerikli|bilgili|öğüt|nasihat tedip etmek|1 (noun)|uslandırmak tedip|1 (noun)|uslandırma tedirgin etmek|1 (noun)|rahatını tedirginliği|1 (noun)|sakin tedirginlik|1 (noun)|dizgeyi|rahatsızlık|safra tedirgin|1 (noun)|rahatı|bizar|bîzar|huzursuz|huzurunu kaçırmak|rahatsız|sıkıntısı olmak tedirgi|1 (noun)|perturbation tediye etmek|1 (noun)|ödemek tediye|1 (noun)|ödeme tedricen|1 (noun)|gittikçe|giderek|derece derece tedrici|1 (noun)|aşamalı|basamaklı|kerteli|kerte kerte tedricî olarak|1 (noun)|giderek tedriç|1 (noun)|kerteleme tedrisat|1 (noun)|öğretim tedris|1 (noun)|öğretme|öğretim tedvin|1 (noun)|derleme tedvin etmek|1 (noun)|derlemek tedvir etmek|1 (noun)|yönetmek|çevirmek|döndürmek tedvir|1 (noun)|yönetme|çevirme|döndürme|döndürü teeddüp etmek|1 (noun)|utanmak|sıkılmak teeddüp|1 (noun)|utanma|sıkılma teehhül etmek|1 (noun)|evlenmek teehhül|1 (noun)|evlenme|hûtun|izdivâc teehhür|1 (noun)|gecikme teemmül etmek|1 (noun)|düşünmek teemmül|1 (noun)|ölçünmek teessüf|1 (noun)|acınma|yazıklanma|yerinme teessüf etmek|1 (noun)|acımak|üzülmek|yerinmek|yazıklanmak teessürat|1 (noun)|acılar|üzüntüler|sıkıntılar teessür etmek|1 (noun)|üzülmek|acımak teessür olmak|1 (noun)|efkarlanmak teessür|1 (noun)|üzülme|üzüntü|duygulanım|dert teessüs etmek|1 (noun)|kurulmak|kökleşmek|yerleşmek teessüs|1 (noun)|kurulma|yerleşme|temelleşme|kökleşme teeyyüt etmek|1 (noun)|gerçeklenmek teeyyüt|1 (noun)|gerçeklenme tefahür|1 (noun)|övünme tefavüt|1 (noun)|farklılık tefcir|1 (noun)|akaçlama|drenaj tef|1 (noun)|def tefeci|1 (noun)|faizci|murabahacı tefecik|1 (noun)|ufacık tefecik tefecilik|1 (noun)|faizcilik|murabaha|murabahacılık tefehhüm|1 (noun)|anlama tefekkür|1 (noun)|düşünme|düşünüş tefekkür etmek|1 (noun)|düşünmek tefek|1 (noun)|ufak tefek teferruat|1 (noun)|ayrıntılar|ayrıntı teferruatlı|1 (noun)|ayrıntılı teferruatsız|1 (noun)|ayrıntısız teferrüç|1 (noun)|açılma|ferahlama|gezinti teferrüt|1 (noun)|tek|sivrilme|ayrılaşma tefessüh etmek|1 (noun)|kokuşmak|çürümek|bozulmak tefessüh|1 (noun)|kokuşma|çürüme|bozulma|sasıma tefevvuk etmek|1 (noun)|bastırmak tefevvuk|1 (noun)|üstünlük tefeyyüz etmek|1 (noun)|yükselmek|ilerlemek tefeyyüz|1 (noun)|yükselme|ilerleme tefhim|1 (noun)|anlatma|bildirme|taftin tefrika|1 (noun)|ikilik|sürmece|bölmece tefrikat|1 (noun)|ayrım|fark tefrik|1 (noun)|ayırma|ayırtsama|ayrım tefrik etmek|1 (noun)|ayırmak tefrişat|1 (noun)|dekorasyon tefriş etmek|1 (noun)|döşemek tefsireden|1 (noun)|müfessir tefsir etmek|1 (noun)|yorumlamak tefsîr|1 (noun)|mestur tefsir|1 (noun)|yorumlama|yorum teftih|1 (noun)|açma|geğirme teftiş|1 (noun)|denetim|denetleme|bakı|denet teftiş etmek|1 (noun)|denetlemek teftişetmek|1 (noun)|denetlemek tefviz|1 (noun)|ihale|dağıtma tegen|1 (noun)|değerli teginek|1 (noun)|değnek|baston tegiş|1 (noun)|değişim|değişme|dövüş|temas|çarpışma|hücum tegre|1 (noun)|daire|çevre|civar|etraf tegrek|1 (noun)|değer|kıymet|tekerlek|değirmi|yuvarlak teğel|1 (noun)|lekende teğetlik|1 (noun)|tanjant teğet|1 (noun)|mümas teğme|1 (noun)|değme|seçkin|farklı teğmen|1 (noun)|mülazım|mülâzım tehacüm|1 (noun)|üşüşme|saldırma tehalüf|1 (noun)|aykırılık teharrî|1 (noun)|aramak|araştırmak|incelemek|araştırılmak tehaşşüd|1 (noun)|tahşidat|yığınak tehcir etmek|1 (noun)|sürmek tehdit etmek|1 (noun)|korkutmak tehdit|1 (noun)|gözdağı|terör tehditler|1 (noun)|fütz tehdit savurmak|1 (noun)|korkutmak tehevvür etmek|1 (noun)|öfkelenmek|köpürmek tehevvür|1 (noun)|öfkelenme|köpürme|kızma|öfke teheyyüç|1 (noun)|coşma|heyecanlanma tehi|1 (noun)|boş tehir|1 (noun)|erteleme|geciktirme|asıntı|tavik tehir etmek|1 (noun)|ertelemek|geciktirmek tehirli|1 (noun)|geciktirilmiş|ertelenmiş|gecikmeli|rötarlı|atılı tehirsiz|1 (noun)|gecikmesiz tehlikeden|1 (noun)|ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz|maceracı tehlikeler|1 (noun)|keçi kurttan kurtulsa gergedan olur tehlikeli atık|1 (noun)|fiziksel tehlikeli kimyasallar|1 (noun)|fiziksel tehlikeli|1 (noun)|korkulu|kazalı|muhataralı|çekinceli|ağır|akabe|cafcaflı|cambaz|ciddî|korumak|kötü|kritik|macera aramak|maceraya atılmak|mühlik|şakası yok|tekin değil tehlike|1 (noun)|muhatara|çekince|ateş|korku tehlikesiz|1 (noun)|emin|iyicil|korkusuz|muhatarasız|selim tehyiç|1 (noun)|coşturma|heyecanlandırma tehyiç etmek|1 (noun)|coşturmak|heyecanlandırmak te|1 (noun)|işte|tellür teizm|1 (noun)|tanrıcılık tekabetçi|1 (noun)|kompetitif tekabül etmek|1 (noun)|karşılamak tekabül|1 (noun)|karşılama|karşı olum tek adam|1 (noun)|lider tekâlif|1 (noun)|teklifler|vergiler|salmalar tekalif|1 (noun)|vazifeler|yükler|sorumluluklar tekâmül etmek|1 (noun)|gelişmek|olgunlaşmak tekâmül|1 (noun)|olgunluk|olgunlaşma|evrim|gelişim|gelişme tekâpu|1 (noun)|dalkavukluk tekâsüf etmek|1 (noun)|toplanmak|yoğunlaşmak tekâsüf|1 (noun)|yoğunlaşma|toplanma|sıkışma|derişme tekâsül|1 (noun)|üşengeçlik|üşenme|gevşeklik|tembellik tekaüt|1 (noun)|emekli|emeklilik|oturmak|emekli olmak tekaütlük|1 (noun)|emeklilik tekavvüs|1 (noun)|kavislenme tekbencilik|1 (noun)|diyen|solipsizm tek biçim|1 (noun)|standart tekbuyurganlık|1 (noun)|monarşi tekçe|1 (noun)|müfret tek çenekliler|1 (noun)|buğdaygiller|zambakgiller|palmiyeler|salepgiller|ananasgiller tekçilik|1 (noun)|monizm|bircilik tekçi|1 (noun)|monist|birci tekdir|1 (noun)|azarlama|paylama tekdir etmek|1 (noun)|azarlamak|paylamak tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir|1 (noun)|nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir tekdizer|1 (noun)|monotip tekdizim|1 (noun)|monotip tek durmamak|1 (noun)|yaramazlık tekdüze|1 (noun)|değişmeksizin|düzenli|değişmeyerek|muttarit|yeknesak|monoton|bitevi|biteviye|kuru|tek örnek tekdüzelik|1 (noun)|yeknesaklık|monotonluk|biteviyelik|sıkıntı tekebbür|1 (noun)|kibirlenme|büyüklenme|çalım|kurum|azamet tekeffül etmek|1 (noun)|yükümlenmek tekeffül|1 (noun)|yükümlenme tekehhün|1 (noun)|kahinlik tekelci|1 (noun)|inhisarcı|benimseme tekelcilik|1 (noun)|inhisarcılık tekeline|1 (noun)|fikir tekel|1 (noun)|inhisar|monopol|patent tekellüf|1 (noun)|gösteriş|özenme|özeniş tekellüm|1 (noun)|söyleme|konuşma tekemmül etmek|1 (noun)|olgunlaşmak|yetkinleşmek|erginleşmek tekemmül|1 (noun)|olgunlaşma|yetkinleşme tekercik|1 (noun)|disket tekerçalarcı|1 (noun)|diskjokey tekerçalar|1 (noun)|disk-player|albüm tek erkçilik|1 (noun)|monarşizm tek erkçi|1 (noun)|monarşist tek erklik|1 (noun)|monarşi tekerlekleri|1 (noun)|traktör tekerlekli|1 (noun)|tekerli|araba|karavan|lokomotif tekerlek pabucu|1 (noun)|arabaların tekerleksiz|1 (noun)|kondisyon bisikleti tekerlek|1 (noun)|teker|tegrek tekerleme|1 (noun)|çoğunlukla tekerlemek|1 (noun)|yuvarlamak|döndürmek tekerlenmek|1 (noun)|yuvarlanmak|dönmek|uğraşmak tekerli|1 (noun)|tekerlekli tekerrür etmek|1 (noun)|tekrarlanmak|yinelenmek tekerrür|1 (noun)|tekrarlanma|yinelenme teker|1 (noun)|tekerlek|değer|kıymet|çevre|yöre|daire|saldırgan|mütecaviz|disk tekesakalı|1 (noun)|birleşikgillerden|bileşikgillerden tekessür|1 (noun)|çoğalma|artma tekessür etmek|1 (noun)|çoğalmak|artmak tek eşlilik|1 (noun)|monogami|tek evlilik tek eşli|1 (noun)|monogam|tek evli tek evlilik|1 (noun)|tek eşlilik tek evli|1 (noun)|tek eşli tekevvün|1 (noun)|oluş|oluşma|doğuş tekeymüs|1 (noun)|kimüs tekfin etmek|1 (noun)|kefenlemek tekfin|1 (noun)|kefenleme tekgövde|1 (noun)|yekpare|monoblok tekhnetyum|1 (noun)|tc te?kîd|1 (noun)|düğümlenme|düğümleme tekiden|1 (noun)|üsteleyerek tekidi|1 (noun)|pekiştirmeli tekid|1 (noun)|kuvvetlendirmek tekil|1 (noun)|teklik|müfret|çoğul|ev|geldim tekin|1 (noun)|boş|uğurlu tekin değil|1 (noun)|uğursuz|tehlikeli tekinik|1 (noun)|güvenilir|iyi|münasip|uygun tekinsiz|1 (noun)|uğursuz|tabu|netameli tekir|1 (noun)|selender tekit etmek|1 (noun)|pekiştirmek|üstelemek|kuvvetleştirmek|sağlamlaştırmak|pekitmek tekit|1 (noun)|kuvvetleştirme|sağlamlaştırma|üsteleme|pekitme tekiz|1 (noun)|monomer tekke|1 (noun)|dergâh tekkuma|1 (noun)|ağaçkakan teklemek|1 (noun)|kekelemek tekler|1 (noun)|yegân teklif etmek|1 (noun)|önermek teklifler|1 (noun)|tekâlif teklifli|1 (noun)|resmî teklif|1 (noun)|öneri|önerme teklifsizce|1 (noun)|ahbapça|lâubalî teklifsiz konuşma|1 (noun)|samimî teklifsiz|1 (noun)|samimî|lâubalî teklik|1 (noun)|kelimelerde|çoğul|ev-im|tek|tekil|müfret|ferdiyet|vahdet tekme|1 (noun)|çifte|tepik|tepme tekmelemek|1 (noun)|tepiklemek tekmeleyen|1 (noun)|depegen tekmeleyici|1 (noun)|bönger tekmil etmek|1 (noun)|bitirmek|tümlemek tekmil haberi|1 (noun)|tekmil tekmillemek|1 (noun)|tamamlamak|bütünlemek|bitirmek tekmil|1 (noun)|tamamlama|bitirme|bütün|tüm|eksiksiz|tekmil haberi tekneci|1 (noun)|tekne tekne|1 (noun)|ineç|havza|omurga|alabora olmak|sürüklenmek|tekneci tekneleri|1 (noun)|dalgakıran tekniğin|1 (noun)|çağcıl teknik adam|1 (noun)|teknikçi teknikçi|1 (noun)|teknisyen|tekniker|teknik adam|uygulayımcı teknik direktör|1 (noun)|taktik tekniker|1 (noun)|teknikçi|uygulayımcı teknik ressam|1 (noun)|mühendislik teknik yazar|1 (noun)|broşür teknik|1 (noun)|yol|yöntem|fizik|kimya|beceri|uygulayım|uygulayımsal|bilişim|bilişim ağı|çevre yönetimi|dergi|fen|uran teknisyen|1 (noun)|teknikçi|uygulayımcı teknokrasi|1 (noun)|uygulayımcıerki teknokrat|1 (noun)|uygulayımcı teknoloji|1 (noun)|yordamlık|uygulayım bilimi|uygulayımbilim tek örnek|1 (noun)|yeknesak|tekdüze tekraren|1 (noun)|tekrarlanarak|defalarca tekrar etmek|1 (noun)|yinelemek tekrarlamak|1 (noun)|yinelemek|ikilemek|tazelemek|tekrir etmek tekrarlama|1 (noun)|replikasyon|yineleme tekrarlanarak|1 (noun)|mükerreren|tekraren tekrarlanmak|1 (noun)|yinelenmek|tekerrür etmek|yenilenmek tekrarlanması|1 (noun)|bıkmak|tekrar|usanmak tekrarlanma|1 (noun)|tekerrür tekrarlanmış|1 (noun)|mükerrer tekrarlatmak|1 (noun)|yineletmek tekrarlayıcı|1 (noun)|obsesyon tekrarlı|1 (noun)|mükerrer tekrar|1 (noun)|yine|gene|işin|tekrarlanması|yeniden|yineleme|gerisingeri tekrir etmek|1 (noun)|tekrarlamak tekrir|1 (noun)|yinelem tekruhçuluk|1 (noun)|unanimisme teksif etmek|1 (noun)|yoğunlaştırmak|toplamak|sıklaştırmak teksif|1 (noun)|yoğunlaştırma|sıklaştırma|koyulaştırma|toplama teksir|1 (noun)|çoğaltma teksir etmek|1 (noun)|çoğaltmak tekstil baskı teknikeri|1 (noun)|boyanması tekstil|1 (noun)|dokuma|dokumacılık|mensucat|sodyum sülfat tekstil teknikeri|1 (noun)|iplik|dokuma|örme|boya|baskı|terbiye tekst|1 (noun)|metin tek tanrıcılık|1 (noun)|insanın|evreni|monoteizm tektanrıcılık|1 (noun)|tevhit tek tanrıcı|1 (noun)|monoteist tektenci|1 (noun)|perakendeci tekten|1 (noun)|perakende tektonik|1 (noun)|kaymaoluşum|kaymaoluşumsal tek tük|1 (noun)|az|seyrek tektürel|1 (noun)|özellikleri|homojen tekucay|1 (noun)|monopol tekvin etmek|1 (noun)|yaratmak tekvin|1 (noun)|oluşturma|yaratış|yaratma tek|1 (noun)|yalnız|hareketsiz|uslu|biricik|yegâne|yalnızca|salt|sadece|hiç|hiçbir|sessiz|bir|bir numara|birice|birlik|dek|ilk ve son|münferit|nazar boncuğu|şazimet|teferrüt|teklik|tenha|ünik|vahit|yek|yekta tekyazım|1 (noun)|monografi tekzip etmek|1 (noun)|yalanlamak tekzip|1 (noun)|yalanlama tela|1 (noun)|delici|delen|tolu|olgun|bilge|armağan|adak|sungu telâffuz edilmek|1 (noun)|söylenmek|boğumlanmak telaffuz etmek|1 (noun)|sesletmek telâffuz etmek|1 (noun)|söylemek telaffuz|1 (noun)|sesletim telâffuz|1 (noun)|söyleyiş|söyleniş|boğumlanma|söylem telâfi etmek|1 (noun)|karşılamak telafi etmek|1 (noun)|ödünlemek telâfi|1 (noun)|karşılama telafi|1 (noun)|ödünleme telâki|1 (noun)|buluşma|kavuşma telâkki|1 (noun)|anlayış|görüş|sayma telakki etmek|1 (noun)|anlamak telâkki etmek|1 (noun)|saymak telâşa düşmek|1 (noun)|telâşlanmak telâşa düşürmek|1 (noun)|telâşlandırmak telâş almak|1 (noun)|endişelenmek telâşa vermek|1 (noun)|aceleye telaş|1 (noun)|bir korkak bir orduyu bozar|buşku telâş;|1 (noun)|düzeltme işareti telâşe müdürü|1 (noun)|telâşe nazırı telâşe nazırı|1 (noun)|telâşe müdürü telâşe|1 (noun)|telâş telâş etmek|1 (noun)|endişelenmek|telâşlanmak telâşına dalmak|1 (noun)|aceleyle telâş|1 (noun)|kaygı|tasa|endişe|kargaşa|sıkıntı|dağdağa|haykırmak|içi içine sığmamak|sakin sakin|telâşe telâşla|1 (noun)|fellek fellek|fellik fellik|yelalim telâşlandırmak|1 (noun)|telâşa düşürmek telâşlanmak|1 (noun)|endişelenmek|kaygılanmak|alev almak|ateş almak|ateşalmak|ayağa kalkmak|baygınlık geçirmek|eli ayağı dolaşmak|eli ayağıdolaşmak|etekleri zil çalmak|telâş etmek|telâşa düşmek telaşlanmak|1 (noun)|paniğe kapılmak telâşlı|1 (noun)|aceleci|ana baba günü|ayakta|civcivli|çarpıntılı|fıldır|fırtına gibi|pürtelâş telaşlı|1 (noun)|aceleci|evgin telâşsız|1 (noun)|soğukkanlılıkla|şaşırmadan telcikler|1 (noun)|elyaf telcik|1 (noun)|lif telefat|1 (noun)|savaş|yitik telef etmek|1 (noun)|öldürmek|mahvetmek|eskitmek|kırmak|yıpratmak telef olmak|1 (noun)|ölmek|mahvolmak telefoncu|1 (noun)|santralci telefonda|1 (noun)|jeton|sinyal telefon|1 (noun)|haberleşme servisi nezaretçisi|haberleşme teknikeri|hat|hat bekçisi|hat çekmek|iletişim|kanal|radyolink|telekomünikasyon teknikeri telefotografi|1 (noun)|fotoğraf|resim telef|1 (noun)|öldürme|yıpratma telekız|1 (noun)|fahişe telekinezi|1 (noun)|uza devim|ötedevim|uzadevim telekomünikasyon|1 (noun)|haber|yazı|resim|radyo|uziletişim|uz iletişim telekomünikasyon mühendisi|1 (noun)|tesis|işletme telekomünikasyon teknikeri|1 (noun)|radyo|telefon|data|kurulması telekomünikasyon teknisyeni|1 (noun)|faaliyet|tesis teleks|1 (noun)|uzçektirim|haber geçmek telek|1 (noun)|uçma|yelek telemekanik|1 (noun)|uzaktarım teleme peyniri|1 (noun)|teleme teleme|1 (noun)|peynir|teleme peyniri telemetre|1 (noun)|uzaklıkölçer telem|1 (noun)|uzyazar teleobjektif|1 (noun)|uzakçeker teleoloji|1 (noun)|erek bilimi telepati|1 (noun)|öteduyum|uza duyum telesimek|1 (noun)|yorulmak|zayıflamak telesinema|1 (noun)|telesine telesine|1 (noun)|telesinema teleskop|1 (noun)|ırakgörür|ince tıraşcı|perdahçı telesmek|1 (noun)|acele etmek teles|1 (noun)|yıpranmış televizyon alıcısı|1 (noun)|televizyon televizyonda|1 (noun)|sunucu televizyon|1 (noun)|uzgöreç|camekânlı kutu|e-öğrenme|iletişim|kitle iletişim aracı|makyaj odası|müzik dolabı|televizyon alıcısı|uzaktan kumanda telfin|1 (noun)|takoz telgraf çekmek|1 (noun)|tellemek telgrafçı|1 (noun)|mesaj|muhabere memuru telgraf çiçeği|1 (noun)|beyaz telgrafçiçeği|1 (noun)|birçeneklilerden|beyaz telgrafları|1 (noun)|haberci telgraf|1 (noun)|uzyazdırım|gönderi|gönderici|hat|iletişim|kanal|telyazı telh|1 (noun)|acı telhis etmek|1 (noun)|özetlemek telhis|1 (noun)|özet|özetleme|kısaltma telif etmek|1 (noun)|uzlaştırmak|bağdaştırmak telif|1 (noun)|uzlaştırma telik|1 (noun)|şapka telin etmek|1 (noun)|kargımak tel'in etmek|1 (noun)|lânetlemek|kargımak tel'in|1 (noun)|kargıma|kargış telin|1 (noun)|lanetleme|kargıma|kargış telken|1 (noun)|ağaçkakan telkih|1 (noun)|aşılama|aşı telkin|1 (noun)|aşılama|esinleme|talkın telkin etmek|1 (noun)|aşılamak|esinlemek tellâl|1 (noun)|çağırtmaç tellâliye|1 (noun)|tellâllık tellallık|1 (noun)|münadilik tellâllık|1 (noun)|tellâliye tellal|1 (noun)|münadî tellemek|1 (noun)|telgraf çekmek tellendirmek|1 (noun)|nargile teller|1 (noun)|elyaf telli balıkçıl|1 (noun)|okar telli|1 (noun)|divane|piyano|saz|senfoni orkestrası|yanmaz tel|1 (noun)|lif|tencere|hırdavat|kangal|makara|örmek|yağlıkçı telli otobüs|1 (noun)|troleybüs telli turna|1 (noun)|turnagillerden tellür|1 (noun)|60|kalkojen|te telmih|1 (noun)|anıştırma telsel|1 (noun)|polip telsiz|1 (noun)|haberleşme servisi nezaretçisi teltikli|1 (noun)|hatalı|kusurlu teltiksiz|1 (noun)|kusursuz|hatırsız|yanlışsız|hatasız teltik|1 (noun)|yanlış|hata telve|1 (noun)|rüsub|rüsup tel-vih|1 (noun)|açıklamak telvih|1 (noun)|açıklamak telvis etmek|1 (noun)|kirletmek|pisletmek telvis|1 (noun)|kirletme|pisletme telyazı|1 (noun)|telgraf temadi etmek|1 (noun)|sürmek|uzamak temadi|1 (noun)|sürme|uzama tema|1 (noun)|görüş|ana konu|tem temasa geçmek|1 (noun)|görüşmek temas|1 (noun)|değme|değinme|bahsetme|ulaşım|bağlantı|dokunma|münasebet|değini|görüşme|ilişki|değinti|dokunuş|kontak|tegiş|toku temas etmek|1 (noun)|dokunmak|değmek|değinmek|bahsetmek|görüşmek temaşa etmek|1 (noun)|seyretmek|bakmak|görünçlemek temaşa|1 (noun)|oyun|temsil|piyes|tiyatro|seyretme temaşa sanatı|1 (noun)|oyun|temsil|piyes|tiyatro tema, tem|1 (noun)|düşünce|görüş temayül etmek|1 (noun)|eğilmek|eğinmek|yönsemek temayül|1 (noun)|yönseme|meyletme|eğilim temayüz etmek|1 (noun)|sivrilmek|seçkinleşmek temayüz|1 (noun)|sivrilme|seçkinleşme tembele iş buyur sana akıl ögretsin|1 (noun)|tembel tembele kapını ört demişler, yel eser örter demiş|1 (noun)|tembel tembel|1 (noun)|haylaz|üşengeç|üşengen|ağır canlı|atıl|doğduğuna bin pişman|erincek|haymana|hımbıl|kalp|kokmuş|püsür|salpa|tembele iş buyur sana akıl ögretsin|tembele kapını ört demişler, yel eser örter demiş|uluk|uyuntu|uyuşuk|üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi|yatuk tembelleşmek|1 (noun)|kesel gelmek|tembelliği tutmak tembelliği tutmak|1 (noun)|tembelleşmek tembellik|1 (noun)|atalet|ateme|kesel|lapacılık|rehavet|tekâsül|teseyyüp tembellikten|1 (noun)|paslanmak tembihatta bulunmak|1 (noun)|uyarmak tembihat|1 (noun)|tembihler|uyarı tembih etmek|1 (noun)|uyarmak|söylemek|uyandırmak tembihlemek|1 (noun)|uyarmak|hatırlatmak tembihler|1 (noun)|tembihat tembihli|1 (noun)|uyarılmış|hatırlatılmış tembih|1 (noun)|uyarı|uyarma|uyandırma|ikaz|uyarım temcit|1 (noun)|recep temdit etmek|1 (noun)|uzatmak|sürdürmek temdit|1 (noun)|uzatma|sürdürme temeddüh etmek|1 (noun)|övünmek temeddüh|1 (noun)|övünme temeddün|1 (noun)|uygarlaşma|medenîleşme temek|1 (noun)|pencere temel|1 (noun)|ana|esas|asıl|baz|asliye|baş|bel kemiği|belkemiği|birincil|çizgi|erzik|gerçek|kök|mebna|omurga|taban|töz|üs|yapı taşı|zemin temel atmak|1 (noun)|girişmek temel bilimler|1 (noun)|kimya|biyoloji temelden|1 (noun)|cezrî temel direği|1 (noun)|büyük temeli|1 (noun)|alfabe|kaide|köksüz temelinden|1 (noun)|esasen temellendirmek|1 (noun)|yerleştirmek temellenmek|1 (noun)|yerleşmek temelleşmek|1 (noun)|yerleşmek|esaslanmak temelleşme|1 (noun)|teessüs temellice|1 (noun)|asaleten temelli|1 (noun)|sürekli|kalıcı|devamlı|daimî|büsbütün|tamamen|asaleten temellus|1 (noun)|kurtulmak temelsiz|1 (noun)|asılsız|yanlış|batıl|boktan|fos|safsata|safsatacı temel tanecik|1 (noun)|çekincikler|ortacıklar temel taşı|1 (noun)|dayanak|esas temel tutmak|1 (noun)|kökleşmek|yerleşmek temeluk|1 (noun)|yaltaklanmak temennah|1 (noun)|temenna temenna|1 (noun)|temennah temenni|1 (noun)|dileme|dilek|yakarı temenni etmek|1 (noun)|dilemek temerküz|1 (noun)|birikme|yığılma temerküz etmek|1 (noun)|derişmek temerküz kampı|1 (noun)|toplama kampı temerrüt|1 (noun)|direnim|direnme|ödemezlik temessül|1 (noun)|benzeşme|özümleme temettü hissesi|1 (noun)|kâr payı temettü|1 (noun)|kazanç temevvüç|1 (noun)|dalgalanma temeyyüz etmek|1 (noun)|sivrilmek temeyyüz|1 (noun)|sivrilme temhir|1 (noun)|mühürleme teminat|1 (noun)|garanti|güvence temin etmek|1 (noun)|sağlamak temin|1 (noun)|sağlama|gerçekleştirme|sağlamlaştırma temirçal|1 (noun)|kılıç temir|1 (noun)|demir temiren|1 (noun)|ok temir yalup|1 (noun)|demirci te­miz|1 (noun)|affan temize çıkarmak|1 (noun)|aklandırmak temiz|1 (noun)|kirli|lekeli|pis|pak|yanlışsız|necip|nezih|iyi|düzgün|adamakıllı|çok|abak|ak|ak pak|akata|akbacı|akbala|akbuğra|akman|analı kuzu, kınalı kuzu|apağ|arca|arı|arınmış|aydınlık|belî|berrak|cennete çevirmek|çiçek gibi|duru|eksiksiz|elez|erden|eygi|giydirip kuşatmak|harbi|iffetli|inci gibi|kar gibi|kılıklı|masum|masumane|masume|mısmıl|münezzeh|nurlanmak|nurlu|pakize|pırlanta gibi|saf|safi|sili|şerif|tahire|yılduru|yunmuş|yüğnük|yüzü gülmek temizleme|1 (noun)|deterjan|tanzifat|tasfiye|tecimevi temizlemek|1 (noun)|arıtmak|paklamak|sakıncalı|bitirmek|tüketmek|öldürmek|ağda yapmak|almak|ayıklamak|çalmak|kazımak|öğürtlemek|ponzalamak|süpürmek|tasfiye etmek|temizlik yapmak|tozunu almak|tozunu atmak temizlenme|1 (noun)|arınma temizlenmek|1 (noun)|arınmak|paklanmak|bitirmek|öldürülmek|ağartılmak|aklanmak|fırçalanmak|pak olmak|taharet almak|yunmak temizlenmiş|1 (noun)|musaffa|münakkah temizleyici|1 (noun)|mutahhir temizliğinden|1 (noun)|arslan yatağından bellidir temizlik görevlisi|1 (noun)|süpürme|paspaslama|parlatma|yıkama|cilalama|ovma temizlik malzemesi|1 (noun)|deterjan|süpürge temizlik|1 (noun)|saffet|nezafet|öldürme|analı kuzu, kınalı kuzu|arılık|bekâret|harbilik|ismet|kapıcı|meydancı|nezahet|paklık|safiyet|sililik|taharet|yüzakı temizlik yapmak|1 (noun)|temizlemek temiz pak|1 (noun)|tertemiz temkin|1 (noun)|ağırbaşlılık|sakınım temkinli|1 (noun)|toktak temmuz|1 (noun)|orak|orak ayı temperatür|1 (noun)|sıcaklık tempo|1 (noun)|vuruş|gidiş|ilerleyiş|tarz|ezgi temre|1 (noun)|egzama temren|1 (noun)|ok|cirit ucu|peykan temrin|1 (noun)|bellengeç|alıştırma|bellembeç|bellemcelik temriye|1 (noun)|kara yosunu temsilcilik|1 (noun)|mümessillik temsilci|1 (noun)|mümessil|ajan|represant temsil etmek|1 (noun)|özümlemek|gösterimlemek temsil|1 (noun)|oyun|simgeleme|örnek|özümleme|gösteri|andırış|görünge|temaşa|temaşa sanatı temş|1 (noun)|sevinmek tem|1 (noun)|tema temyiz|1 (noun)|ayıtgu temyiz mahkemesi|1 (noun)|yargıtay tenafür|1 (noun)|kakışma|kakofoni tenakus|1 (noun)|azalma|eksilme tenakuz|1 (noun)|çelişme|çelişki|tutmazlık tenasuh|1 (noun)|reenkarnasyon tenasüh|1 (noun)|reenkarnasyon|ruh göçü tenasül|1 (noun)|üreme tenasüpsüz|1 (noun)|uygunluk tenasüp|1 (noun)|yakışma|oran|orantı tenazur|1 (noun)|bakışım|simetri tenbe|1 (noun)|at tencere dibin kara, seninki benden kara|1 (noun)|kötülük tencere|1 (noun)|kapaklı|kap kacak|tel tendürüst|1 (noun)|dinç|sağlam teneffüs etmek|1 (noun)|yaşamak|solumak teneffüs|1 (noun)|solunum|koku tenekeci|1 (noun)|lehimleyen teneke|1 (noun)|kesme|kutu|tenke teneşir horozu|1 (noun)|teneşir kargası teneşir kargası|1 (noun)|teneşir horozu teneşir|1 (noun)|salacak|ölü salı tenevvü|1 (noun)|çeşitlenme|çeşitlilik tenevvür|1 (noun)|aydınlanma tenevvür etmek|1 (noun)|aydınlanmak tenezzüh|1 (noun)|gezinti tenezzül|1 (noun)|alçalma|inme|aşağılama|kibirsizlik|düşme tenezzül etmek|1 (noun)|alçalmak tengirlek|1 (noun)|yuvarlak tengiz|1 (noun)|cengiz tenha|1 (noun)|ıssız|yalnız|tek|boş|hali|kenar tenhalaşmak|1 (noun)|boşalmak|ıssızlaşmak|ıssız kalmak|ıssızlık çökmek|itsiz köye dönmek|yalnızlaşmak tenhalık|1 (noun)|ıssızlık|yalnızlık tenik|1 (noun)|azim|kararlılık tenis|1 (noun)|alantopu|alan topu tenis kortu|1 (noun)|kort tenke|1 (noun)|teneke tenkıye|1 (noun)|lavman tenkidî|1 (noun)|eleştirmeli|eleştirili|eleştirel tenkil|1 (noun)|uzaklaştırma tenkisat|1 (noun)|azaltmalar|eksiltmeler tenkis|1 (noun)|azaltma|eksiltme tenkis etmek|1 (noun)|azaltmak|eksiltmek tenkitçi|1 (noun)|eleştirici|eleştirmen|eleştirmeci|müntakid tenkitçilik|1 (noun)|eleştiricilik tenkit|1 (noun)|eleştirme|eleştiri|noktalama tenkit etmek|1 (noun)|eleştirmek tenkitli|1 (noun)|eleştirmeli tennure|1 (noun)|yakasız|yırtmaçlı tenor|1 (noun)|sanatçı ten rengi|1 (noun)|et rengi tensikat|1 (noun)|düzenlemeler tensik|1 (noun)|düzenleme|düzeltme tensik etmek|1 (noun)|düzeltmek tensip|1 (noun)|yaraştırma tensör|1 (noun)|gerey tenşi|1 (noun)|eşit|adil|adaletli tentene|1 (noun)|dantel|dantelâ tenteneli|1 (noun)|dantelâlı|dantelli tenvirat|1 (noun)|aydınlatma|ışıklandırma tenvir|1 (noun)|aydınlatma|ışıklandırma tenvir etmek|1 (noun)|aydınlatmak|ışıklandırmak ten|1 (noun)|vücut|cilt|deri|et|izik tenya|1 (noun)|şerit|abdestbozan|solucanlar tenzih|1 (noun)|arılama tenzilat|1 (noun)|iskonto tenzilât|1 (noun)|iskonto|ıskonto|indirim tenzilatlı|1 (noun)|iskontolu tenzilâtlı|1 (noun)|iskontolu|indirimli|ındirimli|ıskontolu tenzilâtsız|1 (noun)|indirimsiz|ıskontosuz tenzilatsız|1 (noun)|iskontosuz tenzil etmek|1 (noun)|indirmek|indirilmek tenzil|1 (noun)|indirme|azaltma|çıkartma|aşağılatma tenzîl|1 (noun)|inzal|nuzul|kur'an teokrasi|1 (noun)|din erki|dincierki teokratik|1 (noun)|dincierkil teolog|1 (noun)|ilâhiyatçı|tanrıbilimci|tanrı bilimci teoloji|1 (noun)|ilâhiyat|tanrıbilim|tanrı bilimi teoman|1 (noun)|sis|duman|tuman teorik kimya, nazarî kimya|1 (noun)|kuramsal kimya teorik|1 (noun)|kuramsal|nazarî teorikman|1 (noun)|kuramca teori|1 (noun)|kuram|nazariye teorisyen|1 (noun)|kuramcı|nazariyeci tepe|1 (noun)|belen|doruk|etek|kaban|kıran|ortaç|tübe|tübek|tüm|yer adı|yığın|zirve tepeden bakmak|1 (noun)|küçümsemek tepeden inme|1 (noun)|beklenmedik|şaşırtıcı tepeden inmeci|1 (noun)|jakoben tepeden inmecilik|1 (noun)|jakobenizm tepeden tırnağa|1 (noun)|herkes|herşey tepeden|1 (noun)|yukarıdan tepegöz|1 (noun)|dikkatsizce|derslerde tepe lâmbası|1 (noun)|cankurtaran tepeleme|1 (noun)|doruklama tepelemek|1 (noun)|hırpalamak tepeli akbaba|1 (noun)|kondor tepelikli|1 (noun)|kardinal kuşu tepeli pelikan|1 (noun)|dalmaçya pelikanı tepeli tarla kuşu|1 (noun)|tepeli|tepeli toygar tepeli|1 (noun)|tepeli tarla kuşu tepeli toygar|1 (noun)|tepeli tarla kuşu tepesi atmak|1 (noun)|beyni atmak tepesine dikilmek|1 (noun)|yanında tepesinin tası atmak|1 (noun)|sinirlenmek|kızmak tepesinin tasını attırmak|1 (noun)|sinirlenmek tepesi|1 (noun)|öfkelenmek|küngür|uç tepesi üstü|1 (noun)|tepetaklak tepetaklak|1 (noun)|tepetakla|tepesi üstü tepetakla|1 (noun)|tepetaklak tepetarla|1 (noun)|örnekköy tepe tepe kullanmak|1 (noun)|sakınmadan|esirgemeden|hoyratça tephir|1 (noun)|buharlaşma|buharlaştırma|buğulama tephirhane|1 (noun)|buğu evi tepi|1 (noun)|içtepi|itki tepiklemek|1 (noun)|tekmelemek tepik|1 (noun)|tekme tepilenim|1 (noun)|impulsion tepinmek|1 (noun)|diretmek|debelenmek tepirlemek|1 (noun)|elemek tepkebilim|1 (noun)|reflexology tepken|1 (noun)|kimyasal örüt tepke|1 (noun)|yansı|refkeks|refleks tepki|1 (noun)|aksülâmel|reaksiyon|akis|yansı tepkici|1 (noun)|reaksiyoner tepkili|1 (noun)|jet tepkime işlergesi|1 (noun)|ürünleri tepkime|1 (noun)|reaksiyon|teamül tepkin|1 (noun)|tepkiyen|reaktif tepkir|1 (noun)|reaktör tepkiyen|1 (noun)|tepkin tepmek|1 (noun)|güçlükle|tazelenmek|depreşmek|bastırılmak|itilmek|reddetmek tepme|1 (noun)|tekme teprenmek|1 (noun)|deprenmek tepreşmek|1 (noun)|depreşmek tepsi|1 (noun)|fincan|tabak|geniş teradüf|1 (noun)|eşanlamlılık terakki etmek|1 (noun)|ilerlemek|ılerlemek terakki göstermek|1 (noun)|geliştiğini terakki|1 (noun)|ilerleme|yükselme|gelişme terakkiperver|1 (noun)|ilerici teraküm|1 (noun)|birikme|yığılma teraküm etmek|1 (noun)|birikmek|yığılmak terane|1 (noun)|ezgi|makam|nağme terapi|1 (noun)|sağaltım|tedavi|iyileştirme|ıyileştirme terasa|1 (noun)|teras teraslamak|1 (noun)|sekilemek teraslama|1 (noun)|sekileme teraslanmak|1 (noun)|sekilenmek teras|1 (noun)|taraça|seki|ayazlık|avlu|set|ayvan|eyvan|tahtaboş|terasa teratofobi|1 (noun)|şekilsiz teravih|1 (noun)|teravi teravi namazı|1 (noun)|teravi teravi|1 (noun)|teravi namazı|teravih terazi|1 (noun)|zodyakta|mizan|vücudun|burçlar kuşağı|tarta|vezne|zodyak terbi|1 (noun)|dördün|dörtleme terbî|1 (noun)|dördün|dörtleme terbiyeci|1 (noun)|eğitimci|pedagog|müeddib|rab terbiye|1 (noun)|eğitim|görgü|tekstil teknikeri terbiye etmek|1 (noun)|eğitmek|tabaklamak terbiyelemek|1 (noun)|eğitmek terbiyeli köfte|1 (noun)|kıyma|soğan terbiyeli maymun gibi|1 (noun)|itaatkâr terbiyeli|1 (noun)|müeddep|adabımuaşeret|adam gibi|arguş|çelebi|denli|dinler|edepli|edibane|efendiden bir adam|kadın kadıncık|keleş|melek|müeddeb terbiyesi|1 (noun)|kaba terbiyesiz|1 (noun)|ahlâksız|baskısız|çarliston marka kereste|edepsiz|hergele|it kopuk|kaba|kapaksız|piç|şenlik görmemiş|terbiyesizce terbiyesizcesine|1 (noun)|terbiyesizce terbiyesizce|1 (noun)|terbiyesiz|edepsizce|lâubaliyane|terbiyesizcesine terbiyesizleşme|1 (noun)|edepsizleşme terbiyesizleşmek|1 (noun)|edepsizleşmek terbiyesizlik|1 (noun)|edepsizlik terbiyevi|1 (noun)|eğitici|eğitimsel|eğitsel|pedagojik terbiyevî|1 (noun)|eğitimsel|eğitsel terbiyeye|1 (noun)|kaba terbiyum|1 (noun)|tb tercih elmek|1 (noun)|seçmek|yeğlemek tercih etmek|1 (noun)|yeğlemek tercihli|1 (noun)|raciha tercih|1 (noun)|yeğleme|seçme|yendün tercüman|1 (noun)|çevirici|dilmaç|çevirmen|mütercim|dragoman|tilmaç tercümanlık|1 (noun)|çeviricilik|dilmaçlık tercüman olmak|1 (noun)|anlatmak tercüme|1 (noun)|çeviri|çevirme tercüme etmek|1 (noun)|çevirmek tercümeihâl|1 (noun)|biyografi|öz geçmiş tercümeihal|1 (noun)|özgeçmiş|yaşamöyküsü terden|1 (noun)|koltukluk ter dökmek|1 (noun)|yorulmak terebentin|1 (noun)|ince|renksiz|terementi|mum boyası terecci|1 (noun)|dilekleme tereçe|1 (noun)|ınce|narin|zarif tereddi etmek|1 (noun)|soysuzlaşmak|yozlaşmak tereddi|1 (noun)|yozlaşma|soysuzlaşma|yozluk tereddüt etmek|1 (noun)|duraksamak|duraklamak|ikirciklenmek tereddüt|1 (noun)|kararsızlık|duraksama|çekinti|ikircik|ikirciklik tereddütle|1 (noun)|duraksayarak tereddütlü|1 (noun)|duraksamalı|bîkarar tereddütsüz|1 (noun)|duraksamasız|duraksamadan tereke|1 (noun)|bırakıt|miras terekeme|1 (noun)|karapapak terekküp|1 (noun)|birleşme|bileşme terekküp etmek|1 (noun)|birleşmek terementi|1 (noun)|terebentin terennüm etmek|1 (noun)|anlatmak|şakımak terennüm|1 (noun)|ötme|anlatma tereotu|1 (noun)|dereotu teres|1 (noun)|pezevenk teressüp|1 (noun)|çökelme terettüp etmek|1 (noun)|gerekmek terettüp|1 (noun)|gerekme tere|1 (noun)|turpgillerden|gedime tereyağı|1 (noun)|aşyağı|kültürcü|mercimek çorbası|patates çorbası|piruhi|sarı yağ|sütçülük|vejetarizm tereyağından kıl çeker gibi|1 (noun)|kolayca terfian|1 (noun)|yükselerek terfih etmek|1 (noun)|ferahlatmak|gönendirmek|iyileştirmek|ıyileştirmek terfih|1 (noun)|ferahlatma|gönendirme terfi|1 (noun)|yükseltme|yükselme|ilerleme tergal|1 (noun)|terilen tergemek|1 (noun)|bırakmak terilen|1 (noun)|tergal terilgen|1 (noun)|diri|canlı|hazır|tetik|tetikte terim|1 (noun)|sanat|ıstılah|bilim|emek|zahmet|soyluluk|şeref|onur|nurlu|toplantı|dernek|had|fehva|tabîr teriş|1 (noun)|derleme|toparlama|birleştirme|birleştirici teritoryal|1 (noun)|yerel terk|1 (noun)|bırakma|ayrılma|vazgeçme terk etme|1 (noun)|antre terk etmek|1 (noun)|bırakmak|ayrılmak|salıvermek|vazgeçmek|bakmamak terketmek|1 (noun)|farımak terkip|1 (noun)|birleşim|birleştirme|tamlama|takım|bileşim|bireşim terkip etmek|1 (noun)|birleştirmek|bileştirmek|oluşturmak terk-i vefâ|1 (noun)|ahdinden terleten|1 (noun)|terletici terletici|1 (noun)|terleten terlik|1 (noun)|başlık|deri|babıç|çedik|şippek termal enerji|1 (noun)|ısıl erke termik|1 (noun)|ısıl termik, termal|1 (noun)|ısıl terminal|1 (noun)|otobüs|duralga|uçbirim termin|1 (noun)|randevu termit|1 (noun)|akkarınca|divik termitler|1 (noun)|akkarıncalar termiye|1 (noun)|acı bakla|delice bakla|gâvur baklası|koyun baklası|kurt baklası|yaban baklası|yahudi baklası termodinamik|1 (noun)|ısıldevimbilim termoelektrik çifti|1 (noun)|termoelektrik pil termoelektrik pil|1 (noun)|termoelektrik çifti termograf|1 (noun)|sıcaklıkyayar termokimya|1 (noun)|ısılkimya termometre|1 (noun)|sıcakölçer|sıcaklıkölçer|derece termometri|1 (noun)|sıcaklıkölçüm termopil|1 (noun)|ısılpil termosfer|1 (noun)|ısı yuvarı termostat|1 (noun)|ısıdenetir ternek|1 (noun)|dernek|toplantı terorist|1 (noun)|yıldırmacı|tedhişçi|terörcü terorizm|1 (noun)|tedhişçilik terörcü|1 (noun)|örgütçü|terorist|yıldırıcı|tedhişçi|terörist|yıldırmacı terörist|1 (noun)|yıldırmacı|tedhişçi|terörcü|yıldırıcı terörizm|1 (noun)|tedhişçilik terörle mücadele polisi|1 (noun)|yakalama terör|1 (noun)|yıldırma|korkutma|tedhiş|sindirme|tehdit tersane|1 (noun)|gemilik|tezgâh tersbakışımlı|1 (noun)|antisimetrik ters|1 (noun)|elverişsiz|münasebetsiz|huysuz|sert|arkası|zıt|karşıtı|abraş|aksi|aykırı|aynasız|çarpık|devre|domuz|hilâf|karşıt|lânet|pahal|ters ters|zıtlanmak tersine|1 (noun)|beklenilenin|bilakis|aksine|bilâkis tersine dönmek|1 (noun)|beklenildiği tersinmek|1 (noun)|hiddetlenmek tersinme|1 (noun)|rücu tersi|1 (noun)|tirsi|fışkı tersiyer|1 (noun)|üçüncül terslemek|1 (noun)|azarlamak|sapartayı vermek tersleme|1 (noun)|saparta terslenmek|1 (noun)|sapartayı yemek tersleşmiş|1 (noun)|çatık terslik|1 (noun)|aksilik|aksaklık|sakatlık ters tarafından kalkmak|1 (noun)|huysuzlanmak ters ters|1 (noun)|ters ters türs|1 (noun)|gelişigüzel|rastgele tertemiz|1 (noun)|pirüpak|günahsız|lekesiz|suçsuz|abbak|ak pak|alnının akı ile|arı sili|gıcır gıcır|pırıl pırıl|temiz pak|tiril tiril|yepyeni ter ter|1 (noun)|direnmek|istememek|sinirlenmek tertibat|1 (noun)|düzen|düzenleniş|sistem tertîb|1 (noun)|sıralama tertip|1 (noun)|düzenleniş|düzenleme|düzen|sıralama|hazırlama|hile|komplo|dizgi|kuruluş|yol|organizasyon|yasan tertip etmek|1 (noun)|düzenlemek|hazırlamak|dizmek|düzmek|kurmak|tasımlamak tertiplemek|1 (noun)|sıraya|düzenlemek|hazırlamak|hâle yola koymak tertipleme|1 (noun)|yaratu tertiplenmek|1 (noun)|düzenlenmek|hazırlanmak tertipleyici|1 (noun)|düzenleyen tertipli|1 (noun)|düzenli|hazırlanmış|nizamlı|yaratun tertipsiz|1 (noun)|dağınık|düzensiz|savruk|nizamsız tertipsizlik|1 (noun)|düzensizlik|nizamsızlık terütaze|1 (noun)|körpe terviç|1 (noun)|destekleme|diriltmece terviç etmek|1 (noun)|desteklemek ter|1 (noun)|yapışkan|renksiz|arak|bıçılgan terza rima|1 (noun)|örüşük üçlü terzihane|1 (noun)|terzi terzilerin|1 (noun)|manken terzilik|1 (noun)|dikiş terzi|1 (noun)|terzihane|dikme|süsleme|dikişçi terziye dinlen demişler, ayağa kalkmış|1 (noun)|yoruculuk tesadüfen|1 (noun)|düşgele|rastlantıyla|hasbelkader|kazara tesadüf etmek|1 (noun)|rastlamak|düşgelmek|karşılaşmak tesadüfî|1 (noun)|raslantı tesadüfi|1 (noun)|rastlantısal tesadüf|1 (noun)|rastlantı|rast geliş|rast tesahup|1 (noun)|benimseme tesahup etmek|1 (noun)|benimsemek tesanüt|1 (noun)|dayanışma|omuzdaşlık teselli|1 (noun)|avunma|avuntu|avunç|abınç|avınç|avıngu|avutma|yuvanç teselli bulmak|1 (noun)|avunmak teselli etmek|1 (noun)|avutmak tesellüm görevlisi|1 (noun)|içecek teselsül etmek|1 (noun)|kesintisiz teselsül|1 (noun)|zincirleme|sıra|silsile tesettürlü|1 (noun)|örtünen tesettür|1 (noun)|örtünme|saklanma teseyyüp|1 (noun)|kayıtsızlık|tembellik|ihmalcilik teshilat|1 (noun)|kolaylaştırmalar teshil etmek|1 (noun)|kolaylaştırmak teshil|1 (noun)|kolaylaştırma teshin etmek|1 (noun)|ısıtmak teshin|1 (noun)|ısıtma teshir|1 (noun)|büyüleme teshir etmek|1 (noun)|büyülemek|fethetmek tesik|1 (noun)|gübrelik tesir|1 (noun)|etki|etkileme|etkime tesir etmek|1 (noun)|etkilemek|dokunmak|etkilendirmek|işlemek tesirli|1 (noun)|etkili|fecî|yanık tesirsiz|1 (noun)|etkisiz|nötr tesisatçı|1 (noun)|döşemci|döşeyici tesisatçılık|1 (noun)|döşemcilik tesisat|1 (noun)|döşem|kurumlar|donanım|elektronik mühendisi tesis etmek|1 (noun)|kurmak|oluşturmak tesisi|1 (noun)|elektrik teknisyeni|gemi mühendisi tesisini|1 (noun)|elektrik istihsal mühendisi|elektrik mühendisi|havacılık mühendisi tesisler bütünü|1 (noun)|kompleks tesis|1 (noun)|yapma|kurma|kuruluş|düzen|kurum|makine mühendisi|telekomünikasyon mühendisi|telekomünikasyon teknisyeni tes'it etmek|1 (noun)|kutlamak tes'it|1 (noun)|kutlama tesit|1 (noun)|kutlama teskere|1 (noun)|sedye teskin|1 (noun)|acı|öfke|yatıştırma teskin etmek|1 (noun)|dindirmek|acı|öfke|yatıştırmak|yumuşatmak teslim|1 (noun)|bırakma|devretme|doğrulama teslim etmek|1 (noun)|bırakmak|devretmek|yatırmak teslimiyetçi|1 (noun)|kabullenmiş teslis|1 (noun)|üçleme tesmiye|1 (noun)|adlandırma|ad koymak tesmiye binnakis|1 (noun)|karşıtlama tesmiye etmek|1 (noun)|adlandırmak tesniye|1 (noun)|ikil tespih ağacı|1 (noun)|tespih çalısı|çin leylağı tespih böceği|1 (noun)|kabuklulardan|karada tespih çalısı|1 (noun)|tespih ağacı tespih|1 (noun)|kuka|tebisgi tespit|1 (noun)|belirleme|saptama|tutturma tespit etmek|1 (noun)|oturtmak|saptamak|tutturmak tesri|1 (noun)|çabuklaştırma|hızlandırma tesri etmek|1 (noun)|çabuklaştırmak|hızlandırmak testere balığı|1 (noun)|marangoz balığı testere|1 (noun)|destere|diş test etmek|1 (noun)|ölçmek|denemek|sınamak testi kebabı|1 (noun)|kaynama testi|1 (noun)|kulplu|suyu getiren de bir, testiyi kıran da testis|1 (noun)|er bezi|husye|torba|yumurta test|1 (noun)|sınav|sınama|yoklama|olgu tesvit|1 (noun)|karalama tesviye aleti|1 (noun)|düzeç tesviyeci|1 (noun)|metal tesviye|1 (noun)|düzleme|ödeme|verme|düzeçleme tesviye etmek|1 (noun)|düzlemek|ödemek tesviye ruhu|1 (noun)|kabarcıklı düzeç tesviyeruhu|1 (noun)|su terazisi teşbih|1 (noun)|benzetme|benzeti teşbih etmek|1 (noun)|benzetmek teşci|1 (noun)|cesaretlendirme|yüreklendirme teşci etmek|1 (noun)|yüreklendirmek teşdit|1 (noun)|sağlamlaştırma teşebbüse geçmek|1 (noun)|girişmek teşebbüs etmek|1 (noun)|girişmek|kalkışmak|yeltenmek|çalışmak teşebbüs|1 (noun)|girişim|girişme|müsaraat teşeke|1 (noun)|şikayet teşekkül etmek|1 (noun)|oluşmak|belirmek|kurulmak|olmak teşekkül|1 (noun)|kuruluş|örgüt|kurulma|oluşma|oluşum|oluş|uşum teşekkür etmek|1 (noun)|minnettar olmak teşekkürname|1 (noun)|teşekkür teşekkür|1 (noun)|teşekkürname teşerrüf etmek|1 (noun)|onurlanmak|şereflenmek teşerrüf|1 (noun)|şereflenme|onurlanma teşetti|1 (noun)|kışlama teşettüt|1 (noun)|ayrılma|dağılma teşevvüş|1 (noun)|karışıklık teşhirci|1 (noun)|göstermeci|göstermeyi|ut açıcı teşhircilik|1 (noun)|göstermecilik|ut açıcılık teşhir etmek|1 (noun)|göstermek|sergilemek teşhir|1 (noun)|gösterme|sergileme teşhir hastalığı|1 (noun)|göstermecilik teşhis etmek|1 (noun)|seçmek|tanımak teşhis|1 (noun)|tanıma|seçme|kişileştirme|tanı|tanılama|sonda teşkilâtçılık|1 (noun)|örgütçülük teşkilatçı|1 (noun)|örgütçü teşkilâtçı|1 (noun)|örgütçü teşkilâtıesasiye kanunu|1 (noun)|anayasa teşkilâtlandırılmak|1 (noun)|örgütlendirilmek teşkilâtlandırılma|1 (noun)|örgütlendirilme teşkilatlandırmak|1 (noun)|örgütlemek teşkilâtlandırmak|1 (noun)|örgütlemek|örgütlendirmek teşkilâtlandırma|1 (noun)|örgütleme|örgütlendirme teşkilatlanmak|1 (noun)|örgütlenmek teşkilâtlanmak|1 (noun)|örgütlenmek teşkilâtlanma|1 (noun)|örgütlenme teşkilatlı|1 (noun)|örgütlü teşkilâtlı|1 (noun)|örgütlü teşkilât|1 (noun)|organizasyon|örgüt teşkilat|1 (noun)|örgüt teşkilâtsız|1 (noun)|örgütsüz teşkil etmek|1 (noun)|oluşturmak|kurmak|sayılmak teşkil|1 (noun)|oluşturma|oluşum|örgütleme teşmil etmek|1 (noun)|kapsatmak|yaymak teşmil|1 (noun)|yayma|genişletme|yayılma teşne olmak|1 (noun)|özlemek teşne|1 (noun)|susamış teşrifat|1 (noun)|törencilik|törendüzen|törensellik|etiket teşrif etmek|1 (noun)|onurlandırmak|şereflendirmek|buyurmak teşrif|1 (noun)|şereflendirme|buyurma|onurlandırma teşrih|1 (noun)|açımlama|anatomi|iskelet teşrih etmek|1 (noun)|açımlamak teşrii|1 (noun)|yasamalı teşriî|1 (noun)|yasamalı teşriki mesai|1 (noun)|işbirliği teşrikimesai|1 (noun)|iş birliği teşri kuvveti|1 (noun)|yasama gücü teşrinievvel|1 (noun)|ekim teşrinisani|1 (noun)|kasım|son teşrin|sonteşrin teşri|1 (noun)|yasama teşvikçi|1 (noun)|özendiren|isteklendiren|teşvikkâr teşvik etmek|1 (noun)|isteklendirmek|özendirmek|kışkırtmak teşvik|1 (noun)|isteklendirme|özendirme teşvikkâr|1 (noun)|teşvikçi|isteklendirici teşviş|1 (noun)|karıştırma|bulandırma teşyi etmek|1 (noun)|uğurlamak|geçirmek teşyi|1 (noun)|uğurlama tetabuk etmek|1 (noun)|uymak tetabuk|1 (noun)|uyma tetanos|1 (noun)|kazıklıhumma|kazıklı humma tetebbu|1 (noun)|araştırma|irdeleme tetebbu etmek|1 (noun)|araştırmak|irdelemek tetik|1 (noun)|çevik|dikkatli|uyanık|nazik|apiko|terilgen tetikçi|1 (noun)|suikastçı tetik davranmak|1 (noun)|anında tetikdur|1 (noun)|alarm tetikte|1 (noun)|alesta|müteyakkız|terilgen tetik üstünde beklemek|1 (noun)|hazır|dikkatli tetkikat|1 (noun)|araştırmalar|incelemeler tetkik etmek|1 (noun)|incelemek|araştırmak tetkik|1 (noun)|inceleme|soruşturma tevabi|1 (noun)|maiyet tevafuk|1 (noun)|uyma tevahhuş etmek|1 (noun)|ürkmek tevahhuş|1 (noun)|ürkme|ürküntü tevakki etmek|1 (noun)|sakınmak|korunmak|çekinmek tevakki|1 (noun)|sakınma|korunma|çekinme tevakkuf|1 (noun)|durma|duraklama|eğleşme tevakkuf etmek|1 (noun)|durmak|eğleşmek|eğlenmek tevakkuf mahalli|1 (noun)|durak tevarüs etmek|1 (noun)|kalmak|kalıt almak tevatür|1 (noun)|söylenti tevazu|1 (noun)|gösterişsizlik|mahviyyet tevazulu|1 (noun)|uysal tevbih|1 (noun)|paylama tevcih etmek|1 (noun)|yöneltmek|çevirmek|makam tevcih|1 (noun)|yöneltme|makam|ikizleme tevdiat|1 (noun)|yatırım|mevduat tevdi etmek|1 (noun)|vermek|bırakmak|yatırmak tevdi|1 (noun)|verme|bırakma|onaylanması teveccüh etmek|1 (noun)|yönelmek teveccüh|1 (noun)|hoşlanma|sevme tevek|1 (noun)|asma|kavun|çotuk tevekkeli|1 (noun)|boşuna|sebepsiz|rastgele|boşyere tevekkül etmek|1 (noun)|kadere tevekkülle|1 (noun)|inşallahla maşallahla tevellüt|1 (noun)|doğum|doğma tevellütlü|1 (noun)|doğumlu tevessü etmek|1 (noun)|genişlemek|yayılmak tevessü|1 (noun)|genişleme|yayılma tevessül|1 (noun)|başlama|girişme tevessül etmek|1 (noun)|girişmek|başvurmak tevettür|1 (noun)|gerilme|gerilim tevfikan|1 (noun)|uyarak tevhid|1 (noun)|allah'ı tevhit|1 (noun)|birleştirme|tektanrıcılık|birleme tevhit etmek|1 (noun)|birleştirmek tevil|1 (noun)|çevri|çevirmece tevilli|1 (noun)|müevvel tevir|1 (noun)|türlü tevkici|1 (noun)|nişancı tevkif|1 (noun)|durdurma|tutuklama tevkif etmek|1 (noun)|tutuklamak|alıkoymak|durdurmak tevkifhane|1 (noun)|tutukevi|tutuk evi tevlit|1 (noun)|doğurtma|doğurma|oluşturma tevlit etmek|1 (noun)|doğurmak|doğurtmak|oluşturmak tevriye|1 (noun)|artsama tevsi etmek|1 (noun)|genişletmek|yaymak tevsi|1 (noun)|genişletme|yayma tevsik|1 (noun)|belgeleme tevsik etmek|1 (noun)|belgelemek tevşih|1 (noun)|akrostiş tevziat|1 (noun)|dağıtmalar|üleştirmeler|dağıtım|dağıtma tevzi|1 (noun)|dağıtma|üleştirme|dağıtım tevzi etmek|1 (noun)|dağıtmak|üleştirmek textuellement|1 (noun)|metince teyakkuz|1 (noun)|uyanıklık|saklık teyel|1 (noun)|ilinti teyellemek|1 (noun)|ilgilemek|ilintilemek teyellenmiş|1 (noun)|teyelli teyelli|1 (noun)|teyellenmiş teyeng|1 (noun)|sincap teyidat|1 (noun)|teyitler|sağlamalar|doğrulamalar teyit|1 (noun)|doğrulama|gerçekleme|taplak teyit etmek|1 (noun)|doğrulamak|gerçeklemek|sağlamlaştırmak teyitler|1 (noun)|teyidat teymur|1 (noun)|demir teyp|1 (noun)|sesalıcı|müzik dolabı teysıran|1 (noun)|ıspatula teyze|1 (noun)|ana yarısı|dayze|kuzen|kuzin|teyze, ana yarısıdır teyze, ana yarısıdır|1 (noun)|teyze teyze oğlu|1 (noun)|teyzezade teyzezade|1 (noun)|teyze oğlu tezahürat|1 (noun)|belirme|belirti|gösteri tezahür|1 (noun)|belirme|görünme|gözükme|oluşma|belirti|görünüm tezahür etmek|1 (noun)|belirmek|görünmek|gözükmek tezat|1 (noun)|karşıtlık|kontrast|çelişki|antagonizma tezatlı|1 (noun)|karşıtlı|çelişkili|kontrastlı tezayüt|1 (noun)|çoğalma|artma tezayüt etmek|1 (noun)|çoğalmak|artmak tez beri|1 (noun)|kolaylıkla|çabukça tez canlı|1 (noun)|aceleci tezce|1 (noun)|çabucak tezek|1 (noun)|kesek|basma|gübre|kemre tezekkür|1 (noun)|hatırlama tezelden|1 (noun)|çabucak tez elden|1 (noun)|çabucak|çarçabuk tezellül|1 (noun)|aşağılanma|bayağılaşma tezelzül|1 (noun)|sarsılma|sallanma tezene|1 (noun)|mızrap|çalgıç|kemik|maden|pena tezevvüc|1 (noun)|hûtun|izdivâc tezevvüç etmek|1 (noun)|evlenmek tezevvüç|1 (noun)|evlenme tezgâhbaşı yapmak|1 (noun)|meyhanelerde tezgâhçı|1 (noun)|aldatmak tezgâh|1 (noun)|kahve|tersane|stant tezgâhtar|1 (noun)|kahve|barmen|tezgahtar tezgâhtarlık etmek|1 (noun)|methetmek tezgahtar|1 (noun)|tezgâhtar tezgenin|1 (noun)|çoktürel tezlendirme tezgen|1 (noun)|katalizör|kimyasal örüt tezgenlemek|1 (noun)|katalizlemek tezgenli tepkime|1 (noun)|katalitik reaksiyon tezgensel|1 (noun)|katalitik tezhip|1 (noun)|yaldızlama|süsleme|bezeme tezi yok|1 (noun)|hemen|derhal tezkereci|1 (noun)|tezkireci tezkere|1 (noun)|pusula|betik|kâğıt|mazeret kâğıdı|tezkire tezkeresini eline vermek|1 (noun)|kovmak tezkireci|1 (noun)|tezkereci tezkire|1 (noun)|tezkere tezkîr|1 (noun)|hatırlatma tezkiye|1 (noun)|aklama tezleşmek|1 (noun)|çabuklaşmak tezleşme|1 (noun)|tezlik tezleştirmek|1 (noun)|tacil etmek tezleştirme|1 (noun)|tacil tezlik eylemi|1 (noun)|tezlik fiili tezlik fiili|1 (noun)|kolaylığı|tezlik eylemi tezlik|1 (noun)|tezleşme tezniyat|1 (noun)|becet tez|1 (noun)|sav|süratli|iddia|hızlı|ivedi|hızlılık|kaçma|ürkme|ürküntü|şiddet|şiddetli|acele|acil|argüman|çabuk|iflâs etmek tezürek|1 (noun)|heyecanlı|ateşli tezviç|1 (noun)|evlendirme tezvirat|1 (noun)|kovculuklar tezyid|1 (noun)|arttırmak|çoğaltmak tezyif|1 (noun)|adî|bayağı|eğlenme tezyif etmek|1 (noun)|aşağılamak|eğlenmek tezyifkâr|1 (noun)|aşağılayıcı|adî|kötü|bayağı tezyinat|1 (noun)|bezekler|süsler|bezek|bezeme|süsleme tezyin|1 (noun)|bezeme|süsleme|donama tezyin etmek|1 (noun)|bezemek|süslemek|donamak tezyini|1 (noun)|bezeksel|bezemelik|süslemelik tezyinî|1 (noun)|bezemecilikle|dekoratif tezyit|1 (noun)|çoğaltma|artırma tezyit etmek|1 (noun)|çoğaltmak|artırmak théatre de silence|1 (noun)|susmalı tiyatro therapist|1 (noun)|sağaltımcı think-tank|1 (noun)|beyin takımı th|1 (noun)|toryum tıbbi|1 (noun)|sağlıkbilimsel|başhekim tıbbi teknolog|1 (noun)|eğitimci tıbık|1 (noun)|sakin|asude tıfıl|1 (noun)|zayıf|acemi|toy tı|1 (noun)|geçmiş zaman tığ|1 (noun)|biz|iğne|işleme|tiğ tığ gibi|1 (noun)|ince|zayıf|dayanıklı tıh|1 (noun)|dışkısı tıkaçlanmamış|1 (noun)|tıkaçsız tıkaçlanmış|1 (noun)|tıkaçlı tıkaçlı|1 (noun)|tıkaçlanmış|tıkamalı tıkaçsız|1 (noun)|tıkaçlanmamış tıkalı|1 (noun)|kapanmış|tıkanmış|tutuk tıkamak|1 (noun)|deliğini|yol|su|akmaz|geçilmez|bekitmek|kapamak|occludere|sedd tıkamalı|1 (noun)|tıkaçlı tıkanan|1 (noun)|arık çekmek tıkanık|1 (noun)|tıkanmış tıkanmak|1 (noun)|bekinmek|pekişmek tıkanmış|1 (noun)|münsed|tıkalı|tıkanık tık delek|1 (noun)|ağaçkakan tık delen|1 (noun)|ağaçkakan tıkılmak|1 (noun)|dar|sıkışmak tıkırdayan|1 (noun)|tıkır tıkırında gitmek|1 (noun)|iyi tıkırında|1 (noun)|yolunda tıkır tıkır|1 (noun)|aksamadan tıkır|1 (noun)|tıkırdayan|para tıkışıklık|1 (noun)|izdiham tıkış tıkış|1 (noun)|dopdolu tıkız|1 (noun)|tıknaz|dolgun|kalın|yağlı|katı tıkmak|1 (noun)|zorla|iterek|sokmak|ıterek|sıkıştırmak tıknaz|1 (noun)|şişmanca|toplu|küp gibi|küpe dönmek|tıkız tıksıkıcan|1 (noun)|ağaçkakan tıksırıklı|1 (noun)|rahatsız tıktıca|1 (noun)|ağaçkakan tıktık deleğen|1 (noun)|ağaçkakan tılsım|1 (noun)|muska|çare|önlem|kuvvet|büyü|efsun|sihir|arpa|arvış|yaluy tımarcı|1 (noun)|pansumancı tımar etmek|1 (noun)|iyileştirmek tımarhane|1 (noun)|bimarhane tımarlı|1 (noun)|işlenmiş tımar|1 (noun)|zeamet tınaz|1 (noun)|yığın tıngıldamak|1 (noun)|tıngırdamak tıngıldatmak|1 (noun)|tıngırdatmak tıngırdamak|1 (noun)|tıngıldamak tıngırdatmak|1 (noun)|tıngıldatmak tıngır mıngır|1 (noun)|kuru|yavaş tıngır|1 (noun)|para|parasız|züğürt|boş tıngırtı|1 (noun)|tını tıngı|1 (noun)|tin|can|yaşam|kulağa tınglak|1 (noun)|efendi tınglar|1 (noun)|dinler|hürmetkar tınglatur|1 (noun)|sözü tınglayu|1 (noun)|munis tınglığ|1 (noun)|canlı|diri tını|1 (noun)|tınnet|vurgusu|ruhsal|ınanç|iman|tıngırtı tınlaç|1 (noun)|diyapazon tınlamak|1 (noun)|çınlamak tınlamalı|1 (noun)|taninli tınlama|1 (noun)|tanin|tınnet tınlayan|1 (noun)|tannan tınmak|1 (noun)|ilgilenmek tınmamak|1 (noun)|ilgilenmemek tınnet|1 (noun)|tınlama|çınlama|tını tın|1 (noun)|ruh|can|nefes tıntın|1 (noun)|boş|bomboş|bilgisiz|cahil tıpalamak|1 (noun)|tapalamak tıpalama|1 (noun)|tapalama tıpalanmak|1 (noun)|tapalanmak tıpalanma|1 (noun)|tapalanma tıpalı|1 (noun)|tapalı tıpasız|1 (noun)|tapasız tıpa|1 (noun)|tapa tıpatıp|1 (noun)|tastamam|eksiksiz|tamamen|upuygun|kip gelmek|tıpkı tıp elektroniği teknisyeni|1 (noun)|kullanım tıp|1 (noun)|hekimlik|tababet|sağlıkbilim|biyolog|pilot bölge tıpışlamak|1 (noun)|tapıklamak tıpı tıpına|1 (noun)|tastamam|aynen tıpkı|1 (noun)|aynı|tıpatıp|tamamıyla|benzeri|kelimesi kelimesine|tam tıpkıbasım|1 (noun)|desen|faksimile tıpkı çekim|1 (noun)|eş çekim tıpkıçekim|1 (noun)|fotokopi|eşçekim tıpkıçizer|1 (noun)|pantograf tıpkılık|1 (noun)|ayniyet tıpkısı|1 (noun)|aynı|anenge|örnek tırabzan babası|1 (noun)|kalın tıraş bıçağı|1 (noun)|jilet|ustura tıraş|1 (noun)|bıyık|kazıma|yülüme|yalan|asılsız|traş tıraşçı|1 (noun)|yalan|asılsız|palavracı tıraşı gelmek|1 (noun)|saçı tıraşlamak|1 (noun)|yontmak|kazımak|asılsız tıraşlanmış|1 (noun)|baget tıraşlı|1 (noun)|yontulmuş tıraşsız|1 (noun)|sakallı|sakalsız tırfan|1 (noun)|tırpan tırıl|1 (noun)|parasız|züğürt tırıs tırıs|1 (noun)|utanmış tırışka|1 (noun)|faydasız|nesne tırı vırı|1 (noun)|değersiz|boş tırkazlatmak|1 (noun)|sürgületmek tırkaz|1 (noun)|sürgü tırlatma|1 (noun)|delirme|çıldırma tırmalamak|1 (noun)|tırnaklamak|cırmalamak|cırnaklamak|tahriş etmek|tırmıklamak tırmalama|1 (noun)|tahriş tırmalanmak|1 (noun)|taharrüş etmek tırmalanma|1 (noun)|taharrüş|tahriş tırmalayan|1 (noun)|muharriş tırmananlar|1 (noun)|tırmanıcılar tırmanıcı|1 (noun)|dârıfülfül|kudretnarı|kuzu sarmaşığı|menekşe gülü tırmanıcılar|1 (noun)|tırmananlar tırmanma|1 (noun)|güçlenmesi|vücudu|suud tırmanmak|1 (noun)|yokuş|fiil tırmık|1 (noun)|deren|gelberi tırmıklamak|1 (noun)|tırmalamak tırnakçılık|1 (noun)|yankesicilik tırnakçı|1 (noun)|yankesici|tırtıkçı tırnak göstermek|1 (noun)|korkutmak tırnak|1 (noun)|keski|et unu|keratin|toyak tırnaklamak|1 (noun)|tırmalamak tırnaksı kemik|1 (noun)|küçük tırpana|1 (noun)|rina tırpandan geçirmek|1 (noun)|tırpanlamak tırpanla|1 (noun)|biçmek tırpanlamak|1 (noun)|tırpandan geçirmek tırpan|1 (noun)|ot|kerenti|tırfan|çalgı orağı|çalkı tırsmak|1 (noun)|ürkmek|korkmak|çekinmek tırsma|1 (noun)|ürkme|korkma|çekinme tırtık|1 (noun)|çentik tırtıkçı|1 (noun)|yankesici|tırnakçı tırtıklamak|1 (noun)|aşırmak|çalmak tırtık tırtık|1 (noun)|pürüzlü|çentikli tırtıl|1 (noun)|palet tırtılsı|1 (noun)|söğüt|kavak tırtırkçı|1 (noun)|yankesici tıs|1 (noun)|kaz|kedi tıslamak|1 (noun)|yılan tıynet|1 (noun)|yaradılış|huy|maya tibet öküzü|1 (noun)|yak|tibet sığırı tibet sığırı|1 (noun)|yak|tibet öküzü tibet'te|1 (noun)|yak ticanî|1 (noun)|gericilik ticanilik|1 (noun)|yobazlık ticani|1 (noun)|yobaz|gerici ticaret ataşesi|1 (noun)|ticarî ataşe ticarethane|1 (noun)|işletme|kârhane|tecim evi|tecimevi ticaret|1 (noun)|kâr|girişimci|iş|işletme|tecim ticarî ataşe|1 (noun)|ticaret ataşesi ticari reprezantör|1 (noun)|perakendecilere|kurumlara ticari|1 (noun)|tecimsel|bina tifdruk|1 (noun)|oygubaskı tifo|1 (noun)|karahumma|kara humma tiftik keçisi|1 (noun)|parlak|uzun|ankara keçisi tiftik|1 (noun)|moher tiftmek|1 (noun)|ditmek tifüs|1 (noun)|lekeli humma tigin|1 (noun)|prens|şehzade|burçigen tigrek|1 (noun)|çevre|daire tiğ|1 (noun)|tığ tîhû|1 (noun)|turaç tikağacı|1 (noun)|çiftçeneklilerden tike|1 (noun)|ekmek|lokma|dilim|az|azıcık|cüz|yutum tikel basınç|1 (noun)|basıncın tikel|1 (noun)|cüzî|kısmî|özgül|cüz'î|cüzi tikellik|1 (noun)|cüziyet tiken|1 (noun)|dikili|dik|dikmiş tikim|1 (noun)|parça|lokma tik|1 (noun)|kol tiksinç|1 (noun)|tiksinilen|iğrenç tiksindiren|1 (noun)|iğrenç tiksindirici|1 (noun)|menfur|bulandırıcı|iğrenç|kerih|mekruh tiksinerek|1 (noun)|kerhen tiksinilen|1 (noun)|bok|tiksinç tiksinme|1 (noun)|ikrah|istikrah|nefret|kerahet|kerh|tiksinti tiksinmek|1 (noun)|aş ermek|aşermek|buruşmak|iğrenmek|ikrah etmek|irkmek|istikrah etmek|midesi bulanmak|nefret etmek|yermek tiksinmeye|1 (noun)|ikrah getirmek tiksinmiş|1 (noun)|müteneffir tiksinti|1 (noun)|tiksinme|nefret|ikrahlık|irkinti|ürpermek tilbi|1 (noun)|dilek tilki|1 (noun)|köpekgillerden|sivri|tilki|tulki tilkikuyruğu|1 (noun)|birleşikgillerden|bileşikgillerden tilkinin dönüp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır|1 (noun)|sonunda tilmaç|1 (noun)|çevirmen|tercüman tilmen|1 (noun)|konuşkan|hatip|çenebaz tilmizlik|1 (noun)|öğrencilik tilmiz|1 (noun)|öğrenci|çırak tiltay|1 (noun)|etken|amil|neden tilun|1 (noun)|dolun|tolun|dolu|tam|eksiksiz|kusursuz tilya|1 (noun)|ıhlamur timagur|1 (noun)|merhametli|vicdanlı timbal|1 (noun)|vurma çalgılar timsah|1 (noun)|sürüngenlerden|alaban timsal|1 (noun)|sembol|örnek|simge timuçin|1 (noun)|çengiz timur|1 (noun)|demir timüs|1 (noun)|özden tiner|1 (noun)|inceltici tingildemek|1 (noun)|titreyerek tink-tank|1 (noun)|beyin takımı tin|1 (noun)|ruh|can|öz|soluk|nefes|yel|dinmiş|dingin|sakin|bitik|gök|göksel|tanrısal|diril|tıngı|üzüt tinselcilik|1 (noun)|spiritüalizm|ruhçuluk|spiritualizm tinselci|1 (noun)|spiritualist tinsel|1 (noun)|manevî|ruhî|ruhsal|spiritüel|abız tin tin|1 (noun)|sessiz tipik|1 (noun)|karakteristik tipo baskıcı|1 (noun)|kalıpta tipografi|1 (noun)|basım|basımcılık|düzbaskı|tipografya tipografya|1 (noun)|tipografi|basım tipolojik tasnif|1 (noun)|hikâye tipoloji|1 (noun)|örnekçeleme tipsiz|1 (noun)|beğenilmeyen|çirkin tip|1 (noun)|tür|çeşit|hikâye|roman|örnekçe|ülküt|model|sima|sistem tiraj|1 (noun)|gazete|kitap tiran|1 (noun)|acımasız|gaddar|despot tirbuşon|1 (noun)|burgu tire|1 (noun)|kısa çizgi|pamuk ipliği|sap|uzun çizgi tirendaz|1 (noun)|okçu|becerikli tirfil|1 (noun)|korunga|üçgül tirgeç|1 (noun)|diri|canlı tirig|1 (noun)|diri|canlı|güçlü tirigliğ|1 (noun)|dirlik|yaşam|geçim tiril|1 (noun)|can|ruh|yaşam|dirilik|canlılık|derlenme|derleniş tirildemek|1 (noun)|titremek tiril tiril|1 (noun)|ince|tertemiz tirim|1 (noun)|yaşam|geçim tiritlenmek|1 (noun)|tiritleşmek tiritleşmek|1 (noun)|tiritlenmek tirkiş|1 (noun)|kervan|kafile tiroit|1 (noun)|kalkanbezi|kalkan bezi tirpidin|1 (noun)|tirpit|tirpitil tirpitil|1 (noun)|tirpidin tirpit|1 (noun)|tirpidin tirsi|1 (noun)|hamsigillerden|tersi tirşe|1 (noun)|parşömen|gökyeşil|ak deri tirşik|1 (noun)|andırın doktoru tiryak|1 (noun)|bitkisel|panzehir tiryaki|1 (noun)|afyon|tütün|kahve|vazgeçemeyen tiryakilik|1 (noun)|iptilâ titanio|1 (noun)|titan titan|1 (noun)|titanio titanyum|1 (noun)|ti ti|1 (noun)|titanyum|geçmiş zaman titizce|1 (noun)|inceden inceye titiz|1 (noun)|huysuz|öfkeli|müşkülpesent|çakal|dikkatli|eline ayağına çabuk|kırnak|meraklı|yanaz|yunmuş titizlenmek|1 (noun)|öfkelenmek|huysuzlanmak|titizleşmek titizleşmek|1 (noun)|titizlenmek titizlikle|1 (noun)|inceden inceye titr|1 (noun)|ad|unvan|etiket|san titrek kavak|1 (noun)|kafkasya|sibirya titrek|1 (noun)|titreyen|ışıldamak|lerzan titremek|1 (noun)|bıngıldamak|raşelenmek|sallanmak|tirildemek|zıngırdatmak titreme|1 (noun)|lerze|râşe|sarsıntı|satlıcan|sıtma|zatülcenp titremlemek|1 (noun)|konuşmada titremleme|1 (noun)|tonlama titrem|1 (noun)|ton titreşim|1 (noun)|ihtizaz|vibrasyon titreşimli|1 (noun)|ötümlü|ürpertili titreşimsiz|1 (noun)|ötümsüz titreşir|1 (noun)|osilatör titreşme|1 (noun)|ihtizaz titreterek|1 (noun)|titrete titrete titrete titrete|1 (noun)|titreterek titretmek|1 (noun)|sarsmak titreyen|1 (noun)|titrek titreyerek|1 (noun)|sarsakça|tingildemek|titreye titreye titreye titreye|1 (noun)|titreyerek titreyiş|1 (noun)|lerze|raşe tiyara|1 (noun)|uçak tiyatroda|1 (noun)|kulis tiyatro|1 (noun)|dram|komedi|balkon|büvet|dekor|dekoratör|gösterim|gösterme hakkı|halk matinesi|ışıkçı|kostümcü|kültür sitesi|loca|matine|oyun yazarı|parter|partöner|programcı|reji|sahne ismi|sanatçı|seans|şeref locası|temaşa|temaşa sanatı|uyarlamak tiye almak|1 (noun)|eğlenmek tiz|1 (noun)|ince|cırlak|yırtık tl|1 (noun)|talyum tm|1 (noun)|tulyum toga|1 (noun)|doğa|tabiat|hilkat|yaratılış|huy|kalın|katı|yoğun|doymuş|usul|yordam|teamül togay|1 (noun)|tugan togo|1 (noun)|benin togu|1 (noun)|doğu|doğuş|vuruş|darbe toğaç|1 (noun)|topuz toğan|1 (noun)|doğan|şahin toğmak|1 (noun)|tokmak toğmuş|1 (noun)|doğmuş|canlı|yaşayan toğrulça|1 (noun)|doğan toğrul|1 (noun)|çakırdoğan|tuğrul|doğrulmak toğsık|1 (noun)|doğuş|doğum toğul|1 (noun)|doğulu|doğudan|doğum|doğuş toğulga|1 (noun)|tolga|tulga|miğfer toht|1 (noun)|tasma tohuma kaçmak|1 (noun)|yaşlanmak tohumlamak|1 (noun)|döllemek tohumlu bitkiler|1 (noun)|çiçekli bitkiler tohum|1 (noun)|spermatozoit|döl|nesil|sülâle|sülale|bider|ekecek|fidan yetiştiricisi tohum taslağı|1 (noun)|ovül tokaç|1 (noun)|tahtadan|topuz|taktak|vuraç toka etmek|1 (noun)|vermek toka|1 (noun)|kemer|tok|sert|katı|usul|yol|yordam|teamül|dövüş|vuruş|vuruşma|huy|hilkat|yaratılış|tutturmalık tokalıg|1 (noun)|tokluk|katılık|sertlik tokal|1 (noun)|olgun tokat atmak|1 (noun)|dolandırmak tokatçı|1 (noun)|dolandırıcı tokatçılık|1 (noun)|dolandırıcılık tokat|1 (noun)|tarla|şamar|beşkardeş|atmak|beş kardeş|dövüş tokat yemek|1 (noun)|dolandırılmak tok|1 (noun)|doymuş|sevgi|sevecenlik|canfes|dik|toka tokgözlü|1 (noun)|kanaatkâr tok gözlü|1 (noun)|tok gözlü tokluk|1 (noun)|tokalıg tokmakçı|1 (noun)|jigolo tokmak|1 (noun)|dibek kolu|döveç|düğeç|elçek|eldeç|dibelcek|soğu|soku|solku|salgı|salkı|sopa|çekiç|toğmak tokmak tokmak|1 (noun)|etli|kalın tokol|1 (noun)|kuma toksik madde|1 (noun)|solunum toksikoloji|1 (noun)|zehirle toktak|1 (noun)|tedbir|tedbirli|temkinli toku|1 (noun)|doğu|dövüş|temas|savaş tokum|1 (noun)|doğum|doğuş|yaşam|direnç|dayanıklılık tokurcun|1 (noun)|dokurcun tokurdamak|1 (noun)|hava tokurgak|1 (noun)|dokuma tokur|1 (noun)|gözü|cesur|dokur|dokumacı tokuş|1 (noun)|değiş tokuş tokuşma|1 (noun)|dek|sadme tokuşmak|1 (noun)|çarpışmak tokuşturmak|1 (noun)|çarpıştırmak tolan|1 (noun)|eşsiz|emsalsiz toldı|1 (noun)|doldu|dolu|doluluk|bütünlük|olgunluk|irilik|bilgelik|erginlik toldıkorgan|1 (noun)|anıt|lahit|abide tolerans|1 (noun)|hoşgörü|müsamaha toleranslı|1 (noun)|hoşgörülü|müsamahalı|hoşgörücü|müsamahakâr toleranssız|1 (noun)|hoşgörüsüz|müsamahasız toleranssızlık|1 (noun)|hoşgörüsüzlük|müsamahasızlık tolga|1 (noun)|migfer|miğfer|toğulga|tulga|tulgay tolgan|1 (noun)|dolgun|iri|dolu|acı|üzüntü|inleme tolkan|1 (noun)|dolgun tolkşov|1 (noun)|söz gösterisi tolmış|1 (noun)|dolmuş|dolu|olgun|bilge tol|1 (noun)|oda toluk|1 (noun)|dolu|olgun|yetkin|bilge|tuluk|tulum tolun|1 (noun)|tilun|tulun tolu|1 (noun)|tela tolüen|1 (noun)|ch toman|1 (noun)|duman|sis tomar|1 (noun)|kâğıt tomati|1 (noun)|domates tombalak|1 (noun)|şişman tombay|1 (noun)|manda|camış tombaz|1 (noun)|ponton tombik|1 (noun)|tombilya tombilya|1 (noun)|tombik tombul|1 (noun)|dolgun|şişman|şişkin|etli|yuvarlak|yağlı fındık|giresun yağlısı|mehmet arif|bıldır|fıstık|toraman|tulum|yoğun|yumuk tombullaşmak|1 (noun)|şişmanlamak tomburlak|1 (noun)|yuvarlak tomofil|1 (noun)|otomobil tomografi|1 (noun)|kesitçekim tomruk|1 (noun)|tomurcuk|tutukevi|felak tomurcuk|1 (noun)|cücük|domur|domurcuk|dürmece|gonca|tomruk tona|1 (noun)|giyimli|varlıklı|yakışıklı tonat|1 (noun)|donat|cömert tonatmış|1 (noun)|giydirmiş ton balığı|1 (noun)|orkinos tonga|1 (noun)|hile|düzen|tuzak tonguz|1 (noun)|domuz tonka|1 (noun)|tunga|kaplan|ıri|büyük|gösterişli tonlama|1 (noun)|titremleme|ezgi tonlu|1 (noun)|giyimli|şık|zengin|varlıklı|ötümlü|yumuşak ünsüz tonlu ünsüz|1 (noun)|c|d|g|ğ|j|ı|m|n|v|y|z tonmayster|1 (noun)|sesçi tonsuz ünsüz|1 (noun)|f|h|k|p|s|ş|t tonsuz|1 (noun)|yoksul|ötümsüz ton|1 (noun)|titrem|ayrınç|bürün tonton|1 (noun)|sevimli tonyukuk|1 (noun)|giysisi topak|1 (noun)|hayvanlarda|topluca|toplanmış|yığın topalak|1 (noun)|hünnapgillerden topallamak|1 (noun)|aksamak topal|1 (noun)|zangaç toparlacık|1 (noun)|yusyuvarlacık toparlak|1 (noun)|küre|kürevî|değirmi|top toparlak rakam|1 (noun)|toparlak sayı toparlak sayı|1 (noun)|toparlak rakam toparlamak|1 (noun)|dertop etmek toparlama|1 (noun)|teriş topa tutmak|1 (noun)|ağzını açıp gözünü yummak|saydırmak topbaş balık|1 (noun)|kefal topçeker|1 (noun)|gambot topçu|1 (noun)|futbolcu topik|1 (noun)|tahin|nohut topkapı|1 (noun)|celep top|1 (noun)|kumaş|ferde|toparlak|tamamen|bütünüyle|yığın|topluluk|bütünlük|erk|ateşlemek|başlık|bülte|dikmek toplaç|1 (noun)|kolektör toplak|1 (noun)|cami toplama|1 (noun)|cem|cemi|derç|dört işlem|hasatçı|icma|tahsil|teksif toplama kampı|1 (noun)|savaşta|temerküz kampı toplamak|1 (noun)|devşirmek|düzeltmek|şişmanlamak|bir araya getirmek|cem etmek|cemetmek|depo etmek|dermek|irkmek|kurmak|meş'|teksif etmek|vira etmek|yığmak toplamı|1 (noun)|ceman toplam|1 (noun)|mecmu|yekûn|global toplanak|1 (noun)|kamp toplanırlık|1 (noun)|ikişer toplanma|1 (noun)|haşir|içtima|inikat|inkıbaz|tecemmu|tekâsüf|üşüntü toplanmak|1 (noun)|şişmanlamak|cem olmak|derlenmek|dürülmek|içtima etmek|ikili çatı|tekâsüf etmek|toplaşmak|üşüşmek|yığılışmak|yuvalanmak toplanmış|1 (noun)|mecmu|munkabız|mütemerkiz|müterakim|topak|toplu toplantı|1 (noun)|içtima|buluşması|deri|derinti|dernek|miting|resmî elbise|suare|terim|ternek toplantıların|1 (noun)|salon toplardamar|1 (noun)|kanın|verit|vena toplaşım|1 (noun)|özdeciklerin toplaşmak|1 (noun)|toplanmak toplayan|1 (noun)|cami|deren toplayarak|1 (noun)|cem'an toplayıcı|1 (noun)|berçin toplubiçem|1 (noun)|stilistik topluca|1 (noun)|topak topluçalışım|1 (noun)|seminer toplu çalışım|1 (noun)|seminer|şölen toplu çalışma|1 (noun)|seminer toplu durum|1 (noun)|konjonktür toplu görünüm|1 (noun)|panorama toplu görüşme|1 (noun)|panel topluluğu|1 (noun)|budun topluluk adı|1 (noun)|alay|tabur|topluluk ismi topluluk ismi|1 (noun)|topluluk adı toplulukları|1 (noun)|sömürgecilik topluluk müktesebatı|1 (noun)|ab müktesebatı topluluk|1 (noun)|toplum|camia|cemiyet|ansambl|algu|barbar|blok|cemaat|cevfet|cumhur|dayanışık|ehil|katet|konsey|rahile|sosyete|tapkur|top|tüze|zümre topluluk töresi|1 (noun)|adabımuaşeret toplum bilimci|1 (noun)|içtimaiyatçı|sosyolog toplumbilim|1 (noun)|içtimaiyat|sosyoloji toplum bilimi|1 (noun)|içtimaiyat|sosyoloji toplum|1 (noun)|cemiyet|topluluk|algu|darboğazdan geçmek|kayıp vermek|maşer|sosyete|yığnak toplumculuk|1 (noun)|sosyalizm toplumcu|1 (noun)|sosyalist toplumdan|1 (noun)|mizantrop toplumdışılama|1 (noun)|aforoz toplumdışılamak|1 (noun)|aforoz etmek toplumdışılanmak|1 (noun)|aforoz edilmek toplumdurum|1 (noun)|sosyal statü toplumları|1 (noun)|tarih toplumölçer|1 (noun)|sosyometri toplumsal denge|1 (noun)|denge toplumsal|1 (noun)|içtimaî|sosyal|çevre|göç|maşerî|soysuzlaşmak toplumsal katman|1 (noun)|meslek|uğraş|saygınlık toplumsallaşmak|1 (noun)|sosyalleşmek toplumsallaşma|1 (noun)|sosyalleşme toplumsallaştırmak|1 (noun)|sosyalleştirmek toplumsallaştırma|1 (noun)|sosyalizasyon|sosyalleştirme toplumsal yapı|1 (noun)|sosyal yapı toplumu|1 (noun)|işlevcilik|kamuoyu|uslu toplumun|1 (noun)|dar boğaz toplu tabanca|1 (noun)|toplu toplu tartışma|1 (noun)|forum toplu|1 (noun)|toplanmış|şişko|tıknaz|toplu tabanca|topyekûn|türü|yığ topografik|1 (noun)|yerbetimsel topografyacı|1 (noun)|yerbetimci topografya|1 (noun)|yerbetim topoğraf|1 (noun)|topoğrafya uzmanı topoğrafya uzmanı|1 (noun)|topoğraf topoloji|1 (noun)|ilinge toponomi|1 (noun)|yer adı bilimi toprağı|1 (noun)|bir dikili ağacı olmamak toprakbastı|1 (noun)|ayakbastı toprakbilim|1 (noun)|agronomi toprak bilimci|1 (noun)|pedolog toprak bilimi|1 (noun)|kimyasal|pedoloji toprak doyursun gözünü|1 (noun)|gözünü toprak doyursun toprak|1 (noun)|kara|ülke|arazi|tarla|baba evi|baba ocağı|babaevi|bilye|bölge|budunçiyir|çanak|eşelemek|gerd|hâk|harç|keseklenmek|kumbara|kürek|taşıntı|topuk|türap|yer|yir toprak kayması|1 (noun)|kaya|heyelan|kayşa toprak olmak|1 (noun)|ölmek toprak rengi|1 (noun)|toprak sarısı toprak sarısı|1 (noun)|toprak rengi toprakta|1 (noun)|bakteri|kolibasil top sürme|1 (noun)|dripling toptancı|1 (noun)|arz zinciri|distrübütör|satış reklamcısı toptancıdan|1 (noun)|sokak satıcısı toptan|1 (noun)|tümüyle|bütünüyle|global|götürü|kabala|kâmilen|kapı kapamaca|topyekûn topu|1 (noun)|hepsi|tümü|futbol|orta|polo|tüm topuk kapmak|1 (noun)|dalma topuk|1 (noun)|ökçe|toprak topun|1 (noun)|gol yemek|taç topurgan|1 (noun)|ayak toput|1 (noun)|çökelti topu topu|1 (noun)|tamamı|hepsi topuz|1 (noun)|bolçak|çağın|çokan|toğaç|tokaç topyekûn|1 (noun)|bütün|toplu|toptan|top yekûn top yekûn|1 (noun)|topyekûn top yoluna gitmek|1 (noun)|bok yoluna gitmek top zambak|1 (noun)|zambak toraman|1 (noun)|tombul toran|1 (noun)|turan|duran|yaşayan|dirençli torba|1 (noun)|genellikle|pamuk|poşet|husye|testis torbaya koymak|1 (noun)|sağlamak torçuk|1 (noun)|kozalak toreador|1 (noun)|matador torik|1 (noun)|palamut torlak|1 (noun)|genç|toy|derviş|yahudi|çırak|acemi|ham torluk|1 (noun)|toyluk|acemilik tormış|1 (noun)|durmuş|yaşayan|yaşar|yaşam tormu|1 (noun)|yaşam tornacılıkta|1 (noun)|freze torpidobot|1 (noun)|torpido torpido gözü|1 (noun)|otomobillerde torpido|1 (noun)|muhrip|torpidobot torpil|1 (noun)|arka|bomba|kayırıcı torpil balığı|1 (noun)|uyuşturan balığı torsiyometre|1 (noun)|buruölçer torsiyon|1 (noun)|burulma tor|1 (noun)|toy|yabanî|olgunlaşmamış|ham|görgüsüz|çekingen|utangaç|acemi|mevki|mertebe|şeref|şereflilik|türeme|doğma|soy|gelişme|yayılma|ağ|tuzak|giysi|evlat|çocuk|nesil|zayıflık|incelik|hamlık tortu|1 (noun)|çökelti|rüsup|kalıntı|çökelek|posa|rüsub tortulanmak|1 (noun)|posalanmak tortulaşma|1 (noun)|deniz|göl|sedimantasyon|tortullaşma tortulaşmak|1 (noun)|tortullaşmak tortul bilimi|1 (noun)|sedimantoloji tortullaşmak|1 (noun)|tortulaşmak tortullaşma|1 (noun)|tortulaşma toru|1 (noun)|duruş|yaşam|bolluk|bereket|fazlalık|doru torug|1 (noun)|doruk toruk|1 (noun)|doruk|zirve|ınce|zayıf|ham|olmamış torum|1 (noun)|aygır|kul|köle|muti|bağlı torunlarının|1 (noun)|şahbaba torunlar|1 (noun)|kuşaklar|ahfat|füru toryum|1 (noun)|112|aktinit|th tosbağa|1 (noun)|kaplumbağa tos|1 (noun)|büngü toskana|1 (noun)|sanatsal tosun|1 (noun)|sağlıklı|kele|tozun tos vurmak|1 (noun)|süsmek total|1 (noun)|bütünsel totaliter|1 (noun)|bütüncül|erktekelci totem|1 (noun)|ağaç|ongun|eşya|burkan totemcilik|1 (noun)|ongunculuk|totemizm totemizm|1 (noun)|totemcilik|ongunculuk toto|1 (noun)|kıç|popo toyak|1 (noun)|tırnak toyan|1 (noun)|toy toyca|1 (noun)|acemice toycu|1 (noun)|düğüncü toyga çorbası|1 (noun)|toyga toygan|1 (noun)|genç|taze toygar|1 (noun)|turgay|tarla kuşu toyga|1 (noun)|toyga çorbası toygillerden|1 (noun)|toy toygur|1 (noun)|doymuş|olmuş|olgun toylak|1 (noun)|toy|karargah toyluk|1 (noun)|toy|acemilik|cahillik|cahillik etmek|çaylaklık|torluk toymaduk|1 (noun)|özlenen|hırslı|doyumsuz toymagur|1 (noun)|ıştahlı|obur toynak|1 (noun)|at|duynak toynaklılar|1 (noun)|at|eşek toy|1 (noun)|şölen|ziyafet|toygillerden|em|ilaç|doyum|doyumluluk|ordu|genç|gençlik|acemilik|çıraklık|acemi|acemi çaylak|alafranga bebesi|ana baba kuzusu|cim karnında bir nokta|çaylak|düğün|dünkü|dünkü çocuk|mektep çocuğu|tıfıl|tor|torlak|toyan|toylak|toyluk toytimur|1 (noun)|ermiş|kam|rahip tozak|1 (noun)|kavak tozan|1 (noun)|zerre|molekül tozarmak|1 (noun)|tozlaşmak tozlaşma|1 (noun)|döllenme|alogami tozlaşmak|1 (noun)|tozarmak tozluk|1 (noun)|getr tozmak|1 (noun)|gezip tozmak toz olmak|1 (noun)|kaçmak|uzaklaşmak toz|1 (noun)|töz|alerji|deterjan|gubar|künge|türap tozun|1 (noun)|tosun|düzen|uyumluluk tozunu almak|1 (noun)|hırpalamak|temizlemek tozunu atmak|1 (noun)|hırpalamak|temizlemek tögi|1 (noun)|cömert tögün|1 (noun)|çekici|yakışıklı töhmetlendirmek|1 (noun)|suçlandırmak töhmetli|1 (noun)|suçlanmış|kabahatli töhmet|1 (noun)|suçlama|kabahatli|kabahat töker|1 (noun)|döker tökezlemek|1 (noun)|tökezmek tökezmek|1 (noun)|tökezlemek tökü|1 (noun)|eli|cömert|müsrif töküş|1 (noun)|düğüş|savaş|vuruşma töleç|1 (noun)|ücret|yevmiye tölegen|1 (noun)|olgun|kamil|yetişkin tölis|1 (noun)|bölük|bölünmüş tölük|1 (noun)|tuluk|tulum tömbekici|1 (noun)|acem tömbeki|1 (noun)|nargile tütünü tör|1 (noun)|başköşe|türemek|çoğalmak|yaratılış|makam|mevki|usul|kural|teamül töre bilimi|1 (noun)|yarar|iyi|ilmiahlâk|etik törecilik|1 (noun)|ahlâkçılık töre dışıcılık|1 (noun)|amoralizm töre|1 (noun)|eksiksiz|kuralların|eğitim|görgü|gelenek|soyluluk|asalet|mükemmel|eğitimli|görgülü|gelenekçi|soylu|asil|adap|âdet|ahlak|anane|budun|yol törel|1 (noun)|ahlaki|töreli|töresel törelcilik|1 (noun)|ahlâkçılık|moralizm törelere|1 (noun)|suç|yolsuz törelerini|1 (noun)|halk bilimi töreli|1 (noun)|törel töremen|1 (noun)|görgülü törencilik|1 (noun)|teşrifat tören düzeni|1 (noun)|protokol törendüzen|1 (noun)|protokol|teşrifat törenlerde|1 (noun)|havaî fişek tören|1 (noun)|merasim|anma|kutlama|nişan|evlenme|töreye|soylu|necip|seçkin|seremoni|resim|törün tören salonu|1 (noun)|merasim salonu törensellik|1 (noun)|teşrifat törensiz|1 (noun)|merasimsiz töresel|1 (noun)|törel|türel töretanımaz|1 (noun)|immoral töretanımazlık|1 (noun)|immoralizm töreye|1 (noun)|tören|törülüg|törümçü|türemen|türener törkin|1 (noun)|kök|menşe|dip|soy törpü|1 (noun)|ince|ağaç|kurşun|raspa törpülemek|1 (noun)|inceltmek törpülenmiş|1 (noun)|törpülü törpülü|1 (noun)|törpülenmiş törtünç|1 (noun)|çarşamba törülüg|1 (noun)|töreye törümçü|1 (noun)|töreye törüm|1 (noun)|türeyiş|yaratılış törün|1 (noun)|soylu|soyluluk|tören|merasim|ihtiram törütgen|1 (noun)|yaratıcı|yaratan|halik töştük|1 (noun)|düş|rüya tövbe ayları|1 (noun)|büyük tövbe ayı ve küçük tövbe ayı töz|1 (noun)|cevher|kök|asıl|dip|temel|öz|heyula|toz tözlük|1 (noun)|öz|esas|asıl|kök|köklü|özlü tözün|1 (noun)|soylu|köklü trabzan|1 (noun)|merdiven korkuluğu tradisyonel|1 (noun)|geleneksel tradisyon|1 (noun)|gelenek trafik|1 (noun)|seyrüsefer|yoğunluk|gidiş geliş trafo|1 (noun)|dönüştürücü|transformatör tragedya|1 (noun)|trajedi trajedi|1 (noun)|ağlatı|tragedya|facia trajik|1 (noun)|feci trajikomik|1 (noun)|acıklı komedi traksiyon|1 (noun)|çekim traktör|1 (noun)|tekerlekleri|motor trakunya|1 (noun)|çarpan balığı trakya|1 (noun)|istanbul kekiği trampa|1 (noun)|takas|değiş|değiş tokuş|değişim|trok trampete|1 (noun)|trampet trampet|1 (noun)|trampete tramplen|1 (noun)|kayakta|sıçrama tahtası tramvay|1 (noun)|durak trança|1 (noun)|pullu|izmaritgillerden|ızmaritgillerden trankilizan|1 (noun)|yatıştırıcı transandan|1 (noun)|aşkın transandans|1 (noun)|aşkınlık transandantal|1 (noun)|deneyüstü|aşan transandantalizm|1 (noun)|deneyüstücülük|mütealiye trans|1 (noun)|aşkı transeksüel|1 (noun)|transseksüel transfer|1 (noun)|aktarım|aktarma|alma|taşıma transfer etmek|1 (noun)|aktarmak transformasyon|1 (noun)|dönüşüm|dönüştürüm|şekil değiştirme transformatör|1 (noun)|dönüştürücü|muhavvile|trafo|dönüştüreç transformizm|1 (noun)|dönüşümcülük transfüzyon|1 (noun)|kan aktarımı transilvanya'da|1 (noun)|boyar transit|1 (noun)|dinlenmeden|beklemeden|düzgeçiş|geçiş transit geçmek|1 (noun)|dinlenmeden|beklemeden|sürücü transkripsiyon|1 (noun)|çevriyazı translasyon|1 (noun)|ötelenme transliterasyon|1 (noun)|harf çevirisi transparan|1 (noun)|şeffaf|saydam transplântasyon|1 (noun)|organ aktarımı|organ nakli transportasyon|1 (noun)|taşınım|ulaştırma transport|1 (noun)|taşımacılık|iletme|nakil|nakliyat transseksüel|1 (noun)|transeksüel trapezci|1 (noun)|trapez trapez|1 (noun)|trapezci trap|1 (noun)|hendek|tuzak traşlı|1 (noun)|yuluk|yulyu traş|1 (noun)|tıraş|yulyu travers|1 (noun)|tabanlık traverten|1 (noun)|pamuk taş travma|1 (noun)|stres travmatoloji|1 (noun)|vurukbilim trefl|1 (noun)|sinek tremolit|1 (noun)|kalsiyum trençkot|1 (noun)|yağmurluk|kemerli trend|1 (noun)|eğilim|moda tren|1 (noun)|katar|şimendifer|arşe|ayırtma|bagaj|çufçuf|durak|istasyon|kara tren|kürekçi|kürekçilik|oto camcısı|posta|ranza|ray trent|1 (noun)|eğilim tren teşkil memuru|1 (noun)|makasçı trias|1 (noun)|triyas tribus|1 (noun)|takson tribün|1 (noun)|sekilik trigonometri|1 (noun)|müsellesat trikacı|1 (noun)|sakallı|bıyıklı triko|1 (noun)|örgü|örme trikotajcı|1 (noun)|örgücü triloji|1 (noun)|üçleme trilyon|1 (noun)|1000000000000 trinidad ve tobago|1 (noun)|karayipler'de trio|1 (noun)|üçlü tripleks|1 (noun)|müstakil ev tripoli|1 (noun)|taşı|mermeri triportör|1 (noun)|üçteker triton|1 (noun)|trityumun trityumun|1 (noun)|triton triyas|1 (noun)|trias triyo|1 (noun)|üçlü trok|1 (noun)|değiş|trampa troleybüs|1 (noun)|arşe|boynuzlu|telli otobüs tropika|1 (noun)|dönence tropizm|1 (noun)|ısı|doğrulum|yönelim trotuar|1 (noun)|kaldırım trotuvar|1 (noun)|kaldırım troyka|1 (noun)|rusya'da trup|1 (noun)|kol|takım trup:|1 (noun)|takım tuba|1 (noun)|tuğba tubeless|1 (noun)|içsiz tufan|1 (noun)|çapgur tufeyli|1 (noun)|asalak tufeylî|1 (noun)|asalak|salaş|virane|yıkık|ekti|parazit tugana|1 (noun)|özel tugan|1 (noun)|doğan|togay tuga|1 (noun)|tulgay tugay|1 (noun)|liva|tug. tug.|1 (noun)|tugay tuğamiral|1 (noun)|tuğa. tuğançı|1 (noun)|doğancı tuğa.|1 (noun)|tuğamiral tuğba|1 (noun)|tuba|güzellik|baht tuğgenerallik|1 (noun)|mirlivalık tuğgeneral|1 (noun)|liva|mirliva tuğla|1 (noun)|acür|duvar|duvarcı|kâgir tuğla örücü|1 (noun)|fırın tuğma|1 (noun)|doğmuş|tuğ|isyankar tuğrakeş|1 (noun)|nişancı|muvakkî tuğra|1 (noun)|tura tuğrul|1 (noun)|toğrul tuğsavul|1 (noun)|eski tuğ|1 (noun)|sorguç|tuğma tuğyan|1 (noun)|kabarma tuhaf|1 (noun)|alışılmamış|yabansı|şaşılacak|garip|güldürücü|gülünç|anlaşılmaz|acayip|acip|acube|alelâcayip|antika|bed|bet|cins|düttürü leylâ|maymun gibi|yadırgatıcı tuhafına gitmek|1 (noun)|yabansımak tuhafiye|1 (noun)|çorap|mendil tuhaflaşmak|1 (noun)|saşırmak|başkalaşmak tuhaflık|1 (noun)|yabansılık|garabet|acayiplik|antikalık tuhaf olmak|1 (noun)|şaşırmak|garip tuh|1 (noun)|tu tu kaka|1 (noun)|berbat|kötü tu kaka etmek|1 (noun)|kötülemek tulan|1 (noun)|dolu|olgun|kamil tulânî|1 (noun)|uzunluğuna|boyuna tulay|1 (noun)|talay|taluy|okyanus|deniz|ayna|dolu|dolgun|olgun tul dairesi|1 (noun)|boylam tul derecesi|1 (noun)|boylam tulgar|1 (noun)|azim|kararlılık|inanç|güvenç|gösteriş|heybet|heybetlilik tulgasız|1 (noun)|başnak tulga|1 (noun)|tolga|miğfer|toğulga tulgay|1 (noun)|tuga|tolga|miğfer tuli|1 (noun)|dolu|olgun|kamil|ayna tulki|1 (noun)|tilki tultag|1 (noun)|sakin tulûat|1 (noun)|yerine tulû|1 (noun)|doğuş tuluk|1 (noun)|tulum|dolu|olgun|bilge|yayık|çömlek|sebf|toluk|tölük tulumbacı|1 (noun)|külhanbeyi tulumbacılık|1 (noun)|külhanbeylik tulumcuk|1 (noun)|kırbacık tulum|1 (noun)|gayda|tüp|şişman|tombul|toluk|tölük|tuluk tulum gibi|1 (noun)|şişman tulumlular|1 (noun)|gömleklilerden|tulumsular tulumsular|1 (noun)|tulumlular tulun|1 (noun)|tolun|dolu|şakak tulup|1 (noun)|atılmış tul|1 (noun)|uzunluk|çokluk|fazlalık|boylam|boy tulyum|1 (noun)|9|aktinit|tm|tülyum tumaçı|1 (noun)|erkek|hala|dayı tumağan|1 (noun)|duman|sis tumağı|1 (noun)|nezle|dumağı|nevazil|ingin|ıngin tuman|1 (noun)|don|şalvar|duman|teoman|tumgan tumarlanmak|1 (noun)|süslenmek tuma|1 (noun)|yeğen|kuzen tumay|1 (noun)|sessiz|sakin tumba|1 (noun)|don|şalvar tumba etmek|1 (noun)|sandalı tumba yatak|1 (noun)|çocuklara tumgan|1 (noun)|tuman|sis tumrul|1 (noun)|dumrul tumşuk|1 (noun)|papağan tumturak|1 (noun)|gösteriş|debdebe tumturaklı|1 (noun)|gösterişli tumturak yapmak|1 (noun)|vurgulamak tuna|1 (noun)|ırmağı|yavru|görkemli|gösterişli tunç|1 (noun)|bakır|bronz|heykel|tunuç|yontu tunç bilekli|1 (noun)|kolu tunçtan|1 (noun)|fırdöndü tunga|1 (noun)|kaplan|tonka tungsten|1 (noun)|w tunguç|1 (noun)|çocuk|evlat|evlatlık tungut|1 (noun)|evlatlık tunuç|1 (noun)|tunç tunus|1 (noun)|dinar|kuzey afrika turaç|1 (noun)|sülüngillerden|çil kuşu|dürrâc|tîhû|duraç turakotu|1 (noun)|dereotu tural|1 (noun)|durma|yaşama|ömür turam|1 (noun)|olgunluk|kemal turamun|1 (noun)|evcil|evcimen|onurlu turancılık|1 (noun)|panturanizm turanî|1 (noun)|turanlı turanlı|1 (noun)|turanî turan|1 (noun)|toran tur atmak|1 (noun)|dolaşmak|dönmek tura|1 (noun)|tuğra turbo|1 (noun)|sağlayan turçak|1 (noun)|filiz|fidan turçik|1 (noun)|durucu|kalıcı|fidan tur|1 (noun)|dolaşma|durmak|yaşam|canlılık|ırade|istek|yargı|dönü turdu|1 (noun)|durdu|sağ|salim|yaşar|yaşayan|kalıcı|ömürlü turfa|1 (noun)|eski|nadir|değersiz turfanda|1 (noun)|yeni turfa olmak|1 (noun)|çürümek turgak|1 (noun)|bekçi|muhafız|koruyucu turgan|1 (noun)|duran|ömürlü turgay|1 (noun)|toygar turist|1 (noun)|gezgin|gezmen|dinlenmek|eğlenmek|seyyah|altın yumurtlayan tavuk turistlik|1 (noun)|gezginlik turizm|1 (noun)|gezim|dinlenmek|eğlenmek|kültürel|el sanatları teknikeri turkak|1 (noun)|nöbetçi|bekçi turks ve caicos adaları|1 (noun)|karayipler'de turkuaz|1 (noun)|türkuaz|firuze|turkuaz yeşili turkuaz yeşili|1 (noun)|turkuaz turmalin|1 (noun)|demir turnaayağı|1 (noun)|düğün çiçeği turnagagası|1 (noun)|sardunyagillerden|dönbaba turnagillerden|1 (noun)|telli turna|turna turnagözü|1 (noun)|kehribar sarısı turna|1 (noun)|turnagillerden|göçebe turne|1 (noun)|dolaşı turnike|1 (noun)|çevirgeç|dönergeçit turpgillerden|1 (noun)|alabaş|çalgıcı otu|çivit otu|çobançantası|deli otu|frenk menekşesi|horozcuk otu|kara turp|karaturp|karnabahar|kaşık otu|ketencik|kırmızıturp|kolza|kuşekmeği|küçük şalgam|lâhana|roka|sarımsak otu|su teresi|şalgam|şebboy|tere|turp|yaban turpu|yabanî lâhana turpgiller|1 (noun)|turp|hardal|lahana|karnabahar turp|1 (noun)|turpgillerden|sarı|ak pas|akpas|turpgiller turpun sıkından seyreği iyidir|1 (noun)|görüşmeyi turşak|1 (noun)|filiz|sürgün turşu olmak|1 (noun)|ekşimek|güçsüzleşmek|bitkinleşmek turşu|1 (noun)|sıfat|yorgun|fermantasyon teknikeri|salamura turşusu çıkmak|1 (noun)|ezilmek|parçalanmak turşuya dönmek|1 (noun)|bitkinleşmek turum|1 (noun)|yaşam|ömür|sükunet|durgunluk turuncumsu|1 (noun)|turuncumtırak turuncumtırak|1 (noun)|turuncumsu turuncu|1 (noun)|portakal rengi|uçuçböceği|uğur böceği turunçgillerden|1 (noun)|ağaç kavunu|altıntop|fil elması|limon|mandalina|mantar ağacı|mantarağacı|portakal|turunç|uçkurutan turunçgiller|1 (noun)|turunç|portakal|limon|narenciye turunç|1 (noun)|turunçgillerden|narenc|turunçgiller turus|1 (noun)|dürüst turuşkan|1 (noun)|dayanıklı|metanetli|dirençli turut|1 (noun)|yer|yurt|durulan|ömür|yaşam tuskan|1 (noun)|akraba|yakın|hısım tuşa getirmek|1 (noun)|yenmek tuşe|1 (noun)|dokunuş|dokunma tuşe etmek|1 (noun)|dokunmak|değmek tuşgül|1 (noun)|ışaret|iz|nişan tuş kayıtçısı|1 (noun)|keylogger tuşlamak|1 (noun)|daktilo tuşluk|1 (noun)|tuştakımı|klavye tuş|1 (noun)|piyano tuştakımı|1 (noun)|tuşluk|klavye tuta|1 (noun)|bahşiş|armağan tutacak|1 (noun)|ataç|tutturgaç|tutaç|tutak|ataş tutacaklı|1 (noun)|bidon tutaçı|1 (noun)|komşu|yakın tutaç|1 (noun)|tutacak|komşu|yakın|dost tutak|1 (noun)|tutacak|maşa|tutu|rehine|kabza tutamaç|1 (noun)|tutamak tutamaksız|1 (noun)|tutunacak|dayanacak tutamak|1 (noun)|tutamaç|tutunacak|dayanacak|beyyine tutam|1 (noun)|az|azıcık|hisse|lot|demet|buket|deste|banar|elçim|kavram|miktar tutanakçı|1 (noun)|zabıt kâtibi tutanak|1 (noun)|meclis|kurul|zabıt|zabıtname|mazbata|ceride tutan|1 (noun)|elinde|figen|tedan tutarak|1 (noun)|sara|tutarık tutarga|1 (noun)|sara tutarıklı|1 (noun)|saralı tutarık|1 (noun)|tutarak|sara tutarın|1 (noun)|peşin tutarlı|1 (noun)|insicamlı|uygun|dengeli|durmuş oturmuş|orta|rabıtalı tutarlık|1 (noun)|insicam|uygunluk|bağdaşım|rabıta tutarlılık|1 (noun)|insicamlılık|bağdaşım|durmuş oturmuşluk tutar|1 (noun)|meblâğ|tutucu|hükmedici|cirim tutarsız|1 (noun)|insicamsız|aklından zoru olmak|bağdaşmaz|birbirini tutmaz|çelişkili|deli saçması|havai|ipi sapı yok|rabıtasız|saçmalamak|serseri|yamalı bohça tutarsızlık|1 (noun)|insicamsızlık tutgak|1 (noun)|ınilti|inleyiş|hüzün tutgan|1 (noun)|tutucu|fanatik tutguç|1 (noun)|kahvaltı tutguk|1 (noun)|esir|hapis|tutsak tutgun|1 (noun)|tutsak|esir|hapis|tutulu|tutulmuş|bağlanmış tutkal|1 (noun)|deri tutku|1 (noun)|ihtiras|kapama|bağlama|bağlanma|dinamit|hastalık|hayranlık|sayrılık tutkular|1 (noun)|göz tutkulu|1 (noun)|ihtiraslı|hırslı tutkunluk|1 (noun)|meftuniyet|meftunluk tutkun|1 (noun)|meftun|meclûp|bağlanmış|müptelâ|algın|âşık|bağlı|düşkünü|emre|gönlü yaralı|mecbur|meclüp|müptela|perestişkâr|sevdalı|sırılsıklam âşık|yangın|yanuk|yüreği yaralı tutkun olmak|1 (noun)|sevdalanmak tutkusuz|1 (noun)|ihtirassız tutmaca|1 (noun)|yakalamaca tutma|1 (noun)|destekleme|yanaşma|uşak|hizmetçi|derdest|işgal|ittihaz|kabız|zapt tutmak|1 (noun)|alıkoymak|kaplamak|başlamak|sürmek|kayıt|zabıt|sunmak|izlemek|bırakmamak|yönelmek|sarmak|bürümek|asılmak|vapur|yakalamak|avlamak|anlamak|çiğ|kalmak|desteklemek|benimsemek|beğenmek|yapmak|gerçekleşmek|ağrımak|sancımak|ulaşmak|varmak|uğramak|yaklaştırmak|edinmek|kullanmak|biriktirmek|bağlamak|blokaj|çekmek|varsaymak|adam kayırma|angaje etmek|başaklanmak|derdest etmek|ikram etmek|ittihaz etmek|kapmak|marke etmek|oyumlamak|rağbet etmek|saklamak|saymak|yapışmak|yenmek|zapt etmek tutmalara|1 (noun)|judo tutmalık|1 (noun)|krampon tutmayan|1 (noun)|tarafsız tutmazlık|1 (noun)|mübayenet|tenakuz tutnak|1 (noun)|destek|arka tutnuk|1 (noun)|tutunulacak|dayak|arka|destek tutsak|1 (noun)|esir|bilun|tutguk|tutgun|tutu tutsaklık|1 (noun)|esirlik|esaret tutsat|1 (noun)|ipotek|morgeyç|morgiç tutsuk|1 (noun)|öğüt|nasihat|vasiyet tutsu|1 (noun)|vasiyet|öğüt|nasihat|bağımlılık tutsuz|1 (noun)|saman gibi tuttuğu dal elinde kalmak|1 (noun)|dayandığı tutturgaç|1 (noun)|ataç|ataş|tutacak tutturmak|1 (noun)|bağlamak|değdirmek|raptetmek|tespit etmek tutturmalık|1 (noun)|kopça|toka tutturma|1 (noun)|tespit tutturmaya|1 (noun)|destek tutturulmuş|1 (noun)|takılı tutuculuk|1 (noun)|tutumu|anlayışı|muhafazakârlık tutucu|1 (noun)|muhafazakâr|konservatör|tutar|tutgan tutug|1 (noun)|vali tu|1 (noun)|tuh|geçmiş zaman tutuk|1 (noun)|akıcı|durgun|çekingen|sıkılgan|kısılmış|tutulmuş|kesik|tutuklu|kapalı|tıkalı|pısırık tutukevi|1 (noun)|kodes|mevkufhane|tevkifhane|tomruk tutuk evi|1 (noun)|tevkifhane tutuklamak|1 (noun)|deliğe tıkmak|tevkif etmek tutuklama|1 (noun)|tevkif tutuklanmak|1 (noun)|delik eğirmek|giriftar olmak|paçayı kaptırmak|yakayı ele vermek tutukluk|1 (noun)|konuşma korkusu|lüknet tutukluluk|1 (noun)|mevkufiyet tutuklu|1 (noun)|mevkuf|tutuk tutulabilmek|1 (noun)|ele gelmek tutulacak|1 (noun)|yön tutulan|1 (noun)|doğrultu|geçerli tutulmak|1 (noun)|sevmek|yakalanmak|abayı yakmak|âşık olmak|aşka düşmek|bent olmak|duçar olmak|giriftar olmak|gözü bağlı olmak|kapılmak|kesilmek|kulunç girmek|meftun olmak|müptelâ olmak|olmak|popülarite kazanmak|yemek tutulmaları|1 (noun)|sürevbilim|zaman dizini tutulma|1 (noun)|popülarite tutulmayan|1 (noun)|out tutulmaz|1 (noun)|yakalanmaz tutulmuş|1 (noun)|engellenmiş|duçar|düçar|giriftar|musap|münkesif|müptelâ|tutgun|tutuk|tutulu tutulu|1 (noun)|tutulmuş|merhun|tutgun tutumda|1 (noun)|dönemeç tutum|1 (noun)|davranış|iktisat|ekonomi|biçimci|çizi|dönemeç|gidiş|gidişat|hâl|hattıhareket|idare|reviş|seçenek|şekil|tavır|yol|yönlendirmek tutumlu|1 (noun)|idareli|muktesit|çakmur|hesapçı|hesaplı|idareci|iktisatlı tutumluluk|1 (noun)|bir dirhem gümüşün üstünde oturmaya bir kantar göt gerek tutumsuzluk|1 (noun)|israf|idaresizlik|müsriflik|savurganlık tutumsuz|1 (noun)|müsrif|hesapsız|idaresiz|iktisatsız|kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de|savurgan tutumuna|1 (noun)|adamsendeci tutumunu|1 (noun)|bağımsız tutumu|1 (noun)|tutuculuk tutunacak|1 (noun)|tutamak|tutamaksız tutunç|1 (noun)|evlat|oğul|uşak|tutunulacak|güvence tutungu|1 (noun)|öğüt|nasihat|vasiyet tutunmak|1 (noun)|dayanmak|direnmek|kullanmak|sataşmak|çıkışmak|yerleşmek tutun|1 (noun)|tutunulacak|destek|arka|güvence tutunulacak|1 (noun)|tutnuk|tutun|tutunç tutu|1 (noun)|rehin|ipotek|esir|tutsak|rehine|çekici|cazip|güzel|tutuş|savaş|dövüş|tutak tuturgan|1 (noun)|öğüt|nasihat|vasiyet tuturgu|1 (noun)|öğüt|nasihat tuturuk|1 (noun)|çırpı|ekşili tutuşma|1 (noun)|iştial|sûz tutuşmak|1 (noun)|girişmek|kızarmak|kızıllaşmak|alev almak|alışmak|ateş almak|ateşalmak|ihtirâk|iştial etmek|yanmak tutuşturmak|1 (noun)|coşturmak|alevlendirmek|ateş vermek|ateşlemek|ateşvermek|dökmek|sıkıştırmak|uyandırmak|yakmak|yangına vermek tutuş|1 (noun)|tutu tutuşuk|1 (noun)|demet|buket tutya|1 (noun)|çinko|sürme tuvalet ispirtosu|1 (noun)|hekimlikte tuvalet masası|1 (noun)|taranmak tuvalet|1 (noun)|yıkanma|giyinme|süslenme|okul|hastane|gösterişli|abiye|hela|wc|yüznumara|memişhane|abdesthane|kenef|ayakyolu|kademhane|pişar|aralık|ayak yolu|hacet yeri|helâ|lâvabo tuvalu|1 (noun)|okyanusya'da tuyak|1 (noun)|dayak|destek|değnek|duyan|işiten|işitici|dikkatli|uyanık tuyan|1 (noun)|duyan|işiten tuyuk|1 (noun)|dayak|destek|arka tuzağa düşürmek|1 (noun)|avlamak tuzağı|1 (noun)|sevgili|aşık|maşuka tuzak|1 (noun)|komplo|ağ|al|aldangıç|alengir|fak|katakulli|künde|mandepsi|tonga|tor|trap tuz biber ekmek|1 (noun)|üstüne tuz biber ekmek tuzgun|1 (noun)|armağan|sunu|bahşiş tuzgu|1 (noun)|yemek tuz|1 (noun)|kokusuz|analıkızlı|mercimek çorbası|mücver|pastırma|pişirici|sodyum klorür|süt çorbası|şehriye çorbası tuzla buz|1 (noun)|dağılmak tuzlak|1 (noun)|çorak|tuzla tuzla|1 (noun)|kıyılarda|memleha|tuzlak tuzlalarda|1 (noun)|tava tuzlu balgam|1 (noun)|egzama tuzluçubuk|1 (noun)|batonsale tuzlu|1 (noun)|geren tuzsu|1 (noun)|tuzumsu tuzumsu|1 (noun)|tuzsu tübek|1 (noun)|tübe|tepe tüberküloz|1 (noun)|verem tübe|1 (noun)|tepe|siper|sütre|tübek tüccar|1 (noun)|tacir|satımcı|tecimci|bezirgân|tecimen tüfek|1 (noun)|arpacık|fişek|gez|ince tıraşcı|kurşun|namlu|perdahçı tügün|1 (noun)|düğüm|düğün|bağlılık|bahşiş|hediye tügüz|1 (noun)|düz|tam|eksiksiz|mükemmel tüh|1 (noun)|tü tükel|1 (noun)|mükemmel tükendi|1 (noun)|şinanay tükenik|1 (noun)|bitmiş|tükenmiş tükenmek|1 (noun)|bitmek|güçsüzleşmek|bitkinleşmek|yılgınlaşmak|ardı kesilmek|ardıkesilmek|arkası kesilmek|arkasıkesilmek|can çekişmek|dama demek|erimek|geçmek|mevcudu kalmamak|sıfıra inmek|sonu gelmek|sönmek|suyunu çekmek tükenmeyen|1 (noun)|tükenmez tükenmez kalem|1 (noun)|tükenmez tükenmez|1 (noun)|tükenmeyen|bitmeyen|sonsuz|elma|tükenmez kalem tükenmiş|1 (noun)|kehet|munkariz|tükenik tüketici|1 (noun)|yoğaltıcı|müstehlik|bitiren|mahveden tüketilen|1 (noun)|boza tüketilir|1 (noun)|yenenle yanana ne dayanır! tüketilmek|1 (noun)|gitmek tüketim|1 (noun)|yoğaltım|istihlâk tüketme|1 (noun)|ifna|sarf tüketmek|1 (noun)|bitirmek|kullanarak|yoğaltmak|güçsüzleştirmek|bezdirmek|harcamak|ifna etmek|istihlâk etmek|sarf etmek|süpürmek|temizlemek|yalayıp yutmak|yemek|yiyip bitirmek tükürmek|1 (noun)|küfür tükürük bezleri|1 (noun)|dil tükürük|1 (noun)|boşaltım tükürük otu|1 (noun)|zambakgillerden|küçük tülbent|1 (noun)|pamuktan tül|1 (noun)|gaz tülgü|1 (noun)|alaca tülin|1 (noun)|ayna tültombak|1 (noun)|şeftali tülüş|1 (noun)|ücret|değer tülyum|1 (noun)|tulyum tüm başkalaşma|1 (noun)|böceklerde tümbek|1 (noun)|tümsek tüm|1 (noun)|bütünü|topu|tamamı|tepe|tümsek|hepsi|algu|bilumum|gamağ|kül|tam|tamam|tekmil|umum tümce|1 (noun)|cümle|çizinti tümcemsi|1 (noun)|cümlemsi tümden gelim|1 (noun)|talil|dedüksiyon tümdengelim|1 (noun)|talil|dedüksiyon tümden|1 (noun)|tümüyle|bütünüyle tümdizer|1 (noun)|entertip tümdizim|1 (noun)|entertip tümel|1 (noun)|küllî tümeller|1 (noun)|cins|tür|ayrım|külliyât tümen|1 (noun)|yığın|fırka|kurmay başkanı tüme varım|1 (noun)|istikra|endüksiyon tümevarım|1 (noun)|istikra|endüksiyon tümgeneral|1 (noun)|ferik|ikinci ferik tümleci|1 (noun)|olumsuzluk kelimesi tümleçleri|1 (noun)|bağımsız sıralı cümle tümleç|1 (noun)|mütemmim|mef'ul|cümlenin ögeleri|çözümleme|kim|meful tümlemek|1 (noun)|tamamlamak|tekmil etmek tümler|1 (noun)|tümleyen|mütemmim tümleşik|1 (noun)|bütünleşik tümleşke|1 (noun)|kombina tümlev|1 (noun)|integral tümleyen|1 (noun)|tümler tümlük|1 (noun)|külliyet|tamlık tümör|1 (noun)|ur|şiş|yumru|vejetasyon tüm sayı|1 (noun)|adedimürettep tümsek|1 (noun)|kabarıklık|şişkinlik|tüm|tümbek|kabartı|yükselti tümsekler|1 (noun)|avarız tümsekli|1 (noun)|dışbükey|bombe|domalıç|kabarık|kemer tümseklik|1 (noun)|kamburluk tüm tanrıcılık|1 (noun)|panteizm tüm tanrıcı|1 (noun)|panteist tümü|1 (noun)|alayı|hepsi|topu tümülüs|1 (noun)|kurgan tümüyle|1 (noun)|sırf|toptan|tümden tünbay|1 (noun)|kazak|yatak|şilte tünek|1 (noun)|kuşların tüneklemek|1 (noun)|tünemek tünel|1 (noun)|jeoteknik teknikeri|ulaştırma teknikeri tünel kalıpçı|1 (noun)|sökülmesi tünemek|1 (noun)|tüneklemek tün|1 (noun)|gece tüng|1 (noun)|gece|olağanüstülük|fevkaladelik tünkür|1 (noun)|peri|melek tüp geçit|1 (noun)|nehirlerin tüp|1 (noun)|tulum türap|1 (noun)|toprak|toz türbe eriği|1 (noun)|gülgillerden|kırmızı|tatlı türbeeriği|1 (noun)|gülgillerden|kırmızı|tatlı türbe|1 (noun)|hazire türbin|1 (noun)|buhar türbülâns|1 (noun)|karmaşa tür|1 (noun)|çeşit|türlü|cins|babat|hamur|heple hiç ilkesi|kabil|nev|nevi|soy|takson|tip|tümeller|zümre türdeşlik|1 (noun)|soydaşlık|hemcinslik|tecanüs türdeş|1 (noun)|mütecanis|hemcins|soydaş türe|1 (noun)|adalet|doğruluk|ülev türedi|1 (noun)|çıtırbom|yerden bitme|zıpçıktı türel|1 (noun)|hukukî|türeli|töresel|hukuk|hukuki türelice|1 (noun)|ülevce türeli|1 (noun)|türel türeme|1 (noun)|iştikak|tor türemek|1 (noun)|oluşmak|gelmek|hâsıl olmak|iştikak etmek|mantar gibi bitmek|ortaya çıkmak|tör türemen|1 (noun)|töreye türemiş fiil|1 (noun)|güzelleşmek türemiş isim|1 (noun)|baş-lık|doğ-um|dur-ak türemiş|1 (noun)|oluşmuş türemiş zarf|1 (noun)|akşam-le-yin|gelmek-sizin türener|1 (noun)|töreye türenin|1 (noun)|ülev türenti|1 (noun)|neolojizm türeten|1 (noun)|türetici türetgen|1 (noun)|yaratıcı|mucit|üretken türetici|1 (noun)|türeten türetik|1 (noun)|diferansiyel türetim|1 (noun)|iştikak türetmek|1 (noun)|oluşturmak|yaratmak|icat etmek türetme|1 (noun)|söyle-n-ti|ihtira|iştikak türev|1 (noun)|sev-in-mek|müştak türeyiş|1 (noun)|iştikak|törüm türkân|1 (noun)|kraliçe türk biberi|1 (noun)|kırmızıbiber türk cumhuriyetleri|1 (noun)|kazakistan|kırgızistan türkçede|1 (noun)|lafz-ı türkî|ünlü uyumu türkçesi|1 (noun)|açıkçası türkçe|1 (noun)|türk dili|ladino|okutman|türkî|türkiye türkçesi türkçülük|1 (noun)|kültür|pantürkizm türk dili|1 (noun)|türkçe türk|1 (noun)|inanan|türü|dair|altayca|at yiğidin yoldaşıdır|hakan|türk'ün aklı gözünde|türk'ün aklı sonradan gelir|türkü türkî|1 (noun)|türkçe|dair|tatarca|azerbaycanca|kazakça|kırgızca|özbekçe|ait türkiyat|1 (noun)|türkoloji|türklük bilgisi türkiye'de|1 (noun)|mübadil|türkiye türkçesi türkiye|1 (noun)|orta doğu türkiye türkçesi|1 (noun)|türkiye'de|balkanlarda|türkçe türk kanaryası|1 (noun)|kara iskete türk kıyması|1 (noun)|yumuşak türkkıyması|1 (noun)|yumuşak|türkkupası türkkupası|1 (noun)|türkkıyması türklerde|1 (noun)|adsız türklerinde|1 (noun)|alaçuk türklük bilgisi|1 (noun)|tarihi|türkoloji|türkiyat türkmence|1 (noun)|oğuzca türkmenistan|1 (noun)|bağımsız devletler topluluğu|orta asya|özbekistan türkolog|1 (noun)|tarihi|türkoloji bilgini türkoloji bilgini|1 (noun)|türkolog türkoloji|1 (noun)|tarihi|türkiyat|türklük bilgisi türkuaz|1 (noun)|firuze|turkuaz|türkuaz yeşili türkuaz yeşili|1 (noun)|türkuaz türkücü|1 (noun)|okuyucu türk'ün aklı gözünde|1 (noun)|türk türk'ün aklı sonradan gelir|1 (noun)|türk türküsü|1 (noun)|ağıt türkü|1 (noun)|türk|melodi|ara nağme|gayda|koşuk|söylemek|sürûd|yır|yırlamak türkvari|1 (noun)|alaturka türler|1 (noun)|enva|envâ-ı türlerin|1 (noun)|biyolojik çeşitlilik|soy oluş türlerinin|1 (noun)|mantık türlü|1 (noun)|muhtelif|çeşit|çeşitli|kabil|maşşakga|mütenevvi|öte beri|tevir|tür türş|1 (noun)|ekşi türü|1 (noun)|dürülmüş|derli|toplu|düzenli|türk türülik|1 (noun)|ağaçkakan türünden|1 (noun)|kabilinden|tarafından türüne|1 (noun)|paket değişimi türüng|1 (noun)|aktif|faal|çalışkan türüz otu|1 (noun)|hanımeligillerden|sarı tüs|1 (noun)|tüy tüş|1 (noun)|düş|rüya tütmek|1 (noun)|yaşamak|özlemek tütmesini|1 (noun)|tüttürmek tütsü|1 (noun)|içki|buhur tütsülük|1 (noun)|buhurdan|buhurluk tütsülü|1 (noun)|sarhoş tüttürmek|1 (noun)|tütmesini tü|1 (noun)|tüh tütük|1 (noun)|güzel|duman|düdük tütün|1 (noun)|patlıcangillerden|duman|ayınga|fosur fosur|fosurdatmak|harman|harmanlanmak|rubidyum|tiryaki tütün rengi|1 (noun)|taba tütünü tepesinden çıkmak|1 (noun)|kızmak tüvânâ|1 (noun)|güçlü tüvana|1 (noun)|kuvvetli|dinç|canlı tüveycat|1 (noun)|taçyapraklılar tüy ağırlık|1 (noun)|tüy sıklet tüydürmek|1 (noun)|çalmak|aşırmak|uzaklaştırmak tüy|1 (noun)|kısa|bitmek|örtenek|tüs|tüy tüs tüyleri diken diken olmak|1 (noun)|korku|heyecan tüyleri ürpermek|1 (noun)|soğuk tüylü|1 (noun)|arı|ayva|barak|sarıdiken|sığırdili|şevketibostan tüymek|1 (noun)|kaçmak tüyo|1 (noun)|kopya tüy sıklet|1 (noun)|zayıf|çelimsiz|tüy ağırlık tüysüz|1 (noun)|cavlak|kabak|kabak gibi|kişniş|mührüsüleyman tüy tüs|1 (noun)|tüy tüyüne dokunmamak|1 (noun)|dokunacak tüzbayküç|1 (noun)|bütün|hepsi tüzel|1 (noun)|hükmî|hukukî|hukuksal tüzelkişi|1 (noun)|hükmi şahıs tüzen|1 (noun)|düzen|uyum tüze|1 (noun)|uyum|hukuk|haklar|dostluk|doğrunun|düz|doğru|düzen|kural|ahenk|ıdare|yönetim|ulus|topluluk|halk|uyumluluk|barış|uzlaşı|kusursuzluk tüzli|1 (noun)|uyumlu|uygun|düzenli|idareci tüzlüg|1 (noun)|uyum|ahenk|geçim tüzük|1 (noun)|nizamname|statü|mevzuat|müfettiş tüzül|1 (noun)|düzülü|sıralı|muntazam|disiplinli|hiyerarşik|anlaşmış|anlaşmalı tüzüm|1 (noun)|düzgünlük|sıra|dizgi tüzün|1 (noun)|soylu|asil uav|1 (noun)|iha ubn|1 (noun)|unbiniliyum ubs önekleri|1 (noun)|santi|mega|metresel önekler|onlu önekler ubs|1 (noun)|uluslararası birimler sistemi ubudiyet|1 (noun)|kulluk|kölelik ubûdiyyet|1 (noun)|bendelik|kulluk uca|1 (noun)|pöç|yüce ucay|1 (noun)|dörtucay ucaylanma|1 (noun)|polarizasyon ucaylayıcı|1 (noun)|polarizör ucayölçer|1 (noun)|polarimetre, kutupölçer ucca|1 (noun)|boş ucunda|1 (noun)|meş'ale|meşale ucu ucuna|1 (noun)|ancak ucuza gitmek|1 (noun)|basit|kolay ucuzca|1 (noun)|ucuzuna ucuz|1 (noun)|kalitesiz|uygun|düşük|kolay|basit|değersiz|adi|kıymetsiz|niteliksiz|ehven|harcı|kavaf ucuzlamak|1 (noun)|pahadan düşmek ucuzluk|1 (noun)|damping|ferahî|ruhs ucuzuna|1 (noun)|ucuzca uçak alanı|1 (noun)|alan uçakla|1 (noun)|hava yolu ile uçaklarda|1 (noun)|emniyet kemeri|kabin uçak|1 (noun)|tayyare|binmek|demir kuş|hangar|kargo|konmak|opsiyon|tiyara uçan|1 (noun)|kaz|uçar uçan kefal|1 (noun)|uçar kefal uçan top|1 (noun)|voleybol uçantop|1 (noun)|voleybol uçarılık|1 (noun)|sefahat|havaîlik uçarı|1 (noun)|sefih|havaî|hızlı|mart kedisi gibi|pırpırı uçar kefal|1 (noun)|uçan kefal uçar|1 (noun)|uçan|uçucu uçbirim|1 (noun)|terminal uçkur|1 (noun)|belbağı|belcek uçkur çözmek|1 (noun)|harama uçkur çözmek uçkurutan|1 (noun)|turunçgillerden uçlanmak|1 (noun)|vermek uçlarda|1 (noun)|eniş uçmağ|1 (noun)|cennet uçmak|1 (noun)|aşırılmak|belirmek|cennet|behişt|kaçmak|kalkmak|kanat açmak|kanatlanmak|pervaz etmek|tebahhur etmek uçmanlık|1 (noun)|pilotluk uçman|1 (noun)|pilot uçma|1 (noun)|tebahhur|telek uçmuş|1 (noun)|uçuk uçrak|1 (noun)|eksantrik uçsuz|1 (noun)|aygın|gayrimahdut uç|1 (noun)|tepesi|sebep|ağız|ekstrem|had|hudut|ibik|kıran|kıyı|kutup|limit|sınır|tarınç uçuculuk|1 (noun)|pilotluk uçucu|1 (noun)|pilot|alkol|benzin|duman|tayyar|uçar uçuçböceği|1 (noun)|turuncu|uğurböceği|hanımböceği uçuç böceği|1 (noun)|uğur böceği uçuk|1 (noun)|uçmuş|soluk|hafif|belirsiz uçul|1 (noun)|füze uçunma|1 (noun)|süblimleşme uçup gitmek|1 (noun)|kaybolmak|olmak uçurmak|1 (noun)|savurmak uçurtma kayağı|1 (noun)|kar uçurulmuş|1 (noun)|berhava uçurum|1 (noun)|ayrılık|kaş|yalpak|yar uçuş|1 (noun)|pervaz uç vermek|1 (noun)|sürmek|gelişme|görünmek|yetişmek|belirmek ud|1 (noun)|divane ud-i hindi|1 (noun)|öd ağacı udî|1 (noun)|utçu uek önekleri|1 (noun)|mebi|ikili önekler uek|1 (noun)|uluslararası elektroteknik kurul uele|1 (noun)|kül uf|1 (noun)|acı ufacık|1 (noun)|küçücük|bacak kadar|minicik ufacık tefecik|1 (noun)|çelimsiz|tefecik ufakça|1 (noun)|ufarak ufaklı|1 (noun)|irili ufaklı ufaklık|1 (noun)|bozukluk|bit|balaca|bozuk para|bütün|çingene parası ufakölçekte|1 (noun)|mikroskobik ufak|1 (noun)|önemsiz|makam|orun|bütünlemek|kavrulmak|kum|mercimek ufak tefek|1 (noun)|önemsiz|tefek ufalamak|1 (noun)|kırıklamak ufalanmak|1 (noun)|dağılmak ufalmak|1 (noun)|küçülmek|büzülmek ufaltılmış|1 (noun)|rendide ufaltmak|1 (noun)|küçültmek ufarak|1 (noun)|ufakça ufkî|1 (noun)|yatay uflamak|1 (noun)|acı uf olmak|1 (noun)|acımak ufuk|1 (noun)|çevren|anlayış|kavrayış|görüş|ihata|çevre|dolay|çember|göz erimi|gözceğen ufuklar|1 (noun)|afak uful|1 (noun)|ölme ufunet|1 (noun)|irin|cerahat|iltihap|üfunet ufunetlendirmek|1 (noun)|cerahatlendirmek|irinlendirmek|ırinlendirmek ufunetli|1 (noun)|irinli uguz|1 (noun)|azeri uğlan|1 (noun)|oğlan uğrak|1 (noun)|yol uğrağı uğramak|1 (noun)|yakınından|yaklaşmak|karşılaşmak|cin|ayak basmak|duçar olmak|düşmek|geçirmek|giriftar olmak|kazanmak|maruz kalmak|sarkmak|tutmak uğramamak|1 (noun)|adım atmamak|ayağını kesmek|ayak atmamak uğramış|1 (noun)|duçar|düçar|musap uğraşılmış|1 (noun)|mechud uğraşı|1 (noun)|meşgale|hobi|meşguliyet uğraşıolmamak|1 (noun)|boşoturmak uğraşısı|1 (noun)|doğa bilimcilik uğraşmacı|1 (noun)|mücadeleci uğraşmadan|1 (noun)|gökten zembille mi indi uğraşma|1 (noun)|iştigal|müsademe|savaş uğraşmak|1 (noun)|savaşmak|cebelleşmek|çaba göstermek|didişmek|gayret etmek|geçirmek|ilgilenmek|iştigal etmek|koşturmak|meşgul olmak|mücadele etmek|pala sallamak|pala sürtmek|tekerlenmek|vakit geçirmek uğraş|1 (noun)|meşguliyet|mücadele|hobi|çalışma|çaba|gayret|cenk|dolu|iştigal|meslek|meşgale|oğraş|toplumsal katman uğraştaş|1 (noun)|meslektaş uğraştık|1 (noun)|davulu biz çaldık, parsayı başkası topladı uğraştırıcı|1 (noun)|gaile|iş açmak uğraştırma|1 (noun)|işgal uğraştırmak|1 (noun)|baş ağrısı olmak|başağrısıolmak|başını ağrıtmak|başınıağrıtmak|işgal etmek|kök söktürmek|meşgul etmek uğratmak|1 (noun)|savmak|çıkmak|kovmak|düşürmek|salmak uğrayanlar|1 (noun)|gelen geçen|gelen giden uğru|1 (noun)|hırsız|arakçı uğrulamak|1 (noun)|çalmak uğruluk|1 (noun)|hırsızlık|sirkat uğruna|1 (noun)|için|yoluna uğrunda|1 (noun)|önünde uğrun|1 (noun)|gizlice|oğrun uğrun uğrun|1 (noun)|gizlice uğultu|1 (noun)|gürültülü uğultulu|1 (noun)|inlemek uğunmak|1 (noun)|uvunmak uğur böceği|1 (noun)|turuncu|gelin böceği|hanım böceği|uçuç böceği uğurböceği|1 (noun)|uçuçböceği uğur getirmek|1 (noun)|şans|talih|iyilik|ıyilik uğurlama|1 (noun)|gönderi|selam|teşyi uğurlamak|1 (noun)|selametlemek|teşyi etmek|yola vurmak uğurluk|1 (noun)|maskot uğurlu|1 (noun)|kutlu|tekin|kademli|meymenetli|mübarek|adıkutlu|adıkutluğ|ak|aydın|hayırlı|iyi|ongun uğur|1 (noun)|meymenet|kadem|amaç|gaye|yol|talih|şans|kut|hedef|maskot|sur|yom uğursamak|1 (noun)|teberrük uğursuz|1 (noun)|kadersiz|meymenetsiz|menhus|musibet|meş'um|yomsuz|meşum|alabacak|çifteli|düztaban|kademsiz|kara|kutsuz|makûs|meret|nekpet|şom|tekin değil|tekinsiz uğursuzluk|1 (noun)|kademsizlik|meymenetsizlik|nuhuset|şeamet|fatalite|göz değmek|kara|şom|yomsuzluk uğuru açık|1 (noun)|talihli|şanslı uhde|1 (noun)|görev|sorumluluk uhdesinden gelmek|1 (noun)|becermek|başarmak uhdut|1 (noun)|çukur|yarık|çatlak|hendek uhuvvet|1 (noun)|kardeşlik uısandırmak|1 (noun)|yıldırmak|bezdirmek ukad|1 (noun)|ukdeler|düğümler|bezler ukalâ|1 (noun)|bilecen|öçbe ukala|1 (noun)|bilgiç ukba|1 (noun)|ahiret ukde|1 (noun)|düğüm|yumru ukdeler|1 (noun)|ukad ukıyye|1 (noun)|okka ukkıye|1 (noun)|okka uknum|1 (noun)|asıl|unsur|hipostaz ukraynalı|1 (noun)|slav ukrayna|1 (noun)|macaristan ukubet|1 (noun)|ceza|felâket|musibet ulaç|1 (noun)|zarf-fiil|bağfiil|gerundium|bağ fiil|bağ-fiil|rabıt sıygası ulak|1 (noun)|haberci|çabar|çapar|yamçı ulama|1 (noun)|ek|katkı|ilâve|ulanmış|bürün|zeyil ulamak|1 (noun)|eklemek|katmak|ilâve etmek ulamlamak|1 (noun)|kategorize etmek ulam|1 (noun)|nitelik|bağıntı|kategori|makule|zümre|grup|nicelik ulan|1 (noun)|ey|nefret|ülen ulanma|1 (noun)|inzimam ulanmak|1 (noun)|inzimam etmek ulanmış|1 (noun)|katma|munzam|ulama ulasır|1 (noun)|filiz|sürgün ulaşan|1 (noun)|beyt-i lâhık|eren|erişen|vasıl ulaşılmak|1 (noun)|yetişilmek ulaşım|1 (noun)|köyler|şehirler|münakale|muvasala|temas|erişim|götürü tur|kapalı bölge ulaşma|1 (noun)|idrak|muvasala|peyvend|sıla|vusul|vüsûl ulaşmak|1 (noun)|varmak|gelmek|erişmek|yetişmek|dökülmek|aksetmek|ayak basmak|bulmak|dayamak|dayanmak|değmek|erişilmek|girmek|gitmek|göndermek|idrak etmek|iktiran etmek|inmek|kavuşmak|kol atmak|kol uzatmak|mazhar olmak|muvasalat etmek|nail olmak|nasip olmak|tutmak|uzanmak|vasıl olmak|vusul bulmak|yetmek ulaşmasını|1 (noun)|göndermek ulaşmış|1 (noun)|nail|peyveste ulaştıran|1 (noun)|muvassıl ulaştırılmak|1 (noun)|yetiştirilmek ulaştırma|1 (noun)|insanların|malların|münakalât|iblâ|iblâğ|isal|transportasyon ulaştırmak|1 (noun)|aksettirmek|dağıtmak|değirmek|ergürmek|iblâğ etmek|iletmek ulaştırma teknikeri|1 (noun)|demiryolu|havayolu|liman|tünel ulema|1 (noun)|bilginler|molla ulemalık|1 (noun)|bilginlik|âlimlik ultraïsme|1 (noun)|aşırılıkçılık ulûhiyet|1 (noun)|tanrılık|tanrısallık uluhiyet|1 (noun)|vasfı ulukan|1 (noun)|soylu|han|kağan uluk|1 (noun)|miskin|tembel|ılı ululama|1 (noun)|ibcal|ibda|methüsena|tazim|tebcil|yüceltim ululamak|1 (noun)|ağırlamak|takdis etmek|tazim etmek|tebcil etmek ululanmış|1 (noun)|mübeccel ulular|1 (noun)|kibar ululuk|1 (noun)|büyüklük|yücelik|izzet|azamet|celâl|fehamet|heybet|kerem|kibir|mehabet|şeref|şevket|tanju|yücel|yükseliş ulumak|1 (noun)|kurt|iniltili ulûm|1 (noun)|bilimler|ilimler ulu orta|1 (noun)|çekinmeden ulusalcılık|1 (noun)|milliyetçilik ulusallaştırmak|1 (noun)|millîleştirmek ulusallaştırma|1 (noun)|millîleştirme ulusallık|1 (noun)|milliyet|millîlik ulusal|1 (noun)|millî|milli egemenlik ulusçuluk|1 (noun)|milliyetçilik|milliyet|nasyonalizm ulusçu|1 (noun)|milliyetçi|budunçi uluslar arası|1 (noun)|beynelmilel|enternasyonal uluslararası birimler sistemi|1 (noun)|ubs uluslararasıcı|1 (noun)|beynelmilelci|enternasyonalci|milletlerarasıcı uluslar arasıcı|1 (noun)|beynelmilelci|milletler arasıcı uluslar arasıcılık|1 (noun)|beynelmilelcilik|enternasyonalizm|milletler arasıcılık uluslararasıcılık|1 (noun)|enternasyonalcilik|enternasyonalizm|milletlerarasıcılık uluslararası elektroteknik kurul|1 (noun)|uek uluslararası|1 (noun)|milletlerarası|beynelmilel|enternasyonal|arsıulusal|memleketler arası|vikihaber|vikipedi uluslar|1 (noun)|milel ulusluk|1 (noun)|milliyet ulus|1 (noun)|millet|dil|kültür|budun|tüze ulusseverlik|1 (noun)|milliyetperverlik ulussever|1 (noun)|milliyetperver uluşahin|1 (noun)|seçkin ulu|1 (noun)|yüce|âli|âzam|azametli|azim|bakuy|bayar|bedük|bülent|celil|etiz|fahim|heybetli|kebir|mehabetli|pir|server|şanlı|tabğaç|ulvi ulvi|1 (noun)|ulu|büyük|yüksek ulviyet|1 (noun)|yücelik ulvî|1 (noun)|yüce|semavî umacı|1 (noun)|öcü|kâbus|abacı|karakoncolos uman|1 (noun)|bekleyen umar|1 (noun)|çare umarsız|1 (noun)|çaresiz umarsızlık|1 (noun)|çaresizlik umde|1 (noun)|prensip|ilke|ılke ummak|1 (noun)|beklemek|sanmak|demek|memul etmek|umut beslemek|umut etmek|ümit etmek umman|1 (noun)|okyanus|ana deniz umma|1 (noun)|ümit umran|1 (noun)|ümran|bayındırlık umudunu kesmek|1 (noun)|umut kesmek umulan|1 (noun)|memul umulmadık|1 (noun)|gafil avlamak|hesaba gelmez|zuhurat umulmak|1 (noun)|memul olmak|muhtemel olmak umulmayan|1 (noun)|mucize kabilinden|sürpriz|şaşmak umulur|1 (noun)|muhtemel umum|1 (noun)|bütün|tüm|kamu|hep|herkes|halk|ahali|genel umumhane|1 (noun)|genelev|genel ev umumî efkâr|1 (noun)|kamuoyu umumi|1 (noun)|genel umumî|1 (noun)|genel umumileştirmek|1 (noun)|genelleştirmek umumiyet|1 (noun)|genellik umumiyetle|1 (noun)|genellikle umunç|1 (noun)|emel umur görmüş|1 (noun)|görgülü umur|1 (noun)|işler|görgü|tecrübe umursamamak|1 (noun)|aldırış etmemek|aldırışetmemek|dudak bükmek|fütur etmemek|gülüp geçmek|kayıtsız kalmak|kılı kıpırdamamak|metelik vermemek|savsaklamak|vurdumduymazlıktan gelmek umursamama|1 (noun)|takmamazlık|umursamazlık umursama|1 (noun)|savsaklama umursamayan|1 (noun)|aldırışsız|umursamaz umursamazlık|1 (noun)|umursamama|adamsendecilik|kayıtsızlık|lakaydi|lâkaydî|vurdumduymazlık umursamaz|1 (noun)|umursamayan|adamsendeci|duygusuz|fütursuz|kayıtsız|kayıtsız olmak|lâkayt|vurdumduymaz umurunda olmamak|1 (noun)|aldırmamak umur vermek|1 (noun)|ümitlendirmek umut beslemek|1 (noun)|ummak umut etmek|1 (noun)|ummak umut kapısı|1 (noun)|istenilen|ıstenilen umut kesmek|1 (noun)|umudunu kesmek umutlandırmak|1 (noun)|ümitlendirmek|ümit serpmek umutlandırma|1 (noun)|ümitlendirme umutlanmak|1 (noun)|ümitlenmek|iht umutlanma|1 (noun)|ümitlenme umutlarınıyitirmek|1 (noun)|dünya başına yıkılmak umutlu|1 (noun)|ümitli|ümitvar umutsuzluk|1 (noun)|ümitsizlik|meyusiyet|fütur|yeis umutsuz|1 (noun)|ümitsiz|nevmit|bîilâç|meyus|yeise bürünmek umut|1 (noun)|ümit|düş|ihya|kırılmak|rüya|tap|umu umu|1 (noun)|umut|istek|arzu un|1 (noun)|ahar|akıtma|aside|bisküvi|düğün çorbası|hamurkar|kemalpaşa tatlısı|kömbe|kurabiye|kuskus|mercimek çorbası|mıhlama|piruhi|sufle|un helvası|üç beyaz|yayla çorbası unanimisme|1 (noun)|tekruhçuluk una|1 (noun)|pandispanya unbiniliyum|1 (noun)|ubn un helvası|1 (noun)|un|yağ università|1 (noun)|üniversite unlikeness|1 (noun)|özdeşmezlik unmak|1 (noun)|onmak unsurlar|1 (noun)|anasır unsur|1 (noun)|öge|ilke|uknum|eleman|madde|mebde|uzuv unud|1 (noun)|inatçılık un ufak olmak|1 (noun)|parçalanmak unulmak|1 (noun)|onulmak|iyileşmek unulmaz|1 (noun)|onulmaz ununbiyum|1 (noun)|uub ununenniyum|1 (noun)|uue ununheksiyum|1 (noun)|uuh ununkuadyum|1 (noun)|uuq ununnilyum|1 (noun)|uuu ununoktiyum|1 (noun)|uuo ununpentiyum|1 (noun)|uup ununseptiyum|1 (noun)|uus ununtriyum|1 (noun)|uut ununu elemiş, eleğini asmış|1 (noun)|yaşlanmış unutamamak|1 (noun)|akıldan çıkmamak unutma!|1 (noun)|aklında olsun! unutmak|1 (noun)|hatırlamamak|bağışlamak|hatırdan|akıldan çıkarmak|akıldan çıkmak|aklından çıkmak|bırakmak|çıkmak|sünger çekmek|sünger geçirmek unutmamak|1 (noun)|akılda tutmak|aklında kalmak|aklında tutmak|hatırında kalmak|hatırında tutmak unutma|1 (noun)|nisyan unutturmak|1 (noun)|kapatmak|lâfa boğmak|uyutmak unutulmadan|1 (noun)|sıcağı sıcağına unutulmak|1 (noun)|hatırlanmak|hatırlanmaz|akıldan çıkmak|ihmal edilmek|namı nişanı kalmamak unutulmamak|1 (noun)|akılda kalmak unutulmamış|1 (noun)|mazbut unutulmayan|1 (noun)|tarihî|tarihsel unvan|1 (noun)|san|titr|ünvan upper block|1 (noun)|üstkanat upuygun|1 (noun)|tastamam|tıpatıp ural dilleri|1 (noun)|fince uraltan|1 (noun)|şafağı uran|1 (noun)|teknik|sanayi|endüstri uranyum|1 (noun)|18|nükleer reaktör|u uray|1 (noun)|belediye urba|1 (noun)|giysi|ruba urban|1 (noun)|bedeviler urbanizm|1 (noun)|şehircilik urfalı|1 (noun)|urfi urfi|1 (noun)|urfalı urganı çekmek|1 (noun)|asmak urgan|1 (noun)|keten|kenevir|pamuk|örük urmak|1 (noun)|vurmak urodel|1 (noun)|kuyruklular ur|1 (noun)|tümör|bağa|çingene ahtapotu|dert|neoplâzma|vejetasyon uruç|1 (noun)|yükselme|oruç uruhsuz|1 (noun)|ruhsuz uruk|1 (noun)|sülâle|soy|hânedan|nesil|aşiret|kâbile|ırk|kökler|bod|boy urum|1 (noun)|rum urup|1 (noun)|çeyrek urus|1 (noun)|rus uryan|1 (noun)|üryan us|1 (noun)|akıl usanç|1 (noun)|bıkma|bıkkınlık|melâl|bezginlik|fütur|of|oflamak|öf|usantı usanç getirmek|1 (noun)|usanmak|bıkmak|bezmek usançlık|1 (noun)|bıkma usanç vermek|1 (noun)|usandırmak|bıktırmak|bezdirmek usandıracak|1 (noun)|vırıldamak usandıran|1 (noun)|muacciz usandırıcı|1 (noun)|bıktırıcı|angarya|vır vır usandırı|1 (noun)|vır vır etmek usandırmak|1 (noun)|aşırı gitmek|aşırıgitmek|bezdirmek|bezginlik vermek|bıktırmak|bizar etmek|tacizlik vermek|usanç vermek usangın|1 (noun)|usanmış|bıkmış usanılmak|1 (noun)|bıkılmak usanma|1 (noun)|gına usanmak|1 (noun)|tekrarlanması|bıkmak|bezmek|bezginlik getirmek|bıkkınlık gelmek|bir hâl olmak|bizar olmak|farımak|gına gelmek|gına getirmek|illâllah demek|illâllah etmek|kanıksamak|usanç getirmek|yaka silkmek|yılmak usanmış|1 (noun)|bıkkın|bîzar|usangın|yılgın usantı|1 (noun)|usanç usare|1 (noun)|öz su usa|1 (noun)|usçuluk usa vurmak|1 (noun)|uslamlamak usa vurma|1 (noun)|muhakeme|uslamlama usculuk|1 (noun)|akılcılık|akliye|rasyonalizm usçuluk|1 (noun)|akliye|rasyonalizm|usa|akılcılık usçu|1 (noun)|rasyonalist|akılcı usdışı|1 (noun)|akıldışı us dışıcılık|1 (noun)|sezgi|sevgi|irrasyonalizm ushuru|1 (noun)|uskuru uskumrugillerden|1 (noun)|akya balığı|istavrit|kolyoz|malta palamudu|maltapalamudu|orkinos|palamut|uskumru uskumrumsugillerden|1 (noun)|zargana uskumru|1 (noun)|uskumrugillerden uskur|1 (noun)|pervane uskuru|1 (noun)|ushuru uslamlamak|1 (noun)|usa vurmak uslamlama|1 (noun)|usa vurma|muhakeme uslandırmak|1 (noun)|muma çevirmek|muma döndürmek|tedip etmek uslandırma|1 (noun)|tedip uslanmak|1 (noun)|yadırganan|akıllanmak|durulmak|edeplenmek|kuzu gibi olmak|maymuna dönmek|yola gelmek uslanmış|1 (noun)|mütenebbih uslu akıllı|1 (noun)|olgun uslup|1 (noun)|düze|yönten uslu|1 (noun)|toplumu|edepli|müeddep|akıllı|zeki|başı önünde|dölek|hırlı|mum gibi|mum kesilmek|müeddeb|onat|paşa|tek ussal|1 (noun)|aklî|rasyonel|akli ussallaştırma|1 (noun)|rasyonalizasyon ussallık|1 (noun)|rasyonalite ustabaşı|1 (noun)|formen usta|1 (noun)|becerikli|mahir|beceri|kurnaz|mürebbi|cambaz|çeber|çebi|eli uz|hazık|maharetli|marifetli|sanatkâr|tedik|uz|yaray|yeden|yeten|zehir gibi ustaca|1 (noun)|ustalıkla|kurnazlıkla|mahirane ustalaşmak|1 (noun)|ehil olmak|maharet kazanmak ustalık|1 (noun)|beceriklilik|maharet|beceri|el alışkanlığı|el uzluğu|iş|marifet|uzluk ustalıkla|1 (noun)|ustaca|kurnazca ustalıklı|1 (noun)|marifetli|usturuplu usta öğretici|1 (noun)|çırak ustura|1 (noun)|yülgü|baş bıçağı|tıraş bıçağı|ülgüç usturmaça|1 (noun)|lâstik|ağaç|balon usturuplu|1 (noun)|ustalıklı|uygun usu|1 (noun)|deli usulcacık|1 (noun)|yavaşçacık|usul usul|usullacık usulca|1 (noun)|yavaşça usuldan|1 (noun)|yavaşça|sessizce usullacık|1 (noun)|usulcacık usulsüzlük|1 (noun)|yöntemsizlik|yolsuzluk usulsüz|1 (noun)|yöntemsiz|yolsuz|yolsuz yöntemsiz usul usul|1 (noun)|usulcacık usul|1 (noun)|yöntem|yol|kökler|asıllar|baba|tarz|metot|yavaş|adap|racon|toga|toka|tör|yank|yol erkân|yola|yoldam|yolum|yordam|yöndem|yörtem usyarılım|1 (noun)|düşünce|şizofreni usyarılımlı engel|1 (noun)|schizofrenic barrier usyarılımlı|1 (noun)|şizofren uşak|1 (noun)|çocuk|tayfa|ağa borç eder, uşak harç|bedel|çeltek|gulam|hizmetkâr|tutma|tutunç uşaklar|1 (noun)|etfali uşaklık|1 (noun)|birinin|hizmetkârlık uş|1 (noun)|bu|şu uşkun|1 (noun)|karabuğdaygillerden|keçi kulağı uşşak|1 (noun)|aşıklar uşum|1 (noun)|teşekkül ut açıcı|1 (noun)|göstermeci|teşhirci ut açıcılık|1 (noun)|göstermecilik|teşhircilik utan|1 (noun)|allah'tan kork! utanca|1 (noun)|skandal utanç duymak|1 (noun)|utanmak utanç|1 (noun)|hicap|hayâ|kara|kızarıp bozarmak|kızarmak|yüzüne bakamaz olmak utançla|1 (noun)|başı yerde utandıran|1 (noun)|kara utandırıcı|1 (noun)|başından aşağı kaynar sular dökülmek|yüz kızartıcı utandırmak|1 (noun)|bozum etmek|foslatmak|mahcup etmek|paçavraya çevirmek|yere baktırmak|yüzünü yere getirmek utangaçlıkla|1 (noun)|ezile büzüle utangaçlık|1 (noun)|sıkılganlık|mahcubiyet|bozum|bozum havası|dili dolaşmak|mahcupluk utangaç|1 (noun)|sıkılgan|mahcup|arlı|başı yerde|erincik|hayâlı|kehâ|kız gibi|mahçup|singin|tor|utangan|yığrık utangan|1 (noun)|utangaç utanılacak|1 (noun)|yüz kızartıcı utanırlar|1 (noun)|deli arlanmaz soyu arlanır utanıyor|1 (noun)|yüzü yok utanmadan|1 (noun)|arsızlık etmek|edepsizce|yüzlü yüzlü utanmak|1 (noun)|korkmak|sıkılmak|çekinmek|ar etmek|boza olmak|bozum olmak|dut gibi olmak|edep etmek|ekşimek|mahcup olmak|önüne bakmak|şişmek|teeddüp etmek|utanç duymak|utlanmak|yüzü kızarmak|yüzü olmamak utanmaksızın|1 (noun)|utanmazca utanmamak|1 (noun)|ar ve hayâ perdesi yırtılmak utanması|1 (noun)|arsız|suratı kasap süngeriyle silinmiş|yırtık|yüzünün derisi kalın utanma|1 (noun)|teeddüp|ar|hayâ|hicap|yüz utanmazca|1 (noun)|utanmaksızın utanmazlık|1 (noun)|yüzsüzlük|arsızlık|edepsizlik|hayâsızlık|kepazelik|perdesizlik|yırtıklık utanmaz|1 (noun)|sıkılmaz|yüzsüz|arsız|ar damarı çatlamış|arlanmaz|edepsiz|hayâsız|kepaze|kösele suratlı|meşin suratlı|pek yüzlü|perdesi yırtık|perdesiz|surat mahkeme duvarı|yırtılmış|yüzsüzce|zırtapoz utanmış|1 (noun)|mahçup|tırıs tırıs utarit|1 (noun)|merkür utçu|1 (noun)|udî utkan|1 (noun)|cingil|yenin ut|1 (noun)|kirişli|ince saz|mandal|saz takımı utkulu|1 (noun)|muzaffer utkun|1 (noun)|muzaffer utku|1 (noun)|yengi|zafer|cingü|muzafferiyet|yeniş utlanmak|1 (noun)|utanmak utlu|1 (noun)|iffetli utmak|1 (noun)|yenmek uub|1 (noun)|ununbiyum u, u|1 (noun)|dar uue|1 (noun)|ununenniyum uuh|1 (noun)|ununheksiyum uuo|1 (noun)|ununoktiyum uup|1 (noun)|ununpentiyum uuq|1 (noun)|ununkuadyum u|1 (noun)|uranyum|açınık|küçük ünlü uyumu|ötre|ünlü|yuvarlak ünlü uus|1 (noun)|ununseptiyum uut|1 (noun)|ununtriyum uuu|1 (noun)|ununnilyum uvertür|1 (noun)|operada|başlantı|giriş uvunmak|1 (noun)|uğunmak uyak|1 (noun)|kafiye uyaklı|1 (noun)|kafiyeli|mukaffa uyaksız|1 (noun)|kafiyesiz uyaksızlık|1 (noun)|kafiyesizlik uyandıran|1 (noun)|mûkız uyandırılmak|1 (noun)|uyarılmak uyandırma|1 (noun)|ikaz|tahrik|tembih uyandırmak|1 (noun)|lâmba|tutuşturmak|kaldırmak|tahrik etmek|tembih etmek|uyarmak uyanıklık|1 (noun)|anıklık|basiret|dikkat|saklık|teyakkuz|yakaza uyanık|1 (noun)|uyumamış|açıkgöz|kurnaz|uyanmış|becerikli|zeki|müteyakkız|bilgili|cingöz|bidar|agâh|ağaca çıksa pabucu yerde kalmaz|ayık|bîdar|bîhâb|fatîn|gözü açık|gözünü açmak|müteyakkiz|sak|tetik|tuyak|zeyrek uyanış|1 (noun)|uyanma|intibah|rönesans uyanma|1 (noun)|intibah|uyanış uyanmak|1 (noun)|belirmek|depreşmek|ayaklanmak|ayıkmak|gözleri açılmak|gözlerini açmak uyanmış|1 (noun)|uyanık uyan|1 (noun)|riayetkâr uyaraç|1 (noun)|korna uyarak|1 (noun)|riayeten|tevfikan uyaranların|1 (noun)|izlenim uyaran|1 (noun)|uyarıcı|münebbih|uyartı uyarcık|1 (noun)|exciton uyarıcılar|1 (noun)|munebbihat uyarıcı|1 (noun)|uyaran|münebbih uyarı|1 (noun)|ikaz|ihtar|tembih|uyarma|tembihat|uyartı uyarık|1 (noun)|eksite uyarılgan|1 (noun)|kabil-i tahyic uyarılmak|1 (noun)|uyandırılmak uyarılmış|1 (noun)|tembihli uyarım|1 (noun)|tembih uyarınca|1 (noun)|gereğince|mucibince|fehvasınca uyarısınıdinlememek|1 (noun)|başının dikine gitmek uyarlaç|1 (noun)|adaptör uyarlama|1 (noun)|adaptasyon|uyarlanmış|adapte uyarlamak|1 (noun)|sinema|tiyatro|adapte etmek|aktarmak uyarlanma|1 (noun)|intibak uyarlanmak|1 (noun)|alınmak uyarlanmış|1 (noun)|adapte|uyarlama uyarlayıcı|1 (noun)|adaptör uyarlık|1 (noun)|uygunluk|düşünce|mutabakat|mutabakat-ı elfaz uyarma|1 (noun)|ihtar|tembih|hele|ikaz|irşat|uyarı uyarmak|1 (noun)|uyandırmak|akoz etmek|akozlamak|dikkatini çekmek|dürtmek|gözünü açmak|hatırlatmak|ihtar etmek|ikaz etmek|irşat etmek|nodullamak|tembih etmek|tembihatta bulunmak|tembihlemek|zil uyartı|1 (noun)|ihtar|uyarı|uyaran|ses uyar|1 (noun)|uygun|uysal uyduluk|1 (noun)|peyklik uydumcu|1 (noun)|konformist uydumculuk|1 (noun)|konformizm uydu|1 (noun)|peyk uydurganlık|1 (noun)|mitomani uydurgan|1 (noun)|mitoman uydurmaca|1 (noun)|düzmece|sahte uydurmacılık|1 (noun)|atıcılık uydurmacı|1 (noun)|palavracı|atmasyoncu uydurmak|1 (noun)|yakıştırmak|sağlamak|bulmak|becermek|düzmek|icat etmek|kafadan atmak|kesmek|yakışık aldırmak uydurmasyon|1 (noun)|uydurma uydurma|1 (noun)|uydurulmuş|yalan|sahte|asılsız|düzme|mürettep|aslı faslı yok|asparagas|atmasyon|entipüften|gır|masnu|musanna|palavra|palavra savurmak|palavra sıkmak|pestenkerani|tasni|uydurmasyon uyduruk|1 (noun)|sania|afsiyon|çanak|kofti uydurulmuş|1 (noun)|müzevver|uydurma uygan|1 (noun)|oran|homolog uygarlaşmak|1 (noun)|medenîleşmek uygarlaşma|1 (noun)|medenîleşme|temeddün uygarlaşmamış|1 (noun)|barbar|medeniyetsiz uygarlık|1 (noun)|medeniyet|medenîlik|fikir|sinoloji|yunt uygar|1 (noun)|medenî|fikir|medenîleşmiş|mütemeddin|eğitimli|sivilize|soysal uygu|1 (noun)|akor uygulamada|1 (noun)|pratika|pratikte uygulamak|1 (noun)|ilkeyi|atadan babadan görmek|infaz etmek|sepilemek|tatbik etmek|vurmak|yapmak|yürütmek uygulamalar|1 (noun)|icraat uygulamalı|1 (noun)|tatbikî|pratik|ameli|kılgılı|kılgısal uygulama|1 (noun)|tatbik|ilkeyi|tatbikat|pratik|yürütüm|anakronizm|aplikasyon|biliş|çağaşım|infaz|kılgı|kısasa kısas uygulanabilirlik|1 (noun)|yapılabilirlik|fizibilite uygulanan|1 (noun)|geçerli uygulayan|1 (noun)|ebe|icraatçı|ortodoks|uygulayıcı uygulayıcı|1 (noun)|uygulayan|tatbikatçı uygulayım bilimi|1 (noun)|teknoloji uygulayımbilim|1 (noun)|teknoloji uygulayımcıerki|1 (noun)|teknokrasi uygulayımcı|1 (noun)|tekniker|teknikçi|teknisyen|teknokrat|bilimsel uygulayım|1 (noun)|fizik|kimya|teknik|yöntemi uygulayımsal|1 (noun)|teknik uygun bulmak|1 (noun)|yakışır uygundur|1 (noun)|yeridir uygun düşmek|1 (noun)|yakışmak|yaraşmak uygun|1 (noun)|elverişli|yarar|müsait|muvafık|orantılı|oranlı|yakışır|yaraşır|uz|mutabık|mütenasip|ağaya|akla yatkın|amelî|aralık|birebir|bolduçağ|caiz|denk|edepli|fırsat bulmak|geray|göre|harfi harfine|isabetli|iyi|iyi etmek|kip|makul|mehel|munis|mülâyim|münasebetli|münâsib|münasip|namuslu|onat|özsen|pratik|reva|seza|şayeste|tatminkâr|tekinik|tutarlı|tüzli|ucuz|usturuplu|uyar|yakuşuk|yaraşıklı|yaraşur|yaraylı|yatkın|yönet|yönlü|yüklü uyguner|1 (noun)|yakışır|yaraşır|yiğit uygun gelmek|1 (noun)|yakışmak|yaraşmak|uymak uygun görmek|1 (noun)|yakışır uygunluk|1 (noun)|yakışık|mutabakat|mukarenet|adan|agreman|imtizaç|liyakat|tenasüpsüz|tutarlık|uyarlık|yakşılık|yaraşık|yatkın uygun olmak|1 (noun)|bağdaşmak uygunsuzca|1 (noun)|zırt pırt uygunsuzluk|1 (noun)|uymazlık|yakışıksızlık|aksilik|kötü yol|yersizlik|yöntemsizlik uygunsuz|1 (noun)|uymayan|yaraşmayan|münasebetsiz|bulaşık iş|denli densiz söz söylemek|gayrimünasip|isabetsiz|namünasip|yakışıksız|yersiz|yolsuz|yöntemsiz|zirzoplaşmak|zirzopluk etmek uyguralp|1 (noun)|yiğidi uyku|1 (noun)|aymazlık|gaflet|ölüm|gözleri bayılmak|hab|hipnoz|hipotalamus uyku çekmek|1 (noun)|uyumak uykuda olmak|1 (noun)|yürütülmemek uykulu|1 (noun)|esnemek uykusu kaçmak|1 (noun)|kaygılanmak uykusuz|1 (noun)|bîhâb uykusuz kalmak|1 (noun)|uyuyamamak uykusuzluk|1 (noun)|halka uyku tutmamak|1 (noun)|uyuyamamak uykuya dalmak|1 (noun)|rahat uykuya varmak|1 (noun)|uyumak|sükûnet|sessizlik uylaşmak|1 (noun)|uzlaşmak|anlaşmak uyluk|1 (noun)|oyluk uymaca|1 (noun)|uyuşma|uzlaşma uymacılık|1 (noun)|konformizm uyma|1 (noun)|intibak|riayet|tebaiyet|tevafuk|adaptasyon|imtisal|inkıyat|mutavaat|takip|tetabuk|yaraşık uymak|1 (noun)|renk|zevke|adapte olmak|bağdaşmak|bağlı kalmak|bağlıkalmak|dinlemek|gelmek|imtisal etmek|intibak etmek|itaat etmek|mütâbeat|olmak|riayet etmek|suyun akıntısına gitmek|tabi olmak|takip etmek|tam gelmek|tetabuk etmek|uygun gelmek|yaraşmak uymama|1 (noun)|isyan uymamak|1 (noun)|delinmek|ihlal etmek uymayan|1 (noun)|muhalif|uygunsuz uymaz|1 (noun)|aykırı|mugayir uymazlık|1 (noun)|aykırılık|başkalık|mugayeret|beis|riayetsizlik|uygunsuzluk uyruk|1 (noun)|boy|tabi|tabiiyet|tebaa uyruklu|1 (noun)|asıllı|tâbiiyetli|tebaa uyrukluk|1 (noun)|tâbiiyet uyruksuzluk|1 (noun)|tâbiiyetsizlik uyruksuz|1 (noun)|tâbiiyetsiz uysallaşmak|1 (noun)|kuzu kesilmek|süt dökmüş kedi gibi olmak uysallık|1 (noun)|mazlumluk|mülâyemet uysal|1 (noun)|uyar|başı yumuşak|başına vur elinden ekmeğini al|damarsız|ergün|eslek|evliya gibi|halim selim|munis|muti|tevazulu|yoldam|yönet|yumuşak|yumuşak başlı uytun|1 (noun)|kutlu|kutsal uyuklamak|1 (noun)|ımızganmak|küngüldemek|pineklemek uyum|1 (noun)|ahenk|mutabakat|entegrasyon|armoni|barış|düzen|intibak|koordinasyon|tüze|tüzen|tüzlüg uyumak|1 (noun)|görmemek|dalmak|uyku çekmek|uykuya varmak|yatak|zıbarmak uyumamış|1 (noun)|uyanık uyuma|1 (noun)|mobilya|yatak uyumayan|1 (noun)|bîdar uyumlu|1 (noun)|ahenkli|mevzun|abçar|bağdaşuk|elez|gegez|muvaz|muvazîn|nazmi|tüzli|yakuşuk|yaraşuk|yatman|yönet uyumluluk|1 (noun)|ahenklilik|tozun|tüze uyumölçüm|1 (noun)|sosyometri uyumsatma|1 (noun)|patronaj uyumsuz|1 (noun)|ahenksiz|zıt|aykırı|akordu bozuk|akortsuz|eğreti|imtizaçsız|münasebetsiz|sakil|salaş|yabani uyumsuzluk|1 (noun)|ahenksizlik|kakofoni uyuntu|1 (noun)|uyuşuk|tembel|miskin uyurgezer|1 (noun)|sairfilmenam uyur|1 (noun)|uyuyan uyuşamamak|1 (noun)|ihtilâfa düşmek|sürtüşmek uyuşan|1 (noun)|mümtezic uyuşmaeğilimli|1 (noun)|yüzü güzel olanın huyu güzel olur uyuşmak|1 (noun)|soğuk|düşünce|uzlaşmak|antant kalmak|bir kazanda kaynamak|birleşmek|imtizaç etmek|itilâf etmek|ittifak etmek|kaynaşmak|mutabık kalmak uyuşmamak|1 (noun)|ayrı düşmek|ayrıdüşmek uyuşma|1 (noun)|mutabakat|ahenk|anlaşma|antant|geçim|imtizaç|itilâf|ittifak|uymaca|uzlaşı|uzlaşma uyuşmayan|1 (noun)|bağdaşmaz uyuşmaz|1 (noun)|bağdaşmaz uyuşmazlık|1 (noun)|kelimede|anlaşmazlık|bağdaşmazlık|ihtilâf|mübayenet|sürtüşme uyuşmuş|1 (noun)|afyonlu|uyuşuk uyuşturan balığı|1 (noun)|torpil balığı uyuşturma|1 (noun)|anestezi uyuşturmak|1 (noun)|anestezi yapmak uyuşturucu madde|1 (noun)|morfin|kokain|eroin|afyon uyuşturucu|1 (noun)|narkotik|hareketten|anestezik|maden|morfin uyuşukluk|1 (noun)|atalet|gevşeklik uyuşuk|1 (noun)|uyuşmuş|gevşek|tembel|sünepe|uyuntu|donuk|hımbıl|kül kedisi|külkedisi|miskin|miskinleşmek|miskinlik|uyuz|üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi uyuşum|1 (noun)|anlam|ışık|dekor|donatım|uyuşurluk uyuşurluk|1 (noun)|uyuşum uyutan|1 (noun)|münevvim uyutmaca|1 (noun)|ipnotizma uyutmak|1 (noun)|unutturmak|aldatmak|kandırmak|afyonlamak|ipnotize etmek|yatırmak uyutucu|1 (noun)|münevvim uyutum|1 (noun)|ipnoz uyuyamamak|1 (noun)|gözü uyku tutmamak|uyku tutmamak|uykusuz kalmak uyuyanlar|1 (noun)|niyâm uyuyan|1 (noun)|uyur uyuyan yılanın kuyruğuna basmak|1 (noun)|saldırganlaştırmak uyuz etmek|1 (noun)|sinirlendirmek uyuz|1 (noun)|hareketli|uyuşuk|pısırık|miskin|uyuzlu uyuzlaşmak|1 (noun)|beceriksizleşmek|pısırıklaşmak|kılıksızlaşmak uyuzluk|1 (noun)|beceriksizlik|pısırıklık|parasızlık uyuzlu|1 (noun)|uyuz uyuz olmak|1 (noun)|kızmak|sinirlenmek|kuşkulanmak uyuzotu|1 (noun)|kumotu, nu uzacık|1 (noun)|lastik uza devim|1 (noun)|telekinezi uzadevim|1 (noun)|telekinezi uza duyum|1 (noun)|telepati uzağı görmek|1 (noun)|ileriyi görmek uzağı|1 (noun)|tatu uzak akraba|1 (noun)|yakınlığı uzakçeker|1 (noun)|teleobjektif uzak durmak|1 (noun)|yaklaşmamak|karışmamak uzak|1 (noun)|ırak|eli|ayrı|azade azade|egzotik|nereden nereye|yırak uzaklanmak|1 (noun)|nazlanmak uzaklardan|1 (noun)|derinden derine uzaklaş|1 (noun)|defol! uzaklaşma|1 (noun)|fertik|teberri|zehap uzaklaşmak|1 (noun)|yabancılaşmak|açılmak|açmak|alarga etmek|aralanmak|caddeyi tutmak|cicozlamak|demir almak|dümeni kırmak|ıraklaşmak|ıramak|kırmak|kopmak|korkmak|payandaları çözmek|toz olmak|yıramak uzaklaşmamak|1 (noun)|burnundan ayrılmamak uzaklaştırıcı|1 (noun)|abdüktör uzaklaştırılmak|1 (noun)|sürülmek uzaklaştırılmış|1 (noun)|aforozlu uzaklaştırma|1 (noun)|ib'ad|tenkil uzaklaştırmak|1 (noun)|çıkarmak|ayırmak|yabancılaştırmak|çekip almak|ekarte etmek|kapıyı göstermek|kovmak|sökmek|tüydürmek uzaklık|1 (noun)|ıraklık|mesafe|açıklık|ara|aralık|boy uzaklıkları|1 (noun)|astronom uzaklıkölçer|1 (noun)|telemetre uzaksama|1 (noun)|istibat uzaksamak|1 (noun)|istibat etmek uzaktan|1 (noun)|gıyaben|alarga|gıyabî|karşıdan karşıya|lâf atmak|şahsen uzaktan kumanda|1 (noun)|televizyon|otomobil uzaktan uzağa|1 (noun)|biraz uzaktarım|1 (noun)|telemekanik uzakta|1 (noun)|tataş uzamak|1 (noun)|boya çekmek|ıramak|inmek|kangrenleşmek|sürümcemede kalmak|temadi etmek uzama|1 (noun)|temadi uzambilim|1 (noun)|çizgilerin|geometri uzamdaş|1 (noun)|homotopik uzam|1 (noun)|vüs'at|çekelge uzanarak|1 (noun)|uzana uzana uzana uzana|1 (noun)|uzanarak uzanım|1 (noun)|nitelik|özellik|ölçü|boyut uzanmak|1 (noun)|gitmek|yetişmek|ulaşmak|kol atmak|köysülmek|serilmek uzantı|1 (noun)|dal uzatarak|1 (noun)|uzun uzadıya|uzun uzun uzatmadan|1 (noun)|bir söyledi pir söyledi|kısa yoldan uzatma işareti|1 (noun)|düzeltme işareti uzatmak|1 (noun)|başı|germek|vermek|göndermek|atmak|dayamak|sürmek|sürümcemede bırakmak|temdit etmek uzatmalardan|1 (noun)|yalın üslûp uzatmalı çavuş|1 (noun)|uzman çavuş uzatma|1 (noun)|temdit|imale|medd uzatmayalım|1 (noun)|kısacası|her ne hâl ise|neyse uzayabilen|1 (noun)|sünek uzay adamı|1 (noun)|astronot|kozmonot uzayadamı|1 (noun)|astronot|kozmonot uzayan|1 (noun)|esnek|mümted uzay|1 (noun)|feza|mekân|mekan|acun|gök|yaygır|yaykıru uzay istasyonu|1 (noun)|üs uzaysı|1 (noun)|space-like uzay taşı|1 (noun)|meteorit uz|1 (noun)|becerikli|iyi|güzel|usta|hazık|uygun uzbilim|1 (noun)|biçim|cebir|matematik uzçektirim|1 (noun)|teleks uzdillilik|1 (noun)|belagat uzgöreç|1 (noun)|televizyon uzgören|1 (noun)|uzgörür uzgörür|1 (noun)|durendiş|uzgören uz iletişim|1 (noun)|sembol|haber|yazı|radyo|telekomünikasyon uziletişim|1 (noun)|simge|haber|yazı|telekomünikasyon uzkonuşma|1 (noun)|hitabet uzlaşım|1 (noun)|uzlaşma|konsensüs uzlaşı|1 (noun)|uzlaşma|uyuşma|tüze uzlaşmacı|1 (noun)|bağdaşuk uzlaşmacılık|1 (noun)|çıkarlarından uzlaşmak|1 (noun)|antant kalmak|bağdaşmak|barışmak|geçinmek|sulh olmak|uylaşmak|uyuşmak uzlaşma|1 (noun)|uyuşma|barışma|itilâf|konsensüs|mutabakat|uymaca|uzlaşı|uzlaşım uzlaşmayan|1 (noun)|uzlaşmaz uzlaşmayı|1 (noun)|anlaştırmak uzlaşmazlık|1 (noun)|anlaşmaya uzlaşmaz|1 (noun)|uzlaşmayan uzlaştıran|1 (noun)|aracı uzlaştırıcı|1 (noun)|aracı|ara bulucu uzlaştırıcılık|1 (noun)|ara buluculuk uzlaştırmak|1 (noun)|ortasını bulmak|telif etmek uzlaştırma|1 (noun)|telif uzluk|1 (noun)|ustalık|hazakat|ehliyet|maharet uzman çavuş|1 (noun)|uzatmalı çavuş uzman doktor|1 (noun)|mütehassıs hekim|uzman hekim uzman hekim|1 (noun)|uzman doktor uzman hemşire|1 (noun)|hastane uzmanı|1 (noun)|intaniyeci uzmanlaşma|1 (noun)|ihtisas uzmanlaşmak|1 (noun)|ihtisas yapmak|kariyer yapmak uzmanlık|1 (noun)|mütehassıslık|ihtisas|eksperlik|kariyer|marifet uzman|1 (noun)|mütehassıs|kompetan|bilirkişi|akuz|cetik|eksper|gökten zembille inmek|mahir|spesiyalist|yetkin uzokuma|1 (noun)|inşat uzsöyleyiş|1 (noun)|talakat uzsöz|1 (noun)|maxime uz tasımsal|1 (noun)|saymaca uzun atlama|1 (noun)|vücudun uzun|1 (noun)|ayrıntılı|derinlemesine|karşıtı|altıntop|ankara keçisi|ankara tavşanı|boynuz|cayırdatmak|çubuk makarna|deniztavşanı|dil|dizman|gelin teli|gülendam|hıyar|iğne|kabir suali sormak|kamış|kaniş|kano|kasatura|kaz|kazık|kılıç|komondor|kurdele balığı|kurdelebalığı|kuzgunkılıcı|lepiska|levent|maksi|mastar|merinos|mutavvel|nutuk atmak|pala bıyık|palavra|pırasa bıyıklı|salatalık|servi|sırık fasulyesi|sırık gibi|tavil|tiftik keçisi|zargana uzunbacaklılardan|1 (noun)|balıkçıl uzun boylu|1 (noun)|derinlemesine|ayrıntılarıyla uzunca|1 (noun)|dalak|ıskarmoz|keçimemesi|parke|söylev|uzun uzun uzunçalar|1 (noun)|longpley|albüm uzun çizgi|1 (noun)|tire uzun dişli|1 (noun)|tamahkâr|açgözlü|hırslı uzun etek|1 (noun)|maksi uzun hayvan|1 (noun)|yılan uzun hikâye|1 (noun)|olay uzun kafalı|1 (noun)|dolikosefal uzun kulaklı|1 (noun)|eşek uzunlamasına|1 (noun)|uzunluğuna|boyuna uzunluğuna|1 (noun)|tulânî|uzunlamasına uzunluk|1 (noun)|tul|boy|yazının|buut uzunmusa|1 (noun)|oskara yağlısı|enişte fındığı|incekabuk uzun oturmak|1 (noun)|yatmak uzun uzadıya|1 (noun)|uzatarak|derinleştirerek|genişleterek|ayrıntılarıyla uzun uzun|1 (noun)|uzunca|uzatarak uzun ünlü|1 (noun)|uzun vokal uzun vokal|1 (noun)|uzun ünlü uzuv|1 (noun)|organ|üye|unsur|örgen uzvî|1 (noun)|organik|örgensel uzviyet|1 (noun)|organizma uzyazar|1 (noun)|telem uzyazdırım|1 (noun)|telgraf üce|1 (noun)|yüce ücret|1 (noun)|ecir|töleç|tülüş|yönetim gideri ücretine|1 (noun)|açık kredi ücretsiz|1 (noun)|bedava|fahri|meccan üç|1 (noun)|3|ııı|gibi|kontrplak|orantılı|tağan üç aşağı|1 (noun)|beş aşağı beş yukarı üçayak|1 (noun)|sacayağı üç beyaz|1 (noun)|un üç bir|1 (noun)|oyunda|seyek üç boyutlu|1 (noun)|üç buutlu üç buçuk|1 (noun)|üstünkörü üç buutlu|1 (noun)|üç boyutlu üç dört|1 (noun)|birkaç üçgen|1 (noun)|müselles|gen|kavşak adası üç göç, bir yangın yerini tutar|1 (noun)|dökülür üçgül|1 (noun)|tirfil üç iki|1 (noun)|oyunda|sebayüdü üçkâğıtçılık|1 (noun)|yalancılık|düzencilik|dolandırıcılık üçkâğıtçı|1 (noun)|yalancı|dolandırıcı|hileci üçkâğıt|1 (noun)|hile|düzen|dolap üçleme|1 (noun)|triloji|katoliklerde|tanrı|teslis|hat-trick üçlü|1 (noun)|trio|iskambil|müselles|triyo|üçüz üç nalla bir ata kaldı|1 (noun)|işi üç nalla bir ata kaldı üçteker|1 (noun)|triportör üçüncü çağ|1 (noun)|senozoik üçüncü dünya ülkeleri|1 (noun)|asya üçüncül|1 (noun)|sülâsî|tersiyer üçüz|1 (noun)|üçlü ü|1 (noun)|dar ünlü|ince ünlü|merfûu|ünlü|yuvarlak ünlü üdeba|1 (noun)|edipler|yazarlar|:yazarlar üfleç|1 (noun)|hamlaç|aspiratör|vantilatör üflemek|1 (noun)|üfürmek|nefeslemek üflemeli çalgı|1 (noun)|nefesli çalgı üflemeli|1 (noun)|senfoni orkestrası üful|1 (noun)|ölme üfunet|1 (noun)|irin|cerahat|ufunet üfürmek|1 (noun)|üflemek|esmek üfürük|1 (noun)|avsun üfürükçü|1 (noun)|afsuncu üge|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üyge|ünaldı ügit|1 (noun)|öğüt|nasihat|propaganda|ajitasyon üğdül|1 (noun)|bahşiş|ihsan üğrüm|1 (noun)|nütasyon ükelge|1 (noun)|armağan|bahşiş ülegü|1 (noun)|bölüm|kısım|pay ülen|1 (noun)|ulan üleşilmek|1 (noun)|üleştirilmek üleşmek|1 (noun)|bölüşmek|paylaşmak|pay etmek üleş|1 (noun)|pay üleştirilmek|1 (noun)|üleşilmek üleştirim|1 (noun)|üleştirme üleştirme|1 (noun)|bölüştürme|dağıtma|tevzi|üleştirim üleştirmek|1 (noun)|bölüştürmek|tevzi etmek üleştirmeler|1 (noun)|tevziat üleşür|1 (noun)|bölüşüm|paylaşım|paylaşımcı ülevce|1 (noun)|doğrulukla|türelice ülevci|1 (noun)|karşılaşmaları ülevli|1 (noun)|doğru|yerinde|dilevi|savı ülevsiz|1 (noun)|dilevi|savı|davranışı ülev|1 (noun)|türe|adalet|türenin|kazanç|doğruluk|pay ülfet|1 (noun)|alışma|kaynaşma|tanışma|görüşme|dostluk|ahbaplık ülfet etmek|1 (noun)|tanışmak|kaynaşmak|alışmak|görüşmek|konuşmak ülgen|1 (noun)|ülken ülger|1 (noun)|kadife ülgi|1 (noun)|örnek|numune ülgüç|1 (noun)|ustura ülgüdür|1 (noun)|örnek|numune ülgüt|1 (noun)|örnek|numune ülke açmak|1 (noun)|fethetmek ülke coğrafyası|1 (noun)|ülkeler coğrafyası ülke|1 (noun)|diyar|memleket|devlet|bölüm|parça|toprak|vatan|yurt|diyar-ı küfr|el|iklim|il|kıt'a|mülk|ülkem|üniter devlet|yer ülkeler coğrafyası|1 (noun)|ülke coğrafyası ülkem|1 (noun)|ülke ülkenin|1 (noun)|erçin ülken|1 (noun)|ülgen ülker çeriğ|1 (noun)|savaş ülker|1 (noun)|süreyya|yedikızkardeş|pervin|peren ülkesi|1 (noun)|künye|şehit düşmek|şehit etmek ülkücü|1 (noun)|idealist ülkücülük|1 (noun)|idealizm ülkü|1 (noun)|ideal|mefkûre|bitim|bulası|dava|erişek|millet|üst yapı ülküleştirme|1 (noun)|idealleştirme|idealizasyon ülküleştirmek|1 (noun)|idealleştirmek ülkülük|1 (noun)|şiar|devise ülküsel|1 (noun)|ideal ülküt|1 (noun)|roman|tip ülser|1 (noun)|karha|oyulgan ültimatom|1 (noun)|sonuyarı ültramodern|1 (noun)|düşünce|eğilim|çağüstü ültraviyole|1 (noun)|morötesi|mor ötesi ültraviyöle|1 (noun)|morötesi üluhiyet|1 (noun)|tanrılık|tanrısallık ülûhiyet|1 (noun)|tanrısallık ülüglü|1 (noun)|talihli|kısmetli ülük|1 (noun)|kısmet|nasip|pay ülüş|1 (noun)|bölüş|bölüm|bölünen|pay|konuk ümera|1 (noun)|üstsubaylar|buyurucular|beyler|amirler ümide düşmek|1 (noun)|gerçekleşmesine ümidi boşa çıkmak|1 (noun)|beklentisi ümidi boşa çıkmamak|1 (noun)|beklediğini ümit bağlamak|1 (noun)|olmasını ümit etmek|1 (noun)|ummak|beklemek ümitlendirmek|1 (noun)|umutlandırmak|umur vermek ümitlendirme|1 (noun)|umutlandırma ümitlenmek|1 (noun)|umutlanmak ümitlenme|1 (noun)|umutlanma ümitli|1 (noun)|umutlu ümit serpmek|1 (noun)|umutlandırmak ümitsizlikler|1 (noun)|yüus ümitsizlik|1 (noun)|umutsuzluk|nevmîdî|zehir kesilmek ümitsiz|1 (noun)|umutsuz|kalbi kırık|meyus|nâ-ümid ümit|1 (noun)|umma|beklenti|umut|ses|seda|şöhret|nam ümitvar|1 (noun)|umutlu ümmi|1 (noun)|okumamış ümran|1 (noun)|bayındırlık|sevindirici|sevindiren|umran ümranlı|1 (noun)|bayındır|gelişmiş ümük|1 (noun)|boğaz|gırtlak|imik|emik ünaldı|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|üyge ündeş|1 (noun)|cinas ündev|1 (noun)|namlı|meşhur üne|1 (noun)|allah verince kimin oğlu, kimin kızı demez üniforma|1 (noun)|resmî elbise|resmî giysi üniformitaryanizm|1 (noun)|birörnekçilik ünik|1 (noun)|tek ünite|1 (noun)|birlik|birim|bütünbirim üniter devlet|1 (noun)|devletin|ülke|bütünbirimsel üniversal|1 (noun)|evrensel|cihanşümul üniversalizm|1 (noun)|evrenselcilik üniversel|1 (noun)|evrensel|âlemşümul üniversite|1 (noun)|enstitü|öğretim|darulfünun|darülfünun|evrenkent|università|yüksek öğretim|yükseköğretim ünlek|1 (noun)|glotis ünlemek|1 (noun)|çığırmak|seslenmek ünlem işareti|1 (noun)|sevinç|kıvanç|acı|korku ünlem|1 (noun)|kelime türü|nida ünlenmek|1 (noun)|çağrılmak|adı duyulmak|adıduyulmak|meşhur olmak|şöhret bulmak ünletmek|1 (noun)|bağırtmak|çağırtmak ünlülük|1 (noun)|meşhurluk ünlü|1 (noun)|şöhretli|meşhur|namlı|şanlı|namdar|e|ı|i|o|ö|u|ü|tanınmış|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üyge|ünaldı|adlı sanlı|ağır|ağır top|ağmık|angın|anlı şanlı|atay|atilla|atlığ|atman|bildik|çatlı|çavlı|flaş|maruf|sait|sanlı|sedalı|sesli|sesli harf|şanalp|üge|vokal ünlü uyumu|1 (noun)|türkçede|ahenk kaidesi|vokal uyumu ün|1 (noun)|ses|şöhret|şan|nam|ad|admış|atağ|çav|çavunt|isim|parlamak|san|sıyt ünsiyet|1 (noun)|ahbaplık|alışkanlık|arkadaşlık ünsüz göçüşmesi|1 (noun)|göçüşme ünsüz|1 (noun)|gösterişsiz|şöhretsiz|konson|sessiz|konsonant|samit|sedasız|sessiz harf|şansız ünvan|1 (noun)|unvan|fahri|fakı ürbanizm|1 (noun)|şehircilik ürdün|1 (noun)|dinar|suriye üregen|1 (noun)|bereketli|münbit üre|1 (noun)|kaurit tutkalı üreklü|1 (noun)|cesur|yiğit ürek|1 (noun)|yürek|kalp üremek|1 (noun)|çoğalmak|artmak|yetişmek|döl vermek üreme|1 (noun)|tenasül|fenoloji|üremsel ürem|1 (noun)|faiz|getiri|nema üremsel|1 (noun)|çoğalma|üreme|jenital|genital üreteç|1 (noun)|jeneratör|mekanik|cihaz|dinamo üreticilerin|1 (noun)|kooperatif üreticilik|1 (noun)|imalatçılık üretici|1 (noun)|yetiştirici|müstahsil|arz zinciri|prodüktör üretildiği|1 (noun)|zaman damgası üretilen|1 (noun)|boza üretilmek|1 (noun)|yetiştirilmek üretilmesi|1 (noun)|su ürünleri mühendisi üretim biçimi|1 (noun)|sermayecilik üretim evi|1 (noun)|fabrika üretimevi|1 (noun)|fabrika üretim faktörü|1 (noun)|faktör üretim|1 (noun)|insanların|istihsal|arz zinciri|balıkçı gemisi|istihsal yerleri|prodüsiyon üretimi|1 (noun)|petrol ve doğalgaz mühendisi üretimlik|1 (noun)|fabrika üretişim|1 (noun)|wikipedia üretke|1 (noun)|kapital|sermaye üretken|1 (noun)|cağımda|türetgen|yapar üretkenlik|1 (noun)|prodüktivite üretme|1 (noun)|çoğaltma|istihsal üretmek|1 (noun)|oluşturmak|yaratmak|çalışmak|çıkarmak|istihsal etmek|işlemek|yapmak|yetiştirmek ürgan|1 (noun)|kıvılcım|şerare ürgüç|1 (noun)|körük ürk|1 (noun)|dehşet|korku|çekince ürkek|1 (noun)|çekingen|mütevahhiş|güre|hödük|ıslak karga|remende|sıngın|ürkekçe ürkekçe|1 (noun)|ürkek|çekingence ürkek ürkek|1 (noun)|ürkerek|çekingenlikle ürkerek|1 (noun)|ürkek ürkek|yılgın yılgın ürkmek|1 (noun)|çekinmek|korkmak|ocumak|tevahhuş etmek|tırsmak ürkme|1 (noun)|tevahhuş|raşe|tez|tırsma|ürkünç ürkücü|1 (noun)|remende ürkünç|1 (noun)|ürkme|dehşetengiz ürküntü|1 (noun)|tevahhuş|tez|vahşet ürküntü vermek|1 (noun)|ürkütmek ürkü|1 (noun)|panik|dehşet ürküten|1 (noun)|yıldırgan ürkütmek|1 (noun)|korkutmak|kuşkulandırmak|ürküntü vermek ürkütücü|1 (noun)|gudubet|yaldır|yaldıran|yüzü soğuk ürmesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir|1 (noun)|ölçülü ürolog|1 (noun)|bevliyeci üroloji|1 (noun)|bevliye|sidimbilim ürolojik|1 (noun)|sidimbilimsel ürperme|1 (noun)|irkinti|tedehhüş ürpermek|1 (noun)|korku|tiksinti|korkmak|raşelenmek ürpertili|1 (noun)|titreşimli ürperti|1 (noun)|râşe ürperti vermek|1 (noun)|korkutmak ürtiker|1 (noun)|kurdeşen ürümek|1 (noun)|havlamak üründük|1 (noun)|verimli|seçkin|güzide üründül|1 (noun)|seçkin|güzide ürün|1 (noun)|eser|mahsul|hasıl|hâsılat|kimyasal örüt|meyve|semere ürüng|1 (noun)|afsuncuya ürünleri|1 (noun)|tepkime işlergesi ürünler|1 (noun)|mahsulât ürünsüz|1 (noun)|esersiz ürünü|1 (noun)|armut kabağı üryan|1 (noun)|çıplak|uryan üsalize|1 (noun)|üst alize üsbitken|1 (noun)|üst bitken üsçavuş|1 (noun)|üstçavuş üsçene|1 (noun)|üst çene üsderi|1 (noun)|üst deri üsdudak|1 (noun)|üst dudak üsera|1 (noun)|esirler|köleler üs|1 (noun)|kök|asıl|temel|esas|donatımları|işlikleri|uzay istasyonu üsk|1 (noun)|üst süreç kimliği üslûp|1 (noun)|biçem|renk|oluş|tarz|stil|duyuş|ağız|deyiş|hava|reviş üslup|1 (noun)|deyiş|anlatı|kompozisyon|anlatma|tarz: üslûp:|1 (noun)|hava üssubay|1 (noun)|üstsubay üstadane|1 (noun)|üstatça üst aile|1 (noun)|takson üst alize|1 (noun)|üsalize üstatça|1 (noun)|üstadane üstat|1 (noun)|ehliyet üstatlar|1 (noun)|mehere üst baş|1 (noun)|giyecekler|giysiler|giyecek|elbise üstbilgin|1 (noun)|profesör üstbirlik|1 (noun)|federasyon|konfederasyon üst bitken|1 (noun)|epifit|üsbitken üstçavuş|1 (noun)|üsçavuş üst çene|1 (noun)|üsçene üst çıkmak|1 (noun)|yenmek üst deri|1 (noun)|epiderm|saydam|üsderi üstdilsel|1 (noun)|metalinguistik üst dudak|1 (noun)|üsdudak üstecilik|1 (noun)|üstelik üste|1 (noun)|çaba|fazladan|ayrıca|galip|faik|yukarı üste çıkmak|1 (noun)|yenmek|zeytinyağı gibi üste çıkmak üsteğmen|1 (noun)|üstteğmen üstek|1 (noun)|üstün|galip|faik üstelemek|1 (noun)|direnmek|depreşmek|katılmak|abanmak|tekit etmek|zorlamak üsteleme|1 (noun)|tekit|ısrar üsteleyerek|1 (noun)|tekiden üstelik|1 (noun)|ayrıca|güçlü|kuvvetli|sağlam|bahusus|başka|bile|caba|hatta|hele de|üstecilik üstemel|1 (noun)|subasman üstencilik|1 (noun)|müteahhitlik|yüklenicilik üstenci|1 (noun)|müteahhit|yüklenici üstenme|1 (noun)|taahhüt|angajman üsterme|1 (noun)|iş|ihale üstesinden gelmek|1 (noun)|başarmak|becermek üste vermek|1 (noun)|ödemek üste vurmak|1 (noun)|eklemek|katmak üst geçiş|1 (noun)|yücelim üstgeçit|1 (noun)|tabii üst insan|1 (noun)|görüş|dâhi üstkanat|1 (noun)|upper block üstkuşak|1 (noun)|epizone üstlence|1 (noun)|rol üstlenme|1 (noun)|deruhte|angajman|taahhüt üstlenmek|1 (noun)|yüklenmek|çekilmek|deruhte etmek|taahhüt etmek|taşımak üstler|1 (noun)|erkân üstlük|1 (noun)|pelerin üstmerkezkaç|1 (noun)|üstözekkaç üstözekkaç|1 (noun)|dirilçoğuzları|üstmerkezkaç üst perdeden|1 (noun)|yüksekten üst subay|1 (noun)|binbaşı üstsubay|1 (noun)|binbaşı|üssubay üstsubaylar|1 (noun)|ümera üst süreç kimliği|1 (noun)|üsk üstte|1 (noun)|fevkanî|yan üstteğmen|1 (noun)|üsteğmen üstteki|1 (noun)|fevkanî üstten|1 (noun)|derinleştirmeden|yüzeysel|yukarıdan üstübeç|1 (noun)|ahar üstü kapalı konuşmak|1 (noun)|üstü örtülü konuşmak üstü|1 (noun)|karyağdı|keşkül üstünde dökülmek|1 (noun)|yakışmamak üstünde hakkı olmak|1 (noun)|iyiliği üstünde|1 (noun)|üzerinde üstüne alınmak|1 (noun)|alınmak üstüne almak|1 (noun)|bilmek üstüne basmak|1 (noun)|yerinde bir düşünce ileri sürmek üstüne çevirmek|1 (noun)|üstüne geçirmek üstüne geçirmek|1 (noun)|üstüne çevirmek|üstüne yaptırmak üstüne gitmek|1 (noun)|karışmak üstüne|1 (noun)|ilişkin|üzerine|dair|hesabına|boynuna|değgin üstüne kuş kondurmak|1 (noun)|olağanüstü üstüne oturmak|1 (noun)|üzerine oturmak|üzerine yatmak üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi|1 (noun)|tembel|uyuşuk|cansız|miskin üstüne perde çekmek|1 (noun)|gizlemek üstüne titremek|1 (noun)|üzerine titremek üstüne tuz biber ekmek|1 (noun)|üzüntüyü|tuz biber ekmek üstüne üstlük|1 (noun)|artırarak üstüne üstüne gitmek|1 (noun)|çekinmeden üstüne varmak|1 (noun)|saldırmak üstüne vurmak|1 (noun)|eklemek üstüne yaptırmak|1 (noun)|üstüne geçirmek üstüne yok|1 (noun)|üzerine yok üstüne yormak|1 (noun)|alınmak üstüne yüklenmek|1 (noun)|saldırmak üstüne yürümek|1 (noun)|korkutmak üstün|1 (noun)|faik|fetha|âlâ|değer|ekstra|ezici|kan kırmızı|karakter|kral|kudretli|kuvvetli|seçkin|seçmek|süper|şaheser yaratmak|üstek|üstüngü|üstünsemek|yaman|yeğin|yeğinek|yeğrek|yekrek|yekül|yiğin|zehir gibi üstüngü|1 (noun)|üstün|derece üstünkörü|1 (noun)|sathî|yüzeysel|baştan savma|alelusul|eğreti|kapkaççı|saman alevi|şöyle bir|şöyle bir bakmak|üç buçuk|yalan yanlış|yalandan|yalap şalap|yalın kat|yarım yamalak üstünlüğü|1 (noun)|saygı|saymak üstünlük derecesi|1 (noun)|en üstünlükler|1 (noun)|fütz üstünlük|1 (noun)|rüçhan|faikiyet|avantaj|baskınlık|bay|fâikıyat|faikıyet|galebe|gazan|inisiyatif|meziyet|muzafferiyet|şeref|tefevvuk üstünlük;selâmet|1 (noun)|fevz üstünsemek|1 (noun)|üstün|iyi üstünüze afiyet|1 (noun)|üzerinize afiyet üstün zekâ|1 (noun)|çabuk|iyi üstü örtülü konuşmak|1 (noun)|üstü kapalı konuşmak üstüpü|1 (noun)|işliklerde üst üste|1 (noun)|sıkışık üstüvane|1 (noun)|silindir üstüvan|1 (noun)|sağlam üst|1 (noun)|vücut|fevk|köpük|gövde|sorumluluk|yükümlülük|yüzü|yüzey|giyecek|giysi|mafevk|beden|artan|öte|arka|ilgilenilen|amir|kusur|taraf|yan üst yapı|1 (noun)|din|sanat|felsefe|bilim|ülkü üşenç|1 (noun)|üşenme|üşengeçlik üşenen|1 (noun)|erincek üşengeçlik|1 (noun)|tekâsül|üşenç üşengeç|1 (noun)|tembel|üşengen|anasından doğduğuna pişman|nanemolla|yerinür üşengen|1 (noun)|üşengeç|tembel üşenmek|1 (noun)|erinmek|yüksünmek üşenme|1 (noun)|tekâsül|üşenç üşmek|1 (noun)|üşüşmek üşniye|1 (noun)|suyosunları|su yosunları üşümek|1 (noun)|ayazlamak üşü-mek|1 (noun)|mastar üşüntü etmek|1 (noun)|üşüşmek üşüntü|1 (noun)|toplanma|üşüşme üşürmek|1 (noun)|saldırtmak üşüşme|1 (noun)|hücum|tehacüm|üşüntü üşüşmek|1 (noun)|toplanmak|birikmek|akın etmek|üşmek|üşüntü etmek üşütmek|1 (noun)|delirmek|saçmalamak|soğuk almak üşütük|1 (noun)|deli ütgür|1 (noun)|hızlı|seri|çabuk ütmek|1 (noun)|oyunda|yenmek ütopist|1 (noun)|ütopyacı ütopi|1 (noun)|ütopya ütopyacı|1 (noun)|ütopist ütopya|1 (noun)|hayal|ütopi ütücü|1 (noun)|giysi ütüleme|1 (noun)|kuru temizleme ütülenmiş|1 (noun)|ütülü ütülmek|1 (noun)|oyunda|yenilmek|kaybetmek ütülme|1 (noun)|yenilme|kaybetme ütülü|1 (noun)|ütülenmiş ü, ü|1 (noun)|dar üvendire|1 (noun)|gönder:|gönder|meses üvey ana|1 (noun)|analık üvey anne|1 (noun)|analık üvey baba|1 (noun)|babalık üvey evlât gibi tutmak|1 (noun)|horlanmak üveyik|1 (noun)|güvercinlerden üveymek|1 (noun)|güvercin üvez|1 (noun)|gülgillerden üye aidatı|1 (noun)|üyelik aidatı üye|1 (noun)|aza|omurgalılarda|organ|uzuv üyeleri|1 (noun)|yemekçilik üyelik aidatı|1 (noun)|üye aidatı üyelik|1 (noun)|fahrî|onursal üyen|1 (noun)|ılkeli|ıyilik üygen|1 (noun)|ıyilik üyge|1 (noun)|ünlü|tanınmış|meşhur|adlı|adalan|adaldı|adalır|adalmış|adanır|abdan|adıktı|adın|adıvar|angış|anlı|ataklı|atalan|atalmış|atıgay|atıl|atış|atsak|balgay|çaptuğ|çava|çavaş|ilig|iliğ|kıynak|külüg|külük|soysal|tanıl|tanıp|tanır|üge|ünaldı üzbe|1 (noun)|üzgün|kızgın|dargın|darlanmış|mahzun|sıkıntılı üzere|1 (noun)|gibi|üzre üzerek|1 (noun)|ağlata ağlata üzerinde kara bulutlar dolaşmak|1 (noun)|huzuru üzerinde|1 (noun)|üstünde|üzerine|varlık|kimlik|kondisyon bisikleti üzerine almak|1 (noun)|alınmak|edinmek üzerine çökmek|1 (noun)|kaplamak üzerine çullanmak|1 (noun)|sarmak üzerine koymak|1 (noun)|katmak|eklemek üzerine oturmak|1 (noun)|üstüne oturmak üzerine titremek|1 (noun)|üstüne titremek üzerine tuz biber ekmek|1 (noun)|üzüntüyü üzerine|1 (noun)|üstüne|ilgili|ilişkin|dair|hakkında|göre|düzlem|mütedair|üzerinde üzerine üzerine gitmek|1 (noun)|çekinmeden|yılmamak üzerine yatmak|1 (noun)|üstüne oturmak üzerine yok|1 (noun)|üstüne yok üzerine yüklenmek|1 (noun)|saldırmak üzerine yürümek|1 (noun)|saldırmak üzerinize afiyet|1 (noun)|üstünüze afiyet|sağlık üzeri|1 (noun)|yüzü|yüzey|giysi|vücut|beden|artan|hıraman üzgü|1 (noun)|eziyet|eza|cefa|cevir|dram|tavlandırmak üzgülenmeci baltalama|1 (noun)|masochistic sabotage üzgülü|1 (noun)|eziyetli üzgün balığı|1 (noun)|kemikli|kayabalığıgillerden üzgünlük|1 (noun)|neşesizlik|hüzün üzgün|1 (noun)|üzülmüş|neşesiz|tasalı|gamlı|mağmum|mahzun|melül|mükedder|boynu bükük|bunalmış|kalbi kırık|kırık|kös kös|melil|melul|meyus|paslı|sıngın|tafte|üzbe üzgüsel|1 (noun)|dramatik üzgüsüz|1 (noun)|eziyetsiz üzlük|1 (noun)|kulpsuz üzlünçüğ|1 (noun)|olağanüstü|fevkalade üzme|1 (noun)|eza|tazip üzmek:|1 (noun)|gönlünü yaralamak üzmek|1 (noun)|koparmak|kırmak|azap vermek|bedbaht etmek|bedbin etmek|burkmak|burmak|can yakmak|cefa etmek|didiklemek|ezmek|gönlünü yaralamak|hatırını kırmak|içine dokunmak|incitmek|kalbini kırmak|meyus etmek|sıkmak|takılmak|yiyip bitirmek|yormak|zehretmek üzre|1 (noun)|üzere üzücü|1 (noun)|acıklı|acı|belâlı|burkucu|can sıkıcı|cehennemî|çatmak|esef verici|fena|kara haber|müessif üzülen|1 (noun)|müteessif|yufka yürekli üzülerek|1 (noun)|esefle üzülmek|1 (noun)|kaygılanmak|acılanmak|alt üst olmak|bağrını ezmek|bağrınıezmek|bedbaht olmak|canı acımak|canıacımak|efkârlanmak|esef etmek|eseflenmek|fenasına gitmek|gam çekmek|gönlü kırılmak|gönlüne dokunmak|göynümek|gücenmek|hayıflanmak|içi ezilmek|kabir azabı çekmek|kasavet çekmek|kasavet etmek|kederlenmek|kıvranmak|komaya girmek|meraklanmak|mükedder olmak|müteessif olmak|müteessir olmak|rahatı kaçmak|tasa çekmek|tasa etmek|tasalanmak|teessüf etmek|teessür etmek|vicdan azabı çekmek|yazıklanmak|yüreği boğazına tıkanmak|yüreği ezilmek|yüreğine dokunmak|zehir olmak üzülmemek|1 (noun)|gam yememek üzülme|1 (noun)|teessür|hayıf|kaygılanma|yerinç üzülmeyen|1 (noun)|deliye her gün bayram üzülmüş|1 (noun)|müteessir|üzgün üzüm|1 (noun)|asmanın|bordu|borla|eylül|ineb|pres|rakı üzümsü|1 (noun)|etli üzümsü meyve|1 (noun)|bakka üzüm şekeri|1 (noun)|glikoz üzünçleme|1 (noun)|eleji üzünçlü|1 (noun)|üzüntülü|dramatik üzünç|1 (noun)|üzüntü|dram üzüntüden|1 (noun)|nutku tutulmak üzüntüler|1 (noun)|teessürat üzüntülü|1 (noun)|acılı|müteessir|ağlamaklı|bunak|elemli|esefli|ezik|firaklı|kara gün|kasavetli|kaygılı|kederli|mahzun|mükedder|pürmelâl|rahat olmak|üzünçlü|yanık|yaralı|yüreği yufka üzüntüsü|1 (noun)|acısız|dert sahibi|elemsiz|rahatlık üzüntüsünü|1 (noun)|açılmak|içini ezmek üzüntüsüz|1 (noun)|sıkıntısız|acısız|çubuğunu tüttürmek|dikensiz|gamsız|kasavetsiz|kedersiz üzüntü|1 (noun)|teessür|acı|acısız|ağıt|ağız burun birbirine karışmak|ağlamak|bun|çeki|dert|dünyayı gözü görmemek|dünyayıgözü görmemek|elem|esef|ezgi|ezginlik|gaile|gam|heyecan|hüzün|ıstırap|kahır|kalbi dayanmamak|kara|karanlık|kasavet|kaygı|kaygı çekmek|keder|kor|korku|koyuntu|mihnet|ölüm|ölüm ölüm de, hırlamaya ne borcum var?|rahat|rahatlamak|sararmak|stres|tolgan|üzünç|yara|yeis|yuf|yürek darlığı üzüntüye|1 (noun)|fedakârlığa katlanmak üzüntüyle|1 (noun)|başı yerde|mahzunane üzüntüyü|1 (noun)|defigam etmek|üstüne tuz biber ekmek|üzerine tuz biber ekmek|yarayı tazelemek üzüt|1 (noun)|can|ruh|öz|tin vaad|1 (noun)|mev'id vaat etmek|1 (noun)|vadetmek vaaz|1 (noun)|cami vaaz etmek|1 (noun)|cami vaaz vermek|1 (noun)|cami vabeste|1 (noun)|bağlı vacip|1 (noun)|gerekli vadeli|1 (noun)|erimli|süreli vadeli hesap|1 (noun)|vadeli mevduat vadeli mevduat|1 (noun)|vadeli hesap vade|1 (noun)|mühlet|mehil|erim|süre|süret|bolcal vadesiz hesap|1 (noun)|vadesiz mevduat vadesiz mevduat|1 (noun)|vadesiz hesap vadetmek|1 (noun)|davranışıyla|vaat etmek vadi|1 (noun)|koyak|alan|yol|tarz vadiler|1 (noun)|köprü yol vadolunmuş|1 (noun)|mevut vagina|1 (noun)|vajina|dölyolu|döl yolu vagon|1 (noun)|kasa|numuneci vah|1 (noun)|acıma|ilenme|beddua vahamet|1 (noun)|güçlük vahametli|1 (noun)|vahim vahdaniyet|1 (noun)|birlik vahdet|1 (noun)|birlik|teklik vahdetivücut|1 (noun)|varlık birliği vahi|1 (noun)|boş|saçma vahim|1 (noun)|ağır|korkulu|ciddî|vahametli vahit|1 (noun)|bir|tek|birim vahşet|1 (noun)|korku|ürküntü|ıssızlık|yalnızlık|yabanıllık vahşîce|1 (noun)|vahşiyane vahşîleşmek|1 (noun)|yabanîleşmek vahşîlik|1 (noun)|yabanîlik|yabanıllık vahşi|1 (noun)|medenileşmemiş|yırtıcı|barbar|yaban|yapan vahşî|1 (noun)|yabanî|güçlü|kaba|saygısız|yabanıl|yamyam vahşi:|1 (noun)|yamyam vahşiyane|1 (noun)|vahşîce vahtaniyet|1 (noun)|ehadiy vahvahlanmak|1 (noun)|acınmak|yakınmak vaiz|1 (noun)|cami|öğütçü vajen|1 (noun)|kuku vajina|1 (noun)|vagina|am|amcık|bıtık|kuku vak'alar|1 (noun)|vekayi vak'a|1 (noun)|olay|hâdise vaka|1 (noun)|olay|hadise|olgu vakar|1 (noun)|ağırbaşlılık|rezanet vakarlı|1 (noun)|ağırbaşlı|artun vakarsız|1 (noun)|onursuz vakayiname|1 (noun)|kronik vakfedilmiş|1 (noun)|mevkuf|mevkut vakfe|1 (noun)|duruş|duraklama vakfetmek|1 (noun)|adamak vakfiye|1 (noun)|vakıfname vakıa|1 (noun)|olgu|filvaki|gerçi vakıf|1 (noun)|bağlıbağış|akif vâkıf|1 (noun)|bilen vakıflar|1 (noun)|evkaf vakıfname|1 (noun)|vakfiye vâkıf olmak|1 (noun)|bilmek|öğrenmek vâki|1 (noun)|koruyan|esirgeyen vaki|1 (noun)|olan|olmuş vakit geçirmek|1 (noun)|oyalanmak|uğraşmak vakit kaybetmeden|1 (noun)|hemen|derhal vakit kazanmak|1 (noun)|zaman kazanmak vakitler hayrolsun|1 (noun)|selâmlama vakitli vakitsiz|1 (noun)|gelişigüzel vakitsiz|1 (noun)|mevsimsiz|zamansız|duraklama vakitte??|1 (noun)|ne sularda? vakit|1 (noun)|zaman|çağ|geçim|imkân|fırsat|aralık|avan|hengâm|ruzgar|saat vaklamak|1 (noun)|vakvaklamak vakti olmak|1 (noun)|aceleye vaktiyle|1 (noun)|zamanında|bir vakitler|bir zaman|bir zamanlar|günlerden bir gün|vaktizamanında vaktizamanında|1 (noun)|vaktiyle vakum|1 (noun)|boşluk|boşay vakur|1 (noun)|ağırbaşlı|onurlu|rezan vakvaklamak|1 (noun)|vaklamak|vakvaklama vakvaklama|1 (noun)|vakvaklamak|işi vakvak|1 (noun)|ördek vala|1 (noun)|boş vale|1 (noun)|bacak|fanti|oğlan valf|1 (noun)|vana valide|1 (noun)|anne|ana vali|1 (noun)|ilbay|darga|daruka|satrap|tutug valilik|1 (noun)|il|vilâyet vallahi|1 (noun)|billahi|tallahi vallahi billâhi|1 (noun)|vallahi tallahi vallahi tallahi|1 (noun)|vallahi billâhi valör|1 (noun)|değer|kıymet|geçerlik|anlam valüasyon|1 (noun)|değerleme vampir|1 (noun)|yarasalardan|kuyruksuz|nosferatu vanadyum|1 (noun)|942|v vana|1 (noun)|valf vandalizm|1 (noun)|vandallık vandallık|1 (noun)|vandalizm van gülü|1 (noun)|nesrin vanilya|1 (noun)|salepgillerden|kokulu|salepgiller vantilatör|1 (noun)|üfleç|yelvuran|yelveren vantrilok|1 (noun)|karnından konuşan|vantrolog vantrolog|1 (noun)|vantrilok vantuz|1 (noun)|çekmen|çekmek vapur|1 (noun)|arabalı vapur|ateşçi|binmek|birinci orun|makinist|opsiyon|posta|tutmak vapurda|1 (noun)|kömürcü vapurdumanı|1 (noun)|füme varagele|1 (noun)|belirsizlik varaka|1 (noun)|kâğıt varaklanmış|1 (noun)|varaklı varaklı|1 (noun)|varaklanmış varakpare|1 (noun)|mektup|name varak|1 (noun)|yaprak|altın|menzil varan|1 (noun)|varlıklı|zengin|eren|vasıl varda|1 (noun)|savul|destur! vardavela|1 (noun)|ağaç vardığın yer körse gözünü kapa|1 (noun)|kişi vardırma|1 (noun)|iblâ vardırmak|1 (noun)|götürmek vardiya|1 (noun)|posta vareste kalmak|1 (noun)|kurtulmak vareste|1 (noun)|kurtulmuş vargısı|1 (noun)|sonurgu vargı|1 (noun)|sonuç|mal|mülk var gücüyle|1 (noun)|var kuvvetiyle varılmasızamana|1 (noun)|erişmek varım|1 (noun)|servet|mal|mülk|barım varış|1 (noun)|anlayış|irfan|finiş|menzil|muvasala varışlılık|1 (noun)|irfan varışlı|1 (noun)|zeki|arif variante|1 (noun)|değişki varidat|1 (noun)|gelirler|gelir variola|1 (noun)|çiçek vâris|1 (noun)|mirasçı|kalıtçı varis|1 (noun)|ordubozan|kalıtçı|mirasçı|yiter variyetli|1 (noun)|varlıklı|zengin variyet|1 (noun)|varlık|zenginlik var kuvvetiyle|1 (noun)|var gücüyle varlama|1 (noun)|kabul varlamak|1 (noun)|kabul etmek varlamama|1 (noun)|inkâr varlamamak|1 (noun)|inkâr etmek varlıg|1 (noun)|mevcudiyet|varlık|servet|zenginlik|bütünlük|evren|kainat varlığı|1 (noun)|kalkmak|potansiyel varlığında|1 (noun)|özlü varlığını|1 (noun)|kibar düşkünü varlığınıkorumak|1 (noun)|dayanmak varlık bilimi|1 (noun)|ontoloji varlık birliği|1 (noun)|vahdetivücut varlıklar|1 (noun)|bağ|ilişki|mevcudat varlıkların|1 (noun)|biçimbilim|resim varlıklı|1 (noun)|abdalın yağı çok olursa gah borusuna çalar, gah gerisine|barlı|bayça|bayçu|bayla|baylamış|gani|gönç|servet sahibi|tona|tonlu|varan|variyetli|varsıl|yüklü|zengin varlıklılık|1 (noun)|zenginlik varlık|1 (noun)|mevcudiyet|para|mal|mülk|zenginlik|önemli|yararlı|variyet|ömür|hayat|ağıç|antite|bardam|barım|barkuk|barlık|bartu|bay|burçuk|dirlik|dünya malı|köpeklemek|sermaye|servet|üzerinde|var varlatır, yok söyletir|varlıg|vücut|yaşamak|yesâr varlık nedeni|1 (noun)|varlık sebebi varlıksal|1 (noun)|ontik varlık sebebi|1 (noun)|varlık nedeni varlıksız|1 (noun)|malı|mülkü|çıgay|çulsuz|donsuz varlı|1 (noun)|zengin varmak|1 (noun)|ulaşmak|acımadan|kadın|evlenmek|barmak|çıkmak|dayamak|dayanmak|erişmek|gelmek|gitmek|inmek|kavuşmak|muvasalat etmek|tutmak|vasıl olmak|vusul bulmak|yetişmek varma|1 (noun)|muvasalat|peyvend|vusul|vüsûl var|1 (noun)|mevcut varolan|1 (noun)|kahin var olmak|1 (noun)|yaşamak varoluşçu|1 (noun)|egzistansiyalist varoluşçuluk|1 (noun)|egzistansiyalizm varoluş|1 (noun)|yaşama|mevcudiyet var ol!|1 (noun)|yaşa! varoş|1 (noun)|banliyö varsamak|1 (noun)|var saymak varsanı|1 (noun)|sanrı varsayım|1 (noun)|kanıtlanmadan|faraziye|hipotez varsayımlar|1 (noun)|faraziyat varsayımlı|1 (noun)|hipotetik varsayımsal|1 (noun)|farazî|hipotetik|farazi|ipotetik varsayma|1 (noun)|farz|kabul varsaymak|1 (noun)|bilmek|farz etmek|kabul etmek|saymak|tutmak|var saymak var saymak|1 (noun)|farzetmek|varsaymak|varsamak varsılerkçi|1 (noun)|plütokrat varsıl erki|1 (noun)|plutokrasi varsılerki|1 (noun)|plütokrasi varsıllık|1 (noun)|zenginlik varsıl|1 (noun)|parası|varlıklı|zengin varsıyım|1 (noun)|faraziye var varlatır, yok söyletir|1 (noun)|varlık varyant|1 (noun)|masal|efsane|bilmece|oyun varyasyon|1 (noun)|çeşitleme|değişim|değişiklik|varyete varyemez|1 (noun)|cimri|pinti varyete|1 (noun)|şarkı|dans|hokkabazlık|varyasyon varyos|1 (noun)|balyoz vasati|1 (noun)|ortalama vasatî|1 (noun)|orta|ortalama vasat|1 (noun)|ortam|orta vasektomi|1 (noun)|kısırlaştırma vasf-ı tahsinî|1 (noun)|sanlık vasfı|1 (noun)|uluhiyet vasıflandırmak|1 (noun)|nitelendirmek vasıflandırma|1 (noun)|nitelendirme vasıflanmak|1 (noun)|nitelenmek vasıflanma|1 (noun)|nitelenme vasıflar|1 (noun)|evsaf vasıflı işçi|1 (noun)|nitelikli işçi vasıflı|1 (noun)|nitelikli|muttasıf vasıf|1 (noun)|nitelik|mahiyet vasıfsız işçi|1 (noun)|niteliksiz işçi vasıfsız|1 (noun)|niteliksiz vasıl olmak|1 (noun)|ulaşmak|varmak vasıl|1 (noun)|ulaşan|varan vasıta|1 (noun)|araç|aracı|aracılık|anahtar|dolayım|el|taşıt vasıta hâli eki|1 (noun)|vasıta hâli vasıta hâli|1 (noun)|vasıta hâli eki vasıtalar|1 (noun)|vesait vasıtalı|1 (noun)|araçlı|dolaylı vasıtalık|1 (noun)|aracılık vasıtasıyla|1 (noun)|yoluyla|aracılığıyla vasıtasız|1 (noun)|araçsız|doğrudan|dolaysız|bilâvasıta vasi|1 (noun)|dalbay|dalboy|erzi|geniş|koruman vâsi|1 (noun)|geniş|engin vasilik|1 (noun)|vesayet vasiyetname|1 (noun)|vasiyet vasiyet|1 (noun)|vasiyetname|tutsu|tutsuk|tutungu|tuturgan vaşak|1 (noun)|kedigillerden vatana|1 (noun)|ilteber vatan borcu|1 (noun)|askerlik vatandaşların|1 (noun)|açık devlet vatandaşlık|1 (noun)|yurttaşlık vatandaş:|1 (noun)|yurttaş vatandaş|1 (noun)|yurttaş|sokaktaki adam vatanî görev|1 (noun)|vatanî vazife vatanî vazife|1 (noun)|vatanî görev vatani|1 (noun)|yurtsal vatanî|1 (noun)|yurtsal vatanperverlik|1 (noun)|yurtseverlik vatanperver|1 (noun)|yurtsever vatansever|1 (noun)|yurtsever vatansız|1 (noun)|haymatlos vatan|1 (noun)|yurt|cüda|ülke|yunt|yurtlak vatka|1 (noun)|giysilerde vatvat|1 (noun)|yarasa vaveylâ|1 (noun)|çığlık vay|1 (noun)|ağrı vaybabamcı|1 (noun)|yaygaracı vay!|1 (noun)|şaşma vayvaycılık|1 (noun)|yaygaracılık vayvaycı|1 (noun)|yaygaracı|mızmız vazelin|1 (noun)|yağ vazetmek|1 (noun)|koymak|konulmak vazgeçebilen|1 (noun)|feragatli vazgeçemeyen|1 (noun)|tiryaki vazgeçen|1 (noun)|fâsih vazgeçilmez|1 (noun)|elzem|mübrem vazgeçirilmek|1 (noun)|caydırılmak vazgeçirmek|1 (noun)|caydırmak|sökmek vazgeçmek|1 (noun)|abandone|caymak|çekilmek|dinmek|el çekmek|farımak|fariğ olmak|fariğolmak|fedakârlık etmek|geçmek|korkmak|nükul etmek|pas geçmek|sarfınazar etmek|terk etmek|vaz geçmek|vazgelmek vaz geçmek|1 (noun)|vazgeçmek vazgeçmemek|1 (noun)|azmetmek vazgeçmeme|1 (noun)|yılmazlık vazgeçme|1 (noun)|nükul|recat|ric'at|ricat|sarfınazar|terk|vazgelme vazgeçmiş|1 (noun)|fariğ vazgeçtim|1 (noun)|geçtim olsun vazgelmek|1 (noun)|vazgeçmek vazgelme|1 (noun)|vazgeçme vazıh|1 (noun)|açık|aydın|belli|aydınlık vaz'ıhamil|1 (noun)|doğurma vazıhamil|1 (noun)|doğurma vazııkanun|1 (noun)|yasa koyucu vazı|1 (noun)|konma|konulma vazife görmek|1 (noun)|sürdürmek vazifelendirilmek|1 (noun)|görevlendirilmek|ödevlendirilmek vazifelendirmek|1 (noun)|ödevlendirmek|görevlendirmek|tavzif etmek vazifelendirme|1 (noun)|tavzif vazifeler|1 (noun)|tekalif vazifeli|1 (noun)|ödevli|görevli vazife|1 (noun)|ödev|görev|yevmiye|gedek|memuriyet|yer vazifeperver|1 (noun)|görevsever|vazifeşinas vazifeşinas|1 (noun)|ödevine|ödevcil|vazifeperver vaziyet|1 (noun)|durum|konum|tavır|hâl|yer vaziyetler|1 (noun)|ahval vaz|1 (noun)|konma|konulma vazo|1 (noun)|çiçeklik|ölüdoğa vazolunmak|1 (noun)|konulmak vb|1 (noun)|kıt'a vebal|1 (noun)|günah veba|1 (noun)|streptomisin veca|1 (noun)|ağrı vecde gelmek|1 (noun)|esrimek vecde kapılmak|1 (noun)|coşmak vechet|1 (noun)|güzellik|gösterişlilik|haysiyet|şeref|onur|itibar vech|1 (noun)|yüz vecibe|1 (noun)|ödev|borç|boyun borcu vecih|1 (noun)|yüz|çehre|yol|tarz vecit|1 (noun)|esrime vecize|1 (noun)|özdeyiş|hikmet|öz deyiş veciz|1 (noun)|lâkonik veçhe|1 (noun)|yön|doğrultu|istikamet veçhile|1 (noun)|nedenle veda etmek|1 (noun)|vedalaşmak|esenleşmek ve|1 (noun)|dahi|de|hem|ile|algün vedalaşmak|1 (noun)|esenleşmek|veda etmek vedat|1 (noun)|merhametli|dost|arkadaş vedia|1 (noun)|saklanılması|inam|emanet vefakâr|1 (noun)|vefalı|hakikatli vefakar|1 (noun)|yanbaş vefalı|1 (noun)|hakikatli|vefakâr|değerbilir vefalılığın|1 (noun)|at yiğidin yoldaşıdır vefasız|1 (noun)|hakikatsiz|bîvefa|hayırsız|hercaî|hıyanet vefasızlık|1 (noun)|hakikatsizlik|hıyanet vefat etmek|1 (noun)|ölmek vefat ilmühaberi|1 (noun)|ölüm kâğıdı vefat|1 (noun)|ölüm vefa|1 (noun)|yapa vefiyat|1 (noun)|ölümler vefret|1 (noun)|çokluk|bolluk vehim|1 (noun)|kuruntu vehimler|1 (noun)|evham vehimli|1 (noun)|evhamlı vehleten|1 (noun)|birdenbire|ansızın vehmetmek|1 (noun)|evhamlanmak|kuruntulanmak vehmolunmuş|1 (noun)|mevhum vejetarizm|1 (noun)|tereyağı|yumurta vejetaryen|1 (noun)|etyemez vejetaryenlik|1 (noun)|etyemezlik vejetasyon|1 (noun)|ur|tümör vekalet|1 (noun)|vekâlet vekâlet|1 (noun)|vekillik|bakanlık|vekalet vekayiname|1 (noun)|kronik vekayi|1 (noun)|vak'alar|olaylar vekil|1 (noun)|birinin|bakan|milletvekili vekilharç|1 (noun)|kisedar vekiller|1 (noun)|vükelâ vekillik|1 (noun)|naiplik|bakanlık|vekâlet vektör|1 (noun)|doğrultusu|yönü|yöney velâdet|1 (noun)|doğum|doğma|doğuş velâyet|1 (noun)|velilik|yetke|sulta|otorite veledizina|1 (noun)|piç velesbik|1 (noun)|bisiklet velespit|1 (noun)|bisiklet velet|1 (noun)|oğul|çocuk velev|1 (noun)|ister|isterse|hatta|olsa da velfecri|1 (noun)|gözleri velfecri okumak velhasıl|1 (noun)|elhasıl|kısacası velhasılıkelam|1 (noun)|kısacası velhâsılıkelâm|1 (noun)|velhâsıl velhâsıl|1 (noun)|kısacası|velhâsılıkelâm veli|1 (noun)|ermiş|eren|evliya|aziz|ege|erzi|evliyaullah|veliyullah veliler|1 (noun)|evliya velilik|1 (noun)|velâyet|ermişlik velinimet|1 (noun)|birine|ana|baba veliyullah|1 (noun)|veli|eren|evliya velûr|1 (noun)|kadife velût|1 (noun)|doğurgan|verimli|vergili velveleci|1 (noun)|gürültü|gürültücü velvele|1 (noun)|gürültü|bağrışma vena|1 (noun)|toplardamar veneto|1 (noun)|kuzeydoğu italya venüsçarığı|1 (noun)|salepgillerden|salepgiller|zühresarığı venüs|1 (noun)|çulpan|zühre|akşam yıldızı|çoban yıldızı|çobanyıldızı|çolpan|tarık|târık|zöhre venüssaçı|1 (noun)|karabacak|baldırıkara venüs sinekkapanı|1 (noun)|droseragillerden|sinekkapan|sinekkapan bitkisi veraset|1 (noun)|kalıtım|irs|irsiyet|veraset|soyaçekim|soya çekim verdane|1 (noun)|rulo|makara verdi|1 (noun)|cömert|bağışlayıcı|berdi verecek|1 (noun)|borç verecekli|1 (noun)|borçlu|medyun ver!|1 (noun)|elden gel! veremli|1 (noun)|müteverrim|verem verem|1 (noun)|tüberküloz|veremli|ince ağrı|ince hastalık veren|1 (noun)|berin|mûtî|verici verenek|1 (noun)|kredi verese|1 (noun)|mirasçılar veresiye|1 (noun)|özensiz|gönülsüz vere|1 (noun)|vire vergici|1 (noun)|tahsildar|alımcı|paççı vergi|1 (noun)|huy|tabiat|yaratılış|aitlik|özellik|haraç|nüsum|verilen|algı|alım|baç|berge|bergi|mevhibe|yulyu vergi iadesi|1 (noun)|memurların vergi kanunu|1 (noun)|devletin vergilendirmek|1 (noun)|tarh etmek vergiler|1 (noun)|çıplak ücret|rüsum|tekâlif vergili|1 (noun)|verilmiş|hayırsever|velût|verimli verici|1 (noun)|veren|esirgemeyen|abadan|beregen|beril veri giriş ve kontrol işletmeni|1 (noun)|veri hazırlama ve kontrol işletmeni veri hazırlama ve kontrol işletmeni|1 (noun)|veri giriş ve kontrol işletmeni veri işlem|1 (noun)|bilgi işlem verilen|1 (noun)|gıyabî|maruz|vergi verilesi|1 (noun)|ita emri verile|1 (noun)|verilsin|ita emri veri link bağlantı kimliği|1 (noun)|vlbk verilmek|1 (noun)|çıkmak|inhisar etmek verilmiş|1 (noun)|mevdu|vergili verilsin|1 (noun)|verile verimcil|1 (noun)|cömert verim|1 (noun)|çalıştırılan|işletilen|mahsul|randıman|istenilen|semere|sonuç|veriş|verme|bolluk|bereket|hasıl|kökteş verimlilik|1 (noun)|cömertlik|feyiz|gürlük|prodüktivite|rantabilite verimli|1 (noun)|randımanlı|mahsuldar|mümbit|müsmir|semereli|velût|bereketli|bitek|cömert|feyizli|gür|mübarek|özlü|prodüktif|rantabl|üründük|vergili|zengin verimsizleşmek|1 (noun)|kıraçlaşmak verimsizlik|1 (noun)|akamet|fakirlik|kısırlık|yoksulluk verimsiz|1 (noun)|yetersiz|akim|boş|boş lâf|çorak|gayrimümbit|gayrimüsmir|geren|hamhalat|kalburla su taşımak|kısır|munkabız|rate|sıfır|steril|yanık veri|1 (noun)|muta|done|bilişimde|olgu|iletişim|data verinin|1 (noun)|arabellek veriş|1 (noun)|alış veriş|alışveriş|beriş|verim verişim|1 (noun)|exchange verit|1 (noun)|toplardamar|doz verme|1 (noun)|eda|ita|tesviye|tevdi|verim vermek|1 (noun)|iletmek|atfetmek|bildirmek|döndürmek|çevirmek|yöneltmek|satmak|ödemek|yaymak|oluşturmak|kazandırmak|katmak|ayırmak|harcamak|dayamak|bahşetmek|bayılmak|etmek|görmek|hasretmek|lütfetmek|özgülemek|sarf etmek|sermaye yapmak|serpmek|sulamak|sundurmak|tevdi etmek|toka etmek|uçlanmak|uzatmak|yağdırmak vermemek|1 (noun)|kesmek vermut|1 (noun)|tatlı vernik|1 (noun)|çelik macunu|poliüretan version|1 (noun)|eviriş versiyon|1 (noun)|sürüm vesaik|1 (noun)|belgeler|vesikalar vesair|1 (noun)|diğer vesait|1 (noun)|araçlar|vasıtalar vesaitinakliye|1 (noun)|taşıtlar vesayet|1 (noun)|vasilik|bürkev vesika|1 (noun)|belge|doküman|vesikalık fotoğraf vesikalar|1 (noun)|vesaik vesikalık fotoğraf|1 (noun)|vesika|vesikalık resim vesikalık resim|1 (noun)|vesikalık fotoğraf vesile|1 (noun)|fırsat|sebep|bahane|anahtar|münasebet vesile olmak|1 (noun)|sağlamak vesîle|1 (noun)|sebeb|pâye|rütbe|baba|kurbiyet vestiyer|1 (noun)|otel|palto|askılık|askıyeri vesveselenmek|1 (noun)|zehaba kapılmak vesveseler|1 (noun)|desais vesveseli|1 (noun)|işkilli|şüpheci|kuruntulu|müvesvis|pireli vesveselilik|1 (noun)|işkillilik vesvesesiz|1 (noun)|işkilsiz vesvese|1 (noun)|şüphe|kuruntu|işkil veteriner|1 (noun)|baytar|geri hizmet veterinerlik|1 (noun)|baytarlık veteriner sağlık teknisyeni|1 (noun)|evcil vetire|1 (noun)|süreç veto etmek|1 (noun)|olmazlamak veto|1 (noun)|olmazlama veya|1 (noun)|bağlaç|ve ya|yahut veyahut|1 (noun)|yahut ve ya|1 (noun)|veya veysiye|1 (noun)|yoksul|muhtaç veysi|1 (noun)|yoksul|muhtaç vezaret|1 (noun)|vezirlik vezinli|1 (noun)|tartılı|ölçülü|mevzun vezinsiz|1 (noun)|tartısız|ölçüsüz vezin|1 (noun)|tartı|ölçü|dadacılık veziriazam|1 (noun)|sadrazam vezirler|1 (noun)|vüzera vezirlik|1 (noun)|vezaret vezir|1 (noun)|satrançta|ferz|buyrultu|hâce|kapı halkı|satranç vezne|1 (noun)|banka|terazi vezneci|1 (noun)|banka|veznedar|kasacı veznedarlık|1 (noun)|banka veznedar|1 (noun)|vezneci|kasacı vıcık vıcıklık|1 (noun)|gevşeklik|yumuşaklık|ciddîlikten|değersizlik vıcık vıcık|1 (noun)|yumuşamış|sulu vıcık|1 (noun)|yumuşamış vıı|1 (noun)|yedi vırıldamak|1 (noun)|usandıracak|vırıldama|vırlamak vırıldama|1 (noun)|vırıldamak vırlamak|1 (noun)|vırıldamak vır vır etmek|1 (noun)|usandırı vır vır|1 (noun)|usandırıcı vızıldamak|1 (noun)|sızlanmak|vızlamak vızıldanmak|1 (noun)|yakınmak|sızlanmak vızıltı|1 (noun)|sızlanma|dızdız vızır vızır|1 (noun)|sürekli vızlamak|1 (noun)|vızıldamak vibrasyon|1 (noun)|titreşim|sapma vicahen|1 (noun)|yüzlemece vicahî|1 (noun)|yüzlemece vicdan azabı çekmek|1 (noun)|üzülmek vicdan|1 (noun)|iç|tabkı|tapkı vicdanlı|1 (noun)|insaflı|imanlı|timagur vicdansız|1 (noun)|insafsız|allahsız|kansız vicdansızlık|1 (noun)|insafsızlık vida|1 (noun)|ayarlı pense|kelebek|lâçka olmak|pul vidanjör|1 (noun)|boşaltıcı videoteyp|1 (noun)|video video|1 (noun)|videoteyp vido|1 (noun)|oyun vikaye|1 (noun)|koruma|esirgeme|gözetme vikihaber|1 (noun)|özgür|uluslararası vikipedi|1 (noun)|özgür|uluslararası vilayet|1 (noun)|il|kontluk vilâyet|1 (noun)|il|valilik|ıl villa|1 (noun)|müstakil ev vinçler|1 (noun)|arma vinç|1 (noun)|maçuna vira|1 (noun)|durmadan|aralıksız|arasız vira etmek|1 (noun)|toplamak|almak viraj|1 (noun)|dönemeç|büküntü|büklüm|kangel virajsız|1 (noun)|düz|dönemeçsiz viraneler|1 (noun)|harabat virane|1 (noun)|yıkıntı|ören|haraba|pimpirik|tufeylî viran olmak|1 (noun)|haraplaşmak|yıkılmak viran|1 (noun)|yıkık|harap|berbat vire|1 (noun)|durmadan|habire|vere|vire vire vire vire|1 (noun)|devamlı|vire virgül|1 (noun)|çeke|noktalama işaretleri virman|1 (noun)|aktarma virtuel|1 (noun)|edimsiz virüs|1 (noun)|antijen viskoz|1 (noun)|akışkansı viskozite|1 (noun)|ağdalı|ağdalık|akışkanlık vişne|1 (noun)|gülgillerden|ekşi kiraz vitellüs|1 (noun)|yumurtada vites|1 (noun)|hız vites kutusu|1 (noun)|şanzıman vitrin|1 (noun)|sergen|görümlük|camekân viyabilite|1 (noun)|geçilirlik|yaşayabilirlik viyadük|1 (noun)|köprü yol viyaklamak|1 (noun)|ağlamak viyaklayarak|1 (noun)|viyak viyak viyak viyak|1 (noun)|viyaklayarak viyola|1 (noun)|alto viyolacı|1 (noun)|viyolonist viyolonist|1 (noun)|viyolacı viyolonselci|1 (noun)|viyolonselist viyolonsel|1 (noun)|çello viyolonselist|1 (noun)|viyolonselci vizita|1 (noun)|vizite vizite|1 (noun)|görümlük|vizita vizon|1 (noun)|sansargillerden|mink vizör|1 (noun)|bakaç vizyon|1 (noun)|gösterim|özgörü|yöngörü vl|1 (noun)|altı vlbk|1 (noun)|veri link bağlantı kimliği vodvil|1 (noun)|alaylı|hareketli vokabüler|1 (noun)|kelime hazinesi|söz dağarcığı|söz varlığı vokal müzik|1 (noun)|şarkı|opera vokal uyumu|1 (noun)|ünlü uyumu vokal|1 (noun)|ünlü volan|1 (noun)|düzenteker|düzen teker|farbala vole|1 (noun)|futbol voleybolda|1 (noun)|blok voleybol|1 (noun)|uçantop|servis|servis atmak|smaç|uçan top volfram|1 (noun)|19 voli|1 (noun)|vurgun|kazanç|kâr volkanoloji|1 (noun)|yanardağ bilimi volkan|1 (noun)|yanardağ volontarizm|1 (noun)|istenççilik|ıstenççilik volta atmak|1 (noun)|dolaşmak voltaj|1 (noun)|gerilim voltasını almak|1 (noun)|kaçmak|savuşmak|çekilmek|gitmek vombat|1 (noun)|keselilerden votka|1 (noun)|ali rıza|tat bakıcı vukua gelmek|1 (noun)|olmak|oluşmak vukuat|1 (noun)|olanlar|olay vuku bulmak|1 (noun)|olmak|oluşmak vukuf|1 (noun)|anlama|bilme|bilgi|bilgelik|biliş vukufsuz|1 (noun)|bilgisiz vukufsuzluk|1 (noun)|bilgisizlik vuku|1 (noun)|olma|oluş vulger|1 (noun)|sıradan vulva|1 (noun)|ferç|pıtık|am|ağzı aşağı|bıtık vur abalıya|1 (noun)|sessiz vur abalıya!|1 (noun)|vurmak vuraç|1 (noun)|tokaç|raket vuran|1 (noun)|çapul|darbeci|tabar|vurucu vurdulu kırdılı|1 (noun)|hareketli vurdumduymazlık|1 (noun)|aldırmazlık|aldırışsızlık|umursamazlık|anlayışsızlık|gaflet vurdumduymazlıktan gelmek|1 (noun)|umursamamak vurdumduymaz|1 (noun)|umursamaz|aldırmaz|aldırışsız|duygusuz|alkı|anlayışsız|aymaz|yerünmes vurgu|1 (noun)|konuşma|aksan|bürün|modülâsyon|savti şedde vurgulamak|1 (noun)|belirlemek|tumturak yapmak vurguların|1 (noun)|diksiyon vurgun|1 (noun)|âşık|bağlanmış|sevdalı|ihtikâr|spekülâsyon|sıcak|soğuk|dalgıcın|vurulmuş|baskın|ırgalama|yağmalama|algın|aygın baygın|müptelâ|parti|perestişkâr|plâçka|soygun|voli vurgunculuk|1 (noun)|ihtikâr|spekülâsyon|boğuntu vurguncu|1 (noun)|muhtekir|spekülâtör|aferist|alavereci vurgusu|1 (noun)|tını vurgusuz|1 (noun)|baskısız vurma çalgılar|1 (noun)|davul|zil|timbal|vurma sazlar vurma|1 (noun)|daraban|darp|dokunma duyusu|iki seksen uzanmak|isabet|keşîd|sadme|tak tak|tak tuk|zed|zedelenmek vurmak|1 (noun)|koymak|çarpmak|çıkmak|sürmek|bağlamak|takmak|kakmak|uygulamak|basmak|yaralamak|çalmak|soymak|öldürmek|dokunmak|desteklemek|dayamak|görünmek|sırtına|sokulmak|girmek|duyulmak|yansımak|aksetmek|kol|dirsek|bacak|çakmak|çekmek|çivilemek|darb etmek|darbelemek|darp etmek|dövmek|düşmek|ekleştirmek|inmek|kurşunlamak|pençe atmak|sallamak|tanrı yarattı dememek|urmak|vur abalıya! vurma sazlar|1 (noun)|vurma çalgılar vurucu güç|1 (noun)|vurucu tim vurucu tim|1 (noun)|vurucu güç vurucu|1 (noun)|vuran|çalgar|çalkın vuru|1 (noun)|kalbin|vuruş|yüreğin vurukbilim|1 (noun)|travmatoloji vuruk|1 (noun)|çarpık|çarpılmış vurulmak|1 (noun)|sevdalanmak|isabet almak|kurşun yemek|meftun olmak vurulmuş|1 (noun)|abasıyanık|meftun|vurgun vurunmak|1 (noun)|giyinmek|koymak|örtünmek vurursa|1 (noun)|istop vuruşkan|1 (noun)|dövüşken|cengâver|militan vuruşkanlık|1 (noun)|dövüşkenlik vuruşmak|1 (noun)|dövüşmek|savaşmak|çarpışmak vuruşma|1 (noun)|kıtal|muareke|muharebe|toka|töküş vuruşması|1 (noun)|savaşmak vuruş|1 (noun)|savaş|döğüş|kırış|daraban|darb|darbe|darp|tempo|togu|toka|vuru vuslat|1 (noun)|buluşma|neseb vusul bulmak|1 (noun)|ulaşmak|varmak vusul|1 (noun)|ulaşma|varma vuzuh|1 (noun)|açıklık|aydınlık vuzuhsuz|1 (noun)|belirsiz vuzuhsuzluk|1 (noun)|belirsizlik vücuda gelmek|1 (noun)|oluşmak|olmak vücuda getirilmek|1 (noun)|oluşturulmak vücud|1 (noun)|sayrûret vücudu|1 (noun)|kelebek|tırmanma|yüksek atlama vücudun|1 (noun)|beceri|beden|büst|güreşçi köprüsü|köprü|küçük köprü|mum duruşu|terazi|uzun atlama|yağ vücudunu ortadan kaldırmak|1 (noun)|öldürmek vücuduyla|1 (noun)|bedenen vücûh|1 (noun)|yüzler|suretler vücut|1 (noun)|beden|varlık|gövde|cisim|çökkün|eğin|endam|eyin|ten|üst|üzeri vücut bulmak|1 (noun)|oluşmak vücutça|1 (noun)|cismen vücutları|1 (noun)|arılar|süngerler vücutlu|1 (noun)|iri|fare vücuttan düşmek|1 (noun)|zayıflamak vücüh|1 (noun)|yüz|çehre|suratlar vükelâ|1 (noun)|vekiller vürut|1 (noun)|geliş|gelme vüsat|1 (noun)|genişlik vüs'at|1 (noun)|genişlik|uzam vüsûl|1 (noun)|ulaşma|erişme|varma|yetişme vüzera|1 (noun)|vezirler v|1 (noun)|vanadyum|diş eti dudak ünsüzü|romen rakamları|tonlu ünsüz v, v|1 (noun)|sürtünücü walkman|1 (noun)|gezerçalar|yürürçalar wc|1 (noun)|aralık|tuvalet where|1 (noun)|at which wikipedia|1 (noun)|üretişim w|1 (noun)|tungsten|alfabe dışı www.saglikli-yasamak.com[http://www.saglikli-yasamak.com]|1 (noun)|zenginlik xc|1 (noun)|doksan xl|1 (noun)|kırk x|1 (noun)|on|romen rakamları xxx|1 (noun)|otuz xx|1 (noun)|yirmi yaa|1 (noun)|yerel alan ağı yaba|1 (noun)|atkı|anadut|yapa yabagu|1 (noun)|yabgu yabalak|1 (noun)|dayanıklı|metin|mütehammil|cabalak yabana atmak|1 (noun)|dinlememek yabana gitmek|1 (noun)|gitmek yaban armudu|1 (noun)|ahlat yaban asması|1 (noun)|akasma yaban baklası|1 (noun)|acı bakla|termiye yabancı|1 (noun)|ecnebi|aileden|özge|tanınmayan|bilinmeyen|acem sanatkâr|ahar|bîgâne|el|elgin|eloğlu|esneb|garıv|garip|gayr|namahrem|yaban|yad|yada|yalanbiçimli|yedi kat el pek yabancı gelmemek|1 (noun)|tanımak yabancı gibi durmak|1 (noun)|çekinmek yabancılar|1 (noun)|ağyar|âlem|âlem-|el âlem|el gün|yad eller yabancılaşmak|1 (noun)|alışamamak|yadırgamak|melezleşmek|uzaklaşmak yabancılaştırmak|1 (noun)|uzaklaştırmak yabancıl|1 (noun)|egzotik yabancılık|1 (noun)|yada|yadlık yabancıllık|1 (noun)|egzotizm yaban çileği|1 (noun)|hamukta yaban domuzu|1 (noun)|domuzgillerden yaban|1 (noun)|el|yabancı|yabani|vahşi|yapan|yapıcı|çandır yaban eri|1 (noun)|taşralı yaban eşeği|1 (noun)|atgillerden yaban gülü|1 (noun)|gülgillerden|beyaz|nesrin|yabanî gül yaban havucu|1 (noun)|maydanozgillerden yabanıllaşmak|1 (noun)|yabanîleşmek yabanıllaşma|1 (noun)|yabanîleşme yabanıllık|1 (noun)|vahşîlik|vahşet|yabanîlik yabanıl|1 (noun)|vahşî|yabanî|yabani yabaniakdiken|1 (noun)|hünnapgillerden yabanî akdiken|1 (noun)|hünnapgillerden yabanî enginar|1 (noun)|kengel|kenger yabanî gül|1 (noun)|yaban gülü yabanî|1 (noun)|hayvan|vahşî|tor|yabanıl|yamyam yabani ıspanak|1 (noun)|pazı|yaban pancarı yabanî lâhana|1 (noun)|turpgillerden yabanîleşmek|1 (noun)|yabanıllaşmak|vahşîleşmek yabanîleşme|1 (noun)|yabanıllaşma yabanilik|1 (noun)|kabalık yabanîlik|1 (noun)|yabanıllık|vahşîlik yaban inciri|1 (noun)|dutgillerden yabani pazı|1 (noun)|evelik yabanî turp|1 (noun)|acırga yabani turp|1 (noun)|acırga|yaban turpu yabani|1 (noun)|yabanıl|uyumsuz|barbar|yaban yabankazı|1 (noun)|ördekgillerden|lökeşe yaban kedisi|1 (noun)|kedigillerden yaban koyunu|1 (noun)|muflon yabanlık|1 (noun)|kişilik|adamlık|ekilmemiş yabanmersini|1 (noun)|fundagillerden|keçiyemişi yaban mersini|1 (noun)|fundagillerden|keçi yemişi|çobanüzümü|ayı üzümü|avcı üzümü|anadolu otu|çay üzümü|yayla likabası|likaba yaban ördeği|1 (noun)|ördekgillerden yabanördeği|1 (noun)|ördekgillerden yabanpancarı|1 (noun)|pazı yaban pancarı|1 (noun)|pazı|yabani ıspanak yaban pazısı|1 (noun)|ıştır yabansı|1 (noun)|garip|acaip|tuhaf|acayip yabansılık|1 (noun)|tuhaflık|acayiplik yabansımak|1 (noun)|tuhafına gitmek yaban teresi|1 (noun)|horozcuk yabantırak|1 (noun)|dereotu yaban turpu|1 (noun)|turpgillerden|acırga|yabani turp yaban yasemini|1 (noun)|patlıcangillerden yaban yer|1 (noun)|çöl|kır yabay|1 (noun)|yapay|yapan|yapıcı|yapılmış yabgu|1 (noun)|yabagu yabır|1 (noun)|yapıcı|aktif|çalışkan|güreşçi|dövüşçü yabıt|1 (noun)|yapı|yapıt|eser|mamulat ya|1 (noun)|bilinen|görülen|bağlaç yâbis|1 (noun)|kuru yadaçı|1 (noun)|yaya|piyade yadak|1 (noun)|menâm yâd|1 (noun)|anma|hatır yada|1 (noun)|yabancı|yabancılık|büyü|sihir yadçı|1 (noun)|yadu yadelci|1 (noun)|gurbetçi yad el|1 (noun)|gurbet yadel|1 (noun)|gurbet yad eller|1 (noun)|gurbet|yabancılar yaderklik|1 (noun)|iğtiyar yâd etmek|1 (noun)|anmak|hatırlamak yadgerekirci|1 (noun)|belirlenmezci yad gerekirci|1 (noun)|belirlenmezci|indeterminist yadgerekircilik|1 (noun)|belirlenmezcilik yad gerekircilik|1 (noun)|belirlenmezcilik|indeterminizm yadımlama|1 (noun)|katabolizma yadın kurun|1 (noun)|asenkron yadırgamak|1 (noun)|ısınamamak|acayibine gitmek|acayip karşılamak|garibine gitmek|garipsemek|yabancılaşmak yadırganan|1 (noun)|acayip|garip|uslanmak yadırgatıcı|1 (noun)|alışılmamış|tuhaf yadigâr|1 (noun)|andaç|kimseyi|anmalık|bergüzar|hatıra yadigar|1 (noun)|annak|anuk|estelik yadigâr olsun|1 (noun)|hatırlatsın yadlık|1 (noun)|yabancılık|gariplik yadsıma|1 (noun)|inkâr|nefiy yadsımak|1 (noun)|ilgili|inkâr etmek yadsınamaz|1 (noun)|güneş balçıkla sıvanmaz yadsınlık|1 (noun)|garabet yadu|1 (noun)|yadçı yad|1 (noun)|yabancı|el|değişik|farklı yafta|1 (noun)|etiket|belirtim yaftalamak|1 (noun)|duyurmak|etiketlemek yaftalanmak|1 (noun)|tanınmak|nitelenmek yagla|1 (noun)|talan|yağma yağadur|1 (noun)|yağış|yağmur|bolluk|bereket yağar|1 (noun)|yağmur|yağış yağ bağlamak|1 (noun)|semirmek yağ bal|1 (noun)|hoş|tatlı yağ basmak|1 (noun)|semirmek yağcı|1 (noun)|dalkavuk|alkışçı|fino|kaytak yağcılık|1 (noun)|dalkavukluk yağcılık etmek|1 (noun)|yağ çekmek yağ çekmek|1 (noun)|yağcılık etmek yağdanlık|1 (noun)|dalkavuk|yağ kabı yağdırmak|1 (noun)|indirmek|savurmak|vermek|söylemek|sürmek yağı|1 (noun)|düşman|hasım yağılık|1 (noun)|düşmanlık|hasımlık|husumet|adavet yağımçur|1 (noun)|ekmek|yağ yağını|1 (noun)|sıkmak yağır|1 (noun)|sırt|arka|kel yağısavan|1 (noun)|kovalayan yağış ölçer|1 (noun)|alet|edavat yağışölçer|1 (noun)|yağmurölçer|plüviyometre yağışsız|1 (noun)|kurak yağışsızlık|1 (noun)|kuraklık yağış|1 (noun)|yağmur|kara|şiddetli|yaman|yiğit|durulmak|yağadur|yağar yağız|1 (noun)|esmer|doru|yiğit|delikanlı|yakuz yağ kabı|1 (noun)|yağdanlık yağ küpü|1 (noun)|yağ tulumu yağlama|1 (noun)|bilezik yağlamak|1 (noun)|övmek yağlayıcı|1 (noun)|makine yağlı|1 (noun)|besili|semiz|zengin|balçık|dil peyniri|kete|petrol|tıkız yağlı boya|1 (noun)|resim yağlı fındık|1 (noun)|tombul yağlıgüreşte|1 (noun)|başa güreşmek yağlı ip|1 (noun)|darağacı yağlı kapıya konmak|1 (noun)|rahat yağlı kapı|1 (noun)|yiyecek yağlık|1 (noun)|çevre|havlu|mendil yağlıkçı|1 (noun)|havlu|çevre|tel yağmacı|1 (noun)|çapulcu|yuluk|yulyu yağmacılık|1 (noun)|çapulculuk yağma|1 (noun)|çapul|talan|doyumluk|iğtinam|yagla|yulyu yağmak|1 (noun)|kar|düşmek yağmalamak|1 (noun)|çapullamak|talan etmek|talanlamak yağmalama|1 (noun)|talanlama|vurgun yağmı|1 (noun)|yağmur yağmurca|1 (noun)|alageyik yağmur|1 (noun)|çokluk|bolluk|yağar|yağış|baran|bereket|rahmet|dinmek|dulda|kay|kukuleta|meteor|meteoroloji|sığınak|siper|yağadur|yağmı|yağmur suyu yağmurdan|1 (noun)|sundurma yağmurkuşağı|1 (noun)|gökkuşağı yağmurlu|1 (noun)|boralı yağmurluk|1 (noun)|trençkot|empermeabl|yalma|yamçı yağmurölçer|1 (noun)|yağışölçer yağmur suyu|1 (noun)|yağmur yağmursuz|1 (noun)|susuz yağ|1 (noun)|oleik|vazelin|vücudun|akıtma|balık çorbası|bezirgân pilavı|bitlis köftesi|ciğer sarma|çelik macunu|ezogelin çorbası|hasuda|helva|ıspanaklı börek|karbonhidrat|külek|mevlevî pilâvı|pişirici|salata|şehriye çorbası|un helvası|yağımçur|yedek besinler|yedirme yağrıkçı|1 (noun)|yakarıcı|duacı|faydalı|yararlı yağrık|1 (noun)|yakarış|dilek|niyaz yağsız|1 (noun)|ince|zayıf|lop et|sade suya|suşi yağ şalgamı|1 (noun)|küçük şalgam yağ tulumu|1 (noun)|yağ küpü yağ yakıt|1 (noun)|fuel-oil yağyakıt|1 (noun)|fuel-oil yağ yedirmek|1 (noun)|yedirmek ya herrü ya merrü|1 (noun)|zor|herrü yahiryaman|1 (noun)|çevik|atak yahşi|1 (noun)|iyi|güzel|yakşi yahşilik|1 (noun)|iyilik|güzellik yahtemil|1 (noun)|olasılık|ihtimal yahter|1 (noun)|cacık yahudi almancası|1 (noun)|yiddiş|yidce yahudi baklası|1 (noun)|acı bakla|termiye yahudi ebegümeci|1 (noun)|mühliye yahudilerde|1 (noun)|jübile|kabala yahudilerin|1 (noun)|hamursuz yahudiler|1 (noun)|zimmî yahudilik|1 (noun)|musevîlik|çıfıtlık yahudi|1 (noun)|musevî|korkak|cimri|çıfıt|semitik|torlak yahudi tapınağı|1 (noun)|sinagog yahu|1 (noun)|hey|be yahut|1 (noun)|veya|veyahut|ya hut ya hut|1 (noun)|yahut yaka bir tarafta, paça bir tarafta|1 (noun)|düzensiz yakacak|1 (noun)|yakıt|odun|kömür|mahrukat|sosyal yardım yakaç|1 (noun)|yakmaç yaka|1 (noun)|kıyı|kenar|taraf|semt|sırt|bayır|geçe|kamp|sahil|zıh yakalamaca|1 (noun)|tutmaca yakalama|1 (noun)|derdest|terörle mücadele polisi yakalamak|1 (noun)|belirlemek|anlamak|tutmak|derdest etmek|ele geçirmek|eline geçmek|enselemek|pençelemek yakalanmak|1 (noun)|ele geçmek|eline düşmek|enselenmek|giriftar olmak|kazanmak|ökseye basmak|paçayı kaptırmak|pençesine düşmek|tutulmak|yakayı ele vermek yakalanmaz|1 (noun)|tutulmaz yakalanmış|1 (noun)|duçar|düçar|giriftar yakan|1 (noun)|güdâz|muhrik|sûzan|yakarca|yakı|yakıcı yaka paça etmek|1 (noun)|atmak|çıkarmak yaka paça|1 (noun)|zorla yakar|1 (noun)|brülör yakarca|1 (noun)|tatarcık|yakan yakarıcı|1 (noun)|yağrıkçı yakarış|1 (noun)|dua|münacat|yağrık|yakarı yakarı|1 (noun)|yakarış|dua|temenni|dilek yakarlık|1 (noun)|brülör yakarmak|1 (noun)|yalvarmak|niyaz etmek yakarma|1 (noun)|münacat|niyaz|tazarru yakasına çökmek|1 (noun)|zorlamak yakasına sarılmak|1 (noun)|zorlamak yakasından atmak|1 (noun)|kovmak yakasız|1 (noun)|ferace|mintan|salta|tennure yakasız gömlek|1 (noun)|kefen yakasız mintan|1 (noun)|kefen yaka silkmek|1 (noun)|bıkmak|usanmak yakayı ele vermek|1 (noun)|yakalanmak|görülmek|tutuklanmak yakaza|1 (noun)|uyanıklık yakıcı|1 (noun)|yakan|etkili|dokunaklı|cehennemî|har|muhrik|sûzan|yakı yakı|1 (noun)|ılaç|em|yakıcı|yakan yakılan|1 (noun)|yakıt|yakut yakınan|1 (noun)|müşteki|şekvacı|şikâyetçi yakınçağ|1 (noun)|ahdi karip yakında|1 (noun)|geçenlerde|şimdi yakın doğu|1 (noun)|mısır|lübnan|israil yakın dost|1 (noun)|içten|ıçten yakınımsılık|1 (noun)|quasi-proximity yakınından|1 (noun)|uğramak yakını|1 (noun)|şikayet|eşik|kimsesiz|yanı başı yakın|1 (noun)|küçük|benzeyen|andıran|yaklaşan|erişmesi|aile dostu|anat|carıp|cerkin|hısım|tataş|tuskan|tutaç|tutaçı|yakura|yanbaş|yâran|yâren|yargan|yavuk yakınlarda|1 (noun)|çevrede|ahiren yakınlar|1 (noun)|etraf|taallukat yakınları|1 (noun)|ağaç yaprağıyla gürler|kimi kimsesi|kimi kimsesi olmamak yakınlarında|1 (noun)|doğru yakınlaşmak|1 (noun)|yaklaşmak yakınlaşma|1 (noun)|takarrüp yakınlaştırmak|1 (noun)|yaklaştırmak yakınlaştırma|1 (noun)|makro yakınlığı|1 (noun)|uzak akraba yakınlık|1 (noun)|akrabalık|alabanda|alışkanlık|dostluk kurmak|güler yüz|hususiyet|karabet|mukarenet|sempati yakınlık derecesi|1 (noun)|kohezyon|sıra yakınlık fiili|1 (noun)|yaklaşma eylemi|yaklaşma fiili yakınlık görmek|1 (noun)|ilgi|ılgi yakınlıklar|1 (noun)|münasebat yakınmadan|1 (noun)|sızıltısız yakınmak|1 (noun)|sızlanmak|ağlamak|gık demek|müşteki olmak|sızıldanmak|şekvacı olmak|şikâyet|şikâyet getirmek|şikâyette bulunmak|tazallüm temek|vahvahlanmak|vızıldanmak yakınmamak|1 (noun)|hoşnut olmak yakınma|1 (noun)|şikâyet|şekva|da / de|hey|ki|serzeniş|sızıltı|tazallüm yakınsaklık|1 (noun)|belirlilik yakınsak|1 (noun)|mütekarip yakışık aldırmak|1 (noun)|uydurmak yakışıklı|1 (noun)|gösterişli|güzel|ağzı burnu yerinde|alengirli|aynalı|baydan|bayın|baysan|boylu boslu|boyluğ|boysan|bökli|cakşı|dıvrak|filinta|kıvrak|kıyak|koç yiğit|kostak|melih|tona|tögün|yakşi|yakuşuk|yalabık|yordamlı yakışıksızlık|1 (noun)|uygunsuzluk|biçimsizlik yakışıksız|1 (noun)|uygunsuz|çirkin|münasebetsiz|aynasız|biçimsiz|gayrilâyık|gayrimünasip|müstehcen|nahoş|nalâyık yakışık|1 (noun)|uygunluk|yaraşma|yerindelik yakışır|1 (noun)|münâsib|reva|şayan|şayeste|şaygan|uygun|uygun bulmak|uygun görmek|uyguner|yaraşıklı yakışmak|1 (noun)|yaraşmak|iyi|karşılanmak|açmak|düşmek|gitmek|iyi gitmek|kaldırmak|uygun düşmek|uygun gelmek yakışmamak|1 (noun)|kaba düşmek|üstünde dökülmek yakışmamış|1 (noun)|eğreti yakışma|1 (noun)|tenasüp yakışmayan|1 (noun)|yaraşıksız yakışmaz|1 (noun)|gayrilâyık yakıştırma|1 (noun)|izafe|tasni yakıştırmak|1 (noun)|yaraştırmak|yormak|lâyık görmek|uydurmak yakıt parası|1 (noun)|aidat yakıt|1 (noun)|yakacak|odun|kömür|mahrukat|mahruk|yakılan|enerji|yakut yakînen|1 (noun)|iyice yakin|1 (noun)|sağlam yaklaşan|1 (noun)|yakın yaklaşık:|1 (noun)|ortalama yaklaşık|1 (noun)|takribî|belki|kabaca|kadar|kestirmece|ortalama yaklaşma eylemi|1 (noun)|yakınlık fiili yaklaşma fiili|1 (noun)|yakınlık fiili yaklaşma|1 (noun)|iktiran|alarga|mukarenet|takarrüp yaklaşmak|1 (noun)|benzemek|andırmak|yakınlaşmak|kaçmak|öleyazmak|sokulmak|uğramak yaklaşmamak|1 (noun)|alarga gelmek|uzak durmak yaklaştıran|1 (noun)|mukarrib yaklaştırmak|1 (noun)|tutmak|yakınlaştırmak|yapıştırmak yaklaştırma|1 (noun)|takrip yakmaç|1 (noun)|brülör|yakaç yakmak|1 (noun)|tutuşturmak|keskin|kurutmak|karartmak|acıtmak|yıkıma|mahvetmek|koymak|sürmek|bestelemek|alazlamak|ateşlemek|dökmek|göymek|kavurmak|kül etmek|pişirmek|sebf|tahriş etmek|yandırmak yakmalık|1 (noun)|krematoryum yakma resim|1 (noun)|dağlama resim|ahşap|pirogravür yakşı|1 (noun)|cakşı yakşılık|1 (noun)|ıyilik|güzellik|uygunluk yakşi|1 (noun)|yahşi|güzel|yakışıklı yak|1 (noun)|tibet'te|tibet öküzü|tibet sığırı yaktu|1 (noun)|ışık|meşale|aydınlık yakura|1 (noun)|yakın yakuşuk|1 (noun)|yakışıklı|güzel|uygun|uyumlu yakutça|1 (noun)|sahaca yakut|1 (noun)|saha|yakıt|enerji|yakılan yakuz|1 (noun)|yağız yalabık|1 (noun)|parlak|parıltılı|ışıltılı|parlama|parıltı|şimşek|güzel|yakışıklı|sevimli|ikiyüzlü|kaypak yalabımak|1 (noun)|parıldamak|parlamak|ışıldamak|yalpırdamak yalabır|1 (noun)|parlak|parıldayan yalabuk|1 (noun)|parlak|parlayan yalaka|1 (noun)|dalkavuk|arsız|sırnaşık|yardakçı yalaka olmak|1 (noun)|dalkavuklaşmak|arsızlaşmak yalak|1 (noun)|çeşme|buz yalağı|boşboğaz yalamak|1 (noun)|sıyırarak yalama olmak|1 (noun)|aşınmak yalama yazı|1 (noun)|yontuk düz yalamuk|1 (noun)|soymuk yalanarak|1 (noun)|yalana yalana yalan|1 (noun)|asılsız|kıtır|uydurma|afiş|afsiyon|aslı faslı yok|dolma|esassız|gır|hilâf|ığrıp|kabuz|kaşkariko|mantar|martaval|maval|palavra|partal|polim|rol kesmek|rol yapmak|şorolop|tıraş|tıraşçı yalana yalana|1 (noun)|yalanarak yalanbiçimli|1 (noun)|yabancı|kâzib-üş-şekl yalancı|1 (noun)|atak|atıcı|çakal|deccal|fâcire|götveren|kabuzcu|kalp|kaltaban|kazibe|kezzâb|mantarcı|üçkâğıtçı yalancı dolma|1 (noun)|biber|patlıcan yalancı dünya|1 (noun)|geçici yalancıktan|1 (noun)|yalandan yalancılık|1 (noun)|atıcılık|martavalcılık|üçkâğıtçılık yalancı öd ağacı|1 (noun)|kalembek yalancı safran|1 (noun)|birleşikgillerden yalandan|1 (noun)|yalancıktan|sureta|üstünkörü yalan dolan|1 (noun)|dolaşık|dolan yalan dünya|1 (noun)|geçici yalanı|1 (noun)|hilesi, hurdası yok|madara olmak yalanını|1 (noun)|madara etmek yalanlamak|1 (noun)|reddetmek|tekzip etmek yalanlama|1 (noun)|tekzip yalanlar|1 (noun)|hadai'|müzahrefat|pandispanya gazetesi yalansız|1 (noun)|doğru|hilâfsız yalan yanlış|1 (noun)|üstünkörü|karmakarışık yalap|1 (noun)|parlak|ışıltı yalap şalap|1 (noun)|üstünkörü|yalapşap yalapşap|1 (noun)|yalap şalap yalap yalap|1 (noun)|parıldayarak yalavaç|1 (noun)|peygamber|yalvaç|elçi|resul|nebi yalav|1 (noun)|alev|yalaz yalayan|1 (noun)|yalayıcı yalayıcı|1 (noun)|yalayan yalayıp yutmak|1 (noun)|kabullenmek|tüketmek|ezberlemek yalaz|1 (noun)|alev|alaz|yalav|yalaza yalaza|1 (noun)|yalaz yalçın|1 (noun)|dik|düz|kaygan|sarp yaldırak|1 (noun)|parlak|cilâlı yaldıran|1 (noun)|yıldırıcı|caydırıcı|ürkütücü|parlak yaldırım|1 (noun)|yıldırım yaldırmaç|1 (noun)|hokka yaldır|1 (noun)|parlak|parlayan|yıldır|yıldıran|caydırıcı|ürkütücü yaldızcı|1 (noun)|saykal-kâr|saykal-zen yaldız|1 (noun)|is|yıldız|parlayan|ışıyan yaldızlamak|1 (noun)|parlatmak|boynuz takmak yaldızlama|1 (noun)|tezhip yaldızlanmış|1 (noun)|müzehhep yaldızlı|1 (noun)|aldatıcı yalgın|1 (noun)|serap|ılgım|pusarık|yanıltıcı|görüntü yalı bülbülü|1 (noun)|konuşkan yalıçapkınıgillerden|1 (noun)|yalıçapkını yalıçapkını|1 (noun)|yalıçapkınıgillerden|emircik|bahrî|iskele kuşu|iskelekuşu yalıksuz|1 (noun)|günahsız yalım|1 (noun)|alev|kılıç|şule yalımı alçak|1 (noun)|yüreksiz yalımsal|1 (noun)|alevli yalınayak başı kabak|1 (noun)|dağınık yalıncak|1 (noun)|çıplak yalınca|1 (noun)|simpleks yalın cümle|1 (noun)|yalın tümce yalınçak|1 (noun)|fakir|çıplak|garip|korumasız|sahipsiz yalınç|1 (noun)|basit yalın durum|1 (noun)|mücerret|nominatif|yalın hâl yalın hâl|1 (noun)|yalın durum yalın isim|1 (noun)|kol|el|baş yalın kat|1 (noun)|dayanıksız|basit|üstünkörü yalınkat|1 (noun)|yoz yalın kelime|1 (noun)|gel yalınlaşmak|1 (noun)|sadeleşmek yalınlaşma|1 (noun)|sadeleşme yalınlaştırmak|1 (noun)|sadeleştirmek yalınlık|1 (noun)|sadelik|açık|yaltuk yalın|1 (noun)|süssüz|alev|sade|çıplak|gösterişsiz|basit|dal|düpedüz|düz|merasimsiz|saf|yalunmuş yalın tümce|1 (noun)|yalın cümle yalın üslûp|1 (noun)|uzatmalardan yalın zaman|1 (noun)|gelmişsin yalın zarf|1 (noun)|pek|çok yalı|1 (noun)|sahil|deniz yalıtıcı|1 (noun)|yalıtkan yalıtık dizge|1 (noun)|çevresiyle yalıtılmış|1 (noun)|izole yalıtım|1 (noun)|izolasyon|lâstik|yalıtma|tecrit|izolâsyon yalıtkan|1 (noun)|izolâtör|izolâtor|izolatör|yalıtıcı yalıtmak|1 (noun)|lâstik|izole etmek|tecrit etmek yalıtma|1 (noun)|tecrit|izolâsyon|yalıtım yalı yar|1 (noun)|falez yallah etmek|1 (noun)|atmak yallah|1 (noun)|haydi|yürü|kalk|git yalman|1 (noun)|eğik|eğinik|mail|sarp|dik|calman yalma|1 (noun)|yağmurluk|pelerin yalnış|1 (noun)|yanlış yalnızca|1 (noun)|ancak|salt|sadece|sırf|tek yalnızcı|1 (noun)|infiratçı yalnızcılık|1 (noun)|infiratçılık yalnızlaşmak|1 (noun)|tenhalaşmak yalnızlık|1 (noun)|kimsesizlik|ıssızlık|tenhalık|çatlamak|ferdâniyet|halvet|vahşet yalnız|1 (noun)|sadece|salt|ama|ancak|fakat|ayrı|bir|boydak|dans sanatçısı|ıssız|kendini dinlemek|mücerret|münhasıran|sade|safi|sırf|tek|tenha|yanlız yalnız taş, duvar olmaz|1 (noun)|nasıl yalpak|1 (noun)|dalkavuk|uçurum|sokulgan|riyakar|sarp yalpalanmak|1 (noun)|sallanmak yalpalayarak|1 (noun)|yıkıla yıkıla yalpa vurmak|1 (noun)|dağılmak yalpık|1 (noun)|yayvan yalpırdamak|1 (noun)|yalabımak yalpı|1 (noun)|yamaç yaltakçılık|1 (noun)|yaltaklık|tabasbus yaltakçı|1 (noun)|mütebasbıs|dalkavuk|yaltak yaltaklanan|1 (noun)|mütebasbıs yaltaklanma|1 (noun)|dalkavukluk|tabasbus yaltaklanmak|1 (noun)|el etek öpmek|etek öpmek|kuyruk sallamak|tabasbus etmek|temeluk|yaltaklık etmek yaltaklık|1 (noun)|dalkavukluk|tabasbus|yaltakçılık yaltaklık etmek|1 (noun)|yaltaklanmak yaltak|1 (noun)|yaltakçı|mütebasbıs yaltuk|1 (noun)|yalınlık yalunmuş|1 (noun)|yalın|çıplak|saf|arınmış yaluy|1 (noun)|büyü|tılsım|sihir yalvaçlık|1 (noun)|peygamberlik yalvaç|1 (noun)|resul|elçi|peygamber|nebi|yalavaç yalvarırım|1 (noun)|dahilek yalvarış|1 (noun)|yalvarma|rica yalvarı|1 (noun)|tazarru yalvarma|1 (noun)|da / de|istirham|münacat|niyaz|yalvarış yalvarmak|1 (noun)|istirham etmek|niyaz eylemek|yakarmak yamacı|1 (noun)|elbiseye|eskici|tamirci yamaç|1 (noun)|karşı|ön|alnaç|yalpı yama|1 (noun)|delik|kapatma|kapatmak yamak|1 (noun)|el ulağı yamaklık|1 (noun)|çıraklık|el ulaklığı yamalamak|1 (noun)|yamamak yamalanmak|1 (noun)|yamanmak yamala yamala|1 (noun)|biçimini yamalı bohça|1 (noun)|tutarsız yamalı|1 (noun)|murakka yamalmak|1 (noun)|biçimini yamamak|1 (noun)|yamalamak yaman komşu, yaman avrat, yaman at; birinden göç, birin boşa, birin sat|1 (noun)|kurtul yaman|1 (noun)|kötü|korkulan|etkili|beğenilen|şaşırtıcı|yavuz|üstün|bitirim|caman|duman|kan kırmızı|sunturlu|yağış yamanmak|1 (noun)|yamalanmak|yükletilmek yaman yahşi|1 (noun)|becerikli yama vurmak|1 (noun)|delik yamçı|1 (noun)|ulak|postacı|yağmurluk|kalın|kuzu yam|1 (noun)|çöl|kıymık yamıltmak|1 (noun)|eğriltmek yampala|1 (noun)|birinin yampirilik|1 (noun)|çarpıklık yamru yumru|1 (noun)|yumru yamuk|1 (noun)|çarpık|yanlış yamukluk|1 (noun)|eğiklik yamulmak|1 (noun)|eğilmek|yoğrulmak yamultma|1 (noun)|distorsiyon yamultmak|1 (noun)|bükmek yamun|1 (noun)|denetleyici|murakıp|müfettiş yamyam|1 (noun)|yabanî|vahşî|vahşi: yamyassı|1 (noun)|dümdüz|pide gibi yamyaş|1 (noun)|sırılsıklam yanaçı|1 (noun)|canip|candan yanağında güller açmak|1 (noun)|gülümsemek yanağ|1 (noun)|yanak|kısım|yan yanak|1 (noun)|duluk|ruhsarçruhsare|şakak|yanağ yanal|1 (noun)|alaca yanarak|1 (noun)|yana yana yanarca|1 (noun)|meşale yanardağ ağzı|1 (noun)|krater yanardağ bilimi|1 (noun)|volkanoloji yanardağın|1 (noun)|püskürme yanardağ|1 (noun)|volkan yanardöner|1 (noun)|şanjan|janjan|hercai yanar|1 (noun)|ışıltı|ışık|ateşli|heyecanlı yan|1 (noun)|arka|yön|taraf|yer|üst|birlikte|üstte|altta|tali|taç|cihet|bitişik|canip|cenah|cephe|huzur|kamp|kanat|kat|nezd|nezt|pehle|semt|su|yanağ|yüz yanaşık düzen|1 (noun)|yanaşık nizam yanaşık nizam|1 (noun)|yanaşık düzen yanaşım|1 (noun)|kohezyon yanaşlık|1 (noun)|peron yanaşmak|1 (noun)|karışmak|ilgilenmek|aborda etmek|seveklemek|sokulmak|yanlamak yanaşmamak|1 (noun)|açık almak yanaşma|1 (noun)|tutma|çaker|takarrüp yanaştıran|1 (noun)|batsık yana yakıla|1 (noun)|sızlanarak yana yana istemek|1 (noun)|ısrarla yana yana|1 (noun)|yanarak yanay|1 (noun)|profil yanaz|1 (noun)|titiz yanbaş|1 (noun)|sadık|bağlı|yakın|yanında|vefakar yan cümle|1 (noun)|yan tümce yanç|1 (noun)|hilal yandaki|1 (noun)|bitişik yandaşlık|1 (noun)|taraftarlık yandaş|1 (noun)|yanlı|taraftar|taraflı|destekleyen|lehdar|lehtar|şürekâ yandık|1 (noun)|baklagillerden|heybetli|gösterişli|azametli yandırmak|1 (noun)|yakmak yandu|1 (noun)|ınançlı|inanmış|imanlı yangal|1 (noun)|ısı|hararet|ateş|ateşlilik yan gelip yatmak|1 (noun)|eğlenmek yangı|1 (noun)|iltihap|doku bozukluğu yangılanma|1 (noun)|iltihaplanma yangılanmak|1 (noun)|iltihaplanmak yangılanmış|1 (noun)|yangılı yangılı|1 (noun)|iltihaplı|yangılanmış|iltihabî yangına körükle gitmek|1 (noun)|gerginliği|kışkırtmak|sinirlendirmek|celallendirmek yangına vermek|1 (noun)|tutuşturmak yangıncı|1 (noun)|itfaiyeci yangın|1 (noun)|coşkunluk|tutkun|düşkün|âşık|acı|sigorta memuru yangın çıkmak|1 (noun)|ateş çıkmak|ateşçıkmak yangını körüklemek|1 (noun)|gerginliği yangın söndürücü|1 (noun)|söndürücü yangın var diye bağırmak|1 (noun)|bezmek yangısı|1 (noun)|apandisit yangısız|1 (noun)|iltihapsız yan hakem|1 (noun)|yan yargıcı|yardımcı hakem yanıbaşı|1 (noun)|omuz başı yanı başı|1 (noun)|yakını yanıcı|1 (noun)|alkol|etilen yanı|1 (noun)|cilve|işve yanıkara|1 (noun)|şarbon|karayanık yanık|1 (noun)|duygulu|dokunaklı|acılı|etkili|kavruk|verimsiz|bıkkın|üzüntülü|dertli|hüzünlü|tesirli|göynük|göyük|kebap|muhrik|tafte yanıklık|1 (noun)|acılı|kaygılı|bıkkın yanılarak|1 (noun)|yanlışlıkla yanılgı|1 (noun)|hata|yanlış yanılmaca|1 (noun)|quiproquo yanılma|1 (noun)|hata yanılmak|1 (noun)|tanımayarak|aldanmak|atlamak|dalgaya düşmek|hataya düşmek|sürçmek|şeşi beş görmek yanılmayan|1 (noun)|hatasız kul olmaz yanılmazlık|1 (noun)|isabet yanılmaz|1 (noun)|yanulmas yanılmıyorsam|1 (noun)|hilâf olmasın yanılsama|1 (noun)|galatıhis|illuzyon|illüzyon yanıltıcı|1 (noun)|aldatıcı|sofistike|çelen|yalgın yanıltı|1 (noun)|sehiv yanıltmaca|1 (noun)|mugalâta yanıltmaç|1 (noun)|paradoks yanıltmak|1 (noun)|şaşırtmak yanıltmalı|1 (noun)|sofistik yanına|1 (noun)|kabul etmek yanına salâvatla varılmaz|1 (noun)|kibirli yanında|1 (noun)|nispetle|destekleme|beraberinde|birlikte|gözü önünde|indinde|maiyetinde|nezdinde|tepesine dikilmek|yanbaş|yanı sıra|yedmek yanından|1 (noun)|sıra yanıp yakılmak|1 (noun)|sızlanmak yanı sıra|1 (noun)|birlikte|yanında|beraberinde yanıt|1 (noun)|cevap|ödül|mükafat|karışık|karşılık|yanut yanıtlama|1 (noun)|cevaplama yanıtlamak|1 (noun)|cevaplamak|cevap vermek|yanıt vermek yanıtlandırılma|1 (noun)|cevaplandırılma yanıtlandırılmak|1 (noun)|cevaplandırılmak yanıtlandırma|1 (noun)|cevaplandırma yanıtlandırmak|1 (noun)|cevaplandırmak yanıtlanmak|1 (noun)|cevaplanmak yanıtlı|1 (noun)|cevaplı yanıtsız|1 (noun)|cevapsız yanıt vermek|1 (noun)|yanıtlamak|cevaplamak yani|1 (noun)|demek|doğrusu yankesicilik|1 (noun)|hırsızlık|cepçilik|kaldırımcılık|tırnakçılık yankesici|1 (noun)|tırtırkçı|cep faresi|cepçi|kaldırımcı|pantuflacı|tırnakçı|tırtıkçı yankıbilim|1 (noun)|akustik yankı bilimi|1 (noun)|akustik yankıca|1 (noun)|ekolâli yankıdüzeni|1 (noun)|akustik yankı|1 (noun)|inikâs|eko|düşünce|akis|aksiseda yankılanım|1 (noun)|akustik yankılanma|1 (noun)|inikâs yankılanmak|1 (noun)|aksetmek|inikâs etmek yankılaşım|1 (noun)|rezonans yankılı|1 (noun)|ekolu yankısız|1 (noun)|ekosuz yankı uyandırmak|1 (noun)|düşünce yank|1 (noun)|metod|tarz|usul yankuçi|1 (noun)|mübaşir yanku|1 (noun)|eko yanlamak|1 (noun)|yanaşmak|sığınmak yanlamasına|1 (noun)|yan yan yanlar|1 (noun)|etraf yanlık|1 (noun)|garnitür yanlışçalmak|1 (noun)|falso yapmak yanlışını|1 (noun)|kusur aramak yanlışları|1 (noun)|doğru söz acıdır yanlışlık|1 (noun)|hata|butlan|cürüm|falso|iltibas|kötü yol|pot|sakamet yanlışlıkla|1 (noun)|yanılarak|bilinmeyerek|ezkaza|kazara|sebven|sehven yanlışsız|1 (noun)|doğru|doğru dürüst|dürüst|fasîhane|teltiksiz|temiz yanlış|1 (noun)|yanılgı|hata|hatalı|galat|sehiv|batıl|haksızlık|sakim|gerçekdışı|yamuk|detone|devre|eğri|ekini belli etmemek|falso|falsolu|fâsit|hatia|ibret|kötüye çekmek|sakatlık|sa­kîm|teltik|temelsiz|yalnış yanlı|1 (noun)|yandaş|taraflı|taraftar yanlız|1 (noun)|yalnız yanmak|1 (noun)|parlamak|parıldamak|zarara|anlatmak|çabalamak|tutuşmak|ısı|abanozlaşmak|ateş almak|ateşalmak|ihtirâk yanmasına|1 (noun)|söndürmek yanmasından|1 (noun)|karbonik asit yanma|1 (noun)|sûz|suzîş yanmayıazaltmak|1 (noun)|ateşini almak yanmaz|1 (noun)|telli|asbestos|sönmek yanmış|1 (noun)|göynük|göyük|kebap|tafte yan pala zeydün|1 (noun)|birinin yanpiri|1 (noun)|eğri yansıca|1 (noun)|ekopraksi yansı|1 (noun)|inikâs|akis|refleks|tepki|tepke yansılamak|1 (noun)|taklit etmek yansılama|1 (noun)|taklit yansılanmak|1 (noun)|aksetmek yansılayıcı|1 (noun)|mukâllit|taklitçi yansıma|1 (noun)|inikâs|şırıltı|onomatope|akis|çav|denklik bagıntısı|savt-ı taklidi|taklidî kelime yansımak|1 (noun)|aksetmek|anlaşılmak|inikâs etmek|vurmak yansımalı|1 (noun)|onomatopeik yansımış|1 (noun)|münakis yansır|1 (noun)|şaygan yansıtabilirlik|1 (noun)|albedo yansıtaç|1 (noun)|yansıtıcı|reflektör yansıtarak|1 (noun)|yansıta yansıta yansıta yansıta|1 (noun)|yansıtarak yansıtıcı|1 (noun)|reflektör|yansıtaç yansıtımca|1 (noun)|paranoya yansıtmaç|1 (noun)|radar yansıtma|1 (noun)|iletme|duyurma|ışık ölçümü yansıtmak|1 (noun)|ışık|ses|aksettirmek|iletmek|duyurmak|aktarmak yansızlaştırmak|1 (noun)|nötralize etmek yansızlaştırma|1 (noun)|nötralizasyon yansızlık|1 (noun)|tarafsızlık|bitaraflık yansız|1 (noun)|nötr|tarafsız|bîtaraf|cins-i sâlis yanşak|1 (noun)|geveze yanşaklık|1 (noun)|gevezelik|tatsızlık yantaş|1 (noun)|sahre-i mücâvire yantır|1 (noun)|şehla yantuk|1 (noun)|gösterişli|azametli yantutar|1 (noun)|tarafgir yantut|1 (noun)|bedel|tazminat yantutmaz|1 (noun)|tarafsız yantutucu|1 (noun)|tarafgir yantümce|1 (noun)|tabi cümle|tali cümle yan tümce|1 (noun)|yan cümle yanuç|1 (noun)|ınce|zayıf|narin yanuk|1 (noun)|kara|tutkun|aşık|sevdalı yanulmas|1 (noun)|yanılmaz yanut|1 (noun)|yanıt|karşılık|ödül|mükafat yanya denizi|1 (noun)|iyon denizi yan yana|1 (noun)|birlikte yan yan|1 (noun)|yanlamasına yan yargıcı|1 (noun)|yan hakem yapabilme|1 (noun)|bilseme yapabilmek|1 (noun)|elinden gelmek|muktedir olmak|yeterlik fiili|yetişmek yapagı|1 (noun)|yapağı yapağıcı|1 (noun)|yapakçı yapağı|1 (noun)|yapak|güve|yapagı yapakçı|1 (noun)|yapağıcı yapak|1 (noun)|yapağı yapamamak|1 (noun)|elden gelmemek|kalmak|korkmak yapamazsın!|1 (noun)|zor yapan|1 (noun)|yapıcı|yaban|vahşi|amil|bani|fail|karşılayıcı|maslahatgüzar|yabay|yaratıcı yaparlı|1 (noun)|yarım yapar|1 (noun)|yapıcı|üretken|olumlu|elinde... var yapa|1 (noun)|yaba|yapma|çaba|enerji|bütün|hep|bütünlük|vefa yapayalnız|1 (noun)|düdük gibi olmak|ibibullah sivri külah|yapyalnız|yüzüstü bırakmak yapay dölleme|1 (noun)|sun'î|dölleme yapaylık|1 (noun)|sunîlik|sun'îlik yapay|1 (noun)|sun'î|yapmacık|suni|floş|sentetik|yabay|yapma yapı bilgisi|1 (noun)|morfoloji yapı bilimi|1 (noun)|morfoloji|biçimlerini yapıbilim|1 (noun)|morfoloji|şekilbilgisi yapı bilimsel|1 (noun)|morfolojik yapıcı|1 (noun)|yapan|oluşturan|olumlu|yaban|yabay|yabır|yapar|yapşın|yarım|yumutgan yapık|1 (noun)|belleme yapılabilirlik|1 (noun)|uygulanabilirlik|fizibilite yapılacağını|1 (noun)|gitti yapılageliş|1 (noun)|teamül yapılandırmak|1 (noun)|düzen yapılandırma|1 (noun)|konfigürasyon yapılan|1 (noun)|karşılamak yapılar|1 (noun)|asar yapılarda|1 (noun)|banyo|kasnaklamak|otomat|putrel|yastık yapıların|1 (noun)|dülger yapılaşmak|1 (noun)|oluşmak|binalaşmak yapıldak|1 (noun)|yayan yapıldak yapılı|1 (noun)|iri yapılış|1 (noun)|nitelik|kuruluş|bünye|işçilik yapılmak|1 (noun)|gerçekleştirilmek|cereyan etmek|çıkmak|düzenlenmek|edilmek|yerine gelmek yapılması|1 (noun)|gerekli|ödev|ruhsatlı|ruhsatsız yapılmış|1 (noun)|edim|mamul|mebni|mef'ul|yabay|yapı yapımcı|1 (noun)|imalâtçı|prodüktör|radyo|programcı|çekimci yapımcılık|1 (noun)|araç|cihaz|imalatçılık yapımevi|1 (noun)|imalathane yapım evi|1 (noun)|imalâthane yapımını|1 (noun)|biyomedikal mühendisi|yönetmek yapım|1 (noun)|imal|inşa|produksiyon|özümleme|fabrikasyon|imalat|inşaat|konstrüksiyon|mamulat|prodüksiyon yapımlık|1 (noun)|imalathane yapıncak|1 (noun)|kınalı|kınalı yapıncak yapınmak|1 (noun)|özenmek|hazırlanmak yapıntılı|1 (noun)|musanna yapıntı|1 (noun)|tasni yapıoluş|1 (noun)|tectogenesis yapıp etmek|1 (noun)|yapmak yapısalcılık|1 (noun)|strüktüralizm|yapısal dil bilimi yapısalcı|1 (noun)|strüktüralist yapısal dil bilimi|1 (noun)|yapısalcılık yapısal|1 (noun)|strüktürel yapısı|1 (noun)|gırtlak yapısınıdeğiştirmek|1 (noun)|evirmek yapısını|1 (noun)|yerbilim yapı|1 (noun)|strüktür|bina|yol|oluşturma|bünye|yapma|mamul|yapılmış|ayna taşı|dokuma|eşit|gestalt|hane|inşaat|kelime türü|kuruluş|küçültü|maket|mimari|mühendislik|öbek|ölçmenlik|örgü|sistem|yabıt yapışıcı sap|1 (noun)|duvarlara yapışık|1 (noun)|dokunan|değen|bitik|çatak|mülasık|mültasık yapışım|1 (noun)|iltisak yapışkanlık|1 (noun)|lüzucet|yıvışıklık yapışkan otu|1 (noun)|ısırgangillerden yapışkan|1 (noun)|yapıştırıcı|akamber|bulaşık|bulaşkan|lüzucî|muacciz|sakız gibi|sakız gibi yapışmak|ter|yapşak|yıvışık yapışmak|1 (noun)|tutmak|sarılmak|sataşmak yapıştırıcı|1 (noun)|yapışkan yapıştırma|1 (noun)|dikişsiz|mermer tornacısı yapıştırmak|1 (noun)|yaklaştırmak yapış yapış|1 (noun)|rutubetli|ıslak yapı taşı|1 (noun)|esas|temel yapıt|1 (noun)|eser|yabıt yapı yalıtımcısı|1 (noun)|ısı|su yapmacık|1 (noun)|davranış|yapma|yapay|düzme|sahte|sun'î|zahirî|suni|sofistike|sırnaşık|tasannu|zahiri yapmacık gülüş|1 (noun)|sahte yapmacıklı|1 (noun)|calî yapmacıksız|1 (noun)|samimî|içten|ıçten|doğal yapmacıktan|1 (noun)|zâhiri yapmadığı kalmamak|1 (noun)|yapmadığını bırakmamak yapmadığını bırakmamak|1 (noun)|yapmadığı kalmamak yapmak|1 (noun)|gerçekleştirmek|oluşturmak|onarmak|üretmek|uygulamak|salgılamak|çıkarmak|evlendirmek|edinmek|davranmak|olmak|açmak|atadan babadan görmek|bina etmek|düzenlemek|etmek|eylemek|geçirmek|gitmek|görmek|icra etmek|ifa etmek|ika etmek|imal etmek|inşa etmek|işlemek|kurmak|merak|ortaya koymak|tutmak|yapıp etmek|yaratmak yapmam|1 (noun)|yo yapma uydu|1 (noun)|suni peyk yapma|1 (noun)|yapmacık|yapay|sun'î|artifisyel|icra|ika|imal|inşa|konstrüksiyon|masnu|sun'îlik|suni|tasni|tesis|yapa|yapı yapmıyormu|1 (noun)|buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa ermeyince yaprağın|1 (noun)|yaprak ayası yaprak ayası|1 (noun)|yaprağın|yassılaşmış yaprak|1 (noun)|börek|kitap|varak|aurikulat|diken|gazel|kulaklı|mantarlar|pezik|sap|yapurgak yaprak dolması|1 (noun)|sarma yaprak dökümü|1 (noun)|güz|sonbahar yaprak kurbağası|1 (noun)|yeşilbağa yapraklanmak|1 (noun)|yeşermek yapraklarında|1 (noun)|sarımsak yaprakları|1 (noun)|pomel menteşe yapraklı kara yosunları|1 (noun)|kayaların yaprak sarması|1 (noun)|sarma yaprak sigarası|1 (noun)|puro yapsık|1 (noun)|memnuniyet|neşe|meftunluk yapsın|1 (noun)|hayır dile eşine , hayır gele başına yapşak|1 (noun)|yapışkan yapşın|1 (noun)|yapıcı|olumlu|becerikli yaptığını|1 (noun)|inkâr yaptırımcı|1 (noun)|yaratur yaptırım|1 (noun)|kanun|müeyyide yaptırır|1 (noun)|yaratur yaptırmak|1 (noun)|söz geçirmek yaptırmama|1 (noun)|zecir yaptırma|1 (noun)|şartname yapurgak|1 (noun)|yaprak yapyalnız|1 (noun)|yapayalnız yara almak|1 (noun)|yaralanmak ya rabbi|1 (noun)|tanrı'm|allah'ım yara bere içinde|1 (noun)|ezik|sıyrık|çürük|bulunmak yara bere|1 (noun)|yaralanma yaradancılık|1 (noun)|deizm|pandeizm yaradan|1 (noun)|tanrı|allah|halik|melikü'l-mülûk yaradılış|1 (noun)|mizaç|huy|tıynet|fıtrat|hilkat|cibilliyet|damar|karakter|maya|meşrep|seciye|tabiat yaradılıştan|1 (noun)|doğuştan|fıtraten|allah'tan|fıtrî|hilkaten|kudretten|tab'an yara|1 (noun)|gedik|yarık|dert|üzüntü|acı|ezik|sıyrık|çürük|bertik|cerahat|ceriha|çakma|doku bozukluğu|şerha|zahm yaragu|1 (noun)|yarar|fayda|faydalı|yararlı yarağ|1 (noun)|yarar|fayda|faydalı|yararlı|silah|zırh|kalkan yarak|1 (noun)|silâh|alet yaralama|1 (noun)|cerh yaralamak|1 (noun)|gücendirmek|incitmek|kırmak|cerh etmek|vurmak yaralanma|1 (noun)|hidroterapi teknikeri|yara bere yaralanmak|1 (noun)|gücenmek|incinmek|kırılmak|al kanlara boyanmak|isabet almak|postu deldirmek|yara almak yaralayan|1 (noun)|figen yaralı|1 (noun)|mecruh|dertli|üzüntülü yaramak|1 (noun)|açmak|iyi gelmek yaramaz|1 (noun)|çapkın|haşarı|afacanlaşmak|ayaklı canavar|bagay|bastıbacak|durulmaz|ecevit|geçmişi kınalı|hangi taşı kaldırsan altından çıkar|haydut|hırlı|hoşşik|muzır|sırpat|şopar|yeltek yaramazlaşmak|1 (noun)|muzırlaşmak|haylazlaşmak|afacanlaşmak|yaramaz olmak yaramazlık|1 (noun)|kötü|çapkınlık|afacanlık|mikropluk|muziplik|tek durmamak yaramazlıklarıyla|1 (noun)|oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni yaramaz olmak|1 (noun)|yaramazlaşmak yâran|1 (noun)|arkadaş|yakın yârân|1 (noun)|dostlar yararcı|1 (noun)|faydacı|pragmatik|pragmatist yararcıl|1 (noun)|faydacıl yararcılık|1 (noun)|faydacılık|pragmacılık|pragmatizm yararı|1 (noun)|hayırlı yararına|1 (noun)|hesabına|menfaatine yararlanarak|1 (noun)|bilistifade yararlandırmak|1 (noun)|faydalandırmak|koklatmak|müstefit etmek yararlanılmak|1 (noun)|yararlanmak|faydalanılmak yararlanma|1 (noun)|faydalanma|intifa|istifade|istismar|kullanım|müstefit yararlanmak|1 (noun)|faydalanmak|anlamak|istifade etmek|istismar etmek|kadrini bilmek|müstefit olmak|nasip almak|paravan yapmak|yararlanılmak yararlar|1 (noun)|menafi yararlı|1 (noun)|faydalı|nafi|hasenat|hayır|iyi|muhassenat|müfit|müsmir|olumlu|onat|sütlüyü sürüden çıkarmazlar|varlık|yağrıkçı|yaragu|yarağ|yarayışlı|yaraylı|yargan yararlık|1 (noun)|liyakat yararlıktan|1 (noun)|iptal yararlılığı|1 (noun)|saygı yararlılık|1 (noun)|besalet yararlıolmak|1 (noun)|eme yaramak|faydalıolmak|faydasıdokunmak|faydasıolmak yararlıolmamak|1 (noun)|fayda etmemek|fayda vermemek yararsız|1 (noun)|faydasız|nafile|avantajsız|berhava|beyhude|bok yoluna gitmek|boktan|çöp|gayrimüsmir|gereksiz|kısır|kötü|manasız|nabekâr|ömürsüz|zayi|zifos yarar|1 (noun)|yarayan|elverişli|uygun|fayda|çıkar|kâr|menfaat|ahlâk bilimi|avantaj|dadanmak|hadim|kazanç|leh|töre bilimi|yaragu|yarağ yarasalardan|1 (noun)|vampir|yarasa yarasaların|1 (noun)|göç yarasa|1 (noun)|yarasalardan|gece kuşu|huffâş|vatvat yarasın|1 (noun)|boğaz ola yarasını deşmek|1 (noun)|acıyı|tazelemek yaraşan|1 (noun)|yaraşıklı yaraşık almak|1 (noun)|yaraşmak yaraşıklı|1 (noun)|yaraşan|uygun|yakışır yaraşıksız|1 (noun)|yaraşmayan|yakışmayan|liyakatsiz yaraşık|1 (noun)|yaraşma|uyma|uygunluk|liyakat yaraşır|1 (noun)|lâyık|uygun|layık|münâsib|seza|şayan|uyguner yaraşırlık|1 (noun)|liyakat yaraşmak|1 (noun)|yakışmak|uymak|gitmek|şanından olmak|uygun düşmek|uygun gelmek|yaraşık almak yaraşma|1 (noun)|yakışık|yaraşık yaraşmayan|1 (noun)|uygunsuz|yaraşıksız yaraştırmak|1 (noun)|yakıştırmak|yedirmek yaraştırma|1 (noun)|tensip yaraşuk|1 (noun)|uyumlu|ahenkli|barışsever yaraşur|1 (noun)|uygun|münasip|layık yaratan|1 (noun)|fâtır|halik|mucit|mükevvin|törütgen|yaratgan yaratgan|1 (noun)|yaratan|yaratıcı yaratıcılığını|1 (noun)|güdümlülük yaratıcı|1 (noun)|zekâ|yapan|baba|cağımda|çalab|çalap|fâtır|halik|ibdakâr|kreatif|mucit|törütgen|türetgen|yaratgan|yaratun yaratık|1 (noun)|canlı|mahlûk|yaratılmış|mahluk yaratıklar|1 (noun)|mahlûkat|mevcudat yaratı|1 (noun)|kreasyon|yaratım yaratılan|1 (noun)|antropojen yaratılış|1 (noun)|takvin|toga|toka|tör|törüm|vergi yaratılıştan|1 (noun)|muntabi yaratılmış|1 (noun)|kainat|mahlûk|yaratık yaratımcı|1 (noun)|kreatör yaratım|1 (noun)|kreasyon|eser|yaratı yaratış|1 (noun)|tekvin yaratma|1 (noun)|düş gücü|fotoelektrik|halk|ibda|tekvin|yaratu yaratmak|1 (noun)|zekâ|yapmak|olmasına|bulup buluşturmak|çalışmak|düzmek|görüntülemek|halk etmek|icat etmek|ortaya koymak|tekvin etmek|türetmek|üretmek|yoktan var etmek yaratun|1 (noun)|yaratıcı|tertipli|düzenli|örgütlü yaratur|1 (noun)|yaptırır|yaptırımcı|buyurucu|örgütleyici yaratu|1 (noun)|yaratma|tertipleme|düzenleme yarayan|1 (noun)|yarar yarayışlı|1 (noun)|yararlı|faydalı yarayı tazelemek|1 (noun)|üzüntüyü|sıkıntıyı yaraylı|1 (noun)|uygun|münasip|yararlı yaray|1 (noun)|usta|ehil yarbay|1 (noun)|kaymakam yarçı|1 (noun)|ortak|şerik|hissedar yarda|1 (noun)|91 yardakçı|1 (noun)|dalkavuk|yalaka|avene yardakçılar|1 (noun)|avane|avene|koşuntu yardak|1 (noun)|yardımcı|asistan|muavin|refik yard. doç.|1 (noun)|yrd. doç. yardeneyci|1 (noun)|laborant yardımcı eylem|1 (noun)|yardımcı fiil yardımcı fiil|1 (noun)|etmek|eylemek|olmak|yardımcı eylem yardımcı hakem|1 (noun)|yan hakem yardımcılık|1 (noun)|asistlik yardımcı|1 (noun)|muavin|muin|yaver|nesne|apotr|asist|asistan|çeltek|dayanak|destek|el ulağı|ensar|havarî|medar|müzahir|yâr|yardak|yordam|yulyu|zahir yardımcıolmak|1 (noun)|destek olmak yardımcısız|1 (noun)|adamsız yardım|1 (noun)|etki|bağış|iane|muavenet|arkalama|az veren candan, çok veren maldan|car|himmet|katkı|lütuf|medet|saye|yarlıgaç|yartım yardımı|1 (noun)|medar olmak yardımıyla|1 (noun)|sayesinde yardımlaşma|1 (noun)|imece|teavün yardımlaşmak|1 (noun)|elleşmek|kubaşmak yardımlı metin|1 (noun)|kullanıcının yardımsal|1 (noun)|sübvansiyonel yardımsever|1 (noun)|hayırsever|eymen|hayırperver|yulum|yulyu yardımseverlik|1 (noun)|hayırseverlik yâr|1 (noun)|dost|tanıdık|yardımcı|sevgili yâren|1 (noun)|arkadaş|dost|yakın yarenliği|1 (noun)|ahretlik yarenlik|1 (noun)|arkadaşlık|dostluk|ahilik|muhabbet|sohbet yarenlik etmek|1 (noun)|ahbapça yârenlik etmek|1 (noun)|sohbet etmek yârenlik|1 (noun)|sohbet|muhabbet|ahbapça|söyleşme yaren|1 (noun)|sevgili|yar|arkadaş|aygan|esirgen|eşlik|tataş yargan|1 (noun)|yararlı|faydalı|güvenilir|yakın|koruyucu|muhafazakar|mahkeme yarga|1 (noun)|yarka yargıcı|1 (noun)|hakem|yargıç|yarguçi yargıcılar kurulu|1 (noun)|jüri yargıcılık|1 (noun)|hakemlik yargıç|1 (noun)|hâkim|yargıcı|hakim|yargıçu|yarguci|yarguçi yargıçlık|1 (noun)|hâkimlik yargıçu|1 (noun)|yargıç yargı evi|1 (noun)|mahkeme yargıevi|1 (noun)|mahkeme yargı|1 (noun)|hüküm|kavrama|karşılaştırma|kişi|kaza|hukuk|mahkeme|adalet|çelişme|genelleme|parlamentarizm|tur yargılamak|1 (noun)|mağfiret etmek|muhakeme etmek yargılama|1 (noun)|muhakeme|anlık|eleştiri|kaza|kritik yargılar|1 (noun)|ahkâm yargılık|1 (noun)|mahkeme yargın|1 (noun)|şimşek|çakın|canan|arkadaş|dost yargısal|1 (noun)|kazai yargıtay|1 (noun)|nakzetmek|temyiz mahkemesi yargıya|1 (noun)|kazaya rıza göstermek yargı yeri|1 (noun)|mahkeme yarguci|1 (noun)|yargıç|hakim yarguçi|1 (noun)|yargıcı|yargıç|hakim yarıbiçimli|1 (noun)|nısfiyy-ül-şekl yarıcı|1 (noun)|parçalayan|bölen|ayguçı|maraba|yarız yarıçap|1 (noun)|nısıf kutur yarıda kalmak|1 (noun)|bitmemek yarık|1 (noun)|gedik|rahne|anlaşmazlık|bölünme|yarılmış|çâk|patlak|şahrem şahrem|şak|uhdut|yara|yirik yarıkları|1 (noun)|mağara bilimi yarıklar|1 (noun)|imalât resmi yarı kübik|1 (noun)|parabol yarılamak|1 (noun)|yarımlamak yarılma|1 (noun)|şak yarılmış|1 (noun)|munsadı|münşak|yarık yarım adam|1 (noun)|güçsüz|sakat yarım ağız|1 (noun)|isteksizce yarım akıllı|1 (noun)|aptal yarım ay|1 (noun)|dördün yarım baş ağrısı|1 (noun)|kusma|migren yarım|1 (noun)|eksik|noksan|hastalıklı|sakat|sağlıksız|yapıcı|yaparlı|yarış|müsabaka|bölüm|bölünmüş|nısf|nısıf|yarıp yarım göze|1 (noun)|kıvılkesimde yarım gün|1 (noun)|parttaym yarım kalmak|1 (noun)|tamamlanmamak|sonuçlanmamak yarım kanatlılar|1 (noun)|bit yarımküre|1 (noun)|kuzey yarımküre yarımlamak|1 (noun)|yarılamak yarımlık|1 (noun)|fıtık yarım pabuçlu|1 (noun)|işsiz yarım vokal|1 (noun)|yarı ünlü yarım yamalak|1 (noun)|kusurlu|eksik|üstünkörü yarından tezi yok|1 (noun)|geciktirmeden|ivedilikle yarın|1 (noun)|gelecek|erte|ferda yarı|1 (noun)|nısıf|haftaym|muntasıf|nısf|nim|yarıp yarınki|1 (noun)|ferda yarın öbür gün|1 (noun)|ileride yarıntı|1 (noun)|çukur yarıöfkelenmek|1 (noun)|canı sıkılmak yarıp|1 (noun)|yarı|yarım|bölük|bölünmüş yarı saydamlık|1 (noun)|niteliği yarışçı|1 (noun)|müsabık|rakib|rekabetçi yarışetmek|1 (noun)|aşık atmak yarışı|1 (noun)|maraton yarışımcılık|1 (noun)|atletizm yarışımcı|1 (noun)|yarışmacı|atlet yarışım|1 (noun)|yarışma yarışlarda|1 (noun)|yelkesen yarışlık|1 (noun)|pist yarışmacı|1 (noun)|yarışımcı|müsabık yarışmak|1 (noun)|aşık atmak|at oynatmak|boy ölçüşmek|müsabakaya girmek|ölçüşmek|rekabet etmek yarışmaların|1 (noun)|alan yarışma|1 (noun)|müsabaka|bilgi|yetenek|yarışım|rekabet|hakem heyeti|kaça kaç|konkur|meydan|musabaka|seçiciler kurulu|yarış yarışta|1 (noun)|kovalamak yarış|1 (noun)|yarışma|rekabet|müsabaka|arena|konkur|koşun|ödül kazanmak|yarım|yenilmek yarışyolu|1 (noun)|parkur yarı ünlü|1 (noun)|ğ|yarım vokal yarıüzülmek|1 (noun)|canı sıkılmak yarıyarıya|1 (noun)|münasafaten yarıyaşam|1 (noun)|ayrışan yarıyıl|1 (noun)|sömestr|dönem|sömestir yarız|1 (noun)|yarıcı|seri|çabuk|hızlı yarkadaş|1 (noun)|arkadaş yarka|1 (noun)|yarga yarkurul|1 (noun)|altkurul|encümen|komisyon|komite yarlıgaç|1 (noun)|ınayet|yardım|bağış|merhamet yarlıgama|1 (noun)|mağfiret|bağışlama|gufran|rahmet yarlıgamas|1 (noun)|acımasız|acımaz|bağışlamaz yarlıgamış|1 (noun)|bağışlayıcı|merhametli|rahman yarlıgan|1 (noun)|rahman|bağışlayıcı yarlıgar|1 (noun)|bağışlayıcı yarlıgasun|1 (noun)|bağışlayıcı|rahman yarlıg|1 (noun)|bağışlama|acıma|ferman|buyruk yarlığ|1 (noun)|ferman|buyruldu yarlık|1 (noun)|ferman|carlık yarluğ|1 (noun)|ırade|istem|buyruk yarluka|1 (noun)|bağış|lütuf|koruma yarluk|1 (noun)|muhtaç|yoksul yarma|1 (noun)|iri|keşkek|kol değirmeni|şak yarmak|1 (noun)|ortasından|buğday|açmak|balta|dilmek|şakketmek yarmalamak|1 (noun)|kesmek|biçmek|doğramak yarma saldırısı|1 (noun)|yarma taarruzu yarma taarruzu|1 (noun)|yarma saldırısı yarpan|1 (noun)|sabit|sakin yarpuz|1 (noun)|ballıbabagillerden yarsiz|1 (noun)|protesto yarşı|1 (noun)|hissedar|ortak yartım|1 (noun)|kısım|bölük|fırka|yardım|inayet|destek yar|1 (noun)|uçurum|deniz|göl|eş|aygen|sevgili|yaren yârüağyar|1 (noun)|elâlem yasaca|1 (noun)|nizami yasaçu|1 (noun)|parlamenter|yasal yasadışı|1 (noun)|gayri kanuni|keyfi yasa dışı|1 (noun)|yasalara|gayrikanunî|illegal yasağ|1 (noun)|yasak|yasa yasa|1 (noun)|kanun|aktan kara kalktı mı|caiz|doğru|ferman dinlememek|geçici madde|helal kazanç ile yağlı pilav yenmez|madde|metin|yasağ|yesuga|yesuken yasak aşk|1 (noun)|hukuk|din yasakçı|1 (noun)|kavas|bekçi|nöbetçi yasak etmek|1 (noun)|yasaklamak yasaklamak|1 (noun)|menetmek|yasak etmek yasaklama|1 (noun)|men|yasaklayıcı|zecir yasaklanmak|1 (noun)|engellenmek|önlenmek|menedilmek|menolunmak|yasak olmak yasaklanmış|1 (noun)|memnu|muharrem yasaklayan|1 (noun)|zecrî yasaklayarak|1 (noun)|zecren yasaklayıcı|1 (noun)|yasaklama|engelleyici yasak|1 (noun)|memnuiyet|memnu|haram|yasağ|yesuga|yesuken|yok yasak olmak|1 (noun)|yasaklanmak yasa koyucu|1 (noun)|vazııkanun yasalara|1 (noun)|kaçak|karanlık|mühürlemek|yasa dışı|yönetmek yasalaşma|1 (noun)|kanunlaşma yasalaşmak|1 (noun)|kanunlaşmak|kanuniyet kesp etmek yasalaştırılma|1 (noun)|kanunlaştırılma yasalaştırılmak|1 (noun)|kanunlaştırılmak yasalaştırma|1 (noun)|kanunlaştırma yasalaştırmak|1 (noun)|kanunlaştırmak yasalı|1 (noun)|kanunî|yesuken yasal|1 (noun)|kanunî|legal|disiplin|sıra|saf|nizami|meşru|yasaçu yasama gücü|1 (noun)|teşri kuvveti yasama kurulu|1 (noun)|parlamento yasamalı|1 (noun)|teşriî|teşrii yasama meclisi|1 (noun)|parlâmento yasama organı|1 (noun)|parlâmento yasama|1 (noun)|teşri|genel|soyut|anayasa|demokratik devlet|parlamentarizm yasanın|1 (noun)|meşru yasan|1 (noun)|tertip|düzen|tasarı|plan|işaret|alamet|karar yasasız|1 (noun)|kanunsuz|keyfi yasasızlık|1 (noun)|kanunsuzluk yasa sözcüsü|1 (noun)|kanun sözcüsü yasavul|1 (noun)|polis yasaya|1 (noun)|standart|suç işlemek yasçı|1 (noun)|ağlayıcı|yoğçı yasemen|1 (noun)|yasemin yasemin|1 (noun)|zeytingillerden|beyaz|yasemen yasguç|1 (noun)|nikap|gizlilik yaslamak|1 (noun)|dayamak|yastamak yaslanan|1 (noun)|müstenit yaslanma|1 (noun)|istinat yaslanmak|1 (noun)|dayanmak|güvenmek|aborda etmek|belini vermek|dal vermek|istinat etmek|sırtını dayamak|yastamak yaslılık|1 (noun)|acılık yaslı|1 (noun)|matemli|acıklı yas|1 (noun)|matem|acık yasmık|1 (noun)|mercimek yassıbadem|1 (noun)|değirmendere fındığı yassı|1 (noun)|balina|çamça|dalak|düzlem|kalça kemiği|kalkan|kama|kayan|kaydırak|kayrak|kesici diş|mala|malta taşı|pat|piyata|şasi|yastı yassı demir|1 (noun)|sac yassılanmak|1 (noun)|yassılanma yassılanma|1 (noun)|yassılanmak yassılaşmak|1 (noun)|yassılmak yassılaşmış|1 (noun)|basık|yaprak ayası yassılaştırmak|1 (noun)|yassıltmak yassılmak|1 (noun)|yassılaşmak yassıltmak|1 (noun)|yassılaştırmak|yatırmak yassı solungaçlılar|1 (noun)|midye yastağaç|1 (noun)|hamur tahtası yastamak|1 (noun)|dayamak|yaslanmak|yaslamak yastıklama|1 (noun)|yığma yastık|1 (noun)|pamuk|yapılarda|hurç|köpülemek|yorgancı yastı|1 (noun)|yassı yas tutmak|1 (noun)|matem tutmak yasun|1 (noun)|doğa|tabiat yasut|1 (noun)|onur|şeref|haysiyet yasvul|1 (noun)|polis|bekçi|mübaşir yaşa!|1 (noun)|bravo|var ol! yaşadıkça|1 (noun)|ömrü oldukça yaşagu|1 (noun)|ömür|yaşam|canlılık yaşa|1 (noun)|hoşnutluk|ole|yaşasın yaş akıtmak|1 (noun)|ağlamak yaşamaca|1 (noun)|kaydıhayatla yaşama|1 (noun)|can|taayyüş|tural|varoluş yaşamak|1 (noun)|canlılığını|oturmak|geçinmek|duymak|hissetmek|.eğleşmek|sürmek|varlık|endişesiz|besin|durmak|eğleşmek|geçmek|gelmek|hayat geçirmek|hayatta olmak|kalmak|muammer olmak|ömür geçirmek|payidar olmak|teneffüs etmek|tütmek|var olmak yaşama sevinci|1 (noun)|maddî|hâlinden yaşamasınısağlamak|1 (noun)|doyurmak yaşamayan|1 (noun)|adı var yaşamca|1 (noun)|kaydıhayat yaşam güvencesi|1 (noun)|hayat sigortası yaşam|1 (noun)|hayat|ömür|dirlik|dirim|dirimlik|dirlig|durdu|durum|geçim|tıngı|tirigliğ|tiril|tirim|tokum|tormış|tormu|toru|tur|turum|turut|yaş|yaşagu|yürik|yürüm yaşamış|1 (noun)|feleğin çemberinden geçmiş|muammer yaşamöyküsü|1 (noun)|biyografi|öz geçmiş|bifyografi|hal tercümesi|tercümeihal yaşam öyküsü|1 (noun)|öz geçmiş yaşamsal|1 (noun)|hayatî yaşanak|1 (noun)|kuvöz yaşananları|1 (noun)|bellek yaşanan|1 (noun)|tablo yaşanılanlardan|1 (noun)|yaşantı yaşanılan|1 (noun)|yer yaşanılmak|1 (noun)|yaşanılma yaşanılma|1 (noun)|yaşanılmak yaşanılmış|1 (noun)|horoz ölür, gözü çöplükte kalır yaşanmalı|1 (noun)|acil kültür yaşanmaz|1 (noun)|zindan olmak yaşantıları|1 (noun)|zihin yaşantı|1 (noun)|yaşanılanlardan|görülenlerden|duyulanlardan|şey|hayat yaşarken|1 (noun)|sağlığında yaşarlık|1 (noun)|hayatiyet yaşarmak|1 (noun)|ıslanmak|nemlenmek yaşar|1 (noun)|tormış|turdu yaşasın|1 (noun)|yaşa yaşatkan|1 (noun)|büyümeyi yaşatmak|1 (noun)|keyiflendirmek|sürdürmek|canlandırmak yaşayabilirlik|1 (noun)|viyabilite yaşayabilmek|1 (noun)|emek olmadan yemek olmaz yaşayan|1 (noun)|berhayat|canlı|diri|doran|durdu|toğmuş|toran|tormış|turdu yaşayış|1 (noun)|dirlik yaşayışını|1 (noun)|asalak bilimi yaş|1 (noun)|çağ|nemli|ıslak|kurumamış|kurutulmamış|taze|kötü|zor|korkulu|sin|gözyaşı|yaşam|ömür|dirilik|aydınlık|tazelik|ışımak|gelişim|yeşil|yeşillik|gençlik|küçük|ratıp|sularında|taydaş yaşdaş|1 (noun)|yaşıt yaş dönümü|1 (noun)|menopoz|erkeklerde|andropoz yaş günü|1 (noun)|doğum günü yaşı at pazarında sorarlar|1 (noun)|hayvanlardır yaşıl|1 (noun)|gençlik|zindelik|yeşillik|çimenlik yaşına|1 (noun)|çiçek olmak yaşını|1 (noun)|doldurmak|gün almak yaşınız kaç?|1 (noun)|kaç yaşındasınız? yaşınız?|1 (noun)|kaç yaşındasınız? yaşıt|1 (noun)|akran|genç|körpe|taze|eş|denk|eşit|yaşdaş|emsal|öğür yaşıtlık|1 (noun)|akranlık yaş ilerlemek|1 (noun)|yaşlanmak|ihtiyarlamak yaşlak|1 (noun)|giz|sır|esrar yaşlandırmak|1 (noun)|eskitmek|ihtiyar etmek|kocaltmak yaşlanma|1 (noun)|ihtiyarlama|inginlik|inhitat yaşlanmak|1 (noun)|büyümek|çağı geçmek|dişleri dökülmek|eskimek|farımak|götünün kılı ağarmak|ihtiyar olmak|ihtiyarlamak|karımak|kartalmak|kocalmak|kocamak|moruklaşmak|saçı başı ağarmak|saçına ak düşmek|tohuma kaçmak|yaş ilerlemek yaşlanmış|1 (noun)|ununu elemiş, eleğini asmış yaşlara boğulmak|1 (noun)|ağlamak yaşlı başlı|1 (noun)|olgun yaşlı|1 (noun)|ihtiyar|aksırıklı tıksırıklı|baba adam|buğulu buğulu|eke|kadınana|karı|kebir|pinpon|pir|rate yaşlık|1 (noun)|ıslaklık|höl|öl|rutubet yaşlılar yurdu|1 (noun)|huzurevi yaşlılaryurdu|1 (noun)|huzurevi yaşlılığı|1 (noun)|saygı|saymak yaşlılık bilimi|1 (noun)|geriatri yaşlılık|1 (noun)|düşkün|ihtiyarlık|özel af|sarsak yaşlılık sigortası|1 (noun)|ihtiyarlık sigortası yaşlılıktan|1 (noun)|içi geçmek yaşmak|1 (noun)|leçek yaşru|1 (noun)|giz|gizlilik|gizem yaşurgan|1 (noun)|ketum yaş yetmiş, iş bitmiş|1 (noun)|genellikle yatağa düşmek|1 (noun)|döşeğe düşmek yatakhane|1 (noun)|okul yataklık|1 (noun)|karyola yatak takımı|1 (noun)|karyola|komodin|yorgan yatak|1 (noun)|yün|pamuk|somya|ırmak|çay|akak|mecra|uyumak|uyuma|döşek|denk|kuş tüyü|tünbay|yer|yüklük yatan|1 (noun)|yatkın yatay|1 (noun)|ufkî yat elemanı|1 (noun)|ayrılma yatık|1 (noun)|eğik|çevrilmiş|devrik|yatı|yatkın yatık yazı|1 (noun)|italik yatılacak|1 (noun)|yer yatılan|1 (noun)|şilte yatılı|1 (noun)|leylî yatıp kalkıp|1 (noun)|hep yatır|1 (noun)|evliya yatırga|1 (noun)|mevduat yatırılmış|1 (noun)|devrik yatırımcı|1 (noun)|mudi yatırım|1 (noun)|parayı|mevduat|plâsman|envestisman|tevdiat yatırma|1 (noun)|ibâte yatırmak|1 (noun)|uyutmak|eğmek|parayı|soğan|düzeltmek|bastırmak|yassıltmak|harcamak|misafir etmek|teslim etmek|tevdi etmek yatırman|1 (noun)|mudi yatısız|1 (noun)|gündüzlü|neharî yatışamamak|1 (noun)|hızını alamamak yatışmak|1 (noun)|hızı|sinir|geçmek|sakinleşmek|durulmak|gevşemek|hızını almak|kırılmak|limanlamak|oturuşmak|sönmek yatışma|1 (noun)|sükûnet yatıştıran|1 (noun)|yatıştırıcı yatıştırıcı|1 (noun)|yatıştıran|sakinleştiren|ağrıyı|müsekkin|sedatif|trankilizan yatıştırmak|1 (noun)|ölçülü|ılımlı|sakinleştirmek|yumuşatmak|açlığı öldürmek|söndürmek|teskin etmek yatıştırma|1 (noun)|teskin yatı|1 (noun)|yatık|meleke|beceri yatkınlık|1 (noun)|meleke|mümarese|istidat|yordam yatkın|1 (noun)|yatık|çürük|benimsemiş|alışmış|eğilimli|becerikli|yatan|uygun|uygunluk|eli yordamlı|yatuk yatmak|1 (noun)|eğilmek|işlemez|hapsedilmek|düzleşmek|bulunmak|çalışmamak|uzun oturmak yatman|1 (noun)|muti|efendi|uyumlu|itaatkar yatuğan|1 (noun)|kanun|yatuk yatuk|1 (noun)|yatuğan|yatkın|becerili|tembel yavan|1 (noun)|katıksız|tatsız|görgüsüz|bilgisiz|yoz|düzayak|saman gibi|tadı tuzu yok|tatı tuzu yok|tatsız tuzsuz|zırtlak yavanlaşmak|1 (noun)|yozlaşmak yavaşa|1 (noun)|burunduruk yavaş|1 (noun)|alçak|hafif|adacyo|adagio|ağır|ağır aksak|aheste|bati|hırsız adım|piyano|tıngır mıngır|usul yavaşçacık|1 (noun)|usulcacık yavaşça|1 (noun)|usulca|hafifçe|usuldan yavaşlamak|1 (noun)|ağırlaşmak|hızını almak|tavsamak yavaşlatmak|1 (noun)|tavsatmak yavaş yavaş|1 (noun)|gitgide yavçın|1 (noun)|konuk yâve|1 (noun)|boş yaver|1 (noun)|yardımcı|muavin yave|1 (noun)|saçma yavga|1 (noun)|soy|sop|nesil yavı kılmak|1 (noun)|kaybetmek yavnık|1 (noun)|sevinç|neşe yavri|1 (noun)|zayıf yavrucak|1 (noun)|sevgi|balaca yavru|1 (noun)|çocuk|evlât|güzel|bala|çağa|çaşka|döl|encek|gence|süt kuzusu|tuna yavrusu|1 (noun)|arslanbala yavşak|1 (noun)|geveze|sirke yavşan otu|1 (noun)|sıracagillerden yavuklamak|1 (noun)|nişanlamak yavukluluk|1 (noun)|nişanlılık yavuklu|1 (noun)|sözlü|nişanlı|sevgili|adaklı|namzet yavuk|1 (noun)|yakın|sevgili yavuz hırsız ev sahibini bastırır|1 (noun)|biri yavuz|1 (noun)|kötü|fena|güçlü|çetin|iyi|gürbüz|güzel|cesur|yiğit|sert|yaman yavuzlanmak|1 (noun)|sertleşmek|çetinleşmek|kabadayılaşmak yavuzlaşmak|1 (noun)|sertleşmek|kabadayılaşmak|yavuzlaşma yavuzlaşma|1 (noun)|yavuzlaşmak yaya bırakmak|1 (noun)|yenmek yayak|1 (noun)|yaya|piyade yayan yapıldak|1 (noun)|yapıldak yayan|1 (noun)|yürüyerek|bilgisiz|naşir|tabanvay|yaya yayarak|1 (noun)|yayvan yayvan yayayraç|1 (noun)|mutariza yay ayraç|1 (noun)|parantez|mutariza yaya|1 (noun)|yürüyerek|yayan|geçici|piyade|yadaçı|yayak yayçizer|1 (noun)|pergel yaygaracılık|1 (noun)|şirretlik|vayvaycılık yaygaracı|1 (noun)|şamatacı|şirret|carcar|vaybabamcı|vayvaycı yaygara|1 (noun)|şikâyet|sızlama yaygaru|1 (noun)|bahar|ilkbahar yaygınlaşmak|1 (noun)|yayılmak yaygınlaştırmak|1 (noun)|acemleştirmek yaygınlık|1 (noun)|genellik yaygın|1 (noun)|öğrenilmiş|beğenilen|sevilen|cabalak|geniş|münbasit|münteşir|müteammim|orta malı|şamil|şayi yaygın yanlış|1 (noun)|deyim|galatımeşhur yaygır|1 (noun)|uzay|sema yaygı|1 (noun)|yazgı|hıla|pala|palas|savan|sergi yay gibi|1 (noun)|eğri yayıcı|1 (noun)|difüzör|yayuçı yayık|1 (noun)|yayılmış|yayvan|kovan|tuluk|yayuk yayılan|1 (noun)|ahtapot gibi|münbasıt yayılgın|1 (noun)|popüler yayılgıölçer|1 (noun)|spektroskop yayılıcı|1 (noun)|akım yayılımcı|1 (noun)|emperyalist|ekspansiyonist yayılımcılık|1 (noun)|emperyalizm|ekspansiyonizm yayılım|1 (noun)|ekspansiyon|halk bilimi yayılın|1 (noun)|merhaba yayılı|1 (noun)|yayılmış|serilmiş yayılmacı|1 (noun)|emperyalist yayılmacılık|1 (noun)|emperyalizm yayılma|1 (noun)|intişar|ışığın|imbisat|istilâ|sirayet|şüyu|taammüm|teşmil|tevessü|tor|yaylım yayılmak|1 (noun)|hastalık|genelleşmek|genişlemek|büyümek|serilmek|döşenmek|açılmak|aksetmek|alıp yürümek|ayyuka çıkmak|çıkmak|çökmek|dallanmak|dökülmek|imbisat etmek|intişar etmek|istilâ|istilâ etmek|kol uzatmak|kök salmak|meydan almak|ortaya yayılmak|saçılmak|sıçramak|sıvışmak|sızmak|sirayet etmek|şayi olmak|şüyu bulmak|taammüm etmek|tevessü etmek|yaygınlaşmak|yaylım yayılmamış|1 (noun)|mevziî yayılması|1 (noun)|enfeksiyon yayılmış|1 (noun)|aygın|menşur|mepsuten|münteşir|serili|yayık|yayılı|yayıntı yayımcılık|1 (noun)|naşirlik|tâbilik|editörlük|yayıncılık yayımcı|1 (noun)|naşir|tâbi|editör|yayıncı yayım|1 (noun)|kitap|neşir|difüzyon yayımlamak|1 (noun)|kitap|gazete|neşretmek|dinlenilecek|bildirmek|duyurmak|açıklamak|çıkarmak yayımlanma|1 (noun)|intişar|neşredilme yayımlanmak|1 (noun)|çıkmak|intişar etmek|neşredilmek|neşrolunmak yayın balığıgiller|1 (noun)|amerika yayın balığı|1 (noun)|lezzetli yayıncılık|1 (noun)|yayımcılık yayıncı|1 (noun)|yayımcı|tâbi yayın|1 (noun)|duyurulan|neşriyat|serap|feyezan yayındüzencilik|1 (noun)|redaktörlük yayındüzenci|1 (noun)|redaktör yayındüzen|1 (noun)|redaksiyon yayın evi|1 (noun)|dergi yayınım|1 (noun)|yayınma yayınispî|1 (noun)|nispet eki yayınlamak|1 (noun)|sütun açmak yayınma|1 (noun)|ışığın|yayınım yayın organı|1 (noun)|radyo yayıntı|1 (noun)|yayılmış yayıvermek|1 (noun)|birdenbire yaykıru|1 (noun)|sema|feza|uzay yayla çorbası|1 (noun)|yoğurt|un yayla gülü|1 (noun)|ölmez çiçek yayla kekiği|1 (noun)|mercanköşk yaylak|1 (noun)|otlak|yaylım yayla likabası|1 (noun)|çobanüzümü|keçi yemişi|yaban mersini yayla|1 (noun)|parçalanmış|plato|dağlık|engebe|kemençe|otlak|plâto|yer biçimleri yaylı araba|1 (noun)|yaylı yaylı çalgılar|1 (noun)|keman|kemençe|yaylı sazlar yaylım ateşi|1 (noun)|yaylım ateş yaylım ateş|1 (noun)|yaylım ateşi yaylım|1 (noun)|yayılmak|yaylak|otlak|yayılma yaylı sazlar|1 (noun)|yaylı çalgılar yaylı|1 (noun)|yaylı araba yaymaca|1 (noun)|propaganda|propoganda yayma|1 (noun)|ifşa|neşir|teşmil|tevsi yaymak|1 (noun)|otlatmak|dağıtmak|aksettirmek|dile vermek|ifşa etmek|neşretmek|sızdırmak|şümullendirmek|teşmil etmek|tevsi etmek|vermek|yazmak yayuçı|1 (noun)|yayıcı|dağıtıcı yayuk|1 (noun)|yayvan|yayık|geniş|deprem yayvan|1 (noun)|badya|çanak anten|düz|gondol|kevgir|yalpık|yayık|yayuk yayvan yayvan|1 (noun)|yayarak yay|1 (noun)|zodyak|keman|zemberek|kemer|kavis|fiyonk|pruva|bas|burçlar kuşağı|döşeme yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı|1 (noun)|yetiştirdiğimiz yazal|1 (noun)|takı|süs|ziynet|mücevher yazanak|1 (noun)|rapor yazan|1 (noun)|kâtib yazar|1 (noun)|bilim|edebiyat|müellif|muharrir|edip|kalem|kalem erbabı|musannif|yazıcı yazarın|1 (noun)|bilmezlikten gelme yazarkasa|1 (noun)|kasa yazarlar|1 (noun)|akademi|üdeba yazarların|1 (noun)|antoloji|seçki yazarlık|1 (noun)|muharrirlik yazdıç|1 (noun)|anıt|kitabe yazdırım|1 (noun)|dikte yazdırma|1 (noun)|dikte yazdırmak|1 (noun)|kaydettirmek yaz dönencesi|1 (noun)|yengeç dönencesi yazgıcı|1 (noun)|kaderci|fatalist yazgıcılık|1 (noun)|kadercilik|cebriye|fatalizm yazgı|1 (noun)|kader|mukadderat|yaygı|alın yazısı|baht|ezelî takdir|fatalite|hayat|pala|takdir|takdiriilâhî|yazı|yazım|yazınç|yol yazgılamak|1 (noun)|kaydetmek yazgısal|1 (noun)|kadere yazgısı|1 (noun)|aynı yolun yolcusu yazgısını|1 (noun)|kadere boyun eğmek yazgulu|1 (noun)|talihli yaz|1 (noun)|haziran|kaydet|bas|geçen yazı|1 (noun)|alfabe|anlam|makale|yazgı|ova|kır|baht|başlık|bitig|çerçeve|hat|tahrirat|tasar|telekomünikasyon|uz iletişim|uziletişim yazı bilgisi|1 (noun)|grafoloji yazıboya|1 (noun)|mürekkep yazıcılar|1 (noun)|ketebe yazıcı|1 (noun)|yazar|bitigçi|kâtib|katip|namık|printer|sürücü|yazıçu yazıçu|1 (noun)|yazıcı|katip yazıda|1 (noun)|espri|konu|nükte yazıdüzencilik|1 (noun)|redaktörlük yazıdüzenci|1 (noun)|redaktör yazıdüzen|1 (noun)|redaksiyon yazıhane|1 (noun)|büro yazıh|1 (noun)|yazık yazık|1 (noun)|acınma|günah|efsus|hayfa|heyhat|yazıh yazı kadrosu|1 (noun)|gazete yazıklanma|1 (noun)|esef|teessüf|yerinç yazıklanmak|1 (noun)|üzülmek|acınmak|teessüf etmek yazıklı|1 (noun)|günahkâr yazıksız|1 (noun)|günahsız yazı kurulu|1 (noun)|gazete yazılacak|1 (noun)|sıralamak yazılan|1 (noun)|mihver yazılı hani|1 (noun)|hanigillerden yazılı|1 (noun)|muharrer|mukadder|belgegeçer|mukayyet|sözlü|tahrirî yazılım|1 (noun)|yordamlar yazılı sınav|1 (noun)|yazılı yoklama yazılış|1 (noun)|istinsah yazılı yoklama|1 (noun)|yazılı sınav yazılma|1 (noun)|kaydolma yazılmak|1 (noun)|kaydolmak|geçmek|girmek|kaydedilmek yazılmış|1 (noun)|merkum|muharrer|mukayyet yazım|1 (noun)|imlâ|yazgı|mukadderat|dikte yazıncı|1 (noun)|edebiyatçı yazıncılık|1 (noun)|edebiyatçılık yazınç|1 (noun)|kader|yazgı yazın|1 (noun)|edebiyat|kader|düşünce|gökçe yazın|imbat|literatür yazın eri|1 (noun)|edebiyatçı yazıneri|1 (noun)|edip yazın harmana sıçan öküzün kışın yemlikte ağzına gelir|1 (noun)|ileride yazının cahili olmak|1 (noun)|bilgisiz yazının|1 (noun)|uzunluk yazınlık|1 (noun)|literatür yazınsal|1 (noun)|edebî|edebi yazıp çizmek|1 (noun)|yazmak yazısı|1 (noun)|kopya mürekkebi yazısıvı|1 (noun)|mürekkep yazışma|1 (noun)|haberleşme|muhabere|hukuk sekreteri yazışmak|1 (noun)|muhabere etmek yazışmalar|1 (noun)|müraselat yazıt bilimi|1 (noun)|konusu|epigrafi yazıt|1 (noun)|kitabe|bitig|bitigen yazı tura|1 (noun)|düştüğünde yazı yaban|1 (noun)|ova|kır yazıyazmayıbilmek|1 (noun)|eli kalem tutmak yazıyı çıkarmak|1 (noun)|okuyabilmek yazıyı sökmek|1 (noun)|okuyabilmek yazıyla|1 (noun)|tahriren yazlık|1 (noun)|sayfiye yazmaca|1 (noun)|müstensih yazmak|1 (noun)|sözü|yaymak|sermek|cızıktırmak|çözümleme|dercetmek|deşmek|geçirmek|kalem|kaydetmek|söylemek|yazıp çizmek yazmanlık|1 (noun)|kâtiplik|sekreterlik|kâtipıik|kitabet yazman|1 (noun)|sekreter|kâtip|katip yazma|1 (noun)|tahrir|bohça|yemeni|çit|değirmi|dolak|gevezelik|nüsha yazma yitimi|1 (noun)|ellerinde|agrafi yb|1 (noun)|itterbiyum ybka|1 (noun)|yüksek başarımlı koşut arayüz yebbu|1 (noun)|kaynak yedek besinler|1 (noun)|yağ yedekçi|1 (noun)|kolancı yedekçilik|1 (noun)|kolancılık yedek lâstik|1 (noun)|stepne yedek|1 (noun)|yular|redif|eldek|erzatz|ihtiyat|rezerv yed|1 (noun)|el yeden|1 (noun)|tedbirli|yetkin|yeterli|usta yedi belâ|1 (noun)|geçimsiz yediden yetmişe|1 (noun)|herkes yedi düvel|1 (noun)|herkes yedigir|1 (noun)|büyükayı yediği önünde, yemediği ardında|1 (noun)|bolluk yedi kat el pek|1 (noun)|yabancı yedi kız kardeş|1 (noun)|peren yedikızkardeş|1 (noun)|ülker yedi mahalle|1 (noun)|herkes yedinci sanat|1 (noun)|sinema yedirip içmek|1 (noun)|beslemek yedirmek|1 (noun)|beslemek|namus|şan|yaraştırmak|yağ yedirmek yedirmelik|1 (noun)|rüşvet yedirme|1 (noun)|yağ yedi|1 (noun)|vıı yedmek|1 (noun)|yanında yegân|1 (noun)|birler|tekler yegane|1 (noun)|birçe yegâne|1 (noun)|biricik|tek|bir tane|ilk ve son yeğen|1 (noun)|hala|çıkan|tuma yeğinek|1 (noun)|yığınak|küme|üstün|faik yeğinleşmek|1 (noun)|şiddetlenmek yeğinliği|1 (noun)|dalga yeğinlik|1 (noun)|şiddet|ga'leb yeğin|1 (noun)|şiddetli|üstün|zorlu|katı|baskın|faik|bereketli|hızlı|şedit|yencilek yeğlemek|1 (noun)|konu|olay|durum|tercih elmek|tercih etmek|yeğ tutmak yeğleme|1 (noun)|tercih yeğlik|1 (noun)|rüçhan yeğ|1 (noun)|müreccah|yüksek|ala|eftal|iyi|soylu|asil|seçkin|güzide|mümtaz|ehven|evlâ|yeğrek yeğnice|1 (noun)|hafifçe yeğnicik|1 (noun)|eksicik|artıcık|lepton yeğni|1 (noun)|hafif|mütevazı|ciğil|yekül yeğnilce|1 (noun)|hafifçe yeğnilemek|1 (noun)|önemsememek|hafifsemek yeğnil|1 (noun)|hafif yeğnilik|1 (noun)|hafiflik yeğnilmek|1 (noun)|hafiflemek yeğniltmek|1 (noun)|hafifletmek yeğniltme|1 (noun)|tahfif yeğniseme|1 (noun)|hafifseme|istihfaf yeğnisemek|1 (noun)|önemsememek|hafifsemek yeğrek|1 (noun)|müreccah|etfal|evla|iyi|üstün|yeğ yeğ tutmak|1 (noun)|yeğlemek yehleplenmek|1 (noun)|dalgalanmak yehova|1 (noun)|tanrı yeis duymak|1 (noun)|kahrolmak yeise bürünmek|1 (noun)|umutsuz yeis|1 (noun)|üzüntü|karamsarlık|umutsuzluk yek|1 (noun)|bir|tek|albız|şeytan yek-çend|1 (noun)|birkaç yekdiğeri|1 (noun)|birbiri|öteki|ötekisi yekî|1 (noun)|biri yekinmek|1 (noun)|davranmak|kımıldamak yekin yekin|1 (noun)|birdenbire|ansızın yeknesaklık|1 (noun)|tekdüzelik|değişmezlik|biteviyelik|monotonluk yeknesak|1 (noun)|monoton|tekdüze|bir örnek|tek örnek yekpare|1 (noun)|bütün|parçasız|monoblok|tekgövde yekrek|1 (noun)|evla|iyi|üstün yeksan|1 (noun)|bir|eşit|düz|hâk ile yeksan etmek yeksek|1 (noun)|tedbirli|ihtiyatkar yek-sere|1 (noun)|yek-ser yek-ser|1 (noun)|yek-sere yekta|1 (noun)|tek|eşsiz yekten|1 (noun)|birden|birdenbire|bir tahtada yekûn|1 (noun)|toplam yekül|1 (noun)|yeğni|faik|üstün|muzaffer yeküm|1 (noun)|birinci|ilk yekvücut|1 (noun)|birlik yelalim|1 (noun)|telâşla|ivedilikle|ıvedilikle|yellim yelçi|1 (noun)|hızlı yeldirmek|1 (noun)|koşuşturmak yele|1 (noun)|at|kula|perçem yeleç|1 (noun)|havadar|yeleğen|yeleken yelegen|1 (noun)|hızlı|süratli yeleğen|1 (noun)|yeleç yeleken|1 (noun)|yeleç|havadar yelekin|1 (noun)|rüzgarlı yeleklenmek|1 (noun)|kanatlanmak yelek|1 (noun)|telek|candanlık|delme|haydarî yaka yeleli|1 (noun)|aslan yeleli kurt|1 (noun)|sırtlan yeleme|1 (noun)|havaî yelen|1 (noun)|arzu|istek|dilek|fırtına yeleser|1 (noun)|esintili|havadar yeles|1 (noun)|havadar|rüzgarlı yele vermek|1 (noun)|savurmak yel gibi|1 (noun)|hızla yelim|1 (noun)|hareket|eylem|devinim yelin|1 (noun)|manda|inek|ınek yelis|1 (noun)|havalı|havadar|rüzgarlı yeliz|1 (noun)|havadar|rüzgarlı|havalı yelken bezi|1 (noun)|branda bezi yelkenci|1 (noun)|indirmek yelkenler|1 (noun)|pupa yelken ilerlemek yelkenli|1 (noun)|yelken|kotra yelken|1 (noun)|yelkenli yelkesen|1 (noun)|yarışlarda|rüzgârlık|yelkıran yelkıran|1 (noun)|yelkesen yelkim|1 (noun)|havadar yelkin|1 (noun)|değişken|konuk|yolcu|misafir yelkovangillerden|1 (noun)|yelkovan yelkovan|1 (noun)|saatin|yelkovangillerden yellenme|1 (noun)|carta|osuruk|zarta yellenmek|1 (noun)|körük|osurmak|kavara çekmek|zartalos yellim|1 (noun)|yelalim yellim yelalim|1 (noun)|çabucak yellim yepelek|1 (noun)|yel yeperek yelli|1 (noun)|rüzgârlı|işveli|fıkırdak|deli yelloz|1 (noun)|hafifmeşrep|şıllık yelmek|1 (noun)|aceleyle yelme|1 (noun)|öncü|mihmandar yelotu|1 (noun)|eğirotu yelölçer|1 (noun)|anemometre|rüzgârölçer yelpaze|1 (noun)|küçük|katlanabilir|çeşitlilik yelpikli|1 (noun)|öksürüklü yelpirdemek|1 (noun)|kımıldamak yel|1 (noun)|rüzgâr|esi|ağrık|bad|celden|dış güçler|ese|esti|kavara|tin yelsemek|1 (noun)|bayatlamak yeltek|1 (noun)|hercaî|yaramaz|hercai yeltenen|1 (noun)|mütecasir yeltenmek|1 (noun)|özenmek|meyletmek|demek|kalkmak|teşebbüs etmek yelteyici|1 (noun)|incentive yelve|1 (noun)|flurya yelveren|1 (noun)|vantilatör yelvi|1 (noun)|sihir yelvuran|1 (noun)|vantilatör yelyazar|1 (noun)|anemograf yel yeperek|1 (noun)|yellim yepelek yem borusu|1 (noun)|oyalayıcı yemece|1 (noun)|irtişa yemeden içmeden|1 (noun)|hemen yemekaltı|1 (noun)|ordövr yemek|1 (noun)|aşındırmak|kemirmek|oymak|delmek|ısırmak|batmak|çizmek|kaşındırmak|dalamak|tutulmak|harcamak|tüketmek|bitirmek|mahvetmek|ödememek|harcanmak|kullanılmak|aş|taam|alt çene oynamak|antre|ekmek|hap etmek|kıtır kıtır|lokma|lokma etmek|maide|tatlısı tuzlusu|tuzgu|ziftlenmek yemekçilik|1 (noun)|çalışanları|üyeleri|öğrencileri yemekhane|1 (noun)|okul yemekler|1 (noun)|etime yemek odası|1 (noun)|salamanje|yemek salonu yemek salonu|1 (noun)|yemek odası yemek seçmek|1 (noun)|beğendiği yemenici|1 (noun)|köşker yemeni|1 (noun)|hafif|çit|değirmi|kalavra|pabuç|tartma|yazma yemen|1 (noun)|salyane yemesi|1 (noun)|iştihası yerinde olmak yemeyenin malını yerler|1 (noun)|sağlığında yeme|1 (noun)|yiyecek|tat|lezzet yemin|1 (noun)|ant|doğru söz yemin istemez|kasem|peyman yemin etmek|1 (noun)|ant içmek yeminli|1 (noun)|antlığ yemîn|1 (noun)|mübarek yemin vermek|1 (noun)|ant vermek yemişçi|1 (noun)|meyveci yemişen|1 (noun)|gülgillerden yemişlik|1 (noun)|incirlik|meyvelik yemiş|1 (noun)|meyve|incir|bitkilerde|datlı|kuku|semere yemleme|1 (noun)|ağızotu yemlemek|1 (noun)|beslemek yemlikler|1 (noun)|maalif yemlik|1 (noun)|rüşvet|arpalık yemm|1 (noun)|deniz yem|1 (noun)|olta|yeygi yemyeşil|1 (noun)|zümrüdî|zümrüt gibi yencilek|1 (noun)|hafif|yeğin|narin|ince yendün|1 (noun)|tercih|seçim|referans yenebilen|1 (noun)|kızkuşu|yiyecek yenenle yanana ne dayanır!|1 (noun)|tüketilir yenen|1 (noun)|nimet hakkı|yenici yenge|1 (noun)|bula|cece|gelin abla yengeç dönencesi|1 (noun)|yaz dönencesi yengeç|1 (noun)|kabuklu|seretan|burçlar kuşağı|engeç|zodyak yengin|1 (noun)|galip yengi takı|1 (noun)|tak-ı zafer|zafer takı yengi|1 (noun)|utku|zafer|galibiyet|galebe|yeni|orijinal|muzafferiyet ye­ni|1 (noun)|acar yeni ahit|1 (noun)|markos yeni ay|1 (noun)|hilâl|ayça yenibahar|1 (noun)|mersingillerden|karanfil yeni baştan|1 (noun)|yeniden yenice eleğim, seni nerelere asayım?|1 (noun)|kişi yenici|1 (noun)|yenen yenidendoğuş|1 (noun)|rönesans yeniden|1 (noun)|gene|yine|tekrar|baştan|gerisingeri|yeni baştan yeniden yapma|1 (noun)|rekreasyon yeni dünya akbabaları|1 (noun)|yeni dünya akbabasıgiller yeni dünya akbabasıgiller|1 (noun)|yeni dünya akbabaları yeni dünya aslanı|1 (noun)|puma yenidünya|1 (noun)|malta eriği yeni eflâtunculuk|1 (noun)|neo-plâtonizm yeni|1 (noun)|görülmemiş|gösterilmemiş|tanınmayan|bilinmeyen|gıcır|dumanı üstünde|yepyeni|genç|yesyeni|acar|bakir|cedit|çiçeği burnunda|dünkü|henüz|ikinci|kız|taze|turfanda|yen|yengi yenigün|1 (noun)|nevruz yenik düşmek|1 (noun)|yenilmek yenik|1 (noun)|yenmiş|aşınmış|mağlûp|mağlup yenilebilen|1 (noun)|tatlı yenilebilir|1 (noun)|besin yenilemek|1 (noun)|işlemek|tecdit etmek|yenileme yenileme|1 (noun)|yenilemek|restorasyon|revizyon|tecdit yenilenebilir enerji|1 (noun)|rüzgâr yenilen|1 (noun)|mağlûp yenilenme|1 (noun)|kabuk değiştirme|revizyon yenilenmek|1 (noun)|tekrarlanmak|tamir görmek yenilenmiş|1 (noun)|mükerrer yeniler|1 (noun)|şimdikiler yenileşmek|1 (noun)|modernleşmek yenileşme|1 (noun)|teceddüt yenileştirilmiş|1 (noun)|modernize yenileştirmek|1 (noun)|modernize etmek yenilgi|1 (noun)|yenilme|kaybetme|mağlûbiyet|hezimet|mağlubiyet|bozgun yenilgiye uğramak|1 (noun)|yenilmek yenilikçi|1 (noun)|teceddütperver yenilik|1 (noun)|eskimiş|teceddüt|bekâret|yen yenilir|1 (noun)|hatır hatır yenilir yutulur gibi değil|1 (noun)|katlanılmaz yenilir yutulur şey değil|1 (noun)|yenir yutulur gibi değil yeniliş|1 (noun)|yenilme yenilmek|1 (noun)|oyun|yarış|kaybetmek|güçsüz|alt olmak|diz çökmek|mağlûp olmak|sınmak|sırtı yere gelmek|ütülmek|yenik düşmek|yenilgiye uğramak yenilme|1 (noun)|mağlûbiyet|ütülme|yenilgi|yeniliş yenilmemek|1 (noun)|arkası yere gelmemek|sırtı yere gelmemek yenilmemiş|1 (noun)|namağlup yenilmesini|1 (noun)|zarını bozmak yenilmeyen|1 (noun)|namağlup yenilmez|1 (noun)|bukan|burak|namağlup yenilmişlik|1 (noun)|bozum havası yenilmiş|1 (noun)|münhezim|sınık|şikeste yenim|1 (noun)|korozyon yenin|1 (noun)|galip|muzaffer|utkan yenirce|1 (noun)|frengi yenir yutulur gibi değil|1 (noun)|yenilir yutulur şey değil yeni satır|1 (noun)|satır sonu yenisi|1 (noun)|aratmamak|eskisini aratmak yenişememek|1 (noun)|berabere kalmak yeniş|1 (noun)|galebe|galibiyet|utku yeniyaz|1 (noun)|ilkbahar yeni yetme|1 (noun)|ergen yeni yetmelik|1 (noun)|ergenlik yeniyetmelik|1 (noun)|gençlik yenlicek|1 (noun)|hafif yenme|1 (noun)|galebe|galibiyet yenmek|1 (noun)|tutmak|bastırmak|aşınmak|ütmek|alt etmek|baş gelmek|başgelmek|bozmak|duman etmek|ezmek|galebe çalmak|galip gelmek|hakkından gelmek|haklamak|kazanmak|mağlûp etmek|muzaffer olmak|sımak|tuşa getirmek|utmak|üst çıkmak|üste çıkmak|yaya bırakmak|yen|yere sermek yenmiş|1 (noun)|mekûl|muzaffer|yenik yentür|1 (noun)|kalender yenül|1 (noun)|mütevazı yen|1 (noun)|yenmek|deri|yeni|yenilik|orijinal|astım yepelek|1 (noun)|zarif|narin yepisyeni|1 (noun)|yepyeni yeprem|1 (noun)|aktif|faal|becerikli|çalışkan yepyeni|1 (noun)|alışılmamış|görülmemiş|tertemiz|çarktan çıkma|gıcır|gıcır gıcır|yeni|yepisyeni|yesyeni yer adı bilimi|1 (noun)|toponomi yer adı|1 (noun)|göl|ırmak|dağ|tepe|bağ|bahçe yer almak|1 (noun)|bulunmak yeraltı|1 (noun)|aykırı|tahtelarz yer altı kaynakları|1 (noun)|petrol|gaz yeraltında|1 (noun)|köstebekgiller yer altı treni|1 (noun)|metro yer bakır gök demir kesilmek|1 (noun)|bitmek yerbetimci|1 (noun)|topografyacı yerbetimsel|1 (noun)|topografik yerbetim|1 (noun)|topografya yer biçimleri|1 (noun)|yayla|ova|koyak|engebe yerbilgini|1 (noun)|geologist yer bilimci|1 (noun)|jeolog yer bilimi|1 (noun)|birleşimini|jeoloji|arziyat yer bilimsel|1 (noun)|jeolojik yerbilim|1 (noun)|yapısını|jeoloji yerbölümlemek|1 (noun)|parsellemek yerbölümleme|1 (noun)|parselleme yerbölüm|1 (noun)|parsel yer çekimi|1 (noun)|arz cazibesi yerçekimi|1 (noun)|kuvâ-yı câzibe yerçi|1 (noun)|başkan|mürşit yerçilig|1 (noun)|ızci|takipçi yer çöküntüsü|1 (noun)|çöküntü hendeği yerde|1 (noun)|bu yerdegezen|1 (noun)|yılan yerdeğişim|1 (noun)|deplasman yerden bitme|1 (noun)|türedi|yerden yapma yerden selâm|1 (noun)|el yerden yapma|1 (noun)|yerden bitme yerdeş|1 (noun)|izotop|hemşeri yerdüzler|1 (noun)|greyder yere baktırmak|1 (noun)|utandırmak yere doğrulum|1 (noun)|yere yönelim yeregeçen|1 (noun)|havuç yerel alan ağı|1 (noun)|ev|yaa yerel basın|1 (noun)|il|ilçe yerelleşmek|1 (noun)|yöreselleşmek|mahallîleşmek yerelleşme|1 (noun)|yöreselleşme|mahallîleşme yerelleştirmek|1 (noun)|lokalize etmek yerelleştirme|1 (noun)|lokalizasyon yerel|1 (noun)|mahallî|mevziî|lokal|özellikleri|yöresel|domestik|teritoryal yer elması|1 (noun)|birleşikgillerden yerel seçim|1 (noun)|mahallî seçim yerel yönetim|1 (noun)|il|ıl|mahallî idare yeren|1 (noun)|yerici yererek|1 (noun)|karikatürleştirmek yere sermek|1 (noun)|yenmek|konmak yere|1 (noun)|sıralı|sırasız yereşeği|1 (noun)|makaslı böcek yerey|1 (noun)|arazi yereybilim|1 (noun)|ekonomik|beşerî yere yönelim|1 (noun)|jeotropizma|yere doğrulum yer fesleğeni|1 (noun)|sütleğengillerden yer fıstığı|1 (noun)|baklagillerden yergici|1 (noun)|heccav|taşlamacı yergin|1 (noun)|mahzun|hüzünlü|bitkin yergisel|1 (noun)|satirik yergi|1 (noun)|taşlama|hicviye|hiciv|satir|zem yergiye|1 (noun)|şathiye yeri|1 (noun)|ayak ucu|mahal yok|mesire yerici|1 (noun)|yeren|kabare tiyatrosu|pejoratif yeridir|1 (noun)|lâyıktır|uygundur|münasiptir yerilen|1 (noun)|adamcık yerilmek|1 (noun)|kötülenmek|söz gelmek yerin|1 (noun)|amblem|kavuşum yerinç|1 (noun)|acınma|üzülme|yerinme|yazıklanma|hayıflanma yerinde bir düşünce ileri sürmek|1 (noun)|üstüne basmak yerindelik|1 (noun)|isabet|yakışık yerinden oynamak|1 (noun)|coşkulu|gürültülü yerinden yönetim|1 (noun)|ademimerkeziyet yerinde saymak|1 (noun)|gelişmemek|değişmemek|gelişememek yerinde|1 (noun)|zamanı|münasip|durumunda|iyi|yeterli|haklı|ipka|isabet oldu|isabetli|mehel|mesabesinde|özsen|reva|şık|ülevli yerine gelmek|1 (noun)|yapılmak|olmak yerine getirmek|1 (noun)|istenileni|ıstenileni yerine|1 (noun)|istiare-i temsiliye|namına|tulûat yerine koymak|1 (noun)|saymak|yitirilen yerinel|1 (noun)|alegorik yerinen|1 (noun)|müteessif yerine oturmak|1 (noun)|yerleşmek yer'in|1 (noun)|gün beri|günberi yerini beğenmek|1 (noun)|yerini sevmek yerini|1 (noun)|sevmek yerini sevmek|1 (noun)|yerini beğenmek yerini tutmak|1 (noun)|başarıyla yerinmek|1 (noun)|acınmak|gönlü kırılmak|hayıflanmak|müteessif olmak|teessüf etmek yerinmek:|1 (noun)|gönlü kırılmak yerinme|1 (noun)|teessüf|esef|yerinç yerinür|1 (noun)|durağan|üşengeç|müşkülpesent yeri olmak|1 (noun)|sırası yeri yurdu belirsiz|1 (noun)|serseri yer kabuğu|1 (noun)|yeryüzü yer katı|1 (noun)|giriş katı yerken|1 (noun)|arakibutirofobi yerküre|1 (noun)|dünya|yer|yer yuvarı|yer yuvarlağı|acun|arz yerkürenin|1 (noun)|litosfer yerleri süpürmek|1 (noun)|etek yerleşik|1 (noun)|mütemekkin|beledî|oturmuş yerleşim merkezi|1 (noun)|ilçe|il|ıl yerleşim|1 (noun)|yerleşme|iskân yerleşke|1 (noun)|kampus|kampüs yerleşme|1 (noun)|habitat|iskân|istikrar|takarrür|tavattun|teessüs|yerleşim yerleşmek|1 (noun)|tutunmak|alışılmak|aleşmek|barınmak|çöreklenmek|gömülmek|ikamet etmek|istikrar bulmak|kapağı atmak|konumlanmak|kurulmak|mesken tutmak|oturmak|seveklemek|tavattun etmek|teessüs etmek|temel tutmak|temellenmek|temelleşmek|yerine oturmak yerleşmiş|1 (noun)|kurulu|kurulu düzen|oturmuş yerleştiği|1 (noun)|aile ocağı yerleştirilme|1 (noun)|takrir yerleştirmek|1 (noun)|atmak|döşemek|oturtmak|sandıklamak|tamponlamak|temellendirmek yerleştirme|1 (noun)|yurtlandırma|iskân|düzen|tabiye|takrir yerli dolap|1 (noun)|gömme dolap yerliler|1 (noun)|sekenât yerli|1 (noun)|otokton|taşınamayan|buralı|domestik|durağan|gelgeç yer|1 (noun)|mahal|dünya|durum|ülke|mekân|gezinilen|yerküre|bulunulan|yaşanılan|kasaba|mahalle|konum|vaziyet|bölge|görev|makam|önem|iz|arazi|arsa|toprak|alan|otel|sandalye|memleket|sıra|koltuk|yatılacak|kalınacak|yatak|vazife|memuriyet|mansıp|cah|alım satım bürosu|arz|belde|belirteç|bir dalda duramamak|birinci|bucak|çağrışım|ecel beşiği|falan|hane|kadro|kaymak|lokasyon|meva|mevki|mevzi|model salonu|nokta|önad|sıfat|taraf|turut|yan|yir|zarf|zemin yer mantarı|1 (noun)|domalan yermek|1 (noun)|zemmetmek|hicvetmek|beğenmemek|hoşlanmamak|tiksinmek|eleştirmek|fitnelemek|geçmek|gıybet etmek|karamak yermeli|1 (noun)|pejoratif yermerkezci|1 (noun)|yerözekçil yermerkezli|1 (noun)|yerözekçil yer meşesi|1 (noun)|kurtluca yerme|1 (noun)|zem|gıybet yer mumu|1 (noun)|ozokerit yer ölçümü|1 (noun)|jeodezi yeröte|1 (noun)|evç yer özekçilik|1 (noun)|jeosantrizm yer özekçil|1 (noun)|jeosantrik yerözekçil|1 (noun)|yermerkezci|yermerkezli yer palamudu|1 (noun)|kurtluca yer pırasası|1 (noun)|aslankuyruğu yer sakızı|1 (noun)|bitüm yer sarsıntısı|1 (noun)|deprem yerseme|1 (noun)|lokalizasyon yer sıçanı|1 (noun)|köstebek yersizleştirme|1 (noun)|yörüngeci yersizlik|1 (noun)|uygunsuzluk yersiz|1 (noun)|uygunsuz|anlamsız|manasız|abes|boşboğazlık etmek|çiğlik|dik|fazla|fuzulî|gaf|gerekli gereksiz|ham ervah|ipi sapı yok|isabetsiz|mevsimli mevsimsiz|olur olmaz|protesto|saçma|sululaşmak|sürtüp durmak|yolsuz|ziyan etmek yer solucanı|1 (noun)|halkalılardan yerucu|1 (noun)|kutup yerünmes|1 (noun)|hamarat|çalışkan|vurdumduymaz yer yağı|1 (noun)|petrol yeryazım|1 (noun)|kadastro yer yurt|1 (noun)|oturulan yer yuvarı|1 (noun)|yer yuvarlağı|dünya|yerküre yer yuvarlağı|1 (noun)|dünya|yer yuvarı|yerküre yeryüzü|1 (noun)|dünya|âlem|âlem-|arz|dârıdünya|küre|yer kabuğu|yir|zemin yeryüzünün|1 (noun)|güney yarımküre yesâr|1 (noun)|zenginlik|varlık ye's|1 (noun)|nevmîd yesuga|1 (noun)|yasa|yasak yesuken|1 (noun)|yasa|yasak|yasalı yesyeni|1 (noun)|yepyeni|gıcır|yeni yeşermek|1 (noun)|yapraklanmak|gövermek|patlamak|sürmek|yeşillenmek|zümrütlenmek yeşilbağa|1 (noun)|yaprak kurbağası yeşilbaş|1 (noun)|beyaz|kara|kahverengi|ördekgillerden yeşilbiber|1 (noun)|bastana salatası yeşili|1 (noun)|firek yeşilimsi|1 (noun)|yeşilimtırak yeşilimtırak|1 (noun)|yeşilimsi yeşillenmek|1 (noun)|yeşermek|sulanmak|zümrütlenmek yeşillik|1 (noun)|marul|göveri|sebze|yaş|yaşıl|yisun yeşillim|1 (noun)|asker|zabit|polis yeşil|1 (noun)|taze|ham|aragonit|güvercinboynu|yaş|zirkon|zümrüt yetek|1 (noun)|gaye|emel yeteneği|1 (noun)|dile gelmek|soğurganlık yeteneğini|1 (noun)|sınamak yetenek|1 (noun)|kabiliyet|kapasite|anık|buğday hicaz'a giderken arpaya ince yufkaya karışma demiş|dirayet|iktidar|istidat|kalkışmak|kudret|öğrenmek|sanat|sır|yarışma|yet|yeti yetenekli|1 (noun)|kabiliyetli|cidagu|çebi|dirayetli|er|gemisini kurtaran kaptan|istidatlı|liyakat sahibi|liyakatli|mahir|yetişgin yeteneksiz|1 (noun)|kabiliyetsiz|agaçtan maşa olmaz|dirayetsiz|eşek|fasarya|istidatsız|liyakatsiz|zayıf yeteneksizlik|1 (noun)|kabiliyetsizlik yeten|1 (noun)|yeterli|yetkin|usta|idareci yeter!|1 (noun)|imdat yeterince|1 (noun)|gereğince|abbastanza yeter|1 (noun)|kâfi|artık yeter ki|1 (noun)|ancak yeterlik belgesi|1 (noun)|ehliyet yeterlik|1 (noun)|ehliyet|kifayet yeterlik fiili|1 (noun)|olumlusu|yapabilmek yeterli|1 (noun)|kifayetli|ehliyetli|ehil|doyurucu|evlürü|iyi|kâfi|yeden|yerinde|yeten|yetiz|yetkin yeterlikli|1 (noun)|ehliyetli yeterlilik|1 (noun)|angı|beceri|liyakat|yet yeter sayı|1 (noun)|nisap yetersayı|1 (noun)|nisap yetersiz|1 (noun)|kifayetsiz|ehliyetsiz|gayrikâfi|gereken|dar|güdük|iktidarsız|kıt|kötü|verimsiz|yoksul|zayıf yetersizlik|1 (noun)|boşluk|ehliyetsizlik|kifayetsizlik|fakirlik|ihtiyarlık|iktidarsızlık|özbenimseyiş|yoksulluk|zaaf yetiklik|1 (noun)|capacity yetik|1 (noun)|yetişmiş|erişmiş|büyümüş|bilgili|olgun yetim|1 (noun)|babasız|göbel|öksüz yeti|1 (noun)|meleke|bellek|kuvve|yetenek|kabiliyet|yetkin|kamil|olgun|becerikli|mükemmel|yordam yetimler|1 (noun)|eytam yetimlik|1 (noun)|babasızlık yetingen|1 (noun)|kanaatkâr|kanık|kanaatli yetingenlik|1 (noun)|kanaatkârlık yetinme|1 (noun)|kanaat|iktifa|idare yetinmek|1 (noun)|iktifa etmek|kalmak|kanaat etmek|kanıklanmak|kanmak yetirmek|1 (noun)|yetiştirmek|bitirmek|tamamlamak yetişebilen|1 (noun)|anaerobik yetişek|1 (noun)|eğitim yetişen|1 (noun)|beyt-i lâhık|eren yetişen:|1 (noun)|idareci yetişgin|1 (noun)|yetişmiş|olgun|kamil|mükemmel|yetenekli yetişici|1 (noun)|entern yetişicilik|1 (noun)|enternlik yetişilmek|1 (noun)|ulaşılmak|erişilmek yetişim|1 (noun)|formasyon|staj yetişin!|1 (noun)|imdat yetişir|1 (noun)|kâfi yetişkin|1 (noun)|beden|yetişmiş|olgunlaşmış|büyük|eke|eldem|ergil|tölegen|yetkin yetişme|1 (noun)|formasyon|gelme|neşvünema|peyvend|rahleitedrisinde|vüsûl yetişmek|1 (noun)|ulaşmak|ermek|bitmek|hazırlanmak|büyümek|değmek|yapabilmek|yetmek|üremek|olmak|öğrenmek|gelişmek|varmak|dayanmak|gitmek|idare etmek|kâfi gelmek|meydana çıkmak|takip|takip etmek|uç vermek|uzanmak yetişmemek|1 (noun)|eksik gelmek yetişmesi|1 (noun)|neşv yetişmiş|1 (noun)|ergin|kalifiye|yetik|yetişgin|yetişkin yetiştirdiğimiz|1 (noun)|yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı yetiştiren|1 (noun)|caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur|mürebbî yetiştirici|1 (noun)|üretici|müstahsil yetiştirilmek|1 (noun)|ulaştırılmak|üretilmek|büyütülmek|eğitilmek|elinde büyümek yetiştirilmesi|1 (noun)|su ürünleri teknisyeni yetiştirme|1 (noun)|bilağ|iblâ|talim yetiştirmek|1 (noun)|tamamlamak|bitirmek|üretmek|büyütmek|geliştirmek|iletmek|duyurmak|eğitim|adam etmek|bağrına basmak|beslemek|ders vermek|esermek|yetirmek yetiyitim|1 (noun)|bilişsel yetiz|1 (noun)|hazır|amade|yeterli yetkeci|1 (noun)|otoriter yetkeli|1 (noun)|otoriter yetke|1 (noun)|sulta|otorite|velâyet|kuvvet yetkili|1 (noun)|salâhiyettar|mezun|kompetan|salâhiyetli yetkincilik|1 (noun)|perfeksiyonizm yetkinci|1 (noun)|perfeksiyonist yetkinin|1 (noun)|faşizm yetkinleşmek|1 (noun)|tekemmül etmek yetkinleşme|1 (noun)|tekemmül yetkinlik|1 (noun)|olgunluk|kemal|mükemmeliyet|olgunluk sınavı yetkin|1 (noun)|mükemmel|kâmil|yetişkin|ehil|uzman|yeterli|etkileyici|çekici|cetik|cetiz|cidagu|ergin|tam|toluk|yeden|yeten|yeti yetki|1 (noun)|salâhiyet|mezuniyet|sorumluluk|maharet|salahiyet|ağırlık|angı|buğday hicaz'a giderken arpaya ince yufkaya karışma demiş yetkisinde|1 (noun)|elinde yetkisinden|1 (noun)|paravan|paravan yapmak yetkisizlik|1 (noun)|salâhiyetsizlik yetkisiz|1 (noun)|salâhiyetsiz yet|1 (noun)|kudret|kuvvet|güç|yeterlilik|yetenek|beceri|maharet yetmek|1 (noun)|durum|ulaşmak|olgunlaşmak|çıkışmak|elvermek|gitmek|idare etmek|kâfi gelmek|kifayet etmek|yetişmek yetmemek|1 (noun)|az gelmek|eksik gelmek yetme|1 (noun)|olgunlaşmış|kifayet yetmez|1 (noun)|gayrikâfi yetmiş|1 (noun)|70|lxx yeus|1 (noun)|me'yus yevmî|1 (noun)|günlük|gündelik yevmiyeci|1 (noun)|gündelikçi yevmiye,|1 (noun)|gündelik yevmiye|1 (noun)|gündelik|töleç|vazife yeygi|1 (noun)|yem yeygü|1 (noun)|armağan|bahşiş|ihsan yeyin|1 (noun)|galip|kavi yeyni|1 (noun)|ehven|iyi|deli yeyrek|1 (noun)|makbul yeytem|1 (noun)|eski|kadim yezidî|1 (noun)|musul yezitlik|1 (noun)|kötülük|hainlik yıbar|1 (noun)|koku|parfüm yığan|1 (noun)|yığıcı|yıkıcı yığıcı|1 (noun)|yığan yığılım|1 (noun)|popülasyon yığılıp kalmak|1 (noun)|birikmek|düşmek|yıkılmak yığılışma|1 (noun)|izdiham|izdibam yığılışmak|1 (noun)|toplanmak yığılı|1 (noun)|yığ yığılma|1 (noun)|izdiham|tahaşşüt|tecemmu|temerküz|teraküm yığılmak|1 (noun)|düşmek|yıkılmak|kümelenmek|teraküm etmek yığılmış|1 (noun)|baygın|müterakim yığımcılık|1 (noun)|stokçuluk yığımcı|1 (noun)|stokçu yığımlamak|1 (noun)|stok etmek yığımlama|1 (noun)|stokaj yığımlık|1 (noun)|ardiye yığım|1 (noun)|stok yığınak|1 (noun)|mecma|tecemmu|tahaşşüt|tehaşşüd|yeğinek|yığnak|yoğanak yığınca|1 (noun)|genel|teamül yığını|1 (noun)|tarla tump yığın kültürü|1 (noun)|radyo|sinema yığınla|1 (noun)|çok yığın|1 (noun)|tepe|küme|kitle|kütle|loda|sel|tınaz|top|topak|tümen|yığnak yığışım|1 (noun)|konglomera yığışma|1 (noun)|izdibam yığışmak|1 (noun)|birikmek yığlınç|1 (noun)|ıffetli|edepli|namuslu yığma|1 (noun)|istif|yastıklama yığmak|1 (noun)|toplamak|biriktirmek|cem etmek|depo etmek|istif etmek|kümelemek yığnak|1 (noun)|yığın|yığınak|toplum|cemaat yığrık|1 (noun)|mahçup|utangaç yığ|1 (noun)|yığılı|toplu|birikim yıkama|1 (noun)|eriticiyi|banyo|temizlik görevlisi yıkamak|1 (noun)|banyo yapmak|mazotlamak|yumak|yunmak yıkanma|1 (noun)|banyo|tuvalet yıkanmak|1 (noun)|banyo yapmak|bıcı bıcı yapmak|bıcıbıcıyapmak|çimmek|hamam yapmak|su dökünmek|yunmak yıkanmış|1 (noun)|yunmuş yıkan|1 (noun)|tahripkâr yıkıcı|1 (noun)|bozulmasına|tahripkâr|yıkmacı|enkazcı|tağudar|yığan|yıkınç|yıkmış yıkı|1 (noun)|harabe|ören yıkık dökük|1 (noun)|harabe|eski yıkık|1 (noun)|harap|viran|ağreb|tufeylî yıkıla yıkıla|1 (noun)|yalpalayarak yıkılgı|1 (noun)|hasar yıkılış|1 (noun)|çözülüş|dağılış yıkılma|1 (noun)|batma|çöküş|helak|inhidam|izmihlâl|yıkıntı yıkılmak|1 (noun)|göçmek|devrilmek|yığılmak|defolmak|mahvolmak|yüklenmek|alt üst olmak|hasara uğramak|inmek|kepmek|viran olmak|yığılıp kalmak yıkılmamak|1 (noun)|ayakta kalmak|dimdik ayakta durmak yıkılmasına|1 (noun)|ayakta tutmak yıkılmazlık|1 (noun)|dik yıkılmaz|1 (noun)|sağlam yıkılmış|1 (noun)|devrik|tebah yıkıma|1 (noun)|yakmak yıkımcılık|1 (noun)|katostrofizm yıkım|1 (noun)|felâket|afet|dokunca|mahv|tahribat|yıkın|yıkıntı yıkın|1 (noun)|afet|yıkım|zarar yıkınç|1 (noun)|yıkmış|yıkıcı yıkıntılar|1 (noun)|harabat|tahribat yıkıntı|1 (noun)|yıkılma|yıkım|mahvolma|kalıntıları|enkaz|göçük|kalıntı|virane yıkışmak|1 (noun)|güreşmek yıkkın|1 (noun)|harap yıkkınlık|1 (noun)|haraplık yıkmacı|1 (noun)|yıkıcı yıkma|1 (noun)|devrim|tahrip yıkmak|1 (noun)|devirmek|bozmak|tahrip etmek|alt üst etmek|aşağı almak|aşağıalmak|mahvetmek|sabotaj yapmak|tebelleş etmek yıkmış|1 (noun)|yıkıcı|devirici|güçlü|yıkınç yılan|1 (noun)|ayaksız|sürüngenlerden|ince|yerdegezen|çayan|ilan|tıslamak|uzun hayvan|zehirlenme yılana yumuşak diye el sunma|1 (noun)|kişi yılancık|1 (noun)|gelincik|kızılyörük yılancıl|1 (noun)|ibis yılan gibi|1 (noun)|hain yılan gömleği|1 (noun)|yılan kavı yılan kavı|1 (noun)|yılan gömleği yılankavi|1 (noun)|dolambaçlı|helezonî yılan taşı|1 (noun)|parpı|serpantin yılanyastığıgiller|1 (noun)|danaayağı yılanyastığıgillerden|1 (noun)|danaayağı|yılanyastığı yılanyastığı|1 (noun)|yılanyastığıgillerden yılaşırı|1 (noun)|bienal yıldıku|1 (noun)|yıldız yıldırak|1 (noun)|süheyl|parıldayıcı|parıldayan|şimşek yıldıramak|1 (noun)|parıldamak yıldıran|1 (noun)|yaldır|yıldırgan yıldırgan|1 (noun)|yıldıran|ürküten|korkutan|şaşalı|gösterişli yıldırıcı|1 (noun)|yıldırmacı|terörcü|tedhişçi|terörist|yaldıran yıldırım|1 (noun)|çağın|meteor|meteoroloji|saika|yaldırım yıldırımkıran|1 (noun)|yıldırımsavar|siperisaika|yıldırım siperi yıldırımları üstüne çekmek|1 (noun)|saldırılarına|dikkatleri yıldırımlık|1 (noun)|yıldırımsavar|paratoner|siperisaika yıldırımsavar|1 (noun)|siperisaika|yıldırımkıran|paratoner|yıldırım siperi|yıldırımlık yıldırım siperi|1 (noun)|yıldırımkıran|yıldırımsavar yıldırma|1 (noun)|akın|gözdağı|tedhiş|terör yıldırmacı|1 (noun)|yıldırıcı|terörcü|tedhişçi|terörist|terorist yıldırmak|1 (noun)|korkutmak|sindirmek|gözdağı vermek|gözünü korkutmak|içini çürütmek|uısandırmak yıldır|1 (noun)|yaldır yıldır yıldır|1 (noun)|sallanarak|koşturarak yıldız anasonu|1 (noun)|manolyagillerden yıldızbilim|1 (noun)|astroloji yıldız bilimci|1 (noun)|astronom yıldızbilimci|1 (noun)|müneccim yıldız bilimi|1 (noun)|astronomi yıldız böceği|1 (noun)|ateş böceği yıldız çiçeği|1 (noun)|dalya yıldız falcılığı|1 (noun)|müneccimlik|astroloji yıldız falcısı|1 (noun)|müneccim|astrolog yıldız fiziği|1 (noun)|astrofizik|gök fiziği yıldızı dişi|1 (noun)|sempatik yıldızı düşük|1 (noun)|şanssız|talihsiz yıldız kurdu|1 (noun)|ateş böceği yıldız|1 (noun)|kuzey|baht|şans|talih|star|ağılgat|asterisk|cılduz|ıldız|târâ|yaldız|yıldıku yıldızların|1 (noun)|zayiçe yıldızlı|1 (noun)|bulutsuz|duru|açık|mutalla yıldızlık|1 (noun)|plânetaryum yıldızsız|1 (noun)|bulutlu|kapalı yıldız taşı|1 (noun)|içinde|ıçinde yıldönümü|1 (noun)|senei devriye yılduru|1 (noun)|berrak|net|temiz|billur yılgı|1 (noun)|dehşet|fobi yılgınlaşmak|1 (noun)|tükenmek yılgınlığıgitmek|1 (noun)|cesaret gelmek|cesaretlenmek yılgın yılgın|1 (noun)|ürkerek yılgın|1 (noun)|yılmış|bıkmış|usanmış|çökmüş|bozgun|yılığ yıl halkası|1 (noun)|ağaçta yılığ|1 (noun)|yılgın|yılmış|yılık yılık|1 (noun)|çarpık|yılığ yılın|1 (noun)|mevsim yılışarak|1 (noun)|arsız arsız yılışık|1 (noun)|arsız|sırnaşık|cıvık|beberuhi|yıvışık yılışıklık|1 (noun)|arsızlık yılışkan|1 (noun)|sırnaşık yılkı|1 (noun)|at|ılkı yıllıkçı|1 (noun)|yıllıklı yıllıklı|1 (noun)|yıllıkçı yıllık|1 (noun)|salname|almanak|senelik|senevî yılmak|1 (noun)|bıkmak|usanmak yılmamak|1 (noun)|dimdik durmak|pabuç bırakmamak|üzerine üzerine gitmek yılmasın|1 (noun)|yılmaz|korkusuz yılmayan|1 (noun)|azılı|yılmaz yılma|1 (noun)|yılmaz|azimli|dayanıklı|cesur|korkusuz yılmayıp|1 (noun)|pabuç bırakmamak yılmazlık|1 (noun)|vazgeçmeme yılmaz|1 (noun)|yılmayan|acar|pek gözlü|yılma|yılmasın yılmış|1 (noun)|sinik|yılgın|yılığ yıl|1 (noun)|sene yıltırık|1 (noun)|itme|işleysel|karamasal|elektrik yıl uğursuzun|1 (noun)|arsız|ağırbaşlı yımta|1 (noun)|yumurta yıprak|1 (noun)|yıpranmış|aşınmış|eski yıpramak|1 (noun)|incelmek yıprandırmak|1 (noun)|canını çıkarmak yıpranır|1 (noun)|at at oluncaya kadar sahibi mat olur yıpranmak|1 (noun)|eskimek|aşınmak|farımak yıpranma|1 (noun)|lezyon|damar sertliği|doku bozukluğu yıpranmamış|1 (noun)|bakir|körpe|taze|zinde kuvvet yıpranmış|1 (noun)|dingildek|eski|eskimek|fersude|her şeyin yenisi, dostun eskisi|köhne|kurada|külüstür|pörsük|teles|yıprak yıpratan|1 (noun)|yıpratıcı yıpratıcı|1 (noun)|yıpratan|azaltan|ezici yıpratmak|1 (noun)|eskitmek|örselemek|telef etmek yıpratma|1 (noun)|telef yıragu|1 (noun)|yırcı|çalgıcı|müzisyen yırak|1 (noun)|ırak|uzak|mesafeli yıramak|1 (noun)|ayrılmak|uzaklaşmak yırcı|1 (noun)|yır|yıragu yır|1 (noun)|ezgi|türkü|nağme|şiir|şarkı|ır|yırcı yırık|1 (noun)|yırtılmış|yırılmış yırılmış|1 (noun)|yırık yırı|1 (noun)|sol yırlamak|1 (noun)|türkü|ırlamak yırtıcılardan|1 (noun)|çaylak yırtıcılar|1 (noun)|pençeli yırtıcılık|1 (noun)|yırtıcı yırtıcı|1 (noun)|yüksek|mahir|savaşkan|atak|acar|agresif|aslan|kurt|pars|sungur|vahşi|yırtıcılık yırtıkça|1 (noun)|girişken|becerikli|hafifmeşrep|oynak|cazibeli yırtıklık|1 (noun)|utanmazlık|çekinmezlik yırtık pırtık|1 (noun)|pırtık yırtık|1 (noun)|utanması|eskimiş|parçalanmış|tiz|keskin|çâk|lime lime|patlak|pejmürde|yırtılmış|yirik yırtılmak|1 (noun)|çekinmesi|açılmak yırtılmış|1 (noun)|yırtık|utanmaz|yırık yırtımcı|1 (noun)|manifaturacı yırtmaçlı|1 (noun)|tennure yırtmak|1 (noun)|kâğıt|bastırmak|zorlamak|sebf yısa etmek|1 (noun)|çekmek yış|1 (noun)|orman yıvışıklık|1 (noun)|ıslaklık|kayganlık|yapışkanlık yıvışık|1 (noun)|yılışık|ıslak|kaygan|yapışkan yıvışmak|1 (noun)|cıvıklaşmak yibek|1 (noun)|ateşli|hararetli|heyecanlı yidce|1 (noun)|yidiş|yiddiş|aşkenazca|yahudi almancası yiddiş|1 (noun)|yidce|yahudi almancası yidiş|1 (noun)|yidce yige|1 (noun)|dayanıklı|kavi|metin yiğidi|1 (noun)|uyguralp yiğin|1 (noun)|sıkı|dayanıklı|üstün yiğitçesine|1 (noun)|cesurane yiğitçe|1 (noun)|yiğit|aslanca|erkekçe|kahramanca|merdane|mertçe|pehlivanane|yüreklilikle yiğit|1 (noun)|delikanlı|güçlü|cesur|eralp|acar|acaralp|alp|alpay|alperen|aydınalp|babayiğit|bagatur|beki|berna|cesaretli|cilâsun|civanmert|dayı|deli|dilâver|efe|er|kahraman|keleş|koçak|koçari|kostak|mert|neriman|olgaç|serbaz|şahbaz|şakar|şeci|şecia|şehamet|tağalp|taşaklı|uyguner|üreklü|yağış|yağız|yavuz|yiğit lakabıyla anılır|yiğit yiğide at bağışlar|yiğitçe yiğit düşman karşısında, alçak savaşta belli olur|1 (noun)|alp yağıda, alçak çoğuda yiğit ekmeğiyle yiğit beslenir|1 (noun)|yiğitler yiğit lakabıyla anılır|1 (noun)|yiğit yiğitleme|1 (noun)|koçaklama yiğitlendirmek|1 (noun)|yüreklendirmek|cesaretlendirmek yiğitlendirme|1 (noun)|yüreklendirme|cesaretlendirme yiğitlenmek|1 (noun)|yüreklenmek|cesaretlenmek|koçlanmak|yiğitlenme yiğitlenme|1 (noun)|yiğitlenmek|yüreklenme|cesaretlenme yiğitler|1 (noun)|yiğit ekmeğiyle yiğit beslenir yiğitleşmek|1 (noun)|kahramanlaşmak yiğitlik etmek|1 (noun)|yüreklilik yiğitlik sende kalsın|1 (noun)|özveri yiğitlik|1 (noun)|yüreklilik|cesaret|alplık|aslanlık|bahadırlık|besalet|celâdet|cür'at|erdem|erkeklik|erlik|gazilik|hamaset|kahramanlık|koçaklama|koşma|mertlik|mürüvvet|şecaat|yürek yiğitlilik|1 (noun)|şecaattin yiğit orduda, bilge dernekte belli olur|1 (noun)|alp çerigde, bilge tirikde yiğit yiğide at bağışlar|1 (noun)|yiğit yikilis|1 (noun)|inkisar yilbik|1 (noun)|sara yilun|1 (noun)|ıri|heybetli|gösterişli|cesim yinçke|1 (noun)|ınce|zarif|narin yinçkelü|1 (noun)|nazik|anlayışlı|kibar yindek|1 (noun)|daimi|ebedi|sürekli|kalıcı yine|1 (noun)|gene|gine|tekrar|yeniden yinelemek|1 (noun)|tekrarlamak|ikilemek|tekrar etmek yinelemeli|1 (noun)|mükerrer yineleme|1 (noun)|tekrarlama|tekrar|yineleyim yinelemeyle|1 (noun)|mükerreren yinelem|1 (noun)|tekrir yinelenmek|1 (noun)|tekrarlanmak|tekerrür etmek yinelenme|1 (noun)|tekerrür yinelenmiş|1 (noun)|mükerrer yineletmek|1 (noun)|tekrarlatmak yineleyim|1 (noun)|yineleme yineligözler|1 (noun)|stroboskop yirçi|1 (noun)|kılavuz|izci|rehber|yurçı yirdeş|1 (noun)|yurttaş|hemşehri yirdinçü|1 (noun)|evren|kainat yirga|1 (noun)|mesut|mutlu yirik|1 (noun)|yarık|yırtık yirmi|1 (noun)|20|xx|gökdelen yirmi yaş dişi|1 (noun)|akıl dişi yirtinçü|1 (noun)|evren|kainat yir|1 (noun)|yer|toprak|arazi|arz|yeryüzü|dünya yisun|1 (noun)|doğa|tabiat|yeşillik yiter|1 (noun)|varis|mirasyedi yitik|1 (noun)|kayıp|zayi|kaybedilmiş|telefat|yitirmiş|zayiat yitikler|1 (noun)|zayiat yitiklik|1 (noun)|gıyap yitim|1 (noun)|kayıp|kaybolma|zayi|yitme|zıya yitirilen|1 (noun)|yerine koymak yitirim|1 (noun)|dezavantaj yitirme|1 (noun)|kaybetme yitirmek|1 (noun)|kaybetmek|kaybolmak|fevt etmek|fevt olmak|olmak|zarar etmek|zayi etmek yitirmiş|1 (noun)|yitik|kayıp|kaybetmiş|yoksul yitmek|1 (noun)|kaybolmak|sönmek|zayi olmak yitme|1 (noun)|yitim|kayıp|fevt|zayi|zıya yitmiş|1 (noun)|zayi y|1 (noun)|itriyum|bayırlık|cebir|ön damak ünsüzü|tonlu ünsüz yitüt|1 (noun)|meziyet|maharet|beceri yivaçar|1 (noun)|pafta yiv|1 (noun)|kod yivlemek|1 (noun)|sivriltmek yivli|1 (noun)|burgu yivşit|1 (noun)|yivşit yiyeceğine|1 (noun)|boğazına dikkat etmek yiyecekleri|1 (noun)|etüv yiyecek|1 (noun)|yenebilen|azık|azuk|bakkal|büfe|erzak|geçim|gören gözün hakkı vardır|hayat pahalılığı|kayıt|kiler|lojistik|manca|mekûl|nevale|paket|rızk|taam|yağlı kapı|yeme|yiyinti yiyen|1 (noun)|yiyici yiyicilik|1 (noun)|irtikâp yiyici|1 (noun)|mürtekip|mürteşi|obur|yiyen yiyintili|1 (noun)|lezzetli yiyinti|1 (noun)|yiyecek yiyip bitirmek|1 (noun)|tüketmek|üzmek|hırpalamak yiyip içmek|1 (noun)|beslenmek yobaz|1 (noun)|inceliksiz|ticani yobazlık|1 (noun)|ticanilik yoğaltıcı|1 (noun)|tüketici yoğaltım|1 (noun)|tüketim|istihlâk yoğaltmak|1 (noun)|kullanarak|tüketmek yoğanak|1 (noun)|yığınak|kütle yoğçı|1 (noun)|yuğcu|yasçı yoğruk|1 (noun)|plastik yoğrulmak|1 (noun)|yamulmak|özellikleri yoğrumsal|1 (noun)|plastik yoğun|1 (noun)|ağır|kalın|iri|koyu|artmış|dolu|sıkı|çok|kesif|şişman|tombul|çogay|derin|hummalı|konsantre|kümülâtif|toga yoğunlaç|1 (noun)|kondansatör yoğunlaşmak|1 (noun)|kaynamak|tekâsüf etmek yoğunlaşma|1 (noun)|konsantrasyon|tekâsüf yoğunlaşmış|1 (noun)|konsantre|mütekâsif yoğunlaştırıcı|1 (noun)|kondansatör yoğunlaştırılmış|1 (noun)|konsantre yoğunlaştırmak|1 (noun)|teksif etmek yoğunlaştırma|1 (noun)|teksif yoğunluğuna|1 (noun)|hâl değişimi yoğunluk|1 (noun)|kesafet|canlandırmak|deniz|kıvam|özkütle|trafik yoğunlukölçer|1 (noun)|dansimetre|areometre yoğurmak|1 (noun)|yuğrulmak yoğurt|1 (noun)|ağartı|cacık|mandıra|maya|özemek|rabib|sütçülük|yayla çorbası|yoğurttatlısı yoğurt çiçeği|1 (noun)|papatya yoğurtçiçeği|1 (noun)|papatya yoğurtlu kebap|1 (noun)|dilimlenmiş yoğurtlu|1 (noun)|tayga yoğurtotu|1 (noun)|kökboyasıgillerden yoğurttatlısı|1 (noun)|yoğurt yoğuşturucu|1 (noun)|kondansör yoğ|1 (noun)|yuğ yo|1 (noun)|istemem|hayır|yapmam|''yapmam yok|1 (noun)|bulunmayan|yasak|olmayan|alak|hayır|mafiş|namevcut|nanay|nedürür|şinanay yok canım|1 (noun)|hayır|inanmayın yokçu|1 (noun)|hiççi|nihilist yokçuluk|1 (noun)|hiççilik|nihilizm yoketmiş|1 (noun)|başalmış yokken|1 (noun)|gıyabi yoklamak|1 (noun)|bakmak|durum|bilgi|aramak|araştırmak|istimzaç etmek|kontrol etmek|şakullemek yoklama|1 (noun)|kontrol|istimzaç|muayene|test yokluğunda|1 (noun)|gaybubetinde|gıyaben yokluğunu|1 (noun)|aç tavuk kendini arpa ambarında sanır yokluk|1 (noun)|adem|fıkdan|gaybubet|fakirlik|hiçlik|ademiyet|eksük|ekşi|gıyap|ihtiyaç|kesat|sıkıntı yoklu|1 (noun)|yoksul yok olmak|1 (noun)|kaybolmak yoksa|1 (noun)|aksi hâlde|aksi takdirde|ille|sonra yoksayılma|1 (noun)|butlan yoksul|1 (noun)|fakir|yetersiz|fukara|altta yok üstte yok|beş parasız|cıbıl|çıplak|çorak|çulsuz|fakirce|fakirleştirmek|geda|kadın evi|melül|muhtaç|parasız|parasız pulsuz|sefil|sersefil|tonsuz|veysi|veysiye|yarluk|yitirmiş|yoklu|yoksuz|zabın|zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır|züğürt yoksullara|1 (noun)|hayırsever|zenginin iki dünyası da mamurdur yoksullar|1 (noun)|fakir fukara yoksullarıbeslemek|1 (noun)|aç doyurmak yoksullaşma|1 (noun)|fakirleşme yoksullaşmak|1 (noun)|fakirleşmek|fakir düşmek|kurulaşmak|sıfırı tüketmek yoksullaştırmak|1 (noun)|fakirleştirmek yoksulluğu|1 (noun)|derviş yoksulluk|1 (noun)|sefalet|sefillik|fakirlik|verimsizlik|yetersizlik|açlık|eksük|faka|fakır|fakr|fukaralık|ihtiyaç|kuru|meskenet|sabır|yoksuzluk|zaruret yoksunluk|1 (noun)|mahrumiyet|hüsran|mahrumluk yoksun|1 (noun)|mahrum|cıbıl yoksuz|1 (noun)|bulunmayan|yoksul yoksuzluk|1 (noun)|yoksulluk|bulunmama yoktan var etmek|1 (noun)|yaratmak yoktur|1 (noun)|hak getire|ne gezer yokum|1 (noun)|ben yokum yokuncul|1 (noun)|muhtaç yokuş|1 (noun)|yukarı|bayır|akaba|çıkış|rampa|tırmanmak yok yoksul|1 (noun)|fakir yola gelmek|1 (noun)|düzelmek|uslanmak yolak|1 (noun)|patika yola|1 (noun)|örf|adet|usul|erkan|meşale|kandil|akşama karşı gitme, tana karşı yatma yol atası|1 (noun)|mürşit yola vurmak|1 (noun)|uğurlamak yol azığı|1 (noun)|yolluk yolbak|1 (noun)|konuksever|misafirperver yol bel|1 (noun)|yol yolbilir|1 (noun)|görgülü|bilgili yolcu|1 (noun)|colda|geçici|yelkin|yolçu|yulum|yulun yolculuk|1 (noun)|gezi|seyahat|sefer|yol yolculukta|1 (noun)|bavul yolcu salonu|1 (noun)|liman|istasyon yolcuyu|1 (noun)|selâmetlemek yolçu|1 (noun)|önder|başkan|şef|lider|peygamber|nebi|gelenekçi|muhafazakar|yolcu yolda|1 (noun)|merkezde yoldam|1 (noun)|stil|usul|metot|tarz|kural|uysal yoldaş|1 (noun)|arkadaş|dost|aynı yoldaşlık|1 (noun)|mürafakat yoldüzler|1 (noun)|dozer yoleri|1 (noun)|bilgili yol erkân|1 (noun)|usul|yöntem yolgeçen hanı|1 (noun)|yolgeçen yolgeçen|1 (noun)|yolgeçen hanı yol gitmek|1 (noun)|ilerlemek yol gözlemek|1 (noun)|beklemek yolgüdüm|1 (noun)|strateji yol halısı|1 (noun)|yolluk yol|1 (noun)|karada|havada|tarik|yolculuk|hız|yöntem|davranış|tutum|sistem|usul|tarz|gaye|uğur|maksat|kez|defa|mut|baht|yazgı|kader|örf|adet|töre|gelenek|ada|boy|çatal|erkân|ezgi|ferman dinlemek|hat|irtifak hakkı|kanal|karşı|kere|konsorsiyum|lojistik|merkez|minval|muamele|mühendislik|ölçmenlik|prosedür|racon|reçete|reviş|sefer|sırat|suret|şekil|tarık|teknik|tertip|tıkamak|toka|vadi|vecih|yapı|yol bel yolkesen|1 (noun)|şaki yol kesmek|1 (noun)|durdurmak yollama|1 (noun)|irsal|izam yollamak|1 (noun)|göndermek|atmak|çekmek|çıkarmak|havale etmek|sevketmek|sunmak yollanmak|1 (noun)|gönderilmek|yürümek yollarda|1 (noun)|loğ yolları tutmak|1 (noun)|bırakmamak yollu|1 (noun)|çizgili yolluk|1 (noun)|harcırah|kutlu|mübarek|olgun|ergin|mesut|bahtiyar|yol azığı|yol halısı yolmak|1 (noun)|dolandırarak|almak|yülümek yoloğlu|1 (noun)|fedai|serdengeçti|adak|adanmış|kurban|bağlı yolsuzlukları|1 (noun)|doğru söz acıdır yolsuzluk|1 (noun)|suiistimal|nizamsızlık|zimmet|irtikap|usulsüzlük yolsuz|1 (noun)|uygunsuz|yöntemsiz|düzensiz|yersiz|usulsüz|nizamsız|törelere|bulaşık adam|bulaşık iş|gayri meşru|gayrimeşru|kavat yolsuz yöntemsiz|1 (noun)|usulsüz yolu düşmek|1 (noun)|ayağı düşmek|ayağıdüşmek yol uğrağı|1 (noun)|uğrak|yolüstü yolum|1 (noun)|usul|kaide|prensip yoluna bakmak|1 (noun)|beklemek yoluna girmek|1 (noun)|istenilen|ıstenilen yoluna sapmak|1 (noun)|başvurmak yoluna|1 (noun)|uğruna|için yolunda|1 (noun)|ayna|tıkırında yolundan kalmak|1 (noun)|gidememek yolunmak|1 (noun)|yülünmek yolunu kesmek|1 (noun)|engelemek yoluyla|1 (noun)|aracılığıyla|vasıtasıyla|yöntemiyle|kanalıyla|tarikiyle yolüstü|1 (noun)|yol uğrağı|çiğnek yol yapmak|1 (noun)|avutmak yol yol|1 (noun)|çizgili yomra|1 (noun)|foşa yomsuzluk|1 (noun)|uğursuzluk yomsuz|1 (noun)|uğursuz|meş'um yom|1 (noun)|uğur yonat|1 (noun)|tam|eksiksiz|kusursuz yonca|1 (noun)|baklagillerden|kelekotu yonga|1 (noun)|kesilen|kamga|çip|çıpır yonmak|1 (noun)|yontmak yontarlamak|1 (noun)|rendelemek yontar|1 (noun)|rende yont kuşu|1 (noun)|kuyruksallayan yontkuşu|1 (noun)|kuyruksallayan yontmak|1 (noun)|kesmek|kendine yontmak|pahlamak|tıraşlamak|yonmak yontma taş çağı|1 (noun)|yontma taş devri yontma taş devri|1 (noun)|yontma taş çağı yontucu|1 (noun)|heykeltıraş|heykelci yontuculuk|1 (noun)|heykeltıraşlık|heykelcilik yontu|1 (noun)|heykel|taş|tunç|mermer|kil|alçı yontuk düz|1 (noun)|peneplen|yalama yazı yontuklaşma|1 (noun)|peneplanation yontulmak|1 (noun)|yonulmak yontulmamış|1 (noun)|hıyarağa yontulma|1 (noun)|yonulma yontulmuş|1 (noun)|tıraşlı yonulmak|1 (noun)|yontulmak yonulma|1 (noun)|yontulma yordam|1 (noun)|alışkanlık|meleke|çeviklik|çabukluk|çalım|yatkınlık|yeti|kılavuz|yardımcı|eğilim|usul|beceri|jest|eda|işve|naz|toga|toka yordamlar|1 (noun)|yazılım yordamlık|1 (noun)|teknoloji yordamlı|1 (noun)|yakışıklı|becerikli yordamsız|1 (noun)|cansız yorgancı|1 (noun)|yorgan|yastık yorgan|1 (noun)|denk|hurç|kuş tüyü|sırımak|yatak takımı|yorgancı|yüklük yorgun|1 (noun)|apışık|argın|bi't-tab|bîtap|bitirmek|dingin|harap|haşat|kös kös|lâpacı|nefes nefese|soluk soluğa|takatsiz|turşu yorgunluk|1 (noun)|bezginlik|grip|halka|kesiklik|kırıklık|külfet|zahmet yorgunluk çıkarmak|1 (noun)|dinlenmek yorgunluktan|1 (noun)|görelmek yormak|1 (noun)|üzmek|yorumlamak|bezginlik vermek|bitirmek|hamletmek|pastırmasını çıkarmak|sucuğunu çıkarmak|yakıştırmak yornuk|1 (noun)|ıstirahat|istirahatgah yorucu|1 (noun)|belâlı|külfetli|maceraya atılmak|öldürücü|zahmetli yoruculuk|1 (noun)|terziye dinlen demişler, ayağa kalkmış yorulmak|1 (noun)|yorumlanmak|ağız burun birbirine karışmak|bezginlik getirmek|farımak|felfellemek|haşat olmak|helâk olmak|it gibi çalışmak|telesimek|ter dökmek|zahmet etmek yorulmamış|1 (noun)|taze yorumlamak|1 (noun)|açıklamak|anlam vermek|mana vermek|tabir etmek|tahlil etmek|tefsir etmek|yormak yorumlama|1 (noun)|tefsir|şerh|tabir yorumlanmak|1 (noun)|yorulmak yorumlanmış|1 (noun)|müevvel yorumlayan|1 (noun)|sanatçı yorum|1 (noun)|tefsir|değerlendirme|icmal|rejisör|sahneye koymak|tahlil|yönetmen yoru|1 (noun)|tabir yosma|1 (noun)|şen|güzel|koket|fettan|kevaşe yosun|1 (noun)|bitki yosunlanmak|1 (noun)|yosunlanma yosunlanma|1 (noun)|yosunlanmak yovaş|1 (noun)|çelebi|efendi|ağırbaşlı|halim yoz|1 (noun)|kaba|adî|bayağı|soysuz|yozlaşmış|dejenere|kısır|işlenmemiş|sade|yalınkat|yavan yozlaşım|1 (noun)|degeneracy yozlaşmak|1 (noun)|bozulmak|soysuzlaşmak|dejenere olmak|dejenereleşmek|kurulaşmak|tereddi etmek|yavanlaşmak yozlaşma|1 (noun)|tereddi|dejenerasyon yozlaşmış|1 (noun)|yoz yozlaştırmak|1 (noun)|soysuzlaştırmak|dejenere etmek yozluk|1 (noun)|tereddi|dejenerelik yön belirteci|1 (noun)|pusula yönbul|1 (noun)|oryantiring yöndem|1 (noun)|usul|tarz|teamül yönden|1 (noun)|bakımından yönden yönünden|1 (noun)|bakımından yöndeşlik|1 (noun)|parti yön eki|1 (noun)|yön gösterme eki yönelerek|1 (noun)|müteveccih yönelik|1 (noun)|müteveccih|ait|özgü yönelim|1 (noun)|bireyin|ışık|ısı|doğrulum|tropizm|akım|güne doğrulum yönelme durumu|1 (noun)|yönelme hâli yönelme hâli|1 (noun)|yönelme durumu yönelmek|1 (noun)|bükülmek|doğrulmak|dönmek|gelmek|teveccüh etmek|tutmak|yüz tutmak yönelmiş|1 (noun)|dönük|müteveccih yönelteç|1 (noun)|direksiyon|gidon yönelten|1 (noun)|götürücü yönelti|1 (noun)|istikamet yöneltilmek|1 (noun)|dönmek yöneltilmiş|1 (noun)|matuf yöneltimsiz görüşme|1 (noun)|görüşü yöneltmek|1 (noun)|çevirmek|atfetmek|doğrultmak|istikamet vermek|tevcih etmek|vermek yöneltme|1 (noun)|tevcih|atıf yönerge|1 (noun)|talimat|direktif|bellenti yönet|1 (noun)|biçim|tarz|yöntem|uygun|uyumlu|uysal|geçimli yöneten|1 (noun)|idareci|meteorolog|muhasip|müdür|son adam yönetici|1 (noun)|idareci|agola|ardalı|ayguçı|başkan|başladaçu|başlık|bölün|daruka|erzi|menajer|menecer|zimamdar yöneticilik|1 (noun)|idarecilik yöneticisi|1 (noun)|başsız yöneticisizlik|1 (noun)|anarşi yönetilebilir|1 (noun)|güdümlü yönetilmek|1 (noun)|dönmek yönetimden|1 (noun)|rektör yönetim|1 (noun)|dümen|idare|el|halk bilimci|işletmeci|patronaj|tüze yönetim gideri|1 (noun)|ücret yönetimsel|1 (noun)|idarî|yönetsel yönetimsiz|1 (noun)|başıboş yöneti|1 (noun)|rejim yönetkici|1 (noun)|siyasetçi|politikacı yönetkisel|1 (noun)|siyasal|politik yönetki|1 (noun)|siyaset|siyasa|politika yönetme|1 (noun)|icra|idare|merkezî ülke|merkezî yönetim|rejim|şef garson|tedvir yönetmek|1 (noun)|yasalara|yapımını|çekip çevirmek|çevirmek|döndürmek|idare etmek|kullanmak|kumanda etmek|tedvir etmek yönetmelik|1 (noun)|talimatname yönetmenin|1 (noun)|müdürlük yönetmenlik|1 (noun)|müdürlük|müdüriyet|direktörlük|rejisörlük yönetmen|1 (noun)|müdür|direktör|rejisör|metin|yorum|dekor|tanıtma yazısı yönetsel|1 (noun)|yönetimsel yöneylem araştırması|1 (noun)|inceleme yöneylerin|1 (noun)|doğrusal bileşim yöney|1 (noun)|vektör|eklenik yöngörü|1 (noun)|vizyon yön gösterme eki|1 (noun)|taş-ra|dış-arı|yön eki yönleme|1 (noun)|navigasyon yönlem|1 (noun)|taktik yönlendirmek|1 (noun)|tutum|kanalize etmek yönlendirme|1 (noun)|oryantasyon yönlenme|1 (noun)|navigasyon yönler|1 (noun)|etraf yönlü|1 (noun)|uygun|cepheli yönsemek|1 (noun)|temayül etmek yönseme|1 (noun)|temayül yönsemez|1 (noun)|izotrop yönser|1 (noun)|anizotrop yönsüz|1 (noun)|amaçsız yön|1 (noun)|taraf|veçhe|cihet|istikamet|tutulacak|açı|bulung|cephe|doğrultu|husus|su|yan yöntem bilgisi|1 (noun)|know-how yöntem bilimi|1 (noun)|metodoloji yöntem bilimsel|1 (noun)|metodolojik yöntemince|1 (noun)|resmen yöntemi|1 (noun)|uygulayım yöntemiyle|1 (noun)|yoluyla yöntemlilik|1 (noun)|karar yöntemli|1 (noun)|metotlu|metodik yöntemsiz|1 (noun)|düzensiz|uygunsuz|metotsuz|alaturka|usulsüz|yolsuz yöntemsizlik|1 (noun)|düzensizlik|uygunsuzluk|metotsuzluk|usulsüzlük yöntem|1 (noun)|usul|sistem|metot|akım|çözüm yolu|erkân|formül|muamele|politika|prosedür|racon|reçete|seçenek|teknik|yol|yol erkân|yönet yönten|1 (noun)|uslup|tarz|biçim yönü|1 (noun)|bakımından|mecrası değişmek|vektör yönünden|1 (noun)|hesabına yöre|1 (noun)|havali|mahal|değirmenlerde|civar|havza|muhit|ön|taraf|teker yörekent|1 (noun)|banliyö yörel|1 (noun)|mahalli yöreselleşmek|1 (noun)|yerelleşmek|mahallîleşmek yöreselleşme|1 (noun)|mahallîleşme|yerelleşme yöresel|1 (noun)|yerel|mahallî|lokal yörtem|1 (noun)|usul|biçim|tarz yörük|1 (noun)|yürük|taze yörüngeci|1 (noun)|yersizleştirme yörüngeçleri|1 (noun)|açık kabuk yörünge|1 (noun)|mahrek yöyen|1 (noun)|mevsim|sezon yrd. doç.|1 (noun)|yard. doç. yubuset|1 (noun)|huşkî yubûset|1 (noun)|kuruluk yudum|1 (noun)|yutum yuf borusu çalmak|1 (noun)|kınama yuf borusu|1 (noun)|nefir|kınama yuf borusu öttürmek|1 (noun)|kınama yufkacı|1 (noun)|yufka yufka|1 (noun)|dayanıksız|katlama|rakîk|yufkacı yufkalık|1 (noun)|az|sığlık yufka yürekli|1 (noun)|üzülen yuf|1 (noun)|kınama|üzüntü|yuh yug|1 (noun)|boyunduruk yuğcu|1 (noun)|yoğçı yuğka|1 (noun)|ınce yuğlamak|1 (noun)|dövmek yuğrulmak|1 (noun)|yoğurmak yuğ|1 (noun)|yoğ yuhaya tutmak|1 (noun)|yuh çekmek yuh çekmek|1 (noun)|beğenilmeyen|yuhaya tutmak yuh|1 (noun)|yuf yukaç|1 (noun)|semer yukardan|1 (noun)|yukarıdan yukarda|1 (noun)|yukarıda yukarıdaki|1 (noun)|superiore yukarıdan bakmak|1 (noun)|kibirlenmek yukarıdan|1 (noun)|tepeden|üstten|yukardan yukarıda|1 (noun)|yukarda|yüksek yukarı|1 (noun)|fevk|aşama|sınıf|üste|yükseğe|yukarıya|mafevk|superiore|yokuş yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal|1 (noun)|aşağı tükürsem sakal yukarıya|1 (noun)|yukarı yulaf|1 (noun)|buğdaygillerden|buğdaygiller|tahıl yuları eksik|1 (noun)|kaba yular|1 (noun)|yedek yulu|1 (noun)|adalet yuluk|1 (noun)|traşlı|matruş|bakımlı|yağmacı yulum|1 (noun)|fedakar|yardımsever|yolcu yulun|1 (noun)|yolcu yulyu|1 (noun)|yardımcı|yardımsever|fedakar|adil|haraç|cizye|vergi|traş|traşlı|bakımlı|yağma|yağmacı yumağı|1 (noun)|bedirik yumak|1 (noun)|yıkamak|yuvarlak yumlu|1 (noun)|mutlu|kutlu|mübarek|huzurlu yum|1 (noun)|mutluluk|neşe|ferahlık|rahatlık yumruk|1 (noun)|baskı|dövüş|sumsuk|yumuş|zumzuruh yumruk göstermek|1 (noun)|korkutmak yumruk kadar|1 (noun)|büyük yumruklamak|1 (noun)|sumsuklamak yumruklaşmak|1 (noun)|yumruk yumruğa gelmek yumruk oyuncusu|1 (noun)|boksör yumrukoyuncusu|1 (noun)|boksör yumruk oyunu|1 (noun)|boks yumrukoyunu|1 (noun)|boks yumru kök|1 (noun)|patates|pancar yumruk yumruğa gelmek|1 (noun)|yumruklaşmak yumrulanmak|1 (noun)|yumrulanma yumrulanma|1 (noun)|yumrulanmak yumrulu|1 (noun)|ofris|salep yumru|1 (noun)|yuvarlak|kabartı|şişkin|kabarık|yamru yumru|sap|silo|tümör|ukde yumuk|1 (noun)|tombul|gül|goncagül|cumuk|yumulu|yumuş yumulmak|1 (noun)|kapanmak|örtülmek|girişmek|saldırmak|atılmak|kısılmak yumulmuş|1 (noun)|cumuk|yumuş yumulu|1 (noun)|yumuk yumurtada|1 (noun)|vitellüs yumurta hücresi|1 (noun)|oosfer yumurtakökü|1 (noun)|kökboyası yumurtalık|1 (noun)|mebiz yumurtamsı|1 (noun)|ooid|aynabakar|oval yumurtası|1 (noun)|insanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden başka nesi var? yumurta|1 (noun)|sürüngenler|sert|ovum|testis|taşak|akıtma|izmir köfte|kek|krep|kuşlokumu|menemen|mıhlama|mücver|patates köftesi|piruhi|vejetarizm|yımta yumurtlamak|1 (noun)|tavuk|bezirlemek|yuva yumurtlama mevsimi|1 (noun)|mevsimi yumuşacık|1 (noun)|gevrecik yumuşak başlı|1 (noun)|uysal yumuşakça|1 (noun)|denizçakısı yumuşakçalardan|1 (noun)|karından bacaklılar|midye|pines|salyangoz yumuşakçaların|1 (noun)|kafadan bacaklılar yumuşakçalar|1 (noun)|omurgasız|su ürünleri yumuşak|1 (noun)|ılıman|kaba|hırçın|uysal|okşayıcı|tatlı|hoş|sessiz|hafif|arap sabunu|armut|dişi|ergün|eslek|et toprak|filik|grafit|güler yüz|halim selim|jelibon|kaymak taşı|kediayağı|lâpa gibi|lâtif|lop|mahmur bakış|muflonlu|ötümlü|podösüet|polip|puf|püskül kuyruklular|tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır|türk kıyması|türkkıyması yumuşaklaşmak|1 (noun)|yumuşamak yumuşaklık|1 (noun)|ılımlı|mülâyemet|güzellik|letafet|mülayemet|rahasa|sühulet|vıcık vıcıklık yumuşak ünsüz|1 (noun)|sürekli|tonlu|sedalı|örtümlü|c|d|g yumuşama|1 (noun)|detant yumuşamak|1 (noun)|öfkesi|kızgınlığı|bılkımak|eprimek|gevşemek|kadifeleşmek|pelteleşmek|tava gelmek|yumuşaklaşmak yumuşamış|1 (noun)|çözgün|vıcık|vıcık vıcık yumuşatıcı|1 (noun)|hafifletici|müleyyin yumuşatılamayan|1 (noun)|gâvur inadı yumuşatmak|1 (noun)|kabalığını|katılığını|kabartmak|kalbini eritmek|teskin etmek|yatıştırmak yumuşatmalık|1 (noun)|amortisör yumuşçu|1 (noun)|melek yumuş|1 (noun)|emir|iş|söz|öğüt|nasihat|ferman|buyruk|müjde|yumuk|yumulmuş|yumruk yumutgan|1 (noun)|yapıcı|birleştirici yuna|1 (noun)|belleme yunağı|1 (noun)|lavabo yunak|1 (noun)|hamam|el|yüz|banyo|lavabo yunanca|1 (noun)|elence|ladino yunan denizi|1 (noun)|iyon denizi yunan|1 (noun)|ege denizi|yunanistanlı|yunanlı yunanistan|1 (noun)|adriyatik denizi yunanistanlı|1 (noun)|yunan yunanlı|1 (noun)|yunan yungu|1 (noun)|silindir yunmak|1 (noun)|yıkanmak|yıkamak|temizlenmek yunmuş|1 (noun)|yıkanmış|temiz|titiz|arık yunt|1 (noun)|çadır|oba|ev|yurt|vatan|uygarlık|medeniyet yunum|1 (noun)|abdest yunus balığı|1 (noun)|balinalardan yunusbalığı|1 (noun)|balinalardan yurçı|1 (noun)|becerikli|mahir|yirçi|rehber yurdun otlusundan kutlusu yeğdir|1 (noun)|insan yurdunu|1 (noun)|yurtsever yuropyum|1 (noun)|eu yurt bilgisi|1 (noun)|yurttaşlık bilgisi yurtgeçeri|1 (noun)|narh yurtlak|1 (noun)|yurt|vatan yurtlandırma|1 (noun)|iskân|yerleştirme yurtlanma|1 (noun)|iskân|tavattun yurtlanmak|1 (noun)|tavattun etmek yurtlarını|1 (noun)|at kudümüy yurt kudümü, avrat kudümü yurtluk|1 (noun)|malikâne|malikane yurtsal|1 (noun)|vatanî|vatani yurtsama|1 (noun)|daüssıla|nostalji|sıla özlemi yurtseverlik|1 (noun)|vatanperverlik yurtsever|1 (noun)|yurdunu|vatanperver|eldüz|elgay|vatansever yurtsuz|1 (noun)|kalacak|ilsizleşmek yurttaşlar yasası|1 (noun)|kişi|aile yurttaşlık bilgisi|1 (noun)|yurt bilgisi yurttaşlık|1 (noun)|vatandaşlık yurttaş|1 (noun)|vatandaş|yirdeş yurt|1 (noun)|vatan|emlâk|memleket|diyar|kalacak|baba evi|baba ocağı|babaevi|el|habitat|il|mekân|meva|turut|ülke|yunt|yurtlak yusyuvarlacık|1 (noun)|toparlacık yutak iltihabı|1 (noun)|faranjit yutargöze|1 (noun)|fagosit yutar hücre|1 (noun)|fagosit yutkunmaya|1 (noun)|dil yutluk|1 (noun)|kayıp|zarar yutmadan|1 (noun)|gargara yutmak|1 (noun)|katlanmak|inanmak|aldanmak|kanmak|iyice|hap etmek yutturmaca|1 (noun)|aldatmaca yutturmak|1 (noun)|inandırmak|aldatmak|kandırmak yutularak|1 (noun)|dâhilen yutum|1 (noun)|yudum|damla|tike|parça yuvaksı|1 (noun)|cylindroid yuva kurmak|1 (noun)|evlenmek yuvak|1 (noun)|yuvgu yuvalama|1 (noun)|analıkızlı|yuvarlama yuvalanmak|1 (noun)|toplanmak yuvanç|1 (noun)|teselli yuvarlakbadem|1 (noun)|değirmendere fındığı yuvarlaklık|1 (noun)|değirmilik yuvarlak|1 (noun)|müdevver|küre|altınbaş|alyuvar|bere|boncuk boncuk|burç|çitlembik|değirmi|enginar|fıçı|malta eriği|muşmula|ö, ö|sini|suluk|şekillendirme makinesi|tegrek|tengirlek|tombul|tomburlak|yumak|yumru yuvarlak ünlü|1 (noun)|ö|u|ü|yuvarlak vokal yuvarlak vokal|1 (noun)|yuvarlak ünlü yuvarlamak|1 (noun)|tekerlemek|devirmek yuvarlama|1 (noun)|yuvalama yuvarlanan taş yosun tutmaz|1 (noun)|işleyen demir ışıldar yuvarlanarak|1 (noun)|yuvarlana yuvarlana yuvarlana yuvarlana|1 (noun)|yuvarlanarak yuvarlanmak|1 (noun)|ansızın|ağmak|ağnanmak|tekerlenmek yuvarlanması|1 (noun)|döküntü yuvar|1 (noun)|lenf|küreyve|küre yuva yapmak|1 (noun)|evlenmek yuva|1 (noun)|yumurtlamak|aşiyan|ev|meva yuvgu|1 (noun)|yuvak|merdane|silindir yübuset|1 (noun)|peklik yüce divan|1 (noun)|divanıâli yücelik|1 (noun)|ulviyet|celal|izzet|mecd|mehabet|şevket|ululuk|yücel yücelim|1 (noun)|üst geçiş yücelme|1 (noun)|itilâ|teali yücelmek|1 (noun)|yükselmek|itilâ etmek yüceltim|1 (noun)|ululama yüceltmek|1 (noun)|yükseltmek|büyük görmek|mitleştirmek|omuzda taşımak|tebcil etmek yüceltme|1 (noun)|yükseltme|algış|alkış|tebcil yücel|1 (noun)|yücelik|ululuk|haşmet yüce|1 (noun)|yüksek|büyük|ulu|âli|aziz|bayar|bülent|mehabetli|muallâ|mualllâ|mürtefi|pir|refî|şamih|şanlı|uca|ulvî|üce yüğnek|1 (noun)|mütevazı yüğnük|1 (noun)|salih|temiz yüğrük|1 (noun)|çalışkan|çevik|güçlü|yürük yüğünt|1 (noun)|selam yük|1 (noun)|araba|eşya|şarj|yüklük|cenin|engel|ağırlık|bastırık|gaile|hamule|kargo|sıklet yükçülük|1 (noun)|hamallık|taşıyıcılık yükçü|1 (noun)|taşıyıcı|hamal yükekten|1 (noun)|sargın yükgözler|1 (noun)|elektroskop yük katarı|1 (noun)|marşandiz yük kemeri|1 (noun)|yüklük yüklem birliği|1 (noun)|yüklem öbeği yükleme durumu|1 (noun)|belirtme durumu yükleme hâli|1 (noun)|belirtme durumu yüklemek|1 (noun)|atfetmek|izafe etmek|kamanço etmek|mal etmek|şarj etmek yükleme|1 (noun)|tahmil|doldurma|şarj|dolum|isnat|kamanço yüklem|1 (noun)|haber|cümlenin ögeleri|mahmul|müsnet|öge yüklemin|1 (noun)|isim soylu yüklem yüklemi|1 (noun)|olumsuzluk kelimesi yüklemlik|1 (noun)|taahhütname yüklem öbeği|1 (noun)|yüklem birliği yüklence|1 (noun)|isnat yüklenicilik|1 (noun)|üstencilik yüklenici|1 (noun)|müteahhit|üstenci yüklenilmiş|1 (noun)|mâhmul yüklenme|1 (noun)|angajman yüklenmek|1 (noun)|zorlamak|arkalamak|çekmek|deruhte etmek|sallasırt etmek|sırtına almak|taşımak|üstlenmek|yıkılmak yüklenmesi|1 (noun)|dekapaj yüklenti|1 (noun)|angarya yükler|1 (noun)|loder|tekalif yükletçe|1 (noun)|kamyonet yükletçi|1 (noun)|kamyoncu yükletilmek|1 (noun)|yamanmak yükletilmiş|1 (noun)|mahmul yüklet|1 (noun)|kamyon yükleyerek|1 (noun)|atfen yüklü|1 (noun)|gebe|hamile|çetin|güç|uygun|paralı|varlıklı|iki canlı|mahmul|malî yüklük|1 (noun)|yük|yatak|yorgan|musandıra|yük kemeri|yük odası yüklülük|1 (noun)|ağırlık|gerginlik yüknü|1 (noun)|secde yük odası|1 (noun)|yüklük yükseğe|1 (noun)|yukarı yüksek atlama|1 (noun)|vücudu yüksek başarımlı koşut arayüz|1 (noun)|ybka yüksek düzey veri bağlantısı denetimi|1 (noun)|yvbd yüksek|1 (noun)|güçlü|etkili|şiddetli|çok|erdemli|faziletli|yukarıda|ağan|âli|aşmak|dağ|etiz|faik|muallâ|mualllâ|mürtefi|orhun|refî|sesini yükseltmek|şamih|ulvi|yeğ|yırtıcı|yüce yüksekli|1 (noun)|dalga dalga yükseklikler|1 (noun)|derecat yükseklikölçer|1 (noun)|altimetre|barograf yükseklik|1 (noun)|yükselti|irtifa|dik|fâikıyat|faikıyet|kot|şere­f yüksekokul|1 (noun)|akademi yüksek öğrenim|1 (noun)|yüksek tahsil yükseköğrenim|1 (noun)|yüksek tahsil yükseköğretim|1 (noun)|üniversite yüksek öğretim|1 (noun)|üniversite|akademi yüksek tahsil|1 (noun)|yüksek öğrenim|yükseköğrenim yüksekten|1 (noun)|indirmek|üst perdeden yükselen|1 (noun)|ağrak|akan|mürtefi yükselerek|1 (noun)|terfian yükselici|1 (noun)|çöven yükseliş|1 (noun)|büyüklük|ululuk|ikbal|ağım|ak|akım|akış|dik yükselme|1 (noun)|itilâ|terfi|suûd|teali|tefeyyüz|terakki|uruç yükselmek|1 (noun)|güçlenmek|şiddetlenmek|artmak|yücelmek|ağmak|boylamak|çıkmak|itilâ etmek|parıldamak|tefeyyüz etmek yükselteç|1 (noun)|amplifikatör yükselten|1 (noun)|ağutur yükseltgemek|1 (noun)|oksitlemek yükseltgeme|1 (noun)|oksitleme yükseltgenmek|1 (noun)|oksitlenmek yükseltgenme|1 (noun)|oksitlenme|oksidasyon yükseltilerden|1 (noun)|kros yükselti|1 (noun)|rakım|irtifa|tümsek|yükseklik yükseltiyazar|1 (noun)|barograf yükseltmek|1 (noun)|güçlendirmek|şiddetlendirmek|geliştirmek|arttırmak|kaldırmak|yüceltmek yükseltme|1 (noun)|terfi|yüceltme yüksük kadar|1 (noun)|az yüksük|1 (noun)|kalensöve yüksük otu|1 (noun)|sıracagillerden yüksünmek|1 (noun)|üşenmek|ağırsamak|zorsunmak yükte hafif, pahada ağır|1 (noun)|değerli|takı yükümcü|1 (noun)|kefil yükümlenmek|1 (noun)|kefil olmak|taahhüt etmek|tekeffül etmek yükümlenme|1 (noun)|tekeffül|kefalet yükümlülüğü|1 (noun)|alba yükümlülük|1 (noun)|mükellefiyet|alba|borç|obligasyon|üst|yüküm yükümlü|1 (noun)|mükellef|mecburiyet|memur yüküm|1 (noun)|mecburiyet|mükellefiyet|yükümlülük|angajman|zor yükünç|1 (noun)|namaz yükün göçü|1 (noun)|kıvılkesimde yükün|1 (noun)|iyon|tazim|ıyon yükünleşme|1 (noun)|öğecik|iyonlaşma|eşik yükünmek|1 (noun)|secde yükünsel|1 (noun)|iyonik yükünü almak|1 (noun)|dolmak yükünük|1 (noun)|eğilme|reverans yükünü tutmak|1 (noun)|zenginleşmek yülgü|1 (noun)|ustura yülümek|1 (noun)|bilemek|keskinleştirmek|yolmak yülüme|1 (noun)|tıraş yülünmek|1 (noun)|yolunmak yün|1 (noun)|ağırşak|cehre|çile|ditmek|dokuma teknisyeni|eğirmek|elyaf değerlendirici|file|iplik|kumaş|örmek|yatak yünden|1 (noun)|aba yünkül|1 (noun)|hafif|narin yünü|1 (noun)|atımcı|hallaç yüre|1 (noun)|daire|helezon|çember yüreği ağzına gelmek|1 (noun)|endişelenmek yüreği boğazına tıkanmak|1 (noun)|sıkılmak|üzülmek|dertlenmek yüreği çarpmak|1 (noun)|merak|kaygı|korku yüreği daralmak|1 (noun)|sıkılmak|bunalmak yüreği delik|1 (noun)|dertli yüreği dolu|1 (noun)|kinli|hınçlı yüreği ezilmek|1 (noun)|üzülmek yüreği götürmemek|1 (noun)|dayanmamak|katlanamamak yüreği göz göz olmak|1 (noun)|dert yüreği kaldırmamak|1 (noun)|dayanamamak|katlanamamak yüreği kalkmak|1 (noun)|heyecanlanmak yüreğinden geçmek|1 (noun)|düşünmek yüreğine dokunmak|1 (noun)|üzülmek yüreğine kurt düşmek|1 (noun)|şüphelenmek yüreğini boşaltmak|1 (noun)|derdini yüreğin|1 (noun)|vuru yüreği parçalanmak|1 (noun)|ciğeri parçalanmak yüreği parlamak|1 (noun)|coşmak|heyecanlanmak yüreği pek|1 (noun)|yürekli yüreği rahatlamak|1 (noun)|kalmamak yüreği temiz|1 (noun)|saf yüreği titremek|1 (noun)|duygulanmak|endişe yüreği yağ bağlamak|1 (noun)|içi yağ bağlamak yüreği yanık|1 (noun)|duygulu|dertli yüreği yaralı|1 (noun)|âşık|tutkun yüreği yufka|1 (noun)|üzüntülü|merhametli yürek ağrısı|1 (noun)|sıkıntı|keder yürek|1 (noun)|cesaret|gönül|iç|kalp|korkmama|yüreklilik|korkusuzluk|mide|karın|kupa|yiğitlik|mertlik|öz|can evi|ciğer|derun|dil|fuat|içeri|sadır|sine|ürek yürek çarpıntısı|1 (noun)|merak|kaygı yürek darlığı|1 (noun)|sıkıntı|bunaltı|üzüntü yüreklendirilme|1 (noun)|cesaretlendirilme yüreklendirilmek|1 (noun)|cesaretlendirilmek yüreklendirme|1 (noun)|cesaretlendirme|teşci|yiğitlendirme yüreklendirmek|1 (noun)|cesaret vermek|cesaretlendirmek|gayret vermek|moral vermek|teşci etmek|yiğitlendirmek|yürek vermek yüreklenmek|1 (noun)|yiğitlenmek|cesaretlenmek|cesaret gelmek|cesarete gelmek|gayret almak yüreklenme|1 (noun)|yüreklilik|yiğitlenme|cesaretlenme yüreklice|1 (noun)|cesurane yürekli|1 (noun)|koçak|cesaretli|cesur|akşit|bıçkın|budulgan|cüretkâr|çuğa|gözü pek|korkusuz|kostak|pek gözlü|serbaz|şeci|şecia|şehim|yüreği pek|yüreklilik yürekliliğin|1 (noun)|at yiğidin yoldaşıdır yüreklilikle|1 (noun)|korkmadan|korkusuzca|yiğitçe|cesaretle yüreklilik|1 (noun)|yürekli|korkusuz|yiğitlik|arat|büzük|cesaret|cesaretlilik|cesurluk|cür'et|cüret|güven|şecaat|şecaattin|yiğitlik etmek|yürek|yüreklenme yüreksiz|1 (noun)|korkak|cesaretsiz|tabansız|ödlek|cebin|bostan bozuntusu|pek yürekli|yalımı alçak yüreksizlik|1 (noun)|cesaretsizlik|tabansızlık yürekten çağırmak|1 (noun)|istemek yürekten|1 (noun)|içten|candan|kalben|kalbî|mahsus|sargın yürek vermek|1 (noun)|yüreklendirmek|cesaretlendirmek yürek yarası|1 (noun)|aşktan|özlemden yürik|1 (noun)|yaşam|hayat|ömür|geçim yürük|1 (noun)|yörük|göçebe|andante|yüğrük yürümek|1 (noun)|gitmek|kaplamak|saldırmak|geçmek|ilerlemek|değişmek|ölmek|çıkmak|gezmek|tabanvayla gitmek|yollanmak yürüm|1 (noun)|yaşam|hayat|ömür yürürçalar|1 (noun)|walkman yürürlük|1 (noun)|mer'iyet|meriyet yürürlükte olmak|1 (noun)|karar yürüteç|1 (noun)|örümcek|tay tay arabası yürütme|1 (noun)|icra|anayasa|parlamentarizm yürütmek|1 (noun)|çalmak|uygulamak|açıklamak|araklamak|çekmek|dah etmek|icra etmek|olmak yürütülen|1 (noun)|plânlı yürütülmemek|1 (noun)|uykuda olmak yürütüm|1 (noun)|uygulama|infaz yürü|1 (noun)|yallah yürüyemeyen|1 (noun)|kucak çocuğu yürüyen|1 (noun)|marr|revan yürüyerek|1 (noun)|racil|yaya|yayan yürüyüşe çıkmak|1 (noun)|dolaşmaya yürüyüş|1 (noun)|reviş|seyir yüsret|1 (noun)|kolaylık yüus|1 (noun)|ümitsizlikler|kederler yüz|1 (noun)|100|c|kez|başta|alın|göz|burun|ağız|sima|çehre|surat|yüzey|satıh|cephe|utanma|sebebiyle|yan|taraf|?|vech|abdest|beniz|burka|cebin|çıray|çiray|didar|duluk|faça|lâvabo|mimik|navrak|önad|peyker|sıfat|suret|vecih|vücüh|yunak yüz akı ile çıkmak|1 (noun)|yüzünün akı ile çıkmak yüzakı|1 (noun)|masumiyet|temizlik|namus|namusluluk|başarı|beceri yüz akı|1 (noun)|onur yüzak|1 (noun)|masum|günahsız yüzbakımı|1 (noun)|makyaj yüzboyama|1 (noun)|makyaj yüz bulunca astar istemek|1 (noun)|yüz verince astar istemek yüzdeci|1 (noun)|komisyoncu yüzdelik|1 (noun)|yüzde yüzden|1 (noun)|bakarak yüzde|1 (noun)|yüzdelik|ağız yüzde yüz|1 (noun)|kuşkusuz|şüphesiz|muhakkak|bütünü|tamamı|tamamen|kesinlikle yüze çıkmak|1 (noun)|belirmek|şımarmak yüze gülmek|1 (noun)|sevimli yüze gülücü|1 (noun)|riyakâr|ikiyüzlü yüzergen|1 (noun)|adsorban yüzergezer|1 (noun)|tank|amfibi yüzerme|1 (noun)|yüze|adsorpsiyon yüzer top|1 (noun)|şamandıra yüzertop|1 (noun)|şamandıra yüze soğurma|1 (noun)|soğrumsama yüz etmek|1 (noun)|ısmarlamak yüzeylerin|1 (noun)|ara kesit yüzeyleşmek|1 (noun)|sathîleşmek|derinleşmemek yüzeyölçer|1 (noun)|planimetre yüzey|1 (noun)|satıh|yüz|arkeolog|üst|üzeri yüzeyselleştirme|1 (noun)|sathileşme|sathileştirme yüzeysel|1 (noun)|sathî|gelişigüzel|şöyle bir göz atmak|üstten|üstünkörü yüzey şekilleri|1 (noun)|engebeler|avarız yüze|1 (noun)|yüzerme yüzgeç|1 (noun)|sırt|sebuh yüzgeçsiz|1 (noun)|mırmır yüz kalıbı|1 (noun)|mask yüz kere|1 (noun)|defalarca yüz kızartıcı|1 (noun)|utandırıcı|utanılacak yüzlemece|1 (noun)|vicahen|vicahî yüzlenmek|1 (noun)|şımarmak yüzler|1 (noun)|hane|vücûh yüzleşme|1 (noun)|muvacehe yüzlüg|1 (noun)|soylu|dürüst|namuslu yüzlük|1 (noun)|yüzü yüzlü|1 (noun)|şımartılmış yüzlü yüzlü|1 (noun)|utanmadan|sıkılmadan yüzme havuzu|1 (noun)|spor yüzme kesesi|1 (noun)|balıklarda yüzmek|1 (noun)|kol|bacak|durmak|dalgalanmak yüz numara|1 (noun)|ayak yolu yüznumara|1 (noun)|ayakyolu|helâ|abdesthane|tuvalet|aralık yüz ölçümü|1 (noun)|mesaha|mesahaisathiye yüzsuyu|1 (noun)|abıru yüz suyu|1 (noun)|haysiyeti yüzsüzce|1 (noun)|utanmaz yüzsüzlük|1 (noun)|pişkinlik|utanmazlık yüzsüz|1 (noun)|utanmaz|sıkılmaz|çekinmez|arsız|ekti|kapıdan kovsan bacadan düşer|pek yüzlü|sırpat yüz tutmak|1 (noun)|yönelmek|başlamak yüzü açılmak|1 (noun)|güzelliği yüzü asık|1 (noun)|somurtkan|küskün yüzü asılmak|1 (noun)|somurtmak yüzücü|1 (noun)|karides|martı yüzü|1 (noun)|çehresi bozulmak|eşkıya gibi|kapanmak|kömürcü çırağına dönmek|üst|üzeri|yüzlük yüzü gözü açılmak|1 (noun)|sıkılmaz|çevresini yüzü gülmek|1 (noun)|temiz yüzü güzel olanın huyu güzel olur|1 (noun)|uyuşmaeğilimli yüzük|1 (noun)|belgü|mahfaza|mücevherat tamircisi|mücevherci|takı yüzü kızarmak|1 (noun)|utanmak yüzükoyun|1 (noun)|yüzüstü yüzük takmak|1 (noun)|nişanlanmak yüzük taşı|1 (noun)|akik yüzülmek|1 (noun)|sömürülmek yüzülmesi|1 (noun)|et ve et ürünleri işlemecisi yüzü mahkeme duvarı|1 (noun)|mahkeme duvarı yüzün|1 (noun)|alın yüzünden düşen bin parça olmak|1 (noun)|suratından düşen bin parça olmak yüzünden kan damlamak|1 (noun)|sapasağlam yüzünden|1 (noun)|sebebiyle|dolayı|dolayısıyla|elinden|hatırı için|nedeniyle yüzünde şeytan tüyü var|1 (noun)|sevimli|sıcak yüzüne bakamaz olmak|1 (noun)|utanç yüzüne bakmamak|1 (noun)|ilgilenmemek|darılmak|gücenmek yüzüne duramamak|1 (noun)|dayanamamak|kıramamak yüzüne gözüne bulaştırmak|1 (noun)|bozmak yüzüne gülmek|1 (noun)|alâkalanmak yüzüne kapanmak|1 (noun)|kapılar yüzüne kapanmak yüzünün akı ile çıkmak|1 (noun)|yüz akı ile çıkmak yüzünün derisi kalın|1 (noun)|utanması yüzünü yere getirmek|1 (noun)|utandırmak yüzü olmamak|1 (noun)|utanmak yüzü sıcak|1 (noun)|sevilen yüzü soğuk|1 (noun)|ürkütücü yüzüstü bırakmak|1 (noun)|yapayalnız|kimsesiz yüzüstü|1 (noun)|yüzükoyun yüzü yazılı kalmak|1 (noun)|kullanılmak yüzü yok|1 (noun)|utanıyor yüz verince astar istemek|1 (noun)|yüz bulunca astar istemek yüz vermek|1 (noun)|ilgi|şımartmak yüz vermemek|1 (noun)|önemsemek yüzyıl|1 (noun)|asır|çağ|101-200|yy. yüzyıllarca|1 (noun)|asırlarca yüzyıllık|1 (noun)|asırdide|asırlık|seküler yüz yüze gelmek|1 (noun)|karşılaşmak yvbd|1 (noun)|yüksek düzey veri bağlantısı denetimi zaaf|1 (noun)|düşkünlük|dayanamama|eksiklik|yetersizlik|zayıflık|melal zabın|1 (noun)|yoksul|şaşkın|miskin zabıta|1 (noun)|kolluk|polis|gergöz zabıt kâtibi|1 (noun)|tutanakçı zabıtname|1 (noun)|tutanak zabıt|1 (noun)|zapt|tutanak|mazbata|tutmak zabitan|1 (noun)|subaylar|zabitler zabitler|1 (noun)|zabitan zabit|1 (noun)|subay|gergöz|tedan|yeşillim zabtiye|1 (noun)|zaptiye memuru zabyan|1 (noun)|ağaç zaby|1 (noun)|geyik|karaca zabzab|1 (noun)|men\'etmek|hastalık zacir|1 (noun)|alıkoyan za'c|1 (noun)|koparmak zaçyağı|1 (noun)|karaboya zâde|1 (noun)|evlâd zadegân|1 (noun)|soylular|aristokrasi zadegî|1 (noun)|zadelik zadelik|1 (noun)|zadegî zaden|1 (noun)|doğurmak zade|1 (noun)|oğul|evlât|doğmuş zaferler|1 (noun)|fütuhat zafer takı|1 (noun)|tak-ı zafer|yengi takı zafer|1 (noun)|utku|cingü|fevz|güneş|nusret|yengi za'f-ı suri|1 (noun)|arıksayış zafiyet|1 (noun)|dermansızlık|arıklık|zayıflık|güçsüzlük zafran|1 (noun)|safran zağarlık|1 (noun)|köpeklik zağcı|1 (noun)|bileyici zağcılık|1 (noun)|bileyicilik zağ|1 (noun)|kılağı zağlama|1 (noun)|kılağılama zağlamak|1 (noun)|kılağılamak zağlanma|1 (noun)|kılağılanma zağlanmak|1 (noun)|kılağılanmak zağlı|1 (noun)|kılağılı|kılağılanmış|keskin|besili|şişman zâhib|1 (noun)|giden|gidici zahir|1 (noun)|açık|belli|görünüş|kuşkusuz|elbette|şüphesiz|anlaşılan|meğer|destekleyen|parlak|coşmuş|taşkın|destekleyici|yardımcı|galiba|zannederim zahirde|1 (noun)|görünüşte zahire|1 (noun)|aşlık zahireler|1 (noun)|gallât zahiren|1 (noun)|görünüşte zahirî|1 (noun)|görünen|görünürdeki|yapmacık zahiri|1 (noun)|yapmacık|sözde|peyda zâhiri|1 (noun)|yapmacıktan zahmet çekmek|1 (noun)|zorluklar zahmet etmek|1 (noun)|yorulmak zahmetli|1 (noun)|yorucu|sıkıntılı|eziyetli|güç|emekli zahmet|1 (noun)|sıkıntı|güçlük|yorgunluk|eziyet|meşakkat|zorluk|rahatsızlık|çile|tar|terim zahmetsiz|1 (noun)|emeksiz|eziyetsiz|kolay|sıkıntısız zahmetsiz rahmet olmaz|1 (noun)|sıkıntı zahm|1 (noun)|yara zâid|1 (noun)|artan|eklenen zail|1 (noun)|savulan zait|1 (noun)|artıran|çoğaltan|gereksiz|artı zâkir|1 (noun)|zikreden zakkumgillerden|1 (noun)|cezayir menekşesi|zakkum zakkumgiller|1 (noun)|zakkum zakkumlaşmak|1 (noun)|acılaşmak zakkum|1 (noun)|zakkumgillerden|ağı ağacı|ağı çiçeği|zakkumgiller zalâm|1 (noun)|karanlık zaleme|1 (noun)|zalimler zalimane|1 (noun)|acımasızca|zalimce zalimce|1 (noun)|acımasızca|zalimane zalim|1 (noun)|kıyıcı|zulmeden|gaddar|zulmedici|bîaman|cehennem zebanisi|cellât|kâfir|katı|kıyak|kitapsız|moskof zalimler|1 (noun)|zaleme zalimlik|1 (noun)|acımasızlık|kıyıcılık|cellâtlık|hunharlık zaman almak|1 (noun)|sürmek zamana|1 (noun)|sıralı|sırasız zaman aşımı|1 (noun)|müruruzaman zamanaşımı|1 (noun)|süreaşımı zaman bilimi|1 (noun)|kronoloji zaman bilimsel|1 (noun)|kronolojik zaman damgası|1 (noun)|üretildiği|değiştirildiği|gönderildiği zamandaşçılık|1 (noun)|simultanéisme zaman dizini|1 (noun)|kronoloji|tutulmaları zamane adamı|1 (noun)|günün adamı zamane|1 (noun)|çağ|devir|hin zamane çocuğu|1 (noun)|çokbilmiş zamanı geçirmek|1 (noun)|oyalanmak zamanımızda|1 (noun)|suyu getiren de bir, testiyi kıran da zamanında|1 (noun)|eskiden|bir zamanlar|vaktiyle zamanı|1 (noun)|yerinde zamankatı|1 (noun)|eratheme zaman kazanmak|1 (noun)|vakit kazanmak zamanla|1 (noun)|giderek zamanlama|1 (noun)|tayming zamansız|1 (noun)|vakitsiz|gerekli gereksiz|mevsimli mevsimsiz zaman|1 (noun)|vakit|çağ|mevsim|devir|dönem|sürev|dehr|rüzgâr|ahit|avan|birinci|bödge|bugün|çağrışım|çekim ekleri|dakika|dem|devran|gönüllülük|gün|hengâm|hin|ilk|israf|ortam|rûz|ruzgar|saat zaman zaman|1 (noun)|bazen zam|1 (noun)|artırım|bindirim|katma|artırma zamazingo|1 (noun)|zımbırtı|dost|metres zambakgillerden|1 (noun)|acı çiğdem|ada soğanı|akçöpleme|akzambak|aspidistra|avize ağacı|çiğdem|çiriş otu|inci çiçeği|kuşkonmaz|lâle|pırasa|saparna|sarımsak|sarısabır|soğan|sümbül|sümbülteber|tükürük otu|zambak zambakgiller|1 (noun)|lâle|soğan|çiğdem|pırasa|tek çenekliler zambak|1 (noun)|zambakgillerden|zanbak|lilyana|soğan|top zambak zambiya|1 (noun)|tanzanya|malavi|mozambik|zimbabve|botsvana zambur|1 (noun)|kambur zambur zamir|1 (noun)|iç|kişi|özlük|gösterme|adıl|içyüz|iç yüz|kelime türü|söz bölükleri zamk ağacı|1 (noun)|akasya|zamk akasyası zamk|1 (noun)|akasya|kitre|kağıt|koloidal zamk akasyası|1 (noun)|zamk ağacı zamkıarabî|1 (noun)|arap zamkı zamkinos|1 (noun)|dost|metres|kaçma|zımbırtı zamkinos etmek|1 (noun)|kaçmak|savuşmak zamlı|1 (noun)|bindirimli zamme|1 (noun)|ötre zammetmek|1 (noun)|katmak zampara|1 (noun)|çapkın|abu|kadıncıl|zendost zamparalık|1 (noun)|çapkınlık|zendostluk zanaatçılık|1 (noun)|zanaatkârlık zanaatçı|1 (noun)|zanaatkâr|ahilik zanaatkârlık|1 (noun)|zanaatçılık zanaatkâr|1 (noun)|zanaatçı zanaat|1 (noun)|sınaat|sanat zanbak|1 (noun)|zambak zangaç|1 (noun)|topal zangırdamak|1 (noun)|zıngıldamak|zıngırdamak zango|1 (noun)|mincane|sarı fındık|sarı yağlı zank taşı|1 (noun)|palandız zanlı|1 (noun)|sanık zannederim|1 (noun)|zahir zannedilmek|1 (noun)|sanılmak zannetmek|1 (noun)|sanmak|öyle gelmek|sanısına kapılmak|zanneylemek zannetme|1 (noun)|zehap zannettirmek|1 (noun)|sandırmak zanneylemek|1 (noun)|zannetmek zannına düşmek|1 (noun)|sanmak zan|1 (noun)|sanı|sanma zaparta|1 (noun)|saparta zaping|1 (noun)|geçgeç zappino|1 (noun)|geçgeç zapt etmek|1 (noun)|tutmak|anlamak|kavramak zaptiye memuru|1 (noun)|zabtiye zapt|1 (noun)|tutma|zabıt|azgın zapturabt|1 (noun)|zapturapt zapturab|1 (noun)|zapturapt zapturapt|1 (noun)|disiplin|düzence|düzenbağı|sıkı düzen|zapturab|zapturabt zarafet|1 (noun)|zariflik|incelik|güzellik zarara sokmak|1 (noun)|zarar vermek zarara|1 (noun)|yanmak zarar|1 (noun)|dokunca|ziyan|mazarrat|beis|cereme|dost kazığı|hüsran|muhatara|pert|yıkın|yutluk|zayi zarar etmek|1 (noun)|yitirmek zararlı|1 (noun)|dokuncalı|muzır|tahripkâr|almak|işler becermek|kötü|olumsuz|pis zararsız|1 (noun)|dokuncasız|ehven|kuzu postuna bürünmek zararsızlık|1 (noun)|dokuncasızlık zarar vermek|1 (noun)|zarara sokmak zar|1 (noun)|car|cidar|çeper zarcı|1 (noun)|kumarcı zarfçılık|1 (noun)|papelcilik zarfçı|1 (noun)|papelci zarffiil|1 (noun)|gerundium zarf-fiil|1 (noun)|ulaç|durum ulacı|gerundium|hâl ulacı|sıla sıygası zarfında|1 (noun)|süresince|içinde zarf|1 (noun)|kap|kılıf|sarma|yer|ölçü|nitelik|fiili|belirteç|aktar|kelime türü|ön vurgu|söz bölükleri zarfları|1 (noun)|ıslatıcı zarflı|1 (noun)|mazruf zargana|1 (noun)|uskumrumsugillerden|uzun zar gibi|1 (noun)|saydam zarılık|1 (noun)|feryat|figan zarıncımak|1 (noun)|ağlayıp|sızlamak zarını bozmak|1 (noun)|yenilmesini|zar kesmek zarifane|1 (noun)|zarifçe zarifçe|1 (noun)|hoşça|güzelce|zarifane zarif|1 (noun)|çekicilik|biçim|görünüş|beğenilen|ince|albenili|ceylân|gülendam|hayal gibi|kostak|kostaklanmak|oya gibi|şık|tereçe|yepelek|yinçke zariflik|1 (noun)|incelik|zarafet|baha|zerafet zari zari|1 (noun)|inleyerek zar kanatlılar|1 (noun)|arı zarkanatlılardan|1 (noun)|arı|balarısı|kırmızböceği zar kesmek|1 (noun)|zarını bozmak zarp|1 (noun)|darp|güçlü|çarpma zartalos|1 (noun)|yellenmek zarta|1 (noun)|yellenme zartayı çekmek|1 (noun)|ölmek zart zurt|1 (noun)|zurt zaruret|1 (noun)|gereklilik|sıkıntı|yoksulluk|mecburiyet|zorunluluk|zorunluk|fakirlik|mefkaret zarurî|1 (noun)|zorunlu|mecburî|gerekli zar zor|1 (noun)|güçlükle|zorla zaten|1 (noun)|doğrusu|aslında|esasen|kendiliğinden|hem|zatî zati|1 (noun)|esasen zatî|1 (noun)|kişisel|özel|zaten|özünlü zat|1 (noun)|kimse|kişi|kendi|öz|şahıs|ferd|nefs|cevher|esas|sayılan|özlük zatlar|1 (noun)|zevat zatülcenp|1 (noun)|satlıcan|ateş|titreme zatülkürsi|1 (noun)|altıkardeş zatüre|1 (noun)|zatürre zatürree|1 (noun)|sancı|batar zatürre|1 (noun)|sancı|batar|zatüre zavallılık|1 (noun)|bîçarelik zavallı|1 (noun)|mutsuz|âciz|allahlık|beli bükük|boynu bükük|eli ermez gücü yetmez|eline vur ekmeğini ağzından al|fakir|fukara|fülûsüahmere muhtaç|gariban|garip|garip garip|ihtiyarcık|kanayaklı|kutsuz|melül|miskin|naçar|perişan zâviye|1 (noun)|bucak zaviye|1 (noun)|köşe|anlayış|görüş|açı zâviyenişin|1 (noun)|derviş zaviyevî|1 (noun)|açısal zavurt|1 (noun)|avurt zavurt etmek zayıf düşmek|1 (noun)|zayıflamak|güçsüzleşmek|cılızlaşmak zayıflama|1 (noun)|hastalık zayıflamak|1 (noun)|cılızlaşmak|daralmak|düdük gibi kalmak|incelmek|kağşamak|kilo vermek|kurumak|telesimek|vücuttan düşmek|zayıf düşmek|zebunlaşmak zayıflamış|1 (noun)|ölgün zayıflar|1 (noun)|aceze zayıflatır|1 (noun)|ak gün ağartır, kara gün karartır zayıflatmak|1 (noun)|eritmek|kurutmak|taksîr|taksîre zayıflık|1 (noun)|arıklık|çirozluk|ihtiyarlık|tor|zaaf|zafiyet zayıf nahif|1 (noun)|nahif zayıf|1 (noun)|sıska|cılız|arık|sağlamlığı|yeteneksiz|önemli|enerjisi|etkisi|eti|güçsüz|kuvvetsiz|yetersiz|kötü|çelimsiz|algın|argın|cırboğa|çelik gibi|çerden çöpten|çöp gibi|debil|eğnez|enez|etsiz|fasulye sırığı gibi|fırın süpürgesi|hıra|ince|ince yapılı|kafes gibi|kaldırım kargası|kansız cansız|kara maşa|kavrulmak|kıl kuyruk|kılkuyruk|kikirik|lâgar|meryem ana kandili gibi|nahif|sönük|süzük|tıfıl|tığ gibi|toruk|tüy sıklet|yağsız|yanuç|yavri|zebun zayıf yerinden yakalamak|1 (noun)|güçsüz zayiat|1 (noun)|yitikler|kayıplar|yitik zayiçe|1 (noun)|yıldızların zayi etmek|1 (noun)|yitirmek|kaybetmek zayi olmak|1 (noun)|yitmek|kaybolmak zayi|1 (noun)|yitik|kayıp|mahvolmuş|yararsız|boş|kaybolma|yitme|yitmiş|zarar|ziyan|yitim z|1 (noun)|diş eti damak ünsüzü|ıslıklı ünsüz|tonlu ünsüz zeamet|1 (noun)|tımar|pervane zeban|1 (noun)|dil|lisan zeba­n|1 (noun)|dil|lisan|lügat|lehçe zebani|1 (noun)|zebella zebanî|1 (noun)|zebellâ zebanzet|1 (noun)|söylenen zebella|1 (noun)|zebani zebellâ|1 (noun)|zebanî zebercet|1 (noun)|krizolit zebun|1 (noun)|güçsüz|zayıf|âciz|argın|düşkün zebun kalmak|1 (noun)|güçsüz zebunküşlük|1 (noun)|düşkünezenlik zebunlaşmak|1 (noun)|zayıflamak zebur|1 (noun)|mezmurlar|davut'un mezmurları|kitapsız zecir|1 (noun)|yaptırmama|yasaklama|zorlama zecren|1 (noun)|zorlayarak|yasaklayarak|zorla zecrî|1 (noun)|zorlayıcı|zorlayan|yasaklayan zedelemek|1 (noun)|berelemek|örselemek zedelenmek|1 (noun)|vurma|çarpma|ezilmek|bılkımak zedelenmemiş|1 (noun)|zedesiz zedelenmiş|1 (noun)|sıyrık|zedeli zedeli|1 (noun)|zedelenmiş zedesiz|1 (noun)|zedelenmemiş zed|1 (noun)|vurma|dövme zeet|1 (noun)|akşam zefir|1 (noun)|çizgili zehaba kapılmak|1 (noun)|vesveselenmek zehap|1 (noun)|sanma|sanı|zannetme|gitme|uzaklaşma zehir|1 (noun)|acı|keder|sıkıntı|ağı|sem|ağu|kibrit suyu|ot|zıkkım zehir etmek|1 (noun)|zehretmek zehir gibi|1 (noun)|usta|üstün zehir kesilmek|1 (noun)|ümitsizlik zehirleme|1 (noun)|ağılama zehirlemek|1 (noun)|ağılamak|otalamak zehirlenmek|1 (noun)|ağılanmak zehirlenme|1 (noun)|yılan zehirlenmiş|1 (noun)|mesmum zehirle|1 (noun)|toksikoloji zehirli|1 (noun)|ağulu|ağılı|su baldıranı zehir olmak|1 (noun)|üzülmek|bunalmak zehirsiz|1 (noun)|boa|piton zehir zıkkım|1 (noun)|acı zehretmek|1 (noun)|bunaltmak|sıkmak|üzmek|zehir etmek zekâ|1 (noun)|anlak|dirayet|zeyreklik|feraset|anlayış|kafa|yaratıcı|yaratmak|zekâvet zeka|1 (noun)|böğüş|iz'an zekâi|1 (noun)|zekasal zekâlı|1 (noun)|zeki zekasal|1 (noun)|zekâi zekât|1 (noun)|müslümanlıkta|zekat zekât vermek|1 (noun)|müslümanlıkta zekat|1 (noun)|zekât zekâvet|1 (noun)|zeyreklik|zekâ zeker|1 (noun)|kamış zeki|1 (noun)|anlama|anlak|zeyrek|varışlı|akıllı|anlaklı|anlayışlı|ateş gibi|ayık|bitirim|cin|cin fikirli|çok bilmiş|çokbilmiş|fatîn|fehîm|sofistike|şehamet|şehim|uslu|uyanık|zekâlı zekice|1 (noun)|gözleri fıldır fıldır etmek zel|1 (noun)|çerçöp zelil|1 (noun)|aşağılanan|horgörülen zelil etmek|1 (noun)|aşağılamak zelil olmak|1 (noun)|aşağılanmak zelve|1 (noun)|zilve zelzele|1 (noun)|deprem zemberek gibi|1 (noun)|birdenbire|âniden zemberek otu|1 (noun)|atkuyruğu zemberek|1 (noun)|yay zembil|1 (noun)|kazevi zembil otu|1 (noun)|buğdaygillerden zembilotu|1 (noun)|buğdaygillerden zemheri|1 (noun)|kara kış zeminde|1 (noun)|konuda zemin|1 (noun)|kumaş|yeryüzü|taban|döşeme|yer|halı|temel|dayanak|dünya zemin ve zamana uygun|1 (noun)|konuya zemmetmek|1 (noun)|kınamak|kötülemek|yermek|çekiştirmek zem|1 (noun)|yerme|yergi|kötüleme zemzemle yıkanmış|1 (noun)|günahsız zemzemle yıkanmış olmak|1 (noun)|biri zemzem suyu|1 (noun)|zemzem zemzem|1 (noun)|zemzem suyu zencefilgillerden|1 (noun)|havlıcan|kakule|zencefil|zerdeçal zencefilgiller|1 (noun)|zencefil|kakule zencefil|1 (noun)|zencefilgillerden|bahar|baharat|zencefilgiller zencerf|1 (noun)|zincifre zencir|1 (noun)|zincir zenci|1 (noun)|siyahî|fellâh|arap|siyah|siyahi|kara derili|fellah|gündüz feneri zendostluk|1 (noun)|zamparalık zendost|1 (noun)|zampara|kadıncıl zengillik|1 (noun)|baysin zengince|1 (noun)|hâli vakti yerinde zengin erki|1 (noun)|plutokrasi|erkin|pulutokrasi zengin|1 (noun)|gösterişli|parası|varlıklı|verimli|varsıl|akbay|atlığ|barlı|bay|bayıtmış|bayraç|bey|gani|gönç|kemeri dolu olmak|kibar|maldar|paralıca|servet sahibi|tonlu|varan|variyetli|varlı|yağlı zenginin azğını, kürk giyer yaz günü|1 (noun)|para zenginin iki dünyası da mamurdur|1 (noun)|yoksullara zenginle|1 (noun)|devletliye dokun geç, fukaradan sakın geç|düşenin dostu olmaz zenginlemek|1 (noun)|palazlamak zenginleşmek|1 (noun)|baylanmak|mallanmak|palazlanmak|yükünü tutmak zenginleşmiş|1 (noun)|baya zenginleştiği|1 (noun)|gelişme zenginleştirmek|1 (noun)|abat etmek|abat eylemek zenginliğe|1 (noun)|allah verince kimin oğlu, kimin kızı demez zenginliği|1 (noun)|boyuma göre boy buldum, huyuma göre huy bulamadım zenginlik|1 (noun)|varlıklılık|varsıllık|www.saglikli-yasamak.com[http://www.saglikli-yasamak.com]|bay|baylanlık|bol bolamat|donat|gına|kudret|mal malamatı örter|servet|variyet|varlıg|varlık|yesâr zengin silkinse fakir bay olur|1 (noun)|zengin zen|1 (noun)|kadın zenne|1 (noun)|kadın|avrat zeplin|1 (noun)|hava gemisi zerafet|1 (noun)|zariflik|incelik|bosum zer|1 (noun)|altın zeravent|1 (noun)|ikiçeneklilerden|kabakulak otu|karaasma|kurtluca|lohusa otu|meşecik zerdeçal|1 (noun)|zencefilgillerden|hint safranı zerdeva|1 (noun)|ağaç sansarı zerdüşti|1 (noun)|mecusi zerdüştî|1 (noun)|mecusî zere|1 (noun)|buğday zeri|1 (noun)|ekme|ekim zerk etmek|1 (noun)|içitmek zerk|1 (noun)|içitme|içitim|içtime|içtim zerre kadar|1 (noun)|hiç zerre|1 (noun)|molekül|tozan|çıngı zerrinkadeh|1 (noun)|nergis zerrin|1 (noun)|sarı|fulya|parlak|nergis zerrişte|1 (noun)|sırma zerzevatçılık|1 (noun)|sebzecilık|sebzecilik zerzevatçı|1 (noun)|sebzeci zerzevat|1 (noun)|sebze|göveri|göverti|sebzevat|küçük zevahir|1 (noun)|görünüm|dışyüz|görünür|görünüş zevahiri kurtarmak|1 (noun)|görünüşü kurtarmak zevaid|1 (noun)|fazlalıklar|ziyadeler zevale yüz tutmak|1 (noun)|bozulmaya|alçalmaya|dönelmek zevalsiz|1 (noun)|kalımlı|bitmeyen zeval|1 (noun)|suç|kabahat|sorumluluk|mesuliyet|bozulma|öğle|düşkünlük|gün dikilmesi zeval vermemek|1 (noun)|korumak zevat|1 (noun)|kişiler|zatlar zevce|1 (noun)|karı|eş|refika|partner|hatun zevcelik|1 (noun)|karılık|eşlik zevc|1 (noun)|eren|izdivâc zevç|1 (noun)|koca|eş|refik zevdeli|1 (noun)|sevdalı|aşık zeveban|1 (noun)|erime|ergime zeveban etmek|1 (noun)|erimek zevk etmek|1 (noun)|eğlenmek zevke|1 (noun)|uymak zevk|1 (noun)|haz|beğeni|tat|lezzet|eğlence|tadım|başında kavak yeli esmek|çırganış|gusto|kâm|keyif|sefa|tabiat zevki|1 (noun)|hazcılık|maymun iştahlı zevklenme|1 (noun)|haz zevklenmek|1 (noun)|hoşlanmak|eğlenmek zevkli|1 (noun)|beğenilen|beğenili|leziz|lezzetli zevkli gelmek|1 (noun)|hoşlanmak zevksiz|1 (noun)|beğenilmeyen|kaba|paçoz|tadı tuzu yok|tatı tuzu yok zevkusefa|1 (noun)|eğlenme|eğlence zevküsefa|1 (noun)|eğlenme|eğlence zevrak|1 (noun)|kayık zevzek|1 (noun)|geveze|tatsız zevzeklenme|1 (noun)|gevezelenme zevzeklik|1 (noun)|gevezelik|herze zeybek|1 (noun)|efe|zeybek havası zeybek havası|1 (noun)|zeybek zeyil|1 (noun)|ek|katkı|ulama zeyilname|1 (noun)|ekçe zeyrek|1 (noun)|anlayışlı|uyanık|zeki|erâbet zeyreklik|1 (noun)|anlayışlı|zekâ|zekâvet zeytingillerden|1 (noun)|dişbudak|kurtbağrı|leylâk|yasemin|zeytin zeytingiller|1 (noun)|zeytin|leylâk|dişbudak zeytinimsi|1 (noun)|kartopu zeytinin|1 (noun)|pirina zeytinsi|1 (noun)|karabiber zeytinsi meyve|1 (noun)|erik|kiraz|kayısı zeytinyağı gibi üste çıkmak|1 (noun)|üste çıkmak zeytinyağı|1 (noun)|hibeş|lök|tarator zeytin|1 (noun)|zeytingillerden|katık|pizza|zeytingiller zıbarmak|1 (noun)|gebermek|uyumak|ölmek|sızmak zıbıdı|1 (noun)|çelimsiz zıddiyet|1 (noun)|karşıtlık|sevişmezlik|geçimsizlik|çekememezlik zıh|1 (noun)|yaka zıkkımlanmak|1 (noun)|çorlanmak zıkkım|1 (noun)|zehir|ağı zılgıt|1 (noun)|azarlama|korkutma|çıkışma|gözdağı|çıkık zılgıt çekmek|1 (noun)|azarlamak|paylamak|çıkışmak zılgıt vermek|1 (noun)|korkutmak|çıkışmak|azarlamak zıll|1 (noun)|gölge|perde|koruma zımba|1 (noun)|delgeç|mukavva|delecek zımbalamak|1 (noun)|bıçaklamak|öldürmek zımbırtı|1 (noun)|zamazingo|zamkinos zımnen|1 (noun)|dolayısıyla|dolaylıca|örtülü|kapalıca|dolayısiyle zımnında|1 (noun)|dolayısıyla|için zımnî|1 (noun)|gizli|içerik zımpara kâğıdı|1 (noun)|maden zıngadak|1 (noun)|oturmak zıngıldamak|1 (noun)|zangırdamak zıngırdamak|1 (noun)|zangırdamak zıngırdatmak|1 (noun)|titremek zıpçık|1 (noun)|bilye|bilez zıpçıktı|1 (noun)|türedi|görgüsüz zıpır|1 (noun)|delişmen|zırtapoz zıpırlık|1 (noun)|delişmenlik zıpkın|1 (noun)|kakıç zıplamak|1 (noun)|sıçramak|çıvmak|galgamak zıplatmak|1 (noun)|hoplatmak|sıçratmak zıplayarak|1 (noun)|zıp zıp zıplaya zıplaya|1 (noun)|sıçrayarak zıppadak|1 (noun)|beklenilmeyen zıpzıp|1 (noun)|bilye zıp zıp|1 (noun)|zıplayarak zıravut|1 (noun)|kocaman zırdeli|1 (noun)|çılgın zırh|1 (noun)|kılıç|afşın|afşin|apçın|cebe|çokal|demirağ|opçın|pusat|yarağ zırhlı|1 (noun)|panzer zırıldamak|1 (noun)|zırıldanmak|zırlamak zırıldanmak|1 (noun)|zırıldamak zırıltı|1 (noun)|geçimsizlik zırıl zırıl|1 (noun)|bolca zırlamak|1 (noun)|zırıldamak zırnık|1 (noun)|arsenik|sıçanotu zırtapoz|1 (noun)|delişmen|zıpır|utanmaz|saygısız|hayta zırtapozluk|1 (noun)|delişmenlik zırt fırt|1 (noun)|süreklice zırt kaba kâğıt|1 (noun)|cart kaba kâğıt zırtlak|1 (noun)|yavan|tatsız zırt pırt|1 (noun)|uygunsuzca|durmaksızın zırvalamak|1 (noun)|saçmalamak|cozutmak zırva|1 (noun)|saçma|boş|absürt zırzop|1 (noun)|delişmen zıt anlamlı|1 (noun)|karşıt anlamlı zıtanlamlı|1 (noun)|karşıtanlamlı zıt|1 (noun)|karşıt|ters|aksi|aleyh|antagonist|karşı|kontrast|muhtelif|uyumsuz zıtlanmak|1 (noun)|ters|zıtlaşmak zıtlaşmak|1 (noun)|zıtlanmak zıtlık|1 (noun)|karşıtlık|aksilik|kontrast zıtmadde|1 (noun)|karşıt özdek zıttı|1 (noun)|aksi zıvanadan çıkarmak|1 (noun)|sinirlendirmek|öfkelendirmek zıvanadan çıkmak|1 (noun)|öfkelenmek zıvanasız|1 (noun)|kaçık|delişmen zıya|1 (noun)|kayıp|yitim|kaybolma|yitme zıynak|1 (noun)|kaygan zıypak|1 (noun)|kaygan zifaf|1 (noun)|gerdek zifin|1 (noun)|sarıağı zifir|1 (noun)|karanlık zifos atmak|1 (noun)|sataşmak zifos|1 (noun)|yararsız|boş ziftinmek|1 (noun)|siftinmek zift|1 (noun)|katı|siyah|karasakız ziftlenmek|1 (noun)|yemek zigon sehpa|1 (noun)|zigon zigon|1 (noun)|zigon sehpa zigot|1 (noun)|dölgöze zihaf|1 (noun)|kısaltma|kısaltım zihayat|1 (noun)|canlı|neşeli|dinç zihin|1 (noun)|anlayış|kavrayış|yaşantıları|bellek|hafıza|bilinç|dimağ|an|entelekt|hatır|kafa zihince|1 (noun)|zihnen zihinden|1 (noun)|kafadan|zihnen zihinli|1 (noun)|zihnen zihinsel|1 (noun)|zihnî zihnen|1 (noun)|zihince|zihinden|zihinli|fikren zihni açılmak|1 (noun)|kavrayışı zihni|1 (noun)|kafa dinlemek zihnini oynatmak|1 (noun)|çıldırmak|delirmek zihniye|1 (noun)|anlıkçılık|entelektüalizm zihniyet|1 (noun)|anlayış|düşünce|düşünüş|kafa|mantalite zihnî|1 (noun)|zihinsel zikıymet|1 (noun)|değerli|kıymetli zikir|1 (noun)|anma|söyleme zikreden|1 (noun)|zâkir zikredilen|1 (noun)|mezkûr zikretmek|1 (noun)|anmak|belirtmek|söylemek|birlemek|çelmek zikri geçmek|1 (noun)|anılmak zikrolunan|1 (noun)|mezkûr zikrolunmak|1 (noun)|söylenmek zikzak|1 (noun)|istikrarsızlık|karşılıklı zillet|1 (noun)|alçalma|alçaltı zilli bebek|1 (noun)|dalkavuk|şakşakçı zilli|1 (noun)|edepsiz zilli maşa|1 (noun)|edepsiz|şirret zilsiz oynamak|1 (noun)|zil takıp oynamak zil takıp oynamak|1 (noun)|zilsiz oynamak zil|1 (noun)|uyarmak|çıngırak|mehterhane|vurma çalgılar zilve|1 (noun)|zelve zilyet|1 (noun)|eldeci zimamdar|1 (noun)|yönetici zimbabve|1 (noun)|zambiya zimmet|1 (noun)|yolsuzluk zimmî|1 (noun)|yahudiler zincifre|1 (noun)|zencerf zincirden boşanmak|1 (noun)|delice zincirlemek|1 (noun)|kösmek zincirleme|1 (noun)|müteselsil|teselsül zincir|1 (noun)|pranga|zencir zindan etmek|1 (noun)|huzursuz|rahatsız zindan olmak|1 (noun)|yaşanmaz|huzursuz|rahatsız zinde|1 (noun)|dinç|canlı|diri|sağlam|asan|dimdik zinde kuvvet|1 (noun)|güçlü|donanımlı|yıpranmamış zindelik|1 (noun)|dinçlilik|canlılık|sağlamlık|dinçlik|yaşıl zinhar|1 (noun)|sakın|asla|olmasın!|kesinlikle ziraatçılık|1 (noun)|tarımcılık ziraatçı|1 (noun)|tarımcı|çiftçi ziraat mühendisi|1 (noun)|imalatını ziraat|1 (noun)|tarım|çiftçilik|tarıng zira|1 (noun)|çünkü zirai sulamacı|1 (noun)|bakım ziraî|1 (noun)|tarımsal ziraks|1 (noun)|kuruçekim zir|1 (noun)|alt|aşağı zirkon|1 (noun)|sarı|yeşil|katı|zr zirkonyum|1 (noun)|22|25 zirve|1 (noun)|doruk|tepe|belik|dora|doru|erzene|şahika|toruk zirzop|1 (noun)|delişmen|saygısız|serkeş zirzoplaşmak|1 (noun)|uygunsuz zirzopluk etmek|1 (noun)|uygunsuz ziyadar|1 (noun)|aydınlık|parlak|ziyalı|aydın ziyade|1 (noun)|çok|çoğalma|artma|fazla ziyadeler|1 (noun)|zevaid ziyadeleşme|1 (noun)|fazlalaşma ziyadeleşmek|1 (noun)|fazlalaşmak ziyadesiyle|1 (noun)|fazlasıyla|olağandan ziyafet çekmek|1 (noun)|içirip ziyafet|1 (noun)|şölen|toy|maide|mürüvvet ziya|1 (noun)|ışık|aydınlık|nur|çıtırkı ziyalı|1 (noun)|ziyadar ziyan etmek|1 (noun)|yersiz ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur|1 (noun)|kaçan balık büyük olur ziyansız|1 (noun)|dokunmaz ziyan|1 (noun)|zarar|hüsran|muhatara|zayi ziyan zebil olmak|1 (noun)|boşuna ziyaretçi|1 (noun)|görüşmeci ziyarete|1 (noun)|aramak ziyaret etmek|1 (noun)|görüşmek ziyaret|1 (noun)|görüşme ziyasız|1 (noun)|ışıksız|karanlık ziynet|1 (noun)|süs|bezek|beder|piraye|yazal zn|1 (noun)|çinko zodyak|1 (noun)|boğa|ikizler|yengeç|aslan|başak|terazi|akrep|yay|oğlak|kova|burçlar kuşağı zodyakta|1 (noun)|terazi zokayı yutmak|1 (noun)|aldatılmak zona|1 (noun)|deride zoolog|1 (noun)|tarım|zooloji uzmanı|hayvan bilimci zooloji|1 (noun)|biyolojinin|görev|hayvan bilimi|hayvanat zooloji uzmanı|1 (noun)|zoolog zora gelememek|1 (noun)|baskıya katlanamamak zoraki|1 (noun)|zorla|cebren|gıcırı bükme zor alım|1 (noun)|müsadere zoralım|1 (noun)|müsadere zorbalık|1 (noun)|müstebitlik|ceberut|tagallüp|tahakküm zorba|1 (noun)|müstebit|mütegallibe|despot|diktatör|ali kıran baş kesen|cebbar|ceberut|derebeyi|eli sopalı|kefenci zor belâ|1 (noun)|güçlükle zorbilim|1 (noun)|cebir zorla güzellik olmaz|1 (noun)|kişiye zorla|1 (noun)|istemeyerek|zoraki|cebren|zecren|metazori|gaspetmek|gücü gücüne|gücün|ıkıl ıkıl|kafasına vura vura|mecburen|tıkmak|yaka paça|zar zor|zor zorlamak|1 (noun)|açılması|kırılması|üstelemek|cebretmek|icbar etmek|ilca etmek|mecbur etmek|mecbur tutmak|sıkınmak|sıkıştırmak|sıkmak|tazyik etmek|yakasına çökmek|yakasına sarılmak|yırtmak|yüklenmek zorlamasız|1 (noun)|kolay|içten zorlamaya|1 (noun)|özgür zorlama|1 (noun)|zecir|cebrî|icbar|ilca|tazyik zorlanımlık|1 (noun)|compulsiveness zorlanmak|1 (noun)|solumak zorlanmış|1 (noun)|muztar zorlansa|1 (noun)|taş çatlasa zorlaşmak|1 (noun)|güçleşmek|ağırlaşmak|daralmak|müşkülleşmek zorlaştırma|1 (noun)|işkâl zorlaştırmak|1 (noun)|güçleştirmek|işkâl etmek zorlayan|1 (noun)|kahir|kastırıcı|mücbir|zecrî|zorlayıcı zorlayarak|1 (noun)|gücü gücüne|zecren zorlayıcı|1 (noun)|zorlayan|mücbir|cebbar|zecrî zorlayış|1 (noun)|cebir zorluk|1 (noun)|güçlük|darı|külfet|meşakkat|meşekkat|müşkül|müşkülât çekmek|susatmak|zahmet zorlukla|1 (noun)|güçlükle|güç|güç belâ|zoru zoruna zorluklar|1 (noun)|müşkülât|zahmet çekmek zorlu|1 (noun)|kuvvetli|şiddetli|güçlü|kavi|zor|alevlenmek|çaba|çekişmeli|dayanıklı|kızgın|kızışmak|satvet|sıkı|yeğin zorsunmak|1 (noun)|yüksünmek zortlamak|1 (noun)|davranmak|abartmak zorunluk|1 (noun)|mecburiyet|zaruret|ıstırar|zorunluluk zorunluluk|1 (noun)|zorunluk|ezim|ıstırar|mecburiyet|zaruret|zor zorunlu|1 (noun)|zarurî|mecburî|ıstırarî|farz|muztar zoru zoruna|1 (noun)|zorlukla|güçlükle zor|1 (noun)|yüküm|sıkıntı|güçlük|rahatsızlık|mecburiyet|baskı|güçlükle|zorla|yapamazsın!|zorunluluk|cebir|çetin|dikenli|emekli|kastırıcı|kuvvet|külfetli|müşkül|ya herrü ya merrü|yaş|zorlu zottiri|1 (noun)|serkeş zöhre|1 (noun)|venüs zr|1 (noun)|zirkon zuhurat|1 (noun)|umulmadık zuhur etmek|1 (noun)|görünmek|belirmek zuhur|1 (noun)|görünme|belirme zuhuri|1 (noun)|görünen zula etmek|1 (noun)|çalmak|aşırmak zulmeden|1 (noun)|zalim zulmedici|1 (noun)|zalim zulmet|1 (noun)|karanlık zulmetmek|1 (noun)|can yakmak|kasıp kavurmak|kıymak zulüm|1 (noun)|acımasızlık|haksızlık|cefa|kıyım|kıygı|eziyet|ezinç|kıyıcılık|kıyın zulümler|1 (noun)|mezalim zum|1 (noun)|optik kaydırma zumzuruh|1 (noun)|yumruk zurnacı|1 (noun)|zurnazen zurnapa|1 (noun)|zürafa zurnazen|1 (noun)|zurnacı zurt|1 (noun)|zart zurt zuvak|1 (noun)|sokak zübde|1 (noun)|özet|öz zübre|1 (noun)|özet|öz zübük|1 (noun)|menfaatçı|çıkarcı zücaciye|1 (noun)|cam züccaciye|1 (noun)|cıncık züccaciyeci|1 (noun)|sırçacı züğürtlemek|1 (noun)|parasız züğürtlük|1 (noun)|parasızlık|meteliksizlik züğürt|1 (noun)|parasız|yoksul|hasta|kılkuyruk|kokoz|meteliksiz|parasız pulsuz|tıngır|tırıl zühal|1 (noun)|satürn|sekendiz zühre|1 (noun)|çulpan|venüs|ak yıldız|kervankıran|nâhit|akyıldız|çoban yıldızı|târık zühresarığı|1 (noun)|geniş|venüsçarığı zührevî hastalık|1 (noun)|zührevî zührevî|1 (noun)|zührevî hastalık züht|1 (noun)|takva zühul|1 (noun)|geciktirme zükâm|1 (noun)|nezle|ingin|dumağı zükûrat|1 (noun)|erkeklik zül|1 (noun)|alçalma|düşkünlük zülal|1 (noun)|hafif|albümin zülâl|1 (noun)|saf zülcelâl|1 (noun)|tanrı|celâl|azamet zülfaris|1 (noun)|mor|zülfaruz zülfaruz|1 (noun)|zülfaris zülfü yâre dokunmak|1 (noun)|kırmak zülfüyâr|1 (noun)|zülüf zülf|1 (noun)|zülüf züllü|1 (noun)|alçak|düşkün|ayıp zül saymak|1 (noun)|alçaltıcı zülüf|1 (noun)|perçem|zülfüyâr|börçe|börçek|pürçek|zülf zümre|3 (noun)|topluluk|takım|grup|camia (noun)|tür|cins|bölük (noun)|fasîle|öğür|ulam zümrüdî|1 (noun)|yemyeşil zümrüdüanka|1 (noun)|anka zümrüt gibi|1 (noun)|yemyeşil zümrüt yeşili|1 (noun)|tavus yeşili|koyu yeşil|küfyeşili zümrütlenmek|1 (verb)|yeşillenmek|yeşermek zümrüt|1 (noun)|yeşim züppelik|1 (noun)|snopluk|snobizm züppe|2 (adj)|snop|bopstil (adj)|tiki|ciks|dandi zürafa|1 (noun)|zurnapa zürafa gibi|1 (adj)|ince|uzun boylu|uzun boyunlu zürra|1 (noun)|ekinciler|ziraatçiler|çiftçiler|ziraat erbabı zürriyet|3 (noun)|döl|soy|soy sop|nesil|sulp (noun)|evlat|çocuk (noun)|ırk|sülale